Partizan Sayı 70

Page 63

yalist modernizasyona tarihsel bir geçiş” başlığı altında reform sürecinin ilk adımı atıldı. Bu programda bölgesel ve eyalet düzeyinde planlama organlarına daha fazla yetki verilmesi ve yöneticilere üretimi örgütlemek için güç verilmesi kararlaştırılmıştı. Devlet şirketlerine kâr peşinde koşma hakkı tanınırken sosyalizmde ön planda olan halkın ihtiyaçları arka plana atıldı. (Landberg ve Burkett, 2006) Bu, aynı zamanda Kültür Devrimi sırasında revizyonizme karşı mücadelede önemli bir tartışma alanı olan “üretim mi siyaset mi esastır” tartışmasının da bir sonucudur. Deng Sio Ping o dönemden itibaren üretimin önceliğe alınmasını ileri sürerken Maoistler siyasetin öncelikli olduğunu savunmuştu. Dolayısıyla üretimi artırmak için yetkileri artırma meselesinin ardında bu tartışmalarda alınan revizyonist tutumun etkisi belirleyici olmuştur. Ancak bu reformlar halkın desteğini alamamış, toplumsal huzursuzluğun artması sonucu 1981’de reformlar geçici olarak durdurulmuş, fiyatlar üzerinde merkezi kontrol yeniden başlamıştır. (Landberg ve Burkett, 2006) Reformda ikinci aşama 1984 ile 1991 arasını kapsamaktadır. 1984’de 12. Kongre’nin 3. Oturumu’nda “planlı meta ekonomisi” kabul edildi ve devlet dışı üretime ve piyasa güçlerine daha fazla destek sunuldu. Reformlardan önce devlet işletmeleri tüm fonlarını devletten alıp gelirlerini devlete bırakırken bu uygulamaya son verildi ve şirketlerin vergi harici geliri kullanması, ihtiyaç duyduğu parayı devlet bankasından kredi alarak karşılaması ve eyalet hükümetlerine kârları ellerinde tutma ve tasarruf etme hakkı tanındı. (Landsberg ve Burkett, 2006) Reformda üçüncü aşama 1991’den günümüze kadar geçen süreyi kapsamaktadır. 1992 Ekim’de gerçekleşen 14. Kongre ile “sosyalist piyasa ekonomisi” teorisi ortaya atılmış ve “Çin özgünlüğünde sosyalizm”, “kapitalizmden öğrenmeyi bilmek” gibi kavramlarla süslenmiştir. Bu dönemde devlet

61

sektörü küçültülmüş, devlet dışı sektörler teşvik edilmiş, özelleştirme politikalarına hayat verilmiştir. 1976 ile 1992 arasında kamu sektörünün şehirlerdeki hakimiyeti devam etmekteydi. 1978’de küçük çaplı özel üretime izin verilse de 1992’ye kadar ciddi bir ağırlık kazanamamıştı. Yine ömür boyu istihdam da işletmelerin önemli bir kısmında sürmekteydi. Yönetim tepkiyi azaltmak için reformları ilk kez işe girenler üzerinde uygulayarak başlatmakta, diğer işçiler kazanımlarını belirli oranda koruyabilmekteydi. 1984’ten sonra ekonomik teşvikler, ikramiyeler öne çıkarılmış, müdürlere kâr peşinde koşma fırsatı tanınmıştı ancak 80’li yıllar boyunca iş birimleri varlığını sürdürmüş ve firmalar üyelerinin temel haklarını sağlamaya özen göstermiştir. Bunda işçilerin ve alt düzey yöneticilerin sosyalist dönemde elde ettikleri bilincin önemli bir etkisi bulunmaktadır. Şehirdeki özel sektör bireysel işletmelerden oluşmakta ve 1987’ye kadar en fazla 7 işçi çalıştırabilmekteydi. Bunlar genellikle restoranlar, bakkallar, berberler vb.ydi. Şehirliler “sistemin içinde” olanlar yani iş biriminde temel güvencelerden yararlananlar ve “sistemin dışında” olanlar yani özel işletmeciler vb. olarak ikiye ayrılıyordu. (Andreas, 2008) Reform süreciyle oluşturulan yabancı sermayeye yönelik Özel Ekonomik Bölgeler de ilk başta beklenen verimi sergileyememişti. Bu bölgelere genellikle Hong Kong ve Tayvan kökenli firmalar ilgi göstermiş ve iç bölgelerdeki daha ucuz işgücüne yönelmişlerdi. Bu bölgelerin dışında ise özel şirketler kendilerini resmi olarak “kolektif” şeklinde kaydederek (kızıl şapka giyerek) serbest pazara daha yakın bir düzende işlemiştir. (Andreas, 2008) Bunlar kendilerini sosyalist olarak göstermekte ve Mao’nun kolektif işletmeleriyle benzerlik kurmaktaydılar. Ancak Mao’nun işletmeleri devletinken, bu “kolektifler” özel yatırımcılardan oluşturuluyordu. (Studwell, 2007)

Reformların 30. yılında Çin

PARTİZAN 70


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.