·Kim Kime
RPve
fl,...-�_rs_t�_;._�e��-�_r��ı_!_? fi����:.:.�.: ı=ki � __
1 5
·
Gü
n
ı ü
k
S
o S'
y a 1
st
15-16
lO��::.: :......:..: �a .;.:..: �� �;..;.. a n O.i!ta.�f;·_�r_da_ n
_
__
S
y a
s a
ANC,
DünyaveTürkiye:
__
Ga z ete
20 �:!::�
nde
---
1-15 Haziran 94, Sayı:1, Fiyatı:15 OOOTL
Kriz Dönemleri Olayların Hızını Artırm�kla Kalmaz; , Gerçeklerin
Olabildiğince
Açık Bir Hal Almasına da Yol Açar. Devleti Gerçekte Kimlerin Yönettiği, Parlamenter Demokrasinin Nasıl
K
ibaret Old uğu Çıplak Gözle Görülür Hale Gelir.
da Rezike Bir Oyundan
riz dönemleri, olayların akıl almaz bir hıza kavuştuğu, her bir
günün yeni ve şaşırtıcı olaylara gebe olduğu dönemlerdir. Türki
ye kapitalizminin, iyiden iyiye kriz çukurunun dibine doğru
yuvarlanmış bulunduğu şu günlerde de yaşadığımız budur. Her yeni
olay, derin bir şaşkınlık yaratarak gelmiş olan bir önceki olayı nere
deyse unutturuyor. Bankalar batıyor, kurtarılıyor. Kapitalistler, işçileri sıra sıra kapımn önüne, işsizliğin kör dünyasına doğru iteliyor. ANAP lideri, tekelci sermayeden hükümeti devir emri aldığım açıklıyor. Hükümetin başı, "demokratikleşme paketi" için genelkurmaydan izin
istiyor. Başbakanla cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı ile genelkurmay
başkanı, büyük sermaye ile orta ölçekli sermaye hergün birbiriyle bayağı bir ağız d�laşı yürütüyor!
Kriz dönemleri, yalnızca olayların hızım artırınakla kalmıyor; aynı
zamanda yüzlerdeki bütün maskeleri yük haline getirerek gerçeklerin alabildiğince açık bir hal almasına yol açıyor. Büyük sermaye çevre
leri, cumhurbaşkanına, başbakana, arıa muhalefet partisine emirlerini artık örtülü iletmek gereği bile duymuyor. Açıktan ernrediyor ve perva
sızca azarlıyor. "Demokratikleşme paketi"nin hükümet eliyle ve parla mentoda değil de genelkurmay odalarında hazırlandığı bütün çıplak
lığıyla ortaya çıkıyor. Devleti gerçekte kimlerin yönettiği, parlamenter demokrasinin nasıl da rezike bir oyundan ibaret olduğu, tüm bu temel sınıfsal gerçekler, olayları dikkatle izleyen işçi ve emekçilerin çıplak
gözle algılayabileceği açıklıkta sahnede beliriyor.
İşin ekonomik cephesine bakacak olursak:
Kriz, çok boyutlu, bütünsel bir krizdir. Bugün Türkiye kapitalizminin
Düzen, göstergelerini kaynak ve döviz alan
larındaki tıkanınayla ortaya koyan bir ekono
mik kriz ile yüzyüzedir. 1980'li yıllarda yine
yaşadığı kriz, derinliği ve kapsamı sınırlı bir kriz değildir. Yapısal ve önemli
değişiklikleri
dayatan
benzer göstergelerle ortaya çıkan krizi, düzen,
çok
düşük ücrete dayalı bir "ihracata yönelme"
boyutlu bir krizdir. Temelinde bir
politikasıyla atlatmaya çalışmıştı. Bu çaba
salt bu cepheyle sınırlı kalmarnakta,
başarı elde ettiği de söylenebilir. Bu başarının
ekonomik kriz bulunmakla birlikte,
sında '80'li yılların· ortalarına kadar kısmen bir
Önümüzde akıp giden bütün bu tablo, düzen cephesinde belirgin bir panik halinin yaşandığını da gösteriyor. Yaşanan krizin ne denli boyut
düzen, ideolojik ve politik cephelerde
arkasında
lu �e karmaşık bir hal aldığı konusunda ilk bakışta bile yeterli bir fikir verıyor.
maktadır.
emekçilerin
de ciddi açmazlarla yüzyüze bulun
ise,
bir
yandan
tüm
haklarının
zapturapt altına alınması karşısında işçi ve uzun
süre
bir
direnç
ortaya
koymamış olması, diğer yandan da uygun dış
konjonktürel ortarn sayesinde ihracatta belirli bir gelişme elde edilebilmiş olması vardı. Ne
var ki, bu iki etmen de kapitalist ekonominin
KlZil BAYRAK HER YERDE DALGALANACAK! omünistler, politik arenaya çıktıkları ilk günden, Ekim 1987'den bu yana, Türkiye'nin bir devrim ülkesi olduğu gerçeği üzerinde ısrarla durdular. Bugün, şu içinde yaşadığımız süreçte, düzenin iyiden iyiye . içine yuvarlanmış bulunduğu çok boyutlu kriz, bu gerçeği bir kez daha ve çarpıcı bir biçimde doğru lamaktadır. Kapitalist dü.zenin yaşam damarları iktisadi, siyasi ve ideolojik cephelerde ciddi bir tıkanma ile yüzyüzedir. Kapitalist düzenin içinde bulunduğu zorluklar, yüzyüze olduğu açmazlar, bugün çok daha açık bir biçim de görünür hale gelmiştir. Komünistler, çok çeşitli vesilelerle kapitalist düzenin bu açmaz ve zorluklarını sergilediler. Kuşkusuz, bundan sonra da sergilerneye devam edeceklerdir. Ne var ki, biz burada işin bir başka cephesini vurgulamak ve öne çıkarmak istiyoruz. Biliniyor ki kapitalizm için, bir şartla, içinden çıkı lamayacak ya da aşılamayacak bir kriz durumu yoktur. Bu şart da, işçi ve emekçilerin devrimci bir örgüt lenme ve önderlikten yoksun olmasıdır. Zira, işçi ve emekçiler böyle bir örgütlenme ve önderliğe, ihtilalci
krizine geçici bir çare olabilirdi. Ve nihayet, bu iki etmendeki dengeler bozulmaya başla
K
yınca kriz, yeniden ve bu kez daha kuvvetli
bir biçimde düzenin kapısını çalmaya başladı.
İşçiler '87'den '9 l'e kadar geçen süreçte ortaya koyduklan
·
Devamı 3.
tikasında
eylemiilikle
önemli
düşük
gedikler
ücret
açtılar.
poli
Diğer
yandan da, özellikle İran-Irak savaşının yol
·
açtığı
ihracat
artış�nı
sağlayan
uygun dış
konjonktürel ortam, Türkiye kapitalizmi aley
hine değişmeye başladı. Düzen, çare olur diye
büyük bir şevkle atıldığı Türki cumhuriyetler
seferinde ise ciddi herhangi bir mevzi elde Devamı 3. Sayfada,