Hariciye / Mart 2011

Page 38

36

Balkanlar, yüzyıllarca, değişik kültürleri bir arada barındırırken, verimli toprakları ve zengin doğal kaynaklarıyla nice imparatorlukların ve devletlerin de iştahını kabarttı. Sırasıyla Antik Yunan ve Roma’dan başlayarak, Bizans ve Osmanlı bölgeye hakim olsa da öte yandan Katolik Avrupa da bölgede etki alanı buldu.1 Bu kültürlerin hepsi bölgede iz bırakmakla beraber, hiçbirisi kendi unsurlarını büyük bir çoğunluğa eriştiremedi. Değişik siyasal egemenleri dışında, Balkanlar, başka toplulukların göçüne de şahit oldu. Bizans döneminde bölgeye yerleşen Slavlar ve Bulgarlar, Hindistan’dan geldikleri söylenen Romanlar, bölgede hep var olan ve İspanya’dan atılanların da gelmesiyle daha da çoğalan Yahudiler, bu gruplardan bazılarıydı. Balkanlar’da etnik ve dini çeşitliliğin, değişik grupların varlığından başka, bir sebebi de Osmanlı’daki millet sistemiydi. Millet sistemi, imparatorluktaki farklı Ehl­i Kitap gruplarının kendi kendilerini yönetme hakkına verilen addır. Bu sistem, 1912’ye kadar 500 yıl boyunca Balkanlar’ın büyük çoğunluğunu elinde tutan Osmanlı tarafından uygulandığı için, bölgedeki değişik grupların kimliklerini korumasına büyük katkısı oldu. 19. yy.da Balkanlar, etnik olarak tartışmasız dünyanın en karışık ve iç içe geçmiş bölgesiydi. 1912’den sonra, Osmanlı’nın Balkanların büyük çoğunluğundan çekilmesinin ardından zorunlu göç, soykırım ve nüfus

mübadelesi gibi etnik homojenleştirme çalışmaları yapıldı. Baskı, adaletsizlik ve insan hakları ihlallerinden, zorla din veya isim değiştirmeye kadar birçok yolla Balkan azınlıkları, haksızlığa uğradı ve şiddet gördü. Bu azınlıkların halen varlığını sürdürdüğü bazı Balkan ülkelerine bakmakta fayda var. Bulgaristan, azınlıklara baskı konusunda sicili en kabarık Balkan ülkesidir. Balkan Savaşları’nda Bulgar ordusu, komitacıların binlerce Müslüman’ı öldürmesine göz yumup, daha sonra da geride kalan Müslümanları, özellikle ana dili Bulgarca olan Müslüman Pomakları zorla Hıristiyan yapma girişimlerinde bulundu.2 Bu baskı komünizme geçişten sonra da devam edip, asimilasyon politikaları dâhilinde, azınlık bireylerinin zorla isimlerinin değiştirilmesi ve ülkeden kovulması gibi yollara kadar varıyordu. Sadece 1989’da 320 bin Türk, sınır dışı edildi ve bunlar, Türkiye’ye sığındı.3 Fakat 1989’un sonunda Jivkov rejiminin yıkılmasının ardından azınlık hakları konusunda önemli gelişmeler kaydedilirken, Türk azınlığa da kendi dilinde eğitim ve gerçek isimlerini kullanma hakkı geri verildi. Yunanistan ise Balkanların en homojen ülkesidir. Türkiye ile 1923’te yapılan nüfus mübadelesinden sonra, nüfusunun neredeyse tamamı (%98’i) Yunanlılardan oluşmaktadır. Yunanistan’ın resmi olarak tanıdığı tek azınlık, Batı Trakya Müslüman Azınlığıdır. Azınlığın tamamının Türk olmasına rağmen, Yunanistan, Lozan Antlaşması’nda “Müslüman azınlık” yazdığı için, azınlığın etnik kimliğini tanımadığı gibi Lozan’daki bir başka madde olan “azınlığın kendi dini liderini seçme hakkı olduğu” maddesini ihlal edip, yalnızca kendi atadığı müftüleri tanır. Ayrıca Yunanistan; Makedonya bölgesinde yaşayan Makedonlarla, Rodos ve İstanköy adalarındaki Türkleri de resmi azınlık olarak kabul etmez. Eski Yugoslavya’nın bugünkü ülkelerine gelecek olursak, çeşitli durumlarla karşılaşırız. Yugoslavya


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.