Stian og Ali reiser til Tyskland - tyrkisk

Page 1

Stian ve Ali Almanya'ya seyahatediyor

Stian og Ali reiser til Tyskland

AvFridaTuse

Stian står på rommet sitt og kikker på sekken som ligger på sengen. Han gleder seg til påskeferien. I år skal han være med Ali og familien hans til Tyskland. Det blir spennende.

Ayan og Zahro, søstrene til Ali, skal også være med på turen.

Stian har pakket sekken nesten ferdig, det mangler bare kortstokken og påskeegget. Påskeegget er fullt av sjokolade og marsipan. Han legger påskeegget forsiktig ned i sekken og øverst legger han kortstokken.

muş, yatağın üzerindeki sırt çantasına tatilini dört gözle bekliyordu. Bu yıl e Almanya'ya seyahat edecek

riciydi. Ali'nin kız kardeşleri Ayan ve acaktı.

azırlamayı neredeyse bitirdi, tek si ve çikolata ve badem ezmesiyle rtasıydı. Paskalya yumurtasını

ına yerleştirip iskambil destesini

Stian gleder seg til å se Tyskland. Han har til og med lastet ned en app for å lære seg noen grunnleggende tyske fraser.

Stian lurer på hvordan det ville bli å være sammen med Alis familie i påsken. De er hyggelige, men det vil nok bli en annerledes påske i år.

Stian Almanya'yı görmek için sabırsızlanıyordu. Bazı temel Almanca ifadeleri öğrenmek için bir uygulama bile indirmişti.

Stian, Paskalya'yı Ali'nin ailesiyle

geçirmenin nasıl bir şey olacağını merak

ediyordu. İyi insanlardır ama muhtemelen bu yıl farklı bir Paskalya olacaktır.

Ali pakket også kvelden før og han gledet seg til å

vise Stian nye steder i Tyskland. Han husket godt den første påskeferien de feiret sammen på hytta til Stian.

Stian og Ali har vært sammen hver påske i mange år nå, men dette er første gang de skal

reise med Alis familie. Før har de vært på hytta

med Stians familie. De har gått på ski, spist appelsin og kvikklunsj.

Og den aller første gangen hadde de et ekte

påskemysterium. Eller, det var bare Tiril, lillesøsteren til Stian som hadde stjålet påskeegget. Stian og Ali fikk iallfall prøve seg som detektiver den påsken.

Ali de bir gece önce eşyalarını toplamıştı ve Stian'a Almanya'da yeni yerler göstermek için sabırsızlanıyordu. Stian'ın

kulübesinde birlikte kutladıkları ilk Paskalya bayramını çok iyi hatırlıyordu.

Stian ve Ali uzun yıllardır her Paskalya’yı birlikte geçiriyorlardı, ancak ilk kez Ali'nin ailesiyle birlikte seyahat edeceklerdi. Daha önce Stian'ın ailesiyle birlikte dağ evine gitmişlerdi. Kayak yapmaya gitmişler, portakal ve öğle yemeği yemişlerdi.

Ve ilk kez gerçek bir Paskalya ruhunu yaşamışlardı. Aslında

Paskalya yumurtasını çalan sadece Stian'ın küçük kız kardeşi

Tiril'di. Her halükarda, Stian ve Ali o Paskalya'da dedektiflik

işinde kendilerini denemek zorunda kalmışlardı.

Det var strålende sol de andre på togstasjo mennesker på perro hvor de skulle reise.

som skulle reise til Ty

Stian, Ali ve diğerleriyle tren istasyonunda buluştuğunda güneş pırıl pırıl parlıyordu. Peronda bir sürü insan vardı ve Ali nereye seyahat ettiklerini merak etti. Belki de Almanya'ya seyahat eden daha fazla insan vardı.

Ali la merke til en tykk mann, som sto i nærheten. Han dultet bort i Stian, og hvisket at han skulle se på mannen. Stian hadde også lagt merke til ham. Guttene lo i det toget kjørte inn på perrongen.

Ali yakınlarda duran şişman bir adam fark etti. Stian'a çarptı ve adama bakması gerektiğini fısıldadı. Stian da onu fark etmişti. Tren perona

yanaşırken çocuklar gülüştüler.

Togturen startet rolig, og de satte seg alle sammen i samme kupe, men det var ganske fullt, så Stian og Ali fant noen plasser litt bak resten av familien. Stian la sekken sin på hyllen over setet og satte seg ned ved siden av Ali. De begynte å spise frokost.

Moren til Ali hadde laget sambosa og en deilig salat som Stian ikke visste navnet på. Alle var i godt humør.

Tren yolculuğu sessizce başladı ve hepsi aynı

kompartımana oturdu, ancak kompartıman oldukça doluydu, bu yüzden Stian ve Ali ailenin geri kalanının biraz gerisinde bir koltuk buldular. Stian sırt çantasını koltuğun

üstündeki rafa koydu ve Ali'nin yanına

oturdu. Kahvaltı etmeye başladılar. Ali'nin annesi Stian'ın adını bile bilmediği sambosa isimli lezzetli bir salata yapmıştı. Herkesin keyfi yerindeydi.

Det var en lang togtur de had foran seg, men Stian og Ali va spent, at det tenkte de ikke s på. Stian hentet kortstokken sekken, og guttene begynte å kort.

Önlerinde uzun bir tren yolculuğu vardı ama Stian ve Ali o kadar heyecanlıydı ki bunu pek düşünmediler. Stian sırt çantasından bir deste kâğıt çıkardı ve çocuklar kâğıt oynamaya başladılar.

Etterhvert ble det færre på toget, men guttene ble sittende bakerst i kupeen. De måtte bytte tog i Gøteborg og i Malmø. I Malmø måtte de vente noen timer på toget, men etter det var det ingen flere bytter. De spiste middag og koste seg, mens de ventet.

Stian la merke til at den tykke mannen fortsatt var med toget fra Malmø.

Sonunda trende daha az insan vardı ama

çocuklar kompartımanın arkasında kaldılar.

Göteborg ve Malmö'de tren değiştirmek

zorunda kaldılar. Malmö'de tren için birkaç

saat beklemek zorunda kaldılar, ancak

bundan sonra başka değişiklik olmadı.

Beklerken akşam yemeği yediler ve eğlendiler.

Stian şişman adamın hâlâ Malmö treninde olduğunu fark etti.

På dette toget var det ikke så mange i kupeen, men Stian og Ali satte seg allikevel bakerst i kupeen. Stian la sekken på setet ved siden av seg, åpnet og tok ut kortstokken og guttene spilte videre. Etter en stund, bestemte de seg for å gå til restaurantvogna og kjøpe kakao.

Bu trende kompartımanda çok fazla insan yoktu

ama Stian ve Ali yine de kompartımanın en arkasında oturuyorlardı. Stian sırt çantasını

yanındaki koltuğa koydu, kâğıt destesini açıp

çıkardı ve çocuklar oynamaya devam etti. Bir

süre sonra restoran vagonuna gidip kakao

almaya karar verdiler.

Når de kom tilbake, så Stian at sekken fortsatt var åpen og påskeegget... Det var borte!!

Stian begynte å lete, men han kunne ikke finne

påskeegget. Han lette i sekken og under setene, men det var ingen steder. Han begynte å bli bekymret og hvisket til Ali.

«Påskeegget er borte, jeg hadde påskeegget i sekken, men nå er det borte»

Begge guttene fortsatte å lete, men påskeegget var og ble borte.

Döndüklerinde, Stian çantanın hala açık olduğunu gördü ve Paskalya yumurtası gitmişti!!!

Stian aramaya başladı ama Paskalya yumurtasını bulamadı. Sırt çantasına ve koltukların altına baktı ama hiçbir yerde bulamadı. Endişelenmeye başladı ve Ali'ye fısıldadı.

"Paskalya yumurtası gitmiş, sırt çantamda Paskalya yumurtası vardı, ama şimdi yok"

Her iki çocuk da aramaya devam etti ama Paskalya yumurtası kayıptı ve öyle kaldı.

Stianbegynteåmistenkeatnoenhaddetatt

påskeeggethans,ogdetvardahan

bestemtesegforåetterforskesaken.Aliog

Stianbestemtesegforåværediskreteog begynteåobserverealledefemandre passasjereneikupeen.Delamerketilhvade gjordeoghvordandeoppførteseg.

Stian birinin Paskalya yumurtasını aldığından

şüphelenmeye başladı ve o zaman araştırmaya karar verdi. Ali ve Stian ihtiyatlı olmaya karar verdiler ve kompartımandaki diğer beş yolcuyu

gözlemlemeye başladılar. Ne yaptıklarını ve nasıl davrandıklarını fark ettiler.

På motsatt side satt en mann og

leste i avisen. Han virket uinteressert i alt som skjedde i kupeen, og det virket som om han var opptatt med å tenke på noe annet.

Karşı tarafta bir adam oturmuş gazete okuyordu. Kompartımanda olup bitenlere karşı ilgisiz görünüyordu ve sanki başka bir şey düşünmekle meşguldü.

På setet foran mannen med avisa, satt det en ung gutt. Han snakket

hele tiden i telefonen og virket veldig

nervøs. Stian og Ali kunne ikke la

være å legge merke til at han hadde flekker av sjokolade på klærne og rundt munnen.

Elinde gazete olan adamın önündeki koltukta genç bir çocuk oturuyordu.

Sürekli telefonla konuşuyordu ve çok gergin görünüyordu. Stian ve Ali onun giysilerinde ve ağzının etrafında çikolata lekeleri olduğunu fark ettiler.

Bak ham satt den tykke mannen fra perrongen.

Han hadde sittet stille hele tiden og så ut som han sov, men Stian og Ali la merke til at han svettet mye. Ved siden av seg hadde han et påskeegg.

Onun arkasında platformdaki şişman adam oturuyordu.

Bunca zamandır kıpırdamadan oturuyordu ve uyuyor gibi görünüyordu ama Stian ve Ali onun çok terlediğini fark ettiler. Yanında bir Paskalya yumurtası vardı.

På motsatt side av ham satt en eldre

dame med stokk. Hun holdt i ei

veske, men hun virket nervøs og beveget øynene urolig rundt. Stian og

Ali observerte henne nøye, men de kunne ikke se noe mistenkelig.

yaşlı bir anta vardı özlerini diriyordu. diler ama

På setet foran dem satt en ung kvinne som hadde lagt seg ned på setet og lukket øynene. Hun hadde en stor veske ved siden av seg som virket tung. Ali og Stian begynte å lure på hva som var i vesken.

Önlerindeki koltukta, koltuğa uzanmış ve gözlerini kapatmış genç bir kadın oturuyordu. Yanında ağır gibi görünen büyük bir çanta vardı. Ali ve Stian çantanın içinde ne olduğunu merak etmeye başladılar.

Bir de Ali'nin ailesi vardı. Tren

kompartımanının ön tarafında oturuyorlard ve hiçbir şeyin farkında değil gibiydiler.

Den eldre damen med stokken så på Stian litt for mye, og det fikk ham til å tro at hun kunne være skyldig. Den tykke mannen virket uinteressert i alt rundt ham, men han hadde jo fulgt etter dem helt fra Oslo...

Bastonlu yaşlı kadın Stian'a biraz fazla bakıyordu, bu da onun suçlu olabileceğini düşünmesine neden oldu. Şişman adam etrafındaki hiçbir şeyle ilgilenmiyor gibiydi ama Oslo'dan beri onları takip etmişti...

Tren bir tünelden geçerken ve oda karanlığa

gömülürken aniden bir çığlık duydular.

Da lyset kom tilbake, var den gamle damen borte. Alle i kupeen ble overrasket, men Stian var overbevist om at noe hadde skjedd henne mens de var i mørket. Ali og Stian begynte å lete etter henne, men kunne ikke finne henne noen steder Stian og Ali prøvde å finne ut hvem som hadde stjålet påskeegget og kidnappet den gamle damen.

Ali og Stian begynte å lete etter henne, men kunne ikke finne henne noen steder Stian og Ali prøvde å finne ut hvem som hadde stjålet påskeegget og kidnappet den gamle damen.

Işık geri döndüğünde yaşlı kadın gitmişti. Oradaki herkes şaşırmıştı ama Stian karanlıktayken ona bir şey olduğuna ikna olmuştu. Ali ve Stian onu aramaya başladılar ama hiçbir yerde bulamadılar. Stian ve Ali Paskalya yumurtasını kimin çaldığını ve yaşlı kadını kimin kaçırdığını bulmaya çalıştılar. Ali ve Stian onu aramaya başladılar ama hiçbir yerde bulamadılar Stian ve Ali Paskalya

yumurtasını kimin çaldığını ve yaşlı kadını kimin kaçırdığını bulmaya çalıştılar.

De begynte å se nøye på de andre passasjerene og merket at noen av dem oppførte seg merkelig. Den tykke mannen ble urolig, den unge kvinnen pustet tungt, og gutten med sjokoladeflekker på klærne begynte å svette. Til og med mannen med avisa, begynte å virke nervøs og fiklet med telefonen.

Diğer yolculara yakından bakmaya başladılar ve bazılarının garip

davrandığını fark ettiler. Şişman adam huzursuzlaştı, genç kadın ağır ağır nefes alıyordu ve kıyafetlerinde çikolata lekeleri olan çocuk

terlemeye başladı. Elinde gazete olan adam bile gergin görünmeye ve telefonuyla oynamaya başladı.

Stian og Ali ble stadig mer bekymret da de fortsatte å lete etter den gamle damen og etterforske saken. De så enda en gang i sekken til Stian, for å se om de kunne finne noen spor.

Det eneste de fant var et langt, svart hår.

Stian ve Ali yaşlı kadını aramaya ve olayı

araştırmaya devam ettikçe giderek daha da endişelenmeye başladılar. Herhangi bir ipucu

bulup bulamayacaklarını görmek için Stian'ın

çantasına bir kez daha baktılar.

Tek buldukları uzun, siyah bir saçtı.

Men plutselig, ved siden av sekken oppdaget

Ali en glitrende diamant? Nei, det var en liten øredobb.

Noen måtte ha mistet den. Den tykke mannen hadde ikke hull i ørene og den unge kvinnen som lå og sov, hun hadde mange, men det satt perler i alle sammen. Stian og Ali sjekket, den unge mannen hadde en ring i øret og han med avisen hadde ingenting.

Det lignet en øredobb for damer. Men hvem var det som sto bak alt dette? Hvorfor hadde noen stjålet påskeegget og bortført den gamle damen?

Ama aniden, çantanın yanında, Ali parıldayan bir elmas mı keşfetti? Hayır, küçük bir küpeydi. Biri düşürmüş olmalı. Şişman adamın kulaklarında hiç delik yoktu, uyuyan genç

kadının ise çok sayıda delik vardı ama hepsinde inci vardı. Stian ve Ali kontrol etti, genç adamın kulağında bir halka vardı ve gazeteli adamın hiçbir şeyi yoktu. Kadınlar için bir küpe gibi görünüyordu.

Ama tüm bunların arkasında kim vardı?

Neden biri Paskalya yumurtasını çalmış ve yaşlı kadını kaçırmıştı?

Kunne det være den gamle damen som hadde stjålet påskeegget og deretter forsvunnet? Men hun hadde da ikke svart hår?

Guttene klødde seg i hodet, de forsto ingen ting.

Paskalya yumurtasını çalan ve sonra ortadan kaybolan yaşlı kadın olabilir miydi? Ama kesinlikle siyah saçlı değildi?

Çocuklar kafalarını kaşıdılar, hiçbir şey anlamadılar.

Plutselig ropte moren til Ali på dem.

«Ali! Stian! Kan dere komme hit litt?»

De gikk bort til henne.

«Har dere sett øredobben min? Jeg tror jeg

mistet den, da jeg var borte på plassen deres tidligere».

Stian og Ali stirret på henne. Der satt hun med kun en øredobb og i veska ved bena hennes, lå det et stort påskeegg.

Birden Ali'nin annesi onlara seslendi.

"Ali! Stian! Bir dakika buraya gelebilir misin?"

Ona doğru yürüdüler.

"Küpemi gördün mü? Sanırım senin evindeyken kaybettim."

Stian ve Ali ona bakakaldılar. Orada tek bir küpeyle oturuyordu ve bacaklarının

yanındaki çantada büyük bir Paskalya

yumurtası vardı.

Akkurat i det Stian skulle spørre om

påskeegget, kjørte toget inn i en tunnel. Det ble mørkt. Stian følte at døren bak ham åpnet seg og noe passerte forbi ham, men han

kunne ikke se hvem det var.

racakken aya

ın açıldığını

setti ama kim

Når toget kom ut av tunnelen igjen, satt den gamle damen på plassen sin, med en kopp kaffe og et ferskt wienerbrød.

Moren til Ali ville bare passe på egget, mens guttene var i restaurantvogna, derfor hadde hun flyttet det til sin plass.

Og den gamle damen...Hun hadde også vært i restaurantvogna.

Tren tekrar tünelden çıktığında, yaşlı kadın bir fincan kahve ve taze bir hamur işi ile koltuğuna oturdu.

Ali'nin annesi, çocuklar restoran

arabasındayken yumurtayla ilgilenmek

istemiş ve onu kendi koltuğuna taşımıştı. Ve yaşlı kadın... O da restoran arabasındaydı.

Finn fortellingen om Stian og Ali på flere språk på

magiskkunnskap.no

Tekstogide

Frida Tusenfryd

Bilderog illustrasjoner: SanneAlice Wicek

Tiltyrkisk: Mustafa Sevinc

©Glimtfraetflerspråkligklasserom

Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.