Hotel Restaurant Magazine Mayıs'14

Page 1






içindekiler

40

48

antre 8 Sektörden kısa haberler

gündem 20 İstanbul ilk çeyrekte

%10 artış sağladı

22 Turizm yatırımlarında

en büyük pay Antalya’nın

24 Murat Ersoy

yatırımcıları uluslararası işbirliklerine çağırdı

26 Er Yatırım Genel

Müdürü Ferzan Çelikkanat: Türkiye’nin 5 yıldızlı otele ihtiyacı yok!

28 Yerli turist, 2014’de

dosya

tatile 4 milyar TL harcayacak

www.hotelrestaurantmagazine.com

34

30 TUYED Başkanı Kerem

42 Carlson Rezidor

Köfteoğlu: Ödül enflasyonunu tartışmalıyız

32 Türkiye otelcilik

sektöründe yatırımlar hızla çeşitleniyor

yeni yatırımlar 34 Dedeman Grubu’ndan

İstanbul’a iki yeni yatırım: Dedeman Bostancı açıldı, Dedeman Park için hazırlıklar sürüyor

38 Lüksün simgesi, Waldorf

Astoria Hotels & Resorts, Amsterdam’da açıldı

40 Hampton by Hilton,

İstanbul’da…

Hotel Grubu, Quorvus Koleksiyonu’nun ilk üyelerini açıkladı

44 Eskişehir Spa&Thermal

Hotel’i Rixos Hotels işletecek

46 Marriott Kıbrıs’ta yeni

atılımlar planlıyor

dosya 48 Kahve Ürün ve

Ekipmanları

iş’te kadın 100 The Sofa Hotel Genel

Müdürü Dilara Hepşen Öztekin: Dünyaya bir daha gelsem, yine turizmci olurdum


110

100

yeni mekan 104 Kuruçeşme’de yeni Türk

lezzet vahası; Anonim

106 Galata’nın en yenisi;

etkinlik 114 Mövenpick Hotel

Istanbul’dan “Sağlıklı Yaşa” workshop’u

robin’s”

gastro aktüel alternatif turizm 102 Club Catamaran Bodrum

İşletme Sahibi Dilek Birgen: Bodrum eğlence ve müzik satan bir tatil beldesi

116 Gastronomi

sektöründen kısa haberler

110 Genç, yetenekli, ödüllü;

Çırağan Palace Kempinski - Barista Soner Özdemir

132 Yenilenen yüzüyle

Maratem hijyende hizmet farkını yaşatıyor

portre 136 Metex Design – Mimar

Müge Aybek: İçmimaride doğru diye bir şey yok

marka 140 İşbir Yatak’tan “ViscoStar

yeni ürün 126 İtalyan Valoriani Taş

barista’nın gözünden

114

Fırınlar Hotello ile Türkiye’de

128 S2000’den bir dünya devi

daha: Merrychef

hijyen

Akıllı Yataklar”

otel tech 142 Viko ve Panasonic, 2018

dünya liderliğine odaklandı

fuar

130 Focus’tan turizm

144 Pastacılık sektörü

tesislerine profesyonel hijyen çözümleri

IBATECH’de görücüye çıktı


r ö t i d E

“Bir acı kahvenin 40 yıl hatırı varsa...” Bir çekirdek taneciği ile başlar kalplere yolculuğu... Sevgiyle kavrulup, harmanlandıkça minik toz parçacıklarına dönüşür. Fincanda vücut bulduğunda, buram buram kokusunu salar önce, sizi alır götürür. Yudum yudum aktıkça dökülür damaktan kalplere, 40 yıllık hatırın bir taşımlık simgesi olur. Bu ayki dosya çalışmamızda keyfin en leziz halini, “kahve”yi olağanüstü görüntüleri eşliğinde tasarlayarak sayfalarımıza taşıdık. Hazırladığımız bu çalışmada dünyanın en prestijli kahve markalarından ekipman üreticilerine, ithal kahve makinelerinden yan aksesuarlarına kadar sektörü tüm bileşenleriyle bir arada bulabileceksiniz. Ayın dosya konusu “kahve” olunca, keyifli lezzet söyleşilerimize bu defa bir “barista’nın gözünden” devam etmek istedik. Ve yolumuz Boğaz’a, İstanbul’un kahve içilesi en keyifli otellerinden Çırağan Palace Kempinski’ye düştü. Bu defa sayfalarımızda, beş yıldızlı otelin genç, yetenekli ve ödüllü baristası Soner Özdemir’i konuk ettik. Biz Özdemir’in Boğaz’a nazır yaptığı kahve şovları ile çok keyif aldık, umarız sizler de aynı keyfi alırsınız. Yeni yatırımlar bölümümüzde bu ay, Dedeman Grubu yatırımlarını haberleştirdik. Türkiye’nin önde gelen yerli otel grubu, İstanbul’daki yatırımlarına bir yenisini de Dedeman markası ile Bostancı’da ekledi. Hatta hemen yanı başında konumlandıracağı İstanbul’un ilk Park Oteli de yolda… Yatırımcı Grubu, İstanbul şehir otelciliğine katkılarından dolayı tebrik ediyor, ekibine başarılar diliyoruz. Keyifli okumalar dilerim.

Hatice Ünal Bilen

GRUP BAŞKANI H. FERRUH IŞIK İLETİŞİM MAGAZİN GAZETECİLİK MEHMET SÖZTUTAN SAN. VE TİC. A.Ş. mehmet.soztutan@img.com.tr ADINA İMTİYAZ SAHİBİ VE SORUMLU GENEL YAYIN YÖNETMENİ GENEL MÜDÜR YARDIMCISI AHMET KIZIL

KURUMSAL İLETİŞİM MÜDÜRÜ EBRU PEKEL ebru.pekel@img.com.tr

MUHASEBE ve MUSTAFA AKTAŞ FİNANS MÜDÜRÜ mustafa.aktas@img.com.tr

REKLAM KOORDİNATÖRÜ EMİR ÖMER ÖCAL emir.ocal@img.com.tr

ABONE ve DAĞITIM NURTEN DEMİR nurten.demir@img.com.tr

REKLAM SORUMLUSU BİROL BEZEK birol.bezek@img.com.tr

CTP - BASKI İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mah. 29 Ekim Cad. İhlas Plaza No:11 A/41 Yenibosna Bahçelievler/İSTANBUL Tel: 0212 4 30 00

SANAT YÖNETMENİ İSMAİL GÜRBÜZ ismail.gurbuz@img.com.tr

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ HATİCE ÜNAL BİLEN hatice.unal@img.com.tr YAYIN DANIŞMANLARI Prof. Dr. HÜSNÜ GÜNDÜZ Prof. Dr. MUHAMMET ARICI Prof. Dr. İSMAİL KAYA Doç. Dr. MEHMET ALİ ÖZBUDUN T. YÜCEL DEREYAYLA FİKRET ÖZDEMİR

CONSEPT TASARIM TARIK ŞÜKRÜ ORAL tarik.oral@img.com.tr FOTOĞRAF EDİTÖRÜ HAKKI GÜNERKAN hakki.gunerkan@img.com.tr

İRTİBAT BÜROLARIMIZ BURSA +90.224 211 44 50-51 KONYA +90.332 238 10 71

DIŞ İLİŞKİLER YUSUF OKÇU yusuf.okcu@img.com.tr

web: www.hotelrestaurantmagazine.com

.

ADRES 29 Ekim Cad. No:23 34197 Yenibosna, İSTANBUL/TÜRKİYE Tel.:+90.212 454 25 00 Faks:+90.212 454 25 98

e-mail: info@img.com.tr

hotel & restaurant hi-tech dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. hotel & restaurant hi-tech dergisinin bütün yayın hakları İletişim Magazin Gazetecilik San. ve Tic. A.Ş.’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Yaygın süreli bir yayın olan hotel & restaurant hi-tech dergisi ayda bir yayınlanır.



restaurant antre 10 hotel & hi-tech

Yoo2 Taksim Square devretti Gençoğlu Grup Yönetim Kurulu Başkanı Naim Gençoğlu’nun ortak olduğu yoo2 Taksim Square Mart ayı sonunda yeni sahipleri Avantgarde Grubu’na devredildiği açıklandı. Devir ile ilgili olarak şu bilgilere yer verildi: “Kuyumculuk sektöründe uzun yıllardır var olan Naim Gençoğlu, son yıllarda AVM ve Otel yatırımlarıyla adından sıkça söz ettirmektedir. Naim Gençoğlu’ nun otelin yeni sahipleri olan Avantgarde Grubu ile herhangi bir ortaklığı bulunmamaktadır. Otel yeni sahipleri ve yeni ismiyle Taksim’de faaliyetini sürdürmektedir. Gençoğlu Grup otel, AVM ve ofis alanındaki yeni projelerine ilerleyen dönemlerde de devam edecektir.”

HOTREC Genel Kurul toplantısı gerçekleşti Turizm alanında Avrupa’nın en büyük şemsiye örgütü olan HOTREC (Otel, Restoran ve Kafeler Birliği)’in Genel Kurul Toplantısı, İtalya’nın Başkenti Roma’da gerçekleşti. Genel Kurul’a, Türkiye adına TUROB Başkan Yardımcısı Armin Zerunyan’ın yanı sıra, AB ülkelerinin konaklama ve ağırlama sektörü temsilcileri, AB Parlamentosu milletvekilleri, HOTREC Üyeleri ve Dünya Turizm Örgütü (UNWTO) Genel Sekreteri Taleb Rifai ile çok sayıda basın mensubu katıldı. HOTREC Başkanı Kent Nyström ve UNWTO Genel Sekreteri Taleb Rifai’nin açılış konuşmaları ile başlayan Genel Kurul Toplantısında; Online seyahat acenteleri, dot. hotel domain’inin konaklama sektörü tarafından desteklenmesi konularının yanı sıra gıda etiketlemesi, bilinçli alkol servisi & tüketimi, erişilebilirlik, online kanallardaki misafir yorumları, otellerdeki spor salonları ve yüzme havuzları konularında standardizasyon sağlanabilmesi, vize, sürdürülebilir turizm, Ödeme kartları ve Telif Hakları konularında bilgiler ve güncel gelişmeler aktarıldı.

Mövenpick Hotel Istanbul’un Yeni Kat Hizmetleri Müdürü, Begüm Özbek Mövenpick Hotel Istanbul’un Kat Hizmetleri Müdürlüğü görevine Begüm Özbek getirildi. Hesser College, Manchester, Otel ve Restoran Yönetimi bölümünün ardından Southern New Hampshire Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünden mezun olan Özbek, profesyonel iş yaşamına 2003 yılında Ritz Carlton Boston Common Hotel’de Ön Büro görevlisi olarak başladı. Cheeca Lodge & Spa, Ritz Carlton Golf Club & Spa Jupiter ve Ritz Carlton Hotel Palm Beach’den sonra Marriott Edition Hotel Istanbul’da Önbüro Müdürü olarak görev alan Özbek yurt içi ve yurt dışı deneyimlerini Mövenpick Hotel Istanbul misafirleri ile paylaşacak.



restaurant antre 12 hotel & hi-tech

MCI, Türkiye pazarına girdi Dünyada 1987 yılından bu yana çok sayıda ülkede toplantı, organizasyon, dernek ve kongre etkinliklerine imza atan MCI, Türkiye pazarına girdi. Girişimciler Barış Kahrıman, Ufuk Tümer ve Koray Tuncer ile Türkiye’de şirket ve dernek organizasyonlarına yeni bakış açısı getirmeye hazırlanan MCI, 27 yıllık tecrübesini ülkemizde paylaşacak. Küresel çapta hizmet veren iletişim, etkinlik ve organizasyon şirketi MCI’ın, Hindistan, Orta Doğu ve Afrika bölgelerinde yer alan kuruluşlara yönelik hizmetlerini daha etkin ve güçlü şekilde sürdürmek amacıyla kurduğu MCI Türkiye ile bu piyasada büyük ölçekli kongre ve organizasyonlar düzenlemek, hizmet çeşitliliğinin artırıldığı etkinliklerle hedefe daha kolay ulaşılması planlanıyor. 56’ıncı şubelerini Türkiye’de açan MCI’la vizyonlarının kesiştiğini bildiren MCI Türkiye Genel Müdürü Barış Kahrıman, yerel piyasaya ilişkin bilgi birikimi ve güçlü bağlantıları ile MCI’ın küresel deneyimi, iyi uygulamaları ve satın alma gücünü birleştirmeyi amaçladıklarını söyledi.

Otellerde maliyetler %9,2 arttı TÜİK enflasyon verilerine göre; son bir yılda, Türkiye genelinde fiyat artışları %7,6 olarak gerçekleşti. AKTOB Araştırma Birimi bulgularına göre, aynı dönemde otellerdeki maliyet yükselişleri ise %9,2 oldu. Mart ayından geriye bir yıllık dönemde, yiyecek ve içecek gruplarındaki maliyet artışları %10 dolayında gerçekleşti. Enerji grubundaki yükselişler ise %5,2 oldu. Otellerde yaşanan maliyet artışlarının en yüksek olduğu bölüm, %33 ile meyve sebze olurken, onu %14 ile bakliyat-un grubu ve % 12 ile temizlik malzemeleri izledi.

Jolly Tur’a “Tüketici Memnuniyetini İlke Edinen Firma” ödülü Turizm sektöründe 27 yıldır hizmet veren Jolly Tur, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı tarafından “Tüketici Memnuniyetini İlke Edinen Firma” ödülü verildi. Her yıl geleneksel olarak düzenlenen ve 10 Nisan 2014 tarihinde Hilton Otel Ankara’da düzenlenen törende ödülü Genel Müdür Figen Erkan, Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı’nın elinden aldı. Erkan yaptığı açıklamada, “27 yıldır kaliteden ödün vermeden tatilcilerin beklentileri doğrultusunda çalışmayı ilke edindik. Bundan sonra da tüketici memnuniyeti odaklı olarak çalışmalarımızı geliştirmeye devam edeceğiz”’ dedi.

AB’nin ‘dünyaya açılmasına Hilton Worldwide’dan destek Avrupa Komisyonu’nun Avrupa’da seyahat etmeyi kolaylaştıracak vize reformu önerisi, Hilton Worldwide tarafından memnuniyetle karşılandı. Hilton Worldwide Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Başkanı Simon Vincent yaptığı açıklamada “Halihazırda dünyada turistlerin en çok tercih ettiği destinasyon olan Avrupa, vize başvuru süreçlerinin karmaşık ve uzun olmasından dolayı yılda 1 milyon potansiyel turisti kaybediyor. Online başvuru ve e-vize gibi somut çözümler içeren Avrupa Komisyonu’nun önerisi, turistler için Avrupa’yı daha çekici kılacak, uzun vadede rekabet gücünü artıracak ve ekonomik gelişime katkı sağlayacak” dedi.



restaurant antre 14 hotel & hi-tech

Ritz-Carlton İstanbul’a Aon Hewitt’ten birincilik ödülü

Ritz-Carlton İstanbul Oteli’nde 16 Nisan tarihinde düzenlenen ödül töreninde, Aon Hewitt’in “Best Employers 2013” araştırmasına göre, Ritz-Carlton İstanbul aynı zamanda 11 ülke içinde Merkez ve Doğu Avrupa bölgesinde de ‘Best Employer ‘ seçildi. Daha önce 2007 ve 2008 yıllarında da Orta Doğu ve Avrupa’nın en iyi iş yeri seçilen Ritz-Carlton Istanbul’un Genel Müdürü Massimiliano Zanardi, ödülü Aon Hewitt Avrupa Pazarı Yetenek Yönetimi Başkanı Edward Stanoch’un elinden aldı. Otelin Yönetim Kurulu üyeleriyle birlikte sahnede kısa bir konuşma yapan Zanardi “Bu ödülü 3. defa almaktan dolayı gururlu olduğunu, Şirket kültürümüzün yapı taşlarından biri olan misafir memnuniyeti, onu yaratan ve şekillendiren çalışanlarımızın memnuniyetiyle birebir ilintilidir. Çalışan hanımefendi ve beyefendilerimiz daimi konuklar yaratır, uzun vadedeki varoluşumuzun anahtarı da hiç şüphesiz sadık konuklarımızdır’’ diyerek belirtti.

Metro Toptancı Market yılın sosyal girişimcisini arıyor! Metro Toptancı Market, sosyal veya çevresel açıdan fark oluşturan projelere imza atmış sosyal girişimcileri, Metro Sosyal Girişimci Ödülleri 2014’te bir araya getiriyor. Yarışmaya başvurular 21 Nisan-15 Haziran 2014 tarihleri arasında kabul edilecek. Esnaf, küçük işletme, oteller, cafe-restoran-catering firmaları, serbest meslek ofisleri, sağlık kuruluşlarından olmak üzere 6 kategoride yarışacak olan katılımcılar, projelerini kısa bir hikayeyle Metro Sosyal Girişimci Ödülleri web sitesi (http://www.metro-tr. com) üzerinden anlatarak yarışmaya başvurabilecek. Hikayeye ek olarak fotoğraf, video gibi görsel malzeme desteği de başvuruda kullanılabilecek. Sürdürülebilirlik, müşteri memnuniyeti ve güvenilirlik alanında ölçülebilir verilere sahip, işini ve kendisini geliştirmeye açık herkesin katılabileceği yarışmada Metro müşterisi olma kriteri aranmıyor.

Uluslararası Turizm Karikatürleri Yarışması’nda birincilik Rus sanatçının Türkiye’nin dünya turizm alanındaki bilinirliğinin artırılması ve çizerlerin dünyasından turizm olgusunun nasıl göründüğünü anlamak için düzenlenen Uluslararası Turizm Karikatürleri Yarışması’nın 5'ncisini kazanan karikatüristler belli oldu. 57 ülkeden 705 eserin değerlendirildiği uluslararası yarışmada Rusya'dan Andrei Popov’un eseri birinci olurken, ABD’den Felipe Galindo’nun eseri ikinci, Ukrayna’dan katılan Sergei Semendyaev’in eseri de üçüncü oldu.

DoubleTree by Hilton Malatya’ya yeni genel müdür Malatya’nın kalbinde konumlanan ve 202 odası ile Mayıs 2014’de açılması planlanan tam hizmet oteli DoubleTree by Hilton Malatya’nın Genel Müdürlüğü’ne Haluk Bilgili atandı. Haluk Bilgili, DoubleTree by Hilton Malatya’nın açılışını gerçekleştirecek ve yeni ekibin liderliğini üstlenecek. Bilgili aynı zamanda otelin vizyon ve stratejilerinin geliştirilmesinin yanı sıra kusursuz servis ve operasyonel mükemmeliyetçiliğin takipçiliğinden sorumlu olacak.



restaurant antre 16 hotel & hi-tech

Şehirden uzakta verimli toplantılar için Son yıllarda iş dünyasında giderek daha da popülerleşen ‘şehrin karmaşasından uzakta toplantı’ anlayışı ihtiyaç duyulan tüm öğelerin bir araya getirilmesini öngörüyor. Bu anlayışla Palmalife Bodrum Resort &Spa’da oluşturulan toplantı alanları, yaratılan tamamen private alanlar sayesinde; ekipleri ile tatil benzeri bir atmosferde bir araya gelmeyi tercih eden kurumları, bayileri ile zaman geçirmek isteyen markaları, sektörün önde gelen temsilcilerini, dernekleri ve kongre iletişimi yapan şirketleri beklentilerin üzerinde ağırlamayı ilke ediniyor. İleri ses ve görüntü sistemleri, doğayla başbaşa kumsalı, konfor, estetik dizaynı ve spa uygulamaları ile toplantılar için gereken tüm ihtiyaçları karşılayacak donanım ve profesyonel ekibe sahip bulunuyor.

İstanbul, dünyada birinci seçildi! TripAdvisor’ın düzenlediği ‘Travellers’ Choice 2014’ yarışmasında kullanıcılar en iyi destinasyonları seçti. İnternetteki en büyük kullanıcı destekli seyahat ve turizm sitelerinden TripAdvisor, milyonlarca üyesinin değerlendirmeleri ışığında İstanbul’un 2014 yılında Avrupa’nın ve dünyanın en iyi seyahat destinasyonu olduğunu duyurdu. Sıralama İstanbul’dan sonra Roma, Londra, Pekin, Prag, Marakeş, Paris, Hanoi-Vietnam, Siem Rreap – Kamboçya ve Şanghay olarak devam etti.

Pera Palace Hotel Jumeirah, “dünyanın en ikonik 10 oteli”nden biri Pera Palace Hotel Jumeirah; New York merkezli dünyaca popüler araştırma sitesi “Thrillist”in yürütmüş olduğu çalışmaya göre dünyanın en ikonik 10 oteli arasında yer aldı. Pera Palace Hotel Jumeirah’ı bu önemli listeye sokan diğer sıra dışı özellikler ise pek çok ünlü yazarın yanı sıra Ernest Hemingway’in konaklaması ve eserlerinde otele yer vermesi, cinayet romanlarının bir numaralı ismi Agatha Christie’nin esrarengiz Doğu Ekspres’inde Cinayet başlıklı yapıtı bu otelde yazması, Orient Express yolcularına ev sahipliği yapması. Tüm bunların yanısıra, otelin restorant, pastane ve barlarında yiyecek ve içecek alanındaki lezzetli ve farklı sunumları olması...

Turizmde istihdam hızlandı Yenibiris.com’un verilerine göre, Turizm-Otelcilik sektöründe iş ilanları son 3 ayda, 2013’ün son 3 ayına göre artış gösterdi. Antalya ve Bodrum gibi en çok tercih edilen tatil bölgelerinde, ilan artışı yüzde 300’ü geçti. Sektörde en çok Resepsiyonist ve Garson aranıyor. SGK verilerine göre, turizm sektöründe sigortalı çalışanların sayısı 2013’te yüzde 17 artarak 838 bine yükseldi. Turizmin ülke istihdamındaki payı da geçtiğimiz yıl yüzde 6,2’den yüzde 6,8’e çıktı. Sezonun tam olarak açılmasıyla yaklaşık 1 buçuk milyon kişinin iş başı yapması bekleniyor. Yenibiris.com verilerine göre ise bu dönemdeki ilanlarla sektörde istihdam edilmek üzere yaklaşık 6.700 kişi aranıyor.



restaurant antre 18 hotel & hi-tech

MPI Turkey üyeleri ve destekçileri bir araya geldi MPI EMEC 2014 sonrasında MPI Turkey Club üyeleri ve konferansa destek veren tüm kurum ve kuruluşlar bir araya geldi.15 Nisan 2014 Salı günü Etiler Teppenyaki Alaturka Restaurant’ta MPI Yönetim Kurulu üyelerinden Cengiz Yazanel’in ev sahipliğinde verilen öğle yemeği öncesinde söz alan MPI Turkey Club Başkanı Handan Boyce, MPI’ın ana konu başlıklarının sektörün gelişimi, yeni trendlerin takibi, mesleki ve kişisel gelişim eğitimlerinin yanı sıra küresel networking olduğunu vurguladı. Yeni dönemde her ayın üçüncü Perşembe akşamı 212 Bar - Polat Renaissance Balmumcu’da yapılacak networking toplantılarının ilki 15 Mayıs tarihinde gerçekleştirilecek.

Kartepe, uluslararası zirvelere ev sahipliği yapacak Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) ile KOCAELİ SİAD’lar, Kartepe Zirvesi’nde 13 Nisan tarihinde bir araya gelerek; EGD Başkanı Celal Toprak başkanlığında ve ev sahipliğinde toplandı. Toplantı sonunda Kocaeli-Kartepe’de iş dünyasının, siyaset dünyasının buluştuğu, Ulusal ve Uluslararası kurumsal organizasyonların yapılmasına karar verildi. 2014 sonu ekonomi zirvesi, expo, lojistik, turizm konularında EGD ve Kocaeli SİAD’larla birlikte ses getirecek projeler üretilecek. Bunun için heyet oluşturulacak. Heyet Kartepe Belediyesi Başkanı Hüseyin Üzülmez’in misafirliğinde en kısa zamanda hafta sonu toplanıp, çalıştay yapacaktır. Heyet, EGD yönetimi, Kartepe Belediyesi, Kocaeli Sanayi Odası, Kocaeli Ticaret Odası, Doğu Marmara Kalkınma Ajansı, MÜSİAD, KATSİAD, KASİAD’dan oluşacaktır. Çalışmaların Sekretaryasını, Kartepe Sanayici ve İşadamları Derneği (KATSİAD) ve Doğu Marmara Kalkınma Ajansı (MARKA) yapacaktır. Kartepe Ekonomi Zirvesi Heyeti’nin çalışmalarından sonra, iki toplantı daha yapılacaktır” kararları alındı.

Kempinski Hotel The Dome’dan yenilenmeye davet’ Antalya’nın gözde tatil beldesi Belek’te konumlanan Kempinski Hotel The Dome, farklı mimarisi, butik otel hizmeti ve huzur vaat eden atmosferine sağlık ve güzellik alanındaki ayrıcalıklı hizmetlerini de ekleyerek, tatil, dinlenme ve yenilenme kavramlarını bir araya getiriyor. Kempinski Hotel The Dome, bünyesinde bulunan The Dome Sanitas Spa ile sağlık ve güzelliği bir arada sunarken huzur dolu bir tatil vaat ediyor. Hazırladığı Thalassoterapi ve Detoks programları ile tatile farklı bir bakış açısı kazandırarak klasik spa hizmetinin dışına çıkan Kempinski Hotel The Dome, tatili sağlıkla birleştirerek vücudunuzu ve ruhunuzu dinlendirip iç dengenizi yeniden kazanmanız için harika bir fırsat sunuyor.

Skal İstanbul Kulübü “Dünya Skal Günü”ne özel gezi Skal International İstanbul Kulübü, Dünya Skal Günü sebebiyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Turizm Atölyesi ve Tülin Ersöz’ün ev sahipliğinde üyelerine özel bir gezi düzenledi. Skal International İstanbul Kulübü Başkanı Feza Solaklar başta olmak üzere geziye, As Başkan Bahar Birinci ile Yönetim Kurulu Üyeleri Ayşe Önen, Selma Tatar ve Elif Balcı Füsunoğlu katıldı. Miniatürk’te kahvaltı ile başlayan gezi rehber eşliğinde Bilgilendirme çadırı, Miniaturk, Panorama 1453 Tarih Müzesi ile Yerebatan Sarnıcı’nda son buldu.


Sen yemekhane şefisin

ana yemeğini düşün! Sunduğumuz profesyonel malzemeler ve çözümler, size mutfağınızda zaman kazandıran güvenilir yardımcılarınızdır. Böylece ana yemeğinize gerekli zaman ve özeni gösterebilirsiniz.

Bilgi ve ücretsiz ürün için 444 25 79 veya www.ufs.com




restaurant gündem 22 hotel & hi-tech

İstanbul ilk çeyrekte %10 artış sağladı 2014 yılı Ocak-Nisan aylarında İstanbul’a gelen yabancı ziyaretçi artışı geçen yılın aynı dönemine göre %10 arttı. İstanbul’a gelen yabancı ziyaretçi sayısı, 2014 ün ilk dört ayında geçen yılın aynı dönemine göre artış gösterdi. Önceki yıl ocak-nisan aylarında 2.924.453 olan gelen yabancı sayısı bu yıl % 9,9’luk bir artışla 3.212.984 olarak gerçekleşti.

MİLLİYETLERİNE GÖRE İSTANBUL’A GELEN YABANCILAR (2014 Ocak-Nİsan)

Milliyetlerine göre 2014 yılı ilk dört ayında İstanbul’a gelen yabancıların toplamdaki yüzdeleri şu şekilde gerçekleşti: Almanlar:%9.9, Ruslar:%5.9, İranlılar:%4.5, Fransızlar:%4.0, İngilizler:%3.9, İtalyanlar:%3.7, Amerikalılar:%3.6, Libyalılar:%2.9, Ukraynalılar:%2.8, Hollandalılar:%2.7, Güney Koreliler:%2.3, Suudi Arabistanlılar:%2.2, Azerbeycanlılar:%2.1, Iraklılar:%2.1, Suriyeliler:%1.9, Diğer ülkeler: 45,4

İSTANBUL’A GELEN YABANCI ZİYARETÇİ SAYILARI TÜRKİYE İSTANBUL 2013 2014 2013 2014

2013’e Göre Değişim Oranı (Kümülâtif)

2013’e Göre Değişim Oranı (Aylık)

OCAK ŞUBAT MART NİSAN

19,4 12,8 3,4 8,3

19,4 15,8 10,6 9,9

1.104.754 1.268.440 1.841.154 2.451.031

1.146.815 1.352.188 1.851.980 ?

532.726 617.015 838.201 936.961

635.283 696.054 866.985 1.014.662

2.924.453 3.212.984



restaurant gündem 24 hotel & hi-tech

Turizm yatırımlarında en büyük pay Antalya’nın AKTOB Araştırma Birimi’nin derlediği verilere göre; Türkiye’de yapılacak yeni yatakların ve oluşturulacak istihdamın % 45’i Antalya’ya ait…

T

urizm sektörü yılın 2 aylık döneminde, 49 adet yeni turizm yatırımı için 764 milyon TL toplamında yatırım teşvik belgesi aldı. Toplamda 13 bin 260 adet yeni yatağın yapışacağı yeni projelerle, 3 bin 61 kişiye istihdam sağlanacak. AKTOB Araştırma Birimi’nin derlediği verilere göre; yeni yatırım projelerinde ilk sıraları, %24’5’lik payları ile Antalya ve İstanbul alırken onları; Muğla, Mersin, Çanakkale ve İzmir izledi. Yeni projelerle oluşturulacak istihdamın illere göre dağılımında %46 ile Antalya ilk sırada bulunuyor. Onu %21 ile İstanbul takip etti. Muğla, İzmir ve Mersin de ilk 5 şehir içinde yer aldı. Yeni yatak arzı dağılımda da Antalya %45 ile birinci olurken, İstanbul % 20 ile onu izledi. Diğer yandan Muğla, İzmir ve Mersin de en çok arzın yaratılacağı şehirler içinde yer aldı.

YENİ İSTİHDAM VE YATAKLARIN İLLERE GÖRE DAĞILIMI, %

(Ocak-Şubat) İL

Yaratılacak İstihdamda payı, %

ANTALYA 46,6 İSTANBUL 21,9 MUĞLA 4,2 İZMİR 3,9 MERSİN 2,5 DİĞER 14 İL 20,9

Yapılacak yeni yataklarda Payı,% 45,5 20,5 4,4 3,0 2,7 23,9



restaurant gündem 26 hotel & hi-tech

Murat Ersoy, yatırımcıları uluslararası işbirliklerine çağırdı Bu yıl İstanbul’da 4.’sü düzenlenecek olan CATHIC Zirvesi öncesi yapılan tanıtım toplantısında konuşan TYD Başkanı Murat Ersoy, turizmde yeni akımın uluslararası işbirlikleri olduğunu vurgulayarak, “Türk yatırımcı kendi markasını oluşturma duygusallığından kurtulmalı” dedi.

B

u yıl İstanbul’da 9-10 Haziran tarihlerinde 4.’sü düzenlenecek olan ve Türkiye temsilciliğini Alkaş’ın yaptığı CATHIC (Türkiye ve Komşu Ülkeler Otel Yatırım Konferansı) öncesinde, konferansa organizasyon ortağı olarak destek veren Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TYD) Başkanı Murat Ersoy bir basın toplantısı düzenledi. 22 Nisan Salı günü Dedeman Otel’de gerçekleşen basın toplantısında Türkiye turizm pazarıyla ilgili veriler paylaşılarak, turizm sektöründeki yatırımların gelişimiyle ilgili bilgi verildi.

MURAT ERSOY: TÜRK YATIRIMCI KENDİ MARKASINI OLUŞTURMA DUYGUSALLLIĞINDAN KURTULMALI TYD Başkanı Murat Ersoy yaptığı konuşmada, otelcilik sektöründe yeni akımın büyükşehir “Şehir Merkezi” otelleri olduğunu vurgulayarak, büyükşehir otelciliğine yatırım yapacak kişilerin önem vermesi gereken unsurlardan birincisinin marka bilinirliği ile pazarda ön plana çıkmak olduğunu, ikincisinin ise büyük satış ve dağıtım ağlarının içine dahil olmak olduğunu dile getirdi. Bu iki unsur, uluslararası zincir markalarla ortaklık yapıldığında bir araya geleceği için “Daha

TYD Başkanı Murat Ersoy, Alkaş Genel Müdürü Yonca Aközer

ucuz, daha kolay ve daha hızlı” finansman sağlama ortamı oluşturulacağını belirtti. Murat Ersoy sözlerine “Bu sebeple artık günümüzde trend “Şehir Merkezi” otelleridir. Bu otellerin hem sezonu daha uzun, hem de işletme maliyeti daha düşük, dolayısıyla “Yıllık doluluk/ karlılık oranları daha yüksek seyrediyor. Böylece yatırımın geri dönüşü daha hızlı oluyor.” şeklinde devam etti. Bu doğrultuda artık Türk yatırımcının kendi markasını yaratma konusundaki duygusal yaklaşımından kurtulup, dünyanın dört bir yanından gelen iş çevrelerinin tercih ettiği, uluslararası platformlarda markalaşmış zincir otellerle iş birliğine yönelmesi gerektiğinin altını çizdi.

YONCA AKÖZER: ULUSLARARASI MARKALARLA İŞBİRLİĞİ YAPMALI Global bir marka olabilmenin büyük önem taşıdığı günümüzde turizm yatırımcılarının uluslararası markalarla işbirliğinin, Türkiye’deki turizm sektörünün gelişmesi açısından önemini vurgulayan Alkaş Genel Müdürü Yonca Aközer, CATHIC’in, Türkiye’deki turizm yatırımcılarının markalaşmalarına hizmet eden en önemli konferans olduğuna dikkat çekti. 1.600 katılımcıyla dünyanın en önemli otel yatırım konferansı olan International Hotel Investment Forum (IHIF)’un Türkiye ayağı olan CATHIC, bu sene ile 9-10 Haziran 2014 tarihlerinde Hilton Bomonti İstanbul otelinde Turizm ve Kültür Bakanı Ömer Çelik’in katılımı ile gerçekleşecek. Organizasyon, gelişen ülkeler arasında önemli bir yere sahip olan Türkiye’deki otelcilik sektörünü, uluslararası yatırımcılar ve markalar ile bir araya getirerek yeni ortaklıklar sağlamayı hedefliyor.



restaurant gündem 28 hotel & hi-tech

Er Yatırım Genel Müdürü Ferzan Çelikkanat:

“Türkiye’nin 5 yıldızlı otele ihtiyacı yok!” Er Yatırım Genel Müdürü Ferzan Çelikkanat, Türkiye’nin 5 yıldızlı değil, ciddi iş otellerine ihtiyacı olduğunu söylüyor.

T

urizm sektörüne markalı şehir otelleri yatırımcısı olarak giren ve Türkiye’nin en geniş otel portföyüne sahip gayrimenkul fonu olmayı hedefleyen Er Yatırım’ın Genel Müdürü Ferzan Çelikkanat, Türkiye’de ciddi bir iş oteli ihtiyacı olduğunu söylüyor. Türkiye’de otel yatırımlarının hep 5 yıldıza yönelik olduğuna dikkat çeken Ferzan Çelikkanat, “Ancak turizmdeki trende baktığımızda 3 ve 4 yıldızlı otellere olan ihtiyaç ve ilgi artıyor. 5 yıldızlı otel yapmak maliyet ve karlılık açısından şu süreçte mantıklı görünmüyor. Lokasyon gibi zorunlu faktörler karşımıza çıkmadıkça Er Yatırım olarak yapacağımız otellerin tamamının 3 ve 4 yıldızlı iş otelleri olmasını istiyoruz. Bu otelleri ortalama 80 – 150 odalı şeklinde planlıyoruz. Bu da 300 milyon dolar gibi bir bütçeye oturuyor ve her bir otel için karlılık açısından 15 yıllık hedeflediğimiz geri dönüş süreci içinde yüzde 40’ı yakalamaya yönelik bir hedefimiz var” ifadelerini kullanıyor. Türkiye’nin yatırımcıların iştahını kabarttığını ama otelciliğin bilinmediğini söyleyen Çelikkanat, “Çok iyi inşaatçıyız ama henüz otelci olamadık. İstanbul’da 5 yıldızlı otel ihtiyacı yok. Türkiye’nin orta ölçekli otellere ve iş oteli temalı otellere ihtiyacı var. Yabancı yatırımcılar da bunu çok iyi gördüler. Otel zincirleri artık Türkiye’nin tüm bölgelerinde sadece üst segment markaları ile değil, 3-4 yıldızlı markalarıyla da yer almaya çalışıyor” diye konuşuyor.

UÇAK KOLTUK MALİYETİNE ÜLKE SATILMAZ Rekabet arttıkça markaların çıtayı aşağıya çekmesinin Türkiye turizmi için tehlikeli bir süreç olduğuna dikkat çeken Ferzan Çelikanat sözlerine şöyle devam ediyor: “Markalarını ehil olmayan kişilere teslim etmeye başladılar. Bu da Türk turizm için ciddi bir tehlike.

Amaç franchise verip sürümden kazanmak, ancak turizmi bilmeyen ve deneyimi olmayan yatırımcı, hesap yapmadan işe giriyor. Sonrasında da kendince fiyat rekabeti ile sektöre de ülkeye de zarar veriyor. Peynir ekmek dağıtılır gibi marka dağıtılmaz. Bir diğer tehlike de tur operatörleri. Tur operatörleri uçak paketini tamamlamak için otel yatırımlarına giriyor, uçak koltuk maliyetine ülkeyi satıyorlar.” diyor. Otel işletmeciliğinde önemli olanın doluluk değil karlılık olduğunu söyleyen Çelikkanat, “Asıl olan oda satmak. Hedeflenmesi gereken otelin bütünündeki karlılık marjları, 5 yıldızlı otellerde yüzde 35-38 civarında,4 yıldızlıda en az yüzde 40-45. Ancak bir otel yiyecek içecek fasilitesinde yüzde 20-30 karlılık var. Ama yalnız odanın karlılığı yüzde 80 civarlarında. 4 yıldızlı bir otelin odabaşı arsa hariç anahtar teslim maliyeti 80-100 bin dolar. 5 yıldızlı bir otelin odabaşı anahtar teslim maliyeti 100-150 bin dolardır. Tatil köylerinde odabaşı anahtar teslim maliyet 50-80 bin dolar arasındadır. Kitle turizmi yapan tur operatörleri 200 - 250 odanın aşağısına çalışmazlar” diye konuşuyor.

YATIRIMLARDA ÖNCELİĞİMİZ İSTANBUL Yatırımlardaki önceliklerinin İstanbul olduğunu ancak, hedefleri arasında 20 otel yapmak olduğundan bu adedi özellikle Anadolu’da potansiyeli olan şehirlere de yayacaklarını anlatan Çelikkanat, İstanbul ve İzmir’deki otel yatırımlarının başladığını, Eskişehir, Konya, Mersin, Gaziantep, İzmit, Çanakkale, Adana, Mardin, Diyarbakır ve Trabzon’da da arazi geliştirmeye devam ettiklerini söylüyor. Gerçekleştirecekleri otel yatırımları ile hem işletmesel karlılık hem varlık değeri güçlü bir gayrimenkul portföyü oluşturmayı hedeflediklerini söyleyen Çelikkanat, “Amacımız, turizm ve gayrimenkul sektöründe, arsa seçiminden proje geliştirmeye kadar otel projeleri üretip dünyaca ünlü turizm markalarıyla çalışmak. Türkiye’ye yeni yatırımlar ve istihdam alanları kazandırmak” diyor.


Degisime dokunmaya ˘ ¸

hazır mısınız?

www.foodservice.electrolux.com.tr

Diğer fikirleri www.electrolux.com/professional sitesinde paylaşalım.


restaurant gündem 30 hotel & hi-tech

Bakan Ömer Çelik, İstanbul’da turizmcilerle buluştu Turizm meslek birliği temsilcileri ile bir araya gelen Bakan Ömer Çelik, turizm hedeflerinin gelecek dört yıl içerisinde dünyada en çok ziyaretçi alan ülkeler sıralamasında ilk beş ülke içerisinde yer almak olduğunu söyledi.

K

ültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, turizm meslek birliği temsilcileri ile geçen yılı değerlendirmek ve bu yılla ilgili vizyon paylaşımında bulunmak üzere İstanbul’da bir araya geldi. Toplantıya; Bakanlık bürokratları ile TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, TÜROFED Başkanı Osman Ayık, TYD Başkanı Murat Ersoy, DTB Başkanı Hakan Tellioğlu, TURYİD Yönetim Kurulu Başkanı Kaya Demirer, TUROB Yönetim Kurulu Üyesi Esra Değirmenci, MAKYOL Genel Koordinatörü Sedat Boyacıoğlu ve Tarabya Oteli sahibi İzzet Bayraktar katıldı.

2013’Ü İYİ BİR PERFORMANSLA KAPATTIK Turizm sektörünün geçen yılı konjonktürel ve bazı olumsuz gelişmelere rağmen çok iyi bir performans ile kapattığına dikkati çeken Bakan Ömer Çelik, hedefin önümüzdeki dört yıl içerisinde dünyada en çok ziyaretçi alan ülkeler sıralamasında ilk beş ülke içerisinde yer almak olduğunu söyledi. Çelik şöyle konuştu: “Turizm sektörümüz geçen sene konjonktürel ve bazı olumsuz dış etkenlere rağmen geride bıraktığımız 2013 yılını çok iyi bir performans ile kapattı. Türkiye 2013 yılında toplam 34 milyon 900 bin yabancı turisti ağırlarken, yurt dışında yaşayan vatandaşlarla birlikte dışarıdan gelen ziyaretçi sayısı 39 milyonu buldu. Turizm gelirimiz ise, 2013 yılında yüzde 11,4 artarak 32 milyar 300 milyon doları aştı. Turizm gelirinin yüzde 79’u yabancı ziyaretçilerden, yüzde 21’i ise yurt dışında ikamet eden vatandaş ziyaretçilerden elde edildi. Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü 2013 yılı Ekim ayı barometrelerine göre 2013 yılının ilk sekiz ayında geçen yılın aynı dönemine göre ülkemiz turizm gelirlerini yüzde 22 oranında artırdı ve bu artış hızı ile dünya üçüncüsü oldu.”

HEDEFİMİZ İLK BEŞ Dünyada en çok ziyaret edilen ülkeler arasında 2002 yılında 17’nci sırada bulunan Türkiye, son yıllarda yapılan ataklar sayesinde güçlü rakipleriyle arasındaki

farkı kapattı. Türkiye, en fazla ziyaret edilen ülkeler listesinde Fransa, Amerika Birleşik Devletleri, Çin, İspanya ile İtalya’nın ardından 6’ncı sıraya yükseldi. Bakanlık olarak takip ettiğimiz hedef önümüzdeki dört yıl içerisinde dünyada en çok ziyaretçi alan ülkeler sıralamasında ilk beş ülke içerisinde yer almaktır.

AVRUPALI TURİST UCUZ KALIYOR EFSANESİ YOK OLDU Bakan Çelik, Avrupalı turistin Türkiye’de Türklerden daha ucuza kaldığı efsanesinin artık yok olduğunu söyledi. “’Tatil herkesin hakkı’ sloganı ile başlatılan ‘erken rezervasyon’ kampanyası 5 yılda 8 milyon 300 bin yerli turisti ‘erken ve ucuz’ tatil ile tanıştırmıştır. Bu yıl 3 milyona yakın kişinin erken rezervasyon ile tatile gitmesi beklenirken, yıllarca ‘Avrupalı turist Türkiye’de Türklerden daha ucuza kalıyor’ efsanesi de yok olmuştur. Erken Rezervasyon Kampanyası’ ülkemiz insanının planlı ve programlı tatil alışkanlığı edinmesini, tatil sigortası sisteminin oturmasını ve sezona göre yüzde 40-50’lere varan fiyat farkı ile daha ucuz tatil imkânına kavuşulmasını sağlamıştır. İstanbul’un yılın destinasyon ödülünün de sahibi olduğunu hatırlatan Çelik, bütün bu pozitif gelişmelerin yenilerinin de eklenmesiyle birlikte, turizm sektörü açısından yeni başarılara imza atılmasını sağlayacağını kaydetti.



restaurant gündem 32 hotel & hi-tech

TUYED Başkanı Kerem Köfteoğlu: “Ödül enflasyonunu tartışmalıyız”

T

ürkiye’de ciddi bir ödül enflasyonu var. Konuyla ilgili olarak yıllar önce yaşadığımız birkaç olayı paylaşıp ödül konusunu tartışmaya açmak istiyoruz. Rahmetli Mustafa Taşar’ın Turizm Bakanı olduğu dönemde haftalık Ekonomist dergisinde çalışıyordum. Adıma, turizme hizmet verdiğim için bakanlık tarafından ödüllendirileceğim ve ödülün Dolmabahçe Sarayı’nda verileceğini bildiren bir davetiye geldi. Ödül almaya gittiğimde bir de ne göreyim meğer bu davet benle birlikte birkaç kişiye değil, tam 528 kişiye gitmişti. Sizce de aynı ödülü 528 kişi alıyorsa o ‘ödül’ ödül olmaktan çıkıp, sıradan hale gelip ayağa düşmez mi? Ben o gün bu gündür ödül konusuna mesafeli durmaya çalışıyorum. “Uluslararası” ödüllerle ilgili diğer olayı da 1990’lı yıllarda Dünya gazetesinde çalışırken yaşadım. O yıllarda haber merkezimize İspanya’daki bilmem ne kurumundan ödül aldığını bildiren haberler sıkça geliyordu. Hal böyle olunca, ekonomi gazeteciliğinin duayeni ve Dünya gazetesinin sahibi Nezih Demirkent bize ‘Çocuklar bu işi bir araştırın’ dedi. Araştırınca, bazı Türk şirketlerinin Avrupa karşısında aşağılık duygusu yaşadığını fark eden İspanyol uyanıkların, parayı basan her Türk şirketine ödül veren bir sistem kurduklarını öğrendik. Böylece araştırmalarımız o ödüllerin -sokak diliyle söylemek gerekirse- ‘trışkadan’, değeri kendinden menkul olmanın ötesinde hiçbir anlamı olmadığını ortaya koydu. Buna rağmen bazı şirketler bir ‘Avrupa’ ülkesinden ödül almış olmakla övünüp bunu sağasola duyurmayı marifet sayıp durdu… Turizmde de ödüller konusunda zaman zaman benzer sorunlar yaşanıyor. Dünya devi tur operatörlerinin müşterileri tarafından belli kıstaslar çerçevesinde otellere verdiği ödülleri bu tartışmanın dışında tutuyoruz. Ancak ‘World’ bilmem ne diye fiyakalı bir

adı olan, ama gerçekte değeri kendinden menkul bazı ödüllerin ne yazık ki hâlâ önemsendiğini üzülerek izliyoruz. Hele böylesi bir ‘ödülü’ almaktan böbürlenenleri görünce söyleyecek söz bulamıyoruz. Bize göre, birçok badireyi atlatıp kendini ispat eden Türk turizminin böylesine ucuz ‘ödüllere’ ihtiyacı yok. Ayrıca bazı kurum ve kuruluşların bir keresinde yüzlerce kişiye ödül vermeye devam ettiğine de tanık oluyoruz. Kültürümüzde var olan ‘marifet iltifata tabidir’ mantığına bağlı olarak doğru ve güzel girişimlerin, doğru yer, doğru zaman ve doğru bir biçimde ödüllendirilmesine aklı başında hiç kimse karşı çıkmaz! Yeter ki, o ödül yüzlerce kişiye verilip bayağılaştırılmasın. Yeter ki, o ödül gerçekten doğru kıstaslar çerçevesinde belirlenmiş ve alınmaya değer olsun. Yeter ki, o ödül ‘Aman şu medya kuruluşuna da verelim ki haberimizi yapsın’ mantığıyla verilmesin. Yeter ki, ‘tut beni tutayım seni’ gibi küçük hesaplar peşinde koşularak verilmesin. Yeter ki ,‘Türkün Türke propagandası’ şeklinde sadece birbirimizi gaza getirdiğimiz ama dışarıdakilerin umursamadığı ‘trışkadan’ bir ödül olmasın... Bize göre, birçok badireyi atlatan, birçok zorluğun üstesinden gelen turizmcilerin ‘değeri kendinden menkul’ ödüllere hiç ihtiyacı yok. Bu yüzden turizmcilerimizi sıradan hale gelen ödüllere ‘dur’ demeye çağırıyoruz. Ödül konusunun ciddiyetten uzak rotasından çıkarılıp, önyargılardan uzak, objektif kıstaslarla, hak edenalınmaya değer bir yörüngeye oturması gerekiyor. Bu konunun sektöre yakışan şekilde ele alınıp, doğru tartışmalarla sağlıklı bir yörüngeye oturtulacağına inanıyoruz.



restaurant gündem 34 hotel & hi-tech

Türkiye otelcilik sektöründe yatırımlar hızla çeşitleniyor EVA Gayrimenkul’ün gerçekleştirdiği geniş kapsamlı araştırma sonuçlarına göre, Türkiye’de üç yıldızlı otel sayısıyla dört yıldızlı otel oranının dengelenme trendinin yanı sıra alternatif turizm türlerinin gelişimine paralel olarak butik ve konsept otelcilik yatırımları da doğru yatırım açısından büyük önem kazanıyor.

D

eğerleme sektörünün önde gelen kuruluşlarından EVA Gayrimenkul Değerleme Danışmanlık AŞ. Genel Müdürü Cansel Turgut Yazıcı, dünya turizm sıralamasında son iki yıldır 6’ıncı sırada yer alan ve turizm gelirleri itibariyle 2012 yılına kıyasla 2013 yılında %11, son 10 yılda ise %133

EVA Gayrimenkul Değerleme Danışmanlık AŞ. Genel Müdürü Cansel Turgut Yazıcı

artış gösteren turizm sektörünün Türkiye otelcilik sektörünün itici gücü olduğunu, 40 milyona dayanan yabancı turistin seyahat amaçları ve konaklama tercihlerine bağlı olarak otelcilik sektörünün doğru yatırımlara yönelmesi gerektiğini ifade ediyor. Otelcilik sektöründe yaşanan trendleri turizmde yaşanan gelişmelere bağlı olarak Türkiye genelinde gerçekleştirdikleri bir araştırmayla değerlendirdiklerini belirten Yazıcı, ortaya çıkan bulguların otelcilik sektörü için kılavuz niteliği taşıdığını kaydediyor.

OTELCİLİK SEKTÖRÜ ÇOK YÖNLÜ BİR GELİŞME İÇİNDE

İstanbul ve Avrupa şehirlerinin turizm geliri

Türkiye’de Marriott, Hochtief, Hyatt, Hilton, Kempinski, Mövenpick, Four Seasons, Barcelo, Carlson, Intercontinental, Accor, Motel One, Jumeriah, Ritz Carlton, Swiss Hotel, Sheraton, Radison Blue, Best Western, TUI, Shangri La, Raffles, WOW, Conrad, Holiday INN, Ibıs, Ramada gibi dünyanın önde gelen otelcilik firmalarının otelleri ve devam eden yatırımları bulunduğuna değinen Yazıcı, genel bir değerlendirmeyle belli bir dönem boyunca Ege ve Akdeniz sahil şeridinde kıyı turizminin öne çıktığını ve kent otelciliğinin ikinci


planda tutulduğunu, ancak 2000’li yıllardan sonra yaşanan ekonomik istikrar ve artan iş hacmi nedeniyle kent otellerine yönelim olduğuna vurgu yapıyor.

Yıllara göre ziyaretçi sayısı - Türkiye

2009 TEŞVİKLERİ ANADOLU YATIRIMLARINI ARTTIRDI Küresel krizin etkilerinin iyice azaldığı günümüzde turizm sektöründe yeni yatırımların hız kazandığını ifade eden Yazıcı, kriz döneminde gelen yabancı turist sayısında ve elde edilen turizm gelirlerinde büyük düşüşlerin yaşanmaması nedeniyle, 2005 ile 2007 yılları arasındaki üç yıllık yatırım atağının ardından, 2008 yılında durdurulan yatırımların günümüzde yeniden hız kazandığını belirtiyor. Yazıcı, 2009 yılında yürürlüğe giren yeni teşvik sisteminin özellikle Anadolu kentlerindeki turizm yatırımlarını arttırdığını ifade ediyor.

DÜNYA TURİZM TRENDLERİ DİKKATE ALINMALI Yaşanan yoğun rekabet nedeniyle Türkiye’de yatırımların önemli bir bölümünün mevcut otellerin renovasyonu ve genişletilmesine yöneldiğini belirten Yazıcı, ancak dünyada gelişen turizm trendlerine, Türkiye’nin turizm kapasitesine ve altyapısına bakıldığında; sürdürülebilir turizm açısından marina, kongre, sağlık, spor, golf turizmi ve kruvaziyer limanlarında eksiklikler görüldüğünü, yatırımlarda öncelik verilebilecek alanların ise bunlar olduğunun altını çiziyor. Diğer yandan Yazıcı, son dönemlerde birçok ülke ile yapılan vize anlaşmalarının tam olarak uygulamaya geçmesinin ardından, özellikle sınır illerinde otel yatırımlarının artacağı konusunda öngörüde de bulunuyor.

OTELCİLİKTE AKDENİZ İLK SIRADA Türkiye’de otellerin yoğunlaştığı bölgelerin sırasıyla Akdeniz, Ege ve İstanbul olduğuna değinen Yazıcı, otel, oda ve yatak sayısı itibariyle Akdeniz bölgesinin ilk sırada yer aldığını, bunun tek nedeninin deniz turizminin yüksek hacminden kaynaklandığını belirtiyor.

Bakanlıkça en son açıklanan rakamlara göre 2012 sonu itibariyle Türkiye’de otel kategorisinde en çok 3 yıldızlı otel bulunduğunu, ancak önümüzdeki yatırımlara bakıldığında 3 yıldızlı otel sayısına hemen hemen eşit sayıda 4 yıldızlı otellerin devreye girmesinin beklendiğini söyleyen Yazıcı, bununla birlikte özel tesislerin dikkat çekici fazlalığının yakın vadedeki yatırım ibresinin butik otellere kayacağının göstergesi olduğunu ve Türkiye otelcilik sektörüne çeşitliliğin geldiğini belirtiyor.

DOĞRU ANALİZ YAPAN KAZANÇLI ÇIKACAK EVA Gayrimenkul Değerleme’nin gerçekleştirdiği araştırmanın, Türkiye’nin turizm sektöründe yaşanan gelişmeleri ve kozları doğru analiz eden yatırımcıların kazançlı çıkacağını ortaya koyduğunu belirten Yazıcı, doğru stratejik kararın en çok yatırım yapılan bölgeye yatırım yapmak olmadığını, önemli olan yaklaşımın turizm faktörlerini bünyesinde toplayan, kozmopolitliğe açık ve ziyaretçiler için cazip ve çekici bölgeleri keşfetmek olduğunun altını çiziyor. Alternatif turizm türlerinin de çok iyi analiz edilmesi gerektiğini ifade eden Yazıcı, özellikle son yıllarda konsept ve butik otellere talepte yoğun bir artış yaşandığına dikkat çekiyor. Alternatif turizm türlerinin mutlaka iyi analiz edilmesi ve farklılığın talep göreceğinin unutulmaması gerektiğini hatırlatan Yazıcı, Türkiye’de turizmin kıyı bölgeler ve İstanbul ağırlıklı olduğunu, bu bölgelere yatırım yapmayı düşünenlerin öncelikle mutlaka talebi değerlendirmeleri, fizibilite ve piyasa koşullarına dikkat etmeleri gerektiğini de sözlerine ekliyor.


restaurant yeni yatırımlar 36 hotel & hi-tech

Dedeman Bostancı açıldı, Dedeman Park için hazırlıklar sürüyor

Dedeman Grubu’ndan İstanbul’a iki yeni yatırım

Yatırımı Dedeman Gruba ait İstanbul’un en yeni oteli Dedeman Bostancı İstanbul Hotel&Convention Center kapılarını açtı. Mimari ve iç mekan tasarımı Dr. Y. Mimar Ali Çiçek tarafından gerçekleştirilen yatırımın bir diğer ayağındaki Dedeman Park’ın ise 2014 yılı sonunda açılması planlanıyor.

Dedeman Bostancı İstanbul Hotel&Convention Center Genel Müdürü Nadir Kadakal

2

012 yılında aldığı bir kararla yeniden yapılanma sürecine girerek, otelcilik hisselerinin tamamını devralan Dedeman Grubu, Türkiye’deki otel yatırımlarına hız kesmeden devam ediyor. Son olarak İstanbul Bostancı’da Dedeman Bostancı İstanbul Hotel&Convention Center’ı hizmete açan grup, 2014 yılı sonunda yatırımın bir diğer ayağı olan Dedeman Park’ı da İstanbul turizmine kazandırmayı hedefliyor. Türkiye’nin en büyük yerli otel zincirlerinden Dedeman Grubu’nun en yeni oteli Dedeman Bostancı’yı ve inşaatı devam eden Dedeman Park’ı Otel Genel Müdürü Nadir Kadakal ile konuştuk.

Bostancı, Dedeman Grubu ile iki yeni yatırıma daha kavuştu. Öncelikle bölgeye yatırım kararı nasıl gelişti, otel yatırımları planlanırken çıkış noktanız ne oldu, o süreci biraz anlatır mısınız? Otel yatırımlarımızı planlarken, hem o kentte yaşayan ve hem de kente gelen kişilerin ihtiyaçlarını göz önüne


alıyoruz. Bostancı, İstanbul’un Anadolu Yakası’nın Sabiha Gökçen Havalimanı ve Kadıköy merkezi akslarının tam ortasında olması sebebiyle merkezi lokasyonlarından biri. Hem iş hayatının hem de kültürel hayatın merkezlerinden. Yatırımımızı planlamada bunun etkisi büyük oldu.

Dedeman markası ilk kez Dedeman Park ile birlikte hizmet verecek. Bu iki ayrı konseptin buluşmasından ve yatırımdan beklentileriniz neler? Tam hizmet kategorisinde uzun yıllardır hizmet veren Dedeman markamız ile 2012 yılında hayata geçirdiğimiz Dedeman Park markamız ilk kez İstanbul Bostancı’da birlikte hizmet verecek. Dedeman Bostancı, özellikle iş dünyasının konaklama ve toplantı ihtiyaçlarına cevap veren bir otel olarak Anadolu Yakası’nda ön plana çıkıyor. Güçlü toplantı altyapısı, Vakko kumaş ve konfeksiyonu ile dizayn edilmiş prestijli odaları ve E5 Karayolu kenarında, kolay


restaurant yeni yatırımlar 38 hotel & hi-tech

ulaşılır bir lokasyonda bulunması nedeniyle Dedeman Bostancı iş insanlarının ve tatil amaçlı seyahat edenlerin öncelikli tercihi olacak. Seçili hizmet sınıfında misafirlerini ağırlayacak olan Dedeman Park Bostancı ise, konforlu, şık, misafirlerin tüm ihtiyaçalara keyifle cevap veren, ekonomik bir konaklama deneyimi sunacak. Her iki otelimiz de “Geleneksel Dedeman Misafirperverliği” ve üstün hizmet kalitesiyle misafirlerini ağırlayacak. İstanbul şehrinin her geçen gün büyümesine devam etmesi ile birlikte Taksim-Beşiktaş dışında kalan şehrin farklı lokasyonlarında da iş amaçlı şehir otellerine talep artmaktadır. Dedeman Park markamız tam da bu ihtiyaç nedeni ile konfor, kalite ve uygun fiyat ile birlikte yakın lokasyonda konaklamayı talep eden misafirlerimize hizmet vermek için şehrin farklı merkezlerinde yer almaya devam edecek.

Grup otellerinden ilk olarak Dedeman Bostancı kapılarını açtı. Yatırımdan biraz bahseder misiniz? Otelin ana teması, konsepti, hizmet ayrıcalıkları nelerdir? Dedeman Bostancı’da; superior, deluxe, executive ve Suit odalardan oluşan toplam 252 oda bulunuyor. Sadeliği konfor ile birleştiren 29 metrekarelik deluxe odalar ve executive odalar muhteşem deniz ve Adalar manzarasına sahip. 60 metrekarelik 9 adet Executive Suite ise modern tasarımıyla şık ve ferah bir konaklama deneyimi yaşatıyor. 30 metrekareden 720 metrekareye kadar değişkenlik gösteren 13 farklı toplantı salonuyla geniş çaplı organizasyonlara ve etkinliklere olanak tanıyan Dedeman Bostancı, profesyonel ekibi sayesinde de ihtiyaç ve beklentilerin üzerinde bir hizmet sunuyor. Açık hava organizasyonları için tasarlanmış, zemini ahşap deck ile kaplı 1000 m2’lik açık alan büyük çaplı etkinliklerin gerçekleştirilmesine olanak sunuyor.

LEZZETİN EN KEYİFLİ NOKTASI Farklı restoran ve bar alternatiflerine sahip Dedeman Bostancı’da, günün her saati keyifli vakit geçirmek mümkün. Türk ve dünya mutfaklarından lezzetlerin sunulduğu zengin menüsü, keyifli ve ferah atmosferi ile otelin lobi katında yer alan Bostancı Restaurant gün boyu hizmet veriyor. İstanbul adalarına nazır Adalar Roof Restaurant ve Bar en taze mevsimlik ürünlerle hazırlanan yerel lezzetlerin bulunduğu menüsüyle misafirlerini otelin en üst katında ağırlayacak. Lobby Lounge & Bar ferah ortamı ve bahçe kullanımı ile iş görüşmelerine veya arkadaş toplantılarına; gün boyu sunulan sandviçleri, salataları, lezzetli kek ve pastaları ile ev sahipliği yapıyor. Dedeman Bostancı, özel günler için sunduğu hizmet, merkezi konum, balo salonu ve farklı dekorasyon seçenekleri ile çağdaş ve şık düğünler için alternatif

oluşturuyor. Otel eğlence ve ev sahipliğini üstlendiği organizasyonlarda tüm dış ikram gereksinimlerine çözüm sağlıyor. Dedeman Bostancı’da bulunan Life Style Health Club; ozon sterilizasyonu kullanılan kapalı yüzme havuzu, çocuk havuzu, Fitness Centre, aletli Pilates, masaj, buhar odası, sauna ve Türk Hamamı ile stresli bir iş ortamından kaçış ve yorgunluk gidermek için alternatifler sunuyor.

Dedeman Bostancı’yı rakamlarla nasıl anlatırsınız? Otelin istihdam sayısı, doluluk hedefleri, oda sayıları nedir? Her iki otel için ayrılan yatırım bütçesi nedir? Mevcut bu bütçeye ilave yatırımlar söz konusu mu? Dedeman Bostancı İstanbul Hotel Convention Center’da şehir manzarasına sahip her biri 29 metrekarelik 178 adet superior oda yüksek standartları ile konforlu bir deneyim vadediyor. yine otelde sadeliği konfor ve teknoloji ile birleştiren, 29 metrekarelik, tamamı deniz manzaralı 32 adet deluxe oda tasarlandı. deniz ve şehir manzarasına sahip, 29 metrekarelik 32 adet executive oda, konfor ve lüksü bir arada sunuyor. Tamamı deniz manzaralı 60 metrekarelik geniş bir alana kurulu 9 adet executive suit, modern tasarımlarıyla şık ve ferah bir konaklama deneyimi yaşatıyor. Dedeman Bostancı’nın 137 metrekarelik kral dairesi, kaliteli ve şık tasarımı ile öne çıkıyor.

İlk yıl için ortalamada 150’nin üzerinde çalışan istihdam etmeyi öngörüyoruz. Açılış yılımızda %60’a varan bir doluluk hedefliyoruz. Anadolu Yakası turist potansiyeli açısından gelişmekte olan bir bölge olarak değerlendirilebilir. Ancak bu bölgedeki ulaşım ve sosyal yaşam alanlarına yapılan yoğun yatırımlar sayesinde bölgenin orta vadede daha çekici vehareketli bir lokasyon haline geleceğine inanıyoruz.


ve konfora önem verilmiş, dönemin yalın çizgili trendleri ve doğa renkleri otel içine taşınmıştır. Yoğun geçmiş bir iş gününden sonra yorgun düşmüş iş insanlarını rahat ettirmek üzere her türlü konforu ve teknolojiyi bünyesinde bulunduran, dingin doğa renkleriyle planlanmış sade mekanlarla, onları huzura kavuşturmak ana konsept olarak benimsenmiştir.

Yatırımların inşasında öne çıkan özelliklere değinerek; otellerin teknolojisinden, çevreye dost uygulamalarından da kısaca söz eder misiniz? Dedeman Park için öngörülen açılış tarihi nedir? Bildiğimiz kadarıyla şu an inşaat faaliyetleri sürüyor. Proje şu an ne aşamada? Otelin hangi alanları tamamlandı? Dedeman Park Bostancı otelimizde çalışmalar yoğun bir şekilde devam etmekte olup, otelin, 2014 yılının 4’üncü çeyreğinde hizmete girmesi planlanmaktadır.

Genel olarak otellerin dekorasyon, mimari ve tasarım algısına dair neler söyleyebilirsiniz? Konsepti oluştururken nasıl bir mimari tema benimsediniz?

Otelin planlamasında genel olarak enerji verimliliği ve çevre dostu bir yaklaşım izlenmiştir. Planlamada çevre, ısı kaybı ve ısı kazancı konusunda dikkatli bir tutum izlenmiş yalıtım, ekolojik denge, enerji tasarrufu, atık değerlendirme, hizmet sırasında zaman ve enerji kaybı, su ve yakıt tüketimi gibi konularda cimri bir yapı tasarımlanarak uygulanmıştır. Cephede yalıtım konusunda ayrıntılı bir çalışma yapılmış fibrocam takviyeli ısı yalıtımlı “Fibrobeton” prekast cephe elemanları ile yalıtımlı alüminyum doğrama ve low-E ısı cam kullanılmıştır. Sonuç olarak enerji verimliliği konusu her alanda gözetilmiş, tasarruf sağlayabilmek adına seçilen tüm ürünlerde yalıtım konusu hedef alınmıştır. Merkezi ısıtma ve soğutma sistemi sayesinde her kat bazında zonlama yapılarak iklimlendirmede de enerji verimliliği üzerinde durulmuş ve ciddi bir tasarruf sağlanmıştır. VRV sistem ile kullanılmayan katların iklimlendirilmesini kaldırarak büyük ölçüde tasarruf edilmiştir. Yine tüm Daikin aydınlatma elemanlarında led ampuller Diversey seçilerek büyük tasarruf sağlanmıştır. Novavut Ersa ve Milano Atık su arıtma sistemlerinde yapılan Asimetrik çalışmayla enerji verimliliği yüksek Asimetrik noktalara taşınmıştır. LG Electronics

Dedeman Bostancı ve Dedeman Park Bostancı otellerimizin mimari ve iç mekan tasarımı projeleri; uzun yıllardan beri diğer bazı Dedeman Otelleri’nin mimari projelerini de üstlenmiş olan Dr. Y. Mimar Ali Çiçek tarafından yapılmıştır. Özellikle karmaşıklıktan uzak, net ve pratik, kendi tabiriyle; “Kullanıcı tarafından kolay okunabilen” bir bina İklimlendirme Sistemleri tasarlamıştır. Yani misafire Hijyen Ürünleri binaya girdiği andan itibaren Parke Mobilya neyin nerede olduğunu Ses ve Işık Sistemleri hissettirebilecek, aynı Projeksiyon Sistemleri zamanda yatayda ve düşeyde Televizyon sirkülasyonun çok net şekilde Tekstil Vakko Minibar SM oluşturulduğu bir yaklaşım Vitrifiye Vitra ve işlevsellik ön planda Buklet Ürünler Detay Buklet tutulmuştur. Bu planlama Yatak İstikbal anlayışı aynı zamanda, turizm Oda Otomasyon Sistemleri Siemens Sofra Üstü Ürünler Vip Otel Ekipmanları - Öztiryakiler sektöründe faaliyet gösteren Restoran Mobilya Milano binaların en önemli alanı Fitness Ekipmanları Teknogym olan hizmetin misafire hızlı Yangın Güvenlik Ekipmanları Dedectomat ulaştırılması, zaman ve akçe Ana Kapı Dorma Ahşap Ürünler Ersa - Milano tasarrufu sağlaması açısından Otel Tekstili Detay Tekstil da çok önemlidir. Aynı anlayış Armatürler Vitra- Artema yoğun çalışma alanları için de Gömme Rezervuar Vitra geçerlidir. Hizmeti en iyi ve Duşa kabin camları Flot Cam Seramikler Akgün Seramik en kısa şekilde verebildiğiniz Özel soğutmalı ve indüksiyonlu zaman hem misafiri hem de açık büfe ünitesi İnoksan işletmenizi memnun edersiniz. Toplantı odalarının kuma Dedeman Bostancı’da iç mekan ve ahşap lambri kaplamaları Ersa Misafir ve servis asansörleri Kone tasarımında işlevsellik, sadelik

MARKALAR

iskemleleri ve masaları Endüstriyel Mutfak

Özen Tasarım İnoksan

Grubun 2014 yılsonu büyüme hedefi nedir? Önümüzdeki birkaç yıla ilişkin en önemli hedef ve projeleriniz neler? Yeni yatırım planları mevcut mu? 2014 yılında Kazakistan’da Dedeman Oskemen Tavros ve Dedeman Bostancı İstanbul otellerimiz hizmete açıldı. Yıl içerisinde Dedeman Park Bostancı ve Moskova’da bulunan Dedeman Park Izmailova otellerimiz misafirlerini ağırlamaya başlayacak. 2015 yılında ise; Büyükdere Caddesi üzerinde yer alan, İstanbul Avrupa Yakası’ndaki ikinci otelimiz olacak olan Dedeman Park Levent’in hizmete açılması planlanıyor.


restaurant yeni yatırımlar 40 hotel & hi-tech

Lüksün simgesi, Waldorf Astoria Hotels & Resorts, Amsterdam’da açıldı Lüksün simgesi, ikonik Waldorf Astoria Hotels & Resorts, Amsterdam’da açıldı. Yenilenerek lüks bir otele dönüştürülen tarihi binalar misafirlerini ağırlamaya hazırlanıyor…

H

ilton Worldwide markaları arasında yer alan Waldorf Astoria Hotels & Resorts, Waldorf Astoria Amsterdam’ın açılışını duyurdu. UNESCO Dünya Miras Listesi’ndeki, Amsterdam’ın Herengracht bölgesinde, kanal kıyısında yer alan lüks tesis, 17. ve 18. yüzyıllarda inşa edilen altı tarihi binadan oluşuyor. Geçmişte şehrin en zengin ve etkili asilzadelerinin yaşadığı binalar özenle restore edilerek, tarihle iç içe ve zarif, 93 odalı bir otele dönüştürüldü. Altın Çağ’da inşa edilen, şehrin en büyük kanalı Herengracht’a bakan Waldorf Astoria Amsterdam’ın lüksten öden vermeyen misafirleri, kenti tekneyle, bisikletle ya da yürüyerek gezebiliyor. Waldorf Astoria Hotels & Resorts Dünya Başkanı John Vanderslice, açılış dolayısıyla yaptığı konuşmada “Waldorf Astoria Amsterdam, dünyanın en gözde turistik merkezlerinde ilham veren ortamlar oluşturma ve misafirlerimize unutulmaz deneyimler yaşatma arzumuzun bir göstergesi. Her yönüyle benzersiz bu tesis, Hollanda’nın hizmet kültürü ve tasarımdaki iddiasız lüks yaklaşımını yansıtıyor” dedi.

LACİVERT VE SARIYI BULUŞTURAN LÜKS ODALAR Amsterdam’ın meşhur kanalları, otelin huzur veren bahçesi veya şehrin rengarenk çatıları… Waldorf Astoria Amsterdam’ın 93 odası da eşsiz bir manzara sunuyor. En meşhur eserlerinden biri İnci Küpeli

Kız olan Hollandalı ressam Vermeer’den alınan ilhamla lacivert ve sarının tonlarıyla bezenmiş lüks odaların her birinde orijinal yapıların tarihi dokusu hissediliyor. Kirişli tavanlar, kanatlı pencereler ve ayaklı küvetleriyle ferah banyolar ortama otantik ve şık bir hava katıyor.

YEMEK YEMEK DE HEYECAN VERİCİ Waldorf Astoria Amsterdam’da yemek yemek de, ünlü restoran işletmecileri Jonnie ve Therese Boer’le yapılan işbirliği sayesinde heyecan verici bir gastronomi macerasına dönüşüyor. Çift, sahibi oldukları Hollanda’daki üç Michelin yıldızlı De Librije restoranının eski şefi, yeni otelinse executive şefi Sidney Schutte ile birlikte dikkat çekici bir menüye imza attı. Hizmetiyle efsaneleşen Waldorf Astoria’nın restoranı Librije’s Zusje Amsterdam benzersiz bir lezzet yolculuğu vadediyor. Waldorf Astoria’nın simgelerinden şık Peacock Alley lounge’da bir taraftan binanın mimarisini ve sanatını inceleyip kendinizi tarihin büyüsüne kaptırırken, bir yandan içkinizi yudumlayıp öğle yemeğinizin tadını çıkarabilirsiniz. Vault Bar ise -bir bankanın orijinal kasa odasıbinalardan birinde yer alan seçkin bir mekan. Tarihle iç içe bu bar, zengin bir mirasa sahip otelin zamansız zarafetinin tadını çıkarmak isteyen misafirler ve ziyaretçiler için samimi bir ortam sunuyor. Toplantı ve ziyafetlerin düzenlendiği için ferah ve aydınlık Hooft Balo Salonu muhteşem kanal manzarasıyla da göz dolduruyor. Bahçe katında ise huzur veren ortamıyla Guerlain Spa üç masaj odası, buhar odası, sauna, ısıtmalı kapalı havuz ve bahçe manzarasıyla misafirlerini bekliyor.



restaurant yeni yatırımlar 42 hotel & hi-tech

Hampton by Hilton, İstanbul’da… Hampton by Hilton markası, İstanbul’daki ilk şubesini 15 Nisan Salı günü Kayaşehir’de hizmete açtı.

H

ilton Worldwide çatısı altında hizmet veren Hampton by Hilton markası, İstanbul’daki ilk şubesini 15 Nisan Salı günü hizmete açıldı. Dünya genelinde 1900’un üzerinde şubesi bulunan orta sınıf segmentindeki Hampton by Hilton’un İstanbul’daki ilk oteli, 142 odalı Hampton by Hilton İstanbul Kayaşehir oldu. Trip Advisor “Seyahatçilerin Seçimleri” Ödülleri’nde (Trip Advisor Travelers Choice Awards 2014) dünyanın bir numaralı seyahat destinasyonu seçilen İstanbul’un ev sahipliği yaptığı Hilton Worldwide markalarının (lüks segmentteki Conrad Hotels & Resorts, amiral gemisi Hilton Hotels & Resorts, DoubleTree by Hilton, Hilton Garden Inn ve Hampton by Hilton) sayısı böylece beşe ulaştı.

imkanları arasında seçim yapma olanağı tanıyor.” Hampton by Hilton Kayaşehir Genel Müdürü Deniz Işıkçı ise “Bu yeni Hampton by Hilton otelini açıyor olmanın ve İstanbul’daki misafirlerimize ilk kez markanın hizmetlerini sunmanın gururunu yaşıyoruz. Konuklar, Türkiye’nin en büyük şehri İstanbul’un atan nabzını tutabilir, zengin kültürel aktivitelere katılabilir ve otelin sürekli gelişen ticaret merkezlerine olan yakınlığının sağladığı avantajlardan faydalanabilirler” diye konuştu.

142 ODALI

ALIŞVERİŞ MERKEZİNİN İÇİNDE

Bursa, Ordu ve Samsun’dan sonra Hampton by Hilton’un Türkiye’deki dördüncü oteli olan Hampton by Hilton İstanbul Kayaşehir, odada sıcak kahvaltı, ücretsiz Wi-Fi ve ‘Clean and Fresh Hampton Bed’ yatak gibi markanın simgesi haline gelmiş hizmetler sunuyor. 142 odanın her biri, konukların konforu gözetilerek, modern dokunuşlarla düzenlendi.

Hampton by Hilton Kayasehir, şehrin popüler mekanlarından Kayaşehir Alışveriş Merkezi’nin içinde yer alıyor. Böylece otel konukları istedikleri zaman AVM mağazalarından alışveriş yapabiliyor, restoranlarda yemek yiyebiliyor, hatta beş sinema salonunda film izleyip bowling oynayabiliyorlar.

KOLAY ULAŞIM İMKANI SIMON VINCENT : TÜRKİYE’NİN GELECEĞİ PARLAK Hilton Worldwide Avrupa, Ortadoğu ve Afrika Başkanı Simon Vincent “Türkiye’de turizm ve konaklama sektörünün geleceği parlak. Şubat 2014’te ülkeye gelen turist sayısı geçen yıla göre yüzde 6,6 oranında* arttı” dedi. Vincent sözlerini şöyle sürdürdü: “Sadece İstanbul’da, Hilton Worldwide’e ait beş markamızı dokuz otelle temsil etmekten gurur duyuyoruz. Dünyanın en gözde destinasyonlarından Türkiye’de hizmet veren ve halihazırda yapım aşamasındaki otellerimizin sayısı 50’yi aşmış durumda ki bu misafirlerimize geniş bir yelpazede uzanan konaklama

Ayrıca TEM’e olan yakınlığı, Masko’ya, İSTOÇ’a ve İkitelli’deki sanayi bölgelerine ulaşımın çok kolay olması, Hampton by Hilton İstanbul Kayaşehir’i, özellikle iş amacıyla seyahat edenler için cazip kılıyor. Atatürk Havaalanı’na sadece 22 kilometre mesafedeki otel, Atatürk Olimpiyat Stadı’na da çok yakın. Hilton Worldwide’ın çatısı altındaki Hampton by Hilton Kayaşehir’in misafirleri, dünyanın dört bir yanındaki 4 binin üzerinde otelde geçerli Hilton HHonors puanları kazanabiliyor. Hilton HHonors, sezon kısıtlamasının olmadığı, ‘No Blackout Dates’ ve ‘Points&Miles’ uygulamalarının aynı konaklama için sunulduğu yegane müşteri sadakati programı.



restaurant yeni yatırımlar 44 hotel & hi-tech

Carlson Rezidor Hotel Grubu,

Quorvus Koleksiyonu’nun ilk üyelerini açıkladı Londra, Edinburgh ve Kuveyt’te bulunan üç otel Carlson Rezidor Hotel Grubu’nun yeni lüks koleksiyonuna dahil oluyor...

D

ünyanın en büyük otel gruplarından Carlson Rezidor Hotel Grubu, The May Fair Hotel London, The G&V Royal Mile Hotel Edinburgh ve The Symphony Style Hotel Kuwait’in yeni lüks segmenti olan Quorvus Koleksiyonu’nun ilk üye otelleri olarak hizmet vereceğini açıkladı.

WOLFGANG M. NEUMANN: 2020’YE KADAR 20 OTEL HEDEFLİYORUZ Dubai’de gerçekleşen Arap Otel Yatırımları Konferansı’nda konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan The Rezidor Hotel Grubu Başkanı ve CEO’su Wolfgang M. Neumann, “Bu üç ikonik otelin, en yeni lüks markamız Quorvus Koleksiyonu’na katılmasından büyük mutluluk duyuyoruz. Kendine has tarzları, karakterleri ve tarihleri olan bu üç otelin ortak özelliğini ise 5 yıldızlı lüks otel deneyimi sunmaları oluşturuyor” dedi. Neumann sözlerine şöyle devam etti: “Bu üç otel Quorvus Koleksiyonu’nun gelecekteki gelişimi için güçlü bir alt yapı oluşturuyor. Edinburgh ve Kuveyt otelleri Quorvus Koleksiyonu’na hemen katılım gösterirken, The May Far otelinin 2014 yazında koleksiyona ekleneceğini öngörüyoruz. Bizler 2020’ye kadar global portföyümüzü operasyonda olan ve gelişme aşamasında olan dönüşümlerle ve yeni inşa edilen kent otelleri ve tatil yerleriyle aracılığıyla 20 otele ulaştırmayı hedefliyoruz

ÜÇÜNÜ AYNI POTADA BULUŞTURAN, BENZERSİZ HİZMET ANLAYIŞLARI... İsmini beş parlak yıldızdan oluşan Corvus takım yıldınızından alan Quorvus uluslararası seyahat edenlerin yaşam tarzlarından ve duyarlılıklarından esinlenerek tasarlanan lüks otel anlayışını yeni neslini temsil ediyor. Koleksiyona üye olan oteller, büyüklük, mimari, ambiyans ve tasarım açısından birbirlerinden farklı olmalarına rağmen benzersiz hizmet anlayışı açısından ortak noktada buluşuyor.


Devam Eden Projelerimiz

C ASTELLO MARE HOTEL CROWN PLAZA HOTEL EFTELIA MARIN HOTEL JACARANDA HOTEL O S C A R K A N TA R A H OT E L RIXOS BAB AL BAHR HOTEL SHERWOOD BREEZES RESORT BOTANIK PLATINIUM HOTEL C LU B A N D R E A K E H OT E L DIAMOND ELITE HOTEL &SPA EMIRHAN HOTEL & SPA LIKYA WORLD HOTEL NIRVANA LAGOON VILLAS SUITES & SPA QUATTRO BEACH SPA & RESORT

TSEK

w w w.k r istalendustr iyel.com 1015

info@k r istalendustr iyel.com

RUBI PLATINUM SPA RESORT & SUITES

MRIYA SANATIORIUM RESORT HOTEL

AKRA BARUT HOTEL


restaurant yeni yatırımlar 46 hotel & hi-tech

Eskişehir Spa&Thermal Hotel’i Rixos Hotels işletecek Eskişehir Bademlik’te Polimeks İnşaat tarafından 50 milyon dolar yatırımla hayata geçirilen Eskişehir Spa&Thermal Hotel’i Rixos Hotel işletecek. Otelin 20 Haziran 2014’de resmen açılması bekleniyor.

T

ürkiye’nin en büyük yurt dışı müteahhitlik şirketlerinden Polimeks İnşaat tarafından inşa edilen Eskişehir Bademlik’teki termal otel ve spa merkezinin işletmesini Türkiye’nin ilk ve tek global otel markası Rixos Hotels yapacak. İki şirket arasında 21 Nisan Pazartesi günü Feriye Lokantası’nda yapılan devir teslim anlaşmasını Polimeks Yönetim Kurulu Başkanı Erol Tabanca, Rixos Hotels Yönetim Kurulu Başkanı Fettah Tamince ve Polimeks Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cem Siyahi imzaladı.

FETTAH TAMİNCE: ŞEHİR OTELCİLİĞİNDE DÖRDÜNCÜ TESİSİMİZ OLACAK Rixos Hotels Yönetim Kurulu Başkanı Fettah Tamince, Eskişehir’in Türkiye’nin önemli turizm potansiyeli barındıran şehirlerinden biri olduğunu belirterek, “Eskişehir Spa&Thermal Hotel, sadece Eskişehir’e değil, aynı zamanda Türk turizmine kazandırılmış önemli bir ürün. Böylesi bir tesise Rixos markasını asmaktan mutluluk duyuyoruz. Tesisin başarılı olacağından eminim. Çünkü İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlere yakın mesafede bulunuyor. 164 odalı

ve önemli bir spa merkezi özelliğine sahip. Anadolu Üniversitesi’nin getirdiği zenginlik de önemli tabii” dedi. Tesisin grubun şehir otelciliğinde dördüncü işletmesi olacağını belirten Tamince, Rixos Hotels olarak 10 ülkede faaliyet gösterdiklerini, 2015 sonuna kadar 25 ülkeyi hedeflediklerini de sözlerine ekledi.

EROL TABANCA: RİXOS’LA BAŞKA PROJELERİMİZ DE OLACAK Otelin devir teslim töreninde konuşan Polimeks Yönetim Kurulu Başkanı Erol Tabanca, “Eskişehir termal otel ve spa merkezini bugün Türkiye’nin ilk ve tek global


otel markası Rixos’a teslim ediyoruz. Yap işlet devert sistemiyle oteli yaklaşık 2 yıl aradan sonra 20 Haziran 2014’de hizmete açmayı planlıyoruz” dedi. Eskişehir’e ilk beş yıldızlı oteli kazandırmaktan büyük mutluluk duyduklarını belirten Tabanca, “Biliyoruz ki, bu tesis hem iç turizm potansiyeline sahip tarihi değerleriyle hem Türk turizmine hem de bölge turizmine büüyk katkılar sağlayacak” dedi. Erol Tabanca, Rixos ile işletme anlaşmasını imzalama töreninde ayrıca grup ile daha başka projelerinin de olacağının bilgisini verdi.

ULUSLARARASI ÖDÜLLÜ PROJE Kasım 2012’de dünya gayrimenkul sektörünün en prestijli ödülleri arasında gösterilen 2012 Uluslararası Otel Ödülleri (2012 International Hotel Awards) kapsamında “Highly Commended Hotel ArchitectureEurope” ödülünün de sahibi olan otel, toplam 41 bin metrekare alan üzerine projelendirildi. Bu yıl haziran ayında faaliyete geçmesi planlanan Eskişehir SPA ve Termal Otel’de 104 adet standart oda, 34 adet Premium, 13 adet Suit, 4 adet Corner Suit, 4 adet Executive Suit, 2 adet Honeymoon Suit, 2 adet Hospitality Suit ve 1 adet Presidential Suit olmak üzere toplam 164 oda bulunuyor. Proje içerisinde ayrıca lobi bölümü, bin metrekare büyüklüğünde 2 konferans ve bin 900 metrekarelik 500 kişilik çok amaçlı salon bulunuyor. Toplam bin 900 metrekare genel alanda a’la carte restoran, 2 bin 200 metrekare alanda spa, hamam, fitness, yürüyüş yolları, yüzme havızları, idari ofisler,satış üniteleri, açık ve kapalı otopark alanları yer alıyor.


restaurant yeni yatırımlar 48 hotel & hi-tech

Marriott Kıbrıs’ta yeni atılımlar planlıyor Marriott International, Kuzey Kıbrıs’ta Bilgili Holding ile resort otel için anlaşma imzaladığını duyurdu. 2016 yılında açılması planlanan otel, Marriott’un Kıbrıs’taki ilk işletmesi olacak.

M

arriott International, Kuzey Kıbrıs’ın popüler Bafra bölgesinde açılacak 350 oda kapasiteli resort için Bilgili Holding’le anlaşma imzaladı. Otel, Marriott’un Kıbrıs’taki ilk işletmesi olacak ve bu anlaşma Marriott Oteller markasına katma değer sağlayacaktır. Proje şu an inşaat aşamasında olup, 2016 yılında hizmete açılması planlanıyor. Büyük bir casinoya sahip olan; tenis kortları, futbol, basketbol ve 18 delikli golf sahalarıyla birlikte, oldukça geniş bir yelpazede sportif seçenekler sunacak olan proje, tatilini Kuzey Kıbrıs’ta geçirmek isteyenler için başlı başına bir cazibe merkezi olacak. Otel, dört bir yanını kuşatan kadim surları, tarihi alanları ve hareketli gece yaşamıyla bilinen tarihi şehir Gazi Mağusa yakınlarında, rengarenk bir kıyı şeridinde konumlanmıştır.

TARIK NASSER: ÇOK SEVİLECEK Marriot Türkiye Geliştirmeden Sorumlu Başkan Yardımcısı Tarık Nasser, “Bu heyecan verici otel projesi Avrupa’daki izimizin büyümesini ve ilham kaynağı niteliğindeki tatil yerleri portföyümüzün genişlemesini sağlayacak. Birçok başarılı projeye imzasını atmış, Türkiye’de saygın bir yere sahip olan Bilgili Grup’la çalışıyor olmaktan özellikle

BİLGİLİ HOLDİNG HAKKINDA Bilgili Holding (“BH”),Türkiye’nin lider gayrimenkul geliştirme ve işletme firmalarından biridir. 1984 yılından bu yana Türkiye çapında otel, ofis, konut, perakende ile karma kullanımlı projeler geliştirmiş, yönetmiş ve hayata geçirmiştir. “BH” konusunda uzman yaklaşık 150 çalışanıyla, gayrimenkul alanında geniş bir tecrübeye sahiptir. 5 yıldızlı uluslar arası havaalanı ve konferans oteli, içinde yer alan uluslararası lüks butik oteli ile Akaretler Sıraevler, A’jia, West Blocks, BodrumBodrum ve One Ortaköy gibi projeleri hayata geçirmiştir.

mutluluk duyuyoruz. Kuzey Kıbrıs ayrıca çok güzel bir turistik bölge ve biliyoruz ki müşterilerimiz ve ziyaretçilerimiz tarafından çok sevilecek.”

SERDAR BİLGİLİ: GELECEK VAAT EDEN BİR BÖLGEDEYİZ Bilgili Holding Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Bilgili, böylesine seçkin bir markanın portföylerine eklenerek, buraya yapmış oldukları yatırımdan dolayı mutlu olduklarını ve Kuzey Kıbrıs’ın gelecek vaat eden potansiyeline gönülden inandıklarını belirtti. Bilgili ayrıca Kuzey Kıbrıs’ın, Avrupa’ya olan coğrafi yakınlığı, sıcak iklimi ve eşsiz güzelliğiyle, ikinci Monte Carlo’su olmaya aday olduğunu söyledi.



50

DOSYA

K A H VE

Kahve Ürün ve

Ekipmanları Bir çekirdek taneciği ile başlar kalplere yolculuğu... Sevgiyle kavrulup, harmanlandıkça minik toz parçacıklarına dönüşür. Fincanda vücut bulduğunda, buram buram kokusunu salar önce, sizi alır götürür. Yudum yudum aktıkça dökülür damaktan kalplere, 40 yıllık hatırın bir taşımlık simgesi olur. Bu ayki dosya çalışmamızda keyfin en leziz halini, “kahve”yi olağanüstü görüntüleri eşliğinde tasarlayarak sayfalarımıza taşıdık. Hazırladığımız bu çalışmada dünyanın en prestijli kahve markalarından ekipman üreticilerine, ithal kahve makinelerinden yan

aksesuarlarına kadar sektörü tüm bileşenleriyle geniş bir perspektifte bulabileceksiniz. Ve keyifli söyleşilerimiz... Kahvenin duayen ismi Makpa Dış Ticaret Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sözmen’den Arba şirket ortakları Gülder Başar, Arda Başar ve Mustafa Güneş’den Kiva Han şirket kurucusu Özen Demircioğlu’ndan Rasyonel İthalat Genel Müdürü Nazmi Karabulut’a dek kahveye dair her şey bu bölümde en keyifli ve samimi söyleşileri ile sizleri bekliyor. Kahvenin göz alıcı dünyasında bizimle renkli bir yolculuğa çıkmaya ne dersiniz?


DOSYA

K A H VE


52

DOSYA

K A H VE

Bir kahveden çok daha fazlası

illy

Dünyanın en prestijli 50 bin otel, restoran ve cafesinin bir numaralı tercihi illy için kahve sadece “kahve” değil, aynı zamanda bir kültür ve ritüel de…

D

ünyada kahve konusunda öncü firmalardan biri olan illy, 1933 yılında İtalya’nın Trieste kentinde başladığı kahve yolculuğuna bugün kahve çekirdeği kavurma, espresso makinası geliştirme, kahve eğitimleri ve perakende kahve satışlarının yanı sıra espresso için illy harmanı, monodose halindeki kahve sistemleri, espresso makinaları, kahve yapımında-servisinde kullanılmak üzere aksesuar üretim ve satışları ile devam ediyor. İlly Ailesi’nin yönetiminde 3 kuşaktır yoluna devam illy’nin 2008 yılından bu yana Türkiye yetkili distribütörlüğünü Aktaes Dağıtım ve Pazarlama AŞ. yapıyor.

DÜNYANIN 50 BİN OTEL, RESTORAN VE CAFESİNDE… Dünyanın 144 ayrı ülkesinde her gün 6 milyon fincanla eve, işyeri ve dünyanın en prestijli 50 bin otel, restoran ve cafelerinde tüketilen illy için kahve sadece “kahve” değil, aynı zamanda bir kültür ve ritüel… Bugün illy, hem kahve pazarının hem de kahve kültürünün gelişmesini, mükemmel bir fincan espressonun servis edilmesini sağlayan; harman, makine, aksesuar, kahve eğitimi gibi konularda çalışmalar yaparak katkıda bulunuyor.

TEK HARMAN Tek harman, dünyanın en kaliteli kahve çekirdeği olan Arabica’nın en iyi 9 ayrı cinsinin direkt olarak üreticiden satın alınmasıyla elde edilen bir harman... Pazar standart kalitesinden yüksek kalitede olan bu özel kavrulmuş “tek harman”ı sunan illy harmanına çekirdek ve öğütülmüş kahve

olarak ulaşmak mümkün. Bunun yanında tek kullanım için hazırlanmış monodose sistemler de illy’nin ürün çeşitleri arasında… İlly, Easy Serving Espresso (E.S.E pods) sistemini çekirdek kahve kullandığı bütün makinelerde kullanıyor. Patenti illy’de olan pods sistemlerinin daha da geliştirilerek HORECA için uygun hale getirildiği monodose sistemlerdir. Orta kavrulmuş ve kafeinsiz çeşidi bulunan E.S.E. pods’ların 1 kolisinde 18 pod’dan oluşan 12 paket, toplamda 216 pod bulunuyor ve raf ömrü 24 ay.


“illy tadının mükemmelliği, kahveyi hazırlamada kullanılan ekipman ve aksesuarlarına da yansıyor. Böylece ortaya sıradan olmayan, çok özel bir deneyimi tatmamıza imkan veriyor. Güzellik, bizim markamızın kişiliğini, değerlerini ifade eden, mükemmelliğin en yüce temsilcisidir. illy’ e göre güzellik, sanat olarak cisimleniyor. Bize duyguları ve özel olanı gösteriyor.”

TOZ KAHVEDE FARKI, MİKTARI Kahve seçiminde en önemli noktalardan biri, tüketim oranı. Günlük tüketimi 40 fincanı geçmeyen noktalarda, kahvenin taze kalması ve aromasını koruması adına kapsül kahve kullanımı önerilir. Kapsül kahveler her biri 7 gr’lık öğütülmüş kahveden hazırlanan tek kullanımlık sistemlerdir ve her kapsülde aynı tadı ve kaliteyi yakalamak adına geliştirilmiştir. Diğer yandan sirkülasyonun yoğun olduğu bölgelerde de kullanım kolaylığı ve tüketim kontrolü açısından müşteriye kolaylık sağlamaktadır. Genel kullanım oranının aksine, filtre kahve yapımında kullanılan toz kahve miktarı, illy’de yarı yarıya daha azdır. Örneğin 1,5 lt’lik bir podu demlemek için genel kullanım miktarı ortalama 75-95 gr. toz kahvedir. Fakat aynı ölçüdeki pod, illy orta kavrulmuş toz kahve ile 45-55 gr., illy koyu kavrulmuş toz kahve ile de 35-45 gr. kahve ile demlenmektedir.


54

DOSYA

K A H VE

MÜKEMMEL ESPRESSO’YA ÖZEL TASARIMLI FİNCANLAR Tüketimin yapıldığı her alanda, fincanda mükemmel olanı sunmak için neler gereklidir? Bunun mümkün olabilmesi için mükemmel kahvenin olması yeterli değildir. Mükemmel kahvenin yanı sıra onun hazırlanmasında, düzenlenmesinde ve servisinde payı bulunan her ekipmanın mükemmel olması gerekmektedir. İlly, mükemmel bir espressonun kendine has, estetik bir sunumla daha zenginleşeceği fikrinden hareketle kendi fincan tasarımını da oluşturmuş güçlü bir marka. Bir sanat aşığı olan Francesco İlly, iki büyük tutkusunun bir arada olmasını düşlüyor. Espresso fincanlarını dekore edilmesi fikri doğuyor. Böylece de espresso ve sanatın iç içe olduğu ilk kahve fincanlarını 1992’de Matteo Thun dekore ediyor. Günümüzün ünlü sanatçıları tarafından tasarlanan illy koleksiyon fincanlarının imzalanıp, numaralandırılmasına da 1993’de başlanıyor. Koleksiyon fincanları, her sene dünyanın önde gelen sanatçıları tarafından dizayn edilirken, genç sanatçılara da bu alanda bir şans veriliyor. Bu sayede genç sanatçılarda teşvik edilmiş oluyorlar. Her sene, ortalama 2 koleksiyon fincanı üretiliyor. Bu fincanlar imzalı, numaralı ve sınırlı sayıda oluyorlar. Bugüne kadar pek çok ünlü isim koleksiyon fincanlarını dizayn etmiştir.



56

DOSYA

K A H VE

Makpa Dış Ticaret Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sözmen

“Gruppo Cimbali’nin bir parçasıyız” “Üzerinde köpüğün k’sı olmayan kahveler önüme geliyor. Biliyorum, makine zayıf, ayarı bozuk ya da yapan da iş yok! Hatta benim makinemle bile bunu yapıyorlar”.

T

ürkiye otel ve restoran pazarında “kahve” denilince ilk akla gelen isimlerden biri, Ali Sözmen. Türkiye’yi bundan 30 yıl önce La Cimbali kahve makinesi ile beraber ilk defa espresso ve filtre kahve ile tanıştıran duayen isim… Söz konusu kahve olunca, hem firmanın uzun yıllara dayanan mümessil kimliğini hem de kahveyle ilgili leb-i derya deneyimini konuşmak üzere, Dış Ticaret Yönetim Kurulu Başkanı Ali Sözmen’i İstanbul’daki showrroom’unda ziyaret ettik. Bakın Ali Sözmen kahve sektörüne dair bize neler anlattı…

Ali Bey, Horeca sektöründe “kahve” ile özdeşleşebilecek duayen isimlerden birisiniz. Bize biraz Türkiye’de kahvenin geçmişinden bugüne geçen yolculuğundan bahseder misiniz? Türkiye kahve pazarına nasıl bir süreçten geçerek entegre oldu? Türkiye’de kahve serüveni aslen turizm teşvikleri ile başlar. Bundan 25-30 yıl öncesinden bahsediyorum.

Turizm teşvikleriyle gelen yabancı işletmeciler beraberinde çok sayıda yabancı turisti de ülkeye getirdiler. Onlar da yeme&içme kültürlerini tabii. Espresso ve filtre kahvelerin içecek kültürümüzde Türk Kahvesi ve çay kadar önemli bir yer edinmeye başladığı yıllardır, o yıllar… Önce çekirdeğini getirdik, kavurduk; sonra bununla da kalmayıp makine ve tüm aksesuarlarını ülkeye getirdik.

Bu yolculukta Makpa Dış Ticaret nasıl yol aldı? La Cimbali ile ilk tanışıklığınız ne zaman ve nasıl gerçekleşti? Tabii turizmde turist sayısı artmaya başladığı zaman artan taleple birlikte arz da doğdu. İşte Makpa olarak biz ilk o zaman devreye girdik. Ben o vakitler farklı


konularda iş yapmak üzere sıklıkla İtalya’ya seyahat ediyordum. Onların içecek alışkanlıkları başka tabii. Bizim gibi yemekten sonra çay ya da Türk Kahvesi içilmiyor. Ya espresso içiyorsunuz ya da filtre kahve. Bizim Türk Kahve’mize çok benziyor. Lezzetli de çok… O zaman, “Bu lezzeti ben de daha fazla ülkem insanlarıyla tanıştırmak istiyorum” diyerek, La Cimbali’ye gittim. Dünyanın en iyi markasını sorduğumda orayı tavsiye etmişlerdi bana ve bir şekilde başladık. Beni İlk espresso makinemi buraya getirdiğim zaman birçok işletmeci ne olduğunu dahi bilmiyordu. Hatta “Bu makine nedir?” diye soranlar bile vardı. 25 yıl önce Hilton İstanbul’un, Sheraton’un ilk açıldığı dönemlerden söz ediyorum.

Kahve yolculuğunda geride bıraktığımız 25-30 yılın ardından Türkiye’de kahve ve kahve makineleri pazarında neler yaşanıyor? İthal makine pazarının büyüklüğü ve Makpa Dış Ticaret’in mevcut pazardaki payı nedir? Bu konuda istatistiki bilgiler vermek çok zor. Öyle ki, bazı verilere baktığımız zaman karşımıza ev tipi ürünler de çıkıyor. Yine de şöyle söyleyebilirim, biz Makpa olarak bu pazarın yaklaşık yüzde 70-80’inini tutan bir firmayız. Bugüne kadar Türk piyasasına La Cimbali’nin endüstriyel tipte yaklaşık yılda 700-800 farklı tipte makinesini getirdik. Bu klasmanda diğer firmaların getirdikleri sayı tahmin ediyorum, 300-400 civarıdır.

Dünyanın en iyi markası demişken, sizin ağzınızdan La Cimbali’yi ayrıcalıklı kılan özelliklerini öğrenebilir miyiz? Markayı bu kadar iddialı kılan özellikleri nelerdir? La Cimbali, dünyada bir numaralı espresso ve filtre kahve makinesi üreticisi olarak bilinir. İddiası neresinde derseniz, espresso makineleri içinde La Cimbali, sektöre çok önceden girmiş bir müessese olmanın avantajını çok iyi kullanmış bir markadır. Kendi sektöründe hem bir duayen hem zaman içinde inovatif gelişimini başarıyla sürdürmeyi bilen, teknolojiye ve ArGe yatırımlarına değer veren bir marka olmuştur. La Cimbali’nin kahve makineleri pazarındaki en büyük etkisi, teknik özellikleri ve donanımıdır da. Makinenin ısı kontrollerindeki başarısı ve kahvenin basınçla aromasının en iyi şekilde alınması onu diğerlerinden

farklı kılar. Onun dışında La Cimbali’de aynı kahveden 7-8 ayrı tatta ürün çıkarmanız da mümkündür. Bunlara ilave bilgi olarak, La Cimbali, bundan 8-10 yıl önce İtalya’da çok meşhur olan Faema firmasını da bünyesine kattı. Faema, Gruppo Cimbali’ye sonradan dahil olmuş, bir o kadar kaliteli bir üründür. Ben her iki marka arasında çok fark göremiyorum, ikisi de aynı özelliklere sahip makineler. Firma, bu iki en iyi markayı “Gruppo Cimbali” adıyla bünyesinde toplayarak dünyadaki gücünü ikiye katladı. Dünyada La Cimbali gibi İsviçre ve Almanya gibi ülkelerde de üretici firmalar var ama La Cimbali, özellikle kollu makineler olarak tabir ettiğimiz geleneksel kahve makineleri üretiminde sektörün en önemli markalarından biri olarak kabul ediliyor. Biz La Cimbali’yi 25-30 yıl önce başlattık ve çok yol aldık. Nasıl ki, Türkiye’de kahve deyince aklımıza Nescafe geliyorsa, kahve makinesi deyince de La Cimbali geliyor. La Cimbali, sadece ürünün sahip olduğu özellikleri ile değil, aynı zamanda satış sonrası servis, bakım olanakları ile de öne çıkan bir marka. Biz Makpa olarak, müşterilerimize yılda iki defa İtalyan teknik müdürleriyle teknik servis eğitimleri veriyoruz. Aynı zamanda servis ve bakım ağını da iyi kurduğumuzu da söylemeliyim.

Dile kolay, La Cimbali ile Türkiye pazarında 30 koca yılı geride bırakmışsınız. İtalyan markası ile aranızda ne tür bir bağ var, marka sizin için neyi ifade ediyor? La Cimbali’nin Türkiye’deki tek temsilcisiyiz. Türkiye’de S2000


58

DOSYA

K A H VE

ve MYCO olmak üzere iki ana bayii ile çalışıyoruz. Biz Makpa olarak La Cimbali’nin bir parçasıyız artık, kendimizi mümessili olarak görmüyoruz.

Makpa Dış Ticaret, La Cimbali’yi böyle görüyor. Peki Türkiye pazarındaki diğer firmalara yaklaşımı nasıldır? Piyasadaki diğer kahve üreticileri ve makine ithalatçıları ile aranızda ne tür bir ilişki var? Bizim kapımız herkese açık, öncelikle bunu ifade edeyim. Piyasada çok sayıda kahve üreticisi ve kahve ithalatçısı var ve kahvelerini showroom’umuza getirir. Biz firma olarak kahve çekirdeği getiren firmalarla organik bağlantı kurmayız. En iyi makinelerde kahvelerini deneriz, kendi fikirlerimizi de söyleriz tabii. Fakat hepsine eşit uzaklıkta durmaya da ayrıca özen gösteririz. Kahve üreticisi ya da ithalatçısı hepsi bizim dostumuz… Biz burayı sektör için bir okul olarak görür, isteyen herkese kapımızı açarız. Faema’yı da aynen bu şekilde yapmak istiyoruz. İnoksan, Faema’nın ana bayiliğini eskiden beri sürdürüyordu. Şu an görüşme halinde olduğumuz bir - iki firma adayımız daha var.

Peki kahve makineleri sektörüne dair ne tür değerlendirmeler yapmak istersiniz? Kahve sektörü özellikle Türk pazarına yabancı işletmecilerin girmesiyle beraber çok değişti dedik. Son dönemde açılan Starbucks ve Cafe Nero gibi uluslararası markalar bunun güzel iki örneği. Bunlar gibi firmalar Türkiye’de özellikle yeni nesile kahveyi sevdirmeye başladılar. Şu an neredeyse her yerde bir coffe shop’a rastlıyoruz. Bunun yanında pazarda “Kahve Dünyası” gibi yerli Türk kahve markaları da öne çıktı ve ben kendilerini çok başarılı buluyorum. O kadar ki, marka diğer yabancı kahve markalarıyla kafa tutacak bir noktaya geldi, yurt dışında bile şube açtılar. Demek ki bu sektörde çok ciddi gelişmeler oluyor. Eminim ki, sektör bu şekilde gelişmeye devam ettikçe kahveden zevk alanların sayısı da artacak. Son birkaç yıldır ülkemizin büyükşehirlerinde bu gelişim başladı ve bütün Türkiye sathına yayılıyor. Son zamanlarda alışveriş merkezlerinde coffe shop açmak moda oldu

adeta. Bilhassa genç nesilin olduğu noktalarda bu gelişim daha hızlı gerçekleşiyor ve ben bu gelişim tablosundan da son derece memnuniyet duyuyorum.

İYİ BİR KAHVEYİ KÖTÜ MAKİNEYLE ÖLDÜRENLER VAR! Ancak, bu gelişmelere paralel olarak sektörde benim yanlış gördüğüm bazı noktalar var. Piyasada birtakım kahve firmalarının kahve karşılığı firmalara makine verdiğini görüyoruz. Doğal olarak bedavaya getirilen bu makinelerin kalitesi de düşük oluyor. Bizden de böyle zaman zaman alanlar oluyor ama onlarda sayı az. Ucuz kahve makinesi işletme için bence her anlamda zarar. Çünkü senin iyi bir kahve makinenden çıkacak kahvenin kalitesi çok daha iyi olurken, sen kendi kahveni kötü bir makineyle öldürüyorsun. Kahvecilere “İllaki bir kahve makinesini bedava almak için uğraşmayın, kahveciye bağlı olmayın” diyorum, sen niye makine veriyorsun? Neticede verdiğin makine senin kahveni öldürüyor. Ben bunu da bir türlü anlatamadım. Ben birçok yerde kahveyi geri gönderiyorum. Getiriyorlar, kahvenin üstünde köpüğü bile yok! “Bu ne biçim kahve” diyorum, tekrar yapıyor, getiriyor. Biliyorum ki, makine zayıf, ayarı bozuk ya da yapan da iş yok! Üzerinde köpüğün k’sı olmayan kahveler görüyorum. Hatta benim La Cimbali makinemle bile bunu yapabiliyorlar. Kahvenin iyi çıkmasında kalitesi ve makine seçimi kadar yapan da çok önemli. Neticede her işin bir ustası, bir ritüeli var. Barista, muhakkak surette kahveye kendinden bir şeyler katandır. Elin, maharetin, bilginin kattıklarından bahsediyorum. Aksi halde kahve el emeği, göz nuru, bilginin aktarılmadığı bir şey olup çıkar…

Bu konuda işletmelerin ve baristalara yönelik eğitimler veriyor musunuz? Öncelikle şunu söyleyeyim, işletmelerdeki bilinç düzeyi yeterli seviyede değil. Olanlar var ama az. Benim gibi kahveyi geri gönderen kaç kişi vardır bilmiyorum. Barista eğitimlerine gelince, çevremizden arkadaşlarımız, müşterilerimiz ya da talep edenler olunca kendi içimizdeki baristaları göndererek eğitim veriyoruz.



60

DOSYA

K A H VE

“En iyi” espresso makinesi: İsviçre’nin en prestijli kahve makinesi markası Jura; yüksek teknolojiye sahip yenilikçi ve ödüllü cihazları ile HORECA pazarının da lideri! Üretim deneyimini profesyonel gastronomi dünyasına da taşıyan İsviçreli markanın Türkiye’deki satış ve pazarlaması Alman Hack Endüstriyel Temsilcilik tarafından yapılıyor.

1

931’den bu yana yenilikçi ve üst düzey cihazlar üreten Jura, aynı zamanda otomatik espressokahve makinelerinin öncüsü olarak tanınıyor. Sektöre büyük katkılar sağlayan şirket, deneyimlerini ve bilgilerini kullanarak ofisler ve gıda hizmet sektörü için profesyonel cihazlar geliştirmeye devam ediyor. Geleneksel İsviçre markası olmasına karşın

günümüzde global bir oyuncu rolünü üstlenen Jura çalışmalarını, ana ofisi İsviçre’nin Niederbuchsiten şehrinde sürdürüyor. Bununla birlikte Almanya, Avusturya, Hollanda, ABD, İngiltere ve Güney Doğu Asya’da kendi satış organizasyonları ve ortak girişimler tarafından temsil ediliyor. Şirket dünyanın birçok yerinde pazara yakın işbirliği içinde olduğu distribütörleri ile giriyor. Jura’nın Türkiye distribütörlüğü ise Alman Hack Endüstriyel Temsilcilik Ltd. Şti. tarafından yapılıyor.

JURA’NIN EN İYİ 10 PAZARI Jura’nın 2012 yılında „en iyi pazarı“ Avrupa kıtasında markasını ilk kez duyurduğu Almanca konuşulan ülkelerdi. Ancak marka son zamanlarda ABD, Rusya ve Avustralya gibi ülkelerde büyüme kaydediyor. Bununla birlikte dev bir pazar olmasına rağmen kahve kültürü daha az olan Çin’de de belirgin bir yükseliş göze çarpıyor. Fransa ise dünya çapında espresso makineleri için 1 numaralı pazar konumunu koruyor. Jura otomatik kahve makineleri Fransa’da potansiyel pazarını geliştirmeye çalışıyor. Jura’nın 2013 yılı verilerinde Türkiye’nin ilerleyişini ve birinci sıraya yerleştiğini görmek münkün. Bugün Jura dünya genelinde 11 bin satış noktasında temsil ediliyor.


PREMIUM MARKA OLMAK Jura Türkiye Sorumlusu Christian Seggini, “Premium marka olan Jura’da kahve tutkunlarına her zaman en seçkin hizmet sunulur,“ diyor ürün lansmanı sunumunu yaparken. Bu seçkin hizmet, “mükemmel kahve“, “kahve çeşitliliği“, “hız ve kullanım kolaylığı“, “huzur“, “hizmet desteği“, “yaşam tarzı“ gibi önemli başlıklarını da kapsıyor. Seggini’ye göre, premium ve süper premium segment tüketiciler sadece rasyonel değil aynı zamanda duygusal ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir ürün arayışındalar. Jura müşterileri satın aldıkları ürünlerle aynı zamanda “kim olduklarını” da tanımlamış oluyorlar. Premium marka olmanın basamakları arasında “tasarım” ilk sırada bulunuyor. Jura, iyi bir tadın anahtarını tasarım olarak nitelendiriyor. Bununla birlikte tasarım, Jura’nın başarısındaki en büyük faktörlerden birisi. Christian Seggini de tasarımın ürünlerde ilk beğeni algısı olduğunun altını çiziyor. “Tasarım, çok önemli bir duygusal tetikleyicidir. Jura tasarımcıları için anahtar tema, fonksiyon ve form entegrasyonu ile sadelik ve stilin birleşmesinden oluşmaktadır. Ve en önemlisi Jura kahve makineleri ‘bir yaşam tarzı’ ve ‘değerler bütünü olarak’ sizi yansıtmaktadır.”

TEK DOKUNUŞ İLE KAHVENİZ HAZIR Jura, 2005 yılında seçkin kahve tutkunlarının beğenisine sunduğu buluşu “Tek Dokunuş Teknoloji”si Impressa Z5 ile yoğun bir ilgi gördü. Her yıl yirmi bin adetin üzerinde satılan Impressa Z-Line, kaliteyi yaşam tarzı haline getirenler için özel bir prestij sembolü olmaya devam ediyor. Yeni Impressa Z9 One Touch ile lüks ve gösterişli tasarım geleneğini sürdüren Jura, bu keyifli özelliklerini üstün teknolojiyle birleştiriyor. Uzun bardaklar ve fincanlar için yükseklik ayarlı cappuccino aparatına sahip olan Impressa Z9 One Touch’da kahve aparatının yüksekliği de ayarlanabiliyor. Genişlik ayarının hemen yanında ise sıcak su ağzı yer alıyor. Impressa Z9, öğütücü ayarlama düğmesi ve öğütülmüş kahve için

tozu boşaltma oluğu gibi birtakım kullanım kolaylıkları da sunuyor. Bununla birlikte kullanıcı son derece konforlu olan renkli ekranda bilgi takibi yapılabiliyor. Impressa Z9 One Touch’un en önemli özelliğini ise nokta kahve speyalitesinin kalitesi oluşturuyor. Biri buhar, diğeri kahve için olan iki ısıtma sistemiyle her zaman ve her yerde istediğiniz kahveyi hazırlamanız mümkün. Yeni bir aroma öğütücüsüne sahip olan Z9, en kısa sürede tam öğütülmüş kahvenin hazır olmasını sağlıyor. Tüm bu işlemler sırasında şık ekranı sayesinde kahvenin hazırlık ayar ve aşamalarını görebiliyorsunuz. Üstün köpük teknolojisine sahip olan Z9, kahvenize krema kıvamında yoğun süt köpüğü katıyor. Tüm bunlarla birlikte fincan aydınlatma seti ile hazırladığınız ürünler özel bir ışık tarafından aydınlatılıyor. Z9 ile mükemmel bir cappucino, ristretto ya da espresso kahve içebilir, döner düğmeyi çevirerek istediğiniz bütün kahve çeşitlerini hazırlayabilirsiniz.


62 RED DOT TASARIM ÖDÜLLÜ; JURA IMPRESSA F8

İYİ BARİSTA OLMAK!

“Olağanüstü Kalite” ve “Çığır Açan Tasarım” dallarında Red Dot Tasarım Ödülü’nü (Red Dot Award Best of The Best) kazanan Jura Otomatik Kahve Makinesi Impressa F8 TFT, uluslararası tasarım liderleri arasındaki yerini aldı. Dünyanın en saygın tasarım yarışmalarından biri olan Red Dot Award’a bu yıl 53 ülkeden 4815 aday ürün katıldı. Bu üst düzey ödülü 2014 katılımcıları arasında kazanma oranı %1,5. Dünyaca ünlü Red Dot Desing Award amblemi, markanın uluslararası düzeyde üstün kaliteye sahip olduğu anlamına geliyor. Aday ürünler jüri üyeleri tarafından tasarım, inovasyon, işlevsellik, ergonomi, ekolojik uyumluluk ve dayanıklılık kategorilerinde değerlendiriliyor. Red Dot Tasarım Ödülü’nün kurucusu ve CEO’su Prof. Peter Zec, ödül için karar verme sürecini şöyle anlatıyor: “Jüriler ödül için ‘sadece’ en iyi ürünleri seçer. Bu durum Red Dot’a aday ürünlerin yüzdesini yansıtır ki bu oran diğer uluslararası tasarım ödüllerine göre çok düşüktür. Böylece ödül gerçek sahiplerini bulur.”

ÇOK ÖDÜLLÜ TASARIM Red Dot jüri üyelerini yüksek kaliteli malzemesi, hassas işçiliği ve zarif Piano Black görüntüsüyle etkileyen Impressa F8 TFT birçok ödülüyle göz kamaştırıyor. TFT renkli display ekranı ile Impressa kompakt sınıfının ilk ürünü olan Impressa F8 TFT, bu yıl çok sayıda ödül kazandı. Impressa F8 TFT’nin yeni ödülleri arasında kahve makinesi okurlarının tercih ettiği dergiler Guter Rat ve ETM Testmagazin’in “en iyi performans” ödülleri de var.

EN İYİ KAHVE ÇEŞİTLERİ TFT RENKLİ DISPLAY EKRANDA Red Dot Tasarım Ödülü’ne sahip olan Impressa F8 ile on iki özel Latte Macchiato ve birçok farklı tatta kahve türü hazırlayabilirsiniz. Patentli demleme ünitesi ile Impressa F8, günün her anında damak zevkinize uygun lezzette aromatik kahveler sunuyor. Tek yapmanız gereken Rotary anahtarını çevirmek ve display ekrandaki programlardan birini seçerek tek bir tuşa dokunmak. Cappucino, ristretto ya da espresso ve diğer tüm favori kahveleriniz birkaç dakika içinde hazır!

İLERİ TEKNOLOJİ Bir kahve makinesinin teknik detaylarında aroma tadı ile öğütücü çok önemlidir. Doğal dolgunluğa sahip olan kahve çekirdekleri aroma kalitesini belirler. Nazik öğütücü ise kahvenin hazırlık aşamasında nefis tadın oluşmasına etki eder. Bir diğer önemli nokta sıcak sudur. Inovatif Latte Macchiato sistemi steam özelliği ile -suyun- sütün ısıtılmasını ya da köpürtülmesini sağlıyor. Böylece entegre ince köpük teknolojisi kahvenize krema kıvamında yoğun süt köpüğü katıyor.

“İyi bir barista olmak için her şeyden önce kahveyi sevmek ve kahve hazırlamaktan keyif almak gerekir,” diyor Cenk Turna. Kahve uzmanı Drip Coffeeist’in baristalarından biri olan Turna, kahve hakkında bilmek istediğiniz ne var ne yoksa hepsini “Drip Coffee”de gözler önüne seriyor. “Barista olmak” hakkındaki sorumuza da kahve kültürünün tüm izleklerinden yola çıkarak cevap veriyor: “İyi bir barista kullandığı ekipmanı –kahve makinesi-değirmen-demleme üniteleri v.d.- iyi tanımak ve dünyadaki gelişmeleri de takip etmek ve elbette uygulamak zorundadır. Tüm bunlar ‘iyi barista” olmanın püf noktasıdır. Az önce de söylediğim gibi en önemlisi de kahveyi iyi tanımalısınız. Hangi kavurma derecesinin hangi kahve demleme yöntemine uygun olduğunu bilmek büyük önem taşır” diyor. Cenk Bey, ‘iyi bir kahve’ hakkında da birtakım ipuçları veriyor: “İyi bir kahve önce göze ve buruna hitap edebilmeli… Bu da fincandaki espresso kremasının yoğun kokusu kahvenin karakterini yansıtabiliyor olmalı, anlamına geliyor. Kahve içildiğinde yoğun karakteristik tatları hissedilmeli… Örneğin Ethiopian Yirgacheffee Coffee kullanılıyorsa kahveyi içen, bu kahvenin kendine has ekşi ve meyve tatlarını alabilmeli…” Bütün bunlar öncelikle iyi kahve kullanmak ve ardından da iyi bir baristanın o kahveyi doğru olarak işlemesi ile gerçekleşiyor. Türkiye’de en büyük tüketim oranı hala instant kahveler olsa da çekirdek pazarının da hızla büyüdüğünü düşünüyor Cenk Turna. “Sektöre giren yeni ve nitelikli çekirdek ithalatçıları ve bu nitelikli çekirdekleri kullanan ve özel kahveler sunan cafeler artıkça tüketici de daha iyisi denemek ve seçmek şansına sahip olacak. Ticari olarak ise Türkiye’de daha neredeyse yolun başında olan bu sektör hızla büyümeye devam edecektir.”



64

DOSYA

K A H VE

142 yıllık geleneksel ustalık

Kurukahveci Mehmet Efendi… Bol köpüklü nefis Türk kahvesiyle 142 yıldır geleneksel ustalığını damaklarda konuşturan Kurukahveci Mehmet Efendi, bugün 35’i aşkın ülkede milyonlarca kahve severi Türk kahvesiyle buluşturuyor.

K

ahve severlere her bir yudumunda ayrı bir keyif yaşatan vazgeçilmez bir tutkudur, Türk Kahvesi. Türklerin dünyaya armağan ettiği en nadide tatlardan biridir belki de. Dünya çapında Türk kahvesi denince ilk akla gelen marka ise, hiç şüphesiz Kurukahveci Mehmet Efendi’dir. 1871 yılından bu yana, kahve üretimine bir sanat gibi yaklaşan ve bu zanaatı beraberindeki ustalık, bilgi, tecrübe ve inceliklerle babadan oğula, ustadan çırağa başarıyla aktaran Türk kahvesinin en büyük temsilcisi, kalitesi hiç değişmeyen, bol köpüklü nefis Türk kahvesiyle, genç, yaşlı herkese vazgeçilmez bir keyif sunuyor.

HİKAYESİ, BAHARAT VE ÇİĞ KAHVE DÜKKANINDA BAŞLIYOR Kurukahveci Mehmet Efendi’nin 142 yıllık başarı hikayesi ilk babasının baharat ve çiğ kahve satan dükkânında çalışmasıyla başlar. Mehmet Efendi, 1871


Kurukahveci Mehmet Efendi markasının 2006 yılında tamamlanan, Mimar Haydar Karabey’in projelendirdiği Dudullu’daki yeni yönetim binası; 70 yıl öncenin art deco anlayışına dayalı yapı kimliğiyle ilişki kurularak tasarlandı. Bünyesinde yer alan üretim tesisi ise dünyanın en modern ilk le kahve tesisi arasında gösteriliyor. yılında işin başına geçer, o zamana kadar çiğ çekirdek olarak sattıkları kahveyi, “kavrulmuş”, “öğütülmüş” ve “paketlenmiş” olarak İstanbulluların damak zevklerine sunar. İstanbul Tahmis Sokak’ta taze kavrulmuş, mis gibi kahvenin kokusu tüm hoşluğuyla çevreye yayılır… Ve Mehmet Efendi’nin namı kısa sürede “Kuru kahveci Mehmet Efendi” olarak yayılır. 1931 yılındaki vefatının ardından, oğulları Hasan Selahattin, Hulusi ve Ahmet Rıza Beyler baba mesleğini sürdürür. Aile 1934 yılında “Kurukahveci” soyadını alır.

BİR TÜRK KAHVESİ DÜNYAYA AÇILIYOR Mehmet Efendi’nin büyük oğlu Hasan Selahattin, (1897-1944) Türklerin dünyaya armağan ettiği Türk kahvesini ve kahve kültürünü dünyaya da tanıtmak için ilk adımı atar. Toplu üretimler ise Hulusi Bey (1904-1934) zamanında dönemin gelişen teknolojisinden


66

DOSYA

K A H VE

yararlanarak başlatılır. Kendisi ayrıca; İstanbul Tahmis Sokaktaki dükkânın yerine, dönemin ünlü mimarı Zühtü Başar’a, günümüzde de kullanılan “art deco” tarzındaki yeni ve modern binayı inşa ettirir. Ardından, İstiklal Caddesi’ndeki yeni şube hizmete girer. Hulusi Bey’den sonra yönetimi yurt dışında eğitim gören en küçük kardeşi Ahmet Rıza Kurukahveci devralır. (1912-1985) Firmanın çağdaşlaşması adına en önemli adımlar onun zamanında atılır. 80 yıldır insanların zihninde yer eden, değerinden hiçbir şey kaybetmeden günümüzde de kullanılan logo hazırlatılır. Kurukahveci Mehmet Efendi tarihinde yurt dışından getirtilen otomobillerle İstanbul dışına hizmet veren perakende dağıtım ağı; oğulların, dede ve babalarının “yenilikçilik” geleneğini sahiplendiğinin bir göstergesi olmuştur.

Üretilen kahvenin kalitesi 1930’Iu yıllarda Türkiye ve Fransa’da alınan ödüllerle tescillendi. Kuru kahveci Mehmet Efendi uzun yıllardır yurt içi ve yurt dışındaki çeşitli fuar ve festivallerde katılımcı ve konuklara Türk kahvesi sunarak, kültür elçiliği görevini dün gibi bugün de sürdürüyor.

KOLTUĞA DÖRDÜNCÜ KUŞAK TORUNLAR GEÇER Ahmet Rıza Bey’in vefatından sonra koltuğu üçüncü ve dördüncü kuşaktan torunları markanın yönetimini devralır. Mehmet Efendi’nin kahve öğüttüğü dibeklerin bir asır sonra geliştirilmesiyle ortaya çıkan yeni kahve makineleri, Kurukahveci Mehmet Efendi’yi, sürekli büyüyen ve milyonlarca kahve severi Türk kahvesiyle buluşturan bir marka haline getirir. Bugün Türkiye, Amerika, Rusya, Fransa ve Yeni Zelanda başta olmak üzere dünyada 35’i aşkın ülkeye Türk kahvesi ihracatı yapan şirket; geleneksel üretimin modern teknolojiyle, tecrübenin ise inovasyon ve kaliteyle birleştiği, 142 yıllık başarı hikâyesini devam ettiriyor. Kurukahveci Mehmet Efendi, hızla geçen zamanda hayatı yaşanmaya değer kılan anların tadına varmak isteyenler için hazırladığı, kalitesi hiç değişmeyen, bol köpüklü nefis Türk kahvesiyle vazgeçilmez bir keyif sunuyor. Mutluluk, muhabbet, paylaşım, samimiyet ve 142 yıllık hatırla...

GELENEKSEL USTALIK Kahve üretiminde, çiğ çekirdeği satın almadan harmanlamaya, kavurmadan öğütmeye ve paketlemeye kadar her aşama; ayrı bir ustalık, bilgi, tecrübe, birikim ve incelik ister. En iyi kalitede kahve çekirdeklerini seçebilmek için mükemmeliyetçilik; dengeli bir harman yaratabilmek için sabır; doğru öğütme için titizlik gerekir. Uzun yılların tecrübesiyle

ulaşılan çok özel formüller nesilden nesile aktarılır. Kurukahveci Mehmet Efendi’nin başta Türk kahvesi olmak üzere, espresso ve filtre kahve çeşitleri, özenle seçilen yüksek kalitede Arabica türü çekirdeklerden üretilir. Çekirdeğin yöreye özgü aromasını ortaya çıkarmak için, özel tasarım kavurma makineleri kullanılır. Bu makinelerde yapılan işlem sırasında kahvenin kalitesi ve performansı en üst seviyeye çıkar, böylece en ideal harman ve arama profili oluşturulur. Geleneksel ustalık ve titizlikle, ileri teknoloji kullanılarak öğütülen ve paketlenen kahveler, özel ambalajları sayesinde aroma ve tazeliğini iki yıl boyunca korur.

KALİTELİ VE NEFİS TÜRK KAHVESİNİN SİMGESİ Kurukahveci Mehmet Efendi markası, tüketiciler için “kaliteli ve nefis Türk kahvesi” ni sembolize ediyor. “Tüm kahve severleri ürettiği nefis Türk kahvesi ile buluşturmak ve kaliteden ödün vermeden tüm dünyada geniş kitlelere Türk kahvesini tanıtmak” misyonuyla yoluna devam eden şirket; üretim sürecinde geliştirdiği özel teknoloji ve metotlar, kalite için yaptığı yatırım ve araştırmalarla, Türk kahvesinin farkını ve üstünlüğünü ortaya koyuyor.



68

DOSYA

Hotello’dan yeni ürün

K A H VE

Franke “FoamMaster” FM800 Hotello distribütörlüğü ile Türkiye kahve pazarına getirilen Franke’nin yeni ürünü Franke FoamMaster FM800 en yeni otomatik kahve makinası ile profesyonel kahve dünyasına yeni standartlar getiriyor.

M

odern görünümü, piyona siyahı rengi ve zarif tasarımı ile gerçek bir görsel zevk yaşatan “FoamMaster” FM800 dokunmatik içecek menü programı ile hayalinizdeki kahveyi yapmanızı sağlıyor. Dokunmatik işletim sistemi sayesinde ürünlerde; kahve çeşitlerini, içeriklerini, değiştirebilir ayarlarla aroma şuruplu, soğuk, sıcak, multi fonksiyonel şuruplu latte yaparken buhar ve su çubuğu aynı anda kullanılabilir. Kahve ağzının otomatik olarak bardağa göre ayarlanabilir olması ve bardak sensörü seçeneği avantaj sağlar. Arıza kayıtları, kapı açma kapama gibi işlevleri kayıt eder. Dört farklı işletim modu seçeneği ile kişiselleştirilmiş ürün resimleri eklenebilir ve reklam mesajları yüklenebilir.

ÖDÜLLÜ TASARIM Hotello distribütörlüğü ile Türkiye kahve pazarına getirilen Franke’nin yeni ürünü Franke FoamMaster FM800 en yeni otomatik kahve makinası, “Red Dot Design Award 2014” tasarım ödülünün yanı sıra Chicago’da NRA’ya ve Stuttgart Intergatra Inovasyon ödülünün de sahibi.

ÜÇ FARKLI ÖLÇÜDE AYARLANABİLİR Sıcak, soğuk kahve seçenekleri ve ürün seçeneklerinde 3 farklı ölçüde ayarlama sağlanabilir. Önem derecelerine göre renklendirilmiş özel bilgilendirme balonları sayesinde hangi ürününüzün azaldığını ekrandan rahatça takip edebilirsiniz. Bir düğmeye dokunarak “barista” kalitesinde köpüklü süt FM800 ile mükemmel Latte Macchiato veya Cappuccino yaparken, aynı ürün için sıcak-soğuk arasında değişen sıcaklıklarda farklı süt kıvamları üretebilir. Art arda gelen siparişleriler için çilekli espresso, sütlü ürünler sırayla otomatik olarak hızlı bir şekilde hazırlanır. Üç farklı değirmen, tek, iki ve sıcak çikolata için mixing bölümü ya da granül çikolata haznesi ve üç şişe aroma şurup bağlantısı yapılabilir. Sütlü ürünler için 12 litre kapasiteli +4ºC soğutma ünitesi vardır. Dokunmatik kişiselleştirilebilir kahve kartları kolay seçim yapılmasını sağlar.

TEMİZLİK VE BAKIMDA RAKİPSİZ Düz menü, Barista menüsü, self servis ya da non-self servis seçenekleri olan makinanın basit ve kolay temizliği sayesine zaman kazancı sağlar. Temizlik ve bakım konusunda rakipsiz olan FM800 kanıtlanmış Clean + akıllı sistemi kısa sürede kusursuz ve kolay temizlik sağlar. FoamMaster’da HACCP uygunluğu da sağlanabilir. Müşterilerinize cazip, sınırsız ve benzersiz görseller ile kahveleri FM800’ün 10.4 inç dokunmatik ekranı ile hazırlayabilirsiniz. Bu çok yönlü özel kahve makinasını daha yakından tanımak ve mükemmel lezzetleri tatmak isteyenler için Hotello, Dolapdere mağazasında demo günleri düzenliyor.



70

DOSYA

K A H VE

Kiva Han iddia ediyor:

“Espresso’da bizden iyisi yok!” O yalnızca bir kahve ya da makine ithalatçısı değil, aynı zamanda kahve dünyasına televizyon programları, yarışmaları ve barista eğitimleri ile de destek veren gerçek bir kahve gönüllüsü… Dünyanın bilinen ilk kahve evi Kiva Han, 2007 yılından bu yana Özen Demircioğlu’nun faaliyetleriyle Türkiye’de kahve konusundaki deneyimini ve uzmanlığını meraklılarıyla paylaşıyor.

K

iva Han, dünyanın bilinen ilk kahve evi… Firmanın kuruluş öyküsü 1554 yılında İstanbul Tahtakale’de küçük bir işletmeyle başlıyor. 2007 yılından bu yana isim hakkını devralan şirket kurucusu Özen Demircioğlu ile geniş çapta faaliyetlerini sürdüren firma, bugün Türkiye’nin en büyük kahve çekirdeği ithalatçılarından biri olarak tanınıyor.

Firma, dünyanın önde gelen üreticilerinden sağladığı çekirdekleri kavurup, harmanlıyor. Dünyada Orta ve Güney Amerika’dan Afrika ve Asya kıtalarına kadar en iyi kahve çekirdeklerini temin ederek kahve severlerin damak zevklerine sunan Kiva Han, Horeca sektörüne sunduğu geniş yelpazedeki kahve seçenekleri ile dikkat çekiyor.


Kiva Han şirket kurucusu Özen Demircioğlu

ESPRESSO HARMANLARIYLA İDDİALI Yaklaşık 30-40 çeşit farklı kahve çekirdeğini Türkiye pazarı ile buluşturan Kiva Han’ın ürün gamı oldukça geniş. Espresso ve filtre kahve bunların başında geliyor. Espresso harmanlarıyla sektördeki iddiasını ortaya koyan Kiva Han, espresso’da Gold, Platinium ve Diamond adını verdiği kendi harmanlarını sunuyor. Yüzde 100 Arabica çekirdekli harmanlardan biri olan Gold, firmanın en fazla tercih ettiği harmanların başında geliyor. Kiva Han’ın çıkış noktasının ve hedefinin espresso çekirdeğinde dünyada ilk üçe girmek olduğunu dile getiren firma kurucusu Özen Demircioğlu, firmanın en büyük iddiasının espresso olduğunu belirterek, “Amacımız, iyi bildiğimiz işi yapmak ve pazarda söz sahibi olabilmek ve kahvenin her türlüsünü en iyi şekilde yapabileceğimizi kanıtlamak istiyoruz. Amacımız ve uzman bir Türk markasını dünyaya anlatmak ve tanıtmak” diye konuşuyor.

MÜŞTERİYE ÖZEL ÜRETİM Sipariş sonrası kavurma, firmayı ayrıcalıklı kılan özelliklerin başında geliyor. 250 gramdan tonaja kadar sipariş sonrası kavurma yapan ve bunu tek yönlü valf ve kilitli ambalajlarda sunan Kiva Han, bu sayede kahveyi de en taze haliyle kahve severlere ulaştırıyor. Kiva Han’ın bir başka özelliği, yaptığı “private blend’ üretimler… Farklı formüllerde harmanlar hazırlayarak müşterilerin beğenisine sunan Kiva Han, onaylanan harmanı kaydederek üretimini sadece o müşteri için gerçekleştiriyor.

YÖRESEL KAHVELERİ DE MEŞHUR Kahve sunum çeşitliliğini artırmak isteyenler için sade ve arzu edilen çeşitlerde aromalı ve öğütülmüş olarak hazırlanan French Press, kafeinsiz kahveler ve yüzde 100 doğal Türk kahvesinin yanı sıra Kiva Han müşterilerine 20’den fazla aromalı Türk kahvesi seçeneği de sunuyor. Firma aynı zamanda sıcak çikolata ve salep çeşitleriyle de çok iddialı!

GELİŞMİŞ MAKİNE TEKNOLOJİSİ Kiva Han, kahve çekirdekleri ithalatının yanı sıra yurt dışı makine temsilcilikleriyle de dikkat çekiyor. Rancilio, firmanın exclusive distribütörü olduğu dünyanın en iyi üç espresso makinesi üreticisinden biri. Kiva Han’ın distribütörlük portföyünde dünyanın en iyi otomatik kahve makinası üreticilerinden Franke de bulunuyor. Jura, Rheavendors ve Bunn ise bayisi olduğu markalar arasında geliyor. 100 gramdan 120 kilograma kadar farklı kapasitelerde kavurma makineleri bulunan Kiva Han’ın

makinelerinin her biri bilgisayar kumandalı. Firmanın en önemli farklarından biri ise, her harman içinde yer alacak her farklı çekirdeği ayrı ayrı kavurması…

BARİSTASEPETİ.COM İLE ‘KENDİ HARMANINI KENDİN KAVUR’ Kiva Han’ın sektöre yönelik hizmetleri ve yenilikleri övgüye değer! Bugünlerde “Barista Sepeti” ile nihai tüketiciye dönük farklı bir alternatif daha sunan Kiva Han, online satışın rağbet gördüğü günümüzde 30’u aşkın yöresel kahve seçeneği ile tutkunlarına kendi harmanlarını 250 -500 gram gibi küçük miktarlarda


72

da bitmiyor! Belgesel çekimi ile beraber Türkiye’de ilk defa kahveyle ilgili bir yarışma da düzenlediklerini aktaran Demircioğlu, şunları söylüyor: “Türkiye’de ilk defa ‘Kahve Yıldızları’ adı altında ulusal bir yarışma düzenledik. Tüm organizasyon ve finansmanı üstlendik. Dereceye girenler Avrupa ve Dünya Şampiyonası’na katıldılar. Bu bir ilkti. 2008 yılından itibaren 4 yıl üst üste yarışmaları biz düzenledik. Beş kategoride düzenleniyor. İlk kez Türkiye’yi temsilen Türk bayraklı bir ekip bu yarışmalara katıldı. Bence espresso adına yapılmış Türkiye tarihinde en önemli organizasyonlardan biri bu olmuştur.”

BARİSTALARI DA EĞİTİYOR

yapma olanağı veriyor. Siteye ilginin yoğun olduğunu belirten Özen Demircioğlu, “Ürün çeşitliliğimizi artırarak, kendi harmanlarını kendilerinin yapması gibi yenilikler getirerek müşteri memnuniyetini maksimize etme stratejimiz çok ses getirdi. Bu kadar ilgiyle karşılaşacağını tahmin etmemiştik” diyor. Özen Demircioğlu, TRT ile ‘Kahvenin Dünya Serüveni’ adlı bir belgesel projesinin de altına imza attıklarını ve dünyada ilk kez yapılan bu çalışmadan gurur duyduklarını anlatıyor.

“KAHVENİN YILDIZLARI”NI YARIŞMAYLA SEÇTİK Kiva Han’ın kahveye sağladığı katma değer bununla

Kiva Han, aynı zamanda barista eğitimleri ile de gündemde. Eğitimlere başladıklarında Türkiye’de baristanın ne olduğunu hala bilmeyenler olduğunu ifade eden Demircioğlu, “İstenirse kişi ve kurumlara profesyonel barista eğitimleri de veriyoruz. Yurt dışından Master Barista ve Uluslararası Hakemlik Akreditasyonuna sahip eğitmenlerinin gözetiminde sertifika programları hazırlayıp, uluslararası geçerliliği olan SCAE sertifikaları veriyoruz” diyor. Bugünlerde ayrıca Özyeğin Üniversitesi Gastronomi Bölümü’nde de barista eğitimi vermeye başladıklarını müjdeleyen Özen Demircioğlu, “İddia ediyoruz, espresso konusunda bizden iyisi yok” diyerek sözlerini tamamlıyor.

DAİMA MAKİNENİN ARKASINDA Kiva Han’dan makine satın almak teknik servis güvencesini de beraberinde getiriyor. Türkiye çapında teknik servisi ağı bulunan Electolux ile çözüm ortaklığında kullanıcılarına en kısa sürede çözüm garantisi veren firma, ayrıca PulyCaff temizlik ürünlerinin Türkiye distribütörlüğü ile birlikte tüm “barista” ekipmanları ve bakım ürünlerinin de tedarikçiliğini gerçekleştiriyor.



74

Damlatmadan, tertemiz... MESH STICK Damlatmadan, tertemiz, pratik bir keyif sunan Mesh Stick ile çay ve kahve içmek artık daha keyifli…

M

esh Stick’in öyküsü “tutku” kelimesi ile başlıyor. Mesh’i kahve ve çay tutkunlarına sabah kahvaltıda içtikleri demleme çayı ya da kıvamlı kahveyi, gün boyu farklı zaman dilimlerinde ve ortamlarda da yaşatmak için tasarladık. Çay ve kahve uzmanlarımızın yönetiminde dünyanın en önemli bölgelerinden özenle seçtiğimiz çaylar ve kahveler harmanlanarak bu ambalajın içinde beğeniye sunuluyor.

DOSYA

K A H VE

PRATİK BİR DENEYİM Mesh Stick’in demleyen delikli ambalajı sıcak suyla temas ettirildiği andan itibaren demlenme başlıyor. Tercih edilen dem miktarına göre 3 ila 5 dakika arasında Mesh’i sıcak suda tuttuktan ve bir kaşık gibi karıştırdıktan sonra, günün ilerleyen saatlerinde de, sabah kahvaltı masasında damaklarda kalan çayın ve kahvenin tadını keyifle çıkarmak mümkün.

SIRRI, ‘DEMLEYEN DELİKLER’İNDE

Mesh Stick Pazarlama Müdürü Saadet Mesh Stick adını süzgeç şeklindeki ambalajından Çalışkan Ciğer ve bu Metin metin ambalajdaki metin metin ‘demleyen delikler’den alıyor. Ambalajın içindeki çay ve kahve taneleri süzülerek gelen sıcak suda demleniyor ve demini bardağa geri veriyor.

DAHA UYGUN BİR AMBALAJ FORMU Mesh Stick, çayın ve kahvenin bütün dünyadaki ortak değerlerini, günlük yaşama en modern ve en kolay kullanım şekliyle getiriyor. Çünkü Mesh Stick daha kolay tutmak için bir çubuk formunda. Dolayısıyla, Mesh Stick ile kaşık kullanmaya da gerek yok. Üstelik Mesh Stick farklı bardak ve kupalarda rahatça kullanılabilmesi için pazara büyük ve küçük olarak iki boyda sunuluyor.

TUTKUNLARI İÇİN “EN İYİLERİ” Kahve ve çay uzmanlarımızın yönetiminde dünyanın en önemli bölgelerinden özenle seçtiğimiz kahve ve çaylar harmanlanarak mevcut ambalajın içinde beğeniye sunuluyor. Ürün portföyü, tüketici beklenti ve eğilimlerine göre çeşitlendiriliyor. Türkiye ve dünyadaki, değişen trendleri takip eden, pazara yeni ürünler sunmak için çalışan bir ekip ile inovatif ürünler pazara sunuluyor. Dünya çay pazarının önemli uzmanları ve tedarikçileri ile birlikte yapılan yeni ürün çalışmalarında tüketici istek ve ihtiyaçlarının karşılanması amaçlanıyor.

ÜRÜN PORTFÖYÜ Mesh Stick, her anda keyifle içilebilecek sağlıklı ve lezzetli çay ve kahve seçenekleri sunuyor. Siyah Çay, Earl Grey (bergamotlu siyah çay), Yeşil Çay, Kuşburnu


K A H VE

Mesh Stick Pazarlama Müdürü Saadet Çalışkan Ciğer

Çayı, Kekik Çayı, Adaçayı, Gold ve Klasik Kahve olmak üzere farklı lezzet seçimleri Mesh Stick’de.

NEDEN MESH? Çay, Türk insanı için başlı başına bir fenomen. Türkiye kişi başı yaklaşık 2,8 kg çay tüketimi ile dünyada ön sıralarda yer alıyor. Dünyada da çay sudan sonra en fazla tüketilen içecektir. Türkiye’de kahve tüketimi, özellikle “kariyerine yeni başlayanlar” tüketici segmenti ile giderek büyüyor. “Gold” ve “Klasik” çeşitleriyle kahve, hayatımızda her geçen gün daha çok yer alan bir içecek. Kimileri içinse tam tutku; çünkü onsuz güne başlamayanlar var. Dünyada ise her yıl 400 milyar fincan kahve tüketiliyor. Mesh’in yaptığı tüketici araştırmalarında satın alım tercihinde tüketiciler lezzet, koku, marka, aroma, fiyat, hijyen sıralaması yapıyor. Görülüyor ki, lezzet faktörü, açık ara önde… Tüketicilerin Mesh ürünlerini ilk gördüklerinde verdikleri tepkiler “yaratıcı, pratik, orijinal ve hoş” ifadeleri oluyor. Beğenenler için kullanımı kolay, ambalajı güzel, karıştırması ve taşıması kolay özellikleri ilk planda. Bu özellikler toplamda pratiklik ve ambalajın güzelliği özelliğine referans vermektedir. Yine Mesh’in çay ile ilgili yaptığı tüketici araştırmalarında Siyah Çay pazarının büyüklüğü, Yeşil Çay ve Bitki-Meyve Çayları ve Kahve pazarının büyümesi ve bu ürünlerin tüketici testlerinde çok yüksek beğeni alması, tüketici beklentilerini karşılamak ve müşterilerinize değer katmak için önemli tercih sebepleri arasında geliyor. Tüm bunlara ek olarak, her yıl %10’lar mertebesinde büyüyen poşet

çay pazarı içinde yenilikçi bir yaklaşıma yer olduğu ve bu pazar içindeki Mesh ürünlerinin, inovatif ve pratik ürünler olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Tüketiciler nezdinde beğenilmesi, iş yerinde çalışırken, mola sırasında, ders çalışırken, maçta ve seyahatte çay içme alışkanlıklarının belirgin bir bulgu olarak öne çıkmasının Mesh ürünleri adına önemli bir fırsat olmaktadır. Çünkü bu içme alışkanlıklarının hepsinde pratiklik ön plandadır. Ürünün damlatmama özelliğinin, tüketici iç görülerine doğrudan oturan ve en büyük farklılık oluşturacak özellik olarak algılanması tüketici beklentilerini karşıladığından tekrar satın alma eğilimi gözlenmektedir.

ÜRÜN GÜVENLİĞİ Mesh Stick kahve ve çay ürünleri güvenle tüketebilmeniz için sizlere Avrupa Birliği standartlarına (EU 10/2011) ve kurallarına uygun özel bir ambalaj ile sunuluyor. (1935/2004/EC ve 2023/2006/EC (GMP)). Bu ürünlerin ambalajı, yiyecek ve içecek tüketimi için üretilmiş olup, paketlerin uygunluğu en zorlu test koşullarında denenerek onaylanmıştır.


76

DOSYA

K A H VE

Kesintisiz kaliteli kahve keyfi için; Metropolitan Dünyaca ünlü İtalyan Segafredo kahvelerinin dağıtımını yapan Metropolitan Coffee şirketinin Türkiye ayağı olarak 2002 yılı başında faaliyete geçen Metropolitan Gıda, kahveyle ilgili bütün seçenekleri ve kaliteli damak tadını Horeca pazarıyla buluşturuyor.

2

002 yılından bu yana kaliteli damak tadı için ve kaliteli ürün prensibinden yola çıkan Metropolitan, dünyanın en büyük kahve üreticilerinden Segafredo’nun kahve, sıcak çikolata, soğuk çikolata, kahve şurubu gibi özel ürünlerinin yanı sıra, yazın sıcak günlerinin vazgeçilmezi Frozita’yı da Türk kahveseverler ile tanıştırdı. Şirket aynı zamanda kahvelerini farklı tatlarla lezzetlendirmek isteyenler için kahve şurupları da sağlıyor. Metropolitan Gıda’nın kahve


DOSYA

K A H VE

pazarına yönelik faaliyetlerini ve mevcut ürün ve sistemlerini Şirket Yönetici Ortağı Faruk Dak ile konuştuk.

Metropolitan Gıda’nın kuruluşundan, temsilcilik ağından kısaca bahseder misiniz? Metropolitan Gıda 2002 yılında dünyanın önde gelen kahve üreticilerinden Segafredo’nun distribütörlüğü ile Türkiye pazarındaki çalışmalarına İstanbul merkezli olarak başlamıştır. Şu anda İstanbul dışında Ankara, İzmir, Antalya ve Bursa ofisleri ile Horeca müşterilerine ürün, eğitim ve teknik destek hizmetleri sağlamaktayız.

Pazarda hangi markalarla yer alıyorsunuz? Şirketimiz gelişen otel pazarında, klasik espresso makinelerinin dışında odalarda kullanılan kahve makinelerinden başlayarak banket operasyonlarında kullanılan kahve makinelerine kadar tüm alanlarda oluşan kahve ihtiyacını karşılayan sistemleri sunmaktadır. Bu sistemler arasında Thermoplan, Bravilor, Casadio, Elektra ve CoffeeMotion gibi dünyanın önde gelen makine üreticilerinden ithal ederek işletmelere sunmaktayız.

Dağıtımını yaptığınız markalarla pazarın ne kadarına hakimsiniz? Bu alanda pazarın büyüklüğü nedir, Metropolitan Gıda’nın pazar payı nedir? Şirketimiz şu anda piyasanın ürün çeşitliliği, makine parkuru ve teknik servis desteği ile en önemli oyuncularındandır. Özellikle işletmelerin beklentisi doğrultusunda hizmet kalitesi ve devamlılığı için gereken tüm hizmetler şirketimiz bünyesinde oluşturulmuş teknik hizmet birimleri tarafından ivedilikle çözülmektedir. Ürünlerin saklanması, hazırlanması ve sunulması için gereken tüm aksesuarlar şirketimizce işletmelere sunulmaktadır. Kahve dışında sıcak çikolata, soğuk çikolata, frozita ve salep gibi özel ürünleri de sağlayan şirketimiz, bu şekilde hizmet verdiği işletmelere daha fazla keyif alanı sunma konusunda da destek vermektedir.

Segafredo Espresso’yı iddialı kılan özeliklerini nasıl anlatırsınız? Segafredo Zanetti’nin Brezilya ve Kostarika’da kendi kahve plantasyonlarında özenle yetiştirilen yeşil kahveler İtalya’daki işleme tesislerinde özel olarak harmanlanarak ve kavrularak tüm dünyadaki espressoseverlere ulaştırılmaktadır. Özel ambalajlardaki kavrulmuş kahvelerin espresso tekniği ile keyifli bir içecek haline dönüştürülmesi ise özenli bir işlem gerektirmektedir.

Müşterilerinize verdiğiniz teknik destek ve eğitimlerden de söz eder misiniz? Baristalara yönelik özel projeleriniz oluyor mu? Metropolitan, sürekli olarak iyi kahve yapmanın


78

DOSYA

K A H VE

yöntemlerini ekiplerinizle paylaşarak onlara profesyonel birer barista olarak yetişmeleri konusunda destek veriyor. Bünyesindeki barista eğitmenleri ve dünyanın her yerinde eğitim veren baristalar ile gerçekleştirilen eğitim seansları kahvenin tarihçesinden başlayarak makine kurulumu, makine bakımları, iyi kahve yapmanın temel bilgileri ve farklı süt kullanım teknikleri ile nasıl latte, mocha, macchiato ve cappuccino’lar yaratıldığı uygulamalı olarak anlatıyor. Eğitimi başarıyla tamamlayanlar Barista sertifikası ile ödüllendiriliyor.

Son olarak Türkiye ve dünyada kahve sektörünün gelişimini nasıl değerlendirirsiniz? Türkiye kahve pazarı henüz emekleme evresindedir. Ancak genç nüfus hızla yeni trendlere ayak uydurmaktadır. Kahve de bu yeni trendlerin başında geliyor. Bu sebepten son tüketiciye doğru ürünleri sunabilen işletmelerin önümüzdeki dönem yolları daha açık olacaktır. Önümüzdeki süreçte içtiği üründen keyif alan tüketici aynı işletmeye birden fazla kez uğrayarak işletmenin uzun soluklu olmasını sağlayacaktır.

KAHVE TÜKETİMİNDE FRANSA VE İTALYA BAŞI ÇEKİYOR Farklı beslenme alışkanlıkları, doğal olarak kahve tüketim oranlarını da etkiliyor. Güney Avrupa’ya doğru indiğimizde, kahve sadece harmanın değişmesiyle kalmıyor. Kahve yapma metotları ve ölçüleri de değişiyor. Naturel Arabica ağırlıklı ve biraz da robusta ile yapılıyor kahve, böylece tadı değişiyor, biraz daha sert ve çikolatalı oluyor. Yoğun bir tadı olan Espresso, daha çok sabah uyanıldığında, yemekten sonra veya günün belirli saatlerinde içilebilecek bir tonik gibi… Güney Avrupa tüketiminin kişi başına düşen sıralamasında ilk başta 5.4 kg’la Fransa ve İtalya geliyor. Onları Kıbrıs (5.2), İspanya (4.6), Yunanistan (4.5) ve Portekiz (4.3) takip ediyor. Ancak Türkiye’de ise bu miktar kişi başına 0,30 kg’la çok gerilerde kalmış durumda fakat Türk kahvesinin eşsiz lezzeti ve yabancı uyruklu kahvelerin Türkiye piyasasına girmesi ile birlikte, kahvenin tekrar gündeme gelmesini sağlandı. Son dönemde dünyaca ünlü yabancı firmaların da Türk piyasasında etkin rol alması da, şu dönem için kahvenin altın çağını yaşamasına olanak veriyor.

Türkiye kahve pazarının henüz emekleme evresinde olduğunu, ancak genç nüfusun hızla yeni trendlere ayak uydurduğunu belirten Metropolitan Yönetici Ortağı Faruk Dak, önümüzdeki dönemde son tüketiciye yönelik doğru ürünler sunabilen işletmelerin yollarının daha açık olacağını söylüyor.



78

DOSYA

K A H VE

KHVC’den kahve alışkanlıklarını değiştirecek ürünler Faaliyetlerine 2004 yılında hazır kahve ithalatı ile başlayan KHVC, Horeca pazarında Gimoka Coffee, Cafe’si ve Arte markalarıyla kahve pazarındaki alışkanlıkları değiştirmeyi hedefliyor.

2

004 yılında hazır kahve ithalatı ile başlayan yolculuğunu geçtiğimiz yıl Gimoka Coffee Türkiye distribütörlüğü ile taçlandıran KHVC, Horeca kahve kanalındaki etkin faaliyetlerini yeni ürün temsilcilikleriyle sürdürüyor. Türk kahve tüketicisinin beğenisine sunduğu ürünlerin tamamının satışını 250, 500, 750 ve 1000 gr’lık teneke kutularda gerçekleştiren KHVC, bu sayede ürünlerde hijyeni ve tüketim kolaylığını da ön plana çıkarıyor.

DAHA ULAŞILIR FİYATLARA; GIMOKA COFFEE KHVC’nin Türkiye pazarındaki en yeni markalarından biri, Gimoka Cofee. Firma, distribütörlüğünü yaptığı bu marka ile espresso türevlerinin daha ulaşılır fiyatlar ile tüketici ile buluşmasını ve aynı zamanda işletmelerin daha çok satarak karlılıklarını arttırmayı amaçlıyor.

SIRADAN, ACI TATLARDAN UZAK; CAFE’SI KHVC’nin bir diğer markası, Cafe’si. Firma bu marka ile ise tüketiciyi sıradan, harcı alem, acı tatlardan kurtarıp, gerçek bir espresso lezzeti ile buluşturmak istiyor.

YOĞUN TÜKETİM İÇİN; ARTE Firmanın bir markası da, Arte. 3 kg’lık ambalajı ve mükemmel harmanı ile kahve tüketiminin yoğun olduğu noktaların beklentilerini karşılamayı amaçlayan Arte, kapsül, çekirdek ve makine çözümleri ile ofislerin içilebilir kahve beklentilerini ve ofis ortamında da mükemmel lezzette cappuccino ve latte machiato içilebileceğini kanıtlamayı hedefliyor.



82

DOSYA

K A H VE

Kahveyle gelen sağlık Landessa Avusturya’nın en prestijli markası Landessa yüksek teknolojiye sahip yenilikçi ve ödüllü kalitesi ile Avrupa ve Asya pazarının da lideri! Üretim deneyimini profesyonel tüketici dünyasına da taşıyan Avusturyalı markanın Türkiye’deki satış ve pazarlamasını Tahıl Gıda yapıyor.

1

902 yılından bu yana kahve pazarının önemli bir kilometre taşı olarak kabul gören Landessa, çevreye zarar vermeyen üretim metotları uygulamayı ve tüm kaynakları ihtimamla kullanmayı taahhüt eden ürünlerini yüzde 100 sağlıklı üretimle kahve severlerle buluşturuyor. Kökleri Avusturya Alpleri’nin tam ortasında küçük yapılı ve eski bir ziraat alanının tam ortasında, Steier´ deki Ennstal´de bulunan Landessa ürünleri, içerik olarak piyasadaki muadillerinden farklı olarak genetiği bozulmamış süt ve saf kahve çekirdeğinden imal ediliyor.

ÇEVREYE DOST Çevreye duyarlı yaklaşımlarını ambalajlarıyla da ortaya koyan Landessa ürünlerinin Avrupa’nın en verimli topraklarında beslenen hayvanlarından elde edilen süt ile en verimli üretim tesislerinden birinde imal edilmesi, ürün içeriği olarak saf malzemelerin kullanılması nedeniyle çok lezzetli olması ve en hassas ambalaj şekli ile tüketime sunulmuş olması nedeniyle kendi alanında rakipsiz bir marka kimliğiyle ortaya çıkıyor.

CARTO CAN İLE TÜRKİYE DE BİR İLK… 1902 yılından bu yana ürünlerini Avusturya kalitesi ile kahve tutkunlarının beğenisine sunan Landessa ürünleri hiçbir kimyasal katkı maddesi içermez. Çevre dostu karton giydirilmiş bardaklarda piyasasaya

sunulan ürünler, taşıma kenarlı kapağı ve pipeti ile pratik kutu içerisinde içime hazırdır. Koruyucu kapak ile içme esnasında herhangi bir mikrop bulaşıcı hastalık bulaşmaz. Yapay tatlandırıcı, koruyucu ve renklendirici kullanılmaz. Ara beslenme ve yemek sonrası küçük bir serinletici olarak fevkalade bir lezzet olan Landessa ürünleri, dünyada yeni bir ambalaj / dolum sistemi ile üretilmiştir. Yüzde 100 Arabica çekirdek kahvesinin enfes lezzetini en iyi Avusturya Alpleri’nin GDO’suz sütü ile birlikte tatma imkanı sunan Landessa, soğuk içilir.



84

DOSYA

K A H VE

Arba Şirket ortağı Gülder Başar:

“Kahve sadece kahve mi?” “Kahve sadece kahverengi bir çeşit içecek mi? Plastik veya karton bardakta Türk kahvesi içiyor musunuz örneğin? Peki kahve sadece Türk kahvesi mi? Değil, fakat aslında Türkiye’de kahve sadece Türk kahvesi olmayı geçeli çok olmadı.”

1

955 yılından bu yana gıda sektörüne yönelik faaliyet gösteren bir ailenin 20 yılı aşkın bir süredir sıcak içeceklere odaklanan şirketi Arba, Türk kahve pazarının güçlü firmalarından. Fırat Başar ve Gülder Başar ortaklığıyla yönetilen firma, miksoloji uzmanı ve marka yöneticisi Mustafa Güneş ile birlikte yaratılan birikim ve tecrübeye Boğaziçi Üniversitesi Gastronomi ve Degüstasyon Kulübü kurucularından, oğulları Arda Başar’ı da katarak çağdaş ve inovatif bir kimlik edindi. Bugün Arba, “Kendi kişisel hayatlarında tercih ettikleri yüksek kalitede ve uygun fiyatta markaların ürünlerini harmanlayarak, kahvenin hayata kattığı mutluluğu tüm Türkiye’ye aşılamak” misyonuyla faaliyetlerine devam ediyor.

KAHVECİ ARBA Arba’nın Türkiye kahve pazarına girişi, kahvenin henüz çayın karşısında duramadığı yıllara denk düşüyor. Jacobs markasının

Arba Şirket ortağı Gülder Başar

Orta Anadolu ve Ankara distribütörlüğünü alan Arba, çıraklık dönemini tamamladıktan sonra taze çekirdek kahve ithalatına geçiyor. Uzun İtalya gezileri ise, Arba’nın ithalata geçişinin ilk adımı oluyor. Trucillo, Goppion ve Esse gibi İtalya’nın önde gelen markalarının temsilciliğini alan firma, ardından bu kahvelerden espressoya dönüşecek kısmının lezzetinden ödün vermeden bardakla buluşmasını sağlayan Rancilio profesyonel espresso makinelerinin ve kahve deneyimini baristaların zirveye taşımasına olanak veren Motta bar ve barista ekipmanlarının ithalatı ve distribütörlüğüyle beraber, yine kendi yüksek kalite felsefesine uygun ve kahveyi bütün bir deneyim olarak sunmasına olanak veren ithal sos ve şurupların yanında başka birçok destek ürünün de Ankara


ve Anadolu’da distribütörlüğünü üstleniyor. Gülder Başar ile şirketin bugünkü stratejilerini ve kahve pazarını detaylı olarak konuştuk. Başar, “Sektörde elbette kahvenin duayenleri var ve bu duayenleri yermek bizim işimiz değil. Bilakis, bir kadın girişimci olarak ben, bu duayenlerle beraber çalışarak, zaten buna çok müsait olan kahveyi kısacık insan ömründe hak ettiği değerli yere oturtmak ve orada muhafaza etmek, bunu da yıllardır yerleşik olduğumuz Ankara’da tohumlarını attıktan sonra Türkiye’nin dört bir yanında gerçekleştirmek istiyorum” diyor.

KAHVE SADECE KAHVE Mİ? Kahvenin özünde yabancı olunmayan bir tat olduğunu, zaten Türk kahvesinin dünyanın dört bir yanına nam salmış bir kültürel parça olduğunu anlatan Başar “Kahve sadece kahverengi bir çeşit içecek mi? Plastik veya karton bardakta Türk kahvesi içiyor musunuz örneğin? Peki kahve sadece Türk kahvesi mi? Değil, fakat aslında Türkiye’de kahve sadece Türk kahvesi olmayı geçeli çok olmadı. Bu yüzden bu sözlerimde daha ziyade, hem her yerde rastlayamayacağınız, kahvenin etrafındakilerle, çevresini dolduranlarla ilişkisine dair; hem de hepimizin artık yürekten bildiği Türk kahvesinden ziyade İtalya’da her sabah her kesimden her türlü insanın bir dikişte tükettiği; fakat adının afili yüzünden Türkiye’de kendine bugüne kadar daha ziyade elit bir çevre edinmiş İtalyan espressosuna dair notlar bulacağımıza vurgu yapıyor.

EŞSİZ UYUM Konuşmasında kahvenin aynı zamanda dilimizde kahvehaneye adını bahşetmiş etmiş bir kelime de olduğunu hatırlatan Başar, “Yeri sorgulanamaz bile. İşte kahvenin bu yerini almasında etrafındakilerle oluşturduğu eşsiz uyumun değerini fark etmemiz gerekiyor” diyor. “Kahvenin kendi özellikleri ve çeşitlerinin kattığı değeri bütünleyen şey, kahvenin çekirdek olarak hayatının gençliğini tamamladıktan sonra tüketime hazır bir yetişkin hâline gelene kadar geçirdiği evrelerde, hazırlanışı ve sunumuna dair tüm detaylardır” diyor Başar ve bu detayları şöyle açıklıyor: “Saklanma biçiminden, çekildiği/öğütüldüğü makineye, sonrasında nasıl bir suyla bütünleştiğine, bütünleştiği makineden bu makinelerin kendi özellikleri, kullanımları ve bakımlarına, sade veya kokteyl olarak sunumundan, bardağı/fincanı/tabağına, sunulduğu mekandan, yanında servis edilen yiyeceğe veya kokteylde içine katılan diğer unsurlara, içilirken çalan müzikten, içtikten sonra vücutta ve zihinde yarattığı değişimlere, hatta kahve severin masasında kahve tercih etmeyen dostuna sunulacak alternatif içeceğe kadar, tüm bu detayların zamanlamalarını da içine alan geniş bir

yelpaze bu deneyimde rol oynuyor. Bütün bunların ahenkle birbirine kenetlenmesi kahveyi vazgeçilmez bir bütün tecrübe haline getiriyor. Arba’nın kahve dendiği zaman akla sadece tek bir kahve tipi veya markasıyla gelmemesi, bugün kendini kahveci olarak konumlandırması ve sunduğu ürün ve hizmetlerin muhteviyatının sebebi de budur.”

KAHVE VE AHBAPLARI Arda Başar ise , kahveye eşlik eden lezzetleri ve unsurları tanımanın sürecin önemli bir parçası olduğunu aktarıyor. “Her ürün veya her lezzet gibi, kahve de bitki olarak doğada yetişmeye başlamasından masadan vücudumuza geçişine kadar yaşadığı her şeyi üzerine yansıtan bir deneyim -kahve bitkisinin yetiştiği yerin etrafındaki diğer bitkilerin esanslarını sünger gibi içine çekmesi bile bir ipucu zaten. Yine hayatta herhangi bir deneyimi küçümsememek gerektiği gibi, küçümsenmeyi belki de en hak etmeyen kahvenin bu deneyimde geçtiği safhaların ne kadar değerli olduğunu ve bu deneyime nasıl yansıdığını anlamamız gerek” diyen


86 Başar sözlerini şöyle sürdürüyor: “Nasıl bir kahve seviyorum, kahveyi nasıl seviyorum?” Bu soruya verilecek yanıtların çeşitliliğini artırmalı, öyle değil mi? Herkes kendine hitap eden deneyimin yaratılmasını hak ediyor. Kimse birbirinin eşi değil, herkesin farklı birikimleri, geçmişleri ve alışkanlıkları var. Uyarmadı demeyin, bir sonraki cümlenin takibinin zor olması, gerçek bir kahve deneyiminin “anlatılmaz, yaşanır”lığına başkaldırmaktan kaynaklanıyor. Düşünün, hafif esintili bir yaz günü, ruh eşinizle, Pierre Loti’den Haliç’i seyrederken arkada çalan hafif bir Türk müziği eşliğinde, kopkoyu kavrulmuş, kaynadığında her şeyini suya vererek kendini feda etmek üzere incecik çekilmiş bir kahvenin eski İstanbullu bir ustanın elinden çıkma bir cezvede, sınavını başarıyla veren bir gelin zarafetiyle kaynatılarak, kahveyi kollarına alan bol köpüğüne eşlik edecek bir parça lokum ve ufak bir bardak suyla sunulmasını mı tercih edersiniz; yoksa Kalamış’ta, kış pembesi gökyüzünün altında, en yakın dostunuzla, demirlemiş renk renk teknelere ve uçsuz bucaksız denize bakarken, bu sefer arkada Vivaldi’nin Dört Mevsimi’nden Kış duyulurken, Dünya’nın çeşitli yerlerinden birbirinden keyifli esanslar taşıyan, birbiriyle en uyumlu kahve çekirdeklerinin oluşturduğu bir espresso harmanının, İtalyan çizgilerini taşıyan , tam ayarında bir espresso makinesinin taptaze basınçlı suyunun kuvvetiyle kendinden geçmesinin ardından fincanda kısa bir süre dinlenirken, üzerine yine İtalyan birikimi ve kalitesini yansıtan, sadece bu amaç uğruna üretilmiş özel süt potunu kullanan meziyetli bir baristanın taze sütten hemen oracıkta hayat verdiği bembeyaz yoğun kremayı, iki aşığı buluştururcasına, şık bilek hareketleriyle başak taneleri şeklinde serpiştirmesiyle dönüşümünü tamamlayan, desenli bir fincan cappucinoyu mu? Bu iki muhteşem deneyim arasında seçim yapmak bile güç, belki de başka zamanlarda bu iki tercihinizden birini aldatmak zorunda bile kalabilirsiniz.”

KAHVE HİÇBİR ZAMAN SADECE KAHVE DEĞİL! Arda Başar, konuşmasının başında Gülder Başar’ın söylediği gibi kahvenin hiçbir zaman sadece kahve olmadığı sözlerini yeniden anımsatarak, “Belki yeterince anlatamadığımız ve anlatımı eksik kalan bu iki deneyimde de görülebildiği üzere, kahve hiçbir zaman sadece kahve değil. Ne Türk kahvesi, ne de espresso. Fakat burada ufak bir parantez açmakta fayda var. Kahve deneyimi bütün bunlar olmadan

anlamsız ve yetersiz hiç değil. Veya bunlar olmadan dahi yine sadece kahve değil. Sabah evde hazırlanacak veya karşı köşedeki ufak dükkandan alınacak ve çabucak tüketilecek espressonun yerini de, gelişmekte olan ülkemizin, zamanı ve zihin açıklığını aynı anda, eskisine nazaran daha sıklıkla satın almaya gayret eden insanının tespit etmesi güç olmayacaktır. Bu kadar çeşitlilik sunabilen kahveyi derli toplu anlatmak bile emek istiyor; fakat gerçekleşecek. Pazarın, diğer kültürlerin uygun öğelerinden beslenerek; bir önceki paragraftaki nispeten romantiklik/ duygusallıkla burada bahsettiğimiz pratikliği beraber değerlendirerek genişlemesini beklemek yanlış olmaz. Bu yolda hayatın keyifli anlarındaki aksilikleri asgariye indirmeyi vizyon olarak belirlemek de yine isabetli olur” diyor.

KALİTELİ, GÜVENİLİR, EKONOMİK ÜRÜNLER SUNABİLMEK ÖNEMLİ Son olarak Mustafa Güneş’den kısaca Arba’nın Türkiye distribütörlüğünü üstlendiği markalara dair bilgiler de alıyoruz. “Piyasada bugün makine alanında adını duyurmuş ya da duyurmamış birçok marka var, önemli olan kaliteden ve güvenilirlikten ödün vermeden ekonomik bir ürün sunabilmek” diyen Güneş, Rancilio’nun hem ürün kalitesi hem de satış sonrası servis memnuniyeti ile övgü toplayan bir firma olduğunu ifade ederek, Arba’nın bu felsefenin üzerine kendine özgü değerlerini de kattığını söylüyor. Aynı şekilde Motta’nın da dünyada yıllardır rakipsiz kalabilmiş bir firma olduğunu anlatan Güneş, “Motta süt potları, tamperleri, termometreleri, knock-box’ları ve benzeri paslanmaz çelik birçok ürün ile herhangi bir baristanın olmazsa olmaz ekipmanı ve en yakın dostu. Ancak “espresso aşıkları”na sunulan bir bardak espresso ve espresso bazlı tüm içeceklerin masadaki son haline gelene kadarki yolculuğu, Arba nın kendi deneyim ve eğitimleri ile olduğu kadar bu markaların eşsiz ürünlerinin katkısı ile gerçekleşebilir.”şeklinde sözlerini tamamlıyor.



88

DOSYA

K A H VE

Promes Mutfak’dan Iberital kahve makinesi Uluslararası yedek parça sektörünün lider firması Iberital, artık kahve makinesi üretiyor. Yedek parça avantajı sayesinde fiyatları oldukça uygun olan markanın Türkiye temsilciliğini endüstriyel mutfak sektörünün 20 yıllık deneyimli firması, Promes Mutfak üstleniyor.

E

ndüstriyel mutfak sektöründe 20 yıllık deneyime sahip olan Promes Mutfak, Iberital kahve makinesiyle distribütörlük ağını genişletti. Yedek parça sektörünün uluslararası markalarından Iberital’e ait espresso kahve makinelerinin de satış ve dağıtım kanalına dahil eden firma, bugüne kadar pek çok ünlü zincir cafe ve restoranın açılışına


imza attı. Projelerini A’dan Z’ye anahtar teslim yapan firmanın ithal ettiği ürünler arasında Iberital Espresso Kahve Makineleri dışında Ugolini, Zumoval, Smeg, Zicaffe ve Brema gibi dünyaca ünlü markalar bulunuyor. Promes Mutfak, aynı zamanda birçok yerli markanın da ana bayii olarak hizmet veriyor.

ÇİFT BOYLER’Lİ; IBERITAL EXPRESSIONS Promes Mutfak distrübütörlüğünde Türkiye pazarına giren Iberital Expressions modelinin bünyesinde çift boyler bulunuyor. Bir boyler süt köpürtme işlemi için buhar üretirken, diğeri sadece kahve hazırlamakta kullanılıyor. Böylece hem ısı stabilitesini zahmetsizce korumak hem de aynı anda süt köpürterek kahve hazırlamak mümkün oluyor.

MÜŞTERİYİ YALNIZ BIRAKMIYOR Türkiye’nin her ilinde teknik servis desteği olan Promes Mutfak, satış sonrasında da müşterisini yalnız bırakmıyor. Zicaffe marka çekirdek kahvelerinin de Türkiye genel distribütörü olan firma müşterileri, Iberital kahve makinesi ve Zicaffe çekirdek kahvenin uyumundan ve mükemmel sonucundan oldukça memnun…


90

DOSYA

K A H VE

Uno Endüstriyel’den kahve makineleri pazarına “geleneksel” dokunuş:

CORECA Endüstriyel mutfak sektörünün güçlü firmalarından Uno Endüstriyel, Coreca markalı ürünleriyle geleneksel kahve makinacılığına hızlı, güçlü ve estetik çözümler sunuyor.

E

ndüstriyel mutfak sektörüne uzun yıllardır kahve makinaları alanında hizmet veren Uno Endüstriyel, geleneksel kahve makinacılığına Coreca markasıyla farklı bir boyut getiriyor. Forma ve Start olmak üzere iki farklı segmenti müşterilerinin beğenisine sunan Uno Endüstriyel’i kahve makinaları pazarında öne çıkaran bir başka özelliği, sahip olduğu yüksek teknolojisi kadar, özel bir tasarımla üretilen yuvarlatılmış ve estetik görüntüsü…

ÖZEL TASARIMLI Endüstriyel mutfak sektörünün güçlü firmalarından Uno Endüstriyel, kahve makinaları pazarındaki uzmanlığını her geçen yıl yeni marka temsilcilikleriyle sürdürüyor. Geleneksel kahve makinacılığında önemli bir pazara sahip olan Coreca da Uno Endüstriyel’in pazara sunduğu önemli markalarından biri. Forma ve Start olmak üzere iki ayrı segmentle müşterilerinin beğenisine sunulan Coreca ürünleri, özel bir tasarımla pazarla buluşuyor. Yuvarlatılmış ve estetik görüntüye sahip ürünler, bir yandan kahve kalitesini üst seviyede tutarken bir yandan da göz zevkine hitap ediyor.

HIZLI, GÜÇLÜ VE ESTETİK MAKİNALAR Coreca’nın ürünlerinden Forma konsepti, hızı ve güçlü kişiselleştirilebilir özellikleriyle klasmanındaki makinaların önünde geliyor. Tasarımının güzelliği ile her türlü estetik projede bir yıldız gibi ortaya çıkan Forma’da dünyanın kahve tutkusundan ilham alınarak meydana getirilmiş bir geleneksel kahve makinası olarak biliniyor.

KULLANICI DOSTU Ürünün sahip olduğu güç ile yüksek basınç ve yüksek kalite alınabildiği gibi, kullanıcı dostu dijital sistemiyle de işler daha da kolaylaşıyor. Ürün aynı zamanda manuel versiyonlarıyla da, klasik kullanıma alışan kullanıcılar için aynı konforu sunuyor. Yüksek teknoloji ile üretilen kahve makinaları, İtalyan teknolojisi ve tecrübesini her bir fonksiyonunda gözler önüne seriyor.



92

DOSYA

K A H VE

Kahvede bir kült marka Julius Meinl 1862 yılında Julius Meinl Viyana’da tarihteki ilk endüstriyel kahve kavurma tesisini kurup 150 yıllık efsanevi hikayenin ilk satırlarını da yazmaya başladı… Julius Meinl, bugün 70 ülkede günde 3 milyon kişi tarafından keyifle içilen premium bir kahve markası...

1

891 yılında tarihteki ilk endüstriyel kahve kavurma tesisini Viyana’da kuran ve yine ilk defa ticari olarak kavrulmuş ve paketlenmiş olarak kahve satışına başlayan Julius Meinl, bugün 70 ülkede günde 3 milyon kişi tarafından keyifle içilen premium bir kahve markası haline geldi. Kahve çekirdeklerini Orta - Güney Amerika, Doğu Afrika, Etiyopya, Hindistan, Endonezya ve Papua Yeni Gine gibi dünyanın en kaliteli Arabica kahve çekirdeklerinin yetiştiği bölgelerden tedarik eden dünyaca ünlü kahve markası, çekirdeklerini geleneksel tarzı ile Viyana - Avusturya ve Vicenza - İtalya’da bulunan modern tesislerinde harmanlayıp kavuruyor.

GELENEKSEL DEĞERLERİN MODERN ÇİZGİLERLE BİRLEŞİMİ Julius Meinl’in yüksek performanslı kahve makineleri ve milimetrik hassasiyetteki değirmenleri ile kahvelerinin tadının, kokusunun ve aromasının görünmeyen dokunuşunu tüm sıcaklığı ile hissedebilirsiniz. Geleneksel ve modern tipte Horeca’ya yönelik kahve makinelerinin haricinde ev ve ofis ihtiyaçlarına da cevap veren pek çok değişik özellikte kahve makineleri de bulunan Julius Meinl; profesyonel kahve makineleri, kahve değirmenleri, otomatik kahve makineleri, kapsül kahve makineleri, filtre kahve makineleri ve teknik servis ve eğitim desteği ile birlikte kahve pazarına geniş yelpazede üretim ve hizmet olanağı sunuyor.



94

DOSYA

K A H VE

Rasyonel İthalat Genel Müdürü Nazmi Karabulut:

İtalya’nın en prestijli kahvelerinden Portioli artık Türkiye’de “2000’li yıllarda özellikle global coffe shop zincirlerinin müthiş yükselişi ile Türk halkı espresso ve türevleri olan cappuccino, latte, mocha gibi ürünlerle tanıştı. Bu global kahve dükkanı zincirlerinin başarısı, Horeca sektöründe hizmet veren işletme sahiplerine artık her işletmenin menüsünde bu ürünlerin olması gerektiğini öğretti…”

İ

talya’nın en prestijli espresso markası Portioli’nin Türkiye distibütörü Rasyonel İthalat, kahve sektörüne yönelik markalarıyla iddialı bir portföye sahip. İthalatçı firmanın Horeca sektörüne yönelik çalışmalarını, kahve pazarına ilişkin değerlendirmelerini Rasyonel İthalat Genel Müdürü Nazmi Karabulut ile konuştuk.

Rasyonel İthalat’ın kuruluşundan, kahve pazarına yönelik çalışmalarından bahseder misiniz? Rasyonel İthalat, 2011 yılında kurulmuş genç bir şirkettir. Şirketin kurucuları, 2005 yılından bu yana kahve sektöründeki bazı firmalarda saha satışta çalışmış, Türkiye genelinde sektöre dair eğitimler vermiş, birçok ilde sektörü ve pazarı analiz etmiş, konusunun uzmanı kişilerdir.

Bu sebeple şirket genç olmasına rağmen, kahve ve kahve makineleri konusunda derin bir tecrübenin vermiş olduğu avantajla hızla büyümekte, pazarda önemli bir çözüm ortağı olma yolunda emin adımlarla ilerlemektedir. Rasyonel İthalat kurulduğu ilk yıllarda, sektörün tanınan markalarından birinin bölge bayiliğini yaparken, pazarda kaliteli bir sıcak çikolata ürünü olmadığını tespit edip, ilk ithalatını İtalya’dan Magica Ciok marka sıcak çikolatayı getirerek gerçekleştirmiştir. Aynı zamanda yine bir İtalyan firması olan Biepi’nin patentli sıcak çikolata makinelerini pazarın beğenisine sunmuştur.

İtalya’nın en prestijli markalarından Portioli’nin Türkiye distribütörüsünüz. Bu markayı Türkiye pazarı ile nasıl buluşturdunuz, anlatır mısınız? Rasyonel İthalat’ın kurucularının asıl hedefi, Türkiye’de hızla gelişen kahve sektörünün, bilinen birkaç İtalyan kahve markası arasında sıkıştığını bildiklerinden, iddialı bir İtalyan kahve markasını oyuna dahil etmekti. Onlarca firma ile görüşüp, yüzlerce farklı kahve test ettikten sonra nihayetinde 2013 yılında İtalya’nın en prestijli espresso markalarından Portioli’nin Türkiye distribütörlüğünü aldılar. İtalya’da hem kahve hem kahve makinesi üretebilen tek şirket olarak öne çıkan Gruppo Portioli S.p.A’nın çatısı altında ki G.I.M.E espresso makinelerinin de Türkiye distribütörlüğünü gerçekleştirerek, pazarda hem kahvede hem de kahve makinesinde iddialı bir konuma geldiler. Aynı zamanda Portioli Türkiye’de henüz bir yaşında olmasına rağmen, şehrin en gözde cafe ve restoranlarında hızla yerine almaya başladı. Şirket markanın Türkiye pazarına sağlıklı bir entegrasyonu için İstanbul içinde merkezi olarak hizmet verse de, diğer illerden gelen talepleri de karşılamakta ve ilerleyen zamanlarda, doğru çözüm ortakları ile birlikte İstanbul dışında bayilik ağı kurmayı hedeflemektedir.


Neden Portioli ve ithal markalar diye sorsak? Kahve içeceği her ne kadar bu topraklardan gitmiş olsa da Avrupa’ya, birçok şeyde olduğu gibi kahve konusunda da ürünü geliştiren, zenginleştiren, nitelik kazandırıp endüstri haline getiren ne yazık ki bizden önce Avrupalılar olmuş. Özellikle, dünyanın en iyi kahve yapma metodu olarak kabul gören espresso İtalyanlara özgü bir demleme metodu. Bu metod aynı zamanda bir formüle bağlı. 7 ila 7,5 gr doğru incelikte öğütülmüş espressonun, 90-95 santigrat sıcak ve buharlı su ile 9/11 bar basıncında, 2530 saniyede, 35 ml ölçüde bir fincana akması. Bu formül gereği iyi bir espresso hazırlamak için iyi bir espresso makinesine de ihtiyaç duyulmaktadır. Bu endüstriyel makineleri de İtalyanlar keşfetmiş. Aslında kahve dünyada sadece ekvator kuşağında bulunan ülkelerde yetişiyor. Fakat kavrulmadan önce hiçbir tada sahip olmayan bu mucizevi ürün, tüm tadını ve karakterini kavrulduğu esnada kazanıyor. Bu yüzden kavurma son derece önemli bir aşama. İkinci önemli aşama ise harmanlama. Kahvenin yetiştiği her yörenin birbirinden farklı tatları, karakteristik özellikleri vardır. İşte bu farklı tatları, farklı ısılarda kavurup birbiri ile kombine ederek iyi bir espresso yaratılmaya çalışılır. Bu belki de binlerce farklı kombinasyon ve deneme - yanılma demek. Espresso’nun mucidi olan İtalyan’lar Roast ve Blend konusunda tüm dünyada ön plana çıkarlar çünkü bu konuda yüzyıla yakın bir tecrübe ve ArGe’ye sahiplerdir.

Rasyonel İthalat, Portioli’nin İl Caffé Top, Extra Bar, Bar, Gran Miscela filtre kahve, tek kullanımlık Pod espresso sistemleri Decaff (kafeinsiz) Pod espresso olmak üzere sekiz farklı kahve harmanından ilk üç sıradaki en zengin harmanlarını getiriyor. İngiltere Başbakanı David Cameron katıldığı bir toplantıda Portioli kahvesini içerken görülüyor.

Türkiye’de kahve sektörünün durumu hakkında neler söylemek istersiniz? 2000’li yıllarda, özellikle global coffe shop zincirlerinin müthiş yükselişi ile Türk halkı espresso ve türevleri olan cappuccino, latte, mocha gibi ürünlerle tanışmış oldu. Bu global kahve dükkanı zincirlerinin başarısı, Horeca sektöründe hizmet veren işletme sahiplerine aynı zamanda şunu da öğretti: “ Artık her işletmenin menüsünde bu ürünler olmalıdır.” Bu rekabet ortamı Türkiye’de kahve ve kahve makinesine inanılmaz bir talep oluşturdu.

Fakat henüz son tüketicide yeni oluşan bu kültürü çok az kişi bildiği için, “bilgi” kahvenin kendisinden daha önemli hale geldi. “Peki ama bu ürünler nasıl ve ne şekilde yapılır?” İşte bu bağlamda işletme sahipleri için bu bilgiye sahip firmalar ön plana çıktılar. Rasyonel İthalat Portioli Türkiye olarak, eğitim konusunda uzman kadrosu ile müşterilerine sadece

Avustralya Başbakanı Tony Abbot, açık hava ve Portioli kahvenin tadını çıkarırken görülüyor.

kahve ve kahve makinesi tedariği yapmakla kalmayıp, en iyi kahveyi sunmaları için barista eğitimi de vermektedir.

Türkiye’de espresso yapma çalışmaları hakkında neler düşünüyorsunuz? Türkiye’de özellikle son zamanlarda hızla artan “kavurma” denemelerini saygı ile karşılayıp, gelecek için umutlansak da mevcut bilgi teknoloji, Ar-Ge ve doğru ürüne ulaşma/her zaman ulaşma, konusunda yetersiz olduğumuz için Türkiye’de üst sınıf bir espresso şu anda yaratılamayacağını düşünüyoruz. Çünkü yukarıda da bahsettiğimiz üzere iyi bir espresso


96 yapmak çok kompleks bir iştir. Nihayetinde kahve bir meyve yani bir bitkidir. Doğa her zaman aynı formda ve kalitede kahve veremeyecektir. Her kahve bulunduğu coğrafi özellikler, toplanma ve yıkanma yöntemlerine göre aynı kalitede değildir. Tüm dünyaya kahve üreten global şirketler, büyük alıcılar olması sebebi ile tarladaki kahvenin serüvenini daha yakından takip edip, her daim en üst ve aynı hasat kahveyi almak yönünde çalışırlar. Böylelikle her daim aynı karakterde ve kalitede kahve üretmektedirler. İtalyanların yüzyıla yakın kahve yapma geleneklerini, defalarca deneme yanılma ile farklı orijinleri farklı ısılarda kavurma ve harmanlama bilgilerini düşündüğümüzde ve buna bir de kahvenin kavrulması ve sonraki aşamaları ile ilgili elinde bulundurdukları teknolojiyi eklediğimizde, bunlardan hemen hiçbirine sahip olmayan Türkiye’deki kavurucuların iyi bir İtalyan espresso markasına denk gelebilecek bir kahve yapmaları şimdilik çok uzak ihtimal olarak görünüyor.

Peki, son tüketici ve işletme sahipleri iyi espresso yani iyi kahveye ne kadar önem veriyor? Bu da sektörün gelişime açık bir başka gerçeği. Kahve nitelik bakımından şaraba benzerlik göstermektedir. Nasıl 20 tl ye şarap varken 20 bin liraya da şarap varsa, bu durum kahvede de aynıdır. Vasat ya da vasatın altında bir çekirdek kahveyi, iyi bir espresso çekirdek kahveden en fazla 5 ila 7 euro ucuza mal edebilirsiniz. İyi bir çekirdek kahve satarak işletmenizde 1 kg fazla kahve satsanız, zaten fazla ödediğiniz 5 euro 10 kat kar olarak size dönüş yapar. İşletmenizde güzel bir kahve satmanın getirdiği müşteri memnuniyeti ve prestiji saymıyoruz bile. Fakat sektör henüz yolun başında olduğundan bu detayı hesaplamak istemiyor bazen de hesaplayamıyor.

Kaliteli bir kahve ile kalitesiz bir kahve arasındaki fark en iyi nasıl anlaşılır? Bunu ortalama bir içici

bile ilk yudumda anlayabilir. Çünkü kahve doğal bir üründür, tamamı ile insan yetenekleri ile işlendiği için, siz kötü bir tadı saklama şansına sahip değilsiniz. Sektörde başka bir yanılgı ise, tüketicinin zaten cappuccino ve latte gibi sütlü türevler içmeyi tercih ettiğinden içindeki kahve kalitesini ölçemeyecek olması. Kahvenin sütün içinde kaybolmasından bahsediyorum. Güzel bir espresso’nun süt ile uyumlu birleşmesini ve ortaya çıkardığı İtalyan bir cappuccino’nun tadına doyamazsınız. Aslında sütün içindeki kahvenin kalitesi de en az salt kahve kadar mühimdir ve öne çıkmaktadır.

Baristanın kahve üzerindeki hükmü nedir? Sizin bu anlamda sektöre dönük uygulamalarınız var mı? Sektörün gelişmeye açık olan bir başka ihtiyacı da barista, yani kahve makinesi kullanan ve kahveyi yapan kişilerdir. Her ne kadar baristalık mesleği ülkemizde gelişmekte olsa da, gidilecek daha çok yol vardır. Çünkü kahve kalitesi kadar makine ve makineyi kullanan kişi de oldukça önem arz eder. Çok iyi bir espresso’ya sahip olsanız da makineyi kullanmayı ve kahve yapmayı iyi bilmeyen biri size çok kötü bir kahve içirecektir. Rasyonel İthalat bu konuda da müşterilerinin yanında ve çözüm ortağıdır. Deneyimli eğitmenleri eşliğinde müşterilerine kahve eğitimi vermekte, işletmelerin standart bir kahve sunma konusunda yardımcısı olmaktadır.



98

DOSYA

K A H VE

Tohumdan fincana eşsiz bir tat: Ipanema Espresso…

B

rezilya üretimli, İspanya merkezli kahve çekirdeği markası Ipanema, Türkiye Horeca sektörüyle, KAVE İthalat temsilciliğiyle buluşuyor. Yüzde 100 Arabica çekirdeklerinden hazırlanan ve direkt tarlasından kahve pazarına ulaşan markayı; kuruluş hikayesi, pazardaki konumu ve yeni dönem hedefleri ile KAVE İthalat Genel Müdürü Erkan Baysal ile konuştuk.

Öncelikle Ipanema Espresso’nun kuruluşundan ve markayı öne çıkaran özelliklerinden kısaca bahseder misiniz? Ipanema Espresso, Brezilya’nın Minas Gerais bölgesinin kalbinde bulunan Ipanema çiftliğinde uzman kişilerce üretilen %100 Arabica çekirdekleridir. Ipanema, tarladan fincana kadar olan tüm üretim işlemlerini takip edebildiğiniz tek kahve firmasıdır. Yaklaşık olarak beş yıldır bu pazardayız ve birçok

Hedefimiz, çok kahve satmaktan önce, herkese iyi bir kahve içirmek…

KAVE İthalat Genel Müdürü Erkan Baysal, Ipanema İspanya Firma Sahibi Carlos Lasvıgnes

yerde kahvemiz içilebiliyor. Fakat son bir senedir pazarda marka olmuş ve zincir firmalarla da çalışmalarımızı başlattık. Ödüllü Ipanema Espresso markası, özel dizayn edilmiş tarlalarda yetiştirilen %100 Arabica çekirdeklerinden hazırlanmaktadır. Çok hafif bir kavurma işlemi sonucunda Ipanema kahvesi tatlı ve hafif bir lezzete sahip olup, acılık hissi vermeyen gövde dokusu ile hem espresso hem de sütlü kahve çeşitlerinde kullanılmak için mükemmel bir seçimdir. Ayrıca tohumdan fincana tüm sürecinin takip edilebilmesi de Ipanema tüketicilerinin gerçekten orjinal bir ürün içtiklerinden emin olmalarını sağlamaktadır.

Ipanema’nın pazar hedefleri hakkında neler söyleyebilirsiniz? KAVE Ithalat olarak, %100 Arabica çekirdek kahve ve filtre kahve ithal ediyoruz ve toptan satışını yapıyoruz.


DOSYA

K A H VE

Ürünümüz Brezilya menşeili olduğu için Japonya, Amerika, Brezilya, İspanya, İngiltere, Yunanistan, Romanya ve Türkiye pazarlarında bulunmaktadır. Yakın zamanda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Azerbaycan pazarına da giriş yapacağız.

Horeca pazarına kahvenin yanı sıra hangi makine çeşitleriniz ile hizmet veriyorsunuz? WMF, La Cimbali, Nuova Simonelli, Delonghi, Grimac gibi makinelerle kahvemizin harika bir uyumu olduğunu düşünüyoruz.

Teknik destek, Barista eğitimi ve bardak hizmeti gibi alanlarda da tüketicinizi destekliyor musunuz? Bu konular hakkında bizi daha ayrıntılı bilgilendirir misiniz? Teknik destek konusunda özellikle çok titiz olduğumuzu söyleyebiliriz. Kahvenin makineden doğru akıp akmadığını kontrol etmek için iki haftada bir ürün verdiğimiz firmaları görevli çalışanlarımız kontrol ediyor. Çünkü biz kahvemizin eşsiz tadını müşterilerimize taahhüt ediyorsak, bu sözü sonuna kadar tutabilmeliyiz diye düşünüyoruz. Yeni çalışmaya başladığımız yerlerde baristaların kahveyi doğru hazırlayabilmesi adına gerekli eğitim ve bilinçlendirmeyi de elbette ki yapıyoruz. Hedefimiz, çok kahve satmaktan önce, herkese iyi bir kahve içirmek. Makine gibi bardaklarda tamamen tüketimle orantılı olarak verilebiliyor. Müşterilerimizin içtikleri

IPANEMA’NIN HİKAYESİ Brezilya’nın Minas Gerais bölgesinin kalbinde bulunan Ipanema çiftliği, kahve yetiştiriciliğinin tohumdan fincana kadar olan sürecinde uzmanlaşmıştır. Çiftlik tüm eforunu, geleneksel ve modern teknikleri bir arada kullanarak en kaliteli kahveyi üretme ve bu sayede diğer firmalardan ayrılmaya odaklamıştır. Ipanema’nın kaliteye olan duyarlılığı, çiftliğin doğal yaşamın korunması ve sosyal sorumluluk bilinci konularıyla da bağlantılı olarak, onun, Raiforest Alliance (Yağmur Ormanları Birliği) ve UTZ sertifikalarına sahip dünya çapında bilinilirliği olan öncü bir firma olmasından da anlaşılmaktadır.

espressoyu doğru sunum ekipmanlarıyla sunmalıyız, çünkü kahvenin kremasıyla sıcaklığı ve aynı zamanda bunları muhafaza etmesi çok önemlidir.

Son olarak aldığınız ödüller ve hizmet verdiğiniz kalite belgeleri hakkında da bilgi alabilir miyiz? Ipanema, Rainforest Alliance, UTZ, EUREP-GAP, CSC gibi kuruluşlar tarafından sertifikalandırılmıştır. Ayrıca 2003 yılında Starbucks tarafından en çok tercih edilen tedarikçiler programında da sertifika almıştır. Aynı zamanda Rainforest Alliance tarafından birkaç yıl üst üste “En İyi Brezilya Kahvesi” seçilmiştir. Bunge, Cup of Excellence, Specialty Coffee Association ve SCAE tarafından çeşitli ödüllere layık görülmüştür.


100

DOSYA

K A H VE

Kahve ve sıcak çikolata keyfi De’longhi’de bir arada İtalyan stilini tüm ürünlerine zarifçe yansıtan De’Longhi, ESAM 6900M Kahve Makinesi ile kahve tutkunlarına aynı anda kahve ve sıcak çikolata keyfi sunuyor. Tek tuşla 5 çeşit kahve hazırlayabilen ESAM 6900M, her damak zevkine göre ayrı tatlar hazırlıyor.

D

ünyada kahve makineleri alanında dünya lideri olan De’Longhi’nin, inovasyon teknolojilerini kullanarak tasarladığı ESAM 6900M Kahve Makinesi ile tek tuşla 5 çeşit kahve hazırlamak mümkün. De’Longhi ESAM 6900M tam otomatik kahve makinesi, tek tuşla espresso, cappuccino, caffe latte, sıcak çikolata ve latte machiato çeşitleri sunuyor. Herkesin dilediği kahve lezzetini seçip hazırlayabileceği ESAM 6900M, daha yumuşak tatları seven yetişkinler ve minik misafirlerin de damak tadına hitap ediyor.

13 FARKLI İNCELİK AYARINA SAHİP De’Longhi ESAM 6900M Kahve Makinesi’nin sessiz kahve çekirdeği öğütücüsü ile 13 farklı incelik

ayarında çekirdeği çekip, her zaman taptaze kahveler hazırlanabiliyor. Kullanıcının damak zevkine göre, espresso, cappuccino, caffe latte ve latte machiato çeşitlerinden istenilen lezzette hazırlanabilen kahvelerle günün yorgunluğu geride kalıyor.

TOZ YA DA ÇEKİRDEK KAHVE AYRICALIĞIYLA Toz ya da çekirdek kahve kullanma ayrıcalığı sunan De’Longhi ESAM 6900M Kahve Makinesi, kahve ve su miktarı ayarı ile istenilen fincan boyutunda kahve hazırlama imkanı sunuyor. Çıkarılabilir demleme ünitesiyle ise en zor ulaşılan köşelerin bile zahmetsizce temizlenmesini sağlıyor.



Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

restaurant iş’te kadın 102 hotel & hi-tech

The Sofa Hotel Genel Müdürü Dilara Hepşen Öztekin:

“Dünyaya bir daha gelsem, yine turizmci olurdum” “Bir daha dünyaya gelsem, yine turizmci olurdum. Çünkü turizme hizmet etmek, insanlığa hizmet etmek gibi bir şey…”

İ

stanbul’un ilk sanat temalı oteli The Sofa’nın başında en az onun kadar estetik ve tasarım aşığı bir kadın yönetici var. Uzun yıllar Hilton İstanbul’da konaklama sektörüne satış ve pazarlamanın farklı pozisyonlarında katma değer sağlayan Dilara Hepşen Öztekin, son dört yıldır The Sofa Hotel’i bir kadın inceliği ve titizliği ile yönetiyor. “Dünyaya bir daha gelsem, yine


turizmci olurdum” diyecek kadar tutkuyla, şeffaflıkla ve elbette özveriyle… Satışı turizme dair bir hayal olarak yeşertip, genel müdür koltuğu ile taçlandıran otelcilik sektörünün başarılı isimlerinden Dilara Hepşen Öztekin, bu ayki iş’te kadın konuğumuz…

Dilara Hanım, söyleşimize biraz eskiye, öğrencilik yıllarınıza giderek başlamak isterim. Sizi biraz tanıyabilir miyiz? Ben Marmara Üniversitesi Turizm Otelcilik bölümü mezunuyum. 1994-1996 yıllarında İngiltere’de çeşitli dil okullarına ve işletme amaçlı sertifika programlarına katıldım. 1996 yılında Türkiye’ye döndüm. Turizm okudum ama en büyük hayalim, satışla ilgili bir departmanda çalışmaktı. Çünkü okul stajlarımı ön büro departmanında ve büyük bir keyifle yapmıştım. Türk Hava Yolları da bunlardan biriydi ki, ben en çok müşterilerin buraya nasıl geldikleri ve ne tür bir yolculuktan geçtikleriyle ilgileniyordum. İleride ne yapmak istediğim, ne olmak istediğim gayet açıktı. Fakat bir yerlerden başlamalıydım. Çalışırken gördüm ki, profesyonel iş hayatında hayal ettiğiniz fırsat bir anda doğmuyor. Beklemeniz gerekebiliyor. Ben o zaman dilimini Çırağan Kempinski’de çalışarak geçirdim. Yaklaşık 56 ay boyunca ön büro departmanında görev aldım. Çırağan, benim için bir okul, kariyerimde önemli bir basamak olmuştur.

verildi. O süreçte İstanbul Bölge Satış Direktörü olarak kurulumunda aktif olarak çalıştım. Hilton’dan sonra da The Sofa Hotel’e genel müdür olarak geçtim.

Genel müdürlük, kariyer planlamanızın bir parçası mıydı yoksa hiç hesapta yokken mi önünüze geldi? Hilton İstanbul’da edindiğim iş ve bilgi birikimini farklı bir işletmede kullanabileceğimi düşündüğüm için kendime böyle bir yol çizdim. Hilton, Türkiye ve dünyanın tartışmasız en iyi markalarından biri. Hatta bir ekol… Dolayısıyla orada edindiğim satış, pazarlama ve operasyon bilgisini bu marka için kullanarak faydalı olabileceğimi düşündüm. Sonuç itibari ile ben Hilton gibi bir üst markada satışın tüm birimlerinde bizzat görev yaptım. Bundan sonra kendimi otelciliğin farklı bir pozisyonunda değerlendirmek bana daha mantıklı geldi.

SATIŞA İLK HİLTON İSTANBUL’DA BAŞLADIM Tabii bir yandan da satışa geçmek için başvurular yapmayı sürdürdüm. O dönem Hilton İstanbul’un Satış Direktörlüğünü yapan -kendisi şimdi sektörün başka bir duayen ismidir- Jumeriah Pera Palace Hotel Genel Müdürü Pınar Kartal Timer beni görüşmeye çağırdı. Akabinde 1997 yılında Hilton İstanbul’a Satış Yetkilisi olarak başladım. 2010 yılına kadar da görevimi sürdürdüm.

İlk satış günlerinize geri dönmenizi istersek, Hilton İstanbul, sizin için nasıl bir deneyim oldu, biraz daha açabilir misiniz? Hilton çok büyük bir yapılanma. Otelin kariyerimde apayrı bir yeri vardır. Göreve Satış Yetkilisi olarak başlayıp, satışın tüm departman ve pozisyonlarında görev aldım. Sırasıyla Müdür Yardımcısı, Satış Müdürü, Halkla İlişkiler Müdürü, Grup ve Organizasyonlar Satış Müdürü, Grup Organizasyonları Satış Direktörü ve de son olarak Satış Direktörü oldum. 2007 ile 2010 tarihleri arasında İstanbul’daki tüm Hilton otellerinin merkezi bir ofisten yönetilmesine karar

Konu genel müdürlüğe gelmişken, bir konuda daha yorumlarınızı almak isterim. Siz satış & pazarlama kökenli bir genel müdürsünüz. Türk genel müdürlerin çoğunluğunu ön büro kökenliler oluştururken, dünyadaki trendler F&B’ye daha ağırlık verdiği söylenir.

Sizce bir genel müdür hangi departmandan gelirse işletme verimliliği için daha avantajlı olur? Bu sorunun ne yazık ki kesin bir cevabı yok. Yiyecek


restaurant iş’te kadın 104 hotel & hi-tech

içecek kökenli bir genel müdürle konuşuyorsanız, yiyecek içecek kökenli olmalı cevabını alırsınız. Benim gözlemlediğim kadarıyla trend biraz değişmeye başladı. Eskiden otellerde daha fazla yiyecek içecek kökenli genel müdürler olurdu. En basitinden benim Hilton’a ilk başladığım dönemde hatırladığım bütün genel müdürlerim öylelerdi. O trendin zaman içinde değiştiğini görüyoruz. Son dönemde daha fazla satış kökenli genel müdürler olduğu doğru. Dünyadaki trendleri takip ederseniz, son 10-15 yılda satış pazarlama her sektörde inanılmaz bir noktaya geldi. Özellikle internetin yaygınlaşması, satış faaliyetlerinin çoğalması, tanıtımın artması ile beraber satış ve pazarlamanın önemi de arttı. Hatta bu alanın okullarda ayrı bir bölüm olarak okutulduğunu bile tanık oluyoruz. Dolayısıyla hem dijital pazarlama hem klasik pazarlama modelleri son derece kullanılır hale geldi ve satış & pazarlama kökenli insanların kendilerini gösterme şansları daha da yükseldi. Bence görünen en önemli nedenleri bunlar.

The Sofa Hotel, satıştan sonraki ilk genel müdürlük deneyiminiz. Peki Sofa’yla nasıl tanıştınız, o süreci biraz anlatır mısınız? O dönemler The Sofa Hotel, bir genel müdür arayışı içerisindeydi. Önce otelin yönetim kurulu başkanıyla tanıştım. Sonra oteli gezdim ve çok etkilendim. En çok da tasarımı beni etkiledi. İçeriye girdiğiniz anda otelin yarattığı hissiyat; gerek tasarımı gerek dokusu gerekse personelin yaklaşımları ile bambaşkaydı. Pozitif ve enerji dolu bir havası vardı. Bir de tabii The Sofa’nın İstanbul ve Türkiye turizmindeki marka değeri de bu kararımda etkili oldu. Türkiye’de çok az yerli otel var, biliyorsunuz.

Sormak isterim, otelin sizden önceki genel müdürü de bir kadındı. Tema sanat olunca tercihler de kadın yöneticilerden yana mı oluyor, siz ne dersiniz? İkide iki, güzel bir tesadüf diyelim. Serra Hanım (Serra

Arıkök) da benim gibi bu otelde dört yıl görev yaptı, The Sofa şu an sekiz yaşında. Ama tabii son yıllarda otellere kadın eli daha fazla değiyor. Ve sadece otelcilikte de değil; siyasetten başlayarak bütün sektörlerde kadın eline ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Bunun sebebi de şu, kadınlar çok daha detaycı bir göze sahipler. Bizler yapımız itibariyle çoklu işleri aynı anda yapma konusunda oldukça başarılı ve gayretliyiz. Ve annelik… Organizasyon yeteneğinizi güçlendiren önemli bir avantajımız. Bunu da iyi kullandığımızı düşünüyorum.

The Sofa Hotel gibi, sanat temalı bir otelin yöneticisi olarak, kişisel anlamda sanata ve tasarıma yakınlığınızı ve ilginizi de öğrenebilir miyiz? Ben de her birey gibi tasarımın çok önemli olduğuna inanıyorum çünkü artık insanlar basmakalıp yapılardan çok hoşlanmıyorlar. Kişiye özel hizmet istendiği gibi kişiye özel kullanım da tercih sıralamasında önde geliyor. Bu anlamda tasarım da benin için çok değerli. Biz The Sofa Hotel olarak çağdaş sanatı oldukça fazla destekliyoruz. Hatta çağdaş sanat fuarının en büyük sponsorlarından biriyiz. Otelde sanat galerimiz de var. Dolayısıyla çeşitli sergilere, müzayedelere ev sahipliği yapabiliyoruz. Ben kendim de sanat ve tasarımla çok yakından ilgileniyorum. Zaman buldukça İstanbul Modern’i ve çağdaş sanatı yakından takip etmeye gayret gösteriyorum.

Bir otel değil, destinasyon pazarladığınızı düşünün. Tanıtım yetersizliklerinden yakınılan Türkiye ve İstanbul için sizin satış ve pazarlama stratejiniz ne olurdu? Son yıllarda İstanbul’un marka değerinin yükseldiğini görüyoruz. Dolayısıyla bu şehri 7/24, 12 ay boyunca pazarlamak lazım. Çünkü hala 12 ay boyunca çalışan


bir şehir değiliz. Henüz Londra ve Paris gibi popüler bir destinasyon olamadık. Bunu da sadece turistik yanlarınızı ön plana çıkararak yapamazsınız. Bu sadece Boğaz Köprüsü ve Sultanahmet’le olacak bir iş de değil; şehri 12 ay boyunca yaşatmalısınız. Elimde böyle bir fırsat olsaydı herhalde İstanbul’u sadece tarihi güzellikleriyle değil, etkinlik potansiyeli ile de ön plana çıkarmak isterdim. İstanbul, çok yönlü bir şehir. Etkinlik bakımından da güçlü bir potansiyele sahip. Şehir, uluslararası etkinlikler ve sanat fuarları için iyi alternatif sunuyor. Bunu başarabilirsek, İstanbul’un ve Türkiye’nin 12 ay boyunca çeşitli aktivitelerle hareketlenmesi de sağlanmış olur. Bu aynı zamanda Türkiye’ye gelen yabancı ziyaretçi sayısına da olumlu etki eder. Bunların haricinde İstanbul’da bölgesel pazarlama da doğru bir strateji olabilir. Çünkü İstanbul gerek yüzölçümü gerekse nüfusu olarak oldukça büyük bir şehir. Üç günde tüketilecek bir şehir asla değil! Nişantaşı, yeni bir destinasyon oldu. Aynı şekilde Asya Yakası da… Tüm bunları kullanarak şehri bölgesel olarak tanıtmakta fayda olduğunu düşünüyorum.

Kendinizi bir yönetici olarak nasıl tarif edersiniz, satış & pazarlamadan sonra genel müdürlük görevi nasıl gidiyor? Ben açıkçası kendimi çok fazla genel müdür gibi konumlandırmıyorum. Sonuç itibari ile çok büyük ölçekli bir otel değiliz. Çalışan sayımız yaklaşık 90 kişi. Bu biz yönetenler için büyük bir avantaj. Çünkü bu sayede onları tek tek tanıma şansımız da oluyor. Gerek departman yöneticileri gerek şefler gerekse takım arkadaşlarımızın hepsini yakından tanıyıp nelerden hoşlandıklarını kolayca görebiliyoruz. Dolayısıyla ekip arkadaşlarımızla aramızda kesin çizgiler olmuyor. Benim yönetici olarak en büyük özelliğim, sanırım kapımın her zaman açık olması. Ben hiçbir zaman kapılar arkasında çalışıp, personelin zor ulaştığı bir yönetici olmadım. Zaten hiçbir yöneticilik mertebesinde bunu yapmadım. Hilton’da da açık ve şeffaf bir ortamda çalışırdık. 30 kişilik satış ekibini yönettiğim zamanlar oldu. Onun haricinde insanları rahatlan bir tarzım ve duruşum olduğunu düşünüyorum. Çok iyi bir dinleyicim, iyi empati kurarım. “Bundan sekiz yıl önce ben de bu pozisyondaydım” derim ve karşımdakini anlamaya çalışırım.

Özel zamanlarınızda neler yapmaktan hoşlanırsınız? Benim iki tane oğlum var, zamanımın arta kalan

kısmını çoğunlukla çocuklarım alıyor. Kendime şahsi olarak ayırabildiğim zamanlarda ise spor yapıyorum. Spor yapmak benim için bir yaşam şekli. Bunların dışında iş amaçlı seyahatlerim oluyor. Bir ülkeyi gezerken, klasik noktalarını ziyaret etmek bana büyük bir keyif veriyor. Sanat temalı bir otel işlettiğimiz için gittiğim ülkelerdeki sanatçıların galerilerini ve modern sanat müzelerini görmeye ayrıca özen gösteriyorum. İstanbul’da fırsat buldukça yeni açılan sergileri takip etmeye çalışıyorum. İstanbul Modern’de dönemsel olarak açılan sanat kursları da ilgimi çekiyor. Son olarak “ Çağdaş Sanatı ve Tarihi” adlı bir kursa katıldım. Türkiye’de 1920’lerden bugüne sanatın gelişimi ile ilgili bir kurstu.

Bundan sonraki hedefleriniz neler? Ben turizmi severek seçtim ve son derece memnunum. Bir daha dünyaya gelsem, yine turizmi seçerdim. Çünkü turizme hizmet etmek, insanlığa hizmet etmek gibi bir şey. Tatil satıyorsunuz, hayal satıyorsunuz ve bu benim çok hoşuma gidiyor. Bizim insanımız bir yıl çalışır, yıl boyu 15 günlük tatilin hayalini kurar, onun planını yapar. Bunun bir parçası olmak asıl keyif verendir. Turizm dediğiniz, Türkiye için önemli ve önü açık bir sektör, gelişime açık. Herhalde bundan sonra kurumsal hayatta bu şekilde yoluma devam ederim diye düşünüyorum.

The Sofa Hotel’de şu an neler oluyor, paylaşmak istediğiniz yeni projeler var mı? The Sofa Hotelde yenilik her zaman var, bir defa onu söyleyeyim. Frankie Restaurant açılalı 2 yıl oldu. Geçen yıl Holl Arts sergi salonumuzu açtık; orada dönem dönem hem Türk hem yabancı sanatçıların eserlerini sergiliyoruz. Holl Arts’ı aynı zamanda kendi aktivitelerimiz dışında kiralayabiliyoruz da. Onun dışında cafemizi yeniledik. SPA merkezimizde yenilikler yapıyoruz. Yakın bir zamanda Hintli bir terapistle anlaştık. Baktığınızda Nişantaşı’nda konaklama, restoran, gece kulübü, SPA, sanat galerisi ve toplantı olanaklarının bir arada olduğu, hepsini bir arada görebileceğiniz bir otel daha yok. En önemlisi, sanat galerisi hiçbir otelde yok. Bizim The Sofa Hotel olarak yeni projelere ev sahipliği yapma isteğimiz her zaman var. Yine The Sofa kalitesinde, aynı marka altında fakat farklı bir lokasyonda yeni bir otel açmayı planlıyoruz. Yine Nişantaşı gibi bölgesel bazda İstanbul’da gelişebilecek belli noktalar üzerinde araştırmalarımız sürüyor. Bu bir Boğaz hattı da olabilir, Karaköy de olabilir. Ama dediğim gibi henüz kesinleşmiş bir bölge yok, çalışmalar sürüyor.


restaurant yeni mekan 106 hotel & hi-tech

Kuruçeşme’de yeni Türk lezzet vahası;

Anonim

Kuruçeşme’de, iki köprünün ortasında, yeşil ve mavinin buluştuğu en özel noktada hayat bulan Anonim, yenilikçi ‘Türk bistro ve tatlı’ konseptini misafirlerin beğenisine sunuyor.

Y

enilikçi bakış açısıyla, Nisan ayı itibariyle kapılarını açan ‘3. nesil Türk bistrosu’ Anonim ile İstanbul farklı bir mekana kavuşuyor. Tolga Atalay danışmanlığında, Türk mutfağına özgü lezzetleri ‘Türk bistro ve tatlı’ anlayışıyla bir arada sunan Anonim, boğazın en görkemli noktalarından Kuruçeşme’de, defne, erguvan ve ıhlamur ağaçlarının gölgesindeki Koru İstanbul Kuruçeşme’nin içinde hayata geçti.

TÜM GÜNE UZANAN YEME İÇME İMKANI Haftanın her günü, günün ilk ışıklarından geceye kadar Türk mutfağına özgü lezzet alternatifleri sunan Anonim, geniş yöresel peynir ve şarküteri çeşitleri, taş fırından sunduğu pideleri, özel ızgara bölümünden çıkan Türk lezzetleri, salata ve vitamin barı ve alışılmışın dışındaki dondurmaları ile Kuruçeşme’de bir Türk lezzet vahası sunuyor. Tüm güne uzanan yeme içme imkanı sunan bistro, ister sadece bir Türk kahvesi içmeye, ister keyifli bir öğün geçirmeye, istenirse de sadece bir tatlı yemeğe tüm misafirlerine kapısını açıyor. Tatlı menüsüyle İstanbul’un en iddialı adresi olmaya aday Anonim, ‘Ekmek Kadayıfı’, ‘Sakızlı Yalova Tatlısı’, ‘Tencere Sütlacı’ ve ‘Keşkül’ gibi geleneksel Türk tatlılarıyla da dikkat çekiyor.

YÖRESİNDEN TAPTAZE VE MEVSİMSEL ÜRÜNLER Mekanda keyif ve enerjiyle güne başlamak isteyenler için Türk misafirperverliğine yakışır sayısız kahvaltılık sunuluyor. 17 çeşit peynir, yöresinden getirilen

şarküteri ve zeytin çeşitleri, bademli turunç, ardıç, karpuz kabuğu, yaseminli kayısı gibi farklı reçel alternatifleri, Karadeniz’e özgü muhlama, köy yumurtası, Çerkez acukası, yer fıstığı ve fındık ezmesi gibi her damak zevkine uygun seçenekleriyle Anonim, Türkiye’nin dört bir yanındaki lezzetleri tek bir çatı altında topluyor. Tolga Atalay danışmanlığında hazırlanan ve özel taş fırında üretilen pideler, Anonim’in spesiyalleri ve ızgaradan Türk lezzetleri, boğaz manzarası eşliğinde geçirilen zamanı ve yenilen yemekleri daha da keyifli hale getiriyor.

MEYVENİN DONDURMAYA DÖNÜŞÜMÜ GÖZLER ÖNÜNDE Üretiminde salep kullanılmadan hazırlanan ev yapımı dondurmalarını, cam bölmeli özel alanında misafirlerin beğenisine sunan Anonim, mevsimine uygun meyvelerin dondurmaya dönüşümüne şahit olmaya davet ediyor. Dondurma menüsünde, kavun, şeftali, ananas, elma, mango, çarkıfelek gibi meyvelerin yanı sıra tahin esmer şeker, gül, kaymak ve siyah çikolata gibi farklı tatlar da ön plana çıkıyor.



restaurant yeni mekan 108 hotel & hi-tech

Galata’nın en yenisi;

robin’s”

İstanbul’un tarih kokan semti Galata’nın yenisi “robin’s”, sıcak ve sade atmosferi, lezzetli menüsü ile lezzet düşkünlerine kapılarını açtı…

Ş

eflerin Fransız mutfağından yola çıkıp kendi tarzlarını oluşturdukları menüsü, her an sürprizlerle dolu eğlence tarzı ve eşsiz manzarası ile dikkat çeken “robin’s” kapılarını açtı. Yeşim Aslaneli ve Bilal Mert ortaklığında kurulan “ Galata’nın yenisi robin’s” rahatlığı ve şıklığı bir arada sunuyor.

TASARIMDA “SAKİNLİK VE DİNGİNLİK” Ünlü iç mimar Yeşim Aslaneli’nin, fiziksel yapısına modern bir yorum katarak tasarladığı robin’s; giriş ve teras kısmı olarak iki farklı katta hizmet veriyor. Mekanın giriş katındaki sıcak atmosfer, nötr tonlardaki zemin ve duvar renkleriyle uyum sağlıyor. Kişinin kendini rahat hissedebileceği şekilde özel tasarlanan masa ve sandalyeler keyifli bir ortam sunuyor. Sakinlik ve dinginlik duygusu veren Buddha heykelleri dekorasyonda göze çarpan detaylar arasında… Dekorasyonda konfor ve şıklığıyla ön planda tutan robin’s’in teras katında İstanbul’un en güzel manzarası başrolde, sade mimariyle buluşan küçük detaylar manzaraya eşlik ediyor. Aydınlatmaların özel olarak masa ve oturma düzenine

göre tasarlandığı robin’s’ de tüm aksesuarlar özel üretildi.

ZARİF VE SOFİSTİKE… Zarif ve sofistike yemek anlayışıyla fine-eating konseptini benimseyen robin’s, Le Cordon Bleu mezunu Bilal Mert tarafından hazırlanan ve Fransız mutfağı teknikleriyle, şefin kendi tarzını yansıttığı menüsü ile dikkat çekiyor. Menüde yer alan bütün lezzetler günün her saatine uygun olma özelliği taşıyor. Kahvaltı, öğle ve akşam menüsü ile hizmet veren mekanda aynı zamanda şefin tadım menüsü de bulunuyor.



restaurant alternatif turizm 110 hotel & hi-tech

Club Catamaran Bodrum İşletme Sahibi Dilek Birgen:

“Bodrum eğlence ve müzik satan bir tatil beldesi” Turizmin gelişiminde bir ülkenin var olan güzellikleri kadar sektöre can veren işletmelerin yeri de vazgeçilmez. Bodrum’un en popüler eğlence mekanlarından Club Catamaran Bodrum da hiç şüphesiz bunlardan biri.

1

2 yıldır Türkiye’de eğlence turizminin nabzını tutan Club Catamaran Bodrum’u eğlence turizmine katkıları ve hizmet anlayışı doğrultusunda İşletme Sahibi Dilek Birgen ile konuştuk. Club Catamaran Bodrum’un bölgesel ve ülkesel bazda eğlence turizmine katkılarına dair neler söyleyebilirsiniz? Türkiye eğlence turizminde sizce hakettiği değere sahip mi? Sizce neler yapılmalı? Club Catamaran Türk turizmine katkısı olan bir mekan. İngiltere, Almanya, Hollanda, Rusya, Fransa, İtalya, İspanya, İsrail ve İran’da dahi tanınan bir club. Konsept olarak dünyada tek. Bugüne dek dünyanın en ünlü DJ ve sanatçılarını ağırladı ve ağırlamaya da devam ediyor. Tiesto, Armin Van Buuren, MarcoV, Chuckie, Yahel, David Vendetta, Nicola Fasona gibi dünyaca ünlü birçok isim Catamaran’da performans gösterdi. Club Catamaran’ın ünlü DJ’lerin sitelerinde olması bile Bodrum için büyük bir reklam. Örneğin David Vendetta ile bir röportaj yapılmış. Kendisine ‘Dünyada birçok mekanda çaldınız. Sizi en çok etkileyen club hangisi oldu?’ diye sormuşlar. ‘Club Catamaran Bodrum’ diye cevap vermiş. Bodrum eğlence ve müzik satan bir tatil beldesi. Catamaran’ın da Bodrum ve Türkiye turizmine katkısı büyük. Türkiye eğlence turizminde maalesef hak ettiği yerde değil. Yatırım ve proje bence çok mühim. Genelde düşünülmeden az harcamayla, hiçbir yaratıcılığın olmadığı, birbirinin kopyası birçok

mekan var. Bu mekanlar müşteri memnuniyetine ve mutluluğuna önem vermeden, müşteriyi gel geç müşteri olarak görerek hareket ediyor. Benim naçizane tavsiyem, eğlence sektöründeki işletmeci ve çalışanların kendilerini olabildiğince geliştirmeleri, çok çalışmaları, dünya trendlerini takip etmeleri, yeniliklere açık olmaları, dil öğrenmeleri, mesleğe saygıyla yaklaşmaları, planlı ve düşünerek hareket etmeleri, eğitimli personelle çalışmaları, müşteri memnuniyeti ve mutluluğuna odaklı bir hizmeti hedeflemeleri.

Club Catamaran Bodrum, eğlence mekanları arasında kendini nasıl konumlandırıyor? Konsepti, hizmet standartları, istihdam sayısı nedir? Catamaran başarı odaklı bir eğlence mekanı. Club olarak yıllarca başarılı bir grafik çizmek oldukça zor. Ancak Catamaran müşterisine değer veren, yıllardır aynı kalifiye elemanla işbirliği içinde çalışan, yenilikleri takip eden, uygulayan, dürüst ve kaliteli Avrupa standatlarında bir mekan. Bu özellikleri barındırdığı sürece her zaman başarılı oldu.

Mekana en çok kimler ilgi gösteriyor? Yerli yabancı turist dağılımı nedir? Sezon boyunca gelen müşterilerimiz Türk ve yabancı karışık. Türk müşterilerimiz yüzde 50’ye varıyor.

Bölge ve Türkiye turizmine ilişkin değerlendirmeleriniz nelerdir? Ülkemiz adeta bir cennet. Gerek iklimi, tarihi eserleri, doğası, gerek misafirperver insanı ile gezilip görülecek bir ülke. Hizmet kalitesi arttırıldığı, yeterli reklam yapıldığı sürece sonuçların daha olumlu ve mutlu edecek şekilde olacağına inanıyorum. Bir de Türkiye’de bir “her şey dahil” uygulaması var ki, bu sistem müşteri kalitesini olumsuz etki ediyor. “Her şey dahil” sistemi turizm ekonomisine yansımaları ve müşteri kalitesi açısından yerinde bir uygulama olarak görmüyorum.



restaurant barista’nın gözünden 112 hotel & hi-tech

Genç, yetenekli, ödüllü; Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

Çırağan Palace Kempinski Barista Soner Özdemir

Soner Özdemir, Çırağan Palace Kempinski’nin genç ve yetenekli baristası, üstelik ödüllü de! Hızlı, temiz, pratik ve yetenekli. Ona göre kahve içmek su içmek kadar vazgeçilmez…


Ç

ırağan Palace Kempinski’nin genç ve yetenekli baristası Soner Özdemir, Uludağ Üniversitesi Turizm Otel İşletmeciliği bölümü mezunu. O da mesleğe pek çok turizmci gibi ilk olarak Antalya’nın sezonluk otellerinde merhaba demiş. İlk stajını Limak Limra Otel’de yaptığını söyleyen Özdemir, daha sonraki stajını yine turizmin başkentinde, Saray Reagons Otel’de yapmış. Özdemir’in profesyonel anlamdaki ilk işi ise, Çengelköy’deki Sumahan On The Water Otel olmuş. İstanbulla ilk buluşmasını Sumahan sayesinde gerçekleştirdiğini anlatan barista, “Sumahan’ın onun için bendeki yeri ayrıdır. Hem çok beğendiğim hem de çok şey öğrendiğim bir işletme olduğu için asla unutamam” diyor. Peki Çırağan serüveni? Hani “her yiğidin gönlünde bir aslan yatar” derler ya, baristanın da hayalinde yaşattığı bir Çırağan rüyası varmış öteden beri. O kadar ki, İstanbul’a tam da bu hayal üzerine gelmiş. Bir gazete ilanıyla 2007 yılında Çırağan Palace Kempinski’de sezonluk olarak çalışmaya başladığını ve yaklaşık bir yıl devam ettiğini söyleyen Özdemir, “Her şey istediğim gibi gidiyordu ama bir taraftan da kariyerimi planlamak zorundaydım. O sebeple önce askerlik vazifemi yaptım, daha sonra dil öğrenmek üzere yurt dışına çıktım” diyor. Bu sebeple İngiltere’de yaklaşık 30 ay kaldığını, dil okulunun yanı sıra bir Türk restoranında da çalışma hayatına devam ettiğini söyleyen Özdemir, o günleri şöyle hatırlıyor:”İngiltere tecrübem daha çok hayat ağırlıklıydı. Bilmediğin bir ülkede ayakta kalabilmek ve yaşayabilmek anlatmak istediğim... Ama yine barın arkasındaydım, yine misafirlerle birebir iletişim halindeydim. Son zamanlarda yönetim tarafına kayarak, restoranın stoklarını kontrol ettim ve siparişler aldım. Tabii bu da İngilizcemi ilerletmeme çok büyük katkı sağladı.”

KAHVE ÇEKİRDEKLERİYLE İLK TANIŞMA Soner Özdemir’in kahve çekirdekleri ile buluşması Türkiye’ye dönüşü sonrası Çırağan Palace Kempinski’deki görevi ile başlıyor. 2012 yılının Nisan ayında yurda döndüğünü ve tekrar Çırağan’a başladığını anlatan Özdemir, “Bu defa Gazebo’ya bar elemanı olarak girdim. O ara konseptimiz daha çok restoran ağırlıklıydı. F&B müdürümüzün değişmesi ile birlikte konsept değişikliğine de gidildi; Michael Braun, Gazebo’yu gün boyu lezzetli atıştırmalıklar ve içecekler de sunan ‘tatlı, çikolata ve kahve cenneti‘

olarak yeniden konumlandırdı. Dolayısıyla tatlı ve kahve menümüz daha ön plana çıktı. İşte benim kahve çekirdekleriyle profesyonel anlamda ilk tanışmam da o döneme rastlar” diyen barista aslında kahveye çok küçük yaşlardan beri ilgi duyduğunu ve kahvenin zaten hayatında hep var olduğunu sözlerine ekliyor.

İYİ BİR KAHVE EŞİTTİR İYİ BİR BARİSTA Gelelim, meraklılarına gerçek bir deneyim yaşatan iyi


restaurant barista’nın gözünden 114 hotel & hi-tech

bir kahve yapımının püf noktalarına… Bakın Soner Özdemir iyi bir kahve yapımını sağlayan incelikleri bize nasıl anlatıyor: “Bence kahve kalitesini yüzde 50’lik dilimde etkileyen en önemli faktör, bizler yani baristalar. Çünkü kahveyi yapan kişinin bilgisi, el hüneri, hızı bu işte çok önemli. “15 dakikada aynı anda 30 kahve yaptığınızı düşünün. Bu çok büyük bir yoğunluk ve biz baristalar bunun ancak hızlı bir servisle üstesinden gelebiliriz” diyen Özdemir, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Karşımızda kahve içmeyi bekleyen 10 kişi de olsa 200 kişi de, sıcak içeceğimizi 3 dakika içinde servis etmek zorundayız. Aksi halde kahve kalitesi, görüntüsü, ısı derecesi kaybolur ısı kaybolur.” Bir barista kullandığı ekipmanlara dair doğru bilgilere sahip olmalı. Makine sıcaklıkları, basınç ayarları gibi ayrıntılardan söz ediyorum. Çünkü kahvenin kalitesi kadar makinenin doğru bir şekilde kullanılması da önemli. Her şeyden önce gerçek kahveyi alabilmeniz için kahve öğütücüsünü çok iyi ayarlamanız gerekiyor. Ne kadar iyi öğütürseniz, kahveniz de o kadar keyifle içilir…” Çırağan bünyesinde buna yönelik eğitimler aldıklarını belirten Özdemir, “İç eğitimlerimiz dışında kahve tedarik firmamız olan illy firmasından da destek alıyoruz. Bunlardan biri, firma organizasyonuyla gerçekleştirilen üç günlük İtalya seyahatiydi. illy’nin fabrikasında kahve eksperi kursuna katıldım. Oldukça keyifli bir kurstu. Bana mesleki anlamda çok şeyler kattığını düşünüyorum. Bunların dışında birçok kurstan yine aynı şekilde dönemsel eğitimler de aldım.” Konuşmasının devamında Özdemir, kahvenin iyisinin kaliteli kahve çekirdeği seçimiyle de yakından ilgili olduğunu söylüyor. Çırağan’da Arabica kahve çekirdeğini tercih ettiklerini anlatan barista, kahveyi yüzde 80 Arabica yüzde 20 Robusto karışımıyla hazırladıklarını söylüyor.

SU İÇMEK NEYSE KAHVE DE O BENİM İÇİN Kahve yaparken genç baristanın ne hissettiği de bizim için ayrı bir merak

konusu… “Kahve yaptığım insanı mutlu etmek beni de çok mutlu ediyor. Gerçekten çok iyi yaptığıma inanıyorsam, o kahveyi mutlaka izliyorum aslında bir bakıma hepsini… Çünkü misafirin yüzünde beliren gülümsemeyle fazlasıyla mutlu oluyorum” sözleriyle işinden ne kadar keyif aldığını dile getiren Özdemir, aynı zamanda kendisinin de iyi bir kahve içicisi olduğunu söylüyor. İş ve gündelik hayatında çok sık kahve tükettiğini söyleyen yetenekli barista kahveyi su içmek kadar çok sevdiğini anlatıyor.

KAHVEYİ KAHVE YAPAN, SUNUMUDUR DA… Karşımızda ödüllü bir barista olunca kahve içimi ve seçimindeki tercihlerini de merak etmiyor değiliz. Herkes gibi önceliğin kahvenin lezzetinde olduğunu söyleyen kahve ustası, görselliğin de önemine değinerek, bilgi, beceri ve tutkuyla birleştirilen sunumların kahveye ayrı bir görsel lezzet kattığını söylüyor. “Kahveyi kahve yapan lezzeti kadar sunumu, hatta sunan kişinin enerjisi ve yaklaşımı da. O anda sizi memnun edecek her şey bence bir çemberdir. Kahve keyfi, servisi yapan kişi ile başlar, kapıdan ayrılana kadar devam eder. Bir espresso sipariş ettiyse, kreması bol olmalı, sıcaklık derecesi iyi ayarlanmalı. Bunların hepsi keyif veren zincirin önemli halkaları ve ben ancak bu bütünselliği yakaladığımda tatmin


olabilirim” diyerek kahvenin baştan sona kadar keyif veren bir süreçte yaşatılması gerektiğine dikkat çekiyor. Ya baristanın tercihleri? Soner Özdemir, çoğunlukla coffe shop tarzı mekanlarda kahve içmeyi sevdiğini söylüyor. Galata, İstiklal Caddesi en fazla ziyaret ettiği yerlerden. İstanbul’da henüz ismi duyulmamış fakat çok iyi kalitede kahveler sunan mekanların olduğunu sözlerine ekleyen Özdemir, kahve severleri bu mekanları keşfetmeye davet ediyor.

KOKUSUNDAN, GÖRÜNTÜSÜNDEN KAHVEYİ ANLARSINIZ İyi bir kahve içicisi ya da baristasınız, elbette iyi ve kötü kahveyi bir görüşte anlarsınız. Bunun böyle olduğunu düşünerek, baristamıza soruyoruz, “Siz iyi bir kahveyi neyinden anlarsınız?” “Elbette kokusundan, görüntüsünden anlarsınız. Kahveye has aromaları anında alırsınız zaten” diye yanıtlıyor Özdemir. Bir de örnek veriyor, “Bizim kullandığımız kahve markası illy, 8 farklı Arabica çekirdeğinden yapılıyor. Bunun içinde çikolata da var, meyve kokuları da var. Kahveniz tazeyse, saklama koşullarına uyuyorsanız kahveyi öğütürken buram buram kokusu gelir. Aynı şekilde fincana akıtırken kokuyu da alırsınız. Unutmadan, kahvenin rengi ve kreması çok da önemlidir. Hepsi birbirini tamamlar.”

ÖDÜLLÜ BARİSTA Keyifli söyleşimizin başından beri ödüllü barista diyoruz, ama nedir onun hikayesi, Çırağan Kempinski’nin genç baristasına ödül nasıl geldi, anlatıyor: “Birincilik ödülümü kahve markamızın düzenlediği 2013 En İyi Barista Şampiyonası’nda aldım. 11 ülke önce kendi iyilerini seçti ve final için Milano’da yarıştık. O yarışmada da rakiplerimi geride bırakarak Caffë Vergnano En İyi Barista 2013 seçildim. En güzel kahveyi en lezzetli şekilde ve kısa sürede yapmak zorundaydık. 15 dakikada 16 ayrı kahve yapıyorsunuz. Yarışmanın en can alıcı noktalarından bir tanesi de, makinenin

doğru bir şekilde programlanması idi ki, onda da iyi bir performansla değerlendirildim.” Soner Özdemir, bundan sonraki süreçte yarışmalara devam etmek istediğini söylüyor. Soner Özdemir, temiz ve hızlı… “Bu işte hijyenik olmak çok önemli çünkü kahve kaşığındaki en küçük kalıntı bile kahvenin lezzetini de etkileyebiliyor. Kahvenin tazeliğini, akışkanlığını alamazsınız, tıkanma yapar. Aynı zamanda temizlik ekipman ömrünü de uzatan bir faktör” diyor ve ekliyor: “Birinciliği almamda bu özelliklerim de büyük pay sahibi oldu.” Çırağan’ın başarılı baristasının bundan sonraki hedefinde, kendini kahve çekirdeği konusunda geliştirmek var. Kahveciliğin de aynen şarapçılık gibi olduğunu söyleyen Özdemir, “Kahve çekirdeğinin ağacından toplanmasından önünüze servise dilene kadar ki süreci daha yakından izlemek istiyorum. İşin daha fazla mutfağına girmek, çekirdek kahve ve kavurma üzerine kendimi geliştirmek istiyorum” şeklinde keyifli söyleşimizi tamamlıyor.


restaurant etkinlik 116 hotel & hi-tech

Mövenpick Hotel İstanbul’dan

“Sağlıklı Yaşa” workshop’u Mövenpick Hotel Istanbul, İtalyan Başaşçısı Giovanni Terracciano eşliğinde “Sağlıklı Yaşa” menüsünden seçtiği örnekleri keyifli bir workshop ile tanıttı. Doğal tatların muhteşem uyumunu keşfe davet eden lezzetler bu yaz sağlığına özen gösterenlerin favorisi olacak!

İ

sviçre kökenli otel grubu Mövenpick Hotels & Resorts, dünya çapındaki tüm otellerinde başlatmış olduğu “Sağlıklı Yaşa” mutfak konsepti ile ürünlerin gerçek tadını ortaya çıkarmak üzere tasarlanmış menüsünde vücut dengesini korumaya da yardımcı olan yaratıcı ve leziz örnekler sunuyor. “Sağlıklı Yaşa” menüsünün tanıtımı için 7 Mayıs 2014 tarihinde Mövenpick Hotel Istanbul AzzuR Restaurant’ta düzenlenen öğle yemeğinde İtalyan Başaşçı Giovanni Terracciano konuklarla birlikte “Sağlıklı Yaşa” menüsünden “chanterelle” mantarı ve körpe ıspanak ile sunulan tagliolini makarna ve yoğurtlu panna cotta hazırladı.

‘İYİ BİR YEMEK, HER ŞEKİLDE İYİ HİSSETTİRİR’ “Mövenpick Otelleri’nin iyi bir yemeğin sizi her


şekilde iyi hissettireceğine inandığını belirten Başaşçı Giovanni Terracciano, “Sağlıklı Yaşa” menülerinin, doğru yiyecek seçimlerini yapmak, mevsimin en taze ürünlerini kullanmak ve enerji veren sağlıklı lezzetler hazırlamak üzerine kurulu olduğunu da sözlerine ekledi.

SAĞLIĞINA ÖZEN GÖSTERENLERİN FAVORİSİ OLACAK Doğal tatların muhteşem uyumunu keşfedeceğiniz “Sağlıklı Yaşa” lezzetleri, tüm Mövenpick Otelleri’nin à la carte öğle ve akşam yemeği menülerinin yanı

sıra, kahvaltı büfelerinde de yer alacak. Sağlığına özen gösterenlerin favorisi olacak bu lezzetler aynı zamanda her zevke göre şekillendirilebilme özellikleriyle de toplantı ve etkinliklere enerji katmak için bire bir.


restaurant gastro aktüel 118 hotel & hi-tech

Ünlü Şef Rafet İnce, Wyndham

Hotel İstanbul Kalamış Marina mutfağından Wyndham İstanbul Kalamış Marina Hotel’de bulunan Remina by Rafet İnce’nin yeni şefi Rafet İnce, Türk mutfağının seçkin lezzetlerini “Turkish Techno Cuisine” konseptiyle yeniden yorumluyor. Özellikle Anadolu Halk Mutfağına ilk kez modern sunumlar katarak geliştiren Ünlü Şef Rafet İnce; geliştirdiği Turkish Techno Cuisine konsepti ile yenilebilir toprak, Türk Kahveli Mantı, Antika ütüde ördek ve rakı şişesinde fener balığı gibi birbirinden farklı lezzetlere imza atıyor.

Sırçacı14’ten yazın sıcağına karşı koyan tatlar Ev konforundaki sıcacık atmosferi ile

Yeniköy’ün en samimi ‘mahallelisi’ Sırçacı14, geleneksel yemekleri modernleştirdiği yazlık menüsünü misafirlerinin beğenisine sunuyor. Sırçacı14, en keyifli yemekleri, en lezzetli tatlıları ve yazın bunaltan sıcağına karşı koyan serinletici içecekleri ile günün her saati keyifli vakit geçirme imkanı sunuyor.

Sürmeli İstanbul ile kahvaltı keyfı Merkezi konumuyla Gayrettepe’ nin gözdesi

Sürmeli İstanbul Hotel, Michelin yıldızlı şeflerle çalışmış, ödüllü mutfak şefi Uğur Alpaslan koordinesinde, pazar günlerinize zengin kahvaltı ürünleriyle huzur katmaya hazırlanıyor. “Pazar Kahvaltısı” ile pazar keyfinizi kahvaltıda başlatmayı hedefleyen Sürmeli İstanbul Hotel, teras bahçesinde, birbirinden leziz, Türk mutfağına özgün kahvaltı seçenekleri ile güne huzurla başlamanızı sağlayacak.

Nar Gourmet Erken Hasat Natürel Sızma Zeytinyağı’na ödül Zeytindostu Derneği

tarafından bu yıl 7. kez düzenlenen Ulusal Natürel Sızma Zeytinyağı Kalite Yarışması ödülleri sahipleriyle buluştu. Nar Gourmet Erken Hasat Natürel Sızma Zeytinyağı, kendi kategorisinde altın madalyanın sahibi oldu. Doğal ve Bölgesel lezzetleri seçici damaklarla buluşturan Nar Gourmet’nin, Ayvalık’taki kendi bahçesinden, olgunluğa henüz erişen ve yeşilden mora çalan rengiyle fark edilen, tek bir bahçenin tek çeşit zeytininden elde ettiği zeytinyağı için şişedeki altın son derece uygun bir tanımlama.



restaurant gastro aktüel 120 hotel & hi-tech

Nudo, Türkiye pazarını 1 iye’de yılda 4’e katlayacak Türkalan ve

un üretiminde ilk üç firma arasında yer an Türkiye’nin ilk 100 ihracatçısı arasında bulun cunda Erişler Gıda, 3,5 yıllık Ar-Ge çalışmaları sonu i NUDO markasını piyasaya sunduğunu Tepanyak Alaturca Etiler’de yaptığı basın toplantısı ile duyurdu. marka Pazara ilk giren Türk firması olarak jenerik Gıda er Erişl olacaklarına inandığını belirten Perakende Grubu Genel Müdürü Abdullah Eriş, ründeki NUDO’nun Erişler Gıda’nın perakende sektö taşıyıcı markası olacağını vurguladı.

Anavarza Bal’ın çamdan gelen lezzeti

Yaklaşık yirmi yıldır Türk sofra kültürünün önemli bir parçası olan Anavarza Bal, bal severler için Türkiye’nin en lezzetli ballarını üretiyor. Özgün yapısını koruyarak modern ve yenilikçi yaklaşımlarıyla bala hak ettiği değeri veren marka, ürün kalitesi kadar çeşitliliğini de ön planda tutuyor. Sır-sabır- armağan mottosuyla bala hak ettiği değeri veren Anavarza Bal’ın en sevilen tatlarından biri, yenilenen ambalajıyla dikkat çeken Çam Balı…

Orient Terrace açılıyor Pera

Palace Hotel Jumeirah, havaların ısınmasıyla birlikte özlenen mekanı Orient Terrace’ı açtı. Her sene olduğu gibi bu sene de Asmalımescit’te, İstanbul’un eğlence ve lezzet hayatına farklı bir soluk getirecek olan Orient Terrace; seçkin mönüsü, yerli ve yabancı şaraplardan oluşan zengin kavı, orjinal kokteylleriyle yılın en gözde açık hava mekanlarından biri olmaya aday.

Ünlü Şef Maximillian J.W. Thomae artık Metro’da Türkiye’de çalıştığı 20 yıl boyunca

Türk mutfağına yenilikçi bir yaklaşım getiren ve genç şeflerin yetişmesine destek veren, dünyaca ünlü şef Maximillian J.W Thomae, lider toptancı market Metro’nun mutfağında göreve başlıyor. Mutfağından çıkarak market raflarına yönelen şef Thomae, Metro Toptancı Market bünyesinde çok geniş bir yelpazede görev alacak. Thomae, Metro çalışanlarına ve müşterilerine eğitimler verecek.



restaurant gastro aktüel 122 hotel & hi-tech

Tat’a müşteri memnuniyeti ödülü Türkiye

Kalite Derneği (KalDer) ve uluslararası araştırma kuruluşu KA Araştırma tarafından gerçekleştirilen Türkiye Müşteri Memnuniyeti Endeksi (TMME)’nin 2013 sektör birincileri 15 Nisan 2014’te İstanbul’da düzenlenen törenle ödüllerini aldı. 81 ilde 11 bin 564 tüketiciyle telefon anketi yapılarak ve özel ekonometrik analiz modeli ile belirlenen TMME’ye göre Tat, konserve, sos ve salça kategorisinde lider marka seçilerek, ödüle layık görüldü.

“En iyi Osmanlı yemekleri” The Marmara Taksim’de The Marmara

Taksim Oteli, bu yıl 5’incisi düzenlenen Osmanlı Mutfağı Yarışması’nda birinci oldu. Osmanlı mutfağının envanterini oluşturmak ve unutulmaya yüz tutmuş zengin mutfak kültürünü genç nesillere aktarmak amacıyla gerçekleşen Osmanlı Mutfağı Yarışması’nda birinciliğe layık görülen The Marmara Taksim, en iyi ana yemek ve en iyi sofra alanlarında da olmak üzere toplam üç ödül birden kazandı.

İnoksan, ABD’ye açıldı Endüstriyel mutfak

sektörünün lideri İnoksan’ın yeni bayisi Naskonix, New York’un Brooklyn bölgesinde açıldı. Naskonix, İnoksan’ın endüstriyel mutfak ekipmanları başta olmak üzere uzmanlığı ile sektöre kazandırdığı ürün gruplarını da satışa sunacak.

Arda’nın mutfağı Pegasus Cafe’de

Misafirlerine keyifli bir seyahat deneyimi yaşatmak için ek ürün ve hizmet alternatiflerini ikram servisindeki çözüm ortağı TURKISH DO & CO ile birlikte sürekli geliştiren Pegasus Hava Yolları, geniş ürün yelpazesine sahip olan Pegasus Cafe menüsüne, ünlü şef Arda Türkmen’in özel tariflerini ekledi. Bir yıl boyunca 4 farklı tarif ile Pegasus Cafe menüsünde yer alacak Arda Türkmen’in lezzetlerinden ilki Elmalı Tarçınlı Kek, 1 Nisan 2014 tarihinden itibaren yurt içi ve yurt dışı tüm uçuşlarda satılmaya başlandı.



restaurant gastro aktüel 124 hotel & hi-tech

lda Orient Agatha’ya bahar geldi 19.ekyüzyı oluşturduğu menüsüyle

Express’in geçtiği güzergâhtan esinlener a Restaurant bahara İstanbul lezzet hayatında fark oluşturan Agath sentezini sunan hazır. Fransız, İtalyan ve Türk mutfaklarının Agatha’da Executive Pera Palace Hotel Jumirah’ın ana restoranı olarak hazırladığı Şef Arif Kemal Doğan’ın a’la carte menüye ek lezzetli uyumları ile “Bahar Menüsü”nde kuşkonmaz ve mantar’ın z Çorbası, Körpe onma Kuşk z Beya hazırlanan yemekler ön planda… izden… klerim seçti için Kalamar ve Dana Filetosu ve Yanağı sizin

İoki’den az kalorili, özel suşiler İlk restoranını 2011 yılında İstinye’de açtıktan sonra İokiAsia olarak ikinci şubesini Kandillli’de hizmete sokan İoki, bahar aylarına özel olarak hazırladığı “az kalorili” çok özel menüsü ile bahara merhaba diyor. İoki Japon Master şef Keizo Okita yönetiminde, geleneksel Japon mutfağını Türk ve Peru lezzetleriyle harmanlarken, hayranlarını değişik lezzetlerle şaşırtmayı da başarıyor. ABD’de Hollywood yıldızlarının da popüler şeflerinden olan Okita, İoki’de klasik Uzakdoğu mutfağının yanı sıra, başta suşiler olmak üzere kendine özgü pek çok şaşırtıcı lezzete imza atıyor.

Hatay’ın mutfak sırları “Akdeniz Ülkeleri Mutfak Günleri”nde ortaya çıkacak Hatay

Valiliği öncülüğünde, TÜBİTAK’ın desteği ve Hatay İl Yenilik Platformu projesi kapsamında, 3-6 Eylül tarihleri arasında Hatay’da düzenlenecek “Emek ve Yemek” temalı “Akdeniz Ülkeleri Mutfak Günleri”nin tanıtım toplantısı, İstanbul’da Raika Restoran’da yapıldı.

g2m, gurmelerle buluştu Türkiye’nin önde gelen

gurmelerini yeni ithal ürün gamı lansman yemeğinde bir araya getiren g2m; Teoman Hünal, Mehmet Yaşin, Ali Esad Göksel, Müge Akgün ve Sermet Severöz’ün katılımıyla gerçekleşen gecede gurme ürünleriyle beğeni topladı. Flamingo Restaurant’ta düzenlenen gecede misafirlere; g2m Genel Müdürü Burak Özbaşoğlu, g2m Pazarlama Direktörü Cenk Tüter, g2m Pazarlama Müdürü Esin Umut, g2m İthal ve Gurme Ürünler Kategori Müdürü Ali Arslan Tomakan ve g2m Danışman Şefi İsmet Saz eşlik ettiler. Burak Özbaşoğlu, g2m hakkında merak edilenleri gurmeler ile paylaşma imkanı buldu.



restaurant gastro aktüel 126 hotel & hi-tech

Baydöner, yurt dışı restoran sayısını 5’e çıkardı Yurt

dışında 3 restoranı olan Baydöner, 2014’e hızlı başladı. Şubat ayında Ernst&Young’ın düzenlediği “EY Entrepreneur Of The Year - Yılın Girişimcisi” yarışmasının Türkiye ayağını kazanan marka, Mart ve Nisan aylarında yurtdışında iki yeni şube daha açtı. Azerbaycan ve Irak’ta hizmete giren şubeler ile Baydöner’in yurtdışı restoran sayısı 5’e çıktı. Baydöner’in yurt içi ve yurtdışı toplam restoran sayısı 80’i aştı. Turquality Marka Desteği’ni almaya hak kazanan ilk gastronomi markası olan Baydöner’in yurt dışında açtığı şubeler, Turquality tarafından destekleniyor.

Davetlerin vazgeçilmez tadı; Yogolat Frozen Yogurt Kongre, davet ve

ağırlamalarda, doğal ve diyet ürün sunumlarının trend haline geldiği bu dönemde, yoğurdun yeni tadı Yogolat Frozen Yogurt, ister sade ister ister meyveli tercihleriyle, konuklarınıza farklı bir ikram seçeneğini sunuyor. Frozen Yogurt; Hammaddesi süt ve yoğurt olan Amerika ve Avrupa’da daha sağlıklı beslemek isteyenlerin düşük kalorisi ve doğal lezzeti ile özellikle dondurma yerine tercih ettikleri bir ürün. Bir porsiyonu yalnızca 66 Kcal değerinde olan, sür ve yoğurtla hazırlanan Yogolat, aynı porsiyonda dondurmanın (290-350 Kcal), 1/6 değerinde Kcal değerine sahip. Üstelik Yogolat Frozen Yogurt ekibi istediğiniz yere gelip misafirlerinize tadı damakta kalan eşsiz ve sağlıklı sunumlar gerçekleştiriyor.

Unilever Food Solutions’dan ‘Et Çözümleri’ Unilever Food Solutions, yeni ‘Et

Çözümleri’ ile şeflerin profesyonel mutfaklarda et yemekleri için lezzetlendirme, menü zenginliği ve standardizasyon konularında yaşadıkları sıkıntılara çözümler sunuyor. Türk mutfağında etin çok önemli bir malzeme olduğunu vurgulayan Unilever Food Solutions Kanal Pazarlama Direktörü Emel Akman “Türkiye’de yılda kişi başına 16,28 kilo et tüketiliyor. Ve her geçen yıl ülkemizde et tüketimi artıyor.

‘’Teknik Modern Türk Mutfağı’’ Wyndham Hotel İstanbul Kalamış Marina’da Remina Restaurant By Rafet İnce Restaurant’ın

yeni şefi Rafet İnce, teknik modern Türk mutfağının temellerinden yola çıkarak geliştirdiği “Turkish Techno Cuisine” konseptiyle 18 Mayıs 2014 tarihine kadar mutfak meraklılarına sunuyor. Denenmemiş malzemeleri kullanmanın ve malzemelerin farklı şekillerde kullanılarak yeni lezzetler yaratmanın oldukça önemli olduğu Turkish Techno Cuisine konsepti, sunumda da yaratıcı ve yenilikçi kombinasyonları bir araya getiriyor.



restaurant yeni ürün 128 hotel & hi-tech

İtalyan Valoriani Taş Fırınlar Hotello güvencesi ile Türkiye’de 2004 yılından bu yana ithal ürün çeşitleri ile endüstriyel mutfak alanında en iyi markalar ile kaliteli hizmet vermeye devam eden Hotello, İtalya’dan getirdiği Valoriani taş fırınları ürün gamına kattı

H

otello Otel ve Lokanta Ekipmanları, 2004 yılından bu yana ithal ürün çeşitleri ile endüstriyel mutfak alanında en iyi markalar ile kaliteli hizmet vermeye devam ediyor. Hotello, İtalya’dan getirdiği Valoriani taş fırınlarını da ürün gamına ekleyerek, otel ve restoran pazarındaki yelpazesini daha da genişletti. Zincir restoranların sıklıkla tercih ettiği Valoriani taş fırınları, nı özellikle İtalya’nın ünlü Pizza restoranları odun ateşinde pişirdikleri lezzet çeşitlerini bu fırınlarda sağlamaktadır. Valoriani taş fırınlarının tercih edilme nedenlerinin başında odun ateşi geliyor. Yere uyumlu olarak farklı ölçülerde alternatifleri olan hazır ya da demonte olarak gelen fırınlar özel izolasyon malzemesi ile 5-6 saatte kurulabiliyor. Ölçüsüne göre fırın ağırlıkları 500 kg ile 1200 kg arasında değişen taş fırınlar, özel bir brülör sistemi sayesinde gazlı olarak da kullanılabiliyor.

YAKIT TASARRUFLU Valoriani taş fırınlar 1300 ºC’de pişirilmiş refraktör malzemeden imal ediliyor. Kullanılan kompozit malzeme ve üretim prosesi sayesinde Valoriani fırınlar iç ısıyı uzun süre tüm iç hacimde homojen olarak muhafaza eder. İzolasyonu sayesinde de dışarıya sıcaklık vermeyen taş fırınlar, ister odunla ister gaz ile günde 10-12 saat 350ºC’de çalıştırıldığında

kapatılıp ertesi gün açıldığında yaklaşık 100ºC‘lik ısıyı muhafaza ettiği için hem yakıt tasarrufu sağlıyor hem de pizzanın altının ve üstünün en iyi şekilde pişmesi sağlanıyor. Valoriani taş fırınlar ile gaz kesilmesi veya odun bitmesi halinde bile birkaç saat fırın sıcaklığı ile pişirme yapmaya devam etmek mümkün!

KOLAY TAŞINABİLİR, YER KAPLAMAZ Valoriani fırınlarda çeşitlerine göre 1,5 dakika ile 5,5 dakika arasında pizza ve pide, 1 dakika ile 1,5 dakika arasında lahmacun-lavaş gibi ürünler de pişirilebiliyor. Kapladığı alan ve ağırlık olarak avantajlı olan fırınların en büyük avantajları arasında bir yerden başka bir yere rahatlıkla taşınabilmesi de geliyor. Taş fırın üretimi yanında, yüksek ısıda ızgara çeşitlerinin yapılabileceği farklı bir ürün olan Forno Grill de bulunuyor.



restaurant yeni ürün 130 hotel & hi-tech

S2000’den bir dünya devi daha

Merrychef S2000 Mutfak, dünyanın en gelişmiş yemek pişirme ürünleri tasarımcı ve üreticilerinden Merrychef’i Türk mutfağı profesyonelleriyle buluşturuyor.

S

2000 firma sahibi Sedat Aydın, distribütörlüğünü aldıkları yeni markaları Merrychef ile ilgili olarak şunları söylüyor: “Araştırma ve geliştirmeye sürekli olarak yatırım yapıyoruz ve yemeklerin hazırlanma sürelerini kısaltmak, atıkları azaltmak, gıda kalitesini yükseltmek ve müşterilerimizin kârlılığını artırmak amacıyla lider gıda üreticileri ve yemek hizmeti sağlayıcılarla işbirlikleri kuruyoruz. Şimdi ürün gamımızdaki yeni trendden faydalanabilir¬siniz; Merrychef eikon, restoran kalitesinde yemekleri fast food sürelerinde hazırlamak üzere tasarlanmıştır. İşin en iyi tarafı, simgeli menülerin ult¬ra basit çalıştırılıyor olması. Bu sayede, her müşterinin, kim hazırlarsa hazırlasın her öğünü kesinlikle birinci sınıf kalitede almasını sağlıyor.”

KOLAY KULLANIM, MÜKEMMEL SONUÇ GARANTİSİ Resimli easyToUCH ekran teknolojisine sahip olan Merrychef, MenuConnect yazılım sayesinde anında USB mönü güncelle¬meleri sağlar. Günlük bakım kolaylığı için izlenen filtre tasarımlı ürün, her zaman mükemmel

sonuç garantilidir. En nazik ürünleri pişirmek için hassas güç düzeylerine sahip olan Merrychef’de, USB bellek çubuğu sayesinde programlar birden çok çıkış kanalına indirilir. Hız, servis, kalite ve tazelik artışı, Dört ısıtma teknolojisi (ısı konveksiyonu, Düzlemsel Dağıtma, hava püskürtme ve mikrodalga enerjisi) ürünü öne çıkaran bir diğer özelliklerinden. 15 kata kadar daha hızlı pişirme yeteneğine sahip olan ürün, gelişmiş bir güvenlik sistemine sahiptir. Dokunması serin fırın, yiyecekler hızla ısınırken, dış kısmın serin kalmasını sağlar.

EKONOMİK VE TASARRUFLU Merrychef, siparişe göre pişirme atıklarını azaltır. En son katalizör teknolojisi, gresi ortadan kaldırıp yemek kokularını gidererek ayrı aspiratör ve vantilatör sistem¬lerini gereksizleştirir. • Artık enerji tasarruflu bekletme moduna sahip olan ürün, azalan kurulum maliyeti, azalan eğitim süresi, kolay temizleme, yerleşik arıza teşhis fonksiyonu ve Ethernet bağlantısı gibi özelliklere de sahiptir.



restaurant hijyen 132 hotel & hi-tech

Focus’tan turizm tesislerine profesyonel hijyen çözümleri

Temizlik kağıdı kategorisinde geniş ürün yelpazesi ile ev dışı tüketim kanalına kaliteli ve hijyenik ürünler sunan Focus; işletmelerin tuvalet, banyo, mutfak ve masalarına pratik, tasarruflu ve estetik hijyen çözümleri sunuyor.


E

v dışı tüketim sektöründe kullanıcıların en hassas olduğu konu hijyendir. Bu nedenle müşteri memnuniyeti kazanmak ve başarı sağlamak isteyen bir işletme için hijyen sağlayan ürün ve sistemler kullanma gereksinimi kaçınılmazdır. Temizlik kağıdı kategorisinde geniş ürün yelpazesi ile müşterilerine kaliteli ve hijyenik ürünler, pratik çözümler sunan Focus markalı ürünlerin tamamı el değmeden üretilmekte, paketlenmekte, hatta kolilenmektedir.

TUVALET VE BANYODA Ev dışı tüketim noktalarında banyo ve tuvaletler, ortak kullanıma açık alanlar olduğundan bu alanlarda mikroorganizmaların üreyip çoğalması oldukça kolaydır. Şüphesiz bu alanlardaki hijyen kaygısı tüm kullanıcılar için en önemli konudur. Elektrikli el kurutucularının oluşturdukları güçlü hava akımı bakterileri, tuvalet alanı içinde kurutucunun iki metre uzağına kadar yayabilmektedir. Oysa kağıt havlu kullanımı, parmak ve avuç içlerinde bakterilerin oluşumunu ciddi oranda azaltmakta, kağıt havlu kullanımı bakteri oluşumunu %77 oranında engellemektedir. Ayrıca kullanım sonunda kağıt havluların çöp kutularına atılmasıyla bakteri üremesi de sona ermiş olmaktadır.

TASARRUFTA İDDİALI; FOCUS POINT TUVALET KAĞIDI Tuvalet kağıdı kullanımının yoğun olduğu noktalarda hem tüketim miktarını düşüren hem de kullanıcısına çok daha hijyenik ürün kullanma imkanı sunan Focus Point Tuvalet Kağıdı işletmelere tasarruf sağlama konusunda da iddialı. Tek yaprağı standart tuvalet kağıtlarına göre daha geniş olan Focus Point, her defasında bir yaprak alınmasını sağlayan içten çekmeli dispenseri sayesinde hem tuvalet kağıdını kirlenmeye, ıslanmaya karşı maksimum koruma altına alıyor hem de estetik dizaynıyla mekanlara şıklık katıyor.

MUTFAKTA Mutfakta hijyen kurallarını uygulamakta en büyük göre, mutfak şeflerine ve mutfak personeline düşer. Personelin uyması gereken temizlik kuralları arasında en önemlisi el temizliğidir. Mikropların ellerden yiyeceklere bulaşması çok sık rastlanan bir olaydır. Eller, el yıkama talimatına uygun olarak yıkanmalı, dezenfekte edilmeli ve tek kullanımlık kağıt havlu ile güzelce kurulanmalıdır. Focus Havlular, özel kanal sistemi sayesinde yüksek su tutma kapasitesine sahiptir. Focus Havlu çeşitleri, daha dayanıklı ve emicidir.

VE MASADA… KAĞIT KULLANIMINI AZALTAN; FOCUS QUICK Sensörlü mekanizması sayesinde dokunmadan tek el hareketiyle kağıt havlu vererek kağıt kullanımını azaltan otomatik kağıt havlu dispenseri Focus Quick, sensör sistemi sayesinde alınan yaprağa kullanıcı dışında başkasının temas etmesini önlerken çapraz bulaşma riskini de ortadan kaldırmış olmaktadır.

Restoranlarda düzgün bir masa düzeni, etkileyici servis ve şık bir masa görünümü oldukça önemlidir. Etkileyici bir masa da peçetesiz düşünülemez. Focus Peçeteler, yoğun gözenekli ve lifli dokuları sayesinde her sıvıyı kolayca emer. Farklı ölçü ve katlama seçenekleri ile Focus Peçeteler yemek masalarına hoş bir görünüm katar ve kullanım kolaylığı sunar.


restaurant hijyen 134 hotel & hi-tech

Yenilenen yüzüyle Maratem hijyende hizmet farkını yaşatıyor Yenilenen yüzü ve sloganıyla ‘Hijyende hizmet farkı’ diyen Maratem; kişisel temizlik ve hijyen, genel temizlik ve bakım, oda temizliği ve hijyeni, mutfak hijyeni, çamaşır hijyeni ve su şartlandırma kategorilerindeki ürünleri ile işletmelere komple çözümler sunuyor.

Y

enilenen yüzüyle Maratem, Eczacıbaşı kalite ve güvencesiyle üretilen ürünlerini müşterileri ile buluştururken sunduğu satış sonrası hizmet ile de bir işletmenin hijyen konusundaki tüm ihtiyaçlarına cevap veriyor. Eczacıbaşı Profesyonel, Maratem markalı endüstriyel temizlik ürünleri ile işletmelerin temizlik ve hijyen ihtiyaçlarına çözümler sunuyor. Ürünlerin kalitesinin yanı sıra satış sırasında ve sonrasında kullanıcılarının yanında olan Maratem, profesyonellerle birebir iletişim kurarak sorunlara anında çözümler üretiyor. “Hijyende hizmet farkı” bilinciyle yoluna devam eden Maratem, portföyünde bulunan tüm ambalajlarının yüzünü yeniledi. Ambalajın tek yüzünde bulunan ürün etiketlerini çift yüz olacak şekilde revize eden ve ön yüze kullanım alanını anlatan görsel ekleyen Maratem, ürünlerin kullanıcılar tarafından daha anlaşılır olmasını amaçlıyor. Alt kategori renklerini yenileyerek ürün ambalajlarında kategori rengine uygun etiket ve kapak kullanımına başlayan Maratem kazandığı yeni yüz ile daha prestijli bir noktaya ulaşmayı hedefliyor.

HİJYENDE HİZMET FARKINI ORTAYA KOYAN ÜRÜNLER Otel, restoran, cafe, ofis, fabrika, sağlık kuruluşları ve eğitim kurumları olmak üzere pek çok sektöre hizmet

veren Maratem; Persona Kişisel Temizlik ve Hijyen, Purina Genel Temizlik ve Bakım, Rumina Oda Temizliği ve Hijyeni, Culina Mutfak Hijyeni, Linela Çamaşır Hijyeni ve Hydra Su Şartlandırma kategorilerindeki ürünleriyle ‘Hijyende hizmet farkını ortaya koyuyor. Persona Kişisel Temizlik ve Hijyen kategorisinde yer alan sıvı el sabunu, köpük el sabunu, dezenfektanlı el sabunu, el dezenfektanı, saç ve vücut şampuanı ürünleri ile hijyen standartlarını yükseltiyor. Purina Genel Temizlik ve Bakım kategorisinde işletmelerin tüm hijyen ihtiyaçlarına geniş ürün portföyü ile cevap veren Maratem, çok amaçlı temizlik ürünleri, saniter alan ürünleri, çamaşır ve oda parfümleri, hijyenik ürünler ve dezenfektanlar, zemin cilaları, kir, cila ve yağ sökücüler, halı temizlik ürünleri ve özel ürünler ile kalıcı hijyen çözümleri sunuyor. Rumina Oda Temizliği ve Hijyeni kategorisindeki ürünleri ile otel odalarının temizlik ve hijyenini sağlarken ürün tüketimi ve maliyetlerinin rahatlıkla kontrol edilebilmesine yardımcı oluyor. İşletmeler etkin ve konsantre formüller ile kalıcı ve uzun süreli sonuçlar elde edebiliyor.Culina Mutfak Hijyeni kategorisindeki ürünler ile enerji tasarrufu sağlayarak mutfak maliyetlerini kontrol altına alıyor. Mutfak hijyeni kategorisinde yer alan bulaşık deterjanları, parlatıcılar, kireç çözücüler, yardımcı bulaşık yıkama maddeleri, yağ sökücüler, hijyenik ürünler ve dezenfektanlar ile kontrollü ve kalıcı hijyeni işletmelerin mutfaklarına taşıyor. Linela Çamaşır Hijyeni kategorisindeki geniş ürün portföyüyle profesyonel çamaşırhanelerin yüksek hijyen standartlarına ulaşmasını sağlıyor. Standartların üzerinde performans sergileyen fosfatsız ve çevreye dost ürünler ile çamaşırları yıpratmadan zor lekeleri gideriyor. Hydra Su Şartlandırma kategorisindeki havuz kimyasalları ve kazan - kule kimyasalları ile işletmelere özel çözümler sunuyor. Havuz kimyasallarında dezenfektanlar, pH düzenleyiciler ve özel ürünler, kazan ve kule kimyasallarında kazan, soğutma ve ters ozmos kimyasalları, biyositler ve yardımcı kimyasallar, temizleyiciler ve jeotermal ürünler olmak üzere geniş ürün portföyüyle su şartlandırma konusunda işletmelerin tüm ihtiyaçlarına cevap veriyor.





Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

restaurant portre 138 hotel & hi-tech

Metex Design – Mimar Müge Aybek:

“İçmimaride doğru diye bir şey yok” Türkiye’de herhangi bir zincire bağlı olmayan yatırımların içinde bazen kaybolduklarını anlatan Mimar Müge Aybek, “Otel sahibi ya da işletmesi çok klasik ya da ağdalı işler yapmaya kalkıştığında o zaman biz kayboluyoruz. Çünkü Metex Design’ın kendine has bir tarzı ve yorumu var. Biz çok klasik işler yapmaktan hoşlanmıyoruz” diyor…

B

u ay, yurt içi ve yurt dışında başarılı içmimari çalışmalarıyla nam salmış Metex Design’ın başarılı Mimar Müge Aybek ile birlikteyiz. Aybek ile İstanbul Haliç bölgesinin merakla beklenen yatırımlarından Mövenpick Hotel Golden Horn’u ve Metex Design’ın güncel projelerini konuştuk.

İstanbul’da otel yatırımlarına her gün bir yenisi ekleniyor. Artan bu yatırım trafiğinde Metex Design hangi yeni projeler üzerinde çalışıyor, biraz bahseder misiniz? Ben 6 aydır Eyüp’de Haliç’in kıyısında, işletmesi Mövenpick Hotels’e, yatırımı Akgel Grup’a ait olan


Mövenpick Hotel Golden Horn’un çalışmalarını yürütüyorum. Biz sadece projenin içinde varız, dış mimarisini ve müteahhitliğini Loft Architecture yapıyor. Proje büyük ölçüde tamamlandı, şu an odaların mobilyaları yerleşiyor. Binanın dışı da tamamen kapandı. Mövenpick Hotel Golden Horn, hem Haliç bölgesi hem de İstanbul için çok özel bir proje. İstanbul’un güzel bir burnunda, önünde yeşil bir alan var. Bahçesi çok büyük değil ama oldukça verimli. Dışarıdan müşteri alabilecek bir kafesi de mevcut. Oda içmimarisine İstanbul’un, özellikle Haliç bölgesinin özelliklerini yansıtmaya çalıştık. 140 odalı, çok güzel bir çalışma. Otel tahmin ediyorum, Eylül 2014 gibi kapılarını açacak.

Projenin dış mimarisi ve müteahhitliğini Loft Architecture’nin yaptığını söylediniz. Otelin içmimari çalışmalarında dış mimari ekiple ne tür bir paslaşma içerisinde oluyorsunuz? Ya da şöyle soralım, içmimari ve dış mimari koordinasyonunun proje için değeri nedir, bu tür bir koordinasyonu sağlamak her zaman mümkün müdür? Aramızda paslaşmalar oluyor tabii. Zaten biz Loft Architecture ile başka projelerde de birlikte çalışmıştık. Birbirimize çok uzak değiliz. Loft aynı zamanda müteahhitlik de yaptığı için proje yerleştirme konusunda zaten koordinasyonlu olmak zorundayız. Proje içi ve dışında illaki de koordinasyonu sağlamak gerekli midir derseniz, olursa iyi olur. Ama zaman zaman bunu başaramadıklarımız da oluyor tabii.

Konu, oda içmimari dekorasyon tercihlerine gelmişken, sormak isterim, sizce oda içinde kullanılan tablo, fotoğraf ya da benzeri objeler bir

Bir sorum da proje süreçlerinde yatırımcı-mimar ilişkileri üzerine olacak. Şüphesiz her proje

şehrin iç kültürünü yansıtma konusunda yeterli olabilirler mi? Bir şehrin dokusunu, kültürünü yansıtmak sizce bu objelerle ne kadar mümkün olabilir?

istenilen şekilde yürümüyordur. Bu konuda siz en çok hangi sorunlarla karşılaşıyorsunuz?

Bence yeterli çünkü çok fazla eskiyi hatırlatacak detaylar pek de gerekmiyor. Odalarda İstanbul’un fethi sırasındaki çapalar ve zincirlerden örnekler kullandık. Tablolar ve haritalarla zenginleştirdik. Kullandığımız zincir çok özel mesela; tam yuvarlak bir zincir değil. Yeni bir otelde sadece esintiler alabiliyorsun. Bunu yapmak bizim için daha doğru bir yaklaşım oluyor çünkü modern bir otel yapıyorsunuz. Mövenpick Golden Horn, bir kongre, aynı zamanda iş oteli olacağı için Ürgüp, Göreme mağaraları gibi çok abartılı nostaljik bir içmimari tarzı benimseyemezsiniz. Onu ancak renklerle, desenlerle, kumaşla verebilirsiniz; biz de tam olarak bunu yapmaya çalıştık.

Genelde yatırımcı ya da işletmeciden gelen doğru brifler de beraberinde doğru işleri de getiriyor. Ama gelin görün ki, içmimaride doğru diye bir şey yok! Yabancı işletmelerin zaten kendilerine göre yerleşik sistemleri,


restaurant portre 140 hotel & hi-tech

standartları var. O işler daha kolay yürüyor. Herhangi bir zincire bağlı olmayan bir yatırım söz konusu olduğunda kayboluyorsunuz. Yatırımcı başka bir tarafa çekiyor. Bu durumda onlara doğruları aktarmaya çalışıyoruz. Sonra ikisini örtüştürecek bir hale getiriyoruz. Aksi takdirde proje yürümüyor zaten, bir noktada tıkanıyor. Metex’in hem içini hem de dışını birlikte yaptığı projeleri de var. Gezi Hotel Bosphorus ya da City’s Nişantaşı bunlara iki örnek. Bütünü yapmak, içini ve dışını tek elden çıkarmak daha kolay oluyor tabii.

En çok da projenin hangi detaylarında kayboluyorsunuz? Otel sahibi ya da işletmesi çok klasik ya da ağdalı işler yapmaya kalkıştığında o zaman biz kayboluyoruz. Çünkü Metex Design’ın kendine has bir tarzı ve duruşu var. Biz çok klasik işler yapmaktan hoşlanmıyoruz. İç binadaki detaylar bizim için çok önemli. Duvara astığınız tablodan koyduğunuz heykele, kapı kolundan yerde kullandığınız halılara kadar her bir tercihiniz projedeki başarınızın da bir yansımasıdır. Burada yatırımcının tercihleri kadar projeyi gerçekleştiren tasarımcı grubun da imzasını taşıması gerekir. Metex sektörde içmimari konusundaki uzmanlığını pek çok başarılı projesiyle ortaya koymuş bir firmadır. Bu yüzden yaptığımız projeler de bazen o imzayı net bir şekilde görmek, bazen de kendi tarzımızın dışına çıkmak istemeyiz. Tabii bu da projeye göre farklılık gösterebiliyor.

Mövenpick Hotels’le nasıl bir uyum yakaladınız, süreci anlatır mısınız biraz? Bundan 12 yıl önce Makyol’a Mövenpick Hotel İstanbul’u da yapmıştık. Doğal olarak Mövenpick’in standartlarını

Mövenpick Hotel İstanbul Golden Horn

zaten önceki çalışmalarımızdan iyi biliyoruz. Mövenpick Golden Horn’da da biz kendi tasarımlarımızı önerdik, numunelerini yaptık, Mövenpick’ten geldiler, onayladılar. Onlar daha çok otelin mekanikleri konusunda müdahaleci oldular, iç dizayna zaten çok karışmıyorlar. Bizim otelcilik yanımızın güçlü olması büyük bir avantajımız elbette.

Bahsettiğiniz proje dışında İstanbul ya da Türkiye’de odaklandığınız başka oteller de var mı? Bodrum’da Mandarin Oteli yapıyoruz, Vedat Aşçı’ya ait, haziran sonunda bitmesi planlanıyor. İçinde villa ve beach kulüplerin olduğu çok kapsamlı bir proje. Daha önceden Vedat Aşçı’ya Maçka’da Armani Residenceleri yapmıştık. Bu projede de devam edelim istedi. Güneşli’de yatırımı Saray Alüminyum’a ait olan bir DoubleTree by Hilton Oteli var, onu bayağı toparladık. Güneşli bölgesi otel yatırımları açısından çok aktif. Onun da haziran sonu gibi bitmesi planlanıyor. Galata’da Balıklıhan’a başladık, işletmesi The House Otellere ait olacak. Yine o bölgede yatırımı Yılmaz Ulusoy’a ait olan bir otel yaptık. Onların da The House Oteller ile anlaştığını biliyorum. Florya bölgesinde Akvaryum’daki Marriott Otel yine bizim projemiz. Adana Sheraton’u yeni bitirdik, mayıs sonunda açılacak. İstanbul Harbiye’de Öztanık Grubu’na ait olan Kervansaray Otelin çalışmaları da sürüyor. Yeni projelerle beraber renovasyon çalışmaları da yapıyoruz. Antalya Lara’daki Titanic Oteli biz yapmıştık. Otelin tamamen renove ettik. Yurt dışı projelerimiz de sürüyor. Tanzanya’da Zanzibar Otelin iç mimarisini biz yapıyoruz, yeni aldık. Üsküp’te bir Hilton Otel var. Metex olarak yurt içi ve yurt dışında aktif olarak otel projelerimizi sürdürüyoruz.


Hepsi orman manzaralı odaları, farklı seçeneklerde toplantı salonları, șifalı suları ve spor kompleksleriyle,


restaurant marka 142 hotel & hi-tech

İşbir Yatak’tan uzay teknolojisi ile üretilen

“ViscoStar Akıllı Yataklar” Dünyadaki son teknolojiyi, müşteri odaklı üretim ve hizmet anlayışıyla birleştirerek, uyku ve uyku konforu alanında elde ettiği başarıyı, gelecek nesillere taşımak ve oluşturduğu kurum kültürü ile içinde bulunduğu sektörün lideri olmayı amaçlayan İşbir Yatak, ürün gamında bulunan Viscostar akıllı yataklar ile dikkat çekiyor.

V

iscoStar’ın ana maddesi olan viskoelastik malzeme milyarlarca mikroskobik hafıza hücresi içeriyor. Moleküllerinin sahip olduğu hareket yeteneği sayesinde kişiye özel tepki gösteren açık hücreli ve akıllı bir malzeme olarak adlandırılan viskoelastik, basınç azaltıcı özelliği sebebiyle ilk olarak NASA tarafından astronotların uzay yolculuklarında maruz kaldığı basınç ile başa çıkabilmeleri amacı ile geliştirildi.

AKILLI YATAK Uzay teknolojisi ile üretilen ViscoStar yataklar, üst yüzeyinde kullanılan viskoelastik malzeme ile basınç azaltıcı özelliğe sahip bulunuyor. İçeriğindeki hafıza hücreleri, vücut ile temas ettiği anda ısı ve ağırlığa bağlı olarak hareketlenmeye başlıyor. Bu hareketlenme, yatak vücudun şekline ve yapısına göre ergonomik hale gelene kadar devam ediyor. Basınç azaltıcı etki sağlayan hafıza özelliği ile akıllı yatak olarak adlandırılıyor. Vücuda tam uyum sağlayan akıllı yataklar, vücut üzerindeki basıncı azaltarak sağlıklı

kan dolaşımına zemin hazırlıyor. Yataktaki istenmeyen dönme hareketlerini azaltıyor ve uyku kalitesini arttırıyor. Viscostar yataylar, sabah kalkıldığında aşırı yorgunluk ve ağrılara sebep olan olumsuz etkileri büyük oranda azaltabilmesi nedeniyle tıp doktorlarınca tavsiye ediliyor. Etkin basınç azaltımı ve vücudunuza tam uyum sağlayan yapısıyla sağlıklı insanlar için de en uygun yatak olan ViscoStar; bel, sırt, omuz ve boyun ağrılarının tedavi sürecine yardımcıdır.

UZUN ÖMÜRLÜ Akıllı Yatak ViscoStar’ın, içeriğindeki yüksek yoğunluklu, yani yüksek dansiteli viskoelastik malzeme sayesinde, kullanım konforunun yanında, kullanım süresi de artmıştır. Açık hücreli olması sebebiyle hava geçirgen yapısıyla nefes alan bir malzemedir. Özel profil kesim destek süngeriyle güçlendirilen hava sirkülasyonu ile terlemeyi engellemesi için tasarlanmıştır. Toz mite ve bakteri barındırmaz, hijyeniktir. Yıkanabilir kılıfı ile sağlıklı bir uyku ortamı sunar. Tüm bu nedenlerle ViscoStar, üst düzey yöneticilerin, bilim adamlarının, tıp doktorlarının, zamanına ve sağlığına önem verenlerin ilk tercihi olmuştur. İşbir Yatak güvencesinde üretilen; ViscoStar Nature Massage, Viscostar Nature, Viscostar 100 Plus, Viscostar Comfort, ViscoStar Relax, ViscoStar Ergoplas, Viscoster Belmondo akıllı yatakları ve ViscoStar Viscoped akıllı yatak pedi, sağlık ve rahatlık arayanlara farklı cennetler sunuyor.



restaurant otel-tech 144 hotel & hi-tech

Viko ve Panasonic, 2018 dünya liderliğine odaklandı Elektrik anahtar-priz sektörünün inovatif ve lider markası Viko, Japon teknoloji devi Panasonic ile birlikte ortaya koyduğu yeni vizyonunu bir basın toplantısıyla paylaşarak, 2018 yılında dünya liderliğini hedeflediklerini açıkladı.

E

lektrik anahtar-priz sektörünün inovatif ve lider markası Viko, Japon teknoloji devi Panasonic ile birlikte ortaya koyduğu yeni vizyonunu paylaşmak üzere 16 Nisan Çarşamba günü basın mensuplarını fabrikasında ağırladı. Viko CEO’su Nusret Kayhan Apaydın ve Viko Yönetim Kurulu Başkanı Toshihide Arii’nin katılımıyla, Viko’nun İstanbul Sancaktepe’deki endüstriyel tesislerinde gerçekleşen basın toplantısında Panasonic ve Viko markalarının sürdürülebilir büyüme stratejilerine paralel olarak imzaladıkları ortaklık anlaşması hakkında bilgiler verilirken, ortaya koyulan yeni ve güçlü vizyon ile hedefler de paylaşıldı.

NUSRET KAYHAN APAYDIN: 2013 YILI CİROMUZ 328 MİLYON TL Basın toplantısında bir sunum gerçekleştiren Viko CEO’su Nusret Kayhan Apaydın, kuruluş hakkında kısa


bilgiler vererek, kısaca Viko’nun başarı yolculuğundan bahsetti. 2012 yılında sektörümüzde kendi Ar-Ge merkezini kuran ilk kuruluş olduklarını ifade eden Apaydın, Viko’nun satışlarının %60’ını yurt içine, %40’ını ise yurt dışına yaptıklarını açıkladı. Firmanın 2013 yılı cirosunun 328 milyon TL olduğunu ve Türkiye’nin her yerine dağılmış bayileri olduğunu belirten Apaydın, Türkiye’deki tüm zincir mağazalarda da güçlü bir şekilde var olduklarını bilgisini paylaştı.

TOSHİHİDE ARİİ: 2018’DE YILINDA DÜNYADA 1 NUMARA OLMAK İSTİYORUZ

Viko CEO’su Nusret Kayhan Apaydın, Viko Yönetim Kurulu Başkanı Toshihide Arii

Basın toplantısında söz alan Viko Yönetim Kurulu Başkanı Toshihide Arii ise, kısaca Panasonic markasını tanıttıktan sonra

Viko ve Panasonic markalarının ortaklık anlaşması ile bir araya gelme sürecini anlattı. Panasonic olarak elektrik anahtarı ve priz sektöründe dünya ikincisi konumunda olduklarını ifade eden Arii, 2018 yılı hedeflerinin elektrik anahtarı ve priz sektöründe dünyada 1 numara olmak olduğunu söyledi. 2018’in Panasonic için ayrı bir önemi olduğunu, çünkü 2018’de Panasonic olarak 100. yılını kutlayacaklarını dile getiren Arii, sözlerini şöyle sürdürdü: “100. yılımızda kuruluşumuzda başrol oynayan ürün gruplarında pazar lideri olmak istiyoruz. Viko ile gerçekleştirdiğimiz iş birliği ile Afrika, Orta Doğu ve Asya’nın doğusundaki pazar payımızı artırmak istiyoruz. Japonya, Asya’nın en doğu ucunda, Türkiye ise en batısında… Asya’nın her iki ucundaki ülkelerin önde gelen kuruluşları olarak pazarı ele geçirmeyi hedefliyoruz.”


restaurant fuar 146 hotel & hi-tech

Pastacılık sektörü IBATECH’de görücüye çıktı Türkiye’nin en kapsamlı ve Avrupa’nın 2. büyük fırıncılık teknolojileri fuarı IBATECH, 10 -13 Nisan 2014 tarihleri arasında CNR EXPO’da yoğun katılım ile gerçekleşti.

7

. Uluslararası Ekmek, Pasta Makineleri, Dondurma, Çikolata ve Teknolojileri Fuarı IBATECH 2014, Türkiye’de son yıllarda hızla gelişme gösteren pastacılık sektörüne ivme kazandırmaya devam ediyor. Sektör liderlerini tek bir çatı altında toplayarak profesyonel ziyaretçi kitlesi ile buluşturan fuar, bu yıl da yepyeni tasarımlara ev sahipliği yaptı. Ekmek ve Unlu Mamül Makinaları Sanayicileri Derneği EKMADER, Gıda Katkı ve Yardımcı Madde Sanayicileri Derneği GIDAKAT tarafından desteklenen IBATECH fuarının açılışını Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İstanbul İl Müdür Yardımcısı Ahmet C. Sulaoğlu, İstanbul Fırıncılar Odası Başkanı Fahri Özer,

GIDAKAT Başkanı Mehmet Duruk ve Messe Stuttgart Ares Fuarcılık Genel Müdürü Hakan Gençoğlu gerçekleştirdi. Turizm ve gastronomi sektöründen çok sayıda temsilcinin de ilgi gösterdiği fuarda akıllı fırınlar, içi dolgulu kurabiye yapan makine, ekmeğin taze ve hijyenik kalmasını sağlayan paketleme sistemleri, kimyasal madde içermeyen ürünler, elektrikli kara fırınlar sergilendi. Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı İstanbul İl Müdür Yardımcısı Ahmet C. Sulaoğlu, “Bakanlığımız, son 10 yılda denetçi sayısını önemli ölçüde artırmış, 2002 yılında 1500 olan denetçi sayısını bugün itibari ile 4732’ye çıkarmıştır. Günümüzde sağlıklı yaşamanın en önemli şartlarından birisi güvenilir gıdaların üretilmesi, işlenmesi ve dağıtılmasının sağlanmasıdır. 2013 yılında 92 binden fazla resmi kontrol gerçekleştirdik. 2014 yılında da bunun daha üzerine çıkmak için çalışmalarımıza başladık” açıklamasında bulundu. Son 25 sene içinde Türkiye’de fırıncılık sektörünün gelişerek kabuk değiştirdiğine değinen GIDAKAT Başkanı Mehmet Duruk; “Makine yapıları değişti ve taş fırınlar yerine yeni modern makineler geldi. Fırınların içinde beyaz ekmek dışında diğer ekmek çeşitleri de ilave edildi. Sektörün en büyük fuarlarından biri olan Almanya’daki IBA ile eşit seviyeye geleceğiz. Sonrasında da onların önüne geçerek zirveye ulaşmayı ümit ediyorum” diye konuştu. Sözlerine katılımcı ve ziyaretçilere teşekkür ederek başlayan Messe Stuttgart Ares Fuarcılık Genel müdürü Hakan Gençoğlu ise, “Buradan emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum. Umarım ekonomi ile beraber bu iş iyi gider. Hep beraber bundan geleceğin ne şekilde şekilleneceğini bugünden görmüş oluruz” şeklinde konuştu.




Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.