Temmuz 2013

Page 13

İşçilerin Sesi

HAVA İŞ SENDİKASININ YÖNETİMİ, KENDİ BİNDİĞİ DALI KESİYOR:

Grev komitesi feshedildi hizmet ediyorsunuz’ sorgulanması başladı. Görüşmeye giden işçilere tek tek tehditler yapıldı ve ilk görüşmenin ardından Ayçin ‘Grev Komitesini feshediyorum’ diyerek, inisiyatifi yeniden eline aldı. 25 Haziran toplantısına 15 dakika sürdü ve sendika yönetimi sözleşmenin imzalanmamasını sağlayacak ve daha önce de reddedilmiş olan uçuş saatleriyle ilgili düzenlemeleri ileri sürerek, işverenin reddetmesini sağlayacak adım atarak, işçinin TİS imzalanacak beklentisini boşa çıkarttılar.

Grev komitesi üyeleri gibi bir çok işçi de, sendikanın grevi sürdürme nedeninin Genel Kurul hesaplarıyla ilgili olduğu kanaatinde. THY işçilerinin yaşadığı zorluklar ve işverenin baskıları, geçtiğimiz yıl 29 Mayıs’ta 305 işçinin işten çıkartılmasıyla gözler önüne serilmişti. İşveren cephesinin tutumu biliniyor ve ondan merhamet ya da adalet beklemiyoruz. Ancak sendika yönetiminin izlediği politikalar o kadar feci sonuçlar doğuruyor ki, işverenin işçiler üzerindeki etkisi giderek artıyor. Sendika yönetiminin son bir yıllık faaliyetlerinin dökümünü yapsak bile yeterli: 29 Mayıs’tan buyana sendika yönetiminin ve tek şef olarak sendika başkanı Atilay Ayçin’in tek karar verici politikaları THY çalışanlarının çıkarlarından, onların denetiminden ve isteklerinden çok uzak. Bu nedenle 29 Mayıs 2012’de işten atılan 305 işçinin çok küçük bir bölümü – o da bin 500 lira maaş verdiği için- sendikayla birliktedir; sayıları 35-40 civarındadır. Toplu sözleşmesi devam eden 12 bin 500 işçinin ise, çok küçük bir bölümü, grevdedir (450 işçi kadar). Grevde olanların önemli bir kısmı ise, sendika yönetimine inandığı ve güvendiği için değil, özgür iradesi ve bireysel kararlarıyla greve inanmış ve mücadeleye katılmıştır.

Greve çıkış nedenleri ve bugün 15 Mayıs’ta başlayan grevin esas nedeni Ayçin’in ‘namus meselem’ dediği, işçiye, basına, diğer sendikalara söylediği ‘atılan işçilerin işe geri alınması’ idi. Ne zaman ki, THY yönetimi mahkemeye grevin durdurulması için başvuru yaptı ve o zaman ağız değiştirildi ve ‘biz hiçbir zaman 305’in iadesini TİS maddesi olarak ileri sürmedik’ demeye başladılar. Tıpkı ‘Greve çıkmayanları TİS’ten yararlandırmayacağım’ deyip, işçilerin aşağıdan zorlamasıyla THY yönetimi ile masaya oturması gündeme geldiğinde, grev komitesinde ricada bulunup ‘Ben söyleyemem siz söyler misiniz, herkes TİS’ten yararlanacak’ dediği gibi! Bu iki örnek bile grev süresince kamuoyuna başka, işverene başka, iş-

çilere ve grev komitesine başka konuşulduğunun kanıtıdır. Böyle bir sendika yönetimi işçilerin güvenini kazanabilir mi? Tabii ki hayır ve işte bu nedenle 15 Mayıs’tan itibaren yaklaşık 2 hafta boyunca greve çıkan işçi sayısı (çoğunluğu uçucu ekipten olmak üzere) artmış, yaklaşık olarak 850-900’e çıktığı kabul edilmiş olsa da sonraki haftalarda hızla erime başlamış, işyerinden istifa edenler de dahil, işe geri dönüşlerle sayı 400-450’ye inmiş durumadır. Grevci işçilerin sayılarındaki hareketlilik bile, zaman içinde greve ve sendika yönetimine olan inancın azaldığını göstermektedir.

Grevi kurtarma girişimi ve Grev Komitesi Sendika yönetiminin tutumu ve mağdur rolü işçiler arasında ilk başta sınırlı bir sempati ve işverenin gaddarlığı ve uyguladığı çalışma düzenin yarattığı bezginlik grevin sendika eliyle yürümesine olanak verdiyse bile, bir süre sonra işlerin doğru yönde gitmediğini gören işçiler, genel toplantı yapılmasını talep ettiler ve bu toplantıda bir Grev Komitesi kurulmasını istediler. Grev komitesi, 10 Haziran’da Topkapı Holidayin Otelinde yapılan ve yaklaşık 500 işçinin (305’ten de katılımla) katılımıyla yapılan toplantıda, ite kaka oluşturuldu. Bu toplantının kendisi bile sendika yönetiminin konuştuğu, işçinin dinlediği, eleştiri yapanların ise azarlandığı, yaftalandığı toplantı oldu. Yine de komite kuruldu. Daha doğrusu, toplantıdan önce de bir grev komitesi vardı ama bunu sendika seçmişti. Toplantıdan sonra bu komite genişledi ve sayıları 35’i bulan işçilerden oluştu. Grev Komitesi kendi arasında işbölümü yaparak grevin kazanılması için neler yapılabileceğini görüştü ve Meclis’teki partilerle görüşme kararı aldı. 18 Haziranda 8 kişilik bir grup işçi Ankara’ya giderek 27 milletvekili, müsteşar, grup başkan vekili ile görüştü ve derdini paylaştı. Bu görüşmelerde edinilen

izlenim, hükümet kanadının sendikayı tasfiye etmekte kararlı olduğu, muhalefet partilerinin ise, 10 dakikalık konuşma dışında işçiye başka bir destek veremeyecek kadar aciz olduğuydu. Komite bu durumu değerlendirip sendika yönetimiyle durumu paylaştı, THY işçilerinin ‘Borçlar Hukuku’ iye muhatap olacakları sendikasızlaştırma politikasına düşmemek için, TİS hukukunun ve sendikal hakların güvence altına alınması için bir politika izlenmesini önerdiler. Sendika yönetimi de bunu kabul etti. Ankara’da hükümet kanadıyla yapılan görüşmede, grev komitesi THY Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Hamdi Topçu ile bir randevu alınarak, işçiler olarak görüşmek istediklerini ifade ettiler ve bu da kabul gördü. Bu öneriyi sendika yönetimiyle de paylaştılar ve Atilay Ayçin dahil yönetim kurulu gidip görüşün dedi.

THY yönetimiyle görüşme Grev komitesinden 6 işçi 21 Haziran Cuma günü sendika yönetiminin ve işçilerin bilgisi dahilinde Hamdi Topçu ile görüşmeye gitti. Bu görüşmede THY yönetimine işçiler olarak geldiklerini, TİS sürecinin bir kez daha görüşülmek üzere ‘aracı’ olmak istediklerini ifade ettiler. Hamdi Topçu’nun olabilir demesi üzerine 24 Haziran Pazartesi günü saat 11.00’e randevu ayarlandı. Ne olduysa ondan sonra oldu. İşçilerin Topçu ile görüşmesine onay veren sendika yönetimi, önce şaşkına döndü, sonra çark etmek üzere aklını çalıştırmaya başladı. Öncelikle facebook üzerinden Grev Komitesi hakkında sorgulama ve giderek sertleşen, küfürlere varan mesajlar gelmeye başladı. Ardından ‘randevu yok, vermediler’ dendi. Daha sonra görüşmeye giden işçilerin de toplantıya katılma talebi geri çevrildi. Sendika yönetimine yakın ama komitede olmayan grevciler görevlendirildi. İlk günkü toplantının ardından ‘kime

Sendika işçiye verdiği sözleri tutmadı • Sendika yönetimi görüşmelere girerken, TİS’i imzalamak niyetiyle girmeyi önce kabul etti, sonra vazgeçti. • Son kararı işçilerin vereceğini önce kabul etti, ama işverenin teklifini işçiye sormadan ‘kabul edilemez’ ilan ederek açıkladı. • Grev Komitesinin kurulmasını kabul edip sonra komiteyi feshetti. • İşçilerin birliğini sağlamak yerine işçileri kendi içinde bölüp, itiraz eden işçileri ‘işverenci’, ‘kime hizmet ediyorlar’ söylemleriyle dışladı. • Önceki sözleşme görüşmeleri işçiye açık yapılırken ve işveren de itiraz etmezken sendika yönetimi TİS görüşmelerini işçiye kapattı. • Grev Komitesi Başkanını ve öne çıkan işçileri herkesin ortasında suçlayıp, tehdit ettirdi, facebook üzerinden küfür ve hakaretlere hedef yaptı. • Grevci işçi sayısı ortadayken ve giderek erirken, işçileri maceraya sürükleyici tutum takındı, ‘Bilirkişi’ raporlarıyla grevin kaderi değişecekmiş gibi veya TİS 27. Maddeyle işgüvencesi ortadan kalkacağı gibi bilgi kirlilikleriyle ‘hep yeni bir şafak’ öne sürerek grevi sürdürmeyi seçti. 24’üncü TİS sürecinde, her adımda haklarımızı koruyacak en azından geriye götürmeyecek bir sözleşmenin imzalanması; yani zam oranlarıyla 22’inci veya 23’üncü sözleşmenin imzalanması, yani daha önce imzalanan sözleşmenin tekrar imzalanmasının gelinen noktada geriye gidişe alt sınır çizeceğinden hareket eden Grev komitesi üyeleri gibi bir çok işçi de, sendikanın grevi sürdürme nedeninin işçilerin çıkarlarını koruma kaygısından çok, Aralık ayında yapılacak sendika Genel Kurul hesaplarıyla ilgili olduğu kanaatinde. "Bu yazı, bir grup grevci işçi ve Grev Komitesi üyeleriyle yapılan görüşme ve "airkule.com sitesinin yayınlanan haberden yararlanılarak hazırlanmıştır"

13


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.