marketing europe & anatolia Sayı: 077

Page 1

marketing europe & anatolia Tarih: Eylül 2018 Sayı: 77

retorik

Altın gülle...

kelebeğin fırtınası

Markaya aşık olduk mu?

satır ayracı

Tatil Bitmemiş Gibi Çek... i er ri... t ş le ü M et zm i H



İçindekiler

marketing europe & anatolia Sayı: 77 Tarih: Eylül 2018 İmtiyaz Sahibi Eksantrik Film Prodüksiyon P.K.: 112 34725 Fenerbahçe - İstanbul - Tr. Genel Yayın Yönetmeni ve Sorumlu Yazı İşler Müdürü Elvin Ekşioğlu e-mail: elvineksioglu@gmail.com Haber ve Fotoğraflar Agency Europe & Anatolia http://aea.eksantrik.com aeanews@gmail.com Katkıda Bulunanlar Nurgül Eryıldır Günay Ali Erdem Ekşioğlu Seval Duban Kübra Nebioğlu Yusuf Yener Günay Danışman Abdullah Ekşioğlu

Kısa Kısa

04 - 07

Teknoloji

10 - 11

retorik

13

Medya Dünyası

14 - 15

Röportaj

16 - 20

kelebeğin fırtanası

23

Reklam dünyası

24 - 25

Röportaj

26 - 28

satır ayracı

29

Kampanyalar

31 - 33

Gezi

34 - 40

Game On

42 - 45

Kültür Sanat

46 - 47

İlan Rezervasyon Ayşe Yılmaz Yayın Türü Süreli Yayın Yönetim Yeri Agency Europe & Anatolia e-mail: meadergi@gmail.com marketing europe & anatolia Agency Europe & Anatolia tarafından Süreli yayınlanan bir e-dergidir. Bu yayının tüm hakları Eksantrik Film Prodüksiyon’a aittir. Tamamı ya da bir bölümü yayıncısının izni olmaksızın çoğaltılamaz ve yayınlanamaz. Tüm ilanların sorumluluğu firmalara, makalelerdeki görüşler ve hukuki sorumluluk yazarlara aittir. Bu derginin yayınlanma sürecinde hiçbir ağaç zarar görmemiştir. http://www.meadergi.com mobil: http://m.meadergi.com http://www.facebook.com/meadergi instagram: meadergi https://twitter.com/meadergi Bir Ekşioğlu Medya Grup kuruluşudur.

marketing europe & anatolia / 1



Köşe Elvin Ekşioğlu / elvin@eksantrik.com

( editörden)

Müşteri Hizmetleri... Merhaba, Geçenlerde Teknosa'dan iki tane Microsoft marka mouse satın aldım. Bir iki gün kullandıktan sonra mouseun biri bozuldu. Ben de faturası ile birlikte Teknosa'ya gittim, durumu anlattım. Müşteri hizmetleri çalışanı hemen mouseu geri aldı ve yeni bir mouse ile değiştirdi. Ben de iyi ki Teknosa'dan alışveriş yapıyorum diye arkadaşlarıma Teknosa müşteri hizmetlerinin çok iyi olduğunu, firmanın sattığı ürüne sahip çıktığını anlattım. Bir hafta sonra diğer mouse da bozuldu. Ben de herhalde Microsoft'un bu ürününde bir hata var diye düşünüp tekrar Teknosa'ya gittim. Teknosa Müşteri hizmetleri çalışanına durumu anlattım, hatta aynı marka olduğunu belirterek herhalde microsoftun bu ürününde bir hata var dedim. Teknosa müşteri hizmetleri çalışanı onca anlattığım hiçbir şeyi anlamamış gibi yüzüme bakıp, "ürün garanti kapsamında görünüyor, ürünü alacağız, önce tamire göndereceğiz sonra da eğer tamir olmazsa ürünü değiştiririz" dedi. Ben önce şaşırdım, sonra mouseun fiyatı zaten 39 TL bunun için beni buraya bir kaç defa getirmeyin dedim. Teknosa müşteri hizmetleri çalışanı bu defa yüzüme bile bakmadan bana mouse uzattıp işlem yaptırmak istiyorsanız yapayım istemiyorsanız yenisini satın alın diyerek, arkasını dönüp gitti. Konuyu Teknosa'ya internet üzerinden şikayet olarak bildirmeme rağmen, herhangi bir yanıt alamamış olmamsa memnuniyetsizliğime tuz biber ekti. Günlerce çevremdeki herkese Teknosa'nın müşteri hizmetlerinin ne kadar iyi olduğunu, sattıkları ürüne sahip çıktıklarını anlatarak, çevremdekilere Teknosa'yı

tasviye ediyorken, artık bundan o kadar emin değilim. Zannedersem iyi davranışlar kurumsal değil kişisel insiyatiflerle gerçekleşmiş. Müşteri hizmetleri şirketlerin yüzleridir. Siz istediğiniz kadar reklam kampanyası yapın müşteri hizmetleri çalışanlarınızı eğitmezseniz reklam kampanyalarınıza harcadığınız milyonlar çöpe gider. Kurumsal iletişim sadece basında yer almak değildir. Kurumsal iletişim şirketlerin politiklalarını kesin kural ve standartlarla planladıkları ciddi bir iletişim strajesidir. Yani kurumsal bir firmaya gittiginizde muhatap olduğunuz çalışanlar farklı olsa da alacağınız hizmet aynı olmalıdır. Neyse umarım Teknosa bundan bir sonuç çıkararak eksiklerini giderip, kendisine yakışanı yapar. Bu yaz Türkiye en uzun tatilini yaşadı. Eylül ayı geldi diye sevinenlerdenim. Yazın rehavetini üzerimizden çarçabuk atıp, artık işlere yoğunlaşmayı umuyorum. Dergimiz yine dopdolu. Haber sayfalarımız, teknoloji sayfalarımız, kampanya sayfalarımız yine büyük bir özenle hazırlandı. Ali Erdem Ekşioğlu Gameon sayfalarımızda bu ay Detroit oyununu deneyimleyip yazdı. Gezi yazarımız Seval Duban Filipinlere dalmaya gitti ve sizin için yazdı. Yazarlarımız Abdullah Ekşioğlu, Nurgül Günay Eryıldır ve Kübra Nebioğlu yazılarıyla yine bizlere yeni pencereler açtılar. Bizim için her ay olduğu gibi bu ay da koşuşturma ve dergimizi tarafsız bir bakış açısıyla hazırlama telaşıyla geçti. Sevgiler,

marketing europe & anatolia / 3


Kısa Kısa

#FuruteTellers2018... Bu yılki temasını “Açık Kaynak Hareketi” ve “Yeni Öğrenme” olarak belirleyen Digilogue- Future Tellers’18, tüm yaratıcı endüstri temsilcilerine ve sanatçılara açık çağrı yaparak, eserlerini Zorlu PSM’de sergileme olanağı sunuyor. Digilogue, 1 Ekim-15 Kasım tarihleri arasında performansları, performatif projeleri ve sanat eserlerini Zorlu PSM’nin farklı mekanlarında, ekranlarında ve Digilogue Space’te sergilenmek üzere davet ediyor. Yaratıcılar ve Öğreten/Paylaşanlar olmak üzere iki ayrı başlıkta toplanacak çağrı, 10 Eylül günü sona erecek ve seçilen katılımcılar 15 Eylül 2018 tarihinde duyurulacak. Next Academy Başkanı Levent Erden, yeni medya sanatçısı ve araştırmacı Refik Anadol, hikaye anlatıcısı ve Abak.us Başkanı Barış Özcan, Digilogue Artistik Direktörü Lalin Akalan, yeni medya sanatçısı Zach Lieberman,

Blokzincir...

Uluslararası ticaret ve işlemlerde dijital kayıt birliğinin oluşturulabilmesi amacıyla, blokzincir altyapısı ve ortak regülasyonlar temelinde birliksel projelerin Türkiye öncülüğünde başlatılabilmesi üzerine kurgulanan ‘’Blokzincir: Dünya Dijital Tek Pazarı, İstanbul‘’ konferans ve

4 / marketing europe & anatolia

araştırmacı ve küratör Ebru Yetişkin’den oluşan jüri üyeleri; Açık Çağrı’ya yanıt veren katılımcıları değerlendirerek Açık Alan’da sergilenecek işleri seçecek. Future Tellers’ın Zorlu PSM’deki 45 günlük programında yer alma fırsatı Açık Çağrı kapsamında kabul edilen işler, Future Tellers’ın 45 günlük programında yer alarak Zorlu PSM çatısı altında sergilenecek. Seçkin jüri üyelerinin de desteğiyle katılımcılar, projelerini geliştirmek için sanatsal rehberlik alacak; ayrıca mevcut veya önceki işlerini Digilogue’un desteklediği platformlarda sunma fırsatını da yakalayacak.

işbirliği platformu; Ticaret Bakanlığı, Tübitak Bilgem ve BLASEA Derneği’nin öncülüğünde 26 Ekim 2018 tarihinde Hilton Bomonti Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Türkiye gibi AB üyesi olmayan ülkelerin ortak menfaatleri göz önüne alındığında; Ticaret Bakanlığı, Tübitak Bilgem ve BLASEA öncülüğünde gerçekleşen ‘’Blokzincir: Dünya Dijital Tek Pazarı’’ uluslararası konferansının; kayıt birliğini tartışmak, oluşturmak ya da bir sürece sokmak için önemli bir başlangıç olacağı muhakkaktır. Global ve birliksel projeler temelinde kurgulanan konferansa, Türkiye özelinde katkı sağlamak veya faydalanmak isteyen tüm kurumları bekliyoruz. Avrasya Blokzincir ve Dijital Para Araştırmaları Derneği (BLASEA) başkanı Kadir Kurtuluş, Dijital Tek Pazarın (Kayıt Birliğinin) oluşturulabilmesine yönelik kurgulanan konferans ve işbirliği platformu ile blokzincir altyapısı ve ortak regülasyonlar temelinde ülkelerin kamu ve özel kurumlarının birliksel projeleri başlatabilmesinin amaçlandığını bildirdi.


Kısa Kısa

Gıda’nın İhracat Kapısı WorldFood...

ITE Turkey tarafından bu yıl 5-8 Eylül tarihleri arasındaTÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi’nde26’ıncı kez düzenlenecek olan Uluslararası Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı -WorldFood İstanbul, gıda sektöründe üretim, işletme ve tüketime dair tüm süreçleri alanında uzman isimlerle masaya yatırırken sektördeki en güncel bilgileri ve son teknolojileri paylaşıma açarak 360 derece deneyimi hedefliyor. ‘Gıda 360 Deneyimi’ kapsamında fuardasektöre yönelik işletme ve pazar odaklı seminer-

ler veuluslararası satın alma heyetlerinin ağırlanacağı ve B2B iş görüşmelerle birlikte tabak sunumları ve yeme-içme tadımları ile renklenecek dopdolu bir etkinlik programı katılımcıları bekliyor. T.C. Tarım ve OrmanBakanlığı, T.C. TicaretBakanlığı, KOSGEB, Türkiye Perakendeciler Federasyonu (TPF), TÜGİDER (Tüm Gıda Dış Ticaret Derneği), PAKDER (Tarım Ürünleri Hububat Bakliyat İşletme ve Paketleme Sanayicileri Derneği), MARSAP (Marmara Bölge Satınalma Yöneticileri Platformu), PLAT (Özel Markalı Ürünler Sanayicileri ve Tedarikçileri Derneği), MÜSİAD Kıbrıs ve Aşçılar Derneği tarafından desteklenen fuar gıda zincirini oluşturan tedarikçiler, perakendeciler ve tüketicilerin bir araya geldiği bir platform oluşturuyor. WorldFood İstanbul, Türkiye’de ilk kez düzenlenecek olan “Şefin En İyi Tabağı Yarışması” ile Türk şeflerini en iyi ve en yaratıcı tabaklarını sergilemeye davet ediyor. Yarışma ile Türkiye’nin dört bir yanındaki şeflerin uluslararası platformda tanınmaları, yerel ürünleri tanıtmaları, bölge ve kültürlerini paylaşmalarında bir köprü olunması amaçlanıyor.

Pastacılık Festivali... luslararası arenada büyük öneme sahip olan “Master Of Cake Başkent Pasta Yarışması ve Pastacılık Festivali”, 22-23 Eylül 2018 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilecek. Başkent’te ikincisi düzenlenecek olan festivale, tüm dünyadan konusunda uzman profesyoneller katılım sağlayacak. Ankara’da Anadolu Downtown Hotel’de gerçekleştirilecek etkinlikte, birbirinden güzel pastalar katılımcıların beğenisine sunulacak. Bu yıl ikincisi düzenlenecek olan “Uluslararası Master Of Cake Başkent Pasta Yarışması ve Pastacılık Festivali”, pasta sanatına ilgi duyanları bir araya getirecek. Bu sene festivale, 500’ e yakın pastacının katılım sağlaması bekleniyor. Birbirinden güzel pastaların yarışacağı etkinlikte, festivalin birincisi, iki bin TL’lik büyük ödülün sahibi olacak. Festivale, Dr. Paste Şeker Hamurları, Paseksan ve Bella Çikolataları markaları altın sponsor olarak destek olurken bir çok firmada stantı ile yer alacak. Ankara ve Türkiye için önemli bir kurum olan ATO Ankara Ticaret Odası Master Of Cake Markasına destek olarak sponsorluk ve tanıtım desteği vermektedir.Ato Başkanının katılımı ile gerçekleşecek Ödül Töreninde Ato Başkanının

Pastadan Büstü kendilerine hediye edilecek. Pasta sanatının değerli isimleri bir araya gelecek Birbirinden güzel pastaların sergileneceği etkinliğin jüri üyeleri arasında; Taşfed Aşçılar Federasyonu Genel Sekreteri Bayram Özrek, Lefkoşe Üniversitesi Gastronomi Bölümü Öğretim Görevlisi Zihni Türksel,Dünya’da 5 Altın Madalyayı tek bir yarışmada aynı anda alma özelliğine sahip Şef Tuba Geçkil, Tafed Kurucu Başkanı Haşim Demirtaş ve Wacs Dünya Şefler Birliği Üyesi Jeton Taravari yer alacak. Pastacılığın sınırlarının zorlanacağı festivalde, yarışmacılar tarafından hazırlanacak olan pastalar, konusunda uzman jüri üyeleri tarafından değerlendirilecek. marketing europe & anatolia / 5


Kısa Kısa

Yataş Grup 2018 2.çeyrek... Yataş Grup, büyümesini artan bir ivmeyle sürdürüyor. 2018 yılının ilk yarısında 426 milyon TL net satış rakamına ulaşarak geçen yılın aynı dönemine göre net satış gelirini yüzde 23,1 artırdı. Şirket, aynı dönemde 59 milyon TL FAVÖK (Faiz Amortisman ve Vergi Öncesi Kar) elde ederek geçen yıla göre yüzde 40 daha fazla FAVÖK elde etti. Geçen yılın aynı dönemine göre net karını da yüzde 18,5 artırmayı başaran Yataş Grup’un 2018’in ilk yarısında net karı 25,6 milyon TL oldu. “İhracat odaklı büyüyeceğiz” Yataş Grup’un sadece Türkiye’de değil yurtdışında da büyümesini sürdürdüğünün altını çizen Yataş Grup CEO’su

Atama... Hayat Kimya’nın 100’den fazla ülkede anneler ve bebeklerle buluşan bebek bezi markası Molfix’in, Global Pazarlama Direktörü görevine Hayal Dilara Tepe getirildi. Tepe, Türkiye’nin yanı sıra Molfix’in üretimini sürdürdüğü Ortadoğu, Kuzey&Orta Afrika ve Doğu Avrupa’daki strateji ve pazarlama faaliyetlerinden sorumlu olacak. Hayal Tepe, Colgate & Palmolive, Turkcell, Unilever, Yıldız Holding, Abdi İbrahim İlaç gibi firmalarda pazarlama alanında önemli pozisyonlar üstlendi. Son olarak Someyo.com ajansın kurucu ortaklığını yürüten Tepe, Marmara Üniversitesi Almanca İşletme mezunu.

Nuri Öztaşkın, şunları söyledi: “Kendimize ihracat odaklı bir büyüme stratejisi belirledik ve hedefimizde 2030 yılına kadar en az dört ülkede pazarın ilk 5 markası içerisinde olmak var. Yeni dönemde Turquality Destek Programı’nın gücünü de arkamıza alarak özellikle Avrupa ve Ortadoğu pazarlarında büyümeyi planlıyoruz.” Mağazalaşma atağı devam ediyor Avrupa, Ortadoğu ve Balkanlar başta olmak 49 ülkeye ihracat yapan Yataş Grup, hem yurtiçi hem de yurtdışındaki mağazalaşma çalışmalarına da ara vermeden devam ediyor. 2017 yılında yurtiçinde 99, yurtdışında ise 10 yeni mağaza açan Yataş Grup, bu yılın sonuna kadar yurtiçinde 104 mağaza açmış olarak tamamlamayı ve, yurtdışı mağaza sayısını ise 86’ya ulaştırmayı hedefliyor. Türkiye’nin En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu listesinde 279’uncu sırada yer alan Yataş Grup, sektör liderliği hedefiyle satın aldığı Divan Home ve Divan Yatak markalarının lansmanını ise kasım ayında gerçekleşecek Furniture İstanbul Fuarı’nda yapmayı planlıyor.

Atama... Kanyon

Yönetim

İşletim

ve

Pazarlama’nın yeni Genel Müdürü İbrahim Paksoy oldu. Marmara Üniversitesi Ekonomi Bölümü mezunu olan Paksoy, yüksek lisans eğitimini Koç Üniversitesi Finans Bölümü’nde tamamladı. İş dünyasında 24 yıllık bir tecrübeye sahip olanPaksoy, kariyerine 1994 yılında Arthur Andersen’daFinansal Denetim Bölümü’nde uzman olarak başladı. 1996-2003 yılları arasında Fiba Holding bünyesindeki Credit Europe Bank’ta Hollanda, Almanya ve Rusya’da finansal kontrol ve planlama süreçlerinden sorumlu olarak yürüttüğü çeşitli yöneticilik görevlerinin ardından 2004-2010 yılları arasında yine Fiba Holding’in gayrimenkul geliştirme ve yönetimi alanında faaliyet gösteren iştiraki AnchorGroup Romanya’da CFO ve CEO görevlerinde yer aldı. Ardından 2010-2015 yılları arasında önce JonesLangLasalle daha sonra PraderaAsset Management bünyesinde Cevahir AVM Genel Müdürü olarak görev yaptı. 2015 ve 2016 yıllarında Multi Corporation’da Varlık Yönetiminden Sorumlu Direktör ve Klepierre’de AVM Portföy Yönetiminden Sorumlu Direktörgörevlerini üstlenen Paksoy,son olarak Meraas Holding’in Dubai’deki AVM Portföyleri Yönetiminden Sorumlu Direktör pozisyonunda yer aldı.

6 / marketing europe & anatolia


Kısa Kısa

Robotik Süreç Otomasyon... Albaraka Türk, Robotik Süreç Otomasyonu uygulamasını başlatarak sektöründe bir ilke imza attı. Hayata geçirilen Robotik Süreç Otomasyonu ile artık tüm işlemleri daha da hızlı ve hatasız gerçekleştirirken, banka müşterileri de kaliteli hizmetten yararlanmaya devam edecek. Türkiye’nin ilk katılım bankası olan Albaraka Türk, inovatif uygulamalarına bir yenisini daha ekledi. Banka, dijitalleşmeye yaptığı yatırımların bir yansıması olarak Türkiye’de bir ilke imza atıp robotik süreç otomasyonu uygulamasını hayata geçirdi. Albaraka Türk, yeni bir bilgisayar yazılımı olan Robotik Süreç Otomasyonu projesini hayata geçirdi. Tıpkı bir insan gibi çalışan çok daha hızlı, hatasız işlem gerçekleştiren Robot yazılım ortalama bir çalışana göre 3 kat daha hızlı çalışıyor ve 7 gün 24 saat yüzde 100 verimlilikle çalışarak işlemleri hatasız olarak gerçekleştiriyor. Teknolojiyi yakından takip ettiklerini ve müşterilerine

en kaliteli hizmeti verdiklerini belirten Albaraka Türk Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çetin konuyla ilgili olarak şu değerlendirmede bulundu;“Albaraka Türk olarak verdiğimiz hizmetlere yeni bir boyut ekledik. Robotik Süreç Otomasyonu uygulamasıyla bankacılık işlemlerine hız kattık ve sektörde yeni bir devrin açılmasına imkân sağladık. Söz konusu uygulama ile artık tüm işlemlerimiz daha hızlı gerçekleşiyor ve müşterilerimize daha yüksek kalitede hizmet sunuyoruz.Bu uygulama sayesinde çalışanlarımız katma değeri yüksek işlere daha çok zaman ayırabilecek.” dedi. Şu anda POC aşamasında yaptıkları analizlere göre tek bir robotun aylık olarak en az 15 bin TL’lik tasarruf sağladığını, yatırıma geri dönüş oranının yüzde 1200’den fazla olduğunun gözlendiğini kaydeden Çetin, “Şu anda ayda 600 saatten fazla çalışan saati tasarruf ediliyor. Bu sonuçlar 1 robotu yüzde 50-60 kapasite ile çalıştırma sonucunda elde edildi. Nihai olarak önümüzdeki 3 ayda 5 robotu tam kapasite ile çalıştırmayı bekliyoruz.” açıklamasında bulundu.

Atama...

Atama...

Sunduğu hizmetlerle hayat kalitesini yüksetmeyi amaçlayan Sodexo Avantaj ve Ödüllendirme Hizmetleri A.Ş.’nin pazarlamadan sorumlu icra kurulu üyeliğine Umut Erişen getirildi. Umut Erişen, lise öğrenimini TED Ankara Koleji’nde tamamlamış, 2000 yılında da Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nden işletme derecesi almıştır. İş hayatına çokuluslu bir internet girişimi olan Investhink’te başlayan Umut Erişen, 2005 – 2016 yılları arasında Turkcell’in Kurumsal Müşteriler bölümünde çeşitli yönetsel görevler üstlenmiştir. Bu görevleri kapsamında esnaf ve KOBİ segmentine yönelik pazarlama stratejilerini belirlemiş, Büyük Ölçekli Şirketler segmentine yönelik bağlılık ve iletişim programlarını yönetmiştir. Sodexo öncesinde bir Doğuş Holding kuruluşu olan Related Digital’de Ticari Direktör olarak görev yapan Umut Erişen, Sodexo’nun ürün, hizmet ve iletişim stratejilerinden sorumlu olacaktır. Umut Erişen evli ve 1 erkek çocuk babasıdır.

Açık Grubu’nun Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörlüğü görevine sektörün deneyimli ismi Hande Özay Yağcı atandı. 6 markası ve 14 şirketiyle telekomünikasyon, havacılık ve savunma sanayi, , iklimlendirme, veri merkezleri sistem entegrasyonu ve endüstriyel bina inşaatı, siber güvenlik alanlarında faaliyet gösteren Açık Grubu’nun Pazarlama ve Kurumsal İletişim Direktörlüğü görevine Hande Özay Yağcı getirildi. Nisan 2018 itibarıyla görevine başlayan Yağcı, Açık Grubu’nun tüm iletişim ve pazarlama faaliyetlerinden sorumlu olacak. İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunu olan Yağcı, eğitimini Kanada King George Koleji’nde pazarlama iletişimi alanında sürdürdü. İş hayatına 2003 yılında Novartis Satış ve Pazarlama Departmanı’nda adım atan Yağcı, ardından Puma, Boston Scientific ve Microsoft bünyesinde pazarlama alanında görev yaptı.

marketing europe & anatolia / 7




Teknoloji

Teknosa Preo Ailesi büyüyor... Türkiye teknoloji perakendeciliği sektörünün öncüsü Teknosa, Preo ailesini yenilikçi ürünlerle genişletmeyi sürdürüyor. Ailenin en yeni üyeleri kablosuz şarj özellikli Preo Wireless Powerbank, 3 girişli Premium Powerbank, aksiyon kameraları ve bluetooth kulaklıkları ile teknolojinin en keyifli ve konforlu halini avantajlı fiyatlarla tüketicilerle buluşturuyor. Sabancı Holding iştiraklerinden Teknosa, kendi özel markası olan Preo’nun ürün gamına eklediği yenilikçi ürünler ile fark yaratmaya devam ediyor. Preo Wireless Powerbank ve Lightning, Type-C ve Micro-USB girişlerinin üçüne de sahip olan Preo Premium Powerbank şarj sorunu olmadan hareket özgürlüğü sağlarken, yeni Preo aksiyon kameraları en heyecanlı ve keyifli anları ölümsüzleştiriyor. Preo aksiyon kameraları ile hiçbir an kaçmıyor

Preo’nun yeni aksiyon kameraları, adrenalin tutkunlarının vazgeçilmezi olacak. Geniş açılı lensi ve 4K ULTRA HD çözünürlüğe sahip olan Preo aksiyon kameraları, su geçirmez kılıfı, bisiklet, kask ve kol aparatı ile her anı fotoğraf veya video olarak kaydetmeyi sağlıyor. Preo markalı seçili aksiyon kameraları, Ağustos ayının sonuna kadar yüzde 25 indirim ile Teknosa mağazaları ve teknosa.com’da tüketicileri bekliyor. 100 TL ve üzeri alışverişe Preo bluetooth kulaklıklar indirimliX-BASS ile güçlendirilmiş ses kalitesi ve 10 metre çekim mesafesi ile Preo bluetooth kulaklıklar müzik dinlemenin en keyifli halini yaşatıyor. Ağustos ayı boyunca Teknosa mağazaları ve teknosa.com üzerinden 100 TL ve üzeri alışveriş yapanlar, birbirinden renkli Preo bluetooth kulaklıklara 129 TL yerine 49 TL’den sahip olabiliyor.

Acer Swift 5... üretkenlik canavarı. “Acer, en yeni teknolojileri ve mükemmel özellikleri barındıran ince ve hafif kasa tasarımları yapmak için sürekli yeni yollar arıyor” diyen Acer Tüketici Dizüstü Bilgisayarları ve BT Ürünleri İş Birimi Genel Müdürü JerryHou, sözlerine şöyle devam etti: “Sektörde lider olan 1 kg’ın altındaki ağırlığıyla Swift 5; şık kasası, tarz sahibi tasarımı, ince çerçevesi, üstün performansı ve pil ömrüyle bir ultra taşınabilir dizüstü

Acer IFA 2018’de, dünyanın 15 inç ekrana sahip en hafif dizüstü bilgisayarı Swift 5’infiyatını ve piyasaya çıkış tarihini duyurdu. Herkesin kıskanacağı bir bilgisayar isteyen akıllı kullancılar için tasarlanan Swift 5, bir kilogramdan az (990 gram) gelen şık kasasında olağanüstü performans sunuyor. 8. Nesil Intel™ Core® i7-8565U ve Core i5-8265U işlemcilerden güç alan Swift 5, hızlı performans ve tüm gün üretkenlik için 10 saate varan pil ömrüne sahip. Yeni Swift 5, Windows 10 işletim sistemiyle ve büyük ekranıyla tam bir 10 / marketing europe & anatolia

bilgisayarda olabilecek en iyi özellikleri sunuyor.” “En yeni 8. Nesil Intel Core işlemciler; daha da güçlenen Intel performansıyla birlikte entegre hızlı Gigabit Wi-Fi, uzun pil ömrü ve kolaylık sağlayan ses ve dokunma etkileşimleri sayesinde mobil bilgisayarlar için yeni bir standart belirliyor” diyen Intel Müşteri Bilgisayar Grubu Başkan Yardımcısı ve Mobil Müşteri Platformu Genel Müdürü ChrisWalkerşöyle konuştu: “Bu yeni performans ve bağlantı seviyesini en yeni Swift modellerine taşımak için Acer ile çok yakın çalışmalar yürüttük.”dedi. Teknik özellikler, fiyatlar ve bulunabilirlik bilgisi için www.acer.com adresi üzerinden en yakın Acer ofisiyle iletişime geçebilirsiniz.


Teknoloji

ADATA XPG SX6000 Pro SSD... DRAM ve NAND Flash depolama ürünleri üreticisi ADATA Technology, XPG SX6000 Pro PCIe Gen3x4 M.2 2280 SSD’sini duyurdu. NVMe 1.3 teknolojisini kullanan ve 3D NAND Flash mimarisiyle üretilen SX6000 Pro, kullanıcılara hem yüksek hız hem de 1TB’a varan geniş depolama alanı veriyor. Farklı Kapasite Seçenekleri Aynı Yüksek Performans XPG SX6000 Pro 256GB, 512GB ve 1TB olmak üzere üç farklı kapasite seçeneğiyle geliyor. Yüksek düzeyli performans/maliyet oranı sayesinde, SX6000 mevcut sistemlerinde kayda değer performans artışı elde etmek isteyen kullanıcılar ve yüksek performanslı sistem toplayanlar için ideal bir SATA alternatifi olarak öne çıkıyor. 3D TLC NAND ve NVMe 1.3 teknolojisinden faydalanan ve PCIe Gen3x4 arayüzünü kullanan ürün, saniyede 2100MB’a kadar okuma ve 1500MB’a kadar yazma hızına ulaşabiliyor. Ürünün rasgele okuma yazma hızı ise 250K/240K IOPS düzeyine çıkabiliyor. Bu performansıyla SX6000 Pro sıradan bir SATA SSD’ye göre dört kata varan performans artışı sunuyor! Uzun Ömürlü Kullanım İçin Üretildi Tek taraflı tasarımı sayesinde 2.15mm kalınlığındaki SX6000

Pro, piyasadaki standart M.2 türündeki SSD’lere göre çok daha ince. Böylelikle hem Intel hem de AMD tabanlı pek çok farklı marka ve model anakart ile uyumlu olarak kullanabilen ürün, özellikle notebook, ultrabook ve ufak boyutlu masaüstü sistemler için ideal depolama ünitesi olarak öne çıkıyor. XPG SX6000 Pro’nun 256GB’lık modeli için tavsiye edilen satış fiyatı 499 TL, 512GB’lık model için ise 849 TL.

Samsung QLED Kavisli Monitör... gözetilerek tasarlandı. Mac ve PC’ler ile uyumlu olan CJ79 kavisli monitör USB 3.0’dan 8 kat daha hızlı olan 40 Gigabit/saniye gibi muazzam bir işlem hızıyla; görüntü, veri ve güç aktarımı yapan iki adet Thunderbolt 3 porta sahip olup, 85 watt’a kadar olan cihazları tek bir kabloyla eşzamanlı olarak şarj edebiliyor. CJ89 modeli ise daha büyük ve enerjik bir çalışma ortamı yaratan 3840x1200 çözünürlükte ve 32:10 ekran oranındaki

Samsung Electronics çığır açan kavisli monitör serisini IFA 2018 kapsamında tanıttığı yeni CJ79 modeliyle genişletti. Intel’in Thunderbolt 3 bağlantı desteğine sahip olmasıyla türünün ilk modeli olma özelliğini taşıyan 34 inçlik CJ79 kavisli monitör, rahat ve verimli bir çalışma deneyimi arayışında olan kreatif kullanıcılar ve profesyonel çalışanların ihtiyaçları

43 inçlik ultra geniş bir kavisli monitör. Modelin tasarımında bir adet tümleşik KVM anahtar, USB-Tip C portlar ve tümleşik stereo hoparlörlere de yer verilmiş. AMD FreeSync teknolojisi ise grafik kartların yenileme hızını senkronize ederek görüntü bozulması ve duraksaması sorununu ortadan kaldırarak oyun severler için kesintisiz bir oyun oynama ve video izleme deneyimi sunuyor. Samsung’un CJ79 ve CJ89 monitörleri şu anda yalnızca Avrupa’da satışta ancak pek yakında tüm dünyada tüketiciyle buluşacak. Monitör modelleri hakkında daha fazla bilgi almak için lütfen https://displaysolutions.samsung.com/business-monitor/detail/1288/C43J89 adresini ziyaret edin.

marketing europe & anatolia / 11



Köşe Abdullah Ekşioğlu / eksioglu70@gmail.com

( retorik)

Altın gülle...

Tarihi açıdan bir gerçekliği olup olmadığını bilmiyorum. Muhtemelen halk arasında dillendirilmiş bir menkıbeden ibarettir ama çocukluk günlerimden aklımda kalmış birşeyi paylaşmak istiyorum.

yürütmenin tek yolu insanlıktan hızla uzaklaşmaktır. Hem bir medeniyet projesi gerçekleştireceğim hem de baskı ve korkutmayla kendime lider bir konum belirleyeceğim hedefi maalesef gerçekçi olmaktan çok uzaktır.

Hikayeye göre, Osmanlı İmparatorluğu bir kaleyi kuşattığı zaman öncelikle altın bir gülleyi kalenin surlarının üzerinden aşırtarak, iç avlunun ortasına düşecek bir şekilde atarmış. Bu güllenin anlamı, kale halkına bir mesaj olarak, size baskı kurmaya gelmiyoruz, zenginlik, adalet ve medeniyet getirmeye geliyoruz, siz de Osmanlı idaresindeki yerler gibi refah içerisinde, adaletle ve medeni bir toplumun parçası olarak yaşamak istiyorsanız kaleyi bize teslim edin demekmiş.

Yanlış anlaşılmasın bu yazı belirli bir ülkeyi ve belirli bir lideri hedef almıyor.

Kuşatılan kalelerin birçoğu bu mesajı alınca savaşmadan teslim olur ve Osmanlı İmparatorluğu'nun eşitlikçi adaleti ve zenginliğinden payını alırmış.

Benim anlatmaya çalıştığım eğer gerçekten lider bir ülke olmak isteniyorsa, bunun en gerçekçi yolunun öncelikle eşitlik ve adaleti kendi içinde tam olarak tesis etmek olduğu, üretim modellerinin geliştirilerek zenginliğin adil bölüşülmesinin gerektiği ve medeni bir gelişmeyle, kültür, sanat, bilim ve her türlü eğitimin yüceltilmesi gerektiğidir. Eğer siz bunları öncelikle ülkenizin sınırları içerisinde gerçekleştirirseniz, enformasyonun sınır tanımadığı çağımızda diğer ülkelerin toplumlarının size özenmesi, sempati geliştirmesi, sizinle birlikte hareket etmeye başlaması kaçınılmaz olacaktır.

Gerçek ya da menkıbe bilemem ama bu hikayenin varlığı, kulaktan kulağa yayılan bir büyük devlet propagandası, Baskıyla kurulan liderliklerin kısa ömürlü olduğunu adalet ve eşitlik vaadi, medeniyet hedefi ve özenilecek bir bimek için yakın tarihe şöyle bir göz gezdirmek sanırım yaşam tarzı pazarlaması değil midir? yeterli olacaktır. oysa ki böyle özendirici bir medeniyet projesiyle gönüllü kurulacak bağlar siz insanlık iddianızı İşte büyük devlet olmak, dünya lideri olmak bu vaatleri sürdürdüğünüz sürece devam edecektir. ve özendirmeyi gerektirir. Yoksa ben güçlüyüm ezer geçerim söylemi, sizi çok ileriye taşıyacak bir söylem Ne diyelim hedefe bir ülke ya da lideri koymadım ama olamayacağı gibi, içerisinde çok fazla potansiyel çatışma laf gideceği yeri bilir de bulur da üzerine alınmak isteyen ve çok fazla insanlık tavizi barındırır. Bu iddiayı baskıyla herkese naçizane bir hatırlatmam olsun.

marketing europe & anatolia / 13


Medya Dünyası

Görev değişiklikleri...

Yazılı Basında Görev Değişiklikleri • Yeni Şafak Gazetesi yazarı Merve Şebnem Oruç’un görevine son verildi. • Hürriyet Gazetesi’nde Reklam Direktörü olarak görev yapan Zeynep Tandoğan’ın gazeteyle yolları ayrıldı. • Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ görevinden ayrıldı. • Albayrak Grubu’na ait Yeni Şafak gazetesinin Haber Müdürü Recep Yeter, gazete ile yollarını ayrıma kararı aldı. • Milliyet Gazetesi’nin Ankara ekinde 8 yıldır köşe yazarlığı yapan yapımcı-yönetmen Ali İnandım ile yollar ayrıldı. • Habertürk Gazetesi Reklam Genel Müdürlüğü görevini yürüten Orçun Çevikoğulları ile yollar ayrıldı. • Gazeteci Yazgülü Aldoğan, Posta Gazetesi’ndeki görevinden ayrıldı. • Ortadoğu gazetesi yeniden yapılanıyor. Gazete, Ahmet Çelik ve Doğan Sarsar ile el sıkıştı. Çelik gazetenin Genel Yayın Yönetmeni, Sarsar ise Yazıişleri Müdürü olacak. • Habertürk Gazetesi’nde spor müdürlüğü ve köşe yazarlığı görevinde bulunan Halil Özergrupla yollarını ayırdı. Görsel Basında Görev Değişiklikleri • 2008’in Ekim ayından beri Gazete Habertürk’te ekonomi editörü olarak çalışan Sefer Yüksel, bundan sonra kariyerine Ciner Yayın Holding bünyesinde bulunan Bloomberg HT televizyonunda devam edeceğini açıkladı. • TRT Haber’’in Dün Bugün programının deneyimli sunucusu Canan Arslan ile yolları ayrıldı. • Deneyimli haberci Serkan Tahmaz, Habertürk TV’deki görevinden ayrılarak Kanal D ile anlaştı. • Daha önce Galatasaray TV’de spikerlik, program yapımcılığı ve genel yayın yönetmenliği yapan Can Erbesler Altay, Spor Kulübü’nde Kurumsal İletişim Direktörlüğü görevine getirildi. • 2000 yılından bu yana Doğuş Medya Grubu’nda görev yapan Star TV Görüntü Yönetmeni Cem Sertesen ile yollar ayrıldı. • Akit TV’de haber dairesinin başına gazeteci Muharrem Coşkun getirildi. • NTV’de Haber Yönetmeni Suna Anaç ile yollar ayrıldı. • Beyaz TV’nin Ana Haberlerini sunan deneyimli sunucu Ferda Yıldırım’ın Beyaz TV ile yolları ayrıldı. • Deneyimli televizyon habercisi Ekrem Açıkel TGRT Haber’in yeni şef editörü oldu.

14 / marketing europe & anatolia

• beIN Sports, Mehmet Demirkol’u kadrosuna kattı. • Deneyimli muhabir Emrullah Erdinç, 10 yıldır görev yaptığı ATV Haber Merkezi’ndeki görevinden ayrıldı. Kanal D ile anlaşan Erdinç, İstanbul Haber Müdürü olarak göreve başlayacak. • beINSports’ta yorumculuk yapan başarılı gazeteci Aksal Yavuz, sürpriz bir kararla görevinden alındı. • Kanal D Drama Müdürü Nermin Eroğlu görevinden ayrıldı. Eroğlu’nun yerine Lale Eren getirildi. • Sunucu Ebru Baki, TGRT Haber ile anlaştı. Baki, TGRT Haber’de ekonomi servisini yönetecek. • Haber 7 Genel Yayın Yönetmeni İbrahim Erdoğan, görevini Kanal 7 Haber Müdürü Adnan Gayhan’a devretti. İbrahim Erdoğan Dijital Projeler Koordinatörlüğü görevine atandı. • beIN Sports yorumcu kadrosuna Galatasaray’ın eski futbolcusu Tugay Kerimoğlu ‘nu da kattı. • Fox TV Ankara Temsilcisi Gazeteci Sedat Bozkurt’un kanaldaki görevine son verildi. • Star TV Programlar ve Dış Alımlar Direktörlüğü görevine Tunay Ergin getirildi. • Fox TV’de uzun süredir görev yapan editör Gökhan Kayış, muhabir Yücel Kuyucaklıoğlu ve kameraman Ahmet Bolat’la yollar ayrıldı. Medya Dünyasından Diğer Haberler • Denizli’de bu yıl ikincisi düzenlenen Kristal Horoz Basın Ödülleri Yarışması’nda Anadolu Ajansı Yurt Haberleri Editörü Zekeriya Kaya’ya plaket verildi. • Aydın Gazeteciler Cemiyeti 2017 basın ödülleri’nde Aydın Ses Gazetesi’nden Ramazan Aydemir ‘Kalede Bir Çınar’ haberiyle ‘Yılın Spor Haberi’ ödülüne layık görüldü. • Erciyes Üniversitesi ve Kayseri Gazeteciler Cemiyeti işbirliği ile düzenlenen Mesleğe Saygı ve Onur Ödülleri’nde Büyük Kayseri Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Metin Sönmez ödüle layık görüldü. •Aydın Gazeteciler Cemiyeti 2017 basın ödülleri’nde Aydın Ses Gazetesi’nden Şenol Babacan ‘Fakir Usta’ köşe yazısıyla ‘Yılın Köşe Yazısı’ ödülüne layık görüldü. •Star TV’nin iddialı dizisi Kalbimin Sultanı final yapıyor. Dizinin final bölümü pazartesi akşamı ekrana gelecek. •Habertürk TV ‘Habertürk Manşet’ programı sunucusu Afşin Yurdakul ünlü spiker, Robert L.Long bursunu kazandı ve Harvard Üniversitesi’ne eğitim için gitti. •Bilge Ağaç dergisi yayın hayatına başladı. Dergi Türkiye’nin direkt tüketiciye yönelik ilk ve tek zeytin, zeytinyağı ve ötesi dergisi olmayı amaçlıyor. •Sunuculuğunu Sema Öztürk’ün üstlendiği “Bugün Düğünümüz Var” programı yayın hayatına başladı. •Rus RossiyaSegodnya Uluslararası Haber Ajansı tarafından düzenlenen Uluslararası Andrey Stenin Basın Fotoğrafçılığı Yarışması’nda Anadolu Ajansı Foto Muhabiri Şebnem Coşkun “Jüri Özel Ödülü” aldı. Kaynak: MTM Medya Takip Merkezi


Medya DĂźnyasÄą

marketing europe & anatolia / 15


Röportaj

Kurlar prodüksiyo Abdullah Ekşioğlu Eksantrik Prodüksiyon Yapımcı - Yönetmen

Artan döviz kurları, zorunlu olarak ithal, yüksek teknoloji, uluslararası telif hakları ve uluslararası hizmetler, iç pazarda da dövize bağlı olarak güncellenen fiyatlandırmalar film prodüksiyonu maliyetlerinde artışa neden oldu. Film prodüksiyonlarında müşteri tarafında bir süredir gelişen teknolojinin maliyetleri düşüreceği beklentisi hakimdi. Elvin Ekşioğlu / elvineksioglu@gmail.com Artan döviz kurları, zorunlu olarak ithal, yüksek teknoloji, uluslararası telif hakları ve uluslararası hizmetler, iç pazarda da dövize bağlı olarak güncellenen fiyatlandırmalar film prodüksiyonu maliyetlerinde artışa neden oldu. Film prodüksiyonlarında müşteri tarafında bir süredir gelişen teknolojinin maliyetleri düşüreceği beklentisi hakimdi. Prodüksiyon sektörü, müşterilerin beklentileriyle küresel ekonomik göstergeler arasında sıkışmış durumda. Konuyla ilgili olarak sorularımızı yanıtlayan Eksantrik Prodüksiyon’un kurucusu ve ünlü reklam filmi yönetmeni Abdullah Ekşioğlu, reklamveren ve müşteri tarafında gelişen teknolojinin film yapım maliyetlerini düşüreceği yönünde bir süredir büyük bir beklenti olduğunu kaydederek, bu beklentinin, gerek dijitalleşme, gerekse sosyal medya alanında kullanılmak üzere düşük kalitede üretilen işlerle bir ölçüde karşılandığını ancak yüksek kalitedeki film 16 / marketing europe & anatolia

prodüksiyonlarında gelişen teknolojiyle birlikte ortaya çıkan güncellenme ihtiyacının yeni yatırımları zorunlu kıldığını söyledi. - Müşterilerin beklentileri tam olarak nedir, ekonomik sıkışmışlığı biraz daha detaylandırabilir misiniz? - Müşteri tarafında gelişen teknolojinin yapım maliyetlerini düşüreceği yönünde bir beklenti var. Bu internet mecrası için üretilen, düşük kaliteli işler için dolar bazında fiyatlar göz önüne alınarak düşünüldüğünde bir miktar doğrudur. Ancak gelişen teknolojinin sağladığı tasarruf, yükselen dolar kurunun bütçeye yüklediği ek maliyetten küçük olduğu için bütçeler Türk Lirası bazında artmakta prodüksiyon firmaları bu artışı müşterilere izah etmekte zorlanmaktadır. Yüksek kaliteli işlerde ise gelişen teknolojiyle birlikte yapım kalitesi beklentisi de arttığı için, bu ölçekteki işlerde döviz bazında da bir bütçe tasarrufundan bahsetmek mümkün değildir. Bu-


onu vurdu...


Röportaj

gün uluslararası örnekleri görmek ve takip etmek daha ulaşılabilir olduğu için film prodüksiyonlarında, yüksek kalite beklentisi artmıştır. Gelişen teknolojiyle film kalitesinde çıta her gün biraz daha yükselmekte olduğu için hem ekiplerin bilgileri hem de ekipmanlar sürekli olarak güncellenmek zorunda, aksi halde uluslararası pazarla rekabet edecek bir üretimden bahsetmemiz mümkün değildir. Normal olarak viral bir filmde hedeflenen kalite ile bir reklam ya da sinema filminde hedeflenen kalite birbirinden farklıdır. Viral bir film için teknolojik gelişmeler tasarruf amaçlı kullanılırken, reklam ve sinema filminde teknolojinin sağladığı tüm imkanlar, sonucu daha da etkileyici kılmak için kullanılır. Bu doğal bir yaklaşım olmasına karşın müşteri, her alanı aynı potada değerlendirme eğilimindedir. Viral filmlerde sağlanan tasarrufla, kurdaki artış arasındaki makasın bütçeyi Türk Lirası olarak arttırdığını, müşterisine açıklamakta güçlük çeken yapım firmaları, reklam filmlerinde döviz bazlı bir tasarrufun da sağlanamadığını dolayısıyla bütçelerin Türk Lirası bazında bir yılda 18 / marketing europe & anatolia

Biz de işlerimizde kaliteyi düşürmeden, müşterilerin bütçe beklentilerine sadık kalmak için çok çalışarak çözümler üretiyoruz. %50-60 seviyelerinde artış gösterdiğini açıklamayı hiç başaramamakta, bir çok firma yürüyen işleri zora sokmamak adına çeşitli fedakarlıklarda bulunarak müşterilerine bu artış oranlarını daha az yansıtmaya çabalamaktadır. Ancak bu hiç bir yapım firması için sürdürülebilir değildir ve maalesef, bu firmalar çalışanlarına para ödeyememekte, büyük borçların altına girerek, piyasadan çekilmek zorunda kalmaktadırlar. Biz de işlerimizde kaliteyi düşürmeden, müşterilerin bütçe beklentilerine sadık kalmak için çok çalışarak çözümler üretiyoruz. Ancak bu çözümler sürdürülebilir olmalı, 20 yıldır ayakta kalmamızı sürdürülebilir olmayan geçici çözümleri tercih etmememize borçluyuz. - Döviz kurundaki artış sektörünüzde ne gibi maliyet artışlarına yol açtı,

kalem kalem yazmanız mümkün mü? - Film prodüksiyonu yüksek teknolojinin yoğun kullanıldığı bir sektördür. Film sektöründe kullanılan ve yüksek teknoloji içeren malzemeler ülkemizde üretilmiyor. Yüksek teknoloji içermeyen malzemeler ise ülkemizde yeterli büyüklükte bir pazarı bulunmadığı ve uluslararası alanda da rekabet edebilecek bir üretimin ar-ge, marka ve pazar bariyerlerini aşmasının güçlüğü nedeniyle yerli olarak üretilmiyor. Yerel televizyonların artmasıyla birlikte Anadolu’da Jimmy Jip üretimiyle ilgili bir kaç girişim olmasına karşın, bu ürünler henüz uluslararası rakipleriyle boy ölçüşecek düzeyde değil. Bir film prodüksiyonu için kullandığımız yüzlerce ekipmanı burada tek tek saymak her ne kadar mümkün olmasa da genel hatlarıyla biz kamera, lensler, kamera taşıyıcı, kamera hareketi sağlayıcı birimler, ışık ekipmanları, yansıtıcılar, ses alıcıları, ses kayıt cihazları, veri depolama üniteleri, monitörler, vtrler, askılar, vinçler, vakumlu sabitleyiciler, çekilen oyuncu ya da objeyi hareket ettirmede kullandığımız aksesuarlar, özel efektler için kullanılan malzemeler, plastik makyaj malzemeleri, montaj ve veri işlemede kullandığımız yazılım ve donanımlar, uluslararası telif hakları gibi daha bir çok üretim aracımızı ithal olarak temin ediyoruz. Kabaca hesap etmemiz gerekirse çıplak bir kameranın fiyatının bile 70 bin USD’nin üzerinde olduğu, ortalama bir reklam filmi için yarım milyon doların üzerinde yazılım ve malzeme kullanıldığı bir iş kolundan bahsediyoruz. Tabii ki yatırım maliyetlerinin bu kadar yüksek olduğu bir alanda malzemelerin bir çoğu, kiralama yöntemiyle kullanılıyor. Ancak kiralama firmaları da ekipmanlarını sürekli güncel tutmak ve sürekli yeni yatırımlar yapmak zorundalar, yatırımların tamamı ithal olunca da kiralar dolar ve euro kuruna göre sürekli güncellen-


Röportaj

mek zorunda, aksi halde sürdürülebilir bir hizmet maalesef mümkün olmuyor. Az önce kabaca dile getirdiğimiz yarım milyon dolar üzerinden hesap edecek olursak bir reklam filmi için kullanılacak malzemelerin yatırım maliyeti geçen yıl 10 Ağustos’ta 1 milyon 770 bin Türk Lirası seviyesindeyken bugün bu rakam 3 milyon Türk Lirası seviyelerine yükselmiştir. Yani artan dolar kuruyla eş olarak bir yılda %60-70 oranında artış gösteren bir yatırım maliyetinden söz ediyoruz. Enflasyon oranının %15 amortisman süresinin ortalama 4 yıl olduğu göz önünde bulundurulursa hiç bir sektörün bu hızlı artışı zarar görmeden atlatabileceğini söylemek mümkün değildir. - Dolar ve euro her gün yeni bir rekor kırıyor. Bu reklam filmi sektöründe, üretici taraftaki sizlere maliyet artışı olarak yansıyor ancak tüketici tarafındaki kitleye yansıması ne şekilde olur? - Her ne kadar tüketici bunun çok far-

Film yapım süreci bir çok film için artık uluslararası bir operasyondur. kında olmasa da film yapım süreci artık bir çok proje için uluslararası bir operasyon şeklinde yürütülmektedir. Bu işleyiş Amerikan ya da Avrupa film sektörleri için de ülkemiz için de geçerlidir. Bazen bir filmin animasyonu başka bir ülkede, renk düzenlemesi başka bir ülkede, compositing işlemi başka bir ülkede, çekim ve montajı başka başka ülkelerde gerçekleştirilir. Bu her ülkede o işi yapan kişi bulunmadığı için değil en iyi sonucu en hızlı ve ekonomik şekilde elde etmek için uygulanan bir yöntemdir. Yatırım maliyetlerindeki artışın yanı sıra, uygulama sırasında da maliyetler döviz kurlarına göre yükselmektedir, örneğin kullandığımız ve yüksek elektrik tüketimi olan ekipmanların ki bazen tek başına bir ışık 50 kw olabiliyor, elektrik tüketimleri, jeneratör ve araçların

akaryakıt ihtiyaçları, kurların piyasaya yansımasıyla yükselen enflasyonun ekip giderlerine etkisi, müzik ve stok görüntüler için ödenen uluslararası telif hakları ve yabancı sanatçılardan kendi ülkelerinde alınan color correction, animasyon, compositing gibi hizmetler maliyetleri direkt olarak arttırmaktadır. Bu da reklamveren açısından düşünüldüğünde reklam filmi yapım maliyetlerinin yine bir yıl önceki yapım maliyetlerine göre ortalama %50 oranında arttığı anlamına gelir. Tabii ki reklam yayın maliyetleri de artacağı için bu genel reklam bütçelerini ve o bütçelerin tüketici fiyatlarına yansımasını etkileyecektir. - Prodüksiyon alanında yurt dışından hizmet olarak neleri satın alıyoruz, bunların maliyetleri nedir? - Daha önce de bahsettiğim gibi, film yapım süreci bir çok film için artık uluslararası bir operasyondur. Nasıl uçak üretiminde bir çok parça farklı ülkelerde üretiliyorsa, film konusunda da bir marketing europe & anatolia / 19


Röportaj

çok hizmet farklı ülkelerde gerçekleştirilmekte ve bir araya getirilerek, bitmiş ürün halini almaktadır. Yine daha önce belirttiğim gibi Amerika ya da Avrupa film sektörü de ülkemizdeki film sektörü de böyle çalışmaktadır. Bunun gerekçesi kendi ülkemizde o hizmetin üretilmemesi değil, dünya ölçeğinde seçeneklerimizi çeşitlendirerek, daha kaliteli, daha hızlı, daha ucuz sonuç elde etme, bazen de o alanda oluşmuş bir uzmanlıktan faydalanma isteğimiz olabilir. Ayrıca yaratıcı kadrolar da uluslararası çalışabilir. Örneğin bazen ülkemizde çekilen bir reklam filmi için Fransız bir yönetmenin geldiğini ya da bir Türk yönetmenin Rusya’da gerçekleştirilen bir reklam filmini yönetmek üzere o ülkeye gittiğini duyarsınız. Bu doğal bir çalışma sürecidir. Ancak tabii ki yabancılardan satın alınan bu hizmetler, dolar ya da euro bazında fiyatlandırılır. Dolar kuru ne kadar artarsa bu hizmetlerin maliyeti de o kadar artar. Yani başta da hesapladığımız gibi son bir yılda bu hizmetlerin maliyetleri %60-70 oranın20 / marketing europe & anatolia

Dolar kuru ne kadar artarsa bu hizmetlerin maliyeti de o kadar artar. Yani başta da hesapladığımız gibi son bir yılda bu hizmetlerin maliyetleri %60-70 oranında artmıştır. da artmıştır. - Bir reklam filmi çekiminin toplam maliyeti nedir ve geçen yıla kıyasla ne kadar artış gösterdi? - Bir reklam filmi için sabit ya da ortalama bir bütçeden bahsetmek biraz zordur. Senaryoya ve bir çok değişkene bağlı olarak bütçe çok geniş bir yelpazede farklılık gösterebilir. Ancak şöyle bir saptama yapabiliriz. Geçen yıl Ağustos ayında 250 bin Türk Lirasına çekilebilen bir reklam filminin bugünkü ortalama bütçesi artan döviz kurları nedeniyle en iyi ihtimalle 375 bin Türk Lirası olacaktır. Bu da bütçelerde %15

olarak açıklanan yıllık enflasyondan 35 puan daha fazla bir artış olduğu anlamına gelir. - Ekonomi konusunda eklemek istediğiniz ya da acilen çözümünü beklediğiniz diğer sorunlar nelerdir? - Aslında bu sorunun yanıtı bir çok şey ile bağlantılı. Geçtiğimiz yıllarda Türkiye’ye turist gönderen bir Rus turizm firması ile 5 adet reklam filmi için anlaştık, bütçelerimiz onaylandı. Ancak o günlerde bir Rus uçağı düşürüldü ve Rusya’yla tüm ilişkilerimiz bozulduğu için ortada ne turizm kaldı ne de reklam filmleri. Daha önce benzer bir şeyi “Covert Affairs” adlı bir Amerikan dizisi için de yaşadık. Dizinin bir bölümünü ülkemizde çekmek istediler, bizimle anlaşıyorlardı ki, o günlerde yaşanan bazı karışıklıklar nedeniyle güvenlik gerekçeleriyle vazgeçtiler ve ne dediysek ikna edemedik. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün bu ve benzeri olaylar sadece bizim iş yapamamamıza değil, ülkemize girecek bir paranın da girmemesine neden oldu. Ekonomiyi, demokrasiden, istikrardan, öngörülebilir olmaktan, adaletten ayrı düşünmek maalesef imkansız. Ayrıca yazının başından beri bahsettiğimiz gibi, biz yüzlerce kalem üretim malzememizi maalesef yurt dışından almak zorundayız ve bu malzemelerin hepsi, yüksek vergilere tabi malzemeler, üretim araçları üzerinde bu derece vergi baskısı olmasını doğru bulmuyorum. Daha bir çok ekonomik yanlışa örnek verebilirim ama en önemlisi, fikir ve ifade hürriyetinin tam olarak sağlanmasıdır. Sonuçta biz sanat ve teknolojinin iç içe olduğu bir sektörde yer alıyoruz. Fikir ve ifade hürriyetinden beslenmeyen bir sanat kültürel olarak büyük erozyonların yaşanmasına neden olabilir ve böyle bir şey olursa hiç bir ekonomiden bahsetmemiz mümkün değildir.




Köşe Nurgül Eryıldır Günay / nurguleryildir@gmail.com

Markaya aşık olduk mu? Yaz bitiyor artık, ama Orhan Gencebay'ın Rexona deodorant reklamlarını tekrar görünce yazmak farz oldu. Ünlü sanatçı Orhan Gencebay, yaz başında Rexona deodorant reklamı için kamera karşısına geçmişti. Reklamda Gencebay belediye otobüsüne biniyor ve sıcaktan bunalan, terleyen insanlara tavsiyelerde bulunuyor. Yani istenen bu, ama benim reklamla ilgili ilk izlenimim aynen şöyle oldu: Gencebay, reklamda bir otobüse biniyor, araçtaki insanları görünce akil adam olduğu için hemen "daha iyi, daha güzel, daha adil bir dünya için" diyerek ahkam kesmeye başlıyor. Sonra birden "dur ya ne alaka, reklam çekiyorduk, karıştırdım, öhöm şey aslında burunların selameti için diyerek gözüne kestirdiği terlemiş gencin üzerine doğru gidiyor. Onca insanın içinde çocuğu rezil etmeyi göze alıp "sen koltuk altını kamuya açan kardeşim" diye de işaret ederek genç adamı yerin dibine sokuyor. Neymiş efendim, Rexona deodorant reklamı yapacakmış. Batsın sizin reklamınız! Bu senaryoyu yazan metin yazarı kardeşim sen o reklamdaki genç karakterle bir empati yaptın mı? Böyle herkesin içinde dangadanak gösterilip, aşağılanacak olsan, sen o markayı kullanır mısın? Parmağınla doğrudan işaret edip burunların selameti için diye bağıra bağıra yanına gelip, kulağına Rexona kullan diye fısıldayacağına, bağırarak marka ismi söyleyip, kulağına burunlarımızın selameti için deodorant kullan deseydin daha şık olmaz mıydı? Benim yıllardır akıl sır erdiremediğim asıl konu reklamverenin yani müşterinin böyle fikirleri nasıl kabul ettiği! Ajanslar bir çok öneride bulunabilir. Zaten genelde müşteri "istediğiniz kadar uçabilirsiniz, her fikre açığız" der. Ama hepimiz biliriz ki kanatlanınca alacağınız mesafe markanın prestiji, bütçe ve hedef kitleniz kadardır. Burada Rexona örneğini ele alırsak: 1. Rexona'nın marka algısı yükselmiş midir? Rexona gözümüzde, yüreğimizde, beynimizde daha iyi bir noktaya gelmiş midir? Yani bu reklamdan sonra her zaman kullandığımız marka yerine gidip Rexona aldık mı? Rexona'ya aşık olduk mu? Hımmm demek bu markanın

( kelebeğin fırtınası) diğerlerinden farklı olarak şöyle bir artısı varmış diye düşündük mü? Ya da şimdiye kadar hiç kullanmadım, artık ben de kullanmalıyım hissi duyduk mu? Benim cevabım HAYIR 2. Bu reklam için Unilever'in ne kadar bütçe ayırdığını bilmiyoruz ama Posta'dan Suna Akyıldız'ın yazdığına göre sadece Gencebay bu reklam filminden 2 milyon lira kazanmış! Yani bu doğruysa reklam filmi prodüksiyonu için oldukça büyük bir bütçe ayrılmış. Sonuç???? 3. En can alıcı noktalardan biri de Rexona'nın hedef kitlesi! Deodorant genel olarak beyaz yakalılar dediğimiz plazalarda çalışan, ofis insanlarının tercih ettiği, satın aldığı bir kişisel bakım ürünü. Plaza çalışanları da genelde şirketlerin servis araçlarıyla ya da kendi araçlarıyla işe gidip gelirler. Demek ki burada plaza çalışanları hedeflenmemiş. Kimler hedeflenmiş; Orta ve küçük işletmelerde çalışanlar, öğrenci gençler, teyzeler, amcalar! Deodorant kullanma alışkanlığı olmayan kitleye ulaşılmak istenmiş. Yeni bir pazar yaratma fikri güzel. Ama hedef kitleyi, satın alma reaksiyonu gösterecek müşteriyi aşağılayarak nasıl ürün satacaklar işte o kısmını bilmiyorum. Reklamla ilgili dikkatimi çeken bir şey de otobüsteki yolcuların uzun kollu kıyafetler tercih etmesi. Kadınların hepsinin başı açık, ama bir çoğu uzun kollu giymiş. Bu bir sorun mu? Tabii ki hayır. Sadece bu ayrıntı dikkatimi çekti, paylaşmak istedim. Bu reklamın yayınlanmasından sonra sosyal medyanın diline düşen Orhan Gencebay, konu hakkında "Çok konuşuldu. Dünyada 12'nci, Türkiye'de birinci olduk. Birinci olmuş reklamın neresi kötüdür" diyerek tepki göstermişti. Twiter'daki yorumları okusaydı çok konuşulmanın, çok beğenilmek, çok saygı görmek anlamına gelmediğini anlardi. Ne diyelim Allah bize sabır ve dayanma gücü versin :) Offf yazıyı bitirene kadar resmen ter bastı :) Yeni sezonunun başladığı Eylül ayında evde, işte, okulda, yolda hepinize tertemiz, mis kokulu günler diliyorum...

marketing europe & anatolia / 23


Reklam Dünyası

Kıvanç Mavisi.. Mavi’de Kıvanç Efsanesi dokuzuncu sezona damga vurmaya hazırlanıyor. Türkiye’nin öncü denim ve moda markası, çok güçlü bir “Kıvanç Mavisi” koleksiyonuyla yeni sezonu karşılama çalışmalarını tamamladı. 2018 Sonbahar-Kış fotoğraf çekiminden paylaşılan ilk karelerde, Kıvanç Tatlıtuğ’un stilini yansıtan, son teknolojiyle üretilmiş yepyeni jean’ler ve birçok farklı ürün göze çarpıyor. Parkadan tişörte, gömlekten kazağa zengin ürün çeşidinin sunulduğu yepyeni bir “Kıvanç Mavisi” koleksiyonu Mavi mağazalarında satışta.

Türkiye’nin Enerjisi Güzel...

TOTAL Oil Türkiye A.Ş.yeni bir imaj kampanyası başlattı. Kampanya kapsamındaki reklam filminde“Türkiye’nin Enerjisi Güzel” sloganıyla Türkiye’nin ve insanının güzelliklerine değiniliyor. Markanın relam yüzü olarak ise ünlü oyuncu Kenan İmirzalıoğlu yer alıyor.Reklam filmi boyunca Kenan İmirzalıoğlu, üreticisinden girişimcisine farklı hayat koşuşturması içerisinde olan insanların hikayelerini anlatıyor, o özel anlara tanıklık ediyor. Film çekimleri Karadeniz’den Ege’ye Türkiye’ninfarklı 24 / marketing europe & anatolia

bölgelerinde gerçekleşti. Tüm bu çekimlerin sonucunda, izlerken akıllardan çıkmayacak ve herkesin kendi hayat mücadelesinden bir parça bulduğu reklam filmi ortaya çıktı. Demirören Holding Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören, Nisan 2016 tarihinden itibaren Demirören Holding bünyesinde hizmet veren Total Oil Türkiye A.Ş.’nin yeni dönemini ve yeni imaj kampanyasını şöyle değerlendirdi: “Total Oil Türkiye A.Ş, yüzde 100 yerli ve milli bir akaryakıt dağıtım şirketi olarak tüm Türkiye’ye hizmet veriyor. Demirören Grubu’nuntüm şirketlerinde olduğu gibi Total Oil Türkiye A.Ş. de Türkiye’ye değer katmak, ülkemize ve insanımıza hak ettiği en iyi ürün ve hizmetleri sunma anlayışıylaçalışıyor. TOTALOil Türkiye,önümüzdeki dönemde de istasyon yatırımlarını artıracakher zaman olduğu gibi tüm Türkiye’yi kucaklayacak. Bu topraklarda yaşamanın kıymetine ve insanımızın güzel değerlerinin başlı başına birleştirici bir unsur olduğuna dikkat çeken bu kampanyanın hizmet anlayışımızı ve insana önem veren bakış açımızıçok başarılı bir şekilde aktardığını düşünüyorum” dedi.


Reklam Dünyası

Dijital Dönüşümün...

Dijital Dönüşüm Danışmanı ve Me Consultancy kurucusu Murat Erdör, yakın zamanda perakende sektörünü etkileyecek teknolojik gelişmeleri ve yenilikleri paylaştı. Yapay zekanın gelişimiyle birlikte dijital dönüşümün gelecekte perakende sektörünü etkileyeceğini ve bu dönüşümden küçüklü, büyüklü tüm perakende kuruluşlarının etkileneceğini belirten Erdör, sektörü bekleyen yeni teknolojileri şu şekilde sıraladı: Dijital Akıllı Aynalar Perakendeciler, benzersiz ve kişiselleştirilmiş bir alışveriş deneyimi için giyinme odalarına dijital aynalar eklemeye başladı. Gelecekte daha da yaygınlaşacak akıllı ayna teknolojisiyle müşterileriler beden ölçülerini sisteme girebilecek ve bu şekilde internet üzerinden de gönül rahatlığıyla alışverişini gerçekleştirebilecek. Bunun için bir kez mağazaya giderek ölçü verilmesi-alınması yeterli olacak. Akıllı aynalar ayrıca müşterilerin farklı kıyafetlere ait görüntülerini yan yana karşılaştırmasına da olanak sağlayacak. Chatbotslar 2017 Chatbot Raporu’na göre, tüketicilerin çoğunluğu (%57) chatbot’ların varlığından haberdar, üçte biri ise (%35) chatbotsların daha fazla marka tarafından kullanıldığını görmek istiyor. Yapay zeka formlarının hayatlarımıza girmesi şeklinde tanımlayabileceğimiz ve gelecekte daha da yaygın kullanılacak Chatbotslar, telefon ve bilgisayarlarımızı kullanma

biçimimizi kesin olarak değiştirecek. Chatbotslar, gelecekte kullanıcıların söylediklerini çok kısa sürede analiz edecek ve kullanıcıların isteklerini yerine getirmek için onları yönlendirecek uygulamalar olarak daha fazla hayatımıza girecek. Kişiselleştirilmiş yapay zeka Birçok alanda hizmet vermeye başlayan makineler ve yazılımlar, tıpkı canlılar gibi topladıkları verileri işleyerek yeni şeyler öğreniyorlar. Yapay zekanın gelişimiyle elde edilen tüketici verilerini kullanmak, 2025’te perakende sektöründe odak nokta olacak. Mağazalar, her bir müşterinin gereksinimlerini ve verilerini kullanarak, müşterilerin ihtiyaçlarını daha akıllı hale getirecek ve müşteriye özel kişiselleştirişmiş teklifler, fırsatlar sunacak. Nesnelerin İnterneti, mağaza içi akıllı cihazları ve sensörler sayesinde perakendecilerin daha iyi, veri odaklı kararları verebilmelerine olanak tanıyacak. 2025 yılına kadar yıllık 410 milyar dolar ile 1,2 trilyon dolar arasında ekonomik bir etki yaratması beklenen Nesnelerin İnterneti, perakende sektöründe büyümeyi etkileyecek. Nesnelerin Interneti, müşterileri, nesneleri, satış ve operasyon işlemlerini dijital platforma taşıyarak, inovasyon ve yeni fırsatlar sunacak. Müşteriler akıllı telefonlarından, ürünlerin stok durumuna bakabilecek, önceden oluşturduğu alışveriş listesindeki ürünlerin mağazadaki yerini, uygulamadaki yönlendirmelere göre bulabilecek. Çalışansız dükkanlar İçeride çalışanların olmadığı, QR code ile ürünlerin okutularak ödeme yapılabildiği ve işlemlerin çok daha hızlı yapıldığı çalışansız dükkanların ilk adımları yakın zamanda atıldı. Mağazadan tüketicinin aldığı ürünleri tespit etmek için yazılım altyapısı ve sensörler kullanarak çalışan bu dükkanlara girerken tüketicilerin yapması gereken tek şey, markanın oluşturduğu aplikasyonunun kullanması olacak.

marketing europe & anatolia /25


Mobil A


Röportaj

Alışkanlıklarımız... Erdem Tolon Nielsen Medya Türkiye Genel Müdürü & Orta Avrupa İş Geliştirme Direktörü Dünyada olduğu gibi ülkemizde de özellikle son yıllarda dijitalleşmenin ve mobil kullanımın arttığını görebilmekteyiz. BTK 2017 3. çeyrek raporuna göre, mobil cihaz üzerinden internete bağlanan abone sayısı 56 milyon seviyelerine ulaşmış durumda. Elvin Ekşioğlu / elvineksioglu@gmail.com - Türkiye’de mobil uygulama alışkanlıkları nelerdir? - Dünyada olduğu gibi ülkemizde deözellikle son yıllarda dijitalleşmenin ve mobil kullanımın arttığını görebilmekteyiz. BTK 2017 3. çeyrek raporuna göre, mobil cihaz üzerinden internete bağlanan abone sayısı 56 milyon seviyelerine ulaşmış durumda. Bununla birliktedünyada birçok bölge halen düşük internet penetrasyonu, yüksek erişim maliyetleri ve güvenli olmayan bağlantılar gibi önemli alt yapı zorluklarıyla karşı karşıya. Bazı yenilikçi e-perakende firmaları tüketicilerine hızlı yüklenen mobil uygulama ve internet sitesi hizmetleri sunarak bu zorlukların üstesinden gelmeye çalışıyor. Araştırmaya online olarak katılanların %32’si internet bağlantılarının online alışveriş yaparken kendilerinin rahat hissetmelerini sağlayacak kadar kesintisiz ve güvenilir olmadığını belirtiyor. Söz konusu pazarlarda mobil cihazlar e-ticaretin büyümesinde çok önemli bir rol oynarken bir çok yeni ve yetersiz hizmet alan tüketiciyi de online plat-

formlara çekmeyi başarıyor. Bu durum mobil cihazların gelecekte de öneminin devam edeceğini gösteriyor. Birçok insan alışveriş yapmak için bilgisayar kullanırken, bazı ülkelerde alışveriş yapmak için mobil cihaz kullanma oranı çok daha yüksek… Hindistan, Tayland, Türkiye ve Nijerya’da birçok kategoride ortalamadan daha fazla akıllı telefon/ mobil telefon üzerinden alışveriş yapılıyor. - Bu durum tüketim kültürünü nasıl değiştiriyor? - Eskiden üreticiden tüketiciye giden bir değer zinciri vardı ama küreselleşmenin getirdiği mobilleşme ve dijitalleşme ile beraber bu değişti. Artık tüketiciler de aynı zamanda üretici. Dijitalde trendleri de iyi anlamak lazım. İster medyada ister kozmetik sektöründe olun, avukat ya da doktor olun fark etmez, dijitalleşmeyi bilmeniz gerekiyor. - Nedir dijitalleşme? - Teknoloji trendlerinden çıkacak olan sonuçlar sizin işinizi doğrudan etkileyecek. Örneğin önceden kayıt cihazı kullanırken, şimdi cep telefonu kullanıyormarketing europe & anatolia /27


Röportaj sunuz.2020 yılına kadar bir milyar kişi daha internet kullanmaya başlayacak. Onun yanında büyük veri dediğimiz bigdata ve yapay zeka kavramının artacağını düşünüyoruz. 2020 yılında yaklaşık 250 milyar dolarlık bir pazar olacak. 2020 yılında satın alma kararlarının yüzde 20’sinin artık cihazlar ve uygulamalar üzerinden otomatik olarak yapılacağı tahmin ediliyor. Akıllı buzdolapları,raflarında bir yumurta kalınca otomatik olarak sipariş verecek. Tüketiciler artık her şeyi akıllarında tutmak istemiyor. Internet of Things denilen kavram giderek gelişiyor. 2020 yılında 34 milyar cihazın online olacağı ve bilişim cihazlarına internet üzerinden 6 trilyon dolar harcanacağı tahmin ediliyor. - Türkiye’de dijital pazarlamada ölçümleme nasıl yapılıyor? - Günümüzde dijital mecraların aldığı yatırımlar sürekli artış gösteriyor. Reklam karmasında dijitalin payı arttıkça bu alana yapılan yatırımların doğru bir şekilde ölçümlenmesine olan ihtiyaç da artıyor. Nielsen olarak bizimglobalde yapmış olduğumuz bir araştırmaya göre; dijital kampanyaların %56’sı hiç görülmüyor, görüntülenen %44’lük dilimin ise %37’si hedef kitlesini kaçırıyor. Bu sonuçtan yola çıkarak, markaların dijital bütçelerini çok daha dikkatli kullanabilmeleri için dijital kampanyaların ratingini en doğru şekilde ölçmek üzere Digital Ad Ratings çözümünü hizmete sunduk. Bugün 23 ülkede kullanılan ve 2016 yılında Türkiye pazarına giren Digital Ad Ratings, dijital reklam yatırımları için şeffaf ve optimize edilebilir şekilde bağımsız ve güvenilir rating ölçümü sağlıyor. Dijital kampanyaların hedef kitleye ulaşma oranlarını, rating ölçümünü bilgisayar, mobil (akıllı telefon ve tablet / tarayıcı ve uygulama içi) gibi tüm cihazlar üzerinden yapan ve farklı cihazlar arasında hedef kitleyi tekil olarak raporlayabilen ürün, sektörün 28/ marketing europe & anatolia

tek hedef kitle ölçüm aracı olarak dikkat çekiyor. Reklamların görülebilirlik (viewability) oranlarını da ölçen Digital Ad Ratings, ayrıca bot kaynaklı ve sahte olan gösterimleri ayırt edip raporlayarak marka güvenliğini de ön planda tutuyor. Media RatingCouncil’in akredite ettiği Digital Ad Ratings, reklamveren ve yayıncılar için somut ve güvenilir bir dijital yatırım geri dönüşü sağlıyor. - Sunduğunuz dijital ölçümleme sisteminin yararları ne oldu? - C5-Türkiye pazarında lansmanından bu yana FMCG, telekom,finans, gıda, perakende, otomotiv ve içecek başta olmak üzere çeşitli sektörlerle çalışmalarımızda toplam beş milyara yakın görüntülenme ölçümledik. Ajanslar ve markalar, kampanyaları onlinearayüzden günlük olarak takip edebildikleri için, optimizasyona yönelik alınan aksiyonlar kampanya başarısında etkili oluyor.Bu süre boyunca bizler de yorumlarımızı, kampanya başarılarını ya da gördüğümüz eksiklikleri dile getiriyoruz. Böylece Digital Ad Ratings; dijital mecranın, dolayısıyla dijital yatırımların efektif kullanılmasında çok önemli bir rol oynamış oluyor. - Türkiye’de reklam harcamaları nereye doğru gidiyor? - 2017’de mobil reklam harcaması ilk defa 1 milyar TL’yi geçti. Harcamanın yüzde 23’ü Türkiye’deki yerli oyunculara gitti. Herkes, tüm para global arama pazarına gidiyor derken yüzde 23’lük harcamanın içeride kalması güzel. Türkiye’de 100 liralık reklam harcamasının 48 lirası televizyon mecrasına, 27 lira dijitale gidiyor. Radyoların reklam gelirleri oranı 2015 verilerine göre 1.8 seviyesindeyken şimdi büyüyen bir mecra olarak radyo yüzde 3.2 reklam payı ile zamanın trendini yakaladı. Bir dakikada, Facebook’ta 900 bin kişi mobil oluyor. Netflix’ten 70 bin saatlik video izleniyor. Whatsapp’tan 21 milyon mesaj gönderiliyor. Instagram’dan 46

Mobil cihazlardan e-posta okuma oranı 2017 yılında yüzde 55’e çıktı. milyon fotoğraf paylaşılıyor. Sportfy’da 40 bin saatlik müzik dinleniyor. Dünya değişiyor. Bu değişimi iyi anlamak lazım... - Bu değişimler sizin faaliyet gösterdiğiniz araştırma sektörünü nasıl etkileyecek? - Biz de değişimlere ayak uydurmak istiyoruz. Türkiye Araştırma Zirvesi’nde Nielsen Türkiye olarak yeni bir model tanıttık. Telefonla yüz yüze yapılan görüşmelere ek olarak geliştirdiğimiz ‘video destekli kişisel mülakat’ modelini (VAPI-Video Assistant Personel Interview) tanıttık. Bu model niteliksel ve niceliksel araştırmayı birleştiriyor. “Gıda denilince aklınıza hangi markalar geliyor?” gibi açık uçlu sorular soruyoruz. Araştırmanın gerçek zamanda, gerçek yerde ve gerçek kişiyle yapılması gerekiyor. Doğru zamanda, doğru insana ulaşıyoruz. Çünkü alışverişin hemen ardından soruyoruz. İnsanı doğru zaman diliminde yakalamak lazım… Mimik tanıma, yapay zeka ve büyük veri kullanılarak kişinin duygularını analiz ediyoruz.




Köşe Kübra Nebioglu / nebioglukubra@gmail.com

( satır ) ayracı

Tatil Bitmemiş Gibi Çek...

Merhaba Eylül, Merhaba Sonbahar. Bence Ağustos ayı sadece bana değil herkese koca bir tatil dönemi gibi geldi. Bayram öncesi ve sonrası tatilini birleştirip uzatanlar, günübirlikçiler, memleket yolcuları ile binlerce kişi yer değiştirdi Türkiye’de. Hiçbir şey yapamayanlar da İstanbul’un tadını çıkarıyorum diye sevindi durdu. Bu esnada çalkalandı durdu gündem, binlerce iş insanı denizin tadını mı çıkarsın, ailesi ile güzel vakit mi geçirsin, korku ile sürekli gündem mi takip etsin şaşırdı kaldı. Ama Eylül öyle mi? Sanki yeni başlangıçlar gibi, sanki yeni yıl gibi. Bir kere okullar başlıyor ve bu sebeple zaten binlerce aile yerine yurduna dönmek zorunda kalıyor. Tüm o canım öğretmenlerim ve öğrencilerim yaz sonrası bir maratona kendini hazırlamaya çalışıyor. Ununu elemiş eleğini asmış ekip ise kışlıklarını hazırlamaya başladı bile. Dolaplarda, buzluklarda, kilerlerde bir depolama hali var ki kış daha lezzetli geçsin, ağzımızın tadı yaz gibi olsun diye çalışıyor anneler. İşler bu ay açılmaya başlar demeye başladı esnaf, dükkanlarda tadilatlar bitmeye yakın son çiviler çakılıyor. Alışveriş Merkezleri’nde dükkanlara yani sezon ürünler geldi de eski sezona rağbet azaldı, o da en en son indiriminde artık. Plazalarda da bir canlanma var sanki. Yeni bir yıl başlıyor sonuçta şöyle bir silkelenip kendine geliyor herkes. Önce hem fiziksel hem zihinsel küçük bir detox yapıldı değil mi?Tenimizin yeni bronz halinden gayet memnun dolaşırken ortalıkta hiç istememize rağmen zihnimizi tatil modundan çıkarmamız lazım. Cebimizdeki kum tanelerini, ayaklarımızdaki deniz tuzunu şöyle bir temizleyelim ve çantamıza topladığımız deniz kabukları ile neler yapabiliyoruz bir bakalım. 2018-2019 dönemi yeni proje hazırlıkları başlasın.Performans döneminin sonuna yaklaşılıyor sonuçta, keyfi yerinde bir baba ile konuşuyormuş gibi yöneticilerle konuşulsun ve terfiler, zamlar istenmeye başlansın. Güzel memleketimin değişen iklimine, havasına, siyasetine, ekonomisine, insanına hazır mıyız? Sen de benim gibi daha hazır değilim diyorsan, poz veriyorum ‘tatil bitmemiş gibi çek!’ o zaman …. Sevgiler

marketing europe & anatolia / 29



Kampanyalar

sahibinden.com’un yeni özelliği...

sahibinden.com, Miss Turkey 2017 birincisi Aslı Sümen’in rol aldığı Fotoğraftan Araç Tanıma özelliğini tanıtan reklam filmini online platformlarda izleyiciyle buluşturdu. Rafineri Ajans tarafından hazırlanan reklam filminde, sahibinden.com sosyal medya hesaplarında yayınlanan reklam filmi bir hafta gibi bir sürede toplamda 6 Milyondan fazla izlenmesiyle kullanıcıların beğenisini kazanmış gözüküyor. Kampanya Künyesi Reklam Ajansı: Rafineri Reklam Veren Yetkilileri: Gülşah Kunç, Nihan Temiz, Özden Akyıldız Executive Kreatif Direktörler: Emre Kaplan Kreatif Direktör: Ali Şener Kreatif Group Head: Gizem Şengüler Art Direktör: Sevil Şimşek, Yıldırım Çakmakçıoğlu, Berk Hakim Metin Yazarı: Deniz Dülgeroğlu Müşteri Ekibi: Erbek Onur, Çağla Ishak, Caner Başaran Ajans Prodüksiyon: Şafak Serter, Açelya Ülkümen

marketing europe & anatolia / 31


Kampanyalar

FenoMentos: ‘Nerden çıktı?’... Mentos Say Hello’nun iletişim çalışmaları hız kesmeden devam ediyor. Çok beğenilen reklam filminin devamında, MentosSay Hello draje görsellerinin hikayeleri, yepyeni ‘FenoMentos’ video serisinde hayat buluyor. Sosyal medyada büyük beğeni kazanan Feno Mentos: ‘Nerden Çıktı?’ video serisi, ‘Mentos Say Hello’ drajelerinin üzerindeki önerilerin tarihine eğlenceli bir yolculuk yapıyor. Kampanya Künyesi Reklam Ajansı: Rafineri Reklam Veren Yetkilileri: Gülşah Kunç, Nihan Temiz, Özden Akyıldız Executive Kreatif Direktörler: Emre Kaplan Kreatif Direktör: Ali Şener Kreatif Group Head: Gizem Şengüler Art Direktör: Sevil Şimşek, Yıldırım Çakmakçıoğlu, Berk Hakim Metin Yazarı: Deniz Dülgeroğlu Müşteri Ekibi: Erbek Onur, Çağla Ishak, Caner Başaran Ajans Prodüksiyon: Şafak Serter, Açelya Ülkümen

Protein Sanatı Kampanyası...

Pınar Süt’ün yeni bir kategori oluşturarak tüketicilerin beğenisine sunduğu Pınar Protein, Vanilya Aromalı ve Kakaoluçeşitlerinden sonra Yer Fıstığı & Muz Aromalı ve Çilekli iki yeni ürünüyle pazara yenilikler sunmaya devam ediyor. Yeni ürünlerin yanı sıra özel tasarım ambalajların tanıtıldığı yeni reklam filmi 5PCA’nn imzasını taşıyor.

32 / marketing europe & anatolia

Kampanya Künyesi Reklamveren: Pınar Süt Reklamveren Yetkilileri: Bahar Zinler, Bilge Kalpaklıoğlu, Ecem Evcil Reklam Ajansı: 5PCA Art Direktör: Fatih Sinan Şimşek Kullanılan Mecralar: TV & Dijital &Outdoor


Kampanyalar

#ÇakBiBeşlik... Kampanya Künyesi Reklamın Başlığı: Garanti’den 12 Cesur Yürek’e Büyük Destek: #ÇakBiBeşlik Reklamveren: Garanti Bankası Reklamveren Yetkilisi:Ali Baras, Zeynep Çömez, Armağan Tulunay Dölek, Buse Kaya Reklamveren Ajansı: Alametifarika Müşteri İlişkileri: Duygu Yılmaz, Müge Bürge Yaratıcı Yönetmen: Ozan Özüm Özbey, Odisseas Sevsevme Yaratıcı Ekip: Caner Apaydın, Çağlar Garanti Bankası, Türk basketboluna 17 yıldır verdiği kesintisiz desteğin yanı sıra her sene olduğu gibi bu sene de milli- Kurtaran, Ali Can Savaş, Doğuş Kozal, Tuna Öngü, Burçin Perçin, lerimize özel bir reklam kampanyası hazırladı. Garanti, tüm spor branşlarında olduğu gibi basketbolda da Nurcan Sayılır oyuncular ve seyirciler için moral vermenin, sevinci paylaş- Stratejik Planlama: Berra Katlav, Seren Pala, manın ve takım dayanışmasının simgesi olan çak hareketini, Alara Akkamış Prodüksiyon: Övgü Akgürgen, Teğin Polat, “ÇakBiBeşlik” sloganıyla reklam kampanyasına taşıdı. Merve Haklı

Kurbağa Prens... Mondelēz International Türkiye’nin 1989’dan bugüne hayatımıza renk katan, Türkiye’nin en çok tüketilen ve sevilen sakız markası Falım, eğlenceli ve samimi reklamlarına yeni Falım Işıl reklam ıile devam ediyor. Kampanya Künyesi Reklamın Başlığı:Falım Işıl “Prens” ReklamFilmi Reklamveren: Falım ReklamverenTemsilcisi: Doğuş Kezer, Tolga Ertan, Beyza Zaimoğlu, Cansu Aydoğmuş ReklamAjansı: Alametifarika Kreatif Direktör: Ozan Özüm Özbey, OdisseasSevsevme Yaratıcı Grup: Caner Apaydın, Burçin Perçin, Doğuş Kozal, Çağlar Kurtaran, Ali Can Savaş, Nurcan Sayılır Müşteri İlişkileri: Duygu Yılmaz, Müge Bürge Stratejik Planlama: Seren Pala, Berra Katlav, Melis Güçbilmez Prodüksiyon: Övgü Akgürgen, Teğin Polat, Merve Haklı

marketing europe & anatolia / 33


Fil Fi


Gezi

lipinler ve Dalış... ilipinler Geçtiğimiz ay, Filipinler’ in muhteşem bir dalış noktası olan Malapascua Adası gezimizi ve dalış anılarımızı paylamıştım. Bu ay da Palawan Adası gezimizi yazacağım.

Fotoğraflar ve yazı Seval Duban / seval@sevalduban.com Geçtiğimiz ay, Filipinler’in muhteşem bir dalış noktası olan Malapascua Adası gezimizi ve dalış anılarımızı paylamıştım. Bu ay da Palawan Adası gezimizi yazacağım. Malapascua adasından, Cebu Adası’na tekne ile geçtikten sonra, Cebu Havaalanı’na vardık. Oradan da Palawan’a gitmek üzere iç hatlar uçuş terminaline gittik. Bavullarımızı bagaja verdikten sonra uçağımızı beklemeye koyulduk. İnternetten araştırdığımız üzere, Palawan uçuşlarının sürekli rötar yaptığını biliyorduk. Gerçekten de uçuş bilgimizi doğruladı ve 1 saat sonra uçağa binebildik. Palawan’a, Air Swift’ in, ATR 42-600 model uçağıyla gittik. 48 kişi yolcu kapasitesi olan bu minik uçak, dış görünüşü itibarıyla insana pek güzen vermiyor

Palawan, Malapascua’ ya nazaran son derece populer bir tatil beldesi. Hatta Filipinler’ in en popüler adası diyebiliriz. Bizim kaldığımız otle, El Nido tarafında ve oranın muhteşem koyuna bakan kısımdaydı. Sahile doğru yürüyüp de deniz kenarına inince gördük ki, plaj kısmı akşam olunca eğlence mekanları ve barlara mesken oluyormuş. Tabii bunda, akşam vakti denizin çekilmesi de çok büyük etken. Gelgit yüzünden deniz çekilince, ortaya kocaman bir sahil çıkıyor. Tabii akşam akşam, aç karnına biz bunları fark etmemiştik. Çok aç olduğumuz için o an algıları kapatmıştık. Sahilde dolanırkeni mavili bir Yunan Restaurant’ı bulup, girdik. Yunan mezeleri ve balığımızı yedikten sonra kendimize geldik. İşte, ondan sonra fark ettik sahili ve gelgiti :)

olsa da bizi sağ salim Palawan adasına götürdü. Ancak yolda muson fırtınası ve yağmuruna denk geldiğimiz için ik etapta iniş yapamadı ancak ikinci turda inebildi. Bize oldukça heyecanlı anlar yaşattıktan sonra yağmurlu, Palawan Adası’ na vardık. Palawan’ daki havaalanı minicik, bahçe içinde bir yer. Uçaktan indikten sonra otelin shuttle bizi aldı ve El Nido’ da konaklayacağımız otel olan Ipil Suites’e götürdü. Biz vardığımızda hava kararmıştı. Hemen bavulları otele bırakıp, yiyecek bir şeyler bakınmaya çıktık.

Yemekten sonra El Nido sahilini keşfe çıktık. Tüm mekanlar, masaları sandalyeleri plaja çıkarmış ve insanlar buralarda yiyip, içip eğleniyorlar. Yemek saati, sahil inanılmaz kalabalık. Biz de mekanlardan birine oturup, bir kaç bira içtikten sonra otelimize gidip yattık. Ertesi gün Island Hopping yani ada gezisi yapacağız. Muhteşem Island Hopping’den önce birazcık Palawan adasından bahsedelim. 2007 yılında, National Geographic Traveler dergisi tarafından, Doğu ve Güneydoğu Asya’nın en çekici adası marketing europe & anatolia / 35


Gezi

seçilen Palawan adası, “olağanüstü güzellikte kara ve deniz manzarasına sahip, biyoçeşitlilik bakımından varsıl bir ada” olarak tanıtılmış. Gelişmişlik düzeyi bakımından geride kalan ada; geniş alana yayılan vahşi yaşamı, doğayla iç içe bulunan dağları ve beyaz kumsallarının haricinde oldukça zengin biyoçeşitliliği ile de her yıl çok sayıda turisti ağırlıyor. Acerodon leucotis – Palawan meyve yarasası, Amblonyx cinerea cinerea – Palawan su samuru, Arctictis binturong whitei – Palawan binturongu, Chiropodomys calamianensis – Palawan kalem kuyruklu ağaç faresi, Crocidura palawanensis – Palawan sivri faresi, Hylopetes nigripes – Palawan uçar sincabı, Hystrix pumila – Palawan oklu kirpisi, Manis culionensis – Palawan pangolini ya da Filipin pangolini, Megophrys ligayae – Palawan boynuzlu kurbağası, Mydaus marchei – Palawan kokar porsuğu, Palawanomys furvus – Palawan dağ sıçanı, Draco palawanensis – Palawan uçar kertenkelesi vs. bu biyoçeşitliliğe sadece bir kaç örnek. Yaklaşık 450 km uzunluğunda ve neredeyse 50 km genişliğinde olan Palawan Adası’ nın en güzel ve turistik bölgesi 36/ marketing europe & anatolia

Tüm mekanlar, masaları sandalyeleri plaja çıkarmış ve insanlar buralarda yiyip, içip eğleniyorlar.

ise El Nido kasabası. Yalnız şunu belirtmekte fayda var, adanın en güzel kısmı sahili ve diğer adaları. İç tarafta ise oldukça dar sokaklar ve bu sokakları istila eden, insanları egzos dumanına boğan motosikletler var. Eveet, adadan bi’ lokmacık bahsettikten sonra gelelim Island Hopping’ e. Sabah uyanıp da kahvaltı etmeden önce resepsiyona gidip Island Hopping için ne zaman yola çıkacağımızı sorduk. Resepsiyondaki görevli bayan da, muson fırtınaları başladı, çok rüzgar ve dalga var, o yüzden tüm etkinlikler iptal oldu, dedi. Tabii bunu duyunca bizim moraller sıfır. Asık suratlarla kahvaltıya oturduk ama bir yandan da başka hangi aktivitelere katılabileceğimize bakıyoruz. Görüyoruz ki Island Hopping ve dalış haricinde pek bir numara yok. Bir de zipine var ama o yarım günlük bir şey. Hem plan yapıyoruz hem de ara ara resepsiyonu yokluyoruz. Sonunda ısrarımıza dayanamayıp tekrar sahil güvenliği aradılar ve gezilere izin veril-


Gezi

diğini öğrendiler. Havanın düzeldiğini öğrenen biz hemen sırt çantalarımızı alıp yola çıktık. Gezi teknesi otele çok yakın olan koydan kalkıyor. Sabahları deniz yükseldiği için bizi kıytırık kanolarla tekneye taşıdılar. Tekneler, örümcek tarzında, kenarlarında çıkıntıları olan, altları sığ ve dar tekneler. Anlayacağınız pek konforlu değiller. Fakat bu gezi sırasında öğrendik ki çok lüks ve güzel tekneler de var. Island Hopping için 4 – 5 farklı rota var. Hepsini listelemişler. Bizi A ve B rotasını harmanladık. Teknede sadece bizim ekip olduğu için kimse itiraz etmedi ve biz, güzel plajları olan ve rüzgara nispeten kapalı olan adaları tercih ettik. Daha öncesinde Phuket ve diğer adaları gören ben, Palawan bölgesindeki adaları görünce hayran kaldım. İlk olarak 7 Commandos Island’ a gidiyoruz. Kireçtaşı kayalıklarının tuz ve rüzgardan dolayı yıpranıp şekillenen, yüksek kayalıklarının eteklerindeki muhteşem beyaz kum, tüm bu minik adaları muhteşem kılıyor. Önceki ismi İpil (apple) Island olan bu adaya, 7 tane komandonun olduğu bir gemi, fırtınada kontrolü kaybederek sürüklenmiş ve kayalıklara çarparak parçalanmış. Ancak ölen kimse olmamış. Bu olayın ardından adanın

Palawan bölgesindeki adaları görünce hayran kaldım. İlk olarak 7 Commandos Island’ a. ismi Seven Commandos Island olmuş. Seven Commandos Island’ da kahve içip bir şeyler atıştırmak için minik bir büfe var. Bir de sahildeki kocaman ağacık üzerine kurulmuş bir salıncak. Salıncağı görüp de dayanamayan bir teker teker binip, çok eğlendik. Adeta uçar gibi sallandığımız salıncaktan ayrılmak zor oldu. Yaklaşık yarım saat vakit geçirdikten sonra Big Lagoon’a doğru gidiyoruz. Big Lagoon, en popüler yerlerden biri çünkü kireçtaşı kayalıkları bir göl oluşturacak şekilde denizden yukarı yükselmiş ve kıyısında inci gibi beyaz kumuyla, masmavi bir denizi barındırıyor. Lagün böyle güzel olunca ziyaretçisi de bol oluyor tabii. O yüzden çok kalabalık olmadan önce Big Lagoon’u görelim dedik. İyi ki de öyle yapmışız. Lagünün iç kısmı o kadar güzel ki insanı adeta büyülüyor. İnternet arama motorlarına Palawan yazdığınızda, göreceğiniz fotoğraf ve videoların büyük çoğunluğu emin olun Big Lagoon’ da

çekilmiştir. Bu muhteşem yerde biraz vakit geçirip deniz girmek istediğimiz için mola verdik. Hepimiz suya atlayıp muhteşem denizin ve lagünün keyfini çıkardık. Öncesinde Bali ve Phuket’ e de gitmiştim ancak Palawan hepsinden çok çok daha güzelmiş :) Biz daha Big Lagoon’a doyamadan tur rehberimiz, habire gidelim gidelim diye tutturdu. Daha gezecek çok yer var diye bize topladı hemen. Biz lagünün içine girdiğimizde, ortalık oldukça sakinken çıkarken sıra beklemek zorunda kaldık. Lagün girişi dar olduğu için tekneler bir birini beklemek zorunda kalıyor. Su da sığ olduğu için arada bir tekneler kuma oturuyor. Tabii bunda denizin de çekiliyor olmasının etkisi var. Big Lagoon’dan sonra sıra geldi Small Lagoon’ a ancak biz büyüğünü gördükten sonra küçüğüne gerek yok dedik ve yolu Secret Lagoon’a çevirdik. Tekne kıyıya demirledikten sonra buranın muhteşem denizinde yüzüp adada hindistan cevizi suyu içtik. Diğer tropik ülkelerde olduğu gibi Palawan’da da çok fazla hindistan cevizi ağacı var. O yüzden de her yerde Coco (hindistan cevizi) bulmak mümkün. Yalnız adadaki Coco’lar bizim marketlerde gördüklerimiz gibi küçük ve kahverengi değil. Kocaman ve yeşil renkli. İçi suyla dolu ve marketing europe & anatolia /37


Gezi

çeperi incecik hindistan ceviziyle kaplı. Önce pala ile üst kısmını kesip bir pipet vasıtasıyla suyunu içiyorsunuz. Sonra da o kocaman Coco’yu ikiye böldürüp içini kaşıkla sıyırarak yiyiyorsunuz. Tadı muhteşem ve çok da sağlıklı. Adada Coco yemeğe doyamadık :) Biz deniz ve Coco’larla oyalanırken bizim öğle yemekleri de hazırlandı. Hemen adaya bir masa kuruldu. Balık, karides, pilav, kek vs. derken oldukça zengin bir masa donatıldı. Biz önce keke sonra da karideslere hücum ettik. İki tane kocaman balık ise kaldı ve yenmedi. Sıcak denizlerin balıkları lezzetli olmadığı için kimse balığı tercih etmedi. Tekir, barbun, istavrit ve hamsiye alışmış Türk insanını bu kocaman tatsız balıklar kesmiyor. Yemeğimizi yiyip denize de girdikten sonra bu sefer Snake Island’a doğru yola koyulduk. Bacuit Körfezi’nin kuytularında yer alan snake island’ın, yani yılan adasının aslında yılan ile hiç alakası yok. Sahil üzerindeki kum çıkıntısı, yılanı andırdığı için bu ismi almış. Yerel halk, buraya, yılan adası yerine Vigan Adası diyor. 38 / marketing europe & anatolia

Bir de sahildeki kocaman ağacık üzerine kurulmuş bir salıncak. Sahildeki bu kum tepesi, Vigan Adası’nı Palawan’a bağlıyor. Snake Island, İztuzu plajını görenlere çok aşina gelecektir. Ancak burası daha temiz ve doğası muhteşem. Muğla ilinin Ortaca ilçesine bağlı olan Dalyan beldesi yakınlarında bulunan 4,5 km uzunluğa sahip olan İztuzu plajı, deniz suyu ile tatlı su arasında bulunan ender plajlardan biri. Snake Island da tatlı su olayı yok, okyanusun içinde bir kum çıkıntısı. Bu adanın bir başka özelliği ise kaju ağaçlarının burada çokca olması. Rehber bize çok var dedi ama ben bir tane bile göremedim. Sonrasında marketten almaya kalktığımızda da fiyatlarının çok yüksek olduğunu farkettim. Türkiye’ de kaju hem daha ucuz hem de daha lezzetli. Snake Island’a çıkıp, yukarıdan okyanuz manzarasını seyre koyulduk. Sonra da kum çıkıntısı üzerinde yer alan kafeye gidip birer Coco içtik. Ardından da tekneye doluşup yeni bir adaya

doğru yol aldık. Bir sonraki yerin adını hatırlamıyorum ancak sahilde minik bir mağara girişi var. İsmi Cudugnon Cave. Mağara dediklerine bakmayın, yarım metre yüksekliği olan bir girişten sürünerek içeri giriyorsunuz ve karşınıza minik ancak yüksek bir boşluk çıkıyor. Herkes hevesle içeri giriyor ancak mağaradan ziyade bir oda gibi. Cudugnon Cave’in haricinde bir başka ilginç olan şey ise Matinloc Shrine. Matinloc Tapınağı, Matinloc Adası’nın batı kıyısındaki yükselen karstik kayalıkların eteklerinde saklanmış eski bir tapınak. Yerel halk oraya, Matinloc Meryem Ana Tapınağı diyor. 1982 yılında inşa edilmiş olan bu tapınağın iştir (ana binası boş ve terkedilmiş. Ancak turistlerin hala ilgisini çekiyor olacak ki, ziyaret edeneler var. Bir kısım insan burayı manevi ve kutsal bir yer olarak görürken çoğu kişi de gezmek, fotoğraf çekmek veya manzarası için buraya geliyor. Gezdiğimiz tüm adaları size tek tek anlatmayacağım. Ancak olur da siz de Island Hopping yapmak isterseniz, tur teknelerinden yardım alabilirsiniz. Biz sadece ahşap, örümcek şeklinde olan tekneler var sanıyorduk. Meğerse katamaran ve sürat motoru olan, daha lüks tekneler de varmış. Aklınızın bir kenarında bulunsun :) Island Hopping’den sonra otelimize dönüp duşumuzu aldık ve sonra tekrar yemek yemek için dışarı çıktık. Bu sefer yemeğimizi L’Assiette Bar & Restaurant isminde bir yerde yedik. L’Assiette diğer mekanlara nazaran biraz şık ve pahalı. Ancak yemekleri ve şarapları oldukça güzel. Yemek yenilecek mekanlar arasına ekleyebilirsiniz. L’Assiette’te yemeğimizi de yedikten sonra biraz turalayıp sonra otele döndük. Ertesi gün dalışa gidiyoruz. Dalış hocamız sevgili Mehmet Emre, bizim için Submariner Diving Center’dan bir günlük dalış organize etmişti. Biz de


Gezi bir gün öncesinden gidip formlarımızı doldurup, ön hazırlığımızı yaptık. Ertesi sabah malzemelerimizi alıp Submariner Diving Center’ a gittik. Hep birlikte tekneye binip, ilk dalış noktamız olan Miniloc Adası’na gittik. Yolda bizi hafif bir yağmur yakaladı ama çok uzun sürmedi. Muson yağmurları ve fırtınalarının başladığı döneme denk geldiğimiz için deniz oldukça dalgalıydı. Her şeye rağmen kuşanıp, dalış brifingimizi de aldıktan sonra dalışa başladık. El Nido’nun su altı faunası, Malapascua adasına nazaran çok farklı. El Nido’ da 3 dalış yaptık, her biri aşağı yukarı 60 dakika sürdü. En fazla 30 metrelere indik ve çoğunlukla balık sürüleri gördük. Üç dalışın üçü de mükemmeldi. Milyonlarca balığın arasına dalıp onlarla yüzmek, ormandaki bitki örtüsünü andıran mercanların üzerinden süzülmek, son derece keyifliydi. Tek bir sorun vardı o da görüş çok zayıftı. Su o kadar bulanıktı ki, 10 metre ileriyi zor görebiliyordunuz. Suyun bulanık olmasının sebebi ise planktonlar. Milyarlarca plankton suyun görüşünü çok çok düşürüyor. Ona rağmen Submariner Diving Center sayesinde çok keyifli 3 dalış yaptık. Dalışın ardından kıyıya dönüp keyif biralarımızı içtik. O sırada da Submariner

El Nido’ da 3 dalış yaptık, her biri aşağı yukarı 60 dakika Diving Center’da çalışan Bodrum’ lu bir Türk kardeşle tanıştık. 2 yıldır orada dalış eğitmenliği ve liderliği yapıyormuş. Sonrasında da otele dönüp, duş ardından yine yemek faslı :) Bu sefer ki mekan Happiness Beach Bar. Bence adanın en güzel dekore edilmiş me-

kanı, Happiness Beach Bar çünkü bar sandalyesi yok, onun yerine salıncak var. Barın önünde salıncaklar dizili, hem sallanıp hem de içiyorsunuz. İnanılmaz eğlenceli bir yer. Happiness Beach Bar, Lübnan restaurantı, falafel, humus vs gibi yemekler var. Ben o tarz sevmediğim için ton balıklı salata yemekle yetindim. Ton balıklı salata bir şeye benzemiyordu ancak oranın lokal birası Boodmo çok şahaneydi. Boodmo haricinde çok güzel kokteyller de vardı tabii. Bir şeyler içmek için oldukça keyifli bir mekan. Boodmo’larımızı içtikten sonra bir de dondurma alıp otele döndük. Ertesi gün zipline ve şelale gezisi var :) Ertesi sabah bir minibüs kiralayıp içine doluştuk ve Palawan Zipline Adventure Inc. İsimli mekana doğru yola çıktık. Yaklaşık yarım saatlik yolculuğun ardından şöför bizi bıraktı ve yukarı doğru yürümemiz tembih etti. Sonra da buluşacağımız yeri tarif edip gitti. Minibüsten inen bizler, oldukça dik bir yokuşu nefes nefese tırmandıktan sonra Palawan Zipline Adventure Inc.’e vardık. Zipline, Palawan Adası ile Depeldet Island arasına çekilmiş, çelik halatlardan ibaret. Yan yana duran iki tane çelik halat var, bu halatların diğer marketing europe & anatolia /39


Gezi

ucu, 1400 metre uzaklıktaki Depeldet Island’da. Halatlar oldukça yüksekte olduğu için ilk başta insanı ürkütüyor. Biz de ilk başta ürküp vazgeçiyorduk ki “amaaaann, bir daha mı geleceğiz, binelim gitsin” dedik. Önce gidip ismimizi yazdırıp, parayı ödedik (500 PHP- tek gidiş), sonra da gerekli ekipmanları kuşandık. Hepimiz eşleşip, sırayla zipline’ den kaymaya başladık. Ancak ben kayarken şöyle bir sorun oldu. Ağırlığım az olduğu için zipline’ın orta yerinde hızım azaldı ve denizin üzerinde asılı kaldım :) Sonra oradan bir görevli, kendini elleriyle çekiştirerek beni almaya geldi. Aslında eldivenim olsaydı ben de yapabilirdim. Havada asılı kalmışken ben de manzaranın tadını çıkardım azıcık. Depeldet Island’a vardıktan sonra sahil kısmına yürüyüp tekrar Palawan’a geçmemiz gerekiyor. Çünkü şöför gelip bizi alacak. İki ada arasında, Depeldet Island Marine Sanctuary denen yer var. Burası da aynı Snake Island’daki gibi bir kum çıkıntısı, iki adayı birbirine bağlıyor. Akşama doğru sular çekildiği için orası yürünecek duruma geliyor. Ancak biz sabah sabah, deniz yüksekken gittiğimiz için belimize kadar suya girmek zorunda kaldık. Sonra da arkasından bir yağmur başladı. Biraz dinlenip, üzerimizi değiştirmek için adanın kıyısındaki Las Cabanas Beach Resort isimli otele sığındık. İyi ki de öyle yapmışız çünkü 40 / marketing europe & anatolia

Ağırlığım az olduğu için zipline’ın orta yerinde hızım azaldı ve denizin üzerinde asılı kaldım :) Las Cabanas Beach Resort muhteşem bir yerdi. Cennet desem olur yani. Hemen ıslak kıyafetleri çıkarıp (Filipinler’ de su geçirmeyen çantalar satılıyor. Yedek eşya taşımak için hepimiz birer tane almıştık. Filipinler’ de böyle şeyler taşımak şart) kurularını giydik sonra da Filipinler’ in lokal birası San Miguel söyledik.Filipinler’in meşhur birası, San Miguel. İki çeşidi var, biri Pale Pilsen diğeri ise Light. Yalnız Light adına aldanmayın, alkol oranı az değil, kalori oranı az. Las Cabanas Beach Resort’da biralarımızı içip keyif yaptıktan sonra şöför kardeşle buluşmak için yola düştük ancak hiç kimsenin gidesi yoktu. Şöför abiyle buluştuktan sonra tekrar arabalara doluşup, şelalelerin olduğu trekking bölgesine doğru yola koyulduk. Filipinlerde, görülecek, gezilecek, bir sürü şelale var. Bizim gittiğimiz adı Kuyawyaw Falls. Ancak oraya ulaşmak için yine epey bir tırmanmak zorunda kaldık. Kuyawyaw Falls, o rotadaki ilk şelale, sonrasında 2 tane daha var. Bizim arkadaşlar dayanamayıp, atladılar suya. Arkadaşlar serinleyip de sudan

çıkınca diğer şelaleye doğru tırmanışa geçtik. Kuyawyaw Falls’a rehbersiz giriş yasak. İlla ki girişte rehber almak zorundasınız. Zaten almamışsanız oradan pek çıkma şansınız yok. Dağ taş tırmanıp, zor şartlar altında ikinci şelaleye de vardık nihayet. Bizden önce Japon kardeşler varmış oraya. 1 metre suda hepsi can yeleği giymiş vaziyette takılıyorlar. Bizimkileri düşünüyorum da, mümkün değil onları giymeleri. Can yeleğni bırakın, biz parmak arası terlikle tırmandık o yokuşu. Tırmana tırmana üçüncü şelaleyi de gördük ve sonra geldi dönüş yoluna. Her tırmanışın bir inişi var hesabı. Ancak iniş tırmanmaktan daha zor. Habire ayağı kayıyor insanın. O yüzden aklınızda bulunsun, su geçirmeyen çantanızda bir tane de spor ayakkabı taşıyın. Tek parça halinde, bizi getiren aracın yanına vardığımızda, hepimizin yüzünde başarmış olmanın verdiği mutluluk vardı :) Şelale gezisinden sonra yine otele gidiş, duş vs. ve yine dışarı çıkıyoruz. Bu sefer İtalyan Restaurant’ a gideceğiz. İsmi, Trattoria Altrove. Gittiğimizde önü inanılmaz kalabalıktı. Mecburen sıra bekledik. Trattoria Altrove, bir binanın ikinci katında. Yukarıya, dışardan merdivenlerle çıkılıyor ama yalın ayak. İçeriye ayakkabılarla girmek yasak. Ayrıca içerisi de çok karanlık. Bir sürü sıra bekle, sonra da yalın ayak, karanlıkta otur. Ben hiç sevmedim mekanı. Alt tarafı makarna yemek için o eziyeti çekmeye değimez. Zaten makarnaya da kuş kondurmuyorlar, sıradan bir makarna. Trattoria Altrove yerine, Mezzanine El Nido tercih edilebilir bence. Hep şık hem de aydınlık bir yer. Yemeğimizi de yedikten sonra, El Nido’ da son turlarımızı atmak için dolanmaya başladık. Ertesi gün, Balina Köpekbalıkları dalmak için Cebu Oslob’ a döneceğiz :) Bir sonra ki ay da Balina Köpekbalıkları yazısı var :)



Game On

Detroit: Become H

Ali Erdem Ekşioğlu

3 Yaşam, 3 Mücadele, 3 Hikaye Oyunun ana karakterleri olan Kara, Connor ve Markus'ın hikayelerini yazmak sizin elinizde.

Melodramatik Aksiyon Quantic Dream'in oyun dünyasına tanıştırdığı aksiyon yüklü melodramatik oyunlara yeni ve vurucu bir örnek.


Human...

GameOn Youtube: http://www.youtube.com/user/meaGameOn

Yakın, Karanlık bir Gelecek Teknolojik gelişmelerin günlük hayata geçişinin hızının en yüksek olduğu günümüzde, günlük hayatımızı yeniden tasarlayan bir Detroit evreni.

Duygu Yüklü, Sorgulatıcı bir Hikaye İnsanlığınızı teste sunan Detroit: Become Human, güçlü karakter ve hikaye yazımı ile sizi konsolunuza bağlayacak.


Gameon

Quantic Dream Stüdyolarının karanlık bilim kurgu oyunu Detroit: Become Huma oyuncular ile buluştu. Quantic Dream'den bekleneceği üzerine seçim bazlı bir melodrama hikayesi olarak tanımlayabileceğimiz oyunda oyuncular Connor, Kara ve Markus isimli üç android karakterin hikayelerinşi kontrol ediyor. Programlamalarından sapan ve sahiplerine baş kaldıran androidleri soruşturmak için görevlendirilen Connor'ın hikayesini takip ederken, oyuncu dedektiflik görevlerini üstleniyor. Oyun sizi olay yeri inceleme, bulgularınızdan çıkarım geliştirme, şüpheli okuma gibi konularda sizi test ederken, her karakterde olduğu gibi ahlaki çizginizi belli etmenize neden oluyor? Programlamasında oluşan sapma sonucu küçük bir kızın sorumluluğunu üstlenen Kara ise, araştırmadan çok kaçışta olduğunuz bir hikaye. Kara ve Alice'in kalacak güvenli bir yer bulma mücadelesi, seçimlerinize göre oyunun daha duygusal ve daha gergin anlarını barındırıyor. Connor ve Markus'un hikayeleri arasındaki geçişi yumuşatan ve hikayenin diğer yönlerine de yeni anlamlar katan bu iki karakter amaçlarının kesinliği ile oyuncunun üzerindeki ahlaki seçim 44 / marketing europe & anatolia

Sizin için deneyimleyip montajladığımız review videosunu http://www.youtube.com/user/meaGameOn

adresinden izleyebilirsiniz. yapma yükünü biraz kaldırsa da yine de varlığını hissettiriyor. Benim gözümde oyunun akışını belirleyen Markus, bir bakıcı android iken programında oluşan sapma sonucu başka androidleri serbest bırakmayı kendine görev ediniyor. Oyunun birçok kırılma anının yaşandığı bu hikaye oyuncunun içindeki gerçek kişiliği ortaya çıkarmakta da birebir. Bütün seçimler boyunca kendinizi bir psikolojik

değerlendirme testinde hissedeceğiniz hikaye aynı zamanda oyunun en aksiyon dolu ve sonuç yüklü anlarını da içinde barındırıyor. Connor bireysel ahlakınızı, Kara şevkatinizi sınarken, Markus toplumsal bilincinizi teste sunmakta. Sürükleyici dramatik hikayesiyle sizi büyüleyen Detroit evrenindeki mantık hatalarını görebilmek için birkaç adım geriye atıp oyunu tekrar değerlendirmeniz gerekiyor. Bu açıklar hikayenin akışını bozmasa da, diğer yolları görmek için tekrar oynadığınızda gözünüze batabiliyor. Detroit: Become Human türünün en iyi örneği dersek yanlış olmaz,Quantic Dream ve oyun sever herkesin seveceği bir oyun.


Gameon

Fortnite’tan Güncelleme... Bomba; takım arkadaşlarına, araçlara ve rakiplere çarptığında onlara düşme hasarı vermiyor. İkili olarak düşen Şok Dalgası Bombası’ndan en fazla altı tanesi çantada taşınabiliyor. Fortnite’ın 5.30 güncellemesinin oyuna eklediği bir diğer eşya ise Pratik Yırtık adlı bir küre. Kullanıldığında 10 saniye boyunca haritada kalan yırtıklar bu süre içinde takım arkadaşları ve diğer oyuncular tarafından da kullanılabiliyor. Yeni Modlar: 50’ye 50 Som Altın ve Skorun Zaferi 5.30 güncellemesinin oyuna getirdiği ilginç ve eğlenceli bir mod olan 50’ye 50 Som Altın, şartları biraz daha dengeli hale getirerek yalnızca en becerikli oyuncuların hayatta kalabileceği bir ortam sunuyor. Bu sınırlı süreli modda tüm eşyalar sarı renkli, yani efsanevi sınıfta. Oynanışı 50’ye 50 Epic Games’in oyunu Fortnite, 5.30 güncellemesiyle yeni modla aynı olan bu oyunda herkes aynı türde eşyalara sahip içeriklere kavuştu. Güncelleme oyuna iki özel eşya ve sınırlı olduğundan bileği güçlü, refleksleri hızlı olan hayatta kalıyor. süreli iki oyun modu getiriyor. Güncellemenin oyuna eklediği diğer mod olan Skorun Şok Dalgası Bombası ve Pratik Yırtık Zaferi’nde kazanmanın yoluysa haritadaki tüm oyuncuları Oyunculara düşme hasarı almadan uzak mesafelere atlaavlamak yerine belirli bir puana ulaşmaktan geçiyor. Güncelma imkânı veren Şok Dalgası Bombası, rakip oyuncuların leme hakkında ayrıntılı bilgi için dengesini bozup onları avlamaya da yarıyor. Bombanın şok https://www.epicgames.com/fortnite/tr/patch-notes/v5-30 dalgası o kadar güçlü ki, rakiplere karşı kullanıldığında onadresini ziyaret edin. ları savurup duvarların içinden geçmelerine neden olabiliyor.

Mount & Blade II: Bannerlord...

TaleWorlds Entertainment’ın dünyanın her yerinde milyonlarca oyuncu tarafından heyecanla beklenen oyunu Mount & Blade II: Bannerlord, dünyanın en büyük dijital oyun fuarı gamescom’da yerli ve yabancı basın mensuplarının beğenisine sunuluyor Geliştiricisi olduğu Mount & Blade serisiyle dünyanın her yerinden milyonlarca oyuncunun sevgisini kazanmayı başaran Ankara merkezli oyun stüdyosu TaleWorlds Entertainment, serinin son oyunu Mount & Blade II: Bannerlord’u dünyanın en büyük dijital oyun fuarı gamescom’da bugün görücüye

çıkarıyor. Dünyanın her yerinden basın mensuplarının bizzat deneyebilecekleri tek kişilik senaryo modu ilk kez gamescom 2018’de gösterilecek. Tek kişilik senaryo modunu deneyen basın mensupları Mount & Blade II’nin dünyasını arzu ettikleri gibi keşfedebilecekler. Demo gösterimine katılan gazeteci ve editörler geliştirici ekibin önceden hazırlamış olduğu karakterlerden birini seçerek bugüne dek oluşturulmuş en etkileyici oyun dünyalarından birinde özgürce hareket etmenin tadını çıkaracaklar.

marketing europe & anatolia / 45


Kültür - Sanat

Horst: Moda ve Portreler... Leica Gallery İstanbul, Horst P. HorstEstate ve The Art Design Project işbirliği ile 13 Eylül – 24 Kasım tarihleri arasında moda ve portre fotoğrafçılığında “Işık Ustası”olarak bilinen Horst P. Horst’un “Horst: Moda ve Portreler” başlıklı Türkiye’deki ilk kişisel sergisine ev sahipliği yapıyor. Doğuş’tan İyi Bir Gelecek, Doğuş ile Gelecek vizyonuyla kültür ve sanatın gelişimine önemli katkılar sağlayan Doğuş Grubu’nun LeicaCamera AG işbirliğiyle İstanbul’a taşıdığı Leica Gallery, moda ve portre fotoğrafçılığında IrvingPenn ve Richard Avedon ile 20.yüzyılın öncü isimleri arasında yer alan “Işık Ustası” Horst P. Horst’u ağırlıyor. Horst P. Horst’un“Horst: Moda ve Portreler” başlıklı Türkiye’deki ilk kişisel sergisi, 13 Eylül – 24 Kasım tarihleri arasında Leica Gallery İstanbul’da sanatseverlerle buluşuyor. Horst P. Horst Estate ve The Art Design Project Miami işbirliğiyle gerçekleştirilen sergide; Horst’unYves Saint Laurent, CyTwombly, Paloma Picasso, MarellaAgnelli, EmilioPucci, ElsaPeretti, DianevonFurstenberg portreleri sergileniyor.

Alberto Manguel Dönüş... Kırmızı Kedi Yayınevi’nden AlbertoManguel okurlarınayaz mevsiminde tatlı bir sürpriz. Dönüş aynı zamanda Türkçede bir ilk. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hatırı sayılır bir okur kitlesine sahip olan usta yazar Alberto Manguel’in daha önce İspanyolca, İtalyanca, Fransızca, Almanca, Portekizce ve Arapça gibi dillere çevrilen ustalıklı novellası Dönüş, Ülker İnce’nin çevirisiyle ilk defa Türkçede.Manguel’in diğer novellasıAyrıntılara Âşık Adamda yakında yine Ülker İnce’nin çevirisiyle Kırmızı Kedi etiketiyle okurlarıyla buluşacak.

46 / marketing europe & anatolia

Iskarta Hayatlar... Ekonomik ve teknolojik ilerlemenin yan ürünlerinden biri de ihtiyaç fazlası, gereksiz, ıskartaya çıkarılmış, faydası olmadığı gibi sırtımıza yük olan insanlar. Sanayi Devrimi’nde yeni üretim yöntemlerinin bulunması bir yandan da geleneksel mesleklerin gerilemesine, atıkların çoğalmasına, sürekli büyüyen bir “atık insan” ve “insan atığı” sorununa yol açtı. Geçmişte “gelişmiş ülkeler”, “atık insan”larını ihraç edebildikleri uzak, ıssız topraklar bulabildiler. Günümüzde, küreselleşme ve teknolojideki hızlı ilerlemeyle birlikte atık insan ve insan atığı üretimi yeryüzünün bütün köşelerine yayılmış durumda. “Yerel” sorunlara “küresel” çözümler bulmak giderek imkânsızlaşırken, atık insanların göç yolları tersine dönüyor, kendi ülkelerinin atıkları olan sığınmacılar ve göçmenler, siyasetçilerin mahir elleriyle “güvenlik endişeleri”ne kılıf yapılıyor.


Kültür - Sanat

Islık Çalan Adam... Doğuş Grubu’nun 2016 yılında Ara Güler’le yaptığı işbirliği sonucu kurulan Ara Güler Müzesi, usta sanatçının arşivindenderlenen “Islık Çalan Adam” sergisi ile Ara Güler’in doğum günü olan 16 Ağustos’ta ziyarete açıldı. İstanbul bomontiada’da sanatseverlerle buluşan müze, Türkiye’de uluslararası niteliğe sahip ilk fotoğraf müzesi olma özelliğini de taşıyor. Doğuş Grubu Sanat Danışmanı Çağla Saraç liderliğinde iki yıldır çalışmalarını sürdüren arşiv ekibi, Ara Güler’in yüzbinlerce eserinin tasnif, envanter, koruma, sayısallaştırma ve indeksleme işlemlerini yürütüyor. Arşiv koleksiyonlarının önümüzdeki dönemde bir portal üzerinden fotoğraf meraklıları ve araştırmacılara açık hale getirilmesi hedefleniyor. Ara Güler Müzesi’nin açılışı, iş, sanat ve siyaset dünyasından seçkin konukların katılımıyla gerçekleşti.Açılışta konuşan Doğuş Grubu CEO’su Hüsnü Akhan, Ara Güler’le dünyada benzeri olmayan bir işbirliğine imza atıklarına işaret etti.

Vadistanbul Jolly Joker Eylül Ayı... Vadistanbul’da bulunan Jolly Joker Eylül ayında birbirinden başarılı sanatçıları müzikseverlerle buluşturuyor. Etkinlik takvimi şöyle; 1 Eylül Cumartesi, saat 22.00’de Levent Yüksel 7 Eylül Cuma, saat 22.00’de Selami Şahin 8 Eylül Cumartesi, saat 22.00’de Ceylan Ertem 14 Eylül Cuma, saat 22.00’de Gökhan Türkmen 15 Eylül Cumartesi, saat 22.00’de Koray Avcı 21 Eylül Cuma, saat: 22.00’de Hakan Altun 22 Eylül Cumartesi, saat 22.00’de Gökhan Tepe 28 Eylül Cuma, saat 22.00’de Yaşar 29 Eylül Cumartesi, saat 22.00’de Teoman Rock müziğinin başarılı temsilcisi Teoman Jolly Joker Vadistanbul’da geçmişten bugüne en sevilen şarkılarını seslendirecek.

marketing europe & anatolia /47



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.