Dogus 246

Page 1

20 yıldır yayım hayatını aksatmadan sürdüren Doğuş Gazetesi, Ocak 2019 itibariyle 20’nci yılını dolduruyor. Yayın politikasını üç sac ayağına oturtan Doğuş, bu amaca matuf bir hizmet sundu. Türkçenin yaşaması ve yaşatılmasına, Türkiye insanının asgari müştereklerde bir araya gelebilmesine, aralarındaki duvarlarının yıkılmasına ve Hollanda toplumuyla olan ilişkilerinin sağlıklı hâle gelebilmesine zemin hazırlayan bu sosyal ve kültürel hizmete, maddî ve manevî katkı sunan, destek veren herkese teşekkürler...

20 YAŞINDA

Türkçe ve Hollandaca aylık enformasyon gazetesi / Maandelijks informatieblad in het Turks en Nederlands

Sevgiye, Özgürlüğe, Adalete; Barışa...

Ocak/Januari 2019 yıl/jaar 20 sayı/editie 246

GENÇLERDEN AİLELERE ÇAĞRI: “Düğünlere müdahele ederek

EVLİLİKLERİ ZORLAŞTIRMAYIN!” Doğuş panelinde “düğünlerimiz” tartışıldı

e-mail: dogus@dogus.nl www.dogus.nl

DOĞUŞ 20. YIL PANELLERİ -1-

İslam’da Düğün Serencamı S 06

S 04 EN GÖRKEMLİ DÜĞÜNLER EN GÖRKEMLİ YANLIŞLAR

Kutsamak mı Yaşamak mı, Niçin indi KUR’AN?... S 19

>> S 05-07-09

HOLLANDA İTİDALİ, TÜRK CESARETİ... Köse Hukuk Bürosu

Bree 35A - 3074 BB Rotterdam Telefon: (0031)10-215.13.11-Fax: (0031)10-486.45.64 E-posta: info@koselaw.nl - www. hukukburosu.nl ÖDENEK ALANLARIN OTURUM İZNİ İPTAL EDİLEBİLİR

S 03

ATİK, HALK DİPLOMASİSİNE ZEMİN HAZIRLIYOR

NIF, ŞUBE BAŞKANLARIYLA DURUM DEĞERLENDİRDİ

S 06

S 08

S 09

Faaliyet alanlarımız Şirketler / İşletme Hukuku Kira Hukuku Oturum ve Vize Sözleşme Hukuku Uluslararası İhtiyati tedbir Para Tahsİlİ ve İcra Takİbİ Uluslararası Tahkim Kurulları / Mahkemeleri Aile Hukuku ve boşanma davaları Yabancılar ve Göçmen Hukuku Sosyal Güvenlik Hukuku Yurt dışı mal varlığı araştırması

MIJN HART RAAKT STEEDS MEER VERWEVEN MET ISLAM

S 21

SORUNLARI ÇÖZMEK İÇİN ÜLKENİN KADERİNE ORTAĞIZ

S27


02 yayın odası

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 -Ocak/Januari 2019

redactie

Adnan Şahin

D

adnan@dogus.nl

Editör’den

Doğuş Panelleri, yeniden gündem belirleyecek…

oğuş panelleri yeniden… Değerli okurlarımız hepinizi en kalbi duygularla selamlıyorum. Henüz doğru dürüst kar görmesek de Hollanda’da kış, sert soğuğu ile kendini hissettirmeye başladı. Ancak Hollandalıların dört gözle bekledikleri dondurucu soğuk henüz gelmedi. Biliyorsunuz Hollandalıların millî sporu olan “elfstedentoch” yıllardır yapılamıyor. Bu spora katılmayı büyük bir övünç vesilesi sayıyorlar. Yetmişli yıllarda bu spor çok yapılır ve günlerce televizyonlar bu kayak sporunu ekranlara taşırlardı. Ama görünen o ki, Avrupa’nın iklimi artık o eski iklim değil. Özellikle Hollanda deniz seviyesinden aşağıda olması nedeniyle iklim değişiminden daha çok etkileneceğe benziyor. Değerli okurlar, uzun kış geceleri alında birçok güzel faaliyetin yapılabilmesine kapı aralamaktadır. Geceler çeşitli kurslarla, çeşitli konferanslarla, spor etkinlikleri ile ve tabi ki eş dost ve aile ziyaretleriyle değerlendirilebilir. Doğuş gazetesi olarak biz de bu gecelerin değerlendirilmesi adına değişik konularda paneller düzenlemeye başladık. İlkini 11 Ocak Cuma günü gerçekleştirdik. Konu başlığımız; “Düğünler

Ekseninde Gelenek ve Kültürel Değişime Kritik Bakış” idi. Panelde 5 panelist ya da konuşmacı ve bir de moderatör yer aldı. Her konuşmacı düğünlere kendi içinde bulunduğu ortamdan bakıp değerlendirdi. Yıllardır video çekimleri yapan biri olarak çok yakından gördüğüm ‘âdet ve töre’ adı altında yapılan birçok çarpıklığı acizane ben dile getirmeye çalıştım. Ömer Atıf aynı şekilde Gökkuşağı Sanat Merkezi düğün organizasyonları yapan biri olarak kendi tecrübelerini ve gördükleri çılgınlık derecesine varan düğün masraflarını gözler önüne serdi. NIF Basın Yayın Başkanı Ercan Kuzu sürekli zorlaştırılan düğünlerin gençleri isyan ettirecek duruma getirdiğini dile getirdi. Rotterdam’da düğün salonu işleten Hasan Tekten kendi perspektifinden bakarak düğünlerde yapılan masraftan çok israfa dikkat çekti. Değerli yazarımız Hüseyin Kerim Ece ise düğünlerimizin dinî boyutunu ele alarak bizler, Müslümanlar olarak düğünlerimizi neleri dikkate alarak yapmamız gerektiğini ayet ve hadisler ışığında anlattı. Değerli Haber Müdürümüz Zeynel Abidin Kılıç ise panelin moderatörlüğünü yaptı. Panel, “Dogus Krant” Facebook adresinden canlı olarak yayınlandı. Arzu edenler bu adresten

bakabilirler. Bizce gayet başarılı bir panel oldu. Çok kısa bir zaman dilimi içinde gerçekleştirdiğimiz panelimizin duyurusunu tam olarak yapamadık ancak yine de salonumuzda izleyenlerimiz vardı. Programı sonuna dek izlediler ve daha sonra da düşüncelerini dile getirdiler. Konunun çok isabetli olduğuna dikkat çektiler ve bu konunun hemen kapanmaması gerektiğini de dile getirdiler. Anlaşılan o ki düğün konusu herkeste bir gedik açmış, her ev de ayrı bir hasar meydana getirmiş. Bir çılgınlığa dönüşmüş. Sürekli yeni şeyler ekleniyor ve bunlar âdetmiş, töreymiş gibi kabul görüyor. Yarım asırlık gurbet geçmişimize bir baktığımızda, düğünlerimizin dünü ve bugününü incelediğimizde karşımıza düne göre bugün acımasız yüklü bir fatura çıkıyor. Biz bu panelde bu çarpıklıklara dikkat çekmeye çalıştık. Elli yıllık bir geçmişi birkaç saatte özetlemek kolay değil elbette... Düğünlerimiz… …Mesela yerleşik yaşama geçtiğimize göre çevremizle biraz uyumlu olarak yaşamamız gerektiğini düşünerek şu düğün törenlerimizi bir ele alalım… Aslında ilk geldiğimiz yıllardan bugüne bakıldığında düğün yapışımızın, eğlenme şeklimizin sürekli değişime uğradığını net bir şekilde görebiliriz. Eskiden çok mütevazi olan düğünlerimiz şimdi

her bakımdan yeni âdetlerle, yeni eklentilerle bezenmeye başladı. Daha gürültülü, daha havalı, daha sisli dumanlı olmaya başladı. Ve biz komşularımıza karşı daha bir cesur, daha bir vurdum duymaz ve daha bir “Kimse bize karışamaz, zira bu bizim adetimiz” havalarına girmeye başladık. Kısaca özetleyelim. Düğünlerimizde apartman balkonlarında davul zurnayla mahalleyi ayağa kaldırmaya, ev hayvanlarını korkutmaya, hastaları rahatsız etmeye devam edecek miyiz? Buna komşularımız, yani bu ülkenin asıl sakinleri nereye kadar tolerans tanıyıp anlayışla karşılayacaklar? Sokakları klakson sesleriyle inletip trafiği alt-üst etmeyi ne kadar sürdürebileceğiz. Motosiklet tekerini olduğu yerde fır döndürerek spin yaptırarak ortalığı dumana boğarak hem gürültü hem de hava kirliliği yapmayı daha ne kadar sürdürebileceğiz. Kızlarımızı gelin ederken evden çıkacağı sırada o “duvak” ya da “al yazma” denen ve ne anlama geldiği pek de bilinmeyen; gelinin etrafı görmesini ve etraftakilerin de gelinin yüzünü görmesini engelleyen o kırmızı örtüyü daha ne kadar çocuklarımızın başlarına geçirerek âdeta onları evlerimizden kimse görmeden kaçırıyormuş izlemini vermeye daha ne kadar

devam edeceğiz? Düşünsenize. Bir düğün merasimi yapılmakta… Dışarıda davullar çalıyor. Halaylar çekiliyor. Zılgıtlar atılıyor. Rengârenk sis bulutları çıkaran meşaleler yakılıyor. Korkarım çok yakın bir gelecekte düğünlerde havai fişek atmaya da başlayabiliriz. Zira ülkemizde bir türlü önünü alamadığımız “silah” atmayı seven magandalar; burada bunu yapamadıkları için o çılgınlıklarını da havai fişek ateşlemek yoluyla telafi etmeye çalışacaktır. Ve sonra biri çıkıp “Neden böyle yapıyorsunuz?” diyen komşusu Hollandalıya “Bu bizim âdetimizdir” demeye kadar işi götürebilir. Şimdi, yukarda düğün âdetlerimizin sadece bir kısmını yazdım yani dışarıda gözle görülebilenleri yazmaya çalıştım. Bir de içeride olanlar var ki onların da her biri bir senaryo konusu… Mesela kapı kilitleme olayını düşünün… Ben şahsen düğünlerde çekim yapan biri olarak bu kapı kitleme esnada birkaç kez düğünün bozulmasına kadar varan ciddi kavgaların çıktığına şahit olmuşumdur. Aslında bu konuda yazacak konuşacak çok şey var ama biz şimdilik bu kadarla yetinelim. Gelecek sayıda yeniden buluşuncaya dek her şey gönlünüzce olsun.

Şen: Avrupalı Türkler Türkiye’ye 2018’de 3,3 milyon euro bıraktı

Hollanda İslam Federasyonu’na Genel Merkez ziyareti...

IGMG Teşkilatları Başkan Yardımcısı ve Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri ve beraberindeki heyet Hollanda İslam Federasyonu’nu ziyaret ederek, hem başkan Mehmet Erdoğan ile hem de ilgili birimlerle bir araya gelerek görüş alışverişinde bulundular.

TAVAK Vakfı’nın “Avrupalı Türklerin Türk Turizmindeki Önemi’’ başlıklı son araştırmasının sonuçlarına göre, 2018’de bir önceki yıla kıyasla biraz daha fazla Avrupalı Türk Türkiye’yi ziyaret etti. 2017 yılında 2,7 milyon kadar Avrupalı Türk tatilini geçirmek üzere Türkiye’ye gelmişti. Avrupalı Türklerin takriben % 47’si tatilini Türkiye’de geçiriyor. 2018’de Türkiye’de olan 2,8 milyon Avrupalı Türk turistin 1,9 milyonunu Almanya’da yaşayan Türkler oluşturuyor.

Yenilikçi ve başarı odaklı hizmetler sunma anlayışıyla hareket eden Av. Dilek Sarıkaş ve Av. Ali Agayev, “Sarikas & Agayev Avukatlık Bürosu” birçok hukukî konularda avukatlık ve danışmanlık hizmet vermektedir. Hukuksal sorunlarınız için bizimle irtibata geçebilirsiniz!

Faaliyet alanlarımız: Oturum Davaları Mesuliyet İş Hukuku Sözleşme Hukuku Sosyal Güvenlik Hukuku Yabancılar Hukuku Kira Hukuku Vize Hukuku Aile ve Boşanma Hukuku


hukuk 03 juridisch

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 246 -Ocak/Januari 2019

Şerife Akdemir:

Kısa haberler...

“ Süresiz ya da geçici oturum izni aynı zamanda aşağıdaki nedenlerden dolayıda iptal edilebilir.”

Sosyal ödenek alan kişinin oturum izni iptal edilebilir IND oturum iznini iptal etmeden önce, kişinin özel durumunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Daha önceki yazılarımda aile birleşimi için gerekli olan şartlara ve prosedüre değinmiştim. Geçtiğimiz günlerde oturum izni iptal olan bir çok vatandaştan sorular aldık. Süresiz ya da geçici oturum izni hangi durumlarda iptal edilebilir? Bu yazımızda kısaca bunlara değinelim. Daha önce belirttiğim gibi aile birleşimi vizesine başvuru yapmak için gereken en önemli şart, en az 1 yıllık bir sözleşmeyle çalışıyor durumda olması ve kişinin ayda en az € 1.616,- maaş alıyor olması gerekmektedir. Oturum izni aldıktan sonra bir çok kişi derin bir nefes alıyor ve oturum izninin bir daha iptal edilebileceği aklına gelmiyor. Oturum izni aldıktan sonra işten çıkarılma durumunda sosyal ödenek için başvuru yapan kişinin, oturum izni iptal edilebilir. Bir müvekkilimin davasını paylaşarak buna açıklık getirelim. Ahmed Bey 2017 senesinde Türkiye’de ikamet eden Ayşe Hanım’la bir evlilik gerçekleştirir. Aile birleşimi vizesi için başvuruda bulunurlar. Ahmed Bey’in maaşı ve iş sözleşmesi yeterli olduğundan dolayı, başvuru kabul edilir. Fakat Ayşe Hanım Hollanda’ya geldikten 6 ay sonra Ahmed Bey işini kaybeder. İlk 3 ay işsizlik maaşı aldıktan sonra mecburen sosyal ödeneğe başvurur. Bunun üzerine IND ona bir uyarı

mektubu gönderir. Sosyal ödenek aldığı için oturum iznini geri çekmek istediğini belirtirler. Ayşe Hanım’a görüşünü bildirmesi için 2 hafta süre tanınır. Ayşe Hanım her ne kadar durumu izah etse de, ekonomik nedenlerden dolayı eşinin işsiz kaldığını söylese de, IND bunun üzerine bir karar çıkartıp oturum iznini iptal eder. Yukarıdaki davada 4 hafta içinde karara itirazda bulunduk. Bu süre içinde de tarafların yeniden iş imkânlarını zorlamaları gerekti. Kısa bir süre sonra tarafların bir çocukları oldu. Aile bütünlüğünün çocuk için önemini belirttikten sonra, itiraz dilekçesi kabul edildi ve Ayşe Hanım yurt dışı edilmekten son anda kurtuldu. Ortada bir çocuk olmasaydı, Ayşe Hanım’ın işi biraz zor olacaktı. Aile birleşiminden dolayı oturum izni alan kişilerin mümkünse ilk 5 sene sosyal ödenek için başvuruda bulunmamaları gerekli. Süresiz ya da geçici oturum izni aynı zamanda aşağıdaki nedenlerden dolayıda iptal edilebilir. • Hollanda dışında 6 aydan fazla ikamet ederseniz; • Oturum izni başvurusunda yanlış bilgi verdiyseniz veya önemli bilgileri sakladıysanız; • Üç sene ya da daha yüksek hapis cezasına çarptırıldıysanız; • Ulusal ve kamu güvenliği için tehlike oluşturuyorsanız; • Evlilik veya ilişkiniz biterse.

Sosyal yardım alan 12 bin Türk vatandaşı takibe alındı Hollanda’da, hem sosyal yardımlardan faydalanıp hem de Türkiye’de yatırımı olan 12 bin kişinin tespit edildiği iddia edildi. Hollanda’da devletin Türkiye’de mal varlığı olanlara yönelik araştırmaları sürüyor. NOS Haber sitesinde yer alan habere göre Hollanda’da sosyal yardımlardan faydalanırken, Türkiye’de evi ve parası olan 12 bin Türk’ün tespit edildiğini iddia etti. Gazetenin hükümet kaynaklarına dayandırdığı haberde, 2016 ile 2017 yılında 625 kişinin dosyasının incelendiği savunuldu. Bu araştırmalarda Hollanda devletinden tam 17 milyon Euro’nun saklandığı bilgisine ulaşıldı. Bu mal varlığına çifte vatandaş olanların sahip olduğu aktarılırken, bu kişilerin Hollanda’da yardım alıyor olmasının yasal olmadığı kaydedildi. Yurt dışında mal varlığı olan kişilerin Hollanda’da yardım alma haklarının olmadığı aktarıldı. Hollanda’da sosyal yardımlardan faydalanan kişilerden T. C. kimlik numarası istenmeye başlamıştı. Hollanda Sosyal Sigortalar Kurumunun dört yıl önce başlattığı Türk vatandaşlarının T.C. Kimlik Numaralarını vermesi mecburiyetini Yüksek İdare Mahkemesi de onaylamıştı. Sadece Türk vatandaşlarına yönelik uygulamaya göre Türk vatandaşlarının ek sosyal ödenek alabilmesi için T.C. Kimlik Numaralarını vermeleri tekrar mecbur hâle getirildi.

Hollandaca bilmeyenlere sosyal ödenek yok IND oturum iznini iptal etmeden önce, kişinin özel durumunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Aşağıdaki özel durumlar kararı etkiler: • Hollanda’da oturma süresi; • Hollanda’da çocuğunun veya başka aile fertlerin olması; • Hollanda’ya iyi uyum sağladığınız; • Türkiye ile Avrupa birliği arasındaki Ankara Antlaşması, ek protokol ve ortaklık konseyinin kararları; • Çalışıyor olması; • Aile içi şiddet olması; Oturum izni iptali hakkındaki sorularınız için bize ulaşabilirsiniz. Şerife Akdemir Süzen www.erasmusak.nl

«

Den Haag’da bulunan yerel siyasi partisi Groep de Mos 2014’de yürürlüğe giren yasanın Den Haag Belediye meclisinin uygulamasını istedi. Siyasi Parti Groep de Mos Hollanda’da Sosyal ödenek alanların yeterli Hollandacası yoksa sosyal ödeneklerinden kesinti yapılsın uyarısını yaptı. Çalışma ve Sosyal İşlerden sorumlu Devlet Sekreteri Tamara van Ark (Sociale Zaken en Werkgelegenheid), belediyeleri, Hollandaca bilme şartının uygulanması konusunda uyardı. Yapılan araştırmalarda, birçok belediyenin bu kuralı göz ardı ettiği görülmektedir. Hollanda’da sosyal ödenek alanlar için 2014 yılında alınan bu yasa nedir: Sosyal yardım ödeneği (bijstand) için başvuru yapan veya şuanda bu yardımı alan bir kişi en düşük düzeyde de olsa Hollandacayı bilmeli yani gündelik basit konuşmaları yapabilmeli. Belediye memurunun bir kişide bu özelliği görememesi hâlinde araştırma yapma yetkisi var. Başvuruyu yapan ancak Hollandacası olmayan kişiler ise mecburi olarak dil kursuna gitmek zorunda. Dil kursuna gitmeyi reddeden kişilerin ilk etapta direk olarak ödeneklerinin yüzde 20’si kesilirken altı aylık bir dönem sonrasında hâlâ aynı karşıtlığı sergileyenlerin ödeneklerinden ise yüzde 40 kesinti yapılacak. Bir yıllık süre sonrasında halan daha Hollandacayı öğrenmemiş olanların ise ödenekleri yüzde yüz kesilecek.

HUKUKSAL KONULARDA HER ZAMAN YANINIZDAYIZ!

Çalışma alanlarımız: Yabancılar Hukuku (Oturum, Vize sorunları) İş Hukuku (İşten çıkarılma, iş sözleşmeleri vs.) Aile Hukuku (Boşanma, nafaka, mal rejimi vs.) Kira Hukuku (Kira sözleşmeleri vs.) İcra Hukuku (Alacak-verecek, tahsil davaları) Sosyal Güvenlik Hukuku (işsizlik - hastalık ödemeleri vs.) Schiekade 560, 3032 AZ Rotterdam Tel: 010-4655115 Fax: 010-4657753 E-mail info@erasmusak.nl www.erasmusak.nl

mr. Ş. Süzen-Akdemir mr. M. Gümüş


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 -Ocak/Januari 2019

nieuws

04 haber KALEMDÂR

oflaz-aliya@hotmail.com

Mehmet Şükrü Oflaz

Atı Alan Üsküdar’ı Geçmeden Galiba sıkıntımız, her defasında hatırlattığımız ilkelerin hayata tatbikinin nasıl olacağıdır. “Arkadaşlar, bu iş böyle olmalı” dediğimizde, bunu hayata nasıl aktaracağımızı bilmemiz gerekiyor. Olması gerekeni bilmek yetmiyor, nasıl sorusuna da cevabımız olmalıdır. “Nasıl”a dair bir cevabımız yoksa bu, inancımızla aramızda bir irtibatı kuramadığımıza hamledilebilir. İrtibatı kurabilmek beraberinde tefrik edebilmeyi, tefrik edebilmek hayatı yaşanılır kılabilmeyi bize verecektir. Rabıtasını dikey olarak kurabilmek bir cehdi gerektireceği inkâr olunamaz. Cehd insanın derunundan başlayarak dışa doğru akar. İçimizle dışımız arasında ki çizgiyi muhkem kılmaya “takva” diyebiliriz. Bir bütünlük elzem. Parçaladıkça, parçalandıkça bütüne dair, yola dair, ufka dair, hayata dair kabullerimiz hep eksik kalabilir. Elimizden çıkan her işin bir zihniyete, her zihniyetin bir zihne dayandığı bilinen bir gerçek. Mesela evimizi inşa ederken kendimizi uymaya mecbur hissettiğimiz ilkeler, ne olduğumuzu ele verir. “Ev” derken bunun bizde ki karşılığı nerede durduğumuza işarettir. Çoğaltabiliriz. Evet bunlar birer tespit. İnancımızda ve onun şekillendirdiği hayatımızda falan zamanlarda işler şöyle oluyordu dediğimizde, bunun bize burada ve şimdi bize ne gibi faydası olabilir. Bu ülkede yaşıyoruz. Bu ülkede bir işleyiş var. Bu işleyişin içinde, inancımızı hayatımızda görünür hâle nasıl getireceğiz? Burada Murat Altun Bey’in bir paylaşımını almalıyım, zira ufuk açıcı; “Aliya İzzet Begoviç; “Bu kitaba olan teslimiyet bitmiyordu ancak, aktif karakterini kaybetmiş (Kur’an), kanun otoritesini kaybedip, buna karşın eşyaların kutsandığı (tılsımlı mistik) bir kitap hâlini aldı.” Bilge kralın dediği gibi, bu din maalesef, (kutsanarak) ayakları yerden kesilip, yüceltilerek(!) hayattan kovuldu. Kur’an, zaten ‘yaşansın’ diye göklerden aşağı tenzil eyledi. Biz ise tekrar onu kutsayarak -yaşamamak için- duvarlara asıyor, yukarı doğru kaldıra kaldıra bulutların üzerine çıkarıp, erişilmez tılsımlı bir mucize olmasını istiyoruz. Mekke müşrikleri ve helak olan topluluklar da aynı böyle kutsadıklarından dolayı, kimisi yemeyen-içmeyen melek bir peygamber istedi, kimisi

de Allah’ı çok yücelerde (uzaklarda) bildiğinden dolayı, yeryüzüne müdahil olmasını istemediler. O yüzden Kur’an’da ayetlerin çoğu bu algıyı düzeltmek için; “Allah, göklerin (ilâhı), Rab’bi olduğu gibi, yeryüzünün de ilâhı (Aşk ile sevilen, korku ve (haşyetle) saygı duyulan, hükûmlerine gönülden boyun eğilen) Rab’bidir (terbiye edici, rızık verici, yaratan ve yasa koyanıdır.)” buyurmuş” Kızılderili kendisini sürüklercesine götüren bir medeniyet! “Yavaş yürü, ruhum arkada kaldı” diyerek tepki göstermiş bir yerlerde. Ruhum arkada kaldı. Bu cümlenin bizde karşılığı “sekinet”. Sekinet; insanın kendisinin, çevresinin her yönüyle farkına varmasıdır. Sekinet olmadığında, aralardan batıl adına ne varsa sızabilmektedir. Hatta bu çoğu defa yeşil boyaya boyanarak hayatımızda arz-ı endam etmektedir. Bizim bu ülkede Müslümanca yaşama iddiamızın önündeki en büyük engellerden biri bu. Zihin olarak, gönül olarak sakin olmadığımız için Rab’bimizle, Kur’an ile ve örneğimiz Efendimiz (AS) ile irtibat kuramıyoruz. Bu irtibatsızlık zamanla boşluğa, savrulmaya sebep oluyor. Özellikle burada “sekinet” kavramını vurgulamama sebep ise, bu kavramın aynı zamanda Efendimizin (AS) hayatını işaret ediyor olmasıdır. Yukarıda sorduğum soru, bu ülkede söylediklerimizi nasıl yaşayacağımızın cevabını burada aramalıyız diye düşünüyorum. Efendimizin (AS) örnek hayatını hayatımıza aktarabilmek. Fakat bu öz/ü ıskalayarak olmamalıdır. Yani kutsayarak önem atfetmek değil, yaşayarak önem atfetmek. “Yaşayan Kur’an” terkibi çok önemli kanaatimce. Bu konuda halisane bir niyet, doğru bilgi ve devamlılık arz eden bir mücadele ile bunun başarılabileceğini düşünüyorum. 11 Ocak günü Doğuş gazetemizin tertip ettiği panelin konusu mesela bir örnek. “Düğünlerimiz” konusu işlendi. (Emeği geçenleri içten tebrik ederim). Düğünlerimiz mesela en güncel örnek olabilir hâlimizi görmek için. Düğünlerimizin hâli bizi ele veriyor zira. Yukarıda ifade etmeye çalıştığım düşüncelerimle bir kez daha nazar ettiğimde düğünlerimize, (ve diğer hususlara) elimizi çabuk tutmanın elzem olduğunu görüyorum. Atı alan Üsküdar’ı geçmeden. Üsküdar İstanbul’a çok mu uzaktı...

“Bu din maalesef, (kutsanarak) ayakları yerden kesilip, yüceltilerek(!) hayattan kovuldu. Kur’an, zaten ‘yaşansın’ diye göklerden aşağı tenzil eyledi”

Dosya

“Belki sorabilirsiniz, neden bu paneller yapılıyor diye? Beylik laflar dünya olarak nereye gidiyoruz, bunu tartışalım istiyoruz”

Doğuş’un 20. Yıl Pan

A

dnan abi beni almaya geldiğinde akşam ezanı okunuyordu. Namaz kılmak için içeri davet ettim çünkü A15’ten yatsı öncesi Schiedam’a yetişmek mucize olurdu. Trafik çok yoğun olmasına ve sürekli dur-kalk yapmamıza rağmen kendimi çok huzurlu hissediyordum. Çünkü Adnan abiyle konu olarak bir daldan öbür dala atlıyorduk. Hem sağdan soldan konuşuyor hem de birazdan yapılacak düğünlerimizin işleneceği paneli değerlendiriyorduk. Oldukça rötar yaptıktan sonra Schiedam, Yıldız Eğitim Merkezi’ ne girdiğimizde hummalı bir çalışmanın olduğu gördüm. Kendimi bir anda, güzel ve huzurlu bir ailenin parçası olarak hissettim. Hemen her Doğuş Yayın Kurulu toplantılarında aynı hissi taşırım fakat, bu kez biraz farklıydı. Yüzümüzü, görsel olarak dış dünyaya gösterecektik ve her şeyin iyi olmasını istiyorduk.

(Samimiyetimden herkese ismi ile hitap edeyim) Zeynel boynunda kaşkolu, üstünde ceketi, elinde kağıt ve kalemi ile podyumda heyecanla dolaşırken, Havva Hanım, panelistlere verilecek hediyeleri janjanlı hâle getirmeye çalışıyordu. Ömer Atıf ve Sezer Han organizatör olmanın getirdiği sakinliği hemen yansıtıyor ve yüz ifadelerinden şunu okuyabiliyordunuz: ‘Biz, elhamdülillah yaptığımız işi biliyoruz.’ Ercan, bir mixer başında, bir kameraların başında, bir podyumda, yani oradan oraya uçarken, bir yandan da gözü panelin başlığına ilişiyor ve yüksek sesle okuyordu: “Düğünlerimiz ekseninde gelenek ve kültürümüze kritik bakış! Yav sanki Kadir Canatan atmış başlığı. Ama ben tahmin edebiliyorum bu başlığı kimin koyduğunu,” diye gülümseyerek yüzüme bakıyordu ve ben de gülümsüyordum. Yol arkadaşım Adnan abi, bir anda editör Adnan abi oldu ve podyumun

en başına oturttular. ‘Abi sana laptop lazım herhâlde, kablo kısa, seni masanın başına alalım.’ Hazırladığı konuşmayı ve video görüntülerini kontrol ettikten sonra, bir anda gözüm Zeynel’in konuştuğu simaya gözüm takıldı ve tanışmak için yanına gittiğimde, düğün salonu sahibi olduğunu öğrendiğim Hasan Tekten Bey’le beni tanıştırdı. Nasıl bir samimiyet ve sıcaklıktır, anlayabilmiş değilim. Sanki yıllardır tanışıyoruz da tesadüfen panelde karşılaşmışız gibi. Bu arada canlı yayın hazırlıkları da tüm hızıyla devam ediyor. Gözüm, başka toplantılardan tanıdığım Hüseyin Kerim Ece Hoca’yı ararken, bir anda, heyecanlı olarak karşıma çıkıverdi hoca. Nedendir bilemiyorum, kendisini ilk kez, yine bir Doğuş paneli olsa gerek, İhsan Süreyya Sırma Hoca’nın da katıldığı bir paneli yönetirken görmüş ve tabiri caizse kanım kaynamıştı.

Amsterdam Gençlerbirliği, Başkonsolosluğu ziyaret etti 1986 yılında kurulan Amsterdam Gençlerbirliği Futbol Kulübü Amsterdam Başkonsolosu Engin Arıkan’ı makamında ziyaret etti Ziyaret sırasında Amsterdam Gençlerbirliği Futbol Kulüp Başkanı Orhan Aslan, yönetim kurulundan Mehmet Cılızoğlu, Nevin Pala ve Takım Kaptanı Hurşit Meriç ile Zülfikar Şimşek bulundular. Amsterdam Başkonsolosu Engin Arıkan, “Amsterdam Gençlerbirliği yönetim kurulunun Başkonsolosluğumuzu ziyaret etmelerinden dolayı çok memnun oldum, sporu seviyorum ve ilgileniyorum, Amsterdam Gençlerbirliği’ne başarılar dilerim” dedi.

AGB Başkan’ı Orhan Aslan, “Tanışma ve nezaket ziyaretimizde futbolu, gençlerimizi, çocuklarımızın geleceğini ve AGB’nin başarılarını konuştuk” dedi.

Görüşmede AGB Başkanı Orhan Aslan, Amsterdam Başkonsolosu Engin Arıkan’a bir plaket takdim etti. Haber: Ahmet Kılınç


prizma 05 prisma

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 246 -Ocak/Januari 2019

etmeye gerek yok aslında; en basit hâliyle, herkes kabuğundan çıksın ve toplum,

nelleri 1

Analiz

Bakış Açısı Elif Bayraktar

Cinsiyet Eşitliğinde Geldiğimiz Son Nokta Kadınların kadın gibi, erkeklerin erkek gibi yaşadığı yerde cinsiyet eşitliğinden söz edebilir miyiz? Yoksa cinsiyet eşitliğinden anladığımız, erkeklerin “kadın” gibi, kadınların da “erkek” gibi olmaları mıdır?

Ergün Madak rofonu önden arkadan sağa sola uzatmak, öldürdü beni.’

Bilgi ve tevazuu aynı anda bulmak zor olduğundan, hocayı o gün bu gündür ne zaman görsem içim kaynar, mutluluk duyarım. Panel Ömer Atıf’in konuşmasıyla tabiri caizse gümbür gümbür başladı. Ardından editörümüz, Hasan Bey, Ercan derken, hep şu an olan-biten değerlendirildi, eleştirildi daha doğrusu. Hüseyin Hoca ilk turun finalini yapıp, meselenin hep olması gereken İslam perspektifinden değerlendirdi. 2. tur ideal olanın sunumuydu. Nasıl olmalı, ne yapmalı derken tam 135 dk. geçivermişti su gibi. Zeynel her konuşmacı sonunda bir özet geçerken, bir yandan da pili biten mikrofonun azizliğine uğruyordu. Kablolu mikrofonu belinden bir sağa bir sola uzatırken zorlanıyor gibi görünüyordu bana. Belki bel ağrılarına iyi gelmiş bile olabilirdi kim bilir. Sonradan çatallı sesiyle şu cümleyi duyunca çok gülmüştük: “Yav her şey iyi hoştu da, o mik-

Soru cevap bölümü başladığında 30-40 dk. da bu bölüm sürdü. Herkes kendi tecrübelerinden, sıkıntılarından, önerilerinden bahsetti. Sonra bizi de eleştiren oldu: ‘Salon soğuktu, neden kaloriferler yanmadı?’ Kendi adıma bu cümleyi duyana kadar ben salonun soğuk olduğu hissetmedim dersem abartmış olmam, gerçekten hissetmedim. Sebebi; bir taraftan paneli izlerken, diğer taraftan yan yana oturduğum yayın kurulu arkadaşım, Recep Soysal ile internet yayınını izliyor ve katılımın nerelerde gezdiğini merakla takip ediyorduk. Panellere uzunca bir süre ara verdikten sonra, Doğuş’un 20. yılı nedeniyle, görücüye çıkmanın heyecanını yaşıyorduk. Program bittiğinde saat 22:55’i gösteriyordu. Ama bu heyecan bitmeyecek inşallah. Şubat ayında, Tweede Kamer’da, yaklaşan eyalet seçimlerini küçük bir topluluk tartışacak, Mart ayında ‘sosyal medya ve dinikültürel değişimleri’ Doğuş yazarlarımızla tartışacağız. Nisan ayında ise Türkiyelilerin yaptığı festivalleri tartışacak bayanlar kendi aralarında.

ergunmadak@hotmail.com Belki sorabilirsiniz, neden bu paneller yapılıyor diye? Beylik laflar etmeye gerek yok aslında; en basit hâliyle, herkes kabuğundan çıksın ve toplum, dünya olarak nereye gidiyoruz, bunu tartışalım istiyoruz. Teşekkürler cümle Doğuş Yayın Kurulu, teşekkürler Schiedam’a kadar gelip dinleme zahmetinde bulunan dostlar, teşekkürler internetten izleyenler ve yüzlerce kişiyle programı paylaşanlar. İnşallah bu kritik bakış beraberinde hayırlı bir değişimi de beraberinde getirir. Adnan abi ile tekrar arabaya döndüğümüzde koyu muhabbete kaldığımız yerden devam ediyorduk. Gözüm bir yandan aracın sürat ibresine takılıyordu ve bir türlü 100 km’yi geçmiyordu ve geçmemeliydi asla. 10 dk. fazladan konuşabilmek bu çağda herhâlde bir lüks, hele konuştuğunuzla aynı frekanstan konuşabiliyorsanız ne mutluluk! Paneli değerlendirdik ve mutluluğumuz o gece karanlığında seslerimize yansıyordu. Biz mutmaindik, inşallah Allah da bizden mutmain olmuştur. Not: Sahi salon soğuk muydu? Ben hiç hatırlamıyorum.

Hollanda’da hayat pahalılığı son 20 yılın zirvesinde Hollanda’da gelir az gider çok. Artık normal şartlarda yaşamanın bile lüks olduğu bir dönemde yaşanıyor. Merkezi İstatistik Bürosu (CSB) tarafından yapılan araştırmaya göre Hollanda’da hayat 20 yıl içerisinde yüzde 45,1 daha da pahalandı. Hizmet bedelinin ise yüzde 60 pahalandığını açıklayan CBS, hizmetler arasında ulaşım, sosyal hayat ve kiralar gibi unsurlara dikkat edildiğini açıkladı. Maaşlarda ise yüzde 25 artış yaşandığı bildirildi. Kiraların da yüzde 75 arttığı görülüyor. CBS verilene göre enerji ücretleri yüzde 130 artış ile AB’nin en pahalı enerjisinin Hollanda’da olduğu

açıklandı. Sosyal hayatın da gün geçtikçe daha da gerileyen Hollanda’da bir günlük gezi planlamak için günümüzde müze veya tema

parkları biletlerine ortalama yüzde 72 zam geldiği belirtildi. Araştırmada elektronik eşyalar, telefon ve internetin tam tersi ucuzladığı ortaya çıktı.

elif_1705@hotmail.com

Konuyla ilgili biraz araştırma yaptım ve şunu gördüm: Cinsiyet eşitliğini savunanların çoğu, kadınlar. Toplum içinde kadına yapılan ayrıcalıklardan rahatsız olan ve feminizim etkisinde olan kişiler. Aile içinde cinsiyet eşitliğinin sağlanması için, çocuklara renk ayrımı yapılmaması gerektiğini, kızların mavi, erkeklerin pembe renkleriyle imgelenmeleri yerine iki cinse de uygun yeşil, gri gibi tek renk tercih edilmesinin uygun olacağını savunuyorlar. ‘Ev içinde yemek yapmak, bulaşık-çamaşır yıkamak görevlerini erkekler de üzerine almalı. Dışarda çalışıp eve para getirme işini kadınların yaptığı gibi, kadınlar da tamir işlerinde eşlerine yardımcı olabilirler. Küçük yaşta bunların öğretilmesi adına çocuklara cinsiyet ayrımı yapan oyuncaklar alınmamalı. Erkek çocukları da kızlar gibi bebeklerle oynayabilir ve kızlar da arabalarla oynayabilir’ diyorlar. Bana göre cinsiyet eşitliği insanlara yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Bir erkeğin kadın gibi davranmasını beklemek onun fıtratına aykırıdır ve zulümdür. Aynı şekilde kadının erkek gibi davranmasını beklemek de kadın fıtratını zorlayan bir şeydir. Hem cinsiyet eşitliğini savunup hem otobüste bir erkeğin bir kadına yer vermesini beklemek çok anlamsız değil mi! İki farklı cinsten evlat sahibi olanlar iki fıtrat arasındaki farkı çocuklarında çok güzel gözlemleyebilirler. Kız çocuklarının duygusal, sevecen ve narin yapıları doğdukları andan itibaren Rabbimiz tarafından bilgisayara yüklenen kodlar gibi yüklenmiştir. Erkek çocuklarının fıtratları da koşmaya, boğuşmaya ve güçlü olmaya meyillidir. Doğuştan fıtratlarımıza yerleştirilen erkek-kadın vasıflarını inkâr edip tek bir cinsiyet türünde insan tipi oluşturma niyetindeler. Günümüzde kadınlar erkek gibi, erkekler de kadın gibi yaşamaya başladı. Kaş aldırıp, manikür yaptırıp, fit görünmek için diyete giren erkekler türedi. En son Türkiye’ye gittiğimde dikkatimi çeken şeylerden biriydi bu. Özellikle bayan kuaförlerinde ve bayan giyim mağazalarında çalışan bu tipten erkekler (?) o kadar çoğalmış ki, şaşırmamak mümkün değil. Efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ‘Erkeklere benzeyen kadınlara ve kadınlara benzeyen erkeklere Allah lanet etsin.’ diye buyuruyor. Bu sözün üstüne düşünüp kendimize çeki düzen vermemiz gerekir.

Hatırlıyorum ben küçükken kadınların pantolon giyme modası! yeni yeni çıkmıştı. Çoğu dindar kadınlar tepki gösteriyordu çevremde. Erkeğe benzememek için pantolon giymek istemiyorlardı. Sonra sıradanlaştı ve şuan pantolondan ziyade ortalıkta giyinik çıplaklar türünden kadınlar ve erkekler geziniyorlar. Tehlike günden güne büyüyor. Ve uyanık olmazsak eğer hepimizi, ailelerimizi, çocuklarımızı kuşatıyor. Elbette önce kadınların fıtratları bozuldu. Kıyafetlerle başlayıp, kadınların kapitalizm kurbanı olarak çalışma zorunluluğunun ardından dişiliği bırakıp, diş göstermesi istendi. “Ben kendi ayaklarım üzerinde dururum” deyip erkeklerden beklentileri farklılaştı. Normal bir aile düzeninde kadın evde çocuklarına ve eşine hizmet etmesi gerektiği bilinciyle yaşardı. Eşinden beklentisi eve hayırlı, helal kazanç getirmesi, koruyup, sahip çıkması ve haklarını gözetmesiydi. Son sözü erkek söyler ve evden asıl sorumlu kişi erkektir, bu böyle bilinirdi. Değişen düzenle birlikte şimdi, çoğu kadınlar kendilerini çalışmak zorunda hissediyor ve eğer çalışmıyorsa bunu eksiklik olarak görüyor. Fakat hem iş hem ev olunca fıtratına ters gelen iş yükünden dolayı, eşinden de aynı şekilde ev işlerinde yardımcı olmasını bekliyor. Böylece evde iş yapan erkeklerin sayısı arttı ve bir şekilde eşitlik sağlanması gerektiği fikri insanlara empoze edildi. Ve maalesef günümüz insanı için bu durum artık tamamen benimsendi. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi belli ki bizler için düzenlenen büyük bir oyun. Cinsiyetler benzerleştikçe kadın erkek arasındaki çekicilik azalıyor dolayısıyla evliliklerin sayısı düşüyor. Ayrıca eşcinselliği özendirip “sapkın” bir topluluk ortaya çıkıyor. Bir çok ülkede kabul edilen bu proje Türkiye’de de uygulamaya konuldu. Bunu savunanlar daha çok ‘şiddet’ gören kadınların haklarından yola çıksalar da projenin niyetinin sanılandan daha kötü olduğunu düşünüyorum. Kendimizi ve ailemizi bu tür sinsi oyunlardan koruyup, Yaratıcımızın fıtratımıza koyduğu özelliklerle yaşamaya niyet edelim. Lanetlenen topluluktan olmamak için ide dua edelim.

“Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Projesi belli ki bizler için düzenlenen büyük bir oyun. Bu oyun, kadın erkek arasındaki çekiciliği azaltıyor”


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 -Ocak/Januari 2019

nieuws

06 haber Murat İleri:

“Rahmetli dava lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocam, ‘Daha iyisini yaparım diye ayrı bir baş çekmek fitnedir’ diyerek bu konudaki ortak aklın ne olduğunu ortaya koymuştur”

“Yedi yüz gencimizle birlikte sabah namazı kıldık, hamdolsun! ”

Hollanda İslam Federasyonu cemiyet başkanlarıyla bir kez daha bir araya gelerek istişare toplantısı yaptı

1

9 cemiyete sahip olan Hollanda İslam Federasyonu cemiyet başkanları ile düzenli olarak toplantılar yaparak cemiyetlerdeki gidişat hakkında başkanlardan bilgi alıyor. Başkanların dilek ve temennilerini dinliyor aynı zamanda federasyonun çalışmaları hakkında bilgiler veriyor. Bölgedeki birim başkanları bu toplantılarda birimleri ile alakalı sunumlar yaparak cemiyet başkanlarını bilgilendiriyor. Bu toplantıda IGMG İslam Toplumu Millî Görüş genel merkezinden de konuşmacılar davet ediliyor onlar da genel merkezin çalışmaları hakkında bilgilendirmeler yapıyor. 20 Ocak Pazar günü yapılan toplantıya genel merkezden Başkan Yardımcısı ve Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri katıldı. 2019 yılının bu ilk toplantısında cemiyet başkanlarına hitap eden Bölge Başkanı Mehmet Erdoğan sözlerine, toplantının tüm insanlığın hayrına vesile olmasını ve kısa süre önce hayata veda eden Genel Başkan Kemal Ergün’ün babası için rahmet dileyerek başladı. Schiedam ve Ede cemiyetlerinde başkanlık istişareleri yapıldığını duyuran başkan istişarede Schiedam cemiyet başkanı Zekeriya Budak’ın bir dönem daha görevine devam etmesi yönünde bir sonuç çıktığını Ede’de ise istişare sonuçlarının görüşüldüğünü her halükârda 8 yıldır görev yapan Behçet Ali Şeker’e yaptığı değerli hizmetlerinden dolayı teşekkür etti. Doğuş ve Camia Sözlerinin başında yazılı ve görsel

medyanın günümüzdeki önemine işaret eden Erdoğan başkanlardan teşkilatın haber kaynağı olan ve yıllardır teşkilatın gözü kulağı durumundaki Doğuş Gazetesi ve genel merkezin çıkardığı ve 38 bölgenin haberlerini yayımlayan Camia gazetelerine sahip çıkmalarını istedi. Onlara hem reklam konusunda hem de tanıtım konusunda yardım etmeyi, gündemlerine almayı istedi. Üye sayılarına göre cemiyetlere gelen gazetelerin dağıtım konusunda da azami gayreti göstermelerini, bilhassa çocukların eğitim aldığı cemiyetler bu gazetelerden çocukların evlerine dönerken çantalarında birer gazete götürebilmelerini sağlamalarını istedi. Başkan ayıca millî görüşün kendine ait olan PLURAL adıyla kurulan çok değerli eserler yayınlayan yayın evinin çıkardığı kitapların da tanıtımında ve insanlara ulaşmasında başkanların gayret etmelerini istedi. Cami üyeliği Hollanda İslam Federasyonunun cemiyetlerinin tüm insanlığın yararına faaliyetler yapmak için kurulduğuna işaret eden Erdoğan şu an teşkilatın 7 bine yakın üyesi bulunduğunu ve bu imkânlardan herkesin istifade etmelerini sağlamak için daha çok üye yapma çalışmalarına hız vermelerini arzu ettiğini ifaden Erdoğan şunları kaydetti. “Her zaman söylediğimiz gibi, üyelerimiz ve tüm cemaatimiz bizim her şeyimiz. Eğer cemaatimiz olmazsa biz çalışmalarımızı yapamayız. Üyelerimize,

“Teşkilata ve kurumlarımıza yönelik dışarıdan gelen saldırılar var. Bilhassa teşkilatın dava şuurunu sorgulamaya çalışanlara itibar etmeyin. Kimsenin teşkilat dışından teşkilatı sorgulamaya hakkı yoktur. Camilerde cemaat sayısı azalmakta. Millî Görüş camilerinde şuurlanan bir gençlik var. Bu sabah, Schiedam Merkez Camii’nde yaklaşık yedi yüz kişilik, sırf gençlerden oluşan bir cemaat ile namaz kıldık” cemaatimize önem vereceğiz. Her türlü siyasi meselelerden uzak durup cami üyelerimiz arasında fitneye, fesada müsaade etmeyeceğiz. Onları en güzel şekilde teşkilatımızın içinde tutarak hizmetlerimizden istifade etmelerini sağlayacağız.” Erdoğan daha çok üye potansiyelinin var olduğunu ifade etti. Başkan cemiyetlerde düzenli olarak üyeler toplantısı yapılmasının önemine vurgu yaparken bölgenin de bu toplantılara davet edilerek bir değerlendirme konuşması yapmasının sağlanmasını altını çizdi. “İnfak deyip geçmeyelim” Genel merkezin altı yıl önce başlattığı ve daha çok eğitim kurumlarına maddî destek sağlamakta olan “infak” çalışmalarından bahseden

başkan bu çalışmanın önemine değinirken bunun zannedildiğinden çok daha önemli bir çalışma olduğuna işaret etti. Tüm Avrupa genelinde çok sayıda eğitim kurumunun, okul binasının desteklendiğini bu sayede ana okulundan başlayıp üniversite eğitimine varıncaya dek binlerce çocuğa değişik seviyelerde eğitim verildiğini söyleyen başkan ocak ayında başlayan ve bir ay devam eden bu çalışmayı da en güzel şekilde yapmalarını beklediğini söyleyerek sözlerini şöyle tamamladı. “İnfak demek. Eğitim demek, İrşad demek. Çocuklarımızın kaliteli, seviyeli eğitim alarak liyakat insanlar olarak toplum içinde yerlerini almaları demektir.” “Millî Görüş denince akla eğitim gelir” IGMG Genel Başkan Yardımcısı ve Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri Millî Görüşün hâlen ilk kurulduğu noktada olduğunu hatırlattı ve özetle şunları dile gitirdi: “Teşkilata ve kurumlarımıza yönelik dışarıdan gelen saldırılar var. Bilhassa teşkilatın dava şuurunu sorgulamaya çalışanlara itibar etmeyin. Kimsenin teşkilat dışından teşkilatı sorgulamaya hakkı yoktur. Ülkemizdeki camilerde bilhassa sabah namazlarında cemaat sayısı azalmakta. Avrupa’da Millî Görüş camilerinde şuurlanan bir gençlik var. Bu sabah, Schiedam Merkez Camii’nde yaklaşık yedi yüz kişilik, sırf gençlerden oluşan bir cemaat ile namaz kıldık., Elhamdülillah. Sabahın seherinde yedi yüz genci bir araya getiren başka bir kuruluş var

mı acaba? Millî Görüş, ta ilk günkü gibi hizmette öncülük etmeye devam etmektedir. Bu çok net bir şekilde ortadadır. Basiret sahibi olan herkes bunu hemen görür.” ifadelerinde bulundu. Teşkilatımız, bilhassa eğitimde ve yardımlaşma konusunda çok büyük mesafeler kat etti. Millî Görüş dendiğinde akla eğitim geliyor, insani yardım geliyor ve pırıl pırıl yetişen bir genç nesil geliyor. Eksiklerde olabilir elbette ancak bardağın dolu tarafını görmek lazım. Bu dolu tarafı gözden uzak tutmaya çalışanların niyetlerinin ne olduğu ciddi bir biçimde sorgulanmalıdır.” İleri, teşkilat dışında bir dizi paralel çalışmaların yapıldığına dikkat çekerek bunlara genel merkezin kesinlikle onay vermediğini söyledi ve bu bağlamda rahmetli dava lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocam, “Daha iyisini yaparım diye ayrı bir baş çekmek fitnedir” diyerek bu konudaki ortak aklın ne olduğunu ortaya koymuştur. Toplantıda Gençlik Teşkilatı Başkanı Mustafa Aktalan, İslam Color Başkanı Dr. Bahri Bulut, İrşad Başkanı Hasan İnan, Teftiş Başkanı Mehmet Yücel ve Teşkilatlanma Başkanı Muhammed Başalan kısa sunumlar yaptılar. Programın açılışını ve yoklamasını ise bölge BYK üyesi Fatih Meral yaptı. Programa genel Merkez Teftiş Başkanı Adem Kaya ile Genel Merkez avukatı Levent Bey de sonradan iştirak ettiler. Program, ev sahibi Den Haag Mimar Sinan Cemiyet Başkanı Salih Aslan’ın verdiği muhteşem balık ikramı ile hitam buldu. Haber: Adnan Şahin ◄◄


aktüalite 07 actualiteit

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 246 -Ocak/Januari 2019

İbrahim Turgut

D

MİHENK

ortaummet_45@hotmail.com

İSLAM’DA DÜĞÜN VE SERENCAMI

üğün, sosyal hayatta yer alan etkinliklerden biridir. Bu etkinliğin şekli ve usulüyle ilgili, toplumların, inanç, örf, âdet ve kültürel farklılıklarına göre şekillenmiş, bazı toplumlar bu geleneklerini güncelleyerek âdet veya ibadet uygulamasıyla günümüze kadar getirmiştir. Yani burada kastedilen, toplumlarda düğün etkinlikleri zamanın şartlarına ve imkânlarına göre sürekli değişime maruz kalmış olmasıdır. Bu arada düğün, aslını kaybetmiş veya bir kısmı muhafaza edilmiş ve günümüze kadar gelmiş, insanları mutlu ve neşeli kılan mahiyetiyle güncelliğini korumaya ve değerini taşımaya devam etmektedir. Kadim geleneklerde merasimler ve eğlence türünden yapılmış olan düğünler, bu günlerle kıyaslanmayacak kadar ilkel kalmıştır. 21. asırda sosyo-ekonomik şartlar ve imkânlar ölçüsünde gelişen hayat anlayışıyla, bir çok şeyin değiştiği bir vakıa olmakla beraber, pozitif ilimlerin ivme kazanması, yeni düşüncelerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Tarih boyu toplumlarda, tüketim bağlamında ifrada varan ve ailede iktisadî problemlerin yaşanmasına yol açan düğünleri, ölçüsüz harcamayla taçlandırarak doyuma ulaşacağına inanmıştır. Hâlbuki düğünler, evliliğin hukuksal boyutunu duyurmaktır. Her işte iki şey önemlidir: Muvazeneyi (ölçüyü) esas almak, istikamette orta yolu tutmak... Haddi aşanların örneği şuna benzer: Aynı bulvarda yürümekten bıkan ve daha tali yolları tercih ederek varmak istediği yere, zamanlamayı yanlış yaparak geç kalması, elindeki fırsatı kaçırmış olan gibidir.

Tarihî tecrübeleri kıstas olarak almayan ferd ve toplumlar, sosyal hayatta gelişme kaydedemez ve başaklarına muhtaç olmaktan kurtulamazlar. Başka toplumların üretkenliğine boyun eğmek, bir milletin kendi tembelliklerinin tezahürüdür. Buna paralel olarak psikolojik ezikliğin ve algının hâkimiyet alanı bulması, başkalarının yaşam tarzlarını ve anlayışlarını kendi dünyalarına taşımayı mecbur saymalarına yol açmaktadır. İçinde yaşadığımız asırda, evlenmek ve eğlenmek kavramlarının nasıl algılandığı ve içinin nasıl doldurulduğu, yaşanan içtimaî olaylar göstermektedir. Bu mevzuların günümüz insanı tarafından anlaşıldığını iddia etmek, ayrıca sosyolojik algının nasıl tahrip edildiğini anlamaya çalışmak, “felaket tellallığı” anlamına gelmemektedir. Bizatihi olayı tahlil masasına yatırmayı istemek, doğruya ulaşmaya yardımcı olmaktır. Evlilik, karşılıklı rızaya dayalı iki ayrı cinsin hukukî istek ve ortak irade beyanıdır. Baskı ve şiddet kullanarak yapılacak evlilikte hayır aramak, bilincini yitirmekle eş değerdir. Günümüzde (bu tür olayların haddi hesabı yok) denecek kadar, bütün dünyada örnekleri çoktur. İslam dini, bu evlilikleri yasaklamış ve bir takım hukukî kurallara bağlamıştır. Bu kurallar, İslam fıkhında geniş yer tutmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de: “Ey iman edenler! Kadınlara zorla mirasçı olmanız size helâl değildir. Açık bir hayâsızlık yapmış olmaları dışında, kendilerine verdiklerinizin bir kısmını onlardan geri almak için onları sıkıştırmayın. Onlarla iyi geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadıysanız, olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur” buyurulmaktadır. (Nisa:19) Evlilikte zorlama olmaksızın, iki tarafın hür iradesi esastır. Evlilik, Allah’ın kitabında ve Resulüllah’ın (s.a) sünnetinde sınırlarının açıklanıp haber verildiği ölçülere dayanmalıdır.

Bu iradeye ve kıstaslara uygun hareket etmek, her Müslümanın imanının gereğidir. Evliliği ilan etmenin ve haber vermenin en önemli yollarından biri de, insanları davet ederek düğün yapmaktır. Davete icabet etmek son derece önemli ve sosyolojik hikmetlerle dolu anlamaları vardır. Bu davete bulunanın kişinin (inancına, hayat anlayışına, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın akrabaya ve uzak akrabaya) göre, farklılık arz ettiğini söylemeden geçmek olmaz. Hediyelerde buna göre yapılmaktadır. Ebû Musa’dan nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Esiri özgürlüğüne kavuşturun, davet edene icabet edin, hastayı ziyaret edin.” (Buhârî, Nikâh, 7) Bu düğünün nasıl yapılacağını, Allah Resulü (s.a) in hadislerinde haber vermiştir. Mevzuyla bağlantılı malzeme yeterlidir. Bu tür merasimleri, tek bir kalıba sokmakta doğru değildir. Burada önemli olan uygunluk meselesidir. Birileri çözümü başka yerlerde aradıkları için bir türlü, düğünün keyfiyetini tespit edememiş ve kendi fetvalarını vermeyi yeğlemişlerdir. İşte bundan sonra sorunlar başlamıştır. Zamanın şartlarını göz önünde bulundurularak, İslami düğün yapmak mümkündür. Bazı yeniliklerin kullanılması, İslami ölçülere aykırı olmadığı takdirde, düğünün daha neşeli geçmesine sebep olmaktadır. Bu ise, aleni ve meşru bir düğün yapıldığını göstermesi bakımından oldukça önemlidir. Zira, gizli yapılan evliliklerin caiz olmadığını hem hadislerde ve hem de fıkıh kaynaklarında geçmektedir. Muhammed b. Hâtıb el-Cumahî’nin naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Haram olan (ilişki) ile helâl olan (nikâh) arasındaki ayırıcı özellik, def çalmak ve şarkı söylemek suretiyle duyurmaktır.” (Tirmizî, Nikâh, 6) Dikkat edilirse, yukarda da geçtiği üzere evliliğin ilan edilmesi, iki ayrı araca bağlanmıştır. Bunlardan biri çalgı aleti olan def ve bir diğeri İslam’a uygun şarkı (şiir, mersiye ve kahramanlık) sözleridir. Dolayısıyla gizliliği (haramı) red, (helal) uygulamayı ilan etmek, toplumdan şüpheyi böylelikle kaldırmak

emredilmiştir. Diğer müzik enstrümanlarını def aletine kıyas ederek düğünde kullanmanın caizliği mevzuunda, farklı görüşlerin bulunduğu unutulmamalıdır. Yaşadıkları asrın şartlarına ve insanların ifrata varan çılgınlıklarına ve israflarına bakarak, âlimler farklı yorumlar ortaya koymaları garipsenecek bir tarafı yoktur. Genel kaide: İşlenen fiilin İslam’a ters düşmemesidir. Evliliğin ve ilanı olan düğüne mani hallerin bulunmaması için, bütün şartların önceden yerine getirilmesi gerekmektedir. Bu şartlardan birisi, erkeğin verdiği mihirdir. Mihir kadının hakkıdır. Kadın, va’dedilen mihir verilmediği takdirde, evliliği ve dolayısıyla düğünü iptal edebilir. Ukbe b. Âmir’in naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz, şartların yerine getirilmeye en lâyık olanı, kadınları kendinize helâl kıldığınız (mehir) şartıdır.” (Müslim, Nikâh, 63) Düğünlerde yapılan takı merasimleri, dinimize ne kadar uymaktadır? ‘İslam’a uyan tarafı yoktur’ denilse, doğru cevap verilmiş olur. Takı merasiminde gelin adayına takılan takılar, erkek ve kız tarafının kararlaştırdığı mihri müecceldir. Bunun insanlara teşiri, caiz değildir. Bunların dışında herkes hediyesini alenen olmasa bile taraflara verebilir. Gösteriye dönüştürülmesi caiz değildir. Çünkü burada yapılan bu takı merasiminde, kadın erkek ilişkilerinde uyulması gereken İslami prensipler göz ardı edilmektedir. Zaten düğün salonu İslam’ın hassasiyetlerine göre dizayn edilmemiş, insanların çokluğu paranın bolluğuna göre düğün organizasyonu yapılmaktadır. Kadın erkek ilişkilerinde evlilik dışı ilişkiler, İslam dininde caiz değildir. Fıtraten birbirine meyilli olan bu iki ayrı cins varlık, bir araya gelmeleri ve birleşmeleri evlilik (nikâh) yoluyla olması, varlığın hikmetine en uygun çözümdür. İbn Abbâs’ın naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Birbirini seven (çiftlerin birleşmesi) için nikâhtan daha iyi bir çözüm yoktur.” (İbn Mâce, Nikâh, 1)

Düğün nerde yapılmalıdır? Bugün özel salonlarda düğünler ve eğlenceler yapılmaktadır. Büyük meblağlar ödenerek ve evlenen çiftlerin daha sonra ayrılmalarına sebep olacak israflar, harama kadar gitmektedir. Zira İslam, israfı haram kılmıştır! Bu israfların önüne geçmek için, şehevi isteklerden uzak Camilerde de düğünün yapılması, insanların toplandığı mekanlar olması bakımından son derece önemlidir. Buna göre düğün organizasyonu yapmak ve içeriğini buna gören doldurmak mümkündür. Hz. Âişe’nin naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Bu nikâhı ilân edin, onu (topluma açık olan) mescitlerde yapın ve onda def çalın.” (Tirmizî, Nikâh, 6) Düğünlerde yemek vermek ve davetlileri doyurmak, düğünün içeriği bakımından eğlenceden önce gelmektedir. Abdurrahman b. Avf’tan (ra) nakledildiğine göre, (evlendiğini öğrendiği zaman) Hz. Peygamber (sav) kendisine şöyle buyurmuştur: “Bir koyun keserek de olsa düğün yemeği ver!” (Buhârî, Büyû, 1) Bu yemeğe “velime” denilmektedir. Velime yemeği, sadece düğünlerde verilen yemek değil, diğer merasimlerde verilen yemekleri de kapsamaktadır. Düğünün kaç gün olacağı mevzuunda farklı rivayetler vardır. Bir gün ile bir hafta arasında yapılageldiği kaynaklarda geçmektedir. İslam’a ve orta yol olan sünnete gösterişten uzak en uygun olanı, şu hadiste açıklamaktadır: Ebû Hüreyre’nin naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “İlk gün velîme (düğün yemeği) vermek yerinde ve olması gereken bir iştir. İkinci gün (vermek) âdettendir. Üçüncü gün (vermek ise) riya ve gösteriştir.” (İbn Mâce, Nikâh, 25) Nihayet olarak söylenecek söz şudur: Düğüne davet edilen kişinin önemli mazereti yoksa iştirak etmesi, farz, vacib ve sünnet olduğu fıkıh kaynaklarında yazılıdır. Fakat davet edinilen düğünün veya merasimin İslam’a uygunluğu araştırılmalıdır. Buna göre pozisyon almak, Müslüman kişinin mü’mince duruşunu gösterir. Vesselam. ◄◄

‘Canının istediği gibi değil, emrolunduğun gibi dosdoğru ol.’ Güney Hollanda Kadınlar Gençlik Teşkilatı 5-6 Ocak 2019 tarihlerinde ‘Biz Başka Dünyaların Gençleriyiz’ temasıyla bir kamp düzenledi

G

üney Hollanda Kadınlar Gençlik Teşkilatı 5-6 Ocak 2019 tarihlerinde ‘Biz Başka Dünyaların Gençleriyiz’ temasıyla bir kamp düzenledi. Kampa çeşitli şubelerin KGT idarecileri ve üyeleri katıldı. Cumartesi günü Mustafa Mullaoğlu hoca üç derslik ‘Sahabe Hanımlar’ sohbeti verdi. Peygamber Efendimiz

döneminde yaşayan hanım sahabelerin nelerle mücadele ettikleri ve nasıl davranışlar sergiledikleri hakkında konuşuldu. Pazar günü ise İlknur Akdoğan’ın ‘Canının istediği gibi değil, emrolunduğun gibi dosdoğru ol.’ ve Esra Kandemir’ in ‘Etkili İç İletişim’ seminerleri oldu. Kamp programını düzenleyen Güney

Hollanda Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı Büşra Kandemir ve idareci arkadaşları iki yıllık tüm şubelerin çalışmaların değerlendirilmesinin ardından; kampa katılan Uden Isra KGT ve Eindhoven Mevlana KGT’ye ‘Engel Tanımayan KGT’ plaketi verdi. Her zaman ve her koşulda desteklerinden dolayı iki şube bu ödüle layık görüldü. ◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 -Ocak/Januari 2019

nieuws

08 haber Hollanda’da hayat...

Saygıdeğer okurlarımız, bu sayfada yayımlanmasını istediğiniz, hem cemiyet haberlerinizi hem kendi fotoğraflarınızı, hem de ilginç bulduğunuz fotoğrafları yorumlarınızla birlikte paylaşabilirsiniz... Bekliyoruz...

Halk diplomasisi işlevi olan “ATİK” Hollanda’da kuruldu

K

ısa adı ATİK olan Ticaret ve İşbirliği Konseyi Genel Başkanı Aziz Şahin ve beraberindeki heyet, HOTİAD Onursal Başkanı Mehmet Soytürk’ün katkıları ile Vlaardingen’deki Delta Otel’de Basın ile bir araya geldi.

Tanışma ve kısa söyleşi olarak gerçekleşen yemekli tanışma programında, Aziz Şahin (ATİK Genel Başkanı), Mehmet Soytürk (HOTİAD Kurucu Başkanı ve Onursal Başkanı), Mehmet Keskin (Hollanda ATİK İstişare Konseyi Başkanı), Wieger Wagenaar (Hollanda ATİK Başkanı), Bünyamin Türksoy (ATİK Genel Başkan Yardımcısı), Ethem Emre (Hollanda ATİK Başkan Yardımcı ve Hollanda Türkiye Ticaret Odası Başkanı), Yunus Emre Dağlı (İşadamı), Mustafa Karataş (ATİK Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi), Adnan Büyükbilgin (Hollanda ATİK Yönetim Kurulu Üyesi), Suzan Özdemir (İran ATİK) ve Hamid Muhammedi (İran ATİK) hazır bulundular. Heyet, toplantı öncesi, Uluslararası Kamu Diplomasi çerçevesinde Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli’yi makamında ziyaret etti.

Akşam saatlerinde Delta Otel’de bir araya gelen heyet burada da Hollanda’da görev yapan Türk basın mensupları ile bir araya gelerek hem kendilerini hem de ATİK’in Hollanda yapılanmasını tanıttılar. Geceyi organize eden ve Hollanda’daki Türk medya temsilcileri ile tanışma ortamı sağlamak amacıyla tarafları bir araya getiren HOTİAD Onursal Başkanı Mehmet Soytürk gece ile ilgili olarak “Biliyorsunuz ATİK diye bir kurum var. Bu kurumun başkanı çok değerli bir dostum. Kendisi Hollanda’da çalışmalar yapmak isteyince, ona buradaki çalışmalarında fikirler ve tavsiyelerde bulundum. Bu arada kendisini ve ATİK Hollanda ekibini buradaki siz değerli basın mensupları ile bir araya getirerek hem tanıştırmak hem de fikir alışverişinde bulundurmak istedim.” dedi. ATİK Genel Başkanı Aziz Şahin ise yaptığı konulmada “Japonya’ya atılan atom bombasının ardından ilişkileri düzeltmek için zamanın ABD Başkanı Eisenhower, 1956 yılında Uluslararası Kardeş Şehirler Konseyi’ni proje olarak hayata geçiriyor. Her iki ülkeden de 100 belediye, 50 Ticaret Odası, 50 üniversiteyi kardeş şehir projesi çerçevesinde buluşturuyorlar. Bu projeyle Eisenhower aslında, bir halk diplomasisi oluşturuyor. Yine aynı düşünceyle Çin, 1961 yılında Kardeş Şehirler Genel Müdürlüğünü

kuruyor. Hiçbir şey ezbere değil, her şey planlı ve bilinçli bir şekilde yapılıyor. Bunlar bunu yapıyorsa Aziz Şahin, dedim, bu işe sen de soyun. Ve öylece başladık. Bu ilişkilerin sürdürülebilirliği çok önemli. O nedenle, kardeş şehir ilan ettiğimiz her beldeye o beldenin insanını başkan ya da temsilci olarak atıyoruz. Yoğun ama zevkli bir çalışma içerisindeyiz. Biz ATİK olarak 2005 yılında kurulduk. Daha sonra 2013 yılında ATİK Ticaret ve İşbirliği Konseyi olarak çalışmalarımıza devam ettik hâlen de ediyoruz. İlk önce kardeş şehir çalışmaları ile başladık; bu zamana kadar 400 kardeş şehir çalışması yaptık. ATİK olarak Dünya’nın 50 ülkesinde varız. Ülkelerinde kendi içerisinde 147 şehirdeyiz. Yine ATİK olarak 23 Genel Başkan Yardımcımız var, 150 dolayında da üyemiz bulunmakta. Bunun yanı sıra da sayısız gönüllülerle birlikte çalışmaktayız.” dedi. ATİK Hollanda yönetiminden Mehmet Keskin de “Gün içerisinde yoğun bir çalışma yaptık. Burada da bir araya gelerek güzel bir tanışma yapmış olduk. ATİK Hollanda olarak Wieger Wagenaar, Ethem Emre ve ben görev üstlendik. Bu benim içinde yeni ve ilk bir tecrübe olacak, umarım başarılı bir çalışma gerçekleştireceğiz.” dedi. ATİK Hollanda olarak hem de Hollanda Türkiye Ticaret Odası Başkanı olarak konuşan Ethem Emre de “Biz Hollanda Türkiye Ticaret Odası olarak Türkiye’nin ekonomik refahına katkı verecek her tür projeye destek vermek ve gelişmelere katkı sağlamak amacıyla buradayız. Amacımız bu projelerin bize artı getirecek unsurlarını ortaya çıkartarak destekleyip başarılı olmasına katkı sağlamaktır.” dedi. Birlikte yenen yemeğin ardından program sona erdi. Buna göre ATİK Hollanda yapılanması Wieger Wagenaar Başkanlığında Mehmet Keskin, Ethem Emre ve Adnan Büyükbilgin’den oluştu.

ORKİDE EVLERİNDE TÜRKLERİN SORUNLARI MASAYA YATIRILDI

H

ollanda Türk Sivil Toplum Kuruluşu temsilcilerinin katıldığı, Rotterdam Orkide Evleri’nin konferans salonunda “Türk toplumu olarak rahatsız olunan konular, çareler ve çözümler” adlı toplantı düzenlendi. Hollanda’daki sorunların masaya yatırıldığı toplantıya kendi dallarında uzman olan Tunahan Kuzu, Arif Yakışır, Zeki Baran, Oktay Ünlü, Hasan Tekten, Ömer Hünkar Ilık, Serdar Çiçek, Turan Atmaca, Ramazan Aydoğan, Veyis Şenyürek, Ali Koçak ve Seyit Yeyden davet edildi. Toplantının açılış konuşmasını Orkide Evleri Yönetimi adına Veyis Şenyürek yaptı. Şenyürek; “Gündemimizde belirttiğimiz gibi Türk toplumu olarak rahatsız olduğumuz konuların konuşulup çareler ve çözümler aranması için sizleri davet ettik. Şimdilik Rotterdam ve çevresi STK’larının ileri gelenlerinin bir kısmını davet ettik. Değerli arkadaşlar amacımız bu ilk toplantıdan sonra gündemimizdeki konuların başka başka bölgelerde konuşulup tartışıldıktan sonra ülke genelinde daha çok

Semazen Restoran Hizmette Gıda sektöründe uzun süre çalışan, sektörün mutfağında yer alan Recep Tunç, ailesi ile birlikte Schiedam’da Semazen Restoran’ı açtılar. Uzun yıllar Hollanda Türk Restoran camiasında aşçı olarak çalışan Recep Tunç ve ailesi hayallerine kavuştu. Hollanda’nın Schiedam şehrinde eşi Kezban Hanım, oğlu ve kızı ile aile restoranı Semazen Restoran’ı çalıştıran Recep Tunç‘un açılışın yapıldığı günde sevinci ve heyecanı görülmeye değerdi.

katılımcıların yer alacağı toplantıların düzenlenmesi, gerektiğinde konunun hükûmet yetkililerine iletilip çare aranması ve çözüme kavuşması amaçlanmaktadır. Toplantımızın hayırlara vesile olması dileğiyle toplantımızı yönetmesi için sözü Oktay Ünlü’ye bırakıyorum” dedi. SORUNLAR MADDE MADDE TESPİT EDİLDİ Platformu yönetmek için kürsüye gelen Oktay Ünlü kısa bir açış konuşmasının ardından katılımcılara sırasıyla söz verdi. Toplantıda görüşülen ana konular aşağıdaki şekilde dile getirildi. İŞSİZLİK: İşin çok olduğu, ancak işverenin işçiyi beğenmediği, işçinin ise işi beğenmediği söylendi. STAJ: Staj konusunda iş verenlerinin çoğunun stajyerlerin gelecekte kendilerine rakip olacağı endişesiyle stajyer almadıkları söylendi. AYRIMCILIK: Bu konuda Enes Yiğit ayrımcılığın olduğunu, bunu yaptığı bir telefon görüşmesini videoyla kayıt edip yetkililere vererek kanıtladığını söylemiş, kendisinin ismini değiştirerek kiralık bir evinin olduğunu,

bu evi kiraya vereceğini ama Türk ve Fas kökenlilere verilmemesinin şart olduğunu söylediği ön bir ev bürosundan önünün bu şartı kabul ettiğini, bir ev bürosununsa kabul etmediğini söylemiştir. İş bulma konusunda da bazı iş verenlerin tercihlerinin kendi vatandaşlarını tercih ettiklerini söylemişlerdir. EĞİTİM: Eskiye nisbetle iyiye doğru gittiği, ancak yeterli düzeye gelmediği kabul edilmiş ama günümüzde bütün branşlarda eğitimini bitirmiş insanlarımızın olduğu da vurgulanmıştır. SİYASET: Katılımcıların genel görüşü olarak siyasetin Hollanda’ya yönelik yapılması ve buradaki partilere üye olunmasının, oy kullanmada vatandaşlarımızın katılımının sağlanmasına çalışılmasının faydalı olacağı belirtildi. YOKSULLUK: Ülkede yoksulluğun günden güne arttığını, gıda bankalarından alış veriş yapanların arttığından anlaşıldığını, gıda bankalarında bulunan yiyeceklerinin hem kalitesiz, hem de tarihlerinin geçmiş yiyecekler olduğu anlatıldı. Ayrıca pazar kurulan yerlerde pazarcılardan arta kalan yiyeceklerin yoksullar tarafında toplanarak evlerine götürdüğü bilinen bir gerçektir denilmiş bu konunun yetkililere iletilmesi gerektiği belirtilmiştir. MAL VARLIĞI ARAŞTIRMASI: Bu araştırmanın Hollanda kanunlarında herkesi kapsadığı, bu konuda yapılacak bir şeyin olmadığı, ancak birinci neslin kapsam dışı bırakılması için girişim yapılması hâlinde –belki- kabul ettirilebilir görüşüne varıldı. ORKİDE EVLERİ: Toplantıda söz alan Serdar Çiçek, Orkide Evleri’nin ülke genelinde çoğaltılmasının bir gereksinim olduğunu, buna öncülük edilmesinin gerekliliğini belirtti. Veyis Şenyürek ise Orkide Evleri gibi Sosyal Evlerin yapılmasını gençler üzerine alıp, çeşitli ev büroları ile görüşerek öncülük ederek yapılmasını sağlayıp birinci nesil yaşlıların hizmetine sunarak jest yapmalılar dedi. Son olarak söz alan İOT Başkanı Zeki Baran ise önümüzdeki günlerde Hollandalı Bakan ile randevusu olduğunu, bu konuları da gündeme getireceğini, bu toplantının kendisi için bir ön çalışma açısından faydalı olduğunu söyledi. Toplantı sonunda platformu yöneten Oktay Ünlü, ortak istek olarak bir komite kurulması ve önümüzdeki günlerde de bu toplantıların devamının tekrar yapılmasını, tarih ve yer bildiriminin katılımcılara bildirileceğini söyleyerek herkese teşekkür edip toplantıyı bitirdi. Açılış törenine DENK Partisi lideri Tunahan Kuzu, MÜSİAD Rotterdam Başkanı Mustafa Duyar, TESİAD Hollanda Temsilcisi Fikret Gür başta olmak üzere çok sayıda davetli katıldı. Törende Mustafa Duyar ve Tunahan Kuzu birer konuşma yaparak Hollanda’da Türk girişimciliğinden övgü ile söz ettiler ve Tunç ailesinin bu girişiminden duydukları memnuniyeti dile getirdiler. Açılışta bir konuşma yapan Kezban Tunç, Semazen Aile Restoranının bir hayali olduğunu belirterek ‘Uzun soluklu bir yola çıktık, Semazen Restoran öyle kısa düşünülen bir olay değil. Burada, lezzeti ile aranan bir yer olacağız.” dedi. Edilen dua ve ikramların ardından davetliler tek tek Tunç ailesini tebrik ederek, tören son buldu.


hayat ve inanç 09 leven en religie

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 246 -Ocak/Januari 2019

“Müslümanlar madem ki kız istemeyi ve nikâhı Allah’ın emri Peygamberin kavli ile yapıyorlar. Düğünleri de bu sözle yapmaları gerekir. Üzülerek söylemek gerekirse, günümüzde Müslümanların düğünlerinde kendi inançlarına uymayan bazı yanlışlar var”

EN GÖRKEMLİ DÜĞÜNLER EN GÖRKEMLİ YANLIŞLAR

İ

slâmî bir düğün nasıl olmalı sorusunun cevabı net olmadığı gibi bunun sınırları da çok net çizilemez. Yani İslâm Müslümanlara düğün şeması çizmiyor, standart bir şekli dayatmıyor, ama imana uygun ölçüler/ilkeler tavsiye ediyor. Dünyanın her tarafındaki Müslümanlar bunu kendi örf ve geleneklerine, ekonomik şartlarına ve imkânlarına, zevklerine ve kültürlerine göre yapabilirler. Düğünlerin farklı yapılmasında dinen bir sorun yok. Ancak düğünle ilgili her şeyin meşru olması, mübah (helâl) sınırlarını aşıp harama bulaşmaması şartıyla. Müslümanlar madem ki kız istemeyi ve nikâhı Allah’ın emri Peygamberin kavli ile yapıyorlar. Düğünleri de bu sözle yapmaları gerekir. Üzülerek söylemek gerekirse, günümüzde Müslümanların düğünlerinde kendi inançlarına uymayan bazı yanlışlar var. Bunlardan bir kaç tanesi şöyle: - Gücü aşan aşırı takı istekleri: Mehir yerine başlık parası gibi altın, mücevher (takı) veya eşya pazarlıkları yapmak. - Pahalı elbiseler, gelinlikler: Bir defa giyilecek elbiseye bu aşırı masraf acaba gerekli mi? Düğünlerde giyilen elbiseler de öyle. Nişanda ayrı, kınada ayrı, düğünde ayrı, sabah bir elbise akşam bir elbise, düğün öncesi bir elbise, düğünün sonuna doğru başka bir

elbise giymek ihtiyaç ve düğün sevinci faktörüyle açıklanamaz. Bunların ihtiyaç mı, desinler için mi olduğuna herkes kendisi karar versin. Bu israfa berber masraflarını da eklemek gerekir.

- İçki sunulması veya içilmesi: İslâm sarhoşluk veren her türlü maddeyi haram kılar Müslümanlara... Düğünler bu haramı yumuşatmaz.

- Karışık oynamalar: Kim nasıl düşünürse düşünsün, nasıl yarsa yapsın; İslâm dini kadın ve erkeklerin birlikte oynamalarına izin vermez. Ayrı olmak şartıyla kadınların veya erkeklerin, müzikli veya müziksiz, kendi aralarında halk oyunları oynamalarında bir mahzur olmasa gerek.

- Düğün esnasındaki takılardaki aşırılıklar: Düğünlerde davetliler tarafından geline ve damada ikram edilen takılan güzel bir yardımlaşma ve hediyeleşmedir. Bu hem düğünün sevincini paylaşmak, hem yuva kurmaya çalışan gençlere destek, hem de hayır yolunda infaktır. Ancak bunun da gösterişe kaçmaması, bütçeyi zorlamaması, “onlar şu kadar verdi biz de o kadar verelim”, “hele bir bakın kim ne kadar veriyor” şeklinde yarışa ve şov yapmaya dönüşmemesi gerekir. Unutmamak gerekir ki hediyede miktar ve kalite değil, samimiyet esastır. - Aşırı müzik sesi: Müzik gruplarının herhalde tarzları böyle. İcra ettikleri müziğin sesini alabildiğine açıyorlar, şarkılar ve türküler koca koca anfilerden bütün salonu sese (gürültüye) boğuyor. Sanırım güzel müzik ile gürültü arasında fark vardır.

- Dans olayı: Bazı düğünlerde gelin ve damat veya davetliler eşleriyle, yakınlarıyla müzik eşliğinde dans ediyorlar. Şimdilerde çoğu düğünlerde âdet olan bu oynamanın bizim kültürümüzle, değerlerimizle uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. Tümüyle Avrupalıların kültürüdür. Bize sonradan bulaştı.

- Düğünlerin zorlaştırılması: Peygamber (sav) “Kolaylaştırın zorlaştırmayın, müjdeleyin nefret ettirmeyin” (Buhârî, İlim/12, Edeb/80. Müslim, Cihad/6-7 no: 1732-1733) dediği hâlde günümüzde Müslümanlar nikâhı, düğünleri, dolaysıyla evliliği zorlaştırıyorlar. Bu zorlaştırma işi kız istemeden nikâh için bir sürü şart

- Tesettüre uymayan giyimler: Kur’an yani İslâm Müslüman erkeklere ve Müslüman kadınlara tesettürü (örtünmeyi) emreder. Bunun da ölçüleri bellidir. Düğünlerde bırakın İslam’ın emrettiği gibi kapalı giymeyi, daha da açık, daha da dekolte, daha da pahalı, daha da gösterişli elbiseler giyiliyor. Düğünlere, bayramlara güzel ve güç nisbetinde kaliteli elbise ile katılmakta bir sakınca yok, ama her şeyin ölçülü olması, imana uyması gerekmez mi?

ileri sürmeye, takı pazarlıklarına, pahalı eşya taleplerine, düğünlerde akıl almaz israflara kadar uzuyor. “En hayırlı düğün en az masraflı, en kolay olanıdır” prensibi yerine günümüzde bunun tersi yapılıyor. En masraflı, en görkemli, en gösterişli düğünler; “en şanımıza yakışan”, “dillere destan” düğün zannediliyor. Nikâhlar, düğünler zorlaştırıldıkça gençler evlenmeye sıcak bakmıyorlar. - İsraflar: Günümüzdeki düğünler âdeta bir israf galerisi. Her şey israf ediliyor. Yani lüzumundan çok harcanıyor. Bu israf kız istemeye giderken beraber götürülen çiçek ve tatlıdan başlıyor elbise, eşya, gelinlik, berber, fotoğraf, gelin masası, kapı parası, pasta, çerez, içecek, yemek, müzik grubu, konvoy için araba kiralama, balayı vb.ye kadar uzanıyor. En çok da zaman israf ediliyor. Her düğünde en az üç saat oturuluyor. Bir yılda onlarca düğüne gitmek zorunda kalan kişilerin, ya da bir yılda düğünlere giden on binlerce katılımcının israf ettikleri zamanı bir hesap edin... Bu gibi harcamaların hangisinin yuva kurulmasında lüzumlu olduğu tartışılır. - Gösterişler/şovlar: Modern zamanlarda pek çok alanda görüntü, vitrin ve aksesuar ön plana çıkıyor. İşin özü, muhtevası unutuluyor. Bunu düğünlerde de görmek mümkün. İslam’a göre nikâhın, evliliğin, yuva

Hikmet Pınarı Hüseyin Kerim Ece kerimece@hotmail.com

kurmanın, bu sayede eş olmanın özü, hikmeti, amacı bu israf ve gösteriş anlayışı yüzünden güme gidiyor. Gerçekten düşünmek gerekir, evliliklerde, düğünlerde amaç nikâhı, evliliği duyurmak mı, dost ve akrabalarla bu sevinci paylaşmak mı, yoksa gösteriş yapmak, vitrini süslemek, aşırı harcama (israf) yapmak, desinlere gitmek mı? (Düğünlerde yapılan aşırı harcamalar fakir ülkelerde nice garibanın derdine merhem olur. Bir düğünde on binlerce harcama yapabilen bir Müslüman’ın; Allah yolunda infak etmeye (harcamaya), fakire, mağdura, mültecilere yardım etmeye sıra gelince “yok” demesi, elinin titremesi anlaşılır değildir.) - Konvoy, korna sesleri: Düğünlerdeki aşırılıklardan biri de gelin alırken gürültü yapılması, trafiği aksatan konvoylar ve korna sesleridir. Avrupa ülkelerinde trafiği aksatmak ceza-i işlem gerektiren bir suçtur. Hele korna sesleri... Buna ne ihtiyaç diye sormak gerekir. (Türkiye’deki gibi silah atamayanlar, bu ihtiyacı korna sesiyle mi gideriyorlar?) Bir şey yaparken çevreyi, başkalarını da hesaba katmak gerekir. Bizim kimseyi rahatsız etmeye, trafiği engellemeye hakkımız yoktur. Bu konudaki aşırılıkların çevremizdeki komşuları, insanları rahatsız ettiğini hatırlamak gerekir. - Aşırı kalabalık: “Anlı şanlı düğün”lerin davetlilerin çok olması, kalabalık ve fazla masraflı olması ile mümkün olduğu anlayışı da gözden geçirilmeli. ◄◄

.

Konu düğün olunca...

Güney Hollanda Kadınlar Gençlik Teşkilatı Başkanı ve idarecileri 11 Ocak Cuma akşamı düzenlenen Doğuş Paneline katıldı. Konu ‘Düğünler’ olunca gençleri ilgilendiren konu olduğundan ilgi ile dinlenildi ve panel çok beğenildi. Evlilik için gerekli olan saf ve masum bir aşkın bile maddiyata dökülüp, düğünlerle maddi ağır yük oluşturması gençleri olumsuz yönde etkiliyor. Ve maddiyata bağlı düğünler evliliklerin önünde engel olarak görülüyor. Bu kapsamda panele katılan gençler panelden sonra düğünlerle ilgili islami yönde bakış açısı yakaladıklarını söylediler. Şubelerde verilen Key-Zevac derslerinin önemine vurgu yapıldı. Evlilikle ilgili eğitim alınmasının önemi bir kez daha ortaya çıktı.


10 dosya

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 -Ocak/Januari 2019

dossier

Doğuş Panelleri (1)

Düğünler Ekseninde ‘GELENEKLER VE KÜLTÜREL DEĞİŞİME KRİTİK BAKIŞ’

Doğuş Gazetesi, 20. yayım yılında da toplumumuzun ”gözü, kulağı, dili” olmaya devam ediyor...

SORUNLARIMIZI, ÇÖZÜME KAVUŞTURMAK, ÇARE BULMAK, NEŞTER VURMAK İÇİN UZMANLARLA MASAYA YATIRIYOR, GÜNDEME TAŞIYORUZ...

Gençlerden ebeveynlere çağrı:

“Evliliklerimizi zorlaştırmayın!” 2

(Panelin bütün detaylarını Doğuş gazetesinin Ocak ayı sayısından okuyabilirsiniz. Ayrıca, Hasenat TV’nin canlı yayın olarak verdiği paneli, NIF ve Doğuş gazetesi Facebook hesaplarından izleyebilirsiniz.) Doğuş Haber Merkezi

ya da Sergilenmesi”

Dünü, Bugünü Yarını...”

Kuruluşlarının Asli İşlevi”

si

yo

nu

si

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

n i ve r s i t e

i

tr ve M a a s

tri

ch

n i ve r s i t e

tÜ ch

nu

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

iz : R TL Telev

yo

“İslam okulları Cito’da en başarılı, en iyiler”

cu

iz : R TL Telev

Okullarımızdaki kalite çıtası her geçen yıl yükseliyor. Her yıl CITO sınavlarında 550 tam puan alan talebelerimiz, Hollanda medyasının gündeminden düşmüyor...

cu

De Stichting Islamitisch Primair Onderwijs Rijnmond

Haziran Ayı Paneli -6“Sivil Toplum

nu

“Neslimizin Kültürel Dejenerasonu”

Mayıs Ayı Paneli -5“Hollanda Türk Basınının

a

“EYALET SEÇİMLERİ”

Nisan Ayı Paneli -4“Hicab’ın, Festivalleşmesi

ar

Mart Ayı Paneli -3-

u

Şubat Ayı Paneli -2-

ş tır t m a s o

Uzman konuşmacıların sorunlarla alakalı çizdikleri tablo korkutucu idi. Bu alanda ciddi önlemler alınmazsa, toplumun uçurumun kenarına sürükleneceği ortak bir kanaat olarak deklare edildi.

ır t m a s o n

Moderatörlüğünü Doğuş Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Zeynel Abidin Kılıç’ın yaptığı panel, Schiedam İslam Merkezi Camii Başkanı Zekeriya Budak’ın Kur’an tilaveti ile başladı. Panelin ilk turunda panelistler kendi perspektifinden bakarak sorunları ele aldılar.

a şt

“Düğünler Ekseninde Gelenek ve Kültürel Değişime Kritik Bakış” konulu panele, alanlarında uzman olan yazar-şair H. Kerim Ece, Hollanda Kayserililer Vakfı Başkanı Hasan Tekten, Doğuş Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Adnan Şahin, Gökkuşağı Sanat Merkezi Müdürü Ömer Atıf ve Edebiyatçı-Eğitimci, Fotoğraf Sanatçısı Ercan Kuzu panelist olarak katıldılar.

İlk turun sonunda Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan da söz alarak hem Doğuş gazetesine böyle toplumsal bir sorunu gündeme taşıdığı hem de böyle hayati bir konuda görüşlerini kamuoyuyla paylaşmak için bir araya gelen panelistlere teşekkür etti. Buradan çıkacak sonucun kendileri için de bir yol haritası olacağına vurgu yapan Erdoğan, bu yaranın kangren olmadan tedavi edilmesi için acil eylem planı başlatılması gerektiğine dikkat çekti. Panelistler ikinci turda daha çok çözüm önerileri üzerinde durdular. Sunulan önerilerin uygulamaya konulduğunda, sorunu ortadan kaldıracağı, katılımcılar tarafından da genel bir kabul olarak görüldü. Doğuş gazetesi yayın kurulu üyesi ve yazarlarından Ergün Madak ve Havva Koç, panelistlere katkılarından dolayı gazete adına birer hediye takdim ettiler. Panel, katılımcılardan gelen soruların ve onların gözlemlerinin paylaşılmasının ardından, Adnan Şahin’in okuduğu Kur’an-ı Kerim ile sona erdi.

ar

0’nci yıl yayım hayatına ‘merhaba’ diyen Doğuş Gazetesi, daha önce gerçekleştirdiği paneller dizisini yeniden başlattı... “Doğuş 20. Yıl Panelleri” adı altında düzenlenecek panellerin ilki, 11 Ocak Cuma akşamı Schiedam Yıldız Eğitim Merkezi’nin salonunda gerçekleştirildi.

ve M a a s

Bezoekadres: Paradijsplein 1 - 3034 SL Rotterdam www. sipor nl - T. (010) - 240 94 46

Bezoekadres: Paradijsplein 1 - 3034 SL Rotterdam www. sipor nl - T. (010) - 240 94 46 Al-Ghazali

Van Lennepstraat 17 3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 E-mail nbelah@sipor.nl www.al-ghazali.nl

Ibn-i Sina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 E-mail ssalem@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel. (010) - 240 94 46 E-mail fkocak@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Ibn-i Sina

(Dislocatie) Overijselsestraat 49 3074 VA Rotterdam Tel. (010) - 4484 87 50 Al-Ghazali E-mail aarabou@sipor.nl Van Lennepstraat 17 www.ibn-i-sina.nl

3027 SP Rotterdam Tel. (010) - 415 21 67 E-mail nbelah@sipor.nl www.al-ghazali.nl

Ibn-i Sina

Zegenstraat 120 3082 XZ Rotterdam Tel. (010) - 428 25 90 E-mail adurmus@sipor.nl www.ibn-i-sina.nl

Ikra

Spirea 3 3317 JP Dordrecht Tel. (078) - 639 01 51 E-mail ssalem@sipor.nl www.ikra.nl

Noen

Paradijsplein 1 3034 SL Rotterdam Tel. (010) - 240 94 46 E-mail fkocak@sipor.nl www.ibsnoen.nl

Risala

Hollandsestraat 74 3074 TM Rotterdam Tel. (010) - 448 48 750 E-mail aarabou@sipor.nl www.ibsrisala.nl


dossier

dosya 11

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 246 -Ocak/Januari 2019

Düğünler konusunda herkesin ortak kanaati: Schalmei Düğün Salonu işletmecisi Hasan Tekten:

“Biz aslında ne yaptığımızı bilmiyoruz”

“Düğün” dediğimiz şey tam bir “curcuna”dan ibaret. Biz düğün yaparken aslında ne yaptığımızı tam olarak bilmiyoruz. Düğüne kadar yaşanan tatsızlıklar düğün günü gün yüzüne çıkıyor ve tarafların daha orada hasım olduklarını ve çocuklarının ayrılacağı sinyalini veriyorlar. Birbirimizi kırıyor ve çocuklarımızın mutluluğu ile oynuyoruz. Takı konusu en büyük sorun. Kendimiz övünerek yaptığımız şeyleri eleştiriyoruz. Hollandalılara salonda 1000 kişiyi düğün maksadıyla ağırladığımızı söyleyince, “insanın bu kadar tanıdığı olur mu, düğün ortamı böyle kalabalıklarla nasıl gerçekleşir?” diye şaşkın bir şekilde soruyorlar. Toplum olarak nasıl bu hâle geldiysek, biz yine aynı yoldan giderek düzeleceğiz. Kimliğimizi yeniden kazanacağız, kendimize döneceğiz, “biz” olacağız. Sorunların temelinde dinimizi tam manasıyla yaşayamamak yatıyor. Dinimizin emir ve yasaklarını anlayacağız, yaşamaya çalışacağız ve özümüze yeniden döneceğiz, bu ve buna benzer sorunlardan kurtulacağız. Bir salon işletmecisi olarak çok büyük bir israf yapılıyor. Bunun vebali bile bizi yok etmeye yeter. Bunu önlemek için düğün sahiplerine “davetli sayınızı kart verdiğiniz insanlardan sayı alarak israfı ve masrafı düşürürüz” diye teklif etmeme rağmen, haksız bulunuyorum. Birilerine benzemek için icad ettiğimiz düğünlere son vermeliyiz. Ancak, kendi icadımız olan “İslami” düğünlerimiz de bir örnek olamıyor, ondan da kimse memnun değil. Geleneğimiz bize ne söylüyor, biz neler yapıyoruz? Bu bizden olmayan gidişata müdahale etmez, dur demez isek, daha kötü olacağız. Abartıdan uzaklaşacağız. Bu alanda verilmesi gereken eğitim ağını hızlandıracağız, sıklaştıracağız. Eskiden köyde yapılan düğünlerde, imece usulü evlilikler kolaylaştırılırdı. Çiftlerin evleri bile köylüler tarafından yapılırdı. Allah bizim rızkımıza kefil oluyor, biz çocukların okul, kariyer hesaplarını yaparak evlilikleri geciktiriyor ve onların gayrimeşru ilişkiler yaşamasına günaha girmesine dolayısıyla onların işlediği günahlardan bizler de payımıza düşeni alıyoruz. Kontrol mekanizmaları sorunların artmasını engellerdi, şimdi onlar da kalktı. Yanlışlarda birbirimizi uyarmalıyız, doğru yapılanlarda yanından olmalıyız.

“ÖZÜMÜZE DÖNELİM, KENDİMİZ OLALIM!”

Edebiyatçı-Eğitimci Ercan Kuzu:

“Nikâhı ve düğün işini zorlaştırıyoruz”

Geleneğimiz bize ne söylüyor, biz neler yapıyoruz? Nikâhı zorlaştırıyoruz. Düğün merasimlerini herkesin şikâyet edeceği bir konsepte sunuyoruz. Helal ilişkileri zorlaştırıyoruz. Helal ve meşru ilişkileri zorlaştırıyor, evlatlarımızı gayrimeşru ve haram olan ilişkilere zorluyoruz. Bu bizden olmayan gidişata müdahale etmez, dur demez isek, daha kötü olacağız. Kapımız herkese açık olurdu. Şimdi kapı kilitlemeleri bile aklı başında koca insanlar pazarlık yaparak açıyorlar. Takı merasimi tam bir utanç tablosuydu. Son zamanlardaki düğünlerde artık, alenen çağrı yapılmıyor, millet kuyrukta sıra beklemiyor ve hiç kimse zan altında bırakılmıyor. Herkes gidip, hediyesini ayarlanan bir kutuya bırakıyor. Abartıdan uzaklaşacağız. Bu alanda verilmesi gereken eğitim ağını hızlandıracağız, sıklaştıracağız. Eskiden köyde yapılan düğünlerde, imece usulü evlilikler kolaylaştırılırdı. Çiftlerin evleri bile köylüler tarafından yapılırdı. Biz de çocuklarımızı “baş göz” etmek için Allah’ın ve Resulünün çizdiği çerçevede gayret sarf edeceğiz. Allah bizim rızkımıza kefil oluyor, biz çocukların okul, kariyer hesaplarını yaparak evlilikleri geciktiriyor ve onların gayrimeşru ilişkiler yaşamasına günaha girmesine dolayısıyla onların işlediği günahlardan bizler de payımıza düşeni alıyoruz. Kontrol mekanizmaları sorunların artmasını engellerdi, şimdi onlar da kalktı. Yanlışlarda birbirimizi uyarmalıyız, doğru yapılanlarda yanından olmalıyız. Söylemde iyiyiz ama tepki ve eylemde çok geriyiz. Menfaat nefislerimize dokununca pek mahir oluyoruz. Batı’yı suçlamaktan vazgeçelim. Evlerimize kadar, odalarımıza kadar giren diziler aile hayatımızı dinamitliyor. sadece düğünlerle sınırlı değil yaşadığımız sorunlar, hayatımızın her alanından topyekûn bir sıkıntı sarmalının içerisindeyiz. Bu konuda tek şey yapacağız: Allah ve Resul bu konuda ne emretmişse onu yapacağız. “Kolaylaştırınız! Zorlaştırmayınız! Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz! Birbirinizle anlaşın, iyi geçinin, ihtilâfa düşmeyin!” buyruğuna uyacağız

Gökkuşağı Sanat Merkezi Sanatçısı Ömer Atıf:

“En büyük sorunumuz, israf”

En büyük sorun: İsraf… Hollanda genelinde irili ufaklı 80 düğün salonu var. Haftalık, yapılan düğün sayısı ortalama 250. Sadece 3 gün içerisinde Türkiye insanının yarısı yani yaklaşık 200 bini bir şekilde bu salonlarda bulunuyorlar. Eğer düğünlerimiz, istenilen şekilde olsa, bu buluşmalar, bu beraberlikler büyük bir değişimi, etkileşimi de beraberinde getirir. Eskiden evlatlarımızı görücü usulü ile evlenirdi, şimdi de ailelerin yüzde 90’ı görücü usulü ile tanışıyorlar. Evlilik teklifiyle başlayan masraflar, aile tanışması, kız isteme, söz kesme, nişan, düğüne hazırlık, ev ve ev eşyaları, takı, resmî nikâh, kına, fotoğrafçı, kameraman, kuaför ve salon bedeli en az 50 bin euroluk bir harcama tutuyor. Bu borcu çocukların ya da ailelerin omuzlarına yüklüyoruz. Bu borç yüküyle yola çıkan pek çok aile dağılıyor. Borcunu ödemekte zorlandığı için boşanma oranları her geçen gün artıyor. Maddiyat, zaman ve toplu yapılan günahlardan dolayı azab. Sivil Toplum Kuruluşları ve medya bu konuda insanlarımızı bilinçlendirmeli ve iyiye, güzele doğu yönlendirmeli. Özel programlar yapılarak evlilik öncesi gençler eğitilmeli. Kimlik, kişilik bilinci verilmeli. Gençlerimiz, karar vermekte zorlanıyor, bocalıyorlar. İki arada bir derede gibi.. İslami hassasiyet ile işlerimizi yapmalıyız. Aslımıza dönmeliyiz. Burada yetişen en yüksek meslek sahibi olan gençlerimizin çoğu bile binlerce kişiyi düğünlerinde görmek istiyorlar. Çoğu da mütevazi bir şekilde bir merasim yapmak istiyorlar, bu sefer de aileler karşı çıkıyor. Toplam 3 saatlik bir organize için on binlerce euroluk bir masraf, çocukların omuzlarına yükleniyor. Bazen gençler mütevazi düğünler istiyor, aileler yanaşmıyor. Mal canın yongasıdır. Yapılan bu kadar masrafın ardından yaşanan boşanmalar da, aileler arasında büyük kavga ve düşmanlıklara neden oluyor. Bundan dolayıdır ki, çocuklarımızı evlenmeden evlendirelim, onları hem İslam toplumunun hem de kendi hayatımızın güzel örnekleriyle hayata hazırlayalım.

NIF Başkanı Mehmet Erdoğan:

“Bir toplum kendi kimliğini muhafaza edemez ise, asimile olur, kaybolur” Böyle toplumsal bir sorunu gündeme taşıdığı için Doğuş gazetesine ve bu organizeyi gerçekleştiren kardeşlerime teşekkür ediyorum. Bir toplum kendi kimliğini muhafaza edemez ise, asimile olur, kaybolur. Düğünlerimiz eskiden camilerde yapılırdı. Herkes huzurlu bir ortam yaşar ve sükunetle ayrılırdı. Masraflar az idi, dualar bol idi. Boşanmalar hiç yok denecek kadar az idi. Düğünler bize uygun hâle getirilmeli. Kolaylaştırılmalı. Evlenemeyen bir sürü evladımız var. Bunların vebali omuzlarımızda. Hem ebeveynlere hem de gençlerimize bu bilinç ve şuuru vermeliyiz. İslam kültürü ve Türk geleneği ile harmanlanmış düğünleri yeniden inşa ve ihya etmeliyiz. Düğün masraflarının en aza indirildiği bir ortam oluşmalı. Federasyon Kadın Kollarımız tarafından KEY-ZEVAÇ adlı organize ile gençleri evlilik öncesi eğitime tabii tutuyor ve onları o yolculuğa çıkarken hazırlıklı, donanımlı, bilinçli olması için kurslar düzenliyoruz. Bu şuurlandırma derslerini yaygınlaştırmalı ve düğünlerimizde yaşanan sorunları sona erdirmeliyiz. Ailenin temelini sağlam atmalıyız.

S. İslam Merkezi Camii Başkanı Zekeriya Budak:

“Örnek düğün programları ortaya konulmalı”

Teşkilatımızda evlilik öncesi eğitim veriliyor. Ve bu eğitimin de çok faydalı olduğunu görüyoruz. Hollanda’da resmî evlilik sayısı 62 bin. Bu sayının yüzde 38.8’i boşanıyor. Bizim insanımızın boşanma oranı bu oranın üzerinde. “Allah, Rûm Suresi 21. Ayette şöyle buyuruyor: “Kendileri ile huzur/sükunet bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır”. Onca borç yükünün altına giren eşler birbirinde nasıl sükun ve huzur bulacaklar. Elbette, hem ailelerin birbirleri ile olan düşmanca ilişkileri hem de omuzlarına yüklenen borçlar yüzünden birbirlerini boğacaklar. Düğün organizesi yapanlar, bu sorunun çözümüne dönük örnek bir düğün şablonu, programı ortaya koymalılar. Yoksa bu iş daha da çığırından çıkacak, çok yuvalar dağılacak, çok günaha batacağız…”

SIMON Okulları Müdürü İsmail Taşpınar:

“STK’lar ve medya öncülüğünde bir çalışma olmalı” “Karar mercii artık gençler oluyor. Evlatlarımız bu konuda ailede küçük yaşta eğitilmeli. Güzel örnekler yaygınlaştırılmalı ve tanıtılmalı. Boşanmaların önüne geçmek için, “evlilik nedir,, hangi esaslar üzerine oturtulmalı” gibi kurslar düzenlenmeli ve sertifikalar verilmeli. Gelenekler, ayet ve hadislerle düzelmiyor. İslami kurumların ve medyanın öncülüğünde düğünlerimizi iyileştirme, kalite katma noktasında bir çalışma yapılmalı.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 -Ocak/Januari 2019

spotlight

12 spotlar

Hollanda’da hayat...

“Gurbette” fotoğraf sergisi başladı

H

ollanda’ya göç eden Türklerin karşı karşıya kaldıkları sorunların konu alındığı ‘Gurbette’ resim sergisi 7-20 Ocak tarihleri arasında Marmara Üniversitesi, Göztepe Kampüsü Atatürk Eğitim Fakültesi Atatürk Sanat Merkezi’nde sergilenecek. Atlas Kültür Merkezi ve Marmara Üniversitesi Kentsel Sorunlar ve Yerel Yönetimler Araştırma Merkezi ile ortaklaşa yapılan “Hollanda’ya Göç Fotoğraf Sergisi “Gurbette adı altında İstanbul’da sanat severler ile buluştu. Keman dinletisi ile başlayan sergiye Hollanda İstanbul Konsolosu Bart Van Bolhuis, Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ahmet Şükrü Özdemir, Araştırmacı Yazar Şahin Yıldırım ile birçok öğrenci ve akademisyenin katılımıyla başladı. Hollanda’da 500 bine yakın nüfusa sahip olan soydaşlarımız ülkedeki en büyük azınlık gurubu oluşturduğu gibi siyasetten, kültüre, araştırmadan iş verenine kadar her sektörde temsil ediliyorlar. Peki ama yarım asırda bu süreç nasıl bu aşamaya geldi? İşçi göçü anlaşması neden yapıldı? Birinci nesil Türkler Hollanda’da nerelerde çalıştılar? Birinci nesil ne tür şartlar içinde yaşamlarını idare ediyorlardı? Pansiyon hayatları nasıldı? Birinci neslin Hollandalı komşuları ile geçimleri nasıldı? Sorularının cevabını bu sergide bulabileceksiniz. Fotoğraf sergisi ‘Hollanda’ya Göç’ fotoğraf sergisi araştırmacı yazar, Şahin Yıldırım’ın 2014 teki ‘50 jaar, 50 verhalen’ kitabından esinlenerek gerçekleştirildi. Sergi daha önce Hollanda’nın birçok noktasında sanatseverlerle buluştu. Sergi açılışında konuşan Yıldırım; “Hollanda ve Türkiye ilişkileri çok yönlü ve köklü bir geçmişe dayanmaktadır. Şöyle ki 1612 yılında I. Ahmet’in izni ile Hollanda’dan gelen Cornelis Haga’ya İstanbul’da ticaret yapma izni verilir. Böylece Hollanda Krallığını resmî olarak ilk tanıyan devlet Osmanlı İmparatorluğu olur.

Bunun yanı sıra 16. yy. sonlarına doğru Osmanlı’dan Hollanda’ya armağan edilen lale, ilerleyen yıllarda Hollanda’da ulusal bir sembol hâline gelir. Ayrıca 1923’de Türkiye Cumhuriyeti’ni resmi olarak tanıyan ilk ülke Hollanda olur. Bu ikili ilişkilerin daha da güçlenmesi için 1935 yılında Kraliçe Wilhelmina ve Mustafa Kemal Atatürk tarafından Hollanda-Türk Kurumu kurulur. Tarih boyunca hem ekonomik hem de kültürel birçok alanda ortak paydası olan iki milletin 19 Ağustos 1964 yılında ilişkileri işçi anlaşmasıyla devam eder. Bu yıl (2019’da) Hollanda’da 55. Yılını dolduran Hollandalı Türklerin nüfusu 500 bini aşmış durumda ve her alanda temsil edilmektedirler. Bizimde ‘GURBETTE’ fotoğraf sergisi ile amacımız Hollanda’daki kolektif tarihimizi kayıt altına almak ve yeni nesillere aktarmaktır. Nitekim tarihi unutan bir millet yok olmaya mahkumdur. Bu serginin ayrıca diğer bir amacı iki ülke ilişkilerine katkı sağlamaktır.’’ Dedi. Sergiye katılan Hollanda Konsolosu Bart Van Bolhuis yaptığı açıklamada; ‘‘Göç’’ fotoğraf sergisinin İstanbul’a gelmesini sağlayan ve bu güzel programı bizim için

hazırlayan Atlas Kültür Merkezi yöneticilerine çok teşekkür ediyorum. Türkiye’ye 2017 ve 2018 yıllarında doğrudan en çok yatırım yapan ülke Hollanda’dır. Konsolosluğumuzda çalışan arkadaşlarımızın da bazılarının aileleri zamanında Hollanda’ya göç ettiler. Şimdi ise bizim yanımızda çalışıyorlar. Kolektif tarihimize sahip çıkmak zorundayız bu bizi sadece zenginleştirir. Şu anda Hollanda’da birçok Türk öğrencisi burslu bir şekilde Hollanda’da okuyorlar. Bunların hepsi bizim için büyük bir kazanımdır.’’ İfadelerini kullandı. Prof. Dr. Ahmet Şükrü Özdemir yaptığı konuşmada; ‘‘Öncelikle fotoğraf sergisinin İstanbul’a getirilmesini sağlayan ve bu güzel programı bizim için hazırlayan Atlas Kültür Merkezi yöneticilerine ve yine çok emek sarf eden KEYEM yetkililerine teşekkür ediyorum. Sergi buradan sonra Ankara’da devam edecek. Bu çalışma için ülke bazında öğrencilerden ‘göç’ temalı eserler yaptırılması istenecek ve yine bağımsız kurulacak bir jüri ile öğrencilerden gelecek olan sanat eserlerle bir yarışma düzenlenecek. Yarışma sonunda ilk 3 başarılı esere ödül verilecek.’’ Dedi. Tarih, sanat ve kültür sevenler “GURBETTE” fotoğraf sergisinde Hollanda- Türkiye ilişkilerinin geçmiş 55 yılına dair tüm konuları 3 dilde (İngilizce, Hollandaca ve Türkçe) okuma fırsatı bulacaklar. Sergi 7 -20 Ocak 2019 tarihine kadar Marmara Üniversitesi, Göztepe Kampüsü Atatürk Eğitim Fakültesi Atatürk Sanat Merkezi Kadıköy İstanbul’da sanat severlerle buluşmayı bekliyor.

Şahan ailesi olarak, 2019 yılının, bütün insanlığa sağlık, huzur, refah, adalet ve barış getirmesini diliyoruz...


toplum 13

samenleving

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 246 -Ocak/Januari 2019

Aziz Zeyrek:

“İki ülkenin ilişkilerini iyileştirmek için çabamız sürecek”

Genç Gözüyle Talha Yıldız

Monoton Hayat

TOV’UN YENİ YIL RESEPSİYONU TOV bu seneki yeni yıl resepsiyonunu, Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Zeyrek’in sahibi olduğu Stomerij Zeyrek şirketinin içerisinde düzenledi.

T

OV Yönetim Kurulu Başkanı Aziz Zeyrek davetlilere yaptığı k o n u ş m a s ı n d a , “Resepsiyonumuza katılan T.C. Deventer Başkonsolosu Tuna Yüce Modrak, Ekonomiden Sorumlu (Wethouder) Arnhem Belediye Başkan Yardımcısı Jan van Dellen, Ticaret Ataşesi Volkan Ümit Taşkın, üyelerimiz ve STK temsilcileri, 2018 yılı TOV için güzel bir yıl oldu, TOV’un kuruluşunun 12,5 yılını muhteşem bir gala ile kutladık. Birlik ve beraberlik içerisinde, birbirimize destek olarak daha ileriye gideceğimize inanıyorum. Yeni yılda girişimcileri bilgilendirmek için bazı faaliyetler düzenleyeceğiz. Sorunları çözmek için bürokratlarla toplantılar düzenleyerek sorunlarımızı bizzat iletmek istiyoruz. Arnhem ve çevresinde faaliyet gösteren Hollandalı Girişimciler Derneği olan OKA ile irtibat hâlindeyiz, sorunlarımızı birlikte çözmek istiyoruz. Son 10 yıldır TOV Arnhem Türk Girişimciler Derneği’nin yükselmesi, faaliyetlerini sürdürmesi için çok büyük katkılarda bulunan Zeyrek ailesine ve Gemril ailesine TOV yönetim

kurulu adına teşekkür ediyorum. Sayın Rahmi Gemril Bey’e süper TOV plaketini huzurlarınızda bizzat kendim takdim etmek istiyorum” diyerek sözlerini tamamlayıp süper TOV plaketini verdi. Wethouder Jan van Dellen, “Yıllar önce ülkenizden işçi olarak geldiniz, cesaretli girişimlerinizle işveren ve girişimci oldunuz. Bu demek oluyor ki Hollanda ekonomisine işçi iken, işveren iken çok büyük katkılarınız oldu. Sizin sorunlarınız bizim sorunlarımız, yani ekonomik sorunlar ayrım yapmadan aynıdır, birlikte çözümlenmelidir, birlikte çözmek için Arnhem Belediyesi Ekonomiden Sorumlu Başkan Yardımcısı olarak kapılarım her zaman girişimcilere açıktır” dedi. T.C. Deventer Başkonsolosu Tuna Yücel Modrak, “Yeni yıl, yeni başlangıçlar, yeni umutlar demek. Bu nedenle yeni yılın, Arnhem Türk toplumu, Hollandalı dostlarımız ve tüm insanlık için yeni umutların yeşerdiği, yeni plan, program ve projelerin başarıyla sonuçlandırıldığı bir yıl olmasını diliyorum. Hollanda’da sayıları yaklaşık 25.000’i bulan girişimcilerimizin ortak amaç ve

hedefler doğrultusunda bir araya gelmeleri önem taşımaktadır. TOV’da bu misyon çerçevesinde kurulmuş ve başarıyla faaliyet gösteren bir sivil toplum kuruluşudur. Arnhem TOV’un misyonu bununla da sınırlı kalmamaktadır. Arnhem TOV Hollanda Türk toplumunun birlik ve beraberliğini de pekiştiren, güçlendiren bir sivil toplum kuruluşudur. TOV’un bu başarılı çalışmalarının yeni yılda ivme kazanarak devamını diliyorum. Hollanda ile ülkemiz arasındaki ticari ve ekonomik ilişkiler memnuniyet verici düzeydedir. Hollanda Türkiye’de en büyük yabancı yatırımcı konumundadır. Yatırım tutarlarının 24 milyar ABD dolarını bulmuştu. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 8 milyar avro’ya ulaşmıştır. Hollanda Türkiye’nin yurt dışında yatırım yaptığı ülkedir. Türk firmalarının yatırımlarının tutarı da 8,5 milyar avro civarındadır. Başkonsolosluk olarak bizlerde girişimcilerin bu çabalarına bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da destek olmaktan memnuniyet duyacağız” şeklinde düşüncelerini ifade etti. Haber-Fotoğraflar: Mustafa Koyuncu

«

Bursiyerlere açılış programı başlatıldı Hollanda Diyanet Vakfı bu sene de Hollanda’da okuyan üniversite öğrencilerine maddî ve manevî desteklerini sunmak üzere bir çalışma başlattı. Bu çalışma kapsamında Hollanda İslam Eğitimi ve Araştırmaları Enstitüsünün işbirliği ile bursiyerler için bir açılış programı düzenlendi. Utrecht Ulu Camii’nde gerçekleşen programa Hollanda’nın her tarafından çeşitli yüksek okul ve üniversitelerde eğitim alan bir çok öğrenci katıldı. Program Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından HDV Mütevelli Heyeti Sekreteri Osman Gülbe’nin açılış konuşması ile başladı. Osman Gülbe, konuşmasında Hollanda’da yaşayan Müslüman gençlerin din ve eğitim alanlarındaki gelişiminden ve öneminden bahsetti. HDV Mütevelli Heyeti Üyesi ve HOTİAD (Hollanda

Türk İş Adamları Derneği) Başkanı Hikmet Gürcüoğlu’nun konuşması ile program devam etti. Gürcüoğlu konuşmasında Hollanda’daki millet varlığımızın dünü ve bugününü, bugünkü geldiğimiz noktayı, başarılarımızı anlattı. Bunun ardından yıl boyu yapılması planlanan bursiyer programları

ile ilgili bir anket yapılarak bursiyerlerin programlarla ilgili görüşleri alındı. İkram eşliğinde üniversiteli genç öğrenciler birbirleriyle konuşma ve tanışma fırsatı buldu. Öğrenciler tarafından büyük ilgi gören program yöneltilen sorulara verilen cevaplarla son buldu.

talhayildiz_@hotmail.com

İçinde yaşadığımız dünyanın nüfusu, farklı din, dil, kültür, ırk mensupları tarafından oluşması, bizleri ilk bakışta farklılıkların yoğun olduğu bir dünyada yaşadığımızın izlenimini vermektedir. Bu izlenim belirli ölçüde doğru olmakla birlikte, modernitenin oluşturduğu ve dayattığı hayat tarzı, dünyada farklı din ve kültürel farklılıkların varlığını korumak yerine, “tek tip insan modeli”ni dayatmaktadır. Şimdi bunu biraz açalım. Son yıllarda yapılan araştırmalar, yakın zamanda dünya ekonomisinde ciddi değişiklikler meydana geleceğini, dahası doğu dünyası içerisinde yer alan Çin ve Hindistan gibi ülkelerin ticaret pazarlarındaki etkinliğini arttıracağını öngörmektedir. Batı dünyasının hâkim olduğu dünya düzeninden usanmış olanların bu duruma sevinmesi, elbette doğal olarak karşılanmalıdır. Ne var ki bu çerçevede önemli bir hususun gözden kaçırıldığını düşünmekteyim. Her ne kadar Çin, Hindistan, Japonya, Güney-Kore, Brezilya ve hatta Türkiye gibi ülkelerin ekonomileri son yıllarda büyümüş olsa da, hatta gelecek yıllarda büyümeye devam edecek olsa da, bu ülkelerde modern küresel iktisadi sistem, Batılı hayat tarzı ve bireyselleşmenin güç kazandığı görülmektedir. Türkiye örneğinden de gördüğümüz üzere, refah seviyesinin yükselmesi aynı zamanda aile yapısında köklü değişikliklere yol açmış ve bireyselleşmeyi arttırmıştır. Buradan refah seviyesinin yükselmesine karşı olduğum anlamı çıkmamalıdır. Aksine, vurgulamak istediğim husus, modernitenin özünde bir değişiklik yaşanmadığı için, en fazla modernitenin gömlek değiştirdiği söylenebilir. Bugün Hollanda ya da Türkiye’de yaşıyor olmak, insanları modernitenin ağına düşmekten kurtarmamaktadır. Zira modernitenin kolları, McDonalds, Netflix, Facebook, İnstagram ve moda kıyafetiyle dünyanın her tarafına ulaşmaktadır. Kısa bir zaman önce Black Friday (Kara Cuma) adı altında dünyaya yayılan alışveriş çılgınlığını, bu meyanda örnek olarak verebiliriz. Ayrıca, bundan daha 10 yıl önce Hollanda’da ayda bir defa Pazar günü sadece büyük şehirlerdeki dükkânlar açılırken, bugün artık dükkânların kapanmadığını; yani tüketime hiç ara verilmediğini görmekteyiz. Hâlbuki, Hollanda’da dükkânların Pazar günleri kapalı olduğu dönemlerde insanların aç ve susuz kaldığını en azından benim görmediğimi belirtmeliyim. Modernitenin oluşturduğu tüketim tutkusu ve lüks hayat yaşama arzusu, sonu gelmeyen para biriktirme ve harcama isteği -gerektirdiği için- kadınları da en azından yarım gün çalışmasına zorlamaktadır ve bunun sonucunda aile yapısında köklü değişiklikler meydana geldiği görülmektedir. Bu yoğun iş temposu hâliyle ailelerin yaz dönemi veya yıl sonunda yorulmasına sebep oluyor ve aileler zorunlu olarak tatile çıkma ihtiyacı hissediyorlar. Tatil sonu ise çark kaldığı yerden dönmeye devam etmektedir. Kısaca modernite, insanoğluna monoton bir hayat sunmakta ve insanlar gönüllü ya da gönülsüz bu çarkın içinde yer almaya zorlanmaktadır. Hayatımız maddiyat

üzerine kurulduğu için, insanoğlu insan olduğu için değil, ekonomiye katkı sağladığı müddetçe değerli görülmektedir. Bu sebepten dolayı, insan yaşlandığı zaman yalnızlığa terkedilmektedir ve hastalandığı zaman, çoğu zaman iyileşmesine gayret edilmediği görülmektedir. Günümüzde yoğun olmak olağan bir durum olarak görülmekte ve insanlar yoğunluktan haftanın nasıl bittiğini anlayamamaktadır. Üstelik bu yoğunluk, tefekkür etmeye vakit bırakmamakta ve bu nedenle artık doğru dürüst şiir ve türkü yazamadığımızı görmekteyiz. Şiir ve türkü yazmak bir tarafa, Yunus Emre’nin sarı çiçeğe neden sorular yönelttiğini, Mehmet Akif’in bülbüle neden serzenişte bulunduğunu, Neşet Ertaş’ın allı turnaya neden havada uçtuğunu sormasını ve iki kekliğin bir derede neden öttüğünü anlamaktan uzağız. Günümüz dünyasında ruh ile beden, madde ile mâna ve dünya ile ahiret arasındaki bütünlüğün ihmal edilmesi, sömürü ve tüketimin hâkim olmasına ciddi manada sebep olduğu kanaatindeyim. Bununla beraber teknolojik gelişmelerin devam edeceğini ve bu durumun hayatımızda köklü değişikliklere yol açmaya devam edeceği gerçeği ile karşı karşıyayız. Hatta bu yoldan geri dönüşün olmadığını da bilmekteyiz. Dolayısıyla bu gerçek karşısında ruh ile beden, madde ile mâna ve dünya ile ahiret arasındaki bütünlüğü; yani insanın insanlıktan çıkmamasına gayret etmemizin elzem duruma geldiğini düşünmekteyim. “Her bahar bir çiçekle başlar” sözünden hareket ederek, insanoğlu, önce kendini düzeltmeye gayret etmeli ve ancak o aşamadan sonra çevresini eleştirmelidir. Bu nedenle denilebilir ki, sosyal medya kullanalım, fakat günümüzü sosyal medya ile heba etmeyelim; kadınlarımız ailenin tüketim tutkusu ve para biriktirme hırsına katkı sağlamak için değil, kendilerini geliştirmek ve topluma faydalı olmak için okusun ve çalışsın; tatil yapalım ama tatil döneminde yeni şehirler keşfetmeye gayret edelim, doğa ile iç içe olmaya çalışalım ve ailemizle vakit geçirmeyi ihmal etmeyelim. En önemlisi de, hayatımızın her dakikasında, bu hayatın sonsuz olmadığı gerçeğinden hareket edelim.

“Modernitenin oluşturduğu tüketim tutkusu ve lüks hayat yaşama arzusu, sonu gelmeyen para biriktirme ve harcama isteği -gerektirdiği için- kadınları da yarım gün çalışmasına zorlamaktadır”


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 -Ocak/Januari 2019

agenda

14 gündem Alper Doruk

Haklarımız...

e.emre@letseladvies.nl

Miktarlar sabittir ve hükûmet kararnamesi (Algemene Maatregel van Bestuur) ile sabit belirlenir. Yakınların acı parası alabilmesi için ciddi ve kalıcı bedensel şartı nedir? Ciddi ve kalıcı yaralanmalar etkisinin zamanla azalmayan yaralanmalar olarak ifade edilir. Bu sadece fiziksel yaralanma değil, aynı zamanda psikolojik hasarı da (manevî) kapsar. Uzman doktorlar tarafından objektif şekilde tanısı konulabilen ve çok ağır yaralanmalardan bahsediyoruz.

Yeni Yasa: “Kazazedenin Yakınlarına Acı Parası”

H

ollanda Medenî Kanununda yürürlüğe giren bir yasa değişikliği (Wet vergoeding van affectieschade) ile 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren şiddetli ve kalıcı hasarı oluşan veya ölen kazazedelerin yakınları olayın sonucunda maruz kalınan acı için tazminat alabilirler. Sadece yakınlar için bir nevi acı parası olan bu zarara “affectieschade” denir. Bu tazminat sivil tazminat davaları ve ceza davalarında da talep edilebilir. Bu yazıda konuyu sivil tazminat

davaları ile kısıtlayacağız. Kazazede yakınlarının bu tazminatı alabilmeleri için kazazedenin, ilk olarak ciddi ve kalıcı bedensel zarar veya ölüm şartı gerekmektedir. İkinci şart olarak, olaydan sorumlu olan bir taraf gerekmekte ve en son olarak da yaralı veya ölen kişi ile yakını arasında yakın bir ilişki gerekmektedir.

Tazminat hakkını ortaya koyan yasa daha çok yeni olduğundan ciddi ve kalıcı bedensel zararın ne olduğuna dair, gelecek dönemlerde mahkeme kararları ile daha açıklık getirilecektir. Zaten bakanlık bu yasayı getirirken, 5 sene sonra uygulamalardan yola çıkarak tazminat hakkını ortaya koyan yasanın tekrar değerlendirileceği belirlendi.

Örnek olarak, eş, partner, anne ve baba, çocuk, bedensel zarar gören veya ölen kişinin bakıcısı, bedensel zarar gören veya ölen kişinin baktığı kişiler (bakıcı anne/baba/dede) yaralı veya ölen ile arasında yakın bir ilişkisi olan kişi olarak kabul edilir.

Bu yazımızdaki konu ve her türlü tazminat konuları veya sorularınız için bizimle irtibata geçebilirsiniz. Detaylı bilgi için www.turkhukuku.nl web sayfasından alabilir ve iletişim kurabilirsiniz. Türkiye’deki Kazalar da, detaylı bilgi için www.euroasia.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.

Ciddi ve kalıcı bedensel zarar gören veya ölen kazazedenin yakınları ne kadar acı parası alabilir? Tazminat bedel hakkı € 12.500’den başlayıp € 20.500’e kadar çıkabilir.

Bize ulaşmak çok kolay. 7 ofisimizle sizlere Hollanda genelinde hizmet vermeyi sürdürmekteyiz. Tel: 088-808 78 78

Kısa haberler...

Hollanda’da çifte vatandaşlığı olanların dikkatine Hollanda’da çifte vatandaşlık hakkında bir çok kimsenin bilmediği bir konu. Sahip olduğu vatandaşlığın yanı sıra Hollanda vatandaşlığını da seçmiş olanlar Hollanda pasaportu ile geldikleri ülkede (Türkiye) en fazla 10 yıl kalabiliyor. 10 yıl süreyle Hollanda ile hiçbir ilişkisi kalmazsa Hollanda vatandaşlığı düşer. Süresi geçmeden Hollanda pasaportunu uzatırsa yani 10 yıl içinde vatandaşlığını kaybetmez. Pasaportunu uzattığı tarihten itibaren 10 yıllık süre yeniden başlar.

Hollanda’da her gün ortalama 5 kişi intihar ediyor Merkezi istatistik Bürosu CBS tarafından yapılan açıklamada, intihar edenlerin sayısının kanser gibi ciddi hastalıklardan hayatını kaybedenlerin sayısından daha fazla olduğuna dikkat çekildi. Yapılan araştırma sonuçlarına göre günde 5 kişi intihar ediyor. 2017 yılında 1917 kişinin intihar yoluyla hayatını sonlandırdığı ve 2007 yılından bu yana intihar edenlerin sayısının 19 bine ulaştığı aktarıldı. İntihar edenlerin seçtikleri en popüler yöntemin tren önüne atlamak olduğu bildirildi. Hollanda’da özellikle boşanmış erkeklerin yeni hayatlarına adapte olamadıklarının gözlemlendiği ve hayat mücadelesini tek başına verecek gücü kendilerinde hissetmedikleri için evli erkeklere oranla 4 kat daha fazla intihar ettikleri ortaya çıktı. Açıklanan rakamlarda, erkeklerin kadınlardan daha fazla intihar ettiği dikkat çekiyor. Özellikle intihar vakalarının genç erkekler arasında yoğun olduğu bildiriliyor. Bu rakamlara göre 20 ile 40 yaş arası erkeklerin intihar sayısının kanser veya kalp ve damar hastalıkları ve trafik kazalarında ölenlerin sayısından fazla.

Yıllara göre intiharların sayısı: 2017: 1917 - 2016: 1894 - 2015: 1871 - 2014: 1835 - 2013: 1854 - 2012: 1753 2011: 1647 - 2010: 1600 - 2009: 1525 - 2008: 1435 - 2007: 1353


perspektif 15 perspective

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 246 -Ocak/Januari 2019

Mehmet Nuri Ersoy :

“Siz ilişkileri düzelttikçe bu turizme yansıyacak”

Deniz Çatıkkaş

denicati@hotmail.com

Utrecht 2019 Turizm Fuarı tatilcileri hareketlendirdi Utrecht’te 49’uncusu düzenlenen Turizm Fuarı tatilcileri hareketlendirdi. Fuara Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy katıldı.

Konuş feyz alsınlar, sus adam sansınlar

F

uara, Türkiye’nin Lahey büyük elçisi Şaban Dişili, Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz, Amsterdam Başkonsolosu Engin Arıkan, Deventer Başkonsolosu Tuna Yücel Modrak, Türk Havayolları Hollanda Müdürü Cengiz İnce Osman, Utrecht Belediye Başkanı Jan van Zanen ve çok sayıda davetli turizmci katıldı. Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy fuarın açılışını yaptığı konuşmasında Türkiye’nin turizmde yakın ve uzun vadedeki hedeflerine ulaşacağını umduklarını söyledi. Türkiye’nin artık turist sayısından öte turist getirisine bakacağını hatırlattı. Hollandalıları tatilde ilk seçeneğinin Türkiye olduğunun görüldüğünü hatırlatan Ersoy, Avrupa’da yapılacak kulislerin önemine işaret ederek Türk basınını ve vatandaşları Avrupalılarla köprüler kurmaya davet etti. “Siz ilişkileri ne kadar iyileştirip kuvvetlendirirseniz, aradaki turizmi de o kadar kuvvetlendirmiş

oluyorsunuz. Zaten bunun ciddi yansımalarını rezervasyonlarda da görüyoruz. Hollanda’dan Türkiye’ye olan yolcu trafiği geçen sene yaklaşık yüzde 33’lük artışla kapanmıştı. Şu anda erken rezervasyon rakamlarına baktığımız zaman yine yüzde 30 civarında bir artış öngörülüyor.” dedi. Ersoy tanıtımdaki bütçelerini arttırmaya ve yeni teknolojiler kullanmaya karar verdiklerini söyledi. “Sadece offline medyalarla değil artık iletişimin yeni yöntemi olan dijital ve sosyal medyayı da kullanmaya başladık. Başarılarla dolu bir yıl olsun istiyoruz. Rakamlar da onu gösteriyor. Her sene de bu hedefleri büyüterek artık sayıları değil konaklama dışı harcamayı da arttıracak bir politika ile Türkiye turizmini istediği yerlere taşıyacağımıza ümit ediyorum.” ifadelerini kullandı. Ersoy, toplam bin üç yüz metrekare alana kurulan Türk stantlarını gezdi. Türk Hava Yolları’nın standında

Utrecht Belediye Başkanı Jan van Zanen ile standa konan THY’nin birinci sınıf mevki uçak koltuğuna oturarak birlikte kahve içtiler. Bakan Ersoy van Zanen’a bir THY uçak modelini hediye etti. Jan van Zanen’da bakan Ersoy’a, büyük elçi Şaban Dişli’ye ve Amsterdam başkonsolosu Engin Arıkan’a her birine Utrecht’in önemli bir sembolü olan bir saat kulesinin maketini hediye etti. Utrecht Belediye Başkanı Jan van Zanen yaptığı konuşmasında Utrecht fuarının ve ocak ayının insanların tatillerini nerede geçireceklerini belirledikleri bir yer ve zaman olması bakımından önemli olduğunu söyledi. Türkiye’nin zengin turizm imkanlarıyla bu fuarda çok önemli bir yere sahip olduğunun altını çizen Zanen “Türkiye’nin dünyaca ünlü Türk kahvesinin, güzel plajlarının, tarihinin ve kültürünün tadına varın. Türklerin misafirperverliğini de şahsen iyi biliyorum.” diye çağ-

Den Haag Türk İslam Kültür Vakfı 26. Olağan Kongresi yapıldı

Adam eşiyle beraber kahvaltı yaptıktan sonra çalışma odasına anahtarını almaya gitti. Ancak masanın ve televizyon camının üstünde toz tabakası gördü. Anahtarını almadan evin kapısının önüne gitti. Eşini çağırarak masanın üstünde duran anahtarı getirmesini rica etti. Kadın içeri girdi, anahtarı aldı ve eşinin toz tabakasının üstüne parmaklarıyla “seni seviyorum” yazmış olduğunu gördü. Tam odadan çıkacakken, televizyon camında eşinin “sen benim sevgili karımsım” yazısını fark etti. Kadın anahtarı eşine verdi, gülümsedi ve dedi ki: “Vazife anlaşılmıştır. Bundan sonra ev işlerine daha çok önem vereceğim. Bana harika bir şekilde aşkla söylediğin için teşekkür ederim…” Önemli olan da bu işte: Karşımızdaki kişinin hatasını gördüğümüzde, onu kınamadan, ayıplamadan, kırmadan, incitmeden ona anlatmak istediklerimizi iletebiliyorsak ne mutlu bize, iletemiyorsak, susmak en doğrusu galiba.

döneminde) çocuklara karşı tatlı dil, güler yüz, saygı ve sevgidir. Pozitif eleştirmeyi beceremeyenin susması daha doğrudur. Maalesef kırılan vazoyu tamir etmek zor olduğu gibi, kırılan kalbi de tamir etmek zordur. Anne babanın çocuğunun yeteneklerini keşfetmesi ve ona gerekli desteği vermesi onun gelecekteki başarı ve mutluluğu için önemlidir. Çocuğun sosyalleşme, özerk olma ihtiyacı desteklendiğinde kişiliği daha sağlıklı gelişir. Destekleyici aileler, çocuklarına uygun gördükleri mesleği, okulu veya arkadaşı dayatmak yerine onların hayallerini dinler, onun, iç dünyasını anlamaya çalışırlar. Çocuğun kararının kendisi için doğru olup olmadığından emin olması için de onu desteklerler. Otoriteye karşı gelme, söz dinlememe, eleştirme, eleştirilmeye karşı hassaslık ve beğenmeme, ergenlik döneminin belirgin özellikleridir.

Konuşmayı biliyorsan konuş feyz alsınlar, konuşmayı bilmiyorsan sus adam sansınlar.

Ergen, bir yandan anne babasından farklı bir birey olduğunu kanıtlamaya çalışır, diğer yandan da yalnız kalmaktan, hata yapmaktan korkar, anne babanın rehberliğine içten içe ihtiyaç duyar. Bu nedenle davranışlarını eleştirmek yerine ergenle güven ilişkisi kurmak, olumlu taraflarını desteklemek faydalı olur. Anne babanın en büyük desteği, çocuklarına değerli olduklarını hissettirmek ve onları dinlemektir.

Galiba anne babaların üzerine düşen de (özellikle ergenlik

Tekrar buluşmak üzere hoşça kalın. ◄◄

Hollanda Türk Federasyon’a bağlı Den Haag Türk İslam Kültür Vakfı 26. Olağan Kongresini yaptı. Kongre, Kur’an tilaveti ve İstiklal Marşı ile açıldı. Divan seçimi ile devam eden kongrede divan kurulu şu isimlerden oluştu: Divan başkanı Hollanda Türk Federasyon Genel Sekreterı Erim Uğurlu, divan üyeleri Zaandam Türk Kültür Ocağı Başkanı Ali Koca ve Maassluis Türk Kültür Derneği Başkanı Ömer Araz. Yoğun katılımın olduğu kongrede, yeni yönetim, denetleme ve disiplin kurulu seçimleri yapıldı. Yapılan seçim sonucu başkanlığa tekrar seçilen Tahsin Çetinkaya teşekkür konuşması yaptı. Çetinkaya göreve tekrar seçilmiş olmaktan gurur duyduğunu ve kendisine bu kutsal görevi tekrar layık gören teşkilat üyelerine teşekkürlerini belirtti. Tahsin Çetinkaya 25. dönemde yönetim kurulunda görev alanlara teşekkür plaketi takdim etti. Kongrenin son konuşmacısı olarak kürsüye davet edilen Hollanda Türk

Federasyon Genel Başkanı Murat Gedik ise yapmış olduğu konuşmada özellikle Türk kadının önemine vurgu yaptı ve teşkilatımızda görev yapan kadın kollarına teşekkür etti. Murat Gedik: “Türk milleti ve özellikle ülkücüler birlik ve beraberlik içerisinde hareket ettikleri müddet-

çe güzel işlere imza atabilecekler. Daha güzel günler için hep birlikte elimizden geldiği kadar çalışacağız ve içeriden ve dışarıdan gelecek olan her türlü fitne ve fesadın teşkilatlarımızdan içeri girmesine engel olacağız.”dedi. Kaynak:HTF Basın Masası ◄◄

Mehmet Erdoğan’ın acı günü

Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan, aile ve akrabalarının en büyüğü olan amcası Hasan Erdoğan’ı kaybetti. Yoğun bir kalabalıkla, Rotterdam İskender Paşa Camii’nde kılınan cenaze namazı sonrasında Mehmet Erdoğan ve kuzenleri taziyeleri kabul ettiler. Hasan Erdoğan uzun süredir rahatsızdı. Cenazesi, İstanbul’da defnedildi.


jaaroverzicht

16 panorama

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 - Ocak/Januari 2019

IS MAY

AN S İ N

MAR

T

AT B U Ş

K A C O

U MM

Z

EYLÜL

Zulüm bu yılı da kana ve kire boğdu

2018 yılı böyle geçti... 2018 yılında yaşanan önemli olaylar...

Savaşlar, çatışmalar, siyasi krizler, terör saldırıları, kazalar ve doğal afetler, 2018’de de dünya gündemini meşgul etti.

OCAK

NİSAN

1 Ocak: İran’daki protestolarda 20 kişi öldü 5 Ocak: Usta sanatçı Münir Özkul öldü 8 Ocak: Bahçeli’den seçimlerde Erdoğan’a destek 12 Ocak: Sırnak’ta Iraklıları taşıyan otobüs devrildi: 9 Ölü 14 Ocak: Trabzon’da Uçak Pistten Çıktı 17 Ocak: Isparta’da Askeri Uçak Düştü: 3 Şehit 19 Ocak: Muş’ta Otobüs Dereye Uçtu: 6 Ölü 20 Ocak: Tsk, Zeytin Dalı Harekatı’nı Başlattı 20 Ocak: Eskişehir’de Tur Otobüsü Kazası: 13 Ölü 21 Ocak: Bitlis’te Çığ Düştü: 5 Şehit 28 Ocak: Mehmetçik Burseya Dağı’na Türk bayrağı dikti 30 Ocak: Van’da minibüs kazası: 8 ölü 30 Ocak: Furkan Vakfı’na operasyon: 20 gözaltı 31 Ocak: 770 bin Arakanlı iki ülke arasında aldı 31 Ocak: Süper Mavi Kanlı Ay Tutulması

3 Nisan: Akkuyu Nükleer Santrali’nin temeli atıldı 5 Nisan: Osmangazi Üniversitesi’nde silahlı saldırı: 4 ölü 7 Nisan: İstanbul’da Gemi Yalıya Çarptı 11 Nisan: Cezayir’de Asker Uçak Düştü: 105 Ölü 11 Nisan: Aliyev Yeniden Cumhurbaşkanı 13 Nisan: 28 Şubat Davası’nda 21 Sanığa Müebbet Hapis 14 Nisan: ABD, İngiltere Ve Fransa Suriye’de Askeri Noktaları Vurdu 16 Nisan: Anthropofas Kayalığı’na Dikilen Yunan Bayrağı Kaldırıldı 18 Nisan: Erdoğan Erken Seçim Tarihini 24 Haziran Olarak Açıkladı 19 Nisan: Ömer Halisdemir Davası’nda 18 Sanığa Ağırlaştırılmış Müebbet 19 Nisan: Polatlı’daki Darbe Davası’nda 27 Sanığa Ağırlaştırılmış Müebbet 19 Nisan: Fenerbahçe - Beşiktaş Derbisi’nde Şenol Güneş Yaralandı 22 Nisan: 15 CHP’li İstifa Edip İyi Parti’ye Geçti 27 Nisan: Kim Jong-Un Güney Kore’ye Geçen İlk Kuzey Kore Lideri Oldu

ŞUBAT 2 Şubat: Mehmetçik Darmık Dağı’na Türk Bayrağı Dikti 5 Şubat: Doğu Guta’da Esad Rejiminin Hava Saldırısında 50 Kişi Öldü 5 Şubat: Dev Petrol Platformu Boğaz’dan Geçti 13 Şubat: AKM’nin Yıkımına Başlandı CHP’li Enis Berberoğlu’na 5 Yıl 10 Ay Hapis 14 Şubat: Nurten Öğretmen Dünyanın En İyi 10 Öğretmeninden Biri Oldu 15 Şubat:Hollanda Temsilciler Meclisi, 1915 olayları ile ilgili Ermeni iddialarını “soykırım” olarak tanıdı. 16 Şubat: Altan Kardeşler Ve Nazlı Ilıcak’a Müebbet Hapis Cezası 16 Şubat: İzmir’de Eğitim Uçağı Düştü: 2 Şehit 18 Şubat: İran’da Yolcu Uçağı Düştü: 68 Ölü 20 Şubat: Zekai Aksakallı’nın Ömer Halisdemir’in Naaşını Öpme Görüntüleri Ortaya Çıktı 27 Şubat: Çekya’da Pyd’nin Eski Lideri Salih Müslim Serbest Bırakıldı

MART 1 Mart: 8 Asker Keltepe’de Kurulan Hain Pusuda Şehit Düştü 1 Mart: Artvin’de Cankurtaran Tüneli Ulaşıma Açıldı 3 Mart: Raco’da ÖSO Üyeleri Rejim Bayrağını İndirdi 4 Mart: Eski Rus Ajanı Ve Kızı İngiltere’de Zehirlendi 9 Mart: Ahmet Şık Ve Murat Sabuncu Tahliye Oldu 11 Mart: Türk İş Adamının Jeti İran’da Düştü: 11 Ölü 14 Mart: Angela Merkel Yeniden Başbakan Seçildi Stephen Hawking 76 Yaşında Hayatını Kaybetti Çiftlik Bank Yönetim Kurulu Üyesi Yakalandı 18 Mart: Afrin Şehir Merkezi Kontrol Altına Alındı Rusya’da Putin Yeniden Devlet Başkanı Seçildi 30 Mart: Bayburt’ta İki Araç Menfeze Düştü: 8 Ölü 30 Mart: Iğdır’da Mültecilerin Bulunduğu Araç Kaza Yaptı: 17 Ölü 30 Mart: Filistinliler Geri Dönüş Yürüyüşüne Başladı

MAYIS 6 Mayıs: Vakıfbank Kadın Voleybol Takımı, Cev Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Oldu 8 Mayıs: Trump, İran Anlaşmasından Çekilme Kararı Aldı 14 Mayıs: Filistin’deki Saldırıda 59 Kişi Öldü: 3 Gün Yas İlan Edildi 14 MAYIS – Hollanda Ligi’nde PSV şampiyon oldu. 19 Mayıs: Prens Harry Ve Megan Markle Evlendi 19 Mayıs: Galatasaray 21. Şampiyonluğunu İlan Etti 21 Mayıs: Fenerbahçe Basketbolda Avrupa 2.’Si 23 Mayıs: Türk F-35 Uçağı İlk Uçuşunu Yaptı 27 Mayıs: Oyuncu Arda Öziri Motosiklet Kazasında Öldü 31 Mayıs: Eren Bülbül Ve Ferhat Gedik’i Şehit Eden Teröristler Öldürüldü.

HAZİRAN .. 2 Haziran: Ali Koç Fenerbahçe Spor Kulübü’nün Başkanı Oldu 4 Haziran: Guatemala’da Volkan Patlaması: 25 Ölü 192 Kayıp 7 Haziran: Erdoğan: “Millet Kıraathaneleri Kuracağız” 8 Haziran: İş Adamı Erdoğan Demirören Hayatını Kaybetti

13 Haziran: Ovit Tüneli Açıldı 17 Haziran: Yunanistan Ve Makedonya Arasındaki İsim Anlaşmazlığı Sona Erdi 23 Haziran: Taylandlı 12 Çocuk Antrenörleriyle Mağarada Mahsur Kaldı 24 Haziran: Ermenistan’da Hükümet Karşıtı Protestolar Başladı 24 Haziran: 24 Haziran’da Recep Tayyip Erdoğan ilk turda yeniden Cumhurbaşkanı seçildi, Cumhur İttifakı da TBMM’de çoğunluğu elde etti 30 Haziran: Kayıp Eylül’ün Cansız Bedeni Ankara’da Bulundu

TEMMUZ 2 Temmuz: Kayıp Leyla’nın Cansız Bedeni Ağrı’da Bulundu Tayland’da kaybolan sporcular sağ bulundu 5 Temmuz: Şeyh Raid Salah Serbest kaldı 7 Temmuz: Japonya’da Sel, 209 Ölü 8 Temmuz: Çorlu’da Tren Kazası: 25 Ölü 9 Temmuz: Başkan Erdoğan TBMM’de Yemin Etti 11 Temmuz: Adnan Oktar’a Operasyon 15 Temmuz: 2018 Dünya Kupası’nı Fransa Kazandı 15 Temmuz: Kırkpınar Yağlı Güreşleri’nde Orhan Okulu Şampiyon Oldu 18 Temmuz: 7 Kez Uzatılan Ohal Kaldırıldı 19 Temmuz: Firari Fetö’cü Akın İpek’e Londra’da Ev Hapsi 22 Temmuz: Milli Okçu Mete Gazoz Dünya Kupası’nda Altın Madalya Kazandı 24 Temmuz: İsrail Suriye Jetini Düşürdü 25 Temmuz: Avrupa Uzay Ajansı, 4 Uyduyu Birden Fırlattı 25 Temmuz: 15 Bin TL’ye Bedelli Askerlikten 633 Bin 844 Kişi Yararlandı 25 Temmuz: Rahip Brunson’a Ev Hapsi 26 Temmuz: Trump Türkiye’yi Tehdit Etti 27 Temmuz: Kanlı Ay Tutulması Gerçekleşti 29 Temmuz: Filistin’in Cesur Kızı Temimi 8 Ay Sonra Serbest Bırakıldı 31 Temmuz: Bedirhan Bebek Ve Annesi Hain Saldırıda Şehit Düştü 31 Temmuz: Endonezya 6.4 İle Sallandı: 347 Ölü

AĞUSTOS 6 Ağustos: Dolar Ve Euro 1 Ayda Yüzde 40 Yükseldi 8 Ağustos: Ordu’da Sel Felaketi 10 Ağustos: Kuzey Kore, Savaşın Bittiğini Duyurdu 10 Ağustos: Erdoğan: “Yastık Altında Doları, Avrosu, Altını Olan Varsa Bozdursun” 18 Ağustos: BM Eski Genel Sekreteri Kofi Annan Hayatını Kaybetti 18 Ağustos: ‘Şişko Nuri’ Lakaplı Sıtkı Sezgin Hayatını Kaybetti 20 Ağustos: Kore Savaşı’nın Ayırdığı Aileler 65 Yıl Sonra Bir Araya Geldi.

6 Eylül: İş Adamı Halil Ünver Düşen Helikopterde Hayatını Kaybetti 9 Eylül: Mekke’de Ceviz Büyüklüğünde Dolu Yağdı 12 Eylül: Reyhanlı Saldırısı’nın Planlayıcısı Yakalandı 12 Eylül: Hasankeyf’te İmam Abdullah Türbesi’nin Minaresi Taşındı 14 Eylül: ABD’de Florence Kasırgası’nda 55 Kişi Hayatını Kaybetti 15 Eylül: Filipinler’i Vuran Süper Tayfun ‘Mangkhut’ 25 Can Aldı 16 Eylül: Dünya Ralli Şampiyonası Muğla Ve Çevresinde Gerçekleştirildi 18 Eylül: Afyonkarahisar’da Yolcu Otobüsü Devrildi: 8 Ölü 22 Eylül: Kayıp Sedanur’un Cansız Bedeni Erzurum’da Bulundu 22 Eylül: İran’da Askeri Geçit Töreninde Terör Saldırısı: 25 Ölü 28 Eylül: Endonezya’da Deprem: 2091 Ölü

EKİM 3 Ekim: Suudi Gazeteci Kaşıkçı Suudi Arabistan Başkonsolosluğu’nda Öldürüldü 4 Ekim: Batman’da Hain Saldırı: 7 Şehit 5 Ekim: Güney Kore Eski Devlet Başkanı Lee Myung-Bak’a 15 Yıl Hapis 9 Ekim: Arda Turan Berkay’ın Burnunu Kırdı 12 Ekim: ABD’li Rahip Andrew Brunson Serbest Kaldı, Ülkesine Döndü 14 Ekim: İzmir’de Düzensiz Göçmenleri Taşıyan Kamyon Dere Yatağına Uçtu: 22 Ölü 15 Ekim: Türkiye Bisiklet Turu’nu Eduard Prades Reverter Kazandı 17 Ekim: Fotoğraf Sanatçısı Ara Güler öldü. 20 Ekim: Suudi Arabistan, Kaşıkçı’nın Konsoloslukta Öldürüldüğünü Kabul Etti 23 Ekim: Deaş Rehin Tuttuğu Japon Gazeteciyi Serbest Bıraktı 27 Ekim: Dünya Güreş Şampiyonası’nda Metehan Başar Altın Madalya Kazandı 29 Ekim: Yıllık 200 Milyon Yolcu Kapasiteli İstanbul Yeni Havalimanı Açıldı 29 Ekim: Endonezya’da uçak düştü: 185 Ölü 29 Ekim: Japon Prenses Dünya Evine Girdi.

KASIM 5 Kasım: Ampute Futbol Milli Takımı, Dünya Kupası’nda İkinci Oldu 5 Kasım: Sıla, Ahmet Kural’dan Darp İddiasıyla Şikayetçi Oldu 7 Kasım: Rahip Sontoro’nun Katili Yaralandı 8 Kasım: California’da Yangın: 86 Ölü 11 Kasım: 40. Vodafone Maratonu’na Kenyalılar Damga Vurdu 13 Kasım: Sakarya’da Lastik-İş Başkanı Öldürüldü 17 Kasım: Metin Türel Hayatını Kaybetti 17 Kasım: Fransa’da Sarı Yelekliler Eylemlerine Başladı 20 Kasım: Denizli’de Eğitim Uçağı Düştü: 2 Şehit 22 Kasım: Dünyanın En Büyük Boru Döşeme Platformu Boğaz’dan Geçti 25 Kasım: AB Liderleri Brexit Anlaşmasını Onayladı 25 Kasım: İran’da 6.4 Büyüklüğünde Deprem: 156 Yaralı 25 Kasım: Rusya, Azak Denizi’nde Ukrayna Gemilerine Müdahale Etti 26 Kasım: Sancaktepe’de Askeri Eğitim Uçağı Düştü: 4 Şehit 27 Kasım: Çingene Kız Mozaiği’nin Eksik Parçaları Türkiye’de.


07 yılın görünümü 17

I

n 2019 kunt u te maken krijgen met wijzigingen in wetten en regelingen. De belangrijkste veranderingen staan in het overzicht hieronder.

Werk en inkomen: veranderingen in 2019 - Het minimumloon gaat omhoog. Bekijk de minimumloonbedragen per maand, week en dag. - Per 1 januari 2019 wordt de hoogte van een aantal uitkeringen aangepast. Het gaat om de bijstand, de IOAW en IOAZ, de AOW en de Anw. De hoogte van de WW-, WIA-, WAO- en de ZWuitkering hangt onder meer af van het laatstverdiende loon en het maximumdagloon. Per 1 januari 2019 gaat het bruto maximumdagloon van € 211,42 naar € 214,28. - De regels voor kleine en heel kleine pensioenen veranderen. Het gaat om pensioenbedragen van minder dan € 474,11 bruto per jaar. - Iedereen die pensioen opbouwt, krijgt vanaf september 2019 beter inzicht in de hoogte van de pensioenuitbetaling die hij of zij later kan verwachten. - De maximale transitievergoeding bij ontslag is per 1 januari 2019 € 81.000 of een bruto jaarsalaris als dat hoger is dan € 81.000. In 2017 was dit € 79.000. - Door een wijziging van de tarieven voor de inkomstenbelasting hoeven

IK L A AR

IM S A K

EKİM

OS T S AĞU

ÜL L Y -E

HAZ

İ

-TE N RA

jaaroverzicht

doğuş aylık gazete/maandblad nr. 246- Ocak/Januari 2019

VERANDERINGEN IN 2019 mensen met een inkomen boven de € 20.000 minder belasting te betalen. - Door veranderingen bij sommige heffingskortingen moeten sommige mensen meer of minder belasting betalen: De algemene heffingskorting gaat omhoog. Daardoor hoeven mensen met een inkomen tot € 68.507 minder belasting te betalen. - De arbeidskorting gaat omhoog. Daardoor hoeven mensen met een inkomen tussen de € 10.000 en € 41.000 minder belasting te betalen. - De inkomensafhankelijke combinatiekorting (IACK) krijgt een andere opbouw. Het basisbedrag van € 1.052 verdwijnt, maar het opbouwpercentage gaat omhoog van 6,16% naar 11,45%. - Voor buitenlandse werknemers gaat de looptijd van de 30%-regeling van maximaal 8 naar 5 jaar. Bij deze regeling hoeven zij over een deel van hun salaris geen belasting te betalen. Familie en gezin: veranderingen in 2019 - Vanaf 2019 gaat de kinderopvangtoeslag omhoog. In de kinderopvangtoeslagtabel 2019 leest u hoeveel procent kinderopvangtoeslag u krijgt. Ook kunt u een proefberekening kinderopvangtoeslag maken. - De Rijksoverheid heeft strengere kwaliteitseisen voor de kinderopvang opgesteld. Deze gaan op 1 januari 2019 in. Zo gaat bijvoorbeeld het maximum aantal baby’s omlaag van 4 naar 3 per medewerker. - Voor partners die 5 dagen werken gaat het geboorteverlof omhoog van 2 naar 5 dagen. Voor anderen geldt dat dit partnerverlof 1 maal het aantal werkuren per week is. - Naaste familieleden van

slachtoffers van een strafbaar feit kunnen schadevergoeding krijgen voor geleden affectieschade. Bijvoorbeeld als het slachtoffer is overleden of ernstig letsel heeft.

Gezondheid, zorg en sport: veranderingen in 2019 - De maximale zorgtoeslag voor alleenstaanden stijgt in 2019 met € 50 tot € 1.189. De maximale zorgtoeslag voor partners stijgt met € 193 naar € 2.314. Wilt u weten of u zorgtoeslag kunt krijgen? En zo ja, hoeveel? Op toeslagen.nl kunt u zelf uw zorgtoeslag berekenen. - Het basispakket van uw zorgverzekering wordt uitgebreid. Het eigen risico wijzigt niet in 2019 en blijft € 385. Bekijk hetoverzicht van veranderingen in uw basispakket. Lees meer over de zorgverzekering. - Vanaf 2019 kosten bijbetalingen voor medicijnen nog maximaal € 250 per jaar per verzekerde. Het bedrag boven € 250 moet de zorgverzekeraar vergoeden. - Vanaf 2019 kost de ondersteuning vanuit de Wmo € 17,50 per 4 weken. Dit geldt voor iedereen, ongeacht inkomen, vermogen of gebruik. - Voor de eigen bijdrage Wlz gaat de vermogensinkomensbijtelling omlaag van 8% naar 4%. Dat betekent dat een kleiner deel van uw eigen spaargeld meetelt voor uw eigen bijdrage voor langdurige zorg. Bijvoorbeeld in het verpleeghuis. - De vrijwilligersvergoeding gaat omhoog. Vrijwilligers kunnen jaarlijks tot € 200 meer belastingvrij vergoed krijgen. Dit geldt bijvoorbeeld voor vrijwilligers bij sportverenigingen. Wonen en leefomgeving: veranderingen in 2019 - De huur van uw huis mag vanaf 1 juli 2019 maximaal 4,1% tot 5,6% omhoog. Lees meer over de inkomensafhankelijke huurverhoging in 2019. - De huurliberalisatiegrens wordt € 720,42 in 2019. Deze grens bepaalt of u in een sociale-huurwoning woont of in een woning in de vrije sector. - U kunt in 2019 een hypotheek afsluiten tot 100% van de waarde van uw koophuis. U kunt dan niet meer lenen dan het huis waard is. Overige kosten, zoals advies-, notaris- of taxatiekosten, kunt u niet meer meefinancieren uit de hypotheek.

- De kostengrens voor een hypotheek met Nationale Hypotheek Garantie (NHG) is gekoppeld aan de gemiddelde woningprijs. Per 1 januari 2019 stijgt de kostengrens voor de NHG naar € 290.000. Voor woningen waarin wordt geïnvesteerd in energiebesparende voorzieningen, stijgt de NHG-kostengrens naar maximaal € 304.700. -Voor mensen met een inkomen boven € 68.507 gaat de hypotheekrenteaftrek omlaag van 49,5% naar 49%. Heeft u een lager inkomen? Dan heeft deze verandering geen invloed op uw aftrekposten. - Woont u in een monument? Dan kunt u mogelijk in aanmerking komen voor een subsidie voor onderhoud van monumenten. Voorheen was deze subsidie een fiscale aftrek. - Burgemeesters kunnen drugspanden makkelijker sluiten. Dit kan voortaan ook als er voorwerpen of stoffen worden gevonden die duidelijk bestemd zijn voor verbouwen of maken van drugs.

Consumenten: veranderingen in 2019 - Het kabinet verhoogt het lage btw-tarief van 6% naar 9%. Dat betekent dat boodschappen duurder worden vanaf 1 januari 2019. Maar bijvoorbeeld ook water, boeken en kappersdiensten. - De belasting op aardgas gaat omhoog en de belasting op elektriciteit gaat omlaag. - Een gemeente mag maximaal € 6,07 extra vragen voor een paspoort. Een paspoort kost in 2019 maximaal € 71,37 voor volwassenen en € 53,97 voor kinderen. Een identiteitskaart kan € 5,78 duurder worden. Maximaal € 56,83 voor volwassenen en € 29,95 voor kinderen. Gemeenten mogen ook minder geld vragen of een extra toeslag bij spoed. Lees meer over de kosten van paspoorten en identiteitskaarten. - Vanaf februari komt er een subsidie voor immaterieel erfgoed. Bijvoorbeeld voor schutterijen en gildes, maar ook voor erfgoed zoals graffiti, zomercarnaval en Keti Koti. Ouderen: veranderingen in 2019 - De AOW gaat omhoog. Op de website van de SVB kunt u berekenen hoeveel AOW u in 2019 krijgt. - Door verschillende veranderingen bij de heffingskortingen gaat de ouderenkorting omhoog. Hierdoor hoeven AOW-gerechtigden met

een inkomen tot € 46.700 minder belasting te betalen. Ondernemers: veranderingen in 2019 - Vanaf 2019 gaat het tarief van de vennootschapsbelasting stapsgewijs omlaag. De eerste schijf wordt dan 19%, de tweede 25%. - Het kabinet verhoogt het lage btw-tarief van 6% naar 9%. Dat betekent dat ondernemers hun administratie moeten aanpassen op het nieuwe tarief. - Ondernemers kunnen in de vennootschapsbelasting alleen nog op een gebouw in eigen gebruik afschrijven als de boekwaarde van het gebouw hoger is dan 100% van de WOZ-waarde (de bodemwaarde). Is een gebouw voor 1 januari 2019 in gebruik genomen en is op dat gebouw nog geen 3 jaar afgeschreven? Dan mag deze alsnog 3 jaar volgens de oude regels worden afgeschreven. - Bedrijven kunnen verliezen vanaf 2019 nog hooguit 6 jaar voorwaarts verrekenen met winsten. - Amateursportverenigingen hoeven geen btw te heffen op een aantal diensten die zij aanbieden aan hun leden. Deze btwsportvrijstelling wordt uitgebreid. - De tarieven afvalstoffenbelasting gaan omhoog in Nederland en in het buitenland. - Op Ondernemersplein.nl vindt u een samenvatting van alle regels die in 2019 veranderen voor ondernemers. - Erkende leerbedrijven kunnen ook in 2019 een subsidie krijgen als zij een leerplaats aanbieden. De subsidieregeling voor praktijkleren is verlengd tot en met 2023. - Samen met werkgevers mogen mbo-scholen nieuwe mboopleidingen ontwikkelen, zodat het onderwijs goed blijft aansluiten op de arbeidsmarkt. Onderwijs: veranderingen in 2019 - Studenten krijgen meer tijd om het studentreisproduct stop te zetten bij een ophaalautomaat. - Mbo-studenten krijgen meer tijd om hun diploma te halen. Mboscholen krijgen niet langer een boete als hun studenten langer over hun opleiding doen. - Schoolverlaters krijgen meer ondersteuning bij het vinden van een passende plek. - Vanaf 15 januari 2019 kunnen schoolbesturen en lerarenopleidingen subsidie aanvragen voor de aanpak van het lerarentekort. - Besturen van basisscholen kunnen vanaf 2019 een subsidie aanvragen voor onderwijsassistenten die in dat jaar starten met de lerarenopleiding basisonderwijs (pabo). ----◄◄


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 -Ocak/Januari 2019

18 tanıtım introduction

Hollanda’da hayat...

Doğuş Gazetesinin 20. yılı kutlu olsun!.. Her kuşak kendisinden önceki kuşaktan daha öndedir ve öyle olması da gerekir. Hayatın değişen şartları ve ilerleyen teknoloji sayesinde ister istemez kuşaklar arasında bir farklılık olmaktadır. Burada önemli olan kuşaklar arasındaki iletişimi dile getirmek ve kuşakların birbirlerine anlamalarını Uğur Arısoy sağlayacak ortamlar oluşturmak ve BATİM Başkanı birlikte yapılan çalışmalarla kuşaklar arasındaki iletişimsizliği en aza indirmek. DOĞUŞ 20 yıldır yapmış olduğu çalışmalarla insanlarımız arasında olan veya olabilecek olan kuşak çatışmasının en az seviye de kalmasına faydalı olmuştur. Sivil Toplum Kuruluşları (STK), Türk insanının Hollanda’ya yerleşmesinden itibaren burada olan eksiklikleri tamamlamak için kurulmuştur. İlk etapta camiler, spor dernekleri, kültür ve eğitim dernekleri kurulmuş ve kendilerine bağlı tabanından gelen istek ve zorunluluklara cevap vermeye çalışmışlardır. STK’lar yaptıkları ve yapacakları faaliyetleri, çalışmaları insanlara duyurmada medya ya büyük ihtiyaç olmuştur. DOĞUŞ her daim STK’ların yanında olmuştur ve onların sesi kulağı olmuştur. Yeri gelmiş STK’lar ile birlikte programlar düzenlemiş ve STK’lara ön ayak olmuştur. Türk insanımız her ne kadar kendisi burada (Hollanda) olsa da kalbi ve ruhu da daim anavatan Türkiye’de olmuştur. DOĞUŞ, Türkiye’de (insanlarımızı ilgilendiren) olup biten konular ile ilgili haberleri, kanunları okurlarına aktararak insanımızın da bu konudaki gereksinimini gidermiştir. DOĞUŞ iyi ki varsın iyi ki hizmetlerinize devam etmektesiniz. Allah ◄◄ sizden ve Doğuş’a emek veren herkesten razı olsun (amin).

Çocuklara kıymayın!..

Hollanda’da 2018 yılında 108 cinayet işlendi Hollanda’da bu yıl dört öğrenci de dahil olmak üzere 108 cinayet gerçekleşti. Cinayetler arasında hayatını kaybeden Türk vatandaşları da mevcut olmakta. 2018 yılında toplam, 108 cinayet ve adam öldürme vakası yaşandı. 2017’de toplam cinayet sayısı 159 olurken 2018’de toplam cinayet oranı 108 idi. 2018’de toplam cinayet sayısı bir evvelki yıla göre 51 az cinayet olayı yaşandı. 2017’nin istisnai olarak birçok cinayet ve adam öldürme vakası içeren bir yıl olması dikkat çekti. 2016’da toplam 109 cinayet olayı gerçekleşti. 1973, Hollanda’da 100’den fazla cinayetin işlendiği ilk yıldı. 1973’te özellikle uyuşturucu satıcıları arasındaki kanlı hesaplaşma nedeniyle 100’den fazla cinayet işlendi. 2018’de özellikle kadın cinayeti oranında artış dikkat çekiyor. Vakaların büyük çoğunluğunda, kadınlar eşleri veya eski eşleri veya onunla ilişki kurmak isteyen erkekler tarafından öldürülmesi dikkat çekiyor. Öte yandan, kadın faillerin oranı normalden daha düşük olmakta. 101 vakanın sadece 2’sinde fail kadın olmakta. Hollanda’da en çok Amsterdam kentinde cinayet işlendi Amsterdam kentinde 12 vakıada 14 kişi cinayete kurban gitti. Rotterdam’da ise 12 kişi ci◄◄ nayet veya adam öldürme mağduru oldu.

Burcu Kıratlı ve Sinan Akçıl Hollanda’da evlendi!

Sanatçı Şarkı Yazarı Sinan Akçıl 2019 yılına girdiğimiz gecede T.C. Amsterdam Başkonsolosluğunda yapılan nikâh töreninde, Burcu Kıratlı Akçıl ile evlendi. Başkonsolos Engin Arıkan Burcu Akçıl’a evlilik cüzdanını takdim etti, ömür boyu mutluluklar diledi. Nikâhta en yakın arkadaşını dostunu yalnız bırakmayan, Ertan Torunoğulları ve Ercan Torunoğulları nikâh şahidi oldular. Nikâh sonrası Ertan Torunoğulları, “Yılın ilk gününde evliliğe attığınız adımla ömür boyu sağlıklı mutlu uzun yıllar geçirmenizi ve işlerinizde başarılar dileriz.” diyerek tebrik etti. Ercan Torunoğulları “Kardeşim, dostumun bu mutlu gününde nikâh şahidi olmaktan gurur duyduk kendile◄◄ rine ömür boyu mutluluklar dilerim,” diyerek tebrik etti.

Misafir Kalem

a.yakisir@hotmail.com

Arif Yakışır

Daha nice 20. Yayım yıllarına! Doğuş Gazetesi 20. yayım yılını kutluyor. Hatırlayabildiğim kadarıyla Hollanda’da 20 yıldır Türkçe yayım yapan gazetelerden biri Doğuş. Yayın süreci içerisinde Doğuş gazetesinin kullandığı güzel Türkçemiz, okuyucusu olan belli bir kültür ve dile sahip birinci nesilden büyüklerimize ve burada doğup büyüyen, belli bir Türkçe dil haznesine sahip yeni jenerasyonlara kadar her kesime hitap etmekte. Doğuş Gazetesi yayımlarında kullanmış olduğu dili, bu gazeteyi takip eden, okuyan vatandaşlarımızın tamamı anlayabilecek durumda. Bu vesileyle Türkçe dilimizi ve kültürümüzün bazı bölümlerini buradaki insanlarımız arasında konuşulması, yaşatılması açısından da Doğuş Gazetesi bir misyonu üstlenmiş olup, bu görevlerini de bugüne kadar alınlarının akıyla yaşatmışlardır. Ayrıca, kuşaklar arası iletişimin sağlanması açısından Doğuş gerekli hassasiyeti göstererek, her kesimin gazeteyi takip edebileceği, ilgisini çekebileceği bir yayın organı hâline getirilmesidir. Bundan dolayı da bugüne kadar yazı kurulunda görev alan değerli arkadaşlara da bu hassasiyetlerinden dolayı teşekkür ederim. Doğuş gazetesi, zaman zaman

Hollanda’da ve Türkiye’mizde yaşanan bazı olaylara gazetede yer verirken, yayımlarken insanlarımızı ayrıştırmadan, toplum arasına nifak sokmadan, kullanmış oldukları dil ve haberlerdeki yazılarında hep birleştirici, kaynaştırıcı olmaya özen göstermiş olup, hassasiyeti elden bırakmamışlardır. Hollanda’da birçok dernek, vakıf, camiler faaliyet göstermekte olup, çalışmalar yapmaktalar. Bu STK’lar farklı siyasi ve dinî görüşlere sahiptirler. Doğuş Gazetesi uzun süre devam eden yayım hayatında STK’ların bu özelliklerine gerekli dikkatlice yaklaşmış, her kesimden kuruluşun, vakıf, dernek ve camileri önemli aktivitelerini, çalışma ve duyurularına yer vermişlerdir. Bu da, yayımcılıkta olması gereken tarafsız yayımcılık örneği gibi bir davranışı ortaya koymuştur DOĞUŞ gazetesi. Doğuş Gazetesi ve sorumlu yazı işleri Hollanda’da bulunan, yaşayan Türk kökenli (Hollandalı) vatandaşlarımızın burada huzur içerisinde yaşamaları, bunun için Hollanda’da gelişen olayları, yasaları, değişiklikler vs. toplumumuza duyurmakta, aktarmaktalar. Ayrıca en önemli konulardan biri olan ve burada yaşadığımız müddetçe, iş bulmada, ekonomik olarak bağımsız olmamızda, komşu ve her kesimle irtibat kurmamıza gerekli olan, günlük yaşamımızın bir parçası ve herkesin ihtiyacı olan Hollandaca dilini bilmemiz, öğrenmemiz gerektiğini sürekli olarak DOĞUŞ Gazetesi ve bazı yazarları zaman zaman önemine binaen üstüne basarak vurgulamışlardır. Türk ve Türk kökenli Hollandalı vatandaşlarımızın her ne kadar uyumla ilgili pek sorunlarımız olmamasına rağmen, yeniden yayımlarında kendi “dil, kültür, örf ve ananelerimizi, dinimizi terk etmeden, yaşayarak”

buranın dilini öğrenerek, yasalarına uyarak, toplumla kaynaşmamız konusunda da bizlere yol göstericilik, rehberlik rolünü üstlenmiştir Doğuş Gazetesi. Bir okuyucu, eğitmen, sosyal danışman, yönetici, yazar olarak, Doğuş Gazetesinin 20 yıllık yayım hayatını bilen, yakından takip eden biri olarak, yayımladıkları haber, yazılanları, söyleşileri vs. konularda toplumumuzun sesi, kulağı olmuş, insanlarımıza tercümanlık etmiştir. Birçok konularda vatandaşlarımız bilgi sahibi olmuş, haklarını vs. Doğuş’tan öğrenmişlerdir. Doğuş gazetesinin Hollanda’daki 20 yıllık başarılı çalışmaları, hizmetleri, toplumumuza yol göstericiliği rolü insanlarımız tarafından takdirle karşılanmaktadır. DOĞUŞ gazetesi bugüne kadar kendisine düstur edinmiş olduğu ilkeli, dürüst, doğru yayın hayatındaki başarısıyla toplumumuzun takdirini kazanmış olup, bundan sonraki yayın hizmetlerine 20 yıllık başarı tecrübelerini de göz önünde bulundurarak, çok daha geniş bir vizyonunla, daha yenilikler, çekiciliklerle dolu bir yayım hayatında sayfa açacaklarına gönülden inanıyorum. Bunu, gazetenin genel yönetim kurulu üyeleri başarıyla bugüne kadar getirdiler, bundan sonra da daha iyisini yapacaklarından eminim. Doğuş Gazetesinin emektar gazetecilerine, gönüllülerine başarılı çalışmalarından dolayı çok teşekkür eder, bundan sonraki çalışmalarında başarılar dilerim. Siz okuyuculara da iyi okumalar dileğimle selam ve saygılarımı sunuyor, sağlıklı, mutlu, huzurlu ve barış içerisinde günler geçirmenizi temenni ediyorum. Hollanda Türk Kuruluşları İstişare Platformu ve Hollanda Ankaralılar Eğitim ve Kültür Derneği Başkanı ◄◄

Okur Mektupları...

NE OLACAK BU NESLİMİZİN HÂLİ? Salih Canöz

E

vlatlarımız büyüyor. Anadillerini iyi öğrenemiyorlar. Dinimizden, kültürümüzden bir şey anlatamıyoruz. Dede ile torun anlaşamıyor. Bu serzenişler milyonlarca gurbetçimizin gündeminden hiç düşmez. Haklı bir endişe elbette. Evet sorun bu. Peki, çözüm ne olabilir? Biraz bu konuda hep beraber sesli düşünelim. Önce tekrar bir durum tesbiti yapalım: Gayrimüslim bir ülkede yaşıyoruz ve buradaki insanların da giderek dinlerini bıraktıklarını görüyoruz. Bizim endişemiz de aynı yönde. Yani ileriki nesiller başka bir dine geçecek değil, muhtemelen ateist olacaktır, sanıyoruz. Bu dinî tarafı. Dil tarafı ise malum, teknolojinin yoğun kullanımı (bağımlılığı) sebebiyle İngilizcenin birinci ve ikinci diller arasındaki tırmanışı aşikâr. Teknolojik ilerlemeyi yavaşlatmak mümkün değil. Zaten böyle bir istek mantıklı da sayılmaz, çözüm

Gözlem

dogus@dogus.nl

bekleyen çevre kirliliği, açlık, güvenlik ve çaresiz hastalıklar sorunları varken... Madem teknoloji ile beraber küreselleşme engellenemez durumda ve daha da hızlanacağı tahmin ediliyor, o zaman buna hazırlıklı olmaktan başka çaremiz yok. Çocuklarımızın Türkçesi zayıf evet, ama Hollandalıların da Hollandacası zayıflamıyor mu, Almanların Almancası? İnsanlar giderek küresel bir dil kullanmaya başlıyor. Keşke bu dil bizim dilimiz olsaydı. Ama yapamadık. Dil, kültürün en önemli ögesidir, kabul ediyorum. Ama iki asır sonra dünyada kaç dil kalacak merak ediyorum.Çocuklarımıza dinîmizi anlatamamamızın sebebi, dini onların en iyi bildiği dilde değil de kendimizin en iyi bildiğimiz dilde anlatmaya çalışmamızdır. Yani Hollandacamız zayıf, Hollandaca dinî eser yok denecek kadar az. Çalışmalarımız bu yönde olmalı. Diller sonuçta bir araçtır. Verilmek istenen mesaj esastır.

Türkler Müslüman olduklarında İslam’ı Türkçe öğrendiler, Hintliler Urduca, Boşnaklar Boşnakça, Endonezyalılar kendi dillerinde. Yani Arapça bilmek halk için şart değil, âlimler için şarttır. Hollandaca bilen imamlarımızın sayılarını arttırmalıyız. Her camide olmalı bence. Sonra bu hocalarımızdan ve akademisyenlerimizden Hollandaca yazılı ve görsel eserler bekleriz. *** Bu dil konusunda bir hatırayı sizlerle paylaşmak isterim: Camimizin hayır çarşısı günlerinde ziyarete gelen Hollandalı bir misafir memnuniyetini dile getirerek dedi ki: “Het valt me op dat u soms ‘Allah’ zegt, soms ‘God’.” (Dikkatimi çekti. Konuşmanızda bazen ‘Allah’ diyorsunuz, bazen ‘God’.) Ben de dedim ki: “Allah kent alle talen.” (Allah bütün dilleri biliyor.)… ◄◄


mozaïek 19

nr. 246 -Ocak/Januari 2019

Murat Altun

M

Muştular

murat.7701@hotmail.com

Başka acılar yaşanmasın!

Kutsamak mı, Yaşamak mı; Niçin İndi KUR’ÂN?...

erhaba değerli dostlar!.. Anlaşılması umuduyla ve merhum Aliya İzzet’in hikmeti/ bilgeliğinden de istifade ederek; karanlıklardan aydınlığa çıkaran, hidayet rehberi Kur’an’ı, gece gündüz, cüz cüz sürekli okumamıza rağmen, nasıl düşünce ve amelde cehalet karanlığında kaldığımızı anlamaya çalışalım inşallah. Bir gün Efendimiz (sav.) Kur’an-ı kastederek “İlim yeryüzünden kaldırıldığı zaman...” buyurmuş. Bir sahabe bunu, maddî anlamda (mushaf’ın kaldırılışı) olarak anlamış ve: “Elimizde tuttuğumuz kitap nasıl göğe kalkar?..” diye hayret etmiş. Efendimiz (sav.), buradaki mecâzi ifadeden mushafı değil, Kur’an-ı, yâni manayı kastettiğini ve örnek olarak da: “Yahudilerin de elinde kitap (tevrat) yok mu?...” diye mânâdan, amelden yoksun, hükümsüz bırakılan bir kitabın varlığından söz edilemeyeceğini ifade ederken onu terk edenleri de Allah’a şikâyet etmiş: “Peygamber dedi ki: ‘Ey Rabbim! Doğrusu kavmim şu Kur’an’ı (devre dışı) terkedilmiş hâlde bıraktılar.’’(Furkan 30.)

Aliya İzzet Begoviç: “Yorumlanmasın da bilgeliğin yerini, ince ince (kafa ütüleme) yorumlar, büyük fikirlerin yerini okuma becerileri aldı.(...) Hep daha az anlaşılarak, daha çok güzel sesle okundu. (Çünkü) Kur’an’la yollarını ayıramayacak durumda olan, fakat aynı zamanda hayatlarını onun isteklerine göre düzenleyecek kudrette olmayanların işine gelmekteydi. Kur’an-ı Kerim’in sesli olarak aşırı okunmasındaki veya ezber okunmasında ki psikolojik açıklamayı burada aramak gerekir. (O hep okunuyor) sonra yine sesli olarak okuyorlar, bir defa olsun uygulamak zorunda kalmamak için bir cümlesini binlerce defa tekrarlıyorlar.

AB AC CO UN TA NC Y.

NL

Aliya İzzet Begoviç: “Bu kitaba olan teslimiyet bitmiyordu ancak, aktif karakterini kaybetmiş (Kur’an), kanun otoritesini kaybedip, buna karşın eşyaların kutsandığı (tılsımlı mistik) bir kitap hâlini aldı.” Bilge kralın dediği gibi, bu din maalesef, (kutsanarak) ayakları yerden kesilip, yüceltilerek(!) hayattan kovuldu. Kur’an, zaten “yaşansın” diye göklerden aşağı tenzil eyledi. Biz ise tekrar onu kutsayarak -yaşamamak için- duvarlara asıyor, yukarı doğru kaldıra kaldıra bulutların üzerine çıkarıp, erişilmez tılsımlı bir mucize olmasını istiyoruz. Mekke müşrikleri ve helak olan topluluklar da aynı böyle

kutsadıklarından dolayı, kimisi yemeyen-içmeyen melek bir peygamber istedi, kimisi de Allah’ı çok yücelerde (uzaklarda) bildiğinden dolayı, yeryüzüne müdahil olmasını istemediler. O yüzden Kur’an’da ayetlerin çoğu bu algıyı düzeltmek için: “Allah, göklerin (ilâhı), Rab’bi olduğu gibi, yeryüzünün de ilâhı: (Aşk ile sevilen, korku ve (haşyetle) saygı duyulan, hükümlerine gönülden boyun eğilen) Rab’bidir:(terbiye edici, rızık verici, yaratan ve yasa koyanıdır.” buyurmuş. Fakat en kolayca, cahilce ve haince yapılan şey; mushafı kutsayıp belden yukarıya kaldırıp, onun manası (Kur’an’ın) emir ve yasaklarını çiğneyerek ayaklar altına almaktır. Bütün bir hayata nizam veren bu Kitab, öyle bir hâle geldi ki; “dirileri uyarmak için.” (Yasin 70) haykırırken daha çok “ölülere” okundu. Törenlerde, merasimlerde, taziyelerde hep pesten ve tizden güzel seslerle mest etti. Fakat mânâsı anlaşılmak ve yaşanmak istenmedi. “İbret olmaz bize her gün okuruz ezber de Yoksa hiç mana aranmaz mı bu ayetler de Lafzı muhkem yalnız anlaşılan Kur’an’ın Çünkü kaydında değil hiç birimiz mananın Ya açar nazmı celilin bakarız yaprağına Yahut üfler geçeriz bir ölünün toprağına İnmemiştir hele Kuran şunu hakkıyla bilin Ne mezarlıkta okunmak ne fal bakmak için.” (Mehmet Akif ERSOY)

“Muhasebe, Mali Müşavirlik ve Vergide zirve nokta”

+31 6 21 38 83 57 numan@inabaccountancy.nl

Aliya İzzet Begoviç: “İslam dünyasının söz ve amel arasında iki arada bir derede bulunmasının bütün hakikati, fuhşu ile pisliği, adaletsizliği ve pısırıklığı, ihtişamlı fakat içi boş camileriyle ülküsüz ve cesaretsiz büyük beyaz sarıklarıyla, İslam’ı gösterisi ve dini duruşuyla, bu dinle, fakat dinsiz...” (İslam Deklarasyonu kitabından)… ◄◄

• Muhasebe ve Vergi hizmetleri

• Mali Müşavirlik ve Denetim hizmetleri

• Muhasebe ve Finansal destek hizmetleri

• Vergi Beyannamesi hizmetleri

• Kurumsal finans

¸ Akyüz RA (Numan) drs. S.

W

.IN

Yeminli Mali Müflavir (YMM)

Koningsweg 2-15 3762 EC Soest (NL)

Hayatta nasıl uygulanacak sorusundan kaçmak için... (...) anlaşılan bir manası ve içeriği olmaksızın (Kur’an’ı) çıplak bir ses hâline getirdiler.” Değerli okuyucu kardeşim!.. Anlatılan onlarca örnek ve ibretlik kıssalar, yaşanan çağa örnek olması gerekirken, müşrikler,: “eskilerin masalı.” (Kalem 15) dediler. Bugün Müslümanların bir kısmı da bundan farklı düşünmüyor aslında. Bu ayetleri günümüze taşıyıp, hayata indirdiğiniz zaman, radikal veya siyasal İslam yaftasıyla karşılaşır, mevcut yapılara karşı tehdit oluşturursunuz. Misal, Firavun: Yeryüzünde siyasi otoriteye sahip, piramidin en üstündeki zalim yönetici. Kur’an, bunun kurduğu sistemin çarklarının nasıl ve kimlerle döndüğünü anlatırken, onu anlamadan sadece sevap kazanmak için okumak, bizi bu düzenin kölesi olmaktan kurtarmayacaktır. Haman: O zalimin zulmünü meşrulaştıran ve taktik veren vezir/ danışman. Karun: Musa’nın kavminden olmasına rağmen, Firavunun tarafında yer alan, fakiri horlayan şımarık zengin. Bel’am: “Evliyalık” makamına yükseldikten sonra, Musa’nın, yâni hakkın tarafında olacağına, güçlünün tarafında yer alıp, Allah’ın ayetlerinden sıyrılan, “Dili sarkık soluyan bir köpek” (Araf 176) gibi alçalan din adamı. Bugünde, modern çağdaş Firavunlar bunların fetvaları veya dalkavukluğu yüzünden yaptıkları zulmü hoş görüyorlar. Sihirbazlar: Onlarda hakkı batıl, emini hain gösteren, halkı aldatan, (bugünün medyası gibi) Firavun’un sarayında istikbal gözeten göz boyacıları idiler.(sonra iman ettiler) İşte burada bunları özel isim ve şahıslar olarak okuduğumuz da, tarihte yaşanmış ve bitmiş bir gece masalı hikâyesine çevirmiş olacağız. Ve böylece günümüzün Firavunlarını, Hamanlarını, Belamlarını bilmediğimiz gibi, Musa ve Harunlarını da bilmeyip, hatta onları hain ve bölücü düşman olarak göreceğiz. Çünkü onlara Firavunun sarayından bakmış olacağız.

• Bordro hizmetleri

W

mozaïek

doğuş aylık gazete/maandblad

W

• Yönetim danışmanlığı

• Risk yönetimi danışmanlığı

• Diğer hizmetler

Mavişim Vakfı, resmen hizmette Ağır hasta çocukları olan ailelere yardım ve destek için Rotterdam’da Mavişim Vakfı kuruldu. Vakfın açılışında dia gösterisi sunumu yapıldı. Mavişim Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Hatice Uzunca yaptığı konuşmada “Lösemi hastası olan ve 3 buçuk yaşında hayata gözlerini yuman oğlum Muhammed Ali’nin büyük kaybından sonra, anılarını bir vakıfta sürdürmeye karar verdik. Mavişim Vakfı, ağır hasta çocuklara ve ailelere yardımcı olmak onlara destek çıkmak amacıyla kuruldu. Bu tür aileler umutları tükenmiş ailelerdir. Artık ne yapacağını bilemeyen ve uçurumun kenarında olan ailelerdir. Bizler onlara her türlü maddî ve manevî desteği sağlamak istiyoruz. Bu yolda bizi destekleyerek sesleniyorum. Başkaları için bir şeyler yapmak isteyenlere sesleniyorum. Birlikte olalım, onlara desteklerimizi esirgemeyelim. Çok kişi bizim o zor günlerimizde sevgilerini, desteklerini bizden esirgemediler. Onların desteği bize her zaman güç verdi. Eşimle birlikte yanımızda olan, bize yüreğini açan herkese sonsuz teşekkür ederiz” dedi.

BİRİMİZ HEPİMİZ, HEPİMİZ BİRİMİZ İÇİN “Mavişim Vakfı, yoğun bir tedavi programında çocuklu ailelere daha fazla destek ve rehberlik ihtiyacından doğdu” diyen Adem Uzunca ise şunları dile getirdi: “Amacımız ağır hasta çocukları olan ailelerin hastalığın gelişimi hakkında bilgilendirmek. Bu ailelere maddi ve manevi destek sağlamak, o zaman gerçekten neyin önemli olduğuna odaklanabilirler. Bu arada Ağır hasta çocukları olan ailelere yardımcı olabilecek gönüllü insanlara ihtiyacımız var. Gönüllülerin yapacakları görevler arasında aile için alışveriş yapmak, yemek yapmak, çocuklarla ilgilenmek, ağır tedavi dönemlerinde aileye destek çıkmak, onlara yardımcı olmak vs. çok zor olmayan bu tür şeyler” VAKIF YÖNETİM KURULU Mavişim Vakfı Yönetim Kurulu şu isimlerden oluştu: Başkan Hatice Göktaş Uzunca, Başkan Yardımcısı Adem Uzunca, Sekreter Deniz Özkanlı, Sayman Remziye Sarıca, Asıl Üyeler Kübra Kaşıkçı, Sophia Neervoort-Kaşıkçı, Hülya Göktaş, Şahin Bildirici, Ali Ağayev.

Gürcüoğlu Hakk’a yürüdü

Alınmasına öncü olduğu Mescid-i Aksa Camii’nde cenaze namazı kılındı Yakalandığı amansız rahatsızlığına teslim olan Hollanda’nın tanınmış işadamlarından, Koç Sucukları yöneticilerinden ve Hollanda Türk İş Adamları Derneği (HOTİAD) Başkanı Hikmet Gürcüoğlu’nun ağabeyi Fatih Gürcüoğlu’nun (64) ani vefatı hem aile içinde hem de tüm Hollanda da üzüntü meydan getirdi. Den Haag Mecid-i Aksa Cami’de öğlen namazını müteakip kılınan cenaze namazına Hollanda’nın dört bir yanından yüzlerce insan katıldı. T.C. Lahey Büyükelçisi Şaban Dişli ve Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz da Hikmet Gürcüoğlu ve acılı ailesini yalnız bırakmayanlar arasında yer aldı. 1979 YILINDA CAMİİNİN ALINMASINA DESTEK VERENLERDENDİ Den Haag’ın merkezinde bulunan Mescid-i Aksa Camii 1979 yılında eski bir sinagog idi. O dönem cami için yer aranırken bu binanın alımı için başlatılan mücadelenin içinde

de yer alan Fatih Gürcüoğlu ne garip rastlantıdır ki alınması için çok çabaladığı Mescid-i Aksa Camii avlusunda dostları ile son kez bir araya geldi. Cenaze namazının ardından taziyeleri kabul eden Gürcüoğlu ailesi, daha sonra Türk İslam Vakfı’nda bir yemek verdi. Dualarla yad edilen Fatih Gürcüoğlu hakkında bir konuşma yapan Hikmet Gürcüoğlu cenazeye katılanlara teşekkür etti. Duygulanan ve konuşmakta zorlanan Hikmet Gürcüoğlu, “Kardeş acısı hiç bir şeye benzemiyormuş” dedi. Cenaze (Wijndealersingel 3-5 2553 AC, Den Haag adresindeki Westduin mezarlığına defnedildi. Haber: Özcan Özbay


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 -Ocak/Januari 2019

onze rechten

20 haklarımız Haklarımız

info@ibco.nl

Recep Soysal’ın objektifinden...

Mehmet Yamaç

Türkiye’de SGK Emekliliği ile Geleceğiniz Güvencede!

sigortalılık süreleri arasında ve bu sürelerin bitim tarihinden sonraki işsizlik süreleri ile ev kadını olarak geçen sürelerin de, 3201 sayılı Kanuna göre borçlandırılmasına imkân bulunmamaktadır. - Yurt dışı borçlanma için aranılan şartlar nelerdir? Yurt dışı sürelerinin borçlandırılabilmesi için; borçlanma anında Türk vatandaşı olmak ya da doğumla Türk vatandaşı olup da Günlük olarak çok sayıda telefon veya çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlıWhatsapp ile sorular almaktayız. Biz de ğını kaybetmiş olmak, borçlanma kapsamınburada özellikle geneli ilgilendiren soruları daki yurtdışı sürelerini belgelendirmek ve cevaplandırmaya çalışıyoruz. yazılı istekte bulunmak şarttır. • Bu sayımızda sizden gelen sorulara istiÖlen sigortalının hak sahipleri tarafından naden bazı konulara daha geniş açıklama yapılan borçlanma başvurularında hak sahiyapacağım binin borçlanma talep tarihinde Türk vatan- Yurt dışında geçen hangi süreler borçlan- daşı olması yeterli olup, ayrıca borçlanılmak dırılır? istenilen sigortalıya ait yurtdışı sürelerinde - Borçlanma kapsamında olmayan Türk vatandaşı olma şartı aranmaz. süreler hangileridir? Türk vatandaşlığı ile birlikte yabancı ülke -Yurt dışı borçlanma için vatandaşlığı devam edenler de, söz konusu aranılan şartlar nelerdir? yasa ile getirilen düzenlemeden yararlana-Sosyal güvenlik söz- bilmektedirler. leşmesi imzalanmış ülkelerde çalışanla- - Sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanrın emekliliği nasıl mış ülkelerde çalışanların emekliliği olur? nasıl olur? -Yurt dışında Ülkemizin imzaladığı ikili sosyal güvenlik bulunduğum dö- sözleşmelerine göre, sözleşmeli ülkelerde nemlerin tamamı (Hollanda buna dahildir!) sigortalı olarak için borçlanma çalışmış olan kişilerin bu çalışma süreleri, talebinde bulunaylığa hak kazanmada gerekmesi halinde dum, bir kısmının birlikte dikkate alınmaktadır. ödemesini yapmadım. Bu suretle aylığa hak kazanıldığında aylık, Kalan kısım için tekrar her iki ülkede geçen çalışmalar birlikborçlanma yapabilir miyim? te dikkate alınarak hesaplanmakta, Akit -Borçlanma tarihinden sonra taraflar bu şekilde hesaplanan aylığın kendi yurtdışında geçen süreler varsa bunlarda ülkesinde geçen çalışma gün sayısına tekaborçlanılabilir mi? bül eden kısmını aylık (kısmi aylık) olarak Bugün de yukarıdaki konularını dikkatinize ödemektedir. sunacağız. Sözleşme hükümlerine göre sigortalılar aylık taleplerini ikamet ettiği ülkedeki sosyal - Yurt dışında geçen hangi süreler güvenlik kurumuna yaparlar. borçlandırılır? - Yurt dışında bulunduğum dönemleBorçlanma kapsamındaki süreler; yurtdırin tamamı için borçlanma talebinde şında geçen sigortalılık süreleri, bu süreler bulundum, bir kısmının ödemesini arasında veya sonunda her birinde bir yıla yapmadım. Kalan kısım için tekrar kadar olan işsizlik süreleri ile ev kadını ola- borçlanma yapabilir miyim? rak geçen sürelerdir. Yurt dışında geçen sürelerden tamamının “Sigortalılık süresi” deyiminden, borçborçlanılmasında bir zorunluluk yoktur. lanma kapsamındaki sürenin bulunduğu Başvuru sahipleri, bu sürelerin tamamını ülke mevzuatına göre ikamet süreleri hariç, borçlanma isteğinde bulunabilecekleri gibi, çalışılmış ya da çalışılmış süre olarak kabul bir kısmını ya da aylık bağlamaya yetecek edilen süreler anlaşılmalıdır. Çalışılmış ola- bölümünü borçlanma talebinde de bulurak kabul edilen süreler, ilgili ülke mevzuatı- nabilirler. Bu konudaki tercihin, başvuru na göre fiilen çalışılmadığı halde çalışmaya sırasında yazılı olarak belirtilmesi gerekir. eşdeğer süre olarak kabul edilip, aylığa hak 3201 sayılı Kanuna göre tahakkuk ettirilen kazanmada ve aylık hesabında değerlendiri- borç tutarı tebliğ edildiği tarihten itibaren len sürelerdir. üç ay içerisinde ödenir. Söz konusu üç aylık “İşsizlik süresi” ibaresi, ilgili ülke mevzu- süre içerisinde borcun bir kısmının ödenmeatına göre çalışma süreleri ile bu çalışma sü- si hâlinde, ödenen miktar ile orantılı süre relerine eş değer süreler haricinde o ülkede geçerli sayılır, kalan sürenin geçerli sayılmageçen süreyi ifade eder. İşsizlik sürelerinin sı yeni bir borçlanma talebine bağlıdır. tamamının borçlanma kapsamında değer- Borçlanma tarihinden sonra yurt lendirilmesine imkân bulunmadığından sidışında geçen süreler varsa bunlarda gortalılık süreleri arasında veya sonunda her borçlanılabilir mi? birinde olmak kaydıyla bir yıla kadar olan Borçlanma başvuru tarihinden sonra yurt yurt dışında geçen işsizlik süreleri borçlan- dışında geçen süreleri bulunanların, bu süredırılır. İkamet süreleri ve boşta geçen süreler leri borçlanma hakları bulunmaktadır. de bu kapsamda değerlendirilir. Bütün bu bilgileri kendinizde SGK internet Yurt dışında “ev kadını olarak geçen sü- sayfalarından inceleyerek takip edebilirsiniz. reler”, medeni durumlarına bakılmaksızın kadınların, sigortalılık süreleri haricinde yurt Yurt dışı emeklilik işlemlerinizi ve müradışında bulundukları süreleri ifade eder. caatlarınızı kendiniz Türkiye’ye giderek Ev kadınlığı sürelerinin borçlanmasında yapabilseniz bile, bazen eksik bir evrak sizi Türkiye’de geçirilen süreler dikkate alınmaz. fazlasıyla uğraştırmaktadır. İsterseniz Türki- Borçlanma kapsamında olmayan ye’ye gitmenize gerek kalmadan ve bütün süreler hangileridir? bu işlemlerinizi sizin adınıza biz buradan Yurt dışında 18 yaşın doldurulmasından başlatıp takip ediyoruz. Daha geniş bilgi önce, Türk vatandaşlığının kazanılmasından veya randevu için bizi arayabilirsiniz. önce veya Türk vatandaşlığının kaybedilBu vesile ile siz değerli vatandaşlarımızı mesinden sonra geçen sigortalılık, işsizlik ve bilgilendirme adına 20 yıldır Avrupa ev kadını olarak geçen süreler borçlanma Basın Yayın Dünyasında aktif bir görev kapsamında değildir. üstlenmiş olan Doğuş ailesini canı Ayrıca, ülkemizdeki sosyal güvenlik kagönülden tebrik eder, bu başarılı nunlarına göre malullük, yaşlılık ve ölüm çalışmalarının devamını dilerim. sigortaları kapsamında geçen sürelerle Emeklilik Uzmanı & Konsoloslukta kayıtlı çakışan yurt dışı süreleri ile ikili sosyal gü- yeminli tercüman venlik sözleşmelerine göre kendilerine kısmi Doç. Mehmet Yamaç aylık bağlanmış olanların yurt dışında geçen Tel: 06 222 056 33

İstanbul Bakkerij’dan zengin çeşit, doyumsuz tatlar

Uzun yıllar fırıncılık sektöründe uğraş veren Hasan Akbaş, 2 yıl önce hizmete açtığı İstanbul Fırını ile hem sektördeki tecrübesini ortaya koydu hem de farklı konsepti ile bölgede en çok aranan, uğranan mekânlardan biri oldu. Pek çok farklı ürün ile hizmet veren Hasan Usta, gördüğü ilgiden hayli memnun. Temizliğe, kaliteye ve damak tadına önem verdiklerinin altınız çizen Hasan Akbaş, müşteri memnuniyetinin altında yatan sırrı da deşifre etmiş oluyor. Güler yüzü, hoş sohbeti ile sizi karşılayan Akbaş, İstanbul Fırınının o sıcak atmosferiyle sizi bekliyor...

‘Kanlı Ocak’ kurbanları Lahey’de anıldı

Azerbaycan‘da, bağımsızlığın sembolüne dönüşen ve tarihe “Kanlı Ocak” olarak geçen 20 Ocak Katliamı’nın kurbanları Lahey’de anıldı. Lahey Türk İslam Kültür Vakfı ile Hollanda Azerbaycan Türk Kültür Derneği tarafından ortaklaşa düzenlenen anma programına Lahey’in yanı sıra diğer kentlerden de katılım oldu. Lahey Türk İslam Kültür Vakfı Başkanı Tahsin Çetinkaya ve Hollanda Azerbaycan Türk Kültür Derneği Başkanı İlhan Aşkın anma programında birer konuşma yaptılar ve “29 yıl önce yaşanan bu acıyı unutmayacak ve unutturmayacağız.” ifadelerini kullandılar.

ASBİR HOLLAND, İnterpol Daire Başkanı Lütfi Çelik’i ağırladı

İnterpol Daire Başkanı Lütfi Çiçek 23 Ocak Çarşamba günü Rotterdam’da ASBİR Hollanda şubesinin katkılarıyla, DİVA Düğün Salonunda düzenlenen bir programlar hemşerileriyle buluştu. Diyarbakır’da görevli iken, PKK’lılara “bu ülkeyi size böldürmeyeceğiz” diyen, 15 Temmuz’da Akıncı Üssü’nde elektrikleri kesip uçakların havalanmasını engelleyen Lütfi Çiçek, Türkiye üzerinde oynanan oyunların büyüklüğüne değindiği konuşmasında, bu ülkenin birikimi ile oynanan oyunların ters tepeceğine ve oyun oynayanların kendi tepesine geçeceğine dikkat çekti. Program, ASBİR Holland Başkanı Göksel Soyugüzel’in bu buluşmadan ve katılımdan duyduğu memnuniyeti ifade eden konuşmasının ve katılımcılardan gelen sorularla sona erdi.

Büyükelçi Saban Dişli Hollanda Diyanet Vakfı’nı ziyaret etti HDV Mütevelli Heyeti ve İcra Kurulu tarafından karşılanan Büyükelçi, Vakıf binası ve hizmet birimlerini gezerek bina ve çalışma birimleri hakkında bilgi aldı. Lahey Din Hizmetleri Müşavir Vekili ve Rotterdam Din Hizmetleri Ataşesi Dr. Ali Parlak’ın da hazır bulunduğu ziyarette HDV Mütevelli Heyeti ve İcra Kurulu tarafından bir brifing verilerek Vakfın genel faaliyet ve çalışmaları hakkında bilgilendirme yapıldı. Durum değerlendirmesi, çalışma takvimi ve projeleri de müzakere edildi.


21 23 söyleşi 17 interview

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 246 -Ocak/Januari 2019

Noureddine Marco Steenvoorden:

“ Allah swt heeft mooie mensen en gebeurtenissen op mijn pad gebracht waardoor ik geïnteresseerd raakte in islam”

“Mijn hart raakte steeds meer verweven met islam” Velen van ons zijn benieuwd naar het verhaal van nieuwe moslims. Waarom worden zij moslim, wat trekt hen aan in de Islam? Hoe reageerde de omgeving en hoe reageerden zij daarop? Ondanks dat we in de media dagelijks zoveel negatieve beelden zien over de islam en de moslims, zien we toch steeds meer mensen die geïnteresseerd zijn in de islam. Om al die vragen te kunnen beantwoorden ben ik van plan om verschillende mensen te interviewen die later kennis hebben gemaakt met de islam en moslim zijn geworden. Mijn eerst interview wil ik gaan doen met Noureddine Marco Steenvoorden. Ondanks zijn volle agenda heeft hij tijd voor ons, Dogus lezers, vrij gemaakt. Daarvoor wil ik hem bedanken en stel meteen mijn eerst vraag. Ik wens u leerzame leesplezier.

W

ie is Noureddine Marco Steenvoorden, en wat doet hij? Ik ben opgegroeid in Mijdrecht en woon sinds een aantal jaren in Amsterdam. Ik ben getrouwd, werk in de gehandicaptenzorg als begeleider en ben actief als vrijwilliger in de Nederlands-Indonesische moskee. Ook ben ik politiek actief voor NIDA, een islamitisch geïnspireerde emancipatiebeweging met gemeenteraadszetels in Den Haag en Rotterdam. Met NIDA en lijsttrekker Elsa van der Loo gaan we dit jaar campagne voeren voor de Provinciale Staten in NoordHolland en met Bas van Noppen voor de Provinciale Staten in Zuid-Holland. Bent u met geloof opgevoed? - Ik ben opgevoed in het Rooms-Katholieke christendom. We waren we kerkgaand en ik ging naar een katholieke basisschool. Wat was uw beeld over de islam voordat u in aanraking mee kwam? - Ik wist weinig over islam en had er geen concreet beeld van. Ik had wel moslimvrienden en -kennissen, maar we kenden elkaar vooral van het sporten (voetbal en taekwondo) en spraken niet of nauwelijks over religie. Wie of wat heeft ervoor gezorgd dat u te bekeerd bent tot de islam? - Allah swt heeft mooie mensen en gebeurtenissen op mijn pad gebracht waardoor ik geïnteresseerd raakte in islam. In eerste instantie waren dat vrienden op het werk in de boekhandel die op een hele mooie, uitgebalanceerde manier hun religie praktiseerden en erover spraken met mij. Ik leerde daardoor van de vele overeenkomsten met het christendom van mijn jeugd, maar zag ook enkele mooie zaken die nieuw voor me waren. Ik werd in het bijzonder geraakt door koranverzen over het samengaan van “geloof en goede daden doen;” daarnaast werd ik geraakt door de liefde voor Jezus (vzmh) en door de mooie beschouwing van hem als menselijke profeet. Ook de noties dat geen ziel belast wordt boven haar vermogen, dat een goede intentie de basis van alle goede daden is en dat geen mens in zonde

in onze waarde laten en die wij in hun waarde laten. Deze mensen willen samenleven op gelijkwaardige wijze en die moeten we als natuurlijke bondgenoten opzoeken in de strijd tegen vooroordelen. Samenleven vereist een grote inzet, met soms een beetje nemen, vaak een beetje geven. Met de wil van Allah komen we er wel.

wordt geboren, raakten mij op bijzondere wijze. Door de vele aandacht voor islam in het post-9/11 tijdperk werd er bovendien veel gepubliceerd over islam waardoor ik allerlei boeken ben gaan lezen. Mijn hart raakte steeds meer verweven met islam. Toen ik eenmaal het gebed leerde en de bijzondere wijze waarop je als moslim elke dag contact kan leggen met Allah swt, was ik verkocht. Hoe hebben uw familie, vrienden en uw omgeving gereageerd op u toen u zich bekeerd heeft tot de islam? - Over het algemeen positief. Soms waren mensen kritisch, maar op een enkele vriend na, heeft iedereen me met open armen ontvangen. En hoe gaat dat nu? Zijn er verschillen tussen toen en nu? - Uiteraard zijn er verschillen. Ik ben inmiddels bijna 15 jaar moslim en voel me op gemak in de moskee en onder moslims, heb zelfvertrouwen opgedaan maar probeer ook middels zelfreflectie (‘muhasaba’) dagelijks mezelf te verbeteren. Het is een strijd met ups en downs, want zoals de Profeet (s) zei: “alle kinderen van Adam zijn zondaars,” maar wat hij daarna zei is misschien wel nog belangrijker: “maar de beste zondaars zijn de berouwvolle.” Ik ben niet perfect, verval soms in oud gedrag, maar prijs me gelukkig met de mensen om me hee, moslim en nietmoslim, die me van advies voorzien op een mooie manier. Wat is er, als u kijkt naar uw leven voor de bekering en uw leven na de bekering, echt veranderd? - Het belangrijkste verschil met de periode voor mijn bekering en nu, is dat ik me beter voel, zelfverzekerder. Ik heb nog steeds momenten van tegenslag maar mijn vertrouwen in Allah schenkt me zoveel stabiliteit, een sterke ruggengraat als het ware, dat ik ook die tegenslagen kan verslaan. Daarbij is het gebed heel belangrijk. Soms is het moeilijk om de discipline vast te houden, maar toch voel ik de noodzaak om dat contact, de salaah, met Allah swt zo sterk mogelijk te houden. Zijn er ook moeilijke momenten geweest? - Zeer zeker. Zoals gezegd, heeft zeker één vriendschap die me zeer aan het hart ging, het (vooralsnog) niet gered. Daarnaast probeer ik dagelijks de strijd aan te gaan binnen mijzelf om het goede te doen en een sterk geloof, sterke ‘imaan’, op te bouwen én eraan vast te houden, maar niet al mijn vrienden delen die wens.

Hoort de islam bij de Nederlandse samenleving? - Zeer zeker. Geen twijfel mogelijk.

Söyleşi: Havva Koç

Noureddine Marco Steenvoorden:

Denkt u dat massamedia islamofobie zaait? - Nee. Maar ik denk wel dat er bepaalde media zijn die iets te gemakkelijk stereotypen herhalen en bevestigen, waardoor islamofobie versterkt kan worden. Het is voor ons als moslim belangrijk dat we mediakanalen hierop aanspreken op goede wijze en onze eigen mediakanalen inzetten om dit stereotype tegen te gaan. Dat is niet eenvoudig, maar wel noodzakelijk en een zaak van de lange adem.

“Het belangrijkste verschil met de periode voor mijn bekering en nu, is dat ik me beter voel, zelfverzekerder. Ik heb nog steeds momenten van tegenslag maar mijn vertrouwen in Allah schenkt me zoveel stabiliteit, een sterke ruggengraat als het ware, dat ik ook die tegenslagen kan verslaan. Daarbij is het gebed heel belangrijk. Soms is het moeilijk om de discipline vast te houden, maar toch voel ik de noodzaak om dat contact, de salaah, met Allah swt zo sterk Moslims hebben respect voor vrijheden, willen vrede en op een liefmogelijk te houden.” devolle manier samenleven. Het is De potentiële consequenties daarvan zijn soms moeilijk te overpeinzen. Maar ik plaats mijn vertrouwen in Allah, probeer het goede voorbeeld te volgen en te geven en, wanneer er een opening is, over de schoonheid van islam te spreken met ieder die in gesprek wil gaan. Wat vindt u het mooist aan uw geloof? - Het directe contact met Allah, het gebed, de doe’a, maar ook de notie dat elk mens een kans heeft om het goede in dit leven te doen en in het hiernamaals te ervaren omdat Allah swt niet voor niets Ar Rahmaan én Ar Rahiem is. Moge Allah swt iedereen in Zijn barmhartigheid opnemen. Zijn de moslims verplicht om het imago van Islam te verbeteren? Zo ja doet u iets om imago van Islam te verbeteren? - Zeer zeker. Het belangrijkste is het simpelste, maar tegelijkertijd ook het moeilijkste: doe het goede, geef het goede voorbeeld en houd vast aan het goede. Daarnaast is het van belang dat we onszelf als gemeenschap - in alle diversiteit - verbeteren wat betreft opleiding en werk (zelfs als het lastig is, met 3x zoveel inzet als anderen) en om ook te participeren in media en politiek. Zet je individuele en maatschappelijk beste beentje voor. Wat verwacht u de toekomst van Islam in Nederland? - Dat weet alleen Allah. We hebben een lange weg te gaan, zowel door tegenslagen van binnen onszelf, als van binnen onze gemeenschap, en ook van buiten onze gemeenschap, maar we hebben de potentie om niet alleen een sterke bijdrage aan dit land te leveren als moslimburgers (wat velen van ons al doen), maar ook om dit te laten zien, door onze eigen mediakanalen in te zetten, onszelf te vertegenwoordigen in en bij de politiek (middels een stevige lobby). Wij kunnen niets meer dan ons best doen en vertrouwen op Allah. Zijn Nederlanders bang dat moslims hen hun normen en waarden willen opdringen? - Er zijn zeker bepaalde Nederlanders die dit zo voelen en het heel hard van de toren schreeuwen, en er zijn zelfs bepaalde moslims die deze waarden willen opdringen op onplezierige wijze; er zijn echter ook heel veel mede-Nederlanders die ons als Nederlandse moslims

vooral heel belangrijk dat vooraanstaande personen het goede voorbeeld geven. Wat vindt u van vooraanstaande personen, zien we ze op beeld? - Er zijn behoorlijk wat ‘vooraanstaande personen’, om met uw woorden te spreken, die ik zeer zeker waardeer in het goede voorbeeld dat ze ons geven. Dat is zeker niet makkelijk, want elke BM’er (Bekende Moslim) ligt onder een vergrootglas, zowel van media als van islamofoben als van onze eigen gemeenschap, en elke uitspraak of daad wordt op een schaaltje gewogen door mensen die soms niet The Bigger Picture overzien. Laten we het goede van elkaar waarderen en elkaar op beleefde wijze aanspreken op wat beter kan. Iets meer ‘husnul dhan’ (van het goede uitgaan van elkaar) zou ons als gemeenschap sieren. Wat wilt u als laatste zeggen? - Ik dank u voor het interview en vraag Allah swt om u en ons allen succes te schenken in dit leven en in het hiernamaals. En nu, vrij naar de woorden van de Schotse schrijver Alasdair Gray: “aan de slag alsof 0we leven in de eerste dagen van een betere natie!`


22 tanıtım

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 -Ocak/Januari 2019

introduction

Muhammed Akbaş

muhammedakbas@gmail.com

RIHLE

Şerh ve Haşiye Geleneği Üzerine

İ

slam felsefe-bilim tarihinde “şerh” ve “haşiye” geleneğinin özel bir yeri vardır. Özellikle İbn-i Sina sonrası dönemde felsefi ve bilimsel sorular, sorunlar, tartışmalar ve gelişmeler yeni eserler yanında, bu eserlere yazılan şerh ve haşiyeler üzerinden gerçekleşirdi. Tam bu konu hakkında yazılmış değerli bir kitap ile tanıştım: İsmail Kara tarafından kaleme alınan “İlim Bilmez Tarih Hatırlamaz. Şerh ve Haşiye Meselesine Dair Birkaç Not” isimli eser. İsmail Kara bu eserinde ilk olarak İslam ilim tarihinde şerh ve haşiye geleneğinin mahiyeti ve tarihî serüveni üzerinde durur. Daha sonra ise son yüzyılda kendini gösteren şerh ve haşiye karşıtlığı üzerinde durur ve böyle bir karşıtlığın bir mantığının olup olmadığını sorgular. Söylemek gerekir ki ilk bölümü okuduktan sonra ikinci bölümde sorulan soruya doğrudan olumsuz cevap vermekten başka bir cevap kalmıyor. Çünkü şerh ve

haşiye geleneğinin ne olduğunu öğrendiğimizde, çoğumuzun zihninde bulunan resmin gerçek ile örtüşmediğini görmüş oluruz.

Kitabın yazarı İsmail Kara’ya göre bu tavrın bazı temel sebepleri vardır. Bizzat Müslümanların şerh ve haşiye geleneğinden şüpheye düşmesi, İslam dünyasının içine düştüğü ve içinde bulunduğu yenilmişlik duygusu ile alakalıdır. Birçok Müslim ve gayrimüslim düşünüre göre İslam dünyasının içinde bulunduğu kötü durum yüzyıllarca süregelen pasif ilim geleneği, yani şerh ve haşiye geleneği ile alakalıdır. Çünkü onlara göre bu ilmi gelenek her türlü ilerleme, orijinalite ve paradigma değişimine engel olmuştur.

Çünkü bir metne/kitaba yazılan bir şerh sadece ufak tefek izahlar ve eklemeler yapmak için değil, aynı zamanda itiraz, eleştiri ve düzeltmeler için de yazılırdı. Bu eleştiriler ve düzeltmeler bir metinde bulunan problemleri çözmeyi amaçlar. Dahası bir metni genişletmek ve zenginleştirmek için yazılırdı şerhler. Mesela geçen yazımızda üzerinde durduğumuz Ahlâk-ı Adudiyye Şerhi, başka bir esere yazılan ve yüz sayfayı aşan bir şerhtir. Şerh ve haşiyeler aynı zamanda farklı düşünce geleneklerinin birbirleri ile irtibatlı hâlde olmalarını sağlamıştır.

İsmail Kara’ya göre bu gibi iddiaların herhangi bir mantığı ve dayanağı yoktur. Çünkü her şeyden önce ‘ilerleme’ ya da ‘orijinalite’ dediğimizde ne kastediyoruz? Bunlara adamakıllı bir kıstas bulabilir miyiz? Günümüz dünyasında ‘orijinalite’ kavramı tarihten kopuş anlamına geliyor. İşte tam bu noktada sorulması gereken soru şu: Düşünce dünyasında yeni bir çığır açmak tarihten kopmakla mı olur? Yoksa kendinden önceki düşünce birikimini bir araya getirmek, yeniden düzenlemek, problemleri çözmek ve yeni bir sentez oluşturmakla mı olur? Felsefe-bilim tarihiyle az çok tanışık olan biri hiç kuşku yok ki ikinci izaha itibar edecektir.

Mesela İbn-i Sina’nın takipçisi olan Esirüddin Ebheri, yazmış olduğu Hidayetü’l-hikme isimli esere, bir kelam âlimi olan Kadı Mir şerh yazmıştır; bu şerhe ise İbn-i Sinacı bir filozof olan Muslihuddin Lari haşiye yazmıştır. Ve bu metinler birbirlerini kimi zaman tamamlıyor, kimi zaman bir itiraz barındırıyor, kimi zaman ise bir problemi çözümlüyor. Peki böyle zengin bir ilim geleneğine olumsuz/menfi bir tavır sergilemenin sebepleri nelerdir?

Örnek verecek olursak, Descartes niye modern felsefenin kurucusu olarak kabul edilir? Çünkü kendisinden önce ortaya konulan düşünceleri bir bütün hâline getirmeyi başardığı için. Felsefede çığır açmak, tarihinden kopmakla değil, o tarihte ortaya çıkmış düşünceleri yeniden düzenlemek ve onlarla hesaplaşmak ile mümkün olur. İddia edildiğinin aksine şerh ve haşiye geleneği bunu engellemez, bilakis mümkün kılar. Her ne kadar şerh ve haşiye geleneği belirli bir paradigma içinde hareket ettiği için o paradigmanın dışına çıkması zorlaşsa da imkânsız olmaz. Ve unutmamak gerekir ki paradigma değişimine yol açan tek sebep düşünce geleneğinin kendisi değildir. En az o kadar ve belki daha fazla bir medeniyetin ve kültürün içinde bulunduğu durum da belirleyicidir. Zira İsmail Kara’nın dediği gibi ilimlerin büyük atılım yapmaları ve yeni paradigmalar geliştirmeleri var olma sancılarının çekildiği kuruluş dönemlerde ve şartların değişmesiyle yok olma tehlikesinin yaşandığı dönemlerde olur. Yazımızı İhsan Fazlıoğlu’nun konuyla ilgili olan şu sözü ile bitirelim: “Felsefe-bilim tarihinde arka planı olmayan bir şey vuku bulmaz, yani devrim olmaz; devrim, nedenlerini bilmediğimiz dönüşümlere verdiğimiz isimdir.” ◄◄

Kısa haberler...

Halk borçtan kurtulamıyor Hollanda’da zaman zaman ekonominin iyiye gittiği ve alım gücünün yükseldiği söylense de dar gelirliler ayın sonunu zor getiriyor. Hollanda’da 2018 yılı içinde 231.715 bin kişinin aylık sağlık sigortasını ödeyemediği belirtildi. Kiracıların yüzde 46’sı kirasını geciktirdiği ya da ödeyemediği, 687 bin kişinin de kredi borcundan dolayı kırmızı listeye (BKR) alındığı ve 676 bin öğrencinin borçlandığı bildirilidi. Borç batağı içinde kıvrananların sadece dar gelirli ya da sosyal ödenek alanların olmadığını belirten İncassospecialist GGN, dikkat çeken bir başka veri ise her sekiz Hollandalıdan birinin gelirlerinin giderlerini karşılamadığı vurgulandı. Bu rakamların yabancılar arasında en az iki kat daha fazla olduğu tahmin ediliyor. Konut fiyatları yüzde 9 arttı Hollanda’da konut fiyatları 2018 aralık ayında geçen yılın aynı ayına göre yüzde 8,4 arttığı bildirildi. Hollanda Merkezi İstatistik Bürosu (CBS) tarafından yapılan araştırmada Ekim, Kasım ve aralık aylarında konut fiyatları yüzde 9,0, yüzde 9,5 ve yüzde 8,4 arttığı kaydedildi. Konut fiyatları 2018 yılında ortalama yıllık bazında yüzde 9,0 arttığını bildiren CBS, 2008 yılında en düşük seviyeyi gören konut fiyatları 2018 yılında 2008 yılına göre yüzde 33 artış gösterdiğini açıkladı. Amsterdam’da PKK propagandası Amsterdam Prinsengracht’ta bir gezi vapurunu kiralayan PKK’lılar “Katil Türkler” diyerek kanallarda tur attılar. Görüntülerde terörist başı Abdullah Öcalan’ın afişi de vardı. Sonhaber

Groothandelsmarkt 69-78 3044 HC Rotterdam info@tur-ned.nl www.tur-ned.nl +31(0)10 43 78 812

Oz&Er FOOD B.V. Rooseveltstraat 39 2321 BL Leiden

E-mail info@ozener.com Tel. +31(0)71 - 589 09 99 Fax +31(0)71 - 589 20 26 www.ozener.com

Hakkımızda... Tur-Ned International Trading BV firması 1992 yılında kurulmuş, 27 yıldan beri etnik piyasada kuru gıda grubu ürünlerde Türkiye’nin ve Dünyanın kaliteli markaların marketlere tedariğini yapmaktadır. Bünyemizde yaklaşık 60’a yakın kaliteli marka ürünleri bulunmaktadır. Türkiye’nin önde gelen, AKFA, ALTINDAMLA, BAKAN, BAŞHAN, ÇAYKUR, COLOMBO ÇAYLARI, ECE, HAZAL, MARMARA BİRLİK ZEYTİNLERİ, NUHUN ANKARA MAKARNASI, ÖNCÜ, ORKİDE ve TUKAŞ gibi kalitede öncü markaları Rotterdam toptancı halinde 1500 m2’lik satış mağazasında ve günlük dağıtım ağıyla müşterilerinin hizmetine sunmaktadır. Haftanın 5 günü (Pazartesi-Cuma) Hollanda’nın tüm bölgelerine servisle ürünlerimizi ulaştırmaktayız. İş ortaklarımızın taleplerini yerine getirebilmek ve tüketicinin kaliteli ürünlerle bulaşmasını sağlamak için yönetim, pazarlama ve servisteki ekibimizle en iyi tedarikçi olabilme prensibiyle çalışmaktayız.

vleeswaren Koç Et Mamulleri B.V.

Hikmet Gürcüoğlu

Adres Productieweg 48 2382 PD Zoeterwoude İleti: info@sancak.nl - Web www.sancak.nl Telefon +31(0)71 581 00 30


mesaj 23 message

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 246 -Ocak/Januari 2019

................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. ................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................. .................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................................

Muhammed Çakır

ACI ve HÜSRAN... (5) Bade’nin ardından...

Geçen sayıdan devam...

A

“Güzel foto çektiler mi baba?”

nlaşıldı ki, Bade hafif ilaçlarla uyumuyordu. O’nun artık her müdahalede ameliyathaneye gitmesi gerekiyor. “Ameliyathane” demek, “bayıltılmak” demek. “Her bayıltıldığında ayılmama riski ile karşılaşmak” demek. “Ameliyat esnasında nefes almak için makinelere bağlanmak” demek. “Ağız veya burundan bir hortumun ciğerlerinin girişine kadar girip oradan makine aracılığıyla nefes almak” demek. Doktor B’nin dediğine göre bu durum çocuklarda çok stres yapan bir durum. “Boğazdan hortum sokulması ilk defa yapıldığında çok sorun olmuyor ama ileriki dönemlerde kemoterapiden dolayı her tarafı zarar göreceği için, boğazı da zarar görecek ve yaralar olacak. O arada boğazdan girecek olan hortum o yaraları kanatacak ve zaten düşük olan kan değerlerinden dolayı kanama durmayacak….” Allah’ım, nasıl bir sınavdır bu? Nasıl bir durumdur bu? Nasıl bir hastalıktır bu? Hastalığın tedavisi çocuğu zehirlemekte. Her yerini yıkmakta, bozmakta. “Kemoterapi” denen zehri ona verip nasıl her yerinin tahrip olduğunu görmenin dayanılmaz acısını duymak… Bade kendine geldiğinde ameliyathaneye gitmek üzere yatağı ile yola çıktık. Odadan çık, sola dön, ilk koridordan sağa dön, servisin çıkış kapısından önce sola dön, asansörün karşısındaki kapıdan içeriye gir. Bu yolu kaç defa daha gidecektik, kaç defa o kapının önünde bekleyip, “yaşıyor mu?” diye çıkanlara soracaktık. Her çıkandan medet umarcasına gözlerine bakacaktık... Hastanenin onlarca ameliyathanesi varmış. Ameliyathane girişinde bir bekleme odası vardı, bizimle birlik orada 3 tane çocuk daha vardı. Bir tanesi bademcik ameliyatına gelmiş, diğeri ise aynı bizim gibi kansermiş. “Lemfoma” (lymfklierkanker) dedi annesi. Ne çeşit hastalıklar var Allah’ım. Hangisini duysan, hangi tarafa baksan sanki tedavisi olmayan bir hastalık çıkıyor karşına. Daha önceden sorsalar, sanki bir/iki tane çaresiz hastalık var gibi geliyordu bana. Şimdi ise her tarafta çaresiz hastalık dolu ve çekenler ise minnacık yavrular, ufacık bedenler. Lemfoma olan kız 12/13 yaşlarında, beline kadar uzanan sapsarı saçları ile ve masmavi gözleri ile yorganı yüzüne kadar çekmiş ve korku ile etrafı seyrediyordu. Bade’ye baktım ki, o duvarda televizyonu görmüş ve oynayan çizgi filme bakıyordu. Birazdan hemşire geldi ve Bade’nin saçlarını kapatan cerrahi bone’den hem Bade’ye, hem bana ve hem de Bade’nin ayıcığı “tipsiz’e” taktı. Birazdan 4 numaralı ameliyathaneye alındık. Daha önce hiç ameliyathaneyi içeriden görmemiştim. Bade çok sessiz etrafı seyrediyordu. İçeriye girip ameliyat masası üzerindeki lambaları görünce “Baba, bunlar bana fotoğraf mı çekecek?” diye sordu. “Evet kızım, fotoğraf çekmek için bunlar” dedim. Birazdan doktor B. geldi ve bana “Bade’yi kucağına al, konuş onunla.

aldılar. Başka bir tarafa gittik ve Bade orada yatıyordu. Kalp atışlarını gösteren ekrana bağlı, ağzında oksijen maskesi yatıyordu. Kıvırcık saçları yüzüne yapışmış. Beline baktım, kalça kemiği üzerinde bir yara bandı ve bandın altında hafifçe akan kan. Göğsüne baktım ki Port A Cath (PAC) dedikleri bir alet takılmış. Bu alet sayesinde doğrudan atar damara bağlantı yapıp verecekleri litrelerce ilacı PAC aracılığıyla takviye edeceklerdi. Ama PAC’in etrafından çok kan akıyor ve görüntüsü çok kötü. Doktor geldi ve her şeyin yolunda geçtiğini, birazdan Bade’nin uyanacağını ve odamıza geri dönebileceğimizi söyledi. Odamız… ne zamandan beri yoğun bakımda bir hücre odamız olmuştu… Bade uyanmaya başladığında önce kalkmaya çalıştı ama ben engel oldum. Doktor en az 1 saat yatması gerektiğini söylemişti. Gözlerini açtı ve bana baktı. Maskenin kapattığı küçük ağzı ile bir şey dedi, anlamadım. Maskeyi hafifçe kaldırdım ve kulağımı ağzına yaklaştırdığımda bana “güzel foto çektiler mi?” dediğini duydum… Deli kızım benim...

O birazdan uyuyacak ve 1 saat sonra uyanacak ama onun için sanki gözlerini kapatmış ve açmış olacak. Gözlerini kapatmadan önce en son seni görecek ve birazdan ayılıyorken de yine ilk seni görecek” dedi. Bade’yi aldım kucağıma ve yüzüne baktım ki kapkara gözleri ile bana bakıyor. Öyle derin bakıyordu ki… “Baba, seni çok seviyorum” dedi. “Ben de kızım, ben de seni çok seviyorum. Sakın korkma kızım, baban yanındayken kimse bir şey yapamaz sana, sen bu hastanenin en güçlü kızısın” derken Bade gözlerini kapattı. Dışarıya çıktım. İçim o kadar tuhaf ve boştu ki. Hiç bir şey hissetmiyordum. Doktorlar için bu çok basit, kolay ve rutin bir işlemdi ama benim için sanki dünya duruyordu. 1 saat sonra kapı açıldı ve beni içeriye

Hollanda’da hayat

Denk Partisi’nin Eyalet seçimleri için aday listesi Hollanda‘da Denk Partisi, 20 Mart 2019’daki Eyalet seçimleri için adaylarını açıklamaya devam ediyor. Güney Hollanda Bölgesi için yılların tecrübeli siyasetçisi Metin Çelik aday gösterildi. Uzun yıllar Ulusal Polis teşkilatında görev yapan Metin Çelik girdiği siyaset yaşamında 1999’da Rotterdam’da “En Yetenekli Politikacı” seçildi. Bir dönem Güney Hollanda Eyaleti adına Parlamento üyeliği yapan Çelik,

İşçi Partisi’nden milletvekilliği de yaptı. Utrecht Bölgesi için birinci sırdan Gökhan Çoban aday gösterildi. Birinci sırada Veenendaal Belediyesinde Denk Partisi adına Meclis Grup Başkanlığı yapan Gökhan Çoban ve DENK Yönetim kurulu üyelerinden biri olan Hanane Bittich aday gösterildi. Noord-Holland bölgesi için birinci sıradan Gideon Everduim aday gösterildi.

Odamıza geldiğimizde Bade iyice kendisine gelmişti ve oyunlarına ve özellikle boyamaya kaldığı yerden devam etti. “Allah’ım, çocuklar ne çabuk olaylara adapte oluyor” diye düşündüm o an, Birazdan doktor B. geldi ve “Size bir iyi ve bir de kötü haberim var” dedi. “İyi olanı artık yoğun bakımda kalmanıza gerek yok. Bade’nin böbrekleri çalışıyor, yeterince sıvı içiyor ve yeterince sıvı çıkartıyor. Tedaviye derhâl başlayabiliriz. Bundan dolayı artık yoğun bakımda kalmasına gerek yok, normal onkoloji servisine gidebiliriz, odanız hazırlanıyor şu an. Kötü olan haber ise kanda gördüğümüz kanser hücreleri ilikte de bolca var. Net oran 1 hafta içinde belli olur fakat mikroskop altında gözle görülebilecek kadar çok var ve bu da tahminlerimizin doğru olduğunu ve kanserin kesin olduğunu gösterir” dedi. “Şu kanser kelimesini ne çok duyar oldum son bir günde” diye düşündüm o an. İki saat sonra bizi bir alttaki onkoloji ve hematoloji servisine götürdüler. Onkolojinin kanser tedavisi yapıldığını biliyordum ama daha önce hiç bir onkoloji servisine gitmemiştim. Kapıdan içeriye girerken “sol taraftaki ilaçlarla ellerimizi dezenfekte etmemiz gerektiğini” söylediler. Uzunca bir koridorun ardından ortada olan resepsiyonun solundan tekrar sol tarafa döndük ve sağdan üçüncü odaya girdik. Odaya girerken yine dezenfektan ile ellerimizi temizlememiz gerektiğini bildirdiler. Bu oda yoğun bakımdaki odadan daha büyüktü. Kendi tuvaleti ve duşu vardı. Büyük bir camı vardı ve camdan dışarıya bakınca ilk gördüğün bahçedeki küçük çocuk parkı, ardından su, gezi parkı, binalar ve Rotterdam Merkez’i. Alıntı: www.facebook.com/muhammet.cakir.75 ◄◄

Rapçi Gikkels olarak yaptığı prodüksiyonlar ile tanınan Everduim, docent, iş adamı ve ‘Controle Alt Delete’ platform tegen etnisch profileren kurucu ortaklarından olan bir kişi. Overijssel bölgesi için birinci sıradan Kenan Boz aday gösterildi. 2010’dan 2015’e kadar Boz, Enschede’de belediye meclis üyesi olarak faaliyet gösterdi. Kenan Boz, Belediye seçimleri için DENK Enschede’nin aday listesinde de yer aldı. Denk Overijssel Bölgesinin tüm aday listesi: Kenan Boz (48), Enschede Rachid el Khoulati (35), Zwolle Adem Pehlivan (30), Deventer Taha Çoban (18), Enschede Burak Aktaş (28), Deventer Dilber Köktaş (29), Almelo Stan Seppenwoolde (22), Almelo Ahmet Kaya (37), Deventer Enes Sarıakçe (24), Enschede Ayhan Tonca (54), Apeldoorn Kuzey Hollanda Bölgesi için Ayşe Tekin-Konuksever 6. Sıradan aday gösterildi. Amsterdam belediyesi ile bazı vakıf ve derneklerde sosyal çalışmalarda adından bahsettiren Ayşe, yıllardır siyasetin içinde aktif yer aldı. DENK Başkanı Selçuk Öztürk, ‘Denk Partisi olarak bu isimlerle inanılmaz gurur duyuyoruz. Onlar çok deneyimli, yetenekli ve niteliksel olarak güçlü adaylarımız’. dedi.


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 -Ocak/Januari 2019

24 kamuoyu opinie

“Cemaatle sabah namazı” etkinliğine ülkenin farklı kentlerinden 700 genç katıldı...

YÜZLERCE GENÇ SABAH NAMAZINDA BULUŞTU Gençler, Avrupa’nın göbeğinde sanki bir cuma ve bayram namazında toplanılmış gibi ülkenin uzak ve yakın farklı kentlerinden sıcak yataklarını terk ederek camiyi doldurdular.

Y

namazının özel bir hissi ve duygusu olduğunu ifade ederek, bu kadar gençle sabah namazını beraber kıldıkları için şükrettiğini belirtti. Oss kentinden gelen Muhammed Yurt da ilk defa böyle bir duygu yaşadığını ifade ederek, çok huzurlu ve güzel bir sabah olduğunu dile getirdi. Haber: AA ◄◄

aklaşık 700 genç, Schiedam kentinde Milli Görüş Teşkilatlarına bağlı Yıldız İslam Merkezi (YİM) Camii’nde sabah namazında buluştu. Milli Görüş Teşkilatlarına bağlı Hollanda İslam Federasyonu (NIF) Gençlik Teşkilatı tarafından organize edilen “cemaatle sabah namazı” etkinliğine ülkenin farklı kentlerinden yaklaşık 700 genç katıldı. Etkinlikte, Kur’an-ı Kerim okundu. Namazın ardından da gençlere çorba ve kahvaltı ikramında bulunuldu. NIF Gençlik Başkanı Mustafa Aktalan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Avrupa’nın göbeğinde sanki bir cuma ve bayram namazında toplanılmış gibi ülkenin uzak ve yakın farklı kentlerinden gençlerin sıcak yataklarını terk ederek camiye gelmesinden çok mutlu olduklarını söyledi. Aktalan, “Rabb’im bizlere bu görüntüyü görmeyi nasip etti. Dinimizi, dilimizi ve kültürümüzü yaşamamız için güzel bir fırsat oldu. Müslüman gençler

olarak ileriye yönelik ümitvarız. Bu görüntüde bunun ispatıdır.” dedi. NIF Başkanı Mehmet Erdoğan da bir selamlama konuşması yaparak, gördüğü manzaradan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. SİM Camii Başkanı Zekeriya Budak da gençlere bir sohbet irad etti.

Ev sahibi YİM Gençlik Başkanı Ömer Kıraç da gördüğü tablodan gurur duyduğunu belirterek, “Rabb’im bu sabah namazı buluşmalarını daim eylesin. Biz inanıyoruz ki sabah namazları Allah’ın rahmetini ve bereketini yağdırdığı zamanlardır. Avrupa ve Hollanda’da biz sabah namazına devam ettiğimiz takdirde bu İslam’ın daha fazla ve hızlı yeşereceğinin de işaretidir. Bunu da bugün kısmen hep beraber yaşamış olduk.” diye konuştu. Eindhoven kentinden sabah namazına katılan Yunus Balcı ise sabah

Brouwersdijk 149 Dordrecht Putselaan 127-A Rotterdam Volkerakstraat 10 Arnhem

Konut kredisi uzmanınız 1991 yılından bu yana hizmetinizde

Danışmanlık ücreti SADECE

€ 1899* HAYALİNİZDEKİ EVİ Mİ BULDUNUZ?

• En kapsamlı banka seçenekleri • En düşük aylık giderler • 2013 yılının en iyi konut kredisi uzmanı adayı gösterilen danışmanımız hizmetinizde • 24 yıllık deneyimle kişiye özel danışmanlık hizmeti Randevu için 078-6551655 nolu numaramızdan bizi arayabilir veya en yakın şubemize başvurabilirsiniz

yilmaz.nl

* Sartları sorunuz

sigorta, kredi, ipotekli kredi, finansal danışmanlık


gündem 25 agenda

aylık gazete/maandblad

nr. 246 -Ocak/Januari 2019

Ayna

Toplumsal hayattan yansımalar....

Havva Koç

Telekomünikasyon Devi KPN ile ATSA İNFRA dev projeye imza attılar

KPN NetwerkNL ile ATSA İNFRA şirketi, 5 yıl sürecek önemli bir proje için el sıkıştılar, 150 Milyon Avro bedelli projenin startı Zwolle’de verildi. Söz konusu proje için Ekonomiden Sorumlu Zwolle Belediye Başkan Yardımcısı René de Heer, KPN Kuzey Doğu Hollanda Müdürü Jeroen van der Jagt ve KPN Menajeri Janroel Salomons ileATSA İnfra CEO’su Harun Saraç Zwolle’de bir araya geldiler. Tarafların partnerlik anlaşmasından sonra Ekonomiden Sorumlu Zwolle Belediye Başkan Yardımcısı René de Heer, kanal açma kepçesini kullanarak çalışmaların startını verdi. Anlaşma gereği internet Fiber Ağ (Glasvezelnetwerk) için ilk etapta Zwolle’nin Kuzeydoğu bölgesinde proje hayata geçirilecek. Zwolle Belediye Başkan Yardımcısı René de Heer projeyle ilgili olarak şunları söyledi: “Bu proje ile artık iletişim sistemlerimiz normalden 5 kat daha hızlı çalışacak. İletişimde sorun yaşanmayacak. KPN ve ATSA İNFRA yetkililerini tebrik ediyorum. Karda kışta işlerinin kolay olmadığını biliyorum fakat başaracaklarına inancım tam. Şimdiden hayırlı olsun.” ATSA İNFRA adına açıklamalarda bulunan Girişimci Harun Saraç, “İki ülke arasından zaman zaman yaşanan sıkıntıların giderilmesinde ticari ilişkiler rol oynamıştır. Yapılan bu anlaşmanın öncelikle Hollanda halkının yararına olacağı inanıyoruz. Ayrıca biz buradaki varlığımızın istikrarlı bir şekilde devamı için bu tür işbirlikleri çok önemli. Şirket olarak halihazırda 200 personelimizle kablo tesisat işi yapıyoruz. Bu

projenin başlamasıyla beraber 150 kişilik yeni bir iş istihdamı daha saylayacağız. Ben kendimi Hollandalı bir Türk olarak görüyorum ve ticari ilişkilerimiz ne kadar güçlü olursa siyasi, kültürel ilişkilerimiz de aynı oranda güçlenir” açıklamasında bulundu. KPN NetwerkNL Kuzey Doğu Hollanda Müdürü Jeroen van der Jagt ise, “5 yıl sürecek bir proje için start vermiş bulunuyoruz. Bu süre içinde pilot bölge olarak seçtiğimiz Zwolle şehrinin tüm sokakları kazılarak önce eski kablolar çıkartılacak yerine ise iletişimi daha da hızlandıracak fiber ağla döşenecek. ATSA İNFRA partnerimiz, bu konuda çok önemli işleri başarılı bir şekilde gerçekleştirdiler. İşlerin zamanında teslimatı konusunda titiz davranmaları bizim için önemli bir referans oldu. 5 yıl sürecek ve yaklaşık 1 milyon konutu kapsayan bu çalışmaların proje bedeli 150 milyon Euro. Zwolle’nın ardından kademe kademe Hollanda’nın tamamında KPN olarak alt yapılar yenilenecek.” dedi. Kaynak: Manşet.nl

Aytaç Yılmaz’dan Decor Wonen’a ziyaret

Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz, şirket ziyaretlerini sürdürüyor. Geçtiğimiz günlerde Schiedam’da bulunan Decor Wonen şirketinin genel merkezine ziyarette bulunan Başkonsolos Yılmaz, yetkililerden bilgi aldı. Decor Wonen ve Luxurybeds şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Ekinci ile yönetim kurulu üyeleri Hacı Mert ve Cihat Ekinci tarafından karşılanan T.C. Rotterdam Başkonsolosu Aytaç Yılmaz, Hollanda’daki girişimcilerimizle gurur duyduğunu söyledi. Başkonsolos Yılmaz, “Hollanda’da sayıları her geçen gün artan ve bugün itibariyle 20

kochavva@live.nl

binin üzerinde olan Türk girişimcilerimizin başarıları bizleri sevindirmektedir. Sizlerin Hollanda ekonomisine ciddi katkılar sağlamanız ve insanlara istihdam olanağı sunmanız gurur verici.” dedi. Decor Wonen ve Luxurybeds şirketinin Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Ekinci ise şunları söyledi: “1996 senesinde kurmuş olduğumuz şirketimiz bünyesinde Koltuk, Yaylı Yatak, Yatak ve Oturma Odası grupları, Gardırop, Masa, Sandalye çeşitleri ve aksesuarlarıyla hizmet veriyoruz. Schiedam genel merkezimizin yanı sıra Den Haag, Capelle aan den Ijssel, Amsterdam, Rotterdam, Tilburg, Utrecht, Alkmaarr’da Decor Wonen, Rotterdam Alexander ve Amsterdam Osdorp’ta Luxury Bed ve Partycentre Luxury olarak ta Utrecht kentinde faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bu yıl nasip olursa şube sayımızı artırmayı hedefliyoruz.” Rotterdam Başkonsolosluğu Ticaret Ataşesi Ömer Tarık Gençosmanoğlu’nun da hazır bulunduğu ziyarette, Başkonsolos Aytaç Yılmaz şirketi gezerek çalışmalar hakkında bilgiler aldı.

OKULLARIMIZIN BAŞARI GRAFİĞİ HER GEÇEN GÜN YÜKSELİYOR... BİZİ TANIMAK İSTERSENİZ, BİZLER BURADAYIZ!.. BEKLERİZ, EFENDİM...

Gençleeerrr! el âlem için değil, yuva kurmak için evlenin!.. Doğuş Gazetesi 20. yılına paneller zinciri oluşturarak “Bismillah” dedi. İlk panel konusu “Düğünler Ekseninde Gelenek ve Kültürel Değişime Kritik Bakış” idi. Özellikle son dönemlerde sürekli ikili konuşmalarda konu olan, lakin kimsenin ayağa kalkıp “yeter artık” demeye cesaret edemediği bir konu. Bu konu ile alakalı kime dokunsanız, illaki bir yerlerden mutlaka mağduriyeti olmuş, bin bin türlü dertli. Avrupa’daki insanlarımızın dertleri ile dertlenen Doğuş gazetesi, yine kendini bu konuyla vazifelendirerek kamuoyu oluşturdu. İnsanları bir nebze de olsa bilgilendirip, düşündürmeye, kendine çeki düzen vermeye sevk etti. Programı canlı izleyemeyen okuyucularımız mutlaka Doğuş gazetesinin sosyal medya hesabından izleyebilir. Düğün konusunun içine girmeden önce; tüm panelistlerimizi sorunları tek tek analiz edip, çözüm odaklı konuşmalarından dolayı ve ayrıca açık yürekliliklerinden dolayı tebrik ediyorum. Panel iki turdan oluştu. Birinci turda panelistler kendi pencerelerinde düğünler ekseninde yaşanan olumsuzlukları ele alırken, ikinci turda çözüm odaklı konuşmalar yapıldı. Panelin birinci bölümünde Gökkuşağı Sanat Merkezi Müdürü Ömer Atıf Bey, düğünler ekseninde önümüzü daha iyi, net görebilmek adına tablolarla rakamları çıkartarak, düğünlerin başından sonuna kadar oaln maliyeti sergiledi. Ardından Doğuş Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, ayrıca 1980 yıllardan bu yana kadar düğünlerin içinde bizzat bulunan Adnan Şahin Bey yörelerin farklı, ilginç âdet ve geleneklerden video destekli görselleri sergiledi. “Bazı âdet ve gelenekleri yaşadığımız toplumda devam ettirmemiz gerekiyor mu?” sorusunu kafamızda oluşturdu. Ercan Kuzu “Nikâh’ı zorlaştırıyoruz, düğün merasimlerini zorlaştırıyoruz, dolayısı ile helal ilişkileri, meşru yolları zorlaştırıyoruz” diyerek kısa ve net bir cümle ile kendimizi sorgulamamızın vakti geldiğini belirtti. Salon sahibi ayrıca HKV başkanı Hasan Tekten Bey ise konuyu salon içerisinde yaşanan olumsuzluklara, yapılan israflara değindi. Yazar H. Kerim Ece ise güzel bir sunum

eşliğinde, düğün öncesi ve sonrası İslam penceresinden bakarak olmaması gerek, ikinci bölümde ise olması gerek, olabilirliği konusunda bilgiler verdi. Gençleeerrr el âlem için değil, yuva kurmak için evlenin. Allah’ın kutsal saydığı aile hayatına Allah’ın haram kıldığı ve yasakladığı bir eylemle girmeniz sizin için bir “hayır” değil tam aksine bir “şer”dir. Bu yazımı kaleme alırken neden bilmiyorum ama aklıma Peygamber Efendimiz Yemen’e vali tayin ettiği Muaz bin Cebel ile arasında geçen olay geldi. Peygamberimiz, Muaz bin Cebel’i Yemen’e vali tayin ettiğinde şu tavsiyelerde bulunmuştu: “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız. Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz. Birbirinizle anlaşın, iyi geçinin, ihtilafa düşmeyin” “Bu olayın düğünlerle ne alakası var?” demeyin. Tabiri caizse “cuk” diye oturuyor bence. Peki ya İslami bir düğün nasıl olmalıdır? Aslında bence bu sorunun cevabını hepimiz biliyoruz. Bu soruyu tersten sorunca bakalım cevap ne çıkacak. İslami bir düğün nasıl olmamalıdır? Fert veya toplum için zararlı kabul edilen israf, gösteriş, içki, kadın-erkek karışımı dans, eğlence, gayrimeşru sözler eşliğinde hareketler, zaman israfı olmamalıdır. Müslüman bir bireyin eline düğün davetiyesi ulaştığında “davete icabet etmek sünnettir” diye kendini davete icabet etmek için sorumlu kılıyor. Doğru, davete icabet etmek hadisi şerifle sabittir. Lakin bunu belirleyen şartları es geçemeyiz. Davet edilen düğünde Allah’ın çizmiş olduğu sınırlara ne kadar uyulmuş. Davete icabet etmeden önce bunun bilgisi alınıp ona göre hareket edilmeli. Allah’ın haram kıldığı ve yasakladığı bir ortama bizleri sürüklemeyecekse, davete icabet gerek. Ancak bunun tam tersi olacaksa, başkasını razı edeyim derken Allah’ın rızasından mahrum kalmamak gerek. Geçtiğimiz hafta NIF gençliğin organize etmiş olduğu “sabah namaz” program fotoğraflarını görünce içim ferahladı. Şu soğuk kış günlerinde, hafta sonu sıcacık yataklarından kalkıp, sabah namazını cemaat ile icra etmek için yüzlerce genç koşturuyorsa: “Hep birlikte geleceğe dair umutlarımızı taze ve diri tutalım”


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 -Ocak/Januari 2019

samenleving

26 cemiyet Mustafa Mullaoğlu:

“Kur’an Yıldızları” programı Oss kentinde yapıldı...

“İslam’ın Değerlerine

Fütursuzca Saldırıyorlar” B IGMG - İslam Toplumu Millî Görüş Teşkilatları tüm Avrupa’da “Kur’an Yıldızları” başlıklı yeni bir program dizisi başlattı.

u programların son zamanlarda içte ve dışta bazı İslam karıştı çevrelerin İslam’a, Kur’an’a, Ehl-i Sünnete ve Sahabelere karşı yaptıkları saldırılar göz önünde bulundurularak yapılmaktadır. Bu Programlar genç yaşlı tüm nesillerimizin saldırılara karşı daha şuurlu, daha donanımlı ve daha bilinçli bir duruş sergileyebilmelerini sağlamak amacıyla Avrupa’nın bir çok yerinde değerli hatipler davet edilerek yapılmaktadır. 6 Ocak 2019 Pazar günü Hollanda’nın Oss kentinde; Mescid-i Cuma şubesinin katkılarıyla yapılan programa sevilen hatip IGMG Genel Başkan Danışmanı ve Avusturya Müftüsü Mustafa Mullaoğlu katıldı. Oss’ta yapılan programın konusu, cennetle müjdelenen değerli sahabe Saad Bin Ebu Vakkas idi.

Bay ve bayan herkese açık olan ve giriş ücreti olmayan programa birçok vatandaşımız katılarak deneyimli hatip Mullaoğlu’nun nefis anlatımıyla verdiği sohbetti dinleme imkânı buldular. Eğitimci Fatih Şahin’in sunduğu program, Oss imam hatiplerinden Alaaddin İnan’ın okuduğu Kur’an tilavetiyle başladı. Toplantıya, Hollanda İslam Federasyonu Başkanı Mehmet Erdoğan’a vekaleten Federasyon İrfan Sohbetleri Sorumlusu Erkan Turan katıldı. Turan kısa bir selamlama konuşması yaparak özel bir durumdan dolayı Türkiye’de bulunan başkanın selamını iletti. Erkan Turan konuşmasında özetle; günümüzde yaşanan kültür yozlaşmasına dikkat çekerek ona karşı mücadele etmek adına böyle anlamlı programların yapılmasının öneminin altını çizdi. Bu yıl hizmete giren Millî Görüş’ün desteklediği Amsterdam İslam Üniversitesi Rektörü Bahaeddin Budak da programda söz alarak kısa bir sunum yaparak üniversite ile alakalı bilgiler verdi. Geçtiğimiz 2018 yılında 16 öğrenciyle başlayan üniversite eğitiminin devam ettiğini belirten Budak, “Nesillerin burada kendi kimliklerini koruyarak şuurlu bir şekilde yetişip varlığını sürdürmesi isteniyorsa bu eğitim kurumuna destek verilmelidir” diyen Budak herkesi üniversiteye destek vermeye davet etti. Bilhassa “burs” verecek konumda olanları özellikle yadıma davet etti. “Sahabe düşmanlığı yapıyorlar”

Daha sonra kürsüye gelen günün hatibi Mullaoğlu konuşmasında özetle şunlara değindi: “Bu panelleri, Ehl-i Sünnet panellerini, Kur’an Yıldızları panellerini niçin yapıyoruz. Elbette bunları normal olarak yapmamız lazım ama arka planda bir gerekçe karşımıza çıkıyor. O da şudur ki; son dönemlerde ne hikmetse nerden türediği bilinmeyen bir kısım insanlar ortalıkta boy göstermeye başladı ve dur durak bilmeksizin gece gündüz, televizyon kanallarından sabahlara kadar İslam’ın değerlerine saldırıyorlar. Bunlar ellerindeki televizyon, gazete sosyal medya gibi tüm imkânları kullanarak bangır bangır sahabe düşmanlığı yapıyorlar. Sahabeler hakkında fütursuzca galiz ifade ve çirkin yakıştırmalarda bulunuyorlar. Ve bunlara ses çıkaran yok. Sahabeden hızlarını alamayınca sünnete saldırıyorlar. “Madem Kur’an var sünnete gerek yok” gibi şeyler söylemeye başladılar. Onunla da yetinmeyip şimdi Kur’an’ı Kerim’e saldırıyorlar. Onu da tarihselcilikle tarif etmeye kalkışıyorlar. “O hükümler tarihte kaldı. Bu günümüze hitap etmiyor” gibi düşünceleri ifade eden kafalar türedi. Mezheplere karşı savaş açarak onları gereksiz gösteremeye çalışan zihinler türedi. Elbette ki böyle bir zamanda; bu ümmetin göz bebeği olan bu teşkilat tedbirlerini alacaktır. Tabi ki böyle programlar yaparak kendi camiamız başta olmak üzere işin aslını sesimizin yettiği yere kadar tüm imkânları kullanarak bizler ifade edeceğiz. Bu davanın tek sahibi Allah’tır ve o isterse bir başka topluluk yaratır ve davayı onlara yaptırır. Ama madem ki şu an bu bizlerin omuzunda, o vakit bunun en güzelini yapmak bizim vazifemizdir.” Mullaoğlu konuşmasının geri kalan kısmını Saad Bin Ebu Vakkas’ı anlatmaya ayırdı. 17 yaşında İslam’la şereflenen Hz. Saad’ın peygamberimizin “Anam babam sana feda olsun ya Saad” şeklindeki hiçbir sahabe için kullanmadığı övgü ve hitabına mazhar olmuş ve dünyada iken cennetle müjdelenen bir sahabe olduğunu söyledi. Tam bir teslimiyet örneği olan Saad Bin Ebu Vakkas’ın hayatının gençler için çok önemli bir olduğunun altını çizdi. Mullaoğlu Saad’ı anlatmanın böyle sınırlı zamana sığmayacağını belirterek onun ve diğer sahabelerin hayatlarını okumayı tavsiye etti.

Bir kesit... Annesine çok düşkünlüğü ile bilinen Saad’ın annesi onun İslam’ı seçmesine şiddetle karşı çıkmış. Onu vazgeçirmek için ölüm orucuna başlamış. Annesine hitaben “bin tane canın olsa her gün birini versen yine de ben bu dinden vazgeçmem” diyen Saad daha sonra peygamberimizden annesinin hidayete ermesi için dua etmesin talep etmiş. Peygamberimizin duasından sonra Saad’ın annesi de İslam’la şereflenmiştir. Program, Talha Çetin’in okuduğu aşrı şerifle hitam buldu. Program “Mescid-i Cuma Oss” Facebook sayfasından “Kur’an Yıldızları” adı altında canlı olarak yayınlanmıştır. Arzu edenler konuşmaları dinleyebilirler. Haber-Fotoğraflar: Adnan Şahin ◄◄

Kısa haberler...

Hollandaca bilmeyenlere sosyal ödenek yok Den haag’da bulunan yerel siyasi partisi Groep de Mos 2014’de yürürlüğe giren yasanın Den Haag Belediye meclisinin uygulamasını istedi. Siyasi Parti Groep de Mos Hollanda’da Sosyal ödenek alanların yeterli Hollandacası yoksa sosyal ödeneklerinden kesinti yapılsın uyarısını yaptı. Çalışma ve Sosyal İşlerden sorumlu Devlet Sekreteri Tamara van Ark (Sociale Zaken en Werkgelegenheid), belediyeleri, Hollandaca bilme şartının uygulanması konusunda uyardı. Yapılan araştırmalarda, birçok belediyenin bu kuralı göz ardı ettiği görülmektedir. Hollanda’da sosyal ödenek alanlar için 2014 yılında alınan bu yasa nedir: Sosyal yardım ödeneği (bijstand) için başvuru yapan veya şuanda bu yardımı alan bir kişi en düşük düzeyde de olsa Hollandacayı bilmeli yani gündelik basit konuşmaları yapabilmeli. Belediye memurunun bir kişide bu özelliği görememesi halinde araştırma yapma yetkisi var. Başvuruyu yapan ancak Hollandacası olmayan kişiler ise mecburi olarak dil kursuna gitmek zorunda. Dil kursuna gitmeyi reddeden kişilerin ilk etapta direk olarak ödeneklerinin yüzde 20’si kesilirken altı aylık bir dönem sonrasında hala aynı karşıtlığı sergileyenlerin ödeneklerinden ise yüzde 40 kesinti yapılacak. Bir yıllık süre sonrasında halan daha Hollandacayı öğrenmemiş olanların ise ödenekleri yüzde yüz kesilecek ◄◄

“Türk konsolosluğu kapatılsın” Bir vatandaşın işlem için geldiği Rotterdam konsolosluğunda görevli arasında çıkan tartışma sonucu, güvenlik görevlisi tarafından biber gazı sıkılarak dışarı atılmıştı. Fas asıllı Belediye Başkanı Ahmed Aboutaleb, Rotterdam Türk konsolosluğunun güvenlik görevlisinin biber gazı bulundurma ve kullanma yetkisinin olmadığını bunun için izin alınması gerektiğini söyledi. Leefbaar Rotterdam partisi Belediye meclis üyesi Tanya Hoogwerf, Rotterdam Türk Konsolosluğu güvenlik görevlisinin yargılanmasını istedi. ◄◄

Software problemen in Windows verhelpen Componenten in uw computer vervangen bij upgrade Installeren van compleet ADSL of kabel internet pakket (UPC, KPN, Telfort, Ziggo enz.) Volledig thuisnetwerk installeren incl. backup functies Draadloos internet installeren of hulp bij storingen/klachten Antivirus Software DATA Recovery Online Backup LCD en Plasma TV reparatie Saratech PC Service geeft support aan alle versies van Microsoft: Windows 98/ME/2000/XP Vista/Windows 7 en Windows 8

SARATECH ICT Quintstraat 60 3083 JN Rotterdam Tel. +31 649 77 76 78 E-mail info@saratech.nl www.saratech.nl

Voor spoed kunt u ! 24/7 bellen

78 76 78 77 76 49 77 06 06 -- 49


mozaïek

mozaik 27

aylık gazete/maandblad

nr. 246 -Ocak/Januari 2019

HTF Başkanı Murat Gedik:

“Sorunlarımızın çözümü noktasında atılacak olan her adımın yanındayız” Hollanda Türk toplumuna 45 yıldır dinî, millî, sosyal ve kültürel alanda hizmet götüren Hollanda Türk Federasyon, Türk kökenli Sivil Toplum Kuruluşları ve Hollanda Türk basın mensuplarıyla bir araya geldi.

R

otterdam Meydan Restoranda düzenlenen toplantıya, HTİKDF adına, Şerafettin Babacan, HOTİAD adına Faruk Halıcı, IOT Başkanı Zeki Baran, IOT Müdürü Ahmet Azdural, Hollanda Türk Hukuk Bürosu Başkanı Ejder Köse, MUSİAD Rotterdam Başkanı Mustafa Duyar, Karamanlılar Vakfı adına Ayhan Tonca, Nogay Vakfı Başkanı Orhan Demirci, TOVER Başkanı Durmuş Doğan, LAPON Başkanı Arif Yakışır, BATİM Başkanı Uğur Arısoy, HTF dernek başkanları ve basın mensupları katıldı. Toplantıda Hollanda Türk Federasyon Başkanı Murat Gedik, teşkilatı anlatan bir sunum yaptı. Gündemin çok hızlı değiştiğine dikkat çeken Gedik, “bu koşuşturmacada hem biz birbirimizi unutuyoruz, hem de sorunlarımız altında eziliyor, çözüm bulmakta zorlanıyoruz” dedi. Hollanda genelinde 30 teşkilat/dernek ile faaliyetlerini yürüttüklerini ifade eden Murat Gedik konuşmasında özetle şunlara değindi: “30 teşkilatımız ile, dernek statüsünde çalışıyoruz. Çoğalmaktan ziyade kaliteli büyümeyi esas alıyoruz. Çalışmalarımızı şu ana başlıklar altında özetleyebiliriz: Her yıl düzenli olarak kendi kontenjanı ile hac ve umre organizasyonları. Fitre, zekât, yardım ve bağış çalışmaları. Gençlik kollarımız, eğitim seminerleri, yurt dışı gezileri, yatılı eğitim kampları ve kültürel etkinlikler düzenleyerek çalışmalarını sürdürüyorlar.

Hanım Kollarımız, bilgilendirme, Kur’an dersleri, seminerler, kamplar ve hayır çarşıları düzenleyerek faaliyetlerine devam ediyorlar. Bürün derneklerimizde, çocuklara din ve ahlâk eğitimi, Türkçe dersler, saz kursları ve derslere yardım programları düzenlenmekte. Sosyal faaliyetler çerçevesinde İslami ve insanı yardım ve dayanışma etkinlikleri yapılmakta. Mazlum Türk coğrafyalarına yardımlarımız sürüyor. Tanıtma birimi olarak, kültürel ve tarihi etkinlikler, kurultaylar, millî ve dinî günler programları, kültür akşamları, ülkücü şehitleri anma günleri, kitap fuarları düzenleniyor. Türk Dünyası Masası olarak, Mazlumlar için, Doğu Türkistan için ne yapabiliriz diye toplumu duyarlı olmaya ve olayları gündemde tutmaya çalıyoruz. Bu maksatla 3 Şubat’ta bir seminer vereceğiz. Türkmen kardeşlerimizle sürekli irtibattayız. Balkanlar için de özel programlar yapmaktayız. Teşkilatlanma birim olarak da, kongreler, lojistik destek arayışları, yeni kuruluşlar, yeni yerler için çalışmalar yapmaktayız. Ede, Deventer, Harderwijk, Maasluis, Zaandam gibi yerlerde de bina alımı ve yeni teşkilatlanmalar gerçekleştirildi. Buranın yapısını iyi bilen, buradan doğup yetişen arkadaşlara yönetimde yer veriyoruz. Bu çalışmaları yaparken de ne Hollanda’dan ne de Türkiye’den bir kuruş yardım/destek almadan yapıyoruz. Teşkilatımıza güven gittikçe artıyor. Buna halel gelmemesi için gece gündüz uğraşıyoruz.

Siyasî faaliyetler alanında da, siyasilerle görüşmelerimiz sürüyor. Seçimlere hazırlığımız devam ediyor. Milletimizi de oy verme noktasında teşvik edici, harekete geçirici olacağız. Halkla İlişkiler birimi de, basın bildirileri, resmî faaliyetler, sosyal medya hesapları, haber bülteni çıkararak varlığını sürdürüyor. Haber bültenimiz bir reklam için değil, gelecek nesle bırakılabilecek güzel bir arşiv belgesi olarak hazırlanıyor. Hilal Cenaze Fonu da, bir yardımlaşma fonu olarak insanlarımıza en acılı günde yanlarında olduğumuzu bildirmek açısından hayli önemli bir yan kuruluşumuzdur.” İçinde Yaşadığı toplumu iyi analiz eden kendi değer ve kültürlerini yaşayan bir toplum inşası için uğraşıyoruz. Hollanda’nın kaderine ortağız. Var olan sorunlara çözüm üreten ve yok eden bir anlayışla hareket ediyoruz. Biz susmayacağız. Çok üzerimize geliyorlar. Şeffaf bir şekilde çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Biz ne isek, bizimle muhatap olan onu bilsin istiyoruz. Yerel yöneticilerle yapılan tanışma ziyaretlerini de bu amaçla sürdürüyoruz. İnsanlarımızın eyalet ve AP seçimlerine katılımlarını teşvik ediyoruz. Oy verme konusunda yeni nesil biraz daha duyarsız. Oy vermezsen, başkaları senin adına konuşur, karar verir. Bütün STK’lar bir araya gelerek bu manada topluma bir çağrı yapalım, istiyoruz. Ülkücü hareket olarak kırmızı çizgilerimiz var. Manevî ve millî değerlere zarar vermeyen herkesle bir araya gelebiliriz. Bizim davamız, Türk milliyetçiliği üzerine inşa edilen bir anlayıştır. Saldırı kimden gelirse karşısında dururuz. Bize bu manada gelecek olan ortak hareket etme teklifine evet der, bu çabaya destek veririz. Sorunlarımızın çözümü

noktasında atılacak olan her adımın yanındayız, her zaman hazırız. Teşkilatlarımız kendi çalışmasını kendi belirler. Topluma zarar verebilecek çalışmalarda müdahale ederiz ki bugüne kadar böyle bir durum yaşanmadı. Binalar teşkilatların mülkiyetidir. Ancak, hepsini bir çatı altında toplama niyetimiz var. Bozkurtluk, alın yazımız, kaderimiz, gururumuz heyecanımızdır. Belediye başkanları ile görüşmelerde tanışıyor, kendimizi anlatıyoruz. Sizi bize tanıtanların tanıdığı ile hareket etmiş olsaydınız ve 10 yıl önce sizi ziyaret edeceğimizi bildirseydik, bizi kabul eder miydiniz?” diye sordum, başkanın birine, ‘etmezdim’ dedi. Yani bu tür tanışma ziyaretleri çok önemli. Yerel düzlemde başladı, daha geniş yelpazeye yayılarak devam edecek. IOT’ye üye yapılmayan tek kuruluşuz. Bu saatten sonra IOT’ye girmeyiz, ama devam etmesini isteriz. O dönem biz karşı bir kin vardı. Birileri bizim hakkımızda yalan bilgilerle Hollandalıları doldurdular. İnsanların birbirilerinin değerlerine saygı duyarak bir araya gelmelerini çok önemsiyorum. İnsanlarımızın sorunlarının çözümü için gururu, kibri bırakacağız, bir araya gelerek birlikte harekete edeceğiz. Belli bir dünya görüşüne sahibim. Ama bu kutuplaşmayı engelleyelim. Maalesef bu toplum, Türkiye’nin ne dediğini daha çok önemsiyor.” Toplantı, STK temsilcilerinin ve basın mensuplarının soru ve sorunlara çözüm noktasında sunduğu öneriler ve yemeğin ardından sona erdi. ◄◄

Toplantıdan notlar.... IOT Müdürü Ahmet Azdural :

Toplum olarak şu alanlarda güçlü olmalıyız: Siyasi arenada, iş dünyasında ve eğitim alanında; akademik kürsüler kurmalıyız. Bu alanlarda STK’lar çalışmalar yapmalı, projeler üretmelidir. Böyle olursa içinde yaşadığımız ülkede saygın hâle gelir, ciddiye alınırız.”

TOVER Başk. Durmuş Doğan :

“Bırakın bizleri, burada doğan çocuklarımız bile Türkiye üzerinden okunuyorlar. Buranın temel sorunları etrafında örgütlemek lazım. Bu birikimi güce çevirmek lazım. Eğitimde dökülüyoruz. Ciddi sorunlar var, kendi kabuğumuzdan çıkalım.”

Denk AP adayı Ayhan Tonca:

“Hollanda hükümeti Türklere karşı yapmak istediğini yapacak. Biz kendimizi ne kadar allayıp süslesek de, olumsuz bakış açısı ile yasa çıkarmaya, kanun belirlemeye devam edecek. Hollanda, içindekini kabullenmeme gibi bir irade gösteriyor. Bir de biz, tutmuşuz birbirimizle uğraşıyor, mücadele ediyoruz. Türk toplumunun yüzde 70’i muhafazakâr kesim. Diğer kalan yüzde 30 ile bir araya gelemeyiz. Gelsek de sorunlarımızın çözümüne dönük kararlar alamayız. Kendi yapımızı irdeleyerek bir yol haritası çizmemiz lazım. Bir araya gelmeli, bu tür toplantılar sık yapmalıyız.”

HOTİAD Sekreteri Faruk Halıcı:

“Neden Hollanda’da doğup büyümüş meslek sahibi gençler STK’lardan uzak duruyorlar, neden onlara içimizde, yanımızda fırsat vermiyoruz. Bir çoğu, kariyerinin engelleneceği korkusuyla uzak duruyorlar. Onlara, bu gibi kuruluşlarda olduklarında daha iyi bir vizyon sahibi olacaklarını söylemeliyiz.

“Asgari müştereklerde buluşma maksadıyla bir araya gelmeye korkuyoruz Bu güveni sağlamak için bu tür toplantılara önem vermeli, sık sık yapılmalı ve bir araya gelmeliyiz.. Genele yayılmalı, sesimizi en alta kadar ulaştırmalıyız. Bu milletim burada hak ettiği yere geleceğine inanıyorum. Alt zemin oluşmalı. İlla bir üst kuruluş değil, bir iletişim ağı ile de sorunlarımızı tartışmalı, önlem almalı çözüm bulmalıyız. Bu güç işlerlik kazanmalı. Bir travma yaşadık. Onu atalım. Bize biçilen bu kadere razı olmadan yönümüzü kendimiz belirleyelim.”

IOT Başkanı Zeki Baran:

“HTF, Millî Görüş ve diğerleri ile görüştüm. IOT gibi bir yapı etrafında buluşmalı ve tek ses olarak gücümüzü göstermeli, sesimizi duyurmalıyız. Bir araya gelemiyoruz. Türkiye’deki siyasi üslup, buraya olumsuz yansıyor. 11 Mart hadisesi başımıza bela oldu. Türk toplumu hiç ayırt edilmeden o yüzden sorgulanıyor. Mart ayında görüştüğüm federasyon başkanlarıyla bir araya gelmek ve Türk toplumunun Hollanda’daki sorunlarını ve istişare yapmak istiyorum. Kafamızı buraya çevirmemiz lazım. Aksi takdirde çok geç kalmış olacağız.”

Yazar, Metin Yazarel: “Avrupa İslamlaşıyor” yalanı üzerinden göçmenleri, özellikle de Müslümanları çember içerisine almaya, hareket alanlarını daraltmaya çalışıyorlar. Bize dayatılan, bizi içerisine almaya çalışılan bu alandan, bu cendereden kurtulmamız lazım. Eğer önlem almaz isek, önümüz pek aydınlık değil. STK’lar bir araya gelmekte zorlanıyorlarsa, bizim sözcümüz olan “kanaat önderleri” belirleyelim. Onlar sözcümüz, savunucumuz olsunlar...”


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 -Ocak/Januari 2019

het leven

28 hayat

Hollanda, Kuzey Avrupa’ya ev sahipliği yaptı

“Hiçbir zaman akaidi meselelerde tarafsızlık olmaz. Ya iyinin, güzelin, doğrunun, adaletin ve hakkın tarafı olursunuz ya da kötünün, çirkinin, yanlışın, tarafında olursunuz”

I GMG Genel Başkanı Kemal Ergün bölgelerin yöneticilerine seslendi:

I

“Biz Bir Mücadelenin Tarafıyız”

GMG Teşkilatlanma Başkanlığının düzenlediği 2019 Bölge Yürütme Kurulları Yatılı Eğitim Seminerleri Hollanda’nın Elspeet kentinde bulunan Mannerode Kongre Merkezi’nde yapıldı.

Her yıl düzenli olarak bölge icraları ile yapılan ve bu yıl 26-27 Ocak 2019 tarihlerinde gerçekleştirilen; genel başkanının “Çelikleşme” olarak nitelendirdiği seminerlere IGMG Kuzey bölgeleri yürütme kurulu üyeleri katıldı. İki gün boyunca yöneticilere değişik hatipler tarafından değişik konularda seminerler verildi. İlk gün Genel Sekreter Bekir Altaş “IGMG’nin Güncel Meselelere Bakışı” başlığı altında bir seminer verdi. Daha sonra IGMG Teşkilatlanma Başkanı Murat İleri “Yönetimde Usullerimiz” başlıklı bir seminerle yöneticilere hitap etti. Aynı günün son seminerini ise “Avrupa’da İslam ve Müslümanlar” başlığı altında Prof. Dr. Özcan Hıdır verdi. İkinci günün ilk seminerini “Yaşayan Eğitim Merkezi” başlığı altında Genel Merkez Eğitim Başkan Abdulhalim İnam verdi. Ardından IGMG İrşad Başkanı Celil Yalınkılıç “Müslüman İdarecinin Hayatında Uyması Gereken Ölçüler” serlevhasıyla günün ikinci ve son seminerini verdi. Günün sonunda Genel Başkan Kemal Ergün bir saate yakın bir değerlendirme yaparak idarecilere genel merkezin çeşitli konulardaki yaptığı çalışmalar hakkında bilgiler verdi. Tüm yöneticileri selamladıktan sonra, toplantının hayırlara vesile olması dileyen Kemal Ergün geçtiğimiz günlerde babasının vefatı dolayısıyla kendisine bizatihi veya sosyal medya aracılığı ile taziyede bulunanlara gönülden teşekkür etti ve bu vesileyle teşkilatın varlığını, samimiyetini ve sıcaklığını yüreğinde hissettirdiğini belirtti. Ergün, gelecek yıl da şube başkanları ile yapılacak olan bu toplantıların

amacına yönelik şunları kaydetti. “Biz buna ‘çelikleşme’ diyoruz. Her yıl bu toplantılar yapılarak teşkilatımızın ana omurgası, yani ana yapıyı oluşturan idarecilerimizin; bilinç, aidiyet, motivasyon ve hatırlatma dediğimiz bu çalışma Allah’ın izniyle her yıl devam etmektedir. Biz bu çalışmaları Allah rızası için yapıyoruz.” Biz yer yüzünde yaşayan insanlar olarak bir mücadelenin tarafıyız. Ergün yer yüzünde Hz. Âdem ile başlayan bir mücadelenin olduğuna dikkat çekerek buna; Habil ile Kabil, Nemrut ile Hz. İbrahim, Hz. Musa ile Firavun, Hz. İsa ile azgın karşıtları ve Peygamberimizle Ebu Cehillerin mücadelesini örnek gösterdi. Bu mücadelelerin iyi ile kötünün, adalet ili zulmün mücadelesi olduğunun altını çize Ergün “Hiçbir zaman akaidi meselelerde tarafsızlık olmaz. Ya iyinin, güzelin, doğrunun, adaletin ve hakkın tarafı olursunuz ya da kötünün, çirkinin, yanlışın, tarafında olursunuz. ‘Ben ortada olacağım’ diye bir şey olmaz. Dolayısıyla biz bir mücadelenin tarafıyız. Elhamdülillah. Biz buna ‘Ehl-i Tevhid’ diyoruz. ‘La ilahe illallah, Muhammedurrasulullah’ diyen insanların tarafı diyoruz.” Bu mücadelede safını belli etmenin öneminin altını çizen Ergün, Hz. İbra-

him’i kurtarmak için Nemrut’un ateşini söndürmek için ağzında su taşıyan karıncanın hikâyesini misal verdi. “Ümmetin birliği için çalışıyorsunuz” Ergün, Millî Görüş’ün cihanşümul misyonuna ve yaptığı çalışmalara dönük şu tespitlerde bulundu. “Sizin gibi hiyerarşik bir bütünlük içinde,yer yüzündeki bütün mazlumların hamisi olan; Tüm sıkıntı çekenlere, dili, dini, ırkı ne olursa olsun, onları ayırt etmeden uzanan “dost el” olan ve ümmetin birliği için çalışan bir başka cemaat

yeryüzünde yoktur” diyen Ergün yöneticilere “Siz Ümmetin umudusunuz” dedi.. Konuşmasının sonunda Ergün, yöneticilere değişik konularda önemli bilgiler aktardı. Ergün, katılımları için tüm yöneticilere teşekkür etti. Toplantıyı deruhte eden Genel Merkez Teşkilatlanma Başkanı Mehmet Şenel başarılı bir toplantı olduğunu dile getirdi. Adnan Şahin / Elspeet ◄◄

“3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü “Dünya Engelsizler Günü” adı altında kutlanıyor...

HASENE ENGELLİLERİN YANINDAYDI Uluslararası yardım kuruluşu Hollanda HASENE anlamlı programlara imza atmaya devam ediyor. 3 Aralık Dünya Engelliler Günü münasebetiyle Utrecht’te düzenlediği programla Hollanda’nın birçok kentinde yaşayan engeli çocuğa kucak açtı.

3

Aralık Dünya Engelliler Günü münasebetiyle Utrecht’te düzenlediği programla Hollanda’nın birçok kentinde yaşayan engeli çocuğa kucak açtı. Adını “Dünya Engelsizler Günü” koydukları bu programda hem çocuklar hem de velileri için programlar düzenlendi. 4 yıldır yapılan bu programın bu yılki teması “Yeteneğini Keşfet” olarak belirlendi. Kuzey Hollanda Millî Görüş Gençlik ve Genç Kızlar Teşkilatı ile birlikte düzenlenen program hakkında Hollanda HASENE Başkanı Mehmet Yaramış ile konuştuk. Yaramış şu bilgileri aktardı: “Dört yıl önce Kuzey Hollanda Gençlik Teşkilatımızla birlikte hareket ederek 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nü biz buradaki engelli çocuklarımızla birlikte “Dünya Engelsizler Günü” adı altında kutluyoruz. Amacımız engellilerin sorunlarına

dikkat çekmek, bir farkındalık oluşturmak. Toplumumuzun “kör köşesi” olarak bilinen bir konuya dikkat çekmek istiyoruz. Onlara tıpkı Peygamber Efendimizin Abdullah ibn-i Mektum’a müezzinlik görevi verdiği gibi kabiliyetlerine göre görevler vermek, onlara yapabilecekleri bir şeyler yaptırmak istiyoruz. Toplumumuzda engelli birçok çocuk var. Eğitimsiz olduğu için aileler bunlarla gereği gibi ilgilenemiyor. Biz bu çerçevede ailelerinde daha donanımlı olabilmeleri için onlara da bilgilendirme seminerleri düzenliyoruz.

Yaramış, tüm insanlardan HASENE’nin “Su kuyusu” “Katarak projesi” “Kurban Kampanyası” “Ramazan Kumanyası” gibi sağlıktan gıdaya, ve buna benzer birçok alanda yaptığı projelere katılmaları çağrısında bulundu. Yaklaşık yüze yakın çocuk ve velinin katıldığı programdan bir bölüm Hollanda temsilcisi Ziya Develi’nin hazırladığı “Ekopazar” programda Avrupa saatiyle 12.00 “Beyaz TV’de” yayınlanacak. Adnan Şahin/ Utrecht Hollanda’nın her yerinden ve toplumun değişik katmanlarından engelli çocuklarımız bize katılıyor. Bunlar Hollanda devletinin de desteği ile işlevsel bir konuma getiriliyorlar. Bu programlarımızda her yıl değişik temalaralar işleniyor. Bu yıl ki temamız “Yeteneğini Keşfet” idi. Bu çerçevede çocukların birlikte bir tiyatro oynayabilmeleri ya da birlikte ilahi söylemeleri şiir okumalarını sağlamak bu gibi konularda çocukların yetenekleri sergilemelerine yardımcı olmaya çalışıyoruz.”


sanat ve kültür 29 cultuur & kunst

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 246 -Ocak/Januari 2019

Spotlar Mehmet Şükrü Oflaz oflaz-aliya@hotmail.com Bismillah ile... “Gel benim hacı babam, Başımın tacı babam, Geldiler, götürirler, Sen bene acı babam.” Efendim, yukarıdaki mani Erzurum yöresine ait. Gelin evden çıkarken babasına bu şekilde sesleniyor. Hayatın dönemeçlerinden birine yol alırken, böyle içli seslenilirdi eskiden. Eskiden diyoruz, zira eskiden işlerin bir oluru ve bir usulü vardı. Şimdi mahir beyin şarkıları ile idare ediyoruz. Bu ayda huzurlarınızdayız. 11 Ocak günü gazetemiz “Düğünler ekseninde gelenekler ve kültürel değişime kritik bakış” adıyla panel düzenledi. Olan bitenin ne olduğunu ihbar etmek için. Emeği geçenlere teşekkür ediyoruz. Panellerimiz, farklı konularla devam edecek. Ey okuyucu, dikkat ve ilgi istirham ederiz… Bu ay Ziya Osman Saba’yı konuk ediyoruz. Şiire dikkat kesilmek, bu hayatta yapılacak en esaslı işlerden bir tanesidir. Şiir yol açar, kendisini takip edeni yolda bırakmaz. Eğer, millet olarak yok olmaktan korunmak istiyorsak, bu hamasetle değil evimize sahip çıkmakla mümkün., İslam üzere, ahlâk üzere ocaklarımızın tütüyor olması ölmediğimizin/ölmeyeceğimizin işareti sayılmalıdır. Hüseyin Yılmaz Bey’in yazısı o güzel evlerde neler vardı diye bizi bir Müslüman Türk evinde gezintiye çıkarıyor. Ev deyince akla “Ehl-i Beyt” gelmeli. O ev bizim en güzel örneğimiz olmalı. Ayak izlerini takip etmeliyiz, kaybolmamak için. Dünya pek tekin değil zira. Doğuş gazetemize desteğinizi bekleriz. Altmış yıla yaklaşan varlığımızın yirmi yılına şahitlik eden gazetemize desteğinizi esirgemeyin. İyi okumalar dileriz...

AY’IN KİTABI

HURAFATTAN HAKİKATE...

Bir şey eksikti gördüklerimde. Bir şey; yokluğu pek çok şeyi beraberinde sürükleyip götürmüş bir şey. Her ev hatırladığım bazı hikâyelerini unutmuş veya inkâr ediyormuş gibiydi. Bu yapılar sanki değişen değer birimlerinin farkındaydılar. Sanki değişen âlemde var olmalarını mümkün kılan hatıralarını, artık gelip geçene tekrardan utanıyordular.” Bahaeddin Özkişi’inin “Sokakta” romanından alınan bu cümleler Türk evinde nirengi mesabesinde eksilene dikkat çeker. Romanın baş kısmında yer alan bu metindeki “bir şey” öyle aslidir ki eksikliği pek çok şeyi beraberinde eksiltmiştir. Bu enfes eseri okuyup bitirdiğimizde anlarız ki, bu eksik olan şey geleneksel Müslüman Türk evidir. Bir dönem modernleşme dayatmasına onca muhafazakâr tavrıyla direnen Türk evi, şimdiyse eksilen “büyük, kocaman bir şeyin ya da birilerin” yokluğuyla varlığının son tüketim günlerine gelip dayanmış. Biz bu nirengi mesabesindeki büyük, kocaman şeyi; dede ve nine olarak görüyoruz. Torunların merhamet kanadı, sevgi toprağı, terbiye okulu olan dede ve nineler. Annenin sabırsızlığından usandığında sığınılan nine, babanın öfkesinde sığınılan müşfik dede… Çocuk, ölümü yaşadığı bu mübareklerde adeta cennet bahçesinde dolaşır. Çünkü onlar dünya zindanını nefislerine kör ederken ahiret cennetiyle gözlerinde bereket dolu dualarıyla sözlenmişlerdir. Çocuk bu bahçede sallanır, ölümden korkmaz, atlar düşer yuvarlanır. O çocuk ki bu bahçeden nice uzağa gitse de o duaların gelip kendini cinlerin ve şeytanların şerrinden kurtaracağından emindir. Çocuk bu yaşlanmış bereketi muskalamıştır kalbine. Dede ve nine torun için bu gelgitli hanelerde güvenli limandır, tecrübedir. Çocuk bu rahmet getiren belleklerle gününü yaşar, onların anlattığı hakikat dolu masallarla,

OSMANLI’DA GÜNDELİK HAYATIN DEĞİŞİMİ

“Sunuş Burjuva ‘uygar’ davranışının tarihi serüvenini irdeleyen ünlü çalışması, History of Manners başlıklı çalışmasında, Norbert Elias, Batı Uygarlığının dünyaya yayılması sürecinde, Batı’nın, dünyanın “üst sınıfı” konumuna geldiğini söyler. Diğer bir deyişle, ‘uygar’ davranış kodu Batı’da, modern topluma gelene kadar uzun bir süreç içinde nasıl üst sınıfları ayırdedici ve onların ‘üstün’lük iddiasının simgesi olarak tebarüz etmişse, Batı dışı toplumlar söz konusu olduğunda, bu ‘üstün’lük tüm Batı’ya atfedilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nda, on dokuzuncu yüzyılda girdiği hızlandırılmış modernleşme sürecinde, ‘muasır medeniyetlere’ yetişme gayretlerine paralel olarak, bir noktadan sonra, Batılı davranış kodlarına da ilgi duyulmuş, on dokuzuncu yüzyılın sonlarından itibaren, Batı’nın uygar davranış anlayışına uygun adab-ı muaşeret kitapları kaleme alınmaya

40 HADİS - (19)

menkıbelerle, kıssalarla yarınını hayal eder ve hikmeti rahmandan beller. Kuş, börtü böcek, kedi, köpek de bu merhamet abidelerinin elleriyle doydukça çocuklar, insanın yaratılanlar içindeki o şerefli haline şahit olur. Dede/nine bu evde her daim veren eldir ve alan elden üstündür.

Gâle Sâhibü’s-sünneti Aleyhi’t-tahiyyetü ve’l-minnetü Lâ tağzab ve leke’l-cennetü -----------“Susmak, en yüce ibâdettir.”

Çocuk, bu tecrübeli irfan ehillerinde anne ve babanın çaresizliğine şahit olmuyor; çünkü dede ve nine onların da çaresi. Anne ve babalar için çocuk yetiştirmeyi, terbiye etmeyi tecrübe ve hikmetleriyle zül olmaktan çıkarıyorlar. Damat ya da gelin Rabbimiz’in Nisa,31. Ayette söylediği üzere öz anne babalarının güveni altındadırlar. Baba ve anne dede ve ninelerin köşkünde sevgi, merhamet ve öfkelerinde hadlerini bilirler. Dede ve nine irfanlarıyla cahil anne ve babayı itidal üzere terbiye eder. Söze değil hale dökülen bu geleneksel terbiye kuşaktan kuşağa evde aktarılır. Çocuk, hastalanan nine ve dedenin önünde hizmet için çırpınan anne babasını gördükçe yüreği genişler ve büyümeye can atar. Çünkü anne ve babası Allah’ın İsra,23. ayetini: “Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya babaya iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara “öf!” bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.” işitmiş ve itaat etmiştir. Cenabı Allah yarattığı kızlara ve oğlanları reddi miras edemeyecekleri dede ve nine hizmetini cennetiyle ödüllendirir. Biz Müslümanlar Hasan ve Hüseyin’in Dedesini canımızdan çok seviyoruz, onun torun sevgisi, torun terbiyesi bizim miraslarımızdandır. O torunlarını omzuna alır, kucağına oturtur, sırtına bindirirdi. Resulü Ekrem torunlarına tatlı dil ve güler yüzle doğru ve yanlışı anlatır, hata ettiklerinde onları öfkelenmeden uyarırdı. Bizlerde dedelerimiz ve ninelerimiz üzerinde Resulün himmeti olduğuna inanırız. Onlar piri fani görür yücelikleriyle mesrur oluruz. Bu dede ve nineler, anne ve babaları yalnızca aileyi iki cihanda huzursuz edecek kötü huylardan boşandırmaya gayret ederler. Karı ve kocaların birbirlerine

Nevin MERİÇ

veya doğrudan tercüme edilmeye başlanmıştır. Bu gelişmeyi, sadece her bakımdan üstünlük atfedilen Batı’yı körü körüne taklit etmek olarak algılamak yanlış olur. Modernleşme süreci içinde, geleneksel davranış kodlarının zorlanması ve değişim ihtiyacı duyulması doğaldı. Nitekim on dokuzuncu yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı aydınları, geleneksel zaman, mekân ve ilişkileri anlayışının modernleşmeye (o zamanların ifadeleriyle; asrın gereklerine, ilerlemeye) mani olduğundan şikâyet etmişlerdir. Daha o zamanlarda, aile yaşantısı, misafirlik adabı gibi konularda, ‘özel hayat’ kaygısının olmaması dikkat çekmeye başlamıştı. Ancak, Osmanlı modernleşmesinin her alanında olduğu gibi, davranış kodlarının değişiminde de, işlevsel kaygılarla, Batılı kodlara doğrudan bir ‘üstünlük’ atfede-

EKSİK EV Mİ ESKİ EV Mİ?

KAKNÜS YAYINLARI

rek, bunların doğrudan ithali ve benimsenmesi gerektiği anlayışı birbirine karışmış durumdaydı. Aynı kafa karışıklığı, Cumhuriyet döneminde de devam etmiş ve halen etmektedir. Bu kafa karışıklığının, adab-ı muaşeret alanında, en iyi göstergeleri, ilk tercüme edilen ve yazılan adab-ı muaşeret rehberlerinde, Osmanlı hayatında hiçbir karşılığı bulunmayan, at gezintisi, akşam yürüyüşü gibi bahislerin uzun uzadıya yer almasıdır. Nevin Meriç’in, 1894-1927 arası âdâb-ı muâşeret kitapları konusunda yaptığı bu çalışma, Osmanlı modernleşmesinin daha önce fazla önemsenmeyen bir alanına dikkatimizi çekmesi açısından çok değerli bir çalışma… (Nuray Mert)”

gönüllerinin ısınması için Allah’a dua eder, gözyaşı dökerler. Kocayı ya da hanımı insan kendi seçer ama anneyi-kaynanayı ve babayı-kayınbabayı Allah seçer. Lakin modern çekirdek aile modelinin konformist yaşam dayatmaları Müslüman Türk evinden dede ve nineyi eskidi diye uzaklaştırmaya başlamıştır. Yeni hayatta öncelenen bencil nefis, evde Allah’ın sözü ve eli olan dede ve nineyi eski kavramıyla kullanım dışına itmiştir. Çünkü tüketime alışan nefis bir yerden sonra insanı da eşyayla eşitler. Sürekli değişen eşyalar arenasına dönen evlerimiz, bir madde girdabında çocukların ve annebabanın kavga sesleriyle çınlıyor. Evlerimiz, melekleri omuzlarına oturtan dede ve nenelerin yokluğundan cennet-mekânlar özelliğini yitirmiş; cinlerin ve şeytanların cirit attığı zindanlar hâline gelmiştir. Evin varlığı dede ve ninelerin yokluk denizinde boğuluyor, çocuklar zayıf beden, ruh ve akıllarıyla bu fırtınalı denizde çırpınıp duruyor. Çünkü liman yıkılmıştır! Müslüman Türk’ün evinin neye karşılık nasıl yenilerle eksildiğine yakından bakmak isterseniz yönetmen Murat Pay’ın “Eski Kazan” kısa filmini “ ilk fırsatta izlemenizi tavsiye ederim. Selam ve dua ile kalınız. Hüseyin YILMAZ ---◄◄

Ebû Derdâ -radıyallâhu anh, Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e: “Bana cennete götürecek bir şey öğret!” deyince; Fahr-i Kâinât Efendimiz: “Öfkelenme!” buyurdu. Yine aynı şekilde başka bir kişi, Peygamber Efendimiz’e: “Yâ Rasûlallâh! Çok şey belleyecek gücüm yok! Bana, saâdetime mûcib olacak kısa bir şey buyur!” deyince, ona da: “–Öfkelenme!” buyurdu. Diğer hadîs-i şerîflerde de: “Allâh Teâlâ, öfkesini tutanın ayıbını örter!” (İhyâ, III, 372) “Allâh indinde rızâya nâiliyet için bir kulun öfke yudumunu yutmasından daha sevaplı bir yudum olmaz!” (İhyâ, III, 392) “Güçlü ve kuvvetli pehlivan herkesi sallayıp yere yatıran değildir. Asıl kahraman kişi, öfke zamanında kendini tutandır.” buyrulmaktadır. “Bu gönül evinin içinde kimin bulunduğunu biliyorsanız, bu gönül sahibinin kapısı önünde ettiğiniz terbiyesizlik nedendir? İnsanı inciten kişinin, Allâh’ı incittiğinden haberi yoktur. O bilmiyor ki, bu küpün suyu, Hakk ırmağının suyu ile birleşmiştir. Sen gazapla, hiddete kapılıp, gönüller kırmış, onlara ateş düşürmüş isen, o ateş senin için cehennem ateşinin mayası olur. Senin öfke ateşin bu dünyada bile seni yakar, yani zillete düşürür. Ondan doğan cehennem ateşi ise bu zilletin netîcesi olarak seni âhirette de ebedî olarak yakar. Eğer sana bir diken batmış ise, bil ki o dikeni sen dikmişsindir! Şâyet yumuşak ve latîf kumaşlar içinde isen, o kumaşı da sen dokumuşsundur!” “O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allâh için infâk ederler; öfkelerini yutarlar ve insanları afvederler. Allâh da (bütün hâl ve ibâdetlerinde bu şekilde) ihsân sahibi olanlara muhabbet eyler.” (Âl-i İmrân:134) sırrına mazhar olasınız yâ hu!..

FOTOĞRAFLAR DİLE GELSE... Hattat Feyza Kırkan’ın bir çalışması “Ey Ehl-i Beyt! Allah sizden sadece, günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.‘’ (Ahzâb Sûresi, 33). Ali (R.A), Fâtıma (R.A), Hasan (R.A), Hüseyin (R.A). Hülâsatü’l Hakâyık s.447. Tezhip: Ayşe Feyza Dikmen


maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 -Ocak/Januari 2019

ons pagina

30 bizim sayfa

Tebrik Taziye Şifa dileği

Taziye..

Holanda İslam Federasyonu Başkanı Sevgili Mehmet Erdoğan’ın kıymetli amcası Hasan Erdoğan ’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. Mekânı cennet olsun - Taziye... Türk İslam Kültür Vakfı berberi Şaban Akar’ın evladı Abdullah Akar ebediyete irtihal etmiştir. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Birlik Camii cemaatinden Sevgili Muzaffer Bayrak’ın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli aileye sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Veenendaal Cemiyeti Eğitim Başkanı Sevgili Murat Ürün’ün kıymetli babasının ebediyete irtihalini teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz. - Taziye... Okurlarımızdan ve SIPOR Müdürü Sevgili Cihan Gerdan’ın dayısının kızının genç yaşta vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli aileye sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Laleli Camii cemaatinden Sevgili Hacı Ali Sarı’nın vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, kederli aileye sabır ve başsağlığı diliyoruz. - Taziye... Türk İslam Kültür Vakfı muhasibi Sevgili İbrahim Işık’ın kayınvalidesinin vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhumeye Allah’tan rahmet, kederli ailesine sabır ve başsağlığı dileriz.

-Taziye... HOTİAD Başkanı ve Sancak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Sevgili Hikmet Gürcüoğlu’un kıymetli ağabeyi Koç Sucukları sahiplerinden

Fatih Gürcüoğlu’ nun

-Taziye... Acı Kaybımız... Amersfoort Derneğin üyesi ve HakDer inanç sorumlusu Hüseyin Çakmak,ın yeğeni Hasan Çakmak’nın kızı

Tijda Çakmak

vefatını teessürle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, acısını yürekten paylaştığımız kederli ailesi ve sevenlerine sabır ve başsağlığı dileriz.Mekânı cennet olsun.

- Tebrik.. Okurlarımızdan Sevgili Saim ve Gülizar Akın çiftinin kerimesi Büşra ile Osman ve Nezahat Bölükbaş’ın mahdumu Oğuzhan ile 26 Ocak 2019 tarihinde dünya evine girdiler. Büşra ve Oğuzhan’ı tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik.. Okurlarımızdan ve HDV Genel Koordinatörü Sevgili Cevdet ve Emine Keskin çiftinin kerimesi Esmanur ile Alaattin ve Hanife Öztürk’ün mahdumu Ali Osman ile 26 Ocak 2019 tarihinde dünya evine girdiler. Esmanur ve Ali Osman’ı tebrik ediyor, iki cihan saadeti diliyoruz. - Tebrik.. Hoş geldin Taha Osman! Okurlarımızdan, siyasetçi ve NIF Gençlik Teşkilatı yöneticilerinden Sevgili Mustafa ve Rabia Doğan çiftinin 31 Aralık 2018 tarihinde Taha Osman adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti tebrik ediyor, minik Taha Osman’a dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.

talihsiz trafik kazası sonucunda Hakka yürümüştür. Çakmak ailesinin ve sevenlerinin başı sağ olsun. Ailenin acısını, üzüntüsünü derinden paylaşıyoruz.Tijda canımıza haktan rahmet diliyoruz. ‘t Gooi AKM-Cemevi Yönetim Kurulu

- Tebrik.. Hoş geldiniz Hamza ve Hafsa! Seatsking Sofa Bedding firma sahibi Sevgili Abdurrahman ve Meliha Yazır çiftinin 9 Ocak 2019 tarihinde Hamza ve Hafsa adını verdikleri ikiz torunları dünyaya geldi. Serkan ve Ümmühan Zorlu çiftini tebrik ediyor, minik Hafsa ve Hamza’ya sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz. - Tebrik.. Hoş geldin Hamza! Kuzey Hollanda Bölge İnsani Yardım Çalışmaları Başkanı Murat Kurt’un 3 Ocak 2019 tarihinde Hamza adını verdikleri bir torunu dünyaya geldi. Kurt çiftini tebrik ediyor, minik Hamza’ya sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz. - Tebrik.. Hoş geldin Göktuğ! Okurlarımızdan Sevgili Serdar ve Dilek Ceylan çiftinin 8 Ocak 2019 tarihinde Göktuğ Taha adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. İlk kez dedelik ve ninelik makamına oturan Özdoğan ve Fendiye Yılmaz ve genç çifti tebrik ediyor, minik Göktuğ Taha’ya sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.

- Tebrik.. Hoş geldin Muhammed Musab! Kocatepe Camii cemaatinden Hasan Ekici’nin 14 Ocak 2019 tarihinde Muhammed Musab adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Ekici çiftini tebrik ediyor, minik Muhammed Musab’a, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz. - Tebrik.. Hoş geldin Ferda! Okurlarımızdan ve Hollanda Mehteran ekibinden Sevgili Doğan ve Fatma Kayabal çiftinin 21 Ocak 2019 tarihinde Ferda adını verdikleri bir bebeleri dünyaya geldi. Genç çifti tebrik ediyor, minik Ferda’ya dünyamıza hoş geldin diyor, sağlık ve mutluluk dolu uzun ömürler diliyoruz.

- Şifa dileği... Okurlarımızdan ve Edessa Kasabı sahibi Sevgili Kadir Usta’nın rahatsızlığı nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını ve bir operasyon geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz. - Şifa dileği... Okurlarımızdan ve SIPOR Müdürü Sevgili Cihan Gerdan’ın yengesinin ciddi rahatsızlığı nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını ve tedavi gördüğünü duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz. - Şifa dileği... Okurlarımızdan ve Birlik Camii üyelerinden Sevgili Cengiz Akpınar’ın rahatsızlığı nedeniyle hastanede müşahede altına alındığını ve bir ameliyat geçirdiğini duyduk. Hastamıza ve yakınlarına geçmiş olsun diyor, acil ve hayırlı şifalar diliyor, dualarınızı bekliyoruz.

Colofon Doğuş is een maandelijks informatieblad in het Turks en af en toe Nederlands o.a. kunst, cultuur, politiek, educatie, wetenschap, literatuur en filosofie. Uitgever/Sahibi Stichting Dogus/Doğuş Vakfı Hoofdredacteur/Yayın Yönetmeni Adnan Şahin Eindredacteur/Yazı İşleri Müdürü Oğuzhan Kılıç Art Directeurs/Görsel Düzenleme Ali Alemdar Advertenties/İlan- Reklam Servisi dogus@dogus.nl Afdeling Nieuws en Tips/Haber Dairesi M. Şahin Abonnement / Abone Servisi dogus@dogus.nl Yayın Kurulu/ Redactie Raad Adnan Şahin, Ergün Madak, Mehmet Şükrü Oflaz, Zeynel Abidin, Ercan Kuzu, Sezer Değmez, Recep Soysal, Havva Koç. Oplage/Tiraj 8.000 Verspreiding/Dağıtım Alanı Landelijk/Hollanda Geneli Adres Strevelsweg 700 unit 413, 3083 AS Rotterdam Tel. (010) 471 68 47 e-mail dogus@dogus.nl - website www.dogus.nl Met dank aan InterAjans.nl, SONHABER.nl, M.Ali Topcu, AA Verzonden artikelen vallen niet onder de redactionele verantwoordelijkheid. Alle auteursrechten van deze uitgave worden uitdrukkelijk voorbehouden. Druk/Baskı Rodi

Koenendelseweg 1 5222 BG ‘s-Hertogenbosch Tel.: +31(0)73 6220025 www.sws-simtronic. com info@sws-simtronic.com

Abone


bilmece-bulmaca 31 puzzels - raadsels

doğuş aylık gazete/maandblad

nr. 246 -Ocak/Januari 2019

Bulmaca

Hazırlayan: Mücahid Çeçen Soldan sağa: 1- Fotoğrafta görülen Trabzon ili, Maçka ilçesi, Altındere vadisi sınırları içerisinde yer alan, deniz seviyesinden 1.150 m yükseklikteki eski Rum Ortodoks manastır ve kilise kompleksi. 2- Boyuna olmayan * Kükürdün simgesi * Radyumun simgesi * (Tersi) baş, kafa. 3- Alfabemizde yirmi birinci harf * Gümüşün simgesi * İlerleme, inkişaf, tekâmül * Bir uzvumuz. 4- Bir düşünce veya istek üzerinde durmak, direnmek, ısrar etmek, tekit etmek * Elleri yere koyduktan sonra ayakları kaldırıp vücudu üstten aşırtarak öne veya arkaya yapılan dönme hareketi. 5- (Tersi) yabani hayvan avlama işi * Yanardağların püskürme sırasında yeryüzüne çıkardıkları, dünyanın derinliklerinden gelen kızgın, erimiş maddeler, püskürtü * Duvar içinde bırakılan oyuk * (Tersi) asmaktan emir * Potasyumun simgesi. 6- Büyük, yetişkin, yaşlı, kart * Radyumun simgesi * İçinde bulunulan zaman, dönem. 7- Az görülür, görülmedik, seyrek görülen * Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde genellikle davul ve zurna eşliğinde toplu olarak oynanan bir halk oyunu. 8- Ateşli silahlarda ateşlemeyi sağlamak için çekilen küçük parça * Bir besin maddesi * Uygun bulmama, geri çevirme, kabul etmeme. 9- Oksijenin simgesi * Bir sayı * Kükürdün simgesi * Kamer * Alfabemizde yirmi birinci harf. 10- Ok atılan yayın iki ucu arasındaki esnek bağ * Bedenin belden aşağısına giyilen, değişik biçimlerde, genellikle kadın giysisi * Telefon lakırdısı. 11- Bazı besinlerin yapımında mayalanmayı sağlamak için kullanılan madde, ferment * Anadolu Haber Ajansı * Yarım çember biçiminde yassı, ensiz ve keskin metal bir bıçakla, buna bağlı bir saptan oluşan ekin biçme aracı * Asarak öldürme cezası. 12Bir şeye veya bir kimseye bağlama, mal etme, yakıştırma * Bir fitilin etrafına erimiş bal mumu, içyağı, stearik asit veya parafin dökülerek genellikle silindir biçiminde dondurulan ince, uzun aydınlatma aracı * İsviçre Alplerinde doğup, Lihtenştayn ve Fransa sınırlarından Almanya ve Hollanda topraklarından geçtikten sonra Rotterdam’da Kuzey Denizi’ne dökülen 1230 km uzunluğuyla Batı Avrupa’nın en önemli nehirlerinden biri * İyodun simgesi. 13- Kişi * Alfabemizde yirmi birinci harf * Argonun simgesi * Klasik Türk müziğinde bir makam * Beyaz renk. 14- Beyaz renk * Su biriktirmek için akan suyun önüne yapılan set, büğet * Öğütülmüş buğday * En çabuk, pek çabuk anlamına gelen bir bayan ismi. 15- Azotun simgesi * Uyanık, gözü açık, müteyakkız * Bir işi yapabilme gücü, kudret, iktidar * Bir sayı * Kırmızı renk. Yukarıdan aşağıya: 1- Macera * Oksijenin simgesi * Terazi. 2- Herkesçe bilinme, tanınma durumu, san, şöhret, şan * Bozuk veya eksik * Baştan geçirilerek giyilen, genellikle kollu, örme üst giysisi. 3- Bir şeyin yapılması için tanınan süre * Olay, düşünce, duygu ve hayallerin dil aracılığıyla sözlü veya yazılı olarak biçimlendirilmesi sanatı * Kükürdün simgesi. 4- Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, mâni, mahzur, müşkül, pürüz, mânia, handikap * Başkaları tarafından bilinmesi sakıncalı görülen bir gerçeği saklamaktan vazgeçip açıklama, söyleme, bildirme * Baryumun simgesi. 5- (Tersi) bir uzvumuz * Bir nota * Yaşamakta olan, yaşayan * Gerçekleştirmek için tasarlanan ve erişmek istenilen şey, amaç, gaye, maksat, hedef. 6- Argonun simgesi * Ağzın içinde kolayca parçalanıp dağılacak biçimde hazırlanmış bir tür çörek * (Tersi) yemek * Azotun simgesi. 7- Metre * Emmekten emir * Argonun simgesi * Hazır. 8- Kök veya soy bakımından * Aynştaynyum elementinin simgesi * Uranyumun simgesi * Alfabemizde yirmi birinci harf. 9- Azodun simgesi * İkisi bir arada doğan çocuk * Ağacın kesilerek silindir biçimine getirilmiş gövdesi. 10- İslam inanışına göre göğün en yüksek katı * Kendi türünde mükemmel olan, üstün ve kalıcı nitelikte eser, başyapıt, başeser * Kısa zaman parçası. 11- Kutlu, uğurlu anlamlarına gelen bir erkek ismi * Donuk renk * Doğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan bir ilimiz * Oksijenin simgesi. 12- Trityum elementinin simgesi * Genellikle halkın ürettiği, hayale dayanan, sözlü gelenekte yaşayan, çoğunlukla insanlar, hayvanlar ile cadı, cin, dev, peri vb. varlıkların başından geçen olağanüstü olayları anlatan edebî tür * Argonun simgesi * Ketengillerden, çiçekleri mavi renkte ve beş taç yapraklı, lifleri dokumacılıkta kullanılan bir bitki. 13- Türkü, şarkı * İspinozgillerden, yeşilimsi veya sarı tüylü, koni biçiminde küçük gagalı, ötücü kuş * Azotun simgesi * Kükürdün simgesi. 14- Gerçek * Sahip, koruyucu*(Tersi) vilayet * Fasıla. 15- Suya batırılmış, üzerine su dökülmüş veya yağmurdan ıslanmış olan * Tropika ile ilgili, tropika bölgesinden olan.

“Doğuş 20. Yıl Panelleri”ne Davetlisiniz!.. Şubat Ayı Paneli -2-

“EYALET SEÇİMLERİ”

Mart Ayı Paneli -3-

“Neslimizin Kültürel Dejenerasonu”

Nisan Ayı Paneli -4“Hicab’ın, Festivalleşmesi

ya da Sergilenmesi” Mayıs Ayı Paneli -5“Hollanda Türk Basınının

Haziran Ayı Paneli -6“Sivil Toplum

Dünü, bugünü yarını...”

Kuruluşlarının asli işlevi”

Bütün panel bilgi ve duyurularını, yer-tarih ve zamanını; katılım için başvuruları www.dogus@dogus üzerinden öğrenebilir, yapabilrisiniz.


32

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 246 -Ocak/Januari 2019


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.