Göktürk Bizans İlişkileri

Page 1

Göktürk Bizans İlişkileri


İÇİNDEKİLER GİRİŞ……………………………………………………………………………………………………………..2 1.İPEK YOLU TİCARETİ……………………………………………………………………………………………………...3 a1. . Eski Türklerde İpeğin Önemi ve Türk Tarihindeki Gelişmelere

Etkisi…………………………………………………………………………………………………………………………………5 b1.. Orta Asya’nın Tüccarları Soğdlular……………………………………………………………………………6

2.GÖKTÜRLER VE BATI SİYASETİ……………………………………………………………………………………….9 a2. . Göktürler ’in Eftalit ve Sasani Devleti ile

ilişkileri……………………………………………………..11 b2 .. Sasaniler ile ilişkilerin bozulması ve Bizans ilişkilerine giden yol………………………………

13 c 2.. Göktürk Bizans

ilişkileri…………………………………………………………………………………………….17 d 2.. (568) Bizans’a

giden Maniakh Elçiliği………………………………………………………………………..19

1


e 2.. Bizans’ın Göktürklere Gönderdiği Elçilik ve Kurulan İttifak………………………………………… 21 f 2.. Göktürk Bizans ilişkilerinin Bozuluşu ve Valentinos Elçiliği………………………………………… 23 SONUÇ…………………………………………………………………………………………………………………………….25 KAYNAKÇA……………………………………………………………………………………………………………………….27

Giriş Birbirinden oldukça uzak geçilmesi aşılması zor bir coğrafyanın birbirinden ayrıldığı Asya’nın iç kesimleriyle Avrupa kıtası arasında iletişimin var olduğunu eski antik çağ yazarlarının günümüze kadar ulaşan eserleri sayesinde öğreniyoruz fakat bu iletişim ne denli ve ne boyutta olduğu hakkında detaylı bilgiler olmamakla birlikte iki farklı coğrafya olan Orta Asya ile Avrupa arasındaki iletişimin tarihinin eskilere dayandığı bilinmektedir. Eski çağların en büyük devlet yapılanmasına sahip olan Bizans Devleti döneminin en güçlü siyasi yapılarından biri idi. Orta Asya’da ise VI. Yüzyılda boylar şeklinde teşkilatlanan ve tarihte ilk kez Türk adını kullanmış Göktürk Kağanlığı gücünün başlarında ve hızla gelişmekte idi. Dönemin iki gücünü bir araya getiren her ne kadar ekonomik nedenler olsa da koşullar Göktürk Kağanlığı ve Bizans İmparatorluğunu siyasi alanda da bir araya getirmiş ortak düşmana karşı birleşmişlerdir. Göktürk Kağanlığının Batı kanadı hükümdarı olan İstemi Yabğu’nun 568 yılında Bizans İmparatorluğu başkenti İstanbul’a bir elçilik heyeti göndermesi bu siyasi ve ekonomik ilişkileri başlatan olay olmuştur. Bu ilişkiler tarihte bilinen Asya ile Avrupa kıtası arasındaki ilk ciddi ve resmi ilişkiler olmasından önemli olup Menandros, Theophanes Byzantios gibi Bizans tarihçilerinin eserlerinde bu konu hakkında bilgiler elde etmek mümkündür. Türkleri ve Bizansları karşı karşıya getiren konuların başında ve en önemli olan İpek ve İpek Yolu Ticareti her iki devletin ekonomik ihtiyaçları sonucunda ortaya çıkan ilişkiler, stratejik ve askeri 2


gereksinimler için geliştirilmiş olup tarihi süreç içerisinde bu iki farklı milletin birbirini daha iyi tanıması yolunda atılmış bir adım olmuştur. Ben de bu çalışmada Göktürk Bizans ilişkilerin başlamasına vesile olan İpek Ticareti ve Göktürklerin İpek Yolunu ele geçirmesinden sonraki gelişmeleri başta baz alıp Göktürkleri Bizans’ a götüren sebepleri çalışmamın başına alıp olaylar silsilesini açıklamaya çalıştım.

1. İPEK YOLU TİCARETİ

İnsanlık tarihinin erken dönemlerine dayanan ticaret insanın temel ihtiyaçlarını karşılama arzusundan doğan bir faaliyettir. Erken dönemlerde her bölgenin kendine has uğraşları vardı, bunun yanında üretimin ve kaynakların kısıtlı olması durumu kendinde olmayanı bir başkasından karşılama ihtiyacına itmiş bu durumda ticareti ortaya çıkarmıştır. Ticaretin insanlar arasında gelişmesi ve yaygınlaşması insanlık tarihini birçok farkı yönlerden etkilemiş, birden çok milleti birbiriyle etkileşim haline getirmiştir. Dünyadaki farklı zenginlikleri elde etmek isteyen insan ticareti geliştirmek adına dünyanın birçok farklı yerinde farklı amaçlarla ticaret yolları kurmuşlardır. Tarihteki ticaret yolları içerisinde büyük bir öneme sahip olan dünya tarihinin en eski ticaret yolu olan İpek Yolu, siyasi-askeri, iktisadi-kültürel açıdan Doğu ve Batıyı birbirine bağlayan bir köprü görevi görmüştür. İlk Çağ ve Orta Çağ'da Çin ile Ortadoğu ve Batı ülkelerini arasında kullanılan ana ticaret yolu olan bu yola bu ad adından da anlaşılacağı üzere Çin’le Ortadoğu arasında yapılan ticaretin ana metaını ipek teşkil ettiği için verilmiştir. 2000 yıllık bir geçmişi olan İpek Yolu, Doğu’nun üretmiş olduğu ipek ve ipekli mallara pazar aradığı, Batı’nın da Doğu’daki bu ipek ve değerli malları elde etmek için girişimlerde bulunmak için geliştirilen bu yol Çin’den başlayıp Akdeniz kıyılarında sona eren geniş bir güzergahına sahip olup tek bir yol değil, yollar ağıdır.1 Kaynaklardaki bilgilere göre İpek Yolu dört ana yolla beraber ikinci derece tali kollara, ayrılmaktadır. Yolun Batı ve Doğu olmak üzere başlıca iki ana bölgeye 1 Mehmet Tezcan, “İpek Yolu’nun İran Güzergahı Ve İpek Yolu Ticaretine İran Engellemesi” Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, sayı:3/1, 2014, s. 97.

3


ayrıldığı, Batıdan Doğu’ya devam eden yolun, Doğu’dan gelen ile şimdiki Doğu Türkistan’ın batısında, Pamir eteklerinde bir yerde (Taş-Kurgan) kesiştiği ve burada her iki bölgeden gelen malların değiş tokuş edildiği anlaşılmaktadır.2Antik Yunan tarihçisi Herodotos'un tarifine göre kuzeyden Don Nehri’nin ağzından başlayarak ilk olarak kuzeye ardından da Part adı verilen kavimin doğusuna doğru ilerleyerek oradan da Çin’in batısında bulunan Kansu şehrinde sonra buradan Tanrı Dağları’nın kuzeyindeki kervan yolu üzerinden geçmektedir. Genel olarak kabul edilen İpek Yolunun ana hat güzergahının başlangıcı Çin olup Orta Asya ve İran coğrafyalarından geçerek Mezopotamya’ya oradan da Akdeniz kıyısındaki Antakya ve Sur limanlarına bağlanan İstanbul ve oradan da Avrupa’ya ulaşan uzun bir yollar ağıdır. Çin’den çıkan ilk ticari kervanın ne zaman ve nerden batıya mal götürmeye başladığı bilinmemekle birlikte, tüccarlar ellerindeki malları yerel pazarlarda daha yüksek karla satılabileceğinin farkındaydı. Bu da tüccarları daha fazla kar elde edebilmek için uzun mesafeler kat edip pazarları gezmesine neden oluyor, şehirlerin pazarları arasında ticaret kervanlarının gelip gitmesi ise ekonomik bir dinamizm yaratmıştır. İpek Yoluna adını veren İpek, tarihin eski çağlarından beri insanoğlunun dikkatini çekmiş ve elde etmek istedikleri bir ürün olmuştur. İpek’e sahip olmak insanlara bir statü kattığı anlaşılmaktadır ve bu da ipeğin değerini artıran bir olaydır. İpek, başlangıçta Çin topraklarında, zaman içerisinde ise Doğu Asya ve Roma arasındaki bütün Antik Dünya’da toplumsal statü ile dahil edildiğiniz sınıfın imzasını taşımakta olan en eski simgelerden biri hâline gelmiş hatta o tarihlerde ipeğin değeri altın ile ölçülmekteydi. Roma ve Bizans gibi Batılı; Parth, Sasani, Kuşan ve Çin gibi yerleşik medeniyete sahip olan Doğulu devletler, ipekli malları sadece ekonominin ve lükse düşkünlüğün bir göstergesi olarak görmüşlerdir. Zamanın birçok devleti ipeği, barbar komşularını itaat altına almak ya da onlardan ücretli asker toplamak istediklerinde ellerindeki bu değerli malı gösterip, kendi devletlerinin büyük zengin devletlerle ticaretinin bulunduğunu ve onlarla dostane ilişkilerinin olduğunu kanıtlamak, gerektiğinde ipek gibi lüks tüketim mallarını bu gibi siyasi amaçlar yönünde kullandıkları bilinmektedir. Orta Asya’da kavimlerin güçlenip İpek Yolunu kontrol altına almadan önceki dönemlerde Çin ‘in nazarında ipek ticareti alışverişi yapmak Orta Asya kavimleri hakkında kuvvetlenme emaresi olmalıdır çünkü ipek ticareti ile kuvvetlenme ve kalabalıklaşma birlikte

2 Mehmet Tezcan, a.g.e., s. 98. 4


zikredilmiştir.3 Zaman içerisinde ekonomik değer kazanan ve değerin gittikçe arttığı bir mal olan ipek, İmparatorların, devletin memur ve görevlilerine devlete hizmetleri karşılığında da ödemede kullanılan ekonomik bir enstrüman halini almıştır. İpek ticareti ve ipek yolu, tarihinin çeşitli devirlerinde devletleri karşı karşıya getirmiş bu yollun güzergahına birçok devlet sahip olmak istemiş ve yolun sağladığı ekonomik faydalar sebebiyle zaman zaman bu devletler kanlı mücadelelere girmekten çekinmemiştir. Bu mücadeleler farklı zamanlarda farklı birçok devlet tarafından yapılmış, devletlerin ipek yolunu hakimiyetleri altında tutması kolay olmamış ipek yoluna hakimiyet sürekli el değiştirmiş yolun uzunluğu ve uluslararası olmasından ötürü ipek yoluna birden fazla hâkim olma durumu gözlenmiştir. Birçok devlet Doğu ile doğrudan ticaret yollarını aramaktaydı farklı devletlerin vasıtasıyla elde edilen ipek oldukça pahalıya mal olmaktaydı. İpek, tarihi süreci içinde kazandığı ekonomik ve iktisadi özelliği ile doğu ve batı arasındaki ilişkilerde en önemli unsurlardan biri olmuştur.

a1. . İpeğin ve İpek Yolunun Türk Tarihindeki Gelişmelere Etkisi İpek Yolu Asya’yı Avrupa ile birleştiren farklı devletlerin siyasi, diplomatik ve modern ilişkilerinin gelişmesinde ayrıcalıklı bir öneme sahip olmuş devletlerin tarihlerini etkilemiştir. Çin’den başlayan ipek yolu geniş coğrafyalardan geçerek birçok farklı devletin etkileşim halinde olasına neden olmuştur. İpek Yolu’nun Türk tarihindeki serüveni uzun olup bunlara bakacak olursak İpek Yolu'nun Türk tarihini ekonomik, siyasi, diplomatik ve kültürel açıdan etkilediği görülmektedir. Tarihte ilk kez ipekböcekçiliğinin yapıldığı, İpek üretiminde kendilerini oldukça geliştirip farklı coğrafyalardaki devletlere ürettikleri ipeği pazarlayan ve bu ticaretleri geliştirmek için yollar kuran ve geliştiren Çin Asya tarihi açısından önemli bir medeniyet olup, Asya’da kurulan İslamiyet Öncesi Türk Devletlerinin Tarihi içerisinde yer almıştı. Her ne kadar Türkler, savaşçı özellikleriyle bilinse de konumları, Türk Dünya hakimiyeti düşüncesinde hareket etmeleri ve iktisadi güce hâkim olmadan kuvvetli bir siyasi oluşum ortaya konulmasının imkânsız olduğunun farkında olmaları durumu onları İpek yolu ile ilgilenmeyi kaçınılmaz kılmıştır. Türklerin Orta Asya’da askeri bir güç olarak çıkıp devletleri ve boylar şeklinde teşkilatlanmış toplulukları hakimiyetleri altına alması, Özellikle bozkır boylarından olan Töles 3 Ahmet Taşağıl ,” Göktürkler I-II-III", Türk Tarih Kurumları Yayınları, Ankara,2019, s.19. 5


ve On Ogur boylarını itaat altına alması Batı Türkistan’ı ele geçirmesi ve bu bölgenin eline geçmesiyle Çin’den Akdeniz’e kadar uzanan meşhur ipek yolu Göktürklerin hakimiyetine girmesine neden olmuştur.4 Geniş bir yollar ağı olan İpek Yolu’nun yaklaşık 20000 kilometresinin Türklerin yaşadıkları coğrafyadan geçmekteydi. Türkler Asya ile Avrupa’yı birleştiren İpek Yolu’nun en yoğun en aktif döneminde, bu yolu hakimiyetleri altında tutmuştur. Türk tarihinde, Türk kültürünün temel unsurlarında İpek Yolu’nun önemi büyüktür. Türklerin yaşadığı geniş coğrafi bölgeleri birbirine bağlayan tek ulaşım yolu olan Büyük İpek Yolu, tüm Türk boylarını birbirine bağlarken, ticari ilişkilerini geliştirmiş, birlik ve beraberliklerini sağlamıştır. Döneminin kültür seviyesi çok yüksek büyük yerleşik birimlerinin kurulmasında ana rol oynamıştır.

b1..

Orta Asya’nın Tüccarları Soğdlular Orta Asya’daki Türklerle siyasi ve iktisadi-ticari sahalarda bunun yanında dini ve kültürel

sahalarda da etkileşimi de olan, Soğdluların anavatanı Maveraünnehir yani Sogdiana ülkesidir.5 Soğdlular’ın Göktürkler ile ilişkileri bilinmekle birlikte Göktürk Dönemi öncesinde de Orta Asya ve Moğolistan sahalarında bulunmuş olup çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlardır. Anavatanları olan Maveraünnehir coğrafyasının tarım alanlarının kısıtlı olması Soğdluları geçim için farklı uğraşlara itmiş bunda da ön plana çıkan ticaret olmuştur. Onların ticaretle ilgilenip usta birer tüccar olarak ortaya çıkmasının altında yatan etmen Sogdiana denen ülkelerinin konumudur. Sodiana’nın “İpek Yolu” denen Çin ile Batı Asya ve Avrupa’yı birbirine bağlayan Doğu-Batı kervan ticareti yolunun stratejik bir yerinde bulunmakla kalmayıp, güneyde Hindistan’a ulaşan kuzeyde Kuzey Asya’nın steplerine bağlanan, güney ve kuzeyi birbirine bağlayan ulaşım açısından da stratejik bir konuma sahip olmasıydı. Soğdlular’ın anavatanları Sogdiana‘yı terk edip T‘ien-shan dağlarının kuzeyine kadar yayılarak, burada dağınık olarak koloni toplulukları oluşturdukları bilinmektedir. Soğdlu tüccarların en geç I. yüzyıldan sonra Han Hanedanı döneminde yoğun bir şekilde Çin’i ziyaret ettikleri bilgisi kaynaklarda bulunmaktadır. Doğu-Batı ve Kuzey-Güney ticaret yollarının kesişme noktası olan Sogdiana ülkesinin tüccarlarının gelişmelerinde bunların gittikleri yerlerde oluşturdukları

4 Ahmet Taşağıl, a.g.m., s. 18. 5 Masao Mori, “Soğdluların Orta Asya’daki Faaliyetleri”, Belleten Dergisi, Cilt: XLVII, sayı:185, 1983, s. 340.

6


koloni toplulukları rol oynamaktaydı. Soğdlular Orta Asya’nın saldırısına uğradıkları zaman direnmeden boyun eğmişler onların hakimiyetleri altına girmişlerdir. Göktürklerin İstemi döneminde batı bölgelerine doğru geniş çapta fütuhata girişmesi birçok devleti ve boyu kendine bağlamasına neden olmuş devletin sınırlarını Hami şehrinden Karadeniz’e kadar uzanan geniş bir sahaya yaymıştır. Göktürklerin 542 yılından itibaren derece derece kuvvetlenmeye başlayıp etrafındaki devletlerle resmi münasebetlere girişmiştir. Bu münasebetlerde karşımıza tüccar bir topluluk olan iyi bir aracılık görevi güden Soğdlular çıkmaktadır. Göktürklerin kurulduktan sonraki ilk resmi münasebetleri sürekli akınlar düzenlenen komşusu Çin devletleri ile olması kaçınılmazdı, 545 yılında An-nuo-p'ant'o adlı Soğdlunun gönderilmesi ile Göktürklerle Batı Wei arasında ilk münasebet tesis edilmiş oluyordu6 Türk asıllı bir devlet olan kaynaklarda Akhun ve Eftalit adıyla zikredilen söz konusu olan devlet M.S. 350 yılından beri kuzey Afganistan ve Maveraünnehir coğrafyasında hüküm sürüyor İpek Yolu ticaretini elinde bulunduruyordu. Geçimleri neredeyse tamamına yakınını ipek ticaretinden sağlayan kendilerinin de VI. Yüzyıl sonlarına doğru ipek üretmeye başlayan ve bunun yanında Çin’den ipek almaya devam edip, ellerindeki ipeği faklı coğrafyalardaki devletlere transferinde iyi bir aracılık görevi güden Soğdlular, Eftalitlere bağlı olup, onların kontrolü altında bu ticaretleri gerçekleştiriyorlardı. Kısa zamanda Orta Asya’nın en büyük gücü haline gelen Göktürklerin, Mukan Kağan döneminde bu güç yoğun fetihlerle daha da artırılmaya çalışılmış 555 yılında birçok yere seferler düzenlenmiştir. Mukan Kagan’ın İstemi Yabgu ile Eftalitlere karşı düzenlediği sefer önemlidir. Eftalitlere karşı Göktürkler Sasaniler ile birlikte hareket etmiş olup. Eftalitler’in Göktürk hakimiyetine girmesi, aslında Göktürklerle Sasanileri doğrudan doğruya karşı karşıya getirmiştir. Yıkılan Eftalitlerin toprakları Ceyhun nehri sınır olmak üzere Göktürk ve Sasaniler arasında paylaşıldı. Neticede Maveraünnehir, Fergana’nın bir kısmı, Kaşgar, Hoten ve Batı Türkistan’ın önemli şehirleri Göktürk devletine bağlandı. Dolayısıyla meşhur İpek Yolu ve bu yolda ticaret yapan Soğdlular da Göktürk Kağanı İstemi Yabgunun eline geçmişti. Bununla birlikte İpek Yolu’nun kontrolü Göktürklerin eline geçmesi Türkler’in ekonomik gücünü arttırmakla birlikte, bölgedeki siyasi gücünü de etkileyecektir. Göktürklerin Eftalit ve Soğdluları idarelerine katarak büyük bir güç haline gelip sınırlarını İran’a kadar genişletmeleri Sasaniler’in istediği bir şey değildi. 6 Ahmet Taşağıl, a.g.e., s. 20.

7


Göktürk döneminde Soğdlular’ın herhangi bir bağımsız bir devlet kurmadan sadece ticaret yaparak ve bazı devletlere bağlı olarak yaşadıklarını bilmekteyiz. Fakat burada bizi asıl ilgilendiren konu Göktürklerin İpek Yolu’nun ticaretini eline geçirmiş olmalarıdır. Bu yolun ele geçirilmiş olması ile birlikte yol üzerinde bulunan önemli şehirlerde ele geçirildi. Soğdlu tüccarlar ticaretlerine devam etmekte olup yeni pazar arayışlarına girmişlerdir. Ürettikleri ipeği satmak için pazar arayışı içinde olan Soğdlular bunun için Göktürklerden izin almak zorundaydı. Soğdlular yeni efendileri olan Türk kağanını 568’den bir süre önce İran’da İpek ticareti ile uğraşma izni elde etmek amacıyla, Kağan’ı o ülkeye bir ticaret heyeti göndermesi için ikna ettiler. Fakat Maveraünnehir ticaret yolunu hakimiyeti altına almak isteyen Sasani İmparatoru Göktürklere bağlanmış olan Soğdlu tüccarlardan oluşan Maniahk liderliğinde gelen ticaret heyetinin getirdiği ipekli kumaşları yaktırmış, tüccarların ticaretini engelleyerek onları ekonomik zorluğa çekmiş ve bu da Göktürklerin İpek Yolundaki transit geçitle aldıkları vergiyi almamalarına neden olmuştur. Bu tahkir edici hareketin en akla yatkın açıklaması şu olabilir; Soğdluların teklifinin kabulü halinde Soğd tüccarları İranlı müşterilere hatta yabancı tüccarlara doğrudan doğruya ipek satabileceklerdi.7 Soğdlular iyi birer tüccar olmalarının yanı sıra iyi bir de siyasetçilerdi. Bunlar Kuzey Asya yörelerinde koloni toplulukları oluşturarak, cemaat şeklinde yaşayıp, ekonomik ve mali alandan başlayarak siyasete de saf ve temiz bir göçebe halkı olan Göktürkleri istedikleri gibi yönlendirmişlerdir.8 Başka bir deyişle kağanların Soğdlulara kendi soydaşları olan Göktürklerden daha fazla itimat edip, onlara devlet yönetimini bırakmaları, Soğdluların yardımıyla, uçsuz bucaksız topraklarını yönetmek istemeleri nedeniyle olmalıdır. Göktürklerin Sasanilerle tesis etmeye çalıştıkları dostluk ilişkilerinin olumsuz geçmiş olması, GöktürkBizans siyasi ilişkilerinin başlaması için bir dönüm noktası olmuştur. Göktürk siyasetinde bu derece etkin olan Soğdlular, Soğdlu Maniakh’ın tavsiyeleri üzerine Göktürk Kağan’ı İstemi Yabgu yeni bir müttefik arama yoluna gitti. 567 yılında adı geçen Soğdlu başkanlığında bir heyeti Hazar Denizinin kuzeyi, Kafkasya üzerinden Bizans‘ın başkenti İstanbul’a gönderdi. Eskiden beri Sasaniler ile Bizans’ın arasının iyi olmadığını Soğdlular biliyordu, kurulacak Bizans Göktürk ittifakı neticesinde Sasaniler zor durumda kalabilirdi. Göktürk Kağanını bu ittifakın sadece siyasi ve askeri tarafı ilgilendiriyordu, İpek ticareti meselesi ise daha ziyade 7 Denis Sinor, “Erken İç Asya Tarihi”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2009, s. 405. 8 Masao Mori, a.g.e., s. 350. 8


Soğdluları meşgul etmekteydi. Göktürk elçisi sıfatıyla Bizans’a giden Maniahk ziyaretteki temel amacı olan, siyasi ve askeri alanlarda görüşmelerde bulunmuş, bunun yanında kendi ticari çıkarları için önemli olan İpek ticareti de görüşülen konular içindedir. İslamiyet öncesi Türk tarihine tüccar kimlikleriyle damga vuran bir millet olan Soğdlular, tarihin değişik zamanlarından beri Türklerin içinde olmuşlardır. İslamiyet öncesi Türk devletlerine sadece ekonomik alanda değil, siyasi, iktisadi, bürokratik alanlarda da katkıları olmuştur.

2. GÖKTÜRKLER VE BATI SİYASETİ Tarihte İlk kez “Türk” adıyla 552 yılında kurulan, Türk tarihinin Türkçe en eski yazılı kaynaklarından Orhon Yazıtlarından tespit edildiği şeklinde kurulan devletin adı bizzat Göktürklerin kendi ifadeleriyle Türk (Türük) devletidir.9 Aile/uruk/hanedan ismi A-shih-na olan ve Hunlarla olan ilişkileri, onlardan geldikleri ve bir kolu oldukları konusu kesinleşmiş olan Göktürkler,10 Juan- Juanlar'ın demirci köleleri olarak onlara bağlı olarak yaşamakta olup, Bumin Kağan önderliğinde zamanla güçlenmiş, Juan Juanlar’ın ortadan kaldırmış, eski Büyük Hun İmparatorluğunun başkent bölgesi olan Ötüken merkez olmak üzere hakanlığı kurması 552 yılında gerçekleşmiştir. Türkler imparatorluklarını Ruan- Ruanlarınkinin yıkıntıları üzerine kurmuşlardır. I. Gök-Türk Devleti’nin bu şekilde tarih sahnesine çıkmasının ardından hızlı şekilde topraklarını genişlettiği ve hanedan ailesi üyelerinin belli bir hiyerarşik ve idari düzene göre bu toprakların yönetimini (örneğin batı topraklarının Yabgu tarafından), merkezdeki büyük Kağan’a bağlı olarak sürdürdükleri bilinmektedir.11 Türk İmparatorluğunun baştan beri bir ölçüde ikiye ayrılmış olduğunu gösteren kanıtlar vardır. İmparatorluğun birçok göçebe imparatorluğunun geleneksel beşiği olan Orta Asya’da merkezileşen doğu kısmının batı kısmına üstünlüğü değilse de önceliği vardı. Devletin kurucusu Bumin Kağan başa geçtikten sonra ülkenin batı kısımlarının idaresini kardeşi İstemi Yabguya vermişti, durum her ne kadar ikili bir yapılanma gibi görünse de 9 Çiğdem Şahin,” Göktürk Devleti Diplomasisi (552-630)”, Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, Sayı:40, 2018, s.127. 10 Edouard Chavannes, “Çin Kaynaklarına Göre Batı Türkleri”, (çev. Mustafa Koç), Selenge Yayınları, İstanbul, 2007, ss 11 İbrahim Kafesoğlu,” Türk Milli Kültürü “, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2011, s. 97.

9


devletin batı kanadı doğudaki Büyük Kağan'a bağlı hareket edip büyümeye katkı sağlamaktaydı. İstemi Yabgunun imparatorlukta önemli bir rolü ve otoritesi var ise de en üst güç yine de Büyük kağanda idi. Bu hızlı büyümeye rağmen ya da bu erken genişlemenin doğal bir sonucu olarak I. Gök-Türk Devleti 582 yılında ikiye ayrılmış, bu tarihten itibaren batı Yabgusu olan Tardu, Kağan olarak ayrı bir devlet şeklinde varlığını siyasallaştırmıştır. 12 Devletin batı kanadını, bundan dolayı İstemi Yabgu ve oğlu Tardu’nun 582 yılında resmen ikiye ayrılana kadar olan faaliyetlerini I. Göktürk devleti içinde değerlendirmek gerekmektedir.

Göktürk Devletinin Batı kanadının idarecisi olan İstemi Yabgu ilk olarak Altay Dağlarının batısından başlayarak Hazar Denizine kadar uzanan sahada dağınık vaziyette yaşayan Töles ve On Ogur boylarını itaati altına almıştır. Göktürk Devletinin doğusunda bulunan ve Büyük Kağan olan Mukan, Çin’deki iki hanedan ile uğraşırken İstemi Yabgu ülkenin batı bölgelerine doğru geniş çaplı zaferlere doğru girişmişti. Soğdlularla meskûn olduğu bilinen Batı Türkistan şehirlerinin çoğunun İstemi’nin eline geçmiş bu başarı, Çin’den Akdeniz’e kadar ulaşan İpek Yolu’na Türkler (Göktürkler) hâkim olmasını da getirmiştir. Yapılan başarılı savaşlar sonrası devletin sınırlarının genişlediği gibi, tarihin en önemli yolunun “İpek Yolu’nun” Göktürkler’e geçmesini ve bu da Türklerin birçok alanda tarihlerinin de değişmesine neden olmuştur. Bu coğrafi genişleme ile Göktürkler iki yeni komşu edinmiş olup tarih içerisinde münasebetler yaşamıştır.

Göktürk Devletinin zamanın farklı tarihlerinde birtakım münasebetleri olacak devletler Bizans ve Sâsânî Devletidir. Bizim konumuzu ilgilendiren kısım Göktürklerin Avrupalı bir devlet olan Bizans ile, Bizans’ın ise Orta Asya’dan bir devlet olan Göktürklerle, ilk kez iki ayrı uç olan Doğu ve Batının siyasi anlamda yaşadığı ilişkilerdir

a2. . Göktürler ’in Eftalit ve Sasani Devleti ile ilişkileri

12 Çiğdem Şahin, a.g.e., s. 128. 10


Göktürkler devletlerini kurduktan sonra siyasi merkezlerinin, Kafkasya ve Volga arasında yaşayan, aralarında Juan Juanlar, On Ogurlar ve Savirler’in de mevcut olduğu göçebe kavimleri hakimiyetlerine katmışlardır. Ancak bu sırada başka bir Türk asıllı devlet olan Eftalitler ile komşu haline gelmişlerdir. Çin ve Yunan kaynaklarında görülen Eftalit adı 5. yüzyıl sonunda ortaya çıkan bir hanedan adıydı. Bu adla ya bir halk ya da daha az bir olasılıkla Avar ya da Var adı verilen bir ülke kastedliyordu. Adın Çince çevrimyazısı (modern hua) her iki şekilde okunabilir. (yanğ şu’ya göre (A)varlar Ruan Ruanlara tabi idiler).13 Göktürklerin kısa zamanda rakip olarak ortaya çıkması her iki Türk devletini hakimiyet konusunda birbirleriyle mücadeleye sürükledi. İstemi Yabgu devletin batı kanadının başına geçtikten sonra kaynaklarda adı Akhun veya Eftalit şeklinde geçen Türk asıllı, elinde İpek Yolunu bulunduran bu devlete 556 yılından itibaren mücadeleye başlamıştır. Efalitler, Çin’in batı ticaret yolunu kesmişti. Efalitler diğer yandan Türk soylarının ilerlediği tarihlerde kendi arlarında mücadeleye girişmişlerdi. Eftalitleri yenenin Mukan olduğu söyleniyorsa da onlara karşı yapılan seferi muhtemelen Batı Sınır Bölgesinden sorumlu olan amcası İstemi yönetmişti. Göktürkler ’in Juan Juanlar, On Ogurlar ve Savirler’in mevcut olduğu kavimleri ele geçirmesi Göktürklerin Orta Asya’da hakimiyet sağlamasına ve bu da, Eftalitler‘in müttefikleri Juan Juanlar’ı kaybetmesi, İpek Yolundan atılmasına, ve dağınık sahalara yayılmasına neden olmuştur. Bu durum Eftalitlerin İran sınırında egemenlik kurmasına neden olmuş kaçınılmaz olarak İran siyasal çevresi içine girmelerini sağlamıştır. İran imparatorluğunun kuzey sınır, Orta Asya bozkırlarına kadar uzanıyor ve Romalılardan bile daha fazla Asya bozkırlarının göçebe halklarından gelen saldırılara maruz kalıyordu. V. yüzyıl boyunca Kuzey Kafkasya Hunları ve Hazar’dan Aral’a kadar uzanan devasa hatta yerleşmiş olan Eftalitler (Ak-Hunlar) devamlı bir tehdittiler ve V. yüzyılda Sasaniler ve Romalıları birbiriyle savaşa sürükleyen temel faktör bu tehditti.14 İpek Yolu üzerinde bulunan ticarette ve siyasi hayatta Sasanilerin doğudaki en büyük rakipleri olan Eftalit İmparatorluğu İç Asya’da yeni kurulan I. Göktürk Kağanlığı ile iş birliği sonucu tamamen yıkılmış, toprakları her iki devlet arasında pay edilmiştir. Ama bundan önce Hüsrev Anuşirvan dedesi Piruz’un mağlubiyetinin intikamını almak için Juan Juanlar‘ın mağlubiyetiyle Efalitler’in dayanağını kaybetmesi sonucu bu fırsattan yararlanmak istedi. Sasani şehinşahı Anuşirvan İslam 13 Denis Sinor, a.g.e., s. 401.

14 Stephen Mitchell,” Geç Roma İmparatorluğu Tarihi M.S. 284-641", (çev. Turhan Kaçar), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2016. s.581.

11


kaynaklarında (Taberi, Mesudi, vb.) Fakim olarak geçen İstemi Yabgunun kızıyla evlenip aralarında bir ittifak kurdu. Bu kız Sasani imparatoriçesi olmuştu. Göktürk orduları kuzey doğudan saldırırken Sasani kuvvetleri de batıdan hücuma geçerek Eftalit devleti 557 yılında kolayca yıkıldı. Arap tarihçilere göre Eftalitlerin yenilgisinde Sasaniler baş rol oynamışlardı. İki müttefik Efalitleri mağlup etmiş ve Göktürkler Ceyhun’un kuzeyini almak üzere ülkenin topraklarını bölüşmüşlerdir.

Efalitlerin hakimiyete alınmasındaki bu gelişmeler başlarda Sasaniler’in tekrar kuzey yönünde genişlemesini sağlamıştı. Ancak gelişen olaylar Göktürk-Bizans ilişkilerinin başlangıcı, sonraki tarihlerde Sasaniler’in tekrar zayıf düşmesine neden olacaktı. 15 Bu arada Bizans İmparator'u Iustinus’un ajanları, Göktürklerin yükselen gücünü İran’a karşı düşmanlık olarak koordine eden bir komplo hazırlamakla meşguldüler. Göktürkler Asya bozkırlarından İran’a karşı yükselen en büyük tehdit olan Ak- Hunlar’ın (Eftalitler) yerini alıyordu. 16 Yedisu ve Çu vadilerinde yaşam süren kabileler üzerinde Göktürkler’in Batı sahasındaki hanları hakimiyet kurmuş diğer taraftan, Tarım havzası ve Orta Asya yaşayanlarının sahip olduğu zenginlikler de yine bu hanlara dahil olmuştur. Bahsi geçen Batı Göktürk hanları, Soğdu dihkanlara ve tüccarlara çok fazla yakın alaka ve ilgi gösterdikleri sebeple, bu ilginin karşılığında hakimiyetleri döneminde en büyük desteği bu Soğdlu dihkanlar ve tüccarlardan görmüşlerdir. Başka bir deyişle kağanların Soğdlulara kendi soydaşları olan Göktürklerden daha fazla itimat edip, onlara devlet yönetimini bırakmaları, Soğdluların yardımıyla, uçsuz bucaksız topraklarını yönetmek istemeleri nedeniyle olmalıdır. 17 VII. yüzyıl başlarında ticarî, zirai faaliyetler süratle gelişmekteydi. Dinî olarak da herkes birbirine karşı hoşgörüyle yaklaşmaktaydı. Çin’den Bizans’a nakledilen ipeğin izlediği güzergâhlar Turfan, Kuça, Kaşgar, Çaç (Taşkent), Semerkand ve Buhara idi. Göktürkler Eftalitlerin Devletinin yıkılmasından sonra Doğu- Batı arasındaki kıtalar arası ticaretle ilgilenme fırsatını yakalamışlardı. Sasani hükümdarının ipek yolunu kontrol düşüncesi Türkler ile ittifakını bozacak derecede güçlü idi. Müttefiklerin arasının açılmasına neden olan durumlar şu şekilde sıralanabilir, Eftalitlerin İran’a ödediği verginin şu an Yeni hanları olan 15 Cengiz Yıldızdağ,”VII.- X. YY.’larda İpek Yolu Ticaretinin Türk Tarihine Etkileri”, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005, s. 40. 16 Stephen Mitchell, a.g.e., s. 593. 17 Masao Mori, a.g.e., s. 350

12


kendilerine ödenmesini ve artık Türk Kağanlığının tebaaları haline gelen ipek tacirleri Soğdlular, Çin’den gelen ipek yüklü kervanları İran içinden Batı’ya transfer etmek istekleri gibi durumlar Sasaniler ve Türklerin müttefikliğini bitirmiştir. Soğdlular ipek ticaretinin ne kadar karlı bir iş olduğunu metbuları olan Türklere anlatmışlardı. Ellerinde birikmiş olan ipekli eşyaları İran engelini geçerek batıya transferi konusunda Türklerden yardım talep etmek üzere son çare olarak İstemi Kağan’a başvurdular.18 Sasaniler ile kurulamayan dostluk ilişkileri Göktürklere yeni müttefik aramaya itmiş ve Türklerin Bizans ile ilişkilerinin başlamasına neden olmuştur.

b2. . Sasaniler İle İlişkilerin Bozulması ve Bizans İlişkilere Giden Yol 582 öncesi, Göktürkler, bir süre öncesinde Eftalitler (Akhunlar)e karşı ittifaka giriştikleri Sasanîler’le ortak hareket etmişlerdi; bu sefer de Göktürkler Sasanîler’e karşı Bizans İmparatorluğu ile yeni bir ittifaka girişerek eski müttefiklerine karşı savaşırlar. Savaşın iki nedeni bulunuyordu: Bu nedenlerden biri, Göktürkler, imparatorluklarının sınırını eski EftalitSasanî sınırına değin genişletme düşüncesindeydi ve bu sayede, Merv ve Nişabur’u ele geçirmeyi istemekteydiler. Diğer neden ise, Güney İpek Yolu kullanılarak nakledilen ‘ipek’ sebebi idi.19 Göktürk Sasani ittifakı ile yıkılan Eftalit devletinin toprakları iki devlet arasında paylaşılmıştı. Göktürk Devleti’nin batı topraklarında komşusu olan Sasaniler ise İstemi Yabgu’ya vergi vermeye başlamıştı. Ancak Maveraünnehir ticaret yolunu tamamen ele geçirmek isteyen Sasani hükümdarı Hüsrev ülkesinin toprakları üzerinden Akdeniz limanlarına ve Bizans’a yapılan ipek ticaretini durdurdu. Böylelikle ticaretle uğraşan Soğdlar zor durumda kalmış, Göktürk Devleti de ipek transit vergisinden mahrum kalmıştı. Söz konusu gelişmeler akabinde Göktürk ülkesinden Sasanilere elçilik heyetinin yollanması uygun görülmüştür.20 Hüsrev, Eftalit galibiyetinden sonra devlet büyükleri karı çıkmasına rağmen 18 Mehmet Tezcan, a.g.e., s. 111. 19 Cengiz Yıldızdağ, a.g.e. s. 44. 20 Oktay Berber,” Göktürk Dönemi Türk Diplomasisinin Hususiyetleri Üzerine”, Alparslan Demir & Tuba Kalkan & Eralp Erdoğan (Ed.), Kerkük Çok Irak Değil, Prof. Dr. Eşref Buharalı ’ya Armağan, Türk Tarihine Dair Yazılar II, Gece Kitaplığı, Ankara, 2017, s. 39.

13


büyük bir orduyla Horasan’a sefer düzenlemiştir. Ancak burada Göktürklerle karşı karşıya gelmiş ve yenilmiştir. Savaşta alınan yenilgi, o zamana kadar Sasani Devleti’nde ortaya çıkmayan bazı ihtilafları da beraberinde getirmiştir. Göktürk-Sasani ittifakı bozulup bölgede hâkimiyet mücadelesi başlamıştır.21 Mavereünnehir Fergana‘nın bir kısmı Batı Türkistan‘ın güneyi Kaşgar Hoten vb. Göktürklere intkal etti. Bu suretle İç Asya kervan yolu üçüncü kez Türklerin eline geçmiş oluyordu. Ancak Sasani kralı Hüsrev bu bölüşmede zaferdeki cüz ‘i katkısına nispetle aslan payını almış olmasına rağmen pek memnun değildi. Kervan yolunun Maveraünnehir güzergahını da ele geçirmek istiyordu. Bu maksatla kendi ülkesinden Akdeniz limanlarına ve Bizans ‘a yapılmakta olan ipek nakliyatını durdurdu. Böylece hem ipek ticaretinin ünlü kervancıları olup son taksimde Göktürklere bağlanan Soğd ahalisinin faaliyetini baltalayarak huzursuzluk çıkarmak hem de Türklerin ipek ticaret vergisi gibi yüksek bir gelirden mahrum etmek düşüncesi tatbik mevkiine koydu.22

Türklerin gücü gittikçe arttığından dolayı, daha önce Eftalitlerin şimdi ise Türklerin hakimiyeti altında olan Soğdlular hükümdarlarından Sasanilere bir elçilik heyeti gönderilmesini istediler. Eftalit efendilerinin yerini alan Göktürk efendileri, Soğdlu tüccarların ticarî geleceği için dönüm noktası oluyordu. Tarihî İpek Yolu’nda artık güven sağlanmıştır. Çin’den alınan ipek, Göktürkler’in ellerinde fazlasıyla bulunmaktaydı ve bu ipeği ticarî açıdan değerlendirememekteydiler. Bu yüzden, usta tüccar Soğdlular, ipeğin değerlendirilmesi konusunda biçilmiş kaftan idi. Doğu’dan Batı’ya ipeğin nakli konusu çözülmeliydi ve Akdeniz iklimi, ipek böcekçiliği açısından uygunluk arz etmekteydi. Bizans, ipek böceğini ve bu ürünü işleyerek kumaş dokuyabilecek işçiyi bünyesinde taşımaktaydı ve Bizans, bu özelliği sayesinde, ürettiği ipek sayesinde Batı dünyasına bu malı sağlamaktaydı. Bu durum Sasanîler’le yaşanan rekabete hız vermiş, Bizans hazinesi kısa zamanda dolmuştu. Ancak, anlaşılamayan neden ya da nedenlerden dolayı Bizans İmparatoru, ipek kozası üretiminde tekel olma yolunda adım atar ve işyerleri dışında koza üretiminde kısıtlamalara yönden Soğdlular’ın haklarını savunmak 21 Yılmaz Karadeniz, “I. Hüsrev Döneminde İpek Yolu Üzerinde Sasani-Göktürk Mücadelesi (531-579), Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt:IV, Sayı:16, 2011 , s. 210.

22 İbrahim Kafesoğlu, a.g.e., s. 98. 14


düşüncesiyle, Soğdluların lideri olan Türkler onların pazar ihtiyacını karışılmayı amaçlamışlardı.23 Soğdlular Türklerden oraya seyahat ve Medlere ham ipek satabilmesine müsaade edilmesi talebinde bulundular. İstemi kabul etti ve Soğdlu elçilik heyetini gönderdi. Ticaret Heyetinin lideri ise Maniakh idi. Sasan Kralı’na ulaştıklarında ham pamuklarını hiçbir itiraz olmaksızın satabilmek için izin istediler. İsteklerinden memnun olmayan Sasani kralı bu İran topraklarına buradan serbest ulaşımı vermeye gönülsüz olduğundan cevabını ertesi güne kadar ertelemeye devam etti.24 Bu tarihlerde Sasanilerin kendileri de artık ipek üretiyorlardı. İpek Yolu’nu ve Çin, Orta Asya ve Hindistan ile Basra Körfezi arasındaki ticareti kontrol etmek gayesinde olan Sasani kralı, ayrıca ucuz Çin ve Soğd ipeğini Türk ve onların koruması altında bulunan Soğdlu ticaret kervanları ile İran içerisinden geçirmemek Türkleri ipek transit vergisinden mahrum bırakarak iktisadi açıdan zayıflatmak istiyordu. Bir dizi ertelemeden sonra Soğdlular bir yanıt için ısrarcı davrandıkları için Hüsrev hadiseyi istişare için bir konsey topladı. Kralın eşini alıkoyduğu Eftalitli Katulph kendi kavmini Türklerle aldattı (bu arada onları terk edip Medlere tabi oldu) Sasani Kralı’na pamuğu geri çevirmesini bunun yerine adil bir miktar karşılığında satın almasını tavsiye etti ve bu pamuğu elçilerin gözleri önünde yakarak Türklerden pamuk kullanmak istemediğini adaletsiz bir davranış da olsa göstermiş oldu.25 Pamuğun yakılması üzerine Soğdlular olup bitenden gayrı memnun bir şekilde anavatanlarına geri döndüler. Ülkelerine dönen Soğdlular Hadisenin İstemi’ye anlatılmasından sonra Türk elçiler Sasani ülkesine yollanmıştı. Çünkü İstemi düşmanlık yerine dostane ilişkiler arzulamaktaydı. Bu ikinci Türk elçisi vardığında Kral yüksek yetkililer ve Katulph ile istişare yaptıktan sonra İskitlerin güvenilmez tabiatlarından mütevellit Türklerle dostane ilişki kurmanın temelli olarak İran menfaatine aykırı olduğuna karar verdi. Tamamen Türklerden oluşan ikinci heyete daha kötü muamele etti, heyet üyelerinden bazıları zehirlendi. İranlıların yaptığı açıklamaya göre ülkenin sıcak iklimi bunların ölümüne neden oldu. Türkler haklı olarak gönderdikleri heyet mensuplarının zehirlenmiş olmasından 23 Cengiz Yıldızdağ, a.g.e., s. 45. 24 Ali Ahmetbeyoğlu, “Bizans Tarihçisi Menandros’un Türkler (Gök Türkler) Hakkında Verdiği Bilgiler”, Tarih Dergisi, Sayı: 50, 2010, s. 14.

25 Ali Ahmetbeyoğlu,“Bizans Tarihçisi Menandros’un Türkler (Gök Türkler) Hakkında Verdiği Bilgiler”, Tarih Dergisi, Sayı: 50, 2010, s. 15.

15


şüphelendiler. Bu olaylar İsmail Mangaltepenin çevirisini yaptığı Bizans Tarihçisi Menandros’un kayıtlarında şu şekildedir. “Türklerin gücü arttığı için önceden Eftalitlerin şimdi de Göktüklerin (Türklerin) tebaası olan Soğdlar krallarından Sasanilere bir elçi göndermesini ve Soğdların orada seyahat etmesine ve İranlılara ham ipek satmalarına izin vermesi hususunda talepte bulunmasını istediler. Dizabul(İstemi) bunu kabul etti ve liderleri Maniakh olan Soğdlu elçileri gönderdi. Elçiler Sasani kralına ulaştıkları zaman kendilerine herhangi bir engel olmaksızın topraklarında ham ipek satma izni verilmesini talep ettiler. Elçilerin taleplerinden çok memnun olmayan Sasani Kralı topraklarından Sasani bölgesine serbest giriş verme konusunda isteksiz olduğu için cevabını bir sonraki güne kadar erteledi ve ertelemeye devam etti. Bir dizi ertelemeden sonra Soğdlar bir cevap vermesi için baskı yapmaları üzerine Hüsrev meseleyi tartışmak için bir meclis topladı. Bu sırada Kral karısının ırzına geçtiği için kendi kabilesini Göktürklere şikâyet eden (bu sırada kabilesini terk edip Medlere katılmıştır) Eftalit kavmine mensup olan Katulph adında biri Sasani kralına ipeği reddetmesini değil adil fiyatını ödeyerek satın almasını ve bunları elçilerin gözleri önünde yakılmasını tavsiye etti. Bu sayede adaletsizlik yaptığı için itham edilmeyecek fakat Türklerden ham ipek almak istemediği anlaşılacaktı. Böylelikle ipekler yakıldı ve Soğdlar bütün bu olanlardan hiç de memnun olmayarak ülkelerine döndüler. Soğdlar neler olup bittiğini Dizabul’a anlatınca Dizabul Sasanilere başka bir elçi gönderdi, çünkü Sasaniler ve kendi devleti arasında dostane ilişkiler kurmak istiyordu. Bu ikinci elçi gelince Sasanilerin yüksek dereceli yetkileri Katulph ile görüştükten sonra Kral Hüsrev İskitlerin güvenilir olmayan doğaları nedeniyle, Göktürkler ile dostane ilişkiler kurmanın tamamen Sasanilerin aleyhine olduğuna karar verdi. Bununla birlikte elçilerden bazılarının zehirlenmesini emretti, bu sayede bundan sonraki elçilerde buraya gelmeyi reddedecekti. Göktürk elçilerinin çoğunluğu, üçü ya da dördü hariç, yiyeceklerine katılan öldürücü zehir ile öldürüldüler. Sasaniler arasında Türk elçilerinin Sasani ülkesinin boğucu kuraklığından öldükleri haberi yayıldı, çünkü kendi ülkeleri genellikle kar kaplıydı ve soğuk havadan uzaklaştıkça hayatta kalmaları mümkün değildi. Geriye kalanlar farklı bir durumdan şüphelenmiş olsalar bile, kendi ülkelerine döndüklerinde Sasanilerin söylediklerinin aynısını söylediler, fakat kurnaz ve zeki bir adam olan İstemi neler yapıldığının farkına vardı ve elçilerin hainlikle öldürüldüklerini anladı. Bu da Sasaniler ile Göktürkler arasında husumetin nedeni oldu. 16


Türkler bu coğrafyada doğu ile batı arasında bir aracı durumuna gelmişlerdi ki bu Sasanilerin hiçbir zaman kabul etmeyeceği bir durumdu. Türklerin Sasaniler ile tesis etmeye çalıştıkları dostluk sürecinin başarısız geçmişti. Bunun üzerine Maniahk İranlıları aradan çıkarıp en önemli müşteri olan Bizans’la doğrudan temasa geçmeyi planladı.

c 2.. Göktürk Bizans ilişkileri Menandros’un açıklamasından anladığımıza göre, Bizansla Türkler arasında ilk diplomatik bağlantı Justinus’un idaresinin dördüncü yılında (miladi 568), Türk kağanının talebi üzerine gerçekleşmiştir. Bu dönemde Orta Asya’da Türkler güçlenmişti ve çevre ülkeleri kendilerine bağlamışlardı. Türkler daha önceleri Eftalitlere bağlı olan Soğdları idaresine katarak sınırlarını İran’a kadar genişletmiştiler. Eftalitlerin Türk hakimiyetine girmesi aslında Türklerle İranlıları doğrudan doğruya karşı karşıya getirmişti. Ancak batıda Avarlar da Türkleri meşgul ediyordu. Bu arada Göktürk kağanlığı da İç Asya’da büyük bir güç haline gelmişti ve günden güne topraklarını genişletiyordu. Bununla birlikte İpek Yolu’nun kontrolü Türklerin ekonomik gücünü artırmakla birlikte bölgedeki siyasi gücünü de etkileyecekti. Türklerin İranlılar ile başarısız geçen dostluk süreci Türk Bizans siyasi ilişkilerinin başlaması için bir dönüm noktasıydı. Sasanîler’in bu ticarî engellemesi Göktürkler’e maddî yönden çok zarar vermiştir. Göktürkler, Çin’deki devletlerin her birinden haraç olarak aldıkları ipeği, Soğdlular vasıtasıyla Sasanî toprakları üzerinden transit olarak Bizans’a sevk ediyorlardı. Sasanîler, Güney İpek Yolu’nda bu ipek ticaretini engelleyince, onlara, sadece, o ana değin Sasanî kontrolü dışında bulunan Kuzey İpek Yolu’nu kullanmak kalıyordu. Soğdlu tüccarlar kendilerine yeni pazar bulmak Sasanilerin batısında yeni bir ticaret pazarı aramak zorunda idiler. Sasaniler ile hemen münasebetleri kesme yoluna gidilmemiş onun yerine Soğdlu Maniakh’ın tavsiyelerine kulak asılmıştır. Göktürklere daha uzaktaki Bizans ile dostluk kurmak ipek ticareti bakımından daha karlı olurdu, Bizans ise diğer bütün ülkelerden daha fazla ipek tüketen bir yerdi. Ayrıca Göktürk ile Bizans ittifakının kurulması askeri bakımdan da yararlı olabilirdi, Göktürklerin bir türlü anlaşamadığı Sasani Devleti’nin Bizanslılarla arası eskiden beri açıktı. Türkler Göktürk siyasi gücünün Orta Asya’da belirlenmesinden itibaren Asya’da imal edilen İpeğin kervanlarla Batı’ya taşınması konusunda İranlılar ile iş birliği yapmak istemişler ancak İranlılarla mutabakata varılamaması nedeniyle arık farklı kıta ve 17


iklimlerde yaşayan iki millet, Türkler ve Bizanslılar ortak düşmana yani Sasanilere karşı birleştiler. Bu durumlar ve Soğdlu tüccarların tavsiyeleri üzerine İstemi Kağan Soğdlu elçileri Bizans’a gönderdi. Bildiğimiz ilk Türk delegasyonu İstanbul’a 563’te ulaştı. Theophanes’e göre bu delegasyon Kermikhionların hakanı Askel tarafından gönderilmişti. Doğudan Don Nehri kıyısında Massagetler tarafından uzun zamandan beri denilen, Persler tarafından kendi dillerinde Kermichiones adı verilen Türkler yaşar. Bunlar o dönemde İmparator Justinianos’a Avarları kurtarmamasını dileyerek, hediyelerle birlikte elçiler gönderdiler (562). Burada bahsedilen Avarlar Göktürklerin 552 yılında mağlup ettiği Juan Juanlardır. Bu mevzuya dair Menandros’da şu bilgiler verilir; ” Göktürklerin lideri İstemi Avarların kaçtığını ve kendi ülkesinden ayrılmaları ile Türklerin mülklerine verdikleri zararı öğrenince doğal olarak bozkırlı kavimlerde olduğu gibi övünerek ve gururlanarak şunları söyledi ’ Onlar kuş değil ki Türklerin kılıçlarından kaçabilmek için gökyüzüne uçabilsinler, onlar balık değil ki sulara girip denizin derinliklerine saklanabilsinler; sadece yeryüzünde yolculuk edebilirler. Eftalitler ile savaşımıza son verir vermez, Avarlara saldıracağım ve benim kudretimden kaçamayacaklar’..”. 26 Askel heyetinin önemi 568 yılı sonunda İstanbul’a ulaşan ve İmparator II. Justinus’a Türk Hakanının ”İskit harfleri” ile yazılmış bir mektubunu sunan Maniakh başkanlığındaki elçilik heyetinin önemi yanında daha sönük kalmıştır.

d 2.. (568) Bizans’a giden Maniakh Elçiliği İran ile uzlaşma ümidini kesen İstemi Soğdluların lideri Maniakh’ın, Türkler için Bizans ile dostluğunu sürdürmesinin ve onların başkalarından daha çok ipek kullandıklarından dolayı bunu bir fırsat bilerek ham ipek satmanın daha iyi olabileceği tavsiyelerini kabul etti. Bunun üzerine İstemi bir mektup ve kıymetli eşyalar ile Maniakh’ı Bizans imparatorluğuna gönderdi (568-569). Maniakh mektupla beraber yola çıktı. Pek çok yollar kat ettikten ve birçok diyarları geçtikten ve bulutlara ulaşan muazzam dağlardan, düzlüklerden ve orman vadilerinden bataklıklardan ve nehirlerden birbirinden değişik bölgelerden geçti ve nihayet

26 İsmail Mangaltepe, “(Menandros Protektor ve Theophylaktos Simokattes) Bizans Kaynaklarında Türkler”, Doğu Kütüphanesi, İstanbul, 2009, s.39

18


Kafkasları aştıktan sonra Bizans’a vardı.27 Bu elçilik heyetini amacının yalnızca ticaret için gönderilen bir heyetin amacından daha fazla olduğu ilgililerce açıkça biliniyor idiyse de Türkleri büyük bir merakla ve dikkatle kabul eden II. Justinus onların Bizans’ta ipekböcekçiliğiyle uğraşan yerel kuruluşla temasını sağladı. 28 Bu kuruluşun adı Türkler tarafından ”milaton/mitita” olarak anılıyordu. Bu kuruluştan daha sonraki yıllarda aynı anda yüzden fazla Türk Tüccarı yararlanabilmekteydi. İmparator tercümanların yardımıyla İskitçe mektubu okuduktan sonra elçiliği lütfikar bir biçimde kabul etti. Sonra elçilerden Türklerin yönetim şekli ve ülkeleri hakkında sordu. Bunlar kendisine dört prenslikten oluştuğunu ancak bütün kavmin üzerinde en yüce gücün sadece İstemi’ye ait olduğunu beyan ettiler. Ayrıca onlar, Türklerin Eftalitleri nasıl hükümdarlıkları altına aldıklarını ve vergiye bağladıklarını anlattılar. ” Eftalitlerin bütün gücü” dedi İmparator,” Böylece yok mu edildi?” , ”Tamamen” diye cevap verdiler. Bunun dışında

Bizanslılar,

Türklere aralarının açılması yüzünden Avrupa’ya sığınmış olan Avarlar hakkında bildiklerini söyletmek için heyet üyelerini inceden inceye sorguya çektiler. Avarların bir kısmının eski yurtlarında kalmış ve hala Türk idaresinde yaşamakta oldukları, Batıya göç ederek Bizans’a sığınan ve orada yerleşenlerin ise yirmi bin kişi kadar bulunduğunu bu sayede anlaşılıyordu. Elçiler Türk tabiiyetinde bulunan halkları sırladıktan sonra İmparator ‘a gelecekte Bizans ve Türkler arasında bir savunma ittifakının ve barışın kurulmasını önerdiler. Onlar sınırlarına yakın olan bütün düşmanlar tarafından Bizans’ a karşı vuku bulacak herhangi bir hücumda Türklerin de onlara saldıracağını vadettiler. Heyet başkanı anlaşmayı ellerini göğe kaldırarak yemin etmek suretiyle mühürlemiş bu taahhütleri yerine getirmeyecek olursa kendisinin en korkunç belalara uğramasını dilemişti.29 O yıllar Bizans için sıkıntılı dönemlerdi onun Türklerle ittifak oluşturması onun amaçlarını belirlenmesi için iyi bir fırsat olmuştu. Bizans’ın bu ittifakta elde etmek istedikleri amaçları şu şekilde sıralayabiliriz.” Tuna hattının korunmasındaki endişeleri ve Batıda karşılaşacağı mağlubiyet devletin sonunu getirme olasılığı, bu nedenle Bizans için kritik bir bölge olan Tuna 27 Ali Ahmetbeyoğlu, “Bizans Tarihçisi Menandros’un Türkler (Gök Türkler) Hakkında Verdiği Bilgiler”, Tarih Dergisi, Sayı: 50, 2010, s. 15.

28 Denis Sinor, a.g.e., s. 406.

29 Lajos Ligeti, “Bilinmeyen İç Asya”, (çev. Sadrettin Karatay), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara,2001. S.62 19


hattının korunmasında Türklerden yardım isteme düşüncesi amaçlanmıştı. Diğer bir amaç ise İmparator’un daha önceden İranlılarla imzalamış olduğu elli yıllık barış için ödenen vergiden vazgeçme düşünceleri, Doğu’da çıkabilecek herhangi bir savaşta halihazırda müttefik bulundurmak” Bizans’ın Türklerin ittifakını kabul etmeye düşünesinin altında bunlar yatmaktaydı. İranla yapılan barış anlaşmasına rağmen İran’ın Bizans’a olan saldırıları imparatorlukta büyük bir memnuniyetsizlik uyandırdığından II. Justinus doğu sınırını güvence altına almak istedi. Bütün bu faktörler Bizans’ın ipeği daha ucuza mal etme düşüncesi ile birleşince Türkler ile Bizanslılar arasında ittifak kaçınılmazdı. Böylece iki devlet arasında ittifak ekonomik konularda, gerektiğinde birlikte hareket edebilmek amacıyla dostluk kurulmuş oldu. Birçok faklı yönleri bulunan anlaşmanın Altundağ’da oturan İstem Yabgu tarafından da onaylanması gerekiyordu. Bu amaçla Bizans İmparator’u II. Justinos’un emriyle, Kilikyalı Zemarkhos’un başkanlık ettiği Bizans elçiliği Orta Asya topraklarına gönderilmiştir.

e 2.. Bizans’ın Göktürklere Gönderdiği Elçilik ve Kurulan İttifak İstanbul’daki görüşmeler neticesinde iki devlet arasında askeri, ticari ve siyasi ilişkiler kurulmuştu. Bizans ve Göktürkler arasında oluşturulmak istenilen bu ittifak kararı Türkistan’da Altundağ’da bulunan Türk Kağan’ı İstemi tarafından da onaylatılmalıydı. Bu amaçla Bizans İmparator’u II. Justinos Kilikyalı Zemerkhos’un başkanlık ettiği Bizans elçilik heyetini hazırlatmıştır. Bu Bizans elçiliği Justins’un hükümdarlığının dördüncü yılının sonuna doğru (568 yılı), Yurtlarına dönen Maniakh başkanlığındaki Türk elçiliği ile Orta Asya Bozkırlarına doğru yola çıkmıştır. Zemerkhos ve mahiyeti epey bir yol kat ettikten sonra mola verdikleri Soğdiana ülkesinde Türkler ile karşılaşmış, Türkler kendileri için önemli olan demiri onlara sunmuştur. Türklerin buradaki amacı, kendilerinin demir ocaklarına sahip olduğunu ispatlamaktı. Daha sonra Soğdiana ülkesinden başkaları bu heyetin yanına gelmiştir. Bu kişiler heyetin kendilerinden olmadığını fark ettikten sonra onları kötü ruhlardan arındırmak için buhur ağacının dallarıyla ateş yakmış, bizzat Zemerkhos dahil kötü ruh taşıdıklarını düşündükleri heyeti bu ateşten geçirerek arındırdılar.

20


Elçilik Heyeti daha sonra Kağan’ın oturduğu Grekçe “Altındağ” anlamına gelen Ektağ adında bir dağa gitmiştir. Altındağ’da bulunan Göktürk Kağan’ı İstemi Yabgu çadırında süslü ve altın yıldızlı gerektiğinde atla çekilen iki tekerli bir tahtta oturuyordu. Elçiler Kağan’ın huzuruna geldiğinde hükümdara kendilerinin onların dostu olduğunu söyleyip, Türklere de onlarla dost olma taleplerini dile getirip İmparatorlarının Kağan’a göndermiş olduğu hediyeleri sunmuşlardır. Karşılıklı anlaşmalar yapıldıktan sonra elçiler İstemi Yabgu’nun vermiş olduğu ziyafete katılmıştır akşama kadar eğlenmişlerdir. Bizans ve Göktürklerin orta düşmanları Sasaniler idi, bu yüzden kurdukları ittifak kaçınılmaz olmuştu. Üç gün boyunca Altındağ’da bulunan Zemerkhos ve mahiyeti Göktürklerin ihtişamından zenginliğinden etkilenmiştir. Bizans’ın çok öncelerden gelen Sasaniler ile musibeti vardı iki devlet arasında yapılan barış anlaşmaları çok uzun süreli olmamıştı, Göktürkler ise Sasanilerin daha önce Eftalitlere ödedikleri verginin kendilerine ödenmesini istemesi ve bu isteyin olmaması Bizans ile Göktürk’ün ortak hareket etmesine neden olmuştur. Bizans elçilik heyeti, İstemi’nin ikametgahını ziyaret ettiği sırada, İstemi İran üzerine birlikte hareket etmek için plan hazırlamış olup, yapacağı seferde bir “stategos” (komutan) olan Bizans elçisi Zemerkhos’un kendisine eşlik etmesini istemiştir.

İran üzerine yönelen grup Talas Vadisine geldiklerinde Sasani elçileriyle karşılaşmıştır. Sasani şehinsah’ı Hüsrev Göktürk Bizans yakınlaşmasından korktuğundan belki de vergi meselesinin bir an önce halletme isteğinden dolayı Sasani elçilerini göndermişti. İstemi Kağan bu sıralarda kendisini ziyaret eden İran elçilerini Zemerkhos heyetinden daha aşağı yere oturtarak ve onlara soğuk davranarak Bizans’a İran’dan daha fazla değer vermiş olduğunu da göstermiş oldu.30 Bu İran üzerine yapılacak olası bir seferin bir göstergesiydi İran elçileri savaşın haberiyle ülkelerine dönmek zorunda kalmışlardır. Sasani hükümdarı batısındaki Bizans’tan korkmasının yanı sıra kuzeydoğu sınırında da Türklerle kötü ilişkileri sebebiyle güvende olmadığını anlamıştır. Efesli Iohannes eserinde Hüsrev’in daha önceleri Göktürk elçilerine yaptıkları haksızlıklardan pişman olup kapısındaki tehlikeden oldukça korktuğunu ve önceki davranışlarını düzelmek ve Türkleri yanına çekmek 30 Mehmet Tezcan, a.g.e, s.113.

21


için harcadığı uğraşlardan bahsetmekte olup bunların doğruluğu kesin değildir. Yine de gerçek olan bir durum vardı ortada kimse güç paylaşmak istemiyor, Bir de yapılan ittifak sonrası Bizans’a ipek gönderme işi de sağlamlaştırılınca Sasaniler’in ellerinden gelen her şeyi ortaya koymasına neden olmuştur. Bu düşmanlık, Zemarkhos’un oldukça dolambaçlı bir yolla yurda dönmesine neden olur. Bizans elçisi Zemarkhos, Aral denizi kıyılarına ve Hazar denizinin kuzey kıyılarından Volga nehrinin halicine değin aşılan yol sonrası Chorasmia’ya varır. Bu yolculuk esnasında geçtiği birçok küçük prenslik, elçilerini Bizans’a yollamak arzusundaydı. Ancak, İstemi Yabgu’nun bu duruma karşı tepki duyacağını düşünen Zemarkhos, sunulan teklifleri geri çevirmiştir. Zemarkhos, Volga’yı aşarak Kafkaslar’ın kuzeyinden geçmişti ve yoluna çıkabilecek Sasani casuslarını kandırabilmek için bir hile tasarlar ve bu hile dahilinde arkadaşlarından on tanesini, ipek yüklü hayvanlarla beraber gönderir. Zemarkhos’un hile için gönderdiği arkadaşlarını Sasaniler durdurmuştu ve onları aramayla vakit kaybederlerken, ipeği götürmekte olan grup ise onlarla arayı büyük ölçüde açmıştı. Bizans elçilik heyeti, birçok tehlike sonrasında Trabzon’a gelebilmiştir. Göktürk Bizans ittifakı, Sasaniler’e aynı anda iki farklı yönden baskı ve saldırı ile karşılaşması sonucunu yaratmıştı. Türkler ile yapılan bu ittifak Bizans’ın İranlılara karşı olan tavrını kuvvetlendirmiştir. II. Justinos’un Perslere karşı uyguladığı ani ittifakın mahiyeti değerlendirildiğinde, bunun daha çok Bizans tarafından amaçlandığı anlaşılır.

f 2.. Göktürk Bizans ilişkilerinin Bozuluşu ve Valentinos Elçiliği 568 ile 576 arasındaki dönemde Bizans’la Göktürkler arasındaki diplomatik temaslar artırılmıştı öyle ki bu dönemde Bizans’tan Göktürklere beş elçilik heyeti gönderilmiş olup be elçilik heyetlerinin başkanlarının adları dışında kaynaklar çok az bilgi vermektedir. Yoğun diplomatik ilişkilerin yaşandığı dönemde Bizans İmparator’u II. Tiberios tarafından 576 yılında Göktürklere gönderilen Valentinos elçiliği en önemlisidir. Valentinos refakatçileri ve 106 Türk ile birlikte gemi ile Sinop ve Kherson yoluyla uzun ve zor yolculuktan sonra adı Tardu olan Türk lideri Turksanthus’un karargahına ulaştılar. Bu elçilik Tiberios’un imparatorluk yetkilerini üzerine aldığını Kağan’a bildirmek ayrıca daha öncesinde İstemi Kağanla yapılan anlaşmayı yenilemek ve Türkleri Sasanilere saldırıya teşvik etmek niyetindeydi. Turksanthus Valentinos’un iktidara gelmesinden kısa bir sür önce ölen İstemi Kağan’ın oğlu ve Göktürk 22


Devletini yöneten sekiz hükümdardan biridir, devleti yöneten bu sekiz hükümdarlardan en kıdemlisinin adı Arsilas’tır. Valentinos elçiliği İstemi Kağan ile karşılaşmayı beklerken İstemi’nin Oğlu ile karşılaşmışlardır İstemi Kağan o sırada yeni ölmüş ve Turksanthus babasının defin işlemleri ve merasimiyle ilgileniyordu. Turksanthus elçileri oldukça asık bir suratlı ve öfkeli bir kabul edip onları Babalarının yasını tutmak için Türk geleneklerine uygun olarak yüzlerini kesmesini istedi bu Bizanslılar için acı verici bir uygulamaydı. Bizanslılar için bu zor olsa da Valentinos ve beraberindekiler derhal yanaklarını çizdiler ve arkasından İstemi Yabgunun cenaze törenini izlerler. Bundan sonraki olaylar Göktürk Kağanlığı ile Bizans ilişkilerinin mahiyetini ortaya koymaktadır. Bizans elçiliği Turksanthus tarafından son derece ağır sözler ile itham edilmiş bu arada İstemi Kağan öldüğü için yasta bulunan Türkleri bu suretle rahatsız etmiş olan Bizans sözlerinde durmamakla da suçlanmış bunun intikamının alınacağı tehdidi savrulmuştu. 31 Bu davranışlar Bizans elçiliğini şaşkın çevirse de bu davranışların altında önceki yıllarda yapılan anlaşmada verilen sözlerin” Bizans’ın dostuna dost düşmanına düşman” sözünün Bizanslılar tarafından çiğnen ilmesindendir. Bizans İmparatoru daha önceden Türklere bağlı bir topluluk olan ve onların idaresinden ayrılan Avarlar ile devletinin sınırlarını güvende tutabilmek için 571 tarihinde anlaşma yapmış bu anlaşmada İstemi Kağan zamanında Göktürkler ile yapılan anlaşmanın feshedilmiş olmasına neden olunmuştu. Bizans’ın bu davranışı Göktürklerin onlara karşı tavır almasında geçerli bir sebepti. Ayrıca Bizans imparatoru Sasanilere karşı da benzer politika takip etmiş ve verdiği sözden geri dönmüştü. 573 yılında Sasaniler Diyarbakır şehrini ele geçirdiklerinde Bizans imparatoru savaş sırasında Şehrin Bizans’a teslim edilmesi karşılığında Sasanilere bugünün ölçüleriyle 450 kg kadar altın vereceğini vaad etmiş ancak savaş bitince bunu yerine getirmemişti. Turksanthus bütün bu tarihi gelişmeleri de takip ederek Bizans İmparatorluğu’nun çevre ülkeler ile olan ilişkilerinde onları hesaba almayan basit bir politika takip ettiğini anlamıştı.32 Bu gibi durumlardan iyice araları açılan Göktürk ve Bizans’ın, Turksanthus’un Bosporus (Kireç) Boğazı’nın kuşatması için Bokhan’ı göndermesi olayı arayı daha da kötü yapmıştı. Valentinos elçiliği Bizans’a dönene kadar Bosporus Şehri

31 Mehmet Tezcan, a.g.e, s.114.

32 Hatice Palaz Erdemir “VI. Yüzyıl Bizans Kaynak Göre Göktürk -Bizans İlişkileri”, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2003, s.34

23


Türklerin eline geçmiş, Bizans için oldukça dış problemlerin olduğu bir dönem olduğundan imparatora Göktürkler ile yeniden barış yapmaktan başka çare kalmamıştır. 576 yılında Göktürklerin Bosporus’u kuşatmalarından sonra Bizans’ı ele geçirmek konusunda

oldukça

iddialı

ve

kararlıyken

bir

anda

kaynaklarda

Göktürklerden

bahsedilmemesi onların da kendi iç meselleriyle uğraştıklarını veya Sasaniler ya da Uzak Doğu ülkelerindeki milletlerle savaş halinde oldukları fikrini uyandırmaktadır. Theopylactos Simocatta’nın Göktürklerin bu sırada iç mücadeleler içinde olduğunu belirten bilgilere nasıl ulaştığı ve bunları nereden topladığı bilinmemekle birlikte onun bu ifadeleri konuya açıklık getirmektedir. Theopylactos bir grup Türk’ün Türk Kağan’ının soyundan gelen Turum (Mavrikios’un çağdaşı olduğu düşünülüyor) başkanlığında Kağan’a isyan ettiklerini yazmaktadır.33 Eldeki kaynaklara dayanarak bu ayaklanmanın tarihi tam olarak bilinmese de Çin kaynaklarına dayanarak bu olayın 582’de sona erdiği anlaşılmıştır. Theopylactos metninde Göktürk Kağan’ına kan bağı ile bağlı olan Turum adlı Türk’ün isyan çıkardığını ve büyük kağan ile savaştığını, savaşta kağanın galip gelemeyip diğer 3 kağanla birleşip bu isyanı bastırmış olduklarını ve tekrardan hakimiyetini kurduğu bilgilerini vermektedir. Kağan tekrardan başa geçer geçmez Bizans İmparator'u Mauricius’a 595 yılında başarılı olduğunu göstermek için bir elçilik göndermiştir. Fakat Çin entrikaları ve tekrardan çıkan isyanlar neticesinde Göktürk Kağanlığı tekrardan bir parçalanmanın içine girmiş 630 yılında Göktürk Kağanlığının Doğu kısmı Çin’in eline geçmiş 682 de kalan topraklarda tekrardan otorite sağlanarak II. Göktürk Kağanlığı ortaya çıkmıştır. Bu dönemde hem Bizans İmparatorluğu hem de Göktürk Kağanlığı kendi iç meselleri ile uğraşıyordu. Her iki devlet de bu dönemde Avar saldırılarını bertaraf etmeye çalışmıştı. Bu tarihlerdeki Göktürk Bizans ilişkilerinin olup olmadığını ifade eden kaynaklarda bilgi bulunmamakla birlikte Bizans İmparator’u Mauricius’un Türklerin bir kolu olduğunu söylediği ve onların karakterlerinden bahsettiği Strategicon adlı eserindeki bilgiler ilişkilerin tam olarak bitmediğini göstermektedir.

SONUÇ Orta Asya topraklarında varlığı çok eski tarihlere giden Türklerin İlk kez “Türk” adını kullanıp Göktürk devletini kurması 552 yılına takabül eder. Orta Asya’nın bozkırlarında yaşam 33 Hatice Palaz Erdemir, a.g.e., s. 37.

24


süren kabileleri hatta tarihi yine çok eskilere dayan bir medeniyet olan Çin’i bile baskısı altına alan Türkler zaman içerisinde güçlerine güç katarak ilerlemişlerdir. Bu güçle doğru orantılı Göktürklerin Türk dünya hakimiyet düşünceleri onları farklı coğrafyalara farklı medeniyetlere götürmüştür. Böylesine birbirinden oldukça uzak ve geçilmesi zor coğrafyalardaki halklar ile iletişim ve ilişkiler Göktürklerin döneminin dünyasının siyasi, ekonomik, hayatında çok önemli yer tutan küresel bir güç olmasındandır. Göktürkler bu gücü sadece savaş yolu ile değil dönem için oldukça önem arz eden İpek yolu ve ipek ticareti sayesinde de elde etmişlerdir. Dönemin en büyük güçlerinden biri olan Bizans’ın Orta Asya’da yeni oluşmaya başlayan ve Bizans’ın doğu sınırına kadar gelip kendilerini hissettiren bu güç ile ilişkileri olmaması imkansızdı. Göktürkler ile Bizans arsında yapılacak diplomatik görüşmeler ittifaklar Avrupa ile Orta Asya arasındaki ilk resmi ve ciddi gelişmeler olarak kabul edilebilir. Bu iki devlet arasındaki gelişmeler alelade ve sebepsiz gelişmemiş siyasi ve iktisadi birtakım gelişmeler sonucu ortaya çıkmıştır. İlk ilişkiler her ne kadar 568’de Göktürk elçiliğinin ipeği satmak için Bizans’ın başkenti İstanbul’a gelmesiyle başlasa da bu görüşmelerde sadece ekonomi konuşulmamış iki taraf başka alanlarla da iş birliğine gitmişlerdir. Fakat zaman içeresinde bu karşılıklı verilen sözler unutulmuş Bizans ile Göktürklerin arasındaki iş birliği tehlikeye düşmüştür. Yaklaşık elli yıllık bir süre içerisinde birbirinden oldukça uzak halkların birbiri hakkında fazla ayrıntılı bilgiler verilmesi beklenemez. Fakat sayıları az da olsa bazı Yunan tarihçilerinin eserlerinde Göktürk Bizans ilişkileri hakkında bilgiler edinmek mümkündür.

25


KAYNAKÇA Ahmetbeyoğlu, Ali, “Bizans Tarihçisi Menandros’un Türkler (Göktürkler) Hakkında Verdiği Bilgiler” , Tarih Dergisi, Sayı:50, 2010, ss.11-25 Ahmetbeyoğlu, Ali, “Bizans Tarihçisi Theophanes Byzantios’ta Türkler”, Tarih İncelemeleri Dergisi, Cilt: 27, Sayı: 2, 2012, ss. 541-546. Berber, Oktay, ” Göktürk Dönemi Türk Diplomasisinin Hususiyetleri Üzerine”, Alparslan Demir & Tuba Kalkan & Eralp Erdoğan (Ed.), Kerkük Çok Irak Değil, Prof. Dr. Eşref Buharalı’ya Armağan, Türk Tarihine Dair Yazılar II, Gece Kitaplığı, Ankara, 2017, ss. 3347. Chavannes, Edouard, “Çin Kaynaklarına Göre Batı Türkleri”, (çev. Mustafa Koç), Selenge Yayınları, İstanbul, 2007. Erdemir, Hatice Palaz, “VI. Yüzyıl Bizans Kaynak Göre Göktürk -Bizans İlişkileri”, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul,2003. Kafesoğlu, İbrahim, “Türk Milli Kültürü”, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2011. Karadeniz, Yılmaz, “I. Hüsrev Döneminde İpek Yolu Üzerinde Sasani-Göktürk Mücadelesi (531579), Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, Cilt:IV, Sayı:16, 2011 ss.207-214.

26


Ligeti, Lajos, “Bilinmeyen İç Asya”, (çev. Sadrettin Karatay), Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara,2001 Mangaltepe, İsmail, “(Menandros Protektor ve Theophylaktos Simokattes) Bizans Kaynaklarında Türkler”, Doğu Kütüphanesi, İstanbul, 2009. Mitchell, Stephen,” Geç Roma İmparatorluğu Tarihi M.S. 284-641", (çev. Turhan Kaçar), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2016 Mori, Masao, “Soğdluların Orta Asya’daki Faaliyetleri”, Belleten Dergisi, Cilt: XLVII, sayı:185, ss.339-351. Sinor, Denis, “Erken İç Asya Tarihi”, İletişim Yayınları, İstanbul, 2009. Şahin, Çiğdem,”Göktürk Devleti Diplomasisi (552-630)”, Karadeniz Uluslararası Bilimsel Dergi, Sayı:40, 2018 ss. 125-156. Taşağıl, Ahmet, ” Göktürkler I-II-III", Türk Tarih Kurumları Yayınları, Ankara,2019. Tezcan, Mehmet, “İpek Yolu’nun İran Güzergahı ve İpek Yolu Ticaretine İran Engellemesi” , Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, sayı:3/1, 2014, ss.96-123. Yıldızdağ , Cengiz, ”VII.- X. YY.’larda İpek Yolu Ticaretinin Türk Tarihine Etkileri”, (Yüksek Lisans Tezi), İstanbul Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2005.

27


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.