Nebevi Hayat Dergisi 46. sayı (2016)

Page 64

Sürekli kulaklıkla müzik dinleyen, dış sese ve topluma tamamen kapalı olan insan yığınları haline geldik. Dünyada olan bitene baktığımızda; insanların öldürülmesi, zulümler, savaşlar, adaletsizlikler görüyoruz. Bütün bunlar, dini değerleri olmasa dahi, insanoğlunun fıtraten razı olmayacağı, üzülüp tepki vereceği olaylar. Ancak insanlar bu gibi durumlar karşısında tepkilerini yitiriyorlar. Hatta tepkiler dahi sosyal medyadan yönlendirilir hale geldi.

Ancak bir şey fark ettim ki; artık o çocuklar yok. Kapıyı çaldık. Kapıyı çocuğun açacağını da biliyorduk. Tam o neşeli çocuğu beklerken kapı açıldı. Ancak kapıyı açan minik eli gördük. Sonra kapıyı açar açmaz, hiç yüzümüze bakmadan, arkasını döndü ve hızla içeri girip odasına kapandı. Çok şaşırmıştık. Acaba evde bir durum mu vardı? Ya da bir yaramazlık yapıp ceza mı almıştı? Annesine sordum, sebep şuydu: O an internette oyun oynuyordu, annesi kapıyı açmaya gönderdiği için hızlıca kapıyı açıp oyunun başına geri dönmüştü. Uzak yoldan geldiğimiz için epey uzun kaldık. Yemek, çay, kahve faslı geçti. Bu süre boyunca ufaklığı hiç ortalıkta görmedik. Sadece odadan bir ses, “Anne yemek!” diye bağırdı ve yemek tepsiyle odaya gitti. Merak etmiştim. Annesine sordum; günde kaç saat böyle bilgisayar ya da tablet başında oynuyor diye. Bütün gününü böyle geçirdiğini, dışarı çıkmak istemediğini, hatta misafirliğe ya da dışarı gezmeye gittiklerinde eve gelmek için

62

EYLÜL 2016

sürekli ağladığını, namaza ve Kur’an’a alışamadığını, bir türlü engelleyemediklerini söyledi ve daha bir sürü şikâyette bulundu. Tam çıkarken koridorda karşılaştık. Annesi ona; “Bak oğlum kimler geldi?” dedi fakat ufaklık yüzümüze boş boş bakıyordu. Anne tekrar serzenişte bulundu: “Oğlum misafirlere hoş geldin desene.” Çocuk sanki donmuş gibiydi. Tepkisizdi. Gülümseme dahi yoktu. Aklıma bir öğretmen kardeşimle çocuklar üzerine konuşurken kendisinin yaptığı bir tespit geldi. Demişti ki: “Dönemin çocuklarının konuşma ve anlatma problemi var. Duygularını ifade edecek cümleler kuramıyorlar. Genelde suskunlar ve duygularını bazı davranışlarla gösteriyorlar. Sebebi ise bilgisayarda çok fazla oyun oynama, aşırı televizyon izleme.” Gerçekten çocukları gözlemlediğimizde bu etkiyi bariz bir şekilde görebiliyoruz. Biz Müslümanlar çocuklarımızı birçok kötülükten korumaya çalışırken, bazen o kötülüğün evin içinde olduğunu fark edemiyoruz. Örneğin çocuklarımıza sağlıklı bir birey olması için sosyal hayatta var olmayı, insanlarla iletişim kurmayı öğretmeliyiz. Bu edebi çocuklarımıza öğreteceğimiz ilk on kural içine almalıyız. Evimize Müslümanlar ziyarete geldiğinde çocuğumuz umursamaz bir vaziyette, televizyon izlemeye devam ediyor ya da tablette oyun oynarken geleni fark etmiyor, selam verip almıyor ise biz gerçekten bir kez daha durup düşünmeliyiz. Şöyle bir çocukluğumuza gitsek… Biz yedi sekiz yaşlarından sonra, eve misafir geldiğinde anne ve babalarımızın, büyüklerimizin bize neyi öğrettiğini hatırlarız. Hatta çocukları incelediğinizde, kendi çocukluğumuzda, o yaşlarda daha yetenekli olduğumuzu, ellerimizi ve kollarımızı daha iyi kullanabildiğimizi fark ederiz. Çocuk on yaşına gelmiş ancak ayakkabı bağcığını bağlayamıyor. El becerisi yok. Bazı eşyaları taşıyamıyor. Çünkü bunlar çeşitli hareketli oyunlarla gelişen davranışlardır.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.