Funzin 8. sayi

Page 1


Editör

D.

Eveeet bizde yalan yok, ne yazmışız kapağa? “Türkiye’nin ilk rastgele süreli yayını”, ne demek bu? Ne zaman çıkacağımızı biz de bilmiyoruz demek. Ne zaman canımız isterse, ne zaman antin kuntin işlerden fırsat bulursak, ne zaman yumurta göte dayanırsa çıkarıyoruz dergiyi. Onun dışında kimseye söz vermek istemiyoruz artık. Bir bakmışsınız haftada bir, bir bakmışsınız 3 ayda bir çıkıyoruz. Ne zaman tadımız yerine gelirse.

teşekkürler kısmına geçmeden teşekkür etmem gereken iki kişi var biri Mehmet Ekiz (bay Sıtkı sıyrıl) ki bıkmadan, usanmadan, tacizlerime göğüs gererek karikatürleri çizdi, diğer ise camel ne haber senin için bir işim var dememle koca kapağı bir çırpıda hazır etti.

7. sayıyı ne zaman çıkardığımızı anımsamam için siteye girip tarihine bakmam lazım, ama site benim olmasına rağmen okuyucu olarak bile nadiren giriyorum, hep bildiğim şeyler.

Size akıl verecek değilim ama insan istiyor ki 1 hafta boyunca her gün saat 11lere kadar çalıştığımız, emek verdiğimiz bir dergi okunsun. Okuyun.

Siz de hemen fark edeceksiniz ki dergiyi değiştirdim. Oradan buradan çaldığım formatlarla, resimlerle, yazılarla hiç çaba sarf etmeden mis gibi, okunması kolay, görsel bir dergi hazırladım. Hazırladım diyorum ama

Ne diyorduk, hah görsel ve okunması kolay bir dergi, yani okuyun. La bu çok uzun olmuş diye yazıları piç etmeyin, alnımızın derisi çatladı onları yazarken.

Dergiyi tekrar çıkartacağım ben dediğim gün, “hah başladı yine mal” diyerek beni cesaretlendiren, bana umut veren eşime de buradan sonsuz teşekkürler.

Diaze


WILLKOMMEN MERKEL Oh şayze! Çok etkileniyorum şu an.

Beylecene gırarım işte sigaraları ben.

Resmen duman oldu koskoca şansölye ha.

Merkel geçtiğimiz hafta Türkiye’deydi. Tayyip Erdoğan fotoğraf çektirmek isteyen kızların sigara kırarken yaşadığı şok dışında bir numarası olmadı. Diğer tüm başkanlar, başbakanlar gibi Ayasofya’dan Sultanahmet’e yürüyerek gitmeyi tercih etti.

SUBAY TIRAŞI Deniz Baykal’ın subay tıraşı olması kafalarda soru işareti uyandırdı. Yakın çevresi bunu iktidara hazırlık olarak değerlendirirken, diğer bir grup Balyoz operasyonunda gözaltına alınan komutanlara destek çıkıyor görüşünü dile getirdi. Baykal’ın kendisi ise; “Gençleşiyorum” diyerek bir on yıl daha CHP’nin koltuğunda olacağının sinyallerini verdi. En azından bir kişi olaydı etrafta iyiydi.

Deniz Baykal Sivas’ın ilerisine geçti ama aynı anda oradakiler de bu tarafa geçtiği için ortaya ilginç görüntüler çıktı!


POLİSE TEPKİ Tekel işçilerine destek verenlere karşı polisin takınmış olduğu tavır tepki topladı. Adını vermek istemeyen yetkili; “Polislik ekip işidir, şahsi şovunu başka yerde yapacaksın. Burada esas olan paylaşımdır” derken, tek başına eylemci coplamaya çalışan polis; “ben eylemciyi arkadaşların tarafına doğru sürmeye çalıştım” dedi.

Sözde Ermeni soykırımı tasarısının temsilciler meclisinde geçmesinin ardından “ABD’ye gitmeyebilirim” diyen Tayyip Erdoğan’ın bu kararından vazgeçip ABD’ye gideceğini açıklaması Beyaz Saray tarafından değerlendirildi: “Resmen naz yapıyor ha!” Hepsi Kaddafi korkusundan gülüyor yeminle.

Arap birliği toplantısına katılmak için Libya’ya giden başbakan, yanında tercümanı olmadan da esprileri anlayabileceği ni gösterdi.


İÇTİMALAR BOŞ GEÇİYOR! Ergenekon, Balyoz, Kafes derken TSK’nın üst düzey komutanlarına karşı gerçekleştirilen gözaltılar ve tutuklamalar neticesinde birçok birlikte içtimalar boş geçmeye başladı. Askerlerin içtimalarda toplu halde pikniğe gittiği, çarşı iznine çıktığı veya hava değişimi için memleketlerine gittiği belirtiliyor. TSK sözleşmeli komutan uygulamasına geçmeyi gündemine aldı.

FRANSA GEZİSİNDE TÜRKİYE BU ADAMI MEMNUN EDEMEDİ!

Erdoğan’ın Fransa gezisi sancılı başladı. 7 Nisan Çarşamba günü Sarkozy ile görüşmesi neşeli bir havada başlayıp devam ederken, kimliği sır gibi saklanan bir kişinin memnuniyetsizliği görüşmeye gölge düşürdü. Sarkozy&Erdoğan ikilisinin sürekli kıçının dibinde duran ve her pozda sıkıntısının daha da arttığı görünen kişinin basına kapalı bölümde sürekli “eh ben bilmiyorum bana bir şey sormayın”, dediği ve Erdoğan’ın ısrarlı sorularına karşılık “yok bir şey” dediği öğrenildi. Bu kişiyi sorduğumuz Le Figaro gazetesinin bir muhabiri “bu adamı ben de ilk defa bugün gördüm ” dedi.


Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Manisa Mesir Macunu şenliklerine katıldı. Şenlik alanına mesir macunu yiyip gelen enerjikler alınmadı.

This is paper bird, you know, for you

Yok lan bana el sallamıyorlar sanki! Hemen atladık sazan gibi.

Yes, bört…

8 yıldır iktidardayım böylesini görmedim, arkadaş bildiğin origami lan bu!

Almanya şansölyesi (başbakan oluyor sanırım) Merkel Türkiye ziyareti sırasında Tayyip Erdoğan’a bir Türk kızının yaptığı kâğıttan güvercini hediye etti. Merkel’in hediyeyi vermesi sırasında ikili arasında samimi, bir o kadar da duygusal bir konuşma geçti. Başbakan bu konuşmayı “tek kelimesini bile anlamadım!” şeklinde yorumladı.


KÖŞE

A.F. Selam sevgili okurlarım. Selamın aleyküm hatta şalom, wundebah. Çoğu zaman soruyorlar biz köşe yazarlarına, her gün yazacak konuyu nasıl buluyorsunuz diye. İşte bazen de bulamıyoruz. Peki, bulamadığımız zaman köşeyi kapatıp gidiyor muyuz hayır! Size nasıl konu bulamadığımızı anlatıp yine yolumuzu buluyoruz. Böyle olmak zorundayız, yaratıcı olmak size yol göstermek durumundayız. En nihayetinde bizler de ekmeğinin peşinde olan insanlarız, tek derdimiz evimizde çorbamızın kaynaması. Bunları düşünürken bizim çaycı Mehmet Efendi girdi odaya, aklıma ona ilk geldiği zamanlarda capuccino demeyi öğretişim geldi. Buraya geldiğinde çay, kahve ve oraletten başka bir şey bilmezdi. Ben dışlamadım onu, kimse moca’yı, latte’yi, espresso’yu, capuccino’yu, del rua de mosarette’yi bilmek zorunda değil. Gerçi bu tatları alamadan göçüp giden bir insan benim indimde eksik insandır ama bunun hesabını sormak, bu kişilere acımak bana düşmez. Mehmet Efendi diyordum, ondan ilk capuccino istediğimde bana cappy vişne getirmişti de ne gülmüştüm. Şimdi kap demeden capuccino’yu anlıyor. İnsanın evrimi olağanüstü bir tecrübe, yaşamasını, görmesini bilene. Derken yazı işleri müdürüm girdi kapıdan, sinirle. Son yazımı masamın üstüne fırlattı ve “sen benim başımı belaya mı sokacaksın?“diye ünledi. Usulca gazeteye uzandım ve yazımın olduğu sayfaya baktım, birkaç satır okudum ve okuma gözlüklerini indirip sordum ne var? Dakikalarca benim kalemimin ustalığından dem vurdu, bana beni övdü sonunda dayanamayıp bana bilmediğim bir şey söyle deme cüretini gösterdim… Sustu, baktı, seninle gurur duyuyorum dedi ve gitti... İkimizde sarılmak istedik birbirimize biliyorum ama iki orta yaşlı, zevk sahibi, heteroseksüel erkek yakıştıramadık bunu kendimize. Oysa hayat birazda sarılmak değil mi dört elle her şeye? İşte sevgili okur biz bazen köşeye koyacak yazı bulamıyoruz, ama Hiç boş bırakmıyoruz köşelerimizi. Çünkü bugünün medyası köşe kapmaca oyunu gibi, birisi köşesinden ayrıldı mı derhal bir başkası kapıveriyor yerini. Hepimiz ekmek derdindeyiz kimsenin kimseye köşesini kaptırmaya niyeti yok! Sağlıcakla kal.


KIRGIZİSTAN’DA POLİSİN LAKAYT TAVRI ELEŞTİRİLDİ Muhalefetin 7 Nisan 2010 tarihinde başlattığı isyan girişiminin başarıya ulaşmasının tek sorumlusu olarak görevini hakkıyla yapmayan polisler gösterildi. Polisler arasında giyinmeyi unutanların, joplarını evde bırakanların olduğu, gösteriler sırasında sigara keyfinden bile vazgeçmeyenlerin bulunduğu açıklandı. Eleştirileri değerlendiren Emniyet Genel Müdürü Ablakov: Polise cop diye dağıtıkları şey resmen Pazar kasası tahtası, sonra neden evde unuttun oluyor. Dünya demir copa geçmeye hazırlanırken biz hala plastiğe geçemedik dedi ve Polis cop denilen bu şeyi unutmamış, bilerek evde bırakmıştır diye ekledi.

TAYLAND DA KARIŞIR GİBİ OLDU Kırgızistan’daki ayaklanmayı fırsat bilen Taylandlı muhalifler de dün ayaklanma girişiminde bulundu. Tayland'ın başkenti Bangkok'ta, eski başbakan Taksin Şinavatra yanlılarının başlattığı eylem Bangkok meydanındaki basın açıklamasıyla başladı. Daha sonra meclise doğru yürüyüşe geçen 10 bin kişilik grubun meclis önüne gelindiğinde 15 civarında kalması üzerine isyan ertelendi. Kırmızı gömlekliler isyan grubunun lideri (fotoğrafta bayrak tutan), “ummadığımız bir mağlubiyet aldık, Nasrettin Hoca’nın fil hikâyesine benzedi bizim iş” açıklamasında bulundu.


Kırgızistan’daki isyan komşuları Tacikistan ve Kazakistan hükümetlerinde tedirginlik yarattı. Bir açıklama yayınlayan Kazak ve Tacik hükümetleri tarafları itidalli davranmaya davet ederken bir yandan da yandaşlarını silahlandırmaya başladılar. Özellikle Tacikistan’daki silahlanma dış dünyanın tepkisini çekti. Tacik hükümeti askerliğini yapmış hükümet yanlısı erkeklere lav silahı, kanas suikastçı silahı ve kalkan dağıtmaya başladı.

CERN’DE FACEBOOK DEPREMİ CERN’in büyük bir titizlikle gizlenen bölümlerinde çektirdiği fotoğraflarını Facebook profilinde paylaşan İsveçli bilim adamı Hans Lars Kuvars kurumdan uzaklaştırıldı.


CERN’deki arızayı Türk Teknisyen giderdi! 1963 Tonya doğumlu, Tonya Endüstri Meslek Lisesi Metal bölümü mezunu Akif Galeta: “çarpıştırıcıya bir kaynak attım yeni gibi oldu” dedi.

BU ÜNLÜLERİ TANIDINIZ MI? İngiliz posta memuru Johny Culligan, kendisine gösterilen 312 tane “Bu ünlüleri tanıdınız mı?” sorusunun tamamına doğru cevap vererek Guinness Rekorlar kitabına girmeye hak kazandı. “Küçük bir çocukken dahi annem hep görsel hafızamın iyi olduğunu söylerdi” diyen Culligan, rekorunun onaylanmasını bile beklemeden yeni rekorlar kırmak için çalışmaya başladığını belirtti.

BİLİM DÜNYASINI SARSAN VAKA 6 kız arkadaşıyla çıktığı tatilden istediği verimi alamayan Sergio Ramos von Aldente’nin penisi direklere sürtünmekten kısaldı.


Tanıtıcı Reklâm

E.T.R

Erman Toroğlu ve boru Pak plast bir marka. Pakpen’in üreticisi olduğunu reklâmından anlıyoruz. Kimi oynatmış reklâmında? Erman Toroğlu. Ne diyor Erman “burası tam kapasite ile çalışan bir fabrika ama hiç insan yok, buna otomasyon diyorlar. Yani sıfır insan sıfır hata” sonrada biraz önce insansızlığa, insan demenin hata demek olduğuna methiye düzen Erman, fabrikanın çalışanları olduğunu düşündüğümüz bir grupla “kiziroğlu” türküsünü bozarak oluşturdukları “borudur bu!” şarkısını söylüyorlar. O boru da senin yaptığın nedir Erman? İnsan demek hata demekse en büyük hata senin o reklâmda oynaman olmuş. Fabrika otomasyonla çalışıyor da o otomasyon tuğladan mı evrildi? Yoksa ilahi bir güç mü makinelere indirdi otomasyon yazılımını? Onu da bir insan yaptı be Ermanım eğer insansızlık sıfır hata demekse ve sen bununla övünüyorsan, o zaman otomasyonu yazan mühendislerin hata yapacaklarını baştan itiraf etmiş olmuyor musun? Bu bir çelişki değil mi? Ve pak plastcılar siz insan değil misiniz? Hem madem insan çalıştırmamak sizin için bir övünç kaynağı reklâmın sonunda gördüğümüz elemanlar kim? Hani hiç insan yoktu? Aaa doğru ya bakım, onarım, düzenleme, takip, vs. işler için insan lazım değil mi? Ama insan demek hata demek sakın bir hata yapıyor olmayasınız? Boru alan biri değilim ama olsaydım sizden boru almazdım.

Yaprak ped; her biri yeni bir don gibi… Kızlar regl oluyor bunu uzun zamandır biliyorum. Ve regl oldukları zaman ped kullanıyorlar bunu öğreneli de bir hayli zaman oluyor. Bu ürünlerin reklâmları saat başı ekranlarımızda, olacak tabi bir ürün çıkarıyorsan piyasaya tanıtacaksın,


zerre yadırgamıyorum. Ama şu son çıkan günlük ped, yaprak inceliğinde ped olayı yemin ediyorum beni kukudan soğuttu. Bir abla çıkıyor “iyi bir güne başlamanın sırrı kısa bir duş, yeni bir iç çamaşırı ve bir günlük ped” diyor. Niye güne iyi başlamanın sırlarından biri hatta kahvaltıdan bile önde geleni günlük ped? İnce ince onu da açıklıyor abla; kötü kokuları önler ve iç çamaşırınızı daima temiz tutar. Benim bu laflardan anladığım eğer kukunuzu olduğu gibi bırakırsanız kötü kokar ve donunuzu kirletecek kadar ileri giderdir. Yahu bilen var bilmeyen var ped satacağım derken milleti neden kukudan tiksindiriyorsun? Yok kokar yok akar, bu kadar mı itici bir şey bu? Biz yıllar yılı akan kokan bir şeyin peşinde mi ömür tükettik? Lütfen biraz daha hassas olalım. İki parça ped satacağız diye yılların kukusunu rencide etmeyelim. Sonra gaylik (ibnelik) niye artıyor? E sen kukuyu böyle lanse edersen millet çüke yöneliyor.

Naz Elmas olsan ne olur? İnsan kendini beğenmezse kırk günde çatlarmış derdi babaannem beni aynanın önünde gördükçe. Artık her aynaya bakanı kendini beğeniyor mu sanıyordu yoksa benim kendimi beğendiğimi mi düşünüyordu bilemiyorum ama biri var ki tanıdığım değil kırk gün 3 gün kendini beğenmese çatlar sanırım. Daha önceleri dizilerde gördüğümüz, şimdilerde ise eti benim o reklâmlarında boy gösteren Naz Elmas abladan başkası değil bu. Orta halli bir elemandan bir bisküvi koparmak için bir kızın Naz Elmas’a dönüşmesin izliyoruz. Kimse kimseyi kandırmasın o tipte bir eleman değil Naz Elmas’a ilk soran kızdan bile kat kat çirkin olan bir kıza, eğer cinsi bir takım şeyler olabilir beklentisi içine girerse bir tane eti benim o değil, koliyle alır bisküviyi. Zaten Ankaralı Namık ne diyor “gutusuynan alıyım yavruuuum!” niye gutusuynan, yani kutusuyla, alıyor? arabada 5 evde 15 için olay bu. Ama Naz Elmas olsam yine de vermez misin kafası çok iyi, hele uçsam kaçsam eklentisi dâhiyane olmuş. Naz Elmas mı? Ömrünü al demesini bekliyor sanırsam. Kaldı ki reklâmlarda son zamanlarda gördüğümüz 40 kuruşluk için yalvarma noktasına gelme işini de anlamıyorum. Koskoca Naz Elmas olmuşsun, bölüm başına 15‐20 bin lira paralıyorsun ama 75 kuruşluk eti benim o için Naz


Elmas olman yetmezmiş gibi bir de uçup kaçıyorsun. Bak ne dicem gel sen bana Naz Elmas ol ben de sana eti benim o'yu gutusuynan alıyım, bir şartım var ama.

Oğulları askerden dönen aileler Asker olma durumu her ne kadar haber bültenlerinde prim yapmasa da reklâmcılar arasında hala eski güzide yerini koruyor. Öyle ki kamuflaj desenli bebek bezleri, asker bebeklerin yardımıyla kısıtlı sayıda kişiye ulaşıyor, Yetişen alıyor. En çok da askerden dönen oğul kavramı üzerinde durmayı seviyorlar. Ama oğullar askerdeyken ailelerinin manyaklaştığını üzülerek izliyoruz. Biri askerden dönen oğluna en sevdiği yemekleri hazırlarken çorba olarak knor kremalı tavukluyu seçiyor, biri askerden gelen oğluna, çocuk daha bavulunu bile boşaltmadan askerdeki tıraş maceralarını soruyor. Benim zamanımda çok zordu, hep yanardı yüzlerim diyor, bir flaşbek yaşıyoruz bakıyoruz ki yüzü yanan bir tek o yani diğerleri olayı çözmüş, demek ki mallık babada. Hayır, kullandığın tıraş bıçağı sikindirik olabilir, yüzünün içine ediyor olabilir oğluna “benim verdiğim tıraş bıçağını mı kullandın?”diye sormak da neyin nesi? Maden o tıraş bıçağı sana askerliği zehir etti oğluna niye aynısını veriyorsun? Manyak mısın sen? Psikopat mısın? Oğlum aman bu bıçaktan alma, bana hayatı zindan etti diyeceğin yerde, bizzat niye kendin alıp çocuğa veriyorsun? Zaten o çocuğun askerden geliyor olma ihtimali sıfır. Bana bu çocuk golf oynamaktan geliyor bir duş alıp çıkacak deseler inanırım. Çünkü çocukta o elektrik var. Bir omzuna attığı kazağı eksik. Finalde yine üç kuruşluk şeyi almak yerine gizlice çalma, karşıdakine vermesi için yalvarma durumuna şahit oluyoruz ki çok ayıp. Çocuk askerden yeni gelmiş, cebine para koyacağına tıraş bıçağını al kaç, aferin sana baba olarak.

Amerikalılar neye gülüyor? Bu bir reklâm yazısı değil ama madem reklâm yazdık TV’deki gibi davranayım istedim. Reklâm arasında dizi, program izleyen bir milletin ferdi olarak reklâm arasına yazı alayın dedim. Tercihi mi de aklıma takılan Amerikalılar neye gülüyor konusuna ayırdım. Tarafsız olamayacağım bir alan seçtiğim için peşinen özür dilerim. Çünkü derdim Jay Leno denen demir çene ile. Conan O’Brien’ın yerini aldığından beri


gıcığım kendisine, programına, esprilerine. Espri diyorum ama siz bana bakmayın ağız alışkanlığı. Bakın size birkaçını yazayım da görün espri nasıl olurmuş. Bu arada Amerikalı izleyicilerin bunlara koptuğunu da belirteyim. ‐ Bir cumhuriyetçi senatör mü ne kucak dansı yaptırırken yakalanmış ve istifası biraz geç olmuş bizimki patlattı espriyi "sanırım kıçına bir iki şaplak atmak gerekti!" ‐ Amerikan işsizlik kurumu geçen ay 162 bin kişi istihdam edildiğine dair bir açıklama yapmış bizimki durur mu yapıştırdı cevabı “hepsi Tiger Woods’un koruması olarak işe girmiş” (Tiger Woods 90 koruma ile geziyormuş ondanmış bu espri) ‐ Newark, New Jersey’de 1947’den bu yana ilk defa cinayetsiz bir ay geçmiş, bizimki bu sevinilecek bir şey değil dedi ve ekledi “artık katiller bile Newark’tan kaçıyor” ‐ On eczaneden 5000 adet viagra çalan kişi yakalanacağının anlayınca hapları yutmaya çalışmış, bizimki “kendisine en sert ceza verilmeli” diyerek Amerikalıları uçurdu. Bu mudur? Amerika’nın yayınladığı saat diliminde en çok izlenen programındaki espriler bunlar mıdır? Millet bir gülüyor şaşarsınız, ben hayatımda böylesine coşkun bir gülüş, böylesine salonu inleten bir alkış duymadım, görmedim. Yahu bu adam nasıl oluyor da Amerika’nın en büyük talk şovcusu olabiliyor? Bu kadar iğrenç, ilkokul düzeyindeki esprilerle nasıl böylesine prim yapabiliyor aklım almıyor. Amerikalılar soğuk esprileri sever biliriz ama buradan anlıyorum ki iğrenç esprilerle de araları iyi. Neymiş katiller bile Newark'tan kaçıyormuş, ulan ne komik be!

Sağlıcakla kalın, K.İ.B. bye


Resmen plajdan kaldırdığım kızdan daha güzel kalçalarım var lan?!

PLAJLARDA YASAK DÖNEMİ Bu yıl plajlarda yakışıklı erkeklerin çirkin kızlarla takılmasına yasak getirildi. Ortaya çıkan manzaraların birçok güzel kızı intiharın eşiğine getirdiği belirtildi.

YENİ MEZUNLAR Şahin K. Bolu dağı uygulamalı yaz kampı geçtiğimiz günlerde ilk mezunlarını verdi. Sertifikalarını alan yeni mezunlar hatıra fotoğrafı çektirdi.

MYD TEPKİLİ Masaj Yapanlar Derneği (MYD) Başkanı Hamit İyieller; mutlu sonla biten herhangi bir masaj türü olmadığını açıkladı. Penise uygulanan masaj değil mastürbasyondur şeklinde konuşan İyieller, Sıvazlatmanın adı masaj oldu ona üzülüyoruz diye ekledi.


Sen niye üstünü çıkardın?

hahahaha hiç farkında değilim

Anladı!!

Ana Yüreği Dayanamadı Kazara kızının facebook profilindeki fotoğrafını gören anne kalp krizi geçirdi. Annesinin kalp krizi geçirdiği Amerika’da okuyan kızı Aygül Açı’dan gizleniyor. Aygül’ün Facebook iletisini “içimde bir sıkıntı var, hayırdır” olarak değiştirmesi ise kalp kalbe karşıdır sözünü akıllara getirdi.


Her şeye rağmen güzel lan!

Striptiz Kulüpte Olay! Amerika’nın Visconsin eyaletinde faaliyet gösteren “longest” isimli bayanlara özel striptiz kulübünde, sahne alan erkek striptizcinin penis uzunluğunu beğenmeyen kadın müşteriler olay çıkardı. İşletme sahibi ise “burada penis değil şov satıyoruz” diyerek kendini savundu. Olay yaratan penisin 7 cm olduğu anlaşılınca polis

kulübü mühürledi.

BEKARET KEMERİ CAN ALDI Girit’te babasının “erkeklerle çok ilişkiye giriyor” diyerek bekâret kemeri taktığı 23 yaşındaki Elena G. Kemeri döner testere ile çıkarmaya çalışırken hayatını kaybetti.


Hepiniz malsınız

S.F. Herkes bekliyor ki bu yazıda bir analiz yapayım, siyasileri, badem bıyıklıları, milleti ezenleri, cuntacıları, darbecileri itin götüne sokup çıkarayım. Herkesin aklında olan ama diline gelmeyen şeyleri söyleyip onların intikamını alayım, onların kahramanı olayım onu bekliyorlar. Çok beklersiniz! Burada bahsi geçen mal bizzat sizsiniz. Ben bu köşeyi mallığınızı yüzünüze vurmak için istedim, verdiler. Kırılacak, gücenecek kendini görmekten korkacak olan varsa hemen şimdi yazıyı okumayı bırakıp gitsin. Söylediğim laflar yüzünden kimsenin depresyona girmesini istemem.

Tuvalet masasının üstü kozmetik dolu olan kız, evet sen! Sen malsın, davarsın, güdü malısın. Bakımlı kadın güzeldir safsatasına, gazına gelmiş çirkin, makyajsız bir boka benzemeyen birisin. Hiç bana car car etme, git yüzündeki 15 kat kozmetiği sil aynaya bak, gördüğün şey sen misin? Gördüğün şey hoşuna gidiyor mu? Gitmesine imkân yok. zaman içinde bu boktan ürünleri, bu dünyanın dengesini bozacak kadar zararlı ürünleri, bu doğayı katlederek hazırlanan ürünleri kullana kullana kendini öyle acayip bir şeye çevirdin ki şimdi ne olduğunu sen bile unuttun. Kimi modelliyoruz? Kime özeniyorsun? Ünlülere mi? Reklamlarda gördüğün o robotik karılara mı? Allah aşkına bir düşün senin öyle olmana imkân ihtimal var mı? Bunları yüzüne söylesem, söylesek darılıyorsun, güceniyorsun ama sen de için için biliyorsun ki sen bizim dediğimiz gibisin. Bilmiyor musun ki o karılar gazetelerin foto galerilerinde çıkan “bu ünlüleri tanıdınız mı” karıları. O kadar değişmişler ki 17 yaşındaki kızı 23 yaşına gelince tanımıyoruz, olmak istediğin bu mu? Varmak istediğin nokta bu mu?


Her kadın güzel değildir, bakımlı kadın güzel değildir, güzellik Allah vergisidir Allah vermemişse hiç kasma. Gidip de kozmetikçileri zengin etme, bebek balinaların kanına girme. Senin çirkin suratın biraz bakılabilecek hale gelecek diye küresel ısınma oldu lan farkında değil misin? Yeter artık ben mevsimleri yaşayamayacağım bir dünya yerine senin o çirkin suratına katlanmayı yeğlerim.

Kız arkadaşını temiz duygularla seven apaçi, sen! Temiz duygu nedir lan mal? Sevişmek mi kirli, seks, öpüşmek, doggy style mı kirli? Ne temiz aşkım böceğim balım demek mi temiz? Senin ben beyninin kıvrımlarını s.keyim. Senin aklını alayım ben. Sen bugünden itibaren yazacağım malların tümü içerisindeki en malsın. Seks yok mu? Seks yoksa, sevgilinin omuz başlarını öpmek, meme uçlarını emmek yoksa, elini ıslak yerlerinde gezdirmek yoksa sevgililik niye var lan? Sen sevişemiyor olabilirsin, her gece otuzbire abanıyor olabilirsin bu demek değil ki sevgilini temiz duygularla seviyorsun. Lan it verse s.kmez misin? Sevgilin ev boş, koş gel götümü başımı yala dese yok olmaz mı diyeceksin? Diyebilirsin bu senin ibne olduğunun işaretidir, başka da bir anlama gelmez. Sevişmemek pistir Asıl pis olan sevişmemek, sevgilinin arasına girmemektir. Akşama kadar kafelerde, çay bahçelerinde, sinemalarda sürtmekle temiz duygu beslenmiş olmuyor mal. Temiz duygu sevgiliyi yeni çarşaf serilmiş yatakta enikonu sevmekle oluyor. Sen cinsel hayatının olmamasına kılıf ararken biz sevişenleri harcama kendine de bize de ayıp etme. Hadi şimdi git otuzbir çek, çek ki ilişkin temiz kalsın. Haa bu arada asılırken onu düşünme kirlenir garibim. Ahahahah mal kere mal.


Bak orijinali buysa hiç uğraştırma beni?!

Suya girince büzüştü diyorum kızım anlasana

Sonradan papaz olmayalım da!

Vallahi şu çileye değmiyor! JAPONLAR KALDIRIMI SEVİYOR Yapılan bir araştırmaya göre “Public sex” (ulu orta halvet olma) düsturuna en yakın millet Japonlar çıktı!


YENİ BİR UYGARLIĞA AİT ESERLER GÜN YÜZÜNE ÇIKTI. M.Ö. 1500’lü yıllarda Güney Amerika’da hüküm sürdüğüne inanılan bir uygarlığa ait, son derece iyi korunmuş kabartma heykeller bulundu. Kolombiya’nın dağlık kesimlerinde araştırma yapan Zimmer Zımney başkanlığındaki araştırma ekibinin bulduğu eserlerin bir hayli erotik olması bu uygarlıkta seksin son derece üst düzeyde yaşandığına dair inancı körüklüyor. “Seksciler” (Sexist) adı verilen bu uygarlığın kurulduktan 6 gün sonra Allah’ın gazabına uğradığı düşünülüyor. Ekibin başkanı Zimmer; “Seksciler, bu heykelleri bitirdikten takriben 6 gün sonra yıkılmışlar, olumlu düşünmeye çalışıyoruz ama ne püskürecek bir yanardağ, ne de taşacak bir nehir var?” şeklinde konuştu.

EYES WIDE SHUT Singapurlu bilim adamları açıkladı: Öpüşürken gözünü kapatması sizi görmek istemiyor oluşundan da kaynaklanabilir!


65 yaş maaşının bağlanmasına 3 ay kaldı bizdeki şu hale bak. Maşallah zevcemizde dünden hazırmış, hayır ne soyunuldu arkadaş.

EMEKLİLERİN GÖZDE MEKANI Emekli olunca Cannes’a yerleşen eski PTT çalışanı Hilmi Bey ve eşi Kadriye Hanım, Cannes'ın ortamına alıştıklarını açıkladı. İlk başlarda çok hastalandık, çok üşüttük, çok ishal olduk ama şükür bugünlere çıktık diyen Hilmi Bey, sözlerini "bunca yıl kapalı kalan yerlerime yanıyorum" diye tamamladı.

KONSERDE SKANDAL İngiliz rock grubu “take from behind”ın solisti Frank Kovalaynen Sırbistan konseri sırasında kendisine sevgisini belirtmek için sahneye fırlayan hayranını sahnenin ortasında s.kti. Sahnede s.kilen Y.A. (24) "Kuliste bir elektrik olur diye ummuştum ama bu da iyi geldi" şeklinde konuştu.


TabuDeviren

T.D. Ne var ne yok yıkmaya geldim. Yazarlık teklifini kabul ederken ne para konuştum ne başka bir şey. Tek bir isteğim var dedim, yazdıklarıma karışırsanız g.tünüzü s.kerim dedim hepsi bu. Büyük bir keyifle tamam dedi ibne kılıklılar o halde varım dedim. Deneme yazısında dergi sahibinin en ücra yerlerine sövdüm, galiz küfürler salladım hiç tanımadığım bu adama baktım çıt yok, işte aradığım ortam deyip aktım. Burada tabuların bir bir g.tüne koyacağım, kimse alınmasın gücenmesin. İçinizde tuttuğunuz, farkında olmadan hayatınızı değiştiren gizli kapaklı şeyleri buradan gözünüze sokup ağzınıza sıçacağım, hazır olun. Bu arada g.t yazarken araya giren nokta derginin bir inisiyatifi yoksa ben g.te g.t derim, s.ke s.k!

80lerde çocuk olmak Sokaklarda oynardık biz, komşunun bahçesinden erik çalardık, tek kanal TRT vardı, voltron, robotek, calimero izlerdik. Okul çıkışı eve girip kapanmaz, sokaklarda top oynardık. Amiga’larımız, commodore64'lerimiz, atari’lerimiz vardı. Atarimiz yoksa atari salonlarımız vardı. aduket, ryuken yapardık biz. Hastalandığımız zaman hemen doktora gitmezdik, annelerimiz sırtımıza havlu koyardı… eeh sıçayım sizin bayık muhabbetinize. Ulan anlata anlata bitiremediniz amna kodumun 80li yıllarını. 68 kuşağı sizin kadar anlatmadı lan dönemini. Y.rrak gibi bir dönemdi 80ler, sen çocuk kafayla rahatsın ama babana, anana sordun mu hiç o güzel yılları? Darbeyi, sıkıyönetimi falan sordun mu babana? voltron izlemek ne prim yaptı arkadaş. Sözü tükenen, kıza hava atmak isteyen 80li yıllardan anı patlatır oldu. 85liler bile ah o seksenler demeye başladı. s.kerim sizin seksenlerinizi lan. Barda tanıştığınız kızı s.keceksiniz diye sizin şalvar pantolon giydiğinizi, Mc. Hammer ile coştuğunuzu dinlemek zorunda mıyız lan biz. Ah o seksenlermiş s.ktir lan oradan seksenlerde altına sıçıyordun sen.

Yoksul bir çocukluk geçirmek Yoksulun bir gururu olur, gizler yoksulluğunu. Gizler derken kendini zengin göstermeye çalışmaz, 40 yamalı pantolon giyer ama para verirsin almaz, gururludur. Ama bakıyorum karı kız peşinde 250 gram et için millet yoksulluğa


övgüler düzer olmuş. Efendim neymiş soğan suyu çorbası içilirmiş evlerinde, bir ekmeği 16 kardeş yerlermiş, ısınmak için her uç ayak‐baş yatarlarmış, tek göz gecekonduda kalır, okula gitmek için 15 km yol yürürlermiş. Lan it tek göz gecekonduda nasıl 9 kardeş oldunuz siz? Anan baban nasıl halvet oldu? Ben bu kadar yoz, bu kadar cıvık, bu kadar leş bir muhabbet daha bilmiyorum. Babama kızardım ben senin yaşındayken ile başlayan cümleler kurunca, ama bakıyorum millet 23’ünde yoksul edebiyatı yapıyor, sebep yumucik eşelemek. Yazıktır günahtır, yoksulun onuru vardır ki milyon versen satmaz ama bakıyorum siz bir kuru yumiciğe bütün hayatınızı ifşa ediyorsunuz. Lan olm çocukken yoksulmuşsun diye kız sana niye versin davar?

Sobalı evde büyümek Soba çıtır çıtır yanarmış da bunlar da kestane pişirirmiş üstünde, kışın eve girdiler mi hemen sobanın başına koşarlarmış, anneanneleri sobanın başında bunlara masal anlatırmış, pamuk prensesle o büyülü gecelerin birinde tanışmışmış. Kedileri varmış bunların, böyle sobanın yanına kıvrılan ve ve ve soba tek bir yerde olduğu için tüm aile orada olur kaynaşırmış. Tanıdık geldi mi size? Evet, ilköğretim 3. sınıf hayat bilgisi dersi 4. ünitedeki mutlu aile resmi. Buradan bakıp kendine uyarlıyorlar hepsi bu. Şimdi kombi var basıyorsun düğmesine kavuruyor bütün evi, giriyorsun banyoya sıcacık su şimdi bunlara desen; ah ocaklı kazanlar vardı bunların zamanında ne zevkliydi onunla banyo yapmak, ahhh ah. Çok küfür ediyorum bu sefer hafif geçeceğim, s.ktir lan ibiş!

Yandaki arsa da top oynamış olmak Bunların zamanında yandaki arsa boşmuş, orada top oynarmış bunlar o kadar eğlenirlermiş ki şimdi hep bina olmuş, yazıkmış. Ama sorsan en az 5 çocuk ister bunlar niye sobalı evde büyüdü ya kalabalık aileleri severler. E peki o beş çocuk nerede oturacak öküz? İstiyorsun ki o arsa hep boş kalsın çadırda mı yaşayacaksın pezevenk? Karavan mı satın alacaksın? Öyle boş, öyle hedefe yönelik (yumicik) konuşmalar ki bunlar merak ediyorum bunlara kanıp da hala bacaklarını açan kızlar var mı bu angutlara. Varsa da ben demiş olayım bunların suratına osurmaya bile değmez, boş bir arsa bulup oraya bırakmak gerek bu dangalakları.

Yeni alınan ayakkabıyı yatağın başucuna koymak Ahahahah kuzum şimdiki bayramlar bayram değil valla, ne tadı var ne tuzu oysa bu bizimki çocukken öyle miydi? Babası üç bayramda bir ayakkabı alırdı bunlara,


bunlarda o ayakkabıyı yataklarının başucuna koyup derin derin kokusunu solurlardı. Şimdiki çocuklara bilgisayar alıyorsun yüzüne bakmıyor canımcım. S.ktir desem tesiri yok, amnakoyim desem gönül razı değil. Lan bu nasıl bir öykünmedir, nasıl bir yaşam çalmadır arkadaş. Yaşı 24 gelmiş bana 78 yaşındaki dedemin anlattığı hikâyeyi anlatıyor. Ben yemiyorum ama bunlara “canım ya kıyamam ben sana” deyip akşamına da veren kızlar var ona bozuluyorum. Yok, istesem çocukluk sömürüsünün alasını yaparım ama kendime yakıştıramıyorum. Sen malsan, ayakkabı gibi bir nesnenin yatağa çıkarılmayacağını bilmiyorsan, aile terbiyesi almadıysan, görgüsüzsen ben ne yapayım. Bak yemin ediyorum babası buna her bayram türlü türlü hediyeler alıyordur, bu ibne de onları giyinip kuşanıp olmayanlara hava atıyordur, ama yumicik gelecek yerden dramı, demagojiyi eksik etmez böyleleri. Baksan anası börek yapamaz ama her bayram evde ev baklavası açıldığını da anlatır bu godoşlar.

Bayramlarda akraba ziyareti yapmak Ya ya ya, bunlar her bayram bütün akrabalarını ziyarete giden, el öpen, annesinin babasının sözünden hiç çıkmayan, büyüklerinin yanında konuşmayan çocuklardı. Terbiye akardı yüzlerinden. Bir cümle önce erik çalıp komşu kızının külotuna baktığının anlatan mal, gereken tepkiyi oradan alamayınca bu sefer terbiyeden bahseder. Sanır ki karşımdaki öküzün önde gideni benim neler saçmaladığımı hiç anlamıyor. Zamanında el öpmeye giderlermiş de şimdi yokmuş bu adet. Lan hayvan kim tutuyor seni? Kim gitme diyor? Bayramda it gibi orada burada sürteceğine kalk git ninene dedene, anana babana ama olur mu giderse bayramda kızlara kim asılacak, kim onlara yalan dolan hikayeler anlatıp, bize gidelim mi diyecek? O kadar salak ki bunlar her cümlelerinde boka saplandıklarının bile görmüyorlar. Daha çok küfür edesim var ama bitiriyorum. Tek ricam var, o da kızlardan böylelerine prim vermeyin lütfen. Çok veresiniz varsa çalıya çırpıya sürtün ama bunlara vermeyin, prim… öperim.


Sırf şu hareketin karizmasına kapılıp hentbola girdim, şimdi milli takımı finale taşıdığıma hala inanamıyorum.

Yeminle uzun don!

ETO’O NEDEN İNTER’E GİTTİ? Eto’o’nun Bacelona’dan İnter’e transfer olmasının ardından çok şey yazıldı çizildi. Ancak Eto’o bunların hiçbiri hakkında yorum yapmadı. Herkes Barcelona’nın hocası Guardiola ile bir problemi olduğunu, İspanya’daki ırkçı tezahüratlardan sıkıldığını, vs. düşünürken amcası Mandiola Eto’o’nun; “Eto’o İnter’e kısa dönem askerlik imkânından yaralanmak için gitti” açıklamasıyla işin aslı ortaya çıktı.


D&G SÜPER GAY LİGİ BAŞLADI! D&G süper gay liginin açılış maçında sahada renkli görüntüler vardı. Son derece centilmen bir havada geçen karşılaşmanın tek golü maçın 90. Dakikasında “mor” takımının forveti Bahattin’den geldi. Bahattin gol sevincini aynı zamanda partneri de olan defans oyuncusu Seyfi’yle paylaştı.

TEFAL’DEN DEV ADIM! Kopenhag’da düzenlenen 17. uluslar arası ev aletleri fuarında en çok Tefal’in standı ilgi gördü. Yeni geliştirdiği dikey tavayı kullanıcıların beğenisine sunan Tefal sadece ilk günde 1 milyon sipariş aldı. Prototip tavanın giderilmesi gereken birkaç sorunu olduğunu söyleyen Tefal dünya başkanı Alfonso Pan “yemeğin tavadan akmasına henüz çözüm bulamadık” dedi ve “buna rağmen bu yoğun ilgi yüzümüzü güldürdü” diye ekledi.


Sinir harbi

B.U.F.

Derginin kapağında yer alan +18 ibaresi sadece bu köşe için konmuştur, o derece küfür kıyamet var burada. Dergi olarak bir kuruş birikimimiz, kıymetli bir taşınmazımız, hatta geçerli bir adresimiz dahi olmadığından tazminat ödememizi gerektirecek küfürler, hakaretler etmiyoruz, edemiyoruz. Bu bir dergi politikası değil yan çiziştir. Ama bakın küfrü ahlaki bir olgu olarak değil de, sert bir tepki çerçevesinde değerlendirip kendimizi avutmak bir dergi politikası. Bu sebeple rahatça ona buna sövüp rahatlıyor ve düşüncemize göre günah almıyoruz. Kaldı ki günahımızın hesabını size verecek değiliz.

Şimdi eğer hadi başlayın amna koyim diyorsanız başlayalım.

Laleler negzel oysakı İstanbul’da yaşıyorsanız bilirsiniz her yıl bir lale s.kidir gidiyor. Pembe, sarı, mor, turuncu laleler beziyor her yanı. Millet yıldız parkına akın ediyor, fotoğraf makinesinin ayarını makro’ya getiren ver ediyor laleye sarısından girip morundan çıkıyor. Yılın lale döneminde facebook profil resimleri, msn avatarları lale kaynıyor. Tartışmaktan da geri durmuyorlar. Lan bir kere tartışırsın biter nedir bu lale gerginliği her yıl? Bir çözüm bulmak bu kadar mı zor? Dikiyor işte adam, dikecek de ne diye yok lale dikeceğine metrobüs biletlerinde indirim yapsın ucuzluğunun peşindesin hala? Amc.k sanki metrobüse biniyor. Özel şoförüyle tartışmaya gelmiş bana metrobüs ayağı çekiyor. Ha bana sorarsanız s.kmişim lalesini der geçerim. Sanki her yönümüzle Avrupa şehirlerine benzedik bir tüyümüz eksikti onu da diktik. Lan koca İstanbul’da bir meydan yok andaval lale dikmişsin kimin sikinde? Zaten lale de ne kodumun bitkisiyse açtıktan 3 gün sonra yerinde yeller esiyor. Ama ona da cevap hazır;


soğanı sağlam kalıyormuş. Oh ne sevindim ne sevindim. Yok, bir de soğanı da çürüseydi de her yıl 20 milyon lira yatırır olsaydık. Son sözüm şudur önce İstanbul’a bir meydan yap, önce insanların tramvay altında ölmediği bir şehir yap sonra gel laleyi götüme dik sesim çıkarsa namerdim. Ama sen işi yanlış anlar, işe göt tarafından başlarsan o işe göt diyen çok olur sen de üzülürsün. Ben üzülür müyüm, üzüleni s.ksinler.

Youtube’un hala kapalı olmasına şaşıyorum…hem de 2010 Türkiye’sinde!! Peki geçen gün 3 liseli yavru öldü tramvay altında, daha dün bir kişi ezildi yine, bugün (7 nisan) Kozyatağı’nda araç otobüs durağına daldı 3 kişi öldü bunlara şaşıyor musun 2010 Türkiye’sinde? Maden göçüklerine, tekel işçilerinin hınç alınırcasına dövülmesine, daha bugün Ankara üniversitesi DTCF'de karşıt görüşlü öğrenciler birbirini boğazlıyordu bunlara şaşıyor musun 2010 Türkiye’sinde? İşsizlik cumhuriyet tarihinin rekorlarını art arda kırıyor, cinnet haberleri almış yürümüş, her gün bir darbe planı, suikast hazırlığı çıkıyor ortaya bunlara şaşıyor musun 2010 Türkiye’sinde? Senin kalıbına tüküreyim ben haberin bile yok bunlardan. Senin youtube, youtube diye inlediğin şeyi ben biliyorum aslında, senin derdin youtube falan değil. Zaten dikkat edin yutup kapalı yea diyenlerin %90’ı İsmail YK’cıdır, Cankan’cıdır, Çılgın Sedat’çıdır. Youtube’a klip izlemek için girer başka da bir amacı hedefi yoktur. Bunlar google’dan dönem ödevi, tez hazırlar, gülmek için goggle’a komik resimler+komik yazarlar ama tek eksikleri youtube kapalı yaaa! Bunların alayı pornocudur, youtube; youporn’un, redtube’un, xhamster’in üst metnidir. Youtube’u değil yasaklamak benzin döküp yaksan bunların umurlarında değildir, Yeter ki ellerinden “explicit adult meterial”li sitelerini alma bunların. Zaten youtube’a girmeyen mi kaldı anasını satıyım? Hala neyin peşindesiniz anlamıyorum ki? Facebook’ta her gün onlarca İsmail YK videosu paylaş ama youtube kapalı diye orada burada inle.


Youtube kapalı diye ağlaşanlardan birine gel şu bilgisayara bir bak nesi var de, fişini çekmiş olsan bu dangalaklar anlamaz. Neyi neden karşı olduğunu bilmez bu denyolar maksat politik bir duruşu olan, her konuda söyleyeceği bir lafı olan biri gibi görünmek. Ama bunu belediye otobüsünde yakala darbe olsun mu de bu öküz olsun tabi darbe iyidir, güzledir der. Babalarını araştır %98’i 82 anayasasına evet dememişse beni de kâinat s.ksin.

Olimpiyatlarda niye Türkiye’nin adı yok yha? Kış olimpiyatları yeni bitti, bırakın madalya almayı o kadar olimpiyat izledim adamların nezaketen salonlara astıkları Türk bayrağından başka bayrak görmek nasip olmadı bana. Yaz oyunlarından da güreşi, halteri çıkar başka bir numaramız yok, gerçi artık onlarda da pek bi numaramız yok ama yine de yuvarlanıp gidiyoruz. Bir eşref Apak vardı, bir Süreyya Ayhan vardı, devşirme okçular falan vardı ne oldu onlara? Yeni adam çıkmadığı gibi elimizdekiler de yitip gidiyor. Bir Elvan kaldı o da dişlerini yaptıracak parayı kazansın kaçıp gidecek bakın buradan söylüyorum. Neyse demek ki spora yatkın bir millet değiliz, vaktimiz yok, paramız, salonumuz, alt yapımız, hevesimiz, arzumuz, yeteneğimiz yok, yok yok yok. bunu ben gördüm kabul ettim ama hala bazı tipler vay efendim nasıl olmaz, 70 milyonluk bir ülke nasıl bir sprinter, bir yüzücü, bir yüksek atlamacı çıkarılamaz diye inim inimi inliyor. Lan mal olmuyor işte? Yapamıyoruz, çıkaramıyoruz bunu anlaman için kaç olimpiyatın daha geçmesi gerekiyor. Bak Yunanistan’a 2004 olimpiyatları Atina’da yapılacak diye kastılar, bir sürü adam çıkardılar ondan sonra fıs! Yitip gitti hepsi, demek ki onlar da bizden. Bizim gibi mal takımı. Hala bunu kabul etmeyip inildemenin alemi yok ki? Abi içimizde yokmuş demek ki deyip bitireceksin bu davayı. Bazısı da olayı bir adım ileri götürüp yetenek avcısı ekipler kurmamızı salık veriyor. Devlet bütçe ayıracak Almanya’dan, Fransa’dan, Rusya’dan, Amerika’dan yetenek avcısı adamlar getirtilecek, devlet bunları yurdun dört bir yanına salacak, bunlar yetenekleri bulup çıkaracaklar, sonra devlet üst düzeyde donanımlı salonlar, statlar, tartan pistler yapacak, bunların hizmetine sunacak, bu çocuklara deli gibi bakacak, antrenörlerine yılda milyon dolarlar ödeyecek ki


elimizde olimpiyatlarda 23 sporcu arasında 21. değil de 12. olacak sporcular olsun! Mal olsa bunları düşünmez. 2008 olimpiyatları için çok çalışmıştık, alacağımıza emindik onun için yukarıda anlattığıma benzer bir organizasyonla spora meyilli 100 çocuk bulundu getirildi. Basına tanıtma toplantısında 10–11 yaşlarında bir kız çocuğuna muhabir sordu "2008 olimpiyatları olmazsa 2012, 2016 olimpiyatları için şansını deneyecek misin? “Hayır, ÖSS’ye girip üniversite okuyacağım, geleceğimi kurtarmak istiyorum” Sen hala neyin peşindesin mal, bu cevabın sana kapak olması gerekiyordu oysa anlamadın mı?


İKİZİNİ YILLAR SONRA BULDU Koreli Tsu Min Yoao (Soldaki) tam 21 yıldır görmediği ikizini Japonya’da buldu. Yoao, “Japonlar da çekik gözlü olduğu için arada kaynamış” açıklamasını yaptı. ikiz kardeş Maun Tao Sung’un Toshiba’nın robot geliştirme bölümünde uzman araştırmacı olarak çalıştığı belirtildi.

MİLLİ GURURUMUZ Finlandiya’da 16.sı düzenlenen dünya gençler bale şampiyonasında ülkemize “en iyi spagat açma” dalında gümüş madalya getiren milli balet Ferdiun Fadıl, başarısını doyasıya kutladı.


NİJERYALI ÇOBANLAR RAHATSIZ 3 yıl önce Türkiye’ye gelip Tokat’ın Zile ilçesinde çobanlık yapmaya başlayan Nijeryalı iki kardeş kendilerinin hala uyuşturucu, korsan saat, CD, parfüm satıcısı olarak görülmelerinden rahatsız olduklarını dile getirdi. Kardeşlerden büyük olanı, Kobambe (Soldaki); “Nijerya’da edindiğimiz doğa tecrübesini burada tatbik ediyoruz, ekmeğimizin peşindeyiz” şeklinde konuştu.

ÇİN’DEKİ İŞSİZLİK RAKAMLARI ÜRKÜTTÜ Çin Halk Cumhuriyetinin açıkladığı işsizlik rakamları dünyanın gözünü korkuttu. 1.5 milyarı aşan nüfusu ile istihdam sorunu yaşayan Çin’de, 2010 yılının ilk 4 ayında 40 bin kişi mezar taşı olarak işe başladı. 06.00‐20.00 arası mesai yapan canlı mezar taşları, mezarlığa ziyarete gelenlere mezarda yatanın adını söylüyorlar.


Kişisel gelişim

Y.H.

Kişisel Gelişimin Karı‐Kız Uygulamaları Kişisel gelişim kitaplarına gıcık olmayan insan sayısı oldukça az olmasına rağmen piyasada bu kadar çok kişisel gelişim kitabının bulunmasını yayın evlerinin işgüzarlığı olarak görüyorum. Amerikalılar bu işin kompetanı, her hafta onlarca kişisel gelişim kitabı piyasaya sürüyorlar, her ne kadar Amerika dünyanın süper gücü olsa da Amerikalı insanların bu payenin yakınına dahi düştüğünden emin değilim. Gelişimini tamamlamış birkaç Amerikalı sürüklüyor koca ülkeyi, ben buna inanıyorum. Demem o ki kişisel gelişim kitapları sadece yazanı geliştirir ötesi yalan! Şimdi böyle konuşan biri olarak size gelişim olanakları sunacak olmam bir çelişki gibi algılanabilir ama ben sizi zengin, saygın, kendine güvenen biri olmanın yollarını vererek değil, karı düşürmenin inceliklerini vererek geliştireceğim. Kaba bir şekilde ifade edersek sikör olmaktan bahsedeceğim. Eğer kişisel gelişime gıcıksanız bir de bunu deneyin derim ben.

Evren sana hak ettiğin kızı verecek… İstemesini bileceksin! Bu kadar mı? Evet, bu kadar. İstemesini bileceksin. Bir şeyi gerçekten istersen yaratacağın pozitif sinerjik çekim gücü ile arzu ettiğin kızın sana kadar gelmesi işten bile değildir. Dünya üzerinde tüm insanlar arasında 6 kişi olduğunu ben söylemiyorum, yani sevgilin olacak kıza 6 kişi uzaklıktasın bunu düşüneceksin sürekli. Yarattığın sevgi çemberi aranızdaki 6 kişiyi iletken olarak kullanıp sevdiğini sana getirecek. İlk başta inanması çok güç gibi görünüyor ama değil, 6 kişi dediğin nedir ki göz açıp kapayıncaya kadar yaydığın titreşim hissedilir.


Kişiye özel bilgi birikimi Kızları etkilemenin yollarından biri de yüksek bilgi birikimine sahip olmaktır. Bulunduğunuz ortamda bir kızı etkilemenin başta gelen yolu, ortamın popüler tipi olmaktan geçer. Kalabalık bir ortamda kızların dikkatini çeken ilk kişi sürekli konuşan, bilgi birikimiyle, kültürüyle, zevkleriyle ön plana çıkan kişidir. Bunu ben demiyorum uzmanlar diyor. Ama bu saatten sonra ne kadar bilgi biriktireceğim anasını satayım diyorsan bu vereceğim bilgi sana özel. Kişiye özel birikim yapacaksın. Nasıl mı olacak? Kızın hoşlandığı şeyleri öğrenerek işe başlayacaksın. Ne tür filmleri sever, hangi kitapları okur, nerelere gitmekten hoşlanır, vs. bunları bir kere öğrendin mi sadece 1 haftanın ayırıp bunlara çalışarak o kızı sazan gibi avlarsın. Kızın okuduğu tüm kitapları, izlediği tüm filmleri ben bir haftada nasıl okuyup izleyeyim diyorsun haklı olarak. Hepsini okumana, izlemene, dinlemene gerek yok seçeceğin belli başlı eserlerin belli kısımlarını ezberlemen yeter. Filmlerin sadece önemli sahnelerini öğrenmen yeter. Artık yapacağın tek şey konuyu bunlara getirip ezberlediklerini söylemek olacak, gör bakalım neler oluyor.

Sürekli karı kız düşün En güzel kızlarla çıkıyormuş, kendini sürekli taş gibi kızlarla düşünüyormuş gibi düşün. Buna biz mış gibi yapmak diyoruz. Bir arkadaş toplantısına giderken sanki yanında cillop gibi bir kızla gideceğini düşünerek hazırlan, ona göre giyin, ona göre kokular sür. Sürekli yanında herkesin süzdüğü, baktığı bir kız varmış gibi yürü. Akşam yatağına uzandığında sevgilini öpmeden uyuma, banyoya girdiğinde sanki oranı okşayan şey senin elin değilmiş gibi davran. Hayatını harika bir kıla paylaşıyormuş gibi yaşa, kendini buna alıştır ve asla bunun bir yalan olduğunu düşünme. Hiçbir şey olmazsa, en azından 31’den keyif alırsın.


Karşındakini çıplak düşün… Kişisel gelişimcilerin en sık verdiği örnektir, bir grubun karşısında iseniz o gruptakileri çıplak düşünün, rahatlarsınız derler, ama biz bunu asla önermiyoruz. Bizim işimiz karı‐kız olduğu için bir kere karşındakini çıplak düşündün mü işin biter. Haa kişisel gelişimcileri dediği gibi kendini rahat hissedersin ama bu rahatlığın sana bir faydası olmaz, gidip otuz birini yapar vurur kafayı yatarsın. Aman diyim karşıdakini çıplak düşünmek yok.

Daha önce başarmış olanların yolundan git… Gelişimciler buna basamak modelleme der, yani sizin gitmek istediğiniz yere sizden önce gitmiş birini takip etmek. Aynı adımları atarak başarıyı yakalamak. Bu karı kız işinde fiyaskoyla sonuçlanır bunu önermiyoruz. Kadınları anlamak zaten zorken, iki kadının birbirinin aynı olduğunu düşünmek acizliktir. Her kadının kendine has özellikleri vardır, her birine farklı davranmak gerekir. Sen şimdi Ali’nin Merve için uyguladığı stratejiyi, Aslı için uygularsan Aslı’yı da Ali s.ker şaşırır kalırsın. Dikkat!

Sürekli her an sevişecekmiş gibi hazır ol Her gün evden çıkarken o günün akşamında büyük seks varmış gibi hazırlan. Her gün temiz don giy, duşunu al, tıraşını ol, kokunu sıkın öyle çık evden. Temiz, bakımlı ol, sanki mal gibi dolanmak için değil de sevgilinle buluşmak için çıkıyormuşsun gibi düşün, ona göre pozisyon al. 31’i azalt, sekste nasıl daha iyi olabilirim konusunda kafa yor. Sanki o kadar çok sevişiyorsun ki bunu nasıl daha ileriye taşıyabilirim diye dertlen. Evren senin gönderdiğin “ben o kadar çok sevişiyorum ki” mesajını alacak ve seni o yönde besleyecektir. Bir kere beslenmeye başladın mı, gelsin kızlar gitsin kızlar silicem gelmişi geçmişi… Geliştik mi?


KORKULAN OLMADI Tayvan’da bir süt fabrikasında arıtma kazanına düşen kadın, kendisini tesadüf eseri gören arkadaşının yardımı ile hayata tutundu.

Vallaha o da bana bakıyor!

RAHİBİ KAPTIRDILAR Paskalya kutlamaları çerçevesinde, adanmışlıklarını sunmak için çarmıha gerili dev İsa figürü ile sahile inen baptistler rahiplerini plaj güzeline kaptırdı. Rahibin, “16 yıldır kadın tenine değmedim, bana da yazık” dediği öğrenildi.


REKLAM ŞİRKETİNE DAVA Çocuğa şiddet temalı tüm yazılı, basılı yayın organlarında resmi kullanılan Ukraynalı anne Dvetlana Dodurga (32) davacı oldu. 1997 yılında eşinin, kızıyla uçakçılık oynarken çektiği fotoğrafın yanlış şekilde değerlendirildiğini belirten Dvetlana, tüm girişimlerime rağmen bundan vazgeçmediler artık hakkımı mahkemede arayacağım dedi. Dvetlana’nın kızı Irına bugün 21 yaşında.

MİLLİ VÜCUTÇU ZOR DURUMDA Art arda 3 yıl dünya vücut geliştirme dünya şampiyonu olan milli vücut geliştirmeci Kazım Soysal bugünlerde zor durumda. Zamanında çok hata yaptığını ve şimdilerde bütün varlığını yitirdiğini söyleyen Soysal, Sultanbeyli’de tek göz bir gecekonduda yaşıyor. Çalışma azmine yeniden kavuştuğunu ancak imkanlarının çok kısıtlı olduğunu belirten sporcu, “Evdeki su borularını çalışma ekipmanı olarak kullanıyorum, Devlet en azından beni bir spor salonuna yazdırsın diye serzenişte bulundu.


SWAZİLAND’DA ASKERE ALMA YAŞI 7’YE DÜŞTÜ Swaziland ordusundan yapılan açıklamada 2010 yılı içerisinde 7 yaşına girmiş tüm bireylerin silah altına alınacağı belirtildi. Ülkedeki erkek sayısının uzun yıllardır devam eden iç savaşlar nedeniyle azalmasından dolayı böyle bir kararın alındığı vurgulandı. 2009 yılında 9 yaşındaki gençler askere alınmıştı. Ülkede hala 7‐11 yaş arası 2 milyon asker kaçağı bulunuyor. Ordu her gün ilkokullara baskın yapıp gençleri askere alıyor.

ŞOK BELGELER! Balyoz soruşturması ile ilgili yeni belgeler ortaya çıktı. İsimsiz bir ihbar sonucu Ankara Gölbaşı’nda bulunan belgeler sabahın erken saatlerinde cumhuriyet başsavcılığına taşındı.



Herkesin bildiği

İ.İ. İstanbul Avrupa Kültür Başkenti Ee ne oldu? Avrupa kültür başkenti oluyoruz diye kıyametler koptu, konserler, havai fişek gösterileri, falan filan derken 2010’un 4. Ayına girdik ne oldu? ne değişti hayatımızda anasını satayım? Kültür başkentine yaraşır neler yapılıyor haberi olan var mı? Aslında bununla ilgili bir site var ve bakıyorum bir sürü şey oluyor, bir sürü olay dönüyor ama kim biliyor? Bu kültür başkenti olayı sadece turistler ve bir avuç etkinlik tutkunu için miydi? Bana faydası olmayan kilisenin papazını s.keyim durumu var ortada. Kıraç, Tarkan, mercan dede konser verince hürraaaa ama ya peki Avrupa üniversiteleri tiyatro şenliğinden haberi olan var mı? Ya “desing talks” etkinliğinden, “dans platformu”ndan? Ya peki dünyanın en iyi pandomima grubu Mummenschanz’ın İstanbul’a geldiğini bilen var mı? Pandomima nedir bilen var mı? Yorgo Bacanos İstanbul ud festivali olduğunu bilen, 2010’un âli ufki yılı olduğundan haberi olan var mı? Ama deseniz ki Cengiz Kurtoğlu Gülhane’de konser verecek o park yıkılmazsa adam değilim. Ee ne oldu, İstanbul 2010 Avrupa kültür başkenti oldu da ne oldu? Kim neyi biliyor. Gözüne afiş sokarlarsa haberin oluyor, gidiyor musun peki, mümkün değil. İstanbul’da 17 tane klasik müzik, opera, çağdaş sanat etkinliği düzenleyin ve bilet alıp gidenleri takip edin, bu 17 etkinliğe katılan kişilerin aynı kişiler olduğunu hayretle göreceksiniz. İstanbul’un kültür sanat çevresi 1000 kişiden oluşan bir gruptur ve 2010 Avrupa kültür başkentliğinden istifade eden bunlardır. Geri kalan, kültür sanat faaliyetlerini takip ediyorum diyen kişilerin alayının kültür sanattan anladığı şehir tiyatrolarına gitmektir.


Bak İstanbul ile birlikte Almanya’nın Essen ve Macaristan’ın Pecs şehirleri de 2010 Avrupa kültür başkenti. Git bak bakalım Essen nasıl yaşıyor kültür başkentliği olayını. Ha ben gidip görmedim ama tahmin edebiliyorum. Şimdi diyeceksiniz ki “efendim, klasik müzik falan bizim kültürümüze ters, opera, atölye çalışmaları bizim aşina olmadığımız şeyler o yüzden…” e madem o zaman niye bayram yerine çeviriyorsun ortalığı kültür başkenti olduk diye? Şimdi yol çık 100 kişiye sor “Avrupa kültür başkenti deyince aklınıza ne geliyor” diye, 99’u Tarkan konserini hatırlar başka da bir bok bilmez. Mummenschanz geliyor desen mal mal bakarlar suratına. Ama ben bunlara kızmıyorum, ben Avrupa kültür başkenti olmayı bir bokmuş gibi gözümüze sokanlara kızıyorum. Bu işten 1000 kişi istifade ediyor zaten o 1000 kişinin 500’ü bu organizasyonun içinde görev alıyor. Zamanında biri “opera’ya para ayıracağıma çocuklara süt dağıtırım” demişti, hatırladınız mı o ünlü kişiyi, geçen baktım Avrupa kültür başkenti etkinliklerinde coşuyor. N’oldu? Hani çocuklara süt dağıtırdın sen? Şimdi memlekete opera gelecek diye seviniyor musun? Nasıl bağlayacağımı bilemedim yazıyı, o kadar çok şey var ki en iyisi hiçbirinden bahsetmemek galiba. Anlayan anladı zaten ne demek istediğimi. Bizi s.kiyorlar kısacası, hem paramızı alıyorlar hem s.kiyorlar. Biz de Kıraç konserine gidip yerli kovboy izliyoruz anasını satayım.




Çık git la!

D.B. Şöyle bir düşünün hayatınızda olmasını istemediğiniz ne kadar insan, alışkanlık, davranış, vs. var? hiç yok diyenin hayatında onlarcası vardır. Benim hayatımda da var, bunlara çık git la hayatımdan demek istiyorum diyorum da ama bir bakıyorum bir süre sonra gelmiş kurulmuş yine başköşeye. Burada sizlere bunlardan bahsetmeyeceğim, bu sadece giriş için bulduğum bir şaşırtmacaydı. Eğer hayatınızda olmasını istemediğiniz şeyleri de ben yazacaksam, sizin işiniz ne? Ben size bugün süngerbob dediğimiz orijinali spongebob squarepants olan ne olduğu belirsiz gavattan bahsedeceğim. Aramızda çocuk olmadığı için onların çok sevdiği bu sarı çıyandan gavat, ibne, orrosbu çocuu diye bahsetmekte bir beis görmüyorum. Görende de gizli ibnelik vardır söylemeden edemeyeceğim.

Süngerbob nedir amına koyim? are you ready kids? ‐aye, aye captain! ‐i can't hear you! ‐aye, aye captain! ‐ooooooo: ‐who lives in a pineapple under the sea? ‐spongebob squarepants! ‐absorbent and yellow and porous is he! ‐spongebob squarepants! ‐if nautical nonsense be something you wish... ‐spongebob squarepants! ‐then hop on the deck and flop like a fish! ‐spongebob squarepants!


‐ready? ‐spongebob squarepants! ‐spongebob squarepants! ‐spongebob squarepants! ‐spongebooob squarepaaaaaaaaaants! Böyle böyle inletiyorlar garip sabi sübyanları. Bir şarkı yapmışlar benim bile dilime takılıyor, evde 3 yaşındaki sabi baba diyemiyor ama sonçbob diye gezinmesini biliyor. İlk başlarda seviniyor insan evladım, canımın köşesi yararlı bir çizgi film izliyor, deniz altındaki yaşamı görüyor, farklı erdemleri, davranışları alıyor falan diye ama benim işin iç yüzünü öğrenmem uzun sürmedi. Bir hafta sonu çocukla oturup ben de izledim bu çizgi filmi. Bakayım süngerbob diye ortalıkları yıktıkları şey nedir dedim, demez olaydım. Sözüm ona bir sünger bu, adından da bunu anlamak mümkün, sesi erkek sesi, kravat takıyor, şort giyiyor falan derken sahne değişti baktım bu ibnenin götünde tütü var, sonraki bir sahnede kafasına peruk, sonra bıyık, sonra şerif oluyor, derken kadın kıyafeti giyiyor, vs. lan bu ne dedim amnakoym, resmen ibnenin önde gideni bu ibiş. Ne cinsiyeti var, ne cinselliği. Şimdi bunu izleyen 3‐10 yaşındaki çocuk ne düşünecek? Kafası bu kadar karıştırılır mı sabilerin? Tam da cinselliği, cinsiyeti ayırt etmeye çabaladıkları bir dönemde reva mıdır bu yapılan? Patrick desen s.ki yok, bay yengeç desen kızı var ama sevişmişliği yok, para için götünü veriyor, squidward desen affedersiniz ama amc.ğın teki.

Bir tane mi iyi şey olmaz lan? Bu kadar sabi sübyanın izlediği, örnek aldığı bir çizgi dizide bir tane mi iyi şey olmaz lan? Hepsi puşt, paragöz, cinsiyetsiz, şerefsiz, göt, gavat, aklınıza ne gelirse. Bugüne kadar 50 bölüm izlemişimdir bir tane hah bu özellik bizim oğlanda da olur inşallah dediğim bir şey çıkmadı. Varsa yoksa para ver, dans et, s.ktir çek, komşuna çemkir, arkadaşını taciz et, ibne gibi dolaş… Yok yok yok bu süngerbob denen ibnenin ve arkadaşlarının sahip olduğu bir tane iyi özellik yok. Hele bir plankton var hırsızlığa övgü resmen amnakodumun götten bacaklısı.


Süngerbob eşcinselliğe övgüdür Bu kadar basit. Süngerbob denen yaratık çocukların kafasına eşcinsellik tohumları ekmek için tasarlanmış bir çizgi filmdir. Hiç bilmiyorum ama eğer bunu çizen adam ibne değilse ben de hiçbir şey bilmiyorum demektir. Girin youtube’a “spongebob subliminal mesaages” yazıp arayın bakalım neler çıkacak karşınıza. Patrick’in “eat sperm” demesinden, süngerin söylediği bir şarkıda “i hate you, kill you kill you kill you” diye böğürmesine kadar her şey bu dizide. Çocuklara kin ve nefret aşılayan bu dizi derhal yayından kaldırılmalıdır. Çok mu tutucu, muhafazakâr, sansürcü göründüm size? İleride çocuklarımızın cinsiyeti yitik, paragöz, hırsız birer bireyler olmasındansa ben bugün yobaz görünmeye razıyım arkadaş.

Sünger sen çık git la! Yazımı tamamlarken sizleri ikna ettiğimi düşünüyorum. İkna olmayanların ise içine şüphe tohumları ektiğimden eminim. Gün gelecek sizler de bana hak verece ve bu ibneye evinizin kapılarını kapatacaksınız. Ben kapattım şahsen, şimdilerde elemana caillou, tom ve jerry falan izletiyorum. Her hafta sonu ağlıyor sonçbob diye ama kale almıyorum. Bir ağlar iki ağlar unutur, onların kafaları böyle işliyor ama bu ağlamalar bile süngerin ne kadar tehlikeli olduğunu göstermeye yetiyor. Tüm kötü huylarının, göndermelerinin yanı sıra sanırım bağımlılık da yapıyor bunlar. ee Amerikalı değil mi? Mutlaka bağımlılık yapsın diye bir şeyler koymuştur içine. Bu hafta süngerbob’a “sen çık git la!” diye sesleniyoruz. Git ve tüm gayliğinle, cinsiyetsizliğinle bizleri zehirlemeyi bırak. Bir bıyıklı, bir etekli karşımıza çıkmaktan vazgeç. Hayır, bunun tuhaf olduğunu bir tek ben mi görüyorum? Amerikalı tonlarca para döküyor terapistlere falan ama süngerbob’un ibne olduğunu göremiyor, ben de buna şaşıyorum.




Kısa Öykü Şömineli oda, iki adam, tek kalp… Bildiğin zenci… Yok yok afro‐Amerikan bir adam. Resmen siyah, kara kuru bir şey ama o ne vurgular, o ne kendinden emin duruş… Göz göze gelmek bile rahatsız ediyor insanı, kolay mı koca Amerika’nın başı, dünya lideri. Ama ben yanında oturuyorum şu an, dediklerinden zerrece bir şey anlamasam da duruşu anlatıyor her şeyi… Ah be obama başka şartlarda karşılaşsaydık seninle, böyle lider falan olmasaydık hani….

Sorsan Türkiye’nin başbakanı ama kendinden bir hayli emin. Bakışlar karalı, güven verici, sert... Biraz bıyıklar bozuyor işi ama ona yakışmıyor demek hata olur. Birbirimize bakarak tek kelime edemiyoruz, arada hep tercümanlar dolanıyor ama elektriğini buradan bile alabiliyorum. Ne adamlar gördü bu oda, peki ya böylesini?...


Bir şey söyleyeceğim! Önce sen

Ahahahahahahah!! ahahahahahahahaha h

Bir şey söyleyeceğim! Önce sen


Sus ben de gerildim…

Bu gidiş iyiye gidiş değil…

‐‐‐‐SON‐‐‐


İlişkisyen

Z.T Sabunlar Çöpe!!

31ciler buraya! Kusura bakmayın biraz ağır gibi oldu ama dikkatinizi çekmek zorundaydım. Yıllarını 31’e vermiş, kanlı canlı bir sevgili edinememiş erkekler, ilacınız benim. Sizin için akla hayale gelmedik, olur olmadık öneriler, analizler, tespitler yapacağım. Makûs talihinizi birlikte yeneceğiz. Yakıp yıkacağız ortalığı, 31’i unutturacağım size. Bu sayıda kızların şifrelerini çözeceğiz. Ben size şifreleri vereceğim siz de bu şifrelerle artık neyi çözeceğinize karar vereceksiniz.

Kesişmek seks içindir zaman kaybetmeyin… Türkiye’de erkeklerin yanlış kullandıkları bir karşı cins uygulaması varsa o da kesişmektir. Bir barda, kafede, parkta aklınıza gelebilecek her yerde otobüste, vapurda birbirleriyle saatlerce kesişen çiftler görmeniz mümkündür. Maalesef bu kesişmelerin çoğu daha sonra kankalara anlatılan “olm otobüste bir karı vardı…” türü muhabbetlere meze olur. Çünkü kesişmek bir ilişkinin ilk adımı olabilecek kapasitede değildir. Kesişmekle vakit kaybetmeyin. Kesişmek akşama bilemedin 2 gün sonrasında sevişmeyi planlayan kişilerin kullandığı bir yöntemdir ve maksimum 5 dakika sürmelidir. Bu işin kaynağında, Amerika’da kullanım şekli budur. Bakarsın, beğenini ifade edersin, süzersin, gülümser müsait misin bakışı atarsın kız da sana gülümsedi mi alır gidersin olay bu. Sonra güzel bir sevişme olur, vücuttaki ifrazat atılır, rahatlanır. Kesişmek böyle olur, ama bizde maalesef en kısa kesişme yarım saat sürer, 2 saate kadar çıktığı da olur. Resmen kesişerek yaşanıp bitirilen ilişkiler var. adam bakışlarıyla beğeniyor, kız istemiyor, adam ısrar ediyor, kız ne var be bakışı yapıyor, erkek özür diliyor, kız yumuşar gibi oluyor sonra kızın erkek arkadaşı geliyor ve ilişki bitiyor, yak bi sigara anasını satayım.


Lütfen siz böyle olmayın. Bakın gülümseyin, elektriği alın ve derhal konuşmaya gidip ilişkiyi başlatın. 3 saat bakıştıktan sonra konuşmaya gitsen ne diyeceksin? 3 saattir mal gibi size bakıyorum en sonunda geleyim dedim mi diyeceksin?

Israr önemli bir silahtır kullanın… Yoldan geçen kızın götüne bakmakta bir sakınca görme, kâseye gel diye laf at, etek giymiş kızın bacaklarını yarım saat incele ama iş sevdiğin bir kıza ısrar etmeye gelince delikanlı ol, olmaz! Israr kızları elde etmede önemli bir silahtır kullanmasını bilin. Türkiye sınırları içerisinde nerede görülmüş ilk defa konuşulan bir kızın sizinle birlikte olmaya evet dediği? Kızlar naz yuvasıdır, her boka naz yapmayı severler, bu konu dokunmayın şabanıma filminde çok güzel bir üslupta işlenmişti. Gerçi çok abartıydı ama gerçekti. Bir kızı elde etmek istiyorsan ısrarcı olacaksın. Ama sapık olmayacaksın, şimdi bu ısrar lafının götünden almayıp elinde sigara ile kızın evinin önüne pusu kuracak tipler çıkar aranızdan biliyorum olay bu değil. Olay Amerikan gençlik filmlerinde gördüğümüz tatlı orospu çocukluğu; sempatik, daima gülen, yalvaran, kızın ayaklarının dibine yatan, diz çöküp benim ol diyen, serenat yapan bir ısrarcılık. Siz böyle tatlı ısrarlarla her gün yoluna çıktıkça gün gelecek sizden etkilenecektir. Bugünün gelmesi de çok uzun sürmez. Ama dediğim gibi tatlı tatlı ısrar edeceksin. Geniş aile dizisindeki keçelerin elemanı gibi kıza kafa atmaya vardırmayacaksın işi. Bak Amerikan Pastası filmindeki elemana, taş gibi kızı nasıl elde etti. Bu çocuğun hareketlerini not et, ısrarcılığını defalarca izle ve hedefe yönel. Eğer istediğin kızı 1 haftada elde etmezsen ben buradayım, gel yüzüme tükür.

Ortamın en güzel kızına yönel, çirkin kızlar ulaşılmaz olur… Başlığı yanlış yazmış lan mal! Diyorsanız asıl mal sizsiniz demektir. Dünyanın var olduğu andan beri yerleşmiş bir kuralı bugün burada öğreniyor oluşundan utan. Erkekler kendini daima küçük görür, kızların karşısında eziktir. Bir erkeğin en korktuğu şey bir kızın egosunu çiğnemesidir, ha ilk gece s.kin kalkmamış ha bir


kız seni reddetmiş beynimizde bu iki eyleme karşılık gelen kod aynıdır ve vücut her ikisine de aynı hormonal tepkileri verir. Bundan dolayıdır ki bir erkek reddedilme ihtimalinin olduğu kızlara pek yönelmez. Kendinden daha aşağıda gördüğü, kesin elde edeceğine inandığı, reddedilme ihtimalinin olmadığını düşündüğü kızlara yönelir. Allah çirkin şansı versin lafı nereden çıktı sence? Çirkin kızlar her zaman daha fazla talep görür ve bu yüzden götleri daha kalkıktır. Senin hedefin bulunduğu ortamın en güzeli, en havalısı olan kız olmalı. Korkmadan üstüne üstüne gitmelisin. Kızın aslında hayatında kimsenin olmadığını kısa sürede göreceksin ve sana bir şey diyeyim mi o kız kimse beni beğenmiyor diye ağlayacaktır sana. Aç omzunu ona sonuna kadar, bırak ağlasın; o ağlasın sen sev, o üzülsün sen teselli et, o dertlensin sen avut. Bir süre sonra o kız seni ne çok sevecek sen bile şaşıracaksın. Büyük düşün küçük oyna, asla kaybetmezsin.

Tutarsız ol kafa karıştır… Kızlar dengeli erkekleri sever yalanını kim attıysa ortaya zamanında iyi kız kaldırmıştır ben söyleyeyim size. Çünkü eğer diğer erkekler bu zokayı yuttuysa ortam bunlara kalmıştır ve kızları çekirdek gibi ayıklamışlardır. Kızlar dengeli erkekleri sevmez, kızlar düzeltebilecekleri, noksan, eksik, yaralı, tutarsız, acayip erkekleri severler. Bu yüzdendir ki kızlar hep piç adamı tercih ederler. Kızlar bir erkeği topluma kazandırma sevdalısı terapistlerdir. Bir erkeğin derdini dinlemek, ona yol göstermek, onunla ağlama en büyük zevkleridir. Yeri gelmişken bir kızın yanında ağlamaktan çekinmeyin ama Feridun Düzağaç ağlaması olmasına dikkat edin, salya sümük ağlamak değil. Lise yıllarını hatırlayın, kafasını sırasına kapamış uyuyan ergenin başına doluşan kızları hatırlayın, “Fadıl neyin var? Bana açılabilirsin, konuşabilirsin benimle, her zaman yanındayım Fadıl” diyen kızları hatırlayın. İşte bu dürtü asla geçmez, şekil değiştirir ama geçmez. O sebeple tutarsız olun, dengesiz, hastalıklı, depresif olun. Size bunun modası geçti olm diyenler çıkacaktır, s.klemeyin onlar sizi ekarte etmek isteyen götoşlardır unutmayın. Kolay gelsin.


Fotoğraflar konusunda akla gelen her şeyi,

Saffet Abi’ye sorun. Fotoğraf işinden en iyi

“O ANLAR” Zamanın durduğu o anlar’dan biri daha. İnsanın hayvan üzerindeki hükmedici gücünün en tepe noktasına çıktığı, buna karşın bu güç içinde gizlediği sevgisini sunmayı da ihmal etmediği bir an. Fotoğraf California, Amerika’da çekilmiş. Fotoğrafçı o anda hissettiklerini ne kadar da yakın özetlemiş; “gözüme çıplak et çarpınca aha dedim istediğim poz.” Sanırım fotoğraftaki kişinin köpekleri 10 dakika kadar sevdiğini de belirtmek gerekecek… Ressam ne güzel demiş; “Resim doğanın içinden çıkıp gelen bir parça olmamalı, resim bizzat doğaya bir parça yerleştirmek olmalı” diye. İşte Paris, Fransa’dan gelen bu resim tam da bunu anlatıyor. O anda ressamın içindekileri tuvale aktarırken yaşadığı sıkıntıyı yüzünden görmek mümkün. Fırsatını bulmuşken, yaşanmışlıklarını, yaşayacaklarını belki de özgürce, istediği gibi, istediği yerde dile getiriyor. Tuvalin canlılığı da gözlerden kaçması mümkün olmayan ayrıntılardan. Havuzun beden üzerinde yarattığı hınzır parıltılar, ressamın çalışmasına yardım etmek ister gibi oynaşıyor bedende…


Hepimiz tatil için çalışıyoruz ifadesinin reklam sloganı olduğu günümüzde, İngiltere’den gelen bu tatil fotoğrafı içimizi ısıtmaya yetecek güneş ışığını dolduruyor odamıza. Baba, anne ve iki kızından oluşan bu tipik İngiliz ailesi denizin keyfini çıkarırken, birbirlerine de sevgilerini göstermekten çekinmiyorlar. Baba, annenin yüzü okşuyor, kız babanın elini tutuyor ve bir gülmecedir gidiyor. Nasıl da ilişkilerin hızla bozulduğu çağımızın dışına düşüyor bu resim ve nasıl da inatla ailenin üzerinde duruyor… Sırada bizden bir anın fotoğrafı var. Gençlerin yarış atı gibi sınavdan sınava koşturduğu bir ülkede, sınavdan çıktıktan sonra yaşanan bir mutluluğun resmi bu. Yıllarını sınavlara girmek için geçirmiş gencecik bir kızımız, girdiği bir sınavdan başarı ile çıkmanın sevincini en yakını ile yaşıyor. Fotoğrafçı bu yakınlığın derecesini belirtmeye gerek duymamış, kimbilir belki de kızın yüzündeki kocaman gülümsemeden gözlerimizi ayırmamızı istemediği için yapmıştır bunu. kızımız, mutluluktan, yorgunluktan, heyecandan gözlerini kapatıp dinlenmeye şimdiden başlamışken ona daha önünde çok sınav olduğunu söylemenin hiç yeri değil…


Resim, İtalya’dan, resimdeki kız ise 4 yaşından beri gitar çalan İsabella Madriani. İsabella bu fotoğrafın da çekildiği röportajında, “müziğin bir tutku olduğuna inanmıyorum. Müzik aşktır, müzik aşkın bizzat kendisidir” demiş ve bunu ispat etmek istercesine gitarına sevgiyle sarılmış. Tıpkı yeni doğmuş yavrusunu yalayan bir kedi gibi… Deklanşöre basmakla basmamak arasında düşünürsen, istediğin pozu kaçırırsın demiş sıradaki fotoğrafı çeken Alman sanatçı Hans Almüssen. Akan sular, arka fondaki mavilikler, kelebekler hepsi bir mesajı haykırmak için birleşmiş gibiler. Doğa biziz, biz doğayız; o kayboldukça aslında yitip giden daha çok biziz. Zaten fotoğrafta bize bakan bir çift gözde yalvarma yok mu sizce de, kurtarın beni dercesine… Kadınların hayatın her yerinde karşımıza çıkabileceğini anlatmak istedim demiş sanatçı. Ve bir akşamüstü, Arizona sıcağına aldırış etmeden, çoğunlukla erkeklerin yaptığı Amerikan futbolunu hakkıyla oynayan ev kadınlarını fotoğraflamış. Arkası bize dönük olan sporcu Kathy, hem takım kaptanı hem 2 çocuk annesi bir ev kadını.


Son fotoğrafımız bir aşk hikayesinin bir parçasını anlatmış bize. Fotoğraftaki kızcağız Fransa’nın maden bölgesi Almheir’de çalışan eşini bekleyen Monica. Bu pozu vermeden önce çok düşünmüş ama ona sevgimi bu anlatacaksa eğer… demiş ve objektifin karşısına geçmiş. Onu her gün bu camın önünde bekliyorum dedikten sonra ağladığı görülmesin diye gözlerini kaçırdığı bir anda sanatçı deklanşöre basmış ve bu görüntüyü bize kadar ulaştırmış. Sanatçı “sevginin en saf hali bu olsa gerek” diye fotoğrafın altına not düşmeyi de ihmal etmemiş… İnsanın doğa karşısındaki acizliğiydi benim resmettiğim, diyor Fransız fotoğraf sanatçısı Albert Dominique. Sadece çıplak kadın bedeni, altında bir battaniye ve doğanın çepeçevre kuşatmışlığı. Çıplak ten üzerinde oynaşan ışıklar ise üstünü örtmek ister gibi kızımızın. Kadın üşümüş, kıvrılmış, belki titriyor ama bizim yüzünden görebildiğimiz tek şey hafif bir gülümseme. Bu da bize insanın ait olduğu asıl yerin doğa olduğunu ispatlamak ister gibi.


Sizden gelenler F. Dergi yayına hazırlandığı sırada elimize ulaşan herhangi bir şey olmadı.


FUNZİN Rastgele Süreli Yayın İmtiyaz Sahibi: Diazepam Editör: Diazepam Redaktör: Diazepam Teknik işler: Camel Danışman: Roselife Röportaj sorumlusu: Dollidolli (Amerika’da) Müzik yazıları: Uzayi kurtaran dunyali (Yazı yollar mısın demeyi unuttuk) Bu sayıdaki konuk yazarlar: (Davet etmeyi unuttuk) Yazarım abi ayıpsın nedir yani atla deve mi? deyip hiçbir şey yazmayan: Alkolik2000 (Forever) Kapak Tasarımı­Uygulama Camel­diazepam­bay sıtkı sıyrıl Yıl:1, Sayı: 8 Fiyatı: Tek tık (Kıbrıs çift tık) İstanbul.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.