Gölge e-Dergi Sayı 28

Page 68

“Çok başarılı bir simulans yani?” Öyle bir şey yok artık. Bunlar öykülerde ve eski filmlerde kaldı. Zihinlerimizi yenileyince ve teknolojik sıçramaları arkamıza alınca çevremizdeki evreni bayağı interaktifleştirdik. Bu nedenlerle bir yerde sıkış sıkış oturmamıza gerek kalmadı. Cetvel ve pergelle çizilen iç kapatıcı düzenlikler sonsuza kadar bitti. Amorf yapılanma söz konusu. Artık aynı anda sayısız yerde olmak mümkün. Ne temel ihtiyaç, ne de prestij olarak bir sıkıntı kalmadı. Yalnızlık sadece sözlükte var olan bir kelime. Bunalım, depresyon, paranoya ve Koyaanisqatsi de öyle. Hopi dilinde çılgın yaşam, karmaşık yaşam, dengesiz yaşam, parçalanmış yaşam anlamına geliyor değil mi? Bütün bunlar mazide kaldı. Yumak aileler, akrabalıklar kuruldu. Her şey gerçektir. Şu gördüğün martılar, deniz suyunun tadı, şu garson, ben, hepimiz gerçeğiz. 0 ve 1’lerle bir ilişiğimiz yok.” Kadının sözlerini kelimesi kelimesine doğru olduğunu seziyordum. “Benim rahatsızlığım nedir peki?” “Beynin bizden farklı. 8000 yeni fiil var şu anda gündemde. Eskiden bir çırpıda elli fiil kullanabilenlere entelektüel denildiği zamanları hatırla. Diller değişime uğradı. Aparat kullanımı bayağı çetrefilleşti. Beyinlerin hipokamp bölgesi çok değişti. Kıvrımları inanılmaz arttı. Eğitim doğuştan ölüme kadar kesiksiz sürmekte. Her an yıkılıp giden, göz açıp kapayana kadar yenilenen sistemin göbeğinde yaşanıyor. Maharet haleleri yardımıyla bunların içine uyum sağlıyoruz. Sokaklar eskisi gibi birbirlerine diğer sokaklar aracılığıyla bağlanmıyor. Sayısız geçitler, emiciler, taşıyıcı alanlar var. Bunların içindeyiz. Her şey molekül molekül hesaplanıyor. Aşk ve seks de bu tür bir sürecin içinde. Eşleşme kriterleri çok değişti.” “Moleküler muhabbet yani?” dedim. “Aynen öyle. Yiyecekler içecekler, iç organlarımızın salgıları falan da değişti ve maddiyatı yeniden yorumlamış yatay bir medeniyetiz. Teorik matematik öğrenme yaşı üçten başlıyor. Manyetik alan sorunu da başka bir kalem. Beyinlerimiz ve bedenimiz bu alanlara adapte oldular. Senin gibi zamanında üst düzey zekâlı olan, iki üniversite bitirmiş, çok sıhhatli biri ki, kaç bin kişi içinden Mars misyonu için seni seçtiler, sen bile bu ortama uyum sağlayacak durumda değilsin. Daha... Daha saatlerce anlatabilirim Doğan. Seni uyarlamak için çok çabaladık. Olmuyor. Bu son testti. Olmuyor. Az bellekli bir bilgisayara en yeni programların yüklenememesi gibi biraz. Maalesef aramıza katılman mümkün değil. Bu nedenle yeni bir karar aldık.” Kadının yüzüne bakakaldım. Kalbim heyecanla atmaya başlamıştı. Çöpe mi atılacaktım acaba? “Burada, bu şehir 184 yıl önce dünyaya gözünü açtığın yer sonuçta, Eski İstanbul Müzesi’nde kalacaksın. On beş milyon insanla birlikte. Metrolar, taksiler, otobüsler, oteller, restoranlar, hastaneler ve aklınıza gelen her şey kullanımda. Sana aylık 3022 lira maaş bağlanacak. Birinci sınıf sağlık sigortan, sıfır kilometre bir araban ve kalacağın bir evin olacak. Semti ve eşyalarını kendin seçebilirsin. Bunun için ayrıca ikramiye verilecek. Arabalara dikkat et seni ezebilirler. Birisi yumruğunu indirirse burnun yassılaşacak. Yediğine içtiğine de dikkat et. Her şey gerçek. Ben de burada olacağım. Bir şey daha. O gördüğün simulasyon filmlerini unut. Burası gerçek. Tıpkı evrenimiz gibi şehir sonlu, ama sınırsız. Hiçbir zaman gerçeklik dışına taşmayacaksın yani.” Kadın bunu derken pantolonunun arka cebinden aldığı bir kartı bana uzattı. “Telefon edersen gelirim ziyaretine. Hayatımda ilk öpüştüğüm erkeksin.” Karttaki ismini yüksek sesle okudum. “Serpil Candan. Şirket danışmanı.” İçimden sen o kız değilsin demek geçti, ama bezgince yüzüne baktım. “Müze bekçisi mi oldum yani?” Kadın gülümsedi. “Sayende müzeye ilgi artacak sanırım. Bir şey daha... Sana hoşuna gidecek

68


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.