DEWA

Page 1

VIF Kadınlar Teşkilatı 20. Yıl Kutlamaları

A

vusturya İslam Federasyonu kadınlar teşkilatı Hafız Kurra Sümeyye Eddeeb katıldılar. 20. yıl kutlamalarını 07.03.2010 tarihinde bir sa- Açılış Kuran´ı kerimi ile başlayan programda ilk olarlon programı ile gerçekleştirdiler. ak selamlama konuşması yapan Kadınlar Teşkilatı başkanı Nesrin Uyar, yaptıkları çalışmalardan bahKatılımın yoğun olduğu ve büyük bir coskuyla yapılan sederek emeği geçen herkese ayriyeten teşekkür etti. kutlamaya Türkiye´den Doç.Dr.Sevgi Kurtulmus, Al- Ardından Bölge Başkanı Muhammed Turhan sözü manya Genel Merkez Kadınlar Teşkilatı Başkanı Ze- alarak yapılan her türlü çalışmalarda destek veren hra Dizman ve Mısırdan sesi ile gönlümüzü fetheden kadınlar teşkilatına sonsuz teşekkür etti... SAYFA 3

Mart Gazete Monatliche Zeitung Mart 2010 Sayı / Ausgabe: 18 Tanıtım Sayısı Gratisexemplar

Deprem

1 5

Ü L Ö

Elazığ depreminde 51 kişi hayatını kaybederken 74 kişide yaralandı Kerpiç evler mezar oldu Elazığlılar, dün sabah saatler 04.32′yi gösterirken büyük bir sarsıntıyla uyandı. İlk başta depremin önemli bir hasara yol açmadığı açıklandı.

SAYFA 10

ALIF Gençlik Şöleni

VİYANA’DA KUR’AN AŞIKLARI SALONLARA SIĞMADI

Avusturya Linz islam Federasyonu gençlik Komisyonu 27.02.2010 tarihinde düzenlemiş oldukları gençlik şölenine katılımcıların özellikle 20 yaş altı gençlerin çoğunlukta olması dikkat çekti.

SAYFA 3

Köşem

2

Mehmet Turhan Kurtulsun Gemi

8

Mustafa Mullaoğlu Alemlere Rahmet Muhammed (s.a.v.)

11

Dr. Fuat Sanaç IGGIÖ Seçimleri ve Mesuliyet Duygusu

SAYFA 31

18

Av. Süleyman Boynukara Ümmet Anlayışı

26

Kemal KÜÇÜK Bizim Neyimiz Eksik?


2

HABER - AVUSTURYA

Mart 10

Mehmet TURHAN

IFW Genel Başkanı

K

işinin kemali, kelamıyla belli olur. Üslub yöntem ve davanışlarıyla İnsan bir profil çizer. Yetiştiği çevre, Aile eğitimi, tedrisatı ve dostluk grupları kişinin şahsiyetinin olgunlaşmasında önemli rol oynayan faktörlerdir. Hani perşembenin gelişi çarşambadan belli olur denir ya, işte büyük ideal sahibi insanlarda daha küçüklüklerinde kendilerini farkettirirler. Adam olmak demek, çocukluktan kurtulmak gibi basit bir biyolojik hadise değildir. Adam olmak, ifadesinde büyük manâlar yatar. Kendini yetiştirmiş, gayretli, insanlığa faydalı olan, yüce ideal sahibi, büyük proje ve idealleri olan insan demektir. İnsanları itibarlı kılan, ne mülkiyet ve varlıkları, ne kariyerleri ne de mensup oldukları aile ve çevreleridir. İnsanı asıl büyük yapan, sahip olduğu inançları, ortaya koyduğu hizmetleri ve topluma bıraktığı kalıcı eserlerdir. Toplumlarda böyledir. Büyük adamların büyük adımlarıyla toplumlar yol alır, itibar kazanır ve tarihe geçerler. Tarihin seyri içerisinde iz bırakan milletlere baktığımızda Liderleriyle, toplumun bütünlük oluşturduğu, kendi kültür ve tarihine ters düşmeden büyük bir heyecan oluşturarak, vatan millet kaynaşmasını tesis etmiş, gayri milletlerin himmetini ve mededini ummadan inancından, tarihinden ve medeniyyetinden gelen bir ağırlık ve vakarla topluma öncülük etmişlerdir. Bunun en büyük tarihi örneğini 1974 kıbrıs Savaşında görmüş bulunmaktayız. Kendi ayakları üzerinde duramayan, başbakanlarından meded umanların yol almaları, mesafe katetmeleri, hedefe ulaşmaları mümkün değildir. IMF bir gerçektir. Onsuz olamaz kanaati büyük bir çıkmazdır. Şanlı tarihimiz IMF lerle yazılmadı. Bu millet inancı, azmi, gayreti, fedakarlığı ve idealistliğiyle taştan su çıkaracak, IMF sizde ekonomisini daha önce olduğu gibi öz kaynaklarımızı harekete geçirerek model bir toplum olmaya namzet bir millettir. Dış politika bir ülkenin dış dünyaya karşı o ülkenin duruşu demektir. Duruşumuzu yeniden gözden geçirmenin zamanı çoktan gelip geçmiştir. Müstemleke pozisyon ve görüntüsünden kurtulmanız lazımdır.

Kurtulsun Gemi Kediye kaç, tazıya tut tiyatrosunu artık birdaha seyretmek istemiyoruz. Şu son müttefikimizin ermeni krizini, başımıza inen asıl bir balyoz olarak görmeliyiz. Efendiler! Güvendiğiniz doğalara karın yağdığını hala daha neden görmek istemiyorsunuz! Zaman zaman bir musibetin bin nasihattan hayırlı olduğunu aynel yakin olarak görüyoruz. Artık özümüze, tarihimize, gerçeklerimize dönmenin zamanı gelmiştir diye düşünüyorum. D-8 lerin yeniden fonksiyonel hale getirmenin tarihi bir fırsatı olarak görmek lazım geldiğini düşünüyorum. Evet yazımızın başında ne demiştik ? İnsanı büyük yapan yakışıklığı, hitabeti, dünyalık kariyeri değil taşıdığı değerleri, idealleri ve projeleridir. Şimdi kendimize dönelim. Okumayan, okuyanı dinlemeyen, araştırmayan, kitap, ilim, okul, eğitim derdi olmayan bir toplum olursak, hangi terakkiden bahsedebiliriz? Ne tür bir yol alabiliriz? Artık zincirleri kırmanın zamanı geldi. TV ye ayrıdığımız, İnternete ayırdığımız, içi boş muhabbetlere ayırdığımız zamanı, Kitaplara ayırma zamanı gelmiştir. Her ay sizi bir kitapçıkla buluşturuyoruz. Size özel, sizi anlatan, sizi yansıtan, size özel hazırlanmış bir cep kitabı. Okumalıyız, anlamalıyız, kavramalıyız, topluma faydalı olmalıyız. Bizim Kurtuluşumuz Kitabımız Kur’an-ın ilk çağrısındadır. ‘‘Oku!’’ bu hitabı duyduğumuz an Kurtulduğumuz andır. Okuyalım ki seviyemiz yükselsin. Şairin dediği gibi Ağlayın ki su yükselsin. Belki kurtulur gemi.

DEWA´DAN BİR YENİLİK DAHA Her hafta Cuma günleri saat 14:30 – 16:30 arası hukuk danışmanımız tarafından her türlü Hukuk sorunlarınızı danışabilecek ve her türlü Antraglarınızı doldurabileceğiniz, sizlere sözlü açıklamasını yapacak ekibimizle yardımcı olmaktan mutluluk duyarız. İlknur ÖZYÜREK Not: Danışmanlığımız ücretsizdir ! Adres: Thelemangasse 8/2 - 1170 Wien Viyana & Çevresi

Freie Mitarbeiter

Sahibi | Herausgeber:

Metin Malçok; Thelemangasse 8/2 A-1170 Wien

Layout & Graphics: İnternet Sorumlusu: Reklam | Anzeigen: Redaksiyon:

Mesut Güneş Mikail Cerit Fatih Yayla Metin Malçok Selma Gümüşer Sema Gümüşer İlknur Özyürek Halil Ekinci Zeynep Berre Özçelik

Vorarlberg & Tirol Bölgesi

Freie Mitarbeiter

Genel Koordinatör Reklam Sorumlusu Tirol Koordinatörü

m.gunes@dewa.at m.cerit@dewa.at f.yayla@dewa.at m.malcok@dewa.at s.gumuser@dewa.at se.gumuser@dewa.at i.ozyurek@dewa.at h.ekinci@dewa.at z.b.ozcelik@dewa.at

Abdi TAŞDÖĞEN Tel: +43 650 888 0700 a.tasdögen@dewa.at Volkan MERAL Telefon: +43 650 525 4343 v.meral@dewa.at Ömer KUTLUCAN o.kutlucan@dewa.at Mahmut YILDIZ m.yildiz@dewa.at Yılmaz AKIN Telefon: +43 676 400 1970 y.akin@dewa.at Muhammed BUSUN m.busun@dewa.at

Freie Mitarbeiter

Linz Koordinatörü Murat Başer 0699 / 17 05 53 27 m.baser@dewa.at Salzburg Koordinatörü Metin Akay 0660 / 21 00 727 m.akay@dewa.at

www.dewa.at Salzburg & Linz Bölgesi


HABER - AVUSTURYA

Mart 10

3

VIF Kadınlar Teşkilatı 20. Yıl Kutlamaları A

vusturya İslam Federasyonu kadınlar teşkilatı 20. yıl kutlamalarını 07.03.2010 tarihinde bir salon programı ile gerçekleştirdi. Katılımın yoğun olduğu ve büyük bir coskuyla yapılan kutlamaya Türkiye´den Doç.Dr.Sevgi Kurtulmus, Almanya Genel Merkez Kadınlar Teşkilatı Başkanı Zehra Dizman ve Mısırdan sesi ile gönlümüzü fetheden Hafız Kurra Sümeyye Eddeeb katıldılar. Açılış Kuran´ı Kerimi ile başlayan programda ilk olarak selamlama konuşması yapan Kadınlar Teşkilatı başkanı Nesrin Uyar, yaptıkları çalışmalardan bahsederek emeği geçen herkese ayriyeten teşekkür etti. Ardından Bölge Başkanı Mehmed Turhan sözü alarak yapılan her türlü çalışmalarda destek veren kadınlar teşkilatına sonsuz teşekkür etti. Kadınlar Teşkilatının kuruluş tarihçesinden bahseden Zehra Dizman Hanım Efendi ise çalışmaların öneminden bahsetti. Son Konuşmacı olarak Türkiye´den katılan Doç. Dr. Sevgi Kurtulmuş gerek Türkiye gerekse dünya coğrafyasından „adam gibi adam“ olmanın gerekliliğini vurguladı ve ardından İslam Federasyonu Şube kadınlar teşkilatı başkanlarına Nesrin Uyar Hanım Plaket takdiminde bulunarak emeklerinden ve gayretlerinden dolayı sonsuz teşekkür etti. Programın sonunda Mısır´dan aramıza katılan Hafız Kurra Sümeyye Eddeeb okumuş olduğu Kuran´ı Kerim ile gönülleri fethetti.

VİYANA’DA KUR’AN AŞIKLARI SALONLARA SIĞMADI

I

GMG İrşad Başkanlığının organize ettiği Avrupa 22. Kur’an-ı Kerim yarışması bölgeler arası elemelerinin bir bölümü bu yıl ilk kez Viyana’da düzenlendi. Viyana İslâm Federasyonu İrşad Başkanlığının koordine ettiği yarışmaya yedi bölgeden dört bölge katıldı. 20 Şubat 2010 Cumartesi günü saat 13: 00’te başlayan programa katılımın yüksek düzeyde olduğu izlendi. Beşyüz kişilik olan Viyana’nın önemli toplantı salonlarından Haus der Begegnung’a, yaklaşık yediyüze yakın katılım oldu ve Kur’an aşıkları programın büyük kısmını dışarda ve ayakta takip etti. Özellikle salonu öğrencilerin doldurması dikkat çekti. Salonun sahne olarak çok güzel dekore edilmesinin yanında, tavan da bir bayram havasında süslendi.

yazar ve mevlidhan Mustafa Kavurmacı, Genel Merkez Eğitim Başkanlığı üyesi ve Türkiye’nin meşhur eğitimcilerinden Mustafa Kütahyalıoğlu katıldı. Yarışmacı gençler ezbere ve yarım sayfa (kura neticesinde) Kur’an-ı Kerim’i yüzünden okudular.

katıldığını ve bundan büyük bir onur ve sevinç duyduğunu kaydetti. Geçen yıl Viyanamızdan Avrupa birincisi olan Mustafa Papak’ın açılış Kur’an-ı Kerim’i ile başlayan programı, Sollenau Camii İmam-Hatibimiz Mehmet Çete sundu. Teknik masada Takva Camii İmam-

Dizman, program sonunda 22 yıldır Kur’an yarışmalarının düzenlendiğini, ancak ilk defa bu kadar kaliteli, düzenli, sistemli ve yoğun katılımlı bir yarışmaya

Hatibimiz Orhan Güngör ve ekibi bulundu. Programın sahne sorumluluğunu, Rıdvan Camii İmam-Hatibi Yusuf Kalemli ile, Hamidiye Camii İmam-Hatibi Meh-

Büyükler Kategorisinde 14-18 Yaş: 1. Kuzey Bavyera Bölgesinden Muhammet Topcu 2. Viyana Bölgesinden Ahmet UÇAR 3. Güney Bavyera Bölgesinden Muhammed Ali ERDOĞAN 4. Alberg Bölgesinden Bilal GÜZEL Küçükler Kategorisinde 10-13 Yaş: 1.Viyana Bölgesinden Methmet PAPAK 2.Viyana Bölgesinden Hasan YILDIZ 3.Alberg Bölgesinden Ahmet YARAR 4.Kuzey Bavyera’dan Talha ERCAN 5.Güney Bavyera’dan Jüri heyeti olarak: Genel Merkez Kur’an-ı Kerim Yarışmaları Koordinatörü Abdurrahman Dizman başkanlığında, Türkiye’den Kurra Hafız, Yrd. Doç. Dr. Mustafa Öztürk; gazeteci,

met Davutoğlu yaptı. Salonda misafirleri karşılamak ve ağırlamak üzere Kuba Camii İmam-Hatibi Mevlüt Güner ve Eyüpsultan Camii İmam-Hatibi, Enver Demirci görev yaptı. Viyana İslam Federasyonu İrşad Başkanı Mustafa Türkmen’in selamlama konuşmasından sonra, Viyana İslam Federasyonu Bölge Başkanı Muhterem Mehmet Turhan Beyefendi günün anlam ve önemini ifade eden veciz konuşmasını yaptı. Daha sonra jüri heyetinin yönetiminde, ilk önce küçük (10-13 yaş arası) yarışmacılar sahneye alındı. Küçüklerin yarışmasından sonra, Rıdvan Eğitim Merkezi İlahi grubu ve Hamidiye Camii İlahi grubu sahnede yer aldılar ve izleyicileri coşturan birbirinden güzel ilahilerini söylediler. İkinci olarak sahneye büyük (14-17 yaş arası) yarışmacılar alındı. Birbirinden güzel Kuran okuyan yarışmacıları jüri heyeti belirlemekte zorlandı. Yarışma sonunda Genel merkezimizden yarışmaya koordinatör olarak katılan Muhterem Abdurrahman Dizman, yarışmacılara hediyelerini takdim etti. Viyana İslâm Federasyonu da yarışmaya katılan bütün öğrencilere birer çeyrek altın ve birinci, ikinci ve üçüncülere süpriz hediyeler takdim etti. Ayrıca jüri üyelerine de hediye ve çiçek takdim edildi. Yarışma sonunda Viyana İslam Federasyonu Bölge Başkanı Muhterem Mehmet Turhan bey, bölge irşad başkanı Mustafa Türkmen’i ve ekibini tebrik etti. Turhan Viyanamızda bulunan 22 cemiyetimizi de program öncesi hazırlıkları, katkıları ve salona teşriflerinden dolayı memnuniyetini ifade etti.


4

Mart 10

HABER - AVUSTURYA

„Federal Arabuluculuk Kurumu“ bilgilendirmesi yapıldı

1

9 Şubat 2010 Cuma günü Başkonsolosluk Kançılaryasında Federal Arabuluculuk Hakkında bilgilendirme toplantısı düzenlendi. Yapılan toplantıya Volksanwaltschaft başkanı Theseria Stoisits, yardımcısı Mag. Cenry ve Sayın Marik katılırken Sivil Toplum Örgütleri de toplantıda yerlerini aldılar. Toplantının amacını açıklayarak söze başlayan Sayın Başkonsolos İbrahim Mete Yağlı şunları ifade etti: „Federal Arabuluculuk kurumu kamu idaresinin yapmış olduğu hatalardan dolayı mağdur olan kişilerin müracaat edebilecekleri bir kurum. Bu ku-

ruma müraacat için Avusturya vatandaşı olmaya da gerek yok. Kurumun bir diğer özelliği de bu kuruma müraacatlarla ilgili dosyaların tamamıyla gizli tutulması ve hiç bir şekilde kamu ile paylaşılmamasıdır. “ diyen Sayın Yağlı, bundan sonraki günlerde bu tür faaliyetleri Başkonsolosluk olarak düzenleme temennisinde bulunarak katılımcılara teşekkür edip sözlerine son verdi. Daha sonra sözü Volksanwaltschaft başkanı Theseria Stoisits alarak genel bilgilendirme yaptı ve ardından katılımcıların soruları ile toplantı sona erdi.

WKO Seçimlerin Galibi Türkiyeli İşverenler

ŞUBE BAŞKANLAR TOPLANTISI

V

iyana İslam Fedarasyonu´nun her yıl periyodik olarak gerçekleştirdiği, Şube Başkanlar Toplantısı´nın ilki 21.02.2010 tarihinde gerçekleştirildi. Şube başkanlarının tamamının hazır bulunmasının ardından, Bölge Teşkilatlanma başkanı Mehmet ARSLAN´ ın yoklamasıyla birlikte toplantı başladı.

Türkiye´den gelen hepsi birbirinden kıymetli hocaların vermiş olduğu seminerlerle birlikte dolu dolu geçtiğini ve emeği geçen herkese teşekkürlerini sunduğunu belirtti. Sözlerine düzenlenecek olan programlarla devam eden Boynukara, 01.05.2010 tarihindeki Gençlik Şöleninin içeriğinden bahsetti.

İlk olarak Sosyal Hizmetler Başkanı Necip Karaca yapılan faaliyetlerden kısaca bahsetti. Daha sonra söz alan Bölge İrşad Başkanı Mustafa Türkmen, 2010 yılı için tasarlanan projelerden bahsetti ve Avusturya’da bir ilke imza atması hedeflenen Hafızlık Kursunun, 01.03.2010 tarihinde hayata geçirileceğinin müjdesini verdi. Mustafa Türkmen´in konuşmasını tamamlamasının ardından Bölge Tanıtma Başkanı Yakup Geçgel, önümüzdeki yaz döneminde düzenlenecek kermeslerin tarihlerini belirledikten sonra, Açık Kapı Günlerinde görev alacak olan arkadaşlara seminer verileceğini sözlerine ekledi.

Günün sonunda Bölge Başkanı Mehmet Turhan tüm başkanlarına katılımlarından dolayı teşekkür ederek konuşmasına başladı. Turhan, geçtiğimiz günlerde elim bir iş kazası sonucu kaybettiğimiz Merhum Mustafa Yazgı kardeşimizin isminin bir ahde vefa örneği olarak, Prein an der Rax kasabasında bulunan Viyana İslam Fedarasyonu bünyesindeki Eğitim Kompleksine verilecegini belirtti. Daha sonra bu seneki Kutlu Doğum programının 10.04.2010 tarihinde Stadhallede yapılacağını vurgulayan Mehmet Turhan, konuşmasını her bireyin doğumundan itibaren Islamische Glaubensgemeinschaft in Österreich (İGGİÖ) üyesi olması gerektiğini söyleyerek noktaladı. Yaklaşık 7 saat süren toplantının hayırlara vesile olmasını temenni eden şube başkanları daha sonra toplantı salonundan ayrıldı.

Büyük bir hassasiyetle devam eden toplantıda 3.olarak söz alan Bölge Gençlik Başkanı Av. Süleyman Boynukara geçtiğimiz günlerde Tulln´ da düzenlenen Gençlik Kampının,

T

ürk işverenlerinin geçen yıllara nazaran daha fazla ilgi gösterdiği Avusturya Ticaret Odası (WKO) seçimleri sonuçlandı. İlk bakışta göze çarpan katılımın artmış olmasıydı. Bu seneki seçimlerde artan oy oranlarının baş mimarı şüphesiz ki Resul Ekrem GÖNÜLTAŞ idi. Gönültaş ve ekibinin yapmış olduğu ummalı çalışmalar sonucunda, Viyana Ticaret Odasına 30 Türk kökenli milletvekili yerleştirildi. Yerleştirilen bazı adaylar ve branşları şu şekilde: Resul Ekrem GÖNÜLTAŞ – Beförderungsgewerbe mit Personenkraftwagen, Taxi Bayram KOCA – Kleintransporteure Mehmet CAMCI – Kleintransporteure İbrahim YENİGÜN – Kleintransporteure Ferhan DALKILIÇ – Bauhilfsgewerbe Mustafa BAŞ – Elektrohandel Metin MALÇOK – Werbung und Marktkomm


HABER - AVUSTURYA

Mart 10

5

HÜRPAŞ´TAN GERÇEK AÇILIM

Viyana´da Türk kökenli iş adamlarından Mehmet Vural 11. Viyana´da Hürpaş marketler zincirine bir yenisini daha ekledi. 12 Şubat 2010 tarihinde yapılan açılış törenine sayın Başkonsolos İbrahim Mete Yağlı ve eşi, Sayın Büyükelçi Kadri Ecvet Tezcan´ın eşi Neslihan Tezcan hanım, Hürpaş marketler zincirileri sahibi sayın Mehmet beyin eşininde hazır bulunduğu açılışta, Avusturya´da ilk defa bayanlar bir işletmenin açılışınıda gerçekleştirmiş oldular. Türkiye´de açılım müzakereleri devam ederken Viyana´da da Hürpaş açılımı yapmış oldu. Her zaman yeniliklere ve ilklere imza atmaya alışık olan sayın Mehmet beye böyle bir fikrin nasıl oluştuğunu sorduğumuzda ise şöyle dedi. „Şimdiye kadar bir çok şube açtık,

6

gerek sayın büyükelçimiz gerekse sayın Başkonsolosumuz her zaman yanımızda bulundular. Başarılı olan her erkeğin arkasında mutlaka ona destek veren eşlerin olduğunu biliyoruz. Bizde onlara değer verdiğimizin bir göstergesi olarak bu seferki açılışı onlardan yapmalarını rica ettik. Bizleri kırmayarak bu açılımımıza destek veren sayın Büyükelçinin ve sayın Başkonsolosumuzun çok değerli eşlerine ve eşime lütfedip açılışımıza katıldıklarından dolayı saygı ve hürmetlerimi sunarım. Bu açılımda inşallah herkese örnek olur.“ diyerek sözlerini noktalarken, bizde başarili iş adamı sayın Mehmet Vural beye Avusturya´da ki türk toplumuna katkılarından dolayı tebrik eder bundan sonraki iş hayatında başarılar dileriz.

Anadolu´da Bayram Günü

Mart 2010 tarihinde tüm Anadolu aşıkları Anadolu Camii´nin mülkiyetinin tamamıyla alınmasını kutlamak için buluştu. Programa Saadet partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş´ un eşi Dç. Dr. Sevgi Kurtulmuş katılırken, Viyana İslam Federasyonu Başkanı Mag. Mehmet Turhan, Avusturya müftüsü Dr. Ramazan Yıldız, IGMG Kadın Kolları Başkanı Zehra Dizman ve bir çok misafir bu anlamlı günde yerlerini aldılar. Açılış Kuran-ı Kerimi ile başlayan bu coşkulu program Anadolu Cemiyet Başkanı Kemal Türel´in selamlama konuşması ile devam etti. Katılımcılara can-ı gönülden teşekkür eden Türel, Almanya´dan beklenen ancak elinde olmayan bir nedenden dolayı programa iştirak edemeyen Dr. Yusuf Işık´ ın selamlarını iletti. Anadolu Camii´nin geçmişten bugüne kadar yapmış olduğu faaliyetlerden bahseden Başkan, emeği geçenlere teşekkürlerini sunarak konuşmasını tamamladı. Ardından kürsüye gelen, Anadolu Camii emektar İmamhatiplerinden Ekrem İlhan Hoca yazmış olduğu şiiri okuyarak dinleyenleri geçmişe doğru

küçük bir yolculuk yaptırdı. Daha sonra kürsüye gelen isim ise Dr. Ramazan Yıldız idi. Yapılan yardımların, verilen emeklerin ecirlerinin büyüklüğünden, öneminden bahsetti ve şunları ifade etti: „ Yaptığınız hayır ve hasenatları dillendirmeyin, açık etmeyin ki kazanmış olduğunuz sevaplardan tekrar mahrum kalmayın.“ Daha sonra bir müslümanın imanını daha da güçlendirmesine ve koruması gerektiğine vurgu yaparak konuşmasına son verdi. Ramazan Yıldız´ ın konuşmasının ardından, günün öneminin bir de görsel olarak anlatılması için hazırlanan „Dünden Bugüne“ klibi yayınlandı. Klibin bitmesiyle birlikte sahneye çıkan Ahmet okur ve Grup Çağrı katılımcılara keyifli dakikalar yaşattı. Kadın Kollarının 20. Yıl kutlaması hasebiyle Viyana da bulunan Sümeyye Eddeb ile abisi Abdülaziz Eddeb´te programa katıldılar ve Abdülaziz Eddeb yaptığı Kuran-ı Kerim tilavetiyle gün daha da anlam kazandı. Günün son konuşmacısı olarak kürsüye gelen Mag. Mehmet Turhan Gül insanlar gülden terazi kurmuşlar, gül alırlar

gül satarlar, alanlar gül verenler gül! dizeleriyle sözlerine başladı. Günün ve yapılan hasenatların önemine binayen yaptığı konuşmasında şunları ifade etti; „ Bu yardımlarınızla yaptığınız yatırımlar kattiyen dünyalık değildir ve bunların ecrini elbette ki ahirette alacaksınız.“ diyerek Peygamber Efendimiz ( s.a.v )' in Hadis-i Şerifini hatırlattı; Peygamberimiz; "Allah'ın bazı kulları vardır ki; peygamberler ve şehitler onlara gıpta ederler." buyurunca, sahabe-i kiram, "Onlar kimlerdir ya Rasûlallah?" diye sormuşlar, Hz. Peygamber de: "Onlar bir menfaat ve mevki gözetmeden, sadece Allah için birbirlerini sevenlerdir. Bunların yüzü nurludur ve nurdan yapılmış minberler üzerine otururlar. İnsanlar (Allah'ın azabından) korktuğu zaman onlar korkmaz, üzüldüğü zaman da üzülmezler." Daha sonra yeni açılan Hafızlık Okulundan bahseden Viyana İslam Federasyonu Başkanı, cemiyet başkanı, birim başkanları ve emeği geçen herkese teşekkürlerini sunarak konuşmasına son verdi. Ardından tüm misafirlere zengin Türk Mutfağından çeşitli tatların sunulmasıyla program son buldu.


6

Mart 10

HABER - AVUSTURYA

İslam Federasyonunda Genişletilmiş Bölge Toplantısı

V

iyana Islam Federasyonu 2010 yılının ilk genisletilmis bölge toplantısını 15. bölgedeki Haus der Begegnung´da 450 idarecinin katilimiyla gerceklestirdi. Açılış Kuran-ı Kerimi ile başlayan toplantı, teşkilatlanma başkanı Mehmet Arslan´ın şube yoklamasıyla ve 2009 yılı şubelere verilen üye hedefleri ve şube isimleri tek tek ekrana yansıtıldı. Hedefini aşan şubelere yapmış oldukları bu hizmetlerden dolayı teşekkür etti. Eğitim başkanı Mesut Koca bilgilendirmesinde, eğitimin komisyonla ve istisarelerle yürütülen bir birim oldugunu ifade ederek, Subelerde mutlaka aktif egitim baskanlarin olmasi ve orta ögretimin aktif hale getirilmesi gerektigini sözlerine eklerken, suan 2500 talebeye hizmet

olduğunu da sözlerine ekledi. Daha sonra kürsüye gelen avukat ve Perspektif Arbeiterkammer kamaratı Ümit Vural şimdiye kadar vermiş oldukları kanun tekliflerinin içinde kabul edilen 3 kanun teklifinin kanunlaşması için meclise sevk edildiğini haber verdi. Bunlardan birincisi; vizelerin bittiğinde yurt dışından değilde Viyana´dan verilmesi, eşleri getirme yaşının 21 olmasının iptal edilmesi idi. İkincisi; Entegrasyon bakanlığının kurulması, üçüncüsü ise şahısların ödedikleri Almanca sınav masraflarının iptal edilmesi ve bunların kanunlaşmasını sağlamaktır Hacc ve Umre sorumlusu H. İbrahim Uyar Umre gidiş dönüş tarihlerini açıkladı ve bu konuda teşkilatımızın tecrübeli devlet bakanı ve çalışma ve sosyal güvenlik bakanı Faruk Çelik IGMG merkezini ziyaret ederek istişarelerde bulunduğunu, Avrupa´da ki Türklerin meselelerini en iyi IGMG nin takip ettiğini, daha önceki toplantılarda talep ettikleri dış Türkler bakanlığının kurulacağını ifade ettiklerini söyledi. Avrupa´da hangi ülkede olursa olsun asimilasyona h ayır, entegrasyona evet dediklerini söyleyerek sözlerini noktaladı.

verildigini acikladi. Bölge sosyal işler sorumlusu Necip Karaca 2009 Fitre Zekat ve Kurban bilgilendirmesi yaptıktan sonra 2010 yılındaki hedeflerini şube idarecilerine anlattı. Dr. Yılmaz Öztürk cenaze fonuyla ilgili bilgilendirmesinden sonra tanıtma başkanı Yakup Geçgel tanıtmanın hedeflerini ve özellikle ilk bahar ve yazın yapılacak açık cami kapı günleri ve kermeslerle alakalı bilgilendirme sundu. Bölge irşat başkanı Mustafa Türkmen 15. bölgede hizmete giren yatılı Hafızlık Okulunun 1 Mart 2010 tarihinde 22 talebeyle başlayacağının haberini verdi . Hafızlık kursuna başlayacak talebelerin gündüz kendi okullarına gideceklerini ve okul sonrası tekrar kursa gelecegini ayrıca kısıtlı yer olmasından fazla talebe alamadıklarını fakat gelecek yıllarda bu hafızlık kurumunu genişletme projeleri

olması hasebiyle rağbetin fazla olduğunu, kontenjanın sınırlı olması dolayısıyla gideceklerin acele etmelerini, şubelere kayıtlarını acilen yapmalarını tavsiye etti.

En son olarak kürsüye davet edilen Viyana İslam Federasyonu genel başkanı Mag. Mehmet Turhan günün değerlendirme konuşmasına teşekkürle başlayarak, salonda bulunanlara toplantıyı bir kaç saat boyunca takip etmelerinden dolayı teşekkür etti ve sözlerine ekledi: „Sizlerin bu toplantıyı nefsinize tercih etmeniz, davaya göstermiş olduğunuz önemdendir.

adamı olmak ne demek olduğunu Mustafa kardeşimizin vefatıyla daha iyi ögrenmiş olduk.“ Bu günün, 28 Şubatın tarihi bir gün olduğunu tankların manevralarına rağmen dik durma günü olduğunu ifade etti. Tepkisiz, heyecansız, ruhsuz insan olunmamalı, dünya müslümanlarının üzerine oynanan oyunları görmemezlikten gelmememiz gerektiğini belirtti. Sözlerine devam eden Mag. Mehmet Turhan Şubat ayında bölgemizde yapılan Avrupa Kuran- ı Kerim yarışmasında emeği geçen herkese tesekkür etti . Bölge başkanı Turhan sözlerine şöyle devam etti:“ Biliyorsunuz biz türk toplumu olarak okumayı fazla sevmeyen milletiz bunlarıda düşünerek bundan sonra insanlara okumayı sevdirmek için 60 sayfalık, cebe sığabilen ilk kitabımız olan „Ana Baba Okulu“ nu çıkarmış olduk, herkesin okumasını tavsiye ediyoruz. Bundan sonra inşaallah her ay buna benzer bir kitap pro-

Daha sonra söz alan IGMG genel başkan yardımcısı ve sosyal hizmetler başkanı Ali Bozkurt IGMG genel başkanı Yavuz Çelik Karahan´ın selamlarını ilettikten sonra konuşmasına Avusturya 1. bölgesi olarak 2009 yılında verilen hedeflerin aşılmasından dolayı tüm bölge idarecilerini tebrik etti bu gayretli calışmaların ecrini bizleri yaratan yüce mevlamızın vereceğini, yapılan bu güzel hizmetlerin boşa çıkmayacağını ifade etti. Konuşmasına devam eden Bozkurt Almanya´da ilk defa ezanın dışardan okunması için izin alındığını, pilot eyalette okunduğunun müjdesini verdi. Geçtiğimiz günlerde Türkiye Cumhuriyeti Bir insan dünyaya neden geldiğini ne yapması gerektiğini bilmesi gerekir. Sizler hamdolsun bunu çok iyi idrak etmiş bir cemaatin idarecilerisiniz, bu davada hizmet etmek herkese nasip olmaz. Sizlerin 3 ana vazifesi vardır: 1. İnsanları Hakk´a davet etmek. Camilerde görev almak. 2. Aldığınız görevi en iyi şekilde takip etmek. Ve 3. Tüm dünyadaki mazlumlara elinizden geldiğince, teşkilat olarak hizmet etmek. Şunu unutmayalım ki IGMG tüm dünya mazlumlarına hizmetleriyle tanınan, dünyanın en büyük İslam topluluğudur. Geçtiğimiz aylarda elim bir kaza sonucu kaybettiğimiz merhum Mustafa Yazgı kardeşimizin ismini de Prein an der Rax´ta alınan yeni eğitim kompleksine vererek davasına hizmet etmiş olan kardeşimizin ismini ölümsüzleştirmiş olduk. İşte değerli kardeşlerimiz bir dava

jemiz hazır sizlerle bunları paylaşacağız.“ diyerek konuşmasını bitirdi. Daha sonra Kuran-ı Kerim yarışmasında birinci olan Rıdvan camii talebelerinden Mehmet Papak´ın hocasi Ahmet Keskin´e ve 2 tane ikincilik elde eden Viyana bölgesi Hamidiye cemiyeti talebesi Ahmet Uçar´ın hocası Mehmet Davutoğlu´na Rıdvan camisi talebesi Hasan Yıldız´ın hocası Mevlüt Güner´e hediyeler taktim edilerek yarışmada 2. gelen Hamidiye cemiyeti başkanı Halil Uçar´ın oğlu Ahmet Uçar´ın kapanış Kuran- ı Kerimini okumasıyla program sona erdi.


HABER - AVUSTURYA

Mart 10

Neden İHH? T

elevizyonlardan ve gazetelerden duyduğumuz savaş ve afet haberlerinde bölgeye ulaşan ilk yardım kuruluşu olarak dikkat çeken ve Avrupa’nın en büyük hayır kurumlarından birisi olan IHH’yı sizler için inceledik. Kısaca IHH’dan bahsetmek gerekirse; Ihh, 1990 yılında Bosna Savaşı ile birlikte Avrupada yaşayan türk işçilerin Bosnaya yardım etmek için bir araya gelmesi ile oluşmaya başladı ve kısa bir süre sonra kurumsallaşarak IHH (Internastionale Humanitäre Hilfsorganisation) adını aldı.

lerinde düzenli olarak gıda yardımlarında bulunuyorlar. Hanımlar Kurulu IHH Hanımlar Kurulu ise Avusturya’daki bütün camilerde ve sivil toplum kuruluşlarında seminerler vererek IHH’nın amacını ve projelerini anlatarak mazlum coğrafyalardaki insanlara yardım edilmesi için destek istiyorlar. Ayrıca evlere sadaka kutuları koyup, özellikle çocukların her

IHH Hizmet Alanları Su Kuyuları Projesi : IHH dünyanın en kurak bölgelerinde su kuyuları açarak bölgede yaşayan insanlara din veya ırk ayrımı yapmadan temiz su hizmeti sağlıyor. Yetim Projesi: Savaşlar sonucu yetim kalmış çocuklar için özel yurtlar inşaa ederek bu çocukların barınma, eğitim ve beslenme ihtiyaçları IHH ve partner kuruluşları tarafından karşılanıyor. Okul Projesi: IHH Etiyopya’da 3 milyon euro maliyeti olan bir okul yaptırıyor. Sağlık Projesi : Acil sağlık ihtiyaçlarının yanı sıra Afrika’da binlerce insanın göz ameliyatları yapılması sağlanıyor. Mesela 2008 yılında 1500 den fazla insanın göz ameliyatı yapıldı. Gıda Projesi: Yoksul ülkelerde ve afet bölge-

gün küçük miktarlarda da olsa sadakalarını o kutulara atarak, çocukları hayra alıştırma ve paylaşmayı öğretmeyi amaçlıyorlar. Bunlar dışında Kermesler düzenleyerek yada düzenlenen kermese katılarak bağış topluyorlar. Tek amaçlarının dünyadaki bütün mazlumlara ulaşmak ve onların ihtiyaçlarını karşılamak olduğunu belirten IHH Hanımlar kurulu, IHH’nın en dinamik kısmını oluşturuyor. Avusturya IHH’nın Avusturya’daki Hede-

fleri Avusturya’da bütün eyaletlerde teşkilatlanıp gönüllüler oluşturarak büyümeyi hedefliyor. Avusturya’da da yaşayan mağdurlara yardım etmeyi hedefleri olarak belirleyen IHH, mağdur duruma olan ve barınma ihtiyacı olan kadınlar için sığınma evleri, aş evleri ve huzur evleri gibi projeleri hazırlıyor. Neden IHH? IHH bu soruya şöyle bir cevap veriyor: “Bağış yapmak isteyen hayırseverler veya daha önce bağış yapmış olan insanlar IHH nın bürosuna gelerek burada çaylarını içerken yaptıkları bağışların ulaştığı yerleri takip edebilirler. Bu kadar şeffaf bir kurum olduğumuzu belirtiyoruz. Ayrıca doğal afet bölgelerine en hızlı ulaşan ekiplerden biriyiz. Girilmesi en zor olan bölgelere girip (mesela Gazze) hayırları ulaştırıyoruz. Bizim için önemli olan Mazlum ve yardıma ihtiyacı olan insanlara en hızlı ve en yeterli yardımı ulaştırmaktır bunuda başarabildiğimiz için mutluyuz. Bizce bu nedenle IHH yardım severlerin ilk tercihi olmalıdır. “ IHH’ya nasıl ulaşılabilir? Büro: Hippgasse 38/9, A-1160 Wien Tel: 01/923 36 39 Fax: 01/ 923 35 80 Web: www.ihh-au.com E-mail: office@ihh-au.com

Avusturya’da kışlalar harap durumda!

Avusturya Halk Sözcülüğü (Volksanwaltschaft) merkezinden yapılan bir açıklamada ‘‘Avusturya’daki askeri kışlaların bir çoğunun harap bir durumda olduğu‘ bildirildi. Avusturya Halk Sözcülüğü (Volksanwaltschaft) merkezinden yapılan bir açıklamada ‘‘Avusturya’daki askeri kışlaların bir çoğunun harap bir durumda olduğu‘ bildirildi. Sözcü Volksanwalt Peter Kostelka örneğin; "Bazı kışlalarda sağlık personeli için soyunma odalarının dahi olmadığı, Bruckneudorf (Burgenland)‘daki BenedeckKışlasında 36 yataklı bir koğuşta kalan askerlerin duş yapmak için 200 metre ilerideki komşu binanın bodrum katına gittiklerini, kışlanın harap bir durumda olduğunu ve sahra hastanelerinde ise yaralı askerlerin taşınması için asansörün olmadığı" gibi sorunlarla karşılaşıldığını vurguladı. Sözcü; "Buna karşılık bazı yerlerde ise duş ve tuvaleti oda içersinde olan konforlu binalar yapıldığını, bunun bir tezat teşkil etiğini" söyledi. Mevcut kışlaların onarım ve yenileme çalışmalarının yapılamaması halinde maliyetin daha da artacağını vurgulayan sözcü Peter Kostelka, "Bu nedenle kışlaların onarımı için 2010 ile 2014 yıllarını kapsayan bütçenin daha da güçlendirilmesi gerektiğini" belirtti. Avusturya Savunma Bakanı Norbert Darabos ise Halk Sözcüsü Peter Kostelka’nın eleştirilerine karşılık olarak, "Bakan olarak bulunduğ um süre içerisinde kışlaların onarım ve bakımı için 311 Milyon Euro harcanmıştır, ayrıca 2010 yılında, çok büyük altyapı projeleri ile inşaat çalışmalarına devam edilecektir" dedi.

Teskilatimizin Umre Programina Katilmak isteyenler icin UMRE 2010 kayitlari baslamistir. Daha genis bilgi ve Kayit icin Lütfen 06608186016 Numarali telefonu arayiniz.

Yufka açmayı bilen ve Pazarlamacı aranmakta Başvurularınız için İrtibat: Tayfun GÜNEŞER Tel: Hellwaggasse 2 E-Mail: A - 1200 Wien

7

0676 / 315 67 17 tayfungueneser@live.at


8

HABER - AVUSTURYA

Mart 10

Bahri Koç´tan örnek davranış mustafa MUllaoĞlu

B

ÂLEMLERE RAHMET-HZ. MUHAMMED(S.A.V)

iz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.’’(Enbiya:107) buyurdu Allah(cc). İnsanlar alemi, cinler alemi, hayvanlar ve bitkiler alemi, yer ve gökyüzü arasında bulunanların hepsi alem kavramı içerisine girer ve Hz. Muhammed(s.a.v) hepsine rahmet olarak gönderilmiştir. Kelimelerimiz o’nu anlatmaya yetmez. Dolayısıyla onu bize ve bütün alemlere rahmet olarak gönderen Allah(cc)Habibini nasıl tanıtmış birlikte takip edelim. Allah(cc) o’(s.a.v)nun aklını övmüş ve tarif etmiştir: ‘’Arkadaşınız(dostunuz)ne sapmış nede yanılmıştır.’’(Necm: 2) Allah(cc) o’nun(s.a.v) lisanını(dilini)övmüş ve şöyle tarif etmiştir: ‘’O, Asla hevâ ve hevesten konuşmaz.’’(Necm:3). Allah(cc) o’nun(s.a.v) göğsünü övdü ve şöyle tarif etti: ‘’Senin göğsünü açmadıkmı(genişlik ve ferahlık anlamında)’’(İnşirah:1) Allah(cc)o’nun(s.a.v) kalbini övmüş ve şöyle tarif etmiştir:’’O’nun kalbi hiç yalan söylemedi ve görmedi.’’(Necm:11). Allah(cc)o’nun gözlerini övdü ve şöyle tari etti:’’Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı(aşırı gitmedi)’’( Necm:17). Allah(cc)onun makamını övdü ve şöyle buyurdu: ‘’Senin makamını(şanını)yücelttik.’’(İnşirah:4) Allah(cc)o’nun(s.a.v) öğreticisini övdü ve şöyle tanıttı:’’O’na, güçlü kuvvetli ve üstün yaratılışlı biri(Ceprail) öğretti.’’(Necm:5). Allah(cc)o’nun(s.a.v) şeriatını övdü ve şöyle tarif etti:’’Muhakka o vahyedilmiş bir vahiyden başka bir şey değildir.’’(Necm:4). Allah(cc)o’nun(s.a.v) ashabını övdü ve şöyle tanıttı:’’Allah onlardan razı oldu. Onlar da Allah’tan.’’(Beyyine:8). Allah(cc) o’nu(s.a.v) beraberindekilerle beraber, bir çok yönleriyle tarif etti ve buyurdu ki:’’Muhammed, Allah’ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kafirlere(inkarcılara) karşı şedit(çetin), kendi aralarında merhametlidirler.’’(Fetih:29). Allah(cc) o’(s.a.v)nun ümmetini övdü ve şöyle tanıttı:’’Siz insanlar arasında çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz, iyilikleri emreder, kötülüklerden sakındırır ve Allah’a inanırsınız.’’(Enam:110) Allah(cc)o’nun örnek kişiliğini övmüş ve şöyle tarif etmiştir:’’And olsun ki, Rasulullah, sizin için, Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.’’(Ahzab:21). Allah Teala o’nun tamamını övmüş ve şöyle buyurmuştur:’’Ve muhakkak ki, sen en üstün ahlak’a sahipsin.’’(Kalem:4) Rasulullah(s.a.v)kendisini anlatıyor: Rasulullah(s.a.v)de kendisini tanıtıyor:’’Yüce Allah, İbrahimoğullarından, İsmail’i seçti. İsmail oğullarından, Kinane oğullarını seçti. Kinaene oğullarından, Kureyşi seçti. Kureyşten, Haşimoğullarını seçti. Haşimoğullarından da beni seçti.’’(İbni Sa’d. Tabakat.) ‘’Ben, Ademoğulları soylarının en hayırlı, en temiz olanlarından, devirden devire, aileden aileye geçe geçe, nihayet, şu içinde bulunduğum aileden vucuda getirildim.’’(İbni sa’d. Tabakat). ‘’Övünmek değil, ben, Ademoğullarının

efendisiyim.’’(Tirmizi) Bir rivatte de‘’Övünmek değil, ben, beşeriyyetin efendisiyim.’’buyurmuşlardır. Salat ve Selam Onun üzerine olsun. Sahabe-i Kiram Rasulullah’ı anlatıyor: Sahabe-i Kiram, Peygamber efendimizi nasıl tanıtmışlar ve tarif etmişler? Bazılarını zikredelim: Said b. Hişam anlatıyor: Müminlerin annesi Hz. Aişeye:’’Bana Rasulullah’ın ahlakından bahsedermisin?’’ dedim. Hz. Aişe(r.a):’’Kur’anı okuyormusun?’’ dedi.’’Okumaz olurmuyum dedim. O zaman Hz. Aişe(r.a):Rasulullah’ın ahlakı Kur’anın muhtevasını tatbikten ibarettir.’’dedi.( Müslim) Rasulullah’ın kararlılığı ve sebatı: Bütün siyer kitaplarında zikredildiği gibi, Rasulullah(s.a.v)ı davasından vazgeçirtmek için dünyalık en cazibeli teklifleri sundular, İstersen mallarımızı verelim en zenginimiz ol, istersen en güzel kızlarımızı verelim. Dahasını da istersen seni başımıza kral yapalım. Yani, makam verelim dediler. Rasulullah(s.a.v) kıyamete kadar canlılığını koruyacak, dava insanlarına en büyük ders olacak ve İslam davasının mensupları için dünyanın en cazibeli tekliflerine karşı gösterecekleri en güzel ölçü olarak kalacak sözünü şöyle haykırmışlardır:’’ Vallahi değil bunları, eğer güneşi sağ elime verseler, ayı da sol elime, yine de asla bu davayı bırakmam. Ya bu dava hakim olur, veyahut da Muhammed bu yolda helak olur.’’ Rasulullah(s.a.v)’ın cesaret ve şecaati: Rasulullah(s.a.v)ın şecaat ve cesaretini de damadı ve Allah’ın aslanı Hz. Ali(r.a) den dinleyelim: Şöyle anlatıyor:’’Bedir de savaş bütün şiddetiyle devam ederken biz, Hz. Peygamberin arkasına sığındık. Hepimizin en cesuru o idi. Düşman saflarına en yakın o bulunuyordu.’’(Ahmed b. Hanbel, Müsnet) Rasulullah(s.a.v)efendimiz’in hayatı satırlara ve kitaplara sığmayaca kadar büyük ve geniştir. Şairin dediği gibi: Senin vasfın anlatılmakla bitmez. Seni tasvir etmeye lafız yetmez. Hakkın kudretisin, seni kim ne şekil Tarif edip övse, mübalağa etmez. Evet, onun(s.a.v)Mekkesi bir mücadele. Medinesi bir hayat saadet medeniyeti. Taifi bir okul, Miracı bir medrese, hicreti devlete yürüyüş, savaşları bile bile bir rahmetti. Veda hutbesi, başlı başına bir kurtuluş reçetesidir ve yer yüzünün ilk insan hakları beyannamesi olma özelliğini muhafaza etmektedir. Kurmuş olduğu saadet medeniyeti, dünya durdukça örnek medeniyet olarak kalacaktır. Bu günkü insanlığın öyle bir medeniyete ne kadar da çok ihtiyacı vardır. İnsanlık aslında yana yana onu arıyor. Es-Salatu vesselamu aleyke ya Rasulallah. Es-Salatu vesselamu aleyke ya Habiballah. Es-Salatu vesselamu aleyke ya SeyyidelEvveline vel-ahirin.

1

5 yıldan beri Hastahane ve hapishanelerdeki insanları ziyaret ederek onlara moral veren Sollenau Yeşil Camii Fahri Tanıtma Başkanı Bahri Koç ile belki de bir çoğumuzu teşvike sürüklemesine vesile olacak güzel bir söyleşi gerçekleştirdik. Dewa: Bahri Bey öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Bahri Koç: ilk başta size ve tüm ekip arkadaşlarınıza teşekkür eder, çalışmalarınızda üstün başarılar dilerim. 1963 Kırşehir doğumluyum. 1985 te Avusturya`ya geldim ve Sollenau Yeşil Camii ilede çok değerli abimin vasıtası ile hemen geldiğim hafta tanıştım. Cenabı Mevlam böyle güzel mescitlerin açılmasında emeği olan tüm güzel kardeşlerimden razı olsun. 1990 yılında şube Tanıtma Başkanlığında görev aldım ve elimden geldiğince layık olmaya calıştım. Dewa: 1800 yatak kapasitesi olan Wiener Neustadt Hastahanesi ve etrafındaki Geresdorf Hapishanesine ne zaman ziyarete başladınız ve amacınız neydi? Bahri Koç: 1995 yılında Hastahane ziyaretine başladık ve ozamandan beri Allah`a şükür her Pazar günü Hastahane ziyareti yapıyoruz. 2007 yılında da Hapishane ziyaretine başladık. Orada da Bayramlarda caminin imamı ile Bayram namazları kıldırmaya gidiyoruz. Cemiyet adına hediyeler götürüyoruz. Ama şu an Üniversiteli ve çok daha tecrübeli olan Onur Şimsek bey kardeşimiz en iyi şekilde Hapishane ziyaretini üstlendi. Her hafta Cuma namazı kıldırıyor. Kendisine buradan teşekkür ediyor faaliyetlerinde üstün başarılar diliyorum. Amacımız tabi ki herzaman olduğu gibi yine Cenabı Allah´ın rızası, hastalarımızın ve mahkumlarımızın duasını almaktır. Tabi ki insanların her zaman maneviyata ihtiyacı var. Bizlerde hastalarımızın yanında olmayı bir görev bildik ve yanlarındayız. Her ziyaretimizde hastalarımıza bir namaz hocası ve yanında bir dini kitap hediye ediyoruz. Dewa: Hastahane yönetimi bu daimi ziyaretinizi nasıl karşıladı ve size ne gibi yardımları oldu? Bahri Koç: Allah`a şükürler olsun o kadar olumlu ve güzel bakıyorlar ki hatta doktorlar bizlere böyle bir faaliyet yaptığımız için devamlı teşekkür ediyorlar. Böyle bir ziyaretin her zaman gerekli olduğunu ifade ettiler ve bizlerde Hastahane Yönetim Başkanından randevu alıp görüşme fırsatımız oldu. Kendilerine hastalarımızın görmüş oldukları güzel bakımdan dolayı teşekkür ettik ve Hastahanede mescit ihtiyacımız olduğunu bildirdik. Wiener Neustadt belediyesi ile görüştükten sonra olumlu cevabı aldık Allah´a şükürler olsun son 2 yıldır Hastahanede Mescidimiz bulunmaktadır. Burada Mescit için beraberce girişimde bulunan diğer cemaat başkanlarına ve idarecilere teşekkür ediyorum. Dewa: Bahri bey yıllık ortalama kaç hasta ve mahkum ziyareti yaptınız?

Bahri KOC: Tabi her yıl hasta sayısı değişiyor. En az 176 en fazla 450 kişi oldu. Yani senede ortalama 250-300 arası hasta ziyaret ediyoruz. Mahkum olarakta Türk gençleri sayısınca 20-30 arası değişiyor. Ama tüm Müslümanların sayısı 50-60 kişiyi buluyor. Dewa: Peki bu ziyaretlerinizde Avusturyalı hastalar sizi nasıl karşılıyor? Bahri Koç: Hastalardan daha ziyade Hastahane personeli bizleri çok iyi karşılıyorlar. Bizlerde personellere bizim ve onların dini bayramlarında baklava ve gül dahada önemlisi paketlerin üzerine Almanca Hadisler yaziyoruz. Mesela birisinde “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olanıdır” Hadisini yazmşıtık. Hadisi okudular ve o kadar beğendilerki teşekkürlerin hesabı yoktu. İşte insanlar o anda çok mutlu oluyorlar. Bizler daha da mutlu oluyoruz ve kendimizi tanıtma fırsatı buluyoruz. İnanırmısınız Avusturyalı hastalar gözümüze bakıyorlar, gelin gelin bizide ziyaret edin diye kaç kişi bizi kendileri çağırdı. Tabi gönül onlarıda ziyaret etmek ister ama inanın zaman yetmez. Dewa: Siz bu ziyaretleri Sollenau Cemiyeti adına yapıyorsunuz. Hastahaneden çıktıktan sonra cemiyetinize gelip ziyarette bulunanlar oldu mu? Bahri Koç: Evet oldu ve hala gelenler var. Ama en önemlisi hastaların duasının bizimle beraber olması, hatta bizlere karşı olan bir hastayı ziyarette bulunduk. Hastahaneden çıktıktan sonra bizleri takdir ettiğini söylemiş. Nedeni ise hastahanede yattım kimse gelmedi. Sizin cemaatten arkadaşlar geldi beni ziyaret ettiler. Birde bana abi herhangi bir ihtiyacın var mı diye sordular, deyip takdir ettiğini bir abimize anlatmış. Dewa: 15 yıldır bu ziyaretleri aksatmadan her Pazar günü yaptınız. Buradaki hastaların en cok şikayat ettiği konular-eksiklikler nelerdir? Bahri Koç: Birinci olarak Hastahanede cenaze yıkama yeri eksik, mescidimizdi ama Allah´a sükür bu eksik tamamlandı. Üçüncü olarak hala dil yetersizliği. Bunlar hastaların şikayeti, bizim şikayetimiz ise Camiden geliyoruz dediğimizde ilk akla gelen bizlerin oraya para için gittiğimiz zannediliyor. Ama kendimizi anlatınca yanlış anladıklarını ifade ediyorlar. Mevlama şükürler olsun bu imajıda kırdık. Dewa: Tecrübenize güvenerek Avusturyada ki Cemiyetlerimize tavsiyeleriniz nelerdir? Bahri Koç: Değerli kardeşlerime derim ki her Cemiyet en yakınında bulunan Hastahane ve Hapishaneyi en kısa zamanda ziyaret etmeye başlasınlar. Bu güzel ve hayırlı icraattan mahrum kalmasınlar. Fazla deil haftada en fazla 3 saatlerini alır. Dewa: Peki Bahri Bey bu faydalı söyleyişiden dolayı teşekkür eder, faaliyetlerinizde başarılar dileriz. Bahri Koç: Rica ederim. Ayrıca sayın Nevzat Karataş Hocamdan ve bugüne kadar Hastahane ve Hapishane ziyaretinde bana en büyük desteği veren sayın Hocalarıma, Başkanlarıma ve arkadaşlarıma ayrı ayrı teşekkür ederim.


HABER - AVUSTURYA

Tazıye

Mart 10

Büyükelçiden Wewalka´ ya Ziyaret.

Hamidiye Camii eski idarecilerinden Musa Bağ kardeşimizin babası Hüseyin Bağ Hakk´ın rahmetine kavuşmuştur. Merhume Allah´tan rahmet kederli ailesine sabr-ı cemil niyaz ederiz. DEWA Gazetesi

Tazıye Hamidiye Camii Eğitim Başkanı Mustafa Beyhan kardeşimizin annesi Hakk´ın rahmetine kavuşmuştur. Merhumeye Allah´tan rahmet kederli ailesine sabr-ı cemil niyaz ederiz. DEWA Gazetesi

PALACE Çeyiz hizmete açıldı

V

iyana´nın 1o. bölgesinde, Gudrunstr. 167 numarada ocak ayında hizmete giren palace çeyiz Avrupa´nın ve özellikle Türkiye´den getirilen seçkin markaları en uygun fiyata müşterilerinin hizmetine sunmanın haklı gururunu yaşıyor. İş hayatına genç yaşta atılan Fatih ve Nurcan Doğancı çifti sevinçlerini ifade ettiler: „Biz mağazamızı açmadan evvel araştırma yaptık çevredeki insanların hangi ürünlere daha çok talep ettiklerini, seçkin markaları en uygun fiyata getirmeyi, çin mallarından uzak durmayı kendimize prensip edindik. Türkiyemizde okadar değerli marka ürünleri varken dış pazardan ucuz mal alıp kalitemizi düşürmek istemiyoruz. Ayrıca dükkanımıza gelen müşterilerimizle

bire bir ilgileniyoruz; ürünlerimizin bir çoğu sertifikalı ve ürünler hakkında müşterilerimizi bilgilendiriyoruz. İstenilen ürününde siparişini alıyoruz ve en kısa zamanda teslimatını yapıyoruz. Özellikle Palace Çeyiz olarak genç kızlarımızıda düşünerek el işlemeli çeyizliklerimizde mevcut. Dükkanımıza her hafta değişik ürünlerimiz de gelmekte. Kalitesiz ürüne müşteri bir kere gelir, kaliteli ürüne ise herzaman gelir, burda hem müşteri memnun oluyor, bizde bu memnuniyetten dolayı memnun oluyoruz.“ Doğancı çifti son olarakta mağazalarını açarken kendilerinden maddi ve manevi desteğini esirgemeyen tüm akrabalarına, arkadaşlarına ve aile dostlarına teşekkürlerini belirttiler.

T

ürkiye’nin Viyana Büyükelçisi Kadri Ecvet Tezcan, Sollenau´ da hamur ve mamüllerini üreten Wewalka fabrikasını ziyaret etti. Büyükelçi´ nin Wewalkayı ziyaret etmesindeki en önemli sebebi, fabrikadaki işçilerin %70´ inin Türk kökenli olmasıydı. İlk önce fabrikanın sahibiyle görüşen Büyükelçi, firmanın ürettiği mamüllere övgülerde bulunarak, mutlak suretle Türk pazarına girilip, ülkemizde de bir şubesinin açılması tavsiyesinde bulundu. Wewalka Yönetim Kurulu Başkanı ürünlerinin İslamı kaidelere uygun olduğunu belirtti, yapılan ikramların ardından fabrikayı gezen ve Türk işçilerini çalışırken ziyaret eden Tezcan, onların hal ve hatırlarını sorarak kısa süreli bir sohbet gerçekleştirdi ve akabinde firmadan ayrıldı.

yuva k

urar!

9


10

HABER - TÜRKİYE

Mart 10

İHH Ekipleri Elazığ Deprem Bölgesinde

İHH İnsani Yardım Vakfı, depremden hemen sonra ekiplerini bölgeye gönderdi. Elazığ, Bingöl, Malatya ve Diyarbakır’daki ekipler, deprem bölgesine yönlendirildi. Karakoçan’a gelen İHH ekipleri; afetzede ailelere battaniye, mont, kaban ve gıda malzemelerinin dağıtımına başladı. Ekibin bir kısmı ise arama kurtarma çalışmalarına katıldı. Türkiye sabah saatlerinde Elazığ'dan gelen deprem haberiyle sarsıldı. Merkez üssü Elazığ'ın Karakoçan ilçesi Başyurt olan 6.0 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. Deprem birçok komşu ilde de hissedildi. Ölü sayı 51'e yükseldi, 20'si ağır 34 yaralının olduğu açıklandı.

Yardım kuruluşları bilânçonun ağırlaşmaması için harekete geçti. İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı, depremden hemen sonra ekiplerini bölgeye gönderdi. Elazığ, Bingöl, Malatya ve Diyarbakır'daki ekipler, deprem bölgesine yönlendirildi. Karakoçan'a gelen İHH ekipleri; afetzede ailelere battaniye, mont, kaban, gömlek ve gıda malzemelerinin dağıtımına başladı. 100 aileye kumanya paketleri dağıtıldı. Ekibin bir kısmı ise arama kurtarma çalışmalarına katıldı. İHH'dan yapılan yazılı açıklamada yardım çalışmalarına katılması için İstanbul'dan da bir ekibin Elazığ'a gönderileceği ifade edildi.

Anadolu Gençlik Derneği'nden 250 Bin şehide 250 Bin hatim Şehitlerimizin bıraktığı mukaddes ruha sahip çıkalım 250 Bin şehide 250 Bin hatim “Şehitlerimizin bıraktığı mukaddes ruha sahip çıkalım” Onlar boşuna şehit düşmediler BİZİ ÇANAKKALE RUHU BİRLEŞTİRİR. Anadolu Gençlik Derneği (AGD) tarafından Çanakkale Zaferi'nin 95. yılında yine takdire şayan bir etkinlik düzenleniyor. Etkinliğin adı 250 bin şehide 250 bin hatim. Her şehid için bir hatim hediye edilmesi, geleneksel olarak her yıl AGD tarafından düzenleniyor. AGD Genel Merkezi başta olmak üzere 81 ilde ve binlerce ilçede 250 bin hatmi tamamlama çalışmaları büyük bir gayretle sürdürülüyor. Hatimlerin duası 20 Mart'ta Çanakkale'de düzenlenecek "Liseli Gençler Dedeleriyle Buluşuyor" programında yapılacak. Amacımız insanımıza Çanakkale ruhunu hatırlatmak, Kuran okunmasını teşvik etmek Temel değerlerimiz adına bu insanlarımızın Türkü, Kürtü, Lazı ve

Çerkezi nasıl omuz omuza savaşıp şehit düştüklerini hatırlatarak kardeşliğimize vurgu yapmak istedik. AGD hatim kampanyası ile iki tane temel amaca ulaşmak istemekte. 1. Çanakkale Savaşında Ortaya Konan Ruh. Türkü, Arabı, Kürtü, Çerkezi, Lazı, Abazası, Boşnakı, Gürcüsü vs. ile omuz omuza mücadele edip şehit düşen ecdadın ortaya koyduğu kardeşlik, vatanperverlik, namusa, ... sahip çıkma ruhu. 2. Kur'an'la Toplumun Bağlarının Güçlendirilmesi. Görevlerini canlarını feda ederek fazlasıyla yerine getiren şehitlerimize sunulacak en güzel hediye Kur'an hatmidir. Bununla beraber, şehitlerimizin Kur'an okunan bir vatan bırakabilmek adına verdikleri canın karşılığında, onların bıraktığı mirasa sahip çıkarak Kur'an'la olan bağlarımızın güçlendirilmesi. Hatim kampanyasına katılarak HATİM ya da CÜZ okumak isteyenler 0212.534.88.00 telefon yada www.agd.org.tr adresinden irtibat kurabilirler.

Elazığ Deprem Bilançosu 51 kişi Elazığ depreminde 51 kişi hayatını kaybetti : Kerpiç evler mezar oldu Elazığlılar, dün sabah saatler 04.32′yi gösterirken büyük bir sarsıntıyla uyandı. İlk başta depremin önemli bir hasara yol açmadığı açıklandı. Ancak saatler ilerledikçe köylerden acı haberler gelmeye başladı. Elazığ Valiliği, merkez üssü Karakoçan ilçesinin Başyurt beldesi olan 6,0 büyüklüğündeki depremde 51 kişinin hayatını kaybettiğini, 74 kişinin de yaralandığını açıkladı. Yaklaşık 1 dakika süren deprem, şehir merkezlerinden çok köyleri vurdu. Köylerdeki evlerin kerpiçten yapılması can kaybının artmasında etkili olurken, en çok hasar Kovancılar ilçesine bağlı Okçular, Aşağıdemirci, Yukarıdemirci, Aşağıkanatlı, Yukarıkanatlı ve Göçmezler köylerinde meydana geldi. Elazığ’ın yanı sıra Diyarbakır, Erzurum, Bingöl, Tunceli gibi çevre illerde de hissedilen sarsıntının ardından, gün boyunca 108 artçı deprem yaşandı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, artçı sarsıntılar sürdüğü için bölgedeki vatandaşlara hasarlı binalara girmemeleri çağrısında bulundu. Bölgedeki ‘kerpiç’ yapılaşmaya dikkat çeken Erdoğan, “Bu kerpiç yapılanmanın ne yazık ki faturası, bedeli ağır olmuştur.” dedi. Depremin ardından başta Kızılay olmak üzere birçok yardım kuruluşu bölgeye akın ederken, Elazığ Valisi Muammer Erol, enkaz altında kimsenin kalmadığını açıkladı. Elazığlılar, dün sabah büyük bir sarsıntıyla uyandı. İlk saatlerde depremin herhangi bir hasara yol açmaması sevinçle karşılandı; ancak saatler sonra köylerden gelen haberler sevinci hüzne dönüştürdü. Kovancılar ilçesine bağlı köylerde, kerpiçten yapılan evler depremde yerle bir oldu. Çok sayıda vatandaş, enkaz altında kaldı. Elazığ Valiliği, merkez üssü Karakoçan ilçesi Başyurt beldesi olan 6,0 büyüklüğündeki depremde ölenlerin sayısını 51, yaralı

sayısını da 74 olarak açıkladı. Açıklamada, yaralılardan 40′ının, tedavilerinin ardından taburcu edildiği belirtildi. Açıklamada, Okçular köyünde 15, Kayalık köyünde 4, Yukarıkanatlı köyünde 3, Göçmezler köyünde 4, Yukarıdemirci köyünde 15, Kovancılar Devlet Hastanesi’nde 10 olmak üzere toplam 51 kişinin hayatını kaybettiği ifade edildi. Elazığ Valisi Muammer Erol ile 8. Kolordu Komutanı Korgeneral Özarslan, depremin ardından Kovancılar ilçesine bağlı köylerde incelemelerde bulundu. Vali Erol, enkaz altında kimse kalmadığını açıkladı. Elazığ ve Tunceli valilikleri, deprem sebebiyle okulları iki gün tatil etti. Elazığ Milli Eğitim Müdürlüğü, tatil haberini internet sitesinden yayınladı. Depremin ardından Bingöl’de paniğe kapılan insanlar, soluğu evlerinin dışında aldı. Panikle pencerelerden atlayıp yaralanan 6 kişi hastaneye kaldırıldı. Bölgedeki artçı sarsıntılar gün boyu devam etti. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü, 2 ile 5,5 büyüklüğünde 80′den fazla artçı sarsıntı kaydetti. En etkili artçı sarsıntı 09.47′de merkez üssü Karakoçan ilçesi Başyurt beldesi olan 5,5 büyüklüğünde, 5 kilometre derinliğinde deprem olarak kaydedildi. Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir, Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve bazı bölge milletvekilleri ile birlikte Elazığ’a gitti. Bakanlar, Okçular köyüne giderek incelemelerde bulundu. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, “Allah daha büyük acı göstermesin.” dedi. Çiçek, şu bilgileri verdi: “Tüm imkanları seferber ettik. Hiçbir sıkıntımız yok. Maalesef tabii bir afet, devlet olarak sizlerin bu acılarını bir nebze olsun dindirebilmek için buraya geldik. Tabii ki gidenleri geri getiremeyiz; ama yıkılanları yaparız, telafi ederiz. Tüm imkanlarımızla buradayız.”


HABER - TÜRKİYE

Dr. Fuat SANAÇ

Mart 10

Erbakan :28 Şubat amacına ULAŞAMADI

11

IGGiÖ Seçİmlerİ ve Mesulİyet Duygusu

B

ir hakkı elde etmek kadar kazanılmış bir hakkı kullanmakta o kadar önemlidir. Avusturya’da yaşayan Mülümanlar olarak kendimizi şanslı addediyoruz. Zira buraya gelince bir ‘’İslam kanunu’’ ve bir ‘’İslam Cemaati’’ (Islamische Galubensgemeinschaft in Österreich, kısaca IGGiÖ) adeta emrimize amade idi. Avrupa’da yaşayan milyonlarca Müslümanın yıllardır elde etmek için uğraş verdiği bir çok hakkı burada hazır bulduk. Tabii bu haklar bir kaç yıl içinde hemen kısa zamanda elde edilmiş değil. Bu hakların herbiri azimli mücadele ve sabırlı beklemelerin neticesinde elde edilmiştir. Mesela, sadece Müslümanlara ait bir mezarlığın hukuki serüveni 25 yıl sürmüştür. Bu günlere nasıl gelindi kısaca tarih bilgimizi bir yoklayalım: 1872 yılında Kaiser II. Joseph tarafından bir Hoşgörü Fermanı ’’Toleranzedikt’’ yayınlandı ve Viyana’nın Merkez Mezarlığında ilk olarak Müslümanlar için özel bir bölüm ayrıldı (Zentral Friedhof, 11. Viyana“da). 13. Temmuz 1878’de Berlin Kongresiyle Osmanlı’nın Bosna-Hersek Eyaleti geçici olarak Avusturya-Macar İmparatorluğu’na verildi, fakat Avusturya 1908 yılında bu eyaleti ilhak ettiğini ilan etti. Böylece 600.000 Müslüman Boşnak Avusturya vatandaşı oldu. Kaiser I. Franz Joseph tarafından 15. Temmuz 1912 (RGB1 Nr. 159/1912) yılında İslam Kanunu „das Islamgesetz“ kabul edildi. Aynı zamanda bir Camii yapılmasına karar verildi fakat 1. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla herşey akamete uğradı. 1963 yılında Müslümanlar I. Viyana’da „Muslimischer Sozialdienst“ adı altında bir dernek kurdular ve bu dernek üzerinden uzun mücadeleler neticesinde 1979 yılında, yani 16 yıllık bir hukuk mücadelesi sonunda İGGiÖ kuruldu. IGGiÖ“nün ilk Başkanı Afganistanlı DDr. A. Ahmad ABDELRAHIMSAI idi. Bu görevi 15. Ekim 1999 tarihine, yani ölümüne kadar resmen yürüttü. Fakat hastalığı nedeniyle bu görevi 1998 yılından itibaren o günlerde Dr. Ahmed Bey’in yardımcısı olan, Suriye kökenli Sayın Anas SCHAKFEH Bey yürütmekte idi. Gemeinde seçimlerinin yapılıp tasdik edildiği 31. Haziran 2001 tarihinden itibaren altı yıllığına, yani 31. Haziran 2008 tarihine kadar yürütmek üzere bu göreve getirildi ve o tarihten beri de bu görevi resmen yürütmektedir. IGGiÖ’nün, Wien, Graz, Linz ve Bregenz olmak üzere dört Religionsgemeinde’si var idi. 2009 da yapılan tüzük değişikliğiyle Gemeide sayısı dokuza çıkarıldı ve bu Gemeinde’lerde birkaç ay sonra seçimler yapılacak. Arzumuz şartları uyan ve ben de Müslümanım diyen her ferdin bu seçimlere aktif veya pasif (aday veya seçmen) olarak katılması veya en azından üyelik formunu doldurarak ben de Muhammed (s.a.v.) ümmetinin bir parçasıyım diyerek en azından herhangi bir ücret ödemeden sadece bu şekilde katkıda bulunması. IGGiÖ Avrupa`da hukuken kabul edilmiş tek resmi kurum ve Avusturya`daki Müslümanların doğumundan ölümüne kadar her işinde (Dindersleri, Eğitim, Askerlik, Hastahane, Cenaze, Mezarlık, Dingörevlilerinin oturum işlemleri vs.), tek sorumlu ve yetkili makamdır. Bu kurum hepimizin kurumudur ve herkes gücü nispetinde destek olmalıdır. Bu kurum destek gördüğü ölçüde bizlere daha iyi hizmet sunma fırsatı bulabilir. Bütün Müslümanlar sorumluktan kaçmayarak, seçime gitmelidirler veya üye olmalıdırlar. Bu hepimiz için – bilhassa gelecek nesiller için - bir aidat, yanı mensup olduğu yeri gösteren bir kimlik olacaktır. IGGiÖ Müslümanların kalbi durumundadır ve bu kuruma her müslümamın sahip çıkması gerekir. IGGiÖ`nün daha fazla hizmet edebilmesi için desteğe ihtiyaç vardır. Küçük hesaplardan dolayı geride kalmamalıyız. Çünkü IGGiÖ Müslümanlarla ilgili tüm konularda sadece Avusturya'da değil aynı zamanda Avrupa'da da önemli bir örnektir. Avusturya genelinde (2009 verilerine göre) 54 bin Müslüman çocuğa okullarda İslam dersinin bu kurum eliyle verilmesi bile bu kurumun önemine bir örnektir. Avrupa`nın diğer ülkelerinde yaşayan milyonlarca Müslümanlar bu hakları kazanmak için yıllardır uğraşırken bizler kazanılmış haklarımıza sahip çıkmayacak mıyız?

Prof. Dr. Necmettin Erbakan ES-DER'in konferansında konuştu. Erbakan, Esnaf ve Sanatkarlar Derneğince (ES-DER) İlci Otel'de düzenlenen ''28 Mart ve Ticari Hayata Etkileri'' konulu konferansta konuştu. Erbakan, Refah Partisinin, ekonomi ve dış politikadaki başarılarından rahatsız olunduğu için böyle bir yola gidildiğini savundu. ''Milli Görüş''ün dünyadaki adaletsizliği ortadan kaldırmak için ortaya çıktığını ve çok önemli hizmetler yaptığını ileri süren Erbakan, ''Eğer bugün hanımının başı örtülü olan bir bey Cumhurbaşkanı oluyorsa, o sizin çalışmalarınızın sonucudur, onların çalışmasının sonucu değil'' dedi. Erbakan, hükümetleri döneminde her şey güzel giderken, 28 Mart ile ekonominin alt üst olduğunu, Türkiye'nin en büyük ekonomik krizini yaşadığını, dış güçlerin hazırladıkları planı bütün detaylarıyla uygulamaya koyduklarını iddia etti. Necmettin Erbakan, ''Şimdi tekrar iş başına geldiğiniz zaman tekrar size müsaade etmezlerse ne yapacaksınız?

Bunun için askerimizi eğiteceğiz. Bunların hiçbir fayda getirmediğini, askerlerimiz de bu vatanın evladı, gözleriyle görüyorlar. Kendilerine milli görüşü anlatacağız, tanıtacağız. Ben vaktiyle kendilerine pek çok konferanslar verdim. Böylece devlet-millet kaynaşmasıyla ecdadımızın yaptığı gibi yeniden büyük Türkiye'yi kuracağız, yeni bir dünya kuracağız'' diye konuştu. Konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Erbakan, ''28 Mart dönemindeki Batı Çalışma Grubu'nun başında bulunan Emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın tutuklanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?'' sorusu üzerine ''Kendilerine sorun, onlar benden daha iyi yorumlarlar'' dedi. Bir başka soru üzerine Erbakan, ''28 Mart milleti aslından, özünden uzaklaştırma hareketedir. Başarılı olamamıştır'' diye konuştu. Konferansın sonunda, ES-DER Genel Başkanı Mahmut Çelikus, ''Siz dümendeyken esnaf altın dönemini yaşamıştı'' diyerek, Erbakan'a ''gemici dümeni'' hediye etti.

AİHM'den tarihi Kıbrıs kararı! Mülkiyet davaları ile ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne giden Kıbrıs'a müjdeli karar çıktı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kıbrıslı Rumların Türkiye aleyhine açtığı binin üzerinde mülkiyet davasının akıbetini belirleyecek 8 pilot davayı KKTC lehine sonuçlandırdı. Mahkeme, Rum mülkleri konusunda KKTC Tazmin Komisyonu'nu adres gösterdi. Bu durumda, AİHM'deki mülkiyet davalarının tümünün KKTC Tazmin Komisyonu'na havale edilmesi bekleniyor. KKTC'nin uluslararası arenada tanınmaması ve AİHM'in KKTC'yi "Türkiye'nin etkin ve fiili kontrolü altındaki bir bölge olarak kabul etmesi" nedeniyle, Tazmin Komisyonu Türkiye'nin mahkeme yetkisiyle kararlar alıyor.

"Mahkeme" statüsündeki Tazmin Komisyonu'nda iki Avrupalı yetkili görev yapıyor. Komisyon bugüne kadar Türkiye adına 105 Rum'un başvurusunu sonuçlandırdı ve 65 milyon dolar ödedi. AİHM'de 1100 Rum'un mülkiyet davası bulunuyor. Önce bugün karara bağlanan 8 pilot davanın, ardından da tüm Rum davalarının Tazmin Komisyonu'na gönderilmesi bekleniyor. Ancak bu Türkiye'nin tazminatlardan kurtulduğu anlamına gelmiyor, çünkü komisyonun karar verdiği tazminatları da Türkiye ödüyor. Rumlar, kararları kabul etmezse yine AİHM'e gidebiliyor. Türkiye bu yöntemle Rum davalarına karşı zaman kazanmış olacak.


12

Mart 10

HABER - DÜNYA

Nijerya'da Müslüman Hıristiyan Çatışması

Nijerya’nın güneyinde Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında çıkan çatışmalarda 200’den fazla kişi öldü. Jos kenti yakınlarındaki Dogo Nahawa köyünde çıkan olaylarda ölenlerin büyük bölümünün kadın ve çocuklar olduğu, bıçaklananların cesetlerinin sokaklara saçıldığı bildirildi. Bir muhabir, cesetleri bir yetkiliyle birlikte saydıklarını duyurdu. Kızılhaç sözcüsü Robin

Başörtülü bayana saldırı

Waubo da askerlerin çatışmaların yaşandığı bölgeyi kuşattığını belirtti. Görgü tanıklarına göre, Hıristiyanların çoğunlukta olduğu köydeki çatışmalar sokağa çıkma yasağının geçerli olduğu saatlerde başladı. Jos kentinde, Ocak ayında çoğu Müslüman 300 kişinin öldüğü olaylardan bu yana belli saatlerde sokağa çıkma yasağı uygulanıyor.

Berlin’de kimliği belirsiz iki kişi metroda başörtülü bir bayana saldırıda bulundu. Belin Eyaleti’nin resmi internet sitesi, pazar sabahı Berlin metrosunda iki sarhoşun başörtülü genç bir bayana saldırıda bulunduklarını bildirdi. Kimliği belirlenemeyen iki sarhoş saldırganın pazar sabahı 5 numaralı metro hattında 26 yaşındaki başörtülü bir bayana hakarette bulunarak başörtüsüne

saldırdıkları ve kendisini itip kaktıkları belirtildi. Saldırıya uğrayan genç bayanın Elsterwerdaer Metro durağında saat 8 sularında polisi haberdar ettiği, ancak iki saldırganın kaçarak izini kaybettirmeyi başardıkları kaydedildi. Berlin polisi, saldırıya uğrayan genç bayanın yara almadığını açıklarken, saldırganları yakalamak için soruşturma başlatıldığı bildirildi.

Avusturyalıların çoğunluğu İslam'a şüpheyle yaklaşıyor Avusturyalıların yüzde 71’lik büyük çoğunluğu, İslam dininin batının demokrasi, özgürlük ve hoşgörü anlayışıyla örtüşmediği görüşünde. Bu sonuç güncel bir IMAS-Araştırması neticesinde ortaya çıktı. Araştırma ayrıca yüzde 59’luk bir çoğunluğun da minare yapımına karşı olduğunu ortaya koydu.

"Üst üste depremler tesadüf" İngiliz deprembilimci: "Dünyanın sona doğru gitmediğini kesin olarak söyleyebilirim"Haiti, Şili ve Türkiye'deki ölümcül depremlere dikkati çeken, Durham Üniversitesi tektonik uzmanı Holdsworth, bunda olağan dışı bir durum olmadığını, üst üste ölümcül depremler meydana gelmesinin, dünyanın fay hatları üzerindeki yapılaşmanın giderek artmasının bir

sonucu olduğunu belirtti. Deprembilimcilerin, güçlü bir depremin, bir başka yerde hafif bir depremi tetikleyebileceğini kabul etmelerine karşın, üst üste ölümcül depremler olmasının tesadüf olduğunu kaydeden Holdsworth, "dünyanın sona doğru gitmediğini kesin olarak söyleyebilirim" dedi.

IMAS isimli araştırma şirketinin yaptığı ankette Avusturyalıların İslam’a karşı oldukça hoşgörüsüz oldukları görüldü. Araştırma sonuçlarına göre anketlere katılan Avusturyalıların yüzde 54’ü İslam’ın batı için bir tehdit unsuru olduğu görüşünde. Anket sorularına verdikleri cevaplarda, Avusturyalıların yalnızca yüzde 4’lük küçük bir kesimi ailesinden birisinin bir Müslüman ile evlenmesini hoşgörebileceğini beyan etti. Ayrıca minare konusunda da pek az kabul görülüyor. Sonuçlar yüzde 59’luk bir çoğunluğun cami yapımına karşı olduğu gibi başörtüsüne de karşı olduğunu gösteriyor. Avusturyalıların yüzde 72’si Müslümanların uyum konusundaki eksiklerine eleştiri getiriyor ve yüzde 61’lik kesim “Avusturya Hristiyan bir ülkedir ve öyle kalacaktır” diyor. Öte yandan Linz kentinde bulunan IMAS adlı kamuoyu araştırma kurumu, ankete katılanların bu tür konularda açık bir şekilde görüş bildirme konusunda sıkıntı yaşadıklarını belirtiyor.


RÖPORTAJ

Mart 10

13


14

Mart 10

DİN ve HAYAT

“ÇANAKKALE RUHUNU YAŞAMAK” V

urulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor! . Heyhât, Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat... Ey şehîd oğlu şehîd, isteme benden makber, Sana agûşunu açmış duruyor Peygamber. Ne olmuştu?. İngilizler fransızlar İstanbul’u halifeliği hilafeti, ele geçirmek, Osmanlı yurdunu paylaşmak, müslümanları darmadağın hale getirmek için, 19 Mart 1915 tarihinde, Seddülbahirden hucuma geçtiler. Büyük bir donanma ile, 14 günde burayı geçip İstanbul’a gelmeleri gerekiyordu. Öyle hesap yapmışlardı. 9 Marttan 17 marta kadar geçemediler. Her teşebbüsleri boşa çıktı. 17 martta yeniden bir toparlanma yaparak, 18 martta yeni bir hucüm başlattılar. Ve 18 martta haritada karanlık liman yazan bölümde, tarihin görmüş olduğu en büyük deniz savaşlarından, birisi cereyan etti, ve burada düşman mağlup olarak çekilip gitti. 18 mart çanakkale zaferini işte o günün hatırına, biz çanakkale zaferini kutluyoruz. Ama sakın unutmayın 18 martta savaşın deniz bölümü zaferle bitti. Ama onlar vazgeçmediler. Ne yaptılar?, 37 gün sonra, 25 nisan, 1915 tarihinde yeniden... bu sefer deniz gücünün yanına, kara gücünü de katarak, yeniden geldiler ve yarımadanın, seddülbahir bölümü, kumkale bölümü, anzak koyu bölümü, daha sonrada 6 Ağustosda haritada gördüğünüz surla körfezi bölümüne büyük bir miktarda asker çıkardılar. Orda büyük çarpışmalar yaşandı, sekiz ay, insan öğüten bir değirmen gibi, sekiz ay gelibolu yarım adası insan öğüttü. 253bin şehidimiz var, saygıdeğer okuyucular, 250bin de onların zayiatı var. Sekiz ay boyunca yapılmış olan bu mücadelelerde, 500bin insanın kanı haritada gördüğünüz, küçüçük daracık topraklara döküldü. Bin küsür dönümlük yer, beşyüzbin insanın kanı şu kadar litre eder. Savaşın geçtiği yerlerin alanı şu kadar metrekare eder. Böldüğünüz zaman her metrekareye 5 litre insan kanı düştü.... Sekiz ay içinde, bu mıntıkaya haritada gördüğünüz gelibolu yarımadasının, uç kısmına o kadar çok mermi atıldı ki, mermiler havada gidecek yer bulamadığı için, birbirinin içinden geçmek durumunda kaldı. Kimisi de resimde görüldüğü üzere (üçgen) müzelerde var. Her metrekareye 6000 merminin düşmüş olduğu bir toprağı yazıyoruz. Her metrekareye.... bir metre boyunda bir metre eninde, bir toprak düşünün, ortalama 6000 mermi düşmüş, bugün çalıların dibini parmağınızla eşeleseniz, altından mermi çıkıyor, kovan çıkıyor kurşun çıkıyor, Sekiz ay sonra 19 aralık, 1915 tarihinde, surla körfezinde anzak koyunu, 9 ocak 1916 tarihinde de, seddülbahir bölgesini, bir gecede boşaltan düşman... bir gecede ansızın Mehmetçiğin süngüsünü öperek, mağlup olarak, dünyaya rezil olarak, terketmek zorunda kaldılar. Saygıdeğer okuyucular; Çanakkale savaşı bu... birşey anladık mı bundan, hayır!... Çanakkale savaşı bir cihat hareketidir. Çanakkale savaşı baştan sona hikmetlerle dolu bir savaştır. Çanakkale savaşı baştan sona Allahın yardımının yağmur gibi yağmış olduğu, bir savaştır. İşte asıl bu kısmını millet unutamıyor, bu millet nice büyük savaşlar nice çok şehitler gördü, duydu. Ama cihat hareketi olması dolayısıyla, Çanakkale savaşlarını unutamıyor. Şimdi gelelim yeniden çok önemli sahneleriyle, çanakkale savaşını sizlere anlatmaya gayret edelim. Kardeşler!... 14 günde haritada gördüğünüz boğazı geçeceğiz diyen İngiltere’ye telgraf çekti. Kim?, Amiral Kardel İngiliz amiral donanma komutanı, 14 günde geçeceğim dedi. 9 Martta geldi 17 marta kadar geçemedi, dünyaya rezil oldular. Bunun üzerine kendisi sinir krizleri geçirerek delirmek suretiyle görevi terketti gitti. Yerine Amiral Röberk isimli yeni bir amiral geldi. Bu amirale dedi ki ingilizler.... rezil olduk ya!... yeter!... yarın hemen saldırıya geçeceksin. Bu kadar muazzam bir donanmayla bir

aydır burada boğuşuyoruz rezil olduk. Yarın saldırıya geçeceksin. Amiral de röbak görevi devralır almaz. 17 martta görevi devraldı. 18 martta saldırıya geçmek üzere tüm hazırlıklarını yaptı. Biz gelelim biz ne yaptık o gece, Kardeşlerim. Bizim o gece burada boğazı koruyan, ku-

vvetlerimizin kumandanı, Albay Cevat Bey, o gece rüyasında Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)i görüyor. Efendimiz buyuruyorlar: Cevat oğlum, elinde kalan mayınları götür şuraya dök. Allah’ın Rasulü Haritada gördüğünüz Karanlık limanı işaret etti. Oraya dökeceksin. Her mayının da tek tek yerini belirlemek suretiyle. Hemen uyanan cevat bey nusret mayın gemisini çağırdı. Yüzbaşı Hakkı ve diğer komutanlar, geldiler. Cevat Bey sordu: - Hakkı elimizde ne kadar mayın var. 26 tane mayın kaldı kumandanım, eski tip, - Hakkı hemen bunları alacaksınız. Bu gece, Bu gece nusret mayın gemisine yükleyeceksiniz, giderek, bunları karanlık limana dökeceksiniz, Hakkı Bey itiraz etmedi. İtiraz etseydi şöyle demesi lazımdı: - Kumandanım emredersin ama, karanlık liman bölgesi,düşmanın ablukası altında, düşman gemileri buraya girdi. Düşman gemilerinin ışıldakları burayı geceleri gündüz gibi aydınlatıyor. Nasıl gideceğiz!... mümkün değil!..., demedi.

- Başüstüne kumandanım. Cihat hareketi, emir komuta hareketi, ne denmişse yapacağım hareketi. Elde kalan mayınlar 17 martı 18 marta bağlayan gece, nihayet büyük saldırıya başlamadan önceki gece, götürüldü nusret gemimiz tarafından, şu karanlık limanda, akıl alacak gibi değil, mayınları!.. askeri komutanlar diyorlar ki, bu mayınlar döşenirse boğazı kesen şekilde döşenmesi lazım. Halbuki, götürüldü karanlık limana paralel bir

şekilde döküldü. Yani israf edildi mayınlar... askeri yetkililer, böyle söylediler. Ertesi günü saat onbuçukta, Akdenizin dünyanın o güne kadar görmemiş olduğu büyüklükte düşman donanması, yirmiden fazla, büyük gemileriyle, ama o gemiler yedi sekiz santimetre kuturunda, zırhlarla kaplı, hiçbir mermi tesir etmiyor, üzerlerinde dünyanın ogüne kadar görmediği büyüklükte, toplar var, bugüne kadar görülmemiş büyüklükteki toplar, o günkü gemilerden sökülerek londra müzesinde sergiye konulan toplar.... bunlar 40 santimetre kuturunda, 25 km. Menzilli, noktayı vurabilen toplar, Bizim toplarımız ise, 18 santim kuturunda, ancak 12 km.yi vurabilen birkaç tane topumuz var. Onların ise, gemilerinin üzerinde 25 km.yi vurabilen 500’den fazla topları var. Toplarını denemek üzere gelmişler, bu sözüm size bir şey ifade ediyor mu, bugün toplarını müslümanların üzerinde denemek üzere geliyorlar, o gün de öyleydi. O gün de denemek üzere geldiler. Ve haritaya bakınız tekrar, karanlık limana geldiler. Ne zaman 18 mart 1915 saat onbuçuk ta büyük bir saldırıyla önceden yıkmış oldukları Seddülbahirdeki kalelerimiz, toplarımız, ve Kumkaledeki savunma tesislerimizi, yeniden bombalayarak, adeta gövde gösterisi yaparak, yeniden karanlık limana girmeyi başardılar. Amiral Röberk’in taktiği şu idi. Önde fransız gemileri olacak, fransız gemileri ateş gücüyle bizim kilitbahir de bulunan rumeli tabyalarımızı ve onun karşısında anadolu tarafında bulunan tabyalarımızı, ve kenarlarda bulunan savunma tesislerimizi, fransız gemilerinin üstün ateş gücü yerle bir edecek, artık tüm topları susduktan ve tüm istihkamlar mahvolduktan sonra, asıl büyük ateş gücü olan ingiliz gemileri geçeçek, ve boğazı vurup geçmiş olacaklar. Taktik bu idi. Kardeşlerim saat iki buçuğa kadar fransız gemileri, kenarda taştaş üstünde kalmayacak şekilde bombardımana tabi tuttular. Öyle ki, saat ikibuçuğa geldiğinde, bizim ateşlerimiz çok zayıflamıştı. Çok az ateş edebilir duruma gelmiştik. Toplarımızın büyük bir bölümü devre dışına çıkmış, askerlerimizin büyük bir bölümü şehit olmuş, ve en önemlisi cephanemiz, almanyadan getirilen cephanemiz azalmış, birkaç tane büyük top mermisi kalmış, bunu gören amiral de Röberk, emir verdi fransız gemileri!.., kenara çekilin!.., ingiliz gemileri ileri!..., Fransız gemileri, İngiliz gemilerine yol vermek üzere, karanlık limana doğru kenara çekilirlerken, büyük bir infilak, nusretin gemisinin döşemiş olduğu mayınlardan birisine çarpan, fransızların buva gemisi, iki dakika içinde kafasının üzerine ikiye yarılarak denizin dibine geçiverdi. İçinde yediyüz askeriyle battı Kardeşlerim. Burada çok önemli bir olay gelişti. Osmanlının savaş kaidelerine nasıl uyduğu, konusunda bize en güzel fikri veren bir olay, buva gemisi batmak üzereyken, yan yatıp iki dakika içinde batınca, güvertedeki fransız askerleri, can havliyle suya atladılar, bütün tabyalarımızdan top ve tüfek ateşleri kesildi. Neden... denize atlamış olan bu fransızların rahatça kurtarılmaları için, her taraftan ateş kesilmişti. Bunu bizim tarihlerimiz yazıyor da, İngilizler de yazmış, diyorlar ki, Osmanlılar büyük bir alicenaplık gösterdiler, iyilik gösterdiler, askerlerimizin kurtarılabilmesi için ateş kestiler rahatlıkla onları kurtardık. Aynı İngilizler!.., aynı Fransızlar!..., Kardeşlerim!.. Çanakkale savaşında yapmadıkları vahşet bırakmadılar. Yaralı yavrularımızı taşıyan İstanbul’a tedaviye getiren, güvertesinde Kızılay Bayrağı asılı olan, Kızılhaç işaretleri olan, hastane gemimizi bombalamak suretiyle, ikiyüz tane fidanımızı şehit ettiler. Akbaş iskelesinde yaptılar. Bugün oralara gitmek isteyenler, Eceabata giderlerken, Akbaş Şehitliğini mutlaka görsünler, ikiyüztane ağır yaralı evladımız yatıyor, onların vahşeti yüzünden, buva gemisinde, bu... Osmanlıların bu ahlakını öven İngilizler..., Fransızlar.... 28 haziran 1915 günü bizim sargı yerimizi bom-


DİN ve HAYAT balamak suretiyle, o sargı yeri ki her tarafında hastane olduğuna dair işaretler var. Her tepesinde Kızılay Bayrağı çekilmiş olan, otuz kırk bin mehmetçiğin tedavi edilmekte olduğu yeri bir gece bombalayıp 18 bin evladımızı şehit ettiler. İnsanlıkmış.. hangi insanlık..., savaş kaidesiymiş... hangi savaş kaidesi..., sözüm ona kahramanmış... hangi kahraman..., O zaman hemşire giden bacılarımızdan Saliha Hüseyin Hanımefendi anlatıyor. Morfin yok, uyuşturucu yok, neşter, kaba kaba bıçaklarla mecburen mehmetçiklerin kollarını ayaklarını kesmek zorunda kalıyorduk diyor. Ve morfin olarak üzerine ince bir bez sararak ağaç parçası koyuyorduk. Bir gece karanlık su yok bez yok bir mehmetçiğin ağzından aldığım ağaç parçasını karanlıkta bir tasın içindeki azıcık suda yıkamak üzere aldım. Tasa çat çat çat diye birşeyler düştü. Merak ettim. Elimle kontrol ettim ki, mehmedim acısından ağacı o kadar sert ısırmış ki, ağaçla birlikte azı dişleri de sökülüp gelmiş... Kardeşlerim. Buva gemisinin batışından birkaç dakika sonra ikinci gemi, o da kafası üstü gitti, battı, niye batıyorlar?, niye batıyorlar?, Peygamber Efendimizin (sav) işaret etmiş olduğu, bu mayınlara çarpmak suretiyle, batıyorlar, kısa süre içinde saat ikibuçuktan, saat dörtbuçuğa kadar iki saat içinde, dört tane büyük gemileri ya batarak veyahut da yaralanmak suretiyle devre dışına çıkıyor, on tane orta boy gemileri batıyor, Osmanlı topçusu Osmanlı askeri, cihat etme şuuruyla, ölümü göze alarak, bunları oradan geçirmiyor,... Amiral Röberk, baktı ki pabuç pahalı, yani öyle ateş gücü yüksek gemilerini öne sürerek ateş gücüyle burdan geçmek mümkün değil, ne yaptı?.. saat dört buçukta, - Bütün gemiler!... geri dönün kaçıyoruz..., emrini verdi. Bütün gemiler geri döndüler, kumkale ile seddülbahir arasından çıkıp, denize açılacakları zaman, kaçarak bir de baktılar ki, İrresistable isimli gemi yan yatmış, İrresistable isimli gemi yan yatmış batmak üzere nerede, karanlık limanda, yanına yaklaşmakta olan ocean gemisine emir verdi Amiral Röberk, - Ocean!.... sen geri döneceksin, irresistable yedeğe alacaksın onu kurtaralım. Yan yatmış batıyorken Ocean gemisine emir verdi Amiral Röberk.., gideceksin bu gemiyi yedeğine takacaksın kurtaracaksın, Ocean gemisi geldi. Batmakta olan İrresistable’in yanına, şimdi kaptanın kafasına bir şey dank ediverdi. Kaptan şöyle düşündü. Ben irresistable gemisini kurtarıp götürsem... ne olur? yaralı bir gemi kurtarmış olurum. Ama şu anda Osmanlıların tabyaları susmuş vaziyette. Osmanlı askerinin sesi yok. Benim ateş gücüm o kadar dehşetli ki, ben orada vura vura tek başıma geçmeye muktedirim. İstanbul’a giden yolu açan kumandan niye olmayayım, tarih ayağıma bir fırsat getirmiş. Amiral Röberkin emrini hiçe sayarak, amiralin emrini hiçe sayarak ileri harekete başladı. Ve İrresistable bıraktı. Amiral peşinden emir üstüne emir gönderir, bu emirlerin sayımları var, emir üstüne emir, - Ocean geri dön!... kendini tehlikeye atıyorsun, emirlerimi dinle, kim dinler, yakarak yıkarak geçecek Ocean, Kardeşlerim gerçekten de bizim en önemli direnme noktalarımız işte haritada gördüğünüz, Kilitbahir kalesiyle ve onun karşısında Anadolu tarafında tabyalarımızdı, ve bu arada da üç sıra mayınımız vardı. Ocean öyle şiddetli bombalamaya başladı ki, bu tabyalarımızda taş taş üstüne kalmayacak zannedildi. Böyle bir büyük çaplı bombardımana başladı. Bizim orada Rumeli tabyalarımızın içinde, Rumeli Mecidiye tabyamız vardı. 18 tane mehmetçik görev yapıyordu. Bir tane de top var. Büyük menzilli toplardan 12 km lik toplardan, yani etkili olabilecek toplar, Ocean gemisinden atılan bir mermi, geldi Mecidiye Tabyamızın cephaneliğini vurdu, muhterem kardeşlerim büyük, bir infilak, taş taş üstüne kalmadı o tabyada, bir de baktık ki o toz bulutu sükunete kavuştuğu zaman, hiçbir askerimiz sağ kalmamış hepsi kayıp toprağın altında kalmış, bütün toplarımız parçalanmış, az sonra da bir iki dakika sonra toprağın altından iki tane asker sağ kurtuldular. Kalktılar, Seyit Onbaşı ve Ali, arkadaşı Ali, Edremitli Havranlı Seyid Onbaşı, ve arkadaşı Ali, Seyit dedi ki: - Ali arkadaşlar nerede? - Seyit arkadaş bütün kardeşlerimiz şehit olmuşlar. Sen ile ben kalmışız, hemen Seyit can havliyle tabyanın tepesine

çıkarak, denize doğru bir baktığında, Ocean gemisinin gelmekte olduğunu, etrafa alev kusarak geçmekte olduğunu gördü. Büyük bir telaşa kapıldı. - Bu gemiyi durdurmamız lazım. - Toplara koşarak baktı... ateş edebilecek top yok... bir tanesi... belki ateş edebilir...o da calaskar tertibatı bozulmuş, bombardımandan önce, bu calaskar tertibatı bozulmuş olduğundan, yerdeki dört tane büyük mermi bu topa kaldırılıp, sürülecek namlusuna sürülebilmesi içinde, üç dört tane basamağı yukarı doğru çıkması lazım. Bu merminin kaldırılarak çıkarılması lazım. Seyit sağa koştu sola koştu. Böyle bir olayı görmediği için de dedi ki arkadaşına: - Bak Ali vatan elden gidiyor, mukaddesat elden gidiyor, bu topları biz sırtımızla çıkartarak namluya sürmek zorundayız. Ali dedi ki: - Seyit sen delirdin mi arkadaşım ya delirdin mi sen! 215 okka onların her bir tanesi, 276 kg... 276 kg’yi hangi sırtınla kaldıracaksın?..., - Seyit ile Ali merminin başına gittiler, Seyit arkasını verdi topa, Ali de sırtına vermeye yardımcı olarak, - Ya Allah bismillah diyerek bir salladı, 276 kg lik mermi Seyit’in sırtında, sırtından gelen... iskeletinden gelen çatırtıları duymuyordu bile, gözünün önünden geçen şimşekleri görmüyordu bile, ne görüyordu, mukaddesatı tehlikedeydi. Vatanı tehlikedeydi. Geçmek üzere olan bir gemiyi durdurması lazımdı. Bütün bunları göz önüne alarak, 276 kglik mermiyi kaldırdı yukardaki namluya sürmeye muvaffak oldu. Tam nişan alarak - Bismillahirrahmanirrahim diye tetiğe bastığı anda da bu mermi gitti. Ocean gemisine, hangi ocean?.., çılgınca etrafı adeta kavuran, etraftaki tabyalarımızı yerle bir eden, o geminin en zayıf yeri olan dümen tertibatına saplanıverdi. Dümen tertibatı kırılıvermişti geminin, bunun üzerine Ocean gemisi kendi etrafında dönmeye... dümensiz olarak dönmeye başladı. Dönerken de karanlık limandaki Nusretin dökmüş olduğu mayınlardan bir tanesine çarpmak suretiyle, büyük bir infilak bir de baktık ki Ocean gemisi yan yatmış batıyor, - Allahü ekber Allahü ekber Allahü ekber!... her tarafta tekbir sesleri.... sevinç naralarıyla: - Seyit vurdu Allah razı olsun Seyit’ten, diyenler Seyitin yanına koşmaya başladı. Ve kumandan Cevat Bey... Albay Cevat Bey.... Seyit’in yanına gelerek, gözlerinden öptü: - Allah senden razı olsun, bir vatanı kurtardın diyerek kendisine iltifatlarda bulundu. Kardeşlerim bir mermi bir gemiyi batırmıştı. Bir geminin batışı bir sahneyi hediye etmişti. Bir sahne bir vatanı yeniden bize kazandırmıştı. Bir mermi mukaddesatımızı yeniden bize kazandırmıştı. Büyük bir zafer bize hediye etmişti. Komutanlar geldiler Seyit’in yanına gözlerinden öptüler. - Seyit şu mermiyi bir daha kaldır, yerde kalanı kaldır, ordunun fotoğrafçısı gelsin, fotoğrafını çeksin, tüm dünyaya rekor kıran Osmanlı olarak senin fotoğrafını göndereceğiz, gazetelerde bastıracağız dediler. Seyit gitti merminin yanına - Bismillahirrahmanirrahim, deyip kaldırmaya asıldı ama, yerinden bile kımıldamıyor, bir daha bir daha yerinden bile kımıldamıyor, Seyit mahçup bir eda ile: Kumandanım vallahi o gemi tekrar gelse, tekrar vatanım tehlikeye düşse, yine kaldırırım, ama şu anda gücüm yetmiyor, dedi, bunun üzerine o mermiyi ağaçtan yontarak, Seyitin sırtına verdiler, aynı hakiki mermi gibi fotoğrafını çekerek, tüm dünyaya rekoru kırılamayan Osmanlı diye bu resim gitti. Tüm basın organlarında yer aldı. O günün basın organlarında.... Şimdi efendim çanakkale savaşlarını 18 martta Osmanlı kazandı iş bitti mi? Hayır, Hayır!..., düşman 18 martta kazandığımız bu zaferden sonra, terkedip gitmedi ki, yeniden bu sefer daha büyük güçlerle, bu sefer daha çok cephane yığarak, daha büyük silah yığarak, yeniden harekete geçti. Ve Gelibolu yarımadasına 37 gün sonra, yeniden saldırıya geçti. Ancak, kardeşlerim ben olayların tamamını yazacak olsam günlerce okusanız bitmez. Zığındereyi mi yazayım? Anzak koyunu mu yazayım? Yarbay Şefik Beyi ve arslanlarını mı? Yahya Çavuş’un, ağır yaralı bir şekilde, kalkıp, başını önüne eğip, gülümseyerek: “Niye zahmet buyurdunuz Ya Rasülallah!.. deyip ruhunu teslim etmesini

Mart 10

15

mi? Peygamberimizin (sav)’in bizzat: “Evlatlarım çanakkalede cihat ederken ben burda nasıl dururum. Evlatlarımla beraber cihat ediyorum” demesini mi? Hangi birini yazayım? Hepsi şehit oldular. Direne direne şehit oldular. Ancak son olarak, bir siper sahnesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Komutanlar siperler arasında 18 mayıs 1915 akşamı geziyorlar: - Evladım yarın çok zorlu bir gün olacak, istirahat edin, uyuyun, askerimiz hiç uyumuyor. Kimisi namaz kılıyor, kimisi kuran okuyor. Kimisi mektup yazıyor. Kimisi matarasındaki birazcık suyla üzerindeki elbisesini çıkarmış yıkıyor. - Evlatlarım yatın aşağıya biraz istirahat edin, uyuyun, - Kumandanım!... cepheye geldim geleli namaz kılamadım. Yarın Allah’ıma çıkacağım. Boş çıkmak istemiyorum. Kaza ediyorum namazlarımı, - Kumandanım garip anamla ve biricik evladımla haberleşemedim. Bari son vasiyetimi yazayım, yarın geri dönmeyeceğimi ben biliyorum. Mektup yazayım müsade edin. - Kumandanım cepheye geldim geleli şu elbiselerimi temizleyemedim. Çamaşırlarım pislik içinde, şu mataramdaki suyla bu çamaşırımı yıkıyayım da yarın temiz çamaşırla cenabı Allah’ın huzuruna çıkmak istiyorum. Kardeşlerim, toplam 42 bin kişi 2,5 km’lik bir alan. Her metreye altı kişi düşüyordu. Bu yiğitlerden, onaltı bin tanesi iki siperin ortasında, hepsi şehit olmamış yaralılar da vardı: - Kardeşlerim bir yudum suya ihtiyacım var , - Kardeşlerim ölmedim diyenler vardı ama kimse yardım edemez neden düşman var. - Kardeşlerim kanamamı durdurun kanamamı ölüyorum kimse yardım edemez. Feryadı figan dağları deliyor. 19 mayıs böyle geçti. 20 mayıs feryadü figanlar devam etti. 21 mayıs günleri söylüyorum arada yaralı kan kaybedenleri söylüyorum. 20 mayıs akşama kadar devam etti. 21 mayıs feryatlar azaldı çoğu şehit oldu yaralıların, ama yine feryatlar var. 22 mayıs o memlekette kokudan durulmaz hale geldi. Cesetler şişti patladı kokuyor. Mayıs ayının 20sinden 25 inden bahsediyorum. Sıcak bir mevsim 23 mayıs yine kimse gelmiyor o gün iki taraftan beyaz bayraklar kaldırılmış iki tarafın siperlerinden. Anlamı nedir görüşmek istiyoruz. Savaşmak mümkün değil, kokudan, iki tarafın kumandanları orta yere geliyor, el sıkışıyorlar. Diyorlar ki - Ya... şu savaşa ara verelim, ara verip de şu cesetleri defnedelim. Şu yaralılara da yardım edelim. Sonra yine savaşa devam edelim. Dünyanın en garip ateşkesi sağlanıyor. 24 mayıs sabahleyin sekizde yürürlüğe girecek ateşkes, akşam saat dörde kadar devam edecek, ve bu sekiz saat zarfında, ortaya çıkan askerler onaltıbin cesedi tek tek muayene edecekler mezarlarını kazacaklar yaralılar varsa yardım edecekler Ondan sonra geri gidecekler, bu mümkün mü, toptan definler başlıyor, büyük çukurlar açılmak suretiyle ne kadar ceset varsa çukurlara götürülmek suretiyle, toptan gömülerek askeri hatıralarda yazıyor, Kasapların kullandığı kancaları atıyoruz ne kadar cesede değerse çekiyor mezara gömüyoruz. Muhtemel dir ki henüz şehadet şerbetini içmeyen mehmetçikleri de çektiler, oralara defnettiler. Çanakkale içinde vurdular beni, Ölmeden mezara koydular beni Off gençliğim eyvah Ben bu ağıtı duyduğumda hep bu olayı hatırlıyor. Ve gözyaşlarımı dindiremiyorum. Bundan sonra siz de öğrendiniz olayın aslını Çanakkale içinde vurdular beni, diye başlayan bu ağıda sizin de dayanabileceğinizi zannetmiyorum. İşte 19 aralık 1915 tarihinde, birinci cepheyi boşaltıp kaçtılar, 9 ocak 1916 tarihinde, sekiz ay sonra, mehmetçiğin süngüsünü öperek, mehmetçiğin postalını öperek, yenilmezlik ünvanlarını burada bırakarak, gittiler. Sonra da itiraf ettiler. OSMANLILARI ELİMİZDEN ALLAH ALDI. OSMANLILARIN ZAFERİ ALLAH SAYESİNDE KAZANILDI. Kardeşlerim, hepinize Çanakkale şehitlerini okuduğunuz, çanakkale ruhunu yeniden hatırladığınız için teşekkür ediyorum, Allah hepinizden razı olsun. Hamdullah GÖÇTÜ


16

Mart 10

DIN ve HAYAT

Ayın ayet-i Kerimesi

"De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resulünden ve O'nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun. Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez." Tevbe 24 Yukarıda sayılanlar (evleriniz,esleriniz,ticaret vb gibi) insanın hidayet aydınlığına kavuşmasına engel olabilecek şeylerdir..!Eğer bu sayılanlar gözünüzü boyayıp Allah ve Rasülünün emirlerinden ve cihad etmekten daha sevimli geliyorsa fasıkların, doğru yoldan çıkmışların akıbetine uğrarsınız ALLAH bütün bunları diğer kimselere (Allah'ın istediği gibi hareket edenlere) bağışlar. Haberiniz olsun bu iş zordur. Haberiniz olsun, bu son derece büyük ve önemli bir iştir.

Ayın Hadis-i Şerifi

Hz. Aişe (r.ah.) Allah Resulü'nü (a.s.) şöyle buyururken işittiğini söylemiştir: "Kendisine bir diken yahut ondan büyük bir şey batan hiç bir müslüman yoktur ki onun sebebiyle kendisine bir derece verilmesin ve bir günahı silinmesin." (Sahih-i Müslim)

Ayın Duası:

Ya Rabbi, faydasız ilimden, makbul olmayan ibâdetten ve kabul edilmeyen duâdan, acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilikten ve her çeşit hastalıktan, gece ve gündüz gelecek kötülüklerden, sıkıntılardan kötü arkadaştan ve kötü komşudan sana sığınırım! (Amin)


RÖPORTAJ

Doç. Dr. Sevgi Kurtulmuş

Mart 10

17

RÖPORTAJ

Dewa: Hocam ilk olarak kendinizden ve „Akder“ den bahseder misiniz? Ben Sevgi Kurtulmuş. Akder (Ayrımcılığa karşı Kadın hakları derneği)´in kurucusuyum ancak ben yoğun olmamdan dolayı onu sürdüremedim diğer kardeşlerimiz onu yürütüyor. Tempomuz çok yüksek olduğu için böyle bir kuruma hizmetkarlık her zaman mümkün olmuyor. Numan bey veben çok yoğun çalışıyoruz sosyal faaliyetlerimiz var bir de extra bir kurumla düzenli olarak bir faaliyet yürütmek hakikaten çok zor oluğu için bu vazifelerimi geri plana ittim fakat hayatımız gerçekten çok yoğun yani Numan Beyin eşi olmak kolay değil, üç çocuk annesi olmak kolay değil. Bir sürü sosyal faaliyetlerimiz var bunların hepsini aksatmadan yürütmek kolay değil ama düzenli olarak başkanlığını sürdürüyorum. Dewa: Hocam, Bir kadın olarak yaptıklarınızla, kültürünüz, ahlakınız ve tevazunuzla gerçekten örnek alınacak bir bayansınız. Bu hususta biz gençlere hedef olarak neler önerirsiniz? Doç. Dr. Sevgi Kurtulmuş: Bir kere bir kadının çok iyi yetişmesi lazım. Çünkü ben dünyanın kadınlar eliyle değiseceğine canı gönülden inanıyorum. Sadece bir annelik vasfıyla, hemen hemen her kadında olan bir vasıftan bile „beşiği sallayan er dünyaya hükmeder“ diye çok güzel bir söz var. Siz iyi insanlar yetiştirirseniz, iyi fertler inşa ederseniz toplum güzelleşir. Bu bile tek başına yeter. Halbuki kadınların en önemli vazifesi annelik ama bunun dışında bir çok vazifeleri var. Topluma karşı, eşlerine karşı vazifeleri var. Biz kadınlar olarak sadece bir kaç vasfı üzerimizde toplamıyoruz. Birilerinin eşi birilerinin annesi birilerinin geliniyiz geleneksel toplumlarda. Eğer kariyer yapmışsak profesyonel iş hayatında olan insanlarız. Sosyal hayatta da bu merhamet duygumuzun çok yoğun olmasından dolayı çok başarılı olarak yürüttüğümüz bir sürü iş var. Ben genç arkadaşlarımıza öncelikle kendilerini çok iyi yetiştirmelerini tavsiye ederim. Birinci vazifelerinin o olduğunu düşünüyorum. İkinci olarak da öğrendiklerini yaşamalarını tavsiye ediyorum. Çünkü öğrendiklerini hayata geçirmek çok önemli. Eşlerinin arkasında durabilmeleri çok önemli. Günümüz modern toplumlarında bencilliğin, dünyanın merkezine insanların kendini koyduğu bir ortamda eşi ile kıyasıya yarışan bir aile durumu ortaya çıktı. Halbuki biz desteğimizi hem eşlerimize hem de çocuklarımıza vermek zorundayız. Bunlar da kolay değil. Erdem sahibi olmak, ahlâk sahibi olmak her hangi bir meslek sahibi olmak her hususta en iyi olmak zorundayız. Yaptığımız işi çok mükemmel yapmak zorundayız. Yaptığımız işi önce biz sonra başkaları begenmeli. Bugünki toplumun en büyük sorunu bence herkes birşeyleri „mış“ gibi yapıyor. Müslümanmış gibi yapıyor, anneymiş gibi yapıyor, öğrenciymiş gibi yapıyor. Halbuki gerçekten öğrenci gibi olunsa, gerçekten anne gibi olunsa, gerçek bir eş olunsa gerçek bir müslüman olunsa toplumun şu an içinde yaşadığı problemlerin hiç biri olmaz diye düşünüyorum.

Dewa: Hocam Seminerinizde de bir amacımız olması gerektiğinden bahsettiniz. Sizin amacınız nedir acaba? Doç. Dr. Sevgi Kurtulmuş: Herşeyden önce iyi bir insan olabilmek. Arkasından çok iyi bir müslüman olabilmek. Çünkü biz müslümanlarız yaşadığımız hayatın sadece bu dünyadan ibaret olmadığını biliyoruz. Onun için iyi müslüman olmak çok önemli. Ancak şunu soruyorsanız ki ben akademik kariyeri olan, akademik formasyona göre yetişmiş bir insanım onun için heralde iyi bir akademisyen olmakta amaçlarımın arasında zannediyorum. Iyi anne olmayı çok önemsiyorum. Dewa: Günümüz toplumunda malesef evlilikler moda haline gelmiş bulunuyor. Sizce boşanma oranlarının artma sebebi ne olabilir? Doç. Dr. Sevgi Kurtulmuş: Burda sorun şu, herkes dünyanın merkezine kendini oturtuyor ve her şeyin kendisine göre şekillenmesini istiyor. Bu normal birşey değil, insanlığın şirazeden çıktığının bir göstergesidir. Türkiye´de de durum malesef bundan farklı değil. Malesef boşanma oranları çok artıyor. Evlilik dışı çocuk sayısı çok artıyor. Evlilik artık sadece kontratlara bağlı oluyor bu da evliliğe bir ömür katması mümkün değil. Zannediyorum orada önemli olan biraz bakış açısıyla alakalı. Eğer iş rekabete ve yarışa dönüşürse o evliliğin zaten sürdürülmesi mümkün değil. Zannediyorum dikkat edilmesi gereken husulardan bir tanesi karakter olarak bir birine çok zıt olmamak. Evlilik zaman ve emek isteyen bir şey. Şimdi kimse malesef emek vermiyor. Hayatımızı biraz uzun vadeli düşünüp ona göre tanzim etmemiz gerekir. Dewa: Hocam Politika hakkındaki düşüncelerinizi alabilir miyiz? Hiç girmeyi düşündünüz mü? Doç. Dr. Sevgi Kurtulmuş: Bu günki anlamda yapılan politikanın hiç bana göre olmadığını düşünmüşümdür sık sık. Çünkü ben hayatımda dostluğa önem veririm, vefaya önem veririm fakat bugünki yapılan anlamda politika siyaset, birilerinin ayaklarına basarak yükselmek gibi görülüyor tabiki bu hiç benim fıtratıma uygun değil. Dewa: Hocam Bu güzel röportaj için size çok teşekkür ediyoruz.Rabbim işlerinizde kolaylıklar versin. Doç. Dr. Sevgi Kurtulmuş: Allah razı olsun ben çok teşekkür ediyorum.


18

Mart 10

HABER - AVUSTURYA

Grup Çağrı

Av. Süleyman BOYNUKARA

Kendinizi Tanıtır mısınız?

SÖZDE DEĞİL ÖZDE ÜMMET ANLAYIŞI , KARDEŞLİĞİMİZİ PEKİŞTİRİR!... Tarih boyunca bütün müstekbirlerin mustazaflara yönelik tezgahldıkları senaryo hep aynı olmuştur.Bu gün dünya coğrafyasına baktığımızda,Irak'ta,Afganist an'da,Filistin'de,Türkistan da,Yemen'de,Çeçenistan'da,Türkiye'de ve bütün İslam coğrafyasında Müslüman müslüman'ın kanını acımasızca akıtmakta ve ona yaşam hakkı tanımamaktadır.Oysa yüce Rabbımız bizleri Kur'an-da kardeş ilan etmiş.Bu ilahi prensip gereği Müslüman olduğunu ilan eden her bir Müslüman, Müslüman kardeşini kayıtsız şartsız sevmelidir. Türkiye de son bir asırdır tezgahlanan oyunun görüntüsü değişse de mahiyyeti hep aynı kalmıştır.Asırlardır kardeş olarak problemsiz yaşamış ve bu yönüyle insanliğa örnek olmuş, kurdukları sevgi medeniyyeti ile insanlığı kucaklamış bir neslin evlatları bu gün maalesef farklı kamplara bölünmüş bazen laik- antilaik bazen sağ -sol bazen alevi -Sünni ve bazen de türk- kürt çatışması şeklinde birbirine düşman olması bizleri yürekten yaraliyor.

Ben Ahmet Okur. 1966 yılında Trabzon ili OF ilçesi Cumapazarı beldesinde Saray mahallesinde dünyaya geldim.İlk ve orta öğrenimini Cumapazarında bitirdim.Lise öğrenimini ise Taşhan Lisesi Edebiyat Bölümünde tamamladıktan sonra Açık Öğretim Üniversitesi İş İdaresi Bölümünden ayrılıp 1988 yılında Avusturya ya geldim.. Orta öğretiminden sonra başlayan sanat hayatım Avusturyada da çeşitli Gazino ve Program çalışmalarıyla devam etti.1991 yılında yaptığım evlilikten sonra büyük bir değişimin içine girip İslami Müzik ve ezgilere ağırlık verdim.Tüm birikimim ile 1999 yılında ilk albümümüzü çıkardık. 100 e yakın bestelerimizle hala dinleyicilerimize hizmet vermekteyiz. Kaç albüm yaptınız ? Son albümünüzü ne zaman çıkardınız?

Hangi kesimden ve hangi gerekçeile olursa olsun sınıflararası kamplaşmayı körükleyen aşırı uçlar ülkenin,kaosa,darbeye,olağanüstü hal'e,felaket,vahşet ve dehşetin eşiğine sürüklenmesini isteyen kişilerdir.Bu durum bazen özgürlük ve hürriyet adına,bir kesim tarafından icra olunurken,bazen de “vatan elden gidiyor” gerekçesi ile masum halka sokağı adres gösterenler de aynı günahı paylaşiyor.Şiddet kimden ve hangi gerkeçe ile gelirse gelsin kabul edilebilr bir durum olmadığı gibi hiçbir şeye çözüm değildir.Aksine kardeşliğimizi sekteye uğratan,toplumu daha fazla kamplara ayrıştırıp çözülmesine sebep olur.Tarafların sağduyu ve teeniile hareket etmesi hepimiz için gerekli olan ir durumdur.Sivil ve demokrat kurumların meseleye yaklaşımı çözüme yönelik,halkı germeden aradaki güzel ilişkileri bozmadan,kardeşlik hukukuna riayet ederek sevgi, şefkat ve merhamet çerçevesinde ele alınmalıdır.

Toplamda altı tane albüm yaptım. İlk albümümü 1999 yılında Taşırmayın Sabrımızı adı altında çıkardık. 2009 un sonlarında en son albümüzü ‘’Şeytan Tatilde’’ ismi ile çıkardık.

Bu mesele çözümü şiddette arayan,kanla beslenen,kan ve göz yaşı üzerinde saltanatını sürdüren,aşırı uçların cinnetine bırakılmayacak kadar ciddi bir meseledir,çözüm sözde değil özde İslam kardeşleğinin pratize edilmesine bağlıdır.

En büyük hedefimiz sevgiyi ve sevginin sahibini alimlerimizden öğrendiğim kadarıyla notalara döküp, gönüllere taşımak olmuştur. İçerisinde yaşadığımız yüz yılın sıkıntılarının çaresinin Sevginin Sahibine sığınmakta olduğunu düşünüyorum.Kendi öz kültütümüz ve inançlarımıza yeniden sarılarak gönüllerimizin deva bulacağını anlatmaya çalışıyorum.

Maalesef,bugün İslam iddiasında bulunan bir çok Müslüman, Allah'ın bize din olarak seçtiği islamı bir kenara bırakarak,asrın zalimlerinin ortaya koyduğu beşeri saçmalıkları,kiralık bel'amları vasıtasiyla din olarak yutturarak zulümlerini meşrulaştırmanın gayreti içerisindeler.Orta çağ karanlığının engizisyon mantalitesi,feodal anlayış ve despotizmin sinsi entrikaları,KUR'AN nuru ile yeniden yok olacak ve insanlık ilahi mesajla yeniden kurtuluşa erecektir. Emperyalist, egemen küresel güçlerin çırpınışları boşunadır.Zira ilahi mesaj insanlığı yeniden aydınlatacak,ve bütün insanlığın barış ve huzur içinde yaşayacağı yeni bir dünya mazlumların,horlanmışların,ötekileştirilmişlerin omzunda yeniden inşa olunacaktır.

Bestelerinizde neleri vurgulamaya çalışıyorsunuz?

Bildiğimiz kadarı ile Pottendorf Eyüb Camii Cemiyet Başkanlığı görevindesiniz. Hem cemiyet başkanlığı hemde müzik çalışmalarınızı aynı anda nasıl yürütüyorsunuz?Zor olmuyor mu? Aslında zorluk dünya hayatının her safhasında vardır.Allahın Habibim

dediği Efendimiz bile bir çok zorluklarla karşılaşmıştır.Bu zorlukların arkasında güzelliklerin var olduğunu bilmek insana zorlukları sevdirir hale geliyor.Zaten yapmış olduğumuz iki işte insanlara hizmet etmektir ve karşılığını bir gün mutlaka sonsuz alemde alacağımızın idrakindeyiz. Bunu düşümek bile insanı daha çok çalışmaya motive ediyor. Ne tür organizasyonlarda sahne alıyorsunuz? Dinleyicileriniz size ve albümlerinize nasıl ulşabilirler? Kurmuş olduğumuz Grup ÇAĞRI ile birlikte konserlere, dini düğün, sünnet ve şölenlere katılıyoruz.Bu tür organizasyonlarda Grubumuzla Nasrettin Hocamız,ezgilerimiz ,ilahilerimiz, eğitici ve eğlenceli yarışmalarımız ile yılların birikimini insanlarımıza sunmaya çalışıyoruz. Bizlere ulaşmak isteyenler www.ahmetokur.com ahmet_ okur61@hotmail. com dan ve şu telefon numaralarından bizlere ulaşabilirler. 0043 676 958 25 81 / 699 1100 64 80. Albümümüze ulaşmak isteyenler Müzik marketlerden, Kitabevlerinden temin edebilirler. Avrupada yaşayan insanlarımız dini düğünlere ne kadar ehemmiyet gösteriyorlar? Aslında insanlarımızın içerisindeki güzellik yapmış oldukları düğünlerede yansıyor. Fakat insanlarımız bazı değerlerimizin bilincinde olmadıklarından düğünlerini dinimiz ve kültrümüze ters düşecek şekilde icra ediyorlar. Dini düğünlerde ise Hocalarımız tarafından sohbetler yapıyor, Kuranı Kerimler okunuyor ve dualar ediliyor. Bu düğünlerdeki bütün davetliler ve onların ahirete göçmüş olan yakınları manevi doyuma ulaşıyor.Salavat getirilen bu ortamlar meleklere doluyor. Bu şekilde yapılan düğünler manevi bir hava içerisinde geçmiş oluyor. Rabbim bütün insanlarımıza bilincinde olarak düğünler yapmayı nasip etsin.

Hamidiye Camii´sinde Imbiss Açılışı

10. bölge Ettenreichgasse´de Viyana´nın en eski camilerinden olan Hamidiye Cami yeni mülkiyetinin caddeye bakan kısmında herkese açık ve çok modern bir şekilde dizayn edilmiş, „Ettenreich Döner ve İmbiss „ yerini açtı. Açılışa Viyana İslam Federasyonu Başkanı Mag. Mehmet Turhan, Viyanadaki cemiyet başkanları ve çok sayıda cemaat katıldı. Program, açılışa katılan herkese verilen ikramdan sonra kısa bir dua ile sona erdi.


KADIN ve AİLE

Mart 10

19


20

Mart 10

HABER - EĞİTİM

Kindertagesheim (Kindergarten & Hort)

J

UWA – BBZ Kindertagesheim (Kindergarten & Hort) olarak Merkezi 10. Viyana´da bulunup ayrıca 15. ve 20. Viyana´da da şubeleri bulunan, Magistrat 10 destekli, resmi bir kurumdur. Velilerin çocuklarını gönül rahatlığıyla gönderdiği, cocuklarn ve öğrencilerin de severek geldigi, JUWA, ismine layık olmaya çalışan, deneyimli ve kaliteli personeliyle, 3 şubede toplam 178 çocuğa Kindergarten´da (3 ile 6 yaş arası) ve 53 çocuğa ise Hort´da (6 ile 16 yaş arası) eğitim hizmeti vermektedir.

yanısıra günde 4 saat olmak üzere din eğitimi de verilmektedir. Ayrıca Ramazan ve Kurban Bayramları da çocuk ve öğrencilerle birlikte kutlanmaktadır. Hort çocuklarıyla Vakit namazlarının cemaatle kılınmasına dikkat edilerek ibadet ve cemaat ruhunun çocuklara sevdirilmesi amaçlanıyor.

Her dönem tüm kurumlarda Veliler toplantısı gerçekleştirerek öğrenci ve çocukların durumunu birebir velilere aktarmaktadır. Ayrıca her kurumda müdürle istendiği vakitte, veliler toplantısı haricinde de, görüşebilme imkanı sağlanmaktadır. Kurumlarda çocuklara Almanca Eğitimin

JUWA – BBZ kurumu her geçen gün emin adımlar ile ilerleyerek yeni ve farklı bölgelerde de şubelerin açılmasını talep eden insanların ihtiyacına cevap verebilmek için, bu yıl birkaç şube daha açmayı düşündüklerini müjdeledi.

Sosyal aktivitelere de önem verilip, hayvanat bahçesi ziyareti, Eczane ziyareti, Bogipark gibi ziyaretler yapılmaktadır. (bakınız- www.juwabbz.at)

VİF EĞİTİM BAŞKANLIĞI BURSİYERLER TOPLANTISI

V

İF Eğitim Başkanlığının, BÖM yurdu ve bursiyer öğrencilerine aylık olarak düzenlemiş olduğu toplantılarda IFW`nin çeşitli birimlerinin tanıtımları yapılmaktadır. İlk toplantı 25 Aralık Cuma günü kahvaltı ikramıyla birlikte, Eğitim birimi, VIF kadın kolları, ISV ve Jugend Komite`nin tanıtımı ile gerçekleştirildi. Davette VIF Eğitim başkanı Mesut Koca, Viyana’da öğrenim gören öğrencilere kabiliyetleri, idealleri, istekleri ve birikimleri ölçüsünde oluşturacakları her türlü projede Eğitim Birimi, Kadın Kolları Teşkilatı ve ISV olarak tam destek vereceklerini, üniversiteli kardeşleri her platformda görmeyi temenni ettiklerini anlatan bir konuşma yaptı. İlerki aylarda başlatılacak öğrencilere yönelik gezi, sohbet, ders vs. gibi programların amaç ve öneminden de

bahsedip duyuru ve davetlerde bulundu. Toplantıya Sema Gümüşer’in ISV ve Jugendkomitee ile ilgili bilgilendirme konuşması ile devam edildi. Orta öğretim biriminin haftalık sohbetlerinden kısaca bahseden Vildan Gül Taşcı’ nın ardından son olarak Nesrin Uyar Hanım öğrencileri selamlayarak, Kadın Kolları olarak yurtdışına okumaya gelmiş öğrencilerden geçmişteki ve gelecekteki umutlarını dile getirdi. İkinci toplantida tanıtım birimi başkanı Sayın Yakup Geçgel, konuşmasında öğrencilere detaylı bilgi vererek tecrüberelerinden bahsetti. Tanıtım biriminin alanını, hedeflerini, muhataplarını ve hizmetlerini anlattıktan sonra ögrencilerden gelen soruları da yanıtladı.

Aradığınız sağlık ve lezzet ise, tercihiniz Nazar olsun...

8. Geleneksel Bilgi Yarışması VIF Kadınlar Teşkilatı gençlik komisyonu Jugendkomitee geleneksel hale getirdiği Bilgi yarışmasına 28 Şubat tarihinde bir yenisini daha ekledi. Her yıl geleneksel hale gelen şubeler arası Bilgi yarışması 28 Şubat 2010 tarihinde gerçekleştirildi.12 Şubenin katılımıyla gerçekleşen yarışmada gençler, genel kültür, coğrafya, matematik, tarih, siyer, fıkıh ve temel bilgiler alanında bilgilerini tazelediler. Yaklaşık 3 saat süren yarışma 2 anatur ve bir final turundan olustu.

Yaşanan heyecanlı ve bilgili dakikalardan sonra sonuçlar açıklandı ve 8. si düzenlenen yarışmada birinciliği Tuna Şube gençliği, ikinciliği Traiskirchen Şube gençliği ve üçüncülüğü Kuba Şube gençliği aldı. Kazanan yarışmacılarımıza hediyeleri takdim edildi, birinci olan Şubemize ise belgesini Jugendkomitee başkanı Hilal Ekinci takdim etti. Ardından Jürilerimiz içinde küçük bir hediye takdimi oldu. Katılan bütün şubelerimize teşekkür ediyoruz. Yeniliklerle buluşmak dileğiyle…


HABER - EĞİTİM

Mart 10

VİF Hafızlık Okulu V

iyana İslam Federasyonu bünyesindeki Hafızlık Okulu, 15. bölge Ullmannstraße´ de 01.03.2010 tarihinde eğitimine başladı. Okul 11-15 yaş grubu, 22´ si yatılı 3´ gündüzlü olmak üzere toplam 25 erkek öğrenciye hizmet vermektedir. 28 Mart´ ta gerçekleştirilen veliler toplantısı akabinde velilerden teslim alınan öğrenciler, sadece 2 haftada bir kere eve gitmek suretiyle eğitimlerine başlamışlardır. Hafızlık Okulu´nun kendi bünyesinde yemekhanesi bulunmakta olup, yemekler aşçı tarafından hazırlanıp ögrecilere sunulmaktadır. Eğitim programı, okul sonrası Nachhilfe dersleriyle başlatılıp sonrasında Kuran-ı Kerim dersi verilmektedir. Vakit namazları için ise okul bünyesinde bir mescit

hazırlanmıştır. Öğrencilere yatılı kaldıkları süre içerisinde belletmen olarak Türkiye´ den gelen deneyimli hoca Yusuf Kabil refakat etmektedir. Okulun eğitim boyutuyla ilgilenmesi için, Abdullah Basfar´ ın tavsiyesi üzerine Mısır´ dan kendi alanında ehil olan, Peygamber Efendimiz (s.a.v) ´ den bugüne devam eden bir silsilenin takipçisi ve üyesi bulunan Şeyh Asım Abdülkerim hoca efendi hazır bulunacaktı, ancak hoca efendi´ nin talihsiz bir trafik kazası geçirmesi hasabiyle geliş tarihi bir müddet ertelenmiş bulunmaktadır. Ertelenen bu süre zarfında en az Şeyh Asım Abdülkerim kadar değerli Muhammed Atiyye görev yapmaktadır. Herkes tarafınden büyük beğeni toplayan Hafızlık Okulu hakkında, Viyana İslam Fed-

erasyonu Başkan´ ı Sayın Mehmet Turhan ise şunları ifade etti: „İnanıyoruz ki bugüne kadar yapılan çalışmaların en hayırlısıdır. Ve yine inanıyoruz ki, bu güzide kurum ileriki dönemlerde Kuran Enstitüsüne dönüşecek ve yıllardır özlem olarak ifade edilen, dil konusunda yeterli, arapça bilen Kuran Hafızları bu kurumdan çıkıp Avusturya´ nın ufuklarını aydınlatacaktır. Okul ilk mezunlarını verdiğinde Avusturya´ da tebliğ ve irşad faaliyetleri yeni bir boyut kazanacaktır.“ Şeklinde konuştu. Sizler de çocuklarınızın birer Kuran aşığı olmasını istiyorsanız, irtibat ve bilgi için kurum müdürü Adem Uysal ile irtibata geçebilirsiniz. ( Tel: 0699 104 43 605 ).

21

SEM-Eğitim Merkezi „Ebeveynler için Çocuk Eğitimi“

S

elimiye Eğitim Merkezi, 22 Şubat Pazartesi akşamı velilere yönelik düzenlemiş olduğu eğitim semineri ile büyük ilgi topladı. Linz Kadın Kollarının 21.02.2010 Pazar günü düzenlemiş olduğu „Namazla Diriliş“ programı hasebiyle, Avusturya`da bulunan Eğitimci-yazar Dursun Ali TAŞÇI, Pazartesi akşamı Selimiye Eğitim Merkerkezinin seminerine de iştirak etti. Velilere duygulu anlar yaşatan TAŞÇI, kendisinin de daha önce Fransa`da yasamış olduğunu belirterek Avrupa`da yaşamın zorluklarını bildiğini, bu şartlarda Eğitimin ne kadar zor olduğunu ve bu zorluklara yakinen tanıklık ettiğini belirtti. Bundan dolayı çocuklarımıza sahip çıkma noktasında, bu tarz eğitim merkezlerinin açılmasına katkıda bulunmak ve her konuda desteklemek gerektiğini vurguladı. Velilerin yoğun ilgi gösterdiği program 2 saat sürdü. Selimiye Cemiyeti Eğitim Başkanı Dip. Ing. Erdal KAYMAZ Bey, Dursun Ali TAŞÇI Bey’e hediyelerinin takdimiyle program son buldu. Bu tarz eğitim seminerlerinin devam edeceğini vurgulayan Selimiye Egitim Merkezi müdürü Yakup GÜL, velilere yönelik eğitim seminerlerine katılımın yoğun olduğu böyle bir seminerle başlanmasından dolayı mutluluğunu dile getirdi. Önümüzdeki dönem, bir „Namazla Diriliş“ programı planladıklarını belirten GÜL, Dursun Ali TAŞÇI ve Namazla Diriliş ekibinden Senai Demirci Bey´in davetli olarak katılımlarını ümit ettiklerini belirtti.

Müslüman Gençliğin Vizyonu VIF Kadınlar Teşkilatı Gençlik Komisyonu Jugendkomitee 05 Şubat tarihinde „Müslüman Gençliğin Vizyonu“ adlı seminer ile sayın Doç. Dr. Sevgi Kurtulmuş hanımı konuk etti. Açılış Kuran´ı Kerimi ile başlayan program Jugendkomitee´nin tanıtım kilibiyle devam etti ve ardından günün konuşmacısı sayın Doç . Dr. Sevgi Kurtulmuş sözü aldı. Avrupa´da Müslüman Gençliğin Vizyonu Nasıl olmalı? diyerek sözlerine başlayan Kurtulmuş erken yaşta kabiliyetlerimizin farkında olur, mesleklerimizi de ona göre seçersek ve bu kabiliyetlerimize göre misyonumuzuda belirlersek hayat boyu başarılı olma şansımızın artacagından bahsetti. 21. Yüzyılda Viyana´mızın ortasında Anadolu´dan gelen inançlı insanlar olarak extra sorumluluklarımız olduğundan bahseden Kurtulmuş meselelere Doğu ve Batı çerçevesinden bakarak şunları ifade etti: „ Sorumluluklarımızı bilmek bizim elimizde. Farklı yaratılmışız, yeteneklerimiz kabiliyetlerimiz farklı. Bunları bulup ona göre hayatımızı çizmek bizim elimizde. Batı toplumu ile Müslüman Toplumu arasındaki fark, batı toplumunda her öğrenilen ilave bilgi insana extra bir statü kazandırır, Kariyerini arttırır veya toplum içersinde daha iyi bir yer edinmesini sağlar. Bizim inancımıza göre ise öğrenilen her bilgi bize

extra sorumluluk getirir. Bunun farkında olarak burada yaşıyorsak örnek insan olabilmek gerekir. Bizler bu devirde burada yaşıyorsak örnek olmak zorundayız. Örneklik bir şey bilmekle olmuyor, bir şeyler bilmek, hayata geçirmek inandığı gibi yaşamak gerek. “ Sözlerindehedeflerimizi belirleyerek İnanç sahibi olmak, İrade sahibi olmak, Güçlü ve Bilgi sahibi olmak ve Aksiyon sahibi olmak gerektiğini Vurgulayan Sevgi hanım, ana dilimizi iyi öğrenmemiz gerektiği, kendi tarih kitaplarımızı

okuyarak Türkiye ile bağımızı koparmamamız gerektiği hakkında dinleyicilere tavsiyelerde bulunarak sözlerine son verdi. Yoğun katılım ile gerçekleşen Programın sonunda Sevgi hanım´a Bölge Gençlik Başkanı Süleyman Boynukara küçük bir hediye taktiminde bulundu ve kapanış Kuran´ı Kerimi ile sona erdi.


22

HABER - SAĞLIK

Mart 10

Bitkisel İlaçlar Günümüzde artık birçok yerden ulaşılabilir hale gelen bitkisel ilaçlar acaba gerçektende faydalımı yoksa bunlar birer kandırmacadanmı ibaret. Bu sorunun cevabı bazılarına göre EVET iken, bazılarına göre ise HAYIR. Bitkisel ilaçlar, bitkilerden elde edilen besin destek ürünleridir. Günümüzde insanların bu ürünleri sağlıklı olmak için daha fazla tercih etmesiyle beraber, pek çok sağlık uzmanı bu alanda eğitim almaya başladı. Böylelikle tarihin çok eski zamanlarından beri kullanılan bu ilaçlar, daha fazla araştırılır ve tedavilerdede daha fazla tercih edilir hale geldiler. Bitkisel ilaçlar tamamen doğal olarak nitelendirilirler, ancak:“Doğal” olan herşey güvenlidir demek doğru olmaz. Bazı bitkiler ciddi yan etkilere neden olabilirler. Özellikle o bitkilere karşı

alerjisi olan kişilerde dikkatli olmak gerekir. Diğer taraftan bu bitki doğaldır diye sürekli olarak yüksek miktarda tüketmek, faydalı bir bitkiyi kimileri için zararlı bir duruma dönüştürebilir. İşte bitkisel ilaçlar da tam bu noktada insanlara yardımcı olmaktalar. Şüphesiz ki hastalıklar doğada bulunan maddelerle ve bitkilerle tedavi edilirler. Ancak bu maddelerden belli miktarlarda ve yeterince kullanmak tedavide başarıyı getirir. Bitkisel ilaçlar belli maddelerden belirli oranlarda içerdiklerinden, aslında sizlerin belkide zaman zaman tükettiğiniz bitki özlerini sizlere düzenli bir şekilde alma fırsatı sunuyor. Belli bir dozda alınan bu maddeler bir taraftan size faydalı olurken, diğer taraftan yüksek dozların yan etkilerinden koruyorlar.

Dengeli Beslenme Önerileri Doymuş yağ (tere yağ, kuyruk yağı) oranı yüksek besinleri daha az tüketin. Yeterli miktarda doymamış yağ (ay çiçek, mısırözü, soya, fındık, zeytin yağı) almaya dikkat edin. Yarım yağlı süt, yağsız yoğurt tüketin.Yağlı kırmızı et yerine yağsız et, kuru baklagiller (nohut, mercimek, fasulye gibi) balık ve tavuk tercih edin. Süt ve süt ürünleri de (yoğurt, peynir vb.) tüketilmeli fakat bunlarında az yağlı olmalarına dikkat edilmeli.Yemeklerinizi haşlama, fırında pişirme veya ızgarada pişirme yöntemleriyle pişirirseniz yemeğe eklenecek yağıda azaltmış olursunuz. Aşırı şekerli gıdalardan kaçınmalı ve hatta çay, kahve gibi içecekler şekersiz içilmeli veya şeker miktarı azaltılmalıdır. Gıdalardan aldığımız günlük tuz miktarı 6 gr.ı (bir tatlı kaşığı) geçmemelidir. Bu miktara yemeklerden, ekmekten, içeceklerden aldığımız tuz miktarı dahildir. Tuz tüketimi ile yüksek tansiyon arasında ilişki bulunmaktadır. Yüksek tansiyonu olanlar doktorlarının tavsiyesine göre ya hiç tuz kullanmamalı yada miktarını azaltmalıdır. Güne kahvaltınızı yaparak başlayın. Gece boyu gıda alımı olmadığından beyninizin sabah kalkınca enerjiye ihtiyacı vardır. Daha sonra gıda alımınızı kahvaltıdan başlayarak gün içine yaymanız daha etkin kalori yakmanıza neden olur.Öğünlerinizi önceden belirleyiniz.Mümkünse yediklerinizi 3 ana öğün, 3ara öğüne bölün az ve sık beslenin.Bol su için, yiyecekleri iyice

çiğneyin. Her yemek yediğinizde midenin 1/3’ünü boş bırakın. Tam olarak dolu mide sağlığımızın zaman içinde bozulmasına ,erken yaşlanmaya neden olur.Midenizi katı gıdalarla doldurmayın .Katı gıdalarla dolu mide içeriğinin gerekli öz suyu her tarafa dengeli ulaştırması güçleşir ve sindirim zorlaşır. Düzenli yemek yiyenler daha dengeli ve sağlıklı beslenmekte ve ideal kilolarını korumaktadırlar. Zihinsel faaliyetlerin gerektirdiği enerji kaynaklarının en önemlilerinden biride meyvelerdir. Beynin oksijen dışındaki tek enerjisi glikozdur. Glikoz meyvelerde hazır halde bulunur. Diğer gıdalarla alınan şeker midede yakılarak glikoza çevrilir. Bu nedenle meyveleri aç karnına yemeliyiz.Meyveler yemeklerden 30 dakika önce veya 3 saat sonra alınmalıdır.Mide doluyken alınan meyveler midede kalıp besin değeri kaybolup orada mayalanacağı için bütün sindirim sistemimizi yorar. Vücudumuzda dakikada 10 milyon hücre ölür ve bir o kadarı da yenilenir. Ortalama 100 günde (beyin ve sinir hücreleri hariç) bütün vücudumuz yenilenir.Düzensiz kötü beslenme yenileme sistemini aksatır. Cildiniz canlılığını, tazeliğini kaybeder ve en önemlisi hastalıklara açık olursunuz. Yorgunluk, çabuk yorulma, baş ağrısı olabilir. Düşünce ve hafıza sistemi bulanıklaşır. Bu nedenlerden dolayı düzenli ve sağlıklı beslenmeye dikkat etmeli ve yemek için yaşamamalı sadece yaşamak için yemeli görüşünü benimsemeliyiz.

HEPATİT NEDİR

Sanırım birçoğumuzun birçok sefer duyduğumuz, ama hakkında çok fazla bilgi sahibi olmadığımız bir kelime Hepatit veya Hepatitis. Karaciğerde meydana gelen iltihabi reaksiyonlar tıp bilimimde hepatitis olarak tanımlanır. Türkiye de ise yaygın olarak Hepatitis yerine Hepatit kelimesi kullanılır. Hepatite virüsler(hepatit B ,hepatit C ...), bakteriler, çeşitli ilaçlar, uzun süreli alkol kullanımı ve çeşitli endüstriyel maddelere maruz kalmak yol açabilir. Her ne sebeple olursa olsun ortaya çıkan hepatit karaciğer hücrelerinde hasara sebep olur. Ölümle sonuçlanabilecek hastalıklara neden olur. Burada önemsenmesi gereken en önemli durum virüslerle ortaya çıkan hepatit hastalığıdır. Virüslerle ortaya çıkan hepatiti önemli kılan iki neden vardır. Bunlardan birincisi nedenler arasında ilk sırada yer alması, ikincisi ise virüslerin baskalarına da bulaşabilmesidir. Diğer hepatit tiplerinde insandan insana bulaşıcılık söz konusu değildir. Hepatit virüslerinin A,B,C,D,E,G tipleri olmakla birlikte bunlardan en dikkat

çekeni Hepatit-B virüsüdür. Hepatit-B virüsünün ülkemizde taşıyıcılık oranı %3 ile %7 arasındadır. İnsandan insana vücut sıvıları yolu ile geçer: Kan ,Semen (meni), Vajinal sıvı ve salgılar (adet kanı dahil) ve Doğum sırasında anneden bebeğe geçiş mümkündür. Diğer taraftan bu virüslerin yayılmalarını önlemek veya aşılanarak virüslere karşı bağışıklık kazanmak mümkündür. Virüslerin yayılımını engellemek ancak bu konuda bilgi sahibi olarak ve bilinçlenilerek mümkün olabilir. Korunma için daha önce hiç aşı olmamış bir kişinin toplam 3 temel aşıyı olması gerekir. Bunlar sırası ile 1.,2. ve 6. aylarda yapılır ve bu 3 aşının sonrasında 5-10 yıl arasında bir bağışıklık yani korunma sağlanır. Sonraki dönemlerde tek doz aşı yapılarak bağışıklık tazelenir. Daha önceden aşılanmamış ve hastalığa yakalanmış olanların muhakkak doktora müracat etmeleri ve düzenli bir şekilde gerekli kontrollerden geçmeleri gerekmektedir.

Şifalı Bitkiler ADAÇAYI Mide ve bağırsak gazlarını giderir. Mide bulantısını keser.Hazım sisteminin düzenli çalışmasını sağlar. Göğsü yumuşatır. Astım hastaları için yararlıdır.Bu uyarıcı bitki kan dolaşımını hızlandırır. Hücre yenilenmesini ve cildin elastikiyetinin artmasını sağlar. Bu bitkiyle sivilcelerinizden de kurtulabilirsiniz. AHUDUDU Kanı temizler, vücutta biriken zehirli maddelerin atılmasını sağlar. Terletir ve idrar söktürür. Kabızlığı giderir. Vücuda dinçlik verir. ASMA Yaprakları ile yapılan ilaçlar kanamayı durdurur. Vücuda kuvvet verir. Sarılığı keser. İshali durdurur. AVOKADO Çok kalorili olmasına rağmen içerdiği

Glutathion süper bir hücre koruyucusudur, çünkü en iyi antioksidanttır. Antioksidantlar hücrelerin yaşlanmasını yavaşlatırlar ve kanseri önlerler. Tüm meyveler arasında protein bakımından en zengin olanıdır. Bol miktarda E vitamini de içerir.Bu vitamin kalp ve deriyi koruyarak dolaşımı düzene sokar. Ayrıca potasyum ve B6 vitamini de içerir. Kadınlar açısından çok gereklidir. AYRIKOTU İdrar söktürür. Böbrek ve mesane taşlarının düşürülmesine yardımcı olur. Buralardaki iltihapları da giderir. AYVA İshal ve dizanteriyi keser. Mide ve bağırsakları kuvvetlendirir. İnce bağırsak iltihabını giderir. Kanı temizler. Çarpıntıyı dindirir.


HABER

Mart 10

23



Aylık Gazete Monatliche Zeitung Mart 2010 Sayı / Ausgabe: 18 Tanıtım Sayısı Gratisexemplar

20.000 Euro’yu kendi hesabına geçirdi

B

H_(Bezirkshauptmannschaft) Feldkirch’den emekli bir işci iki sene boyunca para cezalarını kendi özel hesabına yönlendirdiği iddia ediliyor. Verilen bilgiye göre emekli işci dokuz olayda para cezalarını, yaklaşık 20.000 Euro’yu, kendi hesabına aktartmış. Söz konusu işci ceza makbuzlarının üzerine kendi hesap numarasını yazarak, paraların kendi özel hesabına akmasını sağlamış. 67 yaşındaki adam bundan önce Hastahane işletme kurumunda calışmış. Daha sonra BH Feldkirch’e geçerek 2009’a kadar Ceza Dairesinde çalışmış. Son bilgilere göre emekli işci kendi hesabına aktarmış olduğu 20.000 Euro’yu geriye ödemiş.

ALIF kardeş şube ziyaretleri

Bludenz hastanesinde tadilat başladı

E

ski bakım evinin yıkılması ile Bludenz hastanesinin genel onarım ve genişletme çalışması başladı. 2015 senesinin sonunda bitecek olan çalışmanın maliyeti yaklaşık 32 milyon Euro olacak. Üç aşamadan oluşan inşaat projesinin ilki 2013 senesinin başında tamamlanacak. Tadilat çalışmalarıyla birlikte bir çok yer de olduğu gibi Bludenz’de de hastahe personeli ve hastaların biraz sıkıntı yaşamaları, zorlanmaları bekleniyor. Gürültü, oda içerisindeki hasta yataklarının düzenleri vs. gibi sıkıntıların yaşanacağı bekleniyor. Ancak verilen bilgilere göre bu durum tıbbi kaliteyi kesinlikle düşürmeyecekmiş. Tadilatı iyi bir şekilde atlatabilmek adına bir takım hazırlıklar ve yatırımlar gerçekleştirlmiş. Örneğin yeni ameliyat masaları ve çeşitli tıbbi cihazlar satın alınmış.

V

VGKK ekside

orarlberg, Salzburg, Niederösterreich, Oberösterreich ve Steiermark sağlık sigortaları zararda. En büyük kazancı 22.9 milyon ile bir kereliğine Viyana sağlık sigortası yapmıştı.

Özellikle senelerdir takdir edilen Oberösterreich sağlık sigortası bir önceki yıl içinde en büyük zarar yapan sağlık sigortasıdır. Mali işlemlerin geçici sonuçlarına göre zararın toplam yüksekliği 20,8 million Euro. Lakin bu istatistiklere bakınca, sigortaların aynı şekilde devletin yardım fonlarında faydalanmadıklarını göz önünde bulundurmak lazım. Böylece felaket fonun dağılımında, geride kalan paraların bir çoğu (42.5 milyondan 33 milyonu) büyük bir açığı olan Viyana sağlık sigortasına gitmişti. Oberösterreich ve Vorarlberg bundan dolayı Anayasa Mahkemesine bile

başvurdular. Genel olarak profesyonel sigortaların durumu iyi. Bu sigortaların arasında çiftci sosyal sigortası, memur sigortası, demiryolları ve işverenler sigortası bulunuyor. En büyük kazancı (66,3 milyon) devlet memurları alıyor. Tüm sağlık sigortaları birlikte 146,2 milyon euro kazanca ulaşırken, bölgesel sağlık sigortaları (GKK) ise 9,6 milyon euro kayba uğradılar. 2010 yılında sağlık sigortalarının 44,8 milyon Euro değerinde bir açık vereceği tahmin ediliyor. Yine tahminlere göre bölge sağlık sigortaları (GKK) 102,2 milyon zarar yapacaklarmış. Kärnten, Tirol ve Burgenland bölgelerinde ise bir artış bekliyor. Viyana sağlık sigortasının yılı büyük bir eksi ile kapatması bekleniyor (-31,3 milyon Euro). En büyük zarar Oberösterreich’de görülecekmiş (- 44,5 milyon Euro).

Yapılacak olan bu yatırım ile Bludenz hastanesinin modern ve kaliteli bir tıbbi merkez olacağına vurgu yapılıyor.

A

LIF Kardeş şube ziyaretleri bütün hızıyla devam ediyor. 20.02.2010 Tarihinde Salzburg İslam Federasyonu İmami Mustafa hoca ve Eğitim başkanı, altı ay önce açılmış olan Mattighofen Darul Erkam ´i ziyaret etti. Altı ay önce inşaatın içinde cemaate ilk namaz kıldırmasının kendisine nasip olduğunu söyleyen Mustafa Hoca , Darul Erkam cemaatinin çok hızlı ilerlediğini söyleyerek ``Rabbim gücünüzü ve azminizi artırsın`` diyerek duada bulundu. Darul Erkam Başkanı Selim Diker ziyaretlerinden dolayı Mustafa Hocaya ve Salzburg İslam Federasyonu Eğitim Başkanına teşekkür ederek memnuniyetini bildirdi.

NAMAZLA DİRİLİŞ programı Wels Stadhalle` de gerçekleşti

2

1.02.2010 tarihinde ALIF kadın kollarının düzenlemiş olduğu NAMAZLA DİRİLİŞ programı Wels Stadhalle` de gerçekleşti. Açılış konuşmasında ALIF Başkanı Mag. İsmail Ağış beyefendi tüm misafirleri selamladıktan sonra Kadın Teşkilatına teşekkürlerini sundu, Namazın önemine de deyinen ALIF Başkanı insanın beden yönünü yeme içmeyle beslendiğini ve ruhi yönününde ibadet ile besleneceğini söyleyerek, ibadetler için de namazın ehemmiyetini kısaca anlattı. Selamlama konuşmasını yapmak üzere kürsüye gelen Belediye Başkanı Dr. Peter Koits, (SPÖ), Namazla ilgili böyle bir programın Avusturya´da ilk defa Wels kentinde gerçekleşmesinden dolayı ve Müslümanlarla uyum içinde yaşadıklarından dolayı memnuniyetini belirtti. Din temsilcilerinin birleşerek, bütün Dinlerin ibadetlerini anlatan bir program hazırlanması

taktirde her türlü desteği vereceğini belirten Belediye başkanı, böyle bir programi yine Alif kadın teşkilatı tarafından organize edilmesini rica etti. Yukarı Avusturya SPÖ lideri Josef Ackerl in yerine programa katiıan Eyalet meclis üyesi Roswitha Bauer SPÖ partisinin çalışmalarının belirli birilerine yönelik değil tüm Avusturya´da yaşayan insanları kapsadığını söyledi. Böyle bir programın Alif Kadın teşkilatı tarafından düzenlendiği için ayrıca memnun olduğunu belirten Roswitha Bauer, Müslüman erkeklerin Kadınların yaptıkları programlarda onlara tam destek vererek, Müslüman kadının ve dünya kadınlarının İslam dinindeki önem ve ehemmiyetini kanıtladıklarını söyledi. Son olarak Namazla diriliş programı için Türkiye´den misafir olarak katiıan Cemil Tokpınar ve Ali Taşçı hoca efendiler sunumlarını en güzel şekilde gerçekleştirdi.


26

Mart 10

HABER - voraRlberg - TIROL

Gençler İçİn Yatılı Eğİtİm Semİnerİ

Kemal KÜÇÜK

BİZİM NEYİMİZ EKSİK?

K

omşunun tavuğu komşuya kaz görünürmüş diye bir atasözümüz vardır. Yani insan kendi elindekinin yada sahip olduğu şeyin kıymetini bilmez, başkalarının değerlerini, inançlarını, maddi manevi varlıklarını abartır ve olduğundan fazla değer verir demektir. Bizim toplumumuzada bu anlayış sürekli aşılanmaya çalışılmış ve kendinden olan değerleri küçümseyerek başkalarının üstünlüğünü kabullenir bir hale gertirilmiş bulunuyor. Bu husus sizlerinde mutlaka dikkatini çekiyordur. Ükemizde asırlık Spor kulüplerimizden birine orta sınıf bir oyuncu yada teknik adam transfer edilir. Medya bunu dünyaca ünlü ! diye flaş haber olarak manşetlerden verir o takımın taraftarları soluğu havalimanında alır tam bir karşılama rezaleti yaşanır. Peki sonra ne olur? Aslında sıradan birisi olan bu kişi zaman içinde görülür ki abartıldığı gibi bir yıldız veya kurtarıcı değildir. Uyum zamanı falan filan derken bakmışsın adam hiçbir şey yapmadan milyonları cebine indirmiş birde havasını atmış gidiyor. Bu işlerle uğraşanlar da birtürlü ders almasını bilmezler . Ülkemizin yetişdirdiği nice değerleri küçümserler ve güvenmezler. Onlara sundukları imkanlar ile kendinden olanlara sundukları imkanlar arasında bile büyük farklar vardır. Bu durumu birçok alanda görmemiz mümkün. Örneğin;, Sıradan bir malzeme alacak olsan hemen sorarlar ; Abi yerli mi olsun? İthal mi? İthal sanki daha kaliteliymiş gibi fiyatıda daha yüksektir. Siz de mutlaka karşılaşmışsınızdır. Bir defasında Anadolunun küçük bir kasabasında dikkatimi çekti, sordum, Afedersiniz ama eşeğin nalını çakmak için kullanılan çivinin ithalinin olduğunu söyleyip fiyatınında iki misli olduğunu öğrenince şaşırdım. İşcinin, memurun , öğrencinin başındaki yetkili veya görevli Hans veya George ise her talimatına emredersiniz der sesini çıkarmaz ama Hasan ise bir ricası zoruna gider. Anlamadığı bir dilde ve tarzda dünyaca ünlü diye tanıtılan bir sanatçının etkinliğine koşarak gidilir, yüksek bilet ücretleri ödenir,ama kendinden olanların etkinliğine girişi ücretsiz olsada rağbet edilmez. Kendisine ve kendisinden olana değer vermeyenlere başkaları hiç değer vermez. Adam ingilizce öğreniyor konuşuyorsa itibarlı olur ama kendi dilini ve lehçesini konuşuyor veya dinini daha iyi öğrenmek için arapça öğrenip konuşuyorsa küçümserler. Adam kendi inancını, kültürünü yaşıyor ve savunuyorsa gerici, bunları beğenmeyip Fransız kaşığıyla İngiliz yemeği tercih ediyorsa ilerici olur. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Elbette bu bir kimlik ve kişilik sorunudur. Bu milletin özdeğerlerine sahip çıkanlar ve onlara savaş açanların arasındaki düşünce farkıdır. Ya kendi değerlerinle yükseleceksin ya da kuyruk olacaksın. Bizim eksiğimiz yok fazlamız var. Bu çelişki niye? Yeterki önemseyelim, değer verelim. Sizi bilmem ama benim onuruma dokunuyor.

AİF Gençlik Teşkilatı ve AGD buluşması

A

İF İrşad Başkanlığı'nın bir çalışması çerçevesinde Avusturya'ya gelen AGD Genel Başkanı, Avusturya İslam Federasyonu Gençlik Teşkilatı Başkanı ve yöneticileri ile buluştu. AİF Genel Merkezinde Gençlik Teşkilatı Başkanı Fikret Özcan beyin vermiş olduğu kahvaltılı davete AGD - Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanı İlyas Tongüç, AIF Gençlik Teşkilatı eski Başkanı Abdi Taşdöğen ve AİF Gençlik Teşkilatı Yöneticileri katıldılar. Birlikte kahvaltı yapıldıktan sonra AIF Genç-

lik Teşkilatı ve AGD'nin çalışmaları hakkında karşılıklı bilgi alış verişinde bulunuldu. AGD Genel Başkanı Türkiye'deki gençlik çalışmalarından bahsederken, AİF Gençlik Teşkilatı'nı hizmetlerinden dolayı tebrik etti. Ayrıca buluşmada iki kuruluşun birlikte yapabilecekleri çalışmalarda ele alındı. Her iki kuruluşun Eğitim ve Orta Öğretim birim başkanlarının sıkı bir temas içinde olacaklarına vurgu edildi. Buluşmanın sonunda AİF Gençlik Teşkilatı Başkanı Fikret Özcan bey, AGD Genel Başkanına bir teşekkür plaketi takdim etti.

G

eçtiğimiz günlerde Vorarlberg eyaletinin Bregenz şehrinde AİF - Avusturya İslam Federasyonu, Gençlik Teşkilatı Başkanlığı orta okula giden öğrencilere yönelik bir yatılı eğitim semineri düzenledi. Kontenjanın sınırlı olduğu yatılı seminerine Vorarlberg ve Tirol’den 20 orta okul öğrencisi alındı. Kısa adı YES olan Yatılı Eğitim Semineri’nin ilkinde 1.İMAN 2.ALLAH SEVGİSİ 3.AHLAK 4.NAMAZIN ÖNEMİ 5.ERGENLİK ve CİNSELLİK konularında eğitimciler gençlere seminer/dersler verdiler. Seminer/derslerin yanı sıra gruplar halinde Workshop çalışmaları yapıldı. Workshop konuları şunlardı: 1.Cami ve hocalardan beklentileriniz nelerdir? 2.Anne, Baba ve Ailenizden beklentileriniz nelerdir? 3.Gençler camilere nasıl gelirler? 4.Avusturya İslam Federasyonu deyince aklınıza ne geliyor? YES–Yatılı Eğitim Seminerleri çerçevesinde gençlere sportif aktivitelerde sunulmakta. Bregenz’de yapılan 1. YES çalışmasında Buz Pateni yapıldı. AİF – Gençlik Teşkilatı Orta Öğretim Başkanı Sinan YİĞİT bey ile yapmış olduğumuz görüşmede kendisi bizimle

şunları paylaştı: „Her yıl düzenli bir şekilde okul tatillerinde Orta Öğretim seviyesindeki gençlerimiz için YES–Yatılı Eğitim Seminerleri düzenliyoruz. Birincisini elhamdulillah başarıyla neticelendirdik. Gençlerimizin derslerden ve aktivitelerden memnun kaldıklarını gözlemliyoruz. İnşallah 2. Yatılı Eğitim Seminerimizi 02 – 04 Nisan 2010 tarihleri arasında Vorarlberg’de yine güzel bir mekanda gerçekleştireceğiz. Özellikle gençlerimizin rahat edebilecekleri güzel ve temiz mekanları seçmeye gayret gösteriyoruz. Nisan ayında kiralamış olduğumuz mekanda hem kapalı spor salonumuz var, hemde açık hava spor kompleksimiz mevcuttur. Yani gençlerimize derslerin yanısıra bolca sportif faaliyette sunacağız. YES’lerin hedefi orta öğretim seviyesindeki gençlerimizi belli konularda bilgilendirmek, bilinçlendirmek, öz güvenlerini güçlendirmek ve orta öğretimden sonraki hayata hazırlamak.“ Nisan ayında yapılacak olan ikinci YES çalışmasının kontenjanının yine sınırlı olduğunu bildiren Sinan Yiğit bey, kayıtların başladığını ve AİF Gençlik Teşkilatı Şube Başkanları üzerinden yapılabileceğini söyledi. Kayıt ve Bilgi için: Sinan Yiğit Tel.: 0650 828 2093 E-mail: y.sinan@gmx.at


HABER - vorarlberg - TIROL

Mart 10

27

İlyas TONGÜÇ kimdir?

1

970’de Amasya’da doğdu. İlk, Orta ve Lise (İmam Hatip Lisesi) tahsilini Amasya’da bitirdi.19 Mayıs Üniversitesi Amasya Eğitim Fakültesinden 1994 yılında mezun oldu. Trabzon’un Akçaabat İlçesi ve Amasya merkeze bağlı Gedik Saray Beldesinde öğretmenlik yaptı. Bu arada Erzincan’da kısa dönem olarak askerlik görevini ifa etti. Ayrıca sosyal, sportif, kültürel ve gençlik çalışmalarında bulundu. Milli Gençlik Vakfı Amasya Şube Başkanlığı, ardından da 1999’dan 2005 yılına kadar Milli Gençlik Vakfı Genel Başkanlığı görevini yürüttü. 4 Mart 2006 tarihinden beri Dünyanın en büyük gençlik organizasyonu ve ülkemizin en büyük sivil toplum kuruluşu olan ve Türkiye’nin dört bir yanında şubeleri bulunan Anadolu Gençlik Derneğ Genel Başkanlığı görevini halen yürütmektedir. Evli ve üç çocuk babası olan İlyas Tongüç Bey İngilizce ve Arapça bilmektedir.

İlyas Tongüç ile röportaj Dewa: ncelikle röportaj teklifimizi kabul ettiğinizden dolay teşekkür ederiz. Avusturya’ya hoş geldiniz. İlyas bey, uzun bir aradan sonra tekrar Avrupa’ya bir program vesilesi ile gelmiş bulunuyorsunuz. Sanırım Türkiye’deki yoğun çalışmanızdan dolayı yurt dışından gelen davetleri pek kabul edemiyorsunuz. Bize kısaca AGD’den ve çalışmalarınızdan bahseder misiniz?

Ö

İlyas Tongüç: öportaj talebiniz için ben size teşekkür ediyorum. Avusturya’da bulunmaktan ve siz değerli kardeşlerimle buluşmaktan oldukça memnun kaldığımı ifade etmek isterim. Efendim AGD, bütün insanlığın yararına hayrı ikame etmek, iyi, doğru, faydalı ve adil olanı hakim kılmak için vardır. Kurulduğu günden bu yana milli ve manevi değerlerimize bağlı bir gençlik yetiştirmenin çabası içerisinde “insanların en hayırlısı insanlığa faydalı olandır” inancıyla gece gündüz çalışmaktadır. 13 Mart 2002 tarihinde kurulan Anadolu Gençlik Derneğimiz, geldiğimiz bu noktada ülkemizin en büyük sivil toplum kuruluşlarından birisidir. Türkiye'nin en büyük gençlik organizasyonu, aziz milletimizin vakıf medeniyeti olarak, dünyanın en büyük hayır kuruluşlarından biridir. Anadolu Gençlik Derneği'nin projesi insan, muhatap kitlesi gençlik, sevdası Türkiye'dir. AGD bu milletin bağrından çıkan, bu topraklarda neşv-ü nema bulan yerli bir kuruluş, sivil bir inisiyatif ve gönüllü bir harekettir. Bizim bayrağımız sevgi ve kardeşlik bayrağıdır. AGD gençliğimizin birlik, beraberlik ve kardeşliğinin biricik teminatıdır. Bir insanı kurtarmak bütün insanlığı kurtarmaktır anlayışıyla durmaksızın çalışmaktadır. Kuruluşumuzdan bu yana hedef kitlemiz olan 30 yaşın altındaki 40 milyon gencimize hizmet üretmekteyiz. AGD Genel merkez ve şubeleriyle bir yandan Kur'an Ziyafetleri, İstanbul'un Fethi kutlamaları, Çanakkale Zaferi Programları, Asr-ı Saadet Geceleri gibi kısacası Malazgirt'ten, 30 Ağustos Zaferi'ne kadar hatta Kıbrıs Barış Harekatı'na kadar olan bütün milli ve manevi değerlerimizle gençlerimizi buluştururken diğer yandan gençlerimizin problemlerine yönelik çalışmalar yürütmektedir. Komisyonlarımız aracılığıyla her yaştan ve her meslekten gençlerimizin eğitim, barınma ve istihdam gibi sorunlarıyla ilgileniyor, onların yeteneklerini keşfedip topluma yararlı hale getirmek için çalışıyoruz. Gençlerimizin yaşamış olduğu hak özgürlük ihlallerine karşı bilinçlendirme vazifesi yürütüyoruz. Ayrıca veren el ile alan el arasında bir köprü vazifesi de gören derneğimiz yardıma muhtaç vatandaşlarımız için çeşitli kampanyalar yürütmektedir. Bütün bu çalışmalarımız devletimizin

R

kamu yükünü azaltıcı bir şekilde ve yasaların üçüncü sektör olarak kabul ettiği sivil toplum kuruluşlarına tanıdığı haklar çerçevesinde yürütülmektedir. Dewa: nadolu Gençlik Derneği olarak Türkiye’nin kaç ilinde temsil edilmektesiniz ve bununla birlikte ilçeler’de de temsilcilikleriniz var mı?

A

İlyas Tongüç: nadolu Gençlik Derneğimiz bugün Türkiye'nin dört bir yanında teşkilatlanmasını tamamlamıştır. Kurulduğu günden bu yana giderek artan üye sayısıyla Türkiye'nin en büyük gençlik organizasyonu olarak faaliyetlerini sürdürmektedir.

A

Dewa: erneğin isminden de anlaşıldığı üzere faaliyetlerinizin, çalışmalarınızın ana muhatabı gençler. Gençlere yönelik gerçekleştirmiş olduğunuz önemli çalışmalarınızın bir kısmını bizimle paylaşabilir misiniz?

D

İlyas Tongüç: GD, hedef kitlesi olan 30 yaşın altında 40 milyon kardeşimize aksiyon ve manevi çalışmalarla ulaşmayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede özellikle; Kur-an ziyafetleri, Peygambere sevgi mitingleri, Asr-ı saadet programları, Mekke'nin fethi, Çanakkale şehitlerini anma programı, Malazgirt zaferi, İstanbul'un fethi, Sarıkamış şehitlerini anma ve Kahramanmaraş'ın kurtuluşu programları gibi faaliyetlerimiz

A

bulunmaktadır. Bizler Malazgirt'ten Kıbrıs Zaferi'ne kadar bu milletin değerleri olarak ortaya koyduğu misyonu gençlerimizle buluşturuyoruz. AGD yaptığı bu faaliyetler vesilesiyle milyonlarca insana ulaşmış ve onların gönüllerinde taht kurmayı başarmıştır. Dewa: rta öğretim ve üniversite Gençliğine yönelik çalışmalarınızdan bahsedermisiniz bize?

O

İlyas Tongüç: iliyorsunuz özellikle orta öğretim ve üniversite dönemleri gençlerimizin kişiliklerinin ve kimliklerinin ortaya çıktığı önemli dönemlerdir. Bizler AGD olarak bu çağdaki gençlerimizin kötü alışkanlıklara düşmemesi

B

için özel gayret gösteriyoruz. Bu gençlerimize yönelik oldukça yoğun programlar icra ediyoruz. Bu amaçla Ortaöğretim komisyonumuzun tertip ettiği “liseli gençler şehit dedeleriyle buluşuyor” programı ile gençlerimizi Çanakkale’ye götürüyor burada gençlerimize tarih şuuru kazandırmaya çalışıyoruz. Ayrıca yaz ve kış etkinlikleri ile kardeşlerimizin hem manevi hem de sosyal gelişimlerine yardımcı oluyoruz. Veren el ile alan el arasında köprü vazifesi görerek ortaöğretimde okuyan kardeşlerimizin kırtasiye ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı oluyoruz. Üniversitede okuyan kardeşlerimiz için de çeşitli sosyal kültürel programlar hazırlıyor bu kardeşlerimizin şuurlanmalarına yardımcı oluyoruz. Şahlanış şöleni, Eğitim programları, mezuniyet programları bunlardan bazılarıdır.

Ayrıca üniversiteli gençlerimize yönelik düzenlediğimiz geleneksel fetih şöleni ile de gençlerimize fetih şuuru kazandırıyoruz. Dewa: ermiş olduğunuz ve bizimde edinmiş olduğumuz bilgilere göre AGD olarak hakikaten Türkiyede çok önemli bir alanda hizmet vermektesiniz. Daha doğrusu Türkiyemizin geleceği olan gençlerimize sahip çıkıyor, onlara vatan, millet, bayrak ve din sevgisini aşılayarak geleceğe hazırlıyorsunuz. Sizi tebrik ediyoruz. Böylesine önemli bir vazifeyi nasıl olduda kendinize, derneğinize şiar edindiniz?

V

İlyas Tongüç: arlığını muhafaza etmek, medeniyetler yarışında başarılı

V

olmak ve dünyaya damgasını vurmak isteyen her millet, mensubu olduğu inanç, kültür ve medeniyeti ayakta tutacak, bunları geliştirecek bir gençlik yetiştirmek zorundadır. Gençliğimiz bugün kendi inanç değerlerine yabancılaştığı için büyük bir ahlaki ve manevi tahribatla karşı karşıyadır. Ruhsal bir boşluk yaşamaktadır. Bu iç boşluğunu içki, kumar ve uyuşturucu ile doldurmaya çalışmaktadır. Gençlerimiz şehvetin ve şiddetin pençesindedir. Ülkemizin geleceği olan gençliğimiz kendi geleceğinden kaygı duymaktadır. Ömürleri, iş ve işçi bulma kurumu, popstar ve şans oyunları kuyruklarında heba olmaktadır. Bizler gençliğimizin içinde bulunduğu bu mevcut olumsuz tabloyu toplum olarak ileride yaşayacağımız muhtemel büyük depremin öncü depremi olarak değerlendiriyoruz. Yarınlarımızın

teminatı olan gençliğin bugün içinde bulunduğu kötü tablo arizidir. Gelip geçicidir. Bizim bu ülke gençliğine güvenimiz sonsuzdur. Bizler eğer gayret edersek hem gençliğin hem de ülkemizin üzerindeki kara bulutlar dağılmaya mahkumdur. Çünkü Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın deyimiyle bu milletin en büyük gücü, tankı, topu ve tüfeği değil imanlı gençliğidir. Önümüzdeki 10 yıl içinde gençliğin AGD çatısı bu kara bulutları bertaraf ederek büyük başarılara imza atacağını hep beraber göreceğiz. Bu büyük müjdenin işaretlerini şimdiden alıyoruz. Şair “Tohum saç bitmezse toprak utansın.” demişti. Bu topraklar tohum atanları utandırmadı. Seneler önce atılan tohumlar bugün filize durdu. Allah'a hamd olsun imanlı ve şuurlu gençliğimiz, bütün engellemelere rağmen çığ gibi büyümüş ve kabına sığmaz bir duruma gelmiştir. Ülkemizde alevler içinde olduğu halde yanmayacak, aşkına, idealine, irfanına, imanına sahip çıkacak bir gençlik yetişiyor. Güle sevdalı gençliğimiz, sorumluluğunu ve görevini müdrik bir şekilde çağa damgasını vurmaya ve müntesibi olmaktan şeref duyduğumuz İslam medeniyetini yeniden yeşertmeye hazırlanmaktadır. Dünyaya kan, gözyaşı, sömürü ve işgalden başka bir dünya sunmayan küresel emperyalistlere inat temeli, adalet, sevgi ve şefkate dayalı yeni bir dünya bu milletin evlatlarının omuzlarında kurulacaktır. Bizler de bu süre zarfında teşkilatlarımızı güçlendirip, ulaşılmadık bir tek gencimizin dahi kalmaması için gayret göstereceğiz. Sevgi ve kardeşlik bayrağımızın her yerde dalgalanması için elimizden geleni yapacağız. Anadolu Gençlik Derneği şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da üstlendiği misyonu geçmişten aldığı güçle, yarınlara daha büyük bir heyecanla taşıma azim ve kararlılığındadır. Dewa: lyas bey Türkiye dışında her hangi bir ülkede çalışmanız var mı? Örneğin üniversite öğrencileri için Mısır, Suriye, Bosna Hersek gibi ülkelerde yurt hizmetiniz varmı?

İ

İlyas Tongüç: izler AGD olarak partner kuruluşlarımızla işbirliği içerisinde yurtdışında okuyan kardeşlerimiz için rehberlik ve danışmanlık hizmeti yapıyoruz. Orta Asya, Ortadoğu, Balkanlar ve Avrupa’da okuyan kardeşlerimizin lisans, yüksek lisans ve master eğitimlerini sürdürürken barınma ve çeşitli ihtiyaçlarının karşılanması hususunda yardımcı olmaya çalışıyoruz. Ayrıca başta İngilizce ve Arapça olmak üzere dil eğitimini tamamlamak isteyen kardeşlerimize ön ayak oluyor bu kardeşlerimizin kendilerini yetiştirip ülkelerine hizmet etmesine aracılık yapıyoruz.

B


28

HABER - vorarlberg - TIROL

Mart 10

AGD – Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanı İlyas TONGÜÇ Avusturya’daydı

A

vusturya İslam Federsyonu, İrşad başkanlığının düzenlediği Diriliş Sohbeti II Avusturya’nın Vorarlberg eyaletinde bulunan Feldkirch şehrinde (Monforthaus) gerçekleşti. Programın onur konuğu AGD - Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanı İlyas Tongüç idi. Programda Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)’le ilgili yayınlanan klip, hüzünlü anların yaşanmasına neden oldu. Şubeler arası Kur’an-ı Kerim Tilavet Yarışması birincisi Ahmet Yarar’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim ile başlayan programın açılış konuşmasını AİF Genel Başkan Yardımcısı ve İrşad Başkanı Halil Aydın bey gerçekleştirdi. Misafirlere katılımlarından dolayı teşekkür eden İrşad Başkanı, bu programların önemine dikkat çekti. Günün onur konuğu ve konuşmacısı olan AGD - Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanı İlyas Tongüç, Ülkemiz’de 40 milyon 30 yaş altı gencimizin olduğunu söyledi. Birlik ve beraberliğe de vurgu yapan Tongüç, gençliğe sahip çıkılması gerektiğini ifade ederek bu yolda çalışdıklarını ifade etti ve şunları aktardı: „Gençlik bizim hazinemiz, bu hazineye hep birlikte sahip çıkmalıyız. Peygamberimiz (sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır; <Kişi arkadaşının dinindendir. Herkes arkadaşına dikkat etsin.> Peygamberimiz (sav)’in bu tavsi-

yeleri anne ve babaların kulaklarına bir küpe olsun. Artık çocuğu ben yetiştirdim diyen yanlış yapar. Bu çocukları çevre yetiştiriyor!“ dedi. Tongüç, Eyüp El-Ensari hazretlerinin örnek alınması gerektiğini ifade ederek şunları aktardı: „Hz. Eyüp El-Ensari hazretleri İstanbul seferini duyduğunda 96 yaşında devesiyle beraber İstanbul surlarına kadar gelmiştir. Evlatları ve 6 torunu onun gitmemelerini istememelerine rağmen onlara şunu söylemiştir; <Kur’an okuyana hitap ediyor>, yani Kur’an bana gitmemi emrediyor demiştir oğullarına ve torunlarına. Peygamberimiz (sav)’i 7 ay evinde misafir eden Eyüp El-Ensari hazretleri, bizim kıyamete kadar misafirimizdir.“ diyen Genel Başkan şunlarıda dinleyenler ile paylaştı: „Biz herkes geçici dünya menfaatleri üzerine değil, Ahiret‘te devam edecek dostluklar tavsiye ediyoruz. Dostluklar Allah (cc) rızası üzerine olmalı, menfaatler üzerine asla olmamalı.“ AGD - Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanı İlyas Tongüç konuşmasının ikinci bölümde „Temel Düstürlarımız“ konulu bir şunum gerçekleştirdi. Diriliş Sohbeti Fatih Terzi hocaefendinin Kapanış Kur’an-ı Kerimi ve Dua’sı ile sona erdi.

WKO Seçim galibi Vorarlberg’deki Türkiyeli İşverenler oldu

W

KO – Wirtschaftskammer, yani Vorarlberg Ticaret Odası seçimlerine ilk defa katılan Türkiyeli İşverenlerimiz Avusturya genelinde görülmemiş bir başarıya imza attılar.

seçimlere katılabildik.“

SWV listesinden 11 ayrı oda’dan aday olan 14 Türkiyeli İşverenimizin hepsi seçildi. Türkiyeli İşverenlerimizin seçim çalışmasını yürüten ve aynı zamandada UVV, Vorarlberg Türkiyeli İşverenler Derneği kurucularından olan Abdi Taşdöğen şunları söyledi:

Bilindiği üzere SWV – Sozialdemokratischer Wirtschaftsverband ilk defa Vorarlberg’de Ticaret Odası seçimlerine katıldı. SWV toplam 18 oda’da seçimlere katıldı. 18 oda’nın 11’ini UVV, yani Vorarlberg Türkiyeli İşverenler Derneği oluşturmuştu. SWV Vorarlberg’deki Ticaret Odası seçimlerine ilk defa katılmış olmasına rağmen %7,69 oy alarak 32 vekil çıkarmış oldu.

„11 ayrı oda’dan toplam 14 Türkiyeli İşverenimizi aday gösterdik. Üç aylık bir çalışma neticesinde bu adaylarımızın 6 – 8 tanesinin seçilebileceğini düşünüyorduk. Ancak seçim sonuçları açıklandığında %100’lük bir başarı elde ettiğimiz gördük. Aday gösterdiğimiz 14 kardeşimizin tamamı seçilmişti. Hatta üç oda’da kardeşlerimiz iki oda vekiline yetecek oy almışlar. Yani oralarda birer değilde ikişer aday göstermiş olsaydık bugün 14 değil, 17 kardeşimiz seçilmiş olacaktı. Aslında ilk önce 13 oda’dan adaylık belirlemiştik. Ancak malesef WKO merkezi iki odadaki adaylığımızı iptal etti ve böylece sadece SWV listesinden 11 oda’da

„Samimiyet, İhlas ve İnaç ile çıktık yola ve Cenab-ı Allah bizlere başarıyı nasip etti“ diyen Taşdöğen son olarak şunları söyledi: „Başarıda büyük payları olan UVV Genel Sekreteri Talip Özkan ve UVV Muhasibi Fatih Demir kardeşlerimiz başta olmak üzere diğer UVV yöneticilerine, adaylarımıza, yani şimdiki vekillerimize ve bizi destekleyen tüm kardeşlerimize, işverenlerimize, özelliklede SWV Genel Başkan Yardımcısı Sayın Resul Ekrem Gönültaş beye çok teşekkür ediyorum. El ele verdik, birlik ve beraberliğimizi pekiştirdik ve elhamdulillah Allah bize başarıyı nasip etti. Emeği geçen herkese tekrar teşekkür ediyorum.“

Vorarlberg’de Ticaret Odasına seçilen işverenlerimiz şunlar: Oda - Fachgruppe:

Seçilenler:

106 - Bauhilfsgewerbe 106 - Bauhilfsgewerbe 109 - Karosseriebautechnik und -lackierer 115 - Kraftfahrzeugtechnik 117 - Mode und Bekleidungstechnik 301 - Lebensmittelhandel 315 - Fahrzeughandel 315 - Fahrzeughandel 506 - Güterbeförderung 508 - Garagen, Tankstellen und Serv. 601 - Gastronomie 601 - Gastronomie 604 - Reisebüro 710 - Telekommunikation und Rundfunk

Doğan YİĞİT Yasin UZUN Engin ŞAHİN Musa DEMİRCAN Emine AKSOY Sefer AYHAN Hakkı BALABAN Ali DUMAN Gülay DEMİRCAN Engin ŞAHİN Sayim CANBAZ Derya ERMİŞ Sema AYDIN Osman ERDOĞAN


HABER - vorarlberg

Mart 10

29


30

Mart 10

HABER - SALZBURG - LİNZ

Salzburg Başkonsolosu Salzburg Milli Görüş Cemiyetini Ziyaret etti Uzun yıllardan beri hiç gerçekleşmemiş olan bir ziyaret gerçekleşti. Türkiye Cumhuriyeti Salzburg Başkonsolosu Sayın Ahmet İhsan BAŞAR , Salzburg İslam Federasyonu`nu ziyaret etti. Ziyaret çok sıcak ve samimi bir ortamda geçti. Sayın Başkonsolos, cemaatle ve cemiyet üyeleriyle sıcak bir ortamda sohbet etti, onların dertlerini dinledi ve karşılaştıkları problemlerle ilgili bilgiler aldı. Başkonsolosluğa geldiği günden beri, konsoloslukta vatandaşlarımıza yönelik olarak yaptıkları önemli çalışmalardan söz etti ve şöyle devam etti: ``Ülkemizden gelerek Avusturya`da yaşayan vatandaşlarımızla artık daha sıcak diyaloglar geliştireceğiz. Onların konsolosluktaki iş ve işlemleri çok kısa sürede tamamlanarak vatandaşlarımız bekletilmeyecektir.`` dedi. Cemiyet Başkanı Ali DOĞAN cemiyetin yaptığı faaliyetler

hakkında brifing verdi. Cemiyet İmamı Mustafa Öztürk de Cemiyet bünyesinde yürütülen eğitim çalışmaları hakkında bilgiler verdi. İyi ve tecrübeli bir eğitmen olan Mustafa Öztürk bey sözlerine şöyle devam etti: ``CumartesiPazar günleri düzenli olarak her yaş grubuna ayrı olarak düzenli din eğitimi verilmektedir. Öğrenciler düzenli olarak takip edilerek iyi bir din eğitimi almalarını sağlıyoruz. Ayrıca; Pazar günleri gençlere ve büyüklere düzenli Tefsir, Fıkıh, Akaid ve İslam Tarihi dersleri vermekteyiz``. Yaklaşık bir saat cemiyette misafir olan Başkonsolos, bu görüşmenin bir ilk olmasına rağmen olumlu geçmiş olmasından duyduğu memnuniyeti dile getirerek, ailelerle birlikte daha geniş bir katılımla tekrar buluşmayı arzuladıklarını belirterek Cemiyetten ayrıldı.

Yılda yaklaşık 13.600 km

H

er Linz’li özel araç, yılda ortalama 13.593 kilometre yol yapıyor. Trafik Kulübü Avusturya (VCÖ)nın hesabına göre o yolda yaklaşık 978 litre yakıt kullanıyor ve yaklaşık 2,6 ton CO2 ile çevreyi kirletiyor. Özel araçlarla en az yakıt yapan kullanıcılar Vorarlbergliler. Vorarlberg’de bir özel araç yılda ortalama 12.180 km yol yapıyor. En çok araba kullanılan yer ise Burgenland eyaleti (yılda 14.314 km).

Burgenland’da 1.000 kişiye 591 otomobil düşerek en yüksek araç yoğunluğu görülüyor. Viyana’da 1.000 kişiye sadece 392 araba düşerken, Linz eyaletinde 1.000 kişi 477 otomobil düşüyor. Avusturya´da her onuncu yolculuk bir kilometreden daha kısa bir mesafeyi teşkil ediyor.

Salzburg „İstanbul Gold“ Soyguncularına Suçüstü! Avusturya´da Yarım milyonu aşkın müslüman yaşıyor

A

vusturya Entegrasyon Fonu’nun yapmış olduğu bir araştırmaya göre şuan Avusturya’da yaklaşık 516.000 Müslüman yaşıyor. Bu rakam toplam nüfusun % 6,2 sini oluşturmaktadır. 2001 yılında yapılan sayımda müslümanların sayısı 346.000 idi. Böylece geride bırakılan dokuz yıl içinde müslümanların sayısı 170.000 arttı ve yarım milyon barajını aşmış oldu.

18.02.2010 Tarihinde saat 02:00 sıralarında İstanbul Gold`u (Ignaz Harerstr.10 5020 Salzburg) soymaya çalışan Polonya kökenli üç hırsızı, İstanbul Gold`un sahibi Akif Akay suç üstü yakalattı. Yeni model takı çeşitlerinin yerleştirilmesi sebebi ile o gün fazla mesayiye kalan (Salzburg) İstanbul Gold`un sahibi Akif Akay olayı şöyle anlattı: „İşlerimin yoğun olması sebebiyle bir arkadaşımdan yardım talep ettim ve beraber geç saatlere kadar çalıştık, gece yarısı arkadaşımın eve gitmesi gerektiğinden ve kendi arabası olmamasından dolayı benim arabamla

gitti. Hırsızlar benim gittiğimi zannettiler sanıyorum saat iki sıralarında arka kapıdan içeri girebilmek için kiliti delmeye başladılar, olayı hemen fark ettim ve cebimdeki alarma bastım, otuz saniye sonra polisler ön kapıya geldiler. Kepenkleri kaldırıp ön kapıyı açınca bizi fark ettiler, biz onlara doğru ilerlediğimizde hızla kaçmaya başladılar. Üçyüz metre kadar bir koşuşturmadan sonra çalışıyor halde bekleyen bir arabaya binerlerken etraflarını sardık ve kelepçeler takıldı, Polonya plakalı kaçan diğer araba ise Salzburg Polisi tarafından otobanda yakalandı.“


HABER - SALZBURG - LİNZ

ALIF Gençlik Şöleni Avusturya Linz İslam Federasyonu gençlik Komisyonunun 27.02.2010 tarihinde düzenlemiş olduğu gençlik şölenine katılanların özellikle 20 yaş altı gençlerden oluşması dikkat çekti. Programda açılış Kuran´ı Kerimden sonra Linz islam Federasyonu genel başkanı İsmail Ağış yapmış olduğu konuşmasında şunları ifade etti; „Bölge olarak siz gençlerin en güzel şartlarda yetişmeniz ve öğrenmeniz için bütün imkanlarımızla seferber oluyoruz. Çünkü siz kıymetli genç kardeşlerim bizlerin geleceğisiniz. Bizler nöbet bayrağını sizlere devredeceğiz.“ diyerek konuşmasını bitirdi. Daha sonra kürsüye gelen Linz Federasyonu gençlik başkanı Murat Başer salonu hınca hınç dolduran gençlere katılımlarından dolayı teşekkür ederek şunları ifade etti ; „ Avusturya´daki gençlerin sorunlarını iyi biliyoruz. Çözüm yollarınında belli olduğunu biliyor ve üzerimize düşen görevi en iyi şekilde yerine getirme gayreti içerisindeyiz. Bizler

müslüman gençler olarak birlik ve beraberlik içerisinde olmamız gerekiyor. Önce aileniz sonra da Avusturya´daki toplum sizlerden çok şeyler beklemekte. Maneviyatı yüksek Akademisyen gençler olarak bizler de bu toplumun bir parçası olduğumuzu kabul ettirmek zorundayız.“ diyerek sözlerini noktaladı. Belçika´dan katılan Grup Nasihat´ın ezgileri ile coşan gençler Bekir Develi´nin Stand- Up showu ile hem düşünüp hem güldüler. Ardından küçük çocuklardan oluşan semazen gösterisi ve ALIF bölge gençliğinin tiyatro ve piyes gösterileri ile tam bir şölen havası yaşandı. Progmramın sonunda Ortaöğretim birimi ve gençlik arasında bir Bilgi Yarışması yapıldı. Yarışmada Ortaöğretim biriminin birinciliğini At. Puchheim şubesinden Oktay Ceylan alırken büyüklerden birinciliği Vorchdorf şubesinden Fatih Güler aldı. Hareketli geçen gençlik şöleni kapanış Kuran´ı Kerimi ile sona erdi.

Mart 10

31


32

Mart 10

KÜLTÜR - SANAT

Macaristan´ın solmayan Gülü, Gül Baba Hazretleri Sevgili Dostlar, Sizlere, tarihi şanla, şerefle dolu olan yüce ecdadımızın Macaristan´daki izlerini konu alan satırlara sığmayacak kadar çok hatıralarından bahsedeceğim. İçimdeki duyguları yazıya dökmekte zorlanıyorum. Hatalarımdan dolayı affınıza sığınarak yazıma başlıyorum. Gayret bizden, takdir Yüce Allah (c.c) dan. Hz. Gül Baba, 15. Yüzyıl sonları 16. Yüzyıl başlarında yaşamış bir bektaşi Dervişi dir. Asıl adı Cafer´dir. Babası Kutbu-l Arifin Veliüddin Ib-n Yalın kılıç olup İneboluludur. Mahlası: Misali´dir. Hurufi tarzı şiirler yazar. Eserleri: Düz yazı ve şiirlerini içeren Mihtah ül gayb ve Güldeste´dir. Evliya Çelebi´nin babasından nakledildiğine göre Merzifonlu´dur. Hz. Gül Baba, kanuni Sultan Süleyman han´ın daveti üzerine Budin ( şimdiki Budapeste) seferine katılmıştır. Osmanlı zamanında ordu sefere çıktığı zaman, askerlerin manevi morelini yükseltmek için Dervişler de sefere katılıyor, mola esnasında dualar okunuyor, ilahiler ve marşlar söyleniyordu. Dervişler gerektiğinde silahlanıp harbe de katılıyorlardı. Hz. Gül Baba harbe katılan dervişlerden biriydi. Yeniçeriler Hacı Bektaşi Veli hazretlerini Pirleri kabul ettiklerinden, Bektaşi Dervişle´rini çok seviyorlardı. Hz. Gül baba, Budin´in fethi esnasında 1 Eylül 1541 günü şehit düşmüş, cenazesi 2 Eylül 1541 günü Şeyh-ül İslam Ebusuud Efendi taradından Fethiye Camiisi´nde (Meryem ana Kilisesi) kıldırlmış, Kanuni Sultan Süleyman hazretlerinin de bizzat hazır bulunduğu Cenaze namazına 200 bin kişinin katıldığı söylenmektedir. Kanuni Sultan Süleyman Han „Gül Baba Budin gözcüsü olup, himmetleri hazır ve nazır ola“ emri üzerine şu an da Gül tepesi (Rózsadomb) denilen yere defnedilmiştir. Budin şehri Tuna nehrini yukarıdan gören bir tepe üzerindedir. Evliya Çelebi 1663 senesinde Budini ziya-

ret ettiğinde şunları yazmaktadır. „Hz. Gül Baba, çiçekli bir bahçe içinde, kurşun örtülü bir kubbede gömülüdür. Sandukası yeşil cuha ile örtülü olup mübarek başlarında 12 dilimli Bektaşi Tacı bulunur. Etrafı çeşitli Kuran ayetleri ile süslüdür“ der. Hz. Gül Baba´nın sekizgen türbesi 1543 – 1548 seneleri arasında Budin Beylerbeyi Mehmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Sultan Abdülaziz Han´ın 1867 senesindeki ziyaretlerinden sonra 1885 te türbeye dönüştürülmüştür. Macar Mimar Grill Lajós tarafından onarılmış, 1916 da Macar Prof. I Müller tarafından restore edilmiştir. 1997 yılında Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı tarafından bahçe ve restorasyonu yapılıp, dönemin T. C Cumhurbaşkanı´nın açılışını yaptığı türbenin önüne Gül Baba´nın heykeli de konulmuştur. Macarlar tarafından sevilen bir şahsiyettir Hz. Gül Baba. Macar besteci J. Huszka Gül Baba isimli bir senfoni bestelemiştir. Macar ressam Ferenc Eisenhut, 1886 senesinde yaptığı, bu gün Ankara Macaristan Büyükelçiliğinde asılı „Gül Baba´nın Şehadeti“ isimli tablosunda Gül Baba hazretlerinin tacından yere düşmüş gülünü de unutmamışlar. Hz. Gül Baba ile ilgili başımdan geçen bir olayı anlatayım. Macaristan´a yeni geldiğim günlerdi. 1990- 1991 Gül Baba hazretlerini ziyaret etmek istiyor fakat bir türlü vakit bulamıyordum. Bir gece rüyamda Gül Baba hazretlerinin serzenişcesine, „oğlum ne zaman türbemi ziyaret edeceksin?“ hitabı ile tireyerek uyandım. Sabah olunca ziyaret etmek için yola koyuldum ve türbeye geldim. Şaşırmıştım çünkü bulunduğum yer türbenin bir kaç metre üstündeydi. Hiç bir zaman ecdat türbeleri ayak altına gelecek şekilde yapmazdı. Bir Hak selamı vererek bahçesinden içeri girdim, bahçe biraz harab olmuş, ilgisiz ve bakımsız bir kaç gül fidesinin olduğu yerdi. Türbenin kapısında 55- 60 yaşlarında bir kadın ki sonradan Türbedar olduğunu öğrendim, kadının yanında kıyafetinden uzak asyalı olduğunu tahmin ettiğim bir kişi ile yarı ingilizce bir

şeyler konuşuyorlardı. Onlara da selam vererek yanlarına gittim. Türbe ziyaretine gelen kişi tahmin ettiğim gibi Bangledeşli çıktı. Türk olduğumu anlayınca seavindi, sarıldık, kucaklaştık dualarla edep ve adapla türbe ziyaretimizi yaptık ve sohbete başladık. Buraya o kadar uzaklardan nasıl geldiğini sordum. Bangledeş nere macaristan nere, hayırdır? Dedim. Başladı anlatmaya. „ hacca niyetlenmiştim, hazırlıklara başladım, bir gün rüyamda bir zat „Beni ziyaret etmeden Hacca gitme!“ diye seslendi, siz kimsiniz? deyince „GÜLBABA´yım.“ dedi. Sizi nasıl bulabilirim? diye sorunca, BUDİN´de GÜL TEPESİNDEYİM dedi ve kayboldu. Sordum, soruşturdum Budin neresi diye, Macaristan´da oluğunu öğrenince hemen çıktım geldim. Daha sonra yanımıza Türbedar olan kadında geldi, rüyalarımızı anlattım oda şaşırmıştı, meğer üç seferde o görmüş Hz. GÜL BABA´yı çeşitli zamanlarda. Şaşırmış kalmıştık aynı zatı farklı yerlerde görmüştük. Hemen aklıma Seyyid Seyfullah (K.S) Hazretlerinin bir mısrası geldi. Biz aşıkız, biz ölmeyiz, Çürüyüp toprak olmayız, karanlıklarda kalmayız, bize ley-i nehar olmaz. Gerçektende Allah dostları çürüyüp toprak olmuyor, karanlıklarda kalmıyorlar ve yüzyıllar geçmesine rağmen kandilleri ışıkları sönmüyor, Rabbim şefaatlerine nail etsin. (Amin) Aradan zaman geçti, çiçek pazarından aldığımız gülleri dikmek için türbenin bahçesine geldik ve diktik. Türbenin bulunduğu yerle ilgili arşivleri araştırdık meğer türbenin etrafında bir tekke, bir küçük Kütüphane varmış. 1. Ve 2. Cihan harbinde bunlar yıkılmış ve sadece türbe kalmış. Bosnalı hacı adaylarının da ziyaret ettiği, şu an bile dünyanın dört bir yanından ziyaretçi Hz. GÜL BABA ruhun şad olsun. Aşkla ve hoşça kalın! Selam ve dua ile… S. CERRAHİ

Sen! Sen ! kuşlara, kol-kanat Denize bir yel, güneşe perde ! Gönülde bir keman, serde bir hal, Uzakta bir yar ! Bugün sabahı, akşamı anlat Neydi sevdiğin, kimdi baktığın, Varmıydı unuttuğun, hatırladığın ! Bugün bana, senden bahset. Elden, yüzden, gönülden bahset ! Ne kalmışsa diline dolanan, Tek, tek anlat, Bitmesin akşam ! Bakma öyle, yüzün dönüpde semaya, Sarma elin kolun, düğüm düğüm. Yoksa bir hal mi var görmediğim, Yoksa bir yar mı var bilmediğim ! Bugün ne yağmur var seni kucaklayan Ne de bir bahar, ne bir güneş ! Yoksa bende mi var bir hal ! Oysa zarar var, ziyan var, Gönülden giden, Akildan giden var ! Abbas KANDEMİR

SESSİZ MÜZİK Sen kış güneşi misin Yakarsın ısıtmazsın Bir ırmağın ortası yoksa Seni mi hatırlayacağım Bu dünyada olup bitenlerin Olup bitmemiş olması için Ne yapıyorsun Sizin evin duvarları taştan Dumanı da mı taştan Seni kız arkadaşlarından Sevinç gözyaşları içinde Öpen olmayacak mı Ezberlediğin şiir Beklediğin adam

Sezai Karakoç

O An! Umudun sarsıldığı, sözün bile parçalandığı an’adır bu söylemler… Vakitsiz doğan güneşin, Kışa inat yüz çevirmesidir ansızın. Anlam vermeye çalıştığın, kısa bir andır belki… Belki dönüm noktasıdır, belki de başlangıçtır. Kim bilir, yalandır adı, Kim bilir, Ardında gizlenen bir bahardır… Zamanın sarsıldığı andır işte bu… Yağmurun toprağa, toprağın gazele nidasıdır belki, Sen nerdesin ey ! dediğin, Karanlıkta parıltıdır yüzüne vuran. Bakma toprağın ansızın yere kapanmasına, Onlar senin esirindir, yüz bulur seninle. Çatallaşır kıvrımları, kabuk tutar susuzluğunda, Senin sessizliğinde, seni haykırırlar… İmdadına yetişen bir çakır kurşun olur nihayetinde. Abbas KANDEMİR


KÜLTÜR - SANAT

Mart 10

Kuran’ın ilk emri: “İKRA” (Oku) Viyana İslam Federasyonunun hazırlamış olduğu ilk kitap çıktı. Her ay çıkacak olan, kolay taşınabilen kitapçıkları tüm camiilerimizden temin edebilirsiniz.

33

Başkalarını Tanımak Akıllılıktır; Kendini Tanımak Gerçek Bilgeliktir. Başkalarını Yönetmek Güçtür; Kendini Yönetmek Gerçek Güçtür.

ÇOCUĞUNUN GÖZÜNDE BABA 06 yaşında, „ Babam herşeyi biliyor. ” 10 yaşında, „ Babam çok şeyi biliyor. ” 15 yaşında, „ Ben de babam kadar biliyorum. ” 20 yaşında, „ Şu muhakkak ki babamın öyle pek fazla bildiği yok. ” 30 yaşında, „ Bir kere de babamın fikrini sorsam fena olmayacak. ” 40 yaşında, „ Ne de olsa babam bazı şeyleri biliyor. ” 50 yaşında, „ Babam herşeyi biliyor. ” 60 yaşında, „ Ah babam hayatta olsaydı, kendisine danışabilseydim. ”


34

Mart 10

HABER - AVUSTURYA


KADIN ve AİLE

Ayın Yemeği Baharatlı Tavuk Köftesi

Mart 10

Aşkın dikeni yoktur ama mahremiyeti vardır...’’

Malzemeler: Yarım su bardağı bulgur, 250 gr. çekilmiş tavuk eti, 1 demet taze nane, 3 diş sarımsak, 1 çorba kaşığı zeytinyağı, tuz, kişniş, kimyon, karabiber, tarçın.

‘’Mahremiyetin bağrındadır Salih kullar , ve Salih kulların elindedir Aşkın anahtarı..’’

Yapılışı

İnsan yaradılışı gereği ismi hak edendir. Bu âlemde milyarlarca canlının, varlığına baktığımızda, birçoğunun isimden mahrum olduğunu görürüz. Ama insan öyle bir canlıdır ki, ona verilen insan ismiyle yetinmemiş, Hal ehline yaklaşmak için olsa gerek daha da özele inmiştir. Kendisini evrende bir nokta görürken, Nokta deyip geçme demiş; bünyesinde âlemi barındıran bu noktaya hal’ine göre isim vermiştir. Fakat ne kadar isim verirse versin ona atfedilen ‘’Güzel’’ kavramından kurtulamamış, kurtulmakta istememiştir. Hâlbuki güzel olmak zordur, güzeli bünyesinde taşıyanın sınavı ağırdır. O sınavdan geçen için Rahmet vardır. Yaratandan bir takdir-i ilahi olsa gerek, her canlının ölüm kadar gerçek, yaşadığı bir ömür evresi vardır. Her biri farklı olsa da bu evre özellikle insanda aynı çemberin içinde aynı noktada aynı hal ile tekâmül eder. ‘’Gonca iken gül oldum da su bulamadan soldum ‘’Diyen şair , her canlının bu ömür evresini vurgular gibi..Bu ömür merhaleleri insan da Güzellik –Tatlılık –Güzellik olmak üzere can bulmuştur.. Dünyaya yeni gelen insan için ne kadar tatlı, ne kadar şirin kelimelerini duyarız etrafımızdan. Zamanla o tatlı şey büyüdükçe gençleşir, serpilir, tatlılık yerini güzelliğe bırakır. Artık güzel olan insan, yaşlılık kapısını çalana dek o güzeli sinesinde taşıyacak, yüzündeki kırışıklıklarla güzellik yeniden tatlılığa devredecek saltanatını. Âlemde güzel kelimesi gerçek anlamıyla yalnız iki isim için kullanılır; İnsan ve onu yaratan Allah. Fakat güzellik insanla can bulacaksa, o halde onu anlamıyla taşımakta yine insana düşer. Güzel demek Mahremiyeti bol olan demektir. Allah güzelin yaratıcısı ve güzel in dahi ona imrendiğidir. Allah güzel –i azamdır. Çünkü mahremiyeti en fazla olandır..çünkü mahremiyete de mahremdir. Bu neticeyle tasavvufun göz bebeğine mahremiyet gizlenmiştir. Gülü güzel yapan üzerindeki dikendir. Gül sorar dikene ; ‘’ Ömrüm boyunca hep üstümde taşıdım seni. Nedir bu ısrarın? Oysa bana hiç yakışmazsın.’’

Bulgurlar yıkanır, üzerini 1 parmak geçecek kadar su koyulup kaynatılır. Ateşin altı kapatılıp demlemeye bırakılır. Tavuk kıymasına baharatlar, tuz karıştırılır. Tenceredeki bulgurlara ilave edilerek iyice yoğrulur. Ceviz büyüklüğünde toplar yapılıp zeytinyağına bulanıp fırın tepsisine yerleştirilir. Izgarada nar gibi oluncaya kadar kızartılır. Bol yeşillikle servis yapılır.

İlk çocuklar daha başarılı ancak güvensiz!

İ

lk çocukların daha başarılı, ancak küçük kardeşlerine göre işbirliğine daha az yatkın ve karşısındakilere daha güvensiz olduğu ortaya çıktı. Habere göre, ilk çocukların genellikle daha zeki, küçük erkek ve kız kardeşleriyle karşılaştırıldığında liderlik olasılıklarının daha yüksek olduğunu gösterdi. İlk çocukların bu özelliklerinin onları, daha alaycı, diğerlerine daha az güvenen ve

işbirliği yapan kişiler haline getirdiği de gözlendi. Araştırmada güven ve işbirliği kurmaya yönelik bir oyun oynayan 510 öğrencinin tepkilerinin izlendiği, oyunda katılımcılara, bir kısmını veya hepsini, miktarın üç misline çıkacağı bilgisiyle bir diğerine verebileceği 30 maddi birim verildiği belirtildi ve ortalama olarak ilk çocukların, kardeşlerinin önerdiğinden yüzde 25 oranında daha az para verme önerisinde bulundukları gözlendi.

35

Diken tebessüm ederek cevap verir ; ‘‘ Ben diken iken seni bulmasaydım , sen gül olur muydun , hadi gül oldun diyelim , önüne gelen dokunurdu da sana adın güzel ile anılır mıydı?! Görmüyor musun ben senin mahremiyetini koruyanım. Seni güzel yapan yapraklarının rengi değil, duyulan ama dokunulamayan kokundur. Rabbim sana mahremiyetten bir taht kurmuştur da, o tahtında önüne gelen yaklaşmasın diye seni korumaya beni muhafız eylemiştir. Gülün dahi bir muhafızı var, zaten muhafızı olduğu için mahremiyeti gizli olandır. Ya bizim gül devrimizde, hani ömrümüzün güzel kavramının yüklendiği o gençliğimizin yegâne muhafızı nedir? Bizi mahremiyetimizle güzel yapan ,bize verilen bu sıfatı koruduğumuz zaman , en mahremliyle aramızda ki perdenin kalkacağını müjdeleyen nedir ..? Bizim mahremiyetimizin muhafızı ‘’İmandır’’.Ömrünün bin bir şehvet ve arzusunun sinende kalabalıklar halinde zelzeleler ortaya çıkarttığı o zamanlarda, ne kadar yakın olursan güzelin yaratıcısına, o derece mahremiyetin kucağında zuhur edersin. Mahremiyet güzelin tılsımı, güzel ise aşkın vesilesidir. Aşk deyip geçememiş bugüne değin on iki bin âlem. Aşk değil mi ki Cebrail (AS) ‘in dahi Hz. Muhammed (sav) ‘ e; -Buradan öteye adımımı atarsam yanarım, artık yalnızsın dediği, Ve Resul-ü Ekrem’ in; -Ya ben nasıl giderim.. Dediğinde -Aşkla! Diyerek ..Aşkın kul ile Allah arasında ki perdeyi kaldıran yegane anahtar olduğunu müjdeler. Nasıl an, zaman’ı zamanda dem’i doğurmuşsa, Aşk güzeli, güzelde mahremi doğurmuştur. Eğer aşk ‘ a ulaşmaksa maksadın, en güzel, en genç çağında önce mahremiyeti kucakla ki ondan sonra adın güzel olacaktır. Söyleyin şimdi, Aşk güzelin yanında olmazda nerede olur? Tatlılık –Güzellik –Tatlılık ekseninde, Rabbim en sorumlu tutulduğumuz güzellik safhamızda mahremiyeti ile bize ihsanlarda bulunsun. Gökhan Gümüş

Çocuklar için 10 süper yiyecek

Ç

ocukların zihinsel, fiziksel ve duygusal gelişimleri için beslenmelerine çok dikkat etmek gerek. Uzmanlar, çocukların uygun bir gelişim için özel vitamin ve minerallere ihtiyaç duyduğunu belirtiyor. Ancak maalesef aileler çocuklara sağlıklı yiyecekler yedirme konusunda zorluk yaşıyor. Hele de çocuk yemek seçiyorsa veya iştahsızsa... İşte, çocukların hem severek yiyecekleri hem de sağlıklı on besin. 1- Et: Protein ve B vitaminleri bakımından zengin. Et de sisteminize beyin geliştiren kolin sağlamanın yollarından biridir. Yetişkinlerin kaçındığı kolesterol ve yağ, küçük çocuklar ve gelişmekte olan vücutları ile beyinleri için iyidir. Dengeli bir yemek için eti sebzelerle birlikte güveç olarak pişirebilirsiniz. Hamburgerler ve küçük et parçaları da birer seçenektir, ancak her zaman bu şekilde yapmamalısınız. Sebzelerle eti bir arada pişirmenin diğer iyi yolu ise mangalda pişirmektir. 2- Yumurta: İçerdiği protein dolayısıyla çocuklar için süper bir yiyecek. Yumurtada bir düzineden fazla vitamin ve mineral bulunuyor. Ayrıca yüksek oranda çocuklarda beyin gelişimi için hayati bir besin olan kolin var. Yumurta, dünya üzerinde en çok pişirme seçeneğine sahip yiyeceklerden biri.

3- Süt: Kalsiyum ve fosfor, sağlıklı kemik gelişimi için gerekli iki mineraldir. Bu iki mineral sütte fazlasıyla var. Süt protein, enerji yakıtı karbonhidratlar, magnezyum ve A vitaminiyle stoklanıyor. Çocukların 2 yaşına kadar tam yağlı süt içmesi gerekirken, bundan sonra ise yağı azaltılmış süt tüketmeleri gerekiyor. 4- Ağaç çilekleri: Yetişkinler ve çocuklar için en besleyici gıdalardan biridir. Çok az yağ bulunan çilekler, taze olarak her çocuğun beslenmesinde bulunmalı. Ekstra vitamin sağlamak için bu çileklere yoğurt, tam tahıllı gevrekler de ilave edebilirsiniz. 5- Ton balığı: Protein, niasin, B vitamini, demir ve çinko takviyesi yapmanın en iyi yolu ton balığı. Doymamış yağlar beyin gelişimine yardımcı oluyor. İçindeki cıvadan dolayı ton balığını belirli miktarda yemelisiniz. 6- Yoğurt: Yoğurt çocukların severek yediği yiyeceklerden biri. Kalsiyum, protein, karbonhidrat, B vitamini içeriyor. Yoğurt taze meyvelerle daha fazla besin değerine sahip olur. Hatta yoğurdu taze meyvelerle dondurup dondurma olarak da yedirebilirsiniz. 7- Peynir: Peynir, çocuklar için süper bir yiyecek. Peynir kalsiyum, protein ve B12 vitaminiyle doludur. Araştırmalar, yemekten sonra peynir yemenin diş çürümesini önlediğini

söylüyor. Peyniri sandviçin içinde ya da bazı çorbalarla birlikte çocuğunuza verebilirsiniz. Ayrıca peyniri, salataları ve çocuğunuzun sevmediği ve hiç yemediği sebzeleri süslemede kullanabilirsiniz 8- Tam tahıllar: B vitami bakımından zengin olan tam tahılların bazısı D vitamini ve kalsiyum açısından da zengindir. Önceden paketlenmiş tam tahılları alırken dikkatli olun. Özellikle krakerlerde trans yağ olarak bilinen doymamış yağ bulunup bulunmadığını kontrol edin. Kutunun önündeki iddiaları dikkate almayın, kutunun arkasındaki besin değerlerine bir göz atın. 9- Brokoli: Lifle dolu olan brokoli, özellikle gelişmekte olan çocuklar için en süper gıdalardan biri. Birçok vitamin ve mineralle dolu brokoli, çocukların iyi görmesine ve hücre hasarının engellenmesine yardım eder. Çocuklar brokoliyi çiğ yerse, ihtiyacı olan tüm besinleri alır. Çocuğunuz seviyorsa, kızgın yağda çevire çevire çabucak pişirebilir ya da güveçte yemeğini yapabilirsiniz. Yağı azaltılmış salataya brokoliyle süsleme yapabilirsiniz. 10- Yer elması: İyi bir besin kaynağı olan yer elmasının tadı çocuklar tarafından seviliyor. Bu tatlı sebze C vitamini, A vitamini, kalsiyum, demir içeriyor. Dünyadaki besin değeri en yüksek olan sebzelerden biridir. Püresi de yapılan yer elmasını ızgarada pişirebilir, kavurabilir ya da lezzetli bir güveç yemeği olarak hazırlayabilirsiniz. Fırında patates gibi de pişirebilirsiniz. Yer elması ayrıca şeker hastaları için iyi bir seçenek, çünkü kan şekerinin dengelenmesine yardım ediyor.


36

Mart 10

Gelinlik ve Damatlığın Tek Adresi

HABER - AVUSTURYA


Mart 10

SOLDAN SAĞA 1. 2. 3.

Gözenekler, delikçikler. Allah’a adanmış ilk mabet. Üzüntü ve acı verici. Şeker hastalığı. Deniz, göl, nehir gibi yerlerin su kenarı, kıyı. Sesli olarak ağlayan, inleyen / Zayıf, güçsüz, dermansız. Bir nota. 4. Açı ölçmekte kullanılan hareketli cetvel. Tel, fiber. 5. Kapı. Bir balık türü. 6. İlaç, çare. Beyaz. İklimler. 7. Bağırsaklar. Giyecekte takım, adet. Radyum’un simgesi. 8. Fakat, lakin. Bazı şeylerin olması konusunda beslenen his; umma, ummaktan doğan duygu, umut. 9. Âlimler, edebiyatçılar, sanatkârlar heyeti veya yüksek mektep. Tersi; Gövdesi iki bölümlü bir çeşit saz. 10. Kenarları eşit ve açıları dik olan şekil. Baston. 11. Bir bağlaç. Kırmızı. Soysuz, alçak. 12. Atlı postacı, ulak. Gönül süsleyen, sevgili.

YUKARIDAN AŞAGIYA 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 10. 11. 12. ismi.

Mutluluk, kutluluk. Ok atma sırasında parmakların bükülmesi. Başkaları, el. Bir pamuk türü. Büyü. Emitr tarafından idare edilen yer; emirlik, beylik. Önder, kumandan. Emre hazır. Gevşek, aşınmış; işlemez, çalışmaz. Utanma duygusu. İsim. Boru sesi. Bir kimsenin malik olduğu şey, varlık, servet. Tez, çabuk. Noksanlar, eksikler. Arsız; dalkavuk, yağcı. Ansızın. Mizahi resim. Parlak kırmızı renk. Eski dilde su. Tavuğun belirli bir yere yumurtlamasını sağlamak için o yere konulan yumurta veya yumurtaya benzeyen şey. Bir ismin veya şeyin tanınması ve benyerlerinden ayrılması için kullanılan işaret, nişan; damga. Göğüs, kucak, sine. Demir sülfürüne verilen isim. Rütbesiz asker. Belden aşagı kısma giyilen elbise. Parlak olmayan, donuk. Bir erkek

37

HEDİYELİ BULMACA 1

2

3

4

5

6

7

8

9 10 11 12

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Bulmacayı Çözüp Tam Sayfa Kesip 28.03.2010 günü saat 12:00 de Getiren 20 Kişiye Halis Börek Salonunda Yapılacak Çekiliş ile Börek + Ayran Hediye


38

Mart 10

HABER - TEKNOLOJİ

Gerçek Zamanlı Güvenlik Güvenlik uygulamaları üzerine yoğunlaşmış bir firma olan Trend Micro, CeBIT 2010'da kurduğu stand ile ziyaretçilere yeni teknolojilerini tanıttı.

Mobilin Geleceği VoIP IP üzerinden ses transferi protokolü anlamına gelen VoIP, gelecekte mobil kullanıcılarının en fazla tercih edeceği hizmet haline gelecek. VoIP, mobil cihazlarda Fring, Skype gibi yazılımlar ile iyi bir yükselişe sahip olsa da hak ettiği değeri henüz bulmuş değil. Pazar araştırmaları şirketi In-Stat tarafından açıklanan verilere göre 2013 yılında VoIP hizmetleri oldukça büyük bir pazar haline gelmiş olacak. Rapora göre VoIP kullanıcılarının sayısı, açıklanan yılın sonuna gelindiğinde 288 milyon seviyesine ulaşmış olacak. Özellikle 3G

CeBIT 2010 Hannover'de donanım şirketlerinin yanı sıra önemli yazılım şirketlerinin de büyük standları bulunuyordu. Güvenlik çözümleri ile bilinen Trend Micro, CeBIT 2010'da üzerinde durduğu yenilikleri ve şimdiye kadar geliştirdiği teknolojileri ShiftDelete.Net'e anlattı.

ve WiMAX/LTE ağları üzerinden yapılacak olan ses transferi, veri trafiğinin önemli bir bölümünü oluşturur hale gelecek. Kablosuz ağ bağlantısına sahip cihaz satışlarının patlama yapacağına dikkat çekilen raporda 2013 yılında 400 milyon Wi-Fi destekli telefonun satılacağı öngörülüyor. Ayrıca VoIP yazılımlarının ve servislerinin toplamda 35.2 milyar dolarlık bir hacme ulaşacağı tahmin edilmiş. Bu rakamdaki en büyük payın ise Asya Pasifik'e ait olacağı düşünülüyor.

Trend Micro'dan Rainer Link, bizlere firmanın netbooklar ve PlayStation 3 için geliştirdiği güvenlik çözümlerinin yanı sıra son dönemde oldukça popüler hale gelen akıllı telefonlar için tasarlanan güvenlik yazılımlarını anlattı. Bunun dışında Smart Protection adını verdikleri bir teknolojiden bahseden Link, bunun sayesinde kullanıcıların gerçek zamanlı tarama hizmetine sahip olduklarını söyledi. Bu teknoloji, bir e-postayı açtığınızda ya da internet üzerinden bir uygulama çalıştırdığınızda hemen tarama yaparak, güvenlik önlemi alıyor. Trend Micro'nun CeBIT 2010'da üzerinde durduğu teknolojileri yakından tanımak için aşağıdaki videoyu izleyebilirsiniz.

Facebook'un Geliri Ne Kadar?

Toshiba'dan Özel 3D TV

Dünyanın en popüler sosyal ağ sitesi Facebook ile ilgili haberler bitmek bilmiyor. Bir siteye göre, 2010 yılında Facebook, 1 Milyar Dolardan fazla para kazanacak. 2009'daki sayıyı merak ediyor musunuz? Facebook'un popüleritesi 2010 yılında daha da artacağa benziyor. 2009 yılında 300 milyona ulaşan üye sayısıyla birlikte dünyanın en kalabalık ve popüler sosyal ağı olan Facebook, sadece üye sayısıyla değil, kazandığı parayla da birçok sosyal ağ sitelerinin ağzını sulandırıyor. Insidefacebook.com adlı bir sitenin yaptığı çalışmaya göre, Facebook'un 2009 yılındaki toplam geliri 700 Milyon Dolar'a yükseldi. 2010 yılındaki tahmini gelir ise tam 1 Milyar Dolar! Facebook bu bu sayıya ulaşmayı başarır mı bilemiyoruz fakat, halen daha popülerliğiyle gündemde olan sitenin çok da zorlanmayacağını tahmin edebiliyoruz. Son dönemde kullanıcıların profillerinin güvenliğiyle ilgili çalışmalarını artıran Facebook, 2007'de 150 Milyon Dolar, 2008'de ise 300 Milyon Dolar gelir elde etmişti. 2009'da bu sayıyı iki katından fazla artırmayı başaran sitenin, bir sene sonrasında 1 Milyar barajını geçmesine birçok kesim kesin gözüyle bakıyor.

Avatar'ın teknoloji şirketlerine ve tüketicilerine en büyük hediyesi olan modern 3D teknolojisi çok yakın bir zamanda salonlarımıza konuk olacak. İşte Toshiba'nın 3D çözümü... Giderek eğlence dünyasının önemli bir parçası olan 3D teknolojisini evlerimize sokmak için tüm teknoloji firmaları seferber oldu. Bu çalışmalarında her firma kendi için ayrı bir üç boyutlu görüntü teknolojisi seçmişti. Toshiba ise HD kalitesi ve 3D içeriği sağlayabilen REGZA LCD TV'lerinin geliştirilmesi için RealD

formatından destek aldı. Bu anlaşmayla birlikte iki firma hem telvizyonların hem de tüm keramete sahip olan üç boyutlu özel gözlüklerin gelişimi konusunda birlikte çalışacaklar. HD 3D için özel gözlük geliştiriyorlar Toshiba CEO'su Michael V. Lewis RealD formatını seçmelerinin en büyük nedenin firmanın HD 3D konusunda sahip olduğu bilgiden kaynaklandığını açıkladı. Sol göz ve sağ göz üç boyutlu imaj akışını üç

boyutlu olmasını sağlayabilen görüntüleme tipine (LCD ya da Plazma) HD 3D kanalı içerisine çoklayan yan yana üç boyutlu formatın özel tescilli bir versiyonudur. RealD formatı, kablo, uydu, paket yayın ya da internet ile sağlanan yüksek kalitede üç boyutlu görüntü için günümüz HD altyapısına uygun hale getirerek tescilli bir filtre teknolojisi kullanıyor. :: Evinizde bu teknolojiye sahip televizyonlar kullanmak istiyor musunuz?


DEWA - DEUTSCH

Mart 10

Doğru Hedef, Doğru Kitleye Ulaşabilmektir Reklamlarınız için 0699 / 17 08 98 54

39


40

DEWA - SPOR

Mart 10

Altyapının Başına Tugay Kerimoğlu Geçiyor

K

ulübümüzün Yıllık Olağan Genel Kurul Toplantısı’nda konuşan Başkan Adnan Polat, eski futbolcumuz Tugay Kerimoğlu'nun Çarşamba gününden itibaren alt yapının başında görev yapacağını açıkladı. Çarşamba günü Galatasaray'daki yeni görevine başlayacak olan Tugay Kerimoğlu’nun Adnan Polat tarafından açıklanması, Genel Kurul'daki üyeler tarafından büyük beğeniyle karşılandı.

İşte Millli Takımın Yeni Forması F

ormanın tasarımı aşamasında tüm Türkiye'de detaylı araştırmalar yapılarak, halkın genel beğenisini yansıtan bilgiler toplandı. Bu bilgiler sonucunda milli takımın uzun yıllar giydiği ve Türk halkının da büyük beğenisini kazanan ay yıldızlı forma yeniden tasarlandı. Hakim rengi beyaz olan bu yeni tasarımda formanın göğsünde kırmızı bir bant ve bandın üstünde ay yıldız bulunuyor. Uzun süren araştırma ve tasarım çalışmaları sonucunda üretilen formada önceki formalarda kullanılan teknolojik özellikler daha da geliştirilerek uygulandı. Yeni formanın öncekilerden en büyük farkı ise geri dönüşüm özelliğinin bulunması. Türk Milli Futbol Takımı'nın yeni forması hem futbolcular hem de taraftarlar için aynı özellikte geliştirildi. Geri dönüşümü yapılmış plastik şişelerden elde edilen kumaşlardan üretilen formalar futbolcuları daha kuru, daha serin ve daha rahat tutacak şekilde tasarlandı. Bu tasarım sayesinde futbolcuların vücut sıcaklığı yeşil sahadayken istenilen düzeyde tutuluyor olacak ve böylece onlar da en üstün performanslarını sergileyebilecekler. Bu formada kullanılan Nike Dri-Fit kumaş, teri buharlaştığı yer olan formanın dışında tutarak futbolcuların daha kuru kalmasını sağlıyor. Formanın her iki yanında uzanan ve şortlarda bel kısmının altında bulunan yeni havalandırma bölgeleri ise kumaştan içeri giren havayı ciddi derecede arttırarak futbolcuların daha serin hissetmesine olanak sağlıyor. Şortlarda ise bel kısmının altında, omurganın alt kısmının yakınında ek bir havalandırma bölgesi bulunuyor. Formanın yeni çift dokumalı yapısı ona daha ince bir görüntü kazandırırken, öte yandan yüzde on daha esnek bir yapı veriyor. Ayrıca vücudun doğal hatlarını vurgulayan yeni dinamik kavrayışı maksimum hava dolaşımı ve hareket sunuyor.


DEWA - SPOR

Milli Takım Hiddink'in Ellerinde. T

ürkiye Futbol Federasyonu, A Milli Takımımızın teknik direktörü olarak Guus Hiddink ile anlaştı. Amsterdam'da dün Hollandalı teknik adam ile bir araya gelen Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mahmut Özgener ve TFF Başkanvekili Lutfi Arıboğan, Guus Hiddink ile 2 yılı opsiyonlu toplam 4 yıllık görev süresi konusunda anlaşmaya vardı. Toplantıya daha sonra katılan Oğuz Çetin de Guus Hiddink ile teknik konularda

görüş alışverişinde bulundu. Hiddink'in yardımcılıklarını Milli Takımımızın eski kaptan ve antrenörlerinden Oğuz Çetin ve Engin İpekoğlu ile adı daha sonra açıklanacak Hollandalı bir antrenör yapacak. Sözleşmesi 1 Ağustos 2010 tarihinden itibaren geçerli olacak Guus Hiddink'in A Milli Takım teknik direktörlüğünü üstlenmesi ile ilgili basın toplantısının detayları daha sonra kamuoyu ile paylaşılacak. Teknik direktörlüğe 1982 yılında Hollanda'da başlayan Guus Hiddink, kulüp takımlarının

yanı sıra Hollanda, Güney Kore, Avustralya ve Rusya Milli Takımlarının teknik direktörlüğü görevinde bulundu. 1998'de Hollanda, 2002'de de Güney Kore takımları ile Dünya Kupası'nda yarı final heyecanı yaşayan Hiddink'in çalıştırdığı Rusya Milli Takımı 2008 yılındaki son Avrupa Şampiyonası'nda yarı finale yükselmişti.

Mart 10

41

Dünyanın unutamadığı tek Türk

1

1 dünya kupasını izleyen gazeteci Jeff Powell, Dünya Kupa'sının en değerli 100 futbolcusunu seçti. İlk yüzde tek Türk futbolcu var. İngiliz Daily Mail gazetesinin 11 dünya kupasını izlemiş spor şefi Jeff Powell, Güney Afrika'daki turnuvanın başlamasına az bir süre kala kupanın en değerli 100 futbolcusunu seçti. Listeye Türkiye'den tek bir futbolcu girerken, başta Rijkaard, Zio ve Hagi olmak üzere tanıdık isimler dikkat çekti. CARLOS 22. SIRADA YER ALDI A Milli Takım'da yıllarca görev yapan Galatasaray'ın efsane yıldızı Hakan Şükür, en iyilerin iinde 95. sırada yer aldı. Fenerbahçe'nin eski yıldızı Roberto Carlos 22, Kanarya'nın eski çalıştırıcısı Zico 37, Cimbom'un hocası Rijkaard 45 ve Hagi ise 51. oldu. Hakan Şükür, 2002 Dünya Kupası grup eleme maçlarında atmış olduğu 6 gol ve yaptığı 3 asistle Türkiye'nin 48 yıl aradan sonra Dünya Kupası'na katılmasında başrol oynadı.

Ayak kıran futbolcuya hapis cezası İ

ngiltere’deki amatör Pazar Ligi’nde oynanan bir maçta forvet oyuncusu, rakibine çelme takarak ayağını 2 yerden kırdı ve futbol hayatını bitirdi. İngiltere’deki amatör Pazar Ligi’nde oynanan bir maçta forvet Mark Chapman (20), rakibi Terry Johnson’a (26) çelme takarak ayağını 2 yerden kırdı ve futbol hayatını

bitirdi. Mahkeme, Chapman’ı takımının 3-1 kaybettiği maçta son düdükten saniyeler önce yaptığı hareket yüzünden 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Long Lawford ile Johnson’ın takımı Wheeltappers arasındaki maçta meydana gelen faul ve sakatlığın ardından Johnson’a doku nakli yapıldı. Kırılan kemiklerini bir arada tutması için

Johnson’ın bacağına çelik bir parça konuldu. Mahkeme Chapman’ın sabıkası olmadığını ancak daha önce saha için tavrı yüzünden bir kaç defa cezalandırıldığını belirtti. Çelmenin bilinçli takıldığına ve bir futbol maçının nedensiz şiddet için bahane olamayacağına hükmedildi. Futbol Federasyonu da bu durumun bir ilk olduğunu dile getirdi.

Türkiye Final Şansını Kaybetti Rusya'nın Başkenti Moskova'da Düzenlenen Serbest Güreş Dünya Kupası'da Türk Milli Takımı, Final Şansını Kaybetti. Rusya'nın başkenti Moskova'da düzenlenen Serbest Güreş Dünya Kupası'da Türk Milli Takımı, (A) Grubu'ndaki ikinci maçında Belarus'a 4-3 yenilerek, final şansını kaybetti. Türkiye'nin de yer aldığı grupta Rusya, Ukrayna'yı 6-1 yendi ve son maç öncesinde finale çıkmayı garantiledi. Türkiye, grupta son maçını yarın Belarus ile yapacak. Milliler, rakibini yenerse beşincilik-altıncılık maçı oynayacak. Kupanın (B) Grubu'nda ise İran, ABD'yi 5-2, Azerbaycan da Özbekistan'ı 6-1 yendi.


42

Mart 10

DEWA - DEUTSCH

Deutsch

Augarten: Bauarbeiten unter Protest gestartet Montag, den 8. März, haben laut den Wiener Grünen die Bauarbeiten für den neuen Konzertsaal im Augarten begonnen. Polizei, Demonstranten und Securitys waren anwesend. Aktivisten auf Bäumen Bauzäune werden derzeit aufgestellt und die Bagger fahren im Moment auf, wie es in einer Aussendung der Grünen hieß. Die Gegner des Projektes sind aber auch nicht untätig. Angeblich sollen einige von ihnen auf Bäume geklettert sein, um zu verhindern, dass die Bäume gefällt werden.

“Dr.-Eugen-Jesser-Saal” mit 380 Plätzen Das Musikzentrum der Sängerknaben hätte bis Ende 2009 fertiggestellt sein sollen. Allerdings hatten nicht nur das benachbarte Filmarchiv, das den Standort für eigene Zwecke nutzen wollte, und das Denkmalamt Einspruch erhoben. Der vorgesehene Abriss des Pförtnerhauses und eines Teils der Augartenmauer war nicht genehmigt worden. Der Konzertsaal wurde verkleinert. Die Planungen sehen nun 380 statt mehr als 400 Sitzplätze für den nach dem Vorgänger Nettigs als Sängerknaben-Präsident benannten “Dr.-Eugen-Jesser-Saal” vor.

"Das weiße Band" geht leer aus Christoph Waltz hat es geschafft: Bei der 82. Oscar-Verleihung in Los Angeles holte er in der Nacht auf Montag den Preis für die beste Nebenrolle im Film "Inglourious Basterds". Bereits im Vorfeld hatte er als haushoher Favorit gegolten. Regisseur Michael Haneke

und Kameramann Christian Berger gingen mit "Das weiße Band" leer aus. Die meisten Oscars heimste "The Hurt Locker" ein, darunter auch jenen für den besten Film. Bester Hauptdarsteller wurde Jeff Bridges, beste Hauptdarstellerin Sandra Bullock.

Häufige Terrorwarnungen stumpfen ab Auch hält de Maizière (CDU) nichts von allzu vielen Warnungen vor Terroranschlägen. „Zu häufige öffentliche Warnungen führen dazu, dass die Menschen abstumpfen“, so de Maizière. Er setze diesbezüglich andere Akzente als sein Amtsvorgänger Wolfgang Schäuble (CDU): „Terror lebt vom Verbreiten von Angst und Furcht. Dazu möchte ich keinen Beitrag leisten.“ Der amtierende Innenminister be-

tonte allerdings, dass die Gefahr eines Terroranschlags unverändert hoch sei. Besonders gefährdet seien die Bundeswehr und deutsche Einrichtungen in Afghanistan. Auch in Nordafrika und dem Jemen drohten Gefahren. „Wie andere westliche Staaten auch sind wir nach wie vor bedroht, und das heißt auch, dass ein Terroranschlag auf deutschem Boden nicht auszuschließen ist.“ (sa)

Die kulturellen Leistungen des Islam für Europa - Teil I Mathematik

Astronomie

I

D

n der Mathematik – ihr berühmtester Vertreter ist Al-Khwarizmi – haben die Araber unter andrem auch das Rechnen mit Dezimalbrüchen erfunden. „Also sprach Al-Khwarizmi…“ so beginnt eines der wichtigsten mathematischen Werke der menschlichen Geistesgeschichte, betitelt „Wiederherstellung und Ausgleich“. Der arabische Mathematiker Al-Chwarismi war Entdecker und Namengeber eines der wichtigsten Zweige der Mathematik, der Algebra. Es waren die Araber, die die indischen Zahlen (in Europa „arabische Zahlen“ genannt) nach Europa brachten. Nicht nur die Europäer, alle Kulturnationen benutzen heute die Ziffern, die die Araber gelehrt haben. Ohne sie sind kein Fahrschein, kein Preisschild, kein Telefonverzeichnis und keine Börsenberichte zu denken, ohne sie nicht das gewaltige Gebäude der mathematischen, physikalischen und astronomischen Wissenschaft, kein Überschallflugzeug, kein Raumschiff, keine Atomphysik. Die Araber selber haben nie einen Zweifel darüber gelassen, dass sie ihre Zahlschrift von den Indern übernommen haben. Bei den Arabern heißen die „arabischen“ Zahlen, „indische“ Zahlen.

ie von den Babyloniern übernommene und weiterentwickelte Astronomie war für Moslems von immenser Bedeutung, da der Gang der Sonne und des Mondes die Gebetszeiten sowie Beginn und Ende des Ramadan (Fastenmonat) bestimmte. Ebenso legten sie mit Hilfe der Kenntnis der Astronomie die Gebetsrichtung nach Mekka fest. Von den muslimischen Astronomen hat Europa die Sexagesimalrechnung und die Sechzigerteilung des Kreises übernommen. Kreis, Ziffernblatt der Uhr, Einteilung der Stunden in Minuten und Sekunden – all das basiert auf dem Sexagesimalsystem.


DEWA - DEUTSCH

Mart 10

Präsidentschaftskandidaten reisen durch ganz Österreich scheibe der FischerKampagne. Nachdem er schon seine Wiederkandidatur über das Internet bekanntgegeben hatte, spielen auch in Fischers Wahlkampf Plattformen wie Facebook und Twitter eine wichtige Rolle.

"Wahlen werden prinzipiell am Wahltag entschieden." Nach seinem Wahlkampfstart am 23. März wird das amtierende Staatsoberhaupt Heinz Fischer vor der Bundespräsidentenwahl am 25. April eine Tour durch ganz Österreich absolvieren. Das kündigte Kampagnenkoordinator Stefan Bachleitner im Gespräch mit der APA an. Auch der Wahlkampfleiter von FPÖ-Kandidatin Barbara Rosenkranz, FPÖ-Geschäftsführer Herbert Kickl, setzt ganz auf die "Klassiker" Österreich-Tournee und Wahlplakate. "Auf jede Stimme kommt es an" Anlegen will Bachleitner die Kampagne für Fischer so, "als müssten wir zehn Prozentpunkte Rückstand aufholen". Als Budget strebt er zwei bis drei Millionen Euro an, die vor allem über Spenden aufgebracht werden sollen. Das Fischer-Team will zwar mit "Zuversicht" in den Wahlkampf gehen, aber nicht mit "übertriebener Selbstsicherheit, das wäre fatal", meinte Bachleitner zu dem deutlichen Vorsprung des amtierenden Staatsoberhaupts in den Umfragen. Umfragen seien das eine, aber "Wahlen werden prinzipiell am Wahltag entschieden". Deshalb werde man den Wählern vermitteln, dass es auf ihre Stimme ankomme. Auftakt am 23. März Starten soll die Kampagne unmittelbar nach der Auftaktveranstaltung am 23. März. Fischer wird dann mit einem eigenen Kampagnenbus auf Tour durch alle Bundesländer gehen. Sein Dienstauto wird dafür nicht verwendet, hier werde klar getrennt zwischen dem amtierenden Präsidenten und dem Kandidaten Fischer, so Bachleitner. Geplant sind im Zuge der Tour größere Veranstaltungen in allen Bun-

desländern, ebenso Besuche in Betrieben und bei verschiedenen Organisationen. Verzicht auf Kugelschreiber und Feuerzeuge Plakate gehören dabei genauso zum Pflichtprogramm wie sonstiges Informationsmaterial. Verteilt werden sollen zwar neben Foldern und Autogrammkarten auch Süßigkeiten, nicht aber klassische Give-aways wie Kugelschreiber und Feuerzeuge. Ob es auch Radio- und Fernsehspots geben wird, ist hingegen noch offen. Das sei abhängig davon, "ob wir es uns leisten können, derzeit ist es noch nicht ausfinanziert". "Ab zwei Mio. Grundpräsenz möglich" Bachleitner verspricht eine "kurze und sparsame Kampagne". Angestrebt wird ein Budget von zwei bis drei Millionen Euro. "Ab zwei Millionen ist eine gute Grundpräsenz möglich." Aufgetrieben soll das Geld in erster Linie über Spenden werden. Dass auch die SPÖ einen Wahlfonds für Fischer einrichtet, hält der Kampagnenleiter für keinen Widerspruch zum überparteilichen Auftreten Fischers. SPÖ-Wahlfonds "nur Baustein" Fischer habe nie ein Geheimnis aus seiner politischen Heimat gemacht, und deswegen werde die SPÖ-Unterstützung auch niemanden überraschen. Außerdem sei der SPÖ-Wahlfonds nur ein Baustein, Unterstützung komme auch aus anderen Bereichen, über Kleinspender und Fundraising komme ebenfalls Geld herein. Erstmals sei es auch möglich, direkt über das Internet zu spenden. Fischer setzt auf Web 2.0 Überhaupt ist das Internet eine zentrale Dreh-

FPÖ: Bis zu 1,6 Mio. für Wahlkampf Die FPÖ investiert in den Wahlkampf 1,5 bis 1,6 Mio. Euro. Das gab Generalsekretär und Wahlkampfleiter Kickl gegenüber der APA bekannt. Werben werde man für Rosenkranz mit einer klassischen Tour durch die Bundesländer und Plakaten, die fünf Wochen vor dem Wahltermin affichiert werden sollen. Die Schlussveranstaltung ist am Donnerstag vor dem Wahlsonntag in Wien geplant. Wahlkampfauftakt in St. Pölten Der offizielle Startschuss für den Wahlkampf soll "aller Voraussicht nach" in der Woche nach Ostern fallen, so Kickl. Als Ort hat sich die FPÖ die niederösterreichische Landeshauptstadt St. Pölten - Rosenkranz ist dort Landesparteichefin - ausgesucht. Dann geht es erst einmal auf Tour in die Bundesländer, die Blauen wollen auch abseits der Hauptstädte für Rosenkranz Stimmung machen. Ein genauer Tourplan wird derzeit noch erarbeitet. Unterstützung durch Strache Auch Parteichef Heinz-Christian Strache soll gemeinsam mit Rosenkranz auf den Bühnen stehen - wie auch die Landesobleute der FPÖ, kündigte Kickl an. Kompliziert wird es in Kärnten, wo sowohl ehemalige BZÖler als blauer Ableger FPK fungieren als auch die dortige FPÖ. Laut Wahlkampfleiter Kickl sollen aber die Obleute beider Parteien Uwe Scheuch und Harald Jannach - auftreten. "War-Room" nimmt bald Betrieb auf Derzeit ist die FPÖ damit beschäftigt, ihr Wahlkampfbüro in der Bundesgeschäftsstelle in Wien-Josefstadt einzurichten. Kommende Woche werde der "War-Room" seinen Betrieb aufnehmen. Die Abschlussveranstaltung des Wahlkampfs, so viel weiß man schon, werde diesmal in der Nähe der Hofburg sein.

Vier Verletzte bei Kettensägen-Angriff in Wien Panische Schreie, Blut, abgetrennte Nase und Finger - Szenen wie aus einem Horrorfilm haben sich Sonntagabend beim Wiener Praterstern abgespielt. Bei einem Streit um eine Flasche Wein holte ein Pole seine Motorsäge, schlug damit auf seine Kontrahenten ein. Die Bilanz: vier Schwerverletzte. Es ging um eine Kleinigkeit und endete in einem blutigen Massaker. Zwei Polen und zwei Rumänen trinken seit Stunden in einer Wohnung beim Praterstern Alkohol. Übrig bleibt ein Doppler Wein, die eiserne Reserve eines Polen. Heimlich macht ein Rumäne einen Schluck, wird dabei ertappt. Zuerst laute Worte, dann fliegt die Flasche, schließlich verlagert sich der Streit auf die Straße. Finger und Nase abgetrennt Ein Pole will einen verletzten Landsmann rächen und steht plötzlich mit der Motorsäge auf der Straße. Wie von Sinnen schlägt er damit auf seine Kontrahenten ein, trennt einem die Finger ab und im Vollrausch sich selbst die Nase. In Betrieb genommen hat er das Gerät jedoch nicht. "Er hat die Säge offenbar nicht angeworfen. Sonst wäre das Ganze viel böser ausgegangen", sagte Polizeisprecher Mario Hejl. Nur die Polizei kann die Massenprügelei beim Riesenrad stoppen. Die blutige Bilanz: vier Schwer- und mehrere Leichtverletzte.

Schwierige Einvernahmen Die Einvernahmen der vier Beteiligten gestalteten sich schwierig. Zum einen wegen der starken Alkoholbeeinträchtigung, zum anderen, weil Dolmetscher hinzugezogen werden mussten, erklärte Hejl.

43

51 Tote bei starkem Erdbeben in der Türkei

Bei einem starken Erdbeben sind im Osten der Türkei heute mindestens 41 Menschen getötet worden. Die Behörden zählten in der Früh zudem etwa 74 Verletzte. Die Erschütterung habe eine Stärke von sechs erreicht und ihr Epizentrum in der ostanatolischen Provinz Elazig gehabt, berichteten türkische Medien. In der Region rannten die Menschen in Panik ins Freie. Nacht im Freien verbracht Die Opfer wurden aus dem Dorf Okcular und nahen Dörfern gemeldet, sagte der Provinzgouverneur Muammer Erol. Mehrere Gebäude stürzten dort ein. Helfer versuchten, Verschüttete zu retten. Aus Angst vor weiteren Beben verbrachten Menschen in der Region den Rest der Nacht im Freien. Das Epizentrum des Bebens lag bei Stadt Karakocan. Die Türkei liegt in einer erdbebengefährdeten Zone und wird regelmäßig von Erdstößen erschüttert, weil dort die Kontinentalplatten Afrikas und Eurasiens kollidieren.

Mexiko-Stadt setzt Polizisten auf Diät Die Polizeiverwaltung von MexikoStadt hat in ihrer Kantine ein neues, kalorienreduziertes Essen für die rund 70.000 Beamten eingeführt. Zuvor hatte sich herausgestellt, dass fast drei Viertel von ihnen übergewichtig sind. Die hungrigen Polizisten sollen nun täglich 2.495 Kalorien bekommen, 500 weniger als bisher. Dazu gehört auch eine gesunde Portion Gemüse. Die Polizisten bekommen drei Mahlzeiten am Tag in der Kantine. Dass die Beamten nun abnehmen, ist aber keineswegs sicher. Die Polizisten von Mexiko-Stadt sind bekannt dafür, dass sie kleine Bestechungsgelder von Autofahrern verlangen oft mit dem Satz: "Gib mir etwas für ein Cola."


44

Mart 10

DEWA - DEUTSCH

Beitragsrückgang: Pensionserhöhung nicht gedeckt

Die Wirtschaftskrise hat nun auch deutliche negative Folgen für das Pensionssystem. In Summe sind die Pensionsbeiträge unter den Erwartungen geblieben, im vergangenen Jahr um fast 850 Millionen weniger. Dieser Trend scheint sich fortzusetzen. Im Februar sind die Pensionsbeiträge sogar zurückgegangen. Für heuer dürfte nicht einmal die Pensionserhöhung abgedeckt werden, sagt Karl Haas, Obmann der Pensionsversicherungsanstalt, der die derzeit geltende Regelung zur Pensionserhöhung hinterfragt. Beiträge gehen zurück Die Finanzierung des Pensionssystems werde zunehmend schwieriger, sagt Haas. Wegen der Wirtschaftskrise gebe es weniger Versicherte und damit weniger Zahler ins System- "die Beiträge gehen zurück." Die wenig erfreuliche Beitragsentwicklung haben im vergangenen Jahr begonnen, mit einem Einbruch ab Mitte 2009. Seit August gebe es eine wesentliche Abschwächung der Beitragsleistung. Bundeszuschuss steigt Wenn die Pensionsversicherungsbeiträge sinken, muss mehr aus dem Budget bezahlt werden und der Beitrag des Bundes steigen muss, so Haas. 2008 lag der dieser Bundeszuschuss bei 2,6 Milliarden Euro, 2009 schon bei 3,6 Mil-

liarden und für heuer wird noch eine weitere Steigerung erwartet, sagt Karl Haas: Gegenüber 2008 rechnet er mit einer zusätzlichen Pensionsleistung von zwei Milliarden Euro. Erhöhung nicht abgedeckt Der Obmann der Pensionsversicherungsanstalt fordert aber, dass dieser erhöhte Aufwand zur Sicherung der Pensionen notwendig ist. Allerdings hinterfragt Karl Haas auch die derzeitige Regelung der jährlichen Pensionserhöhung. Die heurige Erhöhung kostet in Summe 380 Millionen Euro, die Mehreinnahmen aus der Pensionsversicherung dürfte aber mit 250 Millionen deutlich geringer ausfallen. Abkehr von Inflationsrate als Maß? Die Pensionserhöhung 2010 um 1,5 Prozent stimme nicht mit der Budgetvorschau überein, sagt der Obmann der Pensionsversicherungsanstalt. Er werde zu überlegen sein, ob die Inflationsrate weiterhin das Maß sein soll, oder ob nicht die Beitragseinnahmen in die Berechnung mit einbezogen werden sollen. Aber das habe die Politik zu entscheiden bzw. ein klares Bekenntnis abzugeben, dass sie nach wie vor bereit sein wird, über einen Bundeszuschuss für diesen Ausfall zu haften, sagt Haas.

ZAMG: Starke März-Schneefälle nur alle zehn Jahre Die kräftigen Schneefälle Anfang März sind für die Klimatologen etwas Ungewöhnliches: Nach ersten Auswertungen der Zentralanstalt für Meteorologie und Geodynamik (ZAMG) vom Sonntag handelt es sich beim Schneefall der vergangenen 24 Stunden um ein etwa zehnjährliches Schneefallereignis - also eine Schneemenge, wie sie in den Niederungen Anfang März statistisch gesehen nur alle zehn Jahre vorkommt. Von den Schneefällen am meisten betroffen waren der Bregenzerwald, das Kleinwalsertal und das Arlberggebiet. "Es hat aber entlang der ganzen Alpennordseite kräftig geschneit: von Vorarlberg bis in den niederösterreichischen Alpenbereich, wo zum Beispiel in Lunz am See 17 Zentimeter gefallen sind", erklärte Monika Weis, Meteorologin an der ZAMG in Innsbruck. Auch die neue Arbeitswoche bleibt ungewöhnlich winterlich: Strenger Nachtfrost und Nachmittagstemperaturen um die null Grad. "Vor allem die Nächte auf Montag und Dienstag werden bitterkalt", sagte Weis: "Wir erwarten uns in den höher gelegenen Alpentälern um die minus 15 Grad und knapp darunter, im Flachland bis minus vier Grad." Sonne verabschiedet sich am Mittwoch Am Mittwoch schließen sich im Laufe des Vormittags allmählich die letzten Sonnenfenster, der Himmel präsentiert sich in weiten Teilen Österreichs wolkenverhangen. Bereits in der Früh setzt von Süden her zeitweiliger Schneefall ein, bis zum Nachmittag schneit es dann in Osttirol, Kärnten, der südlichen Steiermark sowie im Südburgenland. Auch im übrigen Ös-

terreich sind einzelne Schneeflocken nicht völlig ausgeschlossen. In der Früh umspannen die Temperaturen minus zehn bis minus zwei Grad. Tagsüber werden minus drei bis plus vier Grad erreicht. Schnee und vereinzelt Regen am Donnerstag Am Donnerstag bestimmen dichte Wolken das Wettergeschehen in ganz Österreich. Vor allem in der Osthälfte des Landes schneit es immer wieder, teils auch anhaltend. Westlich von Salzburg ist hingegen nur am Nachmittag mit leichtem Schneefall zu rechnen, in tiefen Lagen mischen sich mitunter auch einige Regentropfen dazu. Es weht schwacher bis mäßiger Wind vorwiegend aus Nord bis Südost. Die Temperaturen steigen von minus neun bis minus ein Grad in der Früh tagsüber auf Höchstwerte zwischen minus drei und plus vier Grad. Kurze Auflockerungen zum Wochenende Am Freitag zeigt sich der Himmel meist stark bewölkt bis bedeckt. Kurze sonnige Auflockerungen zwischendurch gehen sich meist überall aus. Besonders entlang der Alpennordseite regnet oder schneit es zeitweise noch leicht, einzelne Schauer sind aber auch im Süden nicht auszuschließen. Die Schneefallgrenze bewegt sich zwischen tiefen Lagen im Osten und 700 Metern im Westen, in den südlichen Landesteilen fällt der Schnee nur auf etwa 900 Metern herab. Dazu weht schwacher bis mäßiger Wind aus West bis Nord. Die Frühtemperaturen liegen zwischen minus sieben und null Grad, die Höchstwerte zwischen minus eins und plus fünf Grad.

„wer im Herzen nicht ist, was er nach außen hin scheint, gehört nicht zu mir.“ Heuchelei, arabisch Nifâk, bezeichnet ein Lippenbekenntnis, Scheinheiligkeit und Vortäuschung. Ein Heuchler (Munâfik) ist derjenige, der sich nach außen hin anders gibt, als er im Inneren ist, um einen Vorteil zu erreichen – sei es materieller Reichtum oder Ansehen. Im Koran wird die Heuchelei als Thema des Glaubens behandelt; eine ganze Sure wird ihr gewidmet. Gemäß dem Koran sind Heuchler Menschen mit „kranken“ Herzen (Sure Mâida, [5:52]). Dem Koran zufolge ist der Heuchler derjenige, der sich nach Außen hin als Muslim ausgibt, im Herzen jedoch nicht glaubt oder gar Feindschaft gegenüber den Muslimen hegt und Unruhe unter ihnen stiften möchte. Der Heuchler meint mit seinem Tun andere hinter das Licht führen zu können, dabei fügt er sich selbst Schaden zu. Die Heuchler machten dem Propheten und den Muslimen das Leben schwer, indem sie versuchten Zwietracht zu sähen. In einer anderen

Überlieferung beschreibt der Gesandte Gottes den Heuchler als Menschen, der anvertrautes Gut veruntreut, sein Wort nicht hält und lügt. (Buchârî) Das Phänomen, das im Koran beschrieben wird, war eine große Gefahr für die die junge muslimische Gemeinschaft zur Zeit des Propheten. Auch wenn dies nicht unmittelbar für die Gegenwart gilt, wird jeder regelmäßig mit Situationen konfrontiert, in denen ein heuchlerisches Verhalten geradezu verlangt wird. Hierzu gehören etwa kleine „Notlügen“ und Versprechen, die nicht eingehalten werden. Daher sollte man über seine eigenen Handlungen und Gedanken nachsinnen, um sicher zu gehen, dass man nicht so handelt wie es verlangt wird, sondern in einer Weise, die Gott gefallen würde. Denn wer doppelzüngig ist, bringt nicht nur sein Leben im Jenseits in Gefahr, sondern kann auch im Diesseits kein glückliches Leben führen.

SPÖ und ÖVP vor Einigung

Die Regierung hat eine weitgehende Einigung auf den Finanzrahmen bis zum Jahr 2014 erzielt. Damit scheint ein offizieller Beschluss durch den Ministerrat am Dienstag zumindest in Reichweite. Derzeit laufen die "Beichtstuhlgespräche" mit den Ressortministern im Finanzministerium. Dem Vernehmen nach haben sich die Sozialdemokraten und die Volkspartei darauf geeinigt, im Jahr 2011 einen "Konsolidierungsbedarf" von rund 2,8 Milliarden Euro zu erfüllen. Damit soll das Defizit kommendes Jahr bei 4,0 Prozent der Wirtschaftsleistung liegen und bis 2014 auf 2,3 Prozent sinken. Wie der Konsolidierungsbedarf im Detail erfüllt werden soll, wird bis zum Herbst noch verhan-

delt. In Regierungskreisen heißt es dazu, dass grundsätzlich vereinbart wurde, die Kürzungen in bestimmten Bereichen geringer ausfallen zu lassen wie etwa die Forschung, Bildung, Arbeitsmarkt und Inneres. Über das Verhältnis von Sparmaßnahmen und Zusatzeinnahmen gibt es noch unterschiedliche Angaben, zumal auch die Länder einen Konsolidierungsbeitrag leisten sollen und - entsprechend den im Finanzausgleich vereinbarten Regeln - auch einen Teil der Zusatzeinnahmen bekommen würden. Ob ein Regierungsbeschluss beim Ministerrat am Dienstag wirklich möglich sein wird, hängt nun von den Gesprächen mit den Ressortchefs ab.


DEWA - DEUTSCH

Streit um FP-Wahlplakate Die FPÖ hat bereits begonnen zu plakatieren Die SPÖ findet das zu früh Es sind noch knapp drei Monate bis zur Landtagswahl im Burgenland - Aufregung rund um die Wahlplakate herrscht jedoch schon jetzt. Denn die FPÖ hat bereits mit einer Plakatkampagne begonnen, obwohl es bisher üblich war, höchstens zehn Wochen vor einer Wahl zu

plakatieren. Das berichtet der ORF Burgenland. Demnach sollen die beiden FPÖ-Landtagsabgeordneten Johann Tschürtz und Ilse Benkö von Plakaten am Straßenrand - mit dem Slogan "Heimatland in Deiner Hand" herunterlachen. Das sei "völlig legal", argumentiert die FPÖ. In Draßburg sieht das der dortige SP-Bürgermeister und Klubobmann Christian Illedits

anders und hat einen FPÖ-Plakatständer entfernen lassen. Der Plakatstandort sei bereits für die Ankündigung einer Veranstaltung reserviert gewesen, so Illedits. Mit Partei-Taktik habe das rein gar nichts zu tun.

Mart 10

45

Zwischen "Wahltaktik" und "genetischem Code" Mit der eidesstattlichen Erklärung zur Distanzierung von der NS-Ideologie hat FPÖ-Präsidentschaftskandidatin Rosenkranz bei den anderen Parteien nicht an Glaubwürdigkeit gewonnen. Die Erklärung ändere nichts, so SPÖ, Grüne und BZÖ. Wahltaktische Äußerungen könnten nicht darüber hinwegtäuschen, dass Rosenkranz eine Nähe zum NS-Gedankengut habe, so SPÖ-Geschäftsführer Kräuter. Für Grünen-Chefin Glawischnig ist es eine "Nicht-Erklärung". Und für BZÖ-Chef Bucher sitzt der "genetische Code der NS-Verherrlichung" bei Rosenkranz sehr tief.

EU-Kommission offen Einen zweiten Fall Griechenland möchte Brüssel in jedem Fall verhindern. Umso offener zeigt sich die EU-Kommission daher gegenüber dem Vorstoß des deutschen Finanzministers Schäuble, einen Europäischen Währungsfonds (EWF) zu schaffen. Damit sollen angeschlagene Mitglieder der Euro-Zone direkt aus Brüssel mit Nothilfen unterstützt werden, ohne dass etwa die USA über den Internationalen Währungsfonds (IWF) Einfluss auf Belange der Euro-Staaten nehmen. So unkonkret die Idee des EWF aber noch ist, ist sie dennoch umstritten.

Trauerfeier für Johanna Dohnal am Wiener Zentralfriedhof

Ehrengrab auf Zentralfriedhof - Faymann würdigt "ganz große historische Persönlichkeit der Sozialdemokratie" Wien - Von einer ihrer "ganz großen historischen Persönlichkeiten" verabschiedete sich am Samstag die Sozialdemokratie bei der Trauerfreier für die vor zwei Wochen gestorbene Johanna Dohnal. Die frühere Frauenministerin habe "für die Sache der Frauen, unseres Landes und für unsere Bewegung Großartiges geleistet", sagte Bundeskanzler Werner Faymann. Zu der Trauerfeier in der Feuerhalle Simmering am Zentralfriedhof waren - trotz schlechten Wetters - mehr als 1.000 Menschen gekommen. Insgesamt nahmen am Samstag mehrere Tausend Menschen Abschied von der wohl bekanntesten Frauenpolitikerin Österreichs, deren sterbliche Überreste seit dem Vormittag aufgebahrt waren. Die Beisetzung in einem Ehrengrab der Stadt Wien - neben Ex-Wissenschaftsministerin Herta Firnberg und der Widerstandskämpferin Rosa Jochmann - erfolgt zu einem späteren Zeitpunkt im engsten Fami-

lienkreis. Zur offiziellen Trauerfeier um 14.00 Uhr kamen viele WeggefährtInnen und aktuelle SpitzenpolitikerInnen auf den Zentralfriedhof, u.a. Bundespräsident Heinz Fischer, der frühere Bundeskanzler Franz Vranitzky und zahlreiche Regierungsmitglieder. Faymann erinnerte in seiner Trauerrede an die zahlreichen Errungenschaften Dohnals - mit "nur einigen Schlagworten" wie Fristenregelung, Reform des Familienrechts, Grundsatz der Partnerschaft von Frau und Mann, Gleichbehandlung, neue Berufsbilder für Frauen, Aufräumen von Rollenklischees oder bessere Vereinbarkeit von Familie und Beruf. Unermüdlicher Kampfgeist Johanna Dohnal habe die "großen Felsbrocken aus dem Weg geräumt", aber der Weg zur Gleichstellung sei noch nicht zu Ende. Auf dem weiteren Weg bleibe sie "unser Leitstern", betonte die aktuelle Frauenministerin Gabri-

ele Heinisch-Hosek. Sie erinnerte auch an den unermüdlichen Kampfgeist Dohnals: Für ihre Überzeugung, dass Frauen das bekommen sollen, was ihnen zusteht, habe sie "viele Kränkungen, Beschimpfungen und Häme" in Kauf genommen. "Wir alle trauern um eine überzeugte Feministin, um eine der wichtigsten Politikerinnen des Landes und eine große Österreicherin", zeigte sich Nationalratspräsidentin Barbara Prammer tief betroffen. "Johannas Auftrag an uns ist, nicht nachzugeben und niemals aufzuhören, Gerechtigkeit einzufordern." Dohnal werde "immer ein Vorbild für viele Frauen sein", zeigte sich Wiens Vizebürgermeisterin Renate Brauner überzeugt. Musikalisch umrahmt wurde die Feier vom Frauen-Saxofonquartett Airplay. Die Ehrenwache übernahmen die Kinderfreunde von Wien, Niederösterreich und Hollabrunn. (APA)

„Beantragen Sie die doppelte Staatsbürgerschaft“ Der türkische Premierminister sagte ferner, dass das Verweigern einiger Länder von doppelter Staatsbürgerschaft ein Verstoß gegen die Grundrechte sei. Es gebe jedoch einige wenige Länder, die ihren Migranten die doppelte Staatsbürgerschaft gewährleisteten. In dieser Hinsicht käme den Vertretern von zivilgesellschaftlichen Organisationen eine besondere Rolle zu. Sie sollten mit ihrer doppelten Staatsbürgerschaft und ihrer aktiven Rolle in der Politik den anderen Migranten ein gutes Beispiel sein. Das Erlangen von doppelter Staatsbürgerschaft führe nicht dazu, dass man seine eigene Identität verliere, versicherte Erdogan ferner. Die Gesetzesvorlage des für die türkischen Staatsbürger im Ausland eingerichteten „Präsidiums für Auslandstürken“ sei in dieser Hinsicht von großer Bedeutung. „ Das Wohl unserer Mitmenschen im Ausland hat für uns oberste Priorität. Es ist unsere Aufgabe, diesen fünf Millionen türkischen Staatsbürgern in Europa zu dienen, ihre Probleme zu lösen und uns für ihre Rechte einzusetzen“, sagte Erdogan.


46

DEWA - DEUTSCH

Mart 10

"CSI Hypo": Fakten bis Herbst

Ein vom Finanzministerium beauftragter Ermittlertrupp will bis Anfang Herbst detaillierte Ergebnisse am Tisch haben. Das hat Finanzstaatssekretär Andreas Schieder (S) im "WirtschaftsBlatt" deponiert. Es handelt sich um einen Pool von 100 Leuten, inklusive 20 externer Finanz-, Steuer- und Rechtsexperten, die Stellungnahmen zu den verschiedenen Problembereichen erstellen werden. Das geschehe parallel zu den Erhebungen der Staatsanwaltschaft, die laut Schieder spät aber doch mit effizienten Ermittlungen begonnen habe. Koordiniert wird das CSITeam vom Chef der Finanzprokuratur, Wolfgang Peschorn.

dort gehen diese Forderungen zu weit, sie warnen vor einem "Sonderhaftungsrecht" für eine bestimmte Berufungsgruppe, nämlich Vorstände. In der Regierung in Berlin will man ungeachtet solcher Bedenken an der Verlängerung der zivilrechtlichen Verjährung der Haftungsansprüche gegen Organvertreter von bisher fünf auf künftig zehn Jahre ansetzen. Hintergrund ist laut "Börsen-Zeitung" die Befürchtung, Fälle wie Hypo Alpe Adria könnten nicht mehr re-

Es werde wohl ein halbes Jahr dauern, bis alle Fakten auf dem Tisch liegen. Dann könne die Zukunft der Hypo von der Vergangenheit getrennt werden. Die Ende des Vorjahrs notverstaatlichte Hypo soll "aus Staatssicht nach drei, vier Jahren wieder verkauft sein", so Schieder, nach Möglichkeit ohne finanzielle Belastungen oder sogar mit Gewinn. Finanzminister Josef Pröll (V) hatte bei der Vorstellung der "CSI Hypo" erklärt, es gehe um die "kriminaltechnische" Aufarbeitung des Falles, es sei ein forensisches Prüfungsteam, das alle privatund organrechtlichen Vorgänge der letzten Jahre auf Haftungen und Schadenersatz prüfen solle." Es geht um die Sichtung von Unterlagen und Strukturen der letzten 15 Jahre. Fristverlängerung In Bayern ist, so wie in Kärnten, ein parlamentarischer Untersuchungsausschuss eingesetzt worden, der die politische Verantwortung des Hypo-Alpe-Adria-Debakels der Bayerischen Landesbank (BayernLB) aufarbeiten soll. In Deutschland geht es ebenfalls um Schadenersatzfragen. Die deutsche "Börsen-Zeitung" hat am Wochenende über die politisch geforderte Verlängerung der Verjährungsfristen für Haftungsansprüche gegen Manager berichtet. Gesellschaftsrechtlern

Groier weist solche Vorwürfe zurück. "Die Aufdeckung der Swap-Verluste durch unseren Mitarbeiter hat die Interessen in und um die Bank stark berührt. Im Sommer 2006 wurde dann eine unglaubliche Diskreditierungskampagne gegen mich und die Confida gestartet, bei der auch der damalige Landeshauptmann Haider mitgewirkt" habe. "Es ging sogar so weit, dass wir alle Mandate (Hypo, Kelag, Lake Side Park ect., Anm.), die wir in Kärnten hatten, verloren haben. Für die Confida bedeutete das einen jährlichen Verlust von 750.000 Euro.

chtzeitig aufgearbeitet werden. Am Haftungsthema arbeitet auch die deutsche Länderarbeitsgruppe "Managerverantwortlichkeit" unter Leitung des Landes Bayern. Aus diesem Kreis sollen im Juni und November dieses Jahres neue Vorschläge auf den Tisch gelegt werden. Bisher kam von dort ebenfalls der Appell, die Verjährung zu verlängern.

Türkei bietet neue Vermittlung für Nahost an Die türkische Regierung ist grundsätzlich bereit, neue indirekte Gespräche zwischen Syrien und Israel zu vermitteln. Das erklärte Außenminister Ahmet Davutoglu nach einer Unterredung mit dem syrischen Präsidenten Baschar al-Assad in Damaskus.

Israel ohne Interesse an türkischer Vermittlung

Dabei ging es nach Angaben der syrischen Nachrichtenagentur SANA um Möglichkeiten, den blockierten Friedensprozess in der Region wieder in Gang zu bringen. Assad habe "das Fehlen eines friedenswilligen israelischen Partners" bedauert und gesagt, dass Syrien "mit einem aufrichtigen türkischen Vermittler für Frieden und Sicherheit in der Region" zusammenarbeite, meldete SANA.

Syrien verlangt die bedingungslose Rückgabe der von Israel besetzten Golan-Höhen; der israelische Ministerpräsident Benjamin Netanjahu hat erklärt, er sei nicht bereit, das Gebiet aufzugeben. Israels Außenministers Awigdor Lieberman hatte Gespräche mit Syrien praktisch ausgeschlossen, weil die Führung in Damaskus "terroristische Organisationen" unterstütze und bewaffne und dem Iran bei dessen Atomprogramm den Rücken stärke.

Zuvor hatte Davutoglu bereits in Kairo betont, dass Ankara seine Vermittlertätigkeit wieder aufnehmen würde, "wenn es einen politischen Willen auf beiden Seiten gibt". Die Türkei hatte indirekte Verhandlungen zwischen Israel und Syrien vermittelt, die seit der israelischen GazaOffensive Anfang 2009 unterbrochen sind.

Prüfer im Zwielicht Im "Kurier" nimmt Confida-Chef Walter Groier zur Hypo-AlpeAdria-Affäre Stellung, die Wirtschaftsprüferkanzlei (Sitz: Klagenfurt, Zagreb) dürfte zur Aufklärung der undurchschaubaren Kreditgeschäfte der Hypo in Kroatien unerlässlich für die Ermittlungen sein. Confida und Deloitte hatten jahrelang gemeinsam die Hypo-Bilanzen testiert. Erst nach Auffliegen der Swap-Verluste 2006 hatten die Kanzleien ihr Testat für 2004 zurückgezogen. Damals gab es schwere Vorwürfe des mittlerweile verstorbenen Landeshauptmanns Jörg Haider an Groier. Haider behauptete, Groier habe in Kroatien seine Prüferrolle für eigene Geschäfte ausgenutzt.

Vertreter der israelischen Regierung hatten seither geäußert, dass man an einer Wiederaufnahme der türkischen Vermittlung nicht interessiert wäre.

Im vergangenen Herbst hatten sich die israelisch-türkischen Beziehungen empfindlich verschlechtert, nachdem das israelische Außenministerium einen als antisemitisch empfundenen türkischen Fernsehfilm zum Anlass für einen diplomatischen Eklat genommen hatte. Der türkische Ministerpräsident Recep Tayyip Erdogan hatte seinerseits den jüdischen Staat als "Gefahr für den Frieden" bezeichnet.

Was er über angebliche faule Kreditgeschäfte der Hypo in Kroatien weiß, sagt Groier in dem Blatt nicht, er unterliege der Verschwiegenheitspflicht. Sicher sei aber, "dass wir gegenüber den Ermittlungsorganen der Gerichte und den Untersuchungsausschüssen unseren Beitrag zur Wahrheitsfindung leisten werden. Ich lass' mich nicht mehr anpatzen, ich habe lange genug darunter gelitten". Ob er die Unterlagen zu Hypo-Geschäften in Kroatien kenne, die meist über Confida abgewickelt wurden? "Nein. Dafür waren allein die Geschäftsführer von Confida Kroatien zuständig. Ich kenne weder Zagorec noch Oblak."

Fatah gibt grünes Licht für Gespräche Nahost-Gespräche vorerst aber nur mit den Vereinigten Staaten, nicht mit Israel direkt Die Fatah-Bewegung hat grünes Licht für indirekte Friedensgespräche mit Israel gegeben. Eine Bedingung sei allerdings, dass die Gespräche zunächst nur mit den USA und nicht mit Israel direkt geführt werden. Das teilte

eine Fatah-Sprecherin mit. Zudem sollten sie vorerst auf vier Monate begrenzt sein. Thematisch könnte es um "Grenzen, Sicherheit und Land" gehen. Sollte Israel der Einrichtung eines Palästinenserstaates in den Grenzen von 1967 zustimmen, werde man auch für direkte Verhandlungen offen sein. (APA/dpa)


DEWA - DEUTSCH

Ortstafeln: Volksanwalt kritisiert Einstellung des Dörfler-Verfahrens Brinek: Begründung unschlüssig und nicht nachvollziehbar - Kritik auch am Justizministerium Wien - Die Volksanwaltschaft kritisiert die Einstellung des Verfahrens gegen den Kärntner Landeshauptmann Gerhard Dörfler (FPK) wegen des Verdachts auf Amtsmissbrauch in der Ortstafel-Frage. Sowohl die Begründung der Staatsanwaltschaft Klagenfurt als auch die Vorgehensweise des Justizministeriums stößt bei der zuständigen Volksanwältin Gertrude Brinek auf deutliche Kritik. Wie Brinek am Montag berichtet, habe ihre umfassende Prüfung die Feststellung eines "Missstandes" ergeben, eine Empfehlung der Volksanwaltschaft wird es aber nicht geben, weil das Verfahren mittlerweile abgeschlossen ist. Der Bericht der Volksanwaltschaft wird an das Justizministerium übermittelt. "Keine juristische Ausbildung" Zur Umgehung der VfGHErkenntnisse hatten der verstorbene Landeshauptmann Jörg Haider und sein damaliger Stellvertreter Dörfler Ortstafeln verrückt. Das wegen des Verdachts des Amtsmissbrauchs eingeleitete Verfahren war im Sommer des Vorjahres eingestellt worden. Für Aufsehen

hatte damals vor allem die Begründung der Staatsanwaltschaft Klagenfurt gesorgt. Diese hatte argumentiert, Dörfler habe "keine juristische Ausbildung" und deshalb wurde infrage gestellt, ob er die strafrechtliche Tragweite seiner Handlungen einzuschätzen vermochte. Brinek hält als Ergebnis ihrer umfassenden Prüfungen dazu fest, die Begründung der Staatsanwaltschaft Klagenfurt sei "unschlüssig und

kann von der Volksanwaltschaft nicht nachvollzogen werden". Die Zeugenaussagen und anderen Grundlagen der Entscheidung würden nach Ansicht der Volksanwaltschaft nicht zu diesem Ergebnis führen. Nach der Auffassung der Volksanwaltschaft hätte das Verfahren ge-

gen Dörfler weitergeführt werden sollen, stellte Brinek klar. Die Volksanwaltschaft verweist aber darauf, dass diese Begründung für die Genehmigung der Einstellung des Verfahrens durch das Justizministerium nicht ausschlaggebend gewesen sei. Vielmehr habe das Justizministerium erhebliche Zweifel gehabt, ob der Tatbestand des Amtsmissbrauchs verwirklicht wurde. Für die Erhebung einer Anklage müssten nicht nur alle Tatbestandsmerkmale verwirklicht sein, sondern die Staatsanwaltschaft müsse auch davon ausgehen, dass es zu einer gerichtlichen Verurteilung kommt. Kritik am Justizministerium In diesem Zusammenhang übt die Volksanwaltschaft auch Kritik am Justizministerium. Brinek hält dem Ministerium vor, dass es zwar den Tatbestand des Amtsmissbrauchs analysiert habe, aber zu unterschiedlichen Auffassung gelangt sei und sich bis heute nicht zu einer einheitlichen Rechtsmeinung durchringen habe können. Es habe "kein abschließendes Ergebnis der Prüfung" gegeben, deshalb werde es bei weiteren Verfahren, mit denen zu rechnen sei, neuerlich vor diesem Problem stehen. "Wir brauchen Rechtssicherheit", appellierte Brinek an das Justizministerium. (APA)

Kopftuchverbot führt zur Verdrängung christlicher Symbole Bundesinnenminister Thomas de Maizière (CDU) hält nichts von einem „zu strikten Kopftuchverbot“ für muslimische Frauen im öffentlichen Raum. Je mehr versucht werde, Symbole anderer Religionen aus dem öffentlichen Leben zu verdrängen, desto mehr wachse die Gefahr erfolgreiche Angriffe auf christliche Symbole im öffentlichen Alltag. De Maizière sagte der „Frankfurter Allgemeinen Sonntagszeitung“, wenn eine Mitarbeiterin

seines Ministeriums mit einem Kopftuch zum Dienst erschiene, würde er das dann zulassen, wenn es Ausdruck religiöser Überzeugung wäre. Sollte es jedoch Ausdruck einer aggressiven Haltung sein, „die sich gegen das richtet, was ein Bundesinnenministerium vertritt“, so würde er das Tragen des Kopftuchs verbieten. Es komme schließlich darauf an, ob die Kleidung und das Benehmen eines Mitarbeiters „ungebührlich“ seien oder nicht. Wann etwas ungebührlich sei, hänge von den Umständen

ab. De Maizière warnte zudem davor, dass mit dem Wort Migrant keine neue Stigmatisierung entsteht. Die besondere Zuwendung zu Migranten, etwa durch sprachliche oder berufliche Förderung, dürfe nicht dazu führen, dass die Menschen Migranten bleiben. Mangelhafte Integration habe „viel öfter etwas mit Schichten sowie kulturellen und religiösen Traditionen zu tun“, glaubt der Innenminister.

Mart 10

47

Interesse an EFahrrädern steigt wegen der Förderungen

Wien fördert mit maximal 300 Euro den Neukauf eines E-Fahrrades, und die Förderung hat schon Auswirkungen auf den Markt Plötzlich schreien sie alle nach ElektroAntrieben. Bei der Autoshow in Genf gibt es kaum einen Hersteller, der sich ohne ein Elektrokonzept anzureisen traute. Wirklich massentauglich serienreif ist der ElektroAntrieb bis jetzt nur bei Fahrrädern. Gut, heuer kommen mit dem Mitsubishi iMiEV und dem baugleichen Peugeot iON die ersten seriengefertigten E-Autos in den Handel. Und seit Kurzem kann man auch abseits der Quantya-Parks mit den Elektro-Motorrädern fahren, weil es für die nun eine Straßenzulassung gibt. Und ein paar Elektro-Mopeds kennt man aus den Prospekten und Schaufenstern. Aber auf der Straße sieht man fast nur Fahrräder, die einen Elektromotor haben.

Davutoglu: „Wir führen keine einseitige Außenpolitik“ Auch der türkische Außenminister, Ahmet Davutoglu, nahm an dem Treffen teil. Das Treffen habe geografische und historische Wurzeln, sagte Davutoglu. Die Türkei habe eine vielfältige Außenpolitik, da sie ein europäisches und zugleich ein asiatisches Land sei. Die Verantwortung der nun 50 Jahre im Ausland lebenden Türken und ihrer Kinder, die für den Erhalt ihrer eigenen Identität und Kultur anstrengten und sie ihrer nächsten Generation zu vermitteln versuchten, liege bei der Türkei selbst. Dieses Treffen zeige insofern mit seinem historischen Fundament den Anfang einer gemeinsamen Zukunft mit den türkischen Mitbürgern aus aller Welt.

„Türkische Staatsbürger sind im Ausland eine Bereicherung“ In einem Appell an die Länder mit türkischer Bevölkerung, sagte der Staatsminister Celik: „Unsere aufrichtige Haltung und das Verantwortungsbewusstsein unserer Staatsbürger in Ihren Ländern sollte dazu beitragen, dass die Existenz unserer Menschen nicht als ein Sicherheitsproblem, sondern als eine Bereicherung der Gesellschaft wahrgenommen wird. So sollte auch Integration nicht als ein Werkzeug zur Assimilation und Isolation, sondern als etwas Unerlässliches für den gesellschaftlichen Frieden betrachtet werden.“ An dem Treffen nahm neben der ersten türkischen Abgeordneten im Brüsseler Parlament, Mahinur Özdemir, zudem der Minister der aserbaidschanischen Diaspora, Nazim Ibrahimova, der Minister für Infrastruktur von Kosovo, Mahir Yagcilar, der Staatsminister Mazedoniens, Hadi Nezir und der Staatsminister Serbiens, Süleyman Ugljanin sowie der Außenminister der Türkischen Republik Nordzyperns, Hüseyin Özgürgün teil.



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.