Partizan Sayı 71

Page 55

Benzer alıntıları daha da sıralamak mümkün. Kötü olan şu ki, ST bunlara; bunca vurguya, açıklamaya karşın mevcudu inkâr etmeye denk “değerlendirme”ler yapmakta, üstelik bunu devrimci sorumluluk gereğine dayandırmaktadır! Sanırız sorumluluk ağır geliyor arkadaşlara! Okunacak bu satırlar söz konusu değerlendirmeye imza atanları hiç olmazsa devrimci sorumluluk konusunda düşündürtmelidir… Devrimci sorumluluk yerine konan ukalalığın, yüzeyselliğin ve kara çalmanın gereği üzerinde durulmalıdır! 8. Konferansın, birikmiş birçok sorunu ertelediği iddiası neye dayanılarak ileri sürülüyor, bunu da bilmiyoruz. Arkadaşların önyargılarının yol açacağı benzeri iddiaların oluşum biçimini ve bu derecede “cüretli” ileri sürülüşünü biliyor olmak mümkün de olmaz zaten. Buna karşı belirteceğimiz şey, bunun doğru olmadığıdır sadece. ST’nin alıntılayacağımız paragraftaki yaklaşımı onun bizim hakkımızda değerlendirmesinin özetidir. Bu değerlendirmenin mevcut tartışmalarımızla, ele alışımızla, sorunlarımızla esasen ilgili olmadığını, bize çok uzak olduğunu belirtelim: “Yapılan 8. Konferansta aynı hataları devam etmektedir. Birikmiş birçok sorun olmasına rağmen bunları gündemine almaması, bu durumda olmamıza neden olan sorunların siyasi, ideolojik, örgütsel, askeri ve kültürel nedenlerine eğilmemesi bu hatalarını hala dışarıda görmesinden kaynaklanmaktadır. Uygulanan yanlış pratikler, her alanda yaşanan başarısızlıklar, kitlelerden koparak marjinalleşme vb. pratik politika ve siyasetlerin hepsinin teorik sebepleri vardır. Başarısız yürüyen tüm örgütlenmelerde hatalarımızın nereden kaynaklandığını, ideolojik nedenlerini mutlaka bulup ortaya çıkaramazsak ne yaparsak yapalım, aynı sonucu almaktan kurtulamayız.” (Sf. 31) Sanırız ST bizi “kendinden” kabul ettiği için bu derecede cüretli yazmaktadır, söyleminde ileri gitmektedir. Aksi halde, bu cümleler fütursuz bir karalama çabasının, kendine rakip görmekten kaynaklanan bir tahammülsüzlüğün ürünü olabilir! ST’nden bize yansıyan yaklaşım çok açık bir “kardeş-düşman” ikilemine-tutumuna sahip. Mümkün olduğunca kötüleyerek “kardeşe” kucak açma tutumunun bariz bir örneği, köşe yazısındaki “12 Eylül baş celladı”na bize dediğiniz kadar darbeci demediniz” ifadesiydi. Arkadaşlar bu cümlenin içini doldurduklarında neleri karşımıza dikebilirler, tahmin etmek zor! Ama bu “kıyas” en azından çok çirkin kabul edilmelidir... ST’nin bu yaklaşımı Partiyi karalama niyetini apaçık

aramış oluyoruz? İnsaf! Ya ne dediğinizi bilmiyorsunuz ya da okuduklarınız bizimle ilgili değil. Alıntılarla, tartışmayı uzatmanın gereğinin olmadığını gösterelim: “7. Konferans karmaşık, henüz partimiz tarafından yeterince aydınlatılmamış bir dönemden yalnızca ana çizgilerini görmeye başladığımız yeni bir döneme geçildiği koşullarda yapılmıştı. Söz konusu dönemin genel bir görüntüsünü verecek olursak eğer, şu tabloyu sunmak mümkündür: Mao’nun ölümünü fırsat bilerek modern revizyonistlerin ÇHC’de gerçekleştirdikleri darbe ve hemen onunla başlayan sosyalizmden geriye dönüşle birlikte dünya çapında Kruşçev revizyonizmine, Rus sosyal emperyalizmine ve çeşitli gerici burjuva akımlara karşı büyük zaferler kazanmış komünist hareketin etkisini gerilemeye, revizyonist ve diğer burjuva akımların görüşlerinin ise görece rağbet gördüğü bir döneme geçilmiştir. 7. Konferans, sönmekte olan bir sürecin özgün bir anında gerçekleşti. Bu uzun dönem kapsamında kalan ve kimi ülkelerde, bölgelerde farklı biçim ve özelliklerde gelişim gösteren devrimci yükselişlere, parlamalara ve kimi ülkelerde ise gerçek anlamda devrime yönelen silahlı komünist hareketlere rağmen bütün döneme damgasını vuran şey emperyalist burjuvaların ideolojisi ve görece ekonomik istikrarı olmuştur. Kuşkusuz bu istikrar aynı zamanda onun bunalımlarını ve yıkımını da içermektedir. Ve bu gerçek kimi krizlerde görüldüğü gibi gizlenebilir değildir. Ülkemizde de esas olarak ’80’lerden bu yana devam eden ve değindiğimiz sürecin genel bir parçası olan bir dönemin sonlamaya başladığı görülmektedir. Ülkede ’88’den 92’ye kadar uzanan dönemde ve 90’lı yılların ortasında hem devrimci harekette hem de kendiliğinden harekette yükselişler olmuştur. Ancak bu yükselmelerin yukarıda değindiğimiz dönemin sonunu getirecek özelliklerden yoksun olduğunu; komünist önderliğin bulunmadığını, uluslar arası burjuvalara ve modern revizyonizme karşı geliştirilen yeni saldırılara cevap verebilecek kadar gelişim içermediğini vurgulamak gerekmektedir.” “7. Konferans bu olumsuz gidişata karşı bir duruş içinde şekillendi. Parti Konferansı, halk savaşı, önderlik ve kitle çizgisinde sözünü ettiğimiz anlayışların ışığında durmaya ve MLM kurallarını sahiplenmeye çalıştı. Ancak kabul etmeliyiz ki, konferans sonrasında bunu gerçekleştirmede, örgütü buna göre kavramada ve eğitmede yeterli olunamamıştır.” (8. Konferans belgeleri, K-59)

54


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.