Editie 220

Page 1

IGMG Başkan Yardımcısı Celil Yalınkılıç:

“Kavramlarımızı çalıp, içini boşalttılar”

>> P 09

“Kavga, nizah bizim işimiz değil. Biz barış elçileriyiz”

ile e y i k “ Tür mesafe ıza ızı m a r a am ik m y o k polit ” k e i s t e m v ra n ı ş t ı r a 02 bir d >> S

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Kasım/November 2016 yıl/jaar 17 sayı/editie 220

>> P 12

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

i zd e m i r e l i m “Ca e ke s i n l i k l politika ” ya p ı l m a z S 02 >>

HOLLANDA HÜKÛMETİ SAVCILIĞA SOYUNDU Ülkeye emek ve değerleriyle katkı sunan, katılım sağlayan STK’lar hesaba çekildi...

>> Hollanda Hükûmeti Türklerin üzerini çizdi... >> Hollanda Türk Kadınlar Birliği (HTKB) kuruldu... >> Amersfoort Rahman Camii yeniden hizmete açıldı... >> “Unutulan âdet ve hasletlerimizi yeniden ihya için yola çıktık”... >> “Müslümanım, Türküm, başörtülüyüm! Başka sorunuz var mı?”...

AVRUPA’NIN DİYANET İMAMLARI İLE SINAVI

BİZİ KİM TEMSİL EDECEK?

P 07

“TÜRK BAYRAKLARI MI SİZİ RAHATSIZ EDEN?”

S 17

>> S 02 - 23

“BU ÜLKENİN AYRILMAZ BİR PARÇASIYIZ”

“SICN OLARAK, POLİTIK AJANDAMIZ YOKTUR”

P 23

P 24

S 25


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 220 - Kasım/November 2016

redactie

Editörden

adnan@dogus.nl

Adnan Şahin

Hükûmet, STK’lara neden küstü? Değerli okurlar, hepinizi bir kez daha sevgi, saygı ve muhabbetle selamlıyorum. Yaklaşan kış mevsimine gerektiği gibi hazırlanmış olmanızı umuyorum. Bilhassa arabaları ile sık sık uzun yola gitmek durumunda olan okurlarımızın araçlarının kış lastiklerini taktırmalarını önemle tavsiye ediyorum. Bu yıl sürekli sürprizler yaşadığımız bir yıl zira. Hiç belli olmaz bir sabah uyandığınızda, dışarıya diz boyu kar yağmış olabilir… Bildiğiniz gibi geçtiğimiz kış, doğru dürüst kış olmadı. Yakıt paralarından hayli kâr ettik. İnşallah bu yıl da öyle olur. Ama dedim ya, bu yıl sürprizli bir yıl ne olacağı belli olmaz. Tedbirli olmakta fayda var… Geçtiğimiz ay Hollanda’da bazı önemli durumlar yaşandı. Mesela Türk kökenli STK temsilcileri âdeta bir sanık sandalyesine oturtularak sorguya çekildiler. Önemli birkaç soru dikkat çekiyordu. Birincisi “Sizin STK ne yapar? Niçin kuruldunuz?”. İkincisi ise, 15 Temmuzda Türkiye’de yaşanan darbe girişimi ve sonrasında yapılan tutuklamalar hakkında ne düşünüyorsunuz?” ve bir de entegrasyona katkınız ne ölçüdedir? Sürpriz bir şekilde meclise çağırılan 12 STK temsilcisi kendilerine tanınan yarım saatlik bir zaman içinde bu ve benzer sorulara cevap vermeye çalıştılar. Aslında yapılan şey biraz garipti, zira hükûmetin yabancılardan ya da Uyumdan Sorumlu Bakan’ı zaten bu kurumlar ile sık sık bir araya geliyor ve toplantılar yapıyordu. Eğer bu soruları şimdiye kadar sormamışsa aslında bu büyük bir eksiklik değil mi? Neyse sonuç itibariyle hükûmet yetkililerinin Türk kökenli STK’lar hakkında yeterli bilgiye sahip olmadığı hatta müthiş bir şekilde yanıldığı ortaya çıktı. Meğerse hükümet, esasında birer hizmet kuruluşu olan STK’lardan çok farklı beklentiler içine girmişmiş. Onların entegrasyona katkı yapmaları bekleniyormuş ve bu son yapılan sorgulamada bunun böyle olmadığı anlaşılmış!.. O nedenle de hükûmet şimdilerde bu STK’larla görüşüp konuşmanın lüzumsuz bir iş olduğuna karar vererek bu STK’larla konuşmamaya karar verdi. Buyurun buradan yakın!.. Bir kere bu STK’lar kurulurken böyle bir vaatte bulunarak kurulmadılar. Onlar en temel toplumsal ihtiyaçlarını karşılamak için bir araya gelen insanlardılar. Onlar kendi inanç ve kültürlerini yaşamak ve yaşatmak için bir araya gelmişlerdi. Oysa sen

Ülke Gündemi

Kuzey ve Güney Hollanda Millî Görüş adına savunma yapan Yusuf Altuntaş:

bunlardan kendi kültürlerini, kendi inançlarını unutmalarını istiyorsun; ne yaman bir çelişki. Elli – altmış yıldır bu ülkedeyiz ve anlıyoruz ki, yabancı orjinli yani kara kafalı bizlerden biri yerli Hollandalılarla bir araya geldiklerinde o kişi hangi hâl üzere olursa olsun, yani ister dindar olsun ister inançsız olsun isterse bütün yaşantısı tam bir Hollandalı gibi olsun yine de o bir “yabancı”dır ve onunla sohbet ilerledikçe sorulan sorular hep onu ayrıştırıcıdır. Dinî sorulur… Kültürü, âdeti töresi sorulur. Genç biliyorsa cevap verir ama bilmiyorsa kendini bir boşlukta hisseder ve sonunda bunalıma dâhi girebilir. İşte STK’lar tam da bu noktada devreye girerek, kısıtlı imkânlarla, kısıtlı bütçelerle burada yetişen gençlere, nereden geldiklerini, kim olduklarını, dinlerini ve dillerini öğretmeye çalışıyorlar. Toplum içinde ne idüğü belirsiz iki arada bir derede kalmış ve bunalımlara girmiş bir neslin oluşmaması için çaba harcıyorlar. Dolayısıyla ahlâklı ve kendini bilen neye inandığını bilen, dışarıdan gelebilecek her türlü tahrik ve kışkırtmalara karşı donanımlı bir nesil yetiştirerek, aslında bu topluma çok büyük katkılarda bulunuyorlar. Hükûmet sırf bunun kadrini bilse yeter. Dolayısıyla umarız hükûmet aldığı bu yanlış karardan bir an önce rücu eder ve bu STK’lara kucak açıp, onlara maddî ve manevî destek vererek sağlıklı bir toplumun yetişmesi adına önemli bir adım atmış olur. Aksi takdirde başıboş bırakılan; tam bir kişiliğe erişememiş geçlerin, sokakta, onları bekleyen; uyuşturucudan teröre dek yüzlerce tuzağa düşmekten kurtulmaları neredeyse imkânsız. Dünyada olup bitenler artık anında avucumuzun içinde. Dolayısıyla gelişmeleri ucundan kenarından takip ediyoruz. ABD’de yapılan ve sonucu Avrupa’da “şok” etkisi yapan bir seçime şahit olduk. Trump’ın kazanacağına kimse ihtimal vermiyordu. Adamcağızı neredeyse “raporlu deli” ilan ettiler. Ama kazandı. Hesaplar neden tutmadı acaba. Bana şöyle bir şey düşündürdü. İnanan insanlar olarak 15 Temmuz işgal girişimini açıklamaya çalışırken kelimelerin kifayetsiz kaldığını gördük ve bunun neden başarısız kaldığını, “hesapların üstünde bir hesap var” diyerek izah etmeye çalıştık. Çünkü bu yapılan, en derin hesapların bir anda iflas ettiği bir andı. Şimdi ben bu sözü Amerika’da ortaya çıkan bu şok edici seçim sonucuna uyarlasam çok mu ileri gitmiş olurum acaba? Yani biri kalkıp ta “Allah onlarla ilgilenmez” diyemeyiz herhâlde. Düşünün bir kere Amerika’da alınan yanlış kararların nerelerde ne kadar Müslümanın kanının akmasına, gözyaşının sel olmasına mal oluyor… Ben şunu derim: Kainatta Allah’ın göremediği hiçbir hesap yoktur. Şöyle bitirelim. “bizim şer bildiklerimizden hayır, hayır bildiklerimizde de şer çıkabilir” Görelim Mevla’m neyeler, neylerse güzel eyler. Emanetleri asla kaybolmayan Allah’a emanet olunuz…

“Türkiye ile aramıza mesafe koymamızı istemek politik bir davranıştır” Hollanda parlamentosu savcı rolü üstlenip, Türk temsilcileri sorguladı. Parlamento Sorgu Heyeti karşısında aslanlar gibi duruş sergileyen Türk temsilciler takdir topladı. Komisyon üyeleri karşısında savunma yapan kuruluş temsilcilerinin savunmalarının kısa bir özetini sizlerle paylaşıyoruz.

1

5 Temmuz olaylarından sonraki gelişmelere baktığımızda, biz kurum olarak olaydan bir gün sonra bir basın bildirisi yayımlayarak herkesi sakin olmaya ve sağduyuya davet ettik. - Bir provokatif eylem dışında sıkıntı verecek bir olay yaşamadık. - Yaptığımız her açıklamadan dolayı hesap verildiğinden, “Ankara’nın uzun kolu” olarak değerlendirildiğinden ötürü yapılan açıklamalarda daha dikkatli olmaya çalışıyoruz. - Millî Görüş Hollanda Bölgeleri olarak, IGMG Almanya’ya bağlıyız. Türkiye ve başka ülkelerle bir bağımız yoktur. - Kendi imamlarımızı kendimiz ye-

Ülke Gündemi

tiştiriyor ve finanse ediyoruz. Bu konuda herhangi bir ülkeden veya hükümetlerden maddî ve manevî bir destek almadık, almıyoruz. - Gülencilerle, 15 Temmuz’a kadar çok fazla bir ilişki ve diyaloğumuz yoktu; o tarihten sonra hiç kalmadı. - Camilerimize her gruptan insan ibadetlerini yapmak için gelirler. Hiç kimseye hangi görüşten olduklarını sormayız. Ancak provokasyon peşinde olanlar kişilerle alakalı da önlemlerimizi alırız. - Türkiye Hükûmetinin davranış şeklinden dolayı “mesafeli olmamızı” istemek tamamen politik bir olaydır. - 80 milyon nüfusu olan bir ülkede ciddi bir olay yaşanıyor, 250’ye ya-

kın masum insan öldürülüyor, meclis binası bombalanıyor, elbette bunun yansımaları da sınırları aşacak ve o ülkenin insanları bu olaya karşı bir yaklaşım sergileyeceklerdir. - Aslında burada olmak istemezdim. Hatta genç yöneticilerimizle bu durumu konuşun isterdim. Ancak, onlar kendi kariyer ve geleceklerinin bu tür olaylarla damgalanarak ötelenmesinden korkuyorlar. - Bu ülkenin gençleri, her seferinde kendilerini savunmak durumunda kalmak, suçlu psikolojisi içerisinde yaşamak ve ikinci sınıf insan muamelesi görmek istemiyorlar. Haber Merkezi

«

Hollanda Diyanet Vakfı adına savunma yapan Ayhan Tonca:

“Camilerimizde kesinlikle politika yapılmaz”

H

ollanda’da 145 camimiz bulunmakta. 4000’i aşkın gönüllü, 100 bin tane aidat ödeyen üye-

miz var. - Haftalık Cuma namazı için 75 bin kişi camilerimize uğruyor. Bayram günlerinde bu sayı ikiye katlanıyor. Biz bu insanları temsil etmiyoruz, onlar bizim hizmetlerimizden istifade ediyorlar. - 15 Temmuz’da olan olaylar esnasında çoğu insanımız tatildeydi. O duyguların buraya gelmesi normaldir. - Siz politikacılar empati kurup, insanların duygularını anlayamadınız. Türkiye’yi ziyarete dip, neler yaşandığını görmeniz, öğrenmeniz ve anlamanız gerekiyordu.İnsanlar demokrasiyi kurtarmak için ayaklandılar, Erdoğan’ı kurtarmak için değil. - Türkiye Diyanet ile olan ilişkimiz,, sadece dinî konularla sınırlıdır. Buradaki kiliselerin, Roma ile ilişkisinde olduğu gibi. - Hollanda’da devletten maaş alan imam ve papazlar bulunmakta, bunlar sorun teşkil etmiyorlar.

- Hollanda Meclisinde, “darbe başarısız oldu diye üzülenler” bu toplum içerisindeki ayrışmayı körüklüyorlar. - Diyanet İşleri Başkanlığı ve Hollanda Diyanet Vakfı arasındaki bağ, Vatikan ile kiliseler arasındaki bağ gibidir. Ana hatlarıyla konular belirlenir, lokalde ise kendi içeriklerini camiler belirler. - Camilerimizde kesinlikle politika yapılmaz. - Eğer Hollanda’da bir darbe teşebbüsü olsa, aynı şekilde sokağa dökülürüz. - Kendi partim CDA’nın, Diyanet ile ilgili verdiği önerge çok acı veriyor, üzüyor bizleri. En acısı da, imamların buraya istenmeyen politikaları taşıma akanı olarak gösterilmesidir. - Türkiye’de olan olayları siz politikacılar buraya taşıyorsunuz, sonra da bizim bunları çözmemiz gerektiğini savunuyorsunuz. - Wilders’in hükümette olup olmaması önemli değil, zaten o ne derse, siz onu yapıyorsunuz. Haber Merkezi

«


hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 220 - Kasım/November 2016

Kısa haberler

Bu tutumla, Türkiye’ye demokrasi dersi vermeye çalışan Hollanda, ikiyüzlülüğünü bir kez daha ortaya koymuş oldu.

Hollanda hükûmeti Türklerin üzerini çizdi

T

emsilciler Meclisinde VVD, SP ve D66 partilerinin, Türkler Türkiye’nin siyasi ve dini çizgilerine göre hareket ettiği gerekçesiyle entegrasyona engel oldukları düşünülerek artık muhatap olmak istemedikleri yönünde sundukları önerge kabul edildi. Hollanda Temsilciler Meclisine göre Türk STK’lar Hollanda’da yaşayan Türklerin küçük bir kesimini temsil ettikleri ve hükümetin isteklerine boyun eğmedikleri için artık bu kurumların devlet tarafından kale alınmayacağı önergenin kabul edilmesi, Türkiye’ye demokrasi dersi vermeye çalışan Hollanda’nın ikiyüzlülüğünü bir kez daha ortaya koymuş oldu. Türk STK’larının devletin entegrasyon çalışmalarında destek yerine köstek olduğu ve bazı konularda hükümete karşı birlik olup sözde çalışmaları engellediği iddia ediliyor. SP partisi Milletvekili Saadet Karabulut’un inisiyatifi ile geçtiğimiz ay Türk STK’ları ile özel bir görüşme yapan meclis üyeleri, sorgu gibi geçen görüşmeleri yetersiz buldukları bildirildi. Karabulut’a göre hepsi Ankara’nın uzantısı kurumlar. Anavatanına yapılan darbe girişimine karşı olan kurumlar artık

Hollanda’da düşman ilan edildi. Devlet bundan sonra Türklerle ilgili görüşmeleri STK’lar ile değil okullar ve mahalle sakinleri ile yapacağını belirtti. Memurluk tarih oldu Hollanda’da Senato tarafından onaylanan yeni yasa tasarısına göre artık memurlar da işçi statüsünde olacak. D66 ile CDA partisi tarafından sunulan önergede memurların da artık işçi şartlarında çalışacağı ve bu sayede memurluk hayatından özel sektöre girmeleri kolaylaştırılıyor. Bu sayede memurluk görevi üstlenmek isteyenlere de farklı bir kapının açılacağı aktarılıyor. Bu durumda memurlara da işçilerle yapılan sözleşmelerin geçerli olacağı belirtilirken, memurların gelişmelerden memnun olmadığı ve kolaylıkla işlerine son verileceği endişesi yaşadıkları bildirildi. Polis, Savunma Banaklığı ve Hukukçuların memurluk statülerinde değişiklik olmayacağı bilgisi verildi. Yabancı işçiler sömürülüyor EskiAB Temel Haklar Ajansı raporuna göre, Avrupa Birliği içerisinde yabancı işçilere karşı yoğun emek

sömürüsü yapılıyor. Avrupa Birliği (AB) Temel Haklar Ajansının (FRA) raporuna göre, AB içerisinde yabancı işçiler yoğun emek sömürüsüne maruz kalıyor. Merkezi Viyana’da bulunan AB Temel Haklar Ajansı, AB üyesi ülkelerde 616 uzman ve 217 vaka üzerinden yaptığı “Avrupa Birliği’nde emek sömürüsü” konulu raporunu yayımladı. AB içerisindeki emek sömürüsü konusunda ilk olma özelliği taşıyan rapora göre, bir AB üyesinden diğerine veya üçüncü ülkeden AB üyesi ülkeye gelen işçiler yoğun emek sömürüsüne maruz kalıyor. Raporda, AB üyesi ülkelerde çalışanların haklarının ciddi bir şekilde sömürüldüğü ve emeklerinin karşılığını alamadıkları belirtildi. İşçilerin çalışma ücretlerine ve koşullarına değinilen raporda, işçilerin haftanın 6 ya da 7 günü günde 12 saat çalıştırıldıkları, saatlik ücretlerinin 1 avro ve altında olduğu, çok kötü koşullarda çalışmak ve yaşamak zorunda bırakıldıkları, yıllık izin haklarının kullandırılmadığı ve hasta oldukları zaman izin verilmediği kaydedildi. Haber Merkezi

«

Soru ve sorunlarınız için: www.hukukburosu.nl

« «

Türkiye’deki avukatları sizlerle buluşturuyoruz...

Aynı sanığın, Ağustos 2015 tarihinde de bir kadını sokakta tehdit ettiği mahkeme tarafından tespit ediliyor. Yakınlarının ölüm haberine inandıkları için mağdur insanlar büyük bir manevî çöküntü yaşıyorlardı. Mahkeme, mağdurların birine tazminat ödenmesini de karara bağlamıştır.

Avukatlık işleriniz için artık Türkiye’ye gitmeye gerek kalmadı... Türkiye’deki avukatlarınız artık Hollanda’da size hizmet verecek...

Sahte polise hapis! Sanık, Şubat ve Mart 2015 döneminde telefonla insanları arayıp kendini polis diye tanıtıyor

Tel: 010 - 215 13 11 www.hukukburosu.nl

Trafik müfettişleri trafik cezası yazabilecek Yaz sezonu itibarıyla trafik müfettişleri (Weginspecteurs) Hollanda genelinde sürücülere, yollardaki elektronik kırmızı çarpı işaretiyle kapatılan yol şeritlerini ihlal ettiklerinde veya güvenlik şeridi ihlali yapanlara trafik para cezası yazabilecek. Bu yeni yetkiyi trafik müfettişleri, Rotterdam’da hayata geçirilen bir pilot uygulama

sonucunda elde edecekler. Rotterdam’daki pilot uygulaması, trafik müfettişlerinin kazaya karışma oranını düşürmeyi amaçlamakta. Trafik müfettişleri son zamanlarda boş kalması gereken (kırmızı çarpı işareti ile belirlenen ve güvenlik şeritleri) yollarda çalışma yaparken sıklıkla kazalara maruz kalmaktaydılar. Bunun sebebi ise sürücülerin kırmızı çarpı işaretinin aktif olmasına rağmen bu kapalı şeritleri ihlal ettiklerinden kaynaklanmaktaydı. Daha önce pilot uygulamasında trafik para cezası yazma yetkisiyle donatılan 8 trafik müfettişi sayısı artık ülke genelinde 50’ye çıkarılacaktır. Bundan sonra şerit ihlalini alışkanlık hâline getiren sürücülerin, para cezası görme ihtimali oldukça artmıştır. Hollanda genelinde yeni yetkilerle donatılan ve sayıları artırılan trafik müfettişleri, bundan böyle yollarda boy göstereceklerdir. Bu yeni önlemin dışında A4, A9, A27 ve A50 otoyollarında polis, daha çok denetim yapacaktır. 1 Ocak 2016 tarihinden itibaren kırmızı çarpıyla kapatılan şerit ihlalleri de Ceza Kanunu kapsamına alınmıştır. Erdal Kaya

ve aradığı insanlara ailelerinden birinin vefat ettiği yalanını söylüyordu.

Sanık Google üzerinden tanımadığı insanlara şirket telefonları üzerinden ulaşıyordu. Mahkeme, kararında aynı zamanda sanığın akli dengesinin tam olarak yerinde olmadığına hükmetmiştir. Mahkeme, sanığın 3 ay şartlı hapis cezasına bağlı olarak zorunlu tedavi edilmesine karar vermiştir. Bununla beraber sanık 120 saat kamu yararına çalışma cezasına da çarptırılmıştır. Not: Gerçek uygulamada polis bu tür ciddi ve üzücü haberleri telefonda vermez! Bunu bilmekte fayda var.

Köse Hukuk bürosu/Law Office hakkında... Köse Hukuk bürosu/Law Office 2001 yılından itibaren Rotterdam’da faaliyet göstermektedir. Hâlen Hollanda’nın en büyük Türk Hukuk Bürosu olarak deneyimli ve uzmanlaşmış avukatlarıyla Türk vatandaşlarımızın hem bireysel hem ticari davalarında önemli ve ses getiren hukuk mücadele ve başarılarına imza atmıştır. Özellikle (uluslararası) sözleşme hukukuna odaklanarak, Ankara antlaşması, AB Hukuku, AB-Türkiye Ortaklık Hukuku, Uluslararası Hukuk ve Ticaret Hukuku alanlarda uzmanlaşmıştır. Köse Hukuk bürosu/Law office bireysel davalara baktığı gibi, şirket, dernek ve kurumlar hukuku davalarına bakmaktadır. Hukuk büromuzun müvekkilleri arasında yurtiçi ve yurtdışında

küçük, orta ve büyük ölçekli şirketler bulunmaktadır. Köse Hukuk bürosu/Law office avukatları, danışmanları ve tüm çalışanları bütün davalarla en yoğun şekilde ilgilenip, kaliteli ve üst düzey hukuki ve ticari hizmet sunmayı özellikle kendilerine ilke edinmişlerdir. Köse Hukuk bürosu/Law office geniş çapta danışmanlık faaliyetlerine ek olarak belirleyici ve etkin bir dava takibi de yürütmektedir. Ticari ve hukuki alanda geniş bir tecrübe ve birikime sahip olan Köse Hukuk burosu/Law office, aynrıca uluslararası Tahkim Kurullarında dava yürütme ve danışmanlık yapabilen çok deneyimli hukukçulara/avukatlara sahiptir. Ulusal ve uluslararası geniş bir iş çevresine (network) sahip olan Köse Hukuk burosu/Law office, müvekkillerine daha iyi hizmet sunabilmesi amacıyla bu çevresinden gerektiğinde dışardan kendi uzmanlık alanında ihtisas yapmış uzmanlar ve avukatlar ile kolayca işbirliği yapabilmektedir. Kısacası Köse Hukuk bürosu/Law office uzmanlaşmış avukatlarından şirketinize kaliteli, üst düzey ve özenli danışmanlık ve hukuk hizmetleri alacağınızdan emin olabilirsiniz.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 220 - Kasım/November 2016

04 haber nieuws

Fotoğraflarla Hollanda gündemi...

Kısa haberler...

Van Rijn: “2015 yılından itibaren uygulanan sistem çok iyi işlemiyor, bu nedenle değişikliğe gidilecek”

Devlet belediyelerden açıklama bekliyor

Arnhem Ayasofya’da görev değişikliği yapıldı

Güney Hollanda Millî Görüş Teşkilatları bünyesinde faaliyet yürüten Arnhem Ayasofya cemiyetinde, 16 yıl başkanlık görevini üstün bir başarıyla yürüten Bahaeddin Budak, yapılan istişareler sonucunda başkanlık görevini Hüseyin Türkoğlu’na devretti.

Hollanda’da belediyelere verilen sağlık bütçesinin 1,2 milyar euronun harcanmadığı ortaya çıkmasıyla birlikte Devlet Sekreteri Van Rijn belediyelerden açıklama beklediğini belirtti. Van Rijn, belediyelere 2015 yılında verilen yetkiler arasında sağlık, jeugdzorg ve sosyal desteğin bulunması ve ilk kez böyle bir sorumluluk aldıkları gerekçesiyle bütçenin yetmeyeceğinden korkup harcama yapmamış olabileceklerini anladığını ifade etti. “Ancak sağlık için sürekli bütçe açığı alarmı veren belediyelerin bu kadar yüksek bir miktarın elinde bulundurması da beni ayrıca düşündürdü” sözlerine yer veren van Rijn, belediyelerden bu konuyla ilgili acil açıklama beklediğini aktardı. Devlet Sekreteri van Rijn, 2015 yılından itibaren uygulanan sistemin çok fazla işlemediğini gördüklerini ve bu nedenle değişikliğe gideceklerini bildirdi. Yapılacak olan değişikliklerde belediyelere ihtiyacı olduğu alanlarda bütçe ayırarak ülke genelinde belediyeler arasında denge kuracakları belirtildi.

NIF KT’den Islah Evi ziyareti

Şehit Asenalar Rotterdam’da anıldı

Sırf ülkücü oldukları için şehit edilen kadınlar, Rotterdam Versaar derneğinin ev sahipliğinde yapılan program ile anıldılar. Şehit olan Bilge Özsoy, Türk halk sanatçısı Mürüvvet Kekilli, sendikacı Ayşe Çetinkaya, Lokman Hekim lakabına layık görülen doktor Bercis Seden, 8 aylık hamile olan Hanife Fendoğlu ve diğer şehit Asenalar’ın isimleri tek tek okunarak güzel sözlerle yad edildiler.

Güney Hollanda Bölge Kadınlar Teşkilatı tarafından Spijkenisse’de bulunan 13-22 yas arası gençlerin bulunduğu ıslah evine bir ziyaret düzenlendi. Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nejla Erdoğan ziyaretin gayet olumlu geçtiğini belirtti. Schiedam Merkez Camii Kadınlar Teşkilatında görev alan hanımlar geçtiğimiz ramazan boyu düzenli olarak hazırladıkları iftar yemeklerini bu ıslah evinde oruç tutan gençlere ulaştırarak onların oruçlarını daha rahat tutmalarına yardımcı oldular. Ramazandan sonra ıslah evi yöneticileri böyle güzel bir aksiyonda bulundukları için Schiedam kadılar teşkilatına teşekkürlerini arz ettiler. Bunun akabinde ıslah evinden kurban bayramında Müslüman mahkumlara yönelik bayramlaşma teklifi geldi. Gelen bu teklif değerlendirilerek 9 Eylül 2016 tarihinde ıslah evinde bir bayramlaşma programı düzenlendi ve bu günde sadece Müslümanlara değil, diğer mahkumlara da et ikram edildi.

Hollanda’da trafik kazaları arttı

Hollanda Türk Kadınlar Birliği kuruldu

Kısa adı HTKB olarak belirlenen “Hollanda Türk Kadınlar Birliği” (Vereniging van Turkse Nederlanse Vrouwen), Den Bosch kentinde bulunan Edelstaal Group’un merkez binasında yapılan toplantı ile basına tanıtıldı. HTKB, Torunoğulları ailesinin manevî ve lojistik desteği ile kuruldu. Toplantıda, Turgut, Ertan ve Aykut Torunoğulları birer konuşma yaparak, oluşuma destek verdiklerini belirttiler.

Hollanda’da iki yıl öncesine kadar düşüş kaydeden trafik kazalarının geçen yıl arttığı bildirildi. Hollanda Sigortacılar Birliği, 2015 yılı karayolu trafik kaza istatistiklerini açıkladı. Buna göre, geçen yıl meydan gelen trafik kazası sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 8 arttı. 2015’te meydana gelen trafik kazası sayısı, 2014 yılına göre yüzde 8 artarak 502 bin olarak gerçekleşti. Bu rakam sadece binek arabaların karıştığı kazaları içeriyor. Kamyon, Otobüs, Minibüs gibi diğer taşıtlar dahil edildiğinde meydana gelen trafik kazası sayısı bir önceki yıla göre yüzde 6,5 artarak 841 bin olarak gerçekleşti.

Ödenek alanlar sokakları temizleyecek Hollanda’da ödenek alan vatandaşlar sokakları temizleyecek. Yapmak istemeyenler zorla getirilip aynı zamanda ödeneklerinde kesinti yapılacak. Limburg eyaletinde bulunan Sittard-Geleen belediyesi ödenek alan vatandaşların sokakların temizliğinden sorumlu olacaklarını belirtti. 1Limburg’ın haberine göre belediye başkanı ile encümen azaları uygulamayı bu ay içerisinde test etmek istiyor. Ödenek alanların sokaklarda yere atılan çöpleri toplayacağı, olukları temizleyeceği ve kar yağdığında kaldırım ile patikaların temizlenmesine yardımcı olacakları belirtildi. Verilen işi yerine getirmek istemeyenlerin zorla getirileceği ve ödeneğinden kesinti yapılacağı aktarıldı. Yapılacak olan deneme aşamasında 10 kişi ile başlanacağı ve çalışma saatinin haftada en az 12 saat olacağı bildirildi.

Sultanbekov, YTB’de türkü söyledi

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB)’nın desteğiyle düzenlenen Nogay Türkleri 2’inci Uluslararası Futbol Şampiyonası’na katılan futbolculardan oluşan heyet, YTB’yi ziyaret ederek Başkan Kudret Bülbül ile bir araya geldi. Heyette Nogay Halk Müziği Sanatçısı Arslanbek Sultanbekov da yer aldı. Programdan sonra Sultanbekov, 15 Temmuz anısına dirilişi ifade eden Türkiye’nin Kanatları Kırılmasın türküsünü seslendirdi.

İslam Color, irşad etmeye devam ediyor

İslam Color ve İnşirah Gençlik tarafından organize edilen ve Birlik Gençlik’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen Hollandaca irşad programları bu ay Rotterdam’daydı. Zekeriyya Budak’ın konuşmacı olduğu programa katılım yoğundu. “Neden günde 5 vakit namaz?” konulu konferans, yoğun bir ilgi ile takip edildi.


aktüalite 05 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 220 - Kasım/November 2016

Mustafa Hamurcu:

Bakış Açısı

“Camimiz, Kuzey Hollanda bölgesinin Ayasofya Camii’nden sonra mescidi en büyük kapasiteli ikinci cami oldu.“

Elif Bayraktar

Üstünde Eskisin...

Amersfoort Rahman Camii Dualarla Yeniden Hizmete Açıldı Eski bir okul binası olan ve yaklaşık 20 yıl önce satın alınarak Camii ve Eğitim merkezine çevrilen Amersfoort Rahman Camii 14 aylık bir yenileme ve inşaat sürecinden sonra 7 ekim 2016 Cuma günü kalabalık bir davetli topluluğu eşliğinde yeniden hizmete açıldı.

A

m e r s f o o r t ’ u n Schuilenburg semtinde bulunan caminin açılışında İslam Toplumu Millî Görüş (İGMG) Genel Başkanı Kemal Ergün, İGMG Onursal Başkanı Y. Çelik Karahan, Kuzey Hollanda Millî Görüş Başkanı Oktay Dalmaz, Belediye Encümen azası Bertina Houwing, Rahman Camii yöneticileri, üyeler, komşular ve diğer davetliler hazır bulundu. Açılışta konuşan, İslam Toplumu Millî Görüş Genel Başkanı Kemal Ergün özetle şunları söyledi: “Müslümanları ve İslam’ı bir tehdit kabul eden, güvenlik endeksli, acaba, soru işaretleri ile algılayan, müslümanları o ülkenin âdeta kurulmuş bir bombası gibi kabul eden bir zihniyeti ve bu işe taşeronluk yapan zihniyeti asla biz kabul etmiyoruz. Müslümanlık üzerinden ırkçı söylemler geliştirerek ırkçıların burada yükseldiği de acı bir gerçektir. Hollandalıların çoğunluğunun ve aklı selim siyasetçilerin, kanaat önderlerinin, İslam’ı ve müslümanları bir tehdit unsuru değil tam tersine katılımı sağlayan bir zenginlik olduğunu söylemeleri bizim için değer verilen ve takdir edilen bir husustur. Hiç şüphesiz bu algıların ve kara propagandaların bertaraf edilmesi, yok edilmesi için Müslümanlar olarak bizler daha çok çalışacağız, daha fazla kendimizi anlatacağız. Allah’ın izni ile gece-gündüz demeden kurumlarımızla, okullarımızla, camilerimizle, mekânlarımızla, komşularımızla iletişime geçeceğiz ve siyasilerin aklıselim kanaat önderleri ile bu kara propagandaları ortadan kaldıracağız. Bu camimizin Hollanda’da kardeşliğin ve barışın tesis edilmesine vesile olmasını Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyor, burada emeği geçmiş bütün kardeşlerimize, şube idarecilerimize, başkanımıza, hanım kardeşlerimize, genç kardeşlerimize özellikle cemaatimize yürekten teşekkür ediyorum. Ruhsatlar ve resmî müsaadeler noktasında bize yardımcı olan belediye başkanına ve ekibine yürekten teşekkür ediyor burada emniyetimizi sağlayan polis müdürüne, emniyet görevlilerine de teşekkür ediyor hepinizi Allah’a emanet ediyorum”.

Açılış hakkında görüşlerine başvurduğumuz Cami Başkanı Mustafa Hamurcu, şu açıklamalarda bulundu: “Camimizin çizimlerden itibaren tamamını kendimiz yaptık, prosedürleri kendimiz takip ettik. Bilhassa çizimleri ve inşaatı kendimiz yapmamızdan dolayı çok büyük bir maddî avantajımız oldu. 14 ayda nerdeyse bütün binayı yıkıp tekrar yeniden yaptık. Başta sadece dış cepheyi yeniden yapmak için işe girişmiştik. İsktikrarlı ve kararlı duruşumuz sayesinde, idaremizin ve cemaatimizin bize vermiş olduğu destekle bu binayı yaptık. Müteahhit ile uğraşmadık. Altı ay boyunca, haftanın 7 günü, gece gündüz kendimiz çalıştık. Bilhassa idaredeki arkadaşların çok büyük emeği var. Kendi gayretlerimiz sayesinde 1 milyon euroluk inşaatın giderini yarı yarıya düşürdük. Üstelik bunun içinde Mescidi, Mihrabı, halısı, hepsi var, Allah’a şükür. Yapılan yeni çalışmalar sayesinde Mescidimiz büyüdü, Mescidimize hanımlar için 150 kişilik asma kat geldi. Daha önceden sadece erkekler için 150 kişilik Mescidimiz vardı şu anda 350 kişilik mescidimiz oldu. Kuzey Hollanda bölgesinin Ayasofya Amsterdam Camii’nden sonra Mescidi en büyük kapasiteli ikinci camii oldu. İnşaat sürecinde bütün hizmetlerimiz devam etti. Bilhassa eğitim devam etti. Cemaatimiz hiçbir zaman dışarda kalmadı. Eğitime çok ağırlık veriyoruz, yaklaşık 20 eğitimci ve 250 öğrencimiz var. Eğitimde, 3 ana sınıf, 13-21 yaş arası İslami İlimler, Hafızlık eğitimi, ve Darül Furkan Eğitimimiz var. Camimizin toplam alanı 3100 metrekare ve bunun 1600 metrekaresi kullanım alanı. 50’ye yakın kendimize ait park yerimiz var. 9 eğitim sınıf lokalimiz var ve bunların hepsi dolu. Şimdiden yer sıkıntısı çekiyoruz. İnşaata başlamadan önce komşularımızı davet ettik ve onlarla

bir toplantı düzenledik ve onlarla inşaatın istişaresini yaptık.. Onlara inşaatımız şu kadar sürecek, programımız şu şekilde diye bilgi verdik ve inşaat sürecinde sürekli bilgilendirdik ve rahatsız etmemek için elimizden geleni yaptık. Elhamdülillah komşular çok memnun kaldılar. Hiçbir rahatsızlık söz konusu olmadı, tek söyledikleri şey ‘sizi takdir ediyoruz’ oldu. Bize ‘hem rahatsız etmeden bu işi yaptınız ve hem de mahallemize yeni bir güzellik kattınız, muhteşem bir bina ortaya çıkardınız, sizi takdir ediyoruz’ dediler. Belediye ile her zaman iyi bir diyalog ve çalışma hâlindeyiz. Belediye encümeni Bertina Houwing bugün yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Rahman camii, sadece kendi toplumuna değil Amersfoort’a da her zaman pozitif bir şekilde katkı sağlamaya çalışan bir teşkilattır. Fizikî olarak ortaya çıkan bu bina muhteşem bir binadır. Rahman Camii, toplum için faydalı ne varsa ona katkı sunmaya çalışan bir teşkilattır, ben bu teşkilatı bu şekilde tanırım. Belediye ile her zaman iyi diyalog halindedir. Belediyeye bağlı olan kurumlarda, platformlarda temsilcileri var biz de bununla gurur duyuyoruz’ dedi. Bertina Houwing ayrıca belediye başkanının da selamını bize iletti.” Yapılan konuşmalardan sonra, açılış kurdelesi kesildi ve cuma namazına geçildi. Haber: Recep Soysal

«

Peygamber Efendimizin sünnetlerinden biri şu güzel duadır; ‘Üstünde eskisin, üstünde paralansın!’ Birisine elbise hediye ettiğinde bu güzel duayı ederdi. Bu duanın ardında çok ince anlamlar var. “Sende gördüğüm bu kıyafetin hakkını vererek kullan, Allah yolunda kullan ve Allah bu elbisenin eskimesini görecek kadar sana ömür nasip etsin. Hani olur ya, yarın belki beyaz kefen giyeceğiz.” Peki ben neden buradan başladım söze? Geçenlerde tevafuk karşıma gelen bu hadis beni derinden düşünmeye sevk etti. Peygamberimizin her davranışı çok özel, çok anlamlı, çok latif. Yeni giysisi olan birine bu şekilde dua eden kaç kişi kaldı aramızda?

Öyle dalıp gitmişiz ki dünyaya. Bizdeki alışveriş çılgınlığı had safhalara ulaşmış vaziyette. Marka tutkusu, nerdeyse üstümüze yıkılacak kadar giysiyle dolu dolaplar, eskimeye vakti olmayan moda kurbanı kıyafetler, ayakkabılar, çantalar, eşarplar.. Bir gün kullanırım belki diye onlarca eşya biriktiriyoruz. Hani bir gün Peygamber Efendimiz Hz Bilal (ra)’ın evine ziyarete gider ve evin bir köşesinde hurmaların yığılmış olduğunu görür. Allah Resulü; ‘Ya Bilal bunlar nedir?’ diye sorar, Hz Bilal; ‘Senin için biriktirdim Ya Resulullah’ diye cevap verir. Bunun üzerine Peygamber (sav); ‘İnfak et Ya Bilal, infak et!’ Arşın Rabbi eksiltir diye korkma.’ der. Burada kalıcıymışız gibi eşya üstüne eşya, yiyecek üstüne yiyecek biriktirip duruyoruz. Konu yiyecek biriktirmeye gelmişken; kış için onca hazırlık yapan bizler, turşuları, reçelleri itina ve özenle hazırlarken, ahirete de aynı özen ve itina ile hazırlık yapmayı kaç defa düşündük?

Şimdilerde hayatımızda ‘eski’ kavramı yok olmak üzere. Çünkü çoğu kişinin giysileri hep ‘yeni’. Düşünelim, bir kıyafet ne kadar sürede eskir? Eskimekten kastımız modası geçer değil elbette; ne kadar sürede kumaşı yıpranır, yırtılır, kullanılamaz hâle gelir? Belki on yıl belki daha fazla. Eskiden giysiler uzun yıllar giyilirdi.

Ne zaman ki hayatımızda ölçüyü kaçırdık kaçıralı, ağzımızın tadı kalmadı, hayatımızın anlamını, yaşam özümüzü kaybettik. Yemede ölçüyü kaçırdık; fazlasıyla dolup taşan mideler, aç kalırım korkusuyla evlere stoklandı yiyecekler. Giyimde ölçüyü kaçırdık; çeşit çeşit kıyafetler, beğenilme arzusuyla harama bulaşan giysiler, tesettürden uzak, çekici ve cazibeli giysilerle nefsimize uyduk. Uykuda ölçüyü kaçırdık; geceleri uykuyla heba ettik. Sevgide ölçüyü kaçırdık; kimi evini, kimi arabasını, kimi eşini, kimi annesini, kimi çocuğunu sevgide ilk sıraya koyup Rabbini unuttu, aldandı!

Tüketim çılgınlığı başlayalı beri elbiselerin de ömrü kısaldı. Tüm suç sanayi devrimini ortaya çıkaranlarda demeyeceğim elbette. Fabrikaların artması, tekstil sektörünün büyümesi, ucuz işçilikten bahsedecek de değilim. Bunların hayatımızı ne ölçüde değiştirdiği ortada. Müslümanlar olarak bizler bu değişimlerin neresindeyiz onu konuşalım.

Nereden gelmiştik buraya? Peygamber Efendimiz (sav)’in güzel duasından. Öyleyse yine O’nun güzel bir duası ile bitirelim. “Allah’ım! Seni anmak, sana şükretmek, sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et.” (Ebu Dâvûd, “Salât”, 361; Nesâî, “Sehv” 60; İbn Hanbel, el Müsned, V, 245.)

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl - Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 220 - Kasım/November 2016

04 haber 06 nieuws

Talha Yıldız

Genç Gözüyle

t.yildiz@iue-edu.nl

................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Medine Anayasası’nın Ruhunu Günümüze Taşımak Tarih boyunca devlet ile toplum arasındaki ilişkiler farklı açılardan tartışılmıştır. Devletin sahip olduğu gücün dayanağı ve kapsamı bu çerçevede önemli hususlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca vatandaşların hak ve özgürlükleri, keza toplum içerisinde farklı din/ ırk mensuplarının birlikte hukuk içerisinde yaşayabilmesi günümüzde hâlâ tartışılmaktadır. Günümüz İslam dünyasına baktığımızda, genellikle devlet gücünün sınırlandırılmadığı, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin muallak durumda olduğu ve farklı din/ırk mensuplarıyla birlikte yaşamakta zorlandığı görülmektedir. Hâlbuki bu meseleler, İslam’ın ilk yıllarında kaleme alınan Medine Anayasası’nda ele alınmıştır. Kanaatimce Medine Anayasası’nın ruhunu doğru anlamak, bu problemlerin çözümüne bir nebze katkı sunacaktır. Şimdi Medine Anayasası’nın hazırlanmasına yol açan sebepler üzerinde kısaca duralım...

Medine Anayasası’nın arka planı Bilindiği üzere Peygamber Efendimizin (sav) hayatı “Mekke ve Medine Dönemi” olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Toplam 13 yıldan oluşan Mekke döneminde, Peygamberimizin (sav) karşısına sürekli engeller çıkartılmış ve sonuçta Hz. Peygamber (sav) görevini daha iyi ifa edebileceği Medine’ye hicret etmiştir. Peygamber Efendimiz (sav) hicretten sonra yaptığı ilk işlerden birisi, toplum hayatını düzene sokmak için Medine şehir devletini kurmak olmuştur. Bunun için Peygamberimiz (sav) gerek Müslümanlar gerekse Yahudiler, müşrik Araplar ve az sayıda Hıristiyanlardan oluşan Medine’nin gayrimüslim sakinlerini bir araya toplayarak, Medinelileri, Medine’de bir şehir devleti kurulması yönünde ikna etmiştir. Medinelilerin birlikte kurduğu Medine şehir devletinin esasları ise sözlü olarak değil, yazılı olarak kayıt altına alınmış ve bu metin aynı zamanda günümüze kadar ulaştırılmıştır. Modern çalışmalarda ‘Medine Anayasası’ olarak nitelendirilen bu metin, aynı zamanda insanlık tarihinin ilk yazılı anayasasıdır. Medine Anayasası’nın özellikleri Medine Anayasası, Medine şehir devletinin kuruluş esasları, devletin

sahip olduğu organlar ve devlet içerisindeki temel prensiplere yer vermektedir. Medine Anayasası ayrıca, Medine şehir devletini oluşturan çeşitli topluluklar, bunların kendi aralarında ve başka topluluklarla münasebetleri, bu toplulukların sahip olduğu idari ve adli yapılar, toplum fertlerinin sahip olduğu din ve vicdan hürriyetinden bahsetmektedir. Örnek vermek gerekirse, Yahudiler kendi aralarındaki anlaşmazlıklarda kendi hukuk sistemine başvurabilme özgürlüklerine sahipti. Peygamber Efendimiz (sav) nihai karar verme mercii konumundaydı; yani Yahudiler kendi aralarında bir çözüm bulamadıkları zaman, Peygamberimiz (sav) kimin haklı-haksız olduğu konusunda hüküm vermekteydi. Öte yandan Medine Anayasası, Arap Yarımadası’nda hâkim olan kan ve kabile birliğine dayanan siyasi yapı yerine, irade ve ihtiyara dayanan bir siyasi yapı meydana getirmiştir. Nitekim anayasanın hükümlerini kabul eden fertler Müslüman olup veya olmamasına bakılmadan, bir ümmet şemsiyesi altında Medine’deki siyasi camiaya üye olabilmekteydi. Dolayısıyla Medine anayasası, o döneme toplumda hakim olan kabilecilik ve kavimiyetçilik yerine, insan unsuruna ve seçim esasına dayanan yeni bir siyasi yapı meydana getirmiştir.

Tarihsel bir metni güncelleştirmek 2016 yılından Medine Anayasası’na baktığımızda, Medine Anayasası’nın tarihsel bir metin olduğunu söyleyebiliriz. Zira Medine Anayasası, o dönemin şartlarını ve havasını açık bir şekilde bizlere yansıtmaktadır. Bugün Medine Anayasası’nı şu veya bu İslam ülkesinde uygulayalım dememiz mümkün değil, doğru da değil. Peki Allah’ın elçisi tarafından hazırlatılmış Medine Anayasası, günümüz için hiç mi anlam taşımıyor diye soracak olursak, bu soruya elbette ‘hayır, taşıyor’ deriz. Yazımın başında da belirttiğim üzere, günümüz İslam dünyasında devlet gücünün sınırlandırılmadığı, vatandaşların hak ve özgürlüklerinin muallak durumda olduğu ve farklı din/ ırk mensuplarıyla birlikte yaşamakta zorluk çekilmektedir. Medine Anayasası bize bu problemlerin çözümünde önemli ip uçları sunmaktadır. Öncelikle Medine şehir devleti kent halkının ve çevre sakinlerinin kendi aralarında kurduğu sözleşme yoluyla kurulmuştur. Devleti kuran o şehrin fertleri olduğuna göre, Medine şehir devleti insan iradesine dayanmaktadır. Öyleyse devlet sınırsız bir güce sahip değildir ve devlet, kendisini kuran fertlerin irade ve isteklerine saygı göstermek zorundadır. Vatandaşların hak ve özgürlüklerine gelecek olur-

sak, Medine şehir devletinde her ferdin sahip olduğu hak ve özgürlükler anayasa tarafından güvence altına alınmıştı. Dolayısıyla vatandaşların sahip oldukları özgürlükler, devlet başkanı olan Hz. Peygamber (sav) dâhil, hiçbir kimse tarafından iptal edilmesi mümkün kılınmamaktaydı. Medine Anayasası aynı zamanda Müslümanların farklı inanç gruplarıyla yaşayabilmesinin nasıl olması gerektiğini bizlere göstermiştir. Buna göre Müslüman olmayanlar din ve vicdan hürriyetine sahiptir ve hukuki özerkliğe sahiptir. Bu özgürlüklerde anayasa tarafından güvenceye alınmıştır. Hukuki özerkliğin Avrupa’da Müslümanlara verilmesi konusunda tartışılmasının tabu olması, günümüzde hâlâ Medine anayasasının bazı değerlerine ulaşılmadığını göstermektedir. Sonuç olarak, Medine Anayasası farklı topluluklardan oluşan bir toplumda, her topluluğun sahip olduğu müşterek değerler çerçevesinde bir araya gelip bir ‘toplum’ oluşturmasını bizlere gerekli, hatta zorunlu olduğunu öğretmektedir. Bu itibarla, Yahudi, Hıristiyan, Sünni veya Şii olsun, farklı topluluklar birlikte yaşamanın yollarını öncelikle kendi huzur ve emniyeti için aramak zorundadır. Toplum içerisinde gücü elde edip, toplumdaki güçsüzleri ezmek bizleri sadece bir çıkmaza sokmaktadır. Dolayısıyla bizlere düşen ortak değerlerimizi tespit edip, ortak değerler ışığında siyasi modeller geliştirmek olmalıdır. Bunu yaptığımız takdirde Medine Anayasası’nın ruhunu günümüze taşımış olacağımızı söyleyebiliriz.

Üye kaydınızı www.yenicınar.nl üzerinden online olarak yapabilirsiniz

Gençler, bu kampanya kaçmaz!

KİMSEYE “YÜK” OLMA, ÇINAR’A “ÜYE” OL!

20-25 yaş arasında üye olacak gençler için ilk yıl katılım bedeli sadece 30 Euro’dur... - Taziye... Üyelerimizden, Rotterdam’da ikamet eden İsa Altıntaş, Eindhoven kentinden ikamet eden Hatice İlme, Ede kentinde ikamet eden Zülfükar Öztürk, Enschede kentinde ikamet eden Muammer Yeşilkaya, Nefise Sari, Sabina Ramanova, Hamide Yazgın, Allah’ın Rahmetine kavuşmuşlardır. Merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve sevenlerine sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz. (Stichting Yeni Çınar )


mesaj 07 message

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 220 - Kasım/November 2016

“Mesele, bunu kimin yapacağı. Hepimiz bakışlarımızı gökyüzüne çevirdik, bekliyoruz rahmet yağmurlarını”

Analiz Ergün Madak ergunmadak@hotmail.com

Bizi Kim Temsil Edecek? D

oğuş’un bir kaç sayısı önce, Hollanda kamuoyunda Türkiye aleyhtarlığını konu edinmiştik. Şimdi ise bu değirmene su taşıyanları bir irdeleyelim. DWDD, benim en favori izlediğim programlardan biridir. Bu programın sunucusu Mathijs’ı ise açıkçası çok beğenirim. Doğruyu söylemek gerekirse Jeroen Pauw, Mathijs’ın eline su bile dökemez. Mathijs’ın programlarında eğer biraz sivrilirseniz, gün gelir sizi tafelheer ya da tafeldame olarak programlarda yanı başına oturtur ve sizin de ne zaman isterseniz kendi fikrinizi söylemenize fırsat tanınmış olur böylelikle. Gözden kaçırmış olabilirim. Bu zamana kadar bu pozisyonda, Türkçe de konuşabilen masaarkadaşı iki isim görebildim: Fidan Ekiz ve Özcan Akyol. Ha ara sıra gündeme göre Ebru Umar’ı da programlarına çağırıyor ama bu yazıyı ondan bahsederek heder etmeyi hiç istemem. O yüzden Ekiz ve Akyol ile devam edelim. İnternette bu iki ismi yazdığınız zaman kişisel bilgilerine ulaşırsınız nasıl olsa, eğer fazla bilgi almak isterseniz. Üzerinde durmak istediğim konu aslında şu: Konu, “Türkler, Erdoğan, basın özgürlüğü” türü klişe konular olduğunda doğal olarak hep bu isimler çağırılıyor. DWDD programlarından birini izlemek isterseniz, 15 Temmuz

sonrasında yapılan programları NPO üzerinden arayarak kolaylıkla bulabilirsiniz ve tavsiye ederim izleyin. Her ikisinin de görüşlerini burada tek tek irdelemek gibi bir niyetim yok. Tüm konuşmalarda dikkatimi çeken; Hollanda’da yaşayan biz Türkiyelilere ne kadar da yabancı oldukları! Hemen hemen bütün tartışmaların merkezinde “muhafazakâr, geleneksel” diyebileceğimiz bir kesim olurken, bu kesimle neredeyse uzaktan yakından hiç alakalı olmadıkları hemen dikkatimi çekiyor. Programların birinde her iki isim de davetli olduğu hâlde, Mathijs’ın 15 Temmuz’u anlamak ile ilgili sorulara adam akıllı cevap veremediler, çünkü ne Türkiye’yi ne de buradaki biz Türkiyelileri tanımadıkları ortaya çıkıyordu. Bu soruya tam olmamakla birlikte kısmen de olsa temel sorunun ne olduğunu ancak NOS’in Türkiye muhabiri Lucas Waagmeester cevaplayabildi. Ne kadar da hazin değil mi? Konu aslında Müslümanlar ya da Türkiyeliler olduğunda bir türlü içeriden bizi tanıyan ve anlayan gazetecilerin bulunamaması. Çünkü YOK! Örneğin Fidan Hanım gazetecilik eğitimi almış ama bizim gibi ya sadece köylü Türkiyelileri tanıyor (bir zamanların migrantları) ya da kendi yaşadığı yetiştiği aile üzerinden Türkiyelileri okumaya anlamaya çalışıyor. Umarım bir gün zaman bulur da kendisiyle bu konular üzerinde konuşma imkânı buluruz.

Seçim atmosferine girildi

D66 Listesinde Türk Aday Hollanda Demokratlar 66 Partisi (D66), 15 Mart 2017 günü gerçekleşecek genel seçimler öncesi 50 kişilik taslak listesini açıkladı. Listede Velsen Belediyesi’nde iki dönemdir meclis

üyeliği yapan 33 yaşındaki Hülya Kat’ı, 38. sıradan aday gösterdi. Taslak listesindeki adayların sıralaması, parti üyelerinin 10-21 Kasım tarihleri tarihleri arasında yapacağı oylamada belirlenecek. Kamuoyu araştırmalarına göre seçimden üçüncü parti olarak çıkması beklenen D66’nın meclise 17 temsilci göndereceği tahmin ediliyor. Hülya Kat, “Meclise girebilmem için tercihli oya ihtiyacım var” dedi. Fatih ÖZYAR

Özcan Akyol ise yazarlık serüvenine, önce içeride kitap okuyarak başlamış ve Hollandacasını da geliştirdikten sonra kitap yazarak kendinden söz ettirmeye başlamış. Akyol da Türkiyelileri tanıyor mu? Hiç sanmıyorum. 15 Temmuz sonrasında aldığı tehditlerden, Alevilerden, azınlıklardan bahsetmek daha çok tercih ettiği konular olsa gerek. Bu nasıl bir paradoks? Faslılar Türkiyeliler ile Faslıları yan yana koyduğumuzda ise tam bir tezat ile karşılaşıyorum. Bounty gibi olmadıklarını rahatlıkla söyleyebilirim. İslam’ı, kendi geleneklerini küçümseyen, dalga geçen, ihbar dili kullanan ve ‘ben de sizin gibiyim’ gibi bir uğraşı içine girdiklerine neredeyse pek şahit olmazsınız. Charlie Hebdo saldırılarından sonra, NPO’da gerek radyo ve gerekse televizyonda yapılan programlarda konuşan bütün Faslılar, sanki ağız birliği etmiş gibi konu İslam olduğunda ne kadar da homojen bir dil kullanıldığı hemen dikkatimi çekmişti. Bunlar da Arap ya da Berber değil mi? Üstelik bunun belli bir organize sonucu olduğunu da düşünmeyin. Eğer organize olmak isteseler, inanın beceremezler, beceremeyiz. Anlayacağınız, biraz tıynet, gen meselesi. Her toplumun kendine göre artıları ve eksileri var. Mesele temsil meselesi olduğunda Faslı

arkadaşların konumu bizden oldukça iyi durumda: (Allah yollarını açık etsin, daha da iyi olsun, gurur duyuyorum.) Yazarlar, TV programcıları, futbolcular, Rapçılar vs. vs. Ses getirecek hemen her şeyi yapıyorlar. Faslı arkadaşlara sormak lazım: “Acaba meşhur Faslıları gördüklerinden kendilerinin bir parçası olarak görüyorlar mıdır?” Biz Türkiyeliler Türkiyelileri tarif edecek olursak neler söyleyebiliriz? Girişimcilik var, ticaret kafası zaten var. Ama onun dışında, mesele Hollanda kamuoyu, toplumu olduğunda ise kendi kabuğuna çekilmişlik, bir tutukluk hâli her zaman var. Yani Faslılar bu konuda ne kadar rahatlarsa, hatta aşırı rahatlarsa, Türkiyeliler de bir o kadar çekingen, özgüvensiz. Mesele din olduğunda ise Faslılar ne kadar açık ve net ise, bizler ise o kadar bulanık ve sisli bir görüntü sergiliyoruz. Yakın bir zaman önce Ajouad El Miloudi’nin bir kaç programı yayınlandı ve bir bölümde, Faslı gençler için açılan ve sahibi de Faslı olan bir diskoteğe gitti ve sahibine ‘yaptığının haram olup olmadığını’ sordu. Sahibi de ‘biliyorum haram’ dedi. Gerek Hollanda’da, gerekse Türkiye’de böyle bir soruyu örneğin İstanbul’daki eğlence mekânlarının sahiplerine sorduğunuzu düşünebiliyor musunuz? Ya da aslında soruyu şöyle sormak lazım: “Böyle bir soru sormak kimin aklına gelir?”

Özetle Hollanda’da yapılan Türkiye genel seçimlerini ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kriter alacak olursak, evet yüzde 70 civarında bir kesim ki, bu da neredeyse 300.000 kişiye tekabül eder. Demode tabirle “muhafazakar, dinî ve geleneksel hassasiyetleri olan bir kesimdir” diyebiliriz herhâlde. Rakam çok yüksek, ama Hollanda kamuoyundaki temsil görüntüsüne bakıldığında ise gündemde hep “aykırı, marjinal” isimler belirleyici oluyor. ‘Bunu Hollanda medyası kasıtlı olarak yapıyor’ demek biraz kaçamak bir cevap bence. 15 Temmuz sonrasında yaşananlar, NOS muhabirlerinin yayın yapmasına izin vermemek ve ardından Başbakanın sözleri, Zaandam’daki maskaralıklara artık bir “DUR” demek gerekiyor. Kabuğumuzu kırıp, sesimizi, yapılan işlerin kalitesiyle yükseltmek bence en sağlıklı yöntemlerden bir tanesi. Hollanda’da onlarca STK var. Fakat gördüğüm kadarıyla, onlar da kendi yağlarında kavrulmayı tercih ediyorlar ve hemen her STK doğal olarak kendi politikasını güdüyor. Başarının temel faktörlerinden bir tanesi güç birliği ve ortak bir dil konuşabilmek değil midir? Bu da herkesin malumu değil mi? Mesele, bunu kimin yapacağı. Hepimiz bakışlarımızı gökyüzüne çevirdik, bekliyoruz rahmet yağmurlarını. Çünkü bizden hayır yok! ◄◄

“Amerikalılar ülkelerini geri aldı”

Türk Hava Yolları Rotterdam Ofisini kapatıyor

2017 yılında trafik cezalarında büyük indirim (!)

ABD seçimlerini değerlendiren PVV lideri Geert Wilders, Trump’ın başkan seçilmesiyle ilgili, “Amerikalılar ülkelerini geri aldı. Mart seçimlerinde bizde Hollanda’yı geri alacağız” dedi. Wilders attığı tweet ile yine olay oldu. Amerikalıların ülkelerini geri kazandığını ifade eden Wilders, önümüzdeki Mart ayında Hollanda’da yapılacak olan genel seçimlerde “bizde ülkemizi geri alacağız” dedi. Daha önce de kendini Trump ile kıyaslayan Wilders, CNN’e yaptığı açıklamada ortak yanlarının çok olduğunu aktarmış ve her ikisinin de popülaritesini bugüne kadar kendilerini dışlanmış hisseden vatandaşların desteğine borçlu olduklarını belirtmişti.

Kış sezonunda bazı uçuş noktalarında seferlerin bunların arasında Rotterdam’dan da 30 Ekim 2016 ile 1 Nisan 2017 tarihleri arasında seferlerin olmayacağını duyurmuştu. Daha önce nisan ayında Rotterdamİstanbul seferlerinin terkar başlatılacağı bilgisine ulaşan Son Haber, bugün yeni bir bilgiye daha ulaştı. Güvenilir kaynaklardan aldığımız bilgiye göre THY Rotterdam Ofisinin kapancağı, 1 Nisan 2017 Tarihinden itibaren de Rotterdam İstanbul seferlerinin olmaycağı, tamamen kaldırıldığı öğrenildi. Rotterdam seferlerinin tamamen durdurulması halinde Türkiye’ye gitmek için THY’nı tercih edenler eskiden olduğu gibi tek seçenek olarak Amsterdam’dan uçmak zorunda kalacak.

Hollanda Otomobil Kurumu ANWB”nin, yeni yılda uygulanacak tarfik cezaları ile ilgili yayınladığı liste, “Bu mu indirim” dedirtti. İşte Trafikteki ceza miktarlarının acı reçetesi: Şehir içinde hız sınırını aşmak 26 ile 324 Avro arası. Yol çalışmaları olduğu meskün mahallerde hız sınırını aşmak 44 ile 409 Avros arası. Sol şeridi işgal etmek 140 Avro Öndeki aracı sağından geçmek 230 Avro Emniyet kemeri takmamak 140 Avro Yanlış park etmek 90 Avro Yayalara yol vermemek 370 Avro. Artık sürücüler direksiyon başına geçince bir kez daha düşünmek zorunda.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 220 - Kasım/November 2016

04 haber 08 nieuws

Hüseyin Akın

Misafir Kalem

huseyinakin@milligazete.com.tr

................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Madem materyalist değilsin, bu kadar materyal ne? Dünyevileşme sinsilik aşamasını geride bıraktı, şimdilerde aramızda aleni bir şekilde dolaşıyor. Kıyamet aşısı olmamış o kadar çok kişi var ki uhrevi veçhesi olmayan bir dinin müdafileri gibiyiz.

yan hocanın evinde benim yanına yaklaşamayacağım oranda ve de konforda materyal var, benim evimde ise kitaplarımın yanı sıra masam, sandalyem, döşeğim ve birkaç kap kacak dışında hiçbir materyal yok.”

Din “bir şeylerden geçmek” değil, bir şeylere ulaşmak ve sahip olmak uğraşıymış gibi kalbe sirayet etmiyor.

Teoride ukbacı pratikte dünyacı; itikatta uhreviye amelde dünyeviye mezhebine bağlıyız.

Kimi zaman kalbimizi yalayarak geçiyor. Bir sosyalist hocam vardı lisede, anlattıkları içerisinde en çok aklımdan çıkmayan şey şuydu: “Bana dünya görüşüm itibariyle “materyalist” diyen bir meslek dersi hocası vardı daha önce çalıştığım İmam Hatip Lisesi’nde. Ona bir gün dedim ki, ‘Var mısın seninle bir karşılaştırma yapalım, bir senin evi gezelim bir de benimkini, bakalım hangisinde daha çok materyal var. Biliyorum ki beni materyalist olmakla suçla-

Aslında biraz daha derinden baktığımızda bu durum laiklikten başka bir şey değildir. Dünya ile dinin arasını açarak gönüllü birer düalist, din ile devletin arasını tefrik ederek müntesip bir laikiz. Karşı durduğumuz şeylerin gerçekte karşısında olmadığımızı söylesem acaba abartmış mı olurum Dünya malına sahip olamayıp var olanın mecburi şükrünü eda ederken son derece uhrevi, dünya malına kavuştuğumuzda, büyük maddi olanaklara sahip olduğumuzda kırk yıllık dünyevi gibi yaşayabiliyoruz. Dünyevileşmenin kendini sakladığı ve saklayamadığı birçok davranış şekli var günümüzde. Gündelik ibadetleri hızlıca, yuvarlayarak yap-

mak, müteaddit defalar umreye ve hacca gitmek bu kamuflaj yöntemlerinden en fazla dikkat çekeni. Eğer bu dışa dönük görünür ibadetleri insanların gözüne sokarak ne kadar çok yaparsanız dünyaperest olmanızı kimse umursamaz.

Mal, mülk, eşya ve para inanmış adama hiç yakışmayandır. Sadece ihtiyaçlar ve zaruretler insanın para ile ilişkisini haklı kılar.

Hâlbuki bu ibadetler (namaz, oruç, hac, umre) insanı dünyevi olandan, eşyadan arındırıp uhrevi, aşkın ve sonsuz olana yaklaştırdığı oranda anlam kazanır.

Sadece ağırlığı, hacmi ve kütlesi olan şeyler değil dünyevileşen, soyut kavramlar, mücerret mefhumlar da metalaştı. Sözün, sesin ve anlamın da artık bir fiyatı ve tarifesi var. Dünya “hiç ücret istemeyenlerin” dikkate alınmayıp kenara konduğu bir yer artık.

Dünyada nasibini aramak ile dünyanın oyuncağı haline gelmeyi birbirine karıştıranlar mülkün Allah’a ait olduğunu mülk sahibi olmadıklarında hatırlar, fakat mülkiyete kavuştuklarında unutuverirler. Dünyanın sınav yeri olduğuna ve kazandıklarından hesaba çekileceğine gerçekten inanan insanın en büyük derdi dünya olamaz. Biriktirdikleri içerisinde başkalarının hiç ulaşamadıkları da vardır. İnsan gece gündüz sayıp biriktirdikleri ile hemhal oluyorsa muhabbetini sadece oraya teksif etmiş demektir. Nereye daha fazla vakit harcıyorsanız kutsalınız oradadır artık.

Online danışma ve terapi

Dünyanın geçici olduğunu bilen paranın pulun fani olduğunu bilmez mi

İnanan insanların birbirini sevmeyişlerindeki temel sebep de burada yatıyor: Maddi, biriktirilebilir ve sayılabilir olana karşı aşk derecesindeki bağlılık müminlerin yaratıcıya, yaratılana ve mümin kardeşine olan sevgisini hükümsüz kılıyor. İnsanla Allah, insan’la insan ve insanla tabiat arasına nesne, eşya ve madde giriyor. Sorsan kimse materyalist değil, ama herkesin gündemini materyaller belirliyor.

Sizin için başlattığımız canlı (online) chat danışma websitemize kolayca üye olabilirsiniz. Randevu yapmanıza, evden çıkmanıza, yolculuk yapmanıza, beklemenize, test formları doldurmanıza gerek yok. Evlilik, aile, çocuk eğitimi, psikolojik veya sosyal soru ve sorunlarınızla başbaşa değilsiniz, artık yanınızdayız! www.onlineconsultatie.nl sabah saat 09:00’dan gece 23:00’e kadar profesyonel ekibi ile sizin için online. İstediğiniz konuda istediğiniz uzmanımızla chat yapabilirsiniz. Ödediğiniz danışma ücreti için websiteden size verilen faturayı sağlık sigortanızdan talep edebilirsiniz (Kesin iade için sigortanızı arayınız). Online Danışma Ekibi

Dünyanın bütün aziz toprakları birer birer işgal ediliyor. Ama en acımasız ve korkunç olanı insanın ve insanlığın kafası ve kalbiyle işgale uğraması.

Süpermarket | Restorant | Kasap | Balıkçı | Fırın


gökkuşağı 09 regenboog

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 220 - Kasım/November 2016

Celil Yalınkılıç:

“Cihad deyince birisinin kafasına kurşun sıkmak anlamına gelecek bir algı oluşturuldu. Ve özellikle Batı toplumunda yaşayan Müslümanlar olarak bizler, kendi kavramlarımızı ifade etmekten, sahip çıkmaktan sıkıntı duyar bir hâle geldik”

“ Kavramlarımızı çalıp, içini Boşalttılar”

Hollanda İslam Federasyonu bünyesinde hizmet veren bütün yöneticilerinin davet edildiği Genişletilmiş Yöneticiler Toplantısı Leerdam’da bulunan Het Dak salonunda gerçekleştirildi.

Y

ılda iki kez yapılan yöneticiler toplantısına İGMG Genel Merkezden Genel Başkan Yardımcısı ve İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç da katıldı. Yeni çalışma sezonuna başlarken yapılan toplantıda, bölge yürütme kurulu birimleri yeni sezonda yapacakları faaliyetleri cemiyet başkanları ile paylaşarak başkanlardan bu çalışmalara destek vermelerini istediler. Bu toplantıda birimler adına kürsüye gelen Erkan Turan hem kendi birimi olan “İrfan Sohbetleri” hakkında bilgilendirme yaptı hem de diğer birimlerin faaliyet planlarını sundu. Toplantıda ayrıca yöneticiler arasında yapılan değişiklikler ele alınarak, yeni göreve gelen ve görevlerinden ayrılan başkanlar duyuruldu. Teşkilatın bu önemli toplantısında yöneticilere gündeme dair de bilgilendirmeler yapıldı. Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan, Bölge Gençlik Başkanı Bahri Bulut, Bölge Kadınlar Teşkilatı Başkanı Nejla Erdoğan, Bölge Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı Esra Yılmazer-Kurt ve IGMG İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç birer konuşma yaptılar.

Asır süresininin okuyup mealini okuyarak başladığı konuşmasında Mehmet Erdoğan özetle şunlara değindi: “Değerli idareci kardeşlerim bizler Millî Görüş Teşkilatları olarak, yaşadığımız coğrafyalar içinde ilk önce kendimiz için, ailemiz için, akrabalarımız için, toplumumuz için salih ameller işleyor, salih amellerin işlenmesine de vesile olmaya çalışıyoruz. Bizler hayra vesile olmayı kendimize bir şiar edinmiş bir teşkilatız. Bizlerin teşkilatlarımızda yaptığımız tüm çalışmalar, cihad şuuruyla yapılmaktadır. O yüzden cihad mesabesindedir. Bu çalışmaları kıymetli ve değerli olarak algılamamız lazım. Ve hedeflerimizi de ona göre belirlememiz gerekmektedir. Yüce Rabbimiz, bizden dininize yardım etmemizi istiyor. Haşa, onun bizim yardımımıza ihtiyacı mı var. Elbette hayır. O bizim kendi elimizle, kendi emeğimizle cennete girmemizi istiyor. Bu bakımdan bizler, samimi ve ihlaslı duygularla Allah’ın ipine sımsıkı sarılırsak O’nun izniyle hem bu dünyamız hem de öbür dünyamızı kazanmamızı istiyor.” Daha sonra söz alan günün hatibi Celil Yalınkılıç ise birkaç konu üze-

Her şeye rağmen yola devam

rinde önemli tespitlerde bulundu. Müslümanlar üzerinde oynanan oyunlara dikkat çeken Yalınkılıç, yıllardır yürütülen algı operasyonlarının büyük ölçüde hedefine ulaştığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Müslümanlığı ve İslam’ı ifade eden temel değerlerin içerisi boşaltıldı. Müslümanlar olarak ‘cihad’ kavramını ifade edemiyorsunuz. Cihad deyince birisinin kafasına kurşun sıkmak anlamına gelecek bir algı oluşturuldu zihin dünyasında. Ve özellikle Batı toplumunda yaşayan Müslümanlar olarak bizler, kendi kavramlarımızı ifade etmekten, sahip çıkmaktan sıkıntı duyar bir hâle geldik. Kavramlarımız çalındı, içi boşaltıldı başka anlamlar yüklemek suretiyle bizden kopartılmak istendi. Selefilik kavramını biz kullanamıyoruz. ‘Selefi’ deyince bir terör örgütüne mensup insanlar kitlesi algılanır hâle gelindi. Hâlbuki bizim değerlerimiz içerisinde selef olmak selefiyyeye ait olmak bizim en temel ideallerimizden biridir. ‘Selef’ deyince biz üç kuşağı anlarız. Sahabe kuşağı, tabiin kuşağı ve tebei tabiin kuşağı. İslam ümmetinin yüzmekte olan gemisi ne zaman karaya oturacak olsa

yeniden onu yürütebilmenin temel dinamiklerini biz o selef kuşağında buluruz. İmanda, ilimde, amelde biz zaafa düştüğümüzde geleneğin nasıl doğru olduğunu bilme noktasında bir çabanın içerisine girdiğimizde ilk müracaat edeceğimiz kuşak işte bizim selef diye ifade etmiş olduğumuz bu kuşaktır. Dolayısıyla bir müminin kendini ‘ben selefiyim’ diye ifade etmesinden daha doğal şey olamaz. Ama maalesef gelinen ortam da artık biz selefiliği ideolojik anlamda birilerinin tekeline alınmış gibi, biz selefi olduğunuzu, selefe hayran olduğunuzu, dolayısıyla selef ulamasından olan Ebu Hanife’nin öğrencileri olduğunuzu ifade temekte maalesef zorlanıyoruz. Birileri bir oyun kurdu, birileri bir tezgâh kurdu ve maalesef bu tezgâha birileri geldi onların üzerinden bütün ümmet selefi olarak tanımlanıyor ve maalesef bizlerde bunun bedelini yaşadığımız ülkelerde, bu coğrafyalarda çok ağır bir şekilde ödüyoruz. Peygamber Efendimiz yanında arkadaşı Ebu Bekir ve Hz. Ali efendimizle olduğu hâlde; hicretten 2 yıl önce, haccetmek için çeşitli yerlerden gelip Mina’da toplanan on binlerce müşri-

kin çadırlarını tek tek dolaşarak onları İslam’a davet etmiştir. Üç gün boyunca yapılan bu davete maalesef müspet bir cevap alamamış olarak oradan ayrılırken; şimdiki Akabe Mescidi yakınlarında köhne bir çadır dikkatlerini çeker oraya girerler. Ve o çadır Esat bin Zürera’nın çadırıdır. Efendimizi ilk kez dinledikten sonra derhal Müslüman olan 28 yaşındaki Esat bin Zürera İslam’la şereflendikten sonra sadece 3 yıl yaşamıştır. Ancak İslam’a katkısı birkaç ömrü dolduracak kadar büyük olmuştur. Bu 3 yıllık dönemde Medine’de çok sayıda insanın Müslüman olmasına vesile olmuştur. Medine’nin Ebu Bekir’i olarak da kabul edilen Zürare hicret dönemine kadar 13 kişinin Müslüman olmasına vesile olmuştur. İşte ona benzer bir genç sahabe de Erkam bin Ebil Erkam’dır zengin bir aileden olan Ebil Erkam Müslüman olduğunda henüz üç günlük evli iken, sahip olduğu büyük ve geniş olan evini Müslümanların hizmetine sunmuştur. Müslümanlar o evde gece gündüz toplanıp sohbet ve istişarelerde bulunmuşlardır. Bu günlerde teşkilatlarımızın yapmış olduğu ev sohbetlerinin kaynağı orasıdır.” Haber - Fotoğraf: Adnan Şahin

HTF Deventer şubesi açıldı

de katıldılar. Teşkilat lokalinde açılış konuşmasını yapan Gök Sancak Başkanı Arif Uçar katılımcılara Deventer’de yapacakları çalışmalar hakkında bilgi verdi. T.C. Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş ise yapmış olduğu konuşmasında Türk insanının birlik ve beraberlik konusunda her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduğuna vurgu yaparak Başkonsolosluk olarak her zaman vatandaşlarının yanında

olduklarını söyledi. “İş bundan sonra teşkilatın hakkını vermek için mücadele içinde olunması gerek” diyerek konuşmasına başlayan Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik Deventer’de de artık şubelerinin olduğunu mutluluk ile karşıladıklarını dile getirdi. Programın ikinci bölümü olan “Kültür Gecesi” yoğun bir katılımla gerçekleştirildi. Programda, HTF Sanatçısı Gökhan Tekin sahne aldı.

Kısa zaman önce teşkilatlanmasını tamamlayan “Deventer Gök Sancak Kültür ve Eğitim Merkezi” kapılarını resmî olarak dualarla hizmete açtı. Açılışa Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik ve T.C. Deventer Başkonsolosu Zafer Ateş


Vacature / İş ilanı Sigorta alanında deneyimi olan satış ve hasar elemanı aranmaktadır. Diploma şartı: Wft basis ve Wft schade particulieren Çalışma yeri: Rotterdam veya Dordrecht Haftalık çalışma saati: 24-40 saat arası

PARA TRANSFERi MÜBAREK AYLARDA FÍTRE, ZEKAT VE KURBAN PARALARINI EN HIZLI, GÜVENÍLÍR VE HESAPLI GÖNDERMENÍN TEK ADRESÍ HAVALEM.

Beklemeye son, havaleniz 10 dakikada Türkiye'de. İsme veya banka hesabına para gönderilir. Euro gönderin, Euro alınsın. Alıcı komisyon ödemez. Çeklerinizi ödeyebilirsiniz.

EN YAKIN ACENTAMIZA UĞRAMAYI UNUTMAYIN ! www.havalem.com | facebook.com/havalem

+31(0)78 655 16 50 | info@havalem.com

Tren, gemi, uçak biletleri, araç kiralama tatil ve seyahatlerinizde kalite ve güvenin adresi...

Goeman Borgesiusstraat 20 7604 XH Almelo Tel. 0546 - 43 34 49 Fax: 0546 - 43 34 49 E-mail info@sarayreizen.nl www.sarayreizen.nl

a Almelo’d

SARAY REIZEN


gündem 11 agenda

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 220 - Kasım/November 2016

Gündem

“Kadınların sesi Hollanda’da daha güçlü duyulacak”

Kardelen Reyhan Şeker

Merhamet Pınarı; Anne...

Hollanda Türk Kadınlar Birliği kuruldu Kuruluşunu gerçekleştiren ve kısa adı HTKB olarak belirlenen “Hollanda Türk Kadınlar Birliği”, Den Bosch kentinde bulunan Edelstaal Group’un merkez binasında yapılan toplantı ile kendisini basına tanıttı.

T

oplantıya Avrupa’nın pek çok ülkesinde faaliyet gösteren Edelstaal Group’un tencere tanıtımını yapan kadınların yanı sıra Hollanda’da çeşitli meslek dallarında serbest olarak faaliyet gösteren birçok davetli katıldı. Torunoğulları ailesinin manevî ve lojistik desteği ile kurulan HTKB toplantısına ev sahipliği yapan Edelstaal Group yönetim kurulu Başkanı Turgut Torunoğulları ve yönetim kurulu üyesi Ertan Torunoğulları ve Aykut Torunoğulları HTKB’nin kuruluş amaçlarını ve neden destek verdiklerini anlatan birer konuşma yaptılar. Kadınlara son derece güvendiğinin altını çizen Ertan Torunoğulları konuşmasında özetle şunlara değindi: “Kadınların bir araya geldiklerinde, birlik ve beraberlik içinde olduklarında neler yapabileceğini biz çok iyi biliyoruz. Onun için hem Edelstaal Group adına hem de Torunoğulları adına bu konuda sizlere maddî manevî her türlü desteği vereceğimize aile olarak karar aldık. Sizlerin bu konuda çok başarılı olacağınıza inanıyoruz. Hatta şuna da inanıyoruz ki, ileride erkek sivil toplum örgütleri, çözemedikleri birçok sorun için sizden yardım isteyeceklerdir. Yeter ki, siz kendinize güvenin. Buradaki basın mensubu arkadaşlar şunu da bilsinler ki bu Kadınlar Birliği hiçbir siyasi ya da dinî her hangi bir kurma bağlı değildir. Tamamen hür bir kuruluştur. Bütün kararlarını kendisi verecek. Bütün projelerini kendisi üretecek. Buradaki amacımız, hem buradaki sorunlara çözüm üretmek hem de ticari anlamda Hollanda ile Türkiye arasında köprü vazifesi üslenmesidir. Şuan seçilen geçici yönetim kurulu bir süre sonra asıl yönetimini ve başkanını seçerek çalışmalarını düzenli bir şekilde sürdürecektir” Aykut Torunoğulları Hollanda’da bulunan kadınlarımızın çok değişik sebeplerle ve çok değişik şekillerde hayallerinin akışı içinde kendilerini Hollanda’da bulduklarını belirterek, bu gün onları aynı çatı altında bir arada görmekten büyük mutluluk duyduğunu dile getirdi. Aykut Torunoğulları “Kendini yönetemeyen büyük topluluklar, küçük topluluklar tarafından yönetilir.

Organizeli hareket etmek çok önemlidir. Eğer hep birlikte bir şeye inanmış isek, başaramayacağımız hiçbir şey yoktur. Kaderimiz diye razı olmayacağız. Gelecek hakkında düşünmez ve planlarımız olmaz ise asla bir geleceğimiz olamaz. Hiçbir şeyi göze alamayan insan, hiçbir şeye sahip olamaz. Bundan sonra Hollanda’da kadınların sesi daha güçlü çıkacaktır” Kadınları başlattıkları hareketten dolayı kutlayan Edelstaal Group İnternational – Simtronic Simenspots ve Orka otelleri Yönetim Kurulu Başkanı Turgut Torunoğulları, geçmişte bu yöndeki çabaların bugün hayata geçmesinden dolayı büyük mutluluk duyduğunu belirterek, “Kadınlarımızın azmi ve cesaretini biliyoruz. Düşünce ve birikimlerimizi bu hareketin başarıya ulaşması için paylaşacağız. Kadınlarımıza bu yöndeki mücadelelerinde her türlü desteği vermeye hazırız. Kapılarımız kendilerine sonuna dek açık. “Kur’an-ı Kerim, ‘cennet annelerin ayakları altındadır’ diyor. Kadınlar doğuran, üretendirler. Çocukları topluma hazırlayandır. Hollanda’daki şirketimizde 36 yıldır kadınlarla beraber çalıştık. Bu esnada kadınlardaki cesareti girişimci ruhunu gördüm. Türkiye-Hollanda arasında ekonomik ilişkilerde bayanların önemli katkılarda bulunacaklarına inanıyorum. Bu hareket iki ülke için hayırlı uğurlu olsun. Hollanda Türk Kadınlar Birliği ekonomik ve ticari faaliyetlerinin yanı sıra sosyal, kültürel faaliyetlere de önem vererek adından sıkça bahsettirmelidir. Dünyadaki geleceğimiz gençlerin elindedir. Çocuklarımıza iyi bir eğitim vererek önemli yerlerde görev almalarını sağlamalıyız. Okuyamayıp okuldan ayrılan çocuklarımızı toplumdan ve aileden dışlamadan onlara güvenerek girişimci olmaları için yönlendirmeliyiz. Organize olmuş küçük topluluklar organize

olmamış büyük toplulukları yönlendirir” dedi. Geçici yönetim kurulu üyeleri: Özlem Torunoğulları Simtronic yönetim kurulu üyesi, Aylem Çelik Girişimci, Nilüfer Bingöl Orka Hollanda emlak sorumlusu, Fatoş Dural girişimci ve dernek yöneticisi, Nesrin Altıntaş-Akbulut girişimci ve dernek yöneticisi, Fatma Yaylalı girişimci, Süreyya Yiğener girişimci ve dernek yöneticisi, Aysel Gürler Kadın kolları yöneticisi Eindhoven, Şefika Balkayan modacı, Hülya Kaya Kula diş hekimi ve sağlık danışmanı, Gülçin Sade işletmeci, Ülkü Öğüt avukat, Münire Münisa hukukçu belediye encümen üyesi, Nezahat Yıldırım girişimci, Sibel Saki teammanager/ Rotterdam belediyesi, Fatma Arabacı girişimci, Yasemin Ay Avukat, Şenay Tosun girişimci, Sevim Toprak girişimci, Birgül Aksoy simtronic halkla ilişkiler, Elise Ayhan Hollanda Balkan derneği temsilcisi, Ayşe Yılmaz işletmeci ve Filiz Pervin öğretmen. Kurul üyeleri, ilerleyen günlerde bir araya gelerek görev bölümü yapacaklarını belirttiler. ◄◄

yunus322@hotmail.com

Anne, dünyaya göz açtığımızda ilk gördüğümüz ve kokusunu duyduğumuz, büyüme aşamasında bizim için uykularını çekinmeden feda eden, size kızdığında yanağına bir buse kondurmanızla en büyük buz dağlarını saniye sürmeden yüreğinde eriten, korkulu düşler sonrası sıkı sıkı sarıldığımız, anne olduğumuzda kadri kıymetini ancak anlayabileceğimiz, kış günlerinde kocaman adam olsanız da “ayağınızda çorap var mı?” diye soran, ödevlerinizi yaparken ne olduğunu anlamasa bile destek olmak için sayfaya siz dersinizi bitirene kadar bakan, evlendiğimizde ne yemek yapsam diye düşünürken bizim adımıza iki ev için düşünen, üzerindeki bir şeyi ya da evindeki bir şeyden hoşlandığınızda düşünmeden “al yavrum” diyerek size uzatan, sınav çalışırken sizin için vitamin deposu hazırlayıp “bunların hepsi bitecek ona göre” diyerek aslında sert sözlerinin altında merhameti barındıran, eski albümlere bakarken en çok sizin resimleriniz üzerinde yorum yapıp duygulanan, siz okuldan geç geldiğinizde o kısacık sürede hayaller kurup facia senaryoları üreterek ağlayan ve sonrasında her şeyin bir kuruntu olduğunu fark ederek gözyaşlarını silen, yani kısacası sizi gölge gibi takip eden bir melektir o. Şair Cahit Sıtkı Tarancı bir şiirine şöyle başlar: “Yaş otuz beş! yolun yarısı eder / Dante gibi ortasındayız ömrün.” Hayatın ortasına, yüklenerek peşimizden getirdiğimiz nice güç kazandıracak maddî ve manevî birikimlerin, aslında bizi bu güne hazırlayan annelerin şefkat ve merhametinin ürünü olduğunu onları kaybettiğimizde, hayatımızda ve ruhumuzda derin boşluklar bırakıp gittiklerinde anlayabiliyoruz. “Maddî birikimler” diye yazdım. Zira büyüseniz de maddî olarak güçlü olsanız da sürekli cebinize bir şeyler koyan, ya da elinde poşetlerle evinize gelecek kişi sadece annenizdir. Evinizdeki eksikleri size fark ettirmeden sayan ve bir sonraki gelişinde bir torbaya sıkıştırdıkları eksikleri mutfağın bir köşesine koyarak, “bir şey değil onlar, öylesine koydum” diyerek aynı zamanda yavrusunu incitmeden ince

hesaplar yapandır o. Çünkü onun gözünde merhamete ihtiyacı olan bir çocuk gibisinizdir. Yaşınız elli olsa da bu hakikat annenizin yaşlı kalbinde tap taze bir duygu olarak yaşar. Anne kimdir? diye soracak olsak, her çocuk kendi annesini kendi gözünden benzetmeler yaparak anlatır. “Benim annem mis gibi kokar, benim annem çok yufka yüreklidir, benim annem sığınılacak liman gibidir. Benim annem dertlerimi taşır, fakat altında ezildiği yüke aldırış etmeden yola devam eder ve bunu sadece benim için yapar. Benim annem bana birinin zarar vereceğini hissettiği anda küçük bedeninden âdeta koca bir kahraman çıkar ve o zararı ortadan kaldırır”. Aslında annenizi nasıl tarif ediyorsanız, sizde en derin bıraktığı izin yorumudur o. Bana göre benim annem, dua kapımdır. Açılan kapıları hep onun gece yaptığı duaların neticesi olarak yorumladım. Eğer anneniz yanınızda ve hayatınızda ise ona teşekkür edin, kucaklayın ve ne kadar sevdiğinizi söyleyin. Ona çok iyi davranın. Zira ona kötü davranmanıza ne Allah ne de peygamberi razı gelir. Ebû Hureyre (r.a)’dan: Allah’ın resulü (s.av)’e bir adam geldi ve “Ey Allahın resulü! İyi davranılmaya en layık olan kimdir?” diye sordu. Allah’ın resulü (s.a.v): “Annen!” dedi. Adam “sonra kim?” diye sordu, Allah’ın resulü (s.a.v): “Annen!” dedi. Adam “Sonra kim?” diye sordu, Allah’ın resulü (s.a.v): “Annen!” dedi. Adam “sonra kim?” diye sordu. Allah’ın resulü (s.a.v): “Baban!” dedi. (Buhârî, Edebu’l Müfred,1/5, H. No: 5) Bu yazımı başta sevgili annem olmak üzere bütün annelerimize ithaf ediyorum. Özellikle bu yazımı, hayatın en acı tarafını yaşamış, gencecik yıllarını sabırla tek başına büyüttüğü yedi çocuğuna adamış bir anne olan ve yakın zamanda rabbine kavuşan Sabiha teyzeme ithaf ediyorum. Anneler ölünce çocuklar büyürmüş…


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 220 - Kasım/November 2016

04 perspektif 12 perspective

Kalemdâr

oflaz-aliya@hotmail.com

Mehmet Şükrü Oflaz

Kabir Ziyaret Etmenin Âdabı Beyanındadır Kabir ziyaretlerinde, bir çok âdâb-ı hasene beyan olunur. 1. Niyetini düzeltmektir. Yani, ziyaretten murad, ancak Cenab-ı Hakkın rızası olup, başka herhangi bir maksat üzerine olmamalıdır. 2. Kabir ziyaretine giderken, abdest alınmalı ve iki rekât nafile namaz kılınmalıdır. Her rekâtta Fatiha’dan sonra bir âyet-el kürsi ve üç ihlas-ı şerife okunmalıdır. Selâmdan sonra bu namazdan hâsıl olan sevap, ziyaret edilecek ölünün ruhuna hediye edilmelidir. 3. Kabir ziyaretine giderken, yavaş ve ağır yürümelidir. 4. Mezarlığa varıldığında, bütün kabir ehline selâm vermeli. 5. Kabrin sağ tarafında ve ölenin yüzüne karşı ayak ucunda durmalı ve kabirde yatanın sağlığında kendisine ne kadar yakın olunabilirse, o kadar yakın oturmalıdır. 6. Kabri, eliyle takbil ve meshetmekten sakınmalıdır. 7. Kabrin başında Süre-i Yâsin’i veya bildiği âyeti kerimeleri okumalı, ondan sonra tesbih ve ölü hakkında dua edip hepsinin sevabına hediye ettikten sonra aynı vakar ve

Selçuk Öztürk:

“15 Mart seçimlerinin akşamına kadar bu kaos ortamı sürecek, cağız, her duyduğumuza inanmayacağız; bazı siyasetçilerin s

yavaşlıkta geri dönmelidir. 8. Mezarların üzerlerine basmaktan, mümkün olabildiği kadar sakınmalıdır. Zira, mezarlıkların üstleri ölülerin hakkıdır ve mezar üzerine basmak, ölünün karnına basmak gibidir. Eğer, basmadan geçmek mümkün değilse; tesbih, tehlil, dua ve istiğfar ile geçilmesi, fıkıh kitaplarında yazılıdır.’’ (1) .................................. Hayatın keşmekeşi içinde biraz düşününce yukarıda yazılı adab kuralları, sadece kural olarak değil bir dünya görüşü olarak ufuklar açıyor. Sosyologlar “hızlı kentleşme ve plansız ve şuursuz yapılaşma sebebiyle insanların camilere ve mezarlara gidebilecek imkânları zayıfladı” diyorlar. Bir adım daha gidersek yersiz ve yurtsuz bir hayatı yaşamaya çalışıyoruz. Hududlarımızı bize hatırlatacak etrafımızda ne şuur, ne şiar, ne de şiir var. “Kabir ehline selâm vermeli...” ikazı biraz düşünürsek ömrümüzün sonuna kadar gerçekleştirmeyeceğimiz bir adab. Hoş, dirilere selâm vermeyen bizler, kabir ehline selâm vermeyi önemli görmeyebiliriz. ‘Aman bu çağda böyle şeylerle uğraşmayın...’ nasihatini verenler yekûnü teşkil ediyor maalesef. Şöyle bir durum var: Müslümanca reflekslerimizi yalnızca siyaset ve ekonomi alanlarına hasrettiğimizden keyfiyet olarak tarifi mümkün olmayan bir fakirliğe mahkûmuz. Arada boşluklar var ve biz farkına varmadan sızmalar oluyor. Yaparken yıkılıyoruz. Kurarken çöküyoruz. Daha söylenecek çok şey var. Lâkin yukarıdaki adab kuralları hakkında biraz düşünmeliyiz. Bakalım neremize dokunacak. Zira bizler birer fâniyiz.

Mîrî Malı - 1

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 Fax: +31(0)73 6220054 www.sws-simtronic.com info@sws-simtronic.com

“Kavga, nizah bizim işimiz değil. Biz barış elçileriyiz” Sessiz yığınların sesi olan, kirlenen siyasete bir ışık gibi doğan, sadece Türk insanının değil, Hollanda’da yaşayan ve bu gidişattan memnun olmayan yüzbinlerin de umudu olan DENK Partisinin kapısını çaldık. “Hollanda’nın nereye gittiğini?” sorduk. Hem toplum hem de kendileri ve partileri üzerinde oynanan oyunların neler olduğunu öğrendik. DENK Partisi milletvekili Sevgili Selçuk Öztürk ile yapmış olduğumuz sohbetin ikinci bölümünü sizlerle paylaşıyoruz. Keyifle okuyacağınızı, istifade edeceğinizi umuyoruz.

Y

aşadığımız bu olumsuz gelişmelerde, medyanın etkisi çok büyük desenize… Hollanda medyasını eleştirebilecek güce sahip olan tek partiyiz. Belgeleriyle yalanlarını suratlarına çarpınca bu durumu hazmedemiyorlar. Hollanda medyasının nasıl çalıştığına dair, onların içyüzünü anlatan bir film yaptık, çıldırdılar. Pek çok mesleğe girerken yemin edilir. Gazetecilikte böyle bir şey yoktur. “Mesleğimi dürüst yapacağıma, iki tarafı dinleyeceğime, belgeler ışığında işimi yapacağıma yemin ederim” gibi bir and içmeliler gazeteciler. Jeroen Smit adlı bir üniversite öğretim üyesi bu konuda önemli bir tez sundu. Ve Hollanda’daki medya mensupları kendi içlerinde bir etik kuralı belirlemeliler diyor. Ben bu görüşü gündeme getirince “sen bize karışamazsın” diye bana saldırmaya başladılar. Siz bana karışıyorsunuz ama. Hem de yalan, iftira ve karalamayla insanın hayatını karartıyorsunuz. Parlamento muhabirlerinden biri bana “ben seni ne zaman ararsam telefonunu açacaksın” diye telkinde bulunuyor. Diğer siyasetçileri alıştırmışlar, bizim de o çark içerisine girebileceğimizi düşünmüş. Bende ona, “biz komando ile çalışmayız, aradığında müsaitsem açarım, değilsem açmam” deyince, ezberi bozuldu. Ardından da beni, partimize katılan Sylvana Simons ile tehdit ediyor. İşte bu tehditlerden dolayı meclisteki milletvekillerinin çoğu medyadan korkuyor. Yıllardır siyasetin içindeyim ve son zamanlardaki sandığa küslüğün, demokrasiden uzaklaşılışın sebebini sorardım. Bunları görünce, yaşayınca sebebini anladım. Vatandaş sandığa gitmeme gerekçesini şu şekilde anlatıyor: “Geliyorlar, oy istiyorlar, söz veriyorlar... Oylarımızı alıp gidiyorlar. Ne sorunu çözüyorlar ne bir daha uğruyorlar ne de mecliste hakkımızı arıyorlar. Hep susuyorlar” Vatandaş seçilenlerin neden sustuğunu araştırmıyor. Seçilenleri, önce partileri susturuyor ardından da medya susturuyor. Siyasetçinin üzerindeki bu medya baskısı ve korkusu kalkmalı, siyasetçi halkın sesi olmalı, sorunlarına çözüm bulmalıdır. Nasıl baş edeceğiz bu anlayışla hareket eden bir yapıyla?

Kendi medyamızı oluşturarak, onların hatalarını gözler önüne sererek bunlarla mücadele edeceğiz. Ta ki, asli görevlerini ifa edene ve doğru haber yapana kadar. Bu sadece benim değil, Hollanda’nın temel sorunudur. Bu sorun acilen çözülmelidir. Partinize yöneltilen “Müslümanların partisi, yabancıların partisi, Türkiye’nin uzun eli” suçlamalarına ne diyorsunuz? Biz bu tür karalama ve yaftaları duymuyor, ciddiye almıyoruz. Biz kimsenin uzun eli değiliz. Biz sadece bir kesimin değil, Hollanda’da yaşayan bütün insanların sesiyiz, temsilcisiyiz, partisiyiz. Sağ ve sol yörüngeye oturtmaya çalışıyorlar. Bunlar eskidi artık. Yeni dinamiklerde böyle bir yön belirlemesi yoktur. “Dürüst mü, haklı mı, adaletli mi değil mi?”

“PVV’li Garaaf ‘memnun olmayan ülkesine gitsin’ diyor. Ben de de ‘bu ülke bizim, burada ırkçılara yer yok, sen defol git’ dedim” bunlar bizim partimizin yörüngesini belirleyen unsurlardır. Irkçılığa, ayrımcılığa, haksızlığa karşı bir duruşumuz vardır. Partinize yönelik iftira ve karalamalar başlar mı? Partimizin üzerine oyunlar oynanacak, iftiralar atılacak, ama biz oyuna gelmeyeceğiz ve insanımızın da sağduyulu hareket ederek bu oyunu bozmalarını istiyoruz. Birileri ayırırken biz bütünleştiriyoruz. Birileri kavga ettirirken biz barıştırıyoruz. Siyasete ve siyasetçiye olan güven kaybı partimizle yeniden hayat bulmaya başladı. Sandığa küs olan seçmen, bizimle beraber yeniden sandıkla buluşacak. Denk partisi, kirlenmiş siyaseti arındıran bir umut kapısı olarak vatandaşı kucaklıyor. Sorunların çözüm yerinin meclis, sandığın bir vatandaşlık hakkı olduğunu yeniden hatırlatıyor partimiz. 15 yıldır oy kullanmadığını söyleyen bir vatandaşımız arıyor. “Seçim gecesi oy verilen mekânın önünde ya-

tacağım ve ilk oyu sizin için ben kullanacağım” diyor. Bu heyecanı daha da ileri boyuta taşıyacağız, inşallah. Herkesi memnun etme gibi bir çabamız olmayacak ama adaleti ve hakkı hep savunacağız. Bunun için nasıl bir strateji izleyeceksiniz? Hiçbir şey gizli kalmayacak. Kimin, ne için Hollanda’daki Müslümanlar ve Denk aleyhine konuştuğunu belgelerle isbat edeceğiz. Onların beslendikleri kaynakların neler ve nereler olduğunu bir bir açıklayacağız. Meclis önünde daha önce görmediğimiz insanlara rastlıyoruz. Hepsi de bir proje dâhilinde çalıştığını söylüyor. Ama bunların ne amaçla çalıştıklarını çok iyi biliyoruz. İktidarı oluşturan partileri kamuoyunda aklama, Denk’i karalama adına uğraştıkları aşikâr. Bakan’ın yaptığı yanlışlığın sebebinin Denk Partisi olduğunu kamuoyuna yaymaya çalışıyorlar. Buna müsaade etmeyeceğiz. Bize “bölücü” yaftası vurmaya çalışıyorlar; oysa biz “birleştirici”yiz. Biz sessiz kitlenin sesiyiz. Haksızlıkların önüne örülmüş duvarız. Denk partisinin varlığı siyasete denge getirdi. Denk bundan sonra bu dengeyi muhafaza edecek ve bazıları da ayağını denk alacak. Vatandaş Denk için yapabilir? Bizi yakından takip etsinler. Doğru bir yol izliyorsak yanımızda olsunlar, yanlış yapıyorsak tepki koysunlar. Sosyal medyada kullandığımız bilgileri etrafıyla paylaşsınlar. Üye olsunlar. Akademinin programlarına katılsınlar. Gönüllü olsunlar. Kampanya çalışmamızda yardımcı olsunlar. Aday olsunlar. Denk Hollanda’nın siyasi anlamda bir umududur. Günübirlik bir proje değildir. Bundan sonra bütün seçimlere katılabilecek bir birikim ve donanımdadır. 15 Mart 2017 Milletvekili seçimlerinin ertesi günü belediye, ardından Eyalet, Senato derken daha sonra Avrupa Parlamentosu seçimlerine hazırlanacağız. Partimiz, 3500 üyesi ile Hollanda’nın en hızlı büyüyen tek siyasi organıdır. Üst düzey görevlerde iş yapan, farklı etnik kökenden pek çok insan bizimle birlikte bu yola çıktılar. Üyelerimizin yüzde 25’lik kesimini de Hollandalılar oluşturmakta.


söyleşi 13 interview

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 220 - Kasım/November 2016

belki daha da kötüye gidecek. Daha sert ve acımasız olacaklar. Sabırlı ve sağduyulu olasöylemlerinin seçim söylemi olduğunu ve sonra o söylemlerden vazgeçeceklerini bilmeliyiz”

Harderwijk’ta Ocak tütmeye başladı Yaz sezonu sonrası faaliyetlerine hızlı başlayan Hollanda Türk Federasyon Harderwijk Al Sancak Türk Kültür Ocağı’nın açılışı ile şube sayısını artırmış oldu. Harderwijk Al Sancak Türk Kültür Ocağı’nın açılışına Hollanda Türk Federasyon icra kurulu, çok sayıda teşkilat yöneticileri ve Harderwijk’te ikamet eden vatandaşlardan katılım gerçekleşti. Açılış gün boyunca Kermes havasında tertiplenmiş olup Hollanda Türk Federasyon sanatçısı Gökhan Tekin de sahne aldı. Yapılan dua sonrası Harderwijk açılış kurdelesi Hollanda Türk Federasyon genel başkanı Murat Gedik ve Harderwijk Al Sancak Türk Kültür Ocağı Başkanı Ahmet Beyaztaş tarafından kesildi. Başkan kısa bir selamlama konuşması yaptı.

Açılışlar sürüyor...

371 Belediye yıllık bütçeyi harcamadı Hollanda’da yapılan incelemeler sonucu belediyelerin evde bakım yardımı ve jeugdzorg için devlet tarafından verilen yıllık bütçeyi harcamadığı ortaya çıktı. Evde bakım hizmeti ve jeugdzorg sorumluluğunu alan belediyelerin devletin verdiği bütçeyi harcamadığı geçtiğimiz hafta ortaya çıkmış ve inceleneceği belirtilmişti. Konuyla ilgili yapılan incelemeler sonucu, 393 belediyeden 371’i bu bütçeyi kullanmamış ve

Selçuk Öztürk: “Bize “bölücü” yaftası vurmaya çalışıyorlar; oysa biz “birleştirici”yiz. Biz sessiz kitlenin sesiyiz. Haksızlıkların önüne örülmüş duvarız. ”

Bu korku ve kaos ortamında toplum olarak nasıl bir yol izlemeliyiz? 15 Mart seçimlerinin akşamına kadar bu kaos ortamı sürecek, belki daha da kötüye gidecek. Daha sert ve acımasız olacaklar. Sabırlı olacağız, sağduyulu olacağız, her duyduğumuza inanmayacağız; bazı siyasetçilerin söylemlerinin seçim söylemi olduğunu, seçimlerden sonra o söylemlerden vazgeçeceklerini bilmeliyiz. Ve hiçbir şeyi unutmamalıyız. Dün camimize gelerek bizden oy isteyenler, bugün camimizi kapatmak için uğraşıyor, cami duvarımıza eşcinsellerin hakkını savunduğumuzu bildiren afişler asmamızı istiyorlar. Bizi ülkeden kovuyorlar, haklarımızı birer birer elimizden alıyorlar; bunlar asla unutulmamalı. Bu yolla

da biz doğruyu, güzeli bulacağız. Oyuna gelmeyelim. Dolduruşa gelemeyelim. Kavga, nizah bizim işimiz değil. Biz barış elçileriyiz… Mesajlarınız alabilir miyiz… Doğrularımızda yanımızda olun, yanlışlarımızda uyarıcı olun. Eleştiriye açığız, bunu yaparken de hakkaniyetli olun, belgelerle konuşun. Denk, Hollanda’da yaşayan insanlarımızın duygu ve düşüncelerine tercüman olan, onların sesini, mesajını meclise taşıyan yegâne partidir. Bütün gerçekleri mecliste haykırıyor, haksızlıklarını yüzlerine söylüyor ve maskelerini düşürüyoruz. Vatandaşlarımız rahat olsunlar. Hollanda hepimizin ülkesi. Hepimiz bu ülkenin huzuru, selameti için var gücümüzle çalışacağız. Bizi bu ülkeden kovma-

ya kimsenin hakkı yoktur, kovamaz. PVV’li Garaaf “memnun olmayan ülkesine gitsin” diyor. Ben de “bu ülke bizim, burada ırkçılara yer yok, sen defol git” dedim. Bu ülkenin en ağır yükünü 50 yıldır bizim insanımız omuzlarında taşımışlar. Bundan sonra da ülkenin kalkınması için var gücümüzle mücadele edeceğiz. Herkesi kucaklayan demokrasiyi de bizden öğrenecekler, bütünleştirici siyaseti de. Her şeyi bir anda değiştiremeyiz ama ‘dik’ duracağız. Diklenmeden, alnımız ak, duruşumuz onurlu, kalbimiz temiz olarak; sevseler de sevmeseler de düşüncelerimizi açıkça söyleyeceğiz; yolumuza devam edeceğiz. Söyleşi - Fotoğraflar: Zeynel Abidin

«

Programda konuşan HTF Genel Başkanı Murat Gedik özetle şunlara değindi: “Harderwijk teşkilatımız hayırlı olsun. İhtiyaç varmış, heyecan varmış ve şartlar oluşmuş ki bugün bu açılışı gerçekleştirmiş bulunmaktayız. Artık girilen bu yolda şuurlu bir Türk gençliği hedefinin çıtası hep yüksek tutulmalı. Yaşamış olduğumuz şu topraklarda kalıcılığımızın bilincinde olup özünden kopmamış bir Türk gençliği. Tek hedefimiz bu olmalı ve buna ulaşmak için bütün yollar açık tutulmalı. Bu hedefe giderken teşkilat disiplininden kopmadan, merhum Başbuğumuz Alparslan Türkeş’e var olan sadakatimizden ödün vermeden koşacağız. Türkiye ne kadar önemliyse, en az o kadar Hollanda önemlidir. Bu topluma katkı sağlamakta bizlerin görevidir. Türk Federasyon olarak çok şükür her zaman açık olduk ve açık olacağız. Ne isek onu anlatmaya devam edeceğiz. 2017 yılında Hollanda parlamento seçimlerine de duyarsız kalamayız, hep beraber yaşamış olduğumuz Hollanda’nın geleceği için siyasi katkı ve katılımlarda da bulunacağız.” hatta devlete bütçe açığı olduğunu aktarmıştı. Devletin verdiği bütçeyi harcamayan belediyeler arasında Breda liste başında yer alırken, Oosterhout,Heerenveen ve Dongeradeel belediyeleri takip ediyor. Batı Friesland bölgesinde bulunan Stede Broec belediyesinin 13 milyon euro bütçe alırken, bu bütçeden 12,5 milyon eurosu elinde kaldığı tespit edildiği bildirildi. Güney Hollanda bölgesinden Giessenlanden belediyesi ise devletten 6 milyon euro bütçe aldığı ancak bunun iki katını harcamak zorunda kaldığı bilgisi verildi. Yaşanılan gelişmelerin ardından hükümet bundan böyle belediyelere ihtiyacı olduğu kadar bütçe ayırma önerisinde bulunmuştu.



panorama 15 uitzicht

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 220 - Kasım/November 2016

........................................................................................................................................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................................................................................................................................

İbrahim Turgut ortaummet_45@hotmail.com

SELÂMLAŞMAK!..

Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selâmla karşılık verin. Şüphesiz Allah, her şeyin hesabını gereği gibi yapandır.” (4.86 - ) Selâm, toplumsal iletişim araçlarından en önemlisi olduğunun hakikatine varmanın, içtimai (sosyal) hayatın birlikteliğinin olmazsa olmazlarındandır. Aynı zamanda, bireylerin karşılıklı esenlik ve güven telkin etmelerini ve dualaşma dileklerini sunmalarını sağlayan bir iksirdir, ilaçtır. Selâm, tanımayı, tanınmayı elde etmenin en büyük aracıdır. Selâm, kişinin muhatabına: “Benden sana zarar gelmez” demenin, her alanda tekrarlanan bir vird-i Rahman-ı ve esenlik dilemenin ifadesidir. Selâm, sözlükte; “kusursuz olmak, kurtulmak, rahatlamak” anlamındadır. Kur’an-ı Kerim’de kırktan fazla yerde geçen bir sözcük olmasına rağmen, farklı lafızlarla muhtelif manalarda da kullanılmıştır. Yukardaki ayeti kerimede geçen “Tehiyye” kelimesi, buna işaret etmektedir. Ayette, amir hüküm, iki tercihten birinin yerine getirilmesi istenmektedir. Ya selâmı aynen almak, ya da daha güzeliyle mukabelede bulunmaktır. Bunun üçüncü bir yolu, ihtimali yoktur. Burada özne ile muhatap arasında meydana gelmesi istenen fiilden meydana gelecek sevabın hesabını, bizatihi emri veren Allah tarafından yapıldığının hatırlatılması, son derece calibi dikkattir. Selâmı, yürüyenler oturanlara, her hangi bir taşıdın üzerinde olanlar yayalara, küçükler büyüklere, küçük guruplar, büyük kalabalıklara verecektir. İslam ulemasının kahır ekseriyeti, bu ayeti kerimeden çıkardığı hüküm, selâm vermenin sünnet, almanın ise farz olduğunu beyan etmişlerdir.

Zaman içinde bu güzel sünnet unutulmuş veya unutturulmuş; insanlar karşılaştıklarında selâm vermeden geçebilmektedirler. Oysa selâm eylemi, insanlıkla yaşıt ve çok önemli peygamber sünnetlerdendir. İnsanlar, ilim ve teknoloji geliştikçe sosyal olacaklarına, asosyal olurlar ve kendi dünyalarında hapsolurlar. Bu durum ise, toplumsal yaşam algısını tersyüz ederek, bireylerin birbirine yaklaşacağı yerde, uzaklaşmalarına sebep olmaktadır. Sosyoloji biliminin de ortaya koyduğu gerçekler, bu tezleri doğrulamaktadır. Diğer dinlerde selâmın yeri... Tarih boyunca birçok gelenekte sözlü ve fiilî olarak bütün toplumlarda, selâm dini inanış ve insanî boyutta, çeşitli biçimlerde süregelmiştir. Farklı din ve kültürlerde selâm için kullanılan kelimeler genellikle “barış, güven, huzur, sağlık, uzun ömür dileme” gibi temennileri içermektedir. Fiilen yani beden diliyle selâm verme şekillerinden en yaygın olanları el, yüz, dudak, alın ve omuz öpme, sarılma, sağ elle tokalaşma, başı hafifçe öne eğme, el kaldırma ve sallama, avuçları birbirine yapıştırarak göğüs hizasında kavuşturma, ayakları birleştirme, şapka çıkarma, dizleri biraz bükerek öne eğilme ve yere kapanmadır. Müslümanlar arasında bilinen şekilde selâmlaşmanın hicretten sonraki yıllarda başladığı anlaşılmaktadır. Resûl-i Ekrem’i öldürmek maksadıyla Mekke’den Medine’ye gelen ve niyeti anlaşılıp tutuklanan Umeyr b. Vehb el-Kureşî’nin, Resûlullah’ı o dönemin âdetine göre, “Sabahınız hoş olsun” diyerek selâmlaması üzerine Allah’ın resulü şöyle demiştir: “Allah bize lütufta bulunarak seninkinden daha hayırlı olan ve cennet ehli tarafından da kullanılan ‘es-selâm’ sözüyle selâmlaşmayı öğretti” (İbn Hişâm, II, 661-662 D.İ.A).

Yeni görevliler iş başında

Diğer taraftan iletişimsizlik yaşayan toplumlar, münferit hayat anlayışının kucağına düşerek, çevrelerinde yaşayan insanların ihtiyaçlarından ve isteklerinden bihaber oluyorlar. Bu ise, toplumsal yaşamın zedelenmesine, çekirdek ailelerin dağılmasına yol açar ki, kayıp edilecek fırsat, yeni bir dünyanın ve sevgisiz toplulukların doğmasına zemin hazırlayacaktır. En büyük felaket, bu değil midir? Bireyleri birbirlerine yakınlaştıran ve uzaklaşmalarını ortadan kaldıran amil, sevgi toplumunu inşa etmek, karşılıklı iletişimden geçer. Bunun sorumluluğu, bütün bir insanlığı ilgilendirmektedir. Zaman içinde, örfi bir takım davranışların, dinin önüne geçmiş ve öylece benimsenmiş bilerek veya bilmeyerek uygulana gelmiştir. Mesela, özellikle genel bir anlayış olmasa da, İslam coğrafyasının muhtelif yerlerinde, babaların çocuklarına selâm vermemeleri, onların kendilerinden dünyaya gelmiş olmalarına bağlayarak, çocuklarının seviyesine düşme endişesiyle, selâm vermekten kaçındıkları bilinmektedir. Tabi bütün bir toplumu töhmet altında bırakmak, haksızlık olur. Bazı Müslüman topluluklarda, çocuğuna selâm vermemek, geliniyle konuşmamak vs. gibi bir çok geleneksel anlayışların ihdas edildiğini görmek mümkündür. Bu hâl ise, İslam’a taban tabana zıttır. Bütün bu yanlışları Kur’an, ortadan kaldırmıştır. Bu yanlışları işleyenler, (inandıkları kitabın bu önemli iletişim hükümlerini) koyduğundan haberdâr olmamaları, onları, mesuliyetten kurtarır mı? İşte ayeti kerime de, “Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selâm vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor.” buyruluyor (Nur, 24.27)

Burada önemli olan hükmün, tatbikatının yerine getirilmiş olmasıdır. Sadece hükmü okuyup geçmek, yeterli değildir. Burada önemli olan şey, okunanı anlamak ve gereğini yapmaktır. Anlamamanın dışında yapılan okumalar, sevap kazanmaktan uzak değildir. Böyle sayılması ve buna göre tasavvurlar geliştirilmemesi, azaptan da vareste değildir. İslami olmaktan uzak eylemlerin, Allah katında karşılıkları bellidir. İnsanlar arasında ayırım yapmadan her Müslümana selâm vermek ve verilen selâmı almak bütün Müslümanların görevidir (Buhârî, “İstiaze”, 9). Bu sebeple Abdullah b. Ömer sadece selâm vermek üzere çarşıya çıkar ve karşılaştığı bütün Müslümanlara selâm verirdi (el-Muvattaa, “Selâm”, 6). Namaz kılmak, Kur’an okumak, tefekküre dalmış olmak, hutbe dinlemek, ilimle uğraşmak, yemek yemek ve defi hâcette bulunmak gibi durumlar selâm almaya engel teşkil ettiği için onlara selâm verilmemelidir; verildiği takdirde selâmı almamanın bir sorumluluğu yoktur (İbn Âbidîn, I, 618). Müslümanların aynı ortamı paylaştıkları gayrimüslimlerle karşılıklı iyi münasebetler içinde olmalarının teşvik edildiği dikkate alındığında, bu ilişkinin tabii bir gereği olarak umumi muaşeret kuralları çerçevesinde onlarla selâmlaşılması gerekeceği bellidir. Ancak Müslüman olmayan kimselere “selâmün aleyküm” ifadesiyle selâm vermek doğru bulunmamıştır (Müslim, “Selâm”,). Onların kendi aralarında selâmlaştıkları gibi, anladıkları ve kullandıkları sözcüklerle selâm verilmelidir. Allah Resulünün (s.a) sünnetteki yeri, yani Peygamberin, kavli, fiili ve takrirleri bellidir. Nur suresinde konuyla bağlantılı ayeti kerimede (bir çok ahkâmı içeren ayette) selâmın bu hükümlerle ilişkilendirerek anlamak, daha sağlıklı yol olduğunu kabul etmek gerekir:

ilahisini seslendirdi. Program koordinatörü Bright Richards din görevlisi Mehmet Yürk’in örnek bir imam olduğunu ve bu tür programlara katılmasını önemsediklerini ifade etti.

bulundu. Görevliler başarılı olmanın şartlarını sıralayan Dr. Yusuf Acar, çeşitli uyarılarda da bulundu. Dr. Yusuf Acar daha sonra Hollanda Diyanet Vakfını ve bağlı şubelerin faaliyetlerini anlatan bir sunumla yeni görevlileri Hollanda’daki hizmetler ve imkanlar hakkında bilgilendirdi. 2016 yılında yeni görevli atanan camiler ile görevli isimleri: 1Yusuf KÖSE Amsterdam HDV Emir Sultan 2- Yusuf UĞUR Arnhem HDV Türkiyem 3- Salih TATLI Biddinghuizen HDV Mimar Sinan 4- İrfan YAMAN Den Bosch HDV Orhan Gazi 5- Celil YALÇIN Doesburg HDV Anadolu Camii 6- Adem BEKAR Eerbeek HDV Ayasofya 7- Recep TUNA Emmeloord HDV Yunus Emre 8- İsa TÜRK Enschede HDV Anadolu 9- Asım KIRGÖZ Haaksbergen

Yeni Görevliler HDV Genel Merkezinde HDV Sosyal İşler Bakanlığı Programına Katıldı Sosyal İşler Bakanlığı tarafından Den Haag’da sığınmacılar için düzenlenen programa HDV Yönetim Kurulu Sekreteri

Mehmet Yürek katıldı. De Remise salonunda düzenlenen toplantıya Bakanlık yetkilileri, kilise ve havra temsilcilerinin yanı sıra Müslümanları temsilen HDV Sekreteri Mehmet Yürek katıldı. Program Kur’an tilavetiyle başladı. Kur’an tilaveti HDV Sekreteri ve Harderwijk din görevlisi Mehmet Yürek tarafından yapıldı. Mehmet Yürek ayrıca programın sonunda Yahudi temsilci Lies Muller ile birlikte “Ben yürürem yane yane”

Hollanda Diyanet Vakfına bağlı camilerde görev yapmak üzere 2016 yılında göreve başlayan din görevlileri HDV merkezinde toplandı. Yapılan toplantıya HDV Başkanı ve Lahey Din Hizmetleri Müşaviri Dr. Yusuf Acar ile Göreve yeni başlayan 20 din görevlisi katıldı. Din görevlilerine bir konuşma yapan Din Hizmetleri müşaviri Dr. Yusuf Acar, Hollanda’da görev yapmak üzere göreve başlayan din görevlilerine çeşitli tavsiyelerde

Mihenk

“Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya da güçlük yoktur. Kendi evlerinizde veya babalarınızın evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeşlerinizin evlerinde veya kız kardeşlerinizin evlerinde veya amcalarınızın evlerinde veya halalarınızın evlerinde veya dayılarınızın evlerinde veya teyzelerinizin evlerinde veya anahtarlarına sahip olduğunuz evlerde ya da dostlarınızın evlerinde yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. Bir arada veya ayrı ayrı olarak yemek yemenizde de bir sakınca yoktur. Evlere girdiğiniz zaman birbirinize, Allah katından mübarek ve hoş bir esenlik dileği olarak, selâm verin. İşte Allah, düşünesiniz diye âyetleri size böyle açıklar.” (Nur ,24.61 -) Selâm, gönüllerin birbirlerine açılmasına, sevgi toplumunun meydana gelmesine, insan haklarına dayalı, yeni bir dünyanın kurulmasına, bütün insanlığın yararına, barışın tesis edilmesine, vesile olacaktır. Yeter ki insanı, insan olarak kabul edelim ve ona verilen değeri, kendisine teslim edelim. Karşılaştığımız her insana, anladığı dilde selâm verelim. Gönüllerimizi birbirimize açalım. Bakın o zaman dünya nasıl değişecek, barışın, huzurun ve güvenin ortamı hâkim olacaktır. Sanma ki gün doğmaz, güne yakın izler var Güne gebe rahmet pınarları, sancılar var, Âşığın maşukuna muhabbet haberleri var Selâmdan gönüllere esenlikler var!..

HDV Ertuğrulgazi 10- Ender VURAL Hoogezand HDV Orhan Gazi 11- Hüseyin GÖK Maassluis HDV Yeni 12Hüseyin DEMİRKAYA Panningen-Helden HDV Anadolu 13- İsa AYDIN Rotterdam HDV Anadolu 14- Fatih ERDEM Sliedrecht HDV Ulu 15- Mehmet AYDIN Terneuzen HDV Bilal-i Habeşi 16- Yakup ETİK Tilburg HDV Süleymaniye 17- İsrafil KARADENİZ Vaassen HDV Sultan Ahmet 18- Osman KILIÇOĞLU Veenendaal HDV İhlas 19- Mahmut BUĞURCA Venlo HDV Tevhit 20- İsmail ÖZCAN Weesp HDV Mimar Sinan 21- Hasan MEMİŞ Winterswijk HDV Mescid-i Aksa 22- Hacı DURMUŞ Zoetermeer HDV Oranje Kültür Merkezi


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 220 - Kasım/November 2016

04 sağlık 26 16

gezondheid

........................................................................................................................................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................................................................................................................................

Konversiyon Bozukluğu ve Kronik ağrı-depresyon ilişkisi

K

onversiyon Bozukluğu Nedir? Konversiyon Bozukluğu Türk kökenli danışanlarımızda sık görülen bir ruhsal rahatsızlıktır. Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir. Konversiyon bozukluğu çeşitli ruhsal sıkıntıların (üzüntü, korku, utanç, öfke) bedensel sorunlara (konuşamama, bayılma, felç, güçsüzlük, duyu kaybı) dönüşmesi anlamına gelir. Bu hastalarda yapılan bütün tetkik ve incelemelere rağmen bu belirtilere neden olabilecek bir bedensel hastalık bulunamaz. Kadınlarda erkeklere oranla 3 kat fazla görülmektedir. Konversiyon bozukluğu neden olur? Konversiyon bozukluğu çeşitli ruhsal zorlanmalar karşısında bazı bireylerin tepki verme biçimidir, yani kişinin başa çıkamadığı sorunlar, çevresel olaylar (aile içi tartışma, ailevi sorunlar, şiddete maruz kalma, kendisine yakıştıramadığı bir olaydan dolayı kendisini suçlama veya başkaları tarafından suçlanma, aşırı korku, endişe, pişmanlık) olduğunda bu duruma verdiği tepkisi biçimidir. Disosiyatif bayılma veya kendinden geçmeyi kişinin olumsuz yoğun duygulardan geçici olarak uzaklaşmasını sağlayan bir korunma mekanizmasıdır. Disosiyatif bozukluk sakin, kibar, insanları üzmek istemeyen ve onlara hayır diyemeyen insanlarda sık görülür. Buna dayalı olarak da konversiyon bozukluğu olan ve çevresi ile iletişim kuramayan

ve sıkıntılarını paylaşamayan insanların bu sıkıntılarının bedene yansıyarak bir anlamda bedenleriyle sıkıntılarını dile getirdikleri düşünülmektedir. Kronik ağrı-depresyon ilişkisi: Uzun süren ağrılar depresyon sebebi olabilirken, depresyonu olan bir hasta ilk belirti olarak ağrı ile de başvurabilir. Baş ve sırt ağrıları depresyonda sıktır. Kronik ağrılarda 80% oranında depresyon belirtilerine rastlanmaktadır. Özetle depresyon ile kronik ağrı arasında iki yönlü bir ilişki olduğunu söyleyebiliriz. Anksiyete bozuklukları ağrı ilişkisi: Burada da iki yönlü bir ilişki vardır. Anksiyete ağrı algısını arttırırken, ağrı da anksiyeteye neden olur. Kronik ağrısı olanlarda %30 panik bozukluğu ve yaygın anksiyete bozukluğu görülürken, ağrı tedavisi ile anksiyeteye de yanıt alınmaktadır. Ağrı bozukluğu nedir? Ağrının önemli bir semptom (belirti-sinyal) olduğu, psikolojik etkenlerin eşlik ettiği, toplumsal ve mesleki işlevlerde bozulmaya yol açan klinik tablo ağrı bozukluğu olarak tanımlanır. Bu semptomlar 6 aydan kısa ise akut, uzun ise kronik ağrı bozukluğu denir. Ağrı bozukluğunda ağrı şiddeti klinik tabloya göre çok daha yoğundur. Şiddeti gün içinde ve yapılan aktiviteler ile değişmez. Hasta ağrısını ispatlamak için çok çaba gösterir, abartılı davranışlar sergileyebilir. Ağrı ile stres ve

psikoloji arasındaki bağı kabul etmek istemez. Ağrının bir belirti olduğu ruhsal bozuklukları 3 kısma ayrılır: Somatoform bozukluklar Somatizasyon bozukluğu Hipokondriyazis Konversiyon bozukluğu Ağrı bozukluğu Anksiyete bozuklukları Panik bozukluğu Yaygın anksiyete bozukluğu Cinsel ağrı bozuklukları Dispareni Vajinismus Terapi süreci: Kronik ağrı bozukluğunda psikoterapiye başlamadan önce, ev doktoru aracılığı ile fiziksel tetkikler yapılmalıdır. Ağrının sebebinin fiziksel olmadığı kesinleştikten sonra, ruhsal bozukluklar açısından değerlendirilmelidir. Danışanlarımızda rastladığımız abartılı, sık sık hem Hollanda’da, hem Türkiye’de hatta Belçika’da yaptırdıkları tetkikler somatizasyonu (ruhsal ağrının fizikle dışa yansıması) daha fazla pekiştirmektedir. Danışanın psikoterapiden faydalanabilmesi, danışanın iyileşeceğine inanması, “tedaviye” açık olması ve terapiste güvenmesi çok önemlidir. Hollanda’da, kendi dili ile kendini ifade edebileceği, yani: dilini, kültürünü ve hatta dinini anlayabilen bir terapistten terapi alması en uygun olanıdır. Diline, kültürüne ve dinine yabancı olan yada anlayamayan bir terapist, danışan ile tam iletişim bağı

kuramadığı için verilen terapi yöntemi uyuşmayabilir. Dolayısıyla terapi fayda etmez. PsikoTerapinin başarılı olmasının ilk şartı: terapist ve danışanın uyumudur. Başarılı bir psikoterapi, terapistin danışanını ciddiye alması, ona güven vermesi ve realist hedefler belirlerken dürüst ve açık olması gerekmektedir. Bunun içinde uyum ve anlaşmak çok önemlidir. Kronik ağrılı danışanlarımızda ilk uygulan terapi şekli gevşeme aktivitelerinin (ontspanning) alışkanlık haline getirilmesidir. Kendine zaman ayırmasını öğrenmesi. Ağrı kesici, antidepresan veya uyku ilaçlarının bırakılması ve ilaçlar yerine fiziksel aktiviteye ve sosyal etkinliğe ağırlık verilmesi gerekmektedir. Merkezimizde, hemen hemen her danışana uyguladığımız: evli ise eşini, çocuklarını, evli değilse annebaba veya hayatında önemli yer teşkil eden bir yakınını görüşmeye davet etmemiz. Ve danışanımızın rahatsızlığını, terapi sürecini ve süresini açıklamamız ve ihtiyacı olan desteği yakını ile işbirliği yürütme sözleşmesi (sözlü) yapmamızdır. Kronik ağrı bozukluğu ve psikolojik kökenli ağrıların tedavisinde en etkili yöntem psikoterapidir. Sistemik ilişki ve aile psikoterapisi başta olmak üzere, duygusal odak terapisi, bilişsel davranışçı terapiler, girişkenlik eğitimi, işlevsel davranış terapisi, aile terapisi, psikodinamik terapi, stresle baş etme becerilerinin kazandırılması ve kendini keşfet eğitim kursuna katılmasının, danışanın iyileşmesinde önemi büyüktür.

Bir Nefes Sıhhat Ayşe Yazılıtaş info@therapie-eigenkracht.nl

“Kendini keşfet” eğitim kursu ile, kendini yakından tanımak ve aynı sıkıntıları yaşayan insanların desteği ile ağrıların asıl sebebini keşfetmek mümkündür. Bunun yanı sıra sorunlar ile başa çıkma becerilerini öğrenmek, sosyal iletişimde olmak büyük bir kazanç olacaktır. Sevgili okurlarımız, ağrılarınız fiziksel tedaviye (tıp) yanıt vermiyorsa, ağrınızın psikolojik kökenlerini bulmak için psikoterapiye müracaat etmeniz en doğru yol olacaktır. Bir dahaki ay, Hollanda’da yaşayan ve özellikle erkeklerde sıkça rastladığımız “bağımlılık” problemi, sebepleri ve terapi yöntemlerini ele alacağım. Bizi sosyal medyadan takip edebilirsiniz. Facebook: aile psikoterapi danışmanlığı Twitter: Ayse Yazilitas İnstagram: aile psikoterapi Duyuru: Ekim ayından itibaren online konsültasyon websitemiz www. onlineconsultatie.nl hizmetinize açılacaktır. Websitemizde farklı alanlarda uzmanlaşmış profesyonel ekibimiz Hollanda’da yaşayan insanlarımıza online terapi hizmeti verecektir! Ruhen huzurlu bir ay geçirmenizi diliyorum, ◄◄


analiz 17 analyse

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 220 - Kasım/November 2016

........................................................................................................................................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................................................................................................................................

Avrupa’nın Diyanet imamları ile sınavı

D

iyanet imamları konusu, Avrupa’da azınlıkların entegrasyonu ve din özgürlüğü tartışmaları bakımından en önemli sınav alanlarından biri haline geldi. Avrupa Birliği ülkelerinde görev yapan Diyanet imamları, Avrupa’da azınlıkların entegrasyonu ve din özgürlüğü tartışmaları bakımından en önemli sınav alanlarından biri haline geldi. Öyle ki geçtiğimiz yıl Avusturya’da, şimdilerde de Hollanda’da, Diyanet imamlarının Türkiye’den finansmanının engellenmesi ve ülkeden gönderilmesine dair kanun tasarıları parlamentolarda kabul edildi. Avusturya’da kanun yürürlüğe girdi. Hollanda’da ise yakın zamanlarda parlamentoda kabul edildi; Senato’nun onayını bekliyor. Esasen konu bir yönüyle güncel olmakla birlikte, diğer yönüyle kadim bir tartışma. Zira bu konu öteden beri, konjonktüre göre, bilhassa aşırı sağ partiler ve merkez partilerde yer alan aşırı eğilimli politikacılarca gündeme getirilmekte, Diyanet imamlarının AB ülkelerine girişlerine yasak getirilmesine yönelik söylem ve eylemlerde bulunulmakta ve özellikle seçim zamanlarında speküle edilmekteydi. Ancak bu hususta son senelerde Avrupa’da alabildiğine körüklenen ‘Türkiye karşıtlığı’ ve ‘Erdoğanfobi’nin etkisinin altı çizilmeli. 15 Temmuz sonrasında ise FETÖ’nün propagandaları ile bu etki adeta Türkiye karşıtı kampanyaya dönüşmüş durumda. Bu kampanyalardaki en önemli söylemlerden biri, Diyanet camilerinin ve imamlarının Türklerin entegrasyonuna engel teşkil ettiği ve “Türkiye’nin ve Erdoğan’ın ajanları, Erdoğan’ın uzun eli” olduğu yönündeki söylem. Avusturya ‘İslam Yasası’nın kabulü ve Diyanet imamları Diyanet imamlarının AB ülkelerine girişlerinin yasaklanması hakkındaki ilk somut adım esasen Avusturya’da atılmıştı. 2015 yılı şubat ayında kabul edilen ‘İslam Yasası’ çerçevesinde Avusturya, ülkedeki Müslümanların anayasal temsilcisi durumundaki Avusturya İslam Cemaati’nin (IGGiÖ) de

onayıyla, Diyanet camilerinde görev yapan imamların ülkeden gönderilmesini kararlaştırmış ve yeni imamların gelmesini de yasaklamıştı. Yasaya yönelik yoğun eleştiriler ve Türkiye’nin diplomatik girişimleri sayesinde, o dönemde bazı geri gönderimler olsa da, yasanın şu an için uygulanmadığını söylemek mümkün.

uzun kolu” ifadeleriyle lanse etti. Tabiatıyla bu tür söylem ve tartışmaların Hollanda’daki Türk sivil toplum kuruluşlarını rahatsız ettiği aşikar. Nitekim Hollanda Diyanet Vakfı (HDV) önergenin kabulünü “Hollanda hukuk devletinin değerleriyle taban tabana zıt” olarak niteleyen bir açıklamada bulundu.

Ne var ki halihazırda etkin olarak uygulanmasa da, bu yasa tasarısının kanunlaşması, Diyanet imamlarının Avusturya ve Avrupa’daki geleceği adına, üzerinde dikkatle durulması gereken bir husus. Zira azınlıkların entegrasyonuna dair herhangi bir AB ülkesinde ‘pilot’ olarak denenen bu tür kanunlar ve politikalar, diğer ülkelere de yayılma etkisine sahip. Nitekim bu yasa sonrası başta Almanya, İsviçre ve Norveç gibi ülkelerde de benzer söylemler dillendirildi.

Peki ama Hollanda Parlamentosu neden böyle bir önergeyi kabul etti? Önergenin kabul edilmesi, Mart 2017’de seçimlere gidecek olan Hollanda’daki politik atmosferden bağımsız ele alınamaz. Zira halihazırdaki kamuoyu yoklamalarında aşırı sağcı ve İslam karşıtı Geert Wilders’in Özgürlükler Partisi (PVV) birinci parti durumunda. Ayrıca merkez partileri içinde de Wilders’in partisine gidecek oylara göz koyanlar ve buna göre söylem ve pozisyon belirleyenler bir hayli fazla.

Hollanda parlamentosunun kararı Avusturya’dakine mahiyet itibarıyla benzeyen bir önerge, geçtiğimiz günlerde Hollanda parlamentosunda (Tweede Kamer) da kabul edildi. Buna göre Türkiye tarafından Hollanda’daki camilere finansal yardım yapılmasının engellenmesi yönünde Hristiyan Demokrat Parti (CDA), Hristiyan Birliği (CU) ve Toplumcu Reform Partisi (SGP) tarafından verilen önerge, 27 Eylül’de 67’ye karşı 75 oyla kabul edildi ve senatonun onayına sunuldu. Önergede “Türkiye’nin Hollanda toplumu üzerindeki istenmeyen etkisi, din görevlilerini atayan ve maaşlarını ödeyen Diyanet üzerinden gerçekleşmekte. Bu durum laiklik ilkesiyle bağdaşmadığı gibi, ibadethaneler yerel cemaatler için olmalı ve onların olmalı. Bu bağlamda hükümetten, Hollanda’daki ibadethanelerin Türk devleti tarafından finanse edilmelerinin önlenmesi ve bu konuda meclisin üç ay içinde bilgilendirilmesi istenmekte” ifadesi kullanıldı. Din özgürlüğü sebebiyle, kabul edilen yasanın uygulamasında sıkıntı yaşanacağı bizzat Başbakan Mark Rutte tarafından söylense de, medya olayı “Diyanet camilerinin ve imamlarının Erdoğan’ın

Suç işleyen yabancı kökenlilerin yurtdışı edilmelerinde artış var Adalet ve Güvenlik Bakanlığı’ndan verilen bilgilere göre sadece bu yıl, suça karışan 870 kişi yurtdışı edildi. Bu rakam, toplam suç işleyenlerin yüzde 77’sini oluşturmakta. 2016 yılında suç işleyen yabancı kökenlilerin sayısı ise 1120. Son 5 yıl içerisinde ise kriminal oldukları için 4810 yabancı kökenli vatandaş yurtdışı edildi. Bu kişiler

arasında hırsızlık yapanlardan cinayet işleyenlere kadar her çeşit suçlunun olduğu belirtildi. Yabancı kökenli vatandaşların en az 6 ay hapis cezası aldıkları takdirde yurtdışı edilebildiklerinin altı çizilirken, Adalet ve Güvenlik Bakanlığı Devlet Sekreteri Dijkhoff, hapis cezası yerine şartlı veya çalışma cezası alanların da yurtdışı edilmesinden yana.

Ne var ki bu önergenin kabulünde en önemli etkenlerden biri, FETÖ bağlantılı HOGİAF genel sekreteri Ahmet Taşkan’ın 15 Temmuz sonrasında “Hollanda Diyanet camilerindeki imamlar Erdoğan’ın ve Türkiye’nin ajanlarıdır” şeklindeki hezeyanları olsa gerek. Nitekim bunun akabinde Diyanet’in statüsü, Diyanet’e bağlı camiler ve imamların durumu yoğun olarak politikacıların söylemlerine konu edildi; bu camilerin Erdoğan’ın Hollanda’daki propaganda alanları olduğuna dair pek çok haber-analiz medyada yer aldı. Algı operasyonu ürünü olan bu suçlamalar karşısında Hollanda’daki bazı sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri açıklamalar yapmış olsa da, Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in Hollanda medyasında yankı uyandıran açıklamalarına kadar, aslında yeterli bir cevap verildiği de söylenemez. “İkinci sınıf demokrasi anlayışı” Hollanda NOS televizyonuna yaptığı açıklamalarında Diyanet İşleri Başkanı Görmez, gerek dolaylı olarak Ahmet Taşkan’ın daha önceki hezeyanlarına, gerekse parlamentonun kararına, gecikmiş de olsa, nitelikli bir cevap vermiş oldu. Bu tasarının kabulünün “ikinci sınıf demokrasi anlayışıyla alınmış bir karar” olduğunu ifade

Denge Özcan Hıdır ohidir@hotmail.com

eden Görmez şunları söyledi: “Bu konuyu karşılıklı müzakere ile çözüme kavuşturabiliriz. Diyanet yaklaşık 40 yıldır Hollanda’da faaliyet gösteriyor ve entegrasyona katkı yapıyor. Şimdilerde ise sanki Hollanda toplumu için zararlı muamelesi gösteriliyor ki, bu tavrı endişe verici buluyorum”. Görmez’in özellikle “ikinci sınıf demokrasi” nitelemesi Hollandalı karar vericilere dokunmuşa benziyor ki Elsevier, NRC, Trouw ve Volkskrant gibi etkili gazetelerde ve görsel medyada geniş yankı buldu, karşı eleştirilere konu oldu. Bu arada Diyanet İşleri Başkanlığı’nın statüsü ve bütçesi de satır aralarında gündeme getirilerek algı operasyonu ve itibarsızlaştırma da yapıldı. Buna karşılık Görmez’in açıklaması, Hollanda Diyanet imamlarımensupları başta olmak üzere, ülkedeki Türklere ait kurum ve kuruluşlara yönelik kampanyalara da genel bir cevap oldu. Kararın ‘Türkfobi-Erdoğanfobi’ ve FETÖ ilgisi Parlamentonun aldığı kararın Batı’da gittikçe artan Türkiye karşıtlığı, FETÖ etkisi ve özellikle de son üç yıldır Hollanda’daki Türk sivil toplum kuruluşlarına yönelik propaganda ve politikalarla yakından irtibatı söz konusu. Zira yaklaşık üç yılı aşkın süredir, bir kısım Türk kurum ve kuruluşlarının Hollanda’daki Türklerin entegrasyonuna engel teşkil ettiği yönünde sistematik bir kampanya yürütülüyor. Bu kararın alınmasında önemli etkenlerden biri, FETÖ mensuplarının “Diyanet imamları Türkiye’nin ve Erdoğan”ın ajanlarıdır”, “Erdoğan’ın uzun eli imamlar, camiler” söylemleriyle adeta bir kampanyaya dönüştürdükleri propagandalarıdır. Türkiye karşıtlığının ve ‘Erdoğanfobi’nin alabildiğine hissedildiği bu propagandalar, en somut anlamda Diyanet camilerine, imamlarına ve Türkiye karşıtı faaliyetlere karşı sesini yükselten diğer Türk kurumlarına yönelik algı operasyonları şeklinde kendini gösteriyor. Bu değirmene su taşıyanların en ön saflarında ise 15 Temmuz sonrasında “Erdoğansız bir dünya görecektim; 15 Temmuz’un başarısız olmasına üzüldüm” diyen, Hollanda’daki ırkçı parti (PVV) lideri Geert Wilders, CDA,

CU, SGP gibi Hıristiyan partiler ve onlara malzeme temin eden FETÖ elemanları geliyor. Halbuki Diyanet camilerinin radikallikten uzak bir İslam yorumuna sahip olduğu, ilgili raporlarda sürekli vurgulanan bir olgu. Hatta geçmiş dönemlerde Diyanet anlayışının –aslında Anadolu İslam yorumunun- gençleri radikal akımlardan koruduğunu birçok kez ifade eden, bizzat Parlamento’ya Diyanet imamları ile alakalı önergeyi veren Hıristiyan Demokrat Parti’nin (CDA) yöneticileri olmuştur. Bugün ise bu parti, Diyanet karşıtı kampanyanın bayraktarlığını yapıyor. Öyle görülüyor ve anlaşılıyor ki Diyanet imamları konusu, son yıllarda Avrupa’nın en önemli sınavlarından birini oluşturuyor. 15 Temmuz sonrasındaki konjonktürde, bu sınavın verildiği en hararetli ülkelerden biri Hollanda. Hollanda parlamentosunun kabul ettiği Diyanet imamları kararı, şu an için senatonun önünde. Hollanda Başbakanı Rutte’nin söylediği gibi uygulaması zor olan bu yasayı, senatonun onaylamayacağını umuyoruz. Şayet senato onaylar ve yasa yürürlüğe girerse, diğer AB ülkelerinde de benzer kararların alınması hızlanacaktır. Bu durumda Türkiye’nin ve Diyanet’in, bir yandan özgürlükler ve din özgürlüğü perspektifinden Avrupa’nın/Hollanda’nın yüzüne usulünce ayna tutup bu tür kararları engellemeye çalışırken, diğer yandan da bütün olasılıklara yönelik alternatif planlar geliştirmesi elzemdir. Prof. Dr. Özcan Hıdır, Rotterdam İslam Üniversitesi ve İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde öğretim üyesidir İktibas: AA Analiz Haber ◄◄

Belediyeler vatandaşı mağdur ediyor Ulusal ombudsman Reinier van Zutphen yaptığı açıklamada belediyelerin vatandaşları zor durumda bıraktığını belirtti. Ombudsman, belediyelerin bazı vatandaşların bir adrese yazılmak istediklerinde zorluk çıkardığını belirterek, ödenek gibi temel haklarından mahrum bırakıldıklarına dikkat çekti.

Bir vatandaşın yazılı olduğu adres olmadığı takdirde oluşabilecek kısır döngülerden dolayı mağdur olabileceklerine dikkat çeken ombudsman, “belediyelerin bazı durumlarda normal prosedürleri bir kenara bırakıp vatandaşına nasıl yardımcı olabileceği konusunda çözümler üretebilmelidir” dedi.

Ombudsman, “Evsiz olan vatandaşlarımız var ancak resmi kurumlarda işlemlerini gerçekleştirebilmek için adrese ihtiyacı var, bunun yanı sıra dünya turuna çıkmış kişiler ve yurtdışında yaşayan veya çalışmaya giden vatandaşlara kolaylık sağlanmalıdır” ifadelerini kullandı ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 220 - Kasım/November 2016

04 haklarımız 26 18 onze rechten

Drs. Ali Durmuş (Kaza Eksperi)

İkinci El Dosyalar... Ve SVI Neden Önemlidir? Kaza Geliyorum Demez! Randstad Kaza Uzmanı Kurumu (Randstad Personenschade B.V), Den Haag’da açtığı yeni ofisinde, kaza hukuku kapsamında dosya işleme almaya başladı. Böylece bölge mağdurlarına daha yakın ve hızlı hizmet sunulmaktadır. Den Haag ofisinde ayrıca özel olarak Polonya ve Afrika bölümleri devreye girdi ve mümkün olduğunca bu grupların dosyaları buradan işleme alınıp takipleri yapılmaktadır. Böylece, Rotterdam ve Den Haag Güney Hollanda bölgesine, Amsterdam ve Utrecht ise Orta ve Kuzey Hollanda bölgesine kaza hukuku hizmetlerini sunmaya devam etmektedir. Kaza Hukuku hizmetlerimizde araba, bisiklet, motor, yaya, otobüs, tren, tramvay gibi trafik kazaları ve iş kazaları davaları için dosya açılıp sonuçlandırılıncaya kadar gerekli olan hukuksal takip yapılmaktadır. İkinci El Dosyalar Randstad Kaza Uzmanı Kurumu olarak, dosyaların baştan itibaren bizim kurumumuzda açılıp ve takip edilmesi ile, en hızlı ve kaliteli hizmet sunulmaktadır. Dosyası başka yerlerde yürüyor ve verilen hizmetten, boşuna zaman kaybından ya da iletişim kurulmasından sorun yaşayan, sonuç alamayan mağdurlar bizi de aramaktadır. Bu mağdurlara ücretsiz olarak dosyaları ile ilgili tavsiyelerde bulunmaktayız. İkinci

el dosya almada titiz davranıyor ve mümkün olduğunca böyle dosyaları almayı tercih etmiyoruz. O yüzden kaza mağdurlarına tavsiyemiz, kaza olduğunda iyi araştırıp güvenilir bir kuruma dosyalarını vermeleridir. Bu anlamda elbette ki herkesin tercih hakkı vardır, zorlama olmamalıdır. SVI Neden Önemlidir? Schade Verzekering Inzittenden (SVI) sigortası kendi isteğiniz üzerine yaptırılan ve ayda 3,5 ile 5,- avro arasında değişen ücretle çok önemli ek bir sigortadır. Daha önceki yazılarımızda bu konuya değinmiş SVI ile OVI arasındaki farkları dile getirmiştik. Bu konuda mutlaka kendi sigortanıza danışmanızı öneriyoruz. SVI Kapsamındaki Bir Dosyadan Örnek Bir müşterimiz, Hollanda’ da çok yağmurlu bir dönemde sokağın oldukça dolu olduğu bir yola girer ve orada açık olan kanalizasyon kapağına çarpar ve kaza meydana gelir. Araba hasarı haricinde bedensel yaralanma da meydana gelir. Bize başvurur. SVI sigortası vardır. Yaklaşık 4 aylık bir sağlık süreci geçirir ve bir süre çalışamaz. Yürütülen dosya takibi sonucunda, hem araba hasarı, hem de kendi bedensel ve manevi zararı kendi sigortası tarafından kazazedeye ödenmesi sağlanır. Eğer kendi sigortası olmasaydı, bütün bu zararları karşılanamayacak, belki de işinden de olabilecekti. Sonrasındaki sorunları siz düşünün… Bu ve buna benzer SVI sigortası ile ilgili pek çok örnek vermek mümkün. Sigortanızı kontrol etmenizi öneriyor, en azından başınıza gelebilecek bir kaza sonrasında, en azından kendinizi finansal güvence altına alabilirsiniz. a.durmus@letseladvies.nl ◄◄

Güncel

"

Prima Zorg en Welzijn sahibesi Sümeyra Bekleviç: “7’den 77’ye herkese hizmet sunuluyor”

“Prima Zorg & Welzijn, daha çok bir kültür hizmetidir” Avrupa’da artan ve yaşlanan yabancı nüfus, aynı zamanda yerleşik düzene de geçince sosyal hayatta yaşlılık bakımı gibi yeni ihtiyaçlar baş gösterdi. Bilhassa sağlık sektöründe bu açık oldukça belirgin bir şekilde kendini hissettirince yabancılar bu açığı kapatmak amacıyla bu sektöre girmeye başladılar. Kişiye özel sunulan sağlık hizmeti son yıllarda oldukça yaygın hâle geldi. Prima Zorg ile yapılan söyleşiden istifade edeceğinizi ve ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz.

P

rima Zorg en Wilzijn; üç yıl önce hayata geçirilen bir hizmet kurumu. Bu kurumun yetkilileri ile bir söyleşi gerçekleştirerek hem kurumun kendisi hakkında hem de kurumun sunduğu hizmetlerden kimlerin yararlanabileceği konusunda bilgi edindik. Sizi önce biraz tanımak isteriz. Sümeyra Bekleviç: 2013 yılında eşim Hasan Bekleviç’le birlikte, Prima Zorg en Welzijn’i kurduk. Prima Zorg en Welzijn daha çok Türklere ve yabancı Müslümanlara yönelik bir sağlık hizmeti sektörüdür. Üç yıl önce başladığımız bu sektörde şuan 30 personelle hizmet vermekteyiz. Şahsen ben kuruluş aşamasında her işe koşturuyordum ama şuan daha çok personel planlaması ile meşgulüm. Ama ihtiyaç duyulduğunda her yere koşturuyorum. Peki Prima Zorg en Welzijn’in sunduğu hizmetler hakkında bize bilgi verebilir misiziniz? Sümeyra Bekleviç: Kurumumuz Müslüman yabancılara evlerinde

hizmet vermektedir. Hizmet dediğimiz, kişisel bakım, hemşerilik ve rehberlik hizmetleridir. Bunun yanında teyzelerimiz, amcalarımız için düzenlediğimiz “Dag besteding” dediğimiz gün boyu “aktivite programları” yapılmaktadır. Bunu şu an haftada üç kez yapıyoruz, pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri. Hastalarımızı evlerinden alıyor buraya getirip faaliyete katılmalarını sağlıyoruz sonra da tekrar evlerine bırakıyoruz. Ev temizlik hizmeti veriyoruz. Bütün bu hizmetleri kendi dilimizde vermekteyiz. Dolayısıyla hastalarımızın dilini, dinini, kültürünü yakinen bildiğimiz için bu hizmeti vermek hem bizim için hem de onlar için çok daha kolay ve rahat oluyor. Zira biz hizmeti onların istediği şekilde sunabiliyoruz. İletişim sorunumuz olmuyor. Sorunları konuşarak aşıyoruz. O nedenle farklı bir durumdayız. Donanımlı Personele sahibiz Şuan 30 kişi kadar personelimiz var. Bulunduğumuz bu binada birkaç ofisimiz var. Hastaya gitmeyen

elemanımız burada çalışıyor ve sürekli planlama ile meşgul oluyorlar. Bir de bu binamızda faaliyetlerimizi yapıyoruz. Ne tür faaliyetler yapılıyor? Sümeyra Bekleviç: Değişik faaliyetlerimiz var. Egzersiz yapılıyor. Yemek pişiriyoruz. İlahiler söyleniyor, Kur’an okutuluyor, El becerileri ve sportif faaliyetler yapılıyor. Kısaca herkesin hoşça ve sağlıklı vakit geçirebilmesi için ne gerekiyorsa o yapılıyor. Yardım alan insanlarımız genellikle evlerinde yalnız kalıyorlar. Yakınları çalıştıkları için onlarla ilgilenen olmuyor. Bu açığı kapatmak için biz bu tür faaliyetler düzenliyoruz. Ayrıca evde yakınları üzerinde çok ağır baskı oluşturan hastalar var. Alzheimer, bunama gibi, kalp hastaları gibi. Evdekilerin üzerinden bu baskıyı bir sürede olsa alabilmek onların bir süre de dinlenmelerini sağlamak için de bu faaliyetler düzenlenmektedir. Bu hizmetimiz şuan sadece bayanlara yönelik verilmektedir. . Doğuş Haber Merkezi

«

HTF Schiedam Teşkilatı 25’inci yılını kutladı Hollanda Türk Federasyon’a bağlı Schiedam Türk Kültür Derneği, kuruluşunun 25. yıldönümü vesilesiyle düzenlediği kültürel etkinliğe yoğun katılım oldu. Schiedam Türk Kültür Derneği Başkanı Ahmet Öneren’in açılış konuşması ile başlayan şölene, sanatçılar Ali Kınık, Zafer İşleyen ve Gökhan Tekin’in ve Hollanda genelinden çok sayıda katılım oldu. Coşkulu geçen akşamda Gökhan Tekin ve Zafer İşleyen’den sonra söz alan Hollanda Türk Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik, Hollanda Türk toplumuna seslenerek Avrupa Türklerinin içinde bulunduğu zor süreçte birlik ve beraberliğin önemine vurgu yaptı. Murat Gedik, Avrupa Türk toplumu

için Türkiye’deki sorunların buraya birebir taşınmasının Hollanda’daki Türk toplumunun aleyhine olacağını da sözlerine ekledi. Gedik,Hollanda siyasilerinin ve medyasının da bu konuda hassas olmaları gerektiğini dile getirdi.

Daha sonra sahne alan sevilen sanatçı Ali Kınık, katılımcılara eserlerinden türkü şöleni sundu. Sevilen sanatçıya eşlik eden katılımcılar, etkinliğe de ayrıca renk kattılar. ◄◄



04 haber 20 nieuws

Hollanda nereye gidiyor?

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 220 Kasım/November 2016

“Wilders’ı asın hepimiz kurtulalım”

“VVD, PvdA ve D66 gibi partilere oy vermeyin!”

tHollanda’da güne bomba gibi düşen ifade “Wilders’ı asın hepimiz kurtulalım”.

Hollanda’da son dönemlerde halkın sesine kulak tıkayan siyasilerden artık kurtulmak gerektiğini savunanlar VVD, PvdA ve D66 gibi partilere oy verilmemesi yönünde çalışma başlatıldı. GeenPeil adı altında Ukrayna referandumunun yapılmasını sağlayan bu kişilerin, çıkan sonucun hükümet koalisyonu partileri tarafından yok sayılmasını ve bu konuda ısrarlı olmalarını dikkate alarak önümüzdeki Mart ayında yapılacak olan genel seçimlerde vatandaşı VVD, PvdA ve D66 gibi partilere oy verilmemesi yönünde ikna çalışmaları başlattıkları belirtildi. 6 Nisan’da yapılan referandumun üzerinden 6 ay geçmesine rağmen çıkan sonucun hâlen değerlendirilemediğini eleştiren GeenPeil, bu konuda sessiz kalmayacaklarını, kendilerinin de hükümete karşı seçim kampanyası yürüterek savunmaya geçeceklerini aktardı

Valkenburg eski PvdA üyesi Jack Kicken attığı tweet ile herkesi şaşırttı. Wilders’ın ülkede neden olduğu sorunların ortadan kaldırılması için Kicken, “Wilders’ı asın hepimiz kurtulalım” tweet sosyal medyada büyük yankı uyandırdı. Geert Wilders tarafından retweet edilen ifade için ırkçı parti PVV liderinin suç duyurusunda bulunacağı belirtildi. Kicken’in yazdığı ifadede kullandığı asma kelimesini sembolik olarak değerlendirdiği ve Wilders’dan özür dilediği bildirildi.

.................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ..................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Gidişat iyi değil

Halkın dayanışması hükümete boyun eğdirdi

Bölge bir kaç ay önce bir ‘huzur kalesi’ gibiydi... AB dağılıyor mu? Tehlike çanları çalıyor Piyasa beklentilerine ilişkin araştırmalar yapan Sentix’in anketine göre, Avro Bölgesi’nin 12 ay içerisinde dağılma olasılığı artarken, İtalya para birliğinden ayrılması en muhtemel ülke oldu. Sentix’in ekim ayı Avro Bölgesi Dağılma Endeksi (EBI) anketinin sonuçlarına göre, Avro Bölgesi’nin kırılgan durumu önceki aylara göre değişmedi ve ekim ayı sonuçları da kasvetli bir tablo çizdi. Sentix Avro Bölgesi Dağılma Endeksi, eylül ayındaki yüzde 16,3 seviyesinden ekim ayında yüzde 17,5’e yükseldi. Bu, ankete katılan yatırımcıların yüzde 17,5’inin Avro Bölgesi’nin 12 ay içerisinde dağılmasının mümkün olabileceğini düşündüğü anlamına geliyor. Ankete ilişkin yapılan açıklamada, avro krizinin yatırımcıların kafasını yeni bir şekilde kurcaladığı belirtilerek, artık Yunanistan’dan ziyade İtalya’nın yıl içerisinde Avro Bölgesi’nden ayrılma olasılığı en yüksek ülke konumunda olduğu bildirildi. Açıklamada, bu gelişmenin yaşanmasında İtalya’da 4 Aralık’ta yapılacak ve siyasi düzende köklü değişiklikler öngören anayasa referandumunun önemli bir paya sahip olduğu vurgulandı. “Bölge bir kaç ay önce ‘huzur kalesi” gibi görünse de endişeler arttı” Avro Bölgesi’nin henüz hedefine ulaşamadığı aktarılan açıklamada, “Bölge bir kaç ay önce bir ‘huzur kalesi’ gibi görünse de Tek Para Birliği’ne ilişkin endişeler yatırımcılar arasında yeniden giderek yükseliyor. Ancak bu kez gündem Yunanistan değil. İtalya şimdi avro krizinde 1 numaralı odak ülke.” ifadeleri kullanıldı. Açıklamada, İtalyan bankalarının istikrarsız durumunun, aralık ayında anayasa anlaşmasını çevreleyecek siyasi belirsizliklerin ve geçmişteki ekonomik kargaşaların yatırımcıların bu ülkeye ilişkin endişelerini artırdığı kaydedildi.

İşçileri sevindirecek izin kararı Avrupa Adalet Divanı’nın aldığı karar göre, yıllık izni sırasında rahatsızlanan çalışanın hasta olduğu günler izin olarak sayılmayacak. Avrupa Adalet Divanı (AAD) işçiler lehine iki karara imza attı. AAD kararına göre sahada çalışılan işçilerin işe gidip gelme süresi ve izni sırasında rahatsızlanan çalışanın hasta olduğu günlerle ilgili iki karara imza attı. Avrupa Birliği bünyesindeki en yüksek mahkeme olma özelliği taşıyan Avrupa Adalet Divanı kararına göre AB sınırları içinde, ofiste değil de sahada çalışılan işlerde işe gidip gelme süreleri çalışma süresi olarak sayılacak. Ayrıca, yıllık izni sırasında rahatsızlanan çalışanın hasta olduğu günler izin olarak sayılmayacak. Kararların ortaya çıkmasındaki temel sebep ise İspanya’daki bir güvenlik sistemi şirketi ile çalışanı arasında geçen bir dava. AAD’nın aldığı kararların Türkiye’deki mahkemeler açısından bağlayıcı olduğunu belirten Avukat Cevat Kazma, alınan kararlarla birlikte, pazarlama ve satış temsilcileri, elektrik ustası, gaz tesisatçısı, bakım görevlisi gibi meslekleri yapan kişilerin işe gidiş geliş saatlerinin çalışma süresinden sayılacağını ifade etti. Diğer önemli bir karar ise yıllık izin dönemleriyle ilgili. Avukat Cevat Kazma, yıllık izni sırasında rahatsızlanan çalışanların hasta olduğu gün sayısının bundan böyle yıllık izin günlerinden düşmeyeceğini belirtti. Çalışanlar o günleri dilerse izinlerine ekleyebilecek ya da daha sonra kullanabilecek.

Hollanda’da halk dayanışması şartlı ödenekler yerine herkese eşit temel ihtiyaç geliri için gerekli imzayı topladı ve konunun meclise taşınmasını sağladı. Halkın inisiyatifiyle başlatılan imza kampanyasına yaklaşık 60 bin kişinin katılmasıyla birlikte hükümet istekli olmasa da konuyu mecliste gündemine alması gerekti. Vatandaşlar şu anda uygulanan şartlı ödeneklerin halkı zorladığını ve bir sürü prosedürün ardından olumlu karar çıktığı takdirde ödenek hakkında sahip olmasına karşı yeni bir uygulama fikri ile gündeme oturdu. Temel ihtiyaç geliri adı verilen uygulamada şartsız her vatandaşa gerektiğinde bin euro ödenmesi isteniyor. Halka yüklenen vergiler, zamlar ve şartların artık vatandaşların tamamen finans konularına odaklanmasına sebep olduğu ve bu nedenle diğer alanlarda ve yapılması gereken işlemlerde sağlıklı düşünemez hale gelmesinden dolayı böyle bir yola başvurduklarını belirten katılımcıların sağlık sigortasının da eskisi gibi fon üzerinden temin edilmesinden yana. Halkın ısrarla üzerinde durduğu bu sisteme hükümetin sıcak bakmadığı ancak yasal olarak elde edilen imza sayısından dolayı mecliste görüşüleceğini belirttiği bildirildi. Hükümet devlet bütçesini zorlayacağını tahmin ettiği bu uygulamanın aynı zamanda şartsız verilen temel ihtiyaç ◄◄ geliri alan kişilerin çalışmaya yönlendirilmek istemeyeceğini düşünüyor.

“Hollanda’da ırkçılık var, kabul ediyorum” BM’nin üye ülkelerden ırkçılık ve ayrımcılıkla daha etkili mücadele etmesini istemesine karşılık Bakan Asscher, ” Hollanda bu konuda en ön sırada olacak ” dedi. Facebook sayfasında köleliği ‘Hollanda’nın kirli tarihi ‘ olarak belirten Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Lodewijk Asscher, “ırkçılık halen devam ediyor. Bunu görmezden gelemeyiz. Kabullenip çözüm üretmemiz gerekir ” sözlerini paylaştı. Hollanda’da polis kontrolleri, iş başvuruları ve sosyal medya üzerinden bilinçli veya bilinçsiz ırkçılık yapıldığına dikkat çeken Asscher, önümüzdeki iki yıl için 500 bin euro bütçe ayırarak, Afrika kökenli kişilere geçmişte ve günümüzde yapılan ırkçılığın araştırılıp çözüm üretilmesi yönünde ◄◄ çalışmaların olacağını ifade etti.

Pasaportlar eve gönderilecek Hollanda’da yeni pasaport başvurusunda bulunan vatandaşlara pasaportların artık evlere gönderileceği belirtildi. Hollanda İçişleri Bakanı Plasterk konuyla ilgili yaptığı açıklamada, yeni pasaport veya seyahat belgesine ihtiyaç duyan vatandaşların artık bu hizmetleri ayağına getireceklerini belirtti. Bazı özel nedenlerden dolayı evinden çıkamayan vatandaşlara bu hizmetin zaten uygulandığı ve çeşitli belediyelerin test olarak normal başvuruların da eve gönderildiğini ve vatandaş tarafından memnuniyetle karşılanmasından dolayı tüm ülkede uygulanmaya başlanacağı açıklandı. Belediyelerin bu konuda kararı kendilerinin vereceğini bildiren Plasterk, “başvuru yapmak için vatandaş yine her zamanki gibi belediyeye gitmesi gerekiyor. Ancak başvuru yapıldıktan sonra belediye pasaport veya seyahat belgelerini posta yoluyla eve gönderecek” dedi. Verilecek olan bu yeni posta hizmetinden belediyelerin ekstra ücret talep edeceği bildiriliyor. Plasterk, posta hizmetinin yanında yurtdışında da yeni pasaport başvurularının daha kolay olmasını sağlamak istediklerini ve kayıp pasaport ihbarlarının bundan sonra dijital olarak yapılabilmesi üzerinde ◄◄ çalıştıklarını duyurdu.

“Studiebeurs sistemi yeniden uygulansın!” Bursların kredi sistemine çevirilmesiyle eğitim sisteminde yaşanan dengesizliği bitirmek için CDA’nın seçim vaadleri arasında ‘studiebeurs’ olduğu aktarıldı. CDA Milletvekili Mchel Rog, hükümetin kredili eğitim sisteminin zararlarını görmezden geldiğini ve bu duruma bir çözüm üretilmesi gerektiğini savundu. Seçim programını açıklayan CDA’nın Yüksek okullarda bachelor eğitimi alanlara kredi yerine burs verileceğini ve burs sisteminin geri getirileceğini vaad ettiği öğrenildi. Yüksek öğrenim alan öğrencilerin sayısının kredi sisteminden sonra yüzde 20 gerilemesinden dolayı eğitimin herkese eşit şartlarda verilmesi gerektiğinden burs sistemine dönülmesini tavsiye eden CDA, bu konuyu seçim vaadleri arasına aldı.

Sosyal ödenek kesintileri vatandaşı zorluyor Sosyal ödenek alanların evinde kalan 18 yaş üzerindeki kişilerden dolayı yapılan kesintiler vatadaşın maddî sıkıntı yaşamasına neden oluyor. Sosyal ödenek alan vatandaşların evinde kalan 18 yaş üzerinde kişilerin bulunmasından dolayı yapılan kesintilerin aylık giderlere bakıldığında 100 euro eksik olduğunu ortaya koydu. Özellikle evli ve çocuklu ailelerin sosyal ödeneklerinde yapılan kesintiler vatandaşların maddî sıkıntı çekmesine yol açtığı bildirildi. Regioplan Bürosu hükümetin 2015 yılı başlattığı masrafları paylaşma normunu inceleyerek, vatandaşın kira, elektrik, televizyon gibi konularda masrafları paylaşabileceklerini belirtti. Ancak sigortalar, gıda ve giysi alışverişin kişiler arasından paylaşılamayacağını ifade etti. Büro, “kişisel masraflarda bir ihtiyaç. Özellikle çocuklu ailelerde bunun dikkate alınması gerekir. Şu an uygulanan sistemde vatandaşlar aylık 100 euro eksik almış oluyor. Bu nedenle sürekli maddî sıkıntı ile boğuşmak zorunda kalıyor” açıklamasında bulundu. Ülke genelinde yaklaşık 60 bin vatandaşın evinde 18 yaş üzerinde olan kişilerin kalmasından dolayı ödeneklerinde kesinti yapılıyor. Belediye encümen azası Vliegenhart, hükümetin yaptığı hesabın doğru olmadığını savunarak, tek başına mücadele edemeyeceğini ancak bu konuda değişiklik yapılması gerektiğini vurguladı. Ebeveynlerinin bakımını üstlenen kişilerin de anne babalarının evlerine yerleşmesinden dolayı yaşlılarda da sosyal ödeneklerinde kesintilerin 200 euroya ulaştığı ve hatta evde yaşayan kişi sayısı arttıkça kesintinin de arttığı belirtildi. ◄◄


yaşam 21 het leven

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 220 Kasım/November 2016

Lodewijk Asscher, “Türkiye’de muhalefete karşı uygulanan baskılar normal değil” Türkiye’de HDP’li teröristlere yapılan operasyonu değerlendiren Hollanda hükûmeti, “yaşananlar hiç demokratik değil. Türkiye hukuk devleti sistemine saygılı olmadılar” ifadesini kullandı. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Başbakan vekili Lodewijk Asscher, “Türkiye’de muhalefete karşı uygulanan baskılar normal değil. Bu özellikle Temmuz ayında gerçekleşen darbe girişiminden sonra şiddetlenmeye başladı. Hukuk devletinden uzaklaşmamak gerek” dedi.Asscher endişeli olduklarını ifade ederek, Türkiye hükûmetinin sağlıklı düşünmediğini, yaşananların demokrasiye zarar verdiğini belirtti. Hollanda’nın Türkiye ile görüşmelere ve birlikte çalışmaya devam edeceği de aktarıldı. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Denk, büyüyor

Diploması olmayanların iş bulması daha da zor...

“Ülkede olanlardan haberiniz var mı?” DENK’in ayrımcılıkla mücadele planı alkış topladı Hollanda’da zirveye ulaşan ayrımcılıkla ilgili somut adımlar atılmasına yönelik DENK partisi tarafından tasarlanan plan aslında hayata geçirilmesi zor bir uygulama değil. Aylardır Temsilciler Meclisinde ayrımcılığı gündeme taşımaya çalışan DENK partisi meclise sunduğu önerilerle dikkat çekiyor. DENK partisi ayrımcılıkla mücadele edebilmek için öncelikle bu konu ile ilgili kişilerin bilinçlenmesi gerektiğini savundu. Diğer konular ise, ihbar hattı, kontrol, takip ve ceza olarak belirtilirken, Hollanda’nın artık ayrımcılıkla ilgili somut adımlar atmasının altı çizildi. Selçuk Öztürk: “Ülkede olanlardan haberiniz var mı? DENK partisi Milletvekili Selçuk Öztürk, son dönemlerde camilere yapılan saldırılarla ilgili Adalet ve Guvenlik Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına sorular yöneltti. Özellikle bir hafta içerisinde 3 camiye birden saldırı düzenlenmesi konusunda Bakanlıkların sessiz kalmasını eleştiren Selçuk Öztürk, TİCF’in uyarısının dikkate alınıp alınmadığı ve cami saldırılarının ne kadar önemsendiği ile vatandaşın güvenliğinin nasıl sağlanacağı yönünde sorular yöneltti. Müslümanlara karşı oluşan nefretin kaynağı ile ilgili Bakanlıkların düşüncelerini de soran Selçuk Öztürk, bu konuda hangi önlemlerin alındığı ve Müslümanların yaşadığı endişeler ile güvenlik sorunları gibi konuların ne zaman ciddi anlamda ele alınacağı konusunda her iki Bakanlıktan da cevap beklediği aktarıldı

Başbakan Rutte çıldırdı Hollanda Başbakanı Mark Rutte Mart 2017 tarihinde yapılacak olan genel seçim programını açıklarken, “defol git” söyleminin bu ülkeye ayak uydurmayanlar için hâlâ geçerli olduğunu belirtti. AD gazetesinde yer alan haberde, Mark Rutte’nin VVD partisinin seçim vaatlerinin yanı sıra kendi şahsi görüşlerine de yer vereceği aktarıldı. Rutte bu seçimde halk ile daha iç içe olacağını ve kendi bakış açısıyla ayrı bir seçim programı hazırlayacağını ifade etti. Hollanda’nın ekonomik krizden el birliği ile çıkmasına “ükemle gurur duyuyorum” diyen Rutte, söz konusu norm ve değerler olduğunda ve buna uymak istemeyenlere “defol git” söylemini kullanmaktan rahatsız olmadığını bildirdi. “Ne düşünüyorsak bunu dile getirebilmemiz gerek” sözleriyle düşünce özgürlüğüne dikkat çeken Rutte, yabancıların herhangi bir konuyla ilgili görüş belirttiklerinde gözaltına alınabildiklerini görmezden geldiği görülüyor. Rutte’nin, ülkede yatırımların ve özellikle sağlık sektöründe yaşanan sorunların giderilmesi için sunacağı vaatlerini ileriki günlerde açıklaması bekleniyor. Haberde, Rutte’nin inatçı tavırlarına devam edeceği belirtilirken, aşırı sağcı ve sert siyasete yer vereceği tahmin ediliyor.

Hollanda’da Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) tarafından yapılan araştırmada diploması olmayan gençlerin iş bulmasının neredeyse imkânsız olduğu ortaya çıktı. CBS’in araştırma sonuçlarına göre, MBO niveau 2-, havo- veya VWO diploması olmayan 10 gençten 6’sı işsiz. 8 yıl önce bu oranın yüzde 30 olduğu ve diplomasız erkeklerin kadınlara göre iş bulma şansının daha yüksek olduğu belirtildi. Diploması olmayanların maaşlarının da oldukça düşük olduğu ve bu kesimden kadınların üçte biri erkeklerin ise dörtte biri 2014 yılında yıllık 10 bin euro kazandığı bildirildi. Diploması olmadan iş hayatına atılan kadınların yıllık 13 bin euro kazandığı ve buna karşılık diploması olup da iş dünyasına giren kadınların yıllık 24 bin euro kazandığı bilgisi verildi. Erkeklerde ise diplomasız 22 bin, diplomalı 30 bin euro olduğu açıklandı. Diploması olup yüksek eğitim almayan gençlerin yüzde 90’ı çalışıyor. Ekonomik kriz başlamadan önceki döneme göre bu oranın düştüğü aktarılırken, 2014 ◄◄ yılından itibaren bu kişiler için iş imkanında artış yaşandığı belirtildi.

AOW yaşı yükseltiliyor Hollanda’da AOW (emeklilik) yaşının yaşam beklentisinin uzaması nedeniyle yükseltileceği bildirildi. Hollanda hükümetinin 2012 yılında aldığı karara göre emekli yaşının yaşam beklentisi uzadığı takdirde otomatik olarak yükselecek. Temel kuralda emeklilerin 18 yıl AOW emekli maaşı almalarının yer aldığı belirtildi. Volkskrant gazetesinde yer alan haberde Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığının, Merkezi İstatistik Bürosu CBS’in yaşam beklentisi üzerine yaptığı araştırma sonucunu beklediği ve bu sonuçla birlikte 2022 yılında AOW yaşının 3 ay uzatılacağı bildirildi. Bu kararın 1954 yılından itibaren doğanları kapsadığı aktarıldı. Yeni emeklilik yaşı 67 ve üç ay olacak. Gazetenin yapmış olduğu hesaplamalarda yaşam beklentisi bu hızla devam ettiği takdirde 2025 yılında emeklilik yaşının 68’e çıkarılacağı tahmini yürütüldü. Emeklilik yaşının artırılması 5 yıl öncesinden vatandaşa bildirilmesi gerektiği için alınan kararların direk uygulamaya alınamadığı ◄◄ vurgulandı.

Borcunu ödeyemeyenlerin sayısı azaldı Hollanda’da konut kredisi (hypotheek) borcunu ödeyemeyen vatandaşın sayısında düşüş olduğu aktarıldı. 2008 yılında başlayan ekonomik krizin ardından ülkede en büyük sorunu konut kredisiyle ev alan vatandaşların yaşadığı bilinen bir gerçek. Hatta bazılarının bankaların eve el koymasının ardından sokakta kaldığı bile Hollanda basınında yer almıştı. BKR tarafından yayımlanan son rakamlara göre son altı ayda konut kredisi borcunu ödeyemeyen vatandaşlar arasında ciddi düşüş yaşandığı belirtildi. Şu an için 107.310 ev sahibinin borcunu ödemekte zorlandığı bilgisi verildi. BKR genel başkanı Peter van den Bosch yaptığı açıklamada, ekonomide yaşanan olumlu gelişmelerin yavaş yavaş vatandaşa yansımaya başladığını belirtti. Bu tür sorunların yaşanmasında en büyük etkenin işsizlik olduğuna dikkat çeken van den Bosch, hükümetin ve bankaların da son dönemlerde borçlar konusunda yapıcı çözümlerle ◄◄ yaklaşmasının da etkili olduğunu vurguladı.

WW mağdurlarına iyi haber Hollanda’da geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren yeni yasanın mağdur ettiği WW ödeneği alan vatandaşlara Sosyal İşer ve Çalışma Bakanı Lodewijk Asscher’dan iyi haber geldi. Asscher’ın Temsilciler Meclisine gönderdiği mektubun içerisinde, WW mağdurlarının alamadıkları miktarların devlet tarafından karşılanacağını bildirdi. Bakan’ın yaşanan bu açığın kadrolu ve taşeron işçileri için çözüme bağladığını ancak flex çalışanların uygulamanın şartlarına uymadıkları için o dönem mağdur edildiği belirtildi.FNV,CNV ve VCP sendikaları yaklaşık 15 bin flex çalışanın mağduriyetinin giderilecek olmasını ‘sevindirici’ olarak değerlendirirken, konuyla ilgili açıklama yapan FNV Genel Sekreter Leo Hartveld, “bahsi geçen kişilerin mağduriyetlerinin giderilmesi için avans verilmesini istiyoruz” dedi. Sendikaların avans istemesinin sebebi olarak bakanın flex ◄◄ çalışanlarına yapılacak olan ödemelerin ancak 2018 yılının ilk çeyreğinde gerçekleşeceğini belirtmesi gösterildi.

Sağlık sigortası kurumlarına ”primleri sabit tutun” uyarısı Hollanda’da Tüketici Hakları Derneği Sağlık sigortası kurumlarının elde ettikleri gelirde düşüş yaşamasına rağmen rezervlerinin primleri sabit bırakmaya yetecek kadar olduğunu savundu. Dernek başkanı Bart Combee yaptığı açıklamada, 2015 yılına ait rakamlara göre CZ,VGZ,Achmea ve Menzis’in elde ettiği total gelirin 2014 yılını baz alındığında yarı yarıya düştüğünü belirtti. Combee, kurumların buna rağmen 307 milyon euro kenara koyabildiğini hatırlatarak, “2017 yılında primlerini sabit tutabilirler” dedi. Tüketici Hakları Derneği sigorta kurumlarından primlerin sabit kalabilmesi için gösterdikleri çaba ve çalışmalarla ilgili açık ve net olmaları gerektiğini belirtti. Dernek aynı zamanda kurumlar primlerin sabit ◄◄ kalması için ellerinden gelen her şeyi yapmalılar” sözlerine yer verdi.

Faizsiz kredi imkânı İB Groep tarafından verilen kredili burslarda faizin yüzde 0’a indirildiği belirtildi. Bugüne kadar her öğrencinin yaklaşık yüzde 1 ila 4 arası faiz ödemek zorunda kaldığı ve artık kredili bursun faizsiz olacağı aktarıldı. Bütçe Bilgileri Ulusal Enstitüsü (Nibud) konuyla ilgili yaptığı açıklamada, öğrencilerin ihtiyaçları olduğundan daha fazla kredi aldıklarını ve bunu genelde borsa, dünya turu ve ev satın alma gibi işlemlerde kullandıklarını belirtti. Bankalarda faizlerin İB Groep’a göre daha yüksek olması gençlerin kredileri buradan alıp düşük faiz ile geri ödediği bildiriliyor. Faizlerin sıfıra inmesiyle bir çok öğrencinin daha fazla kredi alabileceğini aktaran Nibud, bu durumun aslında tehlikeli sonuçlar da doğurabileceğine dikkat ◄◄ çekti. 2017 yılında başlatılacak olan bu uygulamadan hem yeni hem de eski öğrenciler faydalanabilecek.


PrimAHAYATiniZi ZOrG & WELZijn KOLAYLAŞTirir!

Hizmet alanlarımız 1 Evde kişisel bakım hizmetleri

2 3 4 5

Psikolojik ve bedensel hemşirelik desteği Bireysel rehberlik danışma hizmetleri Grup aktiviteleri ve bilgilendirmeler Evde temizlik hizmetleri

Ofis bilgileri Tel.: (+31) 013-2032044 Fax: (+31) 013-2032045 Adres : Puccinistraat 15 5049 GD Tilburg www.primazorgenwelzijn.nl PZEW Flyer A4 horizontaal.indd 1

“ Yalnızca tedavi edici değil, koruyucu, destekleyici ve rehabilite edici, sağlık ve sosyal hizmetlerimiz hakkında bilgi edinmek için bizimle iletişime geçiniz “

Sosyal medya Facebook: @prima.zorgenwelzijn Twitter: @PrimaZorg Linkedin: Prima Zorg en Welzijn info@primazorgenwelzijn.nl

Evde Bakım Hizmetlerinin Avantajları Evde sağlık bakımının en önemli faydası, kişinin kendi huzurlu ortamında, bakımına olanak vermesi. Bu hizmetin yararlarını şöyle sıralayabiliriz: 1) Sağlık servisini ayağınıza getirir 2) Kişiye özel bir bakım sağlar 3) Bakım alan aileyi bir arada tutar 4) İyileşmeyi hızlandırır 5) Bakım maliyetlerini düşürür 6) Teşhisten iyileşmeye kadar geçen süreçte kesintisiz kaliteli ve standart hizmet sağlar 7) Hasta ve yakınlarına bakım konusunda eğitimi de içerir 8) Hastanın ve ailesinin stresini azaltır 9) Zamanınızdan tasarruf sağlar 10) En üst düzeyde bağımsızlık sağlar 11) Yaşam kalitesini yükseltir 12) Yaşlıları bağımsız olarak ele almaya çalışır 13) Bazı bireylere ulaşmanın tek yoludur 14) Son aşamada bulunan hastalar için tercih edilen bir bakım türüdür.

Evde Bakım Hizmetleri

Hemşirelik Hizmetleri

- Ameliyat sonrası bakım ihtiyacı olanlar - Ortopedi ve Travmatoloji hastaları - Kalp, Damar ve Hipertansiyon hastaları - Hemipleji (Felçli) hastaları - Onkoloji (Kanser) hastaları - Akciğer ve Solunum hastaları - Diabet (şeker )hastaları - nöroloji hastaları (beyin ve sinir hastalığı) - Oksijen tedavisine ihtiyacı olan diğer hastalar - Bakım ihtiyacı olan yaşlılar ve özürlüler - Yara bakımı, enjeksiyon, infüzyon ve diğer hemşirelik hizmetlerine ihtiyaç duyanlar.

- Evde planlı hemşirelik bakımı - 7/24 Saat Hemşire refakati - Girişimsel hemşire ziyareti - Her türlü reçeteli İlaç uygulaması - İm/İV/SC Enjeksiyon - Serum takma ve çıkarma - mide ve İdrar sondası takma ve çıkarma - Tahlil için kan v.b. alınması - Yara bakımı ve pansuman - Hasta ve hasta yakını sağlık eğitimi ve danışmanlık - Özürlü bireyin gereksinimini karşılamak üzere ev ortamında düzenlemeler yapılması, - Sevk işlemi ve kamu olanaklarına ulaşma imkânının sağlanması

4/8/2016 11:31:57 AM


görüşler 23 meningen

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 220 - Kasım/November 2016

........................................................................................................................................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................................................................................................................................ ........................................................................................................................................................................................................................................................................................

Hollanda parlamentosu savcı rolü üstlenip, Türk STK temsilcilerini sorguladı

H

ollanda parlamentosu savcı rolü üstlenip, Türk temsilcileri sorguladı Parlamento Sorgu Heyeti karşısında aslanlar gibi duruş sergileyen Türk temsilciler takdir topladı Türkiye’de yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, ‘Gülenci-Erdoğancı’ ayrımı yaparak Türkleri yargılamaya başlayan Hollanda medyası ve politikacıları, konuyu daha da sulandırarak, bu kez Türk Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcilerini sorgudan geçirdiler. Sorgulamayı, sözüm ona demokratik bir şekilde yaptıklarını ortaya sermek için, çeşitli partilerden bir komisyon oluşturan Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Hollanda Parlamentosu Başkanlığı, önce ‘Bilirkişi’ olarak saydığı, Türkiye’ye sempati ile bakmayan ve sürekli eleştiren kişileri medya önünde dinledi. Bu kişiler tabii ki, Türkiye aleyhindeki söylemlerini sürdürme fırsatı buldular. Daha sonra bir başka oturumda, Türk Sivil Toplum Kuruluşlarının temsilcilerini âdeta sorgudan geçiren komisyon, Türk temsilcilerin verdikleri beyanatlar karşısında şaşkına uğradılar. Komisyonu şaşkına uğratan Türk temsilcilerinden Ejder Köse, Ayhan Tonca ve Ülkü Öğüt, verdikleri ifadeler ile derslerine iyi çalışmış olduklarını gösterdiler ve sorgulamaya damgalarını vurdular. Türkiye’de yaşanan 15 Temmuz darbe girişiminin, Hollanda Türk toplumu üzerindeki etkilerinin neler olduğunu anlamaya çalışan Parlamento Komisyonu’nda, iki Türk parlamenter de yer almıştı. Bu parlamenterlerden biri Sosyalist Partili ve Kürt asıllı Sadet Karabulut, diğeri de İşçi Partisi’nden istifa ederek, kurdukları DENK Partisi ile yoluna devam eden Selçuk Öztürk’tü. Sadet Karabulut’un Türkiye aleyhtarlığı her hâliyle göze çarpıyordu. Selçuk Öztürk ise, meslektaşlarının kendisine ‘Erdoğancı’ gözüyle baktıklarını bilerek komisyonda yer aldı ve sağlıklı bilgiler almak için sorular yöneltti. Komisyon’un sabahki oturumunda, kendilerini Türk devleti tarafından baskı altında hisseden ve kendilerini ‘mağdur’ olarak kabul eden kuruluşların temsilcileri dinlendi. Öğleden sonraki oturumda ise Türkiye’ye bağlılıkları sıcak olan kuruluşların temsilcileri dinlendi. İlk dinlenen kişi, Gülenciler’in başı olarak kabul edilen, Zaman Vandaag Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Cerit oldu. Mehmet Cerit, ‘Ben bir Gülenci’yim. Bu bir sır değil. Benim gazetem Hizmet sempatizanları tarafından kurulmuştur. Biz insan hakları, demokrasi ve hürriyetin İslam perspektifindeniz.’ diye başladığı

konuşmasında, Türkiye’de önce Kürtlerin ve Alevilerin düşman kabul edildiğini, şimdi de sırada Gülenciler’in olduğunu belirtti. Gazetelerinin Türkiye’deki versiyonunun hükümet tarafından kapatıldığını belirten Cerit, kendilerine karşı bir ‘cadı avı’ uygulandığını ve Hollanda’daki Türk organizasyonlarının da bu cadı avına katılma mecburiyeti hissettiklerini söyledi. YÜKSEL ÇEVİK Sabahki oturumun ikinci konuşmacısı, Alevi organizasyonu HAKDER temsilcisi Yüksel Çevik oldu. Yüksel Çevik, kendilerinin asırlar boyu Türkiye içinde ve İslam dünyasında baskıya maruz kaldıklarını belirttikten sonra, darbe girişimi için, ‘Bizim camiamız bu gibi girişimlere karşı çok duyarlıdır’ dedi. Hollanda’daki Türk nüfusunun yüzde 30’unun Alevi olduğunu belirten Çevik, ‘Bizim dini inancımızda başta hümanizm ve kadın erkek eşitliği önde gelir. Hollanda’da kendimizi özgür hissediyoruz.’ dedi. KENO AHMED Aynı tondaki laflar Kürt organizasyonu DEMNED temsilcisi Keno Ahmed’ten de çıktı. Keno Ahmed, Kürtler ile Aleviler’in aynı kaderi paylaştıklarını ve kendilerini hep baskı altında hissettiklerini söyledi. Gülen ile Erdoğan’ın üç yıl öncesine kadar çok iyi dostlar olduklarını belirten Ahmed, şimdi de Gülenciler’in baskı altında olduklarını söyledi. MUSTAFA AYRANCI Hollanda Türkiyeli İşçiler Birliği HTİB Başkanı Mustafa Ayrancı da sabah oturumunda dinlenenler arasındaydı. Mustafa Ayrancı, Türk hükümeti tarafından başlatılan cadı avının kontrolsuz bir şekilde yapıldığını ve kurunun yanında yaşın da yandığını belirtti ve hükümetin darbe girişimini fırsat bilerek antidemokratik işlemleri abarttığını söyledi. Hollanda Parlamento Başkanlığı’nın düzenlediği sorgulama oturumunun ilk bölümünde Türkiye karşıtı temsilciler konuştular. Bunların arasında bir Ermeni temsilci de vardı. Ermeni temsilcinin neler dediğini, objektif gazetecilik şiarımdan ödün vererek söz etmeyeceğim. Çünkü, zırvalarla moralinizi bozmak istemiyorum. AYHAN TONCA

Komisyon’un sorguya çektiği Ayhan Tonca, Hollanda Diyanet Vakfı üyesi olarak verdiği yanıtlar ile, Hollandalıların konuyu kavrayamadıklarını ortaya serdi. Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın

Hollanda temsilcisi olan Avukat Ejder Köse, Komisyon karşısında verdiği ifadelerle hukuk dersi verdi. Turks Nederlands Tegengulid (Türk Hollanda Karşıt Ses) temsilcisi Ülkü Ögüt de verdiği çarpıcı ifadeler ile komisyon üyelerini şaşırttı. Ayhan Tonca, Hollanda’da Diyanet’e bağlı 144 camide görev yapan imamların Türkiye’den maaş aldıkları ve Türk hükümeti adına ispiyonculuk yaptıkları iddiasına verdiği yanıtta, ‘İmamların maaşlarının Türkiye’den geldiği doğrudur. Bunda şaşılacak bir durum yoktur. Hollanda devleti kiliselere para katkısında bulunmuyor ama, İtalya, Belçika ve Yunanistan gibi ülkeler kiliselere yardım yapıyor. Kaldı ki şahsen ben, 2004 yılında Hollanda hükûmetine bir teklifte bulunmuş ve imamların Hollanda’da yetiştirilmesi için Akademik bir altyapı oluşturulmasını istemiştim. Ama Hollanda devleti bu isteğime karşı duyarsız kaldı. Bu gerçekleşseydi, camilerdeki imamlar Hollanda kültürü ile yetişmiş kişilerden oluşacaktı. Böylece de sizlerdeki, ‘Bu imamlar Ankara’nın uzun kolu’ istifhamı ortadan kalkacaktı. Bu imamlar burada sadece dinî hizmet yapıyorlar. Hiçbir imam siyasi görüş belirtmiyor. Varsa bir bildiğiniz, bunu bize kanıtlarıyla bildiriniz.’ dedi. Ayhan Tonca ayrıca, ‘Sizler, ırkçı parti PVV ile işbirliği yapmak istemediğinizi belirtiyorsunuz ama, bu ırkçı parti ne isterse onu da yapıyorsunuz’ şeklinde sert bir suçlamada bulundu. EJDER KÖSE

Hollanda’da avukatlık yapan ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’na üye olarak seçilen Ejder Köse de dinlenenler (sorguya çekilenler) arasındaydı. Ejder Köse’ye ‘Ankara’nın Hollanda’daki uzun kolu’ olarak bakılıyordu. Parlamento Komisyonu’ndakilerin de bu düşünce içinde oldukları her hâllerinden belli oluyordu. ‘Siz Ankara’daki Türk Diasporası Danışma Kurulu’nda ne iş yapıyorsunuz ve bu Kurul’un amacı nedir?’ şeklindeki soru bile, komisyon üyelerinin peşin hükümlülüğünü ortaya seriyordu. Ama Ejder Köse bu sorudan irkilmedi ve çok rahat bir şekilde yanıt verdi: ‘Benim Hollanda Temsilcisi olarak üyesi olduğum Ankara’daki Kurul, yurtdışında yaşayan Türklerin, anavatana yönelik sorunlarının çözümü ile uğraşıyor.’ Köse’nin bu yanıtı ile tatmin olmayan ve bu Kurul’u ‘Ankara’nın uzun kolu’ olarak

gören komisyondakiler, ‘Bize örnek verebilir misin?’ diye sordular. Ejder Köse de ‘Tabii ki bir değil pek çok örnek verebilirim’ dedi ve anlatmaya başladı: ‘Yurtdışındaki Türklerin askerlik sorunları vardı. Bedelli askerlik için 10 bin euro ödemek mecburiyetinde kalan Türk gençleri zor durumdaydı. Avrupa’nın da içinde bulunduğu ekonomik kriz içinde bu meblağı ödemek çok zordu. Türk gençleri yurttaşlıktan çıkma ile karşı karşıya kalmışlardı. İşte biz bunu dile getirdik ve askerlik bedeli yarı yarıya düştü. Ayrıca kısa da olsa askere gitme şartı kalktı.’ Köse’nin bu berrak açıklaması bile komisyondakileri memnun etmedi ve bir üye, ‘Vatandaşlıktan çıksalar ne olur ki?’ diye sordu. Ejder Köse bu tepkiye çok kızdı ve gülerek, ‘Sizin vatandaşlık duygunuz olmayabilir. Ama biz Türkler, Hollanda vatandaşlığını seçmiş olsak bile, anavatan ile bağlarımızı koparmayız ve vatandaşlığımıza kutsal olarak yaklaşırız.’ dedi. Köse, komisyondakilerin memnun olmayan suratlarına bakarak ‘Size bir örnek daha vereyim: Türkiye’ye tatile giden Türkler, beraberlerinde götürdükleri otomobilleri altı ay Türkiye’de tutabiliyorlardı. Biz bunu da gündeme getirdik ve bu süreyi iki yıla çıkardık. Görüyorsunuz ki, sizin ‘Ankara’nın uzun kolu’ diye nitelediğiniz oluşumlar, yurtdışındaki Türklerin anavatan ile ilişkilerindeki pürüzleri ortadan kaldırıyor. Ama siz, bizim de parlamentoda temsilcimiz olan sizler, bizim buradaki sorunlarımızı bir kenara atıyor ve sadece siyasi konular ile gündemi meşgul ediyorsunuz.’ dedi. Ejder Köse, komisyon üyelerinin, ‘Türkiye’deki darbe girişimine ve sonrasına nasıl bakıyorsunuz’ şeklindeki soruya da şu yanıtı verdi: ‘Darbe girişiminin ertesi günü siz parlamenterler hemen twitler atmaya başladınız. Bu twitlerde yaşananların ciddiyetine değil, Erdoğan’ın beyanatlarına yer verdiniz ve sokaklara dökülen Türklerin ellerindeki Türk bayraklarına takıldınız. Türk bayrağı taşımanın ne zararı var ki. Bakın Size birkaç örnek fotoğraf göstereyim. Bu fotoğraf, PKK’lılar’ın Lahey Büyükelçiliğimiz önünde yapılan gösteriden çekildi. Bu fotoğrafta PKK bayrağı var. Terör örgütü olarak tanıdığınız bir topluluğun elindeki bu bayrak sizi rahatsız etmedi de, Türk bayrağı mı rahatsız etti? Bakın bu fotoğraf da İsraillilerin gösterisinde çekilmiş. Bu fotoğrafta da İsrail bayrakları var. Bu bayraklar sizi rahatsız etmiyor da, Türk bayrağı mı rahatsız ediyor?

Gözlem İlhan Karaçay ilhan@karacay.nl

sonucunda, Türk gençlerinin çoğunun IŞİD sempatizanı olduğu iddiasını çürüten bir başka araştırma ile gündeme oturmuştu. Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Lodewijk Asscher’ın talimatı ile Motivaction tarafından yapılan araştırmada, Türk gençlerinin yüzde 90’ının IŞİD’i desteklediğini iddia edilmişti. Bu araştırmanın açıklanmasından sonra harekete geçen Turks Nederlands Tegengeluid kurucularından Ülkü Öğüt, kendilerinin yaptırdıkları bir başka araştırma sonucunda, Türk gençlerinin hiç de IŞİD sempatizanı olmadığı sonucunu elde ettiklerini söyledi. Komisyon üyelerinin Öğüt’e yönelttikleri sorularda, Hollanda’daki Türk gençlerinin, Türkiye’de yaşanan olaylardan sonra, Hollanda toplumuna sırtlarını dönüp dönmediklerine cevap aradılar Öğüt, kendisi gibi diğer Türk gençlerinin de Hollanda’da doğup büyüdüklerini ve bu ülkede yaşamlarını sürdürdüklerini ifade etti. Bu gençlerin ana sorunlarının Türkiye olmadığına değinen Öğüt şöyle devam etti: ‘Hollanda’da 3’üncü nesil Türkler olarak hâlen ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyoruz İş başvurularımızda yapılan mülakatlarda, ‘Erdoğancı mısın ?’ gibi sorularla karşılaşıyoruz. Öncelikle sizlerin bizi kabul edip bu topluma birlikte katılım sağlayabilmemizin altyapısını hazırlayamadığınız sürece, bizler de kendimizi sürekli ‘Hollandalı’ değil, ‘Hollandalı Türk’ olarak adlandırmak zorunda kalacağız. Bize dayattığınız yalan yanlış yakıştırmalardan dolayı bizler kendimizi savunmak zorunda kalıyoruz ve bugün de aynen burada size karşı sanki hesap veriyormuşuz gibi sorgulanıyoruz. Biz bu ülkenin geleceğiyiz. Bu ülke için güzel şeyler yapıyor ve iyi yerlerdeyiz. Bunları da görmezden gelemezsiniz. Artık entegrasyon sorunu yok, sizin kabullenme sorununuz var”.

ÜLKÜ ÖĞÜT Sorgulamada, Rotterdam İslam Üniversitesi’nden Ertuğrul Gökçekuyu, Hollanda Millî Görüş Teşkilatı’ndan Yusuf Altuntaş da kendi görüşlerini anlattılar.

Hollanda’da ‘Karşıt Görüş’ olarak iyi işlere imza atmış olan kuruluşun temsilcisi Ülkü Öğüt, daha önce yapılan bir araştırma

KOMİSYON ÜYELERİ M.L. (Mei Li) Vos, S. Karabulut, M. Azmani, P.E. (Pieter) Heerma, A. Marcouch, L.G.J. Voortman, P.H. van Meenen, S. Öztürk, B.I. van der Burg. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 220 - Kasım/November 2016

04 haber 24 nieuws

Fikri Demirtaş

“SICN olarak, politik ajandamız yoktur” - Türk İslam Kültür Merkezi Vakfı olarak Türkiye ile bir bağımız yoktur. - Politik bir ajandamız yok, dinî bir kuruluşuz. - 15 Temmuz darbe girişiminin hemen ardından bir basın bildirisi yayımlayarak, herkesi sakin ve sağduyulu olmaya davet ettik. Tehditlere ve şiddete kesinlikle karşıyız ve bunu da bu yolla açıkladık. - Bizim öncelikli işimiz gençlerimizin eğitimidir. Bu konuda elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Hollanda’daki gerilimin azalması için gerekirse daha çok şey yapmaya hazırız. - Kendi tabanımıza yıllardır, Hollan-

Güncel

da endeksli düşünmeyi ve hareket etmeyi söylüyoruz. - Hollanda Hükûmeti de taşın altına elini koymalı ve sorumluluklarını yerine getirmelidir. - Siyasetçileri her zaman yurtlarımıza gelip görmeleri için davet ettik, ancak hiçbir zamana davetimiz karşılık bulmadı. - Beraber çalışmak için güven ortamının oluşması gerek. Bunun için de hep birlikte elimizi taşın altına koymamız gerek. - Hollanda devleti, bizlerle daha sık görüşmeler yapmalı, fikirlerimizi sormalı, görüşlerimizi almalı. Ancak böyle huzur ortamı inşa edilir. Sadece böyle durumlarda bir araya gelmek sorunları çözmez. - Böyle bir ortamda düşüncelerimizin alınmasını yadırgıyorum. Sanki burada sorguya çekiliyormuş gibi bir ortam oluşturulmuş. - Bir sonraki görüşmelerde buna dikkat edilmelidir. Hollanda Türk islam Kültür Merkezi Vakfı (SICN) Başkanı

Murat Gedik

“Bu ülkenin ayrılmaz bir parçasıyız” - Öncelikli hedefimiz, entegrasyon, emansipasyon ve topluma katılımdır. Bunu yaparken de kendi değer ve kültürümüzü koruyarak yapmamız en önemli ayrıcalığımızdır. - 40 yıl boyunca ne Hollanda’dan ne de Türkiye’de 1 kuruş destek almadık, almak da istemiyoruz. - Biz bu ülkenin ayrılmaz bir parçasıyız. Eğer Hollanda kötüye giderse bu hepimiz için kötür olur demektir. - 70’li yıllarda Federasyonun, daha çok Türkiye politikasına endeksli bir yapısı vardı. 40 yıl sonra bu yapı çok değişti. - Biz kendi kültürümüzü kaybetmeden Hollandalı olarak bu ülkede yaşamak istiyoruz. - Ben evimde çocuklarımla Türkçe konuşabiliyorsam, evimde veya camide dinî görevlerimi yerine getirebiliyorsam ve Hollanda’nın normlarını kabulleniyorsam; bu benim için sahip çıkmam gereken önemli

bir kazanımdır ve bunun bedelini de ödemeye hazırım. - Türkiye politikasını buraya taşıdığımız için şikâyetçi oluyorsunuz ama, asıl Hollandalı politikacı ve medyanın Türkiye politikasını buraya taşıdığını ve bu politika üzerinden prim yapmaya çalıştığınızı ve bizlere bu kirli siyaset üzerinden bedel ödetmeye çalıştığınızı görmezden geliyorsunuz. - Bizleri sürekli köşeye sıkıştırmaya ve hesap sormaya çalışıyorsunuz. - 15 Temmuz’dan sonra yayımladığımız basın bildirisiyle gençleri sükunete ve sağduyuya çağırdık. - Türkiye’de yaşananların orada kalması ve buraya taşınmaması gerektiğini anlatmaya çalıştık. - Türk Federasyon olarak, son 24 ayda en az 3 kez fizikî olarak binalarımız silahlı saldırıya uğradı. Olayları büyütmemek için fazla dillendirmedik. - Dordrech Camii’ne yapılan saldırılarla ilgili elimizde görüntü var. (Hollanda parlamentosunun, savcı rolü üstlenip, Türk temsilcilerini sorgulaması sırasında yapılan savunmalardan) Hollanda Türk Federasyon (HTF) Başkanı

“Ben açık gezerken daha önce rahatsız etmediğim Müslüm deli misin, sen hep özendiğimiz insandın, şimdi sen niye

“MÜSLÜMANIM, TÜRKÜM KADINIM; BAŞÖRTÜLÜYÜ BAŞKA SORUNUZ VAR M Geçen sayıdan devam... Onunla Almanya’da Kerpen IGMG Genel Merkezi’nde karşılaştık. Kadınlar Teşkilatı Başkan Hatice Şahin Hanım’la görüşmek için ofisine girdiğimde, Fatma Hanım da oradaydı. Ben vardığımda o ayrılmak üzereydi. Hatice Hanım bizi ayaküstü tanıştırdı. Ona benim gazeteci olduğumu, eğer arzu ederse kendisi ile röportaj yapabileceğimi söylüyor, bana da Fatma Hanım’ın bir ‘prenses’ olduğunu anlatarak onunla mutlaka tanışmamı istiyordu.

T

oplantıda nezaket dersi “Bergheim belediyesi beni delege olarak eyalet meclisine gönderdi. Eyalet meclisinde ilk önce biraz hayretle karşıladılar. “Aa, bu başörtülü bir bayan, hem de Almanca biliyor gibi” küçümser bir şekilde yaklaştılar. O gün; politikacıların toplumdan soyut olarak sadece gazete sayfalarında gördükleri ile yaşadıklarını anladım zira İslam’ın karalandığı bir toplantıda; hayli tanınmış bir politikacıya, bir soru sormak için parmak kaldırdığımda, bana doğru bakarak “siyah başörtülü hanım” diye hitap etti. Ben de arkama dönüp baktım benden başka hanım yoktu. “Siz, Siz” diye tekrar beni gösterince ben, “Benim başörtüm mavi” dedim. “Ne fark eder ki” deyince ben “Çok şey” dedim. Ve ekledim: “Almanya’da sarışına birine esmer diyebilir misiniz?” “Sizin için önemli mi?” diye sorunca, “benim için değil sizin için önemli, zira siz bizi temsilen burada olduğunuz için bundan sonra sizi seçmeyeceğimi biliyorum artık. Çünkü siz bu davranışınızla bizi önemsemediğinizi ortaya koymuş oldunuz. Bence bir göz doktoruna giderseniz iyi olur” dedim. O zaman bana “Siz Alman Müslüman mısınız?” diye sorunca ben de “Hayır, Türk Müslümanım ve gördüğünüz gibi Almancayı da sizden daha iyi konuşabiliyorum. Ben bu ülkede vergi ödüyorum. Çocukları mı da sizin zannettiğiniz şekilde yetiştirmiyorum. Az önce Müslümanlar hakkında sarf ettiğiniz olumsuz sözlerden dolayı lütfen özür dilemenizi istiyorum” dedim. O zaman kendini şöyle savunmaya başladı: “O zaman siz burada doğdunuz. Siz okumuş birisiniz. Benim sözüm size değil ki, ben diğer Müslümanları kast ediyorum”. Ben de “Ben şu an tüm Müslüman kadınları temsil ediyorum” dedim ve sonunda özür diledi. Burada şunun altını çizmek istiyorum; eğer bizim duruşumuz, bizim temsil ettiğimizi yansıtmıyorsa orada bir problem var demektir ve bu suçu Avrupalıya yükleyemeyiz. Ama bu yapılıyor. Yani bizde problem var, dinimizi kendimiz tanımıyor, yaşamıyoruz. Yaşayanlar da ‘bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ deyip anlatmıyor. Ha, anlatmaya kalksak bizi konuştururlar mı o da ayrı bir me-

sele. Ama biz Allah’a olan vazifemizi yerine getirmiyoruz ve başkasının vazifesini yapması bekliyoruz. İşte problem buradadır. Size birileri hem “Prenses” hem de büyükelçilik unvanı verdi. Bu nasıl oldu anlatır mısınız? Almanya da bakanlık Müslüman kadına karşı kötü davranışla mücadele çerçevesinde düzenlediği bir kampanyada; billboardlarda kullanılmak üzere bir fotoğrafımı istediler. Memnuniyetle kabul ettiğimi söyledim. O kampanya billboardlara asılan posterde şöyle bir slogan yer alıyordu. “TÜRKÜM, KADINIM, BAŞÖRTÜLÜYÜM. BANA BAŞKA SORUNUZ VAR MI?”. Bu posterden toplam 850 bin adet bastırılıp havaalanları dâhil olmak üzere akla gelebilecek pek çok yere astılar. Beni tanıyanlar kocaman kocaman resimlerimi sokaklarda, resmî dairelerde görünce çok şaşırmışlardı; dolayısıyla çok güzel tepkiler aldım. Ama ırkçılar aynı fikirde değillerdi. Onlar “Nereden çıktı bu kadın, gitsin hakkını ülkesinde arasın” şeklinde ve daha ağır eleştiriler yapıyorlardı. Hatta sırf bu konuda bir eleştiri sitesi kurup benimle uğraştılar uzun süre. Sonradan değerlendirince esasen bunun benim hayrıma olduğu sonucuna vardım.

“Hayatımı tamamen sıfırlayıp ‘ben İslam’ı tam bir Müslüman olarak yaşayacağım‘ diyerek yola çıktım”

Her şey kamera şakası gibi... Geçen yılın başında, Facebook’tan bir mesaj aldım “lütfen maillerinize bakar mısınız?” diyordu. O sıralar bana bakanlık da dâhil pek çok yerden binlerce mail gelmekteydi ve ben çoğuna bakmıyordum. Birkaç kez tekraren gelen bu mesaj dikkatimi çekti ve mailime baktım ve gördüm ki, bana Filipinlerden

bir mesaj var. “Amaaan benim ne işim olur Filipinlerle” deyip açmadım bile. Ama ısrarla gelip duruyordu. Sonunda açıp baktım ve orada bana “Büyükelçilik” teklifi yapılıyordu. Bir “kamera şakası” galiba diye düşündüm. Eşime söyledim. O da şaka olmadığını ciddi bir teklif olduğunu söyledi. Daha sonra bir mail daha geldi yaptıkları teklifi kabul edip etmediğimi soruyorlardı. Ben de Facebook’tan “Etmiyorum” dedim çünkü tanımıyordum. Meğerse o da o ülkenin sultanının kız kardeşi imiş. Daha sonra yine bir mail geldi ve onda da yeni bir teklif eklenerek “Türkiye Büyükelçiliği de” bana verilmiş “Galiba teklifi azımsadığımı sandılar” diye düşündüm. Peşinden yine kabul edip etmediğimi sordular. “Yok, kabul etmiyorum. Benim çok işim var uğraşamam” dedim. Ve hâlen bunun bir kamera şakası olabileceğini düşünüyorum. Bir sonraki mailde “Sana davetiye yollayalım buraya gel” diyorlardı. O arada biz de ailecek İngiltere’ye gitme hazırlığı içindeydik. “Hayır, gelemem zira biz İngiltere’ye gidiyoruz” dedim. Bir mail daha geldi “O vakit İngiltere’de Pakistan konsolosluğunda temsilcimiz var bizim için çalışıyor. Oraya giderseniz o size durumu izah edecek” diyorlardı… Adresini, telefon numarasını, resmini filan yollamışlar. Bizimkini de onlara yollamışlar. İngiltere’de iken telefonumuz çaldı. Bize ziyarete gelmek istediklerini söylüyorlardı. “Hayır, çocuklarımın yanında kamera şakasına yakalanmak istemiyorum, biz gelelim” dedim. “Tamam” dediler gittik ve buluştuk. Sizi prenses ilan ettik Karşılaştığımız adam bana “Siz bizim ülkemizin prensesi ilan edildiniz” dedi. Ben “ne prensesi ya” diye şaşkınlığımı dile getirdim. Adam bize durmadan iltifatlar ediyordu. Ben “Bitsin bu kamera şakası artık” diyordum eşime. O ise durumu inceleyerek işin çok ciddi olduğunu söylüyordu. Meğerse adamlar beni iki yıldır inceliyorlarmış. Türkiye’den sicilimi filan isteyip getirtmişler. Almanya’dan bilgi istemişler. Almanya vermemiş. Niyetleri Avrupa’ya açılmakmış. O ülkelerde çoğunlukla erkekler savaşlarda öldüğü için, kadınlar hep ön planda imiş ve ülkeler kadınlar tarafından yönetiliyormuş.


mozaik 25 mozaïek

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 220 - Kasım/November 2016

manlar, birden bana saldırmaya başladılar!.. ‘Sana ne oldu, beynini mi yıkadılar? Sen kapandın? Biz Müslüman değil miyiz?’ diye hakaret etmeye başladılar”

M, ÜM! MI?”(2)

DEBORAH JONGEJAN

Turk voelt zich niet gehoord De Tweede Kamer worstelt met de integratie van Turkse Nederlanders. Helpen Turks-

Fatma Afife Gürsoy: “Hristiyanlık dersi esnasında öğretmen bana ‘Sen de Müslümansın, hadi sen de bize kendi dinini anlat’ deyince o an kafamda şimşekler çakmaya başladı”

Bunlar da Avrupa’ya açılmak istiyorlarmış ama bir temsilcileri yokmuş. Duruşu sağlam bir temsilci arıyorlarmış. Bunun için bir de ilan vermişler. Çok müracaat edenler olmuş Müslüman kadınlardan. Ama onların bir dizi kriterleri varmış. Bilhassa bir dilden bir başka dile kolaylıkla geçebilecek, erkeklerle rahat bir şekilde iletişim kurabilecek birini arıyorlarmış. Beni billboardlarda gören birisi de onların verdiği ilanı görünce beni onlara tavsiye ederek “İşte aradığınız temsilci bu olabilir. Tüm kriterlerinizi karşılıyor” demiş. Onlar da bana karar vermişler. Taç töreni için Sultanlığa gidiyoruz Beni ocak ayında taç töreni için Filipinlere davet ettiler. Eşimle birlikte oraya gittik. Bize Filipinlerin diğer adalarındaki sultanlıkları gezdire-

rek bu bizim prensesimiz diye ilan ettiler. Daha sonra devletler arası ilişkilerde ülkeyi nasıl temsil etmem gerektiğini anlattılar. Bana “Buayan Darusselam Sultanlığının prensesliği” verilmişti. Gittiğimiz o dönemde çıkan iç karışıklık nedeniyle o adaya gidemedik. Taç törenini o nedenle “Bande Ache” sultanlığında yaptılar. Bu sultanlığın da Hollanda ile ilişkisi varmış Hollanda’nın kolonisi olan Endonezya’dan dolayı. Onlar da beni, benim sultanlığımdan müsaade alaraktan Hollanda büyükelçileri olarak ilan ettiler. Edindiğimiz bilgiye göre Filipin takımadalarındaki sultanlıklar bir Osmanlı mirasıymış. Ve bu sultanlıklar kız alıp, kız vererek hepsi birbirleri ile akraba olmuşlar. İşte böylece “Prenses” ve Türkiye ve Almanya “Fahri Büyükelçisi” oldum…” 1985 ile 1988 yılları arasında Hol-

landa’da kalıp kraliçe Beatrix’ten yardım alarak dil öğrenen Fatma Hanım 7 lisan biliyor. Türkçe, Almanca, İngilizce, Hollandaca, Fransızca, Arapça ve Latince. Fatma Hanım’ın, bilhassa kadınlar hakkında. Çok ilginç tespitleri var. Fatma Hanım Hilal TV, Kanal Avrupa ve daha başka televizyonlarda programlara katılarak kadınların haklarını savunmayı ya da anlatmayı sürdürmüş. Bundan sonra da sürdürmek istek ve gayretinde görünüyor. Kendisine, Hollanda’ya geldiğinde bizimle de bir görsel söyleşi yapmasını teklif ettik, kabul etti. Gayet akıcı ve esprili bir üslup ile konuşan Prenses Fatma Afife Gürsoy Hanım ile yapılan söyleşiden keyif aldığınızı ve istifade ettiğinizi umuyoruz. Söyleşi - Fotoğraflar: Adnan Şahin

«

Nederlandse organisaties als Diyanet daar nu bij of zit de lange arm van Ankara in de weg? Ayhan Tonca haalt zijn telefoon uit zijn binnenzak. ,,Erdogan belt. Ik moet wat van hem zeggen’’, grapt het bestuurslid van Diyanet, hier Islamitische Stichting Nederland genoemd. De organisatie telt 145 moskeeën met imams die worden betaald en gestuurd door de Turkse staat. Toch moeten we daar niks achter zoeken, zegt Tonca. ,,Alsof al onze imams pionnetjes uit Turkije zijn.’’ De Tweede Kamer probeerde gisteren zicht te krijgen op ‘de lange arm van Ankara’ door veertien verschillende TurksNederlandse organisaties uit te nodigen. Zo’n beetje alle gezindten zijn vertegenwoordigd: van minderheden als alevieten, Koerden en Armeniërs tot Milli Görüs en de Grijze Wolven. Om praktische redenen is gekozen voor de zaal waar normaal mensen onder ede worden gehoord. Het voelt voor verschillende gasten als een verhoor. De opstelling - recht tegenover elkaar - tekent de verhouding tussen de politiek en de Turks-Nederlandse organisaties. Jarenlang golden ze als belangrijke gesprekspartner van de overheid, maar de laatste jaren is het wederzijdse wantrouwen gegroeid. Minister Lodewijk Asscher (Integratie) probeert ze met stevige, confronterende taal te dwingen voor de Nederlandse normen en waarden te gaan staan. Zo eiste hij onlangs dat ze zich uitspraken voor de rechtsstaat, anders weigerde hij met ze om tafel te gaan. Op hun beurt spreken verschillende Turkse clubs de zorg uit dat ze niet als volwaardige burgers worden behandeld. ,,Ik kan alle Turkse Kamerleden gewoon bellen en dan nemen ze de telefoon op. Door Nederlandse Kamerleden ben ik zo vaak de deur gewezen. Mensen voelen zich in Turkije meer gehoord dan in Nederland’’, zegt vicevoorzitter Ertugul Gökçekuyu van de Islamitische Universiteit in Rotterdam. De Kamer wil deze onderwijsinstelling sluiten vanwege omstreden uitspraken van de rector. Volgens deskundigen zijn de organisaties vooral gericht op

Turkije en dragen ze dus niet bij aan de integratie van Turken in Nederland. Hoewel de meeste clubs zelf de broek moeten ophouden, zijn ze allemaal verbonden met ‘het moederland’ of een gelieerde beweging in Europa. ,,Al die organisaties zijn lichamelijk hier, maar geestelijk in Turkije’’, aldus de kritische journalist Mehmet Ülger. Dienstplicht Het is ook de strategie van Ankara om warme banden te onderhouden met ‘onderdanen’ over de eigen grenzen. Zo heeft Turkije de Adviesraad Turkse Diaspora ingesteld om Turken in het buitenland bij te staan. ,,Een van de doelstellingen is om de Turkse cultuur te behouden’’, zegt lid Ejder Köse. ,,Wat is daarop tegen?’’ Hij adviseerde Turkije naar eigen zeggen om het afkopen van de dienstplicht goedkoper te maken. Anders, waarschuwde hij, zouden veel mensen hun Turkse nationaliteit inleveren. De prijs is inmiddels omlaaggegaan. Alevieten, Koerden, Armeniërs en Gülensympathisanten hebben last van de ‘lange arm’, zeggen hun vertegenwoordigers. Zo regelde Diyanet gratis bussen om te demonstreren tegen een monument voor de Armeense genocide in Almelo, zegt de Federatie van Armeense Organisaties Nederland. Bovendien hebben ze te maken met bedreiging en intimidatie. Twee weken geleden besloot een meerderheid van de Kamer dat de invloed van Diyanet moet worden ingeperkt. Op initiatief van de christelijke partijen droeg de Kamer Asscher op de financiering van imams vanuit Turkije te verbieden. Het is de vraag of dat kan, vanwege de godsdienstvrijheid. Asscher kijkt daarom of hij drempels kan opwerpen met extra eisen aan de werkvergunning van imams, bijvoorbeeld dat ze Nederlands spreken. Maar een rechterlijke uitspraak verbiedt een verplichte taal-eis aan Turken vanwege een samenwerkingsverdrag met de EU. Hoe dan ook, het kabinet moet met een strategie komen tegenover het diasporabeleid van president Erdogan, zegt SP’er Sadet Karabulut. Zij nam het initiatief voor de hoorzitting. ,,Als Nederlandse overheid moeten we veel meer onze grenzen aangeven richting Turkije.’’ DEBORAH JONGEJAN Politiek Verslaggever Algemeen Dagblad - Den Haag ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 220 - Kasım/November 2016

04 spotlar 26 spotlıght

Selami Coşkun

“Niet alleen Asscher, ook Hamit Karakuş heeft wat uit te leggen” Paar weken geleden zat Hamit Karakuş, oud PvdAwethouder in Rotterdam, bij het televisieprogramma Buitenhof. Karakuş werd in het programma aangekondigd als kandidaatKamerlid voor de PvdA. Toen het ging over het integratiestandpunt van deze partij zei hij dat de PvdA vanwege haar daden ‘wat uit te leggen heeft aan Turkse Nederlanders’. Deze kritiek is natuurlijk ongeloofwaardig uit zijn mond, omdat Hamit Karakuş in zijn actieve PvdA-loopbaan al die jaren toekeek en zweeg over datzelfde PvdA-integratiebeleid. Hamit Karakuş heeft dus zélf wat uit te leggen aan Turkse Nederlanders. Want waar was Karakuş toen onze Turks-Nederlandse jongeren door PvdA-Minister Lodewijk Asscher werden neergezet als IS-aanhanger, doordat deze Minister willens en wetens een nep onderzoek over deze jongeren naar buiten bracht? PvdA’er Karakuş zweeg en keek toe. Waar was Karakuş toen de TurksNederlandse Kamerleden Selçuk Öztürk en Tunahan Kuzu uit de PvdA werden gezet omdat zij wél kritiek hadden op dit onderzoek en deze PvdA-Minister? PvdA’er Karakuş zweeg en keek toe. Waar was Karakuş toen de TurksNederlandse voorzitter in een deelgemeente in Karakuş’ zijn stad Rotterdam, Seyit Yeyden, vanwege een slecht uitgevoerd Bing-

Mustafa Kılıç:

onderzoek genoodzaakt was om zijn voorzitterschap op te geven, terwijl later met een rechtszaak bleek dat dit onderzoek niet deugde? PvdA’er Karakuş zweeg en keek toe. Waar was Karakuş toen PvdAMinister Asscher voorstelde om zonder enig bewijs of reden TurksNederlandse organisaties te laten volgen en onderzoeken door de overheidsdiensten? PvdA’er Karakuş zweeg en keek toe. Waar was Karakuş toen moskee-internaten in Rotterdam onder vuur kwamen te liggen en er op PvdA-bestuurders druk werd uitgeoefend om deze internaten te sluiten en af te treden? PvdA’er Karakuş zweeg en keek toe, en liet daarmee de kinderen in deze internaten in onzekerheid en stond toe dat bestuurders moesten aftreden. Waar was Karakuş, die als locoburgemeester een van de machtigste mensen in Rotterdam was, toen Marco Pastors van de rechts-xenofobe partij Leefbaar Rotterdam superambtenaar werd in Rotterdam? U weet wel, de man die aan burgemeester Aboutaleb vroeg om zijn Nederlandse paspoort in te leveren omdat Aboutaleb van Marokkaanse komaf is. PvdA’er Karakuş zweeg en keek toe. Waar was Karakuş toen premier Rutte ‘pleur op’ zei tegen onze Turks-Nederlandse jongeren die in zijn eigen stad Rotterdam, (soms te fel) hun woede uitten over de coup in Turkije? Dit keer zweeg hij niet. PvdA’er Karakuş schreef zelfs een column waarin hij zei: ‘Rutte heeft het grootste gelijk van de wereld’. En dat terwijl Karakuş later meeliep met de vlaggenparade op de Erasmusbrug: Karakuş is een man met een dubbel gezicht. Hamit Karakuş zwijgt en kijkt toe terwijl Turkse Nederlanders door andere politici worden beschadigd. Hamit Karakuş belooft niks goeds als volksvertegenwoordiger.

"Aklı ile muhakeme yeteneği olan bir varlık ancak öğretilerek; ama aklı olup da muhakeme yeteneği olmayan varlık ise eğitilerek bilgi ile buluşturulur"

Öğretme ile öğrenme arasındaki farkı, El Biruni’de görün! Yaşadığımız yirmi birinci yüzyıl bilgi ve teknoloji çağıdır. Bu çağa şahit olan bizler bilgi ve teknolojinin hayatımızda ne kadarda önemli olduğunu gözlemleye biliyoruz.

B

ilgi öğretimle kazanılır. Yani bir vahiyle veya ilhamla insan beyninin içerisine doldurulmuyor. Bilgi emek azim zaman gayret sabır her şeyi yeri ve zamanında yapmayı ve düşünmeyi gerektirir. Yani anlayacağınız çok planlı ve programlı bir çalışmanın neticesidir. İnsanlar ile hayvanlar arasındaki fark insanlar bilgiye öğretimle hayvanlar ise eğitilerek ulaşırlar. Cenabı Allah ilk insan Hz. Adem’i yarattığında (ve alleme edeme el esmee) ifadesinde Allah cc öğretti ifadesini kullanır. Aklı ile muhakeme yeteneği olan bir varlık ancak öğretilerek ama aklı olup da muhakeme yeteneği olmayan varlık ise eğitilerek bilgi ile buluşturulur. Hayvan terbiyecisi bir insan bir hayvani eğiterek onu arzuladığı bir hedefe ulaştırır. Bir öğretmen ise bir talebeye öğretmek suretiyle bilgiyi ulaştırır. İnsanlar öğretmek için de öğrenmek zorundalar. Bilgi toplumuna ulaşmak için önce doğru bilgiye evde, anne - baba, camide imam, okulda öğretmen, sivil toplum kuruluşlarında yönetici, iş yerinde patron... öğrenmek zorundalar, ancak bu şekilde bilgi toplumuna ulaşılır ve o bilgi hayatımızda bizlere kolaylıklar sağlar ve zamanın ruhuna

uygun hareket edebilme imkanını da bizlere verir. Öyleyse çocuklarımıza öğreterek ve örnek olarak, hayvanlarımızı da eğiterek yaşadığımız hayatın standartlarının üzerine çıkarabilir, muasır medeniyet seviyelerine ulaştırabiliriz. Öyleyse yapacağımız işi ve materyallerimizi iyi belirlemeliyiz. İşimize göre doğru materyali kullanmak zorundayız. Amacımız insan yetiştirmek ise bilgili olmak, bilgiyi öğrenip doğru zamanda doğru yerde ve doğru materyallerle öğretmek zorundayız. (Mustafa Kılıç? Yurt Müdürü Mustafa Kılıç, yurt ile alakalı şu bilgileri verdi: “Schoolinternaat Elbiruni yurdumuz 2016-17 eğitim ve öğretim yılına güzel bir başlangıç yaparak, 9 yeni öğrenciyi bünyesine kattı. Bu dönem içerisinde bir kamp yaptık ve bir çok

misafir ve akademisyeni öğrencilerle buluşturduk. Türkiye Cumhuriyeti Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız , NIF Başkanı Mehmet Erdoğan, Hasene Derneği Başkanı Mehmet Yaramış, ilahiyatçı yazar Ahmet Yılmaz, Sefa Bağcı, İsmail Kızılırmak yurdumuzu ziyaret eden misafirlerimizden sadece bir kaçı idi. Diğer yandan ise İslami ilimler ders hocaları olarak bu yıl çocuklarımıza Bilal Yanık, İsmail Kızılırmak, Uğur Demirci, Yusuf Kaya ile gençlerimizin önünü aydınlatacağız inşallah. Ayrıca yurdumuza maddî ve manevî değerli katkılarından dolayı Hollanda’nın büyük toptancılarından TUR-NED Direktörü İlhan Döne ve Aktalan Fruit işletmesinin Direktörü Kadir Aktalan’a teşekkür mahiyetinde birer plaket verilmiştir.” Haber Merkezi

«

Başkonsolos Sadin Ayyıldız’dan El Biruni yurduna ziyaret NIF’e bağlı olarak hizmet yürüten İskender Paşa Camii ve El Biruni Yurdu’nu ziyaret etti. Ziyarette, NIF Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan, İsa Çam, Özcan Çiftçi yeni şube başkanı, İskender Paşa Camii imam hatibi ve aynı zamanda El Biruni Yurdu müdürü Mustafa Kılıç, İskender Paşa eğitim kursları müdiresi, esnaf ve işadamları da hazır bulundular. NIF Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan ziyaretten duyduğu memnuniyeti ifade ederek, “T.C. Devlet yetkililerimizin son yıllarda Hollanda Türk toplumuna ve

onları temsil eden STK’lara bakışı ve duruşu olumlu yönde değişti. Önceki yıllarda mesafeli ve ilgisiz bir tavır söz konusu iken, son yıllarda daha ilgili, sıcak, samimi bir tavır var. Bunu önemsiyor ve devamını diliyoruz” dedi. TC Rotterdam Başkonsolosu Sadin Ayyıldız da ziyarette hem kısa bir konuşma yaptı hem de vatandaşların sorunlarını dinledi. Yurt ile alakalı olumlu izlenimler edinerek ayrıldığını ifade eden Ayyıldız özetle şunlara değindi:

“Bu STK’lar sizin ciddi gayret ve özverilerinizle kuruldu. Yine bu kurumların ayakta kalabilmesi için esnaf ve işadamlarımızın özverili desteği takdire şayan. Türk toplumunun dinamik girişimci ruhuna inanıyorum. Gençlerimizin oldukça donanımlı bir şekilde yüksek öğrenim görmüş bir şekilde yetiştiğini görüyorum. Bu arttıkça Hollanda toplumu içinde yeri ve söz hakkının daha da önem kazanacağını düşünüyorum. Son olarak tekrar etmek istiyorum; Allah, bu eğitim kurumlarını kuran ve yürüten sizlerden razı olsun. Allah’a emanet olun.”


yaşam ve inanç 27 leven en religie

doğuş aylık gazete/maandblad,

nr. 220 - Kasım/November 2016

“İman edenlerin başkaları hakkında delilsiz, belgesiz, kesin bilgisiz karar, hüküm, fetva vermeleri Kur’an açısından yanlıştır...”

DEĞİŞMEZ DEĞERLER ve HATALAR (2) D

eğişmez değerlere rağmen yapılan hataları anlatmaya devam ediyoruz.

3- “Berâeti zimmet asıldır”: Bir kimsenin suçlu olduğu yetkili tarafından isbat edilinceye kadar o kişi suçsuzdur. Hiç kimse ona kendi kafasına göre suçlu muamelesi yapamaz, kafasına göre ceza kesemez. Hikâye bu ya; “Endülüs Devleti zamanında bir papaz kilisenin damında, az bulunan bir çiçek yetiştirir. Papaz o çiçeği çok sever. Kilisenin damında bir de keçisi vardır. Keçisini de çok sever. Bir gün bakar ki çiçek yenmiş. Oraya kimse çıkmadığı için bu çiçeği keçi yedi zannıyla keçiyi damdan aşağıya atar ve keçi ölür. Papaz, Müslüman hâkimin huzuruna çıkarılır. Hâkim, hayvanların yaptıklarından sorumlu olmadıkları, eğer hayvanlar başkasına zarar verirlerse hayvan sahibinin zararı ödeyeceğini bildirdikten sonra papaza sorar: “Keçinin bu çiçeği yediğini sen gördün mü?” Papaz: “Hayır görmedim.” “Peki gören var mı?” “Hayır yok ama dama benden başka kimse çıkmaz. Keçiden başka o damda kimse yoktu, der.” Hâkim, hayvanların yaptıklarından sorumlu olmadıkları hâlde hayvanı damdan aşağı atmaktan papazı ta’zir (kınama) cezasıyla cezalandırır. Aradan uzun zaman geçer. Bir gün papaz, akşam karanlığında evine doğru giderken bir adam “Yandımmm” diyerek yere yıkılır.

Papaz yere yıkılanın yanına varır. Hançeri adamın bağrından tam çıkarırken muhafızlar gelir ve derdest hâkim önüne çıkarılır. Papaz, olayı olduğu gibi anlatır ama elinde kanlı bıçakla ölenin üzerinde yakalanır. Hâkim: “Eğer sen keçinin o çiçeği yemediği ihtimalini kabul etseydin ben de senin öldürmediğin ihtimalini kabul ederdim. Ama İslâm’da “Berâeti zimmet asıldır” kuralı vardır. Suçun, delillerle sabit oluncaya kadar suçsuzsun, der.” Sonra gerçek katil bulunur da Papaz beraat eder.” Ama bu hukukun temel ilkesine rağmen Müslümanlar da, başkaları da, özellikle medya kendilerine göre, bazı olaylarla ilgili birilerini suçlu ilan ederler, hatta hâkime işi bırakmadan ceza bile keserler. Bu işlerde pek de aceleci davranırlar. Suçladıkları kimsenin suçlu olup olmadığına bakmazlar. Kesin bilgiye ulaşıncaya kadar araştırma gereği duymazlar. Bu konuda iman edenlere Allah’ın bir uygulaması ders vermeli, örnek olmalı değil mi? Müslümanlar inanır ki Allah (cc) el-Âlîm’dir, yani her şeyi bilir. Ona gizli olan bir şey, O’nun bilmediği hiç bir şey yoktur. Müslümanlar Allah’ın (cc) adil olduğuna da inanırlar. Bu konuda onların hiç bir tereddütleri yoktur. Kıyamette herkese yaptığını bildirecek ve ona göre herkesin hak ettiği karşılığı verecek. Buna rağmen Allah (cc) Kirâmen Kâtibin meleklerine insanların yaptıklarını kaydetmeleri görevini verdi. (İnfitâr 82/10-11) Bu melekleri insanın her yaptığını

bu “amel defterine” kaydederler. Hesap Günü’nde Allah (cc) bu “amel defteri”ni insanlara gösterecek ve herkes yaptığını bizzat orada görecek. (İsrâ 17/1314. Kehf 18/49. Câsiye 45/28) Allah (cc) bile insanların hesabını yazılı bir belge üzerinden yapacak. Bir bakıma kesin bir bilgiye, yazılı belgeye göre hüküm verecek. Orada Allah (cc) kullarına dilediği gibi hükmetse, “ben her şeyi biliyorum. Sen şunları şunları yapmıştın” dese kullar itiraz mı ederler? Hayır, etmezler, edemezler. Allah’ın belgeye mi ihtiyacı var? Ama böyle yapmayacak. Kullarına dünyada iken melekler tarafından kayıt altına alınan, bir anlamda kameraya çekilen amellerini (yaptıklarını) gösterecek. Önümüzde bu ilâhi ölçü varken, iman edenlerin başkaları hakkında delilsiz, belgesiz, kesin bilgisiz karar, hüküm, fetva vermeleri Kur’an açısından yanlıştır. 4- Kötü zandan sakınmak: Kur’an başkaları hakkında kötü zan (sû-i zan)’da bulunmayı Müslümanlara haram kıldı. “Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır...” (Hucurât 49/11) Yani öyle olmadığı hâlde, bilgisizce, elde delil ve kesin bilgi olmadan, biraz da kötü niyetle birileri için “zannımca o şöyledir”, “sanıyorum o böyledir”, “zannediyorum bu işi o yapmıştır”, “zannımca onun niyeti kötüdür” diye kesin ama olumsuz hüküm/karar vermek kötü zandır. İsterse “zannetme” veya

“sanma” kelimelerini kullanmasın. Eğer birisi başkaları hakkında bilmeden bu şekilde hayalen olumsuz karar veriyorsa, bunu da toplum içinde yapıp, ilgili kişinin zan altında kalmasına, hakkında haksız yere kötü düşünülmesine, rencide edilmesine, şerefinin lekelenmesine sebep oluyorsa; bu Kur’an’ın onay verdiği bir şey değildir. Tam tersine İslâm’da Müslümanlara tavsiye edilen mü’min kardeşi hakkında sû-i zan değil, hüsn-i zan (iyi niyet, olumlu düşünme) olmasıdır. 5- Gıybet etmemek: Aynı âyette Allah (cc) Müslümanlara “... Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.” (Hucurât 49/11) emrediyor. Peygamber (sav) gıybeti; “Birinizin, (din) kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır” şeklinde açıklıyor. (Ebu Dâvud, Edeb/40 no: 4874. Tirmizî, Birr/23 no: 1935. Müslim, Birr/70 no: 2589) Peygamber (sav) der ki: “Bana dünyanın en kıymetli şeylerini verseler, ben yine de bir insanı hoşlanmayacağı bir şekilde taklid edip anmayı kesinlikle istemem.” (Ebu Dâvud, Edeb/35. Tirmizî, Kıyâmet/51)

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

Görüldüğü gibi Kur’an gıybet etmeyi, yani bir Müslümanın aleyhine onun hoşlanmayacağı şekilde konuşmayı ölü eti yemek kadar çirkin olarak niteliyor ve haram kılıyor. Buna rağmen iman edenler, yanlarında olmayanların aleyhinde, gerçeğe uygun olmayan şekilde konuşurlarsa, kötülerlerse, aşağılarlarsa hata etmiş olurlar. Başka toplumlar şöyle bir tarafa dursun... Müslümanlar bile maalesef bu hatadan kendilerini kurtarabilmiş değil. Neredeyse gıybet etmeyen kişi, gıybet edilmeye bir araya gelmeler, gıybet edilmeyen ev yok gibi. Müslümanlar gıybetin haram olduğunu sık sık duymalarına rağmen. Şimdilerde gıybetin alanı sosyal medya sayesinde daha da genişledi. Üstelik kontrolü de mümkün değil, cezalandırılması da yok. Dileyen dilediği gibi konuşuyor, atıp tutuyor, paylaşıp duruyor. Ne sınırı var, ne sorumluluk duygusu. Ancak yaptıklarının ve söylediklerinin yanında, yazdıklarının da günün birinde hesabını vereceğine inanan sorumluluk sahibi bir Müslüman böyle yapmaz. O eline, diline, kalemine, parmaklarına sahip olur. Ne söylediğine ve ne yazdığına dikkat eder. Tabi neyi paylaştığına da. Müslüman Allah’ı hesaba katmadan yaşayanlar gibi değildir. Gıybetin kul hakkına tecavüz olduğunu ve kul hakkının Allah tarafından –helâlleşme olmadanaffedilmeyeceğini bilir. (Kaldı ki sanal dünyada başkasını gıybet edenler kimden, nasıl helâllik alabilirler ki?) (Devam edecek)

Adres: Binckhorstlaan 340 2516 BL Den Haag İleti: info@borabouw.nl Web: www.borabouw.nl Telefon: +31(0)634 33 91 41

◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 220 - Kasım/November 2016

04 haber 28 nieuws

Dünya gündemi

"Allah bir daha Türk milletine, Türkmen halkına bağımsızlık mücadelesi verdirmesin. Devletlerimiz baki olsun"

“İki Kardeş ülkeyiz”

P

rogramda konuşan YTB Başkanı Kudret Bülbül, Türkiye ve Türkmenistan’ın ortak tarihi, dili, dini ve kültürü paylaştığını belirterek, “Yüzyıl öncesinde bu ilişkiler çok daha güçlüydü. Türkiye’deki bir dergi, bir gazete Türkmenistan’da, Azerbaycan’da bilinirdi ve yakından takip edilirdi. Orada çıkan bir dergi, şiir, şair, bilim insanı, âlim de

Esra Yılmazer:

Türkmenistan’ın bağımsızlığının 25’inci yıl dönümü dolayısıyla Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) ve Türkmenistan Ankara Büyükelçiliği’nin işbirliği ile Türkmenistan’ın Bağımsızlığının 25. Yıldönümü Kutlama ve Resim Sergisi programı düzenlendi. Programda konuşan YTB Başkanı Kudret Bülbül, Türkiye ve Türkmenistan’ın köklü geçmişi olduğuna dikkat çekerek, ortak tarihi, dili, dini ve kültürü paylaştığının altını çizdi. Türkiye’de yakında takip edilirdi. Bugün bu kadar bilgi birikimi henüz söz konusu değil. İnşallah birlikte çalışmalarımızla, çabalarımızla tarihteki bu mirası çok daha ileri götüreceğiz” diye konuştu. İlişkilerimiz güçlenerek devam ediyor. İki ülke arasında bir millet, iki devlet temelli dengeli ve saygılı işbirliğine dayanan özel ilişkiler bulunduğuna dikkat çeken Bülbül, “Uzun

yıllar Avrupa’da, Amerika’da bulunan vatandaşlarımız kendi haline bırakıldı. 2010 yılı itibariyle devletimiz vatandaşlarımızı bulundukları ülkede yalnız olmadıklarını hissettirecek bir kurum kurdu. YTB, bu anlamda vatandaşlarımıza yönelik çok farklı çalışmalar sürdürüyor. İkinci çalışma alanımız, soydaş ve akraba topluluklara yönelik. Bu ilişkileri geliştirmeye yönelik çok yönlü çalışma içerisin-

deyiz. Üçüncü çalışma alanımız ise, uluslararası öğrencilere yönelik. Türkmenistan en çok burs verdiğimiz ikinci ülke konumunda” ifadelerini kullandı. Türkiye’nin Türkmenistan’ı tanıyan ilk ülke olduğunu vurgulayan Türkmenistan Ankara Başkonsolosu Murat Akmammedov “Türkmenistan’ın bağımsızlığını ilk tanıyan devlet Türkiye’dir. Tarihi, dili, dini ve kültürü paylaşan iki ülkeyiz. Ülkelerimiz arasında eko-

nomik faaliyetlerimiz güçlenmekte. Bağımsızlığa kavuştuğumuzdan beri birçok atılıma imza attık. Bölgesel ve küresel sorunlara yönelik politikalarımız güçlenmekte” diye konuşurken, Türkiye Türkmenistan Dostluk Derneği Başkanı Selahattin Baysal ise “Allah bir daha Türk milletine, Türkmen halkına bağımsızlık mücadelesi verdirmesin. Devletlerimiz baki olsun. İnşallah” dedi. ◄◄

gözyaşlarını tutamadılar. SHESHI okulunun değiştirilen çatısı, onarılan okul bahçesi, yenilenen oyun alanı, güzelleştirilen sınıflar ve yeni bilgisayarlar ile kasacısı okulun yeni hâli 18 Ekim 2016 açılış için hazır hâle getirilmişti. NIF KGT Başkanı Esra Yılmazer Kurt ise şu sözleri söyleyerek kurdele kesimini gerçekleştirdiler. “Üçüncü okul açılışını düzenlediğimiz bu günde gönül köprülerinin temellerini atmış bulunmaktayız. Bizler Avrupalı Müslümanlar olarak sizleri unutmadık ve unutmayacağız”.

Balkanlar Eğitim Gezisi... Daha sonrasında Avrupa’dan gelen gençlerin tarihi ile tanışması ve öğrenmeleri için eğitim gezisine start verildi. Basta Makedonya, Kosova ve Bosna-Hersek’te önemli yerler ziyaret edilip anlatım yapıldı. Ayrıca Saray Bosna’da bulunan Millî Görüş Bosna Bölge binası ziyaret edilerek gençler yapılan çalışmalar hakkında bizzat Bölge Başkanı Eddin Salkovic ve yönetimde bulunan Adem Kasa, Enver Eminovic ve Kadınlar Teşkilatı başkanı Sumeya Smailhodzic tarafından bilgilendirildi. Haber Merkezi

"Hollanda’dan gelen gençlerimiz, yetimler ile aynı dili konuşmasalar da bir gönül bağı kurdular"

NIF Kadınlar Gençlik Teşkilatından Balkanlar Projesi!

Güney Hollanda Kadınlar Gençlik Teşkilatı, 38 katılımcı ile Arnavutluk’un başkenti Tiran şehrinin küçük bir köyde Hasene Yardım Vakfı ile ortak Okul Projesi gerçekleştirdi.

2

012 ve 2014 yıllarında Bosna Hersek’te gerçekleştirdiği okul projesini bu sene de başarı ile sonuçlandırdı. Avrupa Millî Görüş Teşkilatları çapında örnek proje hâline gelen okul projesi, diğer bölgeler tarafından da gerçekleştirilmektedir. Bu sene proje sorumluluğunu üstlenen KGT Sosyal Hizmetler Başkanı Lütfiye

Yıldız okul projesinin önemini şu sözlerle açıkladı: “Katılımcı olarak katıldığım okul projesinde, insanlara faydalı olmanın ve çocuklara sağlıklı eğitim ortamı sağlamanın ne kadar önemli olduğunu birebir görmüş ve yaşamıştım. Rabbimin yardımı ile güzel sonuçlar aldık.” Yetimler ile buluştular NIF Kadınlar Gençlik Teşkilatı ayrı-

ca “Yetim Buluşması” tertipledi. Hollanda’dan gelen gençlerimizin yetimler ile aynı dili konuşmasalar da bir gönül bağı kurdular. Yetim çocuklar ile oyunlar oynadılar, çeşitli aktiviteler yaptılar ve bir sofrayı beraber en güzel hali ile paylaştılar. Hediyeleşme sonrasında ayrılık vakti geldiğinde ise yetim çocuklar Hollanda’dan gelen ablaları ile ayrılmakta zorlandılar ve


toplum 29

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 220 - Kasım/November 2016

Ziyaretler...

EV ZİYARETLERİ - 22 – Ali Erdoğan (74)

Kehanetler tutmadı...

Donald Trump Amerika’nın 45’inci Başkanı Seçildi

Unutulan âdet ve hasletleri ihya etmek için yola çıkıyoruz... Uzun bir sıla-i rahim döneminin ardından Oss Mescid-i Cuma olarak ev ziyaretleri çalışmamızı yeniden başlattık. Bu hayırlı çalışmanın gelecek nesillere bir açılım olmasını umuyor, bir örnek teşkil etmesini diliyoruz… Kimleri, niçin ziyaret ediyoruz? Öncelikle hastalarımızı ziyaret etmeye çalışıyoruz. Bunun yanında her vakit camiye gelemeyen yaşlılarımızı ziyaret ediyoruz. Her hangi bir olayla karşılaşmış cemaatimizden her hangi bir kimseyi ziyaret ediyoruz. Onların sevinçlerine ve kederlerine ortak olmaya çalışıyoruz.. Baş sağlığı ve ‘hayırlı olsun’ ziyaretleri yaparak.. Geçtiğimiz sezon bunu 21 defa gerçekleştirdik hamdolsun. Ve çok olumlu tepkiler aldık. Bu bakımdan bu hayırlı çalışmayı bu yıl ve daha sonraki yıllarda da sürdürmeyi düşünüyoruz. Bu sezonun ilk ziyaretini Denizlili (Deşdemirli) Ali Erdoğan namı diğer Ali Bey amcanın evinde gerçekleştirdik. Ali amcamız 74 yaşında yüzünde gülümseme eksik olmayan kendisi ve çevresiyle barışık bir amcamız. Camimizin müdavimlerindendir. Mümkün olduğunca namazları camide kılmaya çalışan bir amcamız. Lokalde sohbetlere katılan, kimsenin arkasından konuşmayan esasen daha çok dinleyen sakin bir abimiz. Kendisi hem yaşlı cemaatimizden hem de geçtiğimiz haftalarda Oss’ta yaşayan ablasını kaybetti; biz de bu iki sebepten dolayı kendisini ziyaret ettik, başsağlığı diledik ve kendisiyle biraz geçmişe dönük sohbet ettik. Hollanda’ya 1966 yılında turist olarak gelen Ali amcamız ilk olarak Hollanda’nın havasını Maastiricht’de solumuş. Daha sonra Tiel’de bir tuğla fabrikasına girip çalışmaya başlamış. Sonra da hâlen kaldığı Oss kentine yerleşmiş. Ve burada tüketmiş ömrünün yarım

asırlık bölümünü. 1975 yılında evini getirmiş ve daha düzenli bir hayata geçmiş. Uzun süre pansiyon işletmiş Ali Amcamız. O zamanlar iyi kazandım diyor ve şükrediyor.

Gelecek içinse “Türkiye’de hiç kimsem yok. Hasta olsam doktora götürecek kimsem yok. Neye gideyim bu durumda. Torunlarımda zaten burada. Oğlum da gitmeme razı değil böyle yaşayıp gidiyoruz bakalım” diyor Ali amca.. Her sefer yaptığımız gibi bu kez

BÜYÜK SÜRPRİZ Dünyanın nefesini tutarak izlediği ABD seçimlerinde büyük sürpriz yaşandı. Kritik eyaletlerden Florida, Ohio, Pennsylvania ve Kuzey Carolina’yı alan Cumhuriyetçi aday Donald Trump, salıncak eyaletlerden yalnızca Virginia’yı kazanan rakibi Hillary Clinton’a büyük darbe vurarak, başkanlık yarışını kazanan isim oldu. 289 delegeye ulaşan Donald Trump, ABD Başkanı seçildi. Hillary Clinton ise 218 delegede kaldı. Trump %48,5 Clinton %47,0

Dünyanın en mutlu insanı... Ali amacımızın dünyanın en mutlu insanı olması için birçok sebep sayabiliriz. Bunlardan en önemlisi Ali amcamız hâlen hayat arkadaşı ile birlikte biricik oğlu Umut ve gelininin yanında üç tane nur topu gibi erkek torunları ile birlikte yaşamaktalar. Ali amcamız ve hacı teyzemiz maşallah yaşlarına göre oldukça sağlıklılar. Hiçbir maddî veya manevî sorunları yok.. beş vakit camiye gelebiliyor. Torunlarını hafta sonu camiye getirip dinimizin temel esaslarını öğretiyor… İşte bu sebeplerden dolayı Ali amca ve hacı teyzemizi çok mutlu huzurlu gördük ve hep böyle kalın diye dua ettik. Ali amcamıza şöyle bir geçmişi anımsamasını ve geleceğe dönük neler düşündüğünü sorduk. Ali amcanın esasında anlatacak epey anısı olduğunu anlıyoruz ancak bize özet olarak geçmiş yıllarını bir cümle ile özetliyor.: “O yıllar insanlar uzun süre pansiyonlarda yaşadılar. Hemşeriler, tanıdıklar sık sık hafta sonları bir araya gelir oturup hem dertleşir hem eğlenirlerdi. Bu arada çoğu içerdi. Şükürler olsun ben onu yapmadım. İşimden evime, evimden işime gidip geldim” diyor.

Amerika yeni başkanını seçti. Beyaz Saray’ın bir sonraki sakini, milyarder işadamı Donald Trump oldu Milyonlarca ABD’li kararını verdi... Ülkenin 45’inci başkanı belli oldu. AP haber ajansı Pensilvanya’yı alan Trump’ın bu sayede başkanlığa ulaştığını açıkladı.

de tüm geçmişlerimizin ruhuna ve hassaten Ali amcamızın yakın bir süre önce kaybettiği ablasının ruhuna Sure-i Yasin’i okuyup dua ettik. Onca tembihimize rağmen Ali amcamız bizim için, hacı teyzemize bir çok şey hazırlatmış.. yapacak bir şey yok misafirin bereketidir deyip afiyetle yedik böreklerden çöreklerden. Hacı teyzemizin eline koluna sağlık versin. Biz çok memnun olduk doğrusu. Rabbim sofralarını bereketli hanelerini huzurlu eylesin.. Sanırım onlarda memnun kaldılar bu ziyaretimizden.. haftaya bir başka ziyarette yeniden birlikte olmak dileği ile hoşça kalın.. Söyleşi - Fotoğraf: Adnan Şahin

«

Trump’ın ABD’nin yeni başkanı seçilmesi Avrupa basınında Avrupa basını, Cumhuriyetçi aday Donald Trump’ın ABD’nin 45. başkanı seçilmesine geniş yer verdi. Almanya basını, Trump’ın seçilmesini “dünya için bir dönüm noktası” yorumuyla duyururken Fransız basını “Trump’ın seçilmesinin dünyayı belirsizliğe sürüklediği” yorumuna yer verdi. İtalyan basını, Trump’ın seçilmesini “ABD seçimlerimde şok” başlığıyla verirken İngiliz basını Trump’ın seçilmesinin ülkedeki Avrupa Birliği’nden çıkış sürecine (Brexit) olası etkilerini irdeleyen yorumlara yer verdi. Avrupa gazeteleri, Trump’ın seçilmesinin tahmin edilemediği ve “Clinton’a karşı kazanılmış şoke edici bir zafer olduğu” yorumlarını aktarırken Trump’ın politikalarının AB ülkelerine etkisini yayınladıkları haberlerle irdeledi. Almanya Alman Focus dergisi, Trump’ın bazı konularla ilgili olumsuz tutumunun uluslararası iş birliğini zorlaştıracağı yorumunda bulunarak “Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e olan sempatisi, temelde nükleer silahları kullanmaya hazır olması, Meksika gibi diğer ülkelere karşı tutumu, barış ve dostluğa yönelik bir politikaya işaret etmiyor. Zaten zorlaşmış olan uluslararası iş birliği yeni büyük sınavlarla karşı karşıya kalacak.” ifadelerine yer verdi. “Süddeutsche Zeitung” gazetesi ise “Trump’ın zaferi, ABD ve dünya için bir dönüm noktası” başlığıyla yayınladığı haber-yorumda, “ABD’de

çoğunluk bir devrim istiyor. Bunu da Başkan Trump ile buldu. Ülke kutuplaştı, çok sayıda kişi gelecek korkusuna kapıldı. Dünya nefesini tutuyor.” ifadesini kullandı. İngiltere Sky News “Bay Brexit” olarak tanımladığı Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinin, İngiltere Başbakanı Theresa May’in Brexit planlarında değişikliğe neden olabileceği yorumlarına yer verdi. Kanalın siyaset editörü Faisal İslam, konuya ilişkin analizinde, Trump’ın ilk yurt dışı ziyaretlerinden birini Londra’ya yapabileceğini ve iki ülke arasında yeni ticaret anlaşmalarına varılabileceğini kaydetti. Sonuçların kesinleşmediği saatlerde baskıya giren İngiliz gazetelerinden Financial Times (FT), manşetten gördüğü seçim haberine, “Amerikalı seçmenler, acı bir başkanlık yarışının sonuna ulaşmaktan dolayı mutlu” başlığı attı. Seçmenin, popüler olmayan iki aday arasında keskin bir şekilde ikiye bölündüğü değerlendirmesinde bulunan FT, Donald Trump ve Hillary Clinton arasındaki politika farklılıklarını, iç sayfalardaki alt başlıklarda detaylandırdı. ABD’deki gelişmeleri, “Amerika karar veriyor” başlığıyla duyuran Guardian gazetesi de yeni başkanın gündeminde olacak konulara dikkati çekti. Guardian’ın internet sitesinde yer alan haberlerde ise seçim sonuçlarının açıklanmasıyla Cumhuriyetçilerin elde ettiği başarı ve güç dengelerine odaklanılarak ABD’nin büyük kentlerinde Trump karşıtı protestoların başladığına işaret edildi. The Times gazetesi, İngiltere saatiyle 03.00’de baskıya giren sayısında, Trump ile Clinton’ın yan yana olan fotoğraflarını tam sayfa manşetine basarak “Oyun bitti. Amerika hamlesini yaptı” başlığını kullandı. Aynı gazete, yerel saatle 05.30’de basılan sayısında ise manşette tam sayfa Donald Trump’ın el salladığı bir fotoğrafı kullanarak fotoğrafın üzerine, “Trump’ın yükselişi. Elinin altında Beyaz Saray olan yabancı” yazdı. Fransa Le Monde gazetesi Trump’ın ABD’nin yeni başkanı seçilmesini, “Trump’ın seçilmesi dünya için deprem olacak” başlığıyla verdi. Gazetenin haberinde, “İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden (AB) ayrılma kararı nasıl Avrupa’da bir deprem etkisi yarattıysa Trump’ın başkan seçilmesi de dünya için bir deprem oldu.” ifadeleri kullanıldı. Le Figaro gazetesi ise Trump’la ilgili haberinde, “Trump’ın seçilmesi dünyayı belirsizliğe sürükledi” başlığını attı. Haberde, Clinton’a karşı büyük bir zafer kazanan Trump’ın, ekonomik çevrelerde büyük bir endişe ve belirsizliğe neden olduğu vurgulandı.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 220 - Kasım/November 2016

04 bizim sayfa 30 ons pagina

Tebrik Taziye Şifa dileği

- Taziye... Rotterdam Kocatepe Camii eski yöneticilerinden Sevgili Bahri Soytürk’ün biricik kızı Suna Soytürk’ün(20) amansız bir hastalık sonucunda vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Tebrik... Hoş geldin bebek! Yaşama sırası sende!.. Hollanda Mehteran ekibinden Süleyman ve Hilâl Bingöl çiftinin. çiftinin 23 Ekim 2016 tarihinde Ebubekir .adını verdikleri nur topu gibi bir erkek çocukları dünyaya geldi. Ebubekir’e dünyamıza hoş geldin, diyor, genç çifti ve ailelerini tebrik ediyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz. (Hollanda Mehteran - Doğuş) - Tebrik... Fatma ile Muhammed düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Fatma ile Muhammed ’i kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Taziye... VoleyZuid ekibinden Sevgili Faris Ocak’ın kıymetli validesi Zeliha Ocak’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Tebrik... Gamze ile Yasin düzenlenen düğün merasimi ile dünya evine girdiler. Gamze ve Yasin ’i kutluyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Taziye... Eski siyasetçilerden ve UETD eski yöneticilerinden Sevgili Ahmet Suar Arı’nın kıymetli validesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Tebrik... Hollanda Mehteran ekibinden ve Birlik Cami iyelerinden Sevgili Ömer ve Necmiye Çimen’in mahdumu Yakup Çimen ile Mervenur Genç, evliliğe ilk adımı atarak sözlendiler. Genç çifti tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz.

- Taziye... Rotterdam Birlik ve Kocatepe Camii cemaatinden Sevgili Sami Metin’in vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

- Taziye... Üyelerimizden, Rotterdam’dan Nefise Sarı, Sabina Ramanova, Amsterdam’dan Hamide Yazgın, Allah’ın Rahmetine kavuşmuşlardır. Merhum ve merhumelere Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve sevenlerine sabr-ı cemil ve başsağlığı diliyoruz. (Stichting Yeni Çınar)

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/ Yayın Yönetmeni Doğukan Ergin Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Oğuzhan Kılıç Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Mob. 06-43 85 74 32 Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Havva Koç, Mehmet Şükrü Oflaz, Esra Yılmazer, Zeynel Abidin Kılıç, Sezer Değmez Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli Adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam Tel. (010) 471 68 47 Fax (010) 471 95 13 / Mob. 06-43 85 74 32 e-mail dogus@dogus.nl website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, B. Doğan Ingezonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı DE PERSGROEP

YANDAKİ BULMACANIN DOĞRU CEVAPLARI SOLDAN SAĞA: 1- KRONOLOJİ* AHALİ. 2-ROT * NAH * LAR * NAN. 3-İDOL * HANEDAN * BA. 4-TO * ASALET * SABİT. 5-ESASEN * MİSAFİR. 6-RANT * ANA * ATALET. 7-DAİM * M * KİN. 8-BAKKAL * KAÇTA. 9-ASA * RA * Sİ * İ * N. 10-SIRATKÖPRÜSÜ * AK. 11-İ * AN * ANA * R * NARA. 12-RE * AKP * REGAİB * R. 13-EMAME * AK * ÜST * TA. 14-TEKASÜR * ANKET * L. 15-LALE * ARK * I * ANI. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 - KRİTER * BASİRET . 2-RODOSADASI * EMEL. 3-OTO * ANAKARA * AKA. 4-N * LASTİK * ANAMAL. 5-ON * SE * MART * KESE. 6-LAHANA * LAKAP * Ü. 7-OHAL * N * ÖN * ARA. 8-J * NEMA * PARK * R. 9-İLETİ * R * E * AK. 10-AD * SAM * SÜRGÜN. 11-ARASAT * KİS * ASKI. 12-H * NAFAKA * Ü

- Taziye... Helal Food ortaklarından Sevgili Abdurrahman Akbulut’un amcalarından Hacı Necip Akbulut’un vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

Abone


bilmece-bulmaca 31 puzzels - raadsels

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 220 - Kasım/November 2016

Hazırlayan: Mücahid Çeçen

Soldan sağa:

1 - Zaman bilimi * Aralarında aynı yerde bulunmaktan başka hiçbir ortak özellik bulunmayan kişilerden oluşan topluluk, halk. 2- Motorlu taşıtlarda direksiyon ile tekerlek arasındaki bağlantıyı sağlayan demir çubuk * (Tersi) Osmanlı padişahlarının adlarının sonuna getirilen unvan * Bir çoğul eki * Nan. 3- Çok tanrılı dinlerde tapınılacak nesne * Hükümdar, devlet büyüğü vb. bir kişiye dayanan soy, büyük aile * Baryumun simgesi. 4-(Tersi) nebat * Soyluluk * Yerinden oynamayan, yerini değiştirmeyen, durağan. 5-Başından, temelinden, kökeninden * Konuk. 6- Getirim * Valide * Tembellik. 7- Sürekli, sonsuz * Kısaca metre * Birine karşı duyulan öç alma isteği, garaz. 8- Yiyecek, içecek vb. maddeleri perakende olarak satan kimse * Ne zaman. 9- Baston * Radyumun simgesi * Bir nota * İyodun simgesi * Azotun simgesi. 10- Kıyamette üzerinden geçileceğine inanılan köprü * Beyaz renk. 11- İyodun simgesi * Kısa zaman parçası * valide * Alfabemizde yirmi birinci harf * Sarhoş bağırması. 12- Bir nota * Türkiye Cumhuriyetinin 65. Hükümetini kuran bir siyasi partimizi simgeleyen harfler * Üç ayların habercisi olarak bilinen mübarek bir gece * Alfabemizde yirmi birinci harf. 13- Küçük yaşta erkeklik bezi burulmuş hayvan * Beyaz renk * Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı * Uzaklık işaret eder. 14-Kur’an-ı Kerim’de yüz ikinci Surenin adı * Kamuoyu yoklaması * Alfabemizde on beşinci harf. 15- Zambakgillerden, yaprakları uzun ve sivri, çiçekleri kadeh biçiminde, türlü renkte bir süs bitkisi * Açık su oluğu * Alfabemizde on birinci harf * Geçmişte yaşanmış çeşitli olaylardan belleğin sakladığı her türlü iz, hatıra. Yukarıdan aşağıya: 1- Ölçüt * Gerçekleri yanılmadan görebilme yeteneği, uzağı görüş, seziş, uyanıklık, anlayış, kavrayış, sağgörü, önsezi, vizyon. 2-Yunanistanın, Ege denizindeki büyük adalarından birisi * Gerçekleştirilmesi zamana bağlı istek. 3- Motorlu taşıt * Kıta * Ağabey. 4- Azotun simgesi * Ayakkabı üzerine giyilen kauçuktan pabuç * Sermaye. 5- Bir sayı * (Tersi) esmekten emir * Bir ay * Cepte taşınan, içine para, tütün vb. konulan, kumaştan veya örgüden küçük torba. 6-Bir kış sebzesi * Bir kimseye, bir aileye kendi adından ayrı olarak sonradan takılan, o kimsenin veya o ailenin bir özelliğinden kaynaklanan ad * Alfabemizde yirmi altıncı harf.7- Tabii afet, tehlikeli salgın hastalıklar veya ağır ekonomik bunalım, Anayasa ile kurulan hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan kaldırmaya yönelik yaygın şiddet hareketlerine ait ciddi belirtilerin ortaya çıkması veya şiddet olayları sebebiyle kamu düzeninin ciddi şekilde bozulması gibi durumlarda Hükümetin geçici olarak uygulamaya koyduğu özel güvenlik durumunu simgeleyen harfler * Azotun simgesi * Arkanın zıddı * Fasıla. 8- Alfabemizde sekizinci harf * Faiz * Bir yerleşme merkezinde halkın gezip hava alması için düzenlenmiş ağaçlı ve çiçekli büyük bahçe * Alfabemizde yirmi birinci harf. 9- Yazı veya sözle verilen, gönderilen bilgi, mesaj * Alfabemizde yirmi birinci harf * Aynştaynyumun simgesi * Beyaz renk. 10- İsim * Güneyden esen sıcak rüzgar * Ceza olarak belli bir yerin dışında veya belli bir yerde oturtulan kimse. 11- Cennetle cehennem arasında olduğuna inanılan yer * Taş, kum, kil ile karışık kaynaşmış sert tabaka * Üzerine herhangi bir şey asmaya yarar nesne. 12- Hidrojenin simgesi * Geçimlik * Bir kümenin her elemanı veya bir çokluğu oluşturan varlıkların her biri, birim. 13- Kısa zaman parçası * Bilgiçlik taslayan * Eski dilde su * Uzaklık işaret eder. 14- Fotoğraftaki, çıkış yeri kolay bulunamayacak kadar karışık koridorları olan yapı * Utanma duygusu * Trityumun simgesi * Azotun simgesi. 15- Ayak diretme * Trityumun simgesi * Ankara halkından olan kimse.

nu

si

n i ve r site

iz : R TL Telev

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

cu

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

tri

ch

ş tır t m a s o n u

Bulmaca

a ra

ve M a as

Postadres: Postbus 51188, 3007 GD Rotterdam Bezoekadres: Zegenstraat 120, Rotterdam T. (010) - 495 15 80

Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 Fax (010) - 262 45 35 E-mail directiealghazali@gmail.com www.al-ghazali.nl

Ibn-iSina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 Fax (010) - 428 20 91 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel (010) 240 94 46 Fax (010) 240 99 53 E-mail info.noen@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 Fax (078) - 639 04 21 E-mail ikra@sipor.nl www.ikra.nl

Bir trafik kazası mı geçirdiniz?

Ne yapacağınızı mı bilmiyorsunuz?

Kaza tazminatı hakkınızın olduğunu biliyor musunuz?

Oz&Er FOOD B.V. Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

Tussen Meer 1-B 1068 EX Amsterdam 020-410 94 94

kazauzmani.nl

Ondiep Zuidzijde 6 3551 BW Utrecht 030-711 13 70

letseladvies.nl

Dordtselaan 32-A 3073 GC Rotterdam 010-766 00 25

Rijswijkseweg 582 2516 HV Den Haag 070-810 08 08

randstadpersonenschade.nl

Bize ulaşın, hukuksal takibinizi başlatalım.


DECEMBER

Twee Weken 24-12-2016 t/m 07/01/2017

25+

t/m 25 jaar

4 / 5 pers. € 1495,- 4 / 5 pers. € 1295,kamer kamer 3 pers. € 1585,- 3 pers. € 1365,kamer kamer 2 pers. € 1655,- 2 pers. € 1430,kamer kamer

Prijs per Persoon

Hollanda Ýslam Federasyonu Strevelsweg 700 Unit 413 3083 AS Rotterdam www.nifonline.nl / hacc@nifonline.nl 0681034353 / 0104716847 /010-4716847


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.