Mayıs

Page 1

Yıl 1 | Sayı 2 | Mayıs 2013

GÜNGÖREN’DE

23 NİSAN ÇOªKUSU

RÖPORTAJ

GEZEN BİLİR

EĞİTİM

TULUYHAN UĞURLU

TRABZON

AKŞEMSETTİN BİLGİ EVİ


Değerli Güngörenli Hemşehrilerim, Güngören Dergi’nin yeni sayısıyla sizlerle birlikteyiz. Dergimizin birinci sayısına göstermiş olduğunuz ilgi bizlerin bu alandaki kararlılığımızı perçinlerken elinizde bulunan ikinci sayının hazırlanmasında da belirleyici oldu. İkinci sayımızda da gündem haberlerinden ilmi ve edebi makalelere, sağlıktan bilgisayar ve teknolojiye farklı bir çok konuya yer verdik. Güngören’in her geçen gün değişen çehresini dergimize yansıtmaya çalıştık. Özellikle bu sayıda yer alan eski Güngören fotoğrafları ve eski Güngörenlilerin hatıralarının dikkatlerinizi çekeceğini düşünüyoruz. Belediye vatandaş arasındaki irtibatın sağlıklı bir şekilde yürütülmesi ideal hizmet standartlarının hayata geçirilmesi bakımından önemli olduğundan dolayı belediyemizin makro ve mikro ölçekli stratejiler doğrultusunda yürüttüğü sosyal hizmetler eksenli ekonomik, kültürel faaliyetlerini dergimizde sizlere ulaştırmayı amaçlıyoruz.

Ş. Yücel KARAMAN Güngören Belediye Başkanı

Belediyemizin gerçekleştirdiği ekonomik, sosyal ve kültürel hizmetlerin sonucunda ilçemiz içerisinde cereyan eden sosyal yaşam her geçen gün biraz daha renklenip canlanıyor. Her geçen gün çehresi değişen ilçemizin sosyal yaşamındaki bu canlılığı dergimizde sizlere sunmaktan dolayı çok memnunuz. Hemen her sayıda yer vermeye çalışacağımız röportajlarda ve bilimsel makalelerde sizlerin temayülleriniz ve talepleriniz doğrultusunda konuları belirlemeye çalışacağız. Güngören’de gerçekleşen spor faaliyetleri, yaz okulları, özellikle yaz aylarının vazgeçilmezi olan yüzme havuzları ve aqua parklar hakkında sizleri bilgilendirmeye çalışacağız. Bu konulardaki bilgi ihtiyacınızı dergimiz vasıtasıyla giderebilirsiniz. Yeni sayılarda buluşmak dileğiyle...


May覺s 2013

etkinlik


Yıl 1 | Sayı 2 | Mayıs 2013 Güngören Belediyesi’nin Aylık Süreli Yayın Organıdır.

gungorendergi.com

İmtiyaz Sahibi Güngören Belediyesi Adına Şakir Yücel KARAMAN Yazı İşleri Müdürü İrfan ERSAN

ISSN123456789 Yayın Kurulu Süheyla SÜLEZ, Yasemin EKMEKCİ Ayhan YILDIRIM, Pınar KARTI, Merve KIRDEMİR Görsel Yönetmen Reyhan SULA

Yayın Koordinatörü Fatih DOĞAN

Foto Muhabir Çağlar MOĞULTAY

Yayın Yönetmeni Ferhat BULUT

Baskı Tarihi Mayıs 2013

/gungorenbld

/gungorenbld /sykaraman

04

ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMINI TÖRENLERLE KUTLADIK

Yönetim Yeri Güven Mahallesi Marmara Cad. Belde Sokak No:38 34160 Güngören / İstanbul Tel: 0 212 449 55 00 www.gungoren.bel.tr Yayına Hazırlık ve Baskı

0 212 493 0 456 www.afmiletisim.com

/user/gungorenbelediyesi

20

GEZEN BİLİR TRABZON

45 Hanelik Bir Köyden Koskoca Bir Kent’e

54

50 20

İSTANBUL RUMELİ FENERİ

46

16

YAZI DİZİSİ KUTSAL KELAMIN ALTINLA BEZENMESİ/TEZHİP

KENTLİLİK ŞEHİRLERİMİZ MİRAS DEĞİL, EMANETTİR EĞİTİM TERAPİ

32

EĞİTİM TERAPİ

38

RÖPORTAJ TULUYHAN UĞURLU


bu sayıda GÜNDEM HABER Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Törenlerle Kutlandı | 04 Arap Dünyasında Değişim ve Son Gelişmeler Ele Alındı | 05 Zabıta Ekipleri Su Ürünleri Satıcılarını Denetledi | 06 Güngören Bahara Hazırlıklı Girdi | 06 Güngören’de Lale ve Sümbül Zamanı | 07 Kermes Günleri Başladı | 07 Güngörenli Aktif Yaşlılar | 08 Güngören, Belediye Başkanlarını Ağırladı | 08 Öğrencilerden Başkan Karaman’a Ziyaret | 09 Başkan Karaman Esnafa Geçmiş Olsun Ziyaretinde Bulundu | 09 Güvenlik Personeli Yangın Söndürme Eğitimi Aldı | 09 Başkan Karaman Polis Haftasını Kutladı | 10 Güngören Gençleri Kardeşlerini Unutmadı | 10 KENTLİLİK Cevher Dudayev Parkının Eski Hali Bugünkü Görünüşünden Çok Uzak | 11 İlkyuva Caddesi | 11 Nereden-Nereye | 12 Tozkoparan’da Kentsel Dönüşüm Başlıyor | 14 Şehirlerimiz Miras Değil, Emanettir | 16 Söyleşi / 45 Hanelik Bir Köyden Koskoca Bir Kent’e | 20 AİLE/YAŞAM Aile İçi Kavgalar En Çok Çocukları Vuruyor| 24 Çalışan Annelere Erken Emeklilik Müjdesi | 24 Aile İçinde Olumlu İletişim Nasıl Olmalı? | 25 Cevizlik Tesisleri Spor Salonu | 26 Oku’makla Başladı Her Şey | 28 EĞİTİM SBS’de Yeni Model | 29 Ehliyet Sınavlarında Soru Sayısı ve Sınav Süresi Düşürüldü | 30 Dersten Sonra Televizyon, Öğrenileni Unutturuyor | 30 Akşemsettin Bilgi Evi | 31 Terapi | 32 SAĞLIK Kalorili Yiyecekler Neden Daha Popüler? | 34 Sağlık İçin Yürüyün | 34 Açken Alışveriş Yapmayın | 35 Diyabet | 36

RÖPORTAJ Tuluyhan Uğurlu| 38 TEKNOLOJİ Yapay Zeka İnsanın Yerini Alacak | 42 Altın Göz Açıp Kapayıncaya Kadar Oluşuyor | 43 İnternet Trafiğine İstanbul Yön Verecek | 44 Yeni Nesil Xbox Mayıs Ayında Tanıtılacak | 44 Windows XP Sona Doğru | 44 Güngören Belediyesi’nin Android Uygulaması | 45 YAZI DİZİSİ Tezhip / Kutsal Kelamın Altınla Bezenmesi | 46 GEZEN BİLİR Trabzon | 50 İSTANBUL Rumeli Feneri | 54 SIRA DIŞI Kayıp Dünya | 57 KÜLTÜR/SANAT Belediye Korosu Türkülerle Kulaktan Kalbe Hitap Etti | 60 Yazar Dursun Gürlek Güngörenli Öğrencilerle Bir Araya Geldi |60 Kütüphaneler Haftası Coşkuyla Kutlandı | 60 Güngörenli Hanımlar Hünerlerini Sergiledi | 61 SPOR Belediye Başkanlığı Koşusu | 62 Güngören Ligi Basketbol Finalleri| 62 Kurumlar Masa Başında Yarıştı | 62 Kurumlar Sahada | 63 Futbolun Kralı Güngören Ortaokulu | 63 Havuzun Şampiyonları Belli Oldu | 63


4

gündem haber gungorendergi.com

Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Törenlerle Kutlandı Güngörenli çocuklar için şenlikler ve aktiviteler hazırlayan Güngören Belediyesi, çocukların bayramı doyasıya yaşaması için ilçenin her bir yanında çeşitli aktiviteler düzenledi. mayıs2013

U

lusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 93. Yıl dönümü, Güngören’de coşkuyla kutlandı. Kaymakamlık bahçesinde gerçekleşen çelenk töreninin ardından, Mimar Yahya Baş Stadı’nda kutlamalara devam edildi. Vatandaşların Türk bayraklarıyla coşkuya ortak olduğu kutlamalar çok renkli geçti. Anaokulu öğrencilerinin yanında, Güngören’de bulunan ilköğretim okulu öğrencilerinin gösterileri büyük beğeni topladı. İlçe Milli Eğitim Müdürü Abdullah Nurkan’ın konuşmasının ardından. İlçe Kaymakamı Zafer Orhan ve Belediye Başkanımız Şakir Yücel Karaman törene katılan öğrencileri selamladı.

Etkinlikler Bir Günle Sınırlı Kalmadı Mustafa Kemal Atatürk’ün tüm Dünya çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Güngören’de bir günle sınırlı kalmadı. Güngörenli çocuklar için şenlikler ve aktiviteler hazırlayan Güngören Belediyesi, çocukların bayramı doyasıya yaşaması için ilçenin her bir yanında çeşitli aktiviteler düzenledi. Son olarak Güngören Mevlana Bilgi Evi parkında düzenlenen etkinliğe, tüm bilgi evi öğrencileri katıldı. Şiirler okuyan ve gösteriler sunan öğrenciler, evet-hayır, sandalye kapmaca gibi yarışmalarla eğlendi. Tüm gün yarışmalar ve müzik eşliğinde keyifli bir gün geçiren öğrencilere günün sonunda çeşitli hediyeler verildi.


5

Arap Dünyasındaki Değişim ve

gündem haber gungorendergi.com

Son Gelişmeler Ele Alındı

G

üngören Belediyesi Kent Konseyinin organize ettiği “Arap Dünyasında Değişim ve Son Gelişmeler” panelinde Arap Baharı’ndan sonra bölgede yaşanan gelişmeler ve Suriye’deki iç savaş ele alındı. Moderatörlüğünü Prof. Dr. İhsan Süreyya Sırma’nın yaptığı panelde Fas’ın kanaat önderlerinden Moujahed Saad Eddine El Amiri, Prof. Dr. Yasin Aktay ve Yazar Turan Kışlakçı yaptıkları konuşmalarda Arap rejimleri ve Suriye’de yaşanan karışıklık tartışıldı. “Arap dünyası büyük değişim sürecinde” Güngören Belediyesi Kent Konseyi Başkanı Hikmet Sırma’nın açılış konuşmasını yaptığı panel yoğun ilgi gördü. Ali Emiri Kültür Merkezi’nde gerçekleşen panelde Fas’ın kanaat önderlerinden Moujahed Saad Eddine El Amiri, Arap Baharı’ndan sonra meydana gelen oluşumun devrimler kadar başarılı olduğunu belirtti. El Amiri, “Arap alemi şuanda değişim sürecindedir. Bu değişim süreci iç ve dış faktörlere bağlıdır. Ben devrim demiyorum, hareketlilik diyorum. Bu hareketliliğin programı çok dar bir çerçevedeydi. Bu siyasi programın çerçevesi sadece rejimin değişmesi üzerine bina edilmiş bir programdır. Bazı Arap ülkelerinde rejim değişikliği yapıldıktan sonra, rejim sonrası için siyasi bir program hazır değildi. O yüzden değişim sonrası olan süreç, devrim sürecinden çok daha başarılı değildi. Bu süreci net olarak Tunus’ta, Mısır’da gördük” diye konuştu. “Türkiye’ye minnettarız” El Amiri Türkiye’nin Suriye’ye yönelik insancıl tavrından dolayı memnun olduklarını dile getirerek; “Suriye halkına dış çevrelerden hiçbir destek gelmemiştir. Türkiye’nin bu meselede rolü

pozitiftir. İnsani bir yaklaşımı vardır. O yüzden Türkiye’ye minnettarız. Benim bu çerçevede tavsiyem Türkiye’deki politikacılar Suriye ve diğer Arap ülkeleriyle ilgili politika yaparken siyasetle beraber meselenin ahlaki yönünü hiçbir zaman unutmasınlar” dedi. Moujahed Saad Eddine El Amiri, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’de olduğu kadar Arap Dünyası’nda da çok sevildiklerini söyledi. “Arap Dünyası’nda bir çığ yaşanıyor” Prof. Dr. Yasin Aktay yaptığı konuşmada, Arap Dünyası’nda mevcut olan rejimlerin hemen hemen birbirine benzediğini belirterek, “Ortak özellikleri vardı. Hepsi de birer kurtarıcı diktatördü. Onlardan önceki yönetimi askeri darbeyle aldıkları ve bir şekilde yönetimi değil rejimi devraldıkları şahısların hepsi soğuk savaş yıllarında ülkelerini bağımsızlığa kavuşturmuş, ülkelerini sömürgeden kurtarmış bir kahraman gibi görünüyorlardı. Aslında bu rejimlerin hepsinin ortak özelliği hepsi birer ulus devlet olarak uluslararası anlaşmalarla kurulmuş olmalarıdır” dedi. Yazar Turan Kışlakçı ise yaptığı konuşmada, devrim kavramına ve dünyada yaşanan devrimlere değindi. Arap ülkelerinde yaşanan devrimlere de değinen Kışlakçı, “Dünyada değişim yaşanıyorsa, o dalganın, o tsunaminin önünde durmayın. Eğer o dalganın önünde durursanız, o dalga sizi alır götürür. Size düşen ya dalgaya katılmak, ya da dışarıda durup o dalgaya yön vermek. Bu gün Arap Dünyası’nda bir tsunami, bir çığ yaşanıyor. Bu çığın önünde durmamak gerekiyor” dedi. mayıs2013


6

gündem haber gungorendergi.com

Güngören

Bahara Hazırlıklı Girdi Güngören Belediyesi baharın gelmesiyle birlikte ilçe genelinde cadde ve sokak temizliğine başladı.

Zabıta Ekipleri Su Ürünleri Satıcılarını Denetledi

G

üngören Belediyesi Zabıta ekipleri İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı personeli ile birlikte pazar yerlerinde su ürünleri satışı yapan esnafı denetledi. İlçe Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı personelince satışa sunulan balıkların av yasağı ve mevzuatlara uygun olup olmadıkları denetlenirken, satış yerleri de hijyen koşulları açısından değerlendirildi. Zabıta ekipleri ise esnafın fiyatları yükseltmemesi ve standartlara uygun ürün satışı yapması için bilgilendirme çalışması yaptı. Yapılan denetim sonucunda herhangi bir uygunsuz duruma rastlanmaması yüzleri güldürdü. Denetimlerin vatandaş tarafından takdir topladığını ve devamlılığı noktasında taleplerin olduğunu dile getiren Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, ilçe kurumları arasındaki koordinasyonun artarak devam edeceğini belirtti. mayıs2013

K

ış aylarının bitip güneşin yüzünü göstermesiyle birlikte Güngören’in cadde ve sokakları da bahar için hazırlanıyor. Fen İşleri Müdürlüğü, Park ve Bahçeler Müdürlüğü ve Temizlik İşleri Müdürlüğü’nün

birlikte organize ettiği ‘Bahar Temizliği’ kapsamında ilçedeki birçok cadde ve sokak bakıma girdi. Bahar Temizliği kapsamında, Fen İşleri Müdürlüğü; yol bakımı ve onarımı, kaldırım düzenlemesi, asfalt bakımı ve onarımı, Park ve Bahçeler Müdürlüğü; kaldırım arasından çıkan yabani otların çapa ve tırpan ile temizlenmesi ve ilaçlaması, ağaç dip ve gövde sürgün temizliği, Temizlik İşleri Müdürlüğü ise cadde ve sokaklarda yıkama ve süpürme işlemlerini gerçekleştiriyor. Her yıl düzenli olarak gerçekleştirilen Bahar Temizliği Nisan ayı itibariyle Güngören’de başladı. Toplamda altı hafta sürecek temizlik daha düzenli, daha temiz ve daha yaşanılabilir bir Güngören için her yıl yapılmaktadır.


7

gündem haber gungorendergi.com

Güngören’de Lale ve Sümbül Zamanı

P

ark ve Bahçeler Müdürlüğü’nün, kış ayının başında toprağa yerleştirdiği lale ve sümbüller baharın gelmesiyle birlikte Güngören’e renk getirdi. Türkiye’de lale ve sümbülleri kendi imkânlarıyla yetiştiren ilk ilçe belediyesi

olan Güngören Belediyesi, bahar ayının gelmesiyle birlikte lale ve sümbülleri Güngörenliler ile buluşturdu. Yılda ortalama 300 bin lale ve sümbül yetiştiren Güngören Belediyesi Park ve Bahçeler Müdürlüğü, vatandaşlarımızın ve çocukların yeşile ve çiçeğe olan ihtiyaçlarının giderilmesi için 200 bin adet laleyi Güngören’e ekiyor, 100 bin laleyi ise kamu kuruluşları, okullar ve meydanlarda vatandaşlara dağıtıyor. Vatandaşın yoğun ilgi gösterdiği çiçek dağıtımı; Kaymakamlık, İlçe Sağlık Müdürlüğü, İlçe Emniyet Müdürlüğü, İlçe Müftülüğü, İlçe Gençlik ve Spor Müdürlüğü, Verem Savaş, BEDAŞ, İSKİ gibi kamu kurumlarının yanı sıra Güngören’de 17 okul yönetimi, öğretmenleri ve öğrencilerine bizzat dağıtıldı.

Kermes Günleri Başladı Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman her yıl düzenlenen, ‘Geleneksel Güngören Yurtları Kermesi’ açılışına katıldı. Öğrenciler yararına düzenlenen kermesin açılışına Güngören Kaymakamı Zafer Orhan, Bağcılar Kaymakamı Erdal Çakır ve Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman katıldı. Açılış konuşmalarını yapan Başkan Karaman ve Kaymakamlar kurdeleyi de birlikte kesti. Daha sonra tüm standları gezen Başkan Karaman, stant görevlilerine hayırlı olsun dileklerini iletti. mayıs2013


8

gündem haber gungorendergi.com

Güngörenli Aktif Yaşlılar

G

üngören Yaşlılar Komisyonun 18-24 Mart Yaşlılar Haftası sebebiyle düzenlediği program Moda Düğün Salonu’nda gerçekleşti. Program, Ak Parti İl Teşkilatı Sosyal İşler Başkanı Leman Aksay, İl Yaşlılar Komisyonu Başkanı Rıdvan Durmaz, Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, AK Parti Güngören İlçe Başkanı Ercüment Sever, Kadın Kolları Başkanı Nahide Azeri, Sosyal İşler Başkanı Süleyman Üstün, Yaşlılar Komisyonu Başkanı Veli Dilekçi ve çok sayıda vatandaşın katılımıyla gerçekleşti.

Gelen misafirlere Aktif Yaşlanma Ödülünün verildiği programda, Başkan Karaman’da belediye tarafından yetiştirilen lalelerden hediye etti.

Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman Yaşlılar Haftası sebebiyle düzenlenen programda Güngörenli yaşlılarla beraberdi.

Güngören, Belediye Başkanlarını Ağırladı

H

er ay farklı ilçede düzenlenen AK Partili Belediye Başkanlarının katıldığı “3. Bölge Belediye Başkanları Toplantısı” Nisan ayında Güngören’de yapıldı. Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman’ın ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıda yerel yönetimler ve belediye iş alanları ile ilgili pek çok konu gündeme geldi. Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu, Beylikdüzü Belediye Başkanı Yusuf Uzun, Esenyurt Belemayıs2013

diye Başkanı Necmi Kadıoğlu, Başakşehir Belediye Başkanı Mevlüt Uysal, Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay ve Arnavutköy Belediye Başkanı A. Haşim Baltacı’nın katıldığı toplantı Güngören Belediyesi Cevizlik Sosyal Tesislerini gerçekleşti. Yeni yapılan spor tesisini de gezen 3. Bölge Belediye Başkanlarını, Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman kapıda uğurladı.


9

gündem haber gungorendergi.com

Öğrencilerden Başkan Karaman’a Ziyaret

Başkan Karaman Esnafa Geçmiş Olsun Ziyaretinde Bulundu

Güngören Belediye Başkanı Karaman İstanbul Milletvekili Bülent Turan ve Ak Parti Güngören İlçe Başkanı Ercüment Sever ile birlikte Güngören esnafını gezdi.

G

eçtiğimiz ay Menderes Caddesinde meydana gelen çatışma sonrası geçmiş olsun ziyaretinde bulunan Güngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman, İstanbul Millet Vekili Bülent Turan ile birlikte Menderes caddesindeki tüm esnafı gezdi. Vatandaşların sorunlarını ilgiyle dinleyen Başkan Karaman ve Vekil Turan’a Güngören Kaymakamı Zafer Orhan, İlçe Emniyet Müdürü Burak Aktaş, AK Parti İlçe Başkanı Ercüment Sever ve Belediye Başkan Yardımcıları eşlik etti.

G

üngören Belediye Başkanı Şakir Yücel Karaman, Koza Koleji öğrencilerini makamında ağırladı. Başkan Karaman’a Belediye ve işleyişini, işin zorluğunu, güzel yönlerini soran öğrenciler, özel hayatına ilişkin merak ettikleri soruları da sordular. Yakından tanıma fırsatı buldukları Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman’da öğrencilere, gelecekte kendileri için planladıkları meslekleri sordu.

Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman öğrencilere satranç takımı ve çeşitli hediyeler verdi. Kapıda karşılayıp, kapıda uğurladığı öğrencilere, “ İleride bu ülkeyi sizler yöneteceksiniz. Bizlerden daha fazlasını yapacağınıza inanıyorum. Meslekler konusunda bilinçlisiniz, çok çalışıp bu vatan için, daha iyi şeyler yapmanızı dilerim. ” dedi.

Güvenlik Personeli Yangın Söndürme Eğitimi Aldı

G

üngören Belediyesi Sivil Savunma Şefliği tarafından düzenlenen “Canımı Seviyorum Harekete Geçiyorum” projesi kapsamında ilk yardım ve yangın söndürme eğitimleri devam ediyor. Son olarak Güngören Belediyesi Güvenlik Personelinin yangın söndürme eğitimi aldığı projede personeller hem teorik eğitim aldılar hem de pratik yaptılar. Vatandaştan projeye yoğun ilgi Canımı Seviyorum Harekete Geçiyorum diyenleri buluşturan projede Güngörenli vatandaşlar, ev kazaları, kesik ve kanamalar, ya-

nıklar, zehirlenmeler, çocukların cisim yutması, bayılmalar, çocuklarda havale ve ateş, kalp krizi, evlerde yangın çıkabilecek yerler, mutfak yangınları, baca yangınları ve zehirlenmeleri, yangında binadan nasıl dışarı çıkılır, yangın söndürme tüpleri gibi konular hakkında bilgi aldı. Uzman Eğitimciler tarafından verilen eğitimlerden Güngörenlilerden sonra Güngören Belediyesi Güvenlik Personeli faydalandı. İtfaiye Eğitim Merkezinde tüm gün süren eğitim, eğitmen Mehmet Gebelek tarafından önce teorik eğitim ile başladı ardından pratiğe döküldü. mayıs2013


10

gündem haber gungorendergi.com

Güngören Gençleri Kardeşlerini Unutmadı Başkan Karaman

Polis Haftasını Kutladı

G

üngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, Polis Haftası dolayısıyla Güngören Kaymakamı Zafer Orhan ile birlikte İlçe Emniyet Müdürü Ömer Burak Aktaş’ı ziyaret etti. Türk Polis Teşkilatı’nın 168. Kuruluş yıl dönümünü kutlayan Karaman, ilçeye hizmet veren karakolları da ziyaret etti. “Şehit polislerimizi rahmetle anıyoruz” Güngören’in huzuru ve güveni konusunda gösterdiği gayretlerden dolayı Emniyet Müdürü Ömer Burak Aktaş’a teşekkürlerini ileten Karaman, “Ülkemizin dört bir tarafında büyük bir özveri ile çalışan ve bu uğurda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan, milletimizin huzur ve güvenliğini sağlayan Türk Polis Teşkilatı’nın 168. kuruluş yıldönümünü ve içinde bulunduğumuz ‘Polis Haftası’nı kutluyorum. İlçemizdeki suç oranlarını azaltıp, halkımızın huzur içinde aileleriyle dolaşmasını sağladığınız için Güngörenliler adına teşekkür ederim. Bu vesileyle, görevlerini kahramanca yerine getirirken şehit olan polislerimizi rahmetle anıyor, görevleri başındaki tüm polislerimize selam ve saygılarımla birlikte başarı dileklerimi iletiyorum” diye konuştu. Başkan Yardımcıları Murat Kavak, Mustafa Sula ve Ensar Özcan’ın da bulunduğu ziyarette, Kaymakam Zafer Orhan ve Başkan Karaman daha sonra Merkez Karakolunu ve Şehit Osman Kahraman Karakolunu da ziyaret etti.

mayıs2013

G

üngören Belediyesi Gençlik Meclisi Hakkari’deki kardeşlerinin yardım çağrısına koştu.

Güngören Belediyesi Gençlik Meclisi Sosyal Sorumluluk ve Yardım Projelerine her geçen gün bir yenisini ekliyor. Güngören ve İstanbul sınırlarını aşan Güngören Belediyesi Gençlik Meclisi yardım elini Hakkari’ye uzattı. Yüksekova’dan gelen çağrı üzerene harekete geçen Güngören Belediyesi Gençlik Meclisi Ahmed-i Hani Ortaokulu’na giyecek ve kırtasiye malzemeleri gönderdi. Gelen çağrı üzerine hemen harekete geçen Güngören Belediyesi Gençlik Meclisi üyeleri, zor kış şartlarında okulunu ihmal etmeyen ve geleceğini bugünden kuran kardeşleri için kazak, çorap, kitap ve defter gibi malzemeleri hayırseverlerden temin edip öğrencilere ulaştırdı. Gençlik, Suat Kılıç’ın takdirini kazandı Gençlik ve Spor Bakanı ’tan tam destek alan Güngören Belediyesi Gençlik Meclisi, Bakanın “Gençlik Meclislerinin aktif ve etkili olması gerekir. Doğu’daki kardeşlerinizi unutmadınız, hızlı bir şekilde istekleri karşılamanız çok güzel, devamının gelmesini dilerim” sözleriyle takdirini kazandı.


11

kgündem e n t l i lhaber ik gungorendergi.com

Cevher Dudayev Parkı

Cevher Dudayev Parkı Modern Tasarımı ve Artan Yeşil Alanlarıyla, Yeniden Güngörenlilerin Hizmetinde

U Parkın eski hali bugünkü görünüşünden çok uzak

zun yıllar Güngörenlilere hizmet veren ve yıpranıp kullanılamaz duruma gelen parkın yeniden inşası için Yıldız Teknik Üniversitesi’yle ortak proje hazırlanmıştı. Kısa sürede yapılıp vatandaşın kullanımı sunulan Cevher Dudayev Parkı’yla Güngörenliler rahat nefes alabileceği ortamlardan birine daha kavuşmuş oldu. Bölge esnafının ve vatandaşın beğenisini kazanan parka birçok yenilik getirildi. Vatandaşların günün her saati spor yapabilme imkânı bulduğu parkta, çocuklar için yüksek standartlarda hazırlanmış özel oyun alanları bulunuyor. Yeşil alanların arttırıldığı yeni park, yaz akşamlarında vatandaşlara dinlenme ve serinleme imkânı veriyor. Vatandaşların ihtiyaçları düşünülerek yapılmış bir kafenin de bulunduğu parkta, yürüyüş yapılabilecek uzun yürüyüş yolları da unutulmadı.

Erişilebilir Standart Cadde ve Sokaklar

İlkyuva Caddesi

G

üngören Belediyesi tarafından öncelikle çocukların, yaşlıların ve engellilerin ihtiyaçları düşünülerek yapılan erişilebilir Standart Cadde ve Sokaklara bir yenisi daha eklendi.

Kentin yaşam kalitesini arttıran ve küçük ayrıntılar da göz önünde bulundurularak yapılan Erişilebilir Standart Cadde ve Sokaklarla, Güngörenliler için uzun vadeli kaliteli çözümler üretiliyor. İlkyuva Caddesinin, Kınalı ile İnönü Caddeleri arasında kalan kısmı geçtiğimiz yıl Erişilebilir Standartlara uygun hale getirilmişti. Kınalı ve Bağcılar Caddeleri arasında kalan ikinci kısımdaki çalışmalara ise altyapı çalışmalarının tamamlanmasının ardından başlandı. 250 metre uzunluğundaki caddede yağmur suyu ve yedek kablo kanallarının yapımının ardından beton kaplamalar uygulandı. Caddenin uzun ömürlü ve bakım masraflarının daha düşük olması için normal asfaltın üstü aşınma asfaltıyla kaplandı.

Cadde, haziran ayında tamamlanacak Görme engelliler için özel desenli kaldırım taşlarının döşendiği cadde de parlaklığı arttırılmış özel gece aydınlatmaları kullanıldı. Paslanmaz yol kenarı bariyerleri ve kaldırım yükseklikleri vatandaşların araçlarını park ederken zarar görmeyecek yükseklik hesaplanarak yapıldı. Kent yaşamına uygun, kökleriyle binaların temellerini tahrip etmeyen, alerjik polen üretmeyen ve böylece çocukların ve yaşlıların sağlığına zarar vermeyen, dört mevsim yeşil kalabilen ağaçların kullanıldığı caddelere vatandaşlardan olumlu tepkiler geliyor. Güngören’in tamamına uygulanacak Erişilebilir Standart Cadde ve Sokaklardan olan İlkyuva Caddesi haziran ayında kullanıma açılacak. mayıs2013


12

kentlilik gungorendergi.com

Nereden Yetersiz altyapı nedeniyle birçok ev ve iş yerinde sel baskınlarından dolayı ciddi maddi hasarlar meydana geliyordu.

mayıs2013


13

kentlilik gungorendergi.com

Nereye Erişilebilir standartlarda, geleceği düşünerek yaptığımız çalışmalarla sel baskını ve tehlikelerinin tamamen önüne geçtik.

mayıs2013


14

kentlilik gungorendergi.com

Tozkoparan’da

Kentsel Dönüşüm Başlıyor

mayıs2013


15

kentlilik gungorendergi.com

“Vatandaş kentsel dönüşüm kanunun kentin ve kendilerinin menfaatlerine hizmet ettiğini gördükçe daha fazla talepte bulunuyor”

Projenin en büyük özelliği şu ana kadar tek seferde ilan edilen, en büyük alan oluyor. 58 hektarlık. 5 bin 700 ün üzerinde bağımsız bölüm var. Toplam bağımsız bölüm sayısı 7 bin 758. Bu bağımsız bölümlerin 5 bin 560 tanesi konut, diğerleri ticari. Biz kentsel dönüşümü güzel şehirler yapmak olarak tanımlıyoruz.

G

üngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, Tozkoparan Mahallesi’ndeki bir bölgenin riskli alan olarak ilan edilmesine yönelik açıklamalarda bulundu. Başkan Karaman, bölgede 5 bin 700 konutun olduğunu belirterek, “Projenin en büyük özelliği şu ana kadar tek seferde ilan edilen en büyük alan” dedi.

karım, nasıl olsa devlet kira yardımı yapıyor, bu desteği veriyor derse daha hızlı bitirmek mümkün. Şu anda Bakanlar Kurulu kararı Resmi Gazete’de yayımlandı. Bakanlıktan yetki talep yazılarımızı yazdık. Eğer bakanlık belediyemize yetki verirse, Güngören Belediyesi olarak, en güzel nasıl yapılıyorsa bunu yapmaya çalışacağız” diye konuştu.

Bakanlar Kurulu’nun kararıyla Güngören Tozkoparan Mahallesi’nde bulunan bir bölgenin riskli bölge olarak ilan edilmesinin ve ardından kararın Resmi Gazete’de yayımlanması üzerine Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman bölgeyle ilgili değerlendirmelerde bulundu.

“Proje, Tek Seferde İlan Edilen En Büyük Alan” “Planlama çalışmalarımızı tamamladık” diyen Karaman bölgenin 58 hektarlık bir bölge olduğunu belirterek, “Şu anda mimari proje çalışmalarına geçmek üzere yetki çalışması bekliyoruz. Projenin en büyük özelliği şu ana kadar tek seferde ilan edilen en büyük alan olmasıdır. Toplam bağımsız bölüm sayısı 7 bin 758 ve toplam büyüklüğü 58 hektardır. Bu bağımsız bölümlerin 5 bin 560 tanesi konut, diğerleri ticari. Biz kentsel dönüşümü güzel şehirler yapmak olarak tanımlıyoruz. Sosyal yaşam alanlarıyla, otoparklarıyla yapacağız. Temel yaklaşım alanımız oranın formunu korumak. O kimliği korumak istiyoruz. Çok yüksek binalar yapmak istemiyoruz. Bittiğinde hem İstanbul’a yakışır, hem Tozkoparan’daki insanlarımızın daha rahat yaşayacakları onlara yakışır bir proje olmasını istiyoruz” şeklinde konuştu.

“Beklentiler doğrultusunda proje yapıyoruz” Tozkoparan’da 2006 yılından beri dönüşüm çalışmaları yürüttüklerini belirten Başkan Karaman, “Tozkoparan bölgemiz kanunen gecekondu önleme bölgesi alanında kalan bir yer. Yaklaşık olarak 17 bin vatandaşımızın yaşadığı bir yer. 7 binin üzerinde bağımsız bölümü var. Bunun 5 bin 700 kadarı konut. 2006 yılından beri biz buranın dönüşümüyle alakalı çalışmalar çalışıyorduk. Tabi eski kanunlara göre yapmaya çalışıyoruz. Ancak yeni kanun çıkınca yeni kanunun gerektiği riskli alan kapsamına aldırmak suretiyle bu çalışmalara başladık. Burada yapmak istediğimiz şeyleri senelerdir vatandaşlarımızla paylaşıyoruz. Onların talepleri, beklentileri doğrultusunda projeler yapıyoruz” dedi. “Vatandaş Hiçbir Şekilde Yerinden Edilmeyecek” Bölgedeki vatandaşların hiçbir şekilde yerlerinden edilmelerinin söz konusu olamayacağını ifade eden Başkan Ş. Yücel Karaman, yerinde dönüşüm anlayışıyla hareket ettiklerini söyledi. Başkan Karaman, “Yapmak istediğimiz şey oradaki vatandaşlarımızın hak sahiplerinin orada kalması yöntemini kullanmak. Yani yerinde dönüşüm. Mümkün olduğu kadar vatandaşımızı kiraya çıkartmadan dönüştürmek istiyoruz. Tabi vatandaşımız da işin çabuk yürümesi açısından ben kiraya çı-

“Yapılan çalışmaların odak noktası vatandaş” Güngören’de devam eden kentsel dönüşüm çalışmaları hakkında bilgi veren Karaman, süreçte halkın desteğinin çok önemli olduğunu vurguladı. Yapılan çalışmaların odak noktasında vatandaşların hayatının söz konusu olduğunun altını çizen Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, “Vatandaş gördükçe, yaşadıkça, bu kanunun aslında onların çıkarı için olduğunu düşündükçe, söylemlerin doğru olmayıp, kentsel dönüşümün aslında kent için, vatandaş için olduğunu gördükçe, daha fazla ilgi gösterip daha fazla talep ediyorlar” dedi. mayıs2013


16

kentlilik gungorendergi.com

Şehirlerimiz Miras

Değil,

Ema

net

tir İstanbul’u eğer miras gibi görerek onu korumaya çalışacağımıza, bir emanet bilip yaşatmaya çabalasaydık; bugün bir dünya başkentine sahip olmanın avantajlarını ekonomik, siyasi, toplumsal ve bilimsel olarak fazlasıyla alacaktık. Bizler ne yazık ki bir miras gibi korumaya çalışarak kaybettik İstanbul’u. mayıs2013

Ş

ehir, insan için kendisiyle ve çevre siyle bağ kurduğu, arayışını ya da hayata bakışını yansıttığı, geçmişiyle geleceği inşa edecek formları oluşturduğu yapıların ve metaforların birleşiminden meydana gelmektedir. Daha akademik ve kullanılan tabiriyle uygarlıkların doğduğu, beslendiği, her türlü toplumsal, bilimsel, siyasal ve ekonomik ilişkilerin sürdürüldüğü ve bu ilişkiler vesilesiyle oluşan sorunların çözüldüğü ortak yaşama

biçimlerinin birleşiminden oluşmaktadır. Bir mekan algısı olarak şehir ya da kent , ilk çağlardan günümüze hep bir hareketli yörüngede ilerlemiş, insanın anlama ve yorumlama biçiminin fiziksel olarak tezahürü olarak ortaya çıkmışlardır. Şehir tarihi dediğimizde, şehrin tarihsel sürecini; oluşmaya başlamasından büyümesine, inşa olmasına varıncaya dek bir varoluştan bahsetmemiz gerekir.


Yunus Emre Tozal / Harita Mühendisi

17

kentlilik gungorendergi.com

O yüzden şehir kelimesinin zihinlerimizde uyandırdığı çağrışım, kelimeyi kullanmaya başladığımız çağlardan bu yana harmanlanan büyük bir kültür ve medeniyet birikimiyle bir milletin vicdanına yansıyan ortak yaşama biçimini temsil eder. Evler sokakları, sokaklar caddeleri, caddeler yerleşim birimlerini, yerleşim birimlerinin de birleşmesiyle şehirler oluşmaya başlar. Burada gittikçe fiziksel olarak büyüyen bir yapıdan söz etmiyoruz. Fiziksel olarak ne kadar büyüyorsa, aynı oranda toplumsal ilişiklerin de büyüyeceği, sosyal dayanışmanın oluşacağı bir yapıdan bahsediyoruz asıl. Şehirler metropol kentleri oluşturur dersek eğer, İstanbul, New York yada Berlin, Paris gibi büyük kentleri de tanımlamış oluruz. Aksi takdirde “Mega Kent” olarak tanımlanan, “Metropol Kent” olarak da ifade edilen yapıları tanımlayamayız. Tarih boyunca şehre dair düşünce üreten fikir adamlarının ve şehir plancılarının “Şehir” kavramına sürekli kavramlar eklemlemesi, kavramın çerçevesinin bir türlü tam olarak çizilemeyişinden kaynaklanıyor elbette. Şehir mi Kent mi? Şehir, bir insan gibidir; kimliği olan, kendisine has bir üslubu bulunan, mimarisiyle, sanatıyla, içinde barındırdığı öznel değer ve nesneleriyle meydana gelen ve zamansal olarak yaşayabilen bir mekan algılamasıdır. O yüzden bir şehri şehir yapan etmenler vardır, türküleriyle, adetleriyle, içinde barındırdığı güzellikleriyle, gelenek ve görenekleriyle, en meşhur üretilen sebze ve meyveleriyle şehirler bizde yaşayan canlılar olarak algımızda bulunurlar. Bu yüzden Urfa işgalden kurtarıldığında Şanlıurfa olmuştur ya da Antep Gaziantep olmuştur. Yani sanki şehirler savaşmış gibi yüceltilir, şehirlerin ruhu olduğuna bu yüzden inanılır. Her şehrin bir üslubu vardır, onu farklı kılan özellikleri vardır. Sözgelimi Adana denildiğinde akla Adana’yı Adana yapan özelliklerin hepsi gelmektedir. Şehir denildiğinde zihnimizde bir kuşatıcılık ve insicam, kent dediğimizde ise duyarsızlık ve tekilleşme çağrışımı belirir. Çünkü kent, kimliksizdir, korkutucu ve endişe vericidir. İnsanın ruhunu sıkıştırır, bireyselleşmeye iter. Bu yüzden şehrin ifade ettiği ruhtur, ruh ile muhatap olunur. Kentte ise kimliksizlik bir çatışma halinde gibidir. Yalnızca kelime olarak düşünüldüğünde bile şehir toparlayıcı, kent ise dışarlıklıdır. İlkinde toplumsallık, birlik ve beraberlik, kuşatıcılık görülürken, ikincisinde bireysellik, yalnızlaşma, korku ve endişe ön planda görülür. Birincisinin medîne (medeniyet), ikincisinin ise city (modernite) ile izahı daha kolaydır. Medeniyet ruha dairdir, modernite ise ruha dair değildir, ruhu saf dışı bırakarak her şeyi görünümler dünyasında değerlendirir.

‘Şehir’ ile ‘Kent”in oluşumu arasındaki fark İngiliz tarihçiler genelde şehri 3 ana kısma ayırarak şehir sosyolojisi üzerine yorum yaparlar. Checkland, bu kısımlar şöyle açıklar: Tema yoğunluklu biçim (konut, inşaat gibi yapı üzerine), Seküler eğilim (evrim, değişim-dönüşüm, sosyoekolojik yaklaşımlar) ve Bağlam ağırlıklı biçim (durumlar, olaylar, ilişkiler örgülerinin üzerine...) Şehri bu üç hat üzerinden inceleyecek olursak hem sosyolojik, hem psikolojik hem mekânsal hem düşünsel olarak analizler yapabiliriz. Ama unutmamak gerekiyor ki, ekonomik sebep ya da yaptırımlar, tarih boyunca toplumların tercihlerini hep etkilemiştir. Mekânlar inşa eden toplumlar, varlıklarını sürdürebildikleri oranda hayatta/ayakta kalmışlar, yaşadıkları mekânlar da bu oranın + ve - kutupları arasında gidip gelmişlerdir. Bu yüzden Checkland’ın “Şehrin sürecini belirleyen en önemli faktör nedir?” sorusuna “İktisattır” demesi boşuna değildir. Şehir fotoğrafının bütününe bakabilirsek, şehirlerin nasıl ayakta kaldıklarını daha iyi analiz edebiliriz. Şehir tarihi için özellikle XVII. asırdan itibaren Evliya Çelebi’nin kitaplarından faydalanan tarihçiler, Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde salt anlamda gezip gördüklerini anlattığı için değil, gittiği yerlerde aynı zamanda yaptığı analizlerle bir sosyolog hatta psikolog gibi şehri tasvir ettiği için dikkat çekerler. Evliya Çelebi, gittiği yerlerde adetleri, gelenek ve görenekleri, şehrin kendisine ait üslubunu da ortaya koyar. Bu yüzden seyahatnameler, şehirlerin not defterleri gibidir. Medine, Bağdat, İsfahan, Endülüs, Kudüs ya da İstanbul gibi tarihte kurulan tüm önemli merkezlere baktığımızda, bu şehirlerin aynı zamanda altın çağlarında hep gelişme ve yeniliklerin de merkezleri olduğu görülür. Endülüs’te üretilen bilgi ve üniversitelerdeki eğitim felsefesi, 20. yüzyılın başlarına hatta şu anda bile Avrupa’nın eğitim anlayışının temellerini oluşturmaktadır. Bağdat’ta özellikle Moğol istilalarında yakılan kütüphanelerin haddi hesabı yoktur. Nehirlerin günlerce mürekkep aktığına dair destanlar boşuna yazılmamıştır. Şu noktaya gelmek istiyorum, şehirler, medeniyetlerin de oluşumlarına zemin hazırlarlar ve insanın anlama ve yorumlamaya dair sentezleri geliştikçe, medeniyetler de gelişmektedir. Bu yüzden şehirler, hareketlidir. Toplumların ve insanlığın gelişiminin geleceği, şehirlere bağlıdır denilebilir. Kent ise hareketsizdir. Şehre göre daha hareketli olduğu halde varoluş açısından hareketsizdir. Durağandır. Bireyseldir. Toplumsal gibi görünmesine rağmen bireyseldir ki, bu en büyük aldatmacasıdır. Şehirde sınıf farklılıkları gözle görülecek derecede büyük değildir, kentte ise bir taraf çok aşırı lüks bir hayat yaşarken, diğer tarafta çok fakir yaşayan bir grup insan bulunur. mayıs2013


18

kentlilik gungorendergi.com

Paris’in banliyö trenlerinin geçtiği alt gelirli vatandaşların bulundukları yerler gibi… Onlar da Paris’tedirler ama “öteki” olarak muamele görürler. Gideon Sjoberg, “Sanayi Öncesi Kenti” makalesinde yaşanılan yerlerin kalabalık olmasının mantıklı sonucu olarak komşuluk ilişkilerini arttıracağını söylemesi , tutarlı ve geçerli bir önerme değildir. Bunu anlamak için herhangi bir araştırmaya gerek yok. Büyükşehirlerde/Metropol kentlerde oturan herkes, oturduğu apartmanda kaç komşusunu tanıdığını, kaç komşusuyla çok güzel bir ilişki içerisinde olduğuna bakması yeterli olur. İnsanların arasındaki bağları kopararak ve insanları da kutu gibi evlerde çok katlı yapılarda yaşamaya mecbur bırakıp sıkıştırarak bir medeniyet üretilemez. Şehirlerde ise medeniyet üretilir. Osmanlı’da çarşılarda bir esnafa gelen bir müşteriyi “yan komşudaki esnafın siftah yapamaması” nedeniyle yan komşuya göndermek, bir medeniyettir, aynı zamanda da bir iktisat bilincidir. Ama kentlerde yapılan AVM’ler, bir medeniyet göstergesi değildir, dolayısıyla bir iktisat bilinci oluşturamazlar. Mecburen dünyadaki mevcut sisteme uymak zorundadırlar. İstanbul’un tarihi, insanlık tarihinin izdüşümüdür İstanbul tarihine dayalı yapılan araştırmalarda antropologlar, çok eski yıllardan beridir İstanbul’un bir merkez konumunda bulunduğunu, her gelişen devletin ve milletin İstanbul’a bir merkez gözüyle baktığını belirtiyorlar. İstanbul’un gerek coğrafik konumu, gerek ticaret yollarının birleştiği bir şehir gerekse de ilim ve kültür merkezi olması, İstanbul’u yöneten her devletin gücüne güç katmış, tarihe adını yazdırarak unutulmamasını sağlamıştır. İstanbul, her dönemde ve devirde medeniyetleri birleştiren, buluşturan, kaynaştıran ve böylelikle ortaya çıkacak değerleri de yaşatan bir merkezdir. Böyle bir şehre sahip çıkamamanın getirmiş olduğu hüsran, bizlere bugün yeter de artar bile. İstanbul’a sahip çıkamayışımız, kendimize sahip çıkamadığımızın da bir göstergesi. Değişen hayat tarzları ve kainata bakış açımız, bir dünya başkenti şehrinin ruhunu kaybetmemize sebep oldu. Kulelerin, AVM’lerin ve zamanımızı heder eden müthiş bir trafiğin içinde eriyip gidiyoruz. mayıs2013

İstanbul tarihine dayalı yapılan araştırmalarda antropologlar, çok eski yıllardan beridir İstanbul’un bir merkez konumunda bulunduğunu, her gelişen devletin ve milletin İstanbul’a bir merkez gözüyle baktığını belirtiyorlar. İstanbul’un gerek coğrafik konumu, gerek ticaret yollarının birleştiği bir şehir gerekse de ilim ve kültür merkezi olması, İstanbul’u yöneten her devletin gücüne güç katmış, tarihe adını yazdırarak unutulmamasını sağlamıştır.


19

kentlilik gungorendergi.com

İstanbul’u eğer miras gibi görerek onu korumaya çalışacağımıza, bir emanet bilip yaşatmaya çabalasaydık, bugün bir dünya başkentine sahip olmanın avantajlarını ekonomik, siyasi, toplumsal ve bilimsel olarak fazlasıyla alacaktık. Bizler ne yazık ki bir miras gibi korumaya çalışarak kaybettik İstanbul’u. Bu yüzden de bendeniz, İstanbul’da doğmuş ve büyümüş biri olarak bu şehri hak ettiğimizi düşünmüyorum. Eğer hak etseydik kıymetini bilir, metropol bir kente çevirirken ruhuna zarar vermez, İstanbul’un o şehirken ki halinde var olan zenginliklerine zenginlik katmaya çalışırdık. Bugün artık İstanbul, şişmiş durumda metropol bir kent canavarına dönüşmüş durumda. Anadolu insanının “İstanbul’da yaşanmaz” söylemleri boşuna değil. Neden yaşanmaz sorusunun cevabı, bizlerin resmidir. Bu şehri biz bu hale getirdik. Dilimiz, dünyamız, kullandığımız kavramlarımız, hayat tarzımız, mekanla olan bağımız değişiyor, umursamıyoruz. İstanbul’dan önce kendimizi kaybetmişiz biz. İstanbul’u yaşanabilir kılmak, en büyük görevimiz... Bu şehrin müzelerini, kütüphanelerini, arşivlerini okuyabilmek ve analiz ederek şehir hayatında uygulanabilecek projeler hazırlamak büyük sorumluluğumuz… İstanbul bugün, maalesef Kocaeli’nden başlayarak Tekirdağ’ın bitimine kadar devam eden Doğu-Batı hattında 150 km2.2lik bir alana yayılmış bitişik bir şehir görünümündedir. Tuzla’nın hemen girişindeki “İstanbul Tuzla’dan başlar” tabelası bile ironik olarak bize İstanbul’un aslında nereden başlanıp nerede bittiğinin belirsizliğini göstermesi açısından mühim bir ayrıntıdır. Başı sonu olmayan, sürekli genişleyen bir mekan algısı olarak İstanbul, 21. yüzyıla TOKİ eliyle gerçekleştirilen konut kooperatifleri ile gözünü açmış, kapitalizmin zirve şehirlerinden biri halini almıştır. Her türlü dolambaçlı yolları bünyesinde barındırdığı için, ruhunu kaybetmekle karşı karşıya kalan İstanbul, Anadolu’daki birçok şehri de kendisine benzetmeye başlamış, emsallerine kötü bir örnek ve lokomotif olmuştur. Bu durum, şehir kültürümüzü, toplumsal birlik ve beraberliğimizi ve toplumun içindeki dayanışma bilincimizi de artık kaybetmeye başladığımızı göstermektedir. Yapılması gerekenler bellidir, İstanbul’u bir miras olarak değil, bir emanet olarak yaşatmaya en kısa zamanda başlamalıyız. Bir imkana dönüştürebilirsek, kentsel dönüşüm çalışmalarıyla, kaybettiğimiz şehir bilincini yeniden oluşturabiliriz. İstanbullunun şehirle olan bağını güçlendirmek, toplumun şehir bilincini arttıracak çalışmalar yapmak, daha da önemlisi İstanbul’a sahip çıkacak bireyler inşa etmek zor değil. Ama unutmamalıyız ki, karşımızdaki insanları değiştirmek için önce kendimiz değişmeliyiz. Kendimizi değiştirmeye güç yetirebilirsek, mekanla da şimdiye kadar kuramadığımız ilişkiyi kurabilir, İstanbul’u yeniden bir dünya başkenti haline getirebiliriz.

mayıs2013


20

s ö y l e ş i gungorendergi.com

45 Hanelik Bir Köyden Koskoca Bir Kent’e

Birkaç nesil öncesine kadar Güngören, yolların olmadığı, suyun çeşmelerden alındığı, eğitim ve sağlık hizmetleri için insanların başka ilçelere gitmek zorunda kaldığı, çoğunlukla ekilen arazilerin bulunduğu bir yerdi. 1930’lu yıllarda 40-45 hane olan ve bir avuç insanın yaşadığı Güngören Köyü, bugün gelişimini tamamlamış modern kent imajıyla geçmişteki görüntüsünden çok uzak. Osman Nuri Özbek ya da halk arasında bilinen ismiyle Osman Bey, Güngören’in bugünkü haline gelmesinde en çok emeği veren insanların başında geliyor. On yıl Güngören Köy Muhtarlığı yapan Osman Nuri Özbek, Güngören Belediyesi’ni kurduktan sonra on bir yıl da belediye başkanlığı yaptı. Geçtiğimiz yıl kendi adını taşıyan “Osman Nuri Özbek Camisi’nin” temelinin atılmasından iki gün sonra yaşamını yitirdi. Caminin inşaatı bugün oğlu İlhan Özbek tarafından devam ettiriliyor. Güngören’e ve ülkesine, milletvekilliği dâhil, birçok hizmette bulunan “Osman Bey”, Güngören’in tarihiyle özdeşleşmiş durumda. Oğlu İlhan Özbek’in ağzından Güngören’in ve Osman Bey’in tarihi. mayıs2013


21

s ö y l e ş i gungorendergi.com

“Babam 1924 yılında Güngören’e geliyor”

nüşümlü yola dizerdik. Bugün şu haneden beş kişi çalışırdı,

Biz aslen Konya Beyşehirliyiz. Beyşehirli Ahmet Nuri Efen-

yarın başka bir haneden kişiler yol yapımına yardım ederdi.

di babamın dedesi, İstanbul’a Fatih külliyesine hoca olarak

Belli bir hudut yaptık biz buradan, onlardan başladı, ortada

geliyor. Ondan sonra yükseliyor, padişahın Fetva Meclisi’nin

buluştuk ve yol tamamlandı. Yol olarak bir tek, eski Edirne

başına geçiyor. Dedem, Vehbi Efendi Atatürk’ün yakın ko-

Asfaltı - Londra asfaltı denilen yer varmış, E-5 yokmuş. Bir

rumasıymış. Fatih Çarşamba’da İsmail Ağa Cami’si var, o

şeye ihtiyacı oldukları zaman Edirne Asfaltı’na giderlermiş,

zaman orada imamlık yapıyor. Ondan sonra Mehmet Ağa

çeşme durağının oraya. Şimdi Elektrik idaresinin olduğu

Cami’sinde imamlık yaptı. Evleri de oradaymış. Rahmetli

yer. Belli saatlerde araba gidermiş, ona binerlermiş rast ge-

babam Osman Özbek 1923’de doğuyor. 1924’de dedem

lirlerse.

Güngören’e yerleşiyor. Burası eskiden Genç Osman’ın av köşkünün ve camisin olduğu yer. Buradan on iki dönüm yer alıyorlar, çiftçilik yapmaya başlıyorlar. Eskiden buralarda Haznedar Çiftliği, Merter Çiftliği var, onlardan da yer kiralayıp burada bir ahır ve iki katlı bir ev yapıyorlar. Ondan sonra aile burada gelişiyor. Çarşamba’daki evi kapamıyorlar.

“Türkiye’nin üniversite mezunu ilk muhtarı” Buradan Topkapı’ya kadar yürüyerek giderlermiş. Babam, ilkokulu Bayrampaşa Maltepe’de vergi daireleri varmış, onun karşısında yıkık bir ilkokul varmış, orada okumuş. Buradan oraya yürüyerek giderlermiş. Ondan sonra ortaokulu Fatih Gelenbevi’de okuyor. Pertevniyal Lisesini bitiriyor, sonra da 1945 Yüksek Ticaret Mezunu şimdilerin İktisat Fakültesi. Çok ilginç bir şey söylerdi, “Türkiye’nin üniversite mezunu ilk muhtarı benim” diye. Dedem 1957’de rahmetli

Dedem, Vehbi Efendi Atatürk’ün yakın korumasıymış. Fatih Çarşamba’da İsmail Ağa Cami’si var, o zaman orada imamlık yapıyor. Ondan sonra Mehmet Ağa camisinde imamlık yaptı. Evleri de oradaymış. Rahmetli babam Osman Özbek 1923’de doğuyor. 1924’de dedem Güngören’e yerleşiyor.

olmuş, aileden gelen bir kalp hastalığı var. Halk demiş ki seçimde muhtarımız sen ol, sonra da babam muhtar oluyor. “Güngören - Bağcılar Yolunu bütün köylülerle yaptık” Babam liseye giderken, Topkapı’ya kadar yürürmüş, oradan da Fatih’e araba varmış, ona binermiş. Babam anlatırdı, Bağcılar ile Güngören yolu birbirine bağlı değilmiş. “Biz imece usulü yaptık” derdi. Bağcılar kendi tarafından, biz Güngörenliler bu taraftan bütün köylülerle taş yolu yaptık, iki semti birleştirdik. 1948 -1950’li yıllarda. Köyde biri vardı ona para verdik at arabası ile taş taşırdı bize, sağlam atları vardı, o taşları dö-

Güngören Köyü’nün İlk Muhtarı Vehbi Özbek Harman Yerinde, 1940’lı Yıllar mayıs2013


22

s ö y l e ş i gungorendergi.com

“Tamamen bir köy yaşantısı” Annem ve babam 1954’te evleniyor, annem o şekilde Güngören’e gelin geliyor. Elektrik yok, yol taş, 45 hane o zaman buralar. 1962’ye kadar burada yaşıyorlar, babam Fatih’te ev yapıyor, sonra oraya yerleşiyoruz. Hafta sonları buraya geliyoruz, o zamanlar dedem vefat etmişti. Babaannem burada yaşıyor, hayvanları var, hindilerle tavuklarla oynuyoruz. Tamamen bir köy yaşantısı var o zamanlar buralarda. “Güngören’de doğdum” Ben 1962’de Güngören’de doğdum. İlkokul bittikten sonra liseyi Saint Michel Fransız Lisesi’nde okudum. 1981’de Marmara Üniversitesi Fransız Dili Edebiyatı’na girdim, 1985’te mezun oldum. Ama öğretmenlik yapmadım. Burada (Güngören’de) bir çiftliğimiz vardı, çiftliği Silivri’ye taşıdık. Babam da ziraat odalarına başkan olunca Ankara’ya yerleştik bir dönem. İki çocuğum var. Oğlum iktisat fakültesi 3. sınıfta okuyor, babamın adını koyduk babamın mesleğini kazandı. Kızım da lise son sınıf öğrencisi, harıl harıl ders çalışıyor. Hukuk Fakültesi istiyor. Eşim ev hanımı. O da Fransız Dili Edebiyatı mezunu. Şimdi tek hedefimiz Osman Nuri Özbek Camisi’ni bitirip ibadete açmak.

“Öyle cıvıl cıvıl bayramlarımız olurdu” Burada herkes birbiri ile akraba gibilermiş, yani aslında akraba değiller ama sevgi ve saygıdan birbirlerine hürmetleri fazlaymış. Ben dedemi görmedim, babaannem zamanında bayramlarda, herkes babaannemin elini öpmeye gelir. Komşular, tanıdıklar hep evimize gelirlerdi. Dedem çok sevilen sayılan biriymiş. Dedem vefat etikten sonra o saygınlık babama geçti. Bayramlarda bizim ev çok kalabalık olur. Kurban bayramında kurban kesilir, ondan sonra evde kavurma yapılır bütün komşular akrabalar bayramın ikinci gününe kadar gelir giderler. Babam ancak ikinci gün öğleden sonra büyüklerinin kabirlerini ziyarete giderdi. Ramazan bayramlarında da köylüler, komşular, akrabalar ilk önce babamı görmeye gelir sonra da halamı görürlerdi, yaş itibariyle büyük oldukları için. Yemek masamız her daim hazır olurdu, her gelen yemeğini yer sonra sohbete geçerdi. Öyle cıvıl cıvıl bayramlarımız olurdu. Hepimiz Anadolu kökenliyiz sonuçta, buraya Bulgaristan’dan göçen çok vatandaşımız oldu, 1937 Yılı, Güngören Köy Kahvesinde Oturan Köylüler mayıs2013

hepimiz aynı kültürün yapısında olduğumuzdan iç içeydik. O dönemler güzel dönemlerdi, şehirleşince artık o değerler pek kalmadı.


23

s ö y l e ş i gungorendergi.com

“Bulgaristan’dan gelenlerden biz Ayçiçek yetiştirmeyi

ediyor başkanlığa. Beş sene önce derneği fes ettik. Yeniden

öğrendik”

yapılan Bakırköy Adliyesi’nin açılışını Başbakan Recep Tay-

Mesela bir de şu konu var. Bulgaristan’dan gelenler bize

yip Erdoğan’la birlikte babam yaptı. Başbakan ve babam

Ayçiçek yetiştirmeyi öğretti. Bilmiyorduk nasıl yetiştirildiği-

birlikte kurdeleyi kesti.

ni. Bulgaristan’dan gelenler tohumları getirdiler Türkiye’ye. Ayçiçek tohumlarını öyle gördük, ektik. Arpa ekerdik, buğday, yulaf ekerdik ancak. Çok çalışkan insanlardır, Bulgaristan’dan gelen insanlar. O vakitlerde de sene1950’ler.

“2. Dünya Savaşında babaannem askerlere yemek pişirirdi” 2. Dünya Savaşı zamanında, karşısı Davutpaşa kışlası, dedem burada muhtar. O zaman herkesi askere çağırıyorlar ve kışla doluyor. Güngören’in samanlıklarına bizim ordumuz silah yerleştiriyor. Samanlıklara askerler geliyor, Almanya Yunanistan’a geliyor ve buraya da gelirlerse diye bütün Güngören’deki samanlıklara silah dolduruyorlar. Askerler de burada yatıyordu. Rahmetli babaannem yemekler pişirir, askerlere yemek dağıtırdı yaklaşık yedi ay bu şekilde devam etti. Hatta o zamanlara ait komutanlarla dedemin resimleri var.

2. Dünya Savaşı zamanında, karşısı Davutpaşa kışlası, dedem burada muhtar. O zaman herkesi askere çağırıyorlar ve kışla doluyor. Güngören’in samanlıklarına bizim ordumuz silah yerleştiriyor. Samanlıklara askerler geliyor, Almanya Yunanistan’a geliyor ve buraya da gelirlerse diye bütün Güngören’deki samanlıklara silah dolduruyorlar. Askerler de burada yatıyordu. Rahmetli babaannem yemekler pişirir, askerlere yemek dağıtırdı yaklaşık yedi ay bu şekilde devam etti. Hatta o zamanlara ait komutanlarla dedemin resimleri var.

“SEK şişe süt fabrikasını babam kurdu” Süt müstahsilleri derneği vardı, babam onun başkanıydı. Çobançeşme’de süt fabrikası, SEK Şişe Süt vardı. Onu da babam kurdu. O dönem İstanbul Süt Müstahsilleri başkanı, o ara gidiyor Ankara’dan tahsis alıyor o yerde Süt fabrikası kurmak için. İstanbul’da İlk Süt fabrikasını başkan olarak o kuruyor. O dönem Demirel başbakanlık yapıyor, yine o dönemlerde sanırsam 1973-74’lü seneler.

“Başbakan ve babam birlikte kurdeleyi kesti.” Bakırköy adliyesinin de kurucusu babam, İstanbul’da bir tek Sultanahmet Adliyesi var. Bakırköy’de Zuhuratbaba’da adliye var. Babam Güngören Belediye Başkanı iken, İstanbul Barosu, “Bir dernek kurup adliye yaparsan bir tek sen yaparsın.” dedi. Çıktık yola, derneği kurduk, İzzettin Çalışlar, Ünilever, Magirus… Ondan üç, bundan beş para topladık. Belediye yapamaz onu, zaten parası yok. Bakırköy Ziraat Odası’nın, Tarım Odası’nın kurucusu dedem, babam devam

1940’lı yıllar. İkinci Dünya Savaşı döneminde, Davutpaşa Kışlası’na sığmayan askerlerin Güngören Köy’ünde toplandığı zamanlar.

Önümüzdeki sayı, bir köyden nasıl koskoca bir kent’in ortaya çıktığını, Merter’in Güngören’e nasıl bağlandığını, son yarım yüzyılda Güngören’de nelerin değiştiğini yine İlhan Özbek anlatacak. mayıs2013


24

a

i

l

gungorendergi.com

e

Aile İçi Kavgalar

En Çok Çocukları Vuruyor

A

nne ve baba arasındaki kavgaları yorumlama şeklinin, çocukları duygusal ve davranışsal olarak farklı etkilediği belirlendi.

İngiltere’deki Leicester Üniversitesi’nden bilim adamlarının yaptığı araştırma, tartışmalar nedeniyle kendini suçlayan çocukların, daha fazla anti-sosyallik gibi davranışsal sorunlar yaşadığını belirtti. Kavgalara maruz kalan, ailenin parçalanmasından korkan ve tehdit altında hisseden çocukların ise depresyon gibi duygusal sorunlarla boğuşabileceği vurgulandı. Araştırmaya imza atanlardan Gordon Harold, her gün ebeveynleri arasında şiddet içermeyen ancak sık ve çözümlenemeyen tartışmalara maruz kalan çocukların, ruhsal sorun yaşama riskinin arttığını ifade etti. Bilim adamları ayrıca, tartışmaların yaşandığı ailelerde, kız çocuklarının, anne-çocuk ilişkisinin iyi olmadığı durumlarda depresyona yakalanma riskinin daha fazla bulunduğunu gördü.

Çalışan Annelere Erken Emeklilik Müjdesi

S

osyal Güvenlik Yüksek Danışma Kurulu Toplantısı öncesinde soruları yanıtlayan Bakan Faruk Çelik, “Çalışan kadınların çocuk sayısına göre erken emeklilik konusunda bir yasal düzenleme olacak mı?” şeklindeki soruya, “Şuandaki uygulamada 2 çocukla ilgili bir uygulamamız var. Gerek bu konuyla ilgili, gerekse kadın istihdamını etkilemeyecek, sosyal güvenlik dengelerini bozmayacak ve sağlıklı nesillerin korunması adına bakanlıklar arasında bir çalışmamız var. Ama en önemlisi kadın istihdamını olumsuz etkilememesi gerekiyor alacağımız kararların. Bu çerçevedeki çalışmalarımız henüz neticelenmedi. Bunun dışındaki değerlendirmeleri spekülatif değerlendirme olarak ele almakta fayda var diye düşünüyorum” diyerek cevap verdi. Bakan Çelik, “Genel bir çerçeve oluştu mu?” şeklindeki soruya ise “Daha önceki mayıs2013

değerlendirmemde 8-10 maddelik olabilecek çalışma alanları ile ilgili görüşlerimi paylaşmıştım. O alanlarla ilgili çalışma yapılabilecek. Aktörel dengeleri bozmayacak, en önemlisi kadın istihdamını etkilemeyecek düzeyde düzenlemeler yapılacak. Ama bu 8-10 alanın hangilerinde adım atılacak onu ilgili bakan arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde değerlendireceğiz ve Başbakanımıza sunacağız” ifadeleri ile cevap verdi. Çalışmanın daha çok doğum izinlerinin artırılması üzerine olup olmadığının sorulması üzerine Bakan Çelik, “Kişisel görüşüm olarak, Başbakanımız gelecekteki nüfus yapımız açısından 3 çocuğun ne kadar önemli olduğunu vurguluyorlar. Bu konu bir başlık olabilir, 2 çocuk 3 çocuğa çıkabilir ama bu kişisel bir görüş. Heyetin yapacağı değerlendirmede tüm bu konuda ele alınacak ve Başbakanımıza arz edilecek” diye konuştu.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, “Şu anda 2 çocukla ilgili bir uygulamamız var. Gerek bu konuyla ilgili, gerekse kadın istihdamını etkilemeyecek, sosyal güvenlik dengelerini bozmayacak ve sağlıklı nesillerin korunması adına bakanlıklar arasında bir çalışmamız var“ dedi.


25

a

i

l

gungorendergi.com

e

Aile İçinde

Olumlu İletişim

Nasıl Olmalı

A

nne-baba ve çocuk arasındaki olumlu iletişim ailenin mutluluğunu artırır. Ayrıca çocuğun bu iletişim tarzını model alarak hayatı boyunca sağlıklı sosyal ilişkiler kurmasına yardımcı olur ve kendini ifade yeteneği ile özgüvenini güçlendirir. İletişim, iki yaşındaki çocuk için de, ergenlik çağındaki çocuk için de hem özsaygının hem de karşılıklı saygının anahtarıdır. Anne/baba ve çocuk arasındaki olumlu iletişimin temel ilkeleri şunlardır: • Çocuğunuzun kendisiyle ilgilendiğinizi, ihtiyacı olduğunda yardım edeceğinizi bilmesini sağlayın.Çocuğunuz sizinle konuşmak istediğinde televizyonu kapatın veya gazeteyi elinizden bırakın.Çocuğunuz size önemli birşey söylemeye çalışırken telefon görüşmesi yapmaktan kaçının. • Başka insanların özellikle dahil olması gerekmediği sürece, konuşmalarınızı özel tutun. Çocuğunuzla aranızdaki en iyi iletişim etrafta başka insanlar yokken gerçekleşir. • Çocuğunuzu başka insanların önünde utandırmak veya güç duruma düşürmek sadece içerleme ve düşmanlık duyguları hissetmesine neden olur, iyi bir iletişime değil. • Çocuğunuzun tepesinden konuşmayın. Konuşurken fiziksel olarak çocuğunuzun düzeyine inin. • Çocuğunuzun bir davranışı ya da bir olay nedeniyle çok sinirliyseniz, objektif davranamayacağınız için, yeniden sakinleşene kadar iletişim kurmaya çalışmayın.

Beklemek, yatışmak ve çocukla daha sonra konuşmak en iyisidir. • Çok yorgunsanız aktif bir dinleyici olabilmek için daha fazla çaba harcamanız gerekecektir. Gerçek bir aktif dinleme kolay iş değildir ve bedeniniz ve zihniniz yorgunken daha da zorlaşacaktır. • Dikkatle ve nazik bir şekilde dinleyin. Çocuğunuz birşey anlatmaya çalışırken sözünü kesmeyin. Çocuğunuza arkadaşlarınıza gösterdiğiniz nezaketi gösterin. • Olayların nedenini sormayın, ne olduğunu sorun. • Çocuğun anlatmaya çalıştığı durum hakkında önceden bilgi sahibiyseniz, bunları çocuğunuzla paylaşın. • “Senin için neyin iyi olduğunu ben biliyorum”, “sadece dediğimi yap, sorun çözümlenecektir” ya da “ben sözümü bitireyim sen de konuşacaksın” gibi cümleleri, telkinlerde bulunmayı ve ahlaki açılardan kınamayı en az düzeyde tutun. Bunlar açık iletişim kurma ve bu açıklığı devam ettirmeye yardımcı olmayacaktır. • Aptal, budala, tembel gibi aşağılayıcı sözler kullanmayın.Çözüme yönelik somut adımlar geliştirmesi için çocuğa yardımcı olun.Çocuğu yaptığı veya yapmadığı şeylerden dolayı değil, kendisi olduğu için kabul ettiğinizi gösterin. Çocuğun açık iletişimi sürdürmesini destekleyin. Bunu, çocuğu olduğu gibi kabul ederek ve gösterdiği iletişim çabalarını takdir ederek sağlayabilirsiniz. mayıs2013


26

i

l

gungorendergi.com

e

Esra Çetinkaya

Cevizlik Sosyal Tesisleri Spor Salonu Kadın Spor Hocası

a

cevizlik tesisleri Spor Salonu

Geçtiğimiz ay faaliyete geçen Cevizlik Tesisleri Spor Salonu, modern ve kaliteli donanımlarıyla Güngörenlilerin ücretsiz spor yapabilmelerine imkân sağlıyor. Kadınların ve erkeklerin farklı zaman dilimlerinde spor yaptıkları tesiste, biri kadın olmak üzere üç spor hocası görev yapıyor. Cevizlik Spor Salonu ve spor yapmanın faydaları hakkında, spor hocalarımızdan bilgi aldık.

mayıs2013


27

a

i

l

gungorendergi.com

e

Spor salonu hakkında genel bilgiler verir misiniz? 8 Nisan’da faaliyete geçtik. İsteyenler ücretsiz bir şekilde buraya gelip kayıt yaptırabiliyor. Birçok kişi zayıflamak için geliyor salona. Haftada iki gün ve toplamda iki saat spor yapılabiliyor burada. Kadınlar için haftanın beş günü erkekler için de haftanın yedi günü açığız. Toplam üç hoca var, iki erkek hoca bir de ben. Bayanlara ben yardımcı oluyorum. Akşam 16:30’dan sonra erkekler spor yapmaya geliyor.

Yeni kayıt yaptıranlar hangi egzersizlerle başlıyor? İlk önce ısınma hareketi olarak koşu bandı ile başlıyoruz çalışmaya, daha sonra bölgesel çalışmalar yapıyoruz. İnsanlar genellikle bacak ya da karın bölgesindeki yağlardan şikayetçi oluyor ya da şikayetçi oldukları bölgeleri söylüyorlar ben de ona göre bir egzersiz programı veriyorum. Sağlık problemi varsa ona göre yapamadığımız bazı hareketler oluyor, mesela bel fıtığı varsa bazı hareketleri yapmaları zararlı olabilir, onlara sadece yürüyüş ve bisiklet öneriyorum. O şekilde devam ediyorlar.

Buradaki aletlerden ve ne işe yaradıklarından bahseder

Daha çok ne gibi şikayetler geliyor? Herkesin buraya gelişindeki ortak fikri kilo verebilmek. Ama bazen de bel fıtığı rahatsızlığından dolayı gelenler oluyor, onlara göre bir çalışma şekli belirliyoruz. Çünkü bel fıtığı rahatsızlığı olanlar her aleti kullanamaz, sakıncalı olabilir onlar için. Kilo bel fıtığına en büyük düşman olduğu için, hafiflemeleri lazım, daha çok yürüyüş ve yatay bisiklet öneriyorum onlara. “Yemek yeme alışkanlıklarında değişiklik yapılmalı” İki dönem şeklinde beş buçuk aylık bir süreden oluşuyor, burası yeni açıldığından üç ay sürecek. İnsanlara haftada iki saat spor yapmak az geliyor. Fitness aletli çalışmanın iki günden fazlası bayanlara zor. Eğer vücutları spora alışkın değilse. Düzenli spor ile kilo verilir ama buna bağlı olarak da yemek yeme alışkanlıklarında değişikli yapmaları da lazım. Düzenli beslenme düzenli sporla birleşince insanlar kilo verebilir. Çalışmanın ağırlığını artırınca daha çok kilo vereceklerini sanıyor kişiler, aslında alakası yok. Bizim amacımız burada kas yapmak değil, vücudu çalıştırmak, yağların harekete geçmesi ve erimesi ve bu, günler alan bir süreçtir. Vücudun spora alışması 1-2 aydır, insanlar bu sürede zayıflamayı beklememelidir.

misiniz? Aletlerimiz çok kaliteli. Çok teknolojik aletler, bilgisayar programlı. Burada toplam beş elektronik koşu bandımız var, iki tane bisiklet var, diğerleri ağırlık üzerine olan aletler. Karın çalıştırmak için var, kol çalışması olarak, twister dediğimiz bel bölgesini çalıştıran bir aletimiz var, mekik aletimiz var, dumbellarımız var. Elektronik, bir dikey bir de yatay bisikletlerimiz var. İki tane mekik aleti bir de yatarak çalışılan mekik aleti var. Karın çalışma aleti, 3 tane farklı çeşitte bacak çalıştıran aletimiz var, ön bacak, arka bacak ve baldır çalıştıran, bel çevresini çalıştıran ve birçok aletimiz var.

“Kişi düzenli bir yaşam sahibi oluyor” Küçük yaşta spora başlatılan çocukların çevreleri ile iletişimi güçleniyor. Düzenli bir yaşam sahibi oluyor kişi spor sayesinde. Bir hoca olarak spor yapmayı sadece kilo vermek için değil sağlıklı yaşam için tavsiye ediyorum. Her vatandaş kayıt yaptırarak eğitimlere katılabilir.

mayıs2013


28

a

i

l

gungorendergi.com

e Okuma kültürü, toplumsal gelişmişliğimizin en temel göstergelerinden biridir. Toplumu var eden çekirdek unsur aile ve aileyi oluşturan bireylerdir. Toplumsal gelişmişlik düzeyimizi artırabilmek aile kurumlarımızı yeniden inşa etmekle mümkün olacaktır. Gelecek nesillerin okuma kültürüne sahip olabilmesi, ancak ebeveynlerin fedakarlık ve gayretiyle sağlanabilir. Unutmayalım ki biz nereye gidersek, çocuklarımızda peşimizden gelecektir, ta ki kendi tercihlerini geliştirip, hayat planlarını yapabilecekleri zamana kadar. Bu evreyi sağlıklı yönetip çocuklarımızın geleceğini, olması gerektiği gibi kendilerine teslim edebilmeliyiz . Peki okuma kültürünü çocuklarımıza nasıl kazandırabiliriz; Henüz küçük yaşlardayken, çocuğunuza özel zamanlar ayırın. Onun ilgi düzeyi ve yaşına uygun öyküler ve masal kitapları okuyarak, okuma kültürünün temellerini atabilirsiniz. Bunu günün belirli saatlerinde ve özellikle uykudan hemen önce tekrarlamanız, çocuğun kitaba karşı alışkanlığını geliştirecektir. Herhangi bir kitabevinden çocuğunuzun yaşını belirtmek suretiyle bir çok kitaba ulaşabilir ve zaman kaybetmeden okumalara başlayabilirsiniz.

Çocuklarınızdaki kitapları sahiplenme duygusunu bu yolla daha hızlı geliştirmiş olabilirsiniz. Akşam saatlerini televizyon programlarını izlemek ile geçiren bir ailede çocuklara “televizyon izlemelisin” dememişken televizyona karşı bir bağımlılık oluşuyorsa, bu durum kitaplar için de geçerli olacaktır. Okumasanız dahi bir kitabı alın ve belirli bir zaman okuyormuş gibi yapın. Çünkü çocuklarınız sizi kopyalamak konusunda çok başarılıdırlar. Çocuklarımıza özel zamanlar ayırmalıyız ve bu zamanların bir kısmını parka, markete, komşuya gider gibi kitabevine gitmekle değerlendirmeliyiz. Hayatınızda kitaba ait bir zaman ve yerin olduğu bilincini çocuklarınıza fark ettirmelisiniz. Bir pazar gününü ailece kütüphane ziyareti yaparak geçirmek ve diğer kütüphane ziyaretçileriyle iletişim kurmak, onlarla sosyalleşmek, okuma kültürünün aslında hayatın birçok alanında karşılık bulduğunu çocuklarımızın zihninde somutlaştıracaktır. Belirli zamanlarda gönül almak veya ödüllendirmek amacıyla çocuklarımıza hediyeler alırız. Bu hediyeler arasında sürekli olmamak kaydıyla mutlaka kitaplara yer vermeliyiz. Çocuğumuzun yaş gurubuna uygun bir dergi yayınına abone olmak ve bu aboneliğin çocuğumuzun kendisine ait olduğunu vurgulamak her yeni dergi sayısı için bir beklenti oluşturacaktır ve okuma kültürünü çocuklarımızın gündeminde canlı tutacaktır. Çocuklarınıza okuma kültürünü kazandırmak amacıyla uygulayacağınız “aslında çok kolay” yöntemleri belirlerken baskıcı ve zorlayıcı yaklaşımlardan uzak durmalısınız.

Aile Olmak Fedakarlık Gerektirir

Meryem KAYRA

mayıs2013

Evinizin göz önündeki en ulaşılabilir noktasına imkanlar doğrultusunda bir kütüphane kurmanız, kitapları hatırlamanızı sağlayacak ve okumayı ailenizin gündemine taşıyacaktır. Evimizdeki her unsurla nasıl ki duygusal bir bağ kuruyorsak, kitaplarla da aramızda bu duygusal bağ kısa sürede oluşacaktır.

Belki de kitapların bizim dünyamızda hiçbir yeri yoktur. Okuma kültürü ile hiç tanışmamışızdır. Kendi anne ve babalarımız bu konuda duyarlı olmadıkları için biz de kendimizde kabahat aramıyoruzdur gibi bir çok sebeplerimiz olabilir ve hatta bu sebepler anlaşılabilir. Ancak bu gerçek bizim çocuklarımızın da okuma kültüründen ve kitaplardan uzak kalmasını gerektirmez. Aksine zamanımızdan, bütçemizden, özel zevklerimizden fedakarlık etmek suretiyle aile ortamımızda okumayı ve kitapları gündem haline getirmekle mükellefiz. Fedakarlıklarımız ve gayretlerimiz sonucunda her ne kadar kendi çocuklarımızın gelişimine katkıda bulunmuş oluyorsak, unutmayalım ki içerisinde yaşadığımız toplumun gelişmesine de bir o kadar katkı sağlamış olacağız. Aile olmak fedakarlık gerektirir yaklaşımı ile okuma kültürünü evlerimize ve geleceğimize taşıyalım.


29

e ğ i t i m gungorendergi.com

SBS’de Yeni Model

Açık uçlu soru Çocukların sadece sınav değil 4 yıllık ders dışı performanslarının da liseye ve üniversiteye geçişte etkili olmasını kararlaştıran Bakanlık, her öğrenciye “dosya” açacak ve bu dosyaya ders dışı her türlü sosyal etkinlik, yarışma ve başarıları kaydedecek. Bakanlık, öğrencilere belli kod kelimelerin yazılmasının beklendiği açık uçlu sınav yapmayı da planlıyor. Açık uçlu soruları değerlendirmek üzere geliştirilecek bilgisayar programı çocukların yazdığı kod kelimeleri tanıyarak puanlama yapacak. MEB, “Kazak Modeli”ni Türkiye’nin nüfus, öğrenci sayısı, bölgesel eğitim farkları ve eğitim yapısı gibi faktörleri dikkate alarak birebir uygulamayacak ancak testin yanında açık uçlu soru, öğrenci dosyası, her yıl okul tarafından genel kurallara göre sınav yapılması uygulamalarını dikkate alarak yeni bir model belirleyecek. Açık uçlu soru nedir? Açık uçlu sorularda öğrenciye sadece soru veriliyor. Cevap seçeneği bulunmuyor, herhangi bir yönlendirici bilgi de verilmiyor. Öğrenciye adayı “konuşturacak” ya da “yorum yaptıracak” sorular soruluyor. Sorular adayın “analiz”, “sentez” ve “değerlendirme” yeteneklerine ulaşmayı hedefliyor.

Başlıklarla Kazakistan Sistemi • Üniversite öncesi, 9’u zorunlu olmak üzere 11 yıl eğitim alınıyor. Üniversiteye devam etmek isteyenler 10 ve 11. sınıfı da okumak zorunda. • Her yıl sonunda girilen sınav ve yıl içinde alınan performans puanlarına göre öğrenciye her yıl 1 ila 5 arasında puan veriliyor. Öğrenci; 1 ve 2 alırsa sınıfı yeniden okuyor. • 9’uncu sınıfın sonunda devlet sınavı yapılıyor. Açık uçlu sorularla yapılan devlet sınavında öğrenci, matematik, Kazakça ya da Rusça, seçmeli ders ile sınıf hangi alanı derinleştirerek okuduysa o dersten soruları yanıtlıyor. • Öğrenci her yıl aldığı puan ile genel sınavdaki başarı puanı ile 10. ve 11. sınıfa geçebiliyor ve puanlarına göre okul seçebiliyor. “Test cenderesinden kurtaracak bir sistem” Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, öğrencilerin 4 yılda ders içi ve ders dışı birçok faaliyet yaptığı ve performanslarını, başarılarını ders dışı etkinliklere dahil etmeye yönelik bir sistem planladıklarını söyledi. Avcı, “Çocukları test cenderesinden kurtaracak yeni bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Açık uçlu sorularla yürüyen bir seçme daha sağlıklı olur diye düşünüyoruz” dedi. mayıs2013


30

e ğ i t i m gungorendergi.com

Milli Eğitim Bakanlığı, ehliyet sınavlarında soru sayısını 60’a düşürdü, sınav süresini de 75’e indirdi.

Ehliyet Sınavlarında

M

illi Eğitim Bakanlığı, Motorlu Taşıt Sürücü Adayları Sınavı e-Kılavuzu’nda önemli değişiklikler yaptı. Teorik sınavda birçok yenilik yapıldı. Sınav takvimine göre yılda 6 kez yapılan Motorlu Taşıt Sürücü Adayları Sınavı (MTSAS) sayısı 7’ye çıkarıldı. Teorik sınavda yeni yıl ile birlikte çok önemli değişiklikler yapıldı. Özellikle ehliyet sınav soru sayısında ve sınav süresinde yeni düzenlemeler yapıldı. B sınıfı ehliyet sınavlarında önceki yıllarda 120 olan soru sayısı bu yılki yeni uygulama ile birlikte 60’a indirildi. Buna paralel olarak da 150 dakika olan sınav süresi

Soru Sayısı ve Sınav Süresi Düşürüldü 75 dakikaya indirildi. Yeni uygulamaya göre; daha önce trafikte 50 soru varken, soru sayısı 25’e indirildi. Motor sınavındaki soru sayısı 40’dan 20’ye ve ilk yardımdaki 30 soru da 15’e indirildi. Yazılı sınav sonuçları açıklandıktan sonraki ilk haftanın sonunda uygulama sınavı yapılacak. Aday, yazılı ve uygulamalı sınavlardan başarılı olduğu takdirde sertifika almaya hak kazanacak. Emniyet Genel Müdürlüğü (EGM) on-line olarak Özel Motorlu Taşıt sürücü Kursu (MTSK) Modülü’nden sertifika kontrolü yaptıktan sonra sürücü belgesi düzenleyecek. Adaylar, 2013 yılı ve her sınav

dönemi için ayrı-ayrı olmak üzere 50 TL sınav ücreti yatıracak. Adayların derslere göre sorulara verdikleri doğru cevap sayıları tespit edilecek. Yanlış cevaplar dikkate alınmayacak. Tespit edilen doğru cevap sayıları üzerinden her bir ders için 100 puandan hesaplama yapılacak. Her ders için 100 üzerinden 70 ve üzeri puan alan aday başarılı sayılacak. Merkezi sistem sınavında her soru puan olarak eşit ağırlığa sahip olacak. Sınav sonuçları, www.meb.gov.tr internet adresinden duyurulacak.

Dersten Sonra Televizyon, Öğrenileni Unutturuyor

P

sikolojik Danışman ve Rehberlik Uzmanı Dr. Fatih Kalkınç, eğitimde başarının birden yakalanamayacağını belirterek, başarının adım adım takip edilip zamana yayılarak elde edilebileceğini söyledi. Özel Burç Okulları tarafından öğrenci velilerine yönelik düzenlenen seminerde, ‘Çocuğun Başarısında Anne ve Babanın Rolü’ anlatıldı. Yoğun ilgi gösterilen semineri sunan Dr. Kalkınç, televizyonu sürekli açık olan ailelerin, çocuklarının derslerinde başarısız olması durumunda şikayet etme haklarının olmadığını söyledi. Dr. Kalkınç, ‘’Öğrencinin başarısızlığının sebeplerinden en başta geleni dikkat eksikliğidir. Derste dikkat eksikliği aslında öğrencinin dikkatini birden çok şeylere yaydığı dikkat fazlalığıdır. Dikkat eksikliğinin sebebi ise yatıncaya kadar izlenilen televizyondur. Ders çalıştıktan sonra televizyon izleyerek uyumak öğrenilenleri unutturmaktadır. Uyumadan önce ne yapılmışsa sabah uyanınca o hatırlanır. Uyumadan önce yapılacak en yararlı şey kitap okumaktır.’’ dedi. mayıs2013

“Yazarak çalışın” Yazarak çalışmanın unutmayı azalttığını belirten Dr. Fatih Kalkınç, anne ve babaların kitap okuyarak çocuklarına örnek olmalarının çok önemli olduğunu belirtti. Oyun oynamanın önemine de değinen Dr. Fatih Kalkınç, çocukların bilgisayarla değil, terleyecekleri oyunlar oynaması gerektiğini söyledi. Dr. Fatih Kalkınç, ders çalışırken cep telefonundan uzak durulması önerisinde bulunarak, ‘’Yapılan araştırmalara göre, cep telefonu insan vücuduna yüzde 30 enerji kaybı verir, bundan dolayı çocuklarımız ders çalışırken cep telefonundan uzak durmalı. Bilgisayarlar mutlaka evin oturma odasında olmalı ve ekranı kapıya dönük olmalı. Bilgisayara girilecek saatler de mutlaka ebeveynler tarafından belirlenmeli.” dedi. “Faydalı alışkanlıklar edinmeliyiz” Velilerden faydalı alışkanlıklar edinerek, çocuklarına örnek olmalarını isteyen Kalkınç, bir veliden sigarayı bırakma sözü aldı. Kalkınç, “Allah insanları öyle bir yaratmış ki, insan vücudunun direnci kendisine faydalı olan bir şeye karşı artıyor. Fakat vücuda zarar veren bir şeyde ise direnç diye bir şey kalmıyor. Bizler her zaman kendimize faydalı alışkanlıklar edinmeliyiz.” dedi. Kalkınç, düzenledikleri eğitim etkinliğinden dolayı, Burç Okulları yönetimine, öğretmen ve velilerine teşekkür etti.


31

e ğ i t i m gungorendergi.com

Akşemsettin Bilgi Evi Güngören Belediyesi’nin 2005 yılında hizmete açtığı Akşemsettin Bilgi Evi ilk ve orta öğretim öğrencilerine, yaz kış eğitim vermeye devam ediyor.

G

üngören Belediyesi’nin 2005 yılında hizmete açtığı Akşemsettin Bilgi Evi ilk ve orta öğretim öğrencilerine, yaz kış eğitim vermeye devam ediyor. Binlerce öğrenciye bilimsel ve kültürel eğitim veren bilgi evlerinden ikinci açılanı olan Akşemsettin Bilgi Evi kayıtlı 5129 öğrencisine hafta içi 09:00-18:00, hafta sonu 10:00-16:00 saatleri arasında hizmet veriyor. Bilgi Evi’nde hizmet alan öğrencilerin çoğunluğunu 75. Yıl ve Şehitler İlköğretim Okulu öğrencileri oluşturuyor.

Bilgisayar öğretmeni, sayısal öğretmeni, sözel öğretmeni ve temizlik personelinin bulunduğu bilgi evinde, birer etüt sınıfı, bilgisayar sınıfı, konferans salonu, kütüphane, idareci odası, psikolojik danışmanlık ve rehberlik odası yer alıyor. Yaz Kış Eğitim Veriliyor Kış döneminde öğrencilere ödevlerini yapmaları konusunda yardımcı olunurken, yazılı öncesi hazırlanmalarına da yardımcı olunuyor. Öğretmenlerin belirlediği ve bununla sınırlı olan bilgisayar oyunlarını da oynayan öğrenciler, kütüphanede bulunan Türk ve Dünya Klasiklerinin yanı sıra ansiklopediler, hikâyeler, yerli ve yabancı romanlar, psikoloji, bilim ve teknik, şiir türlerindeki birçok kitaba ulaşıp okuyabiliyor ya da ödünç alabiliyor. Yaz okulu dönemlerinde öğrencilerin yeteneklerini keşfedebilecekleri ve geliştirebilecekleri eğitim programları başlıyor ve öğrencilerin eğitimlere katılması sağlanıyor. Etkinlikler dışında her ay ücretsiz geziler düzenleniyor. Kültürel değerlerimizin ve tarihi varlıklarımızın gezilip görüldüğü gezilerde, aynı zamanda öğrencilerde milli bilinç oluşturuluyor. mayıs2013


32

Te rapi

e ğ i t i m gungorendergi.com

“İlişkidir iyileştiren…”

Ayşegül Tozal / Uzman Psikolog

Irvin D. Yalom

mayıs2013


33

e ğ i t i m gungorendergi.com

K

emal Sayar, Terapi adlı kitabında insanın iç dünyasında yaşadığı duygusal bunalımları ve çağın insana zorunlu kıldığı etkileri ele alırken, hem bir modern çağ eleştirisi sunuyor, hem de bir şifa yönteminin kültürel çözümlemesini yapıyor. Sayar, kitabında çağın değişiminin insanlar üzerindeki büyük etkilerini anlatırken, 21. Yüzyıl’ın pek çok yüzyıla nazaran teknolojiye bağlı olarak hızla değişmesinin insanın ruhu üzerindeki değişimleri de inceliyor. Yüz elli beş santim uzunluğunda, yüz yirmi kilo, vücudunun hatları belirsizleşmiş, biçimsiz çuval tarzı kıyafetler giyen, hafif hafif soluyan ve kimsenin gözlerinin içine bakamayan, yirmi yedi yaşında, bekâr “bir şişman hanım” Irvin D.Yalom’un zarif koltuğuna yerleşir. “Boğazına hâkim olamayan” hanım, New York’tan Kaliforniya’ya geçici bir süre için gelir ve bu kültürdeki yalnızlığını terapistle paylaşır. Terapistlerin günümüzde mahremiyetin bu kadar flulaşmasına rağmen hâlâ özellerini anlatacak insanları bulabilmesi insanın aslında ne kadar muhtaç kaldığının bir göstergesi. Modernizmin getirileri terapistleri bir yandan besliyor bir yandan da sorgulatıyor. Kaliforniya, içinde yalnız kalmış şişman bir hanım ve yüzlerce başka nedenlerden dolayı yalnız kalmış insanların kalabalığını oluştuKemal Sayar, Terapi ruyor. Bu yalnızlık içinde gözleadlı kitabında insanın rinin içine bakarak onu özenle dinleyen, söylediklerini not alan, iç dünyasında yaşadığı yalnız onunla ilgili konuşulan duygusal bunalımları ve (politika, sanat, din, vb. hariç) çağın insana zorunlu bir dinleyici haftada bir saat de kıldığı etkileri ele alırken, olsa, hatta ücrete tabi de olsa hem bir modern çağ onu kendi benliğinin huzuruna götürmesi belki de terapisti çeeleştirisi sunuyor, hem kici kılıyor. de bir şifa yönteminin

kültürel çözümlemesini yapıyor. Sayar, kitabında çağın değişiminin insanlar üzerindeki büyük etkileri anlatırken, 21. Yüzyıl’ın pek çok yüzyıla nazaran teknolojiye bağlı olarak hızla değişmesinin insanın ruhu üzerindeki değişimleri de inceliyor.

Kelimelerin altından hep çocukluk çıkıyor, sonradan değiştirilmesi imkânsız çocukluk. Terapinin çocukluğuna dönersek, örneğin; bir Talmud bilgini için kelimeler yüzeyde ifade ettiklerinin ötesinde, daha derin ve örtük anlamlar taşır. Yahudi bir ailede büyüyen Freud içinse, insan zihnini örgütleyen oidipus karmaşasını keşfetmesi ve bilinçaltında bastırılan her şeyin dışa vurulması (ne kadar rahatsız edici oldukları mühim değil) ve gerçekleri olduğu gibi ifade etmesi istenir. Günah çıkarma ritüelinin bir versiyonuna dönüşen danışan-danışman ilişkisinde, danışanın her şeyden soyutlanmış benliği tüm yönleriyle ortaya çıkarılırsa, bastırılmış her türlü düşünceden, bilgili ve kendinden emin danışman ışığında kurtulur. Kaybolan kutsalın terapiyle aranması, terapisti Tanrı düzeyine çıkarıyor. Özellikle kuram misyonerliği şeklinde bir kuramın peşinden giderek, danışanların zengin yorumlara açık dünyalarını belli kalıplar altında incelenmesini eleştiren Sayar, bu durumu Prof. Dr. James P. Carnevale gibi Prokrustes yatağına benzetir. Carnevale “Şu anki tüm ilişkiler bu ilk tanım ve çıkarımlara uydurulurlar. “der.

Biz “şişman hanım”a dönersek; Yalom, onun “yalnızlık yarattığını” vurguluyor, kültürün etkisini yok saymamakla birlikte yalnızlık için, sorumluluğun bireye ait olduğunu vurguluyor. Martin Seligman, “Kaliforniya Benliği” dediği benlik yapısı ile ilgili çıkarımları Yalom’un ‘yalnızlık yaratma’ sözüyle uyuşuyor. Seligman, “Daha geniş sosyal destek ağlarından gittikçe daha da uzaklaşarak, “haz adacıkları”na dönüşen bireylerin Pazar ekonomisinin pençesine düştüğünü ve artık tüketmeye şartlandıkları eşya ile aynı şey haline gelir.” der. Kaliforniya Benliği, modern bireyciliğin en içe dönük, en narsistik, en benmerkezci ve en kendini düşünen biçimini temsil ettiğini vurgular, Sayar. Kolektivist kültürlerin küresel kültüre doğru yol almasıyla, insan gündelik sıkıntılarını aile sıcaklığındaki sosyal ortamla eritebilirken, modern birey tanımıyla, kendi ailesinde dahi yabancı rolüne giriyor. Sosyallikten tecrit edilen birey daha çok depresyon, intihar, boşanma, çocuk suistimali, stres ve endişe bozuklukları gibi ruhsal rahatsızlıklar nüksediyor. “Kalabalıklar içinde yalnız”, nostaljik ifadesi aile kurumu içerisinde trajediye dönüşüyor artık. Michael Vincent Miller, “Hastalıklı otorite gibi, hastalıklı özgürlük de olabilir. 19.yüzyılda yakınlıklar, aşırı baskıdan zarar gördüyse 20.yüzyıl yakınlıkları belki aşırı ifadeden zarar görüyor. “ diyerek “Yakınlık Terörizm”ini eleştiriyor. Aile özelinde bu eleştiriye inersek, “aşk” modern birey için hayati öneme sahip oluyor. Kendi ruhunda aradığı huzuru bir başkasının ruhunda bulma umudu; arayış, kayboluş ve tükenişe dönüşüyor. Romantik evlilik mitinin sunduğu “sonsuz mutluluk” efsaneye dönüşüyor ve o efsane her zaman önce “aşk” diyerek sürekli yaşanılmayı istiyor. Sayar, romantik aşkla birlikte Tanrı simgesini göklerden alıp iki insan arasındaki ilişkiyle kendi çevremize yerleştirdiğimizi ve modern evlilik terapilerinin de, yakınlığı bu romantik aşk ideali üzerine temellendirdiğini, söylüyor. Bütünlük duygusunun Tanrı dışındaki mefhumlara yönlendirilmesi, modern bireyi her defasında yeni bir hayal kırıklığı ile yalnızlığa ve oradan da paylaşım aracı terapiye yönlendiriyor. Terapi, kişinin terapisti tarafından anlaşılmasını ve kendi varlığını anlamlandırmasında da ona yardımcı olmasını gerektirmektedir. Terapist, o odada sadece kişinin bastırılmış kusur ve tahripkâr dürtülerini yorumlayan kişi değildir, aynı zamanda “saygı duyulan öteki”dir. Onu idealleştirmeye gerek yoktur, o sıradan hayatın içinde dürüst ve ahlaklı olmasını beklediğimiz herhangi bir kimsedir ve karşısındaki kişiye gösterdiği saygıyla düşünce ve duyguların açık bir biçimde ifade edilmesini sağlar. Böylece psikoterapi kuramında yeterince ifade edilmemiş olan ahlaki düşünceler terapi odasında ses bulur. (Lomas, 1999) İsteğimiz günlük hazlardan öte bir mutluluk, güven, ait olma, huzur ve aslında bugünkü dünyanın bize sunamadığı iyilik halleri. mayıs2013


34

s a ğ l ı k gungorendergi.com

Kalorili Yiyecekler Neden Daha Popüler?

Y

ale Üniversitesi’nin araştırması, kalori alımının beyinde yemek yeme davranışlarını kontrol eden bölgeyi etkilediğini ortaya koydu. Current Biology dergisinde yayımlanan çalışmanın, insanların bazı yiyecekleri neden daha çok tercih ettiğinin sebeplerini göstererek, obezite konusuna ışık tutacağı öngörülüyor. Araştırma kapsamında, lezzetli, ancak kalorisiz ve karbonhidrat eklenmiş iki farklı içecek türünü, iki grup insanın 3 hafta boyunca içmesi sağlandı. Araştırmaya katılanların kanlarındaki glukoz oranıyla beyinlerinde meydana gelen değişik tepkiler tespit edi-

Y

ürüyüşün günlük yaşamın bir parçası haline getirilmesi gerektiğini vurgulayan Kardiyolog Timur Timurkaynak, ‘’İster kalp hastası, ister kilolu, ister şeker hastası, ister kolesterollü, isterse sapasağlam olun. Yürüyün. Tempolu yürüyün’’ dedi. Sağlık için çok basit ve yararlı bir unsuru günlük yaşantının içine yerleştirmenin yeterli olduğunu belirten Prof. Timurkaynak, “Sadece kalp değil tüm vücudun sağlığı için yürüyün. Hem kendinizi, hem göbeğinizi, hem kaslarınızı hem de kalbinizi mutlu edin. Her gün yarım saat yürüyün. Tempolu yürüyün. Eve gelirken, işe giderken hep bir durak önce inin. Merdiven çıkın, asansörden vazgeçin’’ diyor. Yürüdükçe Mutlu Olun Prof. Timurkaynak, yürüdükçe beynin mutluluk hormonu - endorfin salgıladığını ve belli bir süre sonra yürümenin bağımlılık yarattığını ifade ederek, mayıs2013

Sağlık İçin YÜRÜYÜN

“Yürüyemediğiniz zamanlarda kendinizi mutsuz hissetmeye başlarsınız. Kaslarınız güçlenir, göbeğiniz erir, kolesterolünüz düşer, kilo sorununuzun ortadan kalkmasına yardımcı olur ve diyabet hastalığının gelişini ötelersiniz’’ diye konuştu. Kalp Hastaları da Yürümeli Eğer yürürken göğüs ağrısı olmuyorsa, kalp damarlarına stent takılmış, bypass olmuş hastalar da yürüyebilirler. Zaten bu hastalar düzenli olarak doktor kontrolünden geçmektedirler. Yürüyüş onların yaşam tarzlarının artık olmazsa olmaz bir parçasıdır. Yürüdükçe kalp kası güçlenir, damarlar daha iyi kan pompalayarak tıkalı damarlara da destek vermeye başlarlar.

lirken, katılımcıların kalorili içeceği daha çok sevdiği görüldü. Araştırma ekibi, kalorili içeceğin kandaki glukozu arttırarak, beynin yeme alışkanlıklarını belirleyen bölgesindeki tepkileri etkilediğini gösteriyor. Araştırmayı yürüten Dana Small, “Araştırma, bir insanın herhangi bir yiyeceği ne kadar sevdiğinden bağımsız olarak, bir yiyeceği çok yemesinin nedenlerini açıklayabilir. Bu da fazla yemek yeme ve obezite konularında yol gösterici olacaktır” dedi. Araştırma ayrıca, glukoz metabolizması bozulmuş olan diyabet hastalarının glukoza olan hassasiyetleri fazla olduğundan, yiyeceklere daha duyarlı olacaklarını da ortaya koyuyor.


35

s a ğ l ı k gungorendergi.com

Açken

Alışveriş Yapmayın

A

merika’da yapılan bir araştırmaya göre; aç kalmanın yiyecek tercihlerini doğrudan etkilediğini ve açken yapılan alışverişlerde cips ve şekerleme gibi sağlıksız yiyeceklere eğilimin arttığını gösterdi. Deneyde, alışverişe gitmeden önce beş saat boyunca aç kalan kişilerin, tok karnına alışveriş yapanlara göre daha yüksek kalorili gıdalar satın alma eğiliminde oldukları izlendi. Cornell Üniversitesi’nden araştırma ekibine göre çalışma, aşırı beslenme eğilimlerinin artmasının sağlık sorunları yaratabileceğini de ortaya koyuyor. Çalışma oruç tutan, uzun süre aç kalan ya da rejim yapan kişilerin daha fazla yiyecek satın aldığını ve yediğini öne sürüyor. Araştırma ekibinden Prof. Brian Wansink ve Dr. Aner Tal, araştırma sonuçlarının kamu sağlığına etkileri ile ilgili de fikir verdiğini söylüyor. Zira pek çok kişi dini sebeplerle oruç tutuyor, kilo vermek için ya da yoğun iş temposu nedeniyle aç kalıyor. Amerikan Tıp Dergisi’nde yayımladıkları bir makalede araştırma sonuçlarını paylaşan Wansink ve Tal “Kısa süreli açlık bile insanların alışveriş tercihlerini etkiliyor. Ve bu aç kalma alışkanlığının yaygınlığı düşünüldüğünde ciddi bir kamu sağlığı meselesi açığa çıkıyor” diyor. Satın Alma Eğilimlerini Açlık Belirliyor Bu arada Cornell Üniversitesi uzmanları aç kalmanın insanların yediği miktarın artması kadar, satın aldıkları ve tükettikleri gıdalara da etkilerini araştırdı. Bunun için 68 kişinin katıldığı bir deney

yaptılar ve bu kişilerden beş saat boyunca aç kalmalarını talep ettiler. Ardından deneye katılan ve aç kalan kişilerden kendileri için özel hazırlanan, düşük ve yüksek kalorili gıdalar, süt ürünleri, abur cubur ve et ürünleri sunulan bir internet sitesinden alışveriş yapmaları istendi. İnternet sitesinde her bir yüksek kalorili gıda ürünü (şekerleme, cips ve kırmızı et), benzer düşük kalorili gıdalarla (meyve, sebze ve tavuk göğsü) yan yana teşhir edildi ancak fiyatlandırma yapılmadı. Seansların yarısında katılımcılara bir tabak kraker verildi ve açlıklarının giderilmesi sağlandı. İkinci araştırmada süpermarkette alışveriş yapan kişiler takip edildi. Takip edilen kişilerden bazıları öğle yemeğinin hemen ardından karınları tokken alışveriş yapanlardan, diğerleri ise akşam yemeğinden önce, yani karınları açken izlendi. Sonuçlar aç karnına alışverişe gidenlerin daha fazla yüksek kalorili ürün aldığını ancak iki grubun toplamda aldığı gıda ürünlerinin sayısında çok büyük bir fark olmadığını gösterdi. Araştırmacılar tüketicilere verilecek en önemli mesajın, aç karnına haftalık market alışverişini yapmanın, tüm hafta boyunca takip edilecek yeme alışkanlığını etkileyeceğini akılda tutmaları olduğunu söylüyor. Yani alışverişe gitmeden önce, açlığınızı yatıştıracak birkaç lokma yediğinizden emin olmak, sağlığınıza ve bütçenize iyi gelecektir. mayıs2013


36 gungorendergi.com

“Şeker Hastalığ , den e , m eva rakan d ı u boy rlar b çük r ü a ü Öm cı has rda k larda k ı a kal n yıll çocu layan i o s ak e baş çok d r n la ey ri yaş örülm n’de e an bi d e g a da üngör lıklar lığın r ta ta e G ve n has t Has a Şek i be ıyl kiş üle gör n Diya en ad anan or. l n y ola bili yaka ıl artı a a y d ya talığın eçen g s Ha ı her çok n s e n ı de larda ı say ’ n re ık lığ ngö hastal Hasta i ü G en r es ül , Şeke ilinm r ö , g b n ola kında zerine nesi i r bi sta er ü hak ve ekenl let Ha cısı ger r Dev ardım anı la im Y Uzm e ğcı Z il Ö Ba aşhek ıkları G B al AK t s n a na İç H ru Ke ştuk. u kto kon Do mayıs2013

ı”


37

s a ğ l ı k gungorendergi.com

Şeker Hastalığı nedir? Midenin arkasındaki yaprak şeklinde olan pankreasın beta hücrelerinden salınan bir hormon olan insülin, kanda dolaşan şekerin hücre içine girmesini sağlar. Böylelikle, kandaki şeker düzeyi normal seviyelerde kalır ve yaşam için enerji üretilmiş olur. Diyabette, pankreasın yeterli insülin üretememesi ya da vücudun insülini etkili bir şekilde kullanamaması sonucunda oluşan ve ömür boyu devam eden bir hastalıktır. Daha çok kimlerde Şeker Hastalığı görülüyor? Anne ve babası şeker hastası olan çocuklardan bazılarında hastalığın görülme riski genellikle yüksek oluyor. Çok aşırı besin alan ve fazla kilolu insanlarda, uzun süre kortizonlu ilaçlarla tedavi edilen hastalarda zamanla şeker hastalığı ortaya çıkabiliyor. Bu hastalığa yakalanmış çocukların yüzde 80’i normalden çok uzundur. Büyüme hormonunun aşırı salgılanması, vücudun aşırı irileşmesine, pankreasın normal olmayan bir biçimde çalışmasına ve hızla gelişen vücuda uyum sağlayamamasına yol açabilir. “ İnsanlar fast food ile öğünlerini geçiriyorlar” Şehirleşme arttığı için insanlar pek fazla yürümüyorlar, her yere vasıta kullanarak gidiyorlar. Dolayısıyla bu koşuşturmada ayaküstü yemek diye nitelendirilen fast food ile öğünlerini geçiriyorlar, bunlarda kişilerin çabuk kilo almalarına sebep oluyor. Karbonhidrat ağırlıklı beslenme de kişilerin hızlıca kilo almalarınaneden oluyor ve kilolu kişilerde de diyabete yakalanma riski daha fazla. Eskiden Anadolu’da insanlar işlerine yürüyerek gidiyorlardı, köylüler tarlada çalışıyordu haliyle kilo almıyorlardı, yediklerini daha rahat yakabiliyordu, dolayısıyla şeker hastalığı oranı çok azdı. “Poğaça ya da börek ile kahvaltı” “Güngören de börekçi simitçi çok fazla. İnsanlar genellikle sabahları işe gelirken poğaça ya da börek ile kahvaltı yapıyorlar. Tabi bu şekilde fazlaca karbonhidrat alıyorlar. Bu tür yağlı yiyecekler şeker hastalığının oluşumuna zemin hazırlıyor. İnsanların düzenli yemek yeme alışkanlığı da kazanması lazım. Eğer çalışıyorlarsa, evlerinden kahvaltı yaparak çıkmaları gerekiyor. Öğlen ve akşam yemeklerini de düzenli yemeleri gerekiyor. Şehir hayatında, insanlar sabah kahvaltısı yapma alışkanlığını kaybediyor. Öğle yemeklerinde de hazır yemek tüketmeleri sakıncalı. Hazır yemek yiyorlar yanında da kola içiyorlar, ki kola şeker oranı yüksek bir içecek. Ya da sandviç yiyorlar o da beyaz undan yapılıyor, onun hazmı daha zor; çünkü karbonhidrat oranı fazla. Tüm bunlar da şeker hastalığının oluşuma zemin hazırlıyor. Son yıllarda Güngören bölgesinde Şeker Hastalığı ne sıklıkla görülüyor? Şehirleşme süreciyle bu oran epey bir arttı. Eskiden bu civarda şeker hastalığı oranı %1 iken şimdilerde ise, %8-10’lara kadar çıktığını saptadık. Biz kendi hastanemizde çalışanlara bir test uyguladık, açlık şekerlerine aldık, üç aylık şekerlerini ve insülin düzeylerine baktık , %10 civarında gizli şeker hastalığı olan çıktı, aşikâr olanlar hariç. Bağcılar Devlet Hastanesi Dahiliye Polikliniğine günde ortalama 700 hasta başvuruyor, bu kişilerin aşağı yukarı 70’i şeker hastası.

Şeker Hastalığının kesin bir tedavisi var mı? Bu hastalığın kesin bir tedavisi yok. Korunmak için insanların bol bol spor yapması ve günde en az 45 dakika, 2 km yürümeleri gerekir. Yani yakalanmadan tedbir almak lazım. Bunun çaresi de, insanların spor yaparak düzenli yemek yemeleri, hazır gıda tüketimini minimuma, hatta neredeyse sıfıra indirmeleri ile mümkün olabilir. Çaresi; düzgün yaşamak, yemek yeme alışkanlığını bir düzene oturtmak. Tedavi gördükleri zaman gün içerisinde zaman zaman şekerleri düşüyor tedaviye bağlı olarak, şeker düşünce hasta bir hoş oluyor, şekeri yükselsin diye hemen tatlı yiyor. Yani kişiye verilen diyeti tutturabilmek, onu düzenli uygulayabilmek de ayrı bir eğitim işi. Bu kişilerin sürekli doktora gidip eğitim almaları gerekiyor. Şeker Hastalığı vücutta ne gibi hasarlara neden olur? Kontrol edilmediği sürece, neredeyse vücuttaki tüm organlarda tahribata neden olabilir. Şeker Hastalığının yarattığı etkiler; kalp hastalığı, felç (inme), böbrek yetmezliği, sinir zedelenmesi, gözlerde hasar veya körlük, sindirim sorunları, sertleşme sorunu, cilt sorunları, enfeksiyon, diş sorunları, tansiyon yüksekliği, bacak veya ayak kesilmesi gibi bir çok hasara neden olabilir. “Yaralar kolay kolay iyileşmiyor” Şeker hastalarının duyu sinirleri tahrip oluyor, el ve ayaklarında uyuşmalar başlıyor. Bu da hastaları ısıya karşı duyarsız hale getiriyor. Mesela kalorifer peteğine normal bir insan ayağını dokundurduğunda, eğer petek çok sıcak ise, refleks olarak geri çeker; ama şeker hastaları ısıya karşı duyarsız olduklarından, ayağını çekmiyorlar ve böylece yanıklar oluyor. Şeker hastalığı damarları

bozduğu için ayaklar beslenemiyor ve yaralar çıkmaya başlıyor. Bu yaralar da kolay kolay iyileşmiyor. “Gizli şeker olan insan çok fazla” Şeker hastalığı başlamadan önce, gizli şeker şeklinde sinsi sinsi seyrediyor. İnsanlar bu dönemi geçiriyorlar, bize geldiklerinde artık hastalık aşikar oluyor. Aslında gizli dönemde yakalanabilse o zaman yaşam şekli değiştirilse, insanlar spora teşvik edilse veya gerekirse ilaç tedavisi verilse en az on sene ötelenir. Kişi eğer dilerse gizli şekerinin olup olmadığını öğrenmek için testler yaptırabilir. Çalışan bir insan genetik faktör olsa bile elli yaşından önce diyabet olmuyor, çalışmayanlarda ise otuz beş yaşında ortaya çıkmaya başlıyor. Bu hastalık erken gelirse, komplikasyonları daha çok görülüyor. mayıs2013


38

röportaj gungorendergi.com

Tuluyhan Uğurlu

Röportaj / Samet Altıntaş

mayıs2013


39

röportaj gungorendergi.com

“İstanbul bir gün yine ilmin, sanatın, kültürün, ekonominin başkenti olacak.”

İ

stanbul, Tuluyhan Uğurlu için adeta bir “Pastoral Senfoni.” Ya da başka bir ifadeyle İstanbul, sanatçının ‘kanatları altında’. Uğurlu, piyanosunu

bir ışık gibi tarihin gizemli mekânlarında gezdiriyor. “Bu topraklarda var olan her mekân bizimdir” diyen ünlü piyanist, hoşgörü ikliminin tüm coğrafyalarda hissedilmesi için çaba sarf ediyor. O, gerek yurt içinde gerekse yurt dışında ‘karınca misali’ durmaksızın konserler veriyor. Son albümü “Sonsuza Kadar İstanbul”da Uğurlu, kendi yolunda ilerlemeye ustaca devam ediyor. Yeni soundları denediği albümünde elektronik alt yapılı besteler oldukça dikkat çekici. Bu albümünde de İstanbul’un her tonunu duymak mümkün. Sanatçı ile son albümü “İstanbul Forever”ı konuştuk. mayıs2013


40

röportaj gungorendergi.com

İstanbul Forever, Dünya Başkenti İstanbul’a bir gönderme mi? Tabii ki, bir devam filmi. Bir alt başlık da diyebiliriz. İnsan değişime nasıl ihtiyaç duyarsa sanatçı da bir müddet sonra aynaya baktığında bu ben değilim, başka bir şeye ihtiyacım var diyor. Elektronik altyapılar üzerine klasik formatı oturtmak benim yıllardan beri hayalimdi. Ben bu albümle dinleyicilerimi de sınamış oldum bir bakıma. Konserlerimde dinlediklerinden faklı bir tınıyı duyduklarında ne olacak merak ettim. “Sonsuza Kadar İstanbul”da geleceğin İstanbul’unu anlatma gayesi güttüğüm için elektronik alt yapılara mümkün olduğunca ağırlık verdim. Çünkü Dünya Başkenti İstanbul fikirsel olarak ölmeyecek bir proje. İstanbul bir gün yine ilmin, sanatın, kültürün, ekonominin başkenti olacak. İstanbul’un ‘Ara Sokaklar’ında neyi arıyorsunuz peki? Ara sokaklarda tek başınıza yürürken kendi kendinize mutlaka bir şey fısıldarsınız, size yol boyunca arkadaşlık etsin diye. İstanbul’un ara sokaklarında bir melodiye sığınırsınız. Ara sokaklarda işte o melodileri arıyorum.

Dede Efendi de dinlenirdi. Halk müziğinden Klasik müziğe geniş bir yelpazede dinlemelerimiz olurdu. Kavala, bağlamaya kötü deyip dışlayamayız. Yöresel değerleri tanımadan dünyaya açılamayız. Bu bağlamda bu ülkenin dokularının hissedildiği yerlerde konserler veriyorsunuz. Topkapı Sarayı, Sirkeci Garı gibi… Bu da bu yelpazenin bir sonucu mu? Tabii ki, kesinlikle. Bu topraklarda var olan her mekân bizimdir. Anadolu’da yaşamış her medeniyet de bizimdir. Her tarihî eser bize bırakılan bir mücevherdir, muhteremdir.

İstanbul sizi hep çağırır mı? Devamlı surette çağırır. Dünyanın neresine gidersem gideyim istersem Cennet-i Ala’ya gideyim İstanbul’u gördüğüm an her şey biter. Ayasofya’yı, Sultanahmet’i görmeden, Sinan’la el ele gezmeden bu işlerin hiçbiri olmuyor çünkü. Nemrut Dağı’nda 2150 metrede verdiğiniz özel konserde piyano tuşlarına dokunduğunuzda ne hissettiniz? İnanılmaz bir duygu yaşadım. Biz o gün Nemrut’ta hem Anadolu’nun güzelliklerini bütün dünyaya prezante ettik, hem de dönem itibariyle demokrasiyi zirveye taşıdık. Çünkü piyano demokrasinin sembolüdür. Piyano tuşları gibiyiz, farklı seslerden ahenk çıkar. Birbirimize karşı tahammül göstermek zorundayız. İlk senfoniniz Senfoni Türk’te Anadolu’nun yerel enstrümanlarını kullandınız. Bu albümünüzde de yine rebab, ney, kanun gibi Anadolulu enstrümanlara yer vermişsiniz. Tuluyhan Uğurlu bunu niçin yapıyor? Çünkü ben buyum. Ben bir piyanist olarak enstrümanları asla ayırt etmedim. Bu müzik aletleri Uğurlu ailesi, benim geçmişim. Evimizde Stravinsky de, Çaykovski de, Itri de, mayıs2013

Hitit, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve nihayet Cumhuriyet. Bunların hiçbirini yok sayamayız. Biz bu medeniyetlerle varız. O yüzden Topkapı Sarayı’nda, Sirkeci Garı’nda, Akdamar Adası’nda konserler verdim ve vermeye devam edeceğim. Çünkü bize nasip edilen bu topraklar, her türlü insanın yaşadığı dünyanın en güzel yeri. Çünkü yaşadığımız coğrafyada engin bir hoşgörü var. İstanbul Forever da bu hoşgörünün sonsuza kadar devam edeceğinin sembolü. İstanbul, aşkın, hoşgörünün, medeniyetlerin buluşmasının sembolü. Mehter Takımı ile de konserler veriyorsunuz. Bu, nasıl bir ruh katıyor sanatınıza? Başka bir medeniyetten gelen enstrümanı, tarihsel bir gelişim süreci yaşamış bir işe yeni bir anlayış kazandırmaya çalışıyoruz. Ama bunu yaparken de Mehter’in orijinalini koruyarak yeni şeyler yapmaya gayret ediyoruz. Piyanom da bir Mehter enstrümanıymış gibi bir bütünlük yakalamaya çalışıyoruz. Mehterle piyano özdeşleşecekse, piyanistin artık şunu bilmesi lazım; ben artık solist değilim, mehterin bir parçasıyım.


41

röportaj gungorendergi.com

Her enstrüman bir medeniyeti temsil ediyor. Dolayısıyla yaptığınız müzikle farklı farklı enstrümanları kullanıp eşitlik çizgisinde buluşturuyorsunuz. Birleşmiş Milletler’in yapamadığını siz sahnede yapıyorsunuz. Bir söyleyişinizde Cuma günleri Necip Fazıl’dan Edip

karşıyım. Sanatçıları politikacıların yanına koyup mertebe-

Cansever’e kadar birçok ismin evinize geldiğini söy-

sini düşürmemek gerekir.

lemiştiniz. Ve ‘Ben o masanın senteziyim’ diye bir ifade kullanmıştınız. O masanın hayatınıza nasıl bir etkisi

Sanatçı ideolojisini enstrümanıyla anlatabilir mi sizce?

oldu?

Hayır anlatamaz. Sanatla dünya görüşü empoze edilemez.

Babamın arkadaşlarıydılar, on beş günde bir evimize ge-

Edilirse onun adı sanat değil gösteri olur. Bir gün o ideoloji

lirdi. Ortak payda kâinat ve Türkiye sevdasıydı. Pergelin

öldüğünde o sanat eseri de bitecek demektir; oysa sanat

ucunun battığı yer önemli. Ben o masanın sentezi olabildiysem çok şeref duyarım. Her dünya görüşünün, faşizm hariç, güzel tarafları olduğuna inandım. Babamın arkadaşlarıyla yaptığı sohbetlerdeki cümleleri filtreden geçirdim ve kendime yeni bir yol çizdim. Herkesi dinlemeyi öğrendim. Hepsi farklı şeylerden bahsediyordu ama bir noktada buluşabildiklerini gördüm o masanın etrafında. Şu an beni her kesimden insan dinliyorsa bunun altında hoşgörü yatıyor. Onun için ben bir demokrasi aşığıyım. Enstrümanların kardeşliğinden bahsediyorsunuz bir yerde. Bu, dünya barışına da, yani insanların kardeşliğine de katkı yapar mı sizce? Yapmaz olur mu? Her enstrüman bir medeniyeti temsil ediyor. Dolayısıyla yaptığınız müzikle farklı farklı enstrümanları kullanıp eşitlik çizgisinde buluşturuyorsunuz. Birleşmiş

eseri ölümsüzdür. Bir de başka sanatçıların sırtına basılarak sanat yapılmaz, bunlar çok yanlış hareketler. Bu ülkede Nazım ve Necip Fazıl’ın görüşlerini ön plana çıkaran eserler yazıldı. Önemli olan senin ne yaptığın. Nazım, başkalarının dünya görüşünü öne çıkarttığı için Nazım Hikmet olmadı. Nazım Ağa Cami’ni, Kurtuluş Savaşı Destanı’nı yazdığı için büyük şair oldu. Bunlardan etkilenme olur tabii. Ama onların şiirlerinden parça yapmak günü kurtarmaktır Sakallı Celal, “Türkiye’de aydın geçinenler, Doğu’ya doğru seyreden bir geminin güvertesinde Batı yönünde koşturarak Batılaştıklarını sanıyorlar” der. Siz halkı hor gören aydın prototipi için neler söylemek istersiniz? Çocukluklarına inmek gerekir. Nasıl eğitildiği önemli. Ben

Milletler’in yapamadığını siz sahnede yapıyorsunuz.

büyük şair, Türk toplumunun her kesimini, her sanat tarzı-

Beethoven, 3. Senfonisini yani Eroica’yı Avrupa’ya

nice olurdum? Ben engin bir hoşgörü ortamında büyü-

demokrasi getirdiği için Napolyon’a ithaf etmiş, fakat

nı kucaklayan Halim Uğurlu’nun oğlu olmasaydım acaba düm. Böyle büyümeseydim nasıl konuşurdum acaba?

Napolyon’un kendini imparator ilan etmesi üzerine bu adamayı geri almış. Buradan yola çıkarak sanatçı du-

Peki, size göre Mozart’ı mı, kendini çalmak mı önemli?

ruşu nasıl olmalı?

Ben küçük yaşta Klasik müziği evimin kapısının önünde

Beethoven orada tükürdüğünü yalamamış, aksine doğru

bırakıp, tabi bu yok saymak anlamına gelmez, kendim ne

olanı yapmıştır. Sanatçı insanlığın aydınlık yarınları için

yapabilirim ona baktım. 9. Senfoni’yi dinlemek çağdaşlık

politize olur. 9. Senfoni’de olduğu gibi. Eşitlik-Özgürlük-

dendi bu ülkede. Asıl çağdaşlık bu senfonileri geçen eser-

Kardeşlik için. Onun dışında sanatçıların politize olmasına

ler yazmaktır. mayıs2013


42

teknoloji gungorendergi.com

Yapay Zeka

İnsanın Yerini Alacak Bilgisayar uzmanları, insanların fiziksel kapasitelerini makinelerin yardımıyla hayal edilemeyecek noktalara taşıyacakları fütürist bir dünyanın, sanılandan çok daha yakın olduğunu düşünüyor.

D

ijital çağ, hayatın her alanında yenilikler sunarken,

se emin olduğunu ifade etti. Hibbard, “En kötümser tahminle-

yapay zekalı robotların da hayatımıza gireceği gün

rimin doğru çıkması, robotların hala insanların dünyaya geldi-

giderek yaklaşıyor.

ği zaman içinde bizden üstün hale geleceği anlamına gelir” dedi.

Bilim insanları, en son tahminlerinde, yapay zekalı akıllı robot-

“Üretimde İnsanın Yerini Yapay Zeka Alacak’

ların 2100 yılında insanlığa baskın gelebileceğini belirtirken,

New York Üniversitesi’nde Hibbard’ın meslektaşı olan Ernest

‘insanların giderek makineler için enerji kaynağı haline gelme-

Davis ise ‘robotların yakın gelecekte insanlara üstün gelece-

ye başladığı’ ifade edildi. Bilgisayar uzmanları, insanların fizik-

ğini düşünmediğini’ belirtti.

sel kapasitelerini makinelerin yardımıyla hayal edilemeyecek noktalara taşıyacakları fütürist bir dünyanın, sanılandan çok

Davis, ‘yapay zekanın satranç gibi oyunlarda en iyi oyuncu-

daha yakın olduğunu düşünüyor.

ları bile yenebildiğini ancak algı, dil ve fiziksel dünyaya uyum konusunda 7 yaşındaki bir çocuktan iyi olmadığını’ ifade etti.

Ancak insanlığın faydasına dokunacağına inanılan robot tek-

Davis, ‘ters dönen bir kahve fincanının nasıl bir sonuç doğu-

nolojisinin, korkutucu bir kehanet şeklinde sunan bilim insan-

racağını insanların bileceğini, ancak aynı durumda bir bilgi-

ları da var. Bazıları, yapay zekalı organizmaların, bir gün ‘Ter-

sayar programının bardağın büyüklüğünden kahvenin dökü-

minatör’ veya ‘Matrix’ filmlerindeki gibi insanların yetenekleri

leceği mesafeye kadar her türlü hesaplamayı yapacağı çok

ve pozisyonlarını elde ederek baskın güç haline gelebileceğini

kapsamlı bir simülasyon gerçekleştirmesi gerektiğini’ söyledi.

belirtiyor. Fütürist Ray Kurzweil, ‘The Singularity is Near: When Humans

Washington D.C’deki George Mason Üniversitesi’nde ekono-

Transcend Biology’ adlı kitabında, ‘Bilgisayarların 2029 yılın-

mist olan Robin Hanson, tarım ve sanayi devrimlerinin, sıra-

da insanlar kadar akıllı olacağını, 2045 yılında ise insan zeka-

sıyla ekonomik üretkenliği 1000 ve 15 yılda bir ikiye katladı-

sının milyarlarca katı seviyeye ulaşacağını’ öne sürüyor.

ğını, robotların insanlardan akıllı hale gelmesiyle, bu oranın her hafta veya ayda bir gerçekleşeceğini ifade etti. Hanson,

ABD’nin Wisconsin-Madison Üniversitesi’ne bilgisayar bili-

ekonomideki ana faktör olan insanların, yapay zekanın maki-

mi uzmanı olan Bill Hibbard ise yapay zekalı organizmaların

nelere kopyalanabilmesiyle maliyet olarak düşeceğini, böyle-

21’inci yüzyıl içinde insan zekasını alt edeceğinden neredey-

ce üretkenlikteki hızın çok daha hızlı artacağını söyledi.

mayıs2013


Altın Göz Açıp Kapayıncaya Kadar

43

teknoloji gungorendergi.com

Oluşuyor D

ünyanın ticari amaçlı kullanılabilecek altın rezervlerinin yüzde 80’den fazlası göz açıp kapayıncaya kadar geçen kısa bir anda oluşuyor. Bilim insanları, geliştirdikleri modelle yeraltındaki depremlerin ortaya çıkardığı altının nasıl bir araya geldiğini de ortaya çıkardı. İnsanlığın binlerce yıldır aramaktan vazgeçmediği altın, binlerce yıllık bir jeolojik süreçle değil, tersine bir anda oluşuyor. Jeologlar, yeni araştırmalarda depremlerin neden olduğu kimyasal süreçlerin ortaya çıkardığı altın yataklarının oluşumuna ait eksikleri de tamamlamayı başardı. Dağları meydana getiren yeraltı depremleri, kayaları birbirlerinden o kadar hızlı ayırıyor ki, içerdikleri yüksek basınçlı sıvılar o anda buharlaşıyor. Geride, altın da dahil olmak üzere birçok mineral içeren artıklar kalıyor. Altın yataklarının oluşması için, mineral içeriği zengin suların yerin 5-30 kilometre derinliğindeki çatlaklara akması gerektiği biliniyordu. Ancak altının bu çatlaklarda nasıl ilerlediği jeologların kesin olarak saptayamadığı bir bilgiydi. Altın yataklarının oluşumunda depremlerin tetiklediği basınç değişimlerinin etkili olduğu düşünülse de, bu basınç değişimlerinin çok büyük ölçekte olmaması, altın oluşumu sürecinde başka faktörlerin de yer alabileceğine işaret etti.

Dünyanın ticari amaçlı kullanılabilecek altın rezervlerinin yüzde 80’den fazlası göz açıp kapayıncaya kadar geçen kısa bir anda oluşuyor. Bilim insanları, geliştirdikleri modelle yeraltındaki depremlerin ortaya çıkardığı altının nasıl bir araya geldiğini de ortaya çıkardı.

Ne Kadar Çok Deprem O Kadar Altın Avustralya Ulusal Üniversitesi’nden Richard Henley ve Queensland Üniversitesi’nden Dian Weatherley, deprem dinamiklerini inceleyerek, depremlerin tetiklediği basınç değişimlerinin sanılandan daha güçlü olduğunu ortaya çıkardı. Oluşturdukları modele göre, depremler yerin derinliklerindeki kayalarda ses hızında çatlaklar oluşturabiliyor. Newscientist sitesine konuşan Henley, ‘sıvının kayadaki boşluğu doldurmak için kayanın etrafından çatlaklara yeterince hızlı ilerleyemediğini’ belirtirken, ‘basıncın deprem esnasında bir anda 300 bin kat azalarak Dünya’nın yüzeyindeki seviyeye indiğini, böylece kayalardaki sıvının buharlaşarak ortaya içerdiği minerali çıkardığını’ ifade etti. Ardından, çözülmesi diğer minerallere göre zor olan altın, depremler tekrarlandıkça birikiyor ve altın yatakları ortaya çıkıyor. Weather, “Her deprem mikroskobik ölçüde, çok az miktar altının ortaya çıkmasını sağlıyor. Büyük miktarda altın oluşması için, yüzbinlerce yıl gerekiyor” dedi. Altının Üçte Biri Derinlerde ABD’nin Nevada Üniversitesi’nde jeolog olan John Muntean, Avustralyalı meslektaşlarının elde ettiği sonuçların oldukça ‘güvenilir’ olduğunu belirtti. Muntean, depremlerle altın yatakları arasındaki bağlantının çok yeni olmadığını belirterek, “Bu çalışma yaşanan basınç azalmasının miktarını ortaya koyuyor, ayrıca, buharlaşmanın ardından altının nasıl geride kaldığını açıklıyor” dedi. Günümüzde bilinen altın rezervlerinin üçte biri yeraltında yer alıyor. Yeraltındaki altının bir kısmı madenlerden çıkarılıyor, bir kısmı da erozyonla karıştıkları nehir akıntılarından toplanıyor. Geride kalan altının yüzde 45’i, Güney Afrika’nın Witwatersrand havzasından elde ediliyor. Geride kalan altının yüzde 10’u ise yine depremler sayesinde yanardağların 2 kilometre derinliğinde oluşuyor. Weather, ‘Altının sonu yok, sürekli kendini yenileyen bir maden’ ifadesini kullandı. mayıs2013


44

teknoloji

Yeni Nesil Xbox

gungorendergi.com

Mayıs Ayında Tanıtılacak

İnternet Trafiğine İstanbul Yön Verecek

T

ürkiye’nin internet şefi, internetin yeni kalbinin İstanbul olmasını değerlen-

dirdi.

İnternet Geliştirme Kurulu Başkanı Özeren, bilişim sektöründe sağladığı gelişmelerin Türkiye’yi bu alanda cazibe merkezi haline getirdiğini belirtti.Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı İnternet Geliştirme Kurulu Başkanı Serhat Özeren, İnternet Tahsisli Adları ve Sayıları Kurumunun (ICANN) Türkiye’de yatırım kararı almasını AA muhabirine değerlendirdi. İnternet Trafiğinin Kalbi ICANN’ın, alan adlarının doğru yönlendirmesini sağlayan, internet trafiğini yapılandıran ve yönlendiren kurum olduğunu anlatan Özeren, “ICANN olmadan, dünyada verimli, hızlı, doğru ve sağlıklı çalışan bir internet trafiği sağlanamazdı” dedi.

“Los Angeles’ın Mesaisi Bitince İstanbul Devrede” Daha önce ICANN’ın yönetim merkezinin Los Angeles olduğunu belirten Özeren, şunları kaydetti: “ICANN aldığı kararla yönetim merkezini üçe böldü. Bu üç merkez Los Angeles, Singapur ve İstanbul olarak belirlendi. İstanbul’da yapacağı yatırımlar sayesinde ICANN tarafından koordine edilen dünya internet trafiği, Los Angeles’ta çalışma saati bitince İstanbul’dan koordine edilecek. İstanbul’dan sonra da koordinasyon Singapur’a geçecek. Bu şekilde internetin koordinasyonu konusunda ülkemiz dünyada yönetim merkezi olacak. Dünyadaki 300 milyonu aşan alan adları sahiplerine destek vermek amacıyla kurulacak çağrı merkezleri için de İstanbul aday olacaktır. Bu kurulacak çağrı merkezlerinde sağlanacak çok yüksek sayıdaki nitelikli istihdam imkanları gençlerimiz için önemlidir.”

T

eknoloji dünyasına düşen en yeni söylentiler, PlayStation 4’ün en büyük rakibi Xbox’ın Mayıs sonunda tanaıtılacağı yönünde. Kaynaklar, Xbox 720’nin 21 Mayıs’ta tüketicilere sunulacağını iddia etti. Microsoft, yeni nesil oyun konsolunu gelecek ay tanıtabilir. Sony’nin 21 Şubat’ta tanıtımını gerçekleştirdiği ve sonbaharda piyasaya sürülmesi beklenen PlayStation 4’ün ardından, yeni nesil Xbox’ın da 21 Mayıs’ta tanıtılacağı öne sürüldü. The Verge sitesinin haberine göre, kod adı ‘Durango’ olan konsolun bu ay tanıtılması planlanıyordu ancak tanıtım bir ay sonrasına ertelendi. Site, Xbox 720 adını taşıması beklenen konsolun da PS 4 gibi sonbaharda piyasaya sürülmesinin beklendiğini açıkladı. Microsoft, yeni nesil oyun konsolu hakkında herhangi bir bilgi vermiş değil. Ancak PS 4’te olacağı gibi Xbox 720’de de kullanılmış oyunların çalışmayacağı ve internet bağlantısı özelliklerinin bulunacağı öne sürüldü. Ayrıca, Sony’nin sadece kontrol cihazını tanıttığı PS 4 gibi, Microsoft’un da Mayıs’ta düzenlenmesi beklenen etkinlikte yeni nesil Xbox’i tamamen görücüye çıkarmayabileceği iddia ediliyor. Yeni konsolun piyasaya sürülecek halinin, Haziran ayında Los Angeles’ta düzenlenecek Electronic Entartainment (EA) Fuarı’nda gösterilmesi bekleniyor.

B

Sona Doğru Teknoloji devi Microsoft, 12 yıl önce piyasaya çıkardığı ilk Windows yazılımı XP’yi 8 Nisan 2014’te resmi olarak emekli etme kararı aldı. mayıs2013

undan tam 12 yıl önce kullanılmaya başlanan ve tüm dünyada en popüler işletim sistemi haline gelen Windows XP, 8 Nisan 2014’te resmi olarak kullanıma kapanacak. Bu kullanıcıların XP yazılımına devam etmeyeceği anlamına gelmiyor. Sadece Microsoft artık XP yazılımı kullanan bilgisayar sistemleri için güvenlik sağlamayacak ve sisteme yenileme yüklemeyecek. Şirketleri İndirimle İkna Süreci Başladı Çoğu şirket bugün bile bazı programlar XP sistemlerinde daha iyi çalıştığından bu sistemi kullanan bilgisayarları almaya devam edi-

yor. Teknoloji dünyasında araştırmalar yapan Net Marketshare sitesinin verilerine göre, şu anda dünya genelindeki bilgisayarların yüzde 40’ına yakın bir kısmı XP sistemini kullanıyor. Buna karşı, Windows 7 sistemini kullanan bilgisayarların oranı yüzde 47. Yüzde 3’lük bir kısım ise Microsoft’un son sürümü Windows 8’i kullanıyor. Bu XP sistemi kullanan şirketlerin büyük kısmı küçük işletmeler. Microsoft bu şirketlerin de işletim sistemlerini güncellemeleri için yeni versiyonlara yüzde 15’e varan indirim yapıyor. Şirketten yapılan açıklamada indirim fırsatı için son tarih 30 Haziran olarak gösterildi.


45

teknoloji gungorendergi.com

Nisan

Mayıs

Haziran

02 Mayıs Perşembe

Güngören Belediyesi’nin

IOS ve Android Tabanlı Akıllı Telefon Uygulaması

20:00 KONSER AŞKI-I NİYAZİ Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi 04 Mayıs Cumartesi 11:00 / 14:00 ÇOCUK OYUNU BÜYÜMEK İSTİYORUM Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi 04 Mayıs Cumartesi 12:00 ÇOCUK OYUNU OYUNCAKLAR Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi 05 Mayıs Pazar 20:00 SİNAEMA EFSANE BEŞLİ Yer: Güngören Kültür Merkezi 09 Mayıs Perşembe 20:00 KONSER YILDIZ USMONOVA Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

09 Mayıs Perşembe

Güngören Belediyesi tarafından geliştirilen Android uygulamasıyla birçok hizmete vatandaşın kolayca ulaşabilmesi sağlanıyor. Akıllı telefonlarda kullanılan işletim sistemlerine yönelik geliştirilen yazılımla, ilçeyle ilgili önemli bilgilere kolayca ulaşılabiliyor. Android uygulamayı akıllı telefonunuza indirdikten sonra belediyeye gitmeden birçok işlemi gerçekleştirebilir ve kent hakkında önemli bilgilerden faydalanabilirsiniz. Şikâyetlerinizi, önerilerinizi ya da gördüğünüz olumsuzlukların fotoğraflarını çekerek doğrudan belediyeye ulaşabilir ve çözüm getirilmesini sağlayabilirsiniz. Mobil uygulamanın kullanımı esnasında kent içinde nerede olduğunuzu görebilir ve ulaşmak istediğiniz yerin yol tarifini alabilirsiniz. Etkinlik takviminden en güncel kültürel etkinliklere ulaşabilir gitmek isteyeceğiniz etkinliklerin ayrıntılı bilgilerine ulaşabilirsiniz. Belediye tarafından yayınlanan en son haberleri görebilir, duyuruları takip edebilirsiniz.

20:00 TİYATRO TORBACI Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

10 Mayıs Cuma 20:00 KONSER HÜSEYİN GÖKTAŞ Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi 11 Mayıs Cumartesi 20:00 KONSER ARZU ŞAHİN Yer: Güngören Kültür Merkezi 11 Mayıs Cumartesi 20:00 KONSER AYSUN GÜLTEKİN Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

18 Mayıs Cumartesi 20:00 KONSER İCİAL AKKAPLAN Yer: Erdem Beyazıt Kültür Merkezi

mayıs2013


46

yazı dizisi gungorendergi.com

K

ökleri yüzlerce yıl öncesine uzanan, kültürümüz ve geçmişimizin önemli zenginliklerinden biri olan, bugün de önemini ve değerini koruyan, kelamı altınla süsleme sanatıdır Tezhip. Kitap sanatları içinde önemli bir yeri bulunan Tezhip, Arapça altınlama anlamına geliyor.

Bu sanatı icra eden erkek sanatçılara müzehhib kadın sanatçılara müzehhibe deniyor. Günümüze kadar teknik anlamda büyük değişimlerin yaşanmadığı bu sanatın malzemeleri günümüz şartlarında da klasik usule göre el yapımı olarak hazırlanıyor. Kuran-ı Kerimler, Divanlar gibi el yazması kıymetli kitapları, murakkalar ve tuğralar gibi çeşitli güzel yazı örneklerini altın ve boya ile bezeme sanatı olan Tezhip’in kökleri Orta Asya Türk’lerinin çadırlarda ve kurganlarda (mezarlar) kullandığı motiflere dayanıyor.

Bin Yıllık Motif Örnekleri Bugün de Kullanılıyor Hat sanatı ile bütünleşmiş olan bu sanat, İslam felsefesiyle birlikte değer kazanmış ve saray nakkaşhaneleri vasıtasıyla olgunlaşmasını ve gelişimini sürdürmüş. 11-12. yy’da halen kullanılan motif şekillenmesi oluşmuş. 14.yy’da İlhanlı ve Memlüklüler’de, 15.yy’da Timurlular’da, 16.yy. Osmanlı ve Safeviler’de en mükemmel örneklerini göstermeye başlamış. 16. yy’da Osmanlı İmparatorluğu’nun güçlenmesiyle sanata ve sanatçıya verilen destek artmış. Bunun sonucunda da Tezhip sanatının güçlü örnekleri ve sanatçıları bu dönemde ortaya çıkmış. 17. yy’da tezhip sanatı, hat sanatında Hilye-i Şerif’in klasik tasarımıyla farklı bir yön kazanmış ve bu günkü tablo şeklindeki levha düzeni ortaya çıkmış.

(Bu sanat Tezhip, haklar ve natüralist üslup olmak üzere üç bölümde incelenebilir. Bitkisel kökenli motifler hatai, penç, gonca vb.olarak adlandırılır. Bunların yanı sıra Rumiler, bulutlar ve natüralist çiçekler kullanılmış. 18. yy’da Avrupa sanatının barokrokoko tarzının etkileri tezhip sanatında görülmüş. Tezhip sanatında üsluplar; Celayir üslubu, Şiraz üslubu, Türkmen üslubu diye dönemin tezhip eserlerinin üretildiği bölgeler ile, 15.yy’da Baba Nakkaş‘, 16 yy’da Karamemi, 18. yy’da Ali Üsküdari gibi dönemin saray başnakkaşlarının etkisiyle şekillenmiş İstanbul üslubu olarak anılmaktadır. 19. yy. sonları ve 20. yy. başlarında gerileyen bu sanat dalı, değerli klasik sanatlarına gönül vermiş Hüseyin Hüsnü efendi, Osman Yümni Efendi, Ord.Prof. Dr.Süheyl Ünver, Feyzullah Dayıgil, Muhsin Demironat ve Rikkat Kunt değerli şahsiyetler sayesinde yok olmaktan kurtulmuş.) mayıs2013


Kâğıda renk, yazıya âhenk katmak üzere geldiler... Altın altın bezediler el yazma sayfalarını ve yaldız yaldız renk kattılar murakka saltanatına. Tezhib, “altınlama” demekti, onlar altın bilezik kabul ettiler sanatı ve toprak boyalarını altın ayarına yükselttiler... Süheyl ÜNVER


48

yazı dizisi gungorendergi.com

En Güçlü Olduğu Zamanlar Osmanlı’nın Yükseliş Dönemi Özellikle Osmanlı döneminde tezhip sanatı, ferman, berat gibi resmi evrakların süslemesinde de kullanılmaya başlanmış. Böylece Tezhip gelişiminin arkasına Osmanlı Sarayı’nı alarak en parlak devrini yaşamış. Kur an-ı Kerim’in ilk ve son sayfaları (Serlevha ve zahriye), divan gibi el yazması kıymetli kitaplar, levhalar, fermanlar, nağmeler ve beratlar gibi çeşitli eserlerin tezhiplenmesi bir gelenek halini almış.

Bir İslam Sanatı olan Tezhip’in felsefesi Simetrinin İslam sanatlarında büyük önemi olması sonsuzluğu, stilize çizgilerle az ile bütün kainatı, temsil ediyor. Hatai motifi, yalın çizgilerle, yaratılmış bütün çiçekleri temsil ediyor. İçinde yaşadığı kültürle yoğrulan sanatçı, eserlerini kendinden kattığı değerlerle üretiyor. Tarihi gelişimi içinde hat sanatı ile bütünleşen tezhip sanatı, günümüz sanatçıları tarafından farklı tasarımlar ile zenginleştiriliyor. Artık tek başına bir sanat dalı olarak değerlendirilmesi gayesi taşıyan Tezhip’e, Mimar Sinan, Marmara, Atatürk, Dokuz Eylül, Sakarya, Süleyman Demirel üniversitelerindeki Güzel Sanatlar Fakülteleri ve Klasik Türk Sanatları Vakfı gibi pek çok kuruluş destek veriyor.

KLASİK TÜRK SANATLARI VAKFI

Saray nakkaşhanelerinde başlayan ve saray başnakkaşının ürettiği desen tasarımları, başta tezhip sanatı olmak üzere dönemin diğer bütün sanat dallarında uygulama şartlarına göre etkisini gösteriyor. Bu üretilen eserlerin tek bir sanatçı çalışması olmaması sebebiyle saray başnakkaşının isminin zikredildiği birkaç eser haricinde, eserler genellikle imzasızdır. Günümüz Tezhip eserleri bu sebeple bazı farklılıklar taşıyor. Müzehhib hattattan temin ettiği hat eserine kendi üslubunda ve nakkaşhanelerde farklı çalışanların yaptıklarını tek başına

yaparak kendine özgü eserler üretebiliyor ve sanatkarlar eserlerine ortak imza atabiliyor.

Dünya sanat tarihi içerisinde eskiden beri önemli bir varlık olma özelliğini sürdüren Klasik Türk Sanatları’nın, aynı özelliği arttırarak devam etmesi, klasiği bozmadan yeni gelişmeler kazanarak, teknik ve estetik değerler doğrultusunda gelişimini sürdürmesi amacıyla kurulmuş Klasik Türk Sanatları Vakfı Klasik Türk Sanatları’yla ilgili bir çok proje ve çalışma gerçekleştiriyor. 2008 yılında kurulan ve gelenek yöntemleriyle gerçekleştirilen Klasik Türk Sanatları’ndan; hat, tezhîb, minyatür, ebrû, cilt, çini, kalemişi, sedef kakma, naht, katı’, kündekâri, edirnekâri gibi konularda eğitim, yayın, sanat ve tanıtım projeleri, sergi, seminer, Ar-Ge, restorasyon gibi bir çok faaliyette bulunuyor. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de bu sanatların en güzel ve en doğru biçimleriyle ülkemizde icrâ edildiği gerçeğinden hareketle ve klasik sanat eserlerinin doğru tanınmasını sağlamak üzere, günümüze ulaşan sanatları ve sanatkârları destekleyip yeni ustalar yetişmesi için gerekli yardımı yapmak, geçmişle gelecek arasında sağlam bir köprü olmak düşüncesinde olan vakıfta öğrencilere ücretsiz sanat eğitimleri de veriliyor. Ayrıntılı bilgi için: www.ktsv.com.tr mayıs2013


49 gungorendergi.com

Klasik Türk Sanatları Vakfı Tezhip hocalarından Ayşenur KADAKÇI VELİOĞLU, çocuk yaşta başladığı ve yaklaşık otuz yıldır içinde olduğu Tezhip sanatını anlattı. Az değerde çok şey anlatmak Kullandığımız motif kökenlerini Orta Asya’da çadırda ve kurgan dediğimiz mezarlardaki metal objelerdeki figürlerden başlamış. Bizim klasik sanatlarımız için stilize ifadesi çok önemli bir ifade. İslamiyet’in kabulüyle Allahu Teâlâ’nın yaptığını bire bir uygulamamak, yani natüralist olandan kaçmak, aynı zamanda yaradanın yarattığının süslenmesi amacıyla oluşmuş. Öyle olunca da stilize az değerde çok şey anlatmayı temsil ediyor. Herkes bildiği kadarını görür Yıllar önce bir sergideyken bir hanım geldi. Bizim sanatlarımızla daha uzaktan ilgilenen bir hanım “bu eserlerin hepsi aynı” dedi. Tabi ben aynı şeyleri görmüyorum hepsi farklı şeyler. Onun için bir şey ifade etmiyordu çünkü. Tezhip sanatının böyle de bir yanı var. Biz klasikten çok uzaklaşmamak durumundayız. Belli formlarda belli kurallar var. İçine daldığınızda çok farklı bir dünyaya dalıyorsunuz ve insan bildiği kadarını görebiliyor. Bilen kişi her yapılan eserde çok farklı bir şey keşfedebiliyor. Mesela uzaktan bakan “niye lacivert kullandın” diyor, bu çok kafamı yoran bir şeydir. Lacivert hem çok öne fırlatan bir renk ama siyah kadar keskin değil. Aynı zamanda çiçeklere baktığınız zaman o bana yıldızları hatırlatır bir uzay etkisi verir. Bir şeyler ortaya çıkmış fakat o çıkış aşamasında herkesin kendi içinde bir iç duası vardır, sonucunda ortaya böyle bir sanat dalı çıkmış. Bu sanatta ileri adım atan kişiler belki bütün bunların ayrıntısını düşünmedi ama sonuçta böyle bir şey çıkmış ortaya.

Kolay biten bir eğitimi yok Eser çalışması çalışma süresiyle alakalı. Belli bir standardı yok. Aşağıdaki gibi bir eserin tasarım aşaması çok önemli. Biz tasarımla beraber iki aydan önce bitmez dedik. Ama bu eser bir buçuk yılda bitti. Öyle çok kolay kolay bitmiyor. Geçen yıl mezun olan öğrencimizin mezuniyet işi olarak yaptığı bir çalışmaydı.

Eserleri yaptırırken standart formları işletiyorum. Genelde Tezhip’e başlayan öğrenciler iki senede çok şey çıkaracaklarını zannederler sonra aradan dokuz sene geçer hala benimle beraberlerdirler. Ve daha ne kadar çok öğreneceğim şey varmış derler. Böyle bir süreç yaşıyoruz. Dışarıdan göründüğü kadar yalın ve kendini tekrar eden bir şey değil. Son yıllarda farklı bir algı oluştu Son yirmi yılına gelmek gerekirse eğer, artıkTezhip Sanatı’yla ilgilenen, bu sanatı hem üreten hem uygulayan kişi sayısı arttı. Alım gücünün farklılaşmasından ötürü kültürel anlamda Tezhip almak, birikim ve koleksiyon yapmak farklı bir algıya ulaştığı için daha da gelişti. Bu hem üretenleri farklılaştırdı hem de bununla ilgilenen

zevki olan insanları daha bilinçlendirdiği bir süreç geçirdik hepimiz. Eskiden fiyatı uygunmuş diye eser alıp kenara koyanlar, artık hattatı kim, imzasını kim yaptı, Tezhip’ini kim yaptı? gibi sorulara da cevap arıyor. Daha da iyi olacak inşallah umudumuz o yönde.

Bu üretilenler altına imzası atılan değerli eserler olma yolunda. Bence bizden sonra İran gelir Tezhip sanatıyla ilgili, önemli diğer bir ülke İran’dır. Minyatür’de olsun Tezhip’te olsun gerçekten gelişmiş durumdalar. Çok iyi sanatçıları var. Algı olarak farklılıklar var. Sadece kültürel ve dini algının getirdiği bir takım farklılıklar var. Mesela minyatür sanatı için en belirgin şey Osmanlı’da yalın ve arşivsel bir tanımlama. O yüzden de daha az detaylı ve simgesel çalışmalar yapılmış. İran’da daha mitolojik anlatımlar, hayali hikayeler kullanılmış. Osmanlı sadece belgesel kalmış, öyle bir mantıkla bakılmış. Onlarla aramızda tarihteki eserlerimiz açısından farklılıklar var. Şu an itibariyle Tezhip’te oldukça iyiler. mayıs2013


50

gezen b i l i r gungorendergi.com

TRABZON ATLA ATINA, DÜŞ PEŞİME SEN BİR NALBANT DÜKKANINA DEĞİL, ER MEYDANINA LÂYIKSIN

“Beşinci iklimde olmakla suyunun ve havasının güzelliğinden halkı zevk ehli, gezip tozmaya, yiyip içmeye meyyal, gamsız ve kayıtsız zarif ve aşık kimselerdir.” EVLİYA ÇELEBİ

mayıs2013


51

g e z e n bilir gungorendergi.com

B

TRABZON ÇAYKARA KÖKNAR KÖYÜ DERNEĞİ FEVZİ ÇAKMAK CAD.BULUT SİTESİ H-BLOK KAT:3 MERKEZ BAŞKAN RECEP TANRIKULU TRABZON OF SERİNCE KÖYÜ DERNEĞİ KINALI CAD.BURCU SOK.NO:27/A HAZNEDAR BAŞKAN FADIL GÖKTAŞ TRABZON SÜRMENE AKSU KÖYLERİ DERNEĞİ ŞEVKET DOĞAN CAD.NO:38 HAZNEDAR BAŞKAN SEYFETTİN DİLAVER TRABZON DERNEKPAZARI GÜNEBAKAN KÖY.DERNEĞİ KINALI CAD.SEYRAN SOK.NO:2 K:2 HAZNEDAR BAŞKAN MEHMET KAPTAN TRABZON KIRANTAŞ KÖYÜ DERNEĞİ ÇUBUKÇU SOK.NO:39 AKINCILAR BAŞKAN YUSUF BAYRAK TRABZON MAÇKA YAZLIK KÖY.KÜLT.YRD.DERNEĞİ DENİZCİ SOK.NO:9-A GÜNEŞTEPE BAŞKAN DAVUT BEYAZ

mayıs2013

İLÇEMİZDEKİ TRABZON DERNEKLERİ

ir zamanlar Trabzon’un bulunduğu yerde küçük, şirin bir kasaba varmış. Bir gün, kasabaya, tozu dumana katarak dört nala, bir atlı girmiş. Doğruca nalbant dükkânına giderek haykırmış: - Atım terini soğutmadan tiz nallayın! Yoksa hepinizi kılıçtan geçirim. Herkes, süvarinin heybetinden titremeye başlamış. Nalbant hemen dört nal hazırlayıp süvariye uzatmış: - Yiğidim, gör nalları! Beğenirsen çivileyelim, demiş. Süvari nalları şöyle bir yoklamış, avucunda sıkarak iki büklüm edivermiş: - Ben teneke değil, nal isterim! Diye gürlemiş. Nalbant bu defa, halis çelikten dört nal hazırlamış, atını nallamış. Atlı yabancı memnun. Cebinden bir altın çıkararak nalbanta uzatmış. Nalbant, altını parmakları arasında şöyle bir sürtüştürmüş. Paranın bütün yazıları silinmiş. Kendine dikkatle bakan atlıya: - Al bu bozuk altını! Baksana tuğrası bozulmuş, diye uzatmış. Yiğit adam şaşırmış, bir altın daha çıkarmış. Nalbant bir sürtüle, onun da tuğrasını bozmuş. O zaman atlı, karşısındakinin hiç de yabana atılır birisi olmadığını anlamış: - Hey, demiş. Atla atına, düş peşime. Sen bir nalbant dükkanına değil, er meydanına lâyıksın. O günden sonra bu kasabanın adı “Tuğra bozan” olmuş. Ve bu isim, zamanla “Trabzon” biçiminde söylenmiş.


52

gezen b i l i r gungorendergi.com

Uzungöl Trabzon’a 99 Km. ve Çaykara ilçesine 19 Km. uzaklıkta, deniz seviyesinden 1090 m. Yükseklikte bulunan Uzungöl, dik yamaçları ve muhteşem orman örtüsü ile Alpler’in güzelliğini geride bırakmaktadır. Vadinin ortasında bulunan ve yamaçlardan düşen kayaların Haldizen Deresi’nin önünü kapatmasıyla oluşmuş göl “Uzungöl” olarak bilinir ve çevreye aynı ad verilmiştir. Özellikle yakınındaki “şerah” köyünün yöreye uygun tarzda yapılmış eski ahşap evler, doğanın güzelliğini tamamlar.

Yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çeken Uzungöl, sahip olduğu turistik potansiyeli bakımından çok zengindir. Çevrede trekking, kuş gözlem, botanik amaçlı turların yanı sıra daha yükseklerdeki dağların arasındaki göllere veya yakınlarındaki Şekersu, Demirkapı, Yaylaönü gibi diğer yaylalara geziler düzenleme olanağı vardır.

Ayasofya Müzesi Günümüzde müze olarak kullanılmakta olan Trabzon Ayasofya Kilisesi, 1. Manuel Komnenos zamanında (1238-1263) inşa edilmiştir. Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılında Trabzon’u fethini takiben yapı, camiye çevrilmiş ve vakıf eser olmuştur. Ayasofya, yüzyıllar boyunca şehri ziyarete gelen seyyah ve araştırmacıların ilgisini çekmiştir. Trabzon üzerine anlattıkları ile ünlü Evliya Çelebi (1648), Pitton Tournefort (1701), Hamilton (1836), Texier mayıs2013

(1864), Trabzonlu Şakir Şevket (1878) ve Lynch (1893) yapıya önem veren kişiler arasındadır. 1868 yılında harap durumda olan caminin Bursa’lı Rıza Efendi’nin teşvikleriyle yeni baştan onarıldığı bilinmektedir. Bina I. Dünya Savaşı yıllarında sırası ile depo, hastane daha sonraları yine cami olarak kullanılmıştır. 1958-1962 yılları arasında Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Edinburg Üniversitesi’nin işbirliği ile restore edilerek 1964 yılından sonra müze olarak ziyarete açılmıştır.


53

g e z e n bilir gungorendergi.com

Trabzon’da Ne Yenir, Nerede Yenir? AKÇAABAT KÖFTESİ Akçaabat’ın özel yetiştirilen dana ve düve etlerinin işlenip hazırlanması ile leziz bir köfte olan Akçaabat Köftesi özel baharat karışımları ve deneyim ile hazırlanır. Akçaabat Köftesi, piyaz, kızarmış biber, kızarmış domates, yöresel ekmek ile yenilir.

TRABZON MERKEZ / TARİHİ KALKANOĞLU PİLAVI Trabzon’a gidenler bilir. Yöre halkına göre Trabzon’a kadar gelip Kalkanoğlu Pilavı’nı yemeden dönmüşseniz, Trabzon’u görmüş sayılmıyorsunuz. Yani bu derece önemli ve tarihi bir pilav Kalkanoğlu Pilavı.

UZUNGÖL / ALABALIK Karadeniz’e has mutfak kültürünün bir yansıması olan Uzungöl lezzetlerinin ana öğesini tertemiz gölde yetiştirilen alabalıklar oluşturuyor. Yayla sularında da yetişen alabalığın tadına, Uzungöl gezinizde mutlaka bakmalısınız. Yoksa Uzungöl’e gittim demek olmaz. Bu derece yüksek rakımlı bir dağda alabalığın lezzetinin nereden geldiğini merak edeceksiniz, hemen söyleyelim, çünkü alabalıklar Haldizen Deresi’nin soğuk sularında büyüyor, bir diğer sebebi de eşsiz tere yağında pişmesi. SÜRMENE PİDESİ Günümüzde birçok farklı çeşidi yapılan Sürmene Pidesi’nin en önemli özellikleri hamurunun elle açılması, yayla peyniri ve köy tereyağı kullanılarak odun ateşiyle taş fırında ağır ağır pişmesidir. İsteğe göre üzerine yumurta da kırılabilen Sürmene Pidesi’nin; yağlı, peynirli, kıymalı ve karışık olmak üzere dört farklı çeşidi yapılmaktadır.

Önümüzdeki sayıda, Güngören’e en çok göç veren illerimizden, Malatya’ya gideceğiz.

mayıs2013


54

i s t a n b u l

RUMELİ FENERİ

gungorendergi.com

mayıs2013

Türkiye’nin en yüksek ve dünyada içinde türbe bulunan tek deniz feneri olan Rumeli Feneri 157 yıldır balıkçılara rehberlik ediyor. İstanbul’un Rumeli yakasında, Karadeniz ve Marmara Denizi’nin birleştiği noktada, kendisiyle aynı adı taşıyan köyde bulunan Rumeli Feneri 1856 Fransızlar tarafından yaptırılmış. 30 metrelik yüksekliğiyle Türkiye’nin en yüksek feneri olma özelliğini taşıyan fener, günümüzde elektrikle çalıştırılıyor. Görüş mesafesi yaklaşık 29 km olan fener, ilk yapım yıllarında önce gaz yağı, daha sonra asetilen gazıyla çalışarak hizmet vermiş. Fenerin yanında bir de gözetleme istasyonu bulunuyor ve buradaki görevliler fener ve fener kompleksinin içindeki Sarı Saltuk Dede Türbesi’nin güvenliğini ve bakımını sağlıyor. Fenerin denize bakan sol tarafında, boğaz girişini savunan Cenevizlilerden kalma tarihi bir kale var. Hafta sonları ziyaretçi akınına uğrayan kale koruma altına alınmamış ve ziyaretçiler tarafından tahrip edilmiş.



56

i s t a n b u l gungorendergi.com

RUMELİ FENERİ KÖYÜ

Rumeli Feneri Köyü Limanı

Cenevizlilerden KalmaTarihi Kale

Sarı Saltuk Dede Çeşmesi

M

erkezinde fenerin bulunduğu Rumelifeneri Köyü’nün sakinlerinin büyük çoğunluğunu Rize’den göç eden yurttaşlarımız oluşturuyor.Tarihi antik çağlara uzanan köyün eski adı Panium ya da Panyum Burnu olarak geçiyor. Bir dönem Türkeli olarak adlandırılan köyün Bizans dönemindeki adı ise kayıtlarda Fanaraki olarak geçiyor. Biri dalgakıranların üzerinde olmak üzere köyde iki balık lokantasında köy balıkçılarının yakaladıkları balıklardan yemek mümkün.

Fener kompleksinin içinde bulunan Anadolu ve Rumeli’nin fethi sırasında efsaneleşen bir halk kahramanı olarak kabul edilen Sarı Saltuk Dede’nin Türbesi’de fenerin inşası sırasında yapılmış. mayıs2013

Sarı Saltuk Dede Türbesi Fener kompleksinin içinde bulunan Anadolu ve Rumeli’nin fethi sırasında efsaneleşen bir halk kahramanı olarak kabul edilen Sarı Saltuk Dede’nin Türbesi’de fenerin inşası sırasında yapılmış. Söylenceye göre Fransızların inşa ettiği fener sürekli yıkılır, bunun üzerine yöre halkı Fransızlara orada bir türbe olduğunu söylemiş. Ustalar önce türbeyi yapmış daha sonra kulenin inşasına devam etmiş. Hacı Bektaş-ı Veli’nin öğrencilerinden olan Saltuk Dede’nin olağan üstü güçleri de olduğu anlatılmaktadır. Çok uzaklarda aleyhinde söylenenleri işitebilmekte, oturduğu yerden bir kılıç darbesiyle bir başka diyardaki düşmanını öldürebilmekte, göz açıp kapayıncaya kadar bir diyardan bir başka diyara gidebilmektedir. Düşmanları bir türlü Saltuk’u öldürememektedir; ok atarlar batmaz, kılıç vururlar kesmez, büyü yaparlar tesir etmez, suya atarlar boğulmaz, ateşe atarlar yanmaz. Sarı Saltuk, Lehistan’da Dobruca Kralına İslamiyet’i kabul etmesi için çağrıda bulunur. Kral, ülkesine dehşet saçan ejderhayı öldürmesi durumunda İslamiyet’i kabul edeceklerini söyler. Sarı Saltuk, ejderhayı bulmak için yola çıkarken, yanına kendisine yolu gösterecek bir papazı alır. Saltuk, ejderhayı öldürüp dönerken, Papaz yanına ejderhadan kestiği kulak ve dili alır. Ancak Papaz kralın karşısına geldiğinde ejderhayı Sarı Saltuk’un değil, kendisinin öldürdüğünü söyler. Bunun üzerine Saltuk, “Ey Dobruca Kralı ejderhayı öldürmek keramettir. Eğer Papazınızın böyle bir kerameti varsa ikimizi ayrı kazanlara koyup, kaynatın. Hangimiz yalan söylüyorsa belasını bulsun” der. Ardından kazanlar kaynar. Bu sırada ilahi bir kudretle Anadolu’dan bu hali gören Hacı Bektaş’ı Veli, himayelerindeki Saltuk’a, “Allah yardımcın olsun” diye niyaz eder. İşte o anda kaynayan su serinlemeye başlar. Kazanlar açıldığında ise Saltuk’a bir şey olmadığı görülür. Böylece Kral tabasıyla birlikte İslamiyet’i seçer.


57

s ı r a d ı ş ı gungorendergi.com

“Kayıp Dünya”

A

mazon Ormanları’ndan gökyüzüne doğru fırlayan ve sanki bir el tarafından yapıldığı izlenimi veren Kuvars Dağ, sakladığı gizemleriyle kayıp dünya olarak adlandırılıyor. Brezilya ve Venezuela arasında bulunan Roraima Dağı, dünyanın en gizemli yerlerinden birisi olarak kabul ediliyor. Amazon ormanlarının ortasından fırlayan ve bulutların üzerine çıkan 2 bin 770 metre yüksekliğindeki Roraima Dağı, son derece sert kuvars taşından oluşuyor. Bu ilginç dağ bir mimarın elinden çıkmış görüntüsü veriyor. Bu görüntü yüzünden yerliler, uzun süre bu dağı burada yaşayan insanların yapmış olabileceğini düşündü. Ancak bu tezi doğrulayacak bir bulguya rastlanmadı. Bu sarp ve çıkılması çok zor olan dağın sadece görünümü değil zirvedeki esrarengiz coğrafi farklılıkları da bir türlü çözülemedi. Dağın tepesinde çok sayıda şelale bulunuyor. Bu kadar sert bir dağda çok sayıda şelale bulunması bilim adamları tarafından tuhaf karşılanıyor. Bazı yerleri saf granitten olan Roraima Dağı sadece kendi görüntüsüyle değil üzerinde yaşayan canılarla da şaşırtıyor. Dünyanın en küçük kurbağası bu dağın zirvesinde yaşıyor. Ayrıca dağda yaşayan bitki ve hayvanları buradan başka yerde görmek mümkün değil. mayıs2013


58

kültür / sanat gungorendergi.com

Efsaneiskender pala bir barbaros romanı

Hüsn-ü Aşk İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Türk Müziği İcra Heyeti Gönül Paçacı / Şef Ahmet Özhan / Solist Münip Utandı / Solist

392 Sf.

Leonidas Asteris / Solist

Kapı Yayınları

Divan edebiyatının son büyük şairi olan Şeyh Galib’in eserleri, Galata

Bu kitapta

Mevlevihanesi’nin ruhani sükûnetin huzuruyla kaplı atmosferinde

İstanbul, Gırnata, Madrid, Roma ve Akdeniz; aşk diliyle kuşatıldı. Akdeniz, aşk kaleminin haritasıyla yeniden çizildi. Kılıç kılıca, cevher çeliğe çarptı, varlık da yokluğa. Ve hep bir yol vardı kalplerden denizlere. Derin denizler, büyük aşklar için atlas olup dokundu. İskender Pala, bir çağı ve o çağın efsanelerini dile döktü. Barbaros Hayreddin Paşayı... Sonra, bir gül sepeti getirdi. Isırılmış üç elmayı anlattı.

turgut cansever’le konuşmalar

seslendiriliyor. Ülkemizin en eski müzik topluluklarından Türk Müziği İcra Heyeti’nin Gönül Paçacı yönetiminde alanının en önemli solistlerine eşlik edeceği bu konserde Şeyh Galib’in güftelerinin Dede Efendi, Vardakosta Ahmed Ağa, Hacı Arif Bey, Saadettin Kaynak gibi seçkin isimler tarafından bestelenmiş örnekleri ve Osmanlı klasik müziğinin önemli bestekârlarından III. Selim’in eserleri bir araya geliyor. 05 Haziran 2013 20:00 Galata Mevlevihanesi

Dünyayı Güzelleştirmek Yaza Merhaba Konseri beşir ayvazoğlu İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası 176 Sf. Timaş Yayınları

Beşir Ayvazoğlu’nun “Turgut Cansever’le Konuşmalar” kitabı, kâh Turgut Cansever’in çok az bilinen çocukluk ve gençlik zamanlarında, kâh babası Doktor Hasan Ferit Cansever’in Türk Ocaklarını kurmak için verdiği mücadelelerin içinde geçiyor. Turgut Cansever’in “Dünyayı Güzelleştirmek” olarak özetlediği mimarî felsefesine, sanat görüşüne ve bütün dünyada kısa sürede müthiş bir hızla gelişen şehirleşmenin Türkiye’de nasıl tezahür ettiğine dair görüşlerini kendisiyle sohbet ediyormuş gibi okuyacaksınız.

KİTAP mayıs2013

Antonio Pirolli / Şef Burçin Büke (Piyano) / Solist Önder Focan (Gitar) / Solist Meltem Ege (Vokal) / Solist Şenova Ülker (Trompet) / Solist Ozan Musluoğlu (Kontrbas) / Solist Ferit Odman (Davul) / Solist Bulut Gülen (Trombon) / Solist

KONSER

31 Mayıs 2013 20:00 Fulya Sanat Merkezi


59

kültür / sanat gungorendergi.com

Kösem Sultan

Hızlı ve Öfkeli 6 Vizyon Tarihi : 24 Mayıs 2013 Yapımı : 2013 - ABD Tür : Aksiyon , Macera , Suç Yönetmen : Justin Lin Oyuncular : Vin Diesel , Paul Walker, Michelle Rodriguez, Dwayne Johnson, Jordana Brewster Rio Soygunu’nun dünya çapındaki gişe başarısının üstüne inşa edilen, aksiyonu, akrobasiyi ve hikayeyi daha da yükseklere çıkaran ‘Hızlı ve Öfkeli 6’ filmiyle yönetmen Justin Lin dördüncü kez kamera arkasına geçiyor. Kendisine, yapımcı Clayton Towsend’in seriye yeniden katılmasını memnuniyetle karşılayan tecrübeli yapımcılar Neal H. Moritz ve Van Diesel da destek veriyor. Dom (Vin Diesel) ve Brian’nın (Paul Walker) Rio’da yaptıkları hırsızlıkla devirdikleri Kingpin Krallığından sonra kendilerine 100 milyon dolar kalmıştır. Bu soygundan sonra kahramanlarımız dünyaya dağılmıştır. Ancak eve dönemiyor olmaları ve sonsuza dek kaçak yaşamaları, hayatlarını yarım bırakmaktadır.

Tarih

: 31.05.2013 Cuma

Yer

: Açık Hava Sahnesi

Yazan

: Turan Oflazoğlu

Yöneten

: Engin Uludağ

Güzelliğin On Par’ Etmez

Yönetmen Yardımcısı : Güneş Han, Tolga Yeter Sahne Tasarımı

: Rıfkı Demirelli

Kostüm Tasarımı

: Nihal Kaplangı

Efekt : Ersin Aşar Oyuncular : Burak Davutoğlu, Caner Bilginer, Caner Çandarlı, Çağım Defne Gürmen Üstün, Enes Mazak, ErgünIşıldar, Erhan Özçelık, Göksel Arslan, Güneş Han, Kutay Kırşehirlioğlu, Mazlum Kiper, Mehmet Bulduk, Metin Çoban, Mevlüt Demiryay, Murat Derya Kılıç, Müge Çiçek Türkoğlu, Münır Kutluğ , Ozan Gözel, Ömer Barış Bakova, Özgür Efe Özyeşilpınar, Selçuk Yüksel, Serdar Orçin, Şebnem Köstem, Tolga Yeter, Zeynep Özyağcılar Turan Oflazoğlu’nun iktidar üçlemesinin (“IV. Murat”, “Deli İbrahim”, “Kösem Sultan”) son oyunu. Sultan İbrahim’i öldürttükten sonra torunu Sultan Mehmet’i tahta oturtan Kösem Sultan’ın iktidar tutkusu bütün insanî değerleri hiçe sayacak derecededir. Kendi çıkarı uğruna halkın ve devletin bekaasını hiçe saymıştır. Gelini Turhan Sultan’la çatışarak iktidar hırsıyla ölüme koşan Kösem Sultan’ın tragedyası, tarihimizin önemli bir kesitini yansıtıyor.

TİYATRO

Vizyon Tarihi : 17 Mayıs 2013 Yapımı : 2012 - Avusturya Tür : Dram Yönetmen : Hüseyin Tabak Oniki yaşındaki Veysel ve ailesi ülkelerini terk etmek zorunda kalırlar. Yeni bir hayata başlayacakları Avusturya’ya göç eden aile buradaki yaşam dinamiklerine ayak uydurmakta bir hayli zorlanırlar. Bu yeni ülke, yeni dil ve yeni kültür özellikle küçük Veysel için büyük sıkıntılar doğurur. Veysel’in hayattaki tek umudu ve hayali sınıfındaki Ana’ya aşkını ilan edip ondan da aynı karşılığı görebilmektir. Sürekli Ana’nın hayalleriyle yaşan genç çocuk Cem isimli orta yaşlı komşusuyla tanışınca harekete geçecek, hayallerinin gerçek sonuçlarını en saf haliyle tecrübe edecektir.

SİNEMA mayıs2013


60

kültür / sanat gungorendergi.com

GÜNGÖREN BELEDİYESİ

G

üngören Belediyesi Türk Halk Müziği Korosu Şef Cenap Güngör eşliğinde Erdem Bayazıt Kültür Merkezinde sürprizlerle dolu bir konser verdi.

Erdem Bayazıt Kültür Merkezinde 36 kişilik koro ve 10 kişilik saz ekibi ile sahne alan Belediye Korosu Anadolu’nun çeşitli yörelerine ait Türkülerle dinleyenleri mest etti. Güngören Belediyesi Kültür Sanat Atölyesi Gitar Kursu öğrencilerinin, öğretmenleri Fuat Aşkan eşliğinde sergiledikleri performans ile renklendirdiği konserde, Güngören Bilim, Kültür, Sanat ve Spor ligi 2012-2013 öğretim yılı Türk Halk Müziği gençler dalında 1. Muhammet Salık ve 2. Kübra Bozdemir de konserde birbirinden güzel türküler söyledi.

Belediye Korosu Türkülerle Kulaktan Kalbe Hitap Etti

Konserde; koro şefi Cenap Güngör eşliğinde aylarca çalışmalarını yürüten koro ekibi “Ah Bir Ataş Ver, Neredesin Sen, Harman Yeri Sürseler ve Bir Sabah Uğradım Göl Kenarına”, Kültür Sanat Atölyesi Gitar Kursu öğrencileri ise, “Bu Dağlar Kömürdendir, Harmandan Gel Harmandan ve Balıkesir Yolunda” gibi çok sayıda türkü ile dinleyenlere müzik ziyafeti yaşattılar.

Yazar Dursun Gürlek

Güngörenli Öğrencilerle Bir Araya Geldi

Kütüphaneler Haftası Coşkuyla Kutlandı

G

üngörenli öğrenciler Kütüphaneler Haftasını bir dizi etkinlikle, coşkuyla kutladı. Her yıl kitabın önemine dikkat çekmek için çeşitli etkinlikler düzenleyen Güngören Belediyesi bu yıl ‘Okuyan Toplum Yürüyüşü’ düzenledi. Yürüyüş Güngörenli öğrencilerinin katılımı ile gerçekleşti. Okuyan topluma dikkat çekmek için düzenlenen yürüyüşte öğrenciler kitap hakkında bol bol slogan attı. Bando takımı eşliğinde İbn-i Sina Bilgi Evi’nin önünden başlayan yürüyüş Kınalı Caddesi’nden, Menderes Caddesi’ne oradan da etkinliklerindüzenlendiği Güven Mahallesi Ata Park’a kadar devam etti. Minikler Bahadıroğlu’na kitaplarını imzalattı Bando takımının gösterisi ile başlayan etkinlikler, miniklerin folklor dansı ve ritim grubunun gösterisi ile devam etti. Gençlere tarihi gerçekleri aşılayan ve kitaplarında tarihe imza atmış kişileri ele alan Yavuz Bahadıroğlu’nun katıldığı etkinlik, öğrencilere hediye edilen Fatih Sultan Mehmed kitabını yazarına imzalatmanın sevinciyle son buldu. mayıs2013

G

üngören Belediyesi Gençlik Meclisi, “Okullarda Okuma Saati” projesi kapsamında öğrencilere hediye ettikleri kitabın yazarıyla öğrencileri buluşturuyor. Bu ay, öğrenciler yazar Dursun Gürlek ile birlikte aynı sıralarda kitap okudu. Güngören Belediyesi Gençlik Meclisi çocuklarda kitap okuma alışkanlığını arttırmak için başlattığı bu emsalsiz projede, her ay farklı bir yazarla Güngörenli öğrencileri bir araya getiriyor. “Okullarda Okuma Saati” projesi kapsamında öğrenciler, yazarıyla birlikte aynı sırada kitap okuyor. Bu ay Güngören Anadolu İmam Hatip Lisesi öğrencileri “Maziye Bir Bakıver”, “ Karınca Huzura Varınca” ve “Ayaklı Kütüphaneler” isimli kitaplarını, yazarı Dursun Gürlek ile birlikte okuyup, imzalatma fırsatı buldular. Öğrenciler, hediye edilen kitapların yazarıyla bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadılar. Kitap okuyan bir toplum olma yolunda önemli bir adım atmaya destek olan Güngören Belediyesi Gençlik Meclisi üyeleri kitabı ve yazarını Güngörenli öğrencilerle buluşturmanın gururunu bir kez daha yaşadılar.


61

KÜLTÜR SANAT GÜNLÜĞÜ kültür / sanat gungorendergi.com

Güngörenli Hanımlar Hünerlerini Sergiledi

E

v hanımlarının eşleri için özenle hazırladıkları ev yemeklerinin tadına bu kez usta aşçılardan oluşan bir jüri baktı. Güngören Belediyesi Bilim, Kültür, Sanat ve Spor Ligi kapsamında 2.si gerçekleştirilen yarışmayla “Geleneksel Türk Yemekleri”nin gelecek kuşaklara aktarılması amaçlanıyor. Güngören Belediyesinin Halk Eğitim Merkezi ile birlikte gerçekleştirdiği “Geleneksel Türk Yemekleri” yarışmasında 180 yarışmacı mutfaktaki hünerlerini sergiledi. Elemeler sonucunda finale 6 grup 12 yarışmacı yükseldi. Yemek lezzetinin yanında görsel sunum ve ekip uyumu da göz önünde bulunduruldu. Usta aşçılar Yücel Dereyayla, Erdal Aksu, Ercan Yıldız ve Mustafa Özhan’ın jüri üyeliğini yaptığı yarışmanın sonunda, Berivan İlhanlı ve Fatma Aslan birinci olurken, Aynur Eyüpoğlu ve Seher Eyüpoğlu ikinci, Nilüfer Yılmaz ve Yağmur Hortunlu ise üçüncü oldu. Yarışmayı, Güngören Kaymakamı Zafer Orhan, Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, İlçe Milli Eğitim Müdürü Abdullah Nurkan, İlçe Sağlık Grup Başkanı Dr. Arzu Aydınlı, Güngören Halk Eğitim Müdürü Hanifi Erçetin, Belediye Başkan Yardımcıları, Mahalle Muhtarları, daire amirleri ve çok sayıda davetli yakından takip etti. mayıs2013


62

s

p

o

gungorendergi.com

r Güngören Ligi

Basketbol

Finalleri

G Belediye Başkanlığı Koşusu

G

üngören Bilim, Kültür, Sanat ve Spor Ligi kapsamında düzenlenen Güngören Belediye Başkanlığı koşusu sonuçlandı. Yıldız Teknik Üniversitesi kampüsünde düzenlenen koşuya küçük kızlar, yıldız kızlar, genç kızlar ve küçük erkekler, yıldız erkekler, genç erkekler kategorilerinde öğrenciler ve takımlar katıldı. Koşularda dereceye girmek için ter döken öğrencilere tribündeki aileleri, arkadaşları ve öğretmenleri destek oldular. Koşuda öğrenciler start çizgisine varabilmek için kıyasıya bir performans sergileyerek ter döktü. Koşuda derece alan öğrencilere ödülleri lig kapanış programında verilecektir.

üngören Bilim, Kültür, sanat ve Spor Ligi kapsamında düzenlenen okullar arası basketbol turnuvası final maçları Köyiçi Kapalı Spor Salonu’nda oynandı. Turnuvaya yıldız erkekler, genç erkekler, yıldız kızlar ve küçük erkekler kategorilerinde sekiz okul katıldı. Finalde birinci gelmek için kıyasıya mücadele eden takımları tribünde bulunan aileleri, arkadaşları ve öğretmenleri desteklediler. Heyecanın ve coşkunun dorukta olduğu maçlar boyunca ustaca top süren öğrenciler basketbol maharetlerini sergilerken oldukça keyifli görünüyorlardı. Basket final maçlarının sonunda dereceye giren öğrenciler ve okullara ödülleri lig kapanış programında verilecek.

FİNALDE DERECEYE GİREN OKULLAR Küçük Erkekler 1. Şiir Mektebi Ortaokulu 2. Ali Fuat İmam Hatip Ortaokulu 3. Cumhuriyet Ortaokulu

Yıldız Kızlar 1. Gaziler Ortaokulu 2. Cumhuriyet Ortaokulu 3. 50. Yıl Ahmet Merter Ortaokulu

Genç Erkekler 1. İzzet Ünver Lisesi 2. Güngören Anadolu Lisesi 3. Ergün-Mehmet Öner And. Lisesi

Yıldız Erkekler 1. Özel Umut Fono Koleji 2. Şiir Mektebi Ortaokulu 3. 50. Yıl Ahmet Merter Ortaokulu

Kurumlar Masa Başında Yarıştı

Filenin Yıldızları

G

üngören Bilim, Kültür, Spor ve Sanat Ligi’nin Masa Tenisi branşında bu sefer kurumlar yarıştı. İlk defa yapılan yarışma da hem yarışan hem de eğlenen çalışanlar salondan mutlu ayrıldı.

G

üngören Ligi Voleybol Turnuvası final maçları İzzet Ünver Lisesi Kapalı Spor salonunda gerçekleşti. Güngören’deki okulları temsil eden takımların katılımıyla eleme usülü gerçekleşen maçlarda takımlar birincilik için kıyasıya mücadele ettiler. Küçük Kız, Yıldız Kız, Yıldız Erkek, Genç Erkek ve Genç Kız kategorilerinde gerçekleşen maçlarda dereceye giren okullar kupa ve madalyalarını eylül ayında gerçekleşecek olan Güngören Ligi kapanış programında alacaklar.

mayıs2013

Güngören Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’nün düzenlediği ve 9. Yılında olan Güngören Bilim, Kültür, Spor ve Sanat Ligi 32 branş 181 alt branşla yılı boyunca yarışmalarına devam ediyor. Öğrencilerin yanı sıra velilerin, ev hanımlarının ve kurum çalışanlarının da yarıştığı Güngören Ligi bu kez masa tenisinde kurumları konuk etti. GÜSİAD, BEDAŞ, İlçe Eğitim Müdürlüğü gibi kurumların yanı sıra Güngörenli birçok lise ve orta öğretim öğretmen ve görevlileri de yarışmaya katıldı. Yahya Çavuş İlkokulu ve Ortaokulu, Özel Koza İlkokulu ve Ortaokulu ve GÜSİAD’ın dereceye girdiği yarışmanın ödüllerini Gençlik ve Spor İlçe Müdürü Nilüfer Yılmaz ve Güngören Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürü Süheyla Sülez takdim etti.


63

s

p

o

gungorendergi.com

r

Kurumlar Sahada Futbolun Kralı Güngören Ortaokulu

G

üngören Bilim, Kültür, Sanat ve Spor Ligi kapsamında gerçekleştirilenYıldızlar Futbol Turnuvası’nı Güngören Ortaokulu kazandı. Atatürk Ortaokulu ile finalde karşılaşan Güngören Ortaokulu’nu rakibini zorlanmadan geçti. Rakibe büyük saygı Güngören Bilim, Kültür, Sanat ve Spor Ligi’nde şampiyonlar belli olmaya başladı. Uzun zamandır devam eden mücadelede gülen taraf Güngören Ortaokulu oldu. Üçüncülük maçında ise Musafa Kemal Ortaokulu teknik direktörü kendilerine yenilen Mehmet Akif Ersoy Ortaokulu teknik direktörüne çiçek takdim etti. Dostluk ve kardeşlik duygularının yoğun bir şekilde sergilendiği turnuvayı kazanan Güngören Ortaokulu oyuncuları rakibe saygı çerçevesinde sevinç gösterisinde bulunmadı.

Güngören Belediyesi Bilim, Kültür, Sanat ve Spor Ligi kapsamında gerçekleştirilen ‘Kurumlar arası Futbol Turnuvası’ tüm hızıyla devam ediyor.

G

üngören’de bulunan kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütlerinin de katıldığı turnuva her yıl büyük mücadelelere sahne oluyor.

Havuzun Şampiyonları

Şampiyon yine BEDAŞ Güngören Kaymakamı Zafer Orhan, Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, İlçe Milli Eğitim Müdürü Abdullah Nurkan, Ak Parti İl Teşkilatlanma Başkanı Halis Dalkılıç, İlçe Başkanı Ercüment Sever ve Belediye Başkan Yardımcılarının katıldığı açılış töreni ilk maçı Güngören Belediye Başkanlığı ve BEDAŞ arasında yapıldı. Maç öncesi folklor ekibi kemençe eşliğinde bir gösteri sundu. Maçı, geçen yılın şampiyonu BEDAŞ 9-2’lik skorla kazandı.

G

2012-2013 yılı Futbol Turnuvası’nda Güngören Belediyesi’nin yanı sıra, BEDAŞ, İlçe Gençlik Spor Müdürlüğü, GÜSİAD, İlçe Emniyet Müdürlüğü, Güngören Vergi Dairesi, Belediye Meclis Üyeleri, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Amatör Spor Kulüpleri Derneği, Hükümet Konağı ve TEİAŞ mücadele edecek.

Belli Oldu

üngören Ligi okullar arası yüzme yarışları finali Tozkoparan Olimpik Yüzme Havuzunda gerçekleşti. Yarışmalara küçük kız, küçük erkek, yıldız kız, yıldız erkek, genç kız, genç erkek kategorilerinde öğrenciler katıldı. Çok sayıda izleyici katılımının olduğu yarışmalarda öğrenciler dereceye girmek için yoğun bir gayret gösterdiler. Yarışmacıları izlemeye gelen yakınları, arkadaşları ve öğretmenleri yarışma boyunca heyecanlı anlar yaşamanın mutluluğunu birlikte tattılar. Mutlulukları ve sevinçleri gözlerinden okunan yüzücüler bir sonraki yıl yapılacak yarışı heyecanla beklediklerini belirttiler.

“Mücadeleler centilmence geçiyor” İlçedeki kurumlar arası dayanışma ve kaynaşma sağlamak amacıyla bu yıl 8.’sini düzenlediklerini dile getiren Güngören Belediye Başkanı Ş. Yücel Karaman, “İlçemizdeki kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum örgütlerini tek bir platformda kaynaştırmaya çalışıyoruz. Bunu da 8 yıldır başarıyla yürütüyoruz. Yeşil sahalarda mücadeleler centilmence geçiyor. Rakipler maç sonrası birbirini tebrik ediyor. Amacımız da bu centilmenliği ortaya çıkarmaktı. İlçemize hizmet veren kuruluşları iş yaşantıları dışında da önemli değerleri paylaşmalarını arzuladık ve bunu başardığımızı görmek bizi mutlu ediyor” diye konuştu. mayıs2013


64

bulmaca gungorendergi.com

Karşılaşma Fotoğraftaki parkın ismi

Soyluluk

Çiğ balık yemeği

Gerekli olan malzemeler

Sözleşme

Yabani hay- Güngören' de van barınağı bir mahalle

İlgi

9

Kokulu ve uçucu sıvı

13

Havlı bir kumaş

Elin iç tarafı, apaz

Güç, dirilik

5

Çabucak

Tepi

Bebeğin çıkardığı bir ses

12 Az tavlı toprak

Meslek

Bir tür ağaç cilası

Kolayca ezilen

8

Dış karşıtı Akrabası mı?

2 Şarkılı, danslı bir gösteri

4

Dış (Futbol terimi)

Güzel kokulu bir madde

Sütsü ağaç öz suyu

Gece gösterimi

7

Gümüş Matematikte bir sayı

6

Kurçatovyum' un simgesi

Kıyıda köşede olan

Dövüş

Donuk, mat

10

Ses Kâbe' yi ziyaret Kalbde büyük atardamar

1

Mesafe

Belli bir ölçüye uymama durumu

İş bırakımı

11

Çekicilik Nispeten

Futbolda sayı Verilerden sonuç çıkarma

17

'Evet' anlamında bir edat

O yer Sarp, dik

3

Işığı ögelerine bölen

Filistin de kutsal bir şehir

Sıcaklıkla ilgili, termik

Donuk Alt rütbe Beden ve kafa gücü

Çalışma, gayret

19

Gayeli

Çamgillerden Güç çizgileri, bir ağaç seyelan

16

İlaç, merhem

Birinci

Afiş

15 Sıfat ve isimden oluşur Tümü kapsayan, tümel

Baryum' un simgesi

Su taşkını

Çok zayıf

14

18

Akla uygun

ANAHTAR KELİME

mayıs2013

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.