186

Page 10

nieuws

10 haber

maandblad/aylık gazete doğuş nr. 186 - 2013

Selahattin Yaylamaz:

“Hakikatle algımızı bütünleştirmemiz gerek” Aile Terapisti Selahattin Yalamaz Bey’le, Hollanda ziyareti sırasında kısa süren bir yolculuğumuz oldu. Biraz hal hatır ve tanışmanın ardından bazı konularda kısaca söyleştik. Sık sık Avrupa’ya gelip gittiğini söyleyen Yaylamaz gözlemlerini anlatırken Hollanda’da ve bilhassa Almanya’da yaşanan problemlerin Türkiye’nin on katından daha fazla olduğunu ifade etti. “Dolayısıyla burada büyük bir problem var ve problemin olduğu yerde de bir hizmet sahası var demektir. Defalarca geldim Almanya’ya Hollanda’ya. Burada hizmet veriyoruz. Hem konferans hem seminer hem de eğitimlerimiz var ve bunlar devam ediyor, etmelidir.” şeklinde bir açıklamayla sohbete kapı araladı Yaptığımız kısa söyleşiden istifade edeceğinizi umuyoruz... Aile içi sorunların oluşmasında varlık ve yokluk faktörünün rol oynadığını söyleyebilir miyiz? Bazen çok varlığın azdırabileceği de söylenir. Ben o kanaatte değilim. Varlık ve yokluk esasen bir algı farkıdır. Türkiye’deki sorunlar ile Avrupa’daki sorunlar aynı mıdır? Türkiye’deki kadın erkek arasındaki ilişki problemleri ile Avrupa’daki problemler arasında sebep, süreç ve sonuç açısından bir fark yok, aynı şeyler. İlişki sorunları aynı insani nedenlerle gerçekleşiyor. Sadece önemli bir fark var o da, burada yani Avrupa’da daha travmatik, daha yoğun ve daha acı geçiyor. Bunun nedeni ise, insanların gurbette olması ve bir göç travması yaşamış olmaları ve halen bunu yaşamaya devam ediyor olmalarıdır. Tabii ki, bu da sorunu katmerleştiriyor, kat kat arttırıyor. Mutlu olmanın esasen çok zor olmadığına vurgu yaptınız. Mutlu olmanın yegâne anahtarının “sevmek ve sevilmekle” olduğunu belittiniz... Evet, sevmek ve sevilmek en temel ihtiyacımızdır. Elbette bunlardan hali vakti yerinde olan insanlar istifade edebilirler. Ancak ay sonunda ev sahibine kirayı nasıl vereceğinin hesabını yapmak durumunda olan insanlar için neler söylersiniz? Maddesiz bir yaşamdan bahsetmiyorum. Mal canın yongasıdır. Elbette ki, temel biyolojik ihtiyaçlarımız gıda olarak bir sofraya; giyim açısından bir pantolona gömleğe ve barınak olarak bir eve ihtiyacımız vardır. Bununla beraber bu tür sorunlar birinci sırada değil. Yani kadın erkek arasındaki sevda maddeyi getirir, bir şekilde o kazanılır. Fakirlikten dolayı ilişki problemlerinin yaşanmasının yüzeysel olduğuna inanıyorum.

Gündem

Zenginlikten dolayı ilişki problemi yaşanması da bir şuur meselesidir. Varlıklı olan insanlarda problem yaşayabilirler. Ama ben varlık ve yokluk yüzünden derin bir ilişki sorunu yaşanacağına inanmıyorum. Zira her tür durumdaki insan bu problemleri yaşıyor. Kişinin ihtiyacını nasıl algıladığı önemlidir. Bir cep telefonunuz yoksa ya da ayakkabınız delinmişse, bu sizin, bunu ihtiyaç olarak nasıl algıladığınıza bağlıdır. Hakikatle algı farklı şeylerdir. Eğer yeşil yapraklara kırmızı camlı gözlükle bakarsak onu kırmızı görürüz. Bu bizim algımızdır. Ama hakikat değildir. Eğer hakikatle algımızı bütünleştirebilirsek bu muhteşem bir şeydir. Yaşanan ilişki sorunlarının özünde eğitimsizlik var mıdır? Tabi ki, Allah bize, ilk ayetinde “oku” derken neyi kastediyordu? Spor yapmamızı mı? Eğlence yapmamızı mı? Hayır. “Oku da kendini adam et” diyor. Allah insanoğlunu en güzel surette yarattığını beyan ediyor. Yani insanı muazzam bir potansiyelle yarattığını ve bunun da okuyarak ilimle geliştirilmesini istiyor. Eğer insan okuyup kendisini geliştirmez ise o zaman ilkel beyin, yani düz mantık düzeyinde kalır. Bu da günümüz teknolojisi bilgisayar diliyle, ana yazılıma yüklenmiş programların çalışmaması demektir. İlkel beyin düzeyinde kalmak ise mutsuzluğun garantisidir. Denebilir ki, profesörler de ilişki problemi yaşıyor. Bu başka bir şeydir. Biz beynimizin, yüreğimizin ta derinliklerinden bahsediyoruz. Hiç bir insanın zihinsel derinliği ölçülemez. Bu o kadar derindir.

Türkiye’deki kadın erkek arasındaki ilişki problemleri ile Avrupa’daki problemler arasında sebep, süreç ve sonuç açısından bir fark yok, aynı şeyler. Sizi dinleyenlerin anlattıklarınızı tam olarak anladığına inanıyor musunuz? Herkes seviyesine göre anlar. Bu şöyle bir şeydir. Ben bir tohum atarım her toprağın verimi gücü özelliği farklıdır. Her toprak kendi özelliğine göre o tohumu yeşertir. Kimi çok yeşertir kimi az kimi de hiç yeşertmez. Kimisi ise onu kocaman bir ağaç yapar. Her insanın öz geçmişi farklıdır. Her insanın eğitim düzeyi zihinsel süreci farklıdır. Konferanslarda her insana özel özel saniye saniye bir cümle ayarlayamazsınız; genel konuşmak zorundasınız. Kısaca herkes deryadan kabı kadar su alır diyorsunuz? Aynen öyle. Çok teşekkür ederim cevaplar için..

Aile Terapisti Selahattin Yaylamaz:

“En temel ihtiya sevmek ve sevilmektir” Hollanda İslam Federasyonunun konferanslar dizisi çerçevesinde Hollanda’ya gelen Selahattin Yaylamaz, biri Rotterdam’da diğeri Oss kentinde iki konferans verdi

H

ollanda İslam Federasyonunun konferanslar dizisi çerçevesinde Hollanda’ya gelen Selahattin Yaylamaz, biri Rotterdam’da diğeri Oss kentinde iki konferans verdi. Oss Camii imam vekili Alaaddin İnan’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim ile başlayan programda NIF başkanı Mehmet Erdoğan kısa bir konuşma yaptı. Erdoğan, Türkiye’den konferans için gelen Yaylamaz’a hoş geldiniz derken salondakilere ilgi ve katılımlarından dolayı teşekkür etti. Erdoğan çok faydalı olduğuna inandıkları benzer konferanslar serisinin ileriki tarihlerde de devam edeceğini haber verdi. Program, bölge tanıtma başkanı Bayram Altıntaş tarafından sunuldu. Her insan enerji yayar Salonda dolduran yaklaşık 200 kişi konferansı sonuna dek büyük bir ilgi ile izlediler. Sunumunda çok sade bir dil kullanan Yaylamaz öyküsel olarak

anlattığı konuları âdeta dinleyenlerin hafızalarına kalıcı olarak kazımaya çalıştı. Selahattin Yaylamaz, her insanın enerji yayarak çevresini etkilediğini, ancak herkesin enerjisinin bir sınırı olduğunu, bazı insanların ancak cüssesi kadar yeri, bazılarının girdiğinde bir salonu kimilerinin bir kenti kimilerinin ise tıpkı peygamberimiz gibi tüm dünyayı etkileyebileceğini söyledi. Yaylamaz salonda bulunan bir dinleyici üzerinde insandaki görünmez enerjinin nasıl etkilediğini göstererek; ayakta hareketsiz duran bir genci sırtından ve göğsünden yaklaştırdığı açık elleri ile yaptığı hareketler sonunda gencin arkaya doğru yatmasını sağladı. Daha sonra sunumunu yapmaya başlayan Yaylamaz son çıkan “Aile Terapisti” adlı kitabının içeriğini, kendine has akıcı bir üslup ile katılımcılarla paylaştı. Hayatında büyük bir değişime yol açan babaannesinin vefatını

ve o dönemde yaşadıkları acıları anlatan Yaylamaz babaannesinin vefatıyla, kendisine karşı beslediği “sınırsız ve koşulsuz sevgiden” ayrı kalışını çok ağır bir kayıp olarak değerlendirirdi ve “sevmek” denen duygunun o dönemlerde şuuraltına yerleştiğinin altını, kalın çizgilerle çizmeye çalıştı. İnsanı yönlendirenin duygunun aslında alt bilinç olduğunu ve bunun da yetiştirilme sürecinde yine insanlar tarafından yüklendiğini hatırlatan Yaylamaz, insanda oluşan alt bilincin çok güçlü olduğuna dikkat çekti. Bir annenin oğlunu okula yollarken, saçını taradığı sırada “Yarın evlenince beni unutursun. Elin kızı sana beni unutturur” şeklindeki sözlerinin hiç farkında olmadan alt bilince yerleşiverdiğini ve zamanı gelince de ortaya çıktığını söyledi. Yaklaşık iki saat ayakta sunum yapan ve zaman zaman dinleyicilere sorular yöneltip cevaplar alan Yaylamaz, günlük hayatta pek


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.