3 minute read

ŞİİRİN ÜSTADI NECİP FAZIL

Ala Akarsu

Türk şiirinin önderlerinden biri olan Necip Fazıl Kısakürek, 26 Mayıs 1904 yılında Çemberlitaş, İstanbul’da dünyaya geldi. Üstad, şiirin yanı sıra öykü, roman, tiyatro, fıkra ve hatıra gibi çeşitli sanat dallarını kaleme almıştır. Üstad’ı okurlarına tanıtan ikinci şiir kitabı Kaldırımlar kendisi 24 yaşındayken yayımlandı. Şiirlerinde Yaratıcıya ve şahsi takvasına sıkça yer veren şair, aynı zamanda, Örümcek Ağı, Ben ve Ötesi, Sonsuzluk Kervanı, Çile ve Şiirlerim gibi eserleriyle adını şiir severlerin aklına kazımıştır.

Advertisement

Tutkulu inancına binaen yazdığı şiirlerinden bir örnek verecek olursak;

Ölüm güzel; budur perde ardından haber…

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü peygamber? (1977)

Üstad’ın şiirlerinde sıkça rastlanılan ölüm konseptinin inanç çerçevesinden bakıp Hz Muhammed ile süslendiği bu şiir, Çile kitabının 151. sayfasından bir alıntıdır.

Gelin hep birlikte konsept penceresini genişletelim ve Üstad’ın çeşitli konularda söylediği pek değerli sözlere ve eserlerine bakalım;

“Sevdiğini belli et Gizlemek başkalarına fırsat vermektir ”

“Devler gibi eserler bırakmak için, karıncalar gibi çalışmak lazım.”

“Ne kervan kaldı, ne at, hepsi silinip gitti. İyi insanlar iyi atlara binip gitti.” (1978)

Necip Fazıl şiir ve fikir dünyasıyla adeta bir okyanus; ben en azından onun dünyasıdan bir iki damlayı alarak sizlerle paylaşmak istedim

Zümra Tufan

Türk müziği, köklü bir geleneğe sahip olan zengin bir hazinedir. Yüzyıllardır tezene ve saz eşliğinde icra edilerek büyülü bir atmosfer sunarken, zamanla yeni bir soluk arayışına girmiştir. İşte tam da bu noktada Türk müziği, "polifonik müzik" adıyla muhteşem bir evrim geçirmiştir.

Polifonik müzik, birden fazla sesin bağımsız ve uyumlu bir biçimde bir araya gelerek karmaşık ve etkileyici bir müzik eseri oluşturduğu bir türdür Bu müzikal yapı, farklı melodilerin ahenk içinde bütünleşmesiyle derinlikli bir müzik deneyimi sunar. Polifonik müziğin Türk müziğiyle tanışması, 19. yüzyılın sonlarına doğru Batı müziğinin Osmanlı İmparatorluğu'nda etkisini arttırmasıyla gerçekleşti. Dönemin öncü bestecileri, Batı müziğinin tekniklerini Türk müziğine uyarlayarak yeni bir müzikal zenginlik yarattılar. Hüseyin Saadettin Arel ve Cemal Reşit Rey gibi isimler, polifonik Türk müziğinin temellerini attı.

Polifonik müziğin Türk müziğine etkisi günümüzde de sürmektedir. Çok sesli yapılar, Türk müziğinin çeşitliliğini arttırarak müziğin evrensel bir dil olmasına katkı sağlar. Polifonik düzenlemeler, geleneksel eserlere modern bir yorum katarken günümüz bestecileri de yeni polifonik eserlere imza atmaktadır. Türk polifonik müziği, pek çok unutulmaz esere ev sahipliği yapmaktadır. Örneğin, "Uzun İnce Bir Yoldayım" gibi Türk halk müziğinin polifonik düzenlemesi, bu müziğin gücünü gösteren diğer örnekler arasındadır.

Polifonik müzik, sanat ve kültür dünyasında farklı bir boyut sunar. Birden fazla sesin uyumu, müziği duyan herkesi ruhsal bir yolculuğa çıkararak büyüler. Türk polifonik müziğinin geliştirilmesi, müziğimizi daha da zenginleştirerek gelecek nesillere unutulmaz bir miras bırakmak için önemlidir. Koroların ve müzisyenlerin daha fazla desteklenmesi, polifonik müziğin gelişimine katkı sağlar.

Polifonik müzik, Türk müziğinin evrilen yüzüdür ve geleneksel mirasımızı modern dünyayla buluşturarak yeni bir kimlik kazandırır. Gelecekte de polifonik müziğin gelişimine önem vererek, Türk müziğini dünya sahnesinde daha güçlü bir şekilde temsil edebiliriz. Bu yolda attığımız adımlar, müziğimizi daha da parlak bir geleceğe taşıyacaktır.

Unutmayalım ki polifonik Türk müziği, müziğimizin köklerinden aldığı ilhamla, duygularımıza tercüman olan büyülü bir yolculuktur. Ona olan ilgimizi ve sevgimizi hiç eksiltmeyelim.

Esma Arslan

Merhaba dostlar, “Çiçeklerin olmadığı yerde insanlar yaşayamaz” diyen Napoleon’dan da yola çıkarak yazı serimde sizlere çiçekleri anlatacağım. Aynı kaynaktan beslenen binlerce ayrı çiçek; beslendikleri kaynaklar toprak, güneş ve su ama her biri ayrı bir yaratılış harikası...

İlk anlatacağım çiçek lavanta. Lavanta hayatımızda sıklıkla ismini duyduğumuz bir bitkidir ve yüzyıllardır çeşitli amaçlarla da kullanılmaktadır. Her şeyden önce, günümüze kadar gelen lavanta, eski zamanlarda birbirlerini seven insanların sadakat ve bağlılıklarını temsil etmek adına birbirlerine vermeleri ile bilinmeye başlamıştır.

Diğer bir yandan da, lavanta kokusunun stres ve kaygı düzeylerini düşürerek rahatlama hissini arttırdığını biliyoruz. Lavanta çiçeğinin o meşhur yağı; stresi azaltır, uyku kalitesini artırır ve sakin bir atmosfer oluşturmaya yardımcı olur. Bu harika çiçeğin bu özelliklerini bilen bir çok kişi, hem güzel bir koku olduğu için hem de huzur verici yönünü bildiği için lavanta kullanmayı tercih eder.

Ayrıca lavanta; içindeki özellikler sayesinde, cilt tahrişlerini ve küçük yaraları tedavi etmede de sıkça kullanılır. Ayrıca güzellik ürünlerinde de sıkça kullanılan lavanta, rahatlatıcı bir etkiye sahiptir. Ancak, herhangi bir sağlık sorunu için lavanta yağı kullanmadan önce bir uzmana danışmak gerekir.

Peki arka bahçenizde lavanta yetiştirebilir misiniz? Evet, lavanta az bakım gerektiren bir bitkidir ve bu yüzden bahçenizde yetiştirmeniz mümkündür. Lavantanın bir çok türü var, o yüzden ilk olarak hangi lavanta türünü yetiştireceğinize karar vererek başlamalısınız. Örneğin, İngiliz lavantası; insanlar tarafından daha fazla tercih edilen bir türdür.

Dayanıklılığı ve güzel kokusuyla bahçeler de yetiştirilebilir.

Güneş ışığını seven lavantalar için günde 6-8 saat güneş ışığı alabilecekleri bir yer seçmeniz önemlidir. Ayrıca lavantalarınızı toprağa dikerken, iki lavanta arasında en az 30 cm ara olması da bir diğer önemli bilgidir. Son olarak, sıcağı seven lavantaları sıklıkla sulamanıza gerek yok. Tüm bu adımları uyguladığınız zaman, bahçenizde; etrafına güzel kokular yayan, harika görünümlü ve bir çok faydaları olan lavantalarınız olacaktır.

This article is from: