Hotel Restaurant & Hi-Tech Kasım 2015

Page 1






r ö t i d E

Yatak sektörü 2.kez ‘Sleepwell Expo’ dedi Konusunda Türkiye’nin ilk ve tek ihtisas fuarı olan Sleepwell Expo- Yatak ve Teknolojileri Fuarı, İstmag Grubumuzun kardeş kuruluşu Voli Fuarcılık tarafından İstanbul Fuar Merkezi’nde ikincisini düzenledi. Yatak sanayi, makine ve ekipmanları alanında tek çatı niteliğindeki bu büyük organizasyonda, turistik tesisler ve oteller aradıkları ürün, sistem ve teknolojileri aynı platformda inceleme fırsatı buldular. Sleepwell Expo için hazırladığımız özel çalışmamız bu sayımızda... İstanbul turizmi için sektör neredeyse kırmızı alarma geçerken, İl Kültür ve Turizm Müdürü Nedret Apaydın, olumlu gelişmeler için 1 Kasım seçimlerini beklediğini açıkladı. Seçim öncesi kendisiyle makamında bir araya geldiğim Apaydın, İstanbul turizminin geçici olarak hız düşürdüğünü kaydetti, bazı yanlı platformların İstanbul turizmini kötü göstermek istediğine vurgu yaptı. Tıpkı soyadı gibi aydınlık bir İstanbul için kolları sıvayan Nedret Apaydın, çarpıcı yorumları ve açıklamalarıyla sizlerle… Ben ona “yemek sanatkarı” dedim. Bir tabloya bakıp, resimdeki sanat cevherini yemeğe öylesine ustalık ve zarafetle yansıtıyor ki, sanırsınız baktığınız bir yemek tabağı değil, dünyaca ünlü bir ressamın tuali… Rudolf Karaköy’ün değerli şefi ve kurucu ortağı Rudolf Van Nunen, 51 yıllık mutfak tutkusunu bizim için anlattı, özel çekimlerle yayınımıza renk kattı... Bir Coffee Fest rüzgarı daha esti, geçti… Üstelik kahvenin ruhuna en iyi dokunacak Haydarpaşa Garı ambiyansı, tutkusu ve lezzetleriyle… Dışarıda puslu ve yağmurlu bir sonbahar, içerideyse sıcak mı sımsıcak “bir kahve şöleni” yaşandı. Bu yıl ikincisini düzenleyen İstanbul Coffee Festival’in dört günlük notları ve en keyifli görüntüleri sizlerle… İşiyle de ‘enerjik’ ruhuyla da… İyi giden kurumsal bir kariyeri bırakarak Soul Group çatısı altında ruhunu yeme içme sektörünün büyülü dünyasına teslim eden Aslı Pasinli ile kariyerine dair çok özel söyleştik… İstanbul otelciliğinde 20 yılı geride bırakan The Plaza Hotel İstanbul, misafirlerini yenilenen yüzüyle ağırlamaya başladı. Bununla da bitmedi! Balmumcu’daki beş yıldızlı otele bir kardeş işletme de Bursa’dan geliyor. 2016 yılı baharında hizmete girmesi planlanan işletmeyi ve otelin yeni yüzünü “yeni yatırımlar” bölümümüzde bulabilirsiniz. Şimdiden söylüyorum, bu kış hiç de masum olmayacak, özellikle de yolu The Grand Tarabya’nın genç ve yetenekli Pastry Sous Şefi Murat Karaman’ın tatlı mı tatlı lezzetlerinden geçenler için. Orada bir ustanın, sanatçı edasıyla en güçlü ve en özel duygularını aktardığı aşk ve saygıya adanmış bu tutkuların müdavimi olacaksınız.

Keyifli okumalar dilerim.

Hatice Ünal Bilen İmtiyaz Sahibi

İSTMAG MAGAZİN GAZETECİLİK İç ve Dış Tic.Ltd.Şti. Adına H. FERRUH IŞIK GENEL MÜDÜR MEHMET SÖZTUTAN mehmet.soztutan@img.com.tr SORUMLU MÜDÜR YUSUF OKÇU yusuf.okcu@img.com.tr

REKLAM KOORDİNATÖRÜ EMİR ÖMER ÖCAL emir.ocal@img.com.tr CONSEPT TASARIM TARIK ŞÜKRÜ ORAL tarik.oral@img.com.tr FOTOĞRAF EDİTÖRÜ HAKKI GÜNERKAN hakki.gunerkan@img.com.tr

YAZI İŞLERİ MÜDÜRÜ HATİCE ÜNAL BİLEN hatice.unal@img.com.tr YAYIN DANIŞMANLARI Prof. Dr. HÜSNÜ GÜNDÜZ Prof. Dr. MUHAMMET ARICI Prof. Dr. İSMAİL KAYA Doç. Dr. MEHMET ALİ ÖZBUDUN T. YÜCEL DEREYAYLA FİKRET ÖZDEMİR

MUHASEBE ve MUSTAFA AKTAŞ FİNANS MÜDÜRÜ mustafa.aktas@img.com.tr ABONE ve DAĞITIM NURTEN DEMİR nurten.demir@img.com.tr CTP - BASKI İHLAS GAZETECİLİK A.Ş. Merkez Mah. 29 Ekim Cad. İhlas Plaza No:11 A/41 Yenibosna Bahçelievler/İSTANBUL Tel: 0212 454 30 00 İRTİBAT BÜROLARIMIZ BURSA +90.224 211 44 50-51 KONYA +90.332 238 10 71

Website

www.hotelrestaurantmagazine.com

e-mail

info@img.com.tr

ADRES Evren Mah. Bahar Cad. Polat İş Merkezi B Blok No:1 Kat:4 Güneşli-Bağcılar/İstanbul Tel: +90 212 604 51 00 Faks: +90 212 604 51 35

hotel & restaurant hi-tech dergisinde yer alan makalelerdeki fikirler yazarlarına aittir. Yayınlanan ilanların sorumluluğu reklam verene aittir. hotel & restaurant hi-tech dergisinin bütün yayın hakları İletişim Magazin Gazetecilik San. ve Tic. A.Ş.’ye aittir. Yazılar kaynak gösterilmeden yayınlanamaz. Yaygın süreli bir yayın olan hotel & restaurant hi-tech dergisi ayda bir yayınlanır.



içindekiler

44

52

70 antre 8 Sektörden kısa haberler

34 Genç Turizmciler için 2016 umutlu 36 Belgrad Türkleri bekliyor 38 Tarihi Çırağan Sarayı ‘farkındalık

gündem 20 Türkiye otelleri sonbahara da

düşüşle girdi

22 İstanbul’a gelen ziyaretçi sayısında

düşüş

23 ‘Meslek Hizmet Ödülü’

bu yıl Başaran Ulusoy’a

24 “Tuktuk’la yeşil yolculuğun”

sponsoru AccorHotels oldu

26 Oteller Anadolu’yu keşfetti 28 Bakan Topçu’dan Avrupalı

turistlere açık davet

için pembelendi’

40 Nedret Apaydın: “İstanbul’un geçici

olarak hızı azaldı”

yeni yatırımlar 44 Yenilenen The Plaza Hotel’e

Bursa’dan kardeş işletme geliyor

yeni mekan 56 Hacıbey, Ataşehir’de 58 Taze ve rahat Lezzet Co. Döner

Türkiye’de

60 Pidenin ‘en iyisi’ The Pidde’s,

Bebek’te

62 Nişantaşı’nın “Başköşesi” ile

lezzete devam

63 Dünyanın en hızlı restoranı ‘Meal

Box’ Astoria’da açıldı

48 Divan Grubu, 20. otelini Mersin’de

64 Quick, Kanyon’a restoran açıyor

yatırım

şef’in gözünden

açıyor

50 Renaissance Polat Erzurum

sezonu açmaya hazır

66 Yemek sanatkarı: Rudolf Van

Nunen

30 Bursa’nın termal mirası dünyaya

açılıyor

31 İnanç turizmi payını yüzde 5’in

üzerine çıkardı

32 TÜRSAB 43. yılını kutladı

www.hotelrestaurantmagazine.com

iş’te kadın 52 İşiyle de ‘enerjik’ ruhuyla da; Aslı

Pasinli ile kariyerine dair çok özel söyleşi

etkinlik 70 İstanbul Coffee Fest ile kahveye

doydu


78

66

114 74 Pürovel’de tazelendik 76 Grohe “tasarrufu” yeme-içme

sektörüne taşıdı

gastro güncel 78 Şef Murat Karaman ile ‘tatlı düşler’ 82 Sirha İstanbul, 3. kez sektörle

buluşuyor

86 Türkiye’nin marka restoranları

dünyaya açılıyor

88 Türkiye’nin ilk Sürdürülebilir Gıda

Platformu kuruldu

104 Gerçek kahve efsanesi İnoksan ile

marka haberler 106 Sektör markalarından kısa

haberler

hijyen 108 Demir Uyar: “Her otelin bir

çamaşırhanesi olmalı”

110 Suma Café ile kahveler daha temiz

ve lezzetli

gastro aktüel

otel-tech

90 Gastronomi sektöründen kısa

112 Devlerin tercihi; Profilo Ödeme

haberler

116 Fatih Yavuz: “Rulo sisteminin

Türkiye’de

Sistemleri

tek patentli üreticisiyiz” 117 Birkan Akyürek: “3 yılda pazarın

yüzde 10’unu hedefliyoruz”

118 Doğan Taş: “Antalya’nın her 30

otelinden birinde B-Mix var”

120 Ülkü Çağlayan: “Gücümüz özel

içerikli ürünlerimizden geliyor”

122 Uğur Yıldız: “2016’da hedeflerimiz

daha büyük olacak”

124 Serdar Danış: “Türkiye’nin yatak

ihracatının yüzde 48’lik payına sahibiz”

126 Turizmciler fuarizmir’de buluşacak 127 Evinoks, HOST Fuarı’nda yeni

ürünlerini tanıttı

fuar

ürünler

102 4 kardeş Modaslan ile dünya

114 Yatak sektörü 2. kez Sleep Well

128 Yeni ürünler

marka otellerini giydiriyor

www.hotelrestaurantmagazine.com

Expo’da buluştu


restaurant antre 10 hotel & hi-tech

D-Marin Dalmacija, “Yılın Marinası” seçildi D-Marin bünyesinde yer alan Hırvatistan’ın en büyük marinası D-Marin Dalmacija, Hırvatistan Turizm Bakanlığı, Hırvatistan Turizm Kurulu ve Hırvatistan Ticaret Odası tarafından organize edilen ve Hırvatistan’ın turizm sektörü açısından en önemli organizasyonu olarak kabul edilen “Hırvatistan Turizm Günleri” kapsamında yılın marinası ödülüne layık görüldü. Doğu Akdeniz Çanağı’nın en büyük marina zincirlerinden biri olan D-Marin; marina ve yatçılık sektöründe geliştirdiği yeni norm ve stratejilerle büyümesini sürdürmeyi hedefliyor. Doğuş Grubu şirketlerinden olan D-Marin, bölgede marinacılık ve yatçılık sektörünün gelişimine katkıda bulunan en etkin kurum olma misyonuyla hareket ediyor.

Kara Hafta İstanbul görkemli bir açılışla başladı Dünyanın en lüks tarihi oteli seçilen Pera Palace Hotel Jumeirah’ın, ünlü yazar Agatha Christie’nin doğumunun 125. yılı şerefine Türkiye’de ilk kez gerçekleştirdiği “Kara Hafta İstanbul”, keyifli bir açılışla edebiyat severlerle buluştu. Etkinliğin onur konuğu olan Agatha Christie’nin torunu Mathew Prichard’ın da katıldığı açılışa, iş, sanat ve edebiyat dünyasından birçok isim katıldı. Köklü geçmişi kadar, kültür ve sanat hayatına katkılarıyla da ön plana çıkan Pera Palace Hotel Jumeirah’ta etkinlik kapsamında Agatha Christie’nin ilk baskı kitapları sergilenirken, katılan yazarlar Beyoğlu’ndaki kitapcılarda imza etkinliklerine katılacak. Tüm etkinlikler halka açık ve ücretsiz olarak gerçekleşecek ve etkinliklere dair tüm detaylar #blackweekturkey hashtag’iyle sosyal medyada paylaşılabilecek.

Preffered Hotel Group üyeleri CVK Park Bosphorus’ta buluştu Dünyanın önde gelen otellerinin üyesi olduğu ve uluslararası rekabette öne çıkabilmek için önemli bir grup olan “Preferred Hotel Group”un üyeleri İstanbul’un en lüks oteli Park Bosphorus Hotel’de bir araya geldi.

Hilton Worldwide İstanbul Bölge Otelleri’nde görev değişikliği Hilton Worldwide’ın İstanbul Bölge Otelleri’nde atamalar yapıldı. Hilton Worldwide Üst Sınıf Oteller Türkiye Bölge Müdürü Asistanı ve Kurumsal Sosyal Sorumluluk Koordinatörü Derya Tıkansak, Hilton Worldwide İstanbul Bölge Otelleri Pazarlama Müdürü olarak atandı. Hilton Worldwide İstanbul Bölge Otelleri Halkla İlişkiler Müdürü pozisyonuna ise Esin Müftüoğlu Aksu getirildi. Derya Tıkansak, Dokuz Eylül Üniversitesi İşletme Fakültesi Turizm İşletmeciliği mezunu. Tıkansak, Ekim ayı itibariyle Hilton Worldwide İstanbul Bölge Otelleri’nin tüm pazarlama faaliyetlerinden sorumlu olacak. Esin Müftüoğlu Aksu ise, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü’nde lisans eğitiminin ardından London School of PR’da Bütünleşik Pazarlama Eğitimi gördü ve Galatasaray Üniversitesi’nde Pazarlama İletişimi Yönetimi Yüksek Lisans Programı’nı tamamladı.



restaurant antre 12 hotel & hi-tech

TAV, Bodrum dış hatları devraldı TAV Havalimanları, Milas-Bodrum Havalimanı dış hatlar terminalinde operasyona başladı. Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) tarafından açılan ihaleyi kazanan TAV, iç hatlar terminalini Ekim 2014’te devralmıştı. TAV, Milas-Bodrum Havalimanı’nı 2035 sonuna kadar işletecek. TAV Havalimanları İcra Kurulu Başkanı Sani Şener, “Milas–Bodrum Havalimanı yılda yaklaşık 4 milyon yolcu ağırlayarak ülkemizin en önemli turizm merkezlerinden birini dünyaya bağlıyor. İç hatlar terminalini devraldıktan sonra bir yılda yüzde 16 yolcu artışı sağladık. Şimdi bu performansı dış hatlara da taşımak için çalışacağız. Bodrum’un gelecek 15-20 yılda Türkiye’nin dördüncü en büyük kenti olacağına inanıyoruz. Dış hatlarda direkt uçuşları artırarak, Bodrum’u yılın 12 ayı ilgi gören bir kent haline getirmek üzere çalışıyoruz” dedi.

Raffles İstanbul Zorlu Center’ yönetimine yeni görev Raffles İstanbul Zorlu Center’ın Satış ve Pazarlamadan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevine Kemal Bayık getirildi. Bilkent Üniversitesi’nin Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümünden mezun olan Kemal Bayık, eğitimine Floride Lynn Üniversitesi’nde MBA yaparak devam etti. İş hayatına, Kempinski Grubunda Satış Pazarlama Koordinatörü olarak başlayan Bayık, Four Seasons’ta Satış Müdürü, daha sonra Starwood Group bünyesindeki W Hotel’de Asistan Satış Direktörü ve Kempinski Hotel Barbaros Bay Bodrum’da Satış Direktörü olarak çalıştı. Turizm sektöründe uzun yıllardır başarılı bir kariyere sahip olan Bayık, Raffles İstanbul’un hedeflenen konumlandırmasını sağlama sürecinde, satış ve pazarlama stratejilerinin eşgüdümlü uygulanmasından sorumlu olacak.

R Fitness & SPA ile yeni yıla fit ve zinde girin Renaissance Istanbul Polat Bosphorus Hotel’in sağlık kulübü R Fitness & Spa 2016 yılını daha sağlıklı ve daha ince bir bedenle karşılamak isteyenlere özel 24 derslik antrenman programı hazırladı. R Fitness&Spa’nın deneyimli eğitmenleri tarafından verilen bu 24 derslik özel antrenman ve beslenme programı Kasım ve Aralık aylarını kapsıyor. Kasım ayında 12 derslik pakete ilk kez kayıt yaptıracak misafirlere programın devamı niteliğindeki 12 derslik Aralık paketi ise %50 indirimli. Sonbahar ve kış aylarında cildine özen gösterenler de R Fitness&Spa’da buluşuyor. Vücut bakım paketlerinde yer alan Esmer Şeker Peeling, Tuz Peeling, Kahve Peeling, Altın Vücut Bakımı, Kahve Vücut Bakımı, Deniz Yosunu Vücut Bakımı, Anti Aging Vücut Bakımı, Pembe Himalaya Tuz Banyosu, Pembe Himalaya Tuzu&Yosun Banyosu, cildi yeni yıla hazırlamanın en iyi alternatifleri.

DoubleTree by Hilton Piyalepaşa’ya yeni genel müdür Ofton İnşaat’ın Piyalepaşa’ya kazandırdığı yatırımı ve bölgenin ilk 5 yıldızlı oteli olma özelliğini taşıyan DoubleTree by Hilton İstanbul – Piyalepaşa’nın Genel Müdürlük koltuğuna turizm sektöründe 23’üncü yılını geride bırakan ve birçok otelde üst düzey yöneticilik yapan Ali Türk oturdu. İstanbul Üniversitesi Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Yüksek Okulu mezunu olan Ali Türk, çalışma hayatına 1992 yılında Conrad İstanbul’un açılış kadrosuna adım atarak başladı. 2014 yılından Mart 2015’e kadar İstanbul Gönen Otel’de görev alan Ali Türk, Nisan 2015’ten bu yana DoubleTree by Hilton Istanbul-Piyalepaşa’nın Genel Müdürü olarak görev yapıyor.



restaurant antre 14 hotel & hi-tech

Shining Star Awards’a sektörden büyük ilgi Türkiye’nin ve çevre ülkelerin tek ihtisas fuarı olarak Eğlence-Etkinlik, Park-Rekreasyon sektörünü çatısı altında toplayan ATRAX, sektörün büyümesine katkı sağlıyor. Uluslararası bir fuar olan ATRAX İstanbul Expo Center’da Dünya’daki son yenilik, teknoloji ve hizmetleri katılımcı firmaları sayesinde Dünya’nın dört bir tarafından gelen profesyonel ziyaretçileri ile buluşturuyor. 3-5 Aralık 2015 tarihleri arasında düzenlenecek olan fuarda; Türkiye eğlence ve rekreasyon sektörünün enlerini belirleyen ilk ve tek yarışması “Shining Star Awards 2015 - Eğlence Ödülleri” de düzenlenecek.

Divan Grubu’na yeni CEO Divan Grubu Oteller ve Restoranlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulunan Appelbaum, Divan Grubu’nun yeni CEO’su oldu. Meslek yaşamına 1992 yılında Hilton International Mainz’de “Yiyecek – İçecek Müdürü” olarak başlayan Appelbaum, 2011 yılında Türkiye’ye gelerek The Grand Tarabya Otel’de iki yıl süreyle Genel Müdürlük yaptı. 2013 yılında Divan Grubu’na katılan ve iki yıl boyunca Divan Grubu Oteller ve Restoranlardan Sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulunan Appelbaum, Ekim ayı itibariyle Divan Grubu’nun yeni CEO’su oldu. 1966 yılında Fildişi Sahili Cumhuriyeti’nde doğan Richard Appelbaum, Alman vatandaşıdır. İngilizce, Almanca ve Fransızca bilen Appelbaum, iki çocuk babasıdır.

Vücut ritminizi kışa göre ayarlayın Espace Privé Chenot D-Life İstanbul, kişiye özel hazırlanan detoks programları ile yaz aylarının yıpratıcı etkilerinden arınarak, sonbahara temiz bir başlangıç yapma imkanı sunuyor. Detoks ve sağlıklı yaşam konusunda Dünya çapında bir otorite olan Espace Privé Chenot D-Life’ın kişiye özel olarak sunduğu 7 günlük detoks programı; bioenerjetik check-up ve tahlillerin yapılması ile başlıyor. Doktor ve diyetisyen görüşmeleri gerçekleştirilerek kişinin medikal durumu ve ihtiyaçları doğrultusunda kurgulanan program; Chenot metodu ışığında hazırlanan beslenme kitleri, well-being uygulamaları ve medikal masaj programlarını kapsayan 7 günlük bir paket sunuyor.

GYODER, GYODER Akademi yatırımlara yön verecek “Türkiye’nin Gayrimenkul Platformu” GYODER, oluşturduğu GYODER Akademi bünyesinde, Bilgi Eğitim ile yaptığı işbirliği ile turizm yatırımlarına yön verecek. ‘Turizm Yatırımları, Yeni Jenerasyon Oteller ve Otel Açılış Öncesi Süreç Yönetimi’ sertifika programı 21 Kasım’da İstanbul Bilgi Üniversitesi santralistanbul Kampüsü’nde başlayacak. Dört hafta sürecek eğitime turizm profesyonelleri, proje geliştirme alanında çalışan profesyonellerinin yanı sıra mimar ve iç mimarlar, otel yatırım sürecinde veya açılma aşamasında olan otel yatırımcıları, otel çalışanları, öğrenciler ve bu alana ilgi duyan herkes katılabilecek.



restaurant antre 16 hotel & hi-tech

EXPO 2016, WTM Londra Fuarı’nda

argos in Cappadocia’ya yeni ödül Kapadokya’nın büyülü atmosferinde misafirlerine unutulmaz bir deneyim yaşatan argos in Cappadocia, dünyanın zirvedeki lüks otellerini farklı kategorilerde değerlendiren ‘World Luxury Hotel Awards’ 2015’te ‘Avrupa’nın En İyi Manzaralı Lüks Oteli’ kategorisinde ödül kazanma başarısı gösterdi. argos in Cappadocia, dünyanın en ilginç ve en güzel doğal güzelliklerine sahip Kapadokya’nın en yüksek yerleşimlerinden biri olan Uçhisar’da, Güvercinlik Vadisi ve Erciyes Dağı’na bakan manzarasıyla, ‘Avrupa’nın En İyi Manzaralı Lüks Oteli’ kategorisinde ödül almanın gururunu yaşıyor.

Dünyanın en büyük turizm fuarlarından Londra’daki World Travel Market (WTM) Fuarı’na, EXPO 2016 Antalya da katıldı. Türkiye için ayrılan bölümde stant açan EXPO 2016 Antalya Ajansı, ziyaretçilere broşür, tanıtım filmleri ve sanal gerçeklik gözlüğü ile EXPO’yu tanıtıyor. EXPO 2016 Antalya Ajansı Tanıtım ve Halkla İlişkiler Direktörü Burak Katmer, standı ziyaret eden katılımcılara Türkiye’nin ilk EXPO’sunu anlattı. WTM’nin seyahat sektörünün önemli fuarlarından biri olduğuna dikkat çeken Katmer, ‘Çiçek ve çocuk’ temasıyla 23 Nisan 2016 tarihinde açılacak EXPO 2016’nın 6 ay boyunca ziyaretçilerini ağırlayacağını anlattı. Katmer, ziyaretçilere bin 121 dönümlük alanda yapılan kongre merkezi, EXPO Kulesi, çocuk adası projelerini, alana dikilen bitki örtüsünü ve katılacak ülkelerin neler yapacağını anlattı ve ‘Sanal gerçeklik’ gözlüğünü ile alanı gösterdi. Katmer, “EXPO 2016 Antalya’ya gösterilen ilgi bizi fazlasıyla mutlu etti” dedi.

World Tourism Forum’un hazırlıkları başlıyor Hırvatistan’da D-Marin rüzgarı D-Marin bünyesinde yer alan Hırvatistan’ın en büyük marinası D-Marin Dalmacija Hırvatistan Turizm Bakanlığı, Hırvatistan Turizm Kurulu ve Hırvatistan Ticaret Odası tarafından organize edilen ve Hırvatistan’ın turizm sektörü açısından en önemli organizasyonu olarak kabul edilen “Hırvatistan Turizm Günleri” kapsamında iki ödül kazandı. Toplamda 7 farklı kategorinin yer aldığı yarışmada, 28 ödül dağıtıldı. Ödüller Hırvatistan Turizm Bakanı, Hırvatistan Başbakan Yardımcısı, ilgili bakanlar, Hırvatistan Ulusal Turizm Kurulu Direktörü, Turizm Bakanlığı Başkan Yardımcısı ve Hırvatistan Ticaret ve Finans Odası Başkanı tarafından takdim edildi.

Dünya turizmine yön veren liderler önümüzdeki günlerde World Tourism Forum kapsamında İstanbul ve Antalya’da bir araya gelecek. 4-6 Şubat tarihleri arasında 7000 konuğun beklendiği dev organizasyon İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı’nda gerçekleşecek. “Turizmin Davosu” World Tourism Forum’da siyasetin turizme etkisi, online turizm, teknoloji ve akıllı yatırımlar, sağlık turizmi, alışveriş seyahatleri, otelcilik sektöründe yeni hizmet kavramı gibi önemli konular ele alınacak.



restaurant antre 18 hotel & hi-tech

TUROB turizmin zirvesinde

Evgör, gözünü Türkiye’ye çevirdi Mobilyada yeniliklerin öncüsü Evgör, Irak’ın Kerbela bölgesinde yer alan 54 odalı butik otelin dekorasyonunu gerçekleştirdi. 2016 büyüme stratejisinde otel projelerine daha fazla ağırlık vermeyi hedefleyen firma, başta Antalya, İzmir, Muğla, İstanbul olmak üzere Türkiye’nin turizm merkezlerindeki yeni otel yatırımlarının ya da yenilecek otellerin tüm mobilya ve dekorasyon ihtiyaçlarına tek adresten çözüm sunmayı hedefliyor. “Otel mobilyası konusunda yetkin bir tedarik ağına ve gerekli altyapıya sahibiz.” diyen Evgör Mobilya Yönetici Ortağı Ahmet Ekmen, Irak’taki otelin kendileri için güzel bir tecrübe olduğunu vurgulayarak, 54 odalı butik oteli bir ay gibi kısa bir sürede sorunsuz olarak teslim ettiklerini açıkladı. Ekmen, yurt dışı projelerine devam edecek olmakla birlikte asıl hedeflerinin Türkiye’deki oteller olduğunu söyledi.

Pera Palace Hotel Jumeirah’a yeni ödüller 2015 yılını sonlandırırken hizmet kalitesinden ödün vermeyen Pera Palace Hotel Jumeirah’a iki ödül birden verildi. Gezginler ve seyahat etmeyi sevenler tarafından internet ortamı üzerinde yapılan oylamalar sonucunda verilen puanlarla Pera Palace Hotel Jumeirah, dünyada turizm sektörünün en prestijli ödüllerinden olan “Condé Nast Traveler’s Readers’ Choice Awards” 2015’te, ilk 10’a girdi. ‘Türkiye ve Yunanistan’ın En İyi Otelleri’ listesinde 6’ıncı sırada yer aldı. Ödüller bununla sınırlı kalmadı. Dünya çapında farkındalıklarını artıran, alanındaki en önemli uluslararası organizasyon “World Luxury Hotel Awards”, En Lüks Otel kategorisinde Avrupa kıtasında Pera Palace Hotel Jumeirah’ı ödüllendirdi.

Turizm sektörünün en önemli buluşma noktalarından biri olarak kabul edilen WTM Uluslararası Turizm Fuarı, (World Travel Market) 2 Kasım tarihinde Londra’da başladı. Türkiye’nin ve İstanbul destinasyonunun global düzeyde tanıtılması çalışmalarına ağırlık veren Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği de (TUROB) fuarın katılımcıları arasında yer alıyor. Fuara ilişkin bir değerlendirme yapan TUROB Başkan Yardımcısı ve TUROB Fuarlar ve Tanıtım Komitesi Başkanı Müberra Eresin, WTM Uluslararası Turizm Fuarı’nda, Türkiye standı içerisinde katılarak tanıtım çalışmalarını sürdüreceklerini belirtti. Müberra Eresin, şu bilgileri verdi: “TUROB standında ziyaretçilere İstanbul ve Türkiye hakkında bilgiler içeren kitap, CD, harita gibi tanıtım materyallerinin yanı sıra, Hotel&Travel Guide ile üyeler tarafından sağlanan tanıtım malzemelerinin dağıtımını yapıyoruz. Londra Kültür ve Tanıtma Müşavirliği’nin organizasyonu ile katıldığımız fuarda en büyük stand alanına sahip ülkeler arasında bulunuyoruz. Stand numaramız ise EU1000. Ülkemizden çok sayıda otel, seyahat acentesi, tur operatörü ve sektör profesyoneli de fuara katıldı. Fuar esnasında yapacağımız temas ve gözlemler ile 2016 yılına ilişkin doğru öngörü, planlama, iletişim ve pazarlama stratejilerimizi geliştireceğiz.”



restaurant antre 20 hotel & hi-tech

Emirates Grubu kâr rekoru kırdı Emirates Grubu, 2015 yarıyıl rakamlarına göre kârını yüzde 65 artırarak 1,0 milyar dolar net kâra ulaştı. Büyümeyi sürdüren Havayolu, yolcu sayısını yüzde 10 artırarak 6 ayda 25,7 milyon yolcu taşıdı, filosuna 9 yeni uçak kattı. Konuyla ilgili açıklama yapan Emirates Havayolu ve Grubu Başkanı ve CEO’su, Şeyh Ahmed Bin Sayit El Maktum; “Brüt gelirlerimiz, önemli para birimleri karşısındaki güçlü ABD dolarından etkilendi. Mevcut döviz kuru, devam eden bölgesel çatışmalar ve dünyanın çoğu bölgesindeki zayıf ekonomik görünüm 2015-16 mali yılımızın ilk yarısında düşük yakıt fiyatlarının olumlu etkisini azalttı. Buna karşın yakıt alımlarımızı sınırlamama konusunda bilinçli bir karar aldık ve bu da yakıt fiyatlarındaki düşüşler sayesinde faydalı oldu. Emirates olarak ayrıca yolculardan alınan ek yakıt ücretlerini ve ulaşım ağının tamamında bilet fiyatlarını düşürerek, düşük yakıt fiyatlarından elde ettiğimiz tasarrufların bir kısmını yolcularımıza sunma kararı aldık.”

Raffles İstanbul’a “Türkiye’nin En İyi Spa Oteli” ödülü Üstün hizmet kalitesi ile fark yaratan ve geçtiğimiz günlerde birinci yılını kutlayan Raffles İstanbul Zorlu Center, turizm sektörünün en prestijli ödüllerinden olan “World Luxury Hotel Awards 2015”te, ‘Türkiye’nin En İyi Lüks Spa Oteli’ ödülüne layık görüldü. Raffles İstanbul Zorlu Center’ın içinde yer alan Raffles Spa, şehrin kalbindeki lokasyonuyla bir huzur vahası ve “iyi yaşam merkezi” olarak konumlanıyor. Gün ışığı alan kapalı yüzme havuzu ve yine gün ışığı alan teraslı bakım odaları, sauna ve buhar odaları, üç hamamı, özel ürün ve bakımlarının yanı sıra, farklı sürelerde üyelik imkanları da sunan Raffles Spa, şimdi bu tüm özelliklerinin yanına “Türkiye’nin En İyi Lüks Spa Oteli” ödülünü de ekleyerek, konuklarını ağırlamaya devam ediyor.

Tatilbudur.com beş yılda üç katın üzerinde büyüyecek İş Girişim Sermayesi ve Polonyalı özel sermaye fonu MCI, Tatil Budur markasını bünyesinde bulunduran Mika Tur’un yüzde 80’ini 46 milyon liraya satın aldı. Son dönemde yıllık ortalama yüzde 30 büyüme performansı yakalayan Tatil Budur’un önümüzdeki beş yılda üç katın üzerinde büyüme gerçekleştirmesi hedefleniyor. Mika Tur ile 17’nci yatırımlarına imza attıklarını bildiren İş Girişim Sermayesi Genel Müdürü Murat Özgen, İş Girişim Sermayesi’nin, ortaklık sürecinde şirketlerde yarattığı katma değerin ve sürdürülebilir büyümenin yanı sıra, gerçekleştirdiği yatırımlarla ülke ekonomisine değer üretme çabasını her zaman bir adım ileri götürme kararlılığıyla hareket ettiğini belirtti. Özgen, son yıllarda dünya turizm sıralamasında yükselen Türk turizminin önümüzdeki dönemde de Türkiye’nin en dinamik sektörlerinden biri olmayı sürdüreceğine ve Mika Tur’un yaygın seyahat acentesi ağı, güçlü online satış kanalları, yıllık 20 milyondan fazla ziyaretçi çeken tatilbudur.com internet sitesi ve geniş ürün portföyü ile sektörün güçlü oyuncularından biri olduğuna dikkat çekti.



restaurant gündem 22 hotel & hi-tech

Türkiye otelleri sonbahara düşüşle girdi Otel doluluklarında çift haneli düşüş yaşayan Türkiye otelleri, sonbahara da düşüşle girdi. TUROB; Türkiye’nin Eylül 2015’e otel doluluklarının 2014 yılının aynı dönemine oranla yüzde 12.4’lük bir düşüş ile yüzde 65.3 olarak kaydedildiğini açıkladı.

S

onbaharın ilk ayında Kurban Bayramı döneminin de etkisiyle ortaya çıkan turizm hareketi yeterli olmadı ve Türkiye genelinde otellerin doluluk oranlarında çift haneli düşüş kaydedildi. Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB), Türkiye’nin Eylül 2015’e otel doluluklarının 2014 yılının aynı dönemine oranla yüzde 12.4’lük bir düşüş ile yüzde 65.3 olarak kaydedildiğini açıkladı. Eylül 2014’te bu oran yüzde 74.5 olmuştu. TUROB’un dünyanın önde gelen veri ve analiz şirketlerinden STR Global’in Eylül 2015 dönemine ilişkin araştırmasından hareketle hazırladığı raporda, tüm Avrupa ülkeleri arasında, Ağustos ayında olduğu gibi Eylül ayında da Türkiye’nin en büyük düşüş yaşayan ve en düşük doluluk oranına sahip ülke olduğu belirtildi.

FİYATLAR DA GERİLEDİ Türkiye Avrupa ülkeleri arasında Eylül 2015 dönemine ilişkin doluluk sıralamasında 24.sırada yer aldı. Rapora göre, Ocak-Eylül 2015 döneminde ise Türkiye’nin otellerdeki doluluk oranı az da olsa yükseldi ve yüzde 1.1 artış ile 63.8 olarak gerçekleşti. Bu gerileme fiyatlara da düşüş olarak yansıdı. Türkiye otellerinde ADR (Average Daily Rate) olarak adlandırılan ortalama günlük satılan oda bedeli, Eylül 2014’te 115.1 Euro iken Eylül 2015’te 111.1 Euro’ya geriledi. Toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirlerde (RevPAR) ise 72.5 Euro’ya düştü. Geçen yıl Eylül ayında bu rakam 85.7 Euro olmuştu.

BAYINDIR: “2016’YI KAYBETMEYELİM” Raporla ilgili bir değerlendirme yapan TUROB Başkanı Timur Bayındır, “Belirsizlik ve endişeyle geçirdiğimiz 2015 yılının ardından, önümüzdeki 2-3 senenin kolay olmayacağı kesin. 2016 hedefimiz 2015 yılının altına düşmemek” dedi. “Türkiye’nin terör, güvenlik, sosyal huzur ve ekonomide istikrar ile ilgili sorunlarının giderilmesi ve dış pazarlarda bunların yarattığı olumsuz algının değişmesi gerekiyor. Bu ne kadar çabuk gerçekleşirse, turizmde de işler o kadar hızlı düzelecektir” diyen Bayındır, şunları söyledi: “Hedeflerimizi, daha gerçekçi olmak adına 2015 yılsonu öngörülerimiz üzerine inşa ettik. Umarım hepimiz adına güzel gelişmeler yaşanır.” Turizm başkentlerinde de doluluk rakamları düşüşü işaret ediyor. İstanbul’a bu yıl ilk 9 ayda gelen turist sayısı yüzde 6.8 artışla 9 milyon 619 kişiye ulaştı, ancak bu artış otel doluluklarına pek yansımadı. Eylül ayıyla birlikte genellikle yoğun bir döneme başlayan İstanbul otellerinde bu sonbahar dönemi daha sakin geçiyor. İstanbul’da Eylül 2015’te otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 7.7 düşerek yüzde 70.3 oldu. 2014 yılının aynı ayında bu rakam yüzde 76.1 olmuştu. ADR (Average Daily Rate) olarak adlandırılan ortalama günlük satılan oda bedeli de 137.5 Euro olarak, 2014’e göre yüzde 5.2’lik bir düşüş gösterdi. Eylül 2014’te bu oran 145.0 Euro’ydu. Toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirlerde (RevPAR) geçen yıla oranla yüzde 12.5’lik bir düşüş yaşandı ve 96.7 Euro olarak ölçüldü. Bu rakam Eylül 2014’te 110.4 Euro olmuştu.


İstanbul’da 2015 yılbaşından Eylül sonuna kadar geçen sürede ise doluluk oranı yüzde 67.6 oldu. Ocak-Eylül 2014’te bu oran yüzde 65.6 olmuştu. Ortalama günlük satılan oda bedeli ise Ocak-Eylül 2014’teki 133.3 Euro’dan 126.8 Euro’ya; oda başı elde edilen gelirler 87.4 Euro’dan 85.7 Euro’ya geriledi.

ANTALYA BAYRAMA RAĞMEN GERİLEDİ Antalya bölgesinde bayram döneminin harekete geçirdiği yerli turist akışına rağmen Eylül 2015 otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 11 düşerek yüzde 72.7 olarak gerçekleşti. Eylül 2014’te bu rakam yüzde 81.6 olmuştu. Eylül 2015’te ortalama günlük satılan oda bedeli 95.2 Euro olarak, 2014’e göre yüzde 7.7 düşüş gösterdi. Eylül 2014’te bu rakam 103.1 Euro’ydu. Toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirlerde ise geçen yıla oranla yüzde 17.8’lik bir düşüş yaşandı ve 69.2 Euro olarak ölçüldü. Eylül 2014’te bu rakam 84.2 Euro olmuştu. Antalya’da OcakEylül 2015 döneminde doluluk oranı ise yüzde 62’ye geriledi. Ocak-Eylül 2014’te bu oran yüzde 64.9 olmuştu. Ocak-Eylül 2015’te ortalama günlük satılan oda bedeli 118.3 Euro, oda başı elde edilen gelir 73.3 Euro olarak gerçekleşti.

ANKARA’DA İBRE TERSİNE DÖNDÜ Son bir yılda seçim ortamının da etkisiyle yüksek doluluklar yaşayan Ankara otellerinde de bu trend tersine döndü. Ankara’nın Eylül 2015 otel dolulukları bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 20.3 düşerek yüzde 57.7 oldu. Bu

oran Eylül 2014’te yüzde 72.4 olmuştu. Ankara’da ortalama günlük satılan oda bedeli geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6.4 artarak 83 Euro olarak gerçekleşti. Toplam oda sayısı üzerinden odabaşı elde edilen gelirlerde ise geçen yıla oranla yüzde 15.2’lik bir düşüş yaşandı ve 47.9 Euro olarak ölçüldü. Eylül 2014’te bu rakam 56.5 Euro olmuştu. Ankara’da Ocak– Eylül 2015 dönemi doluluk oranı ise yüzde 59.6 oldu. Bu oran geçen yılın aynı döneminde yüzde 59.1 olmuştu.


restaurant gündem 24 hotel & hi-tech

İstanbul’a gelen ziyaretçi sayısında düşüş İstanbul’a Ekim ayında gelen yabancı ziyaretçi sayısı geçen yılın aynı ayına göre %0,7 azaldı.

İ

stanbul Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından yapılan açıklamaya göre, İstanbul’u geçen yılın Ekim ayında 1 milyon 132 bin 655 kişi ziyaret ederken, bu yıl 1 milyon 125 bin 263 kişi ziyaret etti. Yılın ilk 10 ayında ise ziyaretçi sayısı yüzde 5,9 artışla 10 milyon 744 bin 488 oldu. Atatürk ve Sabiha Gökçen Havalimanları ile Haydarpaşa, Pendik, Zeytinburnu ve Karaköy limanlarından alınan verilere göre, 2015 yılı ocak-ekim aylarında İstanbul’a gelen yabancı sayısı geçen yıl ile karşılaştırıldığında %6 artış gösterdi. Geçen yılın ocak-ekim ayına göre havayolu ile geliş %6.3 artarken, denizyolu ile geliş %1.9 azaldı. İstanbul’a 2015 yılı ocak-ekim aylarında 10.744.448 yabancı ziyaretçi geldi, bunun 368.370 kişisi Karaköy limanına

gelen günübirlik ziyaretçilerden oluştu. Havayolu ile gelen yabancıların %19’u ise Sabiha Gökçen Havalimanını kullandılar.

EN ÇOK ALMANLAR ZİYARET ETTİ 2015 yılının ilk on ayında İstanbul’a gelen yabancıların toplamdaki yüzdeleri ise şöyle gerçekleşti: Almanlar:%10.4, İranlılar:%5.9, Amerikalılar:%4.7, İngilizler:%4.3, Ruslar:%4.0, Iraklılar:%3.8, Fransızlar:%3.8, Suudi Arabistanlılar:%3.5, İtalyanlar:%2.8, Suriyeliler:%2.6, Hollandalılar:%2.4, Çinliler:%2.4, Ukraynalılar:%2.1, Libyalılar:%2.1, Azerbaycanlılar:%1.8, Diğer ülkeler: 43,4.


Meslek Hizmet Ödülü

bu yıl Başaran Ulusoy’a Rotary Türkiye, her yıl iş yaşamında yüksek ahlak standartlarının teşviki ve yaygınlaştırılması için verilen “Meslek Hizmet Ödülünü” bu yıl TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy’a verdi.

9

Kasım 2015 Pazartesi akşamı İstanbul Sürmeli Otel’de düzenlenen toplantıda, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy’a plaketini Rotary Türkiye adına Özcan Albak ve Fulya Temeltaşı takdim etti.

ULUSOY: “ MÜZELER VE KÜLTÜR VARLIKLARIMIZ SERMAYEMİZ, TURİZM TİCARETİMİZ” Plaketi TÜRSAB ve sektörü temsilen aldığını belirten Ulusoy, Türkiye’de 35 milyar dolar turizm geliri, 42 milyon misafir, 55 havalimanı, 52 yat limanı ve 1 milyon 360 bin yatak kapasitesi, THY’de ise 85 bin koltuk ile çok iyi bir noktada olunduğunu belirtti. Kongre turizmi, sağlık turizmi, gastronomi turizmi gibi farklı başlıklarla da sektöre ivme kazandırdıklarını kaydeden Ulusoy, ‘Gastronomi-lezzet durakları turları bizim eserimiz. Hem öğretiyoruz, öğretirken de o yöredeki folkloru yaşatıyoruz. El işi sanatımızı yaşatıyoruz’ şeklinde konuştu. Çevre ve kültürel varlıkların korunmasının önemine de değinen Ulusoy, ‘Yeşili korumuyorsan, doğayı korumuyorsan tabiat intikamını almaya başlıyor’ dedi ve Marmara Denizi’nde, Ege Denizi’nde, Karadeniz’de yaşanan sıkıntılara değindi. Ulusoy, Karadeniz Bölgesi’ndeki yaylalara yapılması planlanan yolların yol açabileceği risklere de dikkat çekti. 38 bölge ve 700 çalışanıyla TÜRSAB olarak Türkiye’de turizmi geliştirmeye çalıştıklarını aktaran Ulusoy,

‘Kendi vatandaşlarımızı müzeleri gezmeye çağırıyoruz. Bugün Topkapı Sarayı’na gelen misafir sayısı 4 milyonu aşmış. Ayasofya 4 milyonu aşmış. Efes 2 milyonu aşmış. Müzelerimiz bizim sermayemiz, kültür varlıklarımız bizim sermayemiz. Turizm ise ticaretimiz. İkisini birleştirmeye çalışıyoruz’ şeklinde konuştu.

“TURİZM SEKTÖRÜ OLARAK BARIŞIN TEMSİLCİSİYİZ” “Ülkeyi tanıtıyoruz. Güneydoğu’da iş, aş kuran sektörlerin başında biz geliyoruz. Ülkeyi tanıtırken yalnız kendi vatandaşlarımıza değil, yurtdışından gelenlere de tanıtıyoruz. Hem ülkenin güzelliklerini, hem ülkenin Batı’ya dönük yüzünü anlatmaya çalışıyoruz. Dünyaya açılan bu pencereyi açık tutmaya çalışırken sektör olarak da bazı sıkıntılarımız var. Geleceğe umutla bakıyoruz. Türkiye’nin geleceğinde turizmin önemli bir yeri var. Turizm sektörü olarak barışın temsilcisiyiz. Huzurlu bir ülkede iş ve aş, öncelikli prensibimizdir.” Rotary Türkiye adına konuşan Fulya Temeltaşı ise, “Kendini iyiliğe adamış bir STK olarak Rotary’nin yaptığı 25 bin muhtaç insana kıyafet dağıtılması ve düzenli olarak engellilerin gezdirilmesi etkinliklerinde bize destek olan TÜRSAB’a yürekten teşekkür ediyoruz” dedi.


restaurant gündem 26 hotel & hi-tech

“Tuktuk’la yeşil yolculuğun” sponsoru AccorHotels oldu Yeşil enerjili taşımacılık konusunda farkındalığı arttırmak isteyen The Pilgreens üyeleri projenin simge aracı Tuktuk’la yollara düştü. Projenin finansal, konaklama, basın sponsorluğunu, sürdürülebilir gelişime duyarlılığıyla öne çıkan Accor Otelleri üstlendi.

S

ürdürülebilir gelişime katkılarıyla turizmde katma değer sağlayan AccorHotels, Bangkok’tan Toulouse’ye yolculuk yapan elektrikli çekçekle yeşil enerjili taşımacılığa desteğini 5 Kasım Perşembe günü Novotel İstanbul’da düzenlediği basın toplantısıyla duyurdu. Toulouse Üniversitesi mezunu, The Pilgreens üyelerinden Karen Koulkian, Ludwig Merz ve Remy Fernandes-Dandre’nin katılımıyla gerçekleşen toplantıda 9 Ağustos 2015 tarihinde Bangkok’tan başlayan “yeşil enerjili taşımacılık” ile ilgili hedefler anlatıldı, projenin detayları paylaşılarak, turizm sektörüne entegrasyonu ve avantajları üzerine bilgiler verildi.

119 GÜNDE 20 BİN KM Yolculuğun iki elektrikli akü ve bir güneş paneliyle donatılmış bir 3 teker üzerinde 16 ülke, 20.000 kilometre ve 119 gün süreceğini kaydeden The Pilgreens üyelerinden Karen Koulkian, projeyle ilgili şu detayları aktardı: “The Pilgreens, yolculukları boyunca parlak yeşil 3 tekerlisini AccorHotels otellerinde park ederek konaklayacaktır. Ayrıca, yeşil enerjiyi tanıtmak için öğrenciler, iş dünyası ve devlet liderleri yanı sıra sivil toplum kuruluşlarıyla buluşacak ve bu kampanyanın farkındalığını arttırmak için bir video belgesel hazırlayacaklardır. Üniversitelerinin desteğiyle, gelişmekte olan pazarlarda elektrikli ulaşımın faydaları konusunda bir araştırma yapıyor olacaklardır.”

“ACCORHOTELS SÜRDÜRÜLEBİLİR GELİŞİME KATKILARINDAN DOLAYI PARTNERİMİZ” AccorHotels’in sponsorluk kapsamında projeye finansal, konaklama ve basın desteği vereceğini açıklayan Ludwig Merz, otel grubunun partner olarak seçilmesinde sürdürülebilir

gelişim projeleri konusundaki hassasiyetlerinin etkili olduğunu anlatarak, “AccorHotels’in gezegenimizi korumaya olan bağlılıklarına hayranlık duyuyoruz ve özellikle grubun faaliyet gösterdiği birçok şehirde olmak üzere yolculuğumuz boyunca mesajımızı yaymayı dört gözle bekliyoruz. Elektrikle yolculuk, insanların yaşadıkları yere bakılmaksızın çok çeşitli topluluk bölgelerinde uygulanabilir ve insanların yaşamlarını geliştirecektir” dedi.

“OTELLER İÇİN ÇOK MANTIKLI BİR SİSTEM” Yeşil enerjiyle çalışan Tuktuk’un saatte 50 km hız yaptığını belirten Ludwig Merz, “Bu projeyle elektrikli bir araçla 20 bin km gidilebileceğini göstermek istedik” dedi. Tuktuk’un turizm sektörü için ideal bir taşıma aracı olduğunu anlatan Merz, Tuktuk’un oteller için çok mantıklı bir sistem olduğunu belirterek, “Çünkü her 100 km’de 1.5 dolar bir maliyeti var. Otele neredeyse hiçbir maliyeti yok. Bangkok’da birçok otel shuttle olarak zaten Tuktuk kullanıyor. Neden elektrikli veya güneş enerjili Tuktuk olmasın” dedi.

“TÜRKİYE’DE 1.500 KM YAPTIK, İLGİDEN MEMNUNUZ” Toplam bütçesi 60 bin Euro olan projenin Türkiye ayağında 5 Kasım 2015 itibari ile 82. gününde olduklarını ifade eden The Pilgreens üyelerinden Remy Fernandes-Dandre, Türkiye’de Edirne’den başlayarak yedi şehir gezdiklerini ve yaklaşık 1.500 km yaptıklarını söyledi. Türkiye’de yeşil enerjili taşımacılık konusunda gördükleri ilgiden memnun olduklarını aktaran Dandre, “Bu fikre de çok açıklar. Gittiğimiz her yerde soruyorlar, büyük bir ilgi gösteriyorlar” dedi.



restaurant gündem 28 hotel & hi-tech

Oteller Anadolu’yu keşfetti TUROB, Ağustos ayıyla birlikte bu yıl ilk kez otel yatırımlarında yükselme yaşandığını açıkladı. Yılbaşından itibaren düşüşe geçen otel yatırımlarının kıpırdadığını belirten TUROB Başkanı Timur Bayındır, yatırımların Anadolu’ya yayıldığını belirtti.

S

ene başından itibaren düşüşe geçen otel yatırımları kıpırdadı. Turistik Otelciler, İşletmeciler ve Yatırımcılar Birliği (TUROB), Ağustos ayıyla birlikte bu yıl ilk kez otel yatırımlarında yükselme yaşandığını açıkladı. Ekonomi Bakanlığı tarafından Ocak- Ağustos 2015 dönemine ait verilen Yatırım Teşvik Belgeleri’ni konaklama sektörü açısından değerlendiren TUROB’un konuyla ilgili raporuna göre, Ağustos ayında 12 şehirde toplam 2 bin 385 yatak kapasiteli 14 yeni otel projesi için teşvik belgesi alındı. Geçen yılın aynı ayında toplam 1.305 yatak kapasiteli 10 otel için teşvik belgesi alınmıştı. Bu yıl ağustos ayında teşvike bağlanan otel projeleri için 175.8 milyon TL’lik yatırım yapılması öngörülüyor. Geçen yılın aynı ayında bu rakam 61.7 milyon TL’ydi.

8 AY TOPLAMINDA DÜŞÜŞ DEVAM ETTİ Ocak-Ağustos 2015’i kapsayan 8 aylık dönemde ise gerileme devam etti. Söz konusu dönemde, 48 ayrı şehirde yeni yatırım yapılacak otel sayısı 162, yatak sayısı ise 34 bin 494 olarak gerçekleşti. Bu rakam geçen yılın aynı döneminde otel sayısı açısından 205, yatak kapasitesinde ise 53 bin 738 olmuştu. Yatırım tutarında da 8 aylık dönemde düşüş sürdü. Geçen yıl ilk 8 ayda 3 milyar 352 milyon TL olan teşvik tutarı, bu yılın aynı döneminde 2 milyar 249 milyon TL’ye geriledi. Yatırımların tamamlanmasının ardından yeni istihdam edilecek kişi sayısının ise 8 bin 365 olması öngörülüyor.

YAŞLANMA VE YIPRANMA VAR Rapora ilişkin bir değerlendirme yapan TUROB Başkanı Timur Bayındır, Ağustos ayında yatırımlarda az da olsa artış gözlemlendiğini, yatırımların öngörüleri doğrultusunda

Anadolu’da yaygınlaşması ve orta ölçekli otellere yönelmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Türkiye’de mevcut otel stoğunun giderek yaşlanmaya ve yıpranmaya başladığını belirten Başkan Bayındır, şunları söyledi: “Küresel gelişmeler ve rekabet koşulları dikkate alınarak başta Antalya, İstanbul, Aydın ve Muğla illerimiz olmak üzere mevcut otellerimizin yıpranma sürecine girdiği dikkate alınarak teşvik belgelerinin yeni yatırımlar yerine daha çok mevcut yatırımların modernizasyonu ve renovasyonu konusunda kullanılması için Ekonomi Bakanlığımızın, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve sektör örgütleri ile eşgüdüm içerisinde temas kurmasını talep ediyoruz. Bu yıl ve gelecek birkaç yıl sektörümüzü olumsuz etkilemesini beklediğimiz bölgesel, siyasi ve ekonomik gelişmeler sürecinde sektörün tesis altyapısını yenileyerek atılım yapması, ülkemizin gerek 2023 yılı gerekse sürdürülebilir turizm hedefleri çalışmalarına önemli derecede altyapı katkı sağlayacaktır.”

YATIRIMLAR ANADOLU’YA YAYILIYOR Öte yandan İstanbul 33 otel projesi ile tesis sayısı bakımında en fazla teşvik belgesi alan şehir olurken, Antalya 16 tesis ile ikinci, Aydın 12 tesis ile üçüncü sırada yer aldı. Yatak kapasitesi bakımından ise Antalya 9 bin 801 yatak kapasitesi ile birinci, İstanbul 5 bin 565 ile ikinci ve Aydın 5 bin 356 yatak ile üçüncü sırada bulunuyor. Yatırımlarda, Anadolu illerinde artış ve yayılım dikkat çekiyor. Artvin ve Edirne, bu yıl ilk kez otel yatırım teşvik belgesi alarak ayrıca dikkat çeken iller arasında yer alıyor.



restaurant gündem 30 hotel & hi-tech

Bakan Topçu’dan Avrupalı turistlere açık davet Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde düzenlenen toplantı ile turizm ve kültür sektörünün temsilcilerini ağırlayan Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, Avrupalı turistleri Türkiye’ye davet ederek, “Bütün şehirleriniz gibi ülkemizin bütün şehirleri güzel ve güvenlidir. Noel tatilinizi Türkiye’de yapın” mesajını verdi.

K

ültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu, 3 Kasım Salı günü Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde TÜRSAB, TUROB, İRO, Yayıncılar Birliği başta olmak üzere turizm ve kültür sektörünün temsilcileri ile buluştu. Toplantıda İstanbul’un turizmde yükselen değer olduğu ve tüm dünyada misafirlerini başarı ile ağırladığı konuşuldu.

“ŞEHİRLERİNİZ GİBİ ŞEHİRLERİMİZ GÜZEL VE GÜVENLİDİR” Bakan Yalçın Topçu, İstanbul’un “kongre turizminden gastronomiye, sağlık turizminden inanç turizmine” kadar

her alanda dünya kalitesinde hizmet verdiğini belirtti. “Tüm Avrupalı dostlarımıza ve dünyadaki tüm ülkelerin halkalarına sesleniyorum. Siyaseten söylenmiş menfi sözlere itibar etmeyiniz. Bizim ülkemizin bütün şehirleri sizin ülkenizin bütün şehirleri kadar güzel ve güvenlidir. Sizi ülkemize bekliyorum. Noel’inizi şimdiden kutlarım. Noel kutlamalarınızı Türkiye’de yapmanızdan Türk Halkı memnun olacaktır. Noel Tatili için, İstanbul’da bulunan Kariye, Aya İrini basta olmak üzere İzmir, Efes, Trabzon ve Türkiye’de bulunan insanlığın ortak mirası olan tüm mekânlarımızla, Hristiyan dostlarımızı Noel Tatiline bekliyoruz” dedi.


“Profesyonellerin Tercihi”

/crystalmutfak

www.crystal.com.tr

info@crystal.com.tr


restaurant gündem 32 hotel & hi-tech

Bursa’nın termal mirası dünyaya açılıyor Bursa’nın Avrupa Tarihi Termal Kentler Birliği’ne Türkiye’den üye ilk ve tek şehir olmasının kenti bir dünya şehri yaptığını söyleyen Vali Münir Karaloğlu, “Bursa’nın 2015 Genel Kurulu’na ev sahipliği yapması Avrupa’da başlatılan termal turizm projelerine büyük katkı sağlayacaktır” dedi.

B

ursa’nın 1535’i turizm belgeli olmak üzere, toplamda 6000 yatak kapasiteli modern termal tesisi bulunuyor. Üç büyük medeniyetten Roma, Bizans ve Osmanlı’dan kalma onlarca tarihi hamam ve termal kaplıcayı barındıran Bursa, Dünya’nın en ünlü termal şehirleri arasında yer alarak, günümüzde de şifa dağıtmaya devam ediyor. Bursa’da modern tıbbi donanım ve geleneksel atmosferiyle hizmet veren termal tesislerde hem profesyonel hem de gönülden hizmet veren personel yer alıyor. Son yıllarda sağlık alanında büyük dönüşüme imza atan Bursa; Avrupa ve Ortadoğu’nun “Sağlık Üssü” olma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Bu kapsamda Bursa; EHTTA 2015 Genel Kurulu’na da ev sahipliği yapıyor. Bursa Valiliği’nin katkılarıyla hayata geçirilen genel kurul toplantısıyla, termal zenginlikleriyle Avrupa’nın da başkenti olmaya aday görünüyor.

TÜRKİYE’NİN AVRUPA’DAKİ YÜZÜ Büyük medeniyetlerin kurulduğu Bursa; tarihi yapısı, eşsiz mutfağı, şifalı suları ve binlerce yıllık bir geleneğin devamı olan hamam ve kaplıca kültürü gibi saymakla bitmeyen yüzlerce değeriyle dikkat çekiyor. Bursa Valisi Münir Karaloğlu konuyla ilgili görüşlerini dile getirirken; “Sultan

Külliyeleri, Hanlar Bölgesi ve Cumalıkızık Köyünün UNESCO Dünya Kültür Mirası olarak tescil edilmesiyle küresel şehir kimliğini pekiştiren önemli gelişmeler ve şehrin sahip olduğu bu mirası tüm insanlıkla paylaşma amacını Bursa’yı bir dünya şehri yapıyor” şeklinde ifade ediyor.

“BURSA’NIN ETKİN ÜYELİĞİ ÖNEMLİDİR” Karaloğlu; Bursa’nın hem merkezinde hem de ilçelerinde sayısız şifalı su kaynağı bulunmaktadır diyerek açıklamalarını sürdürürken, “Dünyaca ünlü kaplıcalara sahip şehrimiz bu yönüyle Avrupa Tarihi Termal Kentler Birliği ortak üyesi olarak yetki sahibi olmuştur. Bursa’nın bu destinasyona Türkiye’den ilk ve tek şehir olarak etkin üye olması büyük önem arz ediyor. 2015 Genel Kurulu’na ev sahipliği yapması Bursa ve ülkemizin konumunu daha da kuvvetlendireceği gibi Avrupa’da başlatılan termal turizm projelerine büyük katkı sağlaması bekleniyor” diye dile getirdi. Bursa’da termal turizm yanında yerel gezi imkanları da yerli ve yabancı turistlere sunuluyor. Avrupa’daki birçok termal kente göre Bursa’da ulusal ve uluslararası uçuşlarda doğrudan ve İstanbul aktarmalı ulaşım kolaylığı olması şehri daha da cazip kılıyor.


İnanç turizmi payını yüzde 5’in üzerine çıkardı Türkiye’nin delüks hac ve umre turizminde lider markası Vizyon Turizm, Türkiye genelinde ibadet amaçlı seyahat edenlerin sayısının her geçen yıl arttığını ve buna bağlı olarak ibadet turizminin genel turizmdeki payının da yüzde 5 seviyesinin üstüne çıkacağına dikkat çekiyor.

T

üm dünya genelinde her sene yaklaşık iki milyon Müslüman hacca gidiyor. Türkiye’de her yıl 400 - 500 bin kişi ibadet amaçlı olarak Suudi Arabistan’a gidiyor. Bu yıl Türkiye’den hacca gidenlerin sayısı yaklaşık 56 bin. 25 yıldır delüks hac ve umre turları düzenleyen Vizyon Turizm, inanç turizminin Türkiye’deki turizme büyük fayda sağladığının ve dünyada giderek büyüyen inanç turizminden elde edilen gelirin hiç de küçümsenmeyecek bir seviyeye ulaştığının altını çiziyor.

MEMİŞ: “TÜRKİYE İNANÇ TURİZMİNDE GÜCÜNÜ ARTIRIYOR” Türkiye’nin inanç turizminde büyük potansiyele sahip olduğunu belirten Vizyon Turizm Yönetim Kurulu Üyesi Osman Memiş: “Türkiye’de inanç turizmi kavramı 1995 yılından sonra oturdu; ancak 2007 yılından bu yana gerçek potansiyelini hissettirmeye başladı. Türkiye’ye dini amaçlı seyahat edenlerin sayısı 2005 yılında 147 bini aşarak zirve noktasına ulaştı. Ancak Son beş yıla şöyle bir baktığımızda; 2011 yılında hacca gidenlerin sayısı yaklaşık 70 bin seviyelerindeyken bu rakam her yıl komşu

ülkelerde yaşanan karışıklıklar sebebiyle git gide düştü” dedi. Ortalama olarak her yıl 100 bin kişinin hac başvurusunda bulunduğunu da ekleyen Osman Memiş, “Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da hacı adaylarının yaklaşık 22 bin kadarı özel şirketler aracılığı ile kalan bölümü ise Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kotasyonu ile gitti. Hacca gidenlerin büyük çoğunluğunu kadınlar oluştursa da, bu her yıl değişkenlik de gösterebiliyor. Bununla birlikte dünyada ve Osman Memiş Türkiye’de inanç turizmi giderek Vizyon Turizm Yön. Kur. Üyesi büyük bir pay almaya başlarken, inanç ve ibadet de her geçen yıl daha büyük bir önem taşır oldu” dedi.

“KÂBE’Yİ GENİŞLETME PROJESİ”NDEN İNANÇ TURİZMİ PAYINI ALACAK” 2017 yılında tamamlanması planlanan ‘Kâbe Genişletme Projesi’ ile birlikte ibadet turizminin de büyüyeceğine dikkat çeken Osman Memiş: “Kâbe’nin etrafındaki tadilat çalışmalarının bitmesiyle birlikte hareketliliğin daha da artmasını bekliyoruz ve Suudi Arabistan bugün iki milyon Müslüman ağırlayabiliyorken, bu sayı 2018 yılında beş milyona ulaşacak” dedi.


restaurant gündem 34 hotel & hi-tech

TÜRSAB 43. yılını kutladı Turizm sektöründe 43. yılını görkemli bir ödül töreniyle kutlayan TÜRSAB gecesinde konuşan Başkan Başaran Ulusoy, Türkiye’nin turizmde çok büyük mesafe kaydettiğini kaydederek, turizmin bir barış sektörü olduğunun altını çizdi.

T

ürkiye ekonomisinin lokomotif sektörü turizmin en büyük birliği Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB); 43. Kuruluş Yıldönümünü, sektör duayenleri ve sektöre katkı sunanlar için organize edilen dev ödül töreni ile kutladı. Yıldönümü kutlamaları kapsamında, Türkiye’nin önde gelen acenteleri Lütfü Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı Rumeli Salonu’nda bir araya geldi.

ULUSOY: “TÜRKİYE, TURİZMDE ÇOK MESAFE KATETTİ” Toplantıda konuşan TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, turizm sektörünün Türkiye’nin dünyaya açılan en önemli penceresi olduğunu belirtti. TÜRSAB’ın Türkiye turizm sektörünün öncü kuruluşu olarak seyahat acentelerini tek çatı altında topladığını anlatan Ulusoy, şöyle konuştu: “Türkiye turizm alanında çok mesafe katetti. 2000 yılında 25 yat limanı olan Türkiye, şu anda 42 yat limanına, 2000 yılında 25 havalimanı olan Türkiye şimdi 55 havalimanına kavuştu. Yine 2000 yılında 914 bin yatak kapasitesi olan Türkiye’de bu rakam 2014’te 1 milyon 614 bin seviyesine ulaştı. Turizm sektörümüz bugün ihracatımızın yüzde 21,8’ini, bütçe açığının da yüzde 40,6’sını karşılamaktadır. Seyahat acentelerinin pazarlama faaliyetlerini yürüttüğü bu alanda Türkiye gelir bakımından 2000 yılında dünyada 14. sıradayken 2014 yılında 12. sıraya yükseldi. Bunlar kolay olmadı. Bugün bize vize koymaya kalkan ve vize koymakta gayret gösteren ülkeler var. Yarın gün gelecek biz o ülkelere vize koyacağız.” Ulusoy, turizmcilerin “barış elçisi” olduğunu ifade ederek, “Bizim için Diyarbakır neyse, Trabzon da odur. Akçaabat neyse, Erciş de odur. Biz, barış sektörüyüz” dedi.

ÇAĞLAR: “TÜRSAB, SEKTÖRÜN PUSULASIDIR” Başaran Ulusoy daha sonra İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar’ı sahneye davet ederek başta kongre turizmi

olmak üzere sektöre verdiği desteklerden dolayı teşekkür plaketi takdim etti. Çağlar, “İTO nasıl ki 133 yıldır girişimciliğin ilk adresi ve en önemli destekçisi olduysa TÜRSAB da aynı şekilde turizm sektörü için bir fener ışığı ve bir pusula olmuştur” diye konuştu. Başaran Ulusoy, daha sonrasında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’a da turizme katkılardan dolayı teşekkür plaketi sundu. Topbaş, turizm sektörüne büyük önem verdiklerini ve İstanbul’un turizm anlamında hak ettiği yere ulaşması için her dönem çaba sarfettiklerini vurguladı. Daha sonra söz alan İstanbul Valisi Vasip Şahin, Türkiye’nin turizm ülkesi olma yolunda emin adımlarla ilerlediğini söyledi. Konuşmaların ardından sektörde 25 yıl ve üzeri hizmet veren, yaklaşık 500 seyahat acentesine plaketleri verildi.



restaurant gündem 36 hotel & hi-tech

Genç Turizmciler için 2016 umutlu Durgun bir sezonu geride bırakan turizmciler yeni yıldan umutlu. Seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından artık taşların yerine oturacağını ifade eden Genç Turizmciler Derneği (GTD) Yönetim Kurulu Başkanı Bulut Bağcı, “2016 yılında turizm için beklentilerimiz yüksek” dedi.

G

enç Turizmciler Derneği (GTD) Yönetim Kurulu Başkanı Bulut Bağcı, turizm sektörü hakkında genel değerlendirmelerde bulundu. 2015 yılı Ocak-Eylül döneminde ülkemizi ziyaret eden yabancı sayısının, geçen yılın aynı dönemine göre % 1.10 azalış gösterdiğini aktaran Bulut Bağcı, “Turizmde siyasi istikrarın etkisi çok büyük, 13 yılda hızla yükselen turizm sektörünün bundan sonra da aynı başarılı politikalarla gelişimini sürdüreceğinden şüphemiz yok. 2016 yılında turizmden beklentimiz yüksek, sadece sahil şeritlerimiz değil, Türkiye’nin her bir köşesi turizm için ayrı birer cevher. Doğu’nun egzotikliği, Anadolu’nun kültürü ve batının popüler destinasyonlarını harmanlayan bir ülkede yaşıyoruz. Biz bu potansiyeli kullandığımız zaman Türkiye dünyanın bir numaralı turizm cenneti olacaktır” dedi.

BAĞCI: “FARKLI ÜLKELERİ ÇEKMELİYİZ” 2015 yılında, Türkiye’yi en çok ziyaret eden ülkelerin başında

Bulut Bağcı Genç Turizmciler Derneği (GTD) Yönetim Kurulu Başkanı

Almanya, Rusya ve üçüncü olarak İngiltere’nin geldiğini vurgulayan Bağcı, diğer ülke vatandaşlarını da kazanmak için çalışmalar gerçekleştirilmesi gerektiğini söyledi. Yurt içindeki faaliyetlerinin yanında Almanya, Fransa, İngiltere, Lübnan ve Tunus’ta çeşitli çalışmalar yürüttüklerini anlatan Genç Turizmciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Bulut Bağcı, “1 Kasım seçimlerinden çıkan istikrar kararı, turizme olumlu etkiler sağlayacak. 2016 için turizmden çok umutluyuz. Geçtiğimiz 13 yılda turizm konusunda önemli bir yol alındı. Ülkemize gelen turist sayısı, turizm gelirleri, konaklama tesisleri, seyahat acentaları ve 5 yıldızlı otel sayılarındaki artışlar hep bu süre zarfında gerçekleşti. Aynı zamanda, yatırımcılar da istikrar bekliyor, dolayısıyla turizme yapılacak yeni yatırımların da artmasını bekliyoruz” diye konuştu.



Haber: Kerem Köfteoğlu

restaurant gündem 38 hotel & hi-tech

Belgrad Türkleri bekliyor Sırbistan’ın başkenti Belgrad vizesiz seyahat edip, farklı yerel lezzetleri tatmak ve canlı gece hayatının keyfini sürmek isteyen Türkleri bekliyor. Belgrad, 1.5 saat gibi kısa sürede ulaşılması, Osmanlı’dan kalma görülmeye değer tarihi yerleri, kültür, festival ve eğlence konusunda sunduğu çeşitlilikten dolayı tercih ediliyor.

S

ırbistan, Avrupa’nın doğu ve batısını birbirine bağlayan yolların kesiştiği, Balkan Yarımadası’nın merkezinde yer alıyor. Avrupa’nın en uzun nehri olarak bilinen Tuna’nın bir kolu olan Sava kıyısına kurulan Belgrad UNESCO korumasındaki Panoniyen ve Sumadiya doğal alanlarını içeriyor. Türk Havayolları, Hyatt Regency Oteli, Grand Casino, Central Bar ve Amber Restaurant’ın katkılarıyla düzenlenen “ Belgrade Day & Night Life ” konseptli geziye katılarak Belgrad’ı tanıma fırsatı bulduk. Öncelikle Sırbistan’ın Türklerden vize istemediğini hatırlatmakta yarar görüyoruz. Başkent Belgrad’a Air Serbia ve THY İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan, Pegasus ise Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan seferler düzenliyor. Günümüzde Avrupa’nın ucuz destinasyonlarından biri olarak karşımıza çıkan Belgrad’a seyahat acenteleri 3 ila 7 gece arasında değişen sürelerde turlar düzenliyor. Turların fiyatı da kişi başı 199 Euro’dan başlayıp, 499 Euro’ya kadar çıkıyor.

OSMANLI’NIN İZLERİ VAR Belgrad, Türk misafirlerine Osmanlı’dan günüzüme kadar gelen birçok tarihi mekanı görme imkanı sunuyor. Bunlar arasında padişah Üçüncü Ahmed’in kızı Fatma Sultan ile

evlenip, Peter Varadin Muharebesi’nde şehid düşen Damat Ali Paşa’nın türbesi, Bayraklı Camii gibi mekanlar en dikkat çekenleri oluşturuyor. Şehri gezerken aşina olduğunuz birçok Türkçe kelimeyi görürseniz hiç şaşırmayın. Buna örnek olarak kentin en bilinen tarihi ve kültürel yerlerinden biri olan Kalemegdan’ı (Belgrad Kalesi ) gösterebiliriz. Açık hava müzesi olarak hizmet veren Kalemegdan, Tuna nehrinin kolu Sava’nın manzarasına hakim bir tepede bulunuyor. Kuruluşu 19. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarına uzanan Skadarlija’da, dönemin en tanınmış sanatçıları, entellektüel kişileri, şairleri ile ülkenin önde gelenlerinin buluştuğu taverna ve restoranları hala hizmet veriyor. Neşeli, sanatsal atmosferi ve bohem havasıyla Paris’in ünlü bölgesi Montmartre’yi andırıyor. İstanbul’un İstiklal Caddesi varsa Belgrad’ın da Knez Mihailova’sı var. Burası tahmin edeceğiniz üzere kentin önemli açık hava alışveriş merkezi. Başta Ortodoks’lar olmak üzere inanç turizmine meraklı turistler, Avrupa’nın en büyük Ortodoks kilisesi olarak bilinen Saint Sava’yı ziyaret ediyor. 5 bin yıllık geçmişi bulunan kentte, 40’tan fazla Ortodoks, 8 tane Roma Katolik kilisesi, camiler ve sinagoglar bulunuyor.


KIBRIS’A RAKİP GELİYOR Belgrad, her türlü canlı ve makine oyunlarından hoşlandığından Kıbrıs’a gidenlerin karşısına yeni bir seçenek olarak çıkıyor. Bu makinelerin bulunduğu mekanların en büyüğünü Avrupa’nın en uzun nehri Tuna nehrinin kolu Sava’nın hemen yanında kurulu bulunan Belgrad’ın en önemli eğlence kompleksi Grand Casino oluşturuyor. Bu mekanda, 4 değişik restorantta yerel lezzetlerin yanı sıra, uluslararası mutfakların en güzel örnekleri de misafirlere sunuluyor. Grand Casino Pazarlama Direktörü Milos Simic, resmi makamlardan alınan bilgilerin bu yılın ilk dokuz ayında Türkiye’den Belgrad’a gelenlerin 45 bini aştığını söylüyor. Simic, casinolarına gelen yabancılar içinde Türk misafirlerin ilk sırada yer aldığını vurguladıktan sonra “Casino’muzdaki Diva Bar, Las Vegas tarzında şovlar ve canlı konserlerler misafirlerimize Belgrad’ın gece hayatını yaşatıyor” diye ekliyor. Belgrad aynı zamanda günümüzde yaygın olarak kullandığımız kablosuz iletişimin ilk öncülerinden biri olarak kabul edilen Nicola Tesla’ının memleketi. Tesla, telsiz ve radyo alanında Mors koduyla yapılan haberleşmeyi aşarak uzaktan kontrol mekanizmasını keşfetti. O’nun 1898’de New York şehrinin Madison Parkı’nda telsiz ile uzaktan kontrollü gösterisi, günümüzde adını taşıyan müzede, uzaktan akım verilerek ziyaretçilerin eline tutuşturulan floresanların yakılmasıyla birebir yaşatılıyor.

GDO’NUN UĞRAMADIĞI ÜLKE Sırbistanlılar ülkenin her yerinde yetiştirdikleri GDO’suz organik besinleriyle övünüyor. Hatta bu konuda halk arasında dolaşan şehir efsanesine göre, kendilerine tohum verip üretim yapmak isteyen Fransızların tekliflerini ellerinin tersiyle itmişler. Sırbistan mutfağı, bizim damak zevkimizi yakalayan ve hatta Avrupa’da yabancılık çekmeden doya doya yemek yiyebileceğimiz ender ülkelerden birisi. Et ve tavuk ürünleri ise dünyanın pek çok ülkesi ile rahatlıkla rekabet edebilecek kadar lezzetli. Nitekim konakladığımız Hyatt Regency’de sahanda yumurta siparişi verdik, gelenin kokusuyla lezzeti bizleri yıllar öncesine, annaannelerimizin bize sunduğu lezzetlere götürdü. Burada kendi mutfaklarının yanı sıra, Türk, Macar ve Avusturya mutfağının da etkilerini görebilirsiniz. En uygun bedelle, yiyebileceğiniz en lüks ve en lezzetli yemekleri Belgrad’da bulma şansına sahipsiniz. Eski liman bölgesi Betonhala’da bulunan Ambar Restaurant Balkan mutfağının en iyi yemek uygulamalarını bulabileceğiniz

seçeneklerden biri olarak karşımıza çıktı. Özellikle tavuklu yemek seçeneklerini çok beğendik. Geleneksel yemeklerin modernize edilerek sunulduğu mekanda geniş şarap menüsü ile Fransa ve Califronia ile rekabet edebilecek şarapları bulma şansınız da var. Burada üzüm ve erikten yapılan milli içecekleri rakija’ya denemenizde yarar var. Bu arada Ambar’ın da bulunduğu eski liman bölgesinde yol boyunca sıra sıra dizilen yüzlerce gece kulübü, disco, bar ve canlı müzik dinleyebileceğiniz mekanların sabaha kadar açık olduğunu hatırlatmak istiyoruz.

KİŞİYE ÖZEL HİZMETLER VERİYOR Belgrad gezimiz boyunca bizleri bir an olsun yalnız bırakmayan Monja (Monya okunur) Uzunovic’in girişkenliği ve gittiğimiz her mekanda iyi ağırlanması dikkatimizi çekti. Kendisine ne iş yaptığını sorduğumuzda ‘Lüks Concierge Hizmeti’ diye yanıt verdi. Girişimci genç kızın anlattığı bu hizmet Türkiye’deki gençlerin de ilgisini çekebilir diye biraz ayrıntı vermesini istedik. İşiyle ilgili şu bilgileri verdi: “Yurtiçi ve yurtdışında gezerken birçok kez hem benim hem de çevremdeki insanların kendilerine özel, farklı talepleri olabildiğini gördüm. Bu farklı taleplere tek elden yanıt veren bir oluşum olmadığını görünce geçen yıl Concierge Belgrade Service (CBS) şirketini kurdum. Türkler de dahil, dünyanın neresinden gelirse gelsin Sırbistan’a gelen misafirlere terzi usülü özel hizmetler veriyoruz. Örneğin, bebekli eşler bizden kendileri şehir gezisi yaparken bebeklerini emanet edebilecekleri bir bakıcı isteyebiliyor. Ya da ailesine farklı bir mekanda farklı lezzetler tattırmak isteyenler bizden kendilerine özel restoranlar bulmamızı istiyor. Talep edilmesi halinde şoförlü-şoförsüz her türlü araç temin edebiliyoruz. Otelde kalmak yerine bir evde konaklamak isteyenlere bütçe ve tercihlerine göre ev veya villa da buluyoruz. Zaten bu yüzden mottomuzu ‘24 saat yılın 365 günü kişiye özel hizmet veriyoruz’ şeklinde belirledik. İş veya eğlence amaçlı çok farklı, kişiye özel hizmet talep edenler bize www.concierge-belgrade.com adresinden ulaşabilirler.”


restaurant gündem 40 hotel & hi-tech

Tarihi Çırağan Sarayı ‘farkındalık için pembelendi’

Tarihi Çırağan Sarayı, Türkiye’de meme kanseri konusunda farkındalık oluşturmak için 23-27 Ekim tarihleri arasında rengini pembeye boyadı. 23 Ekim Cuma akşamı gerçekleşen özel davette meme kanserinde erken teşhisin hayat kurtardığına dair mesajları verildi.

B

oğaz üzerindeki konumu ve tarihi ile dünya çapındaki ikonik yapılardan Çırağan Sarayı, meme kanserinde erken teşhisin önemine dikkat çekmek amacıyla, 23 Ekim Cuma akşamı, MEMEDER (Meme Sağlığı Derneği), GE (General Electric) ve Çırağan Palace Kempinski İstanbul işbirliği ile pembe renkte ışıklarla aydınlatıldı. Meme Kanseri Farkındalık ayı kapsamında gerçekleşen proje ile pembe renge bürünen ihtişamlı tarihi yapı, 23-27 Ekim tarihleri boyunca Boğaz’da büyüleyici bir görüntü oluşturdu.

RADKTE: “FARKINDALIĞI DESTEKLİYORUZ” Çırağan Palace Kempinski İstanbul Genel Müdürü ve Kempinski Residences Türkiye Bölge Direktörü Ralph Radtke, ‘’Ekim ayı sonuna dek meme kanseri farkındalığına destek olmak ve erken teşhisin önemine dikkat çekmek amacıyla çeşitli aktivitelere evsahipliği yapıyoruz. Ekip olarak yakalarımıza taktığımız pembe kurdelelerden, MEMEDER’e destek olmak adına otelde bulundurduğumuz bağış kutularına, restoranlarda servis edilen pembe renkte

yiyecek ve içeceklere kadar farkındalığı destekliyoruz. Görkemli Çırağan Sarayı’nın Boğaz’a bakan cephesinin ve tarihi kapılarının GE Türkiye’nin işbirliğiyle pembe renge bürünmesiyle de bu farkındalığa büyük bir katkı sağlayacağına eminim” dedi.

“ERKEN TEŞHİS HAYAT KURTARIR” MESAJLARI VERDİLER Türkiye’de yaşam tarzının değişmesi, hareketsizlik, obezite, geç doğum, nüfusun yaşlanması ve artması gibi nedenlerle meme kanseri vakalarının son 20 yılda iki katından daha fazla artmasına neden olduğu vurgusu yapan MEMEDER Derneği Onursal Başkanı Prof. Dr. Vahit Özmen, “Kadınlarımızın bu kanserden korunması ve erken tanısına katkıda bulunacak olan bu projenin önemli bir başarıya ulaşacağına inanıyorum” diye konuştu. GE Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Canan Özsoy ise yaptığı konuşmada, meme kanserinde erken teşhisin önemine dikkat çekerek, “Yenilikçi tanı ve


görüntüleme teknolojilerimizle meme kanserine karşı birlikte mücadele ediyoruz. MEMEDER ve Çırağan Palace Kempinski İstanbul ile birlikte gerçekleştirdiğimiz bu işbirliğinin de farkındalığın artırılmasında önemli bir etkisi olacağına gönülden inanıyorum” dedi.

GE TÜRKİYE: #DOKUNMAKTANKORKMA Türkiye’deki meme kanseri ile mücadeleyi destekleme konusunda taahhüdü olan GE, daha çok kişinin bilinçlenmesi amacı ile gerçekleştirdiği çalışmalar kapsamında, sosyal medyada #dokunmaktankorkma hareketini başlattı. Diğer taraftan, daha çok erkeklerin katılımının hedeflendiği, müşterilerin ve çalışanların eşlerini ve annelerini erken teşhisin önemi konusunda uyarmaları için bir toplantı düzenlenecek. Bir yandan da mamografi merkezleri ile hastaneleri ziyaret edecek olan GE Türkiye ekibi, doktor ve hastalarla görüşerek mesajlarını yine dijital platformlarda yaymayı ve farkındalığı artırmayı hedefliyor.

ÇIRAĞAN PALACE KEMPİNSKİ’DE YER GÖK PEMBE: #CİRAGANSARAYİPEMBEOLUYOR Çırağan Palace Kempinski İstanbul, Meme Kanseri Farkındalık ayı kapsamında, MEMEDER derneği bağış kutularını otelin görünen noktalarında bilgilendirme broşürleriyle birlikte konumlandırarak ve hesap numaralarına yönlendirme yaparak desteğini sürdürüyor. Gazebo Lounge’da Ekim ayı sonuna dek sergilenecek Tülin Şahin ile ortak projeleri olan Tuliss kek ise pembe kurdele ile süslenerek geliri MEMEDER’e aktarılacak. Çalışanların yakalarına taktıkları pembe kurdeleler ve otelin birçok noktasında olacak pembe çiçek aranjmanları ile bu farkındalık desteklenecek. Ayrıca Çırağan Palace Kempinski İstanbul çalışanlarına eğitimler verilirken, kurumsal kontaklarına erken teşhis ve farkındalıkla ilgili toplantılar düzenlenecek.


restaurant gündem / söyleşi 42 hotel & hi-tech

Nedret Apaydın

Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

“İstanbul’un hızı geçici olarak azaldı” İstanbul turizminin geçici olarak hızını azalttığını kaydeden Nedret Apaydın, bazı yanlı platformların İstanbul turizmini kötü göstermek istediğini ifade ederek, “1 Kasım seçimlerinden sonra bu olumsuz hava ortadan kalkacak” dedi.

N

isan 2015 itibari ile görevi Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili’den devralan İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürü Nedret Apaydın, tıpkı soyadı gibi aydınlık bir İstanbul için kolları sıvadı. Göreve gelir gelmez “Biz buradayız, beraber çalışalım” söylemleriyle sektör temsilcileriyle bir araya gelen Apaydın, “İstanbul’da aşılamayacak hiçbir olumsuzluk yok. Sektör ve kamu el ele başarıyı çok kısa sürede yakalayacağız” dedi.

koordinatörlük, müdürlük, başkan yardımcılığı gibi çeşitli idarecilik görevlerinde bulundum. İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Prof. Dr. Ahmet Emre Bilgili’nin başka bir göreve atanmasından sonra Sayın Bakanımızın onayı ile 7 Nisan 2015 tarihi itibariyle İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü görevini yürütmekteyim.

Nedret Bey, öncelikle sizi daha yakından tanımak istiyoruz. İstanbul Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü görevinden önce neler yaptınız, mesleğe girişiniz ve meslek hayatınızdan biraz bahsedebilir misiniz?

Bildiğiniz gibi, Bakanlığımızın kültür ve turizm olmak üzere iki ayrı boyutu var. Her ne kadar bu iki alanın birbiriyle ilişkileri olsa da kimi açılardan birbirinden ayrı alanlar. Her ikisi için de süreç içinde yapılacak çok iş var, onu biliyoruz. Fakat şunu söyleyeyim, takdir edersiniz ki ben göreve geldikten sonra Ramazan, bayram, tatiller, seçim ve yeniden seçim dönemleri yaşadık. Bunlar tabii Türkiye’yi etkileyen çok önemli süreçlerdi.

1973 yılında İstanbul’da doğdum. Gazi Üniversitesi Kamu yönetimi bölümünü bitirdikten sonra Marmara Üniversitesi’nde Yerel Yönetimler alanında Yüksek Lisans yaptım. Milli Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Belediyelerde öğretmenlik,

Yeni görevinizde nelere öncelik verdiniz, çalışmaya ilk nereden başladınız, anlatır mısınız?


Tüm bunlara rağmen turizm sektörü durmuyor. Çok hızlı bir şekilde yoluna devam ediyor. Bizlerin, Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifadesiyle öncelikli üstünde durduğumuz, “Devlet, milletin hizmetinde” noktasıdır. Dolayısıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı İl Müdürlüğü de daima sektörün gelişmesi ve sorunların çözümü için işbirliği halinde olacaktır. Ben göreve geldiğim vakit sektör birliklerinin neredeyse tamamı hem bireysel hem kurumsal olarak beni ziyarete geldiler. Ben de kendilerini sürekli ziyaret ediyorum. Onlarla işbirliği ve istişare halindeyim. Bunun da en önemli sebebi, karşılaştığımız ve karşılaşabileceğimiz sorunları birlikte tespit edip, hızlı çözümler üretebilmek. Çünkü çözüm süreçleri ancak özel ve kamunun işbirlikleriyle oluyor.

görece bir düşüş var. Bunun açıklaması şu, İstanbul’un geçen sene elde ettiği ortalama yüzde 13’lük artış bu sene yüzde 6.7 ’lere düştü. Buna rağmen İstanbul’a gelen turist sayısındaki artış halen devam ediyor. Sadece artış hızında bir azalma var, diğer büyük illerden söz ediyorum. Çünkü Muğla, İzmir ve Antalya aksında gelen turistlerin ciddi bir kısmı kültür turizmine çok yönelmeden bulundukları şehri ziyaret edip gidiyorlar. Ancak İstanbul’a gelen turistlerin çok ciddi bir kısmı müzelerimizi ve kültür alanlarımızı geziyor.

Sektör işbirliği yapmak ve birlikte hareket etmek konusunda ne kadar hevesli? Bugüne kadar ki gözlem ve izlenimleriniz doğrultusunda aktarır mısınız? Kesinlikle hevesliler. Uzananın elini elbette ki tutuyorlar, buna da ihtiyaçları var zaten. Ayrıca bu bizim Bakanlık olarak da görevimiz, onun için ücret alıyoruz. İstanbul hepimizin gözbebeği. Dolayısıyla bütün Bakanlarımız; Sayın Ömer Çelik ve Sayın Yalçın Topçu İstanbul’a özel bir önem verdiler, vermekteler. Sayın Ömer Çelik, Bakanlığı esnasında her hafta İstanbul’daydı. Yeni Bakanımız Yalçın Topçu, görevinde bir ayı geride bırakmasına rağmen son bir ayda üç defa, her gelişinde de birkaç gün kalmak kaydıyla İstanbul’da sektörle buluşarak hem sektöre hem de şehre verdiği önemi göstermiştir. Hatta bu konuda Bakanlık olarak ciddi kararlar da alınmıştır ve Sayın Başbakanımızın istişare ettiğini ben biliyorum. İnşallah 1 Kasım’dan sonra sektörle beraber alınan kararlar olumlu manada uygulanacaktır. Biz bunları biliyoruz, görüyoruz.

Çok güzel bir enerjiniz var. Şu ana kadar ki mesajlarınız, söylemleriniz ve sektöre yaklaşımlarınız da bunu gösteriyor. Bu pozitif duruş ve enerji İstanbul’a nasıl yansıyacak, kişisel ve Müdürlüğünüz adına yakın dönemdeki hedef ve projeleriniz nelerdir? Biraz önce de söylediğim gibi, sektörle ilişkilerin daha sıcak olmasının gayreti içindeyim. Bu benim için önemli bir misyon. Son dönemde biliyorsunuz özellikle Antalya, Muğla, İzmir aksında bir düşüş olduğu muhakkak. Web sitemizden İstanbul’un 7 ayrı girişinden aldığımız aylık istatistikleri sürekli yayınlıyoruz. Orada da görülecektir ki, geçen seneye göre

“YANLI PLATFORMLAR İSTANBUL TURİZMİNİ KÖTÜ GÖSTERMEK İSTİYOR” Buna ilave olarak İstanbul sağlık, kongre, gastronomi turizmi gibi turizm çeşitlilikleriyle şu anda çok ideal bir noktada. Fakat bu yeterli mi, elbette ki değil. Biz uluslararası verilere göre, dünyada tercih edilen şehir sırlamasında beş ile altıncı sıra arasında sürekli değişiyoruz. Ancak gelir sıralamasında 12.’yiz. Bu bir açıdan sevindirici, bir açıdan da üzüntü verici. Bizlerin tam bu noktada üzerinde durduğu konu, sihirli kelime, “turizmde kalite.” Turizmde taksi şoföründen otel kapısındaki valeye, lokantada hizmet veren garsondan otel müdürüne kadar sektörün tüm çalışanlarının kalitesini arttırdığımızda gelen turist kalitesi ve harcama miktarı da o oranda artacaktır. Ne yazık ki son zamanlarda bütün Avrupa’yı etkileyen ve İstanbul’a da yansıyan, gelen turistin harcadığı parada görece bir azalma var. Bunda Avrupa’nın son beş yıla ait ekonomik krizlerinin de etkisi büyük. İstanbul’da, gerçekten yanlı olduğunu düşündüğüm bazı platformlarda turizmin kötü olduğu havası estirilmek istense de bunun gerçek olmadığı rakamlarla ortada. Bunun içinde bazı sivil toplum kuruluşları ve medya da var. Tabii siyasi konjonktürden kaynaklanan herhalde bir havayla İstanbul’da bir sorun olduğu, terör etkisinde olduğundan bahisle turizmin kötü olduğu havası estiriliyor.


restaurant gündem / söyleşi 44 hotel & hi-tech

Peki İstanbul turizminde tam olarak neler oluyor? İstanbul’da turizmle alakalı, özellikle beş yıldızlı oteller ve seyahat acentaları başta olmak üzere sektörün tüm paydaşlarını ziyaret ediyorum. Şehrin şu anki doluluk oranları yüzde 75-85 diliminde. Bu keşke yüzde 90’ları, yüzde 100’leri bulabilse... Bu kadar olumsuz havayla biz halen buradaysak bu ciddi bir başarı. Turizmde geldiğimiz yeri gösteriyor. Örnek, sadece bu hafta il müdürlüğümüze Çin, Japonya, İspanya ve Bahreyn’den misafirlerimiz geldi, hepsiyle de sohbet ediyoruz. Bize söyledikleri, kendilerine orada söylenenlerle burası arasında kesinlikle bir fark olduğu... İstanbul’da hiçbir güven probleminin olmadığını, beklediklerinin de ötesinde güzel bir şehir olduğunu söylüyorlar.

“1 KASIMDAN SONRA BU OLUMSUZ HAVA ORTADAN KALKACAK” Bu bizim için hoş ama yeter mi? Elbette bu süre içerisinde kendi eksiklerimizi tespit etmeye çalışıyoruz. Bu noktada hükümetimizin malum hem Kalkınma Planındaki turizm ve kültürle alakalı 2023 hedefleri var. Bu hedeflere ulaşılması yolunda ciddi gayretlerimiz var. Özellikle 1 Kasım seçimlerinden sonra ki bu süreç Türkiye turizmi için psikolojik bir eşik olarak gösteriliyor. İnşallah bu süreçle beraber her şey daha da yolunda gidecek. 1 Kasım’dan sonra oluşturulan bu olumsuz havaların tamamı ortadan kalkacak. Zaten yürüyen güzel şeyler bu defa görülmeye başlanacak. Huzur ve istikrar Türkiye’nin son 12 yılda yakaladığı büyümeyi daha da arttıracaktır. Biz bunu turizmde gözümüzle görüyoruz. Yeni otellerin açılışından, gelen misafirlerden, turizmin ihracattaki payından, yerli ve yabancı yatırımlardan bunu net olarak görüyoruz. Bunun bir de kültür boyutu var. Müzelerimiz, kitap dünyamız, sanat dünyamız ve son 12 yılda film endüstrisinin sağladığı gelirlerin Türkiye’nin ama özellikle de İstanbul’un başarısı herkesin malumu… Elbette ki bunların tamamı bir vizyon meselesi. İstanbul’da güzel şeyler oluyor. Biz şunu diyoruz, “Sektör ve kamu el ele başarıyı çok kısa sürede yakalayacağız.” Sloganımız, “İstanbul hepimizin.”

Tabi olduğunuz göreviniz, kurumunuz olarak sloganınız bu. Ama ben kişisel anlamda merak ediyorum, sizin hayal ettiğiniz İstanbul için sloganınız nedir? Ben doğma büyüme İstanbulluyum. Şu an 42 yaşımdayım.

İstanbul biraz önce de söylediğim gibi, çok kullandığımız iki slogan, “İstanbul hepimizin” ve “İstanbul için el ele.” Bu şehir bizim ve tarifi de zor ama bir daha elde edilemeyecek bir kazanım. Dolayısıyla bu şehirde yaşayan herkesin üzerine bir vazife düşüyor. İstanbul’a ait bir kültür var, İstanbul kültürü… Bu kültürü yerleştirmek ve yaşatmak hepimizin görevi. Burada annelere, babalara, öğretmenlere ve çeşitli kamu kurumlarına ve özellikle belediyelere ciddi görevler düşüyor. Biz bunun farkındayız. O sebepledir ki, göreve ilk geldiğimiz hafta İstanbul’daki 40 belediyenin tamamının kültür müdürlerini makamımıza davet ettik, “Beraber çalışalım” dedik. Onun dışında kültür ve turizm sektörlerinin bütün temsilcileriyle bir araya geldik ve “Biz buradayız, beraber çalışalım” söylemlerinde bulunduk.

“TURİZMDE KALİTEYİ ÖNEMSİYORUZ” İstanbul’da üzerinde hassasiyetle durduğumuz konu, İstanbul kültürü. Turizmi, günlük hayatı, eğitimi, insanlar arası ilişkileri etkileyen sihirli kavram, kalite. Biz İstanbul kültürünü bu şehirde ne kadar çok yaygınlaştırır ve uygulanabilir kılarsak, İstanbul o kadar yaşanılır hale gelir. Bunun için hiçbir rezerve olmadan bütün kurumlarla işbirliğine açık olduğumuzu ziyaretlerimizde söylüyoruz. Örnek olarak, şu anda İstanbul’da 10 tane Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı turizm meslek lisesi var. Çok yakında sektör ve okulları bir araya getireceğimiz bir proje başlatacağız. Turizm sektörüne insan kaynağı sağlayan turizm meslek liselerimize turizmdeki üst düzey yöneticileri davet edip, staj imkanlarını arttırmaya çalışacağız. Bu çalışmayla sektöre eleman yetiştiren meslek liselerini kendi başına bırakmamayı ve turizm sektörünün kendi okullarına sahip çıkmasını hedefliyoruz. Projelerimizden bir tanesi bu, zaten Milli Eğitim Müdürlüğü ve İstanbul Ticaret Odası’nın bu konuda ciddi bir gayreti var. Bu konuda inşallah önemli bir başarı yakalamayı umut ediyoruz.

Bu hedefler doğrultusunda İstanbul’u 10 yıl sonra nerede görmek istiyorsunuz? Bu şehir 10 yıl önce hiç hayal edilmeyecek bir yere geldi. Bunu nereden biliyoruz, dünyanın birçok ülkesine gitmek nasip oldu, onları kendi ülkemle de mukayese ediyorum. Misal, şehircilikte biz kıyaslanmayacak derecede iyi bir yerdeyiz. Benim en başından beri üzerinde durduğum husus, insan kalitesi. Burada genç nüfus çok fazla, göç alan bir şehiriz. Biz bu şehirde kent kültürünü ne kadar çok yayabilirsek gençlerimizi ne kadar iyi yetiştirebilirsek 10 yıl sonra bir kuşak değişmiş olacak. Şu anda İstanbul’daki insanımızda özellikle genç nüfusla alakalı söylüyorum, insan kalitesinin artması için bize çok fazla görev düşüyor. Biz


bunun farkındayız ve tahmin ediyorum ki, 10 yıl sonra İstanbul artık 30 milyon turisti yakalamış, turistlerden çok az şikayet almayan, döviz girdisinin fazla olduğu, turizmin etkisiyle olumlu anlamda daha fazla dönüşmüş bir şehir olacak. Zaten uluslararası anlamda en önemli beş şehirden biri olan İstanbul, insan kalitesinin de artmasıyla beraber, iç turizmiyle de gelişen ve değişen bir şehir olacak. Bizzat bu şehirde yaşayıp geçmişiyle mukayese edebilen ve görebilen birisi olarak şunu da söylüyorum, şu anda İstanbul’da aşılamayacak hiçbir olumsuzluk yok. Bunu yüzde 100 sektörle beraber söylüyorum. İsim isim sektörden birçok duayen ve büyük birlik ve şirketlerden isimler verebilirim, bizim sadece biraz hızımız düştü, kesilmedi. Fakat bu hızımız inşallah yakında artacak. İnşallah güzel şeyler olacak.

İstanbul turizminde güzel ve olumlu gelişmeler var, orası şüphesiz. Ancak ulaşım ve güvenlik halen şehrin kanayan yarası. Bu sorunlara yönelik özel projeleriniz, çözüm arayışlarınız var mı? İstanbul’un ulaşımda son beş yılda geldiği nokta, çok üst düzey. Marmaray, metro, metrobüs, her iki taraftaki raylı sistemin turizme yansımalarını görüyoruz. Sadece son beş yıla ait Anadolu Yakası’ndaki turizm istatistiklerine bakarsanız, buradan bile ne demek istediğim anlaşılabilir. Yine üzerinde durduğumuz en önemli noktalardan biri olarak, bizim son sekiz aydır yaklaşık 100 kişiden oluşan bir denetleme ekibimiz var. Bunlara turizm ve emniyetin asayiş biriminden, tarım gıdadan, büyükşehir ve ilçe zabıtadan, bizden ve TÜRSAB’tan 15’er kişilik ekipler oluşturuldu. Bunlar özellikle Talimhane, Mahmutpaşa ve Tarihi Yarımada’da kaçak rehber, kaçak organizasyon başta olmak üzere denetimsiz birçok işleyişi aktif bir şekilde kontrol ediyorlar. Sadece son altı aylık bir sürede Beyoğlu ve Sultanahmet bölgesinde dört milyon liradan fazla ceza kesmişiz. Sayın Valimiz de bu konuyu birebir takip ediyorlar. Bu birincisiydi… İkinci olarak, işin taksi boyutu var ki, haberlere de sıkça konu oluyorlar. Her ne kadar Büyükşehir Belediyesi ve Taksiciler Odası bu konuda büyük bir gayret içerisinde de olsa, taksi şoförlerimiz konusunda ciddi sıkıntılarımız söz konusu. Bu anlamda konuyu İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nün Turizmden Sorumlu Şube Müdürü Esma Hanım ile istişare ettik. Hatta bu hususta bir program hazırladık. Özellikle turistlerin yoğun olduğu bölgelerde taksi şoförlerine yapılan denetimlerin ve cezaların arttırılması yönünde ciddi bir gayret içindeyiz, bundan sonra da devam edecek. Bunun olumlu etkilerini inşallah siz de görecek ve hissedeceksiniz.

Şu andan baktığımızda, İstanbul’a gelen turist sayısında 12 milyonu yakalamış durumdayız. Bunun ne kadarı İstanbul’da kalır, ne kadarı kalması gerekir, tabii bunlar uzun istişare etmemiz gereken konular. Ama buradan günlük kiraya verilen yerler ve bunların otellere verdiği zararlar konuşulabilir elbette. Bu konuda Ankara’da Bakanlık nezdinde yürütülen bir çalışma var ama biz İstanbul’da da tüm tarafları 2 ay önce Vali Yardımcımız ile beraber masaya yatırdık. Bu konuda sektörü ivedilikle rahatlatmamız lazım. Neticede bu yatırımlar çok ciddi paralarla yapılıyor. Sektörü çevresindeki sıkıntılardan bizlerin kurtarması lazım. Bunun gayreti ve denetimleri içindeyiz. Şunu da ifade etmeliyim, bu tek taraflı olarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı ilgilendiren bir konu değil. İşin içinde Emniyet Müdürlüğü, İç İşleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığı gibi birçok kısım var. Zaten turizmle alakalı bütün gayretlerde yaklaşık altı tane bakanlık konuya dahil oluyor. Turizm aslında birçok kurumu ve bakanlığı ilgilendiren bir alan. Ama tabii bizim bakanlığımızın sorumluluğunda. Bu konuda yakında çok daha güzel şeyler olacak.

Bir sorum da, sektörün sıkça gündeme getirdiği turizm yatırımlarındaki arz-talep dengesizliği konusunda olacak. Siz bu görüşe katılıyor musunuz? Size göre otellere tamam mı, devam mı?

Türkiye’de turizm sektörüne sağlanan devlet destekleri konunda neler söylemek istersiniz? Yatırımcılar bu anlamda 2016’da rahat bir nefes alabilecekler mi?

Öncelikle bu konuya anayasanın teşebbüs hürriyeti penceresinden bakmak lazım. Ülkemizde serbest piyasa kuralları geçerli ve arz, talebe göre oluşuyor. Hiçbir yatırımcı piyasa araştırması yapmadan yatırım yapmaz. İstanbul’un gelecek 10 yıllık turizm hedefleri gözönüne alındığında yatırımcının düşüncesini anlamak daha kolay olabilir.

Çok büyük. Şu anda uçak yakıtından tutun elektrik desteğine kadar her anlamda sektör destekleniyor. Türkiye turizminde hiç akla hayale gelmeyecek şehirlerde oteller açılıyor. Bizim işimiz de yatırımcının işini kolaylaştırmak. İnşallah turizm sektörüyle beraber çok güzel işler yapacağız. Bir sonraki görüşmemizde ortaya çok daha güzel şeyler çıkacak.


restaurant yeni yatırımlar 46 hotel & hi-tech

Yenilenen The Plaza İstanbul’a

Bursa’dan kardeş işletme geliyor İstanbul otelciliğinde 20 yılı geride bırakan The Plaza Hotel İstanbul yenilendi. Beş yıldızlı otele bir kardeş işletme de 2016’da Bursa’dan geliyor.

İ

stanbul’un en eski otellerinden The Plaza Hotel İstanbul yenilendi. Balmumcu’daki beş yıldızlı otelin yenilenen yüzü ile birlikte 2016 baharında açılması planlanan The Plaza Hotel Bursa hakkında yapılan bilgilendirme toplantısında The Plaza Hotel Genel Müdürü Barış Özkan ve The Plaza Otelleri Turizm Koordinatörü Erol Turanlıoğlu hazır bulundu.

TURANLIOĞLU: “BURSA’YA 2016’DA YENİ İŞLETME GELİYOR”

Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

Basına yönelik yemekli gerçekleşen toplantının açılış konuşmasını yapan Erol Turanlıoğlu, İstanbul otelciliğinin son 20 yılda büyük bir atılım gerçekleştirerek önemli bir noktaya geldiğini ve sektörün çok genç olduğunu belirterek, “The Plaza Hotel, yaklaşık 20 yıldır İstanbul’un önemli bir lokasyonunda hizmet veriyor. Şehrin göbeğindeyiz. Bilgi ve tecrübe olarak İstanbul’un en tecrübeli ekiplerinden biriyiz. The Plaza Hotel İstanbul olarak yeni yatırımlarımızı paylaşmak üzere buradayız” dedi.

The Plaza İstanbul’un yenilenen yüzüyle misafirlerini bir süredir ağırlamaya devam ettiğini kaydeden Turanlıoğlu, bir yeni haber olarak da Bursa’da yeni bir işletmenin müjdesini verdi. Bursa’da 2016 baharında açılması planlanan otelle yeni bir marka ve ürün oluşturduklarını ifade eden Turanlıoğlu konuşmasını devamında şu bilgileri paylaştı: “The Plaza İstanbul olarak Bursa’daki yeni bir yatırımın işletmesini üstleniyoruz. Şehrin en güzel lokasyonunda beş yıldızlı bir otel yapıyoruz. Şu anda projemiz The Plaza Bursa markasıyla yürüyor. Projenin tamamlanmasına yılbaşına kadar yaklaşık 5-6 ayımız var. O süreçte uluslararası bir markayla bir flörtümüz devam ediyor. Yılbaşına kadar neticelenirse belki uluslararası bir markayla Bursa otelimizi açacağız. İşletmesi tamamen bize ait olacak. Management değil franchise olarak alacağız.”

OSMAN MÜFTÜOĞLU YÖNETİMİNDE SAĞLIKLI YAŞAM OTELİ Bursa’nın Çekirge ilçesinde 20 bin metrekare kapalı alan üzerine konumlanması hedeflenen otelin en önemli özelliğinin lokasyonu olduğunu aktaran Turanlıoğlu, şirketin Bursa’ya hakim ve geçmişi olan bir şirket olduğunu


belirterek, “Otelin en önemli özelliklerinden biri, Bursa’nın en değerli lokasyonunda yer almasıdır. 2016 baharında açmayı hedeflediğimiz The Plaza Hotel Bursa, şehrin iş ve eğlence kalbi Çekirge’de, Çelik Palas Oteli’nin hemen yanı başında konumlanacak. 20.000 m2 kapalı alan üzerine kurulu muhteşem şehir manzarasının yanı sıra şık dekorasyonu ve modern mimarisi ile de bölgenin ilgi odağı olmasını bekliyoruz. Bizler Bursa’yı çok iyi bilen bir ekibiz. Dolayısıyla bulunduğumuz lokasyona da çok inanıyoruz” dedi. Bu sebeple bölgede farklı bir konsept oluşturmaya çalıştıklarının altını çizen Turanlıoğlu, Prof. Dr. Osman Müftüoğlu yönetiminde sağlıklı yaşam, spor ve spa merkezi niteliğinde hizmet vereceğini ifade ettiği otel konseptiyle ilgili ise şu bilgileri paylaştı: “Otelimizin en önemli özelliklerinden bir tanesi de, Prof. Dr. Osman Müftüoğlu yönetiminde sağlıklı yaşam, spor ve spa merkezi niteliğinde olmasıdır. Hem bir termal tesis hem de Prof. Dr. Osman Müftüoğlu’nun kendi oluşturduğu markası gibi bir sağlıklı yaşam merkezi olarak hizmet vermeyi planlıyoruz. Osman Bey’in kendi markası ve birebir kendi ekibiyle işlettiği bir modelde işleyecek.”

“İŞ, TATİL, GEZİ AMAÇLI HİZMET VERECEK” Yaklaşık 60 milyon dolarlık bir bütçeyle hayata geçirilecek otelin mimari proje çalışmalarında Mimar Hakan Hacıbey ile çalıştıklarını söyleyen Turanlıoğlu, hizmet, servis ve alanlarıyla ilgili şu bilgileri verdi: “Otelimizde iş, tatil ve gezi amaçlı konaklayan misafirlerimize kusursuz bir konaklama yaşatmayı hedeflerken


restaurant yeni yatırımlar 48 hotel & hi-tech

aynı zamanda toplantı, düğün, özel davetler ve kişisel organizasyonlar için de en iyi alternatifleri sunmayı amaçladık. Bu anlamda 145 adet değişen genişlik ve ferah tavan yüksekliğiyle modern dizayn hazırlanmış, camları açılabilen, balkonları bulunan misafir odaları, ücretsiz olarak sunulan yüksek hızlı internet erişimi, gün ışığı alan 300 kişi kapasiteye sahip 500 m2’lik bir balo salonu ile birlikte toplam 4 adet toplantı salonu, dünya mutfaklarının sunulduğu ana restoranı, a la carte restorant, bar lounge ve muhteşem şehir manzarası eşliğinde keyifli anlar yaşanabilecek roof bar, 2500 m2 üzerine kurulu olan sağlıklı yaşam programları, Türk hamamı, kaynağından çıkan kükürtlü suların bulunduğu özel havuzlar, kapalı yüzme havuzu, fitness salonu, cilt bakımı ve güzellik salonları, sauna, 14 adet masaj odası, buhar banyosu ve dinlenme alanlarından oluşan sağlıklı yaşam alanı, bay ve bayan kuaförü ve kapalı otopark bulunuyor.”


OTELDE KULLANILAN MARKALAR Hijyen Ürünleri Oda Kapıları Ses ve Isık Sistemleri Projeksiyon Sistemleri Televizyon Tekstil Minibar Vitrifiye/Armatürler Buklet Ürünler Sofra Üstü Ürünler Fitness Ekipmanları Cam Ürünler Bina Otomasyonu Seramikler Misafir ve Servis Asansörleri Endüstriyel Mutfak Ahsap/ mobilya

ÖZKAN: “20 MİLYON TL’YE YENİLEDİK” Basına yönelik gerçekleşen yemekli toplantıda The Plaza Hotel İstanbul’un yenilenen yüzüyle ilgili bilgiler veren Otel Genel Müdürü Barış Özkan ise, otelin geçmiş dönemlerde de birkaç defa yenilemeden geçtiğini, ancak en büyük çalışmanın bu yıl yapıldığını kaydetti. Yaklaşık 20 milyon TL’ye otelin yüzde 50’lik kısmını yenilediklerini ifade eden Özkan, dış cephe yenilemesi için yeni teknolojilerin gelmesini beklediklerini ifade etti. Otelin bütün alanlarının Mimar Hasan Mingü imzasıyla ile yenilendiğini aktaran Özkan, teras bölümündeki SKY Bar’da Bursa oteli’nin mimarı olan Mimar Hakan Hacıbey ile çalıştıklarını belirterek şunları söyledi: “Şu anda 242 odayla hizmet veriyoruz. Odalar, salonlar, spa alanları değişti. Biz dış cepheyi de değiştirmek istiyoruz. Ama tüm yolu kapatmamız gerekiyor. Yeni bir teknoloji gelirse yapacağız. İçeride tadilatımız kalmadı sadece dış cephe kaldı.”

AYRICALIKLAR DÜNYASINA DAVET Dünyanın en muhteşem metropolleri arasında yer alan İstanbul’un tarihi yarımadasına hakim büyüleyici panoraması ile seyir keyfi en yüksek oteller arasında yer alan The Plaza Hotel İstanbul, konaklama ve toplantı konforuyla vazgeçilmez olmaya devam ediyor. İstanbul’un en trendy alışveriş merkezleriyle, Türkiye’nin ticaret hayatına yön veren firmaların genel müdürlüklerinin yer aldığı Levent, Maslak, Gayrettepe gibi lokasyonlara yürüme mesafesinde bulunan The Plaza Hotel İstanbul, hizmet sürekliliği ve ayrıcalığını, personel standartlarla birleştiriyor. Konforu yeniden tanımlayan ayrıcalıklarıyla öne çıkan The Plaza Hotel İstanbul, yenilenen toplantı odaları ve manzarasıyla görsel bir şölen sunan roof katıyla konaklama standartlarını yükseltiyor. The Plaza İstanbul toplantı odalarında tepegöz, projeksiyon, perde, mikrofon, ses-ışık-bağlantı düzenekleri, TV ve hızlı internet bağlantısı olanakları sunuluyor. Tüm detayların kişiye özel tasarlandığı toplantı odalarında teknik ekip desteği de veriliyor.

Ecolab Hitit Mobilya Boss LG/HD Samsung LED TV Anılsan Elektromarla Hans Grohe Rebul – Molton Brown Jumbo Cybex - Technogym Pasabahçe Trend Çanakkale Seramik Schindler Öztiryakiler Arte / Belçika


restaurant yeni yatırımlar 50 hotel & hi-tech

Divan Grubu 20. otelini Mersin’de açıyor Divan Grubu, Türkiye’nin dünyaya açılan en önemli limanlarından biri olan Mersin’de Divan Mersin’i hayata geçiriyor.

Y

urt içi ve yurt dışındaki büyümesine hız kesmeden devam eden Divan Grubu, 20. otelini Mersin’de açıyor. Bu önemli liman kentine üstün hizmet kalitesini taşıyan Divan Mersin’de, toplam 170 deniz manzaralı oda bulunuyor. Hem iş seyahatleri hem de tatil amaçlı konaklamalar için tasarlanan otel, misafirlerine benzersiz bir konaklama deneyimi sunuyor.

MODERN MİMARİ Divan Mersin, modern mimarisi, şık dekorasyonu ve tamamı deniz manzaralı konforlu odalarıyla beş yıldızlı bir otelin tüm avantajlarını misafirlerine sunuyor. Otelde, Divan klasiklerinin yanı sıra Türk ve Dünya Mutfağı’na özgü tatların sunulduğu Divan Pub ve pastane lezzetlerinin yer aldığı pastane corner’ı bulunuyor. Ayrıca, benzersiz ambiyansıyla çatı terasında bulunan Azure Terrace Bar & Lounge, iş yemeklerine ve dost sohbetlerine ev sahipliği yapıyor. Sağlığına özen gösteren misafirler için ise Divan Mersin’de, tam donanımlı bir Spa ve Fitness Merkezi hizmet veriyor. Otelde, büyüklükleri 47 m2 ile 650 m2 arasında değişen 7 adet toplantı odası ve balo salonu yer alıyor. Teknolojinin en üst olanaklarıyla donatılmış bu salonlar, hem iş toplantıları hem de özel organizasyonlar için ideal bir mekan seçeneği sunuyor.

MERKEZİ KONUM Adana Havalimanına 75 km mesafede yer alan Divan Mersin, odalarının konforu, benzersiz lezzetleri, hizmet kalitesi ve sunduğu ayrıcalıklarla Mersin’e üstün hizmet kalitesini getiriyor.



restaurant yatırım 52 hotel & hi-tech

Renaissance Polat Erzurum sezonu açmaya hazır

Dünyanın en kaliteli kar dokusuyla dikkat çeken Palandöken’de hizmet veren Renaissance Polat Erzurum Hotel yenilenen yüzü ile yeni sezona hazır.

E

rzurum’da Palandöken Dağları’nın eteğinde, İstanbul’a sadece 2 saat uzaklıkta bulunan Renaissance Polat Erzurum Hotel geçtiğimiz yıl yapılan yenileme çalışmaları ile misafirlerine ayrıcalıklı bir kayak deneyimi vaat ediyor. Otel, yenilenen oda, spor kulübü ve gece klübünün yanı sıra Otel’in ön tarafında bulunan telesiyej sistemi, 4 kişilik liftleri ve herkesin ısıtmalı özel dolaba sahip olduğu olduğu 500 metrekarelik modern kayak odası ile kayak severlere daha konforlu hizmet vermeye devam ediyor. Suni Karlama Sitemi sayesinde kesintisiz kayak keyfi sunan Renaissance Polat Erzurum Hotel pistlere yerleştirilen ışıklandırmalar ile gece kayağı hizmeti verirken çocukların da kar keyfinden mahrum kalmaması için karda oyun alanı hazırladı.

KESİNTİSİZ KAYAK KEYFİ Dünyanın en iyi kayak merkezlerinden biri olan Palandöken’de 4 adet doğal pistin yanı sıra kolay, orta, zor kategorilerinde toplam 23 adet pist bulunuyor. 50 km’lik kayak pisti ile kesintisiz kayak keyfi sunan Renaissance Polat Erzurum Hotel’de konaklayan misafirler, Polat 1, 2, 3 lift çıkışlarından, gondoldan, Erzurum-havaalanı, otel havaalanı transferlerinden faydalanılabiliyor.



Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

restaurant iş’te kadın 54 hotel & hi-tech

İşiyle de ‘enerjik’ ruhuyla da… Aslı Pasinli ile kariyerine dair çok özel… “İyi giden bir kariyeri bırakmak benim için çok zor bir karardı, endişeler içindeydim. Ama korktuklarımın hiçbiri olmadı, yeme içme sektörünü çok sevdim…”

Ö

nce hayal ettiler, balayında bir tek onu konuşasıya kadar… Sonra dokuz ortaklı bir dostluk hikayesiyle, tıpkı adını verdikleri kudretli Banyan ağacı gibi büyüttüler o hayalleri. Hiç bilmedikleri bir dünyada ortak bir hayalin peşinden koşacak kadar gözü kara ve cesur, risk alacak kadar hep güçlü ve başarılıydılar. Banyan Restaurant’tan sonra Kuruçeşme’de üç yeni markayı da yeme içme sektörüne katan Soul Group’un kurucu ortaklarından ve Turizm Restaurant Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği Başkan Yardımcısı Aslı Pasinli “iş’te kadın’ konuğumuz…

Önce Banyan Restaurant, ardından Soul Group’a kattığınız üç yeni marka daha. Restoran sektörüne girişiniz ilk nasıl oldu? Ben Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi bölümü mezunuyum. Benim kariyerime yön veren okuduğum bir makale olmuştur. Çok enteresan bir hikayedir o. Coca-Cola o sene, dünyanın en çok sevilen şirketi seçilmişti, ben bundan çok etkilendim. Onun üzerine şirketin dünya merkezinde çalışmak gibi bir hedef koydum kendime. Başlangıçta benim için sadece bir


hayaldi ve ne mutlu ki gerçek olabildi. Okulu bitirdikten hemen sonra Amerika’ya giderek işletme master’ı yaptım. Tabii çevremdeki herkese de “Ben CocaCola’da çalışmak istiyorum” diyorum. “Kolay gelsin” diyorlar… Bir Türk kızı gelmiş, Coca-Cola’da çalışmak istiyorum diye tutturuyor. Hani “Bir şeyi çok istersen olur” derler ya, şansınız da yaver gidince tüm kapılar açılıyor. Tesadüf, hocalarımdan biri orada ders veriyor… Kendisi finansçı, benim de finans derslerim iyi. Ders verdiği öğrencilerinden bir tanesi de şirkette çalışıyor, o sene Türkiye üzerine bir proje hazırlıyor. Birgün evime telefon geliyor. Bana bilet yollayacaklarını söyleyip görüşmeye çağırıyorlar. Tabii okulda büyük olay, bir şölen havası esiyor. Hiç unutmam, iş görüşmesine Türk bayrağıyla gittim ve Atlanta’da şirketin dünya merkezinde işe başladım. Sonra Türkiye’ye transfer oldum. Toplam altı sene uluslararası şirket tecrübem oldu.

Coca-Cola’daki göreviniz neydi? Önce stratejik planlamada çalıştım. Daha sonra pazarlamaya geçtim. Pazarlama benim için biçilmiş bir kaftandı adeta. Çünkü işin içinde insan ilişkileri, yaratıcılık, inovasyon ve fikir vardı. İnsan ilişkilerinin yoğun olduğu bir iş yapmak istiyordum, onu anladım. İşin içinde biraz yaratıcılık ve sanat dokunuşu olmalıydı… Aslında hayalim o zamanki bilinçle iş hayatına atılmaktı. Kendim hep bir şeyler yapmak istiyordum ama tam olarak da ne istediğimi bilmiyordum. Aslında bir insanın ne istediğini anlaması 30 ve 40’lı yaşlarında oluyor. Ben bir şekilde kendimi denize attım ama sonrasında pazarlama bölümünde çalıştım. İşin pazarlama kısmını çok severek yaptım. CocaCola da bunun okulu tabii, dünyada pazarlamayı en iyi yapan şirketlerden bir tanesi. O anlamda o şirkette çalışmak bana çok şeyler katmıştır. Neredeyse iş hayatımdaki bütün alt yapım orada oluştu. Restoran sektöründeki kurumsal bakış açımı tamamen orada kazandım ve bunun şu an yaptığım işe büyük bir değer kattığına inanıyorum. Aynı şekilde TURYİD’deki kurumsal bakış açımın kaynağı da odur. Kurumsallık güzel ama dezavantajları da yok değil. Fazla büyüksün, hantalsın, prosedürleri olmak zorunda. Restorancılıkta karar süremiz en fazla 10 dakika. Oradaki gibi uzun süreçler değil… Yine de ben bu işleri hep o kurumsal alt yapı ve profesyonellik mantığıyla ama küçük aile şirketi esnekliğiyle yapmaya özen gösteriyorum.

yemeklerden de çok etkilenmişiz. O yüzden İlk Nişantaşı’nda açtığımız Banyan ismi de o ağaçtan geliyor.

“BANYAN, BİR DOSTLUK HİKAYESİDİR” Uzun konuşmaların ardından “Hadi yapalım” dedik. Fikir güzeldi ama en büyük sorun işin finansman kısmıydı. Derken aklımıza çok enteresan bir model denemek geldi. Ufak hisseler oluşturup, bir iş planıyla kendi çevremize sorduk. Bir ay içinde ihtiyacımız olan bütün parayı topladık. Biz de emek koyarak hisse aldık. Finansman işini o modelle çözüp, dokuz ortakla işe başladık. Konsepti oluşturan, kuran ve yöneten biz, finanse eden ise diğer dokuz ortağımızdı. Harika bir ortaklık ilişkisiydi. Herkes işin bir tarafından tuttu. O yüzden Banyan, bir dostluk hikayesidir aslında. Zaman içinde biz diğer ortaklarımızdan hisseleri geri aldık. Şimdi hala yabancı bir ortağım var, sadece o devam ediyor. Banyan’ı açtığımız ilk beş senemiz büyük mücadelelerle geçti. Kurumsal alt yapı güzel ama insanın kendi işini yapması bambaşka bir sorumlulukmuş, onu gördük. Sudan çıkmış balığa döndük. Ama sevdiğim bir işti. Diğerini de seviyorum tabii ama hayalin peşinden koşmak ve onu yapmak apayrı bir duyguymuş. Bir şey üretiyor olmak, bunca insana istihdam sağlamak, vergi ödemek bile aslında bizim için gururlandığımız bir konudur. İşveren olmanın verdiği bambaşka manevi tatminler var, söylemek istediğim.

“KENDİ İÇİMİZDE DEV OLMAK İSTEDİK” Banyan aslında ilk restoranımız, önce Nişantaşı’nda başladık, sonra Ortaköy’e taşıdık. 10 seneye yakın sadece Banyan’a fokus olduk. O arada teklifler de aldık. Fakat biz hiçbir zaman çok büyük olmayı hedeflemedik. Bizim hedefimiz, hep kendi içinde bir dev olmaktı. Bu arada yatırımcılar gelip gittiler, şubeleşmeyi düşünüp düşünmediğimizi sordular. Ancak ben büyük olmanın zincir olmakla değil, yaptığınız işin kalitesiyle orantılı olduğuna inanırım hep. Kendi içimde dev olmak isterim. Cirosal dev olmayadabilir. Sağlıklı bir ekonomik yapılanma ve kalitenizle sektörde örnek teşkil edilebilecek bir noktada olabilirsiniz. Bunun karşılığını da fazlasıyla aldık. Banyan, geçen 12 senede 10 farklı ödül almıştır.

Şirketten ayrılmaya nasıl karar verdiniz?

Sizin için kariyeri bırakıp restoran işine girmek zor bir karar olmuş, ya aileniz için? Bir hayalin peşinden koşan çocukları için tepkileri ne oldu?

O çok zor bir karardı. Çünkü çok iyi giden bir kariyerim vardı. Kişiliğimle de özdeşleşen bir alandı ve severek yapıyordum. Şirket şahaneydi... Fakat bir yandan da içimde hep kendi işimi yapma hevesim vardı. 2002 yılında eşim Cem ile evlenince Tayland’a, balayına gittik. Bir baktık, bütün bir balayı boyunca sadece iş konuşmuşuz. Çünkü restoran açmak, ikimizin de en büyük hayaliydi. Bir restoran açma fikri balayında çıktı aslında. Hatta hiç unutmuyorum, Banyan ağacının önündeyiz. Oradaki

Ben gençliğimde daha çok başarı odaklıydım. Girebileceğim en zor okul neresi, çalışabileceğim en iyi firma neresi, kararlarımı hep o şekilde verirdim. Beni en çok ilgilendiren, neyi istediğimden çok, işin zorluk kısmıydı. Babama söylediğim zaman tabii perişan oldu, çok üzüldü. “Bu kadar okuttuk, restorancı mı olacaktın” dedi mesela... Babamın hayal kırıklığı da şundandı, o zamanlar yeme içme sektörü bu kadar profesyonel değildi. Dediğim gibi, benim için çok zor bir karardı. İyi giden bir


restaurant iş’te kadın 56 hotel & hi-tech

kariyeri bırakıp, kendi kısırdöngümde acaba vizyonumu kısıtlar mıyım endişeleri içindeydim. Ama korktuklarımın hiçbiri olmadı, tam tersine sektör çok olumlu yönde gelişti. Hatta daha da kurumsallaşması için ben de TURYİD aracılığıyla çok uğraşıyorum. Doğuş Grubu’nun satın almaları tabii bir yatırım ve iş olarak bu sektörün daha ciddiye alınmasını sağladı. Böyle olunca daha kalifiye insanlar da bu sektöre girmeye başladı. O da sektörün gitgide daha iyi noktalara gelmesine sağlıyor. Bu sebeple hem maddi hem de manevi olarak iyi ki yapmışım dediğim bir noktadayım.

Banyan Restaurant’ın başarısını neye bağlıyorsunuz? Bence Banyan’ın başarısı, ruhu oldu. Aslında şirketimizin adı olan “Soul Group” da oradan geliyor. “Food for the soul”, ruhu besleyen yemekler ve ruhu besleyen mekanlar… Detaylar, dokunuşlar, eleman seçimlerimiz ve her biri ruhumuzu yansıtır. Eşimle beş sene evvel ikinci markamızı da açalım dedik ve Alaçatı’da Kydonia’yı açtık. Bu arada iki oğlumuz oldu, hatta büyük oğlum Banyan ile birlikte büyümüştür. Biz daha çok amatör ruhla yaşadığımız yerde iş yapmayı seviyoruz. Anadolu Yakası’nda da açmıyoruz. Belki bu kadar zincirleşmenin ve ticaretin hüküm sürdüğü bir ortamda çok da ticari olmayan bir karardı. Yaşadığımız yerlerde birbirinden farklı konseptler oluşturabiliriz ve bu da ticari olarak anlamlı olabilir diye düşündük. Alaçatı’dan sonra onu İstanbul’da da açalım istedik. Mekan arayışındayken eski bir şarap imalathanesi olan Kuruçeşme’deki mekanı bulduk. Aslında normalde bir konsept oluşturup bir mekan ararsanız ama burada Kydonia’ya mekan ararken diğer konseptlere de mekan ilham oldu. Aslında bu kadar büyütmeyi düşünmüyorduk. İncirli Şaraphanesi ilk katında, ikinci atında Kydonia ve üçüncü katında La Mancha olarak üç farklı konsepti hayata geçirdik. Üçü de çok keyifli gidiyor.

Yeme içme dışarıdan bakıldığında erkek egemen bir sektör. Kadın olarak zorlandığınız oluyor mu? Bu işe girerken beni çok korkutmuşlardı. Gece işi, mafyası vardır diye tabii. Neyse ki korktuğum gibi olmadı. Bütün risklerini bilerek bu işe girdik. Restorancılık gece işi olmasına rağmen büyük bir kısmı gündüz yapılıyor. Ben daha çok gündüzleri işimde oluyorum. Geceye kalıyorsam o da daha çok keyif için oluyor. Bir kadın olarak derseniz, bu meslekte kadın yaklaşımı çok

kapı açıyor, onu inkar edemem. Erkek egemen bir sektörde kadın olmak, hem enerji hem de yaklaşım olarak farklı bir sinerji ortaya koyabiliyor.

Son yıllarda yeme içme sektörünün gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeme içme, ben bu mesleğe başladığım yıllarda hem itibar hem de ilgi alanı olarak çok ön planda olan bir sektör değildi. Ama son beş senede çok ivme kazandı. Misal, birçok arkadaşımın çocuğu aşçılık okuyor. Bu çok sevindirici. Artık restorancılık bir meslek olarak değer görmeye başladı. Hatta üniversitelerde gastronomi bölümleri açıldı. Bu sebeple de yeme içme sektörünün gelişimini çok olumlu buluyorum. Uluslararası yatırımcılar da Türkiye’deki bu hareketliliğin farkındalar. Aynı şekilde ülkemizdeki markalar da yurt dışına açılmaya başladı. Bunu da çok kıymetli buluyorum. Ne kadar mutlu ki, artık bu sektörde yurt dışına markalarımızı ihraç edebiliyoruz.

Şubeleşmek gibi bir planlamanız yok anladığım kadarıyla ama markalar olarak yurt dışına açılmayı düşünüyor musunuz? Aslında tabii hiçbir şeye de kapalı olmamak lazım. Kydonia, Ege ve Türkiye’yi temsil eden bir marka olduğu için onu şubeleşmeye en yakın marka olarak onu görüyoruz. Şu sıralar görüşme halinde olduğumuz Arap yatırımcılar var. Herhalde en yakında o görünüyor. Biraz da TURYİD ile ilgili çalışmalarınızdan bahseder misiniz? Derneğin Başkan yardımcılarından biri de sizsiniz. Derneğe kadın kimliğinizle neler kattığınızı düşünüyorsunuz? La Mancha’yı açınca toplam kapasitemiz 700 kişiye ulaştı. Sektör bazında orta ölçeği geçtik diye düşünüyorum. 15 senelik iş tecrübesinin verdiği rahatlıkla sektörel oluşumlara girme fırsatımın doğduğunu fark ettiğimde TURYİD’e girdim. Katkılarım konusunda yine kurumsal alt yapımdan söz


edeceğim. Ben o kimlikle çalışma arkadaşlarıma farklı bir yaklaşım kazandırdığımı düşünüyorum. Onun dışında arkadaşlarım “derneğe enerji getirdin” diyorlar. Hep birlikte güzel bir sinerji oluşturduk ve beraber güzel işler yapmaya çalışıyoruz. Raporlama işine el attık. Festivaller yapıyoruz, bir de Yeşil Nesil Restoran Hareketi’ni başlattık. O beni çok mutlu eden projelerden biridir. Sektörde fark ortaya koymak anlamında önemliydi. Boğaziçi Üniversitesi’ndeki bir hocamla sohbet esnasında ortaya çıkmış bir fikirdi. TURYİD’e götürdüm. La Mancha olarak Türkiye’nin ilk yeşil nesil restoranı olduk, sertifikamızı aldık. Şimdilerde onu yaymaya çalışıyoruz. TURYİD olarak hem sektörün kurumsallaşmasında rol almaya çalışıyoruz. Hem de Türkiye’de gastronominin bir turizm dalı olarak algılanmasına ve yurt dışında bir turizm kolu olarak konumlandırılmasına hizmet ediyoruz.

hep gülerdin” diye. Keza birlikte çalıştığımız aşçılarımız da aynı şeyi söylerler, “Aslı Hanım siz gelince moralimiz düzeliyor” derler bana. Özellikle bu sektörde yüksek enerjinin çok kıymetli olduğunu anladım. Çünkü aslında bizler enerji satıyoruz. İnsanlar buraya mutluyken de geliyor, üzgünken de. Mekana girildiğinde enerji hissediliyor. Onun dışında sahip olduğum iyi eğitim ve güçlü kurumsal alt yapım altın bileziklerim oldu. Hem adalet hissim kuvvetlidir hem de içgüdüyle iş yaparım. Bu biraz da kadın olmanın getirdiği bir değer sanırım. Biraz bakar, 30 saniye içinde karar verir ve analizlerle o kararımı sonuçlandırırım. Biraz çocuksuyum, özellikle de çocuklarım bu özelliğimi çok severler. Kendimde sevmediğim bir özelliğim, daha planlı olabilirim, mükemmeliyetçi değilim ama o yönümden çok memnunum. Ben yüzde 80’ciyim. Çok son dakikacıyım, enerjimi oradan aldığımın da farkına vardım.

Özel yaşamınızda neler yapmaktan hoşlanırsınız? 7 ve 11 yaşlarında iki oğlum var. Ailece bisiklete binmeyi, yazları sörf yapmayı, kayak yapmayı, kaya tırmanışlarını, sinemaya gitmeyi çok seviyoruz. Bunlar aile aktivitelerimiz. Erkek egemen bir ailedeyim ben, üç erkeğe ayak uydurmaya çalışıyorum diyelim ama tabii ben de o sporları seviyorum. Kendime ayırdığım zamanlarda ise, yogayı çok yoğun yapıyorum. Sabahları Boğaz’da yürüyüş yapmayı severim. Spor hayatımın önemli bir parçası.

Bize biraz da kendinizi anlatır mısınız? Aslı Pasinli nasıl biridir? Bana söylenenlerden yola çıkarak kendimi anlatabilirim ancak… 40 yaşımda, kendimi daha iyi tanımaya başladığımda, “Bana Allah tarafından verilen en büyük hediye nedir” diye sorguladığımda, bunun yanıtı, iyi bir enerjiyle doğmuş olmamdır sanırım. Bu, bana bahşedilmiş en büyük hediyedir ve hep buna şükrediyorum. Annem de hep anlatırdı, “Çocukken uyandığında hiç ağlamaz,

Şu an kendinizi hayallerinizin neresinde görüyorsunuz? Herhalde zirvedeyim diye düşünüyorum. Şöyle ki, ilk açılışımdaki röportajlarımı okudum, ne yapmak istediğimi sorduklarında “İnsanların hayatında fark oluşturacak şeyler yapmak istiyorum” demişim. Geçen 10 sene içinde hem kendi işimi yapmışım hem de TURYİD’le beraber girdiğim projelerle sektörde fark oluşturan işler yaptığımı düşünüyorum. Akademik olarak da kendimi besleyebildiğim bir kariyer yolundayım. İş hayatımda ailemle ilgili arzu ettiğim esnekliklerim var, o da çok önemli tabii.

Bundan sonraki idealleriniz, hayalleriniz arasında neler var? Bundan sonra da yine topluma ve sektöre fayda sağlayacak, fark ortaya koyan oluşumlar içinde olmak istiyorum. İleride “Yeşil Nesil” gibi birkaç proje daha yapmak isterim. Hayatımın bir noktasında kimsesiz çocuklarla ilgili bir proje gerçekleştirmek istiyorum.


restaurant yeni mekan 58 hotel & hi-tech

Hacıbey Ataşehir’de Teşvikiye’nin ünlü dönercisi Hacıbey, iki yıl sonra “İstanbul dönerciliği” konseptiyle Ataşehir’de…

İ

stanbul Dönerciliği şehir hayatının rutini içerisinde çok sayıda kişiyi, aynı anda, bekletmeden ve sunum ritüellerinden vazgeçmeden ağırlayan yeni bir dönercilik konsepti olarak tanımlanıyor. Hacıbey Döner Lokantası, Bursa’da 1950 yılında başlayan ve 1993-2013 yılları arasında 20 yıl Teşvikiye’de dönerciliğe devam eden 3. Kuşak İsmet Hacıbeyoğlu yönetimindeki profesyonel bir ekip tarafından, aynı anda 750 kişiye mükemmel servis vermek üzere tasarlandı. Hacıbey, salonda ve mutfakta yaklaşık 100 kişilik ekibi, akıllı binası, şık dekorasyonu, 100 araçlık özel otoparkı ve lezzet odaklı mönüsü ile şehre yeni bir müdavim mekânı olarak katıldı.


Doğal ortamda beslenen ve özenle seçilen kuzu ve dana etleri yılların ustalık becerisiyle işlenerek döner haline getirilip, misafirlerin gözleri önünde odun ateşinde pişiriliyor. Hacıbey Döner Lokantası, iş modeli gereği özgün dekorasyonunu açık mutfak ile tamamlıyor.

65 YILLIK LEZZET DENEYİMİ

BAŞROLDE DÖNER KEBAP VE BURSA KEBABI Ulusal bir lezzete dönüşen döneri kendi üslubuyla zenginleştirerek sunan Hacıbey Döner Lokantası’nda Döner Kebap ve Bursa Kebabı başrolde… Önceliğin dönerde olduğu menü, dönerin lezzetini tamamlayacak Hacıbey’e özel tatlarla destekleniyor.

Hacıbey, 65 yıllık tarihinde Bursa’dan sonra Türkiye’nin değişik illerinde ve son olarak İstanbul Teşvikiye şubesinde yıllarca faaliyet gösterdi ve bu zaman zarfında binlerce yerli ve yabancı turisti ağırladı. İsmet Hacıbeyoğlu, şimdi yeni yerinde “en iyi olma” iddiasını sürdürüyor. “İstanbul Dönerciliği”ni bir iş modeli olarak hayata geçiren İsmet Hacıbeyoğlu, belirlemiş olduğu standartlar ile hizmet kalitesini en üst düzeyde tutmayı hedefliyor.


restaurant yeni mekan 60 hotel & hi-tech

Taze ve rahat

Lezzet Co. Döner Türkiye’de Sunset Restaurant’ın kurucusu Barış Tansever, şimdi de Türkiye’de Fresh Casual felsefesinin öncü restoranı Lezzet Co. Döner ile bir dönerden çok daha fazlasını lezzet severlere sunuyor.

S

ağlıklı beslenme, taze ve yerel ürünleri tüketme, bilinçli ve sürdürülebilir tüketim gibi modern kavramlar birleşerek, Taze ve Rahat yemek felsefesini ortaya çıkarttı. Türkiye’deki öncüleri arasında Lezzet Co. Döner’in de yer aldığı “Taze ve Rahat” felsefesi, tüm bu düşünce akımını birleştirip, modern şehir yaşamının hızına ve gereksinimlerine ayak uydurmuş bir şekle büründürüyor. Lezzet Co. Döner Kurucusu Barış Tansever, “Gelişmiş ülkelerin nüfuslarının çoğunun diyabet ve obezite ile mücadele etmeye çalıştığını ve bunu başaramadıklarını


görüyoruz. Başaramamaları çok normal çünkü yiyecek sektöründe kısa zaman öncesine kadar insanların hem şehir yaşamının koşuşturmacasına ayak uydurabilecekleri kadar hızlı hem de kişisel sağlıklarını koruyabilecekleri kadar özenli ve sağlıklı yiyecek seçeneği sunan bir oluşum yoktu. Fresh Casual bu eksikliği gideren, çok önemli bir felsefi yaklaşım. Bizim yerel ve kültürel mutfağımız bu felsefeye çok uygun olduğu ve bu alanda ciddi bir eksiklik gördüğümüz için kolları sıvadık” diyor.

“DOĞALLIK, SAĞLIK VE TAZELİK İÇİN YEREL ÜRETİCİLER ŞART” Taze ve Rahat anlayışının yerel ve ekonomik katkılarına da değinen Tansever, “Ürünlerin kalitesi, tazeliği, lezzeti ve doğallığı benimsediğimiz felsefenin olmazsa olmazlarından. Her ürünü, en iyisi nerede ise oradan taze olarak getiriyoruz. Tüm bu tazelik, doğallık ve kaliteli ürünler birleşince de yiyeceklerin gerçek, olması gereken lezzetleri ortaya çıkıyor. Taze ve Rahat felsefesi aynı zamanda kendiliğinden bir sosyal sorumluluk eylemine dönüşüyor çünkü bu felsefe ile hizmet vermek için doğal yollar ile ürünlerini sunan yerel üreticilerden yararlanılıyor. Bu yüzden yerel ekonomiye de katkısı oldukça büyük” diyor.


restaurant yeni mekan 62 hotel & hi-tech

Pidenin ‘en iyisi’ The Pidde’s, Bebek’te Türk mutfağının vazgeçilmez lezzeti pide, yeniden yorumlanan tatlarıyla Bebek’te açıldı. Klasik pideyi yenilikçi ve geleneksel 14 farklı yorumla sunan restoran, sadece menüsüyle değil; servisi ve lokasyonuyla da keşfedilmeye değer…

G

eleneksel lezzetimiz pidenin en iyisi, uluslararası standartlara ve günümüz sağlıklı yaşam trendlerine uygun tarifleriyle, yeni adresinde İstanbullularla buluştu. Son yıllarda gastronomi sektöründeki yatırımlarla tüm dünyada dikkat çeken şehirlerarasında yer alan İstanbul, yeni bir restoran zincirinin ilk halkasına daha ev sahipliği yapıyor. QT Holding’in gıda sektöründe farklı yatırımlarla faaliyetlerini sürdüren iştiraklerinden QT Food, ilk restoran yatırımı The Piddes’i Bebek’te açtı. Pideye gurme bir yorum getiren The Piddes’in alametifarikası ise çıtır çıtır olması.

PİDEYE 14 FARKLI YORUM Pideyi, yenilikçi ve geleneksel 14 farklı yorumla sunan The Pidde’s, misafirlerine lezzet dolu bir deneyimin kapılarını aralıyor. Yaklaşık sekiz ay süren ArGe çalışmalarının sonucu ortaya çıkan ve bildiğiniz tatları, farklı birer lezzete dönüştüren pideler, Türkiye’nin en ünlü ustaları tarafından hazırlandı. Her biri vazgeçilmez olmaya aday tatların yer aldığında menüsünde Pidde’s Fajitas, Sebze Carpaccio, Ispanaklı Green Festival, Beğendi QT Special,

Anatolian Dream, Kaşarlı Vegetarian gibi farklı lezzetler yer alıyor. Yöresel lezzetimiz pideye getirdiği gurme yorumuyla fark oluşturan The Pidde’s, sadece menüsüyle değil, sunduğu ortamdan servisine, restorandaki her detayla farklı bir tecrübe vadediyor.



restaurant yeni mekan 64 hotel & hi-tech

Nişantaşı’nın “Başköşesi” ile lezzete devam Nişantaşı’nın değişmez lezzeti, Nişantaşı Başköşe olarak misafirlerini ağırlamaya devam ediyor. Mekan, en iyi kebaplar ve zengin meze çeşitleri ile haftanın 7 gününde hizmet veriyor.

2

002 yılından beri Nişantaşı Bronz sokakta hizmet veren Nişantaşı Köşebaşı’nın sahipleri, en iyi kebap deneyimini sunmak için zincirden ayrılarak aynı lokasyonda, aynı deneyimli ekibi ile Nişantaşı Başköşe olarak hizmet vermeye devam ediyor.

EN İYİ KEBAPLAR, ZENGİN MEZE ÇEŞİTLERİ Başköşe Yönetimi Kurulu Başkanı Murat Ayaz öncülüğünde haftanın 7 günü misafirlerini ağırlayan Nişantaşı Başköşe, Türk Anadolu mutfağının en iyi et ve kebap çeşitlerinin yanında birbirinden zengin meze alternatiflerini ve taşfırın lezzetlerini misafirlerine sunuyor. Nişantaşı Başköşe; Kırklareli’ndeki çiftliklerinde yetişen %100 kıvırcık kuzu ve süt danası etleriyle hazırlanan özel tatları, odun fırından çıkan lahmacun ve pideleri, meşe odunu kömürüyle pişirilen et ve kebap çeşitleriyle sunduğu yemek deneyimini kusursuz hale getiriyor.

VİP ODALI 2014 yılında Tripadvisor tarafından “The Certificate of Excellence” ile ödüllendirilen Nişantaşı Başköşe, 100’den fazla çeşitten oluşan zengin kavında ödüllü şarapları da bir araya getiriyor. Ana restoranın dışında, özel davet ve organizasyonlarınız için ayrı bir VIP odası da bulunan Nişantaşı Başköşe, catering ve paket servis hizmetleri ile bu eşsiz tatları evinize taşımaktadır.


Dünyanın en hızlı restoranı ‘Meal Box’ Astoria’da açıldı Sağlıklı ve lezzetli Türk ev yemeklerini online siparişle sıcak olarak sunan Türkiye’nin ilk ve tek gurme yemek zinciri Meal Box, ilk restoranını Mecidiyeköy Astoria’da açtı.

T

ürkiye’nin ilk ve tek gurme yemek zinciri Meal Box, hem sağlıklı beslenmek hem de lezzetli yemekler yemek isteyenlerin tek adresi olmaya devam ediyor. Hünkar beğendiden etli yaprak sarmaya, mercimek yemeğinden nohut ve pilava kadar farklı mutfaklardan sağlıklı gurme yemek seçenekleriyle lezzet, estetik ve sağlığı bir araya getiren Meal Box, online sipariş seçeneğinden sonra ilk restoranını Astoria’da yemek severlerin beğenisine sundu. İş ve sosyal yaşamın kalbi Mecidiyeköy Astoria’da açılan Meal Box, her öğlen “ne yiyeceğim” sorusunun cevabını arayanlara zengin bir menü sunmakla kalmıyor dünyanın en hızlı servisini yaparak Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyor.

RESTORANA GİTMEDEN SİPARİŞ Sipariş bekleme ve hesap ödeme sürelerini ortadan kaldıran Meal Box, bir saatlik öğle arasını en iyi şekilde değerlendirmenizi sağlıyor. IOS –Android uygulamalarını telefonunuza indirerek yemeğe çıkarken siparişinizi verip yüzde 30 indirimle ödeminizi yapıyorsunuz. Meal Box’a

ulaştığınızda fastpay kasaya gelerek siparişinizi bir saniye içinde alıyorsunuz. Daha restorana gitmeden siparişinizi verebileceğiniz Meal Box restoranında, sadece yüzde 30 indirim kazanmakla kalmıyor zamandan da tasarruf etmiş oluyorsunuz.


restaurant yeni mekan 66 hotel & hi-tech

Quick Kanyon’a restoran açıyor Avrupalı burger zinciri Quick, Forum İstanbul, Bulvar 216 Ataşehir, Şişli Cevahir AVM, Şişli Meydan ve Viaport’tan sonra bir şubesini de Kanyon’da açmaya hazırlanıyor.

A

vrupalı yaklaşımıyla, hızlı servis restoranlarına bambaşka bir vizyon getiren Quick, ‘Yeniliğe Acıkanlara’ sloganıyla Nisan 2015’ten bu yana Türkiye’de lezzet tutkunlarıyla buluşuyor. Forum İstanbul, Bulvar 216 Ataşehir, Şişli Cevahir AVM, Şişli Meydan ve Viaport’ta misafirlerini ağırlayan Quick, önümüzdeki günlerde Kanyon restoranını açmaya hazırlanıyor. Son yıllarda hızlı bir büyüme atılımı sergileyen Quick; bugün Fransa, Belçika, Lüksemburg, Fas, Tunus, Cezayir ve Türkiye’de 500’den fazla lokasyonda, dev bir restoran zinciri olarak faaliyet gösteriyor.

LEZZETLİ, HİJYENİK Avrupa’nın lider hızlı servis restoranı Quick, ‘Yeniliğe

Acıkanlara’ sloganıyla farklı damak tatlarına hitap eden menüsü, özel sosları ve keyifli ortamıyla yepyeni bir burger deneyimi yaşatıyor. Avrupalı dokunuşuyla burgeri yeniden tanımlayan Quick’in en sevilen ve 1971 yılından bu yana sevenleri ile buluşan burgeri Giant, yurt dışından gelen özel sosla servis ediliyor. Kendine has lezzetini “Giant Sos”’un gizli reçetesinde bulunan özel çeşniden alıyor. Farklı damak tatlarına hitap eden menüleri ve keyifli ortamıyla yepyeni bir burger deneyimi sunan Quick’te burgerlerin yanında verilen klasik patateslerin yanı sıra menüde ön plana çıkan bir başka seçenek ise, özel baharatlı rustik patatesler… Lezzeti, tazeliği ve hijyeni bir arada odağına alan çalışma anlayışıyla sektörde farkını ortaya koyan Quick, damakları şenlendiren lezzeti kadar, restoranlarındaki rahat ve keyifli ortamıyla da ideal.



Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

restaurant şef’in gözünden 68 hotel & hi-tech

Yemek sanatkarı

Rudolf Van Nunen Sekiz yaşındayken fırından gelen ekmek kokusunun cazibesine kapılarak aşçılığın büyülü dünyasına ilk adımlarını atan Şef Rudolf Van Nunen, şimdilerde “evim” dediği ve kendi hikayesini başlattığı Rudolf Karaköy’de tutkuyla bağlı olduğu mutfak ve sanatı aynı potada ustalık ve zarafetle birleştiriyor.


A

şçılık dünyasının yetiştirdiği deneyimli isimlerden biri, Rudolf Van Nunen. Hollanda’nın bir köyünde, henüz sekiz yaşında bir çocukken fırından gelen ekmek kokusunun cazibesine kapılarak aşçılığın o büyülü dünyasına ilk adımlarını attı. “Her sabah fırından gelen o nefis kokular eşliğinde okul yolunu tutardım. Sanırım beni mutfağa itecek kadar etkileyici olan da o nefis kokulardı” diyen Nunen, birgün fırından içeriye girmeye karar verdiğini ve o dünyadan bir daha dışına çıkmak istemediğini söylüyor. Ta ki farklı fırın ve pastanelerde pişene, öğrendiklerini iyi bir eğitimle pekiştirmeye karar vererek, 14 yaşında aşçılık okuluna başlayana kadar sürüyor Nunen’in bu yolculuğu.

AİLEDEKİ TEK AŞÇI Çocukluktan mutfak gönüllüsü Nunen, okul bittikten hemen sonra profesyonel anlamda ilk stajını Ayntown’da Kukanya isimli bir otelde yapıyor. Ama tabii karşımdaki çiftlikten lüks restoranlara uzanan 51 yıllık bir mutfak yolcusu olunca onun bu zamanla tutkuya dönüşen serüveninin ilk adımlarını da merak etmiyor değilim. Rudolf Van Nunen ile zamanda kısa bir yolculuğa çıkıyoruz. Bir çiftlikte doğup büyüdüğünü söyleyen Nunen için mutfak bir tutku, öncelikle onu söyleyeyim... Çocukluktan kalma bir yaşam tarzının adeta izdüşümü gibi. Yedi erkek kardeşin sabahın beşinde kuşkonmaz kesmek için uykularını böldüğü, zamanın büyük bir kısmını çilek ve fasulye toplayarak geçirdiği bambaşka bir dünya kelimelere döktüğü. Ailenin tek aşçısı olduğunu belirten Nunen, o günleri şöyle anımsıyor: “Yaz, diğer çocuklar için tatildi ama bizler için hiç öyle değildi. Çünkü biz hep çiftlikte çalışırdık ve her 2-3 haftada yeni bir şeyler olgunlaşırdı, biz onları toplardık. Bütün bunların üretimi ve toplanmasıyla haşır neşir olurken mutfak da benim için bir tutku haline dönüştü. O meyvelerin ve sebzelerin bir parçası olarak doğup büyüdüğüm için buradayım.”

“İSTANBUL BENİM EVİM” Rudolf Van Nunen ile aşçılıktaki yolculuğuna devam ediyorum. “Burası benim evim” dediği İstanbul’a gelene kadar dünyanın pek çok farklı noktasında çok çeşitli mutfaklarda tecrübe ediniyor, Nunen. Tayland’da, Swiss Hotel’in head ofisinde çalışırken İstanbul’a transferinin gerçekleştiğini söyleyen deneyimli şef, Türkiye ile ilk buluşmasını ise şöyle anlatıyor: “1994’ün Ağustos ayıydı. Pazar günü Swiss Hotel Bosphorus’a geldim. Hiç unutmuyorum, ertesi gün kendimi 400 kişilik bir yemek servisinin içinde buldum.” İstanbul’un profesyonel şefe “hoş geldin” ağırlaması böyle olmuş olmasına da, peki onu ilk hangi lezzetleriyle ağırlamış,

soruyorum. Öğle yemeğini midye dolma, mini köfte ve yaprak sarmasından oluşan bir menüyle tamamladığını belirten Nunen, ertesi gün ise Türk lezzetlerinden kokoreçi tercih ettiğini söylüyor.

“İSTANBUL’A TÜRK YEMEKLERİNİ ÇALIŞARAK GELDİM” Rudolf Van Nunen’e, “Peki madem artık Türkiye’desiniz. O lezzetleri tadarken kafanızda “Ben bu mutfakla çok güzel işler yaparım diye düşündünüz mü?” diye soruyorum. Türkiye’ye gelmeden önce internetten Türk mutfağıyla ilgili detaylı bir araştırma yaptığını söyleyen Nunen, “Özellikle ziraatinizi araştırdım. Merak ettiğim, ülkenizde taze nelerin olduğuydu. Araştırmalarımda öncelikle organik tarımın yapıldığı ve yapılabileceği fazla alan olduğunu gördüm. Üç tarafınız denizlerle çevrili olduğu için deniz mahsulleri ve balığın zengin olduğunu düşündüm. Dört bir tarafta özellikle güneyin sıcak olduğunu kestirdim. İklim olarak da birçok şeyin taze ve yerinden alınıp kullanabileceğini düşündüm” diyor. Profesyonel şef Nunen, Türkiye’ye gelmeden belli ki dersine çok iyi çalışmış… Tabii bütün bunlar işin teori kısmı. “Ya uygulama kısmında Türk mutfağı o anlatılanlardan, araştırılanlardan farklı mı sizce” diye keyifli sohbetimize


restaurant şef’in gözünden 70 hotel & hi-tech

devam ediyorum. Hollanda’da bir otelde çalışırken, Türk ve Faslı dört bulaşıkçıyla çalıştığını söyleyen Nunen, bu sayede Türk yemeklerini hem pişirme hem de tatma fırsatını yakaladığını belirterek, “Biraz oradan fikrim vardı. Tabii ki o bilgiler yüzeyseldi. Türkiye’ye geldikten sonra biraz daha detayına inerek daha iyi öğrendim. Özellikle zeytinyağlılarınızın çok geniş olduğunu ve insanlarınızın bunu çok sevdiğini fark ettim. Yıllar geçtikçe o günle bugün arasında besin değerlerini de koruyan sağlıklı mutfağın daha da ilerleme kaydettiğini gözlemliyorum” diyor.

“KALBİM HEP İSTANBUL’DAYDI” Nunen’in İstanbul’daki mutfak yolculuğu 1994’ten itibaren aralıksız tam 6.5 yıl boyunca Swiss Hotel ile devam ediyor. Ardından Boğaz’ın o zamanki popüler gece kulüplerinden Laila’nın mutfağını açan Nunen, 2004 yılı Atina Olimpiyatları’na gidene kadar Boğaz’da çalıştığını belirterek, 2007 yılında Çırağan Palace Kempinski’ye Executive Chef olarak atandığını söylüyor. Kempinski’nin Macaristan ayağından sonra ülkesi Hollanda’ya enstitü açmak üzere davet edildiğini anlatan Nunen, “Ama hep kalbim İstanbul’daydı ve 4.5 yıl önce yine buraya, The Marmara zinciri otellerinde mutfak koordinatörlüğü yapmak üzere döndüm” diyor. Sonrası malum, mutfak dünyasının deneyimli şefi Rudolf Karaköy’de kendi hikayesini anlatmaya başlıyor…

“BU KAPIYA ADIMI TECRÜBELERİMLE KOYDUM” 51 yıllık bilgi ve tecrübeyle dokunmuş bir mekan, Rudolf Karaköy. “Yıllarca çok farklı yerlerde çalıştım, birçok kültürün yemeğini öğrendim” diyen Nunen, “Bu kapıya ismimi bütün bildiklerimi, öğrendiklerimi harmanlayarak koydum” diyor. Restoranda kendi dokunuşlarıyla Türk yemekleri de yapıyor, üzerine Akdeniz esintilerini de katıyor. Mevsim neyi gerektiriyorsa, onu menüye kattığını söyleyen Nunen, balık mevsimiyse Ege’nin taze balıklarını, söz konusu biber salçasıysa Antep’i, ette Trakya’yı tercih ettiğini söylüyor. Anladığım o ki, Nunen, yerel ürünler konusunda olabildiğince hassas bir şef. Öyle ki, hem ürün tedarikçilerini destekliyor hem de menüye dahil ettiği bölge bilgilendirmesiyle ürünün ait olduğu yöreyi onurlandırmayı ürüne bir borç biliyor. Onun etik mutfak literatüründe ürüne saygı duymak ve onurlandırmak mutfaktaki profesyonelliğinin bir göstergesi.

“BAZEN ONLAR BENİ BULUYOR, BAZEN DE BEN ONLARI” Rudolf Karaköy’ün deneyimli şefi ve kurucusu Nunen, bunun 21 yılını Türkiye’ye adamış bir şef olarak ülkenin yerel ürünleri ve bölgeleri konusunda son derece hassas ve istekli. Türkiye’de nerede enteresan ve doğal bir ürün varsa onun peşine düştüğünü söyleyen Nunen, “Mutfağımızda öncelikli olarak yerli ve organik ürünlere yer veriyoruz. Boş zamanlarımda yolculuğa çıkıyorum. Daha enteresan doğal farklı ürünlerin peşine düşüyorum. Boş vakitlerimde sürekli araştırıyorum” diyor. Gastronomi ve iş dünyasından iyi bir çevreye sahip olduğunu anlatan Nunen, çevresindeki insanların da yeri geldiğinde kendisini yönlendirdiğini dile getirerek, “Bazıları beni buluyorlar. Fethiye’den bir teyze keçi peyniri üretiyorum diyor, davet ediyor, onları tatmaya gidiyorum. Bazen onlar beni buluyor, bazen ben onları” diyor.

“BİR ŞEF ÜRETİCİDİR, ARTİSTTİR, SANATÇIDIR” Çekimlerimiz esnasında Nunen’in hazırladığı sunumlardan etkilenmedim desem yalan olur. “Bir şef aslında üreticidir, artisttir, sanatçıdır” diyen usta şefin sunumda tasarım ve estetiği yorumlayış tarzı da oldukça etkileyici… Vakit buldukça müzeleri gezdiğini, sanat eserleri ve kitaplarla yakından ilgilendiğini söyleyen Nunen, bir tabağa sanatçı gözüyle bakabildiğini söyleyerek, ünlü ressam Van Gogh üzerinde boyalı paletleri olan bir tatlı tabak sunumundan bahsediyor. Şefin ilham kaynağı yeri geliyor olağanüstü bir tablo yeri geliyor moda dergisi sayfalarına ait bir çanta olabiliyor. Uzun lafın kısası, Rudolf Van Nunen için şef olmak, sadece yemek


yapmak ve onu garnitürle süslemek gibi klasik yaklaşımları aşıyor. Onun için tabağın ötesine geçerek, neyi resmettiğini keşfetmek önemli bir nokta. Nunen, “Asla kopya yapmam” diye de ekliyor.

YEMEĞE SAYGILI Mutfaktaki Rudolf Van Nunen’i anlatmasını istediğimde ifadesi ve üslubuyla yemeğe son derece saygılı bir şef olduğunu anlıyorum. Bir kadeh şaraba da saygısı aynı, tavanın içindeki iki adet pirince de… “Fırlatıp atmam, sen bunu ne biçim yapmışsın diye dökmem. Ama tabii biraz yükselirim. Tekrar tekrar pişirtirim. Ta ki en iyiyi bulana kadar” sözleriyle kendini anlatan Nunen, kırmaz ama sert bir çalışma stiline sahip bir şef. Mutfakta disiplini her şeyden çok önemsediğini anlatan Nunen, bunda disiplinli bir evde doğup büyümenin büyük etkisi olduğunu söylüyor. Yemeğin kalitesi, hijyene uygunluğu ve sürekliliği de olmazsa olmazları. “İnsanların gözü vardır ve gözleriyle konuşurlar. Ve insanlar hafızalarında ilk course ve son yediklerini tutarlar. Bir şef, misafirden ‘vauvvv’ efektini yakalamışsa onu devam ettirmek zorunda” diyen Nunen,

mutfakta süreklilik ve lezzetin en fazla odaklandığı iki nokta olduğunu yineliyor. “Bıçağı oraya koyduysam orada olmalıdır, sebzeyi ne şekilde kesiyorsanız yine aynı şekilde devam etmelidir. Kenarı birgün kalın birgün ince olamaz” diyecek kadar da kesin ve net! Nunen, sadece lezzet takipçisi değil, aynı zamanda usta bir tabak ve misafir takipçisi de. Hazırladığı bütün tabakların mutfaktan çıkışını da görmek istediğini söyleyen Nunen, çıktığı misafir turlarında masa masa gezdiğini, insanları özellikle yemekler ve tecrübeleri hakkında yorum almak için teşvik ettiğini sözlerine ekliyor.

“BU SEKTÖRDE ÖĞRENMEK BİTMEZ” Nunen’e ilk yaptığı ya da belleğinde izler bırakan yemeği soruyorum. Biraz düşündükten sonra 1974 yılında pişirdiği tavuk ciğerini anımsayan Nunen, baharatlarla pişirdiği bu yemeğin kendisini en çok etkileyen lezzetlerden biri olduğunu söylüyor. İlki buydu, kendince olmuş ya da olmamıştı. Peki şimdi, 51 yılın ardından hala kendini mutfağında tenkit ediyor muydu, deneyimli şef Nunen şöyle yanıtlıyor: “Bizim sektörümüzde öğrenmek bitmez ve her daim öğrenmeye devam edersiniz. Mesela bayramda iki günlüğüne Adana’ya gittim, orada yaptığım gezi sırasında da birçok şey öğrendim.” Mevzu Adana’daki geziden açılınca merakımı celbeden başka bir soruyu da kendisine yöneltiyorum, “Eğer bir Türk şef olsaydınız menşeiniz neresi olurdu?” Bu sorum karşısında biraz bocalıyor, Nunen ve kısa bir toparlanmadan sonra “Bir şef olarak Türkiye’nin oralı olmak isteyebileceğim birçok bölgesi var” diyerek, ilk olarak Güneydoğu’dan kapı açıyor; Antep ve Hatay’ı örnek göstererek. Sonra Çanakkale, Ayvalık, İç Anadolu ve Adana’yı çok sevdiğini söylüyor. Tabii Adana’dan bahsederken gözlerinin içinin ayrı parladığı gözümden kaçmayarak…

EN ÇOK KENDİ TERASINDA YEMEK YEMEYİ SEVİYOR Son olarak Nunen’e İstanbul’da en çok nerede yemek yemeyi sevdiğini ve hangi yemekten zevk aldığını soruyorum. En çok Cihangir’deki evinin terasında yemek yemeyi sevdiğini söyleyen Nunen’in diğer tercihleri arasında Mikla Restaurant, Şans Restaurant ve Zübeyir Kebap gibi arkadaş mekanları var.


restaurant etkinlik 72 hotel & hi-tech

İstanbul Coffee Fest

Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

yine kahveye doyurdu Bu yıl 25 bin 500 kişinin ziyaretiyle ikincisini gerçekleştiren İstanbul Coffee Festival, kelimenin tam anlamıyla Haydarpaşa Garı’nın tarihi atmosferinde kahveye doyurdu.

H

aydarpaşa Garı’nda ikincisi düzenlenen İstanbul Coffee Festival, 4 gün boyunca 25 bin 500 kişinin ziyaretiyle dünyanın en çok ziyaret edilen festivali oldu. Ayrıca Dünya Kahve Şampiyonası’nda ülkemizi temsil edecek isimler de dört gün süren yarışma sonucunda belirlendi. dsm Group tarafından, Türkiye’nin lider markası Paşabahçe’nin ana sponsorluğunda hayata geçen İstanbul Coffee Festival, 22-25 Ekim tarihleri arasında Haydarpaşa Garı’nda ulusal ve uluslararası 3. dalga kahve akımı temsilcilerini bir araya getirdi. 160 kahve firmasının ve kahve bileşeninin aynı çatı altında buluştuğu festivali 25 bin 500 kişi ziyaret etti. Biletlerin satışa çıkar çıkmaz tükendiği İstanbul Coffee Festival’i, her gün öğleden önce ve öğleden sonra olmak üzere biletli olarak günde 6 bin kişi ziyaret etti.

SESLİ: “25 BİN 500 KAHVE SEVER BİZİMLEYDİ” İstanbul Coffee Festival’inin açılış gününde kısa bir konuşma yapan Festival Kurucusu ve Direktörü Alper Sesli, kahveyi onurlandırıp daha da yukarı taşımak için hayata geçirdiklerini belirterek şunları söyledi: “Dünya üzerinde 100 milyon kişi, kahve endüstrisi sayesinde yaşamını devam ettiriyor. Petrolden sonra borsada en yüksek işlem kolu kahve ve tüm yerkürede ise sudan sonra en fazla tüketilen içecek. Buradan herkese teşekkür ediyoruz.” Bu yıl festivalin dünyanın en fazla ziyaretçi sayısına ulaşan kahve festivali olduğunu kaydeden Sesli, “25 bin 500 kahve sever bizimleydi. Önümüzdeki yıl bu rakamın daha da artacağına güvenimiz tam” diyerek sözlerini tamamladı.

BİR FESTİVAL BÖYLE GEÇTİ İstanbul Coffee Festival’de dört gün boyunca; yaklaşık 1,5 ton kahve çekirdeği öğütüldü, 4 ton şişe su, 2 ton arıtılmış su ile 2 ton süt kullanıldı. Misafirlerin kahve ve çikolataya doyduğu festivalde 50 binin üzerinde çikolata tüketildi. Seminer ve workshop’larda 5 bin kişi kahve üzerine eğitimler aldı. Türk kahvesi, mırra ve dibek kahvesi gibi yerli kahvelerin de unutulmadığı festivalde, 18 bin fincan yerli kahve tüketildi. Tüm kahve severler ayrıca 50 bin bardak kahve tadımı yaptılar.

ŞEHRİN MÜZİKLERİ VE SANATIYLA İLGİ ÇEKTİ Tarihi Haydarpaşa Garı’nın üç peronu üzerinde; kompartımanlarla birlikte


vagonların da kullanıldığı festivalde ulusal ve uluslararası kahve markalarının yanı sıra, şehrin müzik ve eğlence hayatına yön veren Babylon, notaların enerjisini saat başı değişen canlı performanslarla misafirlere sundu. Kahveden aldıkları ilhamla, resimler çizen Septette on Live Sheets Painting sanatçıları, ürettikleri dev boyutlu yapıtlarla sergi açtı. Ziyaretçilerin de eşlik ettikleri çizimlerde, misafirler hem modellik yapıp hem de şövalenin başına geçtiler. Kahvenin tarihçesi, üretimi, kültürünün anlatıldığı


restaurant etkinlik 74 hotel & hi-tech

FESTIVALİN YILDIZI KAHVE ÇEKİRDEĞİNDEN OTOMOBİL Tüm kahve tutkunlarını Haydarpaşa Garı’nda buluşturan İstanbul Coffee Festival’in bu yıl ki yıldızı kahve çekirdeğiyle kaplanan otomobil oldu. Ziyaretçilerin büyük ilgisini çeken bu özel uygulama için 160 bin adet kahve çekirdeği kullanıldı. İstanbul Coffee Festival’in ana sponsoru.

belgesel ve filmlerin gösterildiği ‘video kompartımanı; kahve sohbetlerinin yapıldığı sohbet kompartımanı festivalin öne çıkan renklerinden sadece birkaçıydı. Dört gün boyunca kaçırılmayacak bir deneyim sunan, Türkiye’den ve dünyadan nitelikli kahve dükkanları, özel kahve ve imza yiyecek- içecek markaları ile kahve makinesi üreticilerini buluşturan İstanbul Coffee Festival; ayrıca profesyonel baristalardan gösteri ve sunumlarla renklendi. Tadım ve ikramların yanı sıra; cupping, tasting, demleme metotları, atölyelerde interaktif workshoplar, eğitimler, oturumlar, söyleşiler, filmler, konserler, sergiler ve daha birçok ilgi çekici etkinlik gerçekleşti. Festivali yediden yetmişe herkesin keyifle vakit geçirdiği şenlik haline getirdi.

KAHVENİN ŞAMPİYONLARI SEÇİLDİ Kahve konusunda dünya genelinde düzenlenen, tek resmi organizasyon olan World Coffee Events’in Türkiye seçmeleri SCAE Türkiye tarafından İstanbul Coffee Festival bünyesinde Haydarpaşa Garı’nın tarihi atmosferinde gerçekleşti. Festivalde hem Türkiye Kahve Şampiyonası düzenlendi hem de kahve dünyasının seçkin firmaları bir araya gelerek, katılımcılara yükselen trendli nitelikli kahve deneyimini yaşattı. Beş farklı kategoride yapılan seçmelerde dünya şampiyonalarında ülkemizi temsil edecek isimler; Brewers-


FESTİVALİN BU YILKİ ANA SPONSORU YİNE PAŞABAHÇE’YDİ Türkiye’nin lider markası Paşabahçe, bu yıl da ana sponsoru olduğu İstanbul Coffee Festival’de kahve severlerle buluşuyor. Ürün gamında 60’ın üzerinde cam kahve bardağı çeşidi yer alan Paşabahçe’nin Pazarlama Grup Müdürü Ülkü Berna, festivalde dört yeni kahve bardağını daha ziyaretçilerin beğenisine sunduklarını belirterek, “Ülkemizde kahve konusundaki merak dünyaya paralel olarak artıyor. Türkiye’de yılda 20 milyon adetten fazla kahve bardağı satıyoruz” diye konuştu.

Demleme Yarışması Şampiyonu Ege Akyüz; Barista Yarışması Şampiyonu Nisan Ağca; Latte Art Yarışması Şampiyonu Özkan Yetik; İbrik Cezve Yarışması Şampiyonu Hazal Ateşoğlu ve Roasting Kavurma Şampiyonu Özgün Sarısoy oldu.

NESCAFE DOLCE GUSTO’DAN KAHVESEVERLERE ARTİSTİK JEST Nestlé tarafından geliştirilen kahve sistemleri markası Nescafé Dolce Gusto, İstanbul Coffee Festival dolayısıyla kahveseverlere güzel bir sürpriz hazırladı. Pratik kullanımıyla kahve tutkunlarına farklı lezzetteki kavrulmuş ve çekilmiş kahve çeşitlerini evlerinde hazırlama olanağı sunan Nescafé Dolce Gusto, İstanbul Coffee Festival’de 23 – 25 Ekim tarihleri arasında dünyaca ünlü Amerikalı “Latte Artisti” Michael Breach’i ağırlıyor.


restaurant etkinlik 76 hotel & hi-tech

Pürovel’de tazelendik! 2 7 Ekim Salı sabahındaki tüm telaşımız, sonbahara yenilenerek, daha enerjik ve zinde başlamak içindi… Swissôtel The Bosphorus’un, İstanbul’un Alpler’den ilham alan markası Pürovel Spa & Sport’ta önce Vita Parkur’da yaptığımız tempolu yürüyüşle nefesler açıldı… Pool Biking ile havuzun içinde bacaklar çalıştırıldı. Ardından profesyonel eğitmenler eşliğindeki özel programımız Yoga ile devam etti. Bu defa hedefimizde vücudumuzu rahatlatmak ve gevşetmek vardı… Günün keyifli ve lezzetli bölümlerinden biri de, fitness aktiviteleri sonrasında Pürovel’in nefis tatlarından oluşan Vitality öğle yemeğimiz oldu. Tamamen sağlıklı ve doğal lezzetlerden oluşan menü hem lezzete hem de sağlığa dokunur nitelikteydi. O kadar ki, tabak tabak yemeği korkmadan ve gönül rahatlığıyla yiyebildik. Bu da onların sırrı olsa gerek…

ŞEHRİN ORTASINDA ‘BEŞ YILDIZLI AÇIK PARKUR’

“En keyifli kışlar Pürovel ile başlar” dedik, Swissôtel The Bosphorus’un spora ve sağlıklı yaşama davetiyle soluğu Pürovel Spa & Sport’ta aldık.

Bu esnada bir araya geldiğimiz Pürovel Spa & Sport Halkla İlişkiler Direktörü Bülent Özdemir, spa merkezi ve fitness aktivitelerine dair kısa bir sunumla bizleri bilgilendirdi. Pürovel için en önemli bölümün açık alanlar olduğunu söyleyen Özdemir, buna gerekçe olarak İstanbul’un merkezinde bu nitelikte bir koşu parkurunun olmamasını gösteriyor. 17 adet “Vita Parkur” isimli egzersiz bölümlerini kapsayan bu alanda, fitness adına içeride ne yapıyorsanız dışarıda da aynısını yapabiliyorsunuz. Yaklaşık 570 metre genişliğinde açık alana yayılan parkur


sayesinde 800 ila 900 kalori arasında bir kayıp da bu işin ödülü olsa gerek. “Sonuç, yaptığınız tekrara bağlı olarak da değişebiliyor. 600 ÜYESİ VAR Pürovel, İstanbul’da alışık olduğumuz spor merkezlerinden çok farklı bir auraya sahip Pürovel Spa & Sport Halkla İlişkiler Direktörü bir merkez. Bülent Özdemir “Şehirdeki bütün spor merkezleri bir bina ya da alışveriş merkezinin içinde konumlanırken biz üyelerimize açık alan imkanı sunuyoruz” diyen Özdemir, 600 üyeli Pürovel’in spor aktiviteleri dışında açık ve kapalı yüzme havuzları, tenis kortları, masaj odaları dışında bir önemli özelliğinin de özel organizasyonlar için tasarlanan geleneksel Gelin Hamamı olduğunu söylüyor.

“BİZ SADECE BİR OTEL FITNESS’I DEĞİLİZ” Dedim ya, Pürovel bildiklerimizden, alışkın olduklarımızdan apayrı bir fitness ve spa merkezi. Burada sadece spor aktivitelerine katılmakla kalmıyor, aynı zamanda yeni yıl ve yaza merhaba partileri gibi renkli organizasyonlarla da keyifli anlar yaşayama olanağına sahipsiniz. Pürovel’in aynı zamanda iyi bir fitness kulübü olduğunun altını çizen Bülent Özdemir, “Biz sadece bir otel fitness’ı değiliz. Bu konuda iddialıyız. Yine yıl içinde trekking, kayak organizasyonları düzenliyoruz” diyor. Pürovel’in bu

aktivitelerini sosyal medya hesaplarından da takip etmek mümkün.

BURADA GENÇLER DE DÜŞÜNÜLMÜŞ Pürovel’in farklılıkları saymakla bitmiyor. Burada yetişkinler kadar gençler de düşünülmüş. Pürovel’de 13 - 16 yaş arasındaki gençler “Swissôtel Vitality Youth Academy” isimli özel bir programla hem geliştiriliyor hem de yaşam standartları yükseltiliyor. Klasik spor aktivitelerinin ötesine geçmek isteyenler için Pürovel’de kayıtlar Mayıs sonuna kadar devam ediyor…

ARALIKTA FITNESS KAMPI AÇILIYOR Pürovel’in bir süprizi de, Fitness Kampı. Aralık ayında açılışı yapılacak olan kampta beş günlük program boyunca otelde konaklamak gerekiyor. Sabah kahvaltısından uyuyana kadar katılımcıların takip altında tutulacağını söyleyen Özdemir, “Program, günde üç seans spor, masaj ve beslenmeleri kapsıyor” diyor. Swissôtel’in sportif aktiviteleri ön planda tutan bir otel yapısına sahip olduğunu anlatan Özdemir, “Bu programımızın da sağlıklı yaşamın önemini kavratmak anlamında önemli bir aktivite olduğunu düşünüyoruz. Katılımcı üyemiz açısından haftada vereceği 2 ya da 5 kilo da bonusu olacaktır” diyor.


restaurant etkinlik 78 hotel & hi-tech

Grohe “tasarrufu” yeme-içme sektörüne taşıdı Üstün teknolojilerini sürdürülebilir sistemler tasarlamak için kullanan Grohe Türkiye, yüksek tasarruf anlayışını evlerden sonra yeme-içme sektörüne de taşıdı.

A

ktif çevre bilincini hem banyoda hem mutfakta yararlanabilecek bir konfora dönüştüren Grohe, yüksek tasarruf anlayışını evlerden sonra yeme-içme sektörüne de taşıdı. Bu kapsamda Soul Group restoranları ve Mutfak Sanatları Akademisi ile işbirliğine giden Grohe Türkiye, 6 Ekim 2015 tarihinde Live!Center İstanbul’da gerçekleştirdiği etkinlik ile yiyecek-içecek sektörünün su tasarrufu ve verimlilik konusundaki çalışmalarını basına yönelik bir toplantıyla duyurdu. Grohe Türkiye ve Doğu Akdeniz Bölgesi Pazarlama Müdürü Tipi Ergün, Soul Grup Yönetim Kurulu Başkanı, Turizm Restoran Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği Başkan Yardımcısı Aslı Pasinli ve Mutfak Sanatları Akademisi Genel Müdürü Sitare Baras’ın katılımıyla gerçekleşen etkinlikte ayrıca Sağlıklı Yaşam Danışmanı ve Çiğ Beslenme Şefi Elçin Oflaz, çiğ beslenme konusundaki deneyimlerini ve tariflerini davetlilerle paylaştı.

ERGÜN: “FARKINDALIK, ÇARPAN ETKİSİYLE DAHA DA BÜYÜYECEK” Etkinlikte konuşan Grohe Türkiye ve Doğu Akdeniz Bölgesi Pazarlama Müdürü Tipi Ergün, su gibi değerli bir doğal kaynağın geleceğini güvence altına almak için verdikleri WaterCare sözüne dikkat çekerek, şunları söyledi: “Geliştirdiğimiz ürünlerle, konfordan taviz vermeden suyun

ve enerjinin tasarruflu bir şekilde kullanılmasına öncülük ediyoruz. Soul Group restoranları ve Mutfak Sanatları Akademisi’ne su tasarrufu sağlayan ürünler temin ederek evlerde sağladığımız tasarrufu yeme-içme sektörüne taşıdık. Bu sayede Soul Group ve MSA ile birlikte kaynakların verimli kullanımına yönelik farkındalık ortaya koyduğumuza inanıyorum. Bu farkındalık çarpan etkisiyle daha da büyüyerek, güçlenecek.” Grohe, Soul Group ve Mutfak Sanatları Akademisi ile yaptığımız işbirliği kapsamında, musluk suyunu, bakteri ve suyun tadını bozan tüm maddelerden arındırarak, temiz içme suyuna dönüştüren GroheBlue ve birçok su tasarruflu ürün temin etti.

PASİNLİ: “RESTORANLARIMIZDAKİ TASARRUF YILDA YAKLAŞIK 30 BİN ŞİŞE” Soul Group Yönetim Kurulu Başkanı, Turizm Restoran Yatırımcıları ve İşletmecileri Derneği Başkan Yardımcısı ve aynı zamanda “Yeşil Nesil Restoran Hareketi’nin de öncüsü Aslı Pasinli konuşmasında Grohe’nin teknolojisi ve ürünleri ile Türkiye’nin ilk Yeşil Nesil Restoranı La Mancha’nın destekçisi olduğu için teşekkürlerini iletti. Pasinli, Soul Group restoranlarında GroheBlue kullanılmaya başlanmasıyla elde edilen tasarrufu şöyle özetledi: “Ayda ortalama 8 bin kişinin ziyaret ettiği Soul Group


restoranlarımızda atık şişe tasarrufumuz yılda yaklaşık 30 bin şişe. 1 litre şişe su üretimi için, 7 litre su harcandığı ve su şişelerinin taşınmasında kullanılan araçların yarattığı karbon salınımı göz önüne alındığında sağlanacak su tasarrufu ile plastik atıkların önüne geçmek, doğal kaynakları korumak ve enerji tasarrufu sağlamak için geliştirilen GroheBlue teknolojisinin değeri de ortaya çıkıyor.”

BARAS: “SU TASARRUFUYLA İLGİLİ FARKINDALIK OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYORUZ” Mutfak Sanatları Akademisi Genel Müdürü Sitare Baras ise en önemli kaynaklardan olan suyu, GROHE ürünleri sayesinde çok daha efektif kullandıklarını belirterek şunları söyledi: “Mutfaklarımızda Grohe’nin fotoselli bataryalarını, perlatörlerini ve GroheBlue’yu kullanmaya başlamamızla 4

kişilik bir ailenin altı ayda harcadığı su miktarı kadar aylık su tasarrufu sağlamış olduk. Bu proje ile hem MSA’dan mezun olup ile her yıl sektöre giren 700’den fazla profesyonel şef adayına hem de su tasarrufunu evine de taşıması için yılda 8 binin üzerinde MSA workshop katılımcısına su tasarrufu konusunda bilgi sağlamaya ve su tasarrufu ile ilgili farkındalık oluşturmaya çalışıyoruz.”


Fotoğraflar: Hakkı Günerkan

restaurant gastro özel çekim 80 hotel & hi-tech

Şef Murat Karaman ile ‘tatlı düşler’

“19 yıldır bu işi yapıyorum. Mesleğe olan aşkım, tutkum, saygım her geçen gün artarak devam ediyor...”

B

oğaz’da yemek yemenin tadı bir başka, marinaya karşı tatlı keyfi yapmanın ise bambaşka! Hele bir de bu tatlı yolculuk, geçmiş ile bugünü ihtişamlı mazisinde ve olağanüstü mimarisinde saklayan bir ambiyans ile size altın tepside sunulursa, “hüneri hem tadında hem adındadır” demekten başka söz kalır mı? Tıpkı Tarabya’nın en güzel köşesine konumlanmış The Grand Tarabya Oteli ve onun marinayla göz göze bakışan R.E.A.D. Cafe & Bakery’sinin lezzete ve manzaraya yüzde 100 doyumlu atmosferi ve nefis tatları gibi… Ben gördüm, orada bir ustanın, sanatçı edasıyla en güçlü ve en özel duygularını aktardığı aşk ve saygıya adanmış tutkuları var… Rengi, kokusu, dokusu, tonu, tadı, sıcaklığı ve duygusuyla hayat bulmuş tatları var.


Bu ay ki lezzet durağımızda The Grand Tarabya, mutfağında ise pasta dünyasının genç ve deneyimli isimlerinden Murat Karaman var. Aslen Sivaslı olan Karaman, tatlının rengarenk ve neşeli dünyasına ilk kez babasının pastanesinde giriyor. Usta şefin mesleğe olan aşkı çocuk yaşlarda başlıyor ki, bundan 19 yıl öncesinde mermer tezgahın üzerinde kendini pastasını sıvadığı günleri tıpkı ömrünü adadığı mutlu pastaları gibi neşe ve heyecanla anımsıyor. Yetenekli şef, hayatındaki belki de en tatlı yolculuğunu ilk günkü hevesi ve heyecanıyla şöyle anlatıyor: “19 yıldır bu işi yapıyorum, birçok 5 yıldızlı otelde çalıştım. Mesleğe olan merakım beni heyecanlandırıyordu, bu heyecan beni öğrenmeye daha da çok teşvik etti. Kişisel gelişimimi artırma amaçlı gönüllü olarak meslek liselerinde daha sonralarda da meslek yüksekokullarında ve üniversitelerde dersler verdim. Şu anda benim için manevi bir değeri olan The Grand Tarabya’da çalışmaktayım.”

HAYALLERİNİN GERÇEKLEŞTİĞİ TEK YER The Grand Tarabya’da 1 senedir Pastry Sous Chef olarak görev yapan Murat Karaman’ın anlattıklarına göre mutfak, hayallerinin gerçekleştiği tek yer. Hal böyle olunca, lezzette zirve yapmak da kaçınılmaz oluyor tabii. Onun lezzet sırrı, mesleğe olan aşkı, saygısı ve araştırmacı kişiliği… “Mutfağa girip yeni bir lezzet ve yeni bir ürün ortaya koyduğumdaki heyecanı tarif edemem. Mutfakta olmak benim için her zaman bir tutku olmuştur. Mesleğin içerisinde olduğum bu kadar sene boyunca bu tutkum her geçen gün artarak devam etti. Burası çok büyülü bir yer” diyen tatlı ustası, “İnsanların önlerine gelen tabakta tadına bakacakları en ufak bir ürünü çıkartırken bile her detayın lezzet içermesi ve tadan kişinin yüzünün gülmesi benim için çok önemli” diye de ekliyor.

ÜRÜNE SAYGILI VE ÖZENLİ Mutfakta olmak büyük bir aşk, onu anladım da, peki işin ana kuralı ne? Profesyonel pasta şefi Karaman anlatmaya devam ediyor: “Bu işin altın kuralı, eline aldığınız her malzemeye özen göstermek. Her gün aynı ürünü çıkartsanız bile, o ürünü tadacak kişi değiştiği için her gün başka heyecanlar yaşıyorsunuz” diyen Karaman, ürün sunumunun kişide yaratacağı hayranlığa ve kişilerde uyandıracağı yeme isteğine özellikle dikkat çekmek istiyor. Öyle tabii, tadım yapan kişi ilk lokmadan sonra ikincisi için de heyecanlanıyorsa o tabak tamam olmalı…


restaurant gastro özel çekim 82 hotel & hi-tech

“TABAK HAZIRLAMAK, BOŞ BİR TUVALE RESİM YAPMAK GİBİ BİR ŞEY” Yetenek var, istek var, aşk var, en iyisinden ona hayat verecek kalitede ürünler var. Ya sunumu? Söz konusu tatlı olunca sanki insanın beklentileri biraz daha mı artıyor ne? Hani nasılsa tatlı, bir şekilde lezzette yolunu bulmuştur diye düşünüyorsunuz ama sunumu da sizi şöyle bir sarssın, ihtişamıyla kendinizden geçirsin istiyorsunuz… Öyleyse doğru yerdesiniz! Çünkü pasta ustası Murat Karaman için tabak hazırlamak, tam anlamıyla boş bir tuvale resim yapmak gibi bir şey… “Bu yüzden her tablonun olduğu gibi her tabağın da bir duygusu ve ruhu vardır. Dolayısıyla bizim mesleğimiz derinlemesine hassasiyet ve özen ister, ince işçilik gerektirir. Bir sanatçı gibi davranmak zorundasınızdır; her ürünün rengi, kokusu, dokusu, tonu, tadı, sıcaklığı ve duygusu çok önemlidir” diyerek sözlerine devam eden Karaman, her birini bir bütünün hassas parçaları olarak ele aldığını, içlerinden bir tanesinin bile eksik ya da fazla olması halinde duyguların tamamen değişebileceğini iddia ediyor. Özetle, şefin tatlı sunumunda en fazla kafa yorduğu nokta, tadın ve sunumun akılda kalması. Benim anladığım o…

“RENKLERİYLE AKILDA KALMALI” Genç ve yetenekli pasta şefinden bunu biraz daha açmasını istiyorum. Yani bir tabakta renk uyumları nasıl olmalı, tabakta kompozisyon oluştururken püf noktaları neler olmalı, heyecanla anlatmayı sürdürüyor: “Tabaktaki renk uyumu çok önemli. Aynı şekilde pastel renklerin kullanılması ve bakıldığında akılda kalıcı renklerin olması. Zıt renkler ve tatlar bazen ortaya şahane bir kombinasyon çıkartabiliyor” diyen Karaman, bir örnekle bu görüşlerini daha ayrıntılı bir şekilde şöyle açıklıyor: “Örneğin keskin bir %80 bitter çikolatalı tartın yanında sunacağınız karanfil şurubunda bekletilmiş taze frambuazın tat uyumu.” Bunların hepsi iyi de, mevzu tatlı olunca işin sağlık tarafını da düşünmeden edemiyorsunuz. Öyle ya, bunun katkı maddeleri var, gıda boyaları var… Bu noktada şefin yol haritası ne oluyor,

Karaman sorularımı bütün samimiyetiyle yanıtlamaya devam ediyor: “Kullanacağımız bir sosun renklendirilmesinde, gıda boyası yerine tamamen doğal malzemeler kullanarak istediğimiz rengi elde etmek bizim için bir sınav oluyor.”

BU KIŞ, HİÇ DE MASUM OLMAYACAK The Grand Tarabya dedik, Boğaz dedik, usta pasta şefinin hünerli ellerinden birbirinden renkli, neşeli ve lezzetli tatlar dedik. Peki bu kış Murat Karaman’ın tatlı menüsünde neler olacak, onu da paylaşmakta fayda var diyorum… “Bu kış için hazırladığımız tatlılar arasında en özeli, R.E.A.D. Cafe & Bakery’de servis edeceğimiz bir tatlı olan READ Bar. Sağlıklı müsli içeren bu tatlımızla kuru meyveleri de dahil ederek, masum bir tatlı yaptık.” Onun dışında misafirlerimize kış menümüz ile Kabak Tatlısı, Çilekli Browni, Tiramisu ve Elmalı Creambıl da servis ediyoruz.”



restaurant gastro güncel 84 hotel & hi-tech

Sirha İstanbul 3. kez sektörle buluşuyor Sirha İstanbul, bu yıl da sektörün tüm aktörlerinin beklentilerini karşılayan alt yapısı ve 3 güne yayılan ilham verici etkinlikleriyle, bu yıl da katılımcıların ilgi odağı olacak.

R

estoran, otel işletmeleri ve yiyecek içecek sektörünün Türkiye’deki büyük buluşması Sirha İstanbul, 26 - 27 -28 Kasım 2015 tarihlerinde İstanbul Kongre Merkezi’nde 3. kez tüm sektörü bir araya getirmeye hazırlanıyor. 7 Ekim Çarşamba günü Rudolf Karaköy’de basına yönelik bir toplantıyla tanıtımı yapılan Sirha İstanbul’da Sirha Dünya Başkanı Marie Odile Fondeur, Coupe du Monde de la

Patisserie Türkiye Başkanı Aylin Yazıcıoğlu, Mutfak Dostları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Ülkü Kahraman, Yarışmalar Direktörü Florent Suplisson ve Bocuse d’Or Akademisi Türkiye Başkanı Rudolf Van Nunen toplantıda konuşmacı olarak yer aldılar. Alanında başarılı birçok markayı bir araya getirerek, hizmet sektöründen otelcilik ve restorancılığa, yiyecek içecekten teknoloji alanlarına kadar 300 marka ve 12.000’den fazla sektör profesyonelini bir araya getirmeye hazırlanan fuar, her sene ziyaretçi sayısında büyük artış göstererek bu yıl da sektörün beklentilerini karşılayacak. Diğer yandan bu büyük buluşmada gerçekleşecek olan Bocuse d’Or, Coupe du Monde de la Pâtisserie gibi uluslararası alanda oldukça prestijli yarışmalar, Sirha İstanbul’da heyecanlı dakikalar yaşatacak. Omnivore İstanbul’da dünyaca ünlü şeflerle Türk şefler, katılımcılar ile deneyimlerini ve tutkularını paylaşacak. Sirha World Cuisine Summit (Dünya Mutfak Zirvesi) ve Leaders Club ise sektördeki dünya trendleri ile ilgili konferanslar düzenleyecek. 6. Duyu Gastronomi Platformu iki farklı popup restoran ile dünyadaki inovatif restoran konseptlerini bu yıl ilk kez Sirha İstanbul kapsamında tanıtacak.

300’DEN FAZLA KATILIMCI VE MARKA Sirha İstanbul’da ithalatçılar, distribütörler ve üreticiler; yiyecek ve içecek ürünleri, profesyonel mutfak ekipmanları ve malzemeleri; pastane sektörü için ürün ve ekipmanlar; cafe, bar donanımları, profesyonel servis malzemeleri; dekorasyon, mobilya ve tekstil ürünleri; otelcilik


gereksinimleri; konuyla ilgili hizmet, teknoloji ve hijyen ürünleri gibi sektörün ihtiyacı olan envanterin tamamı yer alıyor.

KAPSAMA ALANINDA YÖRESEL LEZZETLER VAR Bütün bu ekipman ve teknolojinin yanı sıra Sirha İstanbul, Türkiye’nin yöresel lezzetlerinin ön plana çıkarılması yönünde iki yıldan beri kapsamlı bir çaba yürütmektedir. Bu çalışmaların neticesi Anadolu’nun Lezzet Envanteri adı altında misafirlerin dikkatine sunulacaktır. Yapılacak olan sergilemenin yanı sıra konuyla ilgili üretici ve uzmanların katılacakları konuşma ve tadımlar konuklarımızın ziyaretine açık olacaktır.

12.000 PROFESYONEL ZİYARETÇİ HEDEFİ Sirha İstanbul 2015, restoran, otel sahipleri ve idarecileri; satınalma müdürleri ve yiyecek içecek direktörleri; şefler ve pasta ustaları; barmenler ve baristalar; HORECA ekipmanları imalat ve ithalatçıları; stewarding ve kat hizmetleri profesyonelleri; iç mimarlar ve tasarımcılar; sivil toplum kuruluşları, konuyla ilgili basın ve nihayet aşçılık okulları gibi sektörün her yönünden gelen 12.000 profesyonel ziyaretçiyi hedefliyor.

KENDİNE GÜVENEN ŞEFLERİN ‘MUTFAK OLİMPİYATLARI’ İzleyici kitlesi ve yarattığı heyecanla ‘’Mutfak Olimpiyatları’’ olarak da bilinen, dünyanın en önemli gastronomi yarışması Bocuse d’Or’un Türkiye Milli Seçmeleri bu yıl ikinci kez 27 Kasım 2015 tarihinde Sirha İstanbul kapsamında gerçekleşecek. Bocuse d’Or Tükiye Akademi tarafından seçilen 4 aday gün boyu kıyasıya yarışarak, balık ve ördek kullanarak 5 saat 35 dakikada hünerlerini sergileyecekler. Bocuse d’Or Türkiye Seçmeleri’ne Rudolf Karaköy’ün ünlü şefi ve Bocuse d’Or Türkiye Akademi Başkanı, Rudolf Van Nunen başkanlık edecek. Bocuse d’Or Türkiye Milli Seçmeleri’nde kazanan, ulusal ve uluslararası şeflerden oluşan jürinin yapacağı puanlamaya göre belirlenecek. Yapılan puanlama sonucu birinci olan şef, Mayıs 2016’da Sirha Budapeşte kapsamında düzenlenecek olan Bocuse d’Or Avrupa Final Etabı’nda Türkiye’yi temsil etme hakkı kazanacak. Bu etabı da kazanırsa ülkemizin renklerini 2017 yılında Lyon’da gerçekleştirilecek olan dünya finaline taşıyacak. Bu yılın Bocuse d’Or Türkiye Milli Seçmeleri’nde Seasons Restaurant’tan Mutlu Şevket Yılmaz,

The St. Regis Istanbu’dan Harun Keskin, Alavya Hotel’den Murat Çakıroğlu ve The Marmara Hotel’den Erol Varlık yarışacaklar.

PASTA ŞEFLERİNİN ‘DÜNYA KUPASI’
HEYECANI Mükemmellik, cesaret ve yaratıcılığa dair tüm imzaları bir arada taşıyan, dünyanın prestijli pastacılık yarışması Coupe du Monde de la Pâtisserie bu yıl ilk kez 26 Kasım’da Sirha İstanbul kapsamında gerçekleşecek. Pastacılık sanatının tüm ışıltısını dünyaya yayan ve son derece coşkulu izleyici kitlesiyle pastacılık alanında gerçek bir referans sayılan Coupe du Monde de la Pâtisserie’nin Türkiye Milli Seçmeleri’ne yarışmanın Onursal Başkanı Gabriel Paillasson da katılacak. Yarışma başkanlığını yürüten Aylin Yazıcıoğlu da (Nicole Restaurant) kendisine eşlik edecek. Türkiye Milli Seçmeleri’ni kazanan Türk pasta şefleri, 2016 yılında İsviçre’de düzenlenecek olan Sirha Cenevre kapsamındaki Coupe Europe - Avrupa Kupası’nda Türkiye’yi temsil edecek ve akabinde, Lyon’da gerçekleşecek olan büyük finale katılma hakkını kazanacak. Bu yılın yarışmacı şefleri arasında ise; Nazenin Istanbul’dan Nazlı Öğücü, Four Seasons Istanbul at Bosphorus’tan Levent Aygün, Sheraton Adana’dan Murat Yükseker ve Four Seasons Istanbul at Bosphorus’tan Feray Aydoğdu yer alıyor.

DÜNYANIN İLK GEZİCİ MUTFAK FESTİVALİ 3. KEZ İSTANBUL’DA 26-28 Kasım tarihleri arasında ‘Dünyanın ilk Gezici Mutfak Festivali’ olan ve yeme içme sektörünün önde gelen metropollerinde, ilham verici birçok etkinliği kapsayan Omnivore World Tour, bu yıl da dünyaca ünlü şeflerle Türk şefleri İstanbul’da buluşturacak. Üç farklı bölümden oluşan Omnivore; mutfak profesyonelleri ve genç yetenekleri,


restaurant gastro güncel 86 hotel & hi-tech

“ANADOLU LEZZET ENVANTERİ” İLE DEĞERLERE SAHİP ÇIKILACAK Türkiye’nin her yerinden konunun yerli ve yabancı uzmanları tarafından seçilmiş yerel ve eşsiz ürünler içeren ‘Anadolu Lezzet Envanteri’, geçen yıl uygulanan ve en çok ilgi çeken bölümlerden bir tanesi oldu. Metro Toptancı Market ve Mutfak Dostları Derneği işbirliğiyle gerçekleşen Anadolu Lezzet Envanteri’nde, Anadolu’nun kaybolmaya yüz tutmuş, bu çok değerli ürünleri daha fazla çeşitle sunulacak. Anadolu Lezzet Envanteri’nde sergilenen ürünlerin bir kısmını tanımayan veya nasıl ulaşabileceklerini bilmeyen şef ve satınalma sorumluları sadece görmek ve tatmak değil, üreticiler ile bir araya gelerek tanışma fırsatı da yakalayacak.

2 YARATICI RESTORAN KONSEPTİ İLK KEZ TANITILACAK Özyeğin Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu tarafından, Sirha İstanbul 2015 kapsamında düzenlenecek “6. Duyu” Gastronomi Platformu’nda, Le Cordon Bleu programlarının öğrencileri oluşturulacak temalı restoranlarda yenilikçi tatlar hazırlayıp sunacaklar. 6. Duyu Gastronomi Platformu`nun düzenleneceği 150 m2’ye kurulacak stant alanında iki farklı pop-up restoranın ilki Le Cordon Bleu Yönetici Şefi Eric Germanangues yönetiminde Peru mutfağından yemeklerin servis edileceği “Sanat ve İnovasyon” temalı olacak. Bu restoranda aynı zamanda Le Cordon Bleu eğitmen Şefi Ammar Khliel’in çikolata ve şeker heykelleri sergilenecek. “Seyahat” temalı ikinci restoranda da Le Cordon Bleu eğitmen Şefi Arnaud De Clercq yönetiminde Fransa’nın farklı bölgelerinden çeşitli yemekler servis edilecek.

dünyaca ünlü şeflerle buluşturan Master Classes, unutamayacağınız lezzetleri tadarak, dünyaca ünlü şefler ile birlikte parti ortamında eğleneceğiniz The Omnivorious Party ve bol sürprizli, farklı bir deneyim sözü veren Omnivore Pop Up Dinner’la İstanbullu yemekseverlerle buluşacak.

DÜNYA MUTFAĞI ZİRVESİ VE LEADERS CLUB’DA SİRHA’DA World Cuisine Summit (Dünya Mutfağı Zirvesi) ve Leaders Club, Sirha İstanbul’da tecrübelerini ve ‘networking’ uzmanlıklarını, uzman konuşmacıların sektörde bölgesel ve uluslararası eğilimleri tartışacağı zengin bir program ile birleştiriyor. World Cuisine Summit (Dünya Mutfağı Zirvesi), Fransız fütürolog (gelecek bilimi) Frédéric Loeb’in rehberliğinde farkındalık, yenilik ve daha iyi bir geleceğe doğru değişimi teşvik etmek amacıyla sektörün önemli aktörlerini ve kilit rol oynayan profesyonellerini bir araya getiren global bir forum. Leaders Club International ise yiyecek içecek sektörünün liderlerini ve tedarikçilerini bir araya getiren, ‘global network’ özelliği taşıyan bir platform.



restaurant gastro güncel 88 hotel & hi-tech

Türkiye’nin marka restoranları dünyaya açılıyor Gastronomi turizmi alanında Türkiye’nin en önemli kurumları TURYİD ve TÜRSAB işbirliği protokolü çerçevesinde Türkiye’nin markalaşmış restoranlarını dünyaya açacak.

T

ürkiye’nin gastronomi ve turizm alanındaki potansiyelini ortaya koymayı hedefleyen TÜRSAB ve TURYİD, işbirliği protokolü çerçevesinde Gastronomi Turizmi başlatıyor. İşbirliği protokolünün detayları 20 Ekim Salı günü Banyan Restaurant’ta gerçekleşen basın toplantısıyla açıklandı. TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, TURYİD Başkanı Kaya Demirer, TURYİD Başkan Yardımcıları Aslı Pasinli, Dr. Faik Öztunç, Gamze Cizreli ve Gastronomi Turizmi Komitesi Başkanı Gürkan Boztepe’nin katılımıyla gerçekleşen toplantıda işbirliğinin turizm ve gastronomi sektörüne getireceği faydalar ele alınarak, kısa ve uzun vadeli hedefleri hakkında bilgiler paylaşıldı.

“Dünyada 1 milyara yakın turizm amaçlı seyahat eden bir kitle var. Bu gezilerde yeme içme olmazsa olmaz bir neden olarak görülüyor” dedi. Deniz kum güneşin artık tek neden olmadığını ifade eden Demirer, “Bu amaçla gelen turistin ülkeye ne kattığını tartışabiliriz. Buna karşın gustosu yüksek, harcaması yüksek bir turistin ne kattığı da ortadadır” dedi. Gastronomi turizmini sosyo kültürel anlamda önemsediklerini kaydeden Demirer, “İstanbul’u New York, Londra ve Paris gibi bir gastronomi merkezi yapmak istiyoruz” dedi.

DEMİRER: “İSTANBUL’U GASTRONOMİ MERKEZİ YAPMAK İSTİYORUZ”

“TÜRKİYE’NİN LEZZET HARİTASINI ÇIKARACAĞIZ”

TURYİD’in kurulduğu günden bu yana gastronomi ve turizmi birleştirerek daha iyi noktalara taşımayı hedeflediğini söyleyen TURYİD Başkanı Kaya Demirer, TÜRSAB işbirliğiyle turizm politikalarını gastronomiyle birleştirmeyi amaçladıklarını belirterek,

“Ege’yi, Güneydoğu Anadolu’yu, Antep’i, Karadeniz’i hedefliyoruz” dedi. Demirer, protokolün ilk ayağı olarak İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Türk Hava Yolları ve Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği’nin de desteğiyle Türkiye’nin Lezzet Haritası’nı Lezzet Noktaları ile birlikte hazırlayacaklarını kaydetti. Projenin bir diğer ayağında İstanbul’da bir pazar yeri kurmayı da istediklerini söyleyen Demirer, şu bilgileri sözlerine ekledi: “Pazar yeri ile kastettiğim açık alan süper market olarak düşünelim. İstanbul’un iyi bir lokasyonunda hayata geçirmeyi istiyoruz. Yerel lezzetleri kuvvetli ülkeler bunu çoktan başardılar. Biz neden yapmayalım diyoruz.”


ULUSOY: “YAMALI BOHÇA TANITIMI YAPMAK İSTEMİYORUZ”

PROTOKOL NELERİ KAPSIYOR?

“Gelen ziyaretçinin parası cebinde kalmasın, harcasın istiyoruz” diyerek sözlerine başlayan TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, Türkiye’nin lezzet duraklarının unutulduğuna vurgu yaparak, “Antep Mardin, Hatay’ın kendine özgü mutfakları var. Onları yeniden canlandırmak istiyoruz” diye konuştu. Yamalı bohça misali tanıtım yapmak istemediklerini kaydeden Ulusoy, TURYİD ile beraber çalışmaları gelen ziyaretçilerin paralarını almak, ürünü iyi sunmak, Türkiye’yi en iyi şekilde tanıtmak üzerine kurduklarını ifade etti.

PASİNLİ: “2016’DA YEMEKLE SANATI BULUŞTURACAĞIZ” TURYİD Başkan Yardımcısı ve Soul Group Kurucu Ortağı Aslı Pasinli ise yaptığı konuşmada, TÜRSAB ile birlikte 2016 yılında hayata geçirilecek ikinci projeden bahsetti. “Ben bu sanatı yerim” isimli Food Art Festivali ile ilgili bilgiler paylaşan Pasinli, şunları söyledi: “Şubatta yemekle sanatı buluşturmayı amaçlıyoruz. Amacımız, turizmde çeşitliliği arttırmak olacak tabii ki. 1 hafta boyunca yemekleri restoranlarımızda sunacağız. Uluslar arası boyuta taşımayı amaçladığımız bu festival her yıl düzenlensin istiyoruz.”

BOZTEPE: “BİR HAYALLE YOLA ÇIKTIK, BUGÜN BURADAYIZ” Gastronomi Turizmi Komitesi Başkanı Gürkan Boztepe, “Biz bir hayalle yola çıktık. Bugün buradayız” diye sözlerine başladı. Önümüzdeki dönemde 12 ay boyunca açık Türk damak tadını gösterebilecekleri bir mekan açmayı planladıklarını belirten Boztepe konuşmasında,

İşbirliği protokolü detayında ilk etapta İstanbul Lezzet Durakları Haritası ve “Ben bu Sanatı Yerim” temalı “Food Art Festival” organizasyonunda ortaklaşa hareket edecekleri belirten TURYİDTÜRSAB, Türkiye’nin değerli mutfak kültürünü dünyaya tanıtacak. Söz konusu Lezzet Durakları Haritası, İstanbul Büyükşehir Belediyesi katkıları ile THY’nin bir kısım dış hatları seferlerinde, TUROB üyesi otellerde, TÜRSAB’a bağlı müzelerde ve TURYİD üyesi restoranlarda sürekli olarak turistlere ulaştırılması hedefleniyor.

işbirliği protokolü çerçevesinde hayata geçirilecek Lezzet Haritası çalışmasının da önemine vurgu yaptı.

CİZRELİ: “BİRLİKTEN KUVVET DOĞAR” TURYİD Başkan Yardımcısı ve Big Chefs restoranlarının kurucusu Gamze Cizreli, Türkiye’nin kalitesi yüksek restoranlara sahip olmasına karşın yabancı turistlerden yeterince ilgi göremediğini belirterek, “Birlikten kuvvet doğar. TURYİD restoranları olarak elimizden geleni yapmaya hazırız” dedi. “Kalitemiz ve hizmet standartlarımızla yüzünüzü kara çıkarmayacağız” diyen Cizreli bunun taahhüdünü verdiklerini de sözlerine ayrıca ekledi.

ÖZTUNÇ: “POTANSİYELİMİZİ YETERİNCE DEĞERLENDİREMİYORUZ” TURYİD Başkan Yardımcısı ve Divan Otel Genel Müdür Yardımcısı ??? Faik Öztunç ise, Türkiye’nin ciddi bir turizm potansiyeline sahip olduğunu hatırlatarak, 50 milyon turist 50 milyar dolar geliri hedefine koyan İstanbul için turizm çeşitliliğinin önemine dikkat çekti. “Gurme turizmi ve Türk mutfağı önde geliyor. Bu potansiyele fazlasıyla sahip olduğumuz halde bunu hala yapamıyoruz” diyen Öztunç, sahip olunan bu değerlerin turizm gelirine ciddi bir katkı sağlayacağına inandıklarını ifade etti.


restaurant gastro güncel 90 hotel & hi-tech

Türkiye’nin ilk Sürdürülebilir Gıda Platformu kuruldu Sürdürülebilirlik Akademisi tarafından bu yıl ilki gerçekleştirilen Sürdürülebilir Gıda Konferansı 2015’te, sürdürülebilir gıda hedeflerini içeren Türkiye’nin ilk ‘Sürdürülebilir Gıda Bildirgesi’ paylaşılarak imzaya açıldı ve Sürdürülebilir Gıda Platformu bir sivil inisiyatif olarak kuruldu.

Y

eşil İş çatısı altında, 9 Ekim Cuma günü bu yıl ilk kez düzenlenen Sürdürülebilir Gıda Konferansı 2015, gıda sektörünün profesyonellerini sürdürülebilirlik ekseninde buluşturdu. Zirve kapsamında açıklanan Sürdürülebilir Gıda Bildirgesi ile gıdada sürdürülebilirlik için çalışmalar yapılmasını hedefleyen Sürdürülebilir Gıda Platformu bir sivil inisiyatif olarak kuruldu. Ekim ayından itibaren gıda sektörü için önemli çalışmalar gerçekleştirecek platform, belirlenen hedeflerin gerçekleştirilmesi için tüm paydaşları; kamu ve özel sektör temsilcilerini, akademisyen ve STK’ları bir araya getirecek. Ayrıca, platformun kurulmasına önderlik eden Türkiye Gıda Sanayi İşverenleri Sendikası Yönetim Kurulu Başkanı Necdet Buzbaş’ın moderatörlüğünde ‘2023’e Doğru Sürdürülebilir ve Gıda’ konulu oturuma gıda sektörünün önde gelen şirketlerinden Unilever Türkiye Gıda ve Dondurmadan Sorumlu Başkan Yard. Mustafa Seçkin, Sütaş Grup YK Üyesi Saffet Karpat, Ülker Unlu Mamuller Başkanı Şener Astan, Sunar Grup İş Geliştirmeden Sorumlu Başkan Yard. Şahin Ali Gökçelik katıldı. Gıdanın geleceğinin konuşulduğu panele, Türkiye’nin gerçekleştirmesi gereken hedefler ele alınarak, gıda sektörünün sürdürülebilirlik temelindeki sorunları, gıda güvenliği, tedarik ve arzı gibi konular masaya yatırıldı.


BAKANLIK DESTEĞE HAZIR Konferansa katılan T.C. Kalkınma Bakanlığı Tarım Daire Başkanı Taylan Kıymaz, önümüzdeki dönemde tarım sektöründe hayata geçirecekleri uygulamaları iş dünyasıyla paylaştı. Sürdürülebilir Gıda Konferansı kapsamında ‘2023 hedeflerimiz ve Sürdürülebilir Gıda’ adlı oturumda konuşan Kıymaz, sürdürülebilir gıda konusunda gereken desteği vermeye hazır olduklarının altını çizdi.

GUNTHER: “AMBALAJ ÇÖZÜMLERİNİ İYİLEŞTİRMEK İÇİN SÜREKLİ ÇALIŞIYORUZ” Sürdürülebilir bir gelecek için her alanda kimya yarattıklarını vurgulayan BASF Sürdürülebilirlik, Ekoverimlilik, İzlenebilirlik Girişimi Başkanı Christoph Gunther, ihtiyaç duyulan malzeme miktarını azaltarak ambalaj çözümlerinin özelliklerini iyileştirme konusunda sürekli bir çalışma içerisinde olduklarını belirterek, tedarik zincirinden atık sorununa kadar sürdürülebilir çözümler ürettiklerini vurguladı.

UYAR: “URLA’DA 5 YILDIZLI OTELLERİMİZ OLSUN İSTEMİYORUZ” Sürdürülebilir Gıda Konferansı 2015 kapsamında ‘Yerel Gıda ve Sürdürülebilir Tarım’ oturumunda katılımcılara seslenen Urla Belediye Başkanı Sibel Uyar şöyle konuştu: “Urla karasını yeniden canlandırıyoruz. Urla’da örnek bir proje gerçekleştiriyoruz. Tüm köylere gidip, birer birer insanlarla görüşüyoruz. Yerel ne varsa canlandırmak için çalışmalarımız bulunuyor. Ata tohumlarımızı ülkemizin her yerinden gelen çiftçilerimizle paylaştık. Biz, Urla’da beş yıldızlı otellerimiz olsun istemiyoruz. Büyükannelerimizin yöresel yemeklerini gelecek nesillerle de paylaşmak, yerel değerlerimizi canlandırmak istiyoruz. Nefes almak isteyen herkesi bu projeleri görmek için Urla’ya bekliyoruz.”

DURMUŞ: “TÜKETİCİYİ ARTIK DEĞİŞİME ZORLAYAN BİRÇOK UNSUR VAR” Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Üyesi Semra Sevinç’in moderatörlüğünde gerçekleşen ‘Değişen Tüketici Talepleri

ve Sürdürülebilir Gıda’ oturumunda konuşan Türkiye Araştırmacılar Derneği (TÜAD) Yönetim Kurulu Başkanı Fulya Durmuş, gıda piyasasında tüketiciyi değişime zorlayan şartların olgunlaştığını belirterek, kendilerinin de bu değişimi derinden hissettiklerini vurguladı.


restaurant gastro aktüel 92 hotel & hi-tech

Salat, güneşin ilk damlası “Yeni Hasat” ile satışta 1950’den bu yana yemeklik

Knorr Lezzet Ödülleri’nde başvurular başlıyor Knorr

sıvı yağlara adını veren Salat, Trakya’nın ilk hasat mahsullerinden sınırlı sayıda üretilen “Yeni Hasat” ile satışa çıktı. Salat’ın, Ağustos sonundaki ilk Trakya hasadında özenle topladığı, en körpe mahsullerden ürettiği “Yeni Hasat” ile yapılan yemeklerin tadı bir başka… En güzel kızartmalar, en özel tatlılar lezzetleriyle iştah kabartıyor. Yalnızca ilk hasat mahsullerinden yapıldığı için sınırlı sayıda üretilebilen “Yeni Hasat” besin değerleriyle de dikkat çekiyor.

Lezzet Ödülleri yarışması için başvuru dönemi 26 Ekim’de başlıyor. Profesyonel mutfaklarda çalışan aşçılar ve aşçılık öğrencilerinin katılımına açık olan yarışmada, ön eleme için başvurular www. knorrlezzetodulleri.com sitesi üzerinden 29 Kasım’a kadar devam edecek. Murat Bozok Akademi’de düzenlenecek yarışmada, şefler önlerine gelen sürpriz malzemelerle hazırladıkları yemekler ile lezzet yarışına girecek. Jüri tarafından son tur seçim ile kazanan üç aşçı belirlenecek.

Nespresso’dan üç farklı nota, üç farklı tat Nespresso, yeni “Limited Edition Variations Serisi” ile kış sezonuna

buram buram baharat ve kurabiye kokuları ile keyif katıyor. Soğuk kış günlerinde içinizi ısıtan aromalarından esinlenilerek oluşturulan “Variations” serisi, tatlı, baharatlı ve kurabiye notalarının oluşturduğu mükemmel dengesi ile kahve severleri kendine çekiyor.. Zengin koyu çikolata, rahatlatıcı vanilya, tatlı badem, aromatik kakule ve zencefil notaları ile duyulara hitap eden yeni kahveler, “Vanilla Amaretti”, “Ciocco Ginger”, “Vanilla Cardamom”dan oluşuyor.

Hint yemekleri festivali

Mövenpick Hotel Izmir’in yıl boyunca farklı lezzetleri İzmirliler ile buluşturduğu yemek festivalleri Kasım ayında Hint yemekleri ile devam ediyor. 16-28 Kasım tarihleri arasında iki hafta boyunca başarılı ve deneyimli Hint şefler Mohammad Hasib, Mohammad Shadab ve Jagdamba Prasad’ın otelin mutfağında olacağı festivalde, birbirinden leziz Hint yemekleri öğlenleri açık büfe, akşamları ise a la carte olarak sunulacak. Üç yıl üst üste Dubai’nin en iyi 3. Hint restoranı seçilen Mövenpick Hotel Dubai içindeki Chutney Restaurant’ın şefi olan Mohammad Hasib’in spesiyalleri arasında balık tikka, Mahi quaila, safranlı pilav gibi birçok Hint lezzeti yer alıyor.



Le Cordon Bleu İstanbul’da “lezzetli ak sanatları kurumu Le kasım” Dünyanın önde gelen mutfeğitim vereceği atölyelerini

Cordon Bleu, dünyaca ünlü şeflerinin Le Cordon Bleu’nün başlatıyor. 7 Kasım’da başlayacak atölyeler, ezi tesislerinde Merk Özyeğin Üniversitesi’ndeki Mükemmellik gerçekleşecek. gerçekleştirilecek Atölyelerin 7 ve 14 Kasım Cumartesi günleri esi olurken, programlarında Temel Fransız Ekmekçilik Atöly Atölyesi ile tatlı 21 Kasım Cumartesi günü ise Çikolata Yapım k. ilece yapımının ince teknikleri öğret

“Ette tasarruf olmaz”

Son dönemde birçok kafe ve restoranda rağbet gören uygun fiyata kampanyalı menülerdeki et gramajlarının olması gerekenden çok daha az olduğu ortaya çıktı. Konuyla ilgili dikkat çekici açıklamalarda bulunan Yurtsever Grup bünyesinde faaliyet gösteren Yurtsever Bolu Mangal’ın işletmecisi Şükrü Kutay Yurtsever, özellikle kebapçılarda müşteriye sunulan yemeklerin olması gerekenden daha az oranda et içerdiğini belirterek, vatandaşı kafe ve restoranlarda yapılan hileli indirimlere karşı dikkatli olmaya çağırdı. Sunulan düşük gramajlı yemeklerin, verilen ikramlarla kapatılmaya çalışıldığını belirten Yurtsever, içinde 80 gram oranında et bulunan menünün, vatandaşa 250 gram et varmış gibi sunulduğunu ve ikramlarla insanların gözlerinin boyandığını vurguladı.

Piyalepaşa’da Business Lunch ile lezzet molası DoubleTree by Hilton İstanbul

Piyalepaşa’nın bünyesindeki modern ve sıcak atmosfere sahip Atrium Restaurant’ıyla öğle tatilinizde keyifli bir lezzet molası verin. Siz ve arkadaşlarınız için hafta içi her gün 12:00 – 15:00 saatleri arasında Executive Şef Murat Güler’in özenle hazırladığı birbirinden enfes tatları deneyimleme fırsatı yakalayın.

Pastacılar, Ustam’la hünerlerini yarıştıracak Türkiye’nin en büyük yağ üreticilerinden Marsa’nın

pastacılık sektörünün ihtiyaçlarını karşılamak üzere faaliyet gösteren markası “Ustam” tarafından bu yıl 4.sü gerçekleştirilecek olan Ustam Pastacılık Yarışması için geri sayım başladı. 24 Kasım’da İstanbul Hilton Bomonti Hotel’inde düzenlenecek yarışmada pastacılar, Ustam’ın 30. yılına özel kutlama pastaları için hünerlerini konuşturacak. “Ustaların Ustası’’ olmak için yarışacak katılımcılar; Aydan Üstkanat, Ayhan Sicimoğlu, Deniz Debedil, Haldun Tüzel, Zeki Açıköz ve Gabriele Sponza’dan oluşan jüri tarafından değerlendirilecek.



restaurant gastro aktüel 96 hotel & hi-tech

Çevre dostu ASC’Lİ somonlar Türkiye pazarında Doğal

hayata saygılı, sorumlu balık yetiştiriciliği ASC sertifikasıyla tescilleniyor Leröy Su Ürünleri Grubu’nun ürettiği, dünya çapındaki ilk çevre dostu, ASC (Aquaculture Stewardship Council) sertifikalı somon balığı, deniz ürünleri pazarına giriş yaptı. ASC sertifikalı üretim, uluslararası kanunlara ve yerel yönetmeliklere uygun şekilde gerçekleştiriliyor. Üretim sırasında doğal yaşamın, bölgesel biyolojik çeşitliliğin, ekosistemin, vahşi türlerin popülasyonunun ve sağlığının korunmasına büyük özen gösteriliyor. Balık yemleri de dahil olmak üzere üretimin tüm aşamalarında sera gazlarının salınımı en aza indirilerek doğada ayak izi bırakılmaması hedefleniyor.

Mevsimine özel porçini menüsü, Gina’da Şehrin merkezinde, günlük hayatın keşmekeşinden uzaklaşarak kaliteli vakit geçirmek isteyenlerin uğrak noktası olan Gina, misafirleri için “La Stagione Dei Porçini” isimli çok özel bir porçini menüsü hazırladı. Şık dekorasyonu, sıcak ortamı ve zarif sunumlarıyla Gina, misafirleri için özel olarak hazırladığı “La Stagione Dei Porçini” menüsü ve birbirinden iddialı İtalya yemekleriyle keyif tutkunlarının uğrak noktası…

Gıda sektörü tedarik zincirini yenilemeli Gıda Perakendecileri Derneği’nin (GPD)

düzenlediği “Ortak Gelişim Tüketici Odaklı Tedarikçi ve Perakendeci Verimliliği Konferansı” İstanbul’da Wyndham Grand Otel’de gerçekleştirildi. Bu yıl ikincisi düzenlenen konferansta dünyanın lider palet tedarikçisi CHEP Genel Müdürü Şafak Aktekin, perakendecilerin ve tedarikçilerin mağaza içi çözümlerinden yararlanmak için tedarik zincirlerinde bazı yenilikler yapmaları gerektiğini anlatarak “Uzun vadede sağladığımız çözümlerin oluşturduğu tasarruf, yapılan değişikliklerin çok rahat kazanç olarak geri dönmesini sağlıyor” dedi.

Yammi, 10. yaşını Barilla lezzetleriyle kutladı Gerçek İtalyan

lezzetlerinin İstanbul Avrupa yakasındaki vazgeçilmez adreslerinden biri haline gelen Yammi Makarna & Salata, 10. yaş gününü, Barilla’nın sürprizleriyle renk kattığı özel bir organizasyonda misafirleri ile birlikte kutladı. Yammi Makarna & Salata Cevahir AVM’de düzenlenen etkinlikte, lezzetli mönülerini tadan konuklarına bu özel günün anısı olarak Barilla’nın özel tarif kitaplarını armağan etti.



Marriott Hotel Şişli’de lezzetle l Şişli, konsept restoranı randevu İstanbul Marriott Hotena kadar et sevenleri

The Dish Room’da, Kasım ayının sonu r. “MEAT ME !” kaçırılmayacak bir lezzet deneyimine davet ediyo nin her detayına işleri adıyla sunulan özel menüde, misafirler sipar erini, pişme biçimlerini müdahil olarak, etlerinin dinlendirilme sürel aldıkları tavsiyeler ve hangi şarapla servis edileceğini şeflerden doğrultusunda kendi zevklerine göre belirliyor. en çekici özelliği, Şefin önerilerini de içeren menünün belki de göre kendi özel ına tatlar k misafirlerin tamamen kendi dama tercihlerini oluşturabilmeleri…

Rastgele balık keyfi Her ay

düzenlediği birbirinden farklı konseptlerdeki etkinlikleriyle de misafirleriyle buluşan Elite World Otelleri, bu kez “Rastgele Balık Keyfi” etkinliği düzenliyor. En özel sunumlarla çilingir sofralarının kurulacağı “Rastgele Balık Keyfi” etkinliği, 13-29 Kasım tarihleri arasında devam ediyor olacak. Etkinlik boyunca Anason Grubu’nun sahne alacağı Taksim’deki Elite World İstanbul Otel The Brasserie Restoran’da ve Elite World Business Otel L’oliva Restoran’da gerçekleşecek etkinliğin menüsünde, bir birinden farklı lezzetler yer alıyor.

Turna yemişli lezzetler Türk mutfağıyla buluştu Ünlü şef Marc Murphy, ABD’li

kurutulmuş turna yemişi (cranberry) üreticisi ve meyve suyu markası Ocean Spray’in de ürün desteğiyle katıldığı ABD Dışişleri Bakanlığı ‘Mutfak Diplomasisi’ programı çerçevesinde Türkiye’yi ziyaret etti. Şef Murphy, ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nin davetlilerine turna yemişli lezzetler hazırladı. Dünyanın birçok yerine turna yemişi ihraç eden ve aynı zamanda üretici kooperatifi olan Ocean Spray, turna yemişinin tadını, sağlığa yararlarını ve farklı kullanım alanlarını tanıtmak amacıyla Türkiye’de de tüketicilere ve üreticilere yönelik faaliyetler gerçekleştiriyor.

Backhaus’tan zengin glutensiz ürünler

Sıra dışı ekmekleri ve tatları ile dikkatleri üzerine çeken Backhaus, glutensiz ürünlerine yepyeni lezzetler ekledi. Tatlı kuru pastadan bütün pastalara; muffinlerden ekmeklere kadar geniş bir yelpazede glutensiz ürünler sunan Backhaus, şeflerinin titizlikle hazırladığı glutensiz ürünler ile glutensiz beslenmeyi yaşam tarzına dönüştürenler, çölyak hastaları ve gluten intoleransı bulunanlar rahatlıkla istedikleri pasta, tatlı veya tuzlu lezzetlerin keyfini çıkarabiliyor. Glutensiz Muffin Kek, Glutensiz Ekmekler, Glutensiz Browni Cevizli Dilim Pasta, Glutensiz Tuzlu Kuru Pasta, Glutensiz Tatlı Kuru Pasta, Glutensiz Yaş Pasta, Backhaus şubelerinde önceden sipariş vermeden her gün taze olarak yerini alıyor.



restaurant gastro aktüel 100 hotel & hi-tech

Türk mutfağına günün dokunuşu Elite World İstanbul Otel

The Brasserie ve Elite World Business Otel L’oliva restoranlarında 7-20 Aralık tarihleri arasında gerçekleşecek Modern Türk Mutfağı etkinliğinde, geçmişi uzun yıllara dayanan Türk mutfağı, temel özellikleri bozulmadan görsel ve faklı tatlar da birleştirilerek sunuluyor olunacak. Geçmişi uzun yıllara dayanan Türk mutfağının, temel özellikleri bozulmadan görsel ve faklı tatlar da birleştirilerek sunulacak olan Modern Türk Mutfağı menüsünde; keçi peyniri krotonları ile lavanta ateşinde tütsülenmiş közde patlıcan çorbası, fesleğenli tereyağ köpüğü ve kızartılmış keş ile kızıcık tarhanası ve peynir dolgulu hingel mantısı, kişnişli balkabağı püresi ve romesco sos ile Kanlıca mantarlı dil balığı ruloları ve limon sorbe ile incir ezmesi üzerinde Dut pekmezli höşmerim yer alıyor.

Cloud 34’te sushi geceleri başlıyor

Hilton İstanbul Bomonti’nin şık barı Cloud 34, olağanüstü İstanbul manzarası, zengin barı, özel kokteylleri ve atıştırmalık lezzetleriyle şehrin en ilgi gören mekanları arasındaki yerini koruyor. Cloud 34 içerisinde yer alan lounge, Uzak Doğu esintileri taşıyan dekorasyonuyla konukların büyük beğenisini topluyor. Konuklar açık mutfak özelliği ile sushi’leri hazırlanırken şefin maharetli parmaklarını izleme şansına da sahip. “Sushi Lounge” menüsündeki en özel lezzet ise Şef Manikis’in spesiyalitesi olan “Fashion Roll”.

Matbah Restaurant’a mutfak ödülü Ottoman Hotel

Imperial bünyesinde yer alan Matbah Restaurant, Türkiye’nin en itibarlı mutfak değerlerini hissettirebilmek ve Türk kamuoyuna hatırlatmak maksadıyla özel ödüller kategorisinde, ‘Türkiye’den 3 Restoran’ dalında ödüle layık görüldü. Düzenlenen törene Matbah Restaurant’ı temsilen, genel müdür Serdar Balta ve Executive Chef Kadir Yılmaz hazır bulundular.

Geleneksel Brunch&Roast günleri geri dönüyor Pazar günlerine ‘gerçek’ lezzet deneyimleri katmak

isteyenler; Brunch ve Roast konseptlerini bir araya getiren erken öğle yemekleri eşliğinde, The Ritz-Carlton, İstanbul’un gözde restoranı Atelier Real Food’da buluşuyor. 8 Kasımdan itibaren her pazar lezzet tutkunlarını bekleyen Brunch&Roast için hazırlanan 80’den fazla lezzet, hem göze hem damaklara hitap ederken; Rotisserie fırınında ağır ağır pişen et çeşitleri, fırından organik tavuk, açık büfenin yerli ve yabancı peynir köşesi, taze meyve suları, ev yapımı ekmek ve taze makarnalar, şarküteri çeşitleri, Türk ve Fransız mutfaklarından seçme tatlılar iştahları kabartacak.



Dünyaca ünlü iki şef, Lübnan Karaköy, A lezzetleriyle ağırladı 10lf Kara köy, dünyaca

Morgans Original içinde yer alan Rudo şef Rudolf ünlü Lübnanlı Şef Elias Raad’ı konuk etti. Ünlü seçkin da, ranın Van Nunen’in kendi ismini taşıyan resto ile eri tarifl konukların katılımı ile, Elias Raad’ın özel . hazırlanan eşsiz menüyü tatma imkanı buldu n Elias Raad, yapa şeflik n’da bano it-Le Amch Babel Bahr in ı tatları Lübnan mutfağından kendi yorumuyla hazırladığ ağının en özel konuklara sunarken, aynı zamanda Türk mutf ı bir deneyim farkl rla nuşla doku lezzetlerine yaptığı sanatsal yaşattı.

BTA, “Ulusal Şampiyon” oldu Türkiye’nin en büyük yiyecek-

içecek markalarından olan BTA, Avrupa’nın en iyi şirketlerinin belirlendiği “European Business Awards” Ödül Programı’nda “Ulusal Şampiyon” oldu. Avrupa’nın en parlak şirketlerinin dahil olduğu, temelinde yenilikçilik, iş mükemmelliği ve sürdürülebilirlik gibi üç farklı alanda şirketlerin yarıştığı bir ödül programı olan European Business Awards, çok daha güçlü ve daha başarılı bir iş dünyası yaratmak amacıyla her yıl yeni adaylar ve finalistlerle büyük bir heyecanla, gerçekleştiriliyor.

Illy, Türkiye’de yoluna Coca-Cola ile devam edecek Dünyayı espresso ile tanıştıran Illy,

Türkiye pazarındaki yoluna Coca-Cola Şirketi çatısı altında devam ediyor. Markanın, soğuk kahve satış ve pazarlama faaliyetlerini üstlenen Coca-Cola Şirketi, pazara yeni ürünlerle giriyor. Dünyadaki en değerli ve en lezzetli kahve çeşidi Arabika kahve çekirdeklerinin mükemmel tadından ödün vermeden pazardaki yoluna devam edecek olan Illy’nin en büyük yeniliği, Caffe Tiramisu tadı olacak. Yoğun ve zengin kahve tadındaki Caffe Espresso, hafif kakao ile lezzetlendirilen sütlü kahve Cappuccino, süt ile zenginleştirilen Caffe Macchiato ürünleriyle Türkiye pazarında yer alan İlly’nin yeni lezzeti Caffe Tiramisu, doğal vanilya ve kakaonun buluştuğu enfes tadıyla Türk damak tadına hitap edecek.

Coca-Cola’dan yeni özel seri şişeler

Coca-Cola, ikonik şişesinden aldığı ilhamla hazırladığı yeni nesil özel seri şişelerini, şimdi Türkiye’de meraklılarıyla buluşturuyor. Alüminyum materyalle üretilen ve Ekim sonu itibariyle raflardaki yerini alacak olan özel seri Coca-Cola, CocaCola Light ile Coca-Cola Zero şişeleri; en özel anların en şık içeceği olmaya aday. 200’ün üzerinde ülkede faaliyet gösteren dünyanın en büyük alkolsüz içecek şirketinin özel seri şişeleri; Amerika, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelerden sonra, Türkiye’de Coca-Cola severlerle buluşuyor.



Röportaj-Fotoğraflar: Enes Karadayı

restaurant marka / söyleşi 104 hotel & hi-tech

4 Modaslan kardeş

ile dünya otellerini giydiriyor “İşin sırrı fazla ürün göndermek değil, farklı ürünlerden az adet yapabilmek. Bunu başardığımız için 55 yıldır sektörde varız.”

T

ekstil sektöründeki 55 yıllık tecrübesi ile terziliği, yapısını bozmadan fabrika ortamına sokan Modaslan, büyük marka otellerin, hastane gruplarının ve alışveriş merkezlerinin çalışanlarını Bursa’dan giydiriyor. 4 kardeşin başında olduğu firma, yaklaşık 25 ülkede birçok müşteriye sahip. Marka olmak için müşteri memnuniyeti şart diyen Modaslan Genel Müdürü Hüseyin Ağılönü: “Bizim için öncelikli olan husus, müşterinin yapmış olduğumuz çalışmadan dolayı memnun kalması. Çünkü iyi bir iş birliği ile istenilen işi yapmazsanız, böyle profesyonel markalarla çalışamazsınız” diyor. Siparişleri zamanında göndermekle işlerinin bitmediğini söyleyen Ağılönü, önemli olanın farklı ürünlerden az adet yapabilmek olduğunun altını çizerek, Modaslan’ın bugünlere gelişini bizler için anlattı.

Modaslan olarak dünyanın birçok yerindeki otel zincirlerini giyindiriyorsunuz. Bu serüven nasıl başladı? 1991 yılında markalaşan Modaslan, kurumsal kıyafetlerin iş dünyasında henüz yok denecek kadar az olduğu yıllarda ortaya çıktı diyebiliriz. O günden beri bu hedeflerine kararlılıkla yürüyen markamız, şuanda dünya markası otellerin iş kıyafetlerini dikiyor. Otellerin dışında Medical Park gibi büyük hastane grupları ve Özdilek gibi büyük alışveriş merkezlerinde çalışan insanları da biz giydiriyoruz. Modaslan olarak üretim kalitemiz ile uluslararası deneyimlerimizi yatırıma dönüştürdük. Bunda 55 yıllık tecrübemiz önemli rol oynuyor. Bursa merkezli bir firma olarak Türkiye ve genelinde bulunan otelleri, bunun yanında dünyanın çeşitli yerlerindeki marka otelleri giydiriyoruz diyebiliriz aslında. Zaman içerisinde yurt dışı bağlantılarımız da oldu. Yurt dışında yaptığımız bütün çalışmalar, büyük otel zincirlerini kapsıyor. Bizim için öncelikli olan husus, müşterinin yapmış olduğumuz çalışmadan dolayı memnun kalması. Çünkü iyi bir iş birliği ile istenilen işi yapmazsanız, böyle profesyonel markalarla çalışamazsınız. Uzun süredir çalıştığımız zincirler de bunu


kanıtlar nitelikte. Almanya’dan Kuveyt’e kadar yaklaşık 25 ülkede bulunan büyük otel markaları ile çalışıyoruz.

Büyük otel zincirlerinin sizi tercih sebebi sizce nedir? Öncelikle bir otelle çalışacağımız zaman, oraya ekibimizi gönderiyoruz. Burada bulunan çalışanların hepsinden tek tek ölçü alınıyor. Bu gerçekten meşakkatli bir iş. Daha sonra bu alınan ölçülere göre gerekli olan giysiler tek tek dikiliyor. Ortalama 1 kişi için yıllık 3 alt, 3 üst kıyafet dikiliyor. Duruma göre bu sayı değişkenlik gösterebiliyor. En büyük sıkıntı da çalışanların sürekli işten ayrılmaları. Mesela otelden arıyorlar ve yeni birinin işe başladığını söylüyorlar. Hemen o elbiseyi onlara tedarik etmeni gerekir. Biz bunu yapılacak en kısa zamanda hallediyoruz. Biz müşterilerimize her zaman destekçi ve yardımcı oluyoruz. Bizden bir model istedikleri zaman eğer o modelin ve bedenin uygun olmadığını düşünüyorsak söylüyoruz. Ticari mantıkla hareket etmiyoruz. Bizim otellerle olan bağımız mimar-müteahhit ilişkisine benziyor. Bizde çözüm ortaklığı yapıyoruz. Bu şekilde çalıştığımız için de müşterilerimizin bizden memnun olduğunu düşünüyorum. Bir otel için 10 bin adet ürün gönderiyorsunuz. Daha sonra oteller 3 veya 4 tane farklı modellerden istiyor. Biz bunun hizmetini de sağlıyoruz. İş fazla ürün göndermek değil, farklı ürünlerden az adet yapabilmek. Biz bunu yaptığımız için tercih ediliyoruz. Bizim işimiz tamamen hizmet ağırlıklı.

Çalıştığınız müşterilerinize ne gibi çözümler sunuyorsunuz?

TÜRKİYE VE DÜNYADA 367 OTEL GİYDİRİYOR Modaslan, Antalya’da 120, Bursa’da 90, İstanbul’da 78, Marmara’da 10, Karadeniz’de 8, İç Anadolu’da 23, Ege’de 22,yabancı ülkelerde ise toplam 16 oteli giydiriyor.

F&B veya mutfak bölümünde çalışan kişilerin belirli ölçüleri vardır. Oteller bu konuda bizlere yanlış bilgi geçebilir veya büyük beden siparişi verebilir. Sonra onların hepsi çöpe gider. Yurtdışındaki insanların bile anatomilerine göre sipariş yapıyoruz. Örneğin, Kuveyt’te çalışanlar genelde Endonezya veya Filipinler’den gelen insanlar olur. Bu insanların yapıları ufaktır. Rusya’da yaptığınız bir modeli veya kalıbı oraya aktaramazsınız. Burası ile ilgili yeniden çalışma yapmalısınız. Bunları da müşteriye doğu ürün vermek adına irdelememiz gerekir. O yüzden bu bilgiler olmadan gönderdiğimiz ürünler yanlış olabilir. Bize böyle bedenler geldi diyerek işin içinden de çıkabiliriz. Ama o işi tekrardan neden yapalım. Baştan ürünlerin hata olan yerlerini ve boyutlarını karşılıklı konuşarak bu işi hallederiz.

Dünyanın çoğu yerinde bulunan zincir otellerle çalışıyorsunuz. Bu oteller ve bulundukları ülkeler hakkında bilgi verir misiniz? Rusya, Azerbaycan, Yunanistan, Romanya, Almanya, İngiltere, Kıbrıs, Lübnan, İsrail ve Kuveyt başta olmak üzere 25 ülkede bulunan Hilton, Ramada, Crowne Plaza, Four Season, Shangri,

JW Marriott Swiss, Holiday Inn Intercontinental, Hyatt, Dedeman, Kempinsky gibi marka oteller ile çalışıyoruz. Ama en önemlisi bunlarla uzun süredir çalışmak. 15-20 senedir bu otellerin çoğu ile çalışıyoruz. Demek ki biz işimizi iyi yapıyoruz. Türkiye’de bir otel açılacağı zaman araştırma yapılır. Ve emin olun o iş mutlaka bize gelir. Biz de Modaslan olarak bu işin altından kalkarız. Çünkü herkes bizim nasıl titiz çalıştığımızı, nasıl tavsiyelerde bulunduğumuzu, ürünlerimizin arkasında nasıl durduğumuzu bilir.

O zaman Modaslan dünyada bu sektörün lideri diyebilir miyiz? Türkiye’de bu işin lideriyiz diyebiliriz. Bunun yanında yurtdışındaki bütün markalarda bizi takdir etmişlerdir. Bu konuda Modaslan olarak biz, “dünyanın en iyisiyiz” diyemeyiz. Buna çalıştığımız dünyaca ünlü markalar karar verirler. Zaten bununla alakalı sürekli teşekkür ve tebrikler alıyoruz. Bu da bize yetiyor. Biz mutlaka para kazanacağız. Sonuçta buradan çok insan ekmek yiyor. Ama para kazanmaktan önce biz, işi en iyi nasıl yapabiliriz diye düşünürüz.


restaurant marka 106 hotel & hi-tech

Gerçek kahve efsanesi İnoksan ile Türkiye’de Faema’nın 70. kuruluş yılı anısına sınırlı sayıda üretilen E91Legend 70.Yıl Özel Edisyonu, İnoksan güvencesiyle Türkiye’de…

K

endine özgü eşsiz tasarımları ve yenilikçi teknolojisi ile 1945 yılından bu yana espresso kahve makineleri üreten Faema, çok özel ürünlerinden biri olan E61Legend’in sınırlı sayıda üretilen 70.Yıl Özel Edisyonu’nu İnoksan güvencesiyle Türkiye pazarına sundu.

EŞSİZ TASARIM, ÜSTÜN TEKNİK Faema tarafından 1961 yılındaki güneş tutulmasına ithafen üretimi gerçekleştirilen, gerçek kahve efsanesi E61 Legend, eşsiz tasarımı ve üstün teknik özellikleriyle bir stil ikonu. Faema’nın detaylara özen gösteren kalite ve üretim anlayışının bir ürünü olan E61 Legend, ayarlanabilir termal dengeleme sistemi ve paslanmaz çelik gövdesiyle uzun yıllar işletmelerin en gözde ekipmanları arasında yer alacak.



restaurant marka haberler 108 hotel & hi-tech

Tek bir ızgara ile iki farklı ızgara deseni

Özel mekanların zeminlerinde Confetti imzası Duvardan duvara proje halıları ile otel zeminlerini kaplayan, farklı renk ve model seçenekleriyle özellikle mimarların dikkatini çeken Confetti’nin, değişik zemin uygulamaları için 5 farklı taban seçeneği bulunan proje halıları, dayanıklı ve güvenli yapısı ile tedarikçilerin en çok tercih ettiği ürün olarak ön plana çıkıyor. Confetti’nin tasarım ekibi tarafından mekanlara özel olarak dizayn edilen duvardan duvara proje halıları, özellikle kokuyu hapseden yapısıyla kalabalık mekanlarda kullanılıyor. Antialerjik, anti-statik ve anti-bakteriyel yapısıyla sağlıklı kullanım alanı sunan proje halılar, alev almazlık özelliği ile de kalabalık mekanlarda meydana gelebilecek kazalara karşı güvenli bir ortam sağlıyor.

Pişirme cihazı üreticisi Rational, iki farklı ızgara deseni oluşturabilen bir ızgara tepsisi geliştirdi. İki taraflı olarak kullanılabilen yeni çapraz desenli ve çizgili ızgara tepsisi ile favori Amerikan steakhouse deseni veya klasik paralel ızgara izi elde edilebilir. Şefin hangi tarafı kullandığına bağlı olarak, Rational çapraz desenli ve çizgili ızgara tepsisi farklı desenler sağlayacak. Özel alaşımı sayesinde, mükemmel ısıl iletkenliğe sahiptir ve ön ısıtma gerektirmez. Patentli yapışmaz TriLax kaplama kızarmayı destekler ve 300 °C’ye kadar kullanıma uygundur. Yiyecekler ızgara üzerine yapışmaz, temizliği hızlı ve zahmetsizdir. Çapraz desenli ve çizgili ızgara tepsisi, Ocak 2016 itibariyle dünya çapında hazır olacak.

Estetiğin İtalyan stili Yenilikçi ürünleriyle sektörde fark oluşturan Viko, Thea ailesinin en gözde üyesi Ultima serisi ile yaşam alanlarını İtalyan tarzı şıklıkla tanıştırıyor. Thea Ultma, kullanıldığı tüm mekanlarda sınırları zarafet ve incelikle çizerken üst sınıf dekorasyon zevklerini de Viko kalitesi ve garantisiyle buluşturuyor. Cam, metalik, ahşap ve eloxal serilerine sahip olan Thea Ultima elektrik anahtarlarında, 4 farklı malzeme ile 14 farklı çerçeve rengi alternatifi bulunuyor. Tarz yaratmak üzere tasarlanan seride tasarım bütünlüğü için düşünülen detaylar da dikkat çekiyor. Ultima serisi, Thea modüler mekanizmalar ile kombine edilebilme özelliği sayesinde, enerji tasarrufu ve konfor sağlayan komple çözümler sunuyor.

İşlevsellik ve estetik bir arada Geberit, farklı banyo ve duvarlar için geliştirdiği gömme rezervuarlar ile daha fazla özgürlük ve hareket alanı sunuyor. Banyolara farklı bir değer katarak mekan algınızı değiştiren tasarımlar sunan Geberit, benzersiz tarz ve konfor sunuyor. Her bir rezervuarı teslim edilmeden önce sızdırmazlık testinden geçiren Geberit, çift kademeli deşarj sistemi sayesinde su tasarrufu sağlayan, birçok farklı materyal ve renk alternatifi sunan kumanda kapakları sayesinde ise işlevsellik ve estetiği birlikte sunuyor.


Bien, evdeki konforu otellere taşıyacak Panasonic’ten yangın algılama sistemleri ve güvenlik çözümleri semineri Panasonic, distribütörü Yanmar firması ile tüm sistem ürünlerinin detaylı tanıtımı için proje ve taahhüt firmaları ve bayilerine yönelik olarak İstanbul ve Ankara’da bir dizi seminer gerçekleştirdi. İlki İstanbul’da Steigenberger Hotel Maslak’ta hayata geçen seminerlerin ikincisi ise Ankara’daki Hilton Hotel’de yapıldı. VİKO adına Satış & Pazarlama’dan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Kazuhito Takahashi’nin katıldığı seminerlerde Panasonic Ürünleri Satış Müdürü Koray Yıldız da sunum gerçekleştirdi. Yüksek doğruluk performansıyla başarısı dünyada birçok endüstride kanıtlanan Panasonic Yangın Algılama Sistemleri, 30 yılı aşkın deneyimle dünya sınıfı koruma sunuyor. Yangına karşı doğru zamanda doğru alarmın yanı sıra yangına yol açabilecek durumları da önceden bildirmek üzere tasarlanmış teknolojisiyle Panasonic Yangın Algılama Sistemleri, tüm binalar için gereken güvenlik ve emniyeti profesyonel çözümlerle buluşturuyor. Panasonic Yangın Alarm Sistemleri, hem kontrol panellerinde hem de dedektörlerde ileri Panasonic teknolojilerinin kullanılması sayesinde, yüksek güvenirliliğin yanı sıra yanlış alarm sayısında azalmayı da garanti ediyor.

Seramik sektörünün önemli oyuncularından ve çevre dostu Bien Seramik, otellerin değişen konfor anlayışına en uygun çözümleri sunuyor. Yenilikçi ve dikkat çeken tasarımlarıyla Bien Seramik, turizm sektörünün öncelikli ihtiyaçlarına cevap verecek nitelikte ürün gamını geliştiriyor. İş veya tatil amaçlı misafirlerin her türlü konforunu düşünen ama aynı zamanda şık bir görünüme sahip ürünler otellerde fark yaratmak isteyenler için tasarlandı. Ödüllü ürünlerin yer aldığı seriler son teknoloji kullanıldığı için aynı zamanda çevreyi koruyor. Zeminden tavana, banyodan SPA’ya birçok yüzey ve mekanda kullanılmasına imkan tanıyan Bien Seramik ürün gamı inovasyonu işlevsellikle birleştiriyor.

Enygma, Cersaie Fuarı’nda beğeni topladı Ege Seramik’in ilk olarak dünyaca ünlü seramik fuarı olan Cersaie Fuarı’nda görücüye çıkardığı ahşabın yeni anlamını yansıtan ürünü Enygma beğeni topladı. Doğa hissini modern çizgilerle ile birleştirip yaşam alanlarını baştan tasarlamak için yenilikçi ve teknolojik yatırımlar gerçekleştiren Ege Seramik, Autumn 2015 serisi ile hem trend belirleyici hem de tüm segmentlere hitap edebilme özelliğini sergilemiş oldu. Bu seri içerisinde göze çarpan ürünlerden biri olan Enygma, 15X90 ölçülerde beyaz ve siyah renk seçeneklerine sahip.

Güneş için ilk adımlar atıldı İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirilen Alman ekonomi heyetinin ziyaretinde, Türkiye’nin güneş enerjisi pazarının Alman şirketleri için potansiyeli incelenerek iki ülke arasında işbirliği için ileriye dönük adımlar atıldı. Görüşmenin detaylarını aktaran Alman İleri Teknoloji Mühendislik Şirketi MANZ AG MENA bölgesi Satış Müdürü Yardımcısı Mohamed Alammawi, Türkiye’nin güneş enerjisi pazarının yüksek avantajlı dinamiklerin kesişme noktası olduğunu dikkat çekti. Alammawi “Türkiye güneşe doymuş bir bölgede bulunmaktadır ve hükümet, yüksek ithalat maliyetlerini müzakere etmek için bir ihalede, yerel üretimi teşvik etmek için tarife garantisini tanıtmış ve teknik bilgi iletimini teşvik etmiştir. Bu ticari heyet sadece fotovoltaik teknolojide son gelişmeleri vurgulamamış aynı zamanda Baden-Württemberg güneş enerjisi şirketlerinin Türkiye güç üretim pazarında işbirlikçi olarak hareket etmek için ne kadar iyi konumlanmış olduklarının altını çizmiştir” dedi.


restaurant hijyen 110 hotel & hi-tech

Permak Yönetim Kurulu Üyesi Demir Uyar:

“Her otelin bir çamaşırhanesi olmalı” Çamaşırhane sistemlerinde 40 yıllık sektör tecrübesine sahip Permak, turizm sektöründe müşteri memnuniyetini sağlamanın yolu olarak, otellere kendi bünyelerinde çamaşırhane kurmalarını öneriyor…

S

ektöründe 40 yıllık deneyime sahip Permak’ın çamaşırhane sistemleri, sistem ve teknoloji, gayrimenkul, tekstil, enerji ve yatırım sektörlerinde güçlü bir konuma sahip olduğunu belirten Permak Yönetim Kurulu Üyesi Demir Uyar, 2013 yılında Venedik’te hayata geçirdikleri da otel yatırımı ile Permak’ın da otel sektöründe yer almaya başladığını söyledi. Bu yatırımla beraber bir çamaşırhanenin oteldeki büyük önemini fark ettiklerini ifade eden Uyar, sözlerine şöyle devam etti: “Turizm sektöründe müşteri memnuniyeti her şeyden önce geldiği gibi, memnuniyet konaklanacak odadan, hijyeninden, servisinden, yeme içmesine kadar uzun bir listeye dayanıyor. Bir otelin kendi bünyesinde bir çamaşırhaneye sahip olmasının sağladığı avantaj listesinin en başında; tekstil temizlik ve hijyen kalitesi tam olarak kontrol altında tutulması ve tekstillerin kullanım ömrü uzayacak olması gelmektedir. Teslimat gecikmelerine ve tekstil kayıplarına son vermiş olacaksınız. Tekstil temizlik maliyetiniz en az %30 daha çok düşecek ve tasarruf etmiş olacaksınız”.

“TÜRKİYE’YE İLK TÜNEL TİP YIKAMA MAKİNASINI GETİRDİK” Permak’ın yatırımlarıyla ilgili bilgiler vermeye devam eden Demir Uyar, Permak Makine’nin Türkiye’ye ilk tünel tip yıkama makinasını getiren firma olarak ilk tünel tip yıkama sistemini Swissotel Bosphorus Hotel’e 25 yıl önce kurduğunu anlattı. “25 yıl boyunca sorunsuz kullanmış oldukları Permak// Kannegiesser model Tünel Yıkama Sistemini, teknolojik faaliyetlerin artması ve gelişen turizmin katkısı ile otel kapasite artırımına gitmiştir. Son teknoloji ile üretilmiş Permak//Kannegiesser model Power Trans Tünel Tip Yıkama Sistemini tercih etmişlerdir” diyen Uyar, firmanın teknik servis hizmetlerine ilişkin ise şu bilgileri aktardı: “Yıl içerisinde 15’den fazla komple çamaşırhane tesis ve 100’den fazla tekli makine satış gücümüzle tüm ülke geneli ve temsilcisi olduğumuz Ortadoğu, Afrika ve Yakın Asya ülkelerine de teknik servis hizmeti veriyoruz. Tüm müşterilerimize kendi bünyemizdeki uzman, deneyimli Permak teknik servis ekibimizle montaj, test ve devreye işlemlerini sağlıyoruz. 2.500,000,00 euro değerindeki yedek parça stokumuzla, Türkiye’deki çamaşırhane tedarik sektörünün en yüksek stokuna sahibiz.



restaurant hijyen 112 hotel & hi-tech

Suma Café ile kahveler daha temiz ve lezzetli Profesyonel temizlik, hijyen ürün ve sistemleri alanında faaliyet gösteren Sealed Air’in iş birimi Diversey Care, kahve makinelerinin temizliğinde işletmelere büyük avantaj sağlayan Suma Café markalı kahve makinesi temizlik ürünlerini İstanbul Coffee Festival’de ilk kez tanıttı.

S

ealed Air iş birimi Diversey Care’in geliştirdiği, lezzetli kahveler için mükemmel temizlik sağlayan Suma Café serisi, İstanbul Coffee Festival kapsamında Sealed Air’in bayisi olan endüstriyel mutfak ekipmanları alanında Türkiye’nin önde gelen markalarından MyCo’nun standında tanıtıldı. MyCo’nun Türkiye dışında 20 ülkeye ihraç ettiği kahve makineleri; dört gün süresince Suma Café ile temizlenerek ürünün özellikleri ve temiz bir kahve makinesinin lezzetli kahveler yaratmadaki etkisi anlatıldı. Standı ziyaret edenler kirli ve temiz makineler arasındaki farkı görerek, bu makinelerde yapılan kahvelerin lezzet farkına tanıklık ettiler.

EN LEZZETLİ KAHVELERİN SIRRI Herkesin kahve tercihi farklıdır ama temizlik ortak beklentidir. Çünkü lezzetli kahvelerin yolu, temiz bir kahve makinesinden geçer. Suma Café ürünleri de kahvenin en lezzetli halde sunulmasına yardımcı oluyor. Kahve makinelerinin temizliği için özel olarak geliştirilen Diversey Care ve Urnex iş ortaklığında üretilen Suma Café markalı kahve makinesi temizlik ürünleri ile kahvenin lezzetini garantilemek mümkün. Geleneksel ve otomatik espresso makineleri, süt üniteleri, değirmen hazneleri ve sıcak su hazneleri gibi kahve makinelerinin her bölümü için ayrı bir ürün sunan Suma Café, lezzetli kahveler için mükemmel temizliği öneriyor.

KAHVE MAKİNESİNİN ÖMRÜNÜ UZATIR Kahve makinelerinin kullanımı sırasında biriken yağ ve kireç, kahvenin lezzetini olumsuz etkiler. Suma Café ürünleri ile kahve makineleri mükemmel şekilde temizlenirken, makinenin sık ve düzenli olarak temizlenmesi filtrelerin tıkanmasını da önler. Böylece makinenin ömrü uzar ve bakım masrafları azalır. Her çeşit kahve makinesi için temizlik çözümleri bulunan Suma Café’nin geniş ürün yelpazesinde doğru

ve güvenli dozaj imkanı sunan tabletler ve likit ürünler yer alıyor. Ambalajlardaki renk kodlaması sayesinde, ürünleri birbirinden ayırmak ve tanımlamak kolaylaşıyor. Fosfatsız ve biyolojik olarak ayrıştırılabilen ürünler, aynı zamanda geri dönüştürülebilir ambalajı ile çevreci olarak öne çıkıyor. Sürdürülebilirliğe verdiği önemi her fırsatta gözler önüne seren Sealed Air, yeni ürün ve sistemlerinde çevreye verdiği zararı en aza indirmek adına faaliyet gösteriyor.



restaurant otel - tech 114 hotel & hi-tech

Devlerin tercihi Profilo Ödeme Sistemleri Dünyanın dev PC POS üreticilerinden Posiflex ile dünyanın en hızlı yazıcıları ve PC POS cihazlarının yazıcı mekanizmalarını üreten Seiko Instruments Inc.(SII), Türkiye’deki tek temsilcileri olarak Profilo Ödeme Sistemleri’ni tercih etti.

Y

enilikçi ve ileri teknoloji ürünleriyle, Türkiye’de 30 yıldır ödeme sistemlerinin öncüsü olan Profilo Ödeme Sistemleri, dünya devlerinin de ilgi odağı haline geldi. Dünyanın dev PC POS üreticilerinden Posiflex ve dünyanın en hızlı yazıcıları ile PC POS cihazlarının baskı mekanizmalarını üreten Seiko Instruments Inc.(SII), Türkiye’deki tek temsilcileri olarak Profilo Ödeme Sistemleri’ni tercih etti. Pazarın global arenadaki önemli aktörlerinin, Profilo Ödeme Sistemleri ile iş birliği yapma kararı almasındaki en önemli nedenler arasında, Profilo Ödeme Sistemleri’nin; Türkiye’deki gücü, Ar-Ge yatırımlarına verdiği önem, kalitesi ve güçlü servis ağına sahip olması yer alıyor.

ERGONOMİK TASARIMIYLA HAYRAN BIRAKIYOR Seiko Instruments Inc (SII), PC POS cihazlarında kullanılan POS yazıcılar konusunda markasına yakışır şekilde hassasiyeti ve ergonomik tasarımı ile minimum alan kaplayan yazıcılarıyla kullanıcılarını tüm dünyada kendine hayran bırakıyor. Küp şeklindeki, sınıfında dünyanın en hızlı (350 mm/saniye) ve en kompakt (127 x 127 x 127 mm) yazıcısını üreten Seiko Instruments Inc (SII), ürünlerini Türkiye pazarına Profilo Ödeme Sistemleri ile birlikte sunuyor. Basılan kağıdı aynı zamanda hem öne hem de yukarı doğru verebilme özelliğine sahip SII yazıcılar, POS yazıcılarının yoğun olarak kullanıldığı tüm uygulamalarda yüksek kalite ve yaygın servis ile sunuluyor.

ANAKART ÜZERİNE GÖMÜLÜ INTEL İŞLEMCİLERİ Profilo Ödeme Sistemleri, Posiflex işbirliğiyle de Türkiye pazarında fark yaratacak ve işletmelerin hayatını kolaylaştıracak yeni teknoloji PC POS ürünlerini kullanıcıları ile buluşturdu. Türkiye’nin lider yazar kasa üreticisi Profilo Ödeme Sistemleri’nin, dünyanın dev PC POS üreticilerinden

biri olan Posiflex ile yaptığı işbirliğiyle pazara sunduğu ürünler, teknolojik özellikleri ve tasarımıyla büyük beğeni topladı. Son teknolojinin kalite, konfor ve estetikle bir araya getirildiği PC POS cihazları, üretiminde kullanılan alüminyum bileşenler sayesinde yüksek dayanıklılık ve sağlamlığıyla da dikkat çekiyor. Intel’le bulunan iş birliği sayesinde, Intel işlemcileri doğrudan ana kart üzerine gömülü olarak üreten Posiflex’in ürünleri bu sayede yavaşlamıyor ve sürekli iyi performans sergiliyor. PC POS kullanıcılarının en önemli isteğine, fark yaratan ana kartı ile cevap veren Posiflex ürünleri fansız çalışabiliyor. Fan sistemi bulunmayan, dolayısıyla da her tarafı kapalı olduğu için toz, nem ve yağ gibi unsurlardan etkilenmeyen PC POS cihazları, bu özelliği nedeniyle son derece sessiz de çalışıyor. Core i7 işlemcilerle çok güçlü CPU özelliği olan, dünyanın en hızlı teknolojisine sahip olan ve fansız soğuyabilen Posiflex PC POS cihazları, daha az enerji kullanımına da olanak sağlıyor. İ5 işlemciyi de fansız olarak sunan Posiflex’in en yeni teknolojiyle üretilen PC POS cihazları, Profilo Ödeme Sistemleri’nin yurt çapında yaygın servisi, hizmet kalitesi ve hızı ile de kullanıcıların ilk tercihi olmaya devam ediyor. Ürün testlerinden tam not aldı. PCT (multi touch), Resistive ya da Infrared ekran seçeneklerinin yanında, entegre MSR, Smart Card, ayarlanabilir ekran açısı, parmak izi ve RFID okuyucu opsiyonları ile kullanımda büyük kolaylık sağlayan cihaz, ISO 9001/14001 sertifikalı laboratuvar ve fabrikalarda, HALT/ HASS ve SGS ürün testlerini de başarıyla tamamlamış bulunuyor. Yeni PC POS’lar, uzaktan erişim teknolojisi sayesinde ise Maliye Bakanlığı herhangi bir değişiklik talep ettiğinde, kullanıcılara ekstra maliyet yaratmadan üzerinde güncelleme yapılabilme özelliğine sahip bulunuyor.



restaurant fuar 116 hotel & hi-tech

Yatak sektörü 2. Kez Sleep Well Expo’da buluştu

Fotoğraflar: Hakkı Günerkan-Enes Karadayı

22 – 25 Ekim 2015 tarihleri arasında, İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleşen Sleep Well Expo- Yatak ve Teknolojileri Fuarı, Türkiye’nin ilk ve tek ihtisas fuarı olarak başarısını ikinci kez ortaya koydu.

K

onusunda Türkiye’nin ilk ve tek ihtisas fuarı olan Sleepwell Expo- Yatak ve Teknolojileri Fuarı, 22 – 25 Ekim 2015 tarihleri arasında, İstanbul Fuar Merkezi’nde ikinci kez düzenlendi. 79’u yerli, 22’i yabancı olmak üzere 101 katılımcının iştirak ettiği ve toplam 5.238 ziyaretçinin takip ettiği fuara turistik tesis ve otellerin ilgisi yoğun oldu. Türkiye; hızla artan nüfusu, avantajlı coğrafyası, avantajlı coğrafyanın ihracata katkıları ile dünya çapındaki gelişimini

sürdürmeye devam etmektedir. Ülkemizde harekete geçen en önemli sektörlerden biri de hiç kuşkusuz, yatak sanayi, makine ve ekipmanları sektörüdür. Son yıllarda yatak sektöründe yaşanan gelişmeler, yenilikler ve sektörün örnek dayanışması, yatak sektörünü olumlu yönde etkileyen faktörler olmuştur. Buna bağlı olarak son yıllarda Türkiye ve sektör adına gerçekleşen birçok olumlu ekonomik gösterge, yabancı sermaye akışına bağlı olarak büyüyen iş hacmi ve yatak


sektörü için yapılan birçok düzenleme ve yönetmelik, ülkemizde önemli bir alan olan, Yatak Fuarı’nın önemini bir kez daha ortaya koymaktadır.

YATAK SEKTÖRÜNÜN BULUŞMA NOKTASI OLDU Yatak imalatçıları, yastık imalatçıları, uyku ürünleri imalatçıları, ihracatçıları ve satıcıları, yatak ihracatçıları, yatak ithalatçıları, yatak malzeme imalatçıları, ev tekstili üreticileri, yorgan imalatçıları, malzeme firmaları,

distribütörler, acenteler, distribütörlük almak isteyen firmalar, mağaza zinciri satın alma yetkilileri, yerli mobilya mağazaları, profesyonel ithalat ve ihracat firmaları, designerlar, otel satın alma yetkilileri, iç dizayn firmaları, özel sektörün uzmanları, yatak sanayi satın alma yetkilileri ve sektörel yayın portalları… Kısaca sektörün tüm mensupları, Sleepwell Expo- Yatak ve Teknolojileri Fuarı’nda bir araya geldiler.


restaurant fuar 118 hotel & hi-tech

İndivani Yatak Pazarlama ve Satış Müdürü Fatih Yavuz:

“Rulo Sisteminin Türkiye’deki tek patentli üreticisiyiz” Yatak sektörüne 2010 yılında giren İndivani Yatak, 2015 yılı itibari ile otellere yönelik üretimlerini arttırdı. Yurt içi ve yurt dışı pazarıyla birlikte üretimlerinin yüzde 50’sini turizme yönelik geliştiren firma, Türkiye’de patentli üreticisi olduğu Rulo Sistemi ile sektöre farklı bir soluk katıyor.

S

leepwell Expo’ya geniş bir stantla katılan İndivani Yatak, fuarda otel projelerine yönelik ürünleriyle büyük ilgi gördü. Türkiye’de patentli üreticisi olduğu Rulo Sistemi ile yatak sektöründe geniş yankı uyandıran üretici firmanın 2016 yılı planlamalarında yurt içi otel projelerinde daha fazla varlık göstermek olduğunu anlatan İndivani Yatak Pazarlama ve Satış Müdürü Fatih Yavuz, firmanın 2010 yılında kurulduğunu ancak 10-15 yıldır yatak sektöründe varlık gösterdiğini anlatarak şunları söylüyor: “Bugüne kadar müşteriler kendi geliyorlardı. Onların geldiklerini gördükten sonra artık biz onlara gideceğiz. Bu pazarda bir açıklık olduğunu hissettik. İndivani’nin tercih edildiğini hissettik. Bu yıl itibariyle otel piyasasına girdik. 2015 yılı sonları ve 2016 yılı başlarındaki bütün otel ve tekstil fuarlarında yer alacağız.”

“2016’DA YURT İÇİ OTEL PROJELERİNDE AĞIRLIK VERECEĞİZ” 2015 yılında ağırlıklı yurt dışına otel projelerine ürettiklerini söyleyen Yavuz, “2016 yılında ise yurt içi projelere de ağırlık vereceğiz. Otel fuarlarına katılacağız. Otelcilerden gelen talepler doğrultusunda hedeflerimiz şekillenecek” diyor. İndivani olarak genelde makineleşme ağında yatırım yaptıklarını belirten Yavuz, “Yurt içi-yurt dışı mağazalaşması 2016 yılında başlayacak. Şu anda ihracat ve otel projelerine ağırlık vermiş bulunmaktayız” diyerek, 2 Kasım Pazartesi günü İnegöl’de açılması planlanan yeni mağazalarıyla ilgili de şu bilgileri aktarıyor: “Uyku merkezimizin içinde sadece otel

projelerine ait 40 metrekarelik bir odamız var. Daha önce kapalı tuttuğumuz bir mağazamızdı. Bu odada halısından perdesine kadar her şey var. Gelen otel müşterilerine her türlü ürün çözümlerini sunuyoruz. Kendi üretmediğimiz ürünlerde de onlara yardımcı oluyoruz.”

“TERCİH SEBEBİMİZİN YÜZDE 60’I, RULO SİSTEMİMİZ” Üretiminin yüzde 50’sini otellere yönelik yapan İndivani’nin 66 ülkede geçerli uluslararası test belgelerine sahip bir firma olduğu bilgilerini paylaşan Yavuz, “Bunun yanında bütün yataklarımızda 2 cm çökmeye karşı 10 yıl değiştirme garantisi veriyoruz. Ayrıca Türkiye’de hiçbir yatak firmasında olmayan yaylı-yaysız bütün yataklarımızı 35X35 rulo haline getiriyoruz. Bunun da patentli Türkiye’deki üreticisiyiz” diyor. Fatih Yavuz sistemle ilgili ek olarak şu bilgileri de paylaşıyor: “Rulo yataklarımızın tüketiciye en önemli faydası, yatağın dayanıklılığını net bir şekilde ortaya koyması. 32 ton basınç yaparak yatağı biz rulo haline getiriyoruz. Aynı zamanda nakliye açısından da çok büyük avantajı oluyor. Yüklü alımlarda bir tıra 150 tane yatak girerken İndivani 340 tane yatak sığdırabiliyor. Müşterinin gözünde yatağın çökmeyeceğine dair gözle görülür bir kanıt ve garantisi belgemiz de mevcut. Özellikle otel satın almalarının İndivani’yi tercih etmesindeki en önemli sebebin yüzde 60’ı rulo sistemimiz. Çünkü bu sayede müşteri direkt kendi gözüyle yatağın ne kadar dayanıklı olduğunu görebiliyor. Bu da bize çok büyük bir avantaj sağlıyor.”


Pehlivanoğlu Yataksan İş Geliştirme Müdürü Birkan Akyürek:

bu yüzdeyi arttırmak ve özellikle Yunanistan; Bulgaristan gibi yakın turizme önem veren ülkelerde çalışmalarımızı arttırmak istiyoruz. Faaliyetlerimizi de bu hedefe yoğunlaştırmış bulunmaktayız.”

“3 yılda pazarın yüzde 10’unu hedefliyoruz”

“ÜRETİM KAPASİTEMİZİ YÜZDE 50 ARTIRMAYA ODAKLANDIK”

Yatak sektörünün güçlü temsilcilerinden Pehlivanoğlu Yataksan, Sleepwell Expo Fuarı’nda otellere yönelik ürün serileriyle ilgi çekti. Özellikle İstanbul, Ege ve Akdeniz otellerinde etkin satışlar gerçekleştiren firma, gelecek üç yılda pazara yönelik pazar payını yüzde 2’den yüzde 10’lara çıkarmak istiyor.

S

leepwell Expo’nun ilk gününde ziyaret ettiğimiz Pehlivanoğlu Yataksan İş Geliştirme Müdürü Birkan Akyürek, fuarın hafta içi olmasına rağmen güzel geçtiğini belirterek, spesifik bir fuar oluşunun da katılıma olumlu yansıdığını söyledi. İlerleyen günlerinde daha fazla katılım ve talep beklediklerini söyleyen Akyürek, Pehlivanoğlu Yataksan standındaki otel serileriyle ilgili olarak şu bilgileri paylaşıyor: “Otel serilerimizi Lateks Yataklar, Paket Yaylı Yataklar, Visko Yataklar ve Normal Yaylı Yataklar şeklinde gruplara ayırıyoruz. Bahsettiğim bu ürün kategorileriyle otellerin isteklerine göre çeşitli esnek çalışmalar yapabiliyoruz. Ölçü, materyal veya reçete olarak bize sunduklarında otellere isteklerini karşılamak üzere her türlü çalışmayı verebiliyoruz.”

“2016’DAN BEKLENTİLERİMİZ DÜŞÜK” İstanbul, Ege ve Akdeniz’deki çeşitli otellere hizmet verdiklerini belirten Akyürek, firmanın 2016 yılı hedefleriyle ilgili şunları söylüyor: “Açıkçası turizmle orantılı olarak yeni sezonda çok fazla beklentimiz yok, biraz daha düşmesini bekliyoruz. Ama bu durumun geçici olduğunu ve bu sektörün tekrar yükseleceğini düşünüyoruz. Tabii bağlantılı olarak biz de otellerde yaptığımız çalışmanın yüzde olarak kendi içimizde artacağını düşünüyoruz. Bizim burada yapmaya çalıştığımız,

Otellere yönelik üretimlerinin seneler içinde değiştiğini kaydeden Akyürek, “Şu anda gittikçe düşen bir trend var aslında. Çeşitli bölgelerde farklı üreticilerin artmasıyla ilgili olarak söylüyorum bunu. Biz 1976 yılında bu işi yapmaya başladık. Şu anda özellikle 1990’lar ve 2000’li yılların başına

göre yatak sektöründe çok fazla üretici var. Bölgesel üreticiler artıyor. Bu da tabii bizim diğer şehir ve bölgelerdeki çalışmalarımızı etkiliyor. Ama bu yeni yaptığımız çalışmalarla bu pazarı tekrar elimize alıp, bu oranı arttırmayı planlıyoruz. Şu an itibariyle pazardaki oranımız yüzde 2’lerde. Bu oranı üç sene içinde yüzde 10’a çıkarmak istiyoruz. Bunu yaparken üretim kabiliyetimizi de arttırmayı planladığımız için yüzde 2’den yüzde 10’a çıkan artış aslında bundan daha fazla olacak” diyor. Akyürek, bu doğrultuda üretim kapasitelerini yüzde 40-50 oranında arttıracak bir çalışma üzerine odaklandıklarını da sözlerine ekliyor.


restaurant fuar 120 hotel & hi-tech

B-mix Yatak Satış Müdürü Doğan Taş:

“Antalya’nın her 30 otelinden birinde B-Mix var” İşbir’in yeni markası olarak üretim faaliyetlerine üç yıl önce başlayan B-Mix Yatak, Antalya’da her 30 otelden birine yatak çözümleri sunuyor. Bölgede rekabet gücü yüksek ancak teknolojisi geride kalmış markalara İşbir’den aldığı teknolojik üstünlük gücüyle farkını ortaya koyan firma, bölgesel bayiler kanalıyla otel yenilemelerinde de aktif bir şekilde yer alıyor.

İ

şbir’in yeni markası olarak bütün hammadde tedariklerini yurt içinden yaptıklarını ifade eden B-Mix Yatak Satış Müdürü Doğan Taş, “Bizim otel kısmında portföyümüzün hatırı sayılır bir kısmı İşbir’den oluyor. Biz Türkiye’de bölge bayisi kanalıyla çalışıyoruz. Sahada lokal olarak bölgesel bazda çalışıyoruz. Özellikle Antalya’dan ciddi satışlar alıyoruz. En ekonomik ürünümüzle oradayız. Rekabetteki firmaların orta seviyeye getirdikleri ürünü biz en ekonomik haliyle otellere sunuyoruz” diyor. B-Mix Yatak’ın sektörde üç yıllık bir firma olduğunu söyleyen Taş, bugüne kadar verilen ürünlerde herhangi bir sıkıntı yaşamadıklarının altını çizerek şunları söylüyor: “Akdeniz Bölgesi, Antalya otellerin çok geniş olduğu bir interland. Burada çok abartmayacağım, 30 otelden bir tanesine biz yatak veriyoruz ve yenilemelerde de etkin bir şekilde bölgede yer almaya başladık. O bölgede rekabet gücü yüksek çok markalar. Fakat teknolojilerini büyütemedikleri için geri kalmışlar.” Teknoloji anlamında firma olarak İşbir’in gücünü kullandıklarını anlatan Taş, “İşbir ne yaparsa hemen arkasından ürünün içine giriyoruz” diyor.

“İŞBİR’İN 10 YILDA GEÇTİĞİ SÜRECİ BİZ 3 YILDA TAMAMLADIK” B-Mix Yatak olarak, Türkiye’de bölge bayisi kanallarıyla

pazarı genişletmeyi amaçladıklarını belirten Taş, “Bu doğrultuda İşbir’in bize verdiği imkanlar ölçüsünde adetler bazında da çok daha hızlı satışlar yapacağız. İşbir’in geçtiği bir süreç var. Onun 10 yılda geçtiği süreci biz 3 yılda tamamladık. Belki kalite olarak aynı kaliteyi üretmiyoruz. Örneğin İşbir denilince piyasada visco anlaşılır. Visco ile ilgili İşbir’in yukarıda üst segmente hitap ettiğini biz alt katta yapıyoruz. Pazarın içerisinde bu var zaten. Pazarın tümünde olmak, A Plus firmaların her noktaya ulaşması demek biraz zor oluyor. Çünkü genelde konfeksiyon çalışıyorlar. Dolayısıyla biz bu alanın içerisinde bölge bayilerimizle birlikte çok daha hızlı yayılabiliyoruz” diyor.

“SIRÇA KÖŞKÜNDEN SAHAYA İNENLER KAZANACAK” 2016 yılına dair genel bir verimlilik değerlendirmesi yapan Taş, “Genelde süre. 2015’de hükümetlerle ve seçimle ilgili göstergeler oldu. Ben 2016’da ürün hizmetini çok iyi yapan, hangi sektör olursa olsun sahada ben varım diyebilen, sırça köşklerinden sahaya inenler iyi işler yapacağını ve kazanacağını düşünüyorum. Bu yıla kıyasla 2016’nin satışlar anlamında çok daha iyi geçeceğine inanıyorum” diyor.


İstanbul’da yerleşik bölge bayisi olmadığını ancak oluşturmaya çalıştıklarını belirten Taş, “Bölge müdürlüğü düşünüyoruz. Bu nedenle de şu ana kadar İstanbul’a yönelik çok bir hareketimiz olmadı. Ama Super Lig’teki birtakım kulüplerin lokallerinde biz kendi yatağımızı kullanmaya başladık” diyor.

“FUAR BU YIL BİRAZ DAHA HAVASINI BULMUŞ GİBİ” Fuar ile ilgili kısa görüşlerini de paylaşan Doğan Taş, “İşin mutfağı güzel görünüyor. Her ne kadar geçen yıl biz katılımcı olamasak da gözlemlediğim kadarıyla bu yıl daha iyi hazırlanılmış. Fuar biraz daha havasını bulmuş gibi. İlerleyen yıllarda çok daha iyi olacağını söyleyebilirim” diyor.


restaurant fuar 122 hotel & hi-tech

Mekan Yatakları Yönetim Kurulu Üyesi Ülkü Çağlayan:

“Gücümüz özel içerikli ürünlerimizden geliyor” Otel yatakları pazarında 41 yıllık bilgi ve deneyime sahip Mekan Yatakları, turistik işletmelere ve otellere sunduğu özel içerikli uyku çözümleriyle işletmelere profesyonel çözümler sunuyor.

M

ekan Yatakları’nın otel pazarında 41 yıllık marka olduğunu söyleyen Yönetim Kurulu Üyesi Ülkü Çağlayan, “Bu anlamda sektörde güçlü bir firmadır. Otel grubunda akla ilk gelen kurumsal satışlı markalardan bir tanesidir. Gerek özel içerik oluşturmak gerek ürünün garanti süresinin devamlılığı, müşteri memnuniyeti, markanın köklü geçmişi ve bilinirliği ister istemez kulak dolgunluğundan kaynaklı bir referansı da var. O yüzden 2015 yılı krizinin bizi çok fazla etkilediğini ve zorladığını söyleyemeyeceğim. Şu da var tabii, yatırımlar azaldığı için otomatikman müşterileriniz de azalıyor. Son dönemdeki olumsuz gelişmeler sebebiyle birtakım yatırımlar durduruldu. Çoğu proje şu anda beklemede” diyor.

Önümüzdeki yıl sektörün bu zorlukları elbirliğiyle aşmasını umut ettiğini dile getiren Çağlayan, 2016 yılının sektör açısından daha verimli geçmesini umut ettiğini aktarıyor.

“OTEL AÇILIŞLARINI BEKLİYORUZ” Firmanın otellere yönelik üretim çalışmalarıyla ilgili bilgiler de veren Ülkü Çağlayan, “Bizim şu an elimizdeki en büyük işlerden bir tanesi, Almanya’ya verdiğimiz Suriyeli mültecilerin yatakları. Onun dışında otellere yönelik şu an flört ettiğimiz müşterilerimiz var. Ama açılışları bekliyoruz. Çünkü biliyorsunuz, açılışlar gerçekleşmiyor. Holding bünyesindeki oteller biraz daha seçim odaklı oluyorlar. En son Ramada Trabzon Oteli’ni yaptık. Holiday Inn Altunizade ve Manisa Oteli yataklarını bizden almışlardı. Listemizde çok kuvvetli referanslarımız var” diyor.

“OTELLERE ÖZEL İÇERİKLİ YATAKLAR SUNUYORUZ” Mekan Yatakları’nın kurumsal taraftaki koleksiyonlarını biraz da müşterilerin belirlediğini söyleyen Çağlayan, “Müşterinize sunduğunuz uyku konforunu siz belirliyorsunuz. Bizde standart ürünler de var tabii ki. Özellikle paket yaylı ürünler otel serisinde çok fazla tercih ediliyor. Bunun sebebi, hem konforlu hem de uzun süreli dayanıklı olması. İnsanlar evlerinden farklı şekilde bir uyku konforu yaşadığında


oteli de sahiplenmeye başlıyor” diyor. Bu sebeple bir otel için yatak kalitesinin çok önemli olduğuna vurgu yapan Çağlayan, otelcilerin de aynı bilinçle yatak alımlarını otelin yönetim kurulu başkanları ve genel müdürleriyle yaptıklarını söylüyor. Her otelin kendine özel bir içeri olduğunu anlatan Özdilek, “Bizim de gücümüz biraz buradan geliyor. Özel bir içerik istiyorsanız, üretimin tamamı kendi bünyemizde olduğu için müşterilerimize özel çözümler üretebiliyoruz. O yüzden Mekan Yatakları biraz daha fazla tercih ediliyor. Bizim üretimlerimiz her zaman standart olmuyor. Tabii ki gelen talepler doğrultunda standart çözümlerimiz de oluyor. Ama özellikle beş yıldızlı oteller ve müşterilerine iyi bir uyku konforu sunmak isteyen butik oteller, genelde özel içerik kullanmayı tercih ediyorlar” diyor.

“PAZARA HAKİM BİR FUAR OLDUĞU İÇİN KEYİFLİYİZ” Konuşmasını tamamlarken Sleepwell Expo’ya ilişkin kısa bir değerlendirme de yapan Çağlayan, fuarın ilk günü olmasına rağmen keyifli geçtiğini belirterek, “Hammaddelerin burada olması. Hem bizi perakende ve toptan satış alanında buluşturması yönünden daha keyifli aslında. Burada hem tüketiciyle hem de halihazırda hammaddeciyle buluşuyorsunuz. Bu yolla pazara da hakim oluyorsunuz. İş yoğunluğunuzdan sıyrılıp, sadece kendi pazarınıza odaklandığınız bir fuar oluyor aslında. Buradaki amacımız sadece tüketici hedefli değil tabii ki. Yenilikler, yeni Ar-Ge çalışmalarıyla olduğu kadar yurt dışı misafirleriyle bir araya gelmek çok keyifli oluyor. Burada yeni hammaddelerin tanıtımı noktası da önemli. Bu sayede bizler de işimize bir mola vermiş oluyoruz” diye konuşuyor.


restaurant fuar 124 hotel & hi-tech

Bucca Home Collection Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Yıldız:

“2016’da hedeflerimiz daha büyük olacak” Otellere organik tabanlı yatak, mobilya ve dekor ürünleri üreten Bucca Home Collection’ın sektördeki en büyük iddiası, yatırımlarını kriz dönemlerinde büyütmek kadar, pazarlama politikalarını mağazalar üzerinden geliştirmek. Marka, 2016 yılında mağaza sayısını 20’ye çıkarmayı planlıyor…

S

leepwell Expo’ya ikinci kez katılan Bucca Home Collection, 2016 yılı ürünleriyle göz doldurdu. Fuarın ikinci yılının verimlilik açısından çok daha iyi geçtiğini kaydeden Bucca Home Collection Yönetim Kurulu Üyesi Uğur Yıldız, “Katılımcı firmalar ve gelen müşteri profilleri iyi. O yüzden fuarın verimliliğinden bizler memnunuz. Hedefimiz zaten son tüketiciye ulaşmak değildi. Daha sektörel bir fuar bu. Biz de özellikle bu sektöre yönelik kişilere ulaşmayı hedeflediğimiz için doğru yerde olduğumuzu düşünüyoruz” diyor. Bu sebeple fuarın özellikle yeni konseptin tanıtımında doğru bir kanal olduğuna inandıklarını anlatan Yıldız, “Uyku merkezlerinin bayiliğini vermeye başlıyoruz. Çünkü bizim tarzımız farklı markalara göre değişiktir. Daha organik ürünlerle birlikte mobilyaları ve mağazanın dekorlarını da organikleştirdik. Tamamen ham betonlar, ham zeminler, tuğlalar, organik ağaç mobilyalardan yataklara kadar her şeyde bunu kombin hale getirdik ve bunları ev tekstil grubuyla birleştirdik” diyor.

“OTELLERE BUTİK HİZMET VERİYORUZ” Bucca Home Collection olarak otellerde A’dan Z’ye hizmet verdiklerini belirten Buca Home turizm sektörüne yönelik çalışmalarını şöyle anlatıyor: “Şu anda Ordu’da bir beş yıldızlı


tesis olan Boztepe Oteli yapıyoruz. Sabit mobilyalarından hareketli mobilyalarına kadar tüm ürünleri bizim üretimimizde.” Bucca Home Collection ürünlerinin genelde biraz daha butik olduğunu söyleyen Yıldız, “Ürettiğimiz sabit ürünlerin haricinde butik otellere çok yoğun hizmet veriyoruz. Butik otellerin ve büyük beş yıldızlı otellerin kral daireleri ve suit odalarının mobilyasından yataklarına kadar birçok anlamda çözüm sunabiliyoruz. Biraz daha özel bir konseptimiz olduğu için de genelde firmalar bizi bu özelliklerimizle tercih ediyorlar” diyor.

ama bu anlamda sektörde bir saldırıda bulunmadık. Bir satış pazarlama stratejimiz olmadı. Çünkü farklı bir kulvardan giriyoruz. Biz otellerin mağazalar kanalıyla firmamıza ulaşmasının gerektiği kanaatindeyiz. Aynı şekilde Ordu otelini de biz bağlamadık. Ordu bize geldi. O yüzden şu anda pazarda biraz küçüğüz ama 2016 yılında mağaza sayımızı 20’ye çıkarmayı planlıyoruz. Yeni dönemde de yine mağazalar ve onların satış ekipleri üzerinden bir pazarlama politikamız olacak.”

“ANKARA’DAKİ FABRİKAMIZI BÜYÜTTÜK”

2015 yılının Bucca Home Collection için çok iyi geçtiğini ve büyüyerek geçtiğini kaydeden Yıldız, “Yılı kriz döneminde bile yatırım yaparak geçirdik” diyor. 2016’da çok daha büyük hedeflerinin olduğunu söyleyen Yıldız, “Bu sıkıntılı dönemde biz büyüme politikasını kendimize hedef belirledik. Kriz döneminde büyümenin daha sağlıklı olacağını düşünerek yatırım yaptık. Bu dönemde bunun meyvelerini de topladık. Mağazalarımız, özellikle de proje departmanımız çok yoğun çalıştı. 2016 yılında da bunu arttırmayı planlıyoruz” diye konuşuyor.

Uğur Yıldız, yatak markasının yeni yatırımlarını tamamladığını belirterek, “Ankara’daki fabrika alanımızı büyüterek, 5.500 metrekareden 8 bin metrekareye çıkardık. Hem yatak hem mobilya hem de diğer tamamlayıcı ürünler üretimi tamamen fabrikamızda gerçekleşiyor. Bu şekilde yatırımlarımızı artırdık” diyor. Pazarda otel konusunda çok yeni olduklarını söyleyen Yıldız, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Geçen yıl Manavgat’ta birçok beş yıldızlı otelin yataklarını verdik. Şimdi Ordu’ya veriyoruz

“2015 İYİ GEÇTİ, GELECEK YIL DAHA BÜYÜK HEDEFLERİMİZ VAR”


restaurant fuar 126 hotel & hi-tech

BRN Yatak İstanbul Bölge Müdürü Serdar Danış:

“Türkiye’nin yatak ihracatının yüzde 48’lik payına sahibiz” Otellere butik üretim yapan BRN Yatak, Türkiye’nin yatak ihracatının da yüzde 48’lik payıyla sektörün güçlü oyuncuları arasında geliyor.

T

alebe göre tedarik sağlayan bir üretim modeline sahip oldukları için 2015 yılında iyi bir performans yakaladıklarını dile getiren BRN Yatak İstanbul Bölge Müdürü Serdar Danış, “Bize gelen taleplerin yüzde 90’ınında başarılıyız. Başarılı olamadığımız kısmında ise, beklentisi düşük, ucuz ve kalitesiz işler oluyor” diyor. BRN Yatak’ın, Türkiye’nin yatak ihracatının yüzde 48’ini karşılayan bir firma olduğunu ifade eden Danış, “Pastanın yarısına yakın bir kısmını zaten yurt dışına ihraç ediyoruz. Bu yüzden öncelikli hedeflerimizin başında dış ticaret geliyor” diyor.

BRN Yatak’ın dış ticaret firması olması sebebiyle yurt içine yönelik ürün gamını da benzer şekilde gerçekleştirdiğini dile getiren Danış, “Türkiye’de direkt son tüketiciye ulaşabildiğimiz AVM’lerde mağazalarımız var” diyor. Otel kanadında ise satışlarını kendilerine direkt ulaşan müşteriler kanalıyla gerçekleştirdiklerini anlatan Danış, “Otellerin genelde kafalarında birkaç tane firma vardır. Ya biri tarafından önerilir ya da satın alan otel firmaya referans


gösterilir. Birçok firma satış yaptığı otelleri referans olarak sayfalarında paylaşır. Biz bunu kesinlikle yapmıyoruz. Bize ait olan ürünler zaten bellidir. Bazen müşteri marka konulmasını istediği gibi bazen de istemeyebiliyor” diyor.

“TALEBE GÖRE FİYATLANDIRMA YAPTIĞIMIZ İÇİN BAŞARILIYIZ” BRN Yatak’ın otellere yönelik ürünleriyle ilgili bilgiler veren Danış, “Bizim alt ya da üst grup şeklinde kategorilendirebileceğimiz bir otel konseptimiz veya özel bir ürünümüz yok. Bizimle iletişime geçen müşterilerimize ilk olarak nasıl bir ürün istediklerini sorarız. Çünkü otel tedariki yapan firmalar genelde isteklerini belirtir ve fiyatını sorarlar. Biz de onlara detaylarını sorarız. Fiyatlandırma kısmı da bundan sonra gelir. Satın alımlardan sonra fiyatlandırmayı yaptığımız için başarılıyızdır. Tabii bu işin negatif yanları da yok değil. Örneğin ilk aşamada fiyat bekleyen müşterilerimiz oluyor. Bu noktada çok da uygun bir fiyat veremiyorsunuz. Çünkü A firması içine başka bir şey koyuyor, B firması başka bir şey. Bu türlü iletişimler biraz sıkıntılı olabiliyor” diye konuşuyor.

“UCUZ OLSUN MANTIĞINDAKİ OTELLERE YARDIMCI OLAMIYORUZ” BRN Yatak için önceliği dış ticarette olduğunu belirten Danış, otel projelerine yaklaşımlarını şöyle detaylandırıyor: “Biz her grup otele yardımcı olamıyoruz ya da isteklerini karşılayamıyor olabiliriz de. Bizim çoğu kumaşlarımız

yanmaz özelliktedir. Her otel bunu önemsemiyor. Ekonomik olsun, ucuz olsun mantığıyla hareket eden çoğu firmaya yardımcı olamadığımız da oluyor. Basit üretim yapabilecek firmalar tedariklerini ekonomik fiyatlarda sağlayabiliyorlar. Bizim üst segmentte hedeflediğimiz belli bir kesim var. Zaten onu üretimimizin belli bir kısmında güçlendiriyoruz. O da rakamsal olarak çok büyük bir fayda değil. Bizim için önemli olan dış ticaret. Çünkü dış ticarette hem yurt dışından Türkiye için Euro/ Dolar girişi oluyor hem de dış ticaretteki avantajları daha kolay oluyor” diyor.

“YATAKTA KALİTEYİ ARAYAN OTEL KONSEPTİ SAYISI YÜZDE 35 ARTTI” Müşterilerden gelen talepleri karşılama noktasında sorun yaşamadıklarını anlatan Serdar Danış, “Otel gruplarının açığının biz çok iyi farkındayız. Gelen taleplerin yüzde 90’ınında başarılıyız. Sadece belli bir kısmında başarısız oluyoruz. Kimi müşterinin beklentileri çok düşük oluyor; 80 TL’ye, 90 TL’ye yatak aradıklarını söylediklerinde biz onları direkt eliyoruz” diyor. Son dönemde yatakta kaliteyi arayan otel sayılarının arttığını ifade eden Danış, “Bu yıl iyi kalitede yatak sunan otel konsepti sayısı geçen yıla göre yüzde 35 gibi bir artış sağladı. Çünkü ucuz yatak alacağıma daha iyi yatak alayım, müşterim rahat etsin, tekrar beni tercih etsin mantığını çözen çok sayıda firma olduğunu görüyoruz. Bu da bizi mutlu ediyor” diyor. Son olarak Sleepwell Expo ile ilgili de görüşlerini paylaşan Danış, fuarın çok hızlı olmasa da yine de güzel geçtiğini ifade ederek, “Gelen müşteriler en azından direkt sonuca odaklı müşteriler. Tabii gezen müşteriler de var. Mükemmel olmasa da gene de iyi geçiyor” şeklinde sözlerini tamamlıyor.


restaurant fuar 128 hotel & hi-tech

Turizmciler fuarizmir’de buluşacak Türkiye turizminin en önemli buluşmalarından Travel Turkey İzmir - Turizm Fuar ve Kongresi, 9.’sunu 10-13 Aralık 2015 tarihlerinde fuarizmir’de düzenleyecek.

T

ürkiye’nin turizm sektöründeki en önemli buluşmalarından biri olan Travel Turkey İzmir - Turizm Fuar ve Kongresi İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde İZFAŞ ve TÜRSAB Fuarcılık ortaklığıyla 9. kez 10-13 Aralık 2015 tarihlerinde fuarizmir’de organize edilecek. Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde düzenlenen Travel Turkey İzmir - Turizm Fuar ve Kongresi, İzmir Ticaret Odası (İZTO), T.C. Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB) tarafından destekleniyor.

DÜNYAYA EV SAHİPLİĞİ YAPACAK Düzenlendiği ilk yıl olan 2007’de, 185 firmanın katılımıyla başlayan ve her yıl katılımcı sayısını katlayarak arttıran Travel Turkey İzmir’e, bu yıl 1000’nin üzerinde firmanın katılması bekleniyor. Travel Turkey İzmir – 9. Turizm Fuar ve Kongresi, 2014 yılına göre metrajını ikiye katlayarak Türkiye’nin en büyük ve en modern fuar alanı fuarizmir’in B ve C hollerinde gerçekleştirilecek. Geçtiğimiz yıl 30 ülkeden 902 katılımcı ve 67 ülkeden 28 bini aşkın ziyaretçiye ev sahipliği yapan fuar, bu yıl da katılımcılarına fırsatlar sunmaya ve dünya turizm sektöründe bilinirliğini artırmaya devam edecek. Her yıl olduğu gibi bu yılda ‘B2B işbirliği Günleri’ adı altında katılımcı firmalarla işbirliği yapmak için dünyanın önemli tur operatörleri ve seyahat acentalarından satın almacılar

fuarda ağırlanacak. Türk Hava Yolları’nın desteğiyle gerçekleştirilen ‘B2B işbirliği Günleri’ ile yabancı satın alıcılarla katılımcıların, ülkemizin turizm gelirlerini artıran sözleşmelere imza atmaları hedefleniyor.

PARTNER İL ADANA, PARTNER ÜLKESİ KOSOVA Travel Turkey İzmir – Turizm Fuar ve Kongresi’nin Partner İli Adana oldu. Partner İl Adana, tarihsel zenginliklerini, yöresel kültürünü, yemeklerini, el sanatlarını, örf ve adetlerini Turizm Fuar ve Konferansı’nda tanıtacak. Turizm Fuar ve Konferansı’nda; sırasıyla Şanlıurfa, Trabzon, Denizli, Ordu - Osmaniye, Kütahya, Kastamonu, Çanakkale ve Adıyaman Partner İl olarak yer aldı. Travel Turkey İzmir – Turizm Fuar ve Kongresi’nin Partner Ülkesi Kosova oldu. Batı Balkanlar’da bulunan Kosova zengin, çok çeşitli ve özgün kültürüyle çok etnikli bir ülkedir. Kosova’nın leziz mutfağı, Doğu ve Akdeniz kültür ve geleneklerinin izlerini taşımaktadır. Kosova’da 2 ila 4 yıldızlı birçok otel bulunmaktadır. Oteller genellikle ful kapasite çalıştığı için seyahate çıkmadan önce yer ayırtılması tavsiye edilir. Kosova’nın resmi para birimi Euro’dur ve trafik sağdan aktığı için Avrupa Birliği sürücü ehliyeti araç kullanmak için yeterlidir. Kosova’nın çok zengin bir kültürel mirası vardır. Ülkenin kendine has karakteri, İrilyan, Bizans, Helen, Roma, Batı, Doğu ve Osmanlı döneminden kalma kalıntılardan kaynaklanmaktadır.


restaurant fuar 129 hotel & hi-tech

Evinoks HOST Fuarı’nda yeni ürünlerini tanıttı Dünya çapında en büyük tedarikçilerin yer aldığı HOST Fuarı’nda ürünlerini sergileyen Evinoks, patentli yeni ürünleri ve stant tasarımıyla ilgi çekti.

S

ektöründe lider firma olan Evinoks, İtalya’nın Milano şehrinde iki yılda bir organize edilen, sektörün en büyük fuarı olan HOST fuarına katıldı. Dünya çapında en büyük tedarikçilerin yer aldığı fuarda ürünlerini sergileyen Evinoks, patentli, yeni ürünlerini tanıttı, aynı zamanda yurtiçi-yurtdışı yeni bağlantılar kurdu. Avrupalı ve Amerikalı birçok rakibini standında ağırlayan Evinoks, ürün kalitesi, stant tasarımı ve yeni ürünleri ile ilgili rakiplerinden yeni işbirlikleri ve övgüler aldı. Sektördeki son yenilikler, teknoloji ve trendleri yerinde inceleme fırsatı bulan Evinoks ekibi, izlenimlerini tasarımlarında buluşturmak üzere yurda döndü.

İRFAN: “SEKTÖRE YÖN VERMEYE DEVAME DECEĞİZ” Sektörün önde gelen firmalarının İtalya’da bir araya

geldiğini belirten Evinoks Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun İrfan, “Evinoks’un burada bulunma amaçlarından biri, şık ve modern çizgilerini bu güzel ortama yansıtmaktı. Tüm katılımcıların en iyi ürünleri ile özenerek bu çatı altında buluştuğuna eminiz. Böyle bir ortamda bize düşen diğer bir görev de ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek, İtalya’da dünyanın birçok yerinden gelen ziyaretçilere Türk mühendislerin neler başarabildiklerini göstermekti. I-Buffet ismini verdiğimiz, büfelerin üzerindeki ekranlardan faydalanılan bir Akıllı Büfe Yönetim Sistemimiz var. Bu sistem dünyada bir ilk ve Host Fuarında yerli – yabancı birçok şirketin ilgisini çekti. Bu tarz yenilikçi çalışmalarla ön plana çıkıp, kendimizi daha da geliştirerek sektöre yön vermeye devam edeceğiz. Evinoks’un bugünlere gelmesinde emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma teşekkür ediyorum” dedi.


restaurant ürünler 130 hotel & hi-tech

Ege Vitrifiye İtalya’dan döndü

FORM, 50. yılını kutladı Form Şirketler Grubu, Form Endüstri Ürünleri, Form VRF Sistemleri, Form Endüstri Tesisleri (İzmir Fabrika), Munters Form, Bursa, Adana, Ankara, İzmir, Antalya Bölge Müdürlükleri ve İstanbul merkez ofislerinden gelen çalışanlarıyla birlikte 50. yılını Boğaz’da gerçekleşen yemekli tekne organizasyonu ile kutladı. Form Şirketler Grubu Yürütme Kurulu Başkanı Tunç Korun 50. yıl ile ilgili, “Bu sene 50. yılımızı kutluyoruz. Bu süre zarfında birçok ilki gerçekleştirdik, sektörümüze ve ülkemize yenilik ve değer kattık. Yine bu yıl içerisinde 50. yıl kutlamalarımız çerçevesinde Şile’de Form Hatıra Ormanı oluşturduk, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile 50 kızımızın lise eğitimleri boyunca eğitim masraflarını “ Türkiye’nin Güneşleri” bursu ile karşılıyoruz. Önümüzdeki aylarda da sektörümüze Türkiye’de iklimlendirmenin tarihinin anlatıldığı bir araştırma kitabı hediye etme amacındayız. Firma olarak bundan sonrada çalışanlarımızın desteği ve her zaman bizimle olan yenilikçi ruhumuzla çalışmaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.

Ege Vitrifiye, İtalya’da gerçekleştirilen CERSAIE Seramik Fuarı’na orta-üst ve üst segmentlere hitap eden ürünleri ile katıldı. Ege Vitrifiye, CERSAIE Fuarı’na 4 yeni serisi Selga, Zela, Finikia, Karina ve ortaüst ve üst segmentlere hitap eden diğer ürünleriyle katılım sağladı. Fuarda sunulan Selge serisi, özellikle orta-üst segmentte kanalsız (rimless) ürün grubundaki boşluğu dolduracak. Şirketin fuardaki ziyaretçileri ise ağırlık olarak Avrupa ülkelerinden geldi. Görüşlerine yer verilen Ege Vitrifiye Genel Müdürü Merter Savaş, CERSAIE Fuarı’ndan bekledikleri verimi aldıklarını belirterek, “Fuarda görücüye çıkardığımız 2 yeni serimizi fabrikamızın tasarım bölümünde, diğer 2 serimizi ise bu yıl birlikte çalışmaya başladığımız İtalyan tasarımcı Claudio Papa ile geliştirdik. İtalya’dan aldığımız olumlu geri dönüşlerle bu yıl bayilerimizin ve nihai tüketicilerimizin karşısına yepyeni bir portföy ile çıkacağız” bilgilerini paylaştı.

Ödeme dünyası Steigenberger’de buluştu Geleceğin ödeme dünyasını “Transactions of Future” ana teması ile ele alan zirveye birçok ülkeden temsilci katıldı. Geleceğin akıllı ödeme sistemlerinin ve dijital/mobil tabanlı uygulamalarının irdeleneceği etkinliğe, yenilikçi teknolojilerle bütünleşen hizmetler sunan, turizm sektöründe online güvenli satış hizmetini en iyi alt yapı ile sağlayan Steigenberger Hotel Maslak İstanbul ev sahipliği yaptı. Ödeme dünyasına yön veren kuruluşların yenilikçi ürünlerinin ve çözümlerinin sunulduğu, açılış konuşmasını ise Cardtek Yönetim Kurulu Başkanı Ayşe Nil Sarıgöllü’nün yaptığı CardSmart Bosphorus’un katılımcıları Steigenberger’in hızlı internet erişimli ve son teknolojinin sunulduğu salonu Galaxy’de, standart üstü servis, sıcak atmosfer ve Bleasure Konsepti’nin eşsiz misafirperverliği ile ağırlandı.



BUZ Makinalarında Kampanya

CB 416 / 45 KG

C 300

CB 640 / 65 KG CB 955 / 90 KG

CB 1265 / 130 KG CB 1565 / 155 KG

GB 902 / 90 KG GB 1540 / 150 KG

Bin 350 / 350 KG Bin 550 VDS / 550 KG

CC

Gürsel Mah. Şevketpaşa Cad.No: 20/2 80270 (Çağlayan Kavşağı) Kağıthane - İstanbul T. 0212 221 2620 F. 0212 222 5465 www.s2000.com.tr - info@s2000.com.tr


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.