Dünya Otizm Farkındalık Günü Özel Yayını

Page 1

Dünya Otizm

Farkındalık

Günü

Özel Yayını

Otizm ve Yaşa Göre Belirtileri

Özel Gereksinimli Bireylerde Spor

Otizmde Erken Tanı ve Özel Eğitim Öğretmenlerinin Rolü

Otizmde Ekranın Rolü

Otizm Spektrumunda

Beslenme:

Günlük Yaşamı Kolaylaştıran İpuçları

Umut Otizm Derneği

1 2 Nisan
Neriman CANKURT Uzm. Özel Eğitim ve Engelli Bireyler Yüzme Öğretmeni Gamze ÖZERDEM Umut Otizm Derneği Asbaşkanı Dr. Ayşe ZEKİ Çocuk ve Ergen Psikiyatristi Dr. Erdem BEYOĞLU Çocuk ve Ergen Psikiyatristi İzlem AKDENİZ Uzm. Özel Eğitim Öğretmeni Selen Teksoy TAMEL Uzm. Diyetisyen
2

Değerli Okuyucularımız,

Kuzey Kıbrıs Turkcell olarak, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’ne özel bir yayınla sizlerle bir araya gelmekten büyük mutluluk duyuyoruz. Otizm spektrum bozukluğunun ne olduğunu, nasıl anlaşıldığını öğrenmek, otizm yaşayan bireylerin ve ailelerinin deneyimlerini aktarmak ve bilinç oluşturmak amacıyla hazırladığımız bu özel derginin ikinci sayısını sizlerle buluşturuyoruz.

Bu dergide, otizm spektrum bozukluğu hakkında güncel araştırmalar, deneyim paylaşımları, ailelerin ve uzmanların önerileri, otizmli bireylerin başarı hikayeleri ve daha fazlası yer alıyor. Amacımız, topluma otizm hakkında uzman bilgi ve görüşler sunarak farkındalık oluşturmak ve otizmli bireylerin desteklenmesi için bir platform sağlamaktır.

Bu derginin ikinci sayısını sizlerle paylaşırken, toplumda otizm farkındalığının artması ve otizmli bireylerin yaşamlarını kolaylaştırmak adına bir adım daha atmış oluyoruz. Siz değerli okuyucularımıza bu özel yayını sunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyor, 2 Nisan Dünya Otizm Farkındalık Günü’nü kutluyoruz.

Kuzey Kıbrıs Turkcell

3

Dr. Erdem BEYOĞLU

Çocuk ve Ergen Psikiyatristi

Otizm ve Yaşa Göre Belirtileri

Otizm nedir?

Otizm, ilk olarak 1943 yılında Leo Kanner tarafından tanımlanmıştır. Otizm, genel olarak toplumsal etkileşim ve iletişim alanlarında belirgin bozulmanın olduğu, bireylerde yineleyici davranışların ve kısıtlı ilgi alanlarının olduğu bir rahatsızlık olarak tanımlanmaktadır. Son yıllarda yapılan çalışmalarda otizmin giderek arttığı göze çarpmaktadır. Son olarak Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri (CDC) tarafından yayınlanan raporda her 36 çocuktan birinin otizmden etkilendiği belirtilmiştir. Otizm, erkeklerde kızlara kıyasla 4–5 kat daha sık görülmekle birlikte kızlarda daha şiddetli seyrettiği bilinmektedir.

Otizmin nedenleri nelerdir?

Tanımlandığı günden beri bu konuda çeşitli teoriler ortaya atılmakla birlikte kesin nedeni henüz bilinmemektedir. İlk zamanlarda aşılar ve ağır metaller (kurşun, civa vs.) gibi kimyasal maddelerin ve Soğuk Anne Modeli gibi psikolojik etkenlerin etkili olduğuna inanılsa da son dönemlerde yapılan çalışmalar genetik faktörlerin etkili olduğunu göstermektedir. Ayrıca Mental Retardasyon (Zekâ Geriliği), Tüberoskleroz, Frajil X Sendromu ve Epilepsi gibi rahatsızlıkların otizmde sık şekilde görülmesi genetik bir temele işaret etmektedir.

4
5

Otizmin klinik

özellikleri nelerdir?

Otizm, temel olarak 3 alanda problemlerin görüldüğü bir rahatsızlıktır. Bunlar;

1. Karşılıklı sosyal etkileşim:

Çocuğun etrafındaki kişilerle etkileşime girmediği, akranlarıyla karşılıklı oyun oynamadığı, anne-babasının seslenmelerine tepki vermediği görülür. “İca” (Ceee) gibi karşılıklı sosyal etkileşime dayalı oyunlara katılmadığı gözlenir. Yüz ifadeleri sıklıkla donuktur. Göz teması kısıtlıdır. Etrafındaki kişilerle fiziksel temas kurmamaya çalışırlar.

2. İletişim:

Konuşma yeteneği kısıtlı veya gelişmemiştir. Konuşabilenlerin daha çok anlamsız kelimeler kullandığı görülür. Karşılıklı

iletişimleri azalmış veya kaybolmuştur. İstediklerini sözlü olarak ifade etmek yerine işaretlerle anlatmayı tercih ederler. Bay-bay yapma, selamlaşma gibi sosyal davranışları yapmamayı tercih ederler. Televizyon seyretmeye (özellikle reklamlara ve müzik kliplerine) aşırı düşkünlükleri görülür.

3. Yineleyici davranışlar ve kısıtlı ilgi alanları:

Oyuncaklarla geleneksel şekillerin dışında oyun oynadıkları görülür. Örneğin oyuncak arabaları sürerek oynamak yerine sadece tekerleklerine ilgi gösterip onları çevirerek oynayabilirler. Yine çamaşır makinesi, vantilatör gibi dönen eşyalara, zincir ve kolye gibi sallanan objelere aşırı ilgileri bulunmaktadır. Parmak ucunda yürüme

6

ve kendi etrafında sallanma davranışları sıkça görülür. Sürekli aynı kıyafetleri giyme, aynı yoldan gitme gibi aynılıkta ısrar davranışları da bulunmaktadır. Temel belirtilerin çocuğun yaşına göre de dağılımında değişiklik olduğu görülmektedir. Bunlar;

6 - 12 aylık bebeklerde:

• Sıklıkla babıldamanın, yani ses çıkarmanın çok az olması veya hiç olmaması,

• Annesinin yüzüne bakmaması, ilgilenmemesi,

• Seslenildiğinde bakmaması,

• Göz temasının olmaması veya kısıtlı olması,

• Karşılıklı gülümsemenin olmaması,

• Kucağa alındığında sakinleşememesi,

• Oyuncaklarla olağan şekilde oynamaması ve

• Nesnelerin daha çok bir yeriyle aşırı ilgilenmesi gözlenebilir.

1 - 2 yaş aralığında:

• Sıklıkla göz temasında yetersizlik,

• Kanat çırpma, parmak ucunda yürüme,

• Oyuncaklarla olağan şekilde oynamaması, yani oyuncak arabayı sürmek yerine tekerlerini döndürmek gibi dönen eşyalara karşı ilgisi,

• Oyuncakları dizmek gibi yineleyici davranışları,

• İletişimde kısıtlılığı,

• İletişime girmeye karşı isteksizliği ve

• Yaşıtlarına göre dili anlamada zorlanmalar gözlenmektedir.

2 - 3 yaş aralığında:

Ailelerin en sık başvurduğu yaş grubudur. En sık başvuru nedeni de konuşmada gecikmedir. Sık görülen belirtiler:

• Sıklıkla yalnızlığı tercih ettikleri,

• Diğer çocuklara bakmadıkları, ilgilenmedikleri,

• Yakalamaca gibi basit taklide dayalı oyunların olmaması,

• Sosyal gülümsemelerinin olmadığı,

• Konuşma geriliği,

• Yönergeleri anlama güçlüğü ve

• El-kol çırpma, sallanma, etrafında dönme gibi tekrarlayıcı hareketleri olduğu görülmektedir.

Otizmde tanı koyma sürecin nasıldır?

Günümüzde olabildiğince küçük yaşta tanı konmaya çalışılmakta ve bir çocuk ve ergen psikiyatrisi tarafından tanının konulması gerekmektedir. Erken tanı ile bireylerin bağımlı hayattan bağımsız hayata geçişleri desteklenmektedir. Böylelikle ailelerinin yakın bakımlarından uzak, kendi başlarına yaşamlarını sürdürebilen bireylerin olması hedeflenmektedir.

Otizm tedavisi nasıl gerçekleşir?

Temel bir ilaç tedavisi bulunmamaktadır. Ancak günümüzde kabul edilen temel tedavi özel eğitimdir. Özel eğitimde ise temel hedef bağımlı bir hayattan bağımsız bir hayata geçiştir. Bu amaçla yoğun, kaliteli ve etkin bir özel eğitimin alınması önerilmektedir. Özel eğitim ile bireylerin iletişim ve etkileşim becerilerinin arttırılması ve yineleyici davranışların söndürülmesi hedeflenmektedir.

7

İzlem AKDENİZ

Uzm. Özel Eğitim Öğretmeni

Otizmde Erken Tanı ve Özel Eğitim Öğretmenlerinin Rolü

Otizmin erken tanısının önemine geçmeden önce; otizmin ne olduğu, belirtilerinin neler olduğu ve tanılama süreci ile ilgili kısaca bir bilgi edinelim.

OSB (Otizm Spektrum Bozukluğu), toplumsal-sosyal etkileşimde ve iletişimde yetersizlikler ile davranış, ilgi ve etkinliklerde sınırlılık, basmakalıp, yineleyici örüntülerle ve toplumsal etkinliklerin en az birinde 3 yaşından önce gözlemlenen gecikmelerin ya da olağandışı bir işlevselliğin olması ile karakterize nörogelişimsel bir bozukluktur. Erken çocukluk döneminde belirtilerini gözlemleyebileceğimiz yazımın başında belirttiğim yetersizliklerle birlikte sıklıkla sosyal etkileşimde yaşanan sorunlar, iletişim alanındaki yetersizlikler, yineleyici ve sınırlayıcı hareketler, yıkıcı problem davranışlar ve bilişsel gelişimini de etkileyen bir nörogelişimsel yetersizlik olan otizmin diğer gelişimsel bozukluk ya da yetersizlik gruplarında olduğu gibi gerçek anlamda nedenleri tam olarak saptanmamıştır. Günümüzde erken çocukluk döneminde otizm tanısı koymak için en az 3 gelişim alanında değerlendirmeler yapılır. Bunlar:

1. İletişim ve toplumsal gelişim alanlarında yetersizlik

2. Yineleyici, sınırlayıcı ilgi tutum ve davranışlar ile birlikte yıkıcı problem davranışlar (şiddete yönelim, rutin yaşam vb.)

3. Bu alanlardaki bozuklukların 30 ay öncesinden görülmesi gibi tanı kriterleri olarak değerlendirilmektedir.

8
9
10

Otizmde kesin tanı koydurucu bir ölçüt bulunmamaktadır, fakat erken tanılama sürecini kolaylaştırıp hızlandıracak önemli bazı değerlendirmeler vardır.

Gelişimsel izleme ve tarama bu noktada çok önemli olup öncelikli olarak çocuk nöroloji kliniklerinde ve çocuk ruh sağlığı anabilim dallarındaki gelişim izlem birimleri bu noktada çok önem kazanmaktadır.

Yapılan gelişim sorgulamalarında çocuğun 3. aydan başlayarak ilk 2 yıl, 3’er ay aralıklarla izlenmesi ve daha sonra yılda en az 1 kez taramanın sürdürülmesi gerekmektedir. Bu takip sadece otizm değil diğer gelişimsel bozukluk ve özel eğitim gerektiren bütün yetersizlik alanlarında yapılmalıdır. Erken tanılama süreci sırası ve sonrasında anne-baba, ilgili çocuk ve ergen psikiyatristi, rehber öğretmen, sınıf öğretmeni ve özel eğitim öğretmenlerinin iş birliği içerisinde uyumlu, aynı tutarlılıkta ve süreklilik içerisinde multidisipliner bir yaklaşım içerisinde çalışılması büyük önem kazanmaktadır.

Otizmde erken tanıda özel eğitim öğretmenlerinin rolü oldukça önemlidir, çünkü erken müdahale, otizmli bireylerin yaşamları boyunca karşılaşabilecekleri güçlükleri azaltabilir ve gelişimlerini destekler. Özel eğitim öğretmenleri, erken tanı sürecinde çocukların gelişimini dikkatle gözlemleyip kayıtlar tutar ve potansiyel belirtileri belirlemeye yardımcı olurlar. Bu belirtiler arasında dil gelişimi ve iletişim

becerilerinde gecikme, sosyal etkileşimde zorluklar, tekrarlayıcı problem davranışlar ve duyusal hassasiyetler gibi özellikler yer alabilir.

Özel eğitim öğretmenleri, ebeveynlerle iş birliği yaparak çocuğun gelişiminde gözlemlenen belirtileri paylaşır ve erken tanı ve müdahale sürecine aile ile bireye rehberlik ederler. Ayrıca, çocuğun ihtiyaçlarına ve güçlü yönlerine odaklanarak bireyselleştirilmiş eğitim planları oluşturarak uygulamalarını gerçekleştirirler. Bu planlar, çocuğun erken dönemde karşılaştığı zorlukları hafifletmek ve gelişimini desteklemek için uygun eğitim stratejileri içerir.

Özel eğitim öğretmenleri, erken tanıda ailelere destek sağlayarak, çocuğun eğitimine ve yaşam kalitesine olumlu yönde ilerlemesine katkıda bulunurlar. Bu sayede, otizmli bireylerin potansiyellerini en üst düzeye çıkarmak, başarıyla entegre olmalarını sağlamak ve topluma kazanımlarını sağlamak için erken dönemde gereken destek ve kaynaklara erişimlerini kolaylaştırırlar.

11
12
Uzm. Diyetisyen

Otizm Spektrumunda

Beslenme: Günlük Yaşamı

Kolaylaştıran İpuçları

Otizmli çocukların beslenme endişeleri ve seçici gıda alımı konusunda yaşadıkları stresi azaltmanın etkili yolları nelerdir?

Otizm, günümüzde yaşamın ilk 30 ayından itibaren kendini göstermeye başlayan ve yaşam boyu sürecek olan sosyal ilişkiler, iletişim, davranış, bilişsel gelişmede gecikme ve çevresel uyaranlara çeşitli tepkilerle ortaya çıkan yaygın nöropsikiyatrik bir bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Otizmli çocukların ebeveynleri üzerinde yapılan çalışmalarda, beslenme endişeleri ve seçici gıda alımı nedeniyle yaşanan stres önemli bir konudur. Birçok anne, çocuklarının yeterli beslenmesi için çaba gösterirken, daha sonra çocuklarının çeşitli gıdaları almalarını sağlamak için çözüm yolları aramıştır. Yemek zamanı davranış problemleri arasında gıda reddi, sınırlı çeşitlilik, kaşık ya da besleyenin kolunu itme, yemeği fırlatma, negatif sesler çıkarma, ağlama, çığlık atma, küfür etme, bağırma gibi davranışlar bulunmaktadır. Ayrıca, yeni yiyeceklere tahammülsüzlük, sevilmeyen besinlerin denenmemesi, tek tip besin alma isteği, yiyeceğin dokusu, sıcaklığı ve şekline göre yeme tercihi gibi davranışlar da görülebilir.

13

Otizmin tedavi süreçlerinde beslenme ve diyetin rolü nedir?

Genetik ve çevresel faktörlerin etkili olduğu otizm, her çocuk için farklı tedavi yöntemlerine sahiptir. Beslenme ve diyet uygulamaları semptomların azalmasına yardımcı olabilir.

Otizmli çocuklarda beslenme sorunları nasıl ele alınabilir?

Yemek zamanında yaşanan sorunlar arasında gıda reddi ve sınırlı çeşitlilik, yeme sırasında olumsuz davranışlar görülebilir. Özellikle otizmli çocukların duyusal işleyişlerinde sorunlar olduğundan bazı yiyecekleri tüketmekte zorluk çekebilirler. Yiyeceklerin yapısı, görünüşü, kokusu ve dokusu çocukların beslenme alışkanlıklarını etkileyebilir. Bu nedenle yiyeceklerin sunum şeklini değiştirerek çocuklara çekici hale getirmek önemlidir. Yemek sunumunda küçük porsiyonlar halinde sunum yapmak çocukların dikkatini çekebilir ve yemek yeme isteğini artırabilir. Ayrıca çocukların beslenme alışkanlıklarını gözlemlemek ve kayıt tutmak, beslenme sorunlarını çözmede yardımcı olabilir. Kabızlık probleminin önlenmesinde yeterli sıvı ve lif alımı önemlidir. Lif alımını artırmak için sebzeler ve

meyveler tüketilebilir. İlaç kullanımı iştahsızlığa veya aşırı yeme eğilimine neden olabilir, bu durumda bir diyetisyenden yardım almak önemlidir. Aile ile birlikte yemek yemek ve sağlıklı yeme alışkanlıkları sergilemek çocuklara örnek olabilir. Sürekli yemesi için çocuğa baskı yapmaktan kaçınılmalı ve yemek zamanları eğlenceli hale getirilmelidir.

Otizmli çocukların beslenme

alışkanlıklarını düzenlemek için hangi adımları atmamız gerekiyor?

Sağlıklı ve dengeli bir şekilde beslenmek, otizmli çocukların öğrenme yeteneklerini artırabilir ve duygu ile bilgilerini kullanma konusunda olumlu bir etki oluşturabilir. İşte bazı beslenme önerileri:

Ebeveynler, çocuklarının besinleri seçmesine hazırlıklı olmalıdır. Birlikte alışveriş yaparak ve gıdalar hakkında bilgi sahibi olarak bu süreci destekleyebilirler.

Çocukların ilgi alanlarından destek alarak düzenli ve sağlıklı bir beslenme planı oluşturulabilir.

Yemek zamanlarını ve mekanlarını rutinleştirerek çocukların kaygılarını azaltmak mümkündür. Ayrıca, çocukların rahatsız olduğu noktaları göz önünde bulundurarak çözüm yolları geliştirip onların rahat hissetmelerini sağlamak önemlidir.

Beslenme uzmanlarından danışmanlık alarak özel diyet programları hazırlatılabilir. Besinlere seçici olan çocuklar, doğru bir şekilde yönlendirilerek beslenme sorunları ve olası riskler belirlenebilir ve çözüm önerileri sunulabilir.

Otizmli çocukların diyet şekilleri nelerdir?

Otizmli çocuklar, bağırsak geçirgenliği nedeniyle beslenme konusunda seçici davranabilirler. Vitamin ve mineral eksikliği ya-

14

şamamaları için bazı tedavi yaklaşımları uygulanabilir. Otizmli çocuklar için bazı beslenme şekilleri şunlardır:

1. Glutensiz ve kazeinsiz: Arpa, çavdar, yulaf ve süt ile süt ürünlerinin tüketilmemesi gerekmektedir. Opioidin maddesinin aşırı artması, otizmde görülen davranışlara neden olabilir.

2. Ketojenik: Çok az karbonhidrat, yeterli protein ve yüksek yağ miktarının olduğu bir beslenme şeklidir. Bu beslenme şekli, bireylerin geçirdiği epilepsi nöbetlerinin sayısını ve şiddetini azaltır.

3. Feingold: Salisalat ve fenol içeren gıdaların tüketilmediği bir diyet çeşididir. Bu beslenme şekli, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunu iyileştirmeyi hedefler.

Son olarak belirtmek istediğim önemli bir nokta, otizmli bireylerde yeme sorunlarını aşmanın uzun ve yavaş bir süreç olabileceğidir. Ancak, bu zorlu sürecin sonunda uygun yeme alışkanlığı kazanıldığında, çocuğunuzun sağlıklı ve dengeli bir beslenme düzenine sahip olması sağlanabilir. Bu süreçte sabır ve kararlılık önemlidir çünkü her bireyin farklı ihtiyaçları ve tepkileri vardır. Ebeveynler olarak çocuğunuzun özel gereksinimlerini anlamak ve ona en uygun desteği sağlamak için çaba göstermek gerekebilir. Ancak, bu çaba ve emekle birlikte, otizmli çocuğunuzun beslenme alışkanlıklarını olumlu yönde geliştirmek mümkündür. Unutmayın, her adım, çocuğunuzun sağlığı ve mutluluğu için atılan değerli bir adımdır.

15

Neriman CANKURT

Uzm. Özel Eğitim ve

Engelli Bireyler Yüzme Öğretmeni

Özel Gereksinimli

Bireylerde Spor

Özel gereksinimli bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak ve boş zamanlarını verimli geçirmek için oluşturulmuş olan temel motor becerilerini, hareket becerilerini ve biçimlerini, fiziksel uygunluğunu, bireysel ve grup oyunlarını içeren özelleştirilmiş programlardır. Bu hazırlanan programlara özel gereksinimli bireyler eğitmenleri ile birlikte özel olarak teke tek, olağan gelişim gösteren akranları ile grup halinde veya kendisi gibi gereksinimi olan diğer akranları ile birlikte hazırlanan aynı ortamlarda katılım gösterebilirler.

Özel gereksinimli bireyin ihtiyaçları doğrultusunda katılacağı spor programına nasıl katılacağını belirleyen bireyin bireysel özellikleri, zayıf ve güçlü yanlarıdır. Spor, özel gereksinimli bireyin hayatını disipline ve koordine etmekte etkili bir durumdur. Spor, özel gereksinimli bireyin günlük yaşam aktivitelerini (uyanmak, yemek yeme, derslerini yapma vb.) kontrol etmekte daha başarılı ve aktif bir düzeye getirir.

Özel gereksinimli bireylerde sporun kısa dönemli yararları nelerdir?

• Kan miktarı ile kalp atış hızı artar.

• Solunum miktarı ile oksijen seviyesinin miktarı artar.

• Enerji üretim miktarı ile metabolizma hızı artar.

• Sindirim düzeyinde artış olur.

• Eklemlerdeki esneklik oranı artar.

16
Spor, özel gereksinimli bireyin hayatını disipline ve koordine etmekte etkili bir durumdur. ”
17
” ”

Jimnastik Yüzme Atletizm Spora başlangıç olarak seçilmesi önerdiğimiz sporlardandır.

18

• Stres düzeyi azalır.

• Spor, uykuya dalma süresini azaltarak uykuyu kolaylaştırır.

• İnsülin hormonunun kullanımını sağlayarak kan şekerini düzenler.

Özel gereksinimli bireylerde sporun uzun dönemli yararları

nelerdir?

• Solunum ve kalp sisteminin daha verimli ve etkili bir şekilde çalışmasını sağlar.

• Kasların dayanıklılığını ve kuvvetini artırır. Kas gruplarının esneklik oranını artırır.

• Genel performans düzeyinde güçlenme gözlemlenir.

• Bireyin uygun vücut kitlesi elde etmesi ve koruması kolaylaşır.

• Vücut postürü ve fiziksel görünümünde iyileşmeler görülür.

• Metabolizma hızı artar ve bağışıklık sistemi güçlenir.

• Şeker, tansiyon ve kolesterol gibi sağlık durumunu etkileyen hastalıkları düzenler.

• Yaşam kalitesini artırır ve stresle başa çıkmada etkili olur.

Bu yararları gözlemlediğimiz zaman, aslında her olağan gelişim gösteren bireyde olduğu gibi, özel gereksinimli bireylerde de sporun ne kadar önemli ve gerekli olduğunu görüyoruz ve onları spora yönlendiriyoruz.

Aslında, bütün bireylerde olduğu gibi, spora başlangıçta özel gereksinimli bireylerde de öncelik sırası vücut postürünü, dengeyi, esnekliği, odaklanmayı ve koordinasyonu geliştirmeye dayalı olarak başlamaktadır. Sonrasında hız, güç, iş birliği içinde hareket ve takım ruhuyla hareket etmek olarak devam etmektedir. Bu nedenle spora başlangıç olarak;

• Jimnastik

• Yüzme

• Atletizm seçilmesini önerdiğimiz sporlardandır.

Jimnastik, bireylerin temel motor hareketlerine ek olarak sinir-kas/el-göz koordinasyonu, esneklik, denge, kuvvet ve vücut kontrolünü geliştiren bir spordur.

Yüzme, suyun fiziksel özelliklerinden yararlanarak yapılan bir spordur, ağırlık, kaldırma kuvveti, ısı, direnç ve basınç gibi faktörlerle karada yapılan hareketlerin su içinde gerçekleştirilmesini içerir. Yüzme sporu vücuttaki tüm kasları aynı anda çalıştırdığı için vücut ve beden sağlığına en çok etki eden spordur. Yüzme eğitimi, özel gereksinimli bireylerin yüzme öğrenmelerini sağlarken aynı zamanda boş zamanlarını daha verimli geçirmelerine ve suyun rahatlatıcı etkisiyle stres düzeyinin olumlu bir şekilde gelişmesine yardımcı olur.

Atletizm, özel gereksinimli bireyin kas, kemik ve kalp sağlığını etkileyen bir spordur. Kasları güçlendirirken esnekliği artırır. Oksijen miktarının artmasıyla birlikte kalp sağlığı olumlu yönde etkilenir. Atletizm, özel gereksinimli bireyin disiplinini artırır, bu da günlük yaşam aktivitelerini daha düzenli olarak yerine getirmesini sağlar.

Yine bu sporlara ek olarak, özel gereksinimli bireylerin hız, dikkat, el ve göz koordinasyonunu geliştiren sporlar arasına tenis iyi bir örnek olarak verilebilir. Bunlara ek olarak, beraber hareket etmeyi, takım ruhunu ve iş birliğini geliştirmek için takım sporlarına yönlendirmeliyiz. Bunlara örnek olarak; basketbol, futbol, voleybol vb. verilebilir.

19
20
Dr. Ayşe ZEKİ Çocuk ve Ergen Psikiyatristi

Otizmde Ekranın Rolü

Teknolojinin hızla ilerlemesiyle ekranlar hayatımızın merkezine doğru hızla ilerlemiş ve artık vazgeçilmez bir parçası haline gelmiştir. Pandemi döneminde ise ekran kullanımı daha da yaygınlaşmış, evde geçirilen zaman artmış ve bu durum çocuklarımızın gelişimi üzerinde çeşitli etkilere yol açmıştır. Dünya genelinde pandemi sürecinde bebekliklerini yaşayan birçok çocukta otizm benzeri belirtiler, konuşma ve dil gelişiminde gerileme, sosyal etkileşim becerilerinde azalma ve dikkat eksikliği gibi belirtiler gözlenmektedir.

21

İnsan yavrusunun zihinsel gelişiminde, göz teması, karşılıklı etkileşim, oyun ve insandoğa etkileşiminin ne denli kritik olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır. Çocukların sağlıklı gelişimini desteklemek için, yeni anne-baba olmuş veya olacak kişilerin bilmesi ve göz önünde bulundurması gereken önemli noktalar bulunmaktadır.

0-3 yaş, beyin esnekliğinin ve alıcılığının yüksek olduğu bir yaş aralığıdır. Bilimsel veriler, yaşamın ilk yıllarında bakım verenlerle deneyimlenen kaliteli ve doyurucu etkileşimin ve arada oluşan güvenli bağın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Bu deneyim ve bağ, yeni doğan bebeğin yaşamında çok büyük bir önem arz etmekte ve bebeğin beyin mimarisini etkileyecek ve yaşamın ileriki evrelerinde dünyayı nasıl gördüğünü ve algıladığını şekillendirecektir.

Ekran ve çocuk

Günümüz dünyasında bebekler, insan ve ekran etkileşiminin iç içe geçtiği bir ortama doğmaktadır. İnsan yavrusunu teknoloji ve ekrandan uzak tutmak mümkün görünmemektedir. Durum böyle olunca da ekranın ve teknolojinin insan yavrusu üzerindeki etkilerinin nasıl olduğu sorusu akla gelmektedir. Çocuk sağlığı ve gelişimi alanındaki otoriteler, 0-18 ay arasındaki çocukların sıfır ekran (tablet, telefon, bilgisayar ve TV) sü-

resi olması gerektiğini vurgulamaktadır. 0-3 yaş aralığında ise çok tavsiye edilmese de eğer aile tarafından istenirse, ebeveynlerle birlikte ve ne gördüklerini anlamalarına yardım edecek şekilde çocukla etkileşerek, kısa süreliğine çocuklar için üretilmiş iyi kalite içeriğe bebekler maruz bırakılabilirler. 3 yaşından büyük çocuklar için de iyi kalite çocuk programlarına maruziyet sadece bir saat ile kısıtlanmalıdır.

Ekran maruziyetinden bahsedilirken sadece ekranın süresi değil, çocuğun özellikleri (yaşı, özel ilgi alanları, dikkat süresi ve içinde bulunduğu duygudurum), ekranda sunulan içerik ve bu içeriğin hangi bağlamda izlendiği (yanında bir yetişkinin bulunması ve maruz kalınan içeriği çocuğun anlamasını kolaylaştırmak için yetişkin ile etkileşiminin sağlanması gibi) de önem arz etmektedir. Tek başına ekran karşısına oturtulan çocuklar, maruz kaldıkları içerik yaşlarına uygun olsa dahi, eğer bir yetişkinle aktif ve anlamlı şekilde etkileşerek izlenilen bir materyale maruz kalmadıysa, öğrenme yüz yüze iletişimde olduğu gibi olmamaktadır. Birçok nesnenin ismini, tüm alfabeyi ve sayıları öğrenseler bile, bu çocukların öğrendikleri bilgiyi yeni bir duruma uygun şekilde kullanmanın gerçekleşmediği görülmektedir; örneğin, yüze kadar saymayı bilseler dahi, önlerindeki tabakta kaç tane kraker olduğunu saymaya dönüştürememektedir.

22

Bir yatıştırıcı olarak teknoloji

Günümüzde birçok anne baba, mobil teknolojiyi çocuğu yatıştıran, yemesini kolaylaştıran ve eğlendiren bir araç olarak kullanmaktadır. Sık kullanılan mobil teknolojinin hem çocukların hem de ebeveynlerin, çocuklarının kendilik düzenlemelerini yapabilecekleri başka stratejiler geliştirebilmelerine engel olduğu aşikardır ve birçok çocuk teknolojiye bağımlı yetişmekte ve ebeveynleri ile etkileşimleri kısıtlı olmaktadır. Arka planda açık tutulan televizyonun dahi çocuğun dil gelişimi, bilişsel gelişim ve insan beyninde yürütücü işlevler olarak bilinen plan yapma, organize olma, dikkati sürdürme, strateji geliştirme ve detayları hatırlayabilme becerilerini olumsuz etkilediği gösterilmektedir. Alanında yapılmış birçok araştırma, çocuk ve ebeveyn arasında gerçekleşen kaliteli bir etkileşimin çocuğun genel gelişimi için çok önemli bir unsur olduğunu göstermektedir. Teknoloji ile ebeveyn ve çocuk arasındaki var olan etkileşimin azaldığı bilinmektedir.

Oyunun çocuk gelişimindeki rolü ve ebeveynle oyun

Tüm çocuklar, kardeşleri, diğer çocuklar ve hatta kendi kendilerine oynamaktan

bile büyük fayda sağlarlar. Oyun, çocuk için hava ve su kadar gerekli ve önemli bir ihtiyaçtır. Çocuğun ebeveyni ile veya sevdiği bir yetişkinle oynamasının da birçok faydası bulunmaktadır. Çocuklarla birlikte oynamak, onların sosyal becerilerini geliştirmesine ve kendilik kontrolünü öğrenmeye yardımcı olmaktadır. Oyun, sosyal bir ortamda insanların nasıl davrandığını ve neyin kabul edilebilir, neyin kabul edilemez olduğunu öğrenmeyi sağlamaktadır. Evcilik oyunları ve fiziksel oyunlar, çocukların yaratıcılığını, hafıza gelişimini, kaba motor becerilerini, bilişsel esnekliği, duygu düzenlemeyi ve akranları arasında liderlik becerilerini geliştirmesine yardımcı olmaktadır. Yapılan çalışmalarda bu konular ortaya konmuştur.

Ebeveynlerin çocukları ile oynadıkları oyunlar, ayrıca ebeveyn-çocuk arasında oluşan bağın güçlenmesine de yardımcı olmaktadır. Oyun, ilişkilere neşe, canlılık ve esneklik katan bir deneyim sağlamakta ve kırgınlıkları, anlaşmazlıkları ve incinmeleri iyileştirebilmektedir. Çocuklar, oyun yoluyla başkalarına güvenmeyi ve kendilerini güvende hissetmeyi öğrenmektedir. Çocuklarıyla sevgi dolu, eğlenceli oyunlar oynamayı başaran ebeveynlerin beyninde, çocuklarıyla sağlıklı bağlar geliştirmelerini sağlayan oksitosin hormonunun salgılandığı bilinmektedir.

23

Peki çocuklarınızla nasıl oyunlar oynayabilirsiniz?

Bir yetişkin olarak, çocukken nasıl oynadığınızı unutmuş veya çocuğunuzla nasıl oynayacağınızdan emin olmayabilirsiniz. Pek çok yetişkin, çocuğuyla oyun oynarken kendini garip hissedebilir. İyi bir oyun arkadaşı olmanın yolu, aktif olarak gözlemlemek, oyunun senaryosunu dinlemek, seçtiği oyun tarzını desteklemek ve sohbet etmektir. Oyun sırasında sürekli müdahale etmekten kaçınılmalı veya konuşmayı kontrol etmeden karşılıklı etkileşim sağlanmalıdır. Çocuğun çevresini ve duygularını keşfetmesine izin verilmelidir. Çocuğun sizi de oyuna katmasına izin verilmelidir.

Çocuğunuzla oynamak için bazı fikirler aşağıdaki şekildedir:

• Sınıflandırma oyunları: Sayıları, şekilleri ve nesneleri eşleştirmeyi öğretir.

• Bulmacalar: Şekiller, boyutlar ve sayılar hakkında bilgi verir.

• Evcilik oyunları ve başka kılığa bürünme: Sosyal ve duygusal gelişimi destekler.

• Hikâye anlatma: Dil becerilerini öğrenme ve geliştirmeyi destekler.

• Atma ve yakalama oyunları: Motor becerileri ve fiziksel gelişimi destekler.

Duygusal beslenmeyi sağlayan oyunun insan büyümesinde ne kadar önemli bir rolü olduğu yadsınamaz ve bir zamanlar çocuk olan biz yetişkinlerin de bu gıdadan çocuklarımızı mahrum bırakmadan onların gelişimini desteklemek çok önemlidir. Çocuk büyütmek çok emek ve fedakârlık gerektiren bir sorumluluk olsa da çocuğumuzla oynayarak ve eğlenerek büyümek, bu zor görevi daha katlanılabilir ve keyifli kılacaktır.

24

İyi bir oyun arkadaşı olmanın yolu, aktif olarak gözlemlemek, oyunun senaryosunu dinlemek, seçtiği oyun tarzını desteklemek ve sohbet etmektir.

25
” ”

Gamze ÖZERDEM

Umut Otizm Derneği Asbaşkanı

Umut Otizm Derneği

Umut Otizm Derneği’nin kuruluş amacı nedir? Derneğin kökeni ve misyonu hakkında bize biraz bilgi verebilir misiniz?

2018 yılında otizmli bireylerin anne babaları ve özel eğitim öğretmenleri tarafından kurulan Umut Otizm Derneği, otizm yelpazesi içinde otizm teşhisi konmuş, özel eğitime muhtaç çocukların ve yetişkin bireylerin bağımsız yaşam yetisi kazanabilmesine yönelik eğitim ve tedavi süreçlerine katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Dernek, tanı konulduğu anda otizmli ve özel eğitime muhtaç bireylere öz bakım da dahil olmak üzere tüm kişisel gelişim olanaklarını sağlayarak kendilerini birey olarak ifade edebilecekleri, bağımsız olarak toplumsal yaşama katılma engellerinin ortadan kaldırıldığı, sosyal güvencenin sağlandığı, bilimsel araştırmaların arttığı, ailelerin destek mekanizmalarının geliştirildiği ve dışlanma ile ayrımcılığın sona erdiği bir yaşamın gerçekleştirilmesine katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Ayrıca, var olan yasal hakların kullanılması ve yeni yasal düzenlemelerin

yapılması için otizmli ve/veya özel eğitime muhtaç bireylere ve ailelerine rehberlik edilmesi için gerekli çalışmaların yapılacağının devlet tarafından garanti altına alındığı koşulların sağlanması da dernek amaçları arasındadır.

Umut Otizm Derneği’nin, otizm spektrum bozukluğu olan bireyler ve aileleri için öne çıkan programları veya hizmetleri nelerdir?

Umut Otizm Derneği, dönemsel olarak seminer ve paneller düzenlemekte veya düzenlenmesini sağlayarak bilgi paylaşımında bulunmaktadır. Ayrıca, derneğe müracaat eden ailelere, dernek bünyesindeki üyeler, yöneticiler veya danışmanlarla görüşme imkânı sağlamakta ve ihtiyaç duyulması halinde profesyonel destek almak için yönlendirme yapmaktadır. Bu hizmetlerden (psikiyatrist, eğitmen gibi profesyonel destekler de dahil olmak üzere) hiçbir ücret talep edilmemektedir.

26
27

Otizm spektrum bozukluğu olan bireylerin yaşadığı zorluklar nelerdir ve derneğiniz bu zorluklarla başa çıkmak için nasıl destek sağlıyor?

Bilinmektedir ki, sosyal hayatta birçok sıkıntıyla karşılaşan otizmli bireyler, yaş gruplarına göre gerek aileleriyle gerekse ayakta kalabilme yetisine sahip olanlar arasında yer almaktadır.

Sıkıntılı süreçler ve psikolojik zorluklarla karşı karşıya kalan bireyler, çocukluktan ergenliğe ve ardından sosyal yaşama ayak uydurmakta güçlük çekerler ve hayata tutunabilmek için sürekli olarak aile veya destekçilerin yardımına ihtiyaç duyarlar.

Derneğimiz, bu geniş yelpazede bulunan bireyler için, ortak sıkıntıları aşmak ve sosyal devlet olabilmenin bir parçasını tamamlamak amacıyla sivil toplum örgütü olarak sürekli güncel dünyayı takip eder ve güncel bilgileri toplar. Bu bilgiler, coğrafik koşullar ve toplum yapısı dikkate alınarak sentezlenir ve rapor oluşturulur. Öncelikle ilgili bakanlık ile görüşülüp konular rapor halinde sunulur ve taleplerde bulunulur.

Ayrıca, Umut Otizm Derneği, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde bulunan %95 engelli bireyin üyesi olduğu Kıbrıs Türk Engelliler

Federasyonu’nun daimî üyesidir. Dernek, ilgili bakanlıklar ve diğer devlet kurumları dahil olmak üzere Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı ile ortak platformda bulunmakta ve sürekli olarak yaşanan sıkıntılara çözüm arayışında olmakta, ayrıca bireylerin topluma kazandırılması için dünyada yapılmış başarılı örnekleri de sunarak taleplerde bulunmaktadır.

Otizm konusunda toplumda daha fazla anlayış ve kabul sağlamak için neler yapıyorsunuz? Toplumun otizmli bireylere karşı tutumunu nasıl iyileştirebiliriz?

Umut Otizm Derneği olarak, etkinlikler, basın açıklamaları, paneller ve seminerler aracılığıyla otizm konusunda bilgilendirme çalışmaları yapıyoruz. Toplum genel olarak otizm konusunu yüzeysel olarak bilmekle birlikte, artan otizm tanı sayısı ve özel birey sayısı daha fazla farkındalık sağlamaktadır. Otizm tanısı almış bireylere karşı tutumların iyileştirilmesi, sadece bir sivil toplum örgütünün kendi başına aşabileceği bir durum değildir. Bu konu, çok çeşitli ve geniş kapsamlı bir şekilde ele alınmalıdır. Eğitim ile bu konuda temelden ilerlemek gerekmektedir. Yetişkinler, Otizm Spektrum Bozukluğu (OSB) bulunan bireylere anlayışla yaklaşırken, akranları tarafından alay

28

edilebilir durumlara maruz kalabilmektedirler. Ancak, bu durum ergenlik sonrasında OSB’li bireyler için toplumdaki olumsuz tepki ve hitaplarla birlikte hayatlarının daha da zorlaştığı bir döneme dönüşmektedir. Yukarıdaki nedenlerden dolayı eğitimin önemi her zaman karşımıza çıkmaktadır.

Otizm konusunda eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları yapmak için iş birliği yaptığınız kurumlar veya organizasyonlar var mı? Bu iş birlikleri nasıl yürütülüyor?

Otizm konusunda eğitim, yaşanmış tecrübelerle her gün hayatımızda olup, hem dernek bünyesindeki OSB’li birey aileleri hem de diğer üye olunan sivil toplum kuruluşlarının tecrübeleri ile geniş bir yelpazede sürekli olarak karşımıza çıkmaktadır. İş birliği yaptığımız birçok üniversite ve kurum bulunmaktadır. Özellikle üniversiteler, otizm konusunda taleplere karşılık vermekte ve isteklidirler. Yaşanmış tecrübeleri dinlemek, anlamak ve mümkün olduğunca tecrübe etmek istemektedirler. Bu da bize OSB’li bireylere destek olacak, hayatlarına dokunacak ve onların eğitimlerine katkı koyacak genç ve dinamik özel eğitim öğrenimi gören öğrencilerle ihtiyaçlı ailelere ücretsiz hizmet verebileceğimiz alanlar yaratmaktadır. Destek olan öğrenci sayısı şu an için yetersiz olsa da 2021’den bu yana üniversiteler ders programlarını öğleden sonra eğitime kaydırmış olup, sabah saatlerinde okula gitmesi gereken OSB’li bireylere destek verebilecek öğrenci sayısını artırmışlardır.

Gelecekte Umut Otizm Derneği olarak hangi hedeflere odaklanmayı planlıyorsunuz? Otizmle ilgili toplumsal farkındalığı artırmak için önemli projeleriniz var mı?

Eğitim ve rehabilitasyonun oldukça pahalı olduğu günümüzde, OSB’li bireylere daha iyi destek olabilmek adına taslak projelerimiz oluşturulmuştur. Tüm bölgelerde döner sermayeli eğitim ve rehabilitasyon merkezleri oluşturmayı hedefliyoruz. OSB’li bireylere eğitim, sosyalleşme ve meslek sahibi olmaları için destek sağlayacak ödenebilir bedelli hizmetler sunmayı planlıyoruz.

Son olarak, 2 Nisan Otizm

Farkındalık Günü için özel bir etkinlik veya mesajınız var mı?

Bu önemli günün toplum için anlamı nedir?

Mevcut etkinliklere dernek olarak katkı koymayı ve basın açıklaması yapmayı planlıyoruz. Farklı olabilirler, dünyaya farklı bir pencereden bakabilirler, ama onlar birer bireydir ve toplumda bizimle birlikte olacaklardır. Otizmli bireylerin hayatlarını kolaylaştıracak, akıllarını karıştırmayacak ve sosyal yaşamlarını olumlu yönde etkileyecek düşünce ve davranışlara sahip olmalıyız.

29
değilim, benimle oynar
Ben farklı
mısın?”

Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.
Dünya Otizm Farkındalık Günü Özel Yayını by kuzeykibristurkcell - Issuu