Frankofon bir bakışla Türköri ve Oryantalizm” / Un Regard Francophone Turquerie Et Orientalisme

Page 6

dönüşecek etki, XVII. yüzyıldan itibaren müzikte ve edebiyatta, biraz da hayalperest bir tarzda ortaya çıkar. XIV. Louis döneminde, Colbert, çok sayıda Arap ve Suriye kökenli elyazmalarını kraliyet kütüphanesi için çevirtir. Montesquieu’nün “İran Mektupları”nı, Mozart’ın “Saraydan Kız Kaçırma” ve “Türk Marşı’’nı, Rameau’un “Sevgi Dolu Hindistan” opera-balesindeki 4 sahneden birinin Türklere ayrıldığını ya da François Boucher’in “Odalıklar”ını hatırlayalım. Zafere ulaşmış egzotizm kavramının sanatsal gösterimleri, Versailles Sarayı’nda Türk esintileri taşıyan sahnelere yer veren balelere kadar uzanır. François Pouillon1, bu kavramı “Fransız dili oryantalistleri sözlüğü” adlı eserinde şöyle tanımlar: “Oryantalizm, Doğu kavramını ortak bir payda olarak kabul eden bütün gezginlerin, tarihçilerin, coğrafyacıların, antropologların, etnologların olduğu kadar, ona gönül veren tüm müzisyen, ressam ve romancıların çalışma alanlarının tümü olarak tanımlanabilir. Son derece genişletilmiş bir Doğu kavramı söz konusudur. Bu artistik ve bilgelik dolu atılımlar daha çok, Avrupa medeniyetinin, diğer uzak medeniyetlerden farklı oluşuyla ilgilenirler. Oryantalizm sözcüğü, çok geniş kapsamıyla, her yönden egzotizm kavramına gönderme yapar, hatta ülke dışından gelen akımların çekiciliğinden, uzaktaki “diğerleri” incelendikçe, kişilerde, kendi sosyo-kültürel olgularının daha geçerli olduğuna dair ortak bir eğilim oluşturur. Bu da onları, kendi toplumlarında aynıları varolduğu halde, “diğerlerini” eleştirmeye kadar götürür.” Böylelikle, Doğu etkisi, XIX. yüzyılda, Avrupa ve Fransız sanat eserlerinde, çoğunlukla, “klişe” imgeler olarak yayılır. Sanatçılar, bu eşsiz bilgelikten, romantizmin hakim olduğu antik harabelerden olduğu kadar, kadın duygusallığının gezindiği haremlerden ve hamamlardan da etkilenirler. Ingres, “Odalık” isimli çalışmasındaki başarısını “Türk Hamamı” tablosunda da sergileyecektir. Bu farklılık ve yabancılık, XVII. yüzyılın sonlarında başlayıp XVIII. yüzyılın başına kadar devam ederek burjuva salonların ve soylu sınıfların ilgisini çeker. Sosyetede “alaturka” balolar düzenlenir, Doğu kıyafetleri giyilerek portreler yaptırılır. Tabloların birçoğu, Fransız aristokratları, görkemli Türk giysileri içinde beyler, peçeli bayanlar olarak gözler önüne serer. ”Haremlik” pozlar da modadır… Dolayısıyla, Türk dünyası, hayali bir Doğu aleminin getirdiği kalıplar içinde, “klişeler” ile yansıtılır. Oryantalizm, bir resim akımından çok, bir esin kaynağı olarak ortaya çıkar. Bu nedenle, oryantalist bir tablo, bir tarz ve teknikten çok, işlediği kendine özgü konularla tanınır. Osmanlı Türkiyesi’ne hayran olan Racine, 1672 yılında, yankıları “Büyük Hükümdarın Sarayı”na ulaşan, “Bayazıt” (Osmanlı Şehzadesi) adlı kitabını yazar. Birçok Fransız yazar için, Türk akımı konusu, “başkalaşma” kavramı için biçilmiş kaftandır. Çoğu zaman, bu yaklaşım, yansıtılan imgenin gerçek olup olmadığını pek de önemsemeyen bir hayal alemidir. Keza, Molière’in “Kibarlık Budalası” adlı eserinde de (1670), Cléonte adlı karakterin Türkçe ses uyumu içeren kelimeleri olağanüstü gülünç (parodik) bir tarzda seslendirmeye çalışması, Türk akımı modası için mükemmel bir örnektir. Bu tiyatro oyunu, Sultan IV. Mehmet’in hükümet temsilcisi olan Süleyman Ağa’dan esinlenerek yazılır. François Pouillon, “ Le Dictionnaire des Orientalistes de la langue française” 2008 1

Pasini’nin İzzet Bey’e ithaf ettiği, Goupil&Cie’nin çektiği “Küçüksu’da Türk Kadınları” tablosunun fotoğrafı. Erol Makzume Kol. Photo du tableau Les Femmes turques à Kuçuksu, prise par Goupil&Cie. Pasini avait dédié cette peinture à Izzet Bey. Collection d'Erol Makzume

Il put recouvrir l’attrait pour les vents de l’extérieur, une propension commune à se rassurer sur la validité de ses normes socio-culturelles en étudiant celles des autres lointains, voire à projeter sur des images extérieures des critiques, inavouables in situ, de sa propre société. » Ainsi, l’influence orientale se dissémine, souvent avec des visions « clichés » dans les productions artistiques européenne et française au XIXe siècle. Cette lumière unique, ses ruines antiques teintées de romantisme séduisent les artistes autant que la sensualité féminine qui exhale des harems ou des bains turcs (hammams). Ingres représentera d’ailleurs aussi bien Les odalisques que le Bain turc. Cet attrait pour l’Altérité et pour l’Ailleurs – fin XVIIe siècle, début XVIIIe siècle - influence les salons bourgeois et la noblesse ; bals costumés « à la turca » pour des soirées mondaines, représentations picturales dans lesquelles on se fait peindre en habits orientaux. Nombre de tableaux représentent alors des aristocrates français arborant des turbans - pour les messieurs - ou des voiles - pour les dames - sur de somptueux costumes turcs. La pose dans le « Haremlik » est à la mode… l’univers turc est ainsi représenté par des « clichés », stéréotypes d’un imaginaire oriental. L’orientalisme définit donc bien une source d’inspiration, un genre bien plus qu’un mouvement pictural. C’est pourquoi, un tableau orientaliste se distingue picturalement non pas par une technique ou un style mais par les thèmes traités. Au théâtre, séduit par la Turquie ottomane, Racine, en 1672, rédige Bajazet - éponyme du nom du Prince ottoman - dont les péripéties résonnent dans le « Sérail du grand seigneur ». Pour bon nombre d’écrivains français, les Turqueries représentaient l’Altérité par excellence. Un univers de fiction, souvent, dans lequel importait peu la véracité de l’image. Molière, lui-même, s’exerce à faire parler Cléonte dans un style remarquablement parodique usant de mots au consonances turques, c’est la Turquerie que l’on reconnaît dans le Bourgeois gentilhomme (1670). Molière propose une parodie du phénomène à la mode : la « turcomanie ». Il ridiculise ainsi la classe marchande française qui traite le plus 5


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.