1
HIRSIZIN HİÇ Mİ GÜNAHI YOK? Prof. Dr Ali Demirsoy Hepimizin bildiği bir Nasrettin Hoca fıkrası sanki bu günler için söylenmiş. Gelin birlikte bu fıkrayı biraz uyarlama yaparak bir daha anımsalayalım: Hocanın evine hırsız girer, evde ne var ne yok götürür. Hoca durumu çevresine anlatınca, birkaç üzülme nidasından sonra hocaya: “Niye bu kadar bilmem ne gibi uyudun da farkına varmadın, kapını niye kilitlemedin, neden güvenlik önlemleri almadın, yıllarca kapında beslediğin ve sırtını sıvazladığın köpeklerin niye zamanında haber vermedi, hırsızı belli ki koynunda beslemişsin yoksa farkına varmadan bu kadar zamanda bu kadar kapsamlı soygunu nasıl yapabilirdi, neden birilerinin evi belli ki bu hırsız ya da hırsızlar tarafından soyulurken ortalıkta nutuk atıyordun; bu hırsız seninle uzun yıllar birlikte olmuş biri olmasın, yoksa hırsızı biliyordun da uyur gibi mi yaptın? diye sorgulamaya başlayınca, hoca, ey ahali buraya bakın, söylediklerinizin hepsi haklı ya da doğru olabilir; ama “hırsızın hiç mi suçu yok?” Biz bu fıkrayı tersine çevirip, ev sahibinin hiç mi suçu yok şeklinde çevirelim ve 1960 darbesinden günümüzdeki darbeye kadar adım adım getirelim. Kapısını kapatamayanlar, gerekli önlemleri zamanında alamayanlar, dostunu düşmanını ayıramayanlar, küçük çıkarları için büyük kayıplara seyirci kalıp, işine geldiği zaman kola kola gezdiklerini sıra kendilerine gelince yok etmeye çalışanlar, kapısında güvenlik için bekleyenleri liyakate göre değil sırdaş olarak seçenler evlerini (ülkelerini) koruyamadılar; koruyamazdılar. Çok partili demokrasiye geçtiğimiz 1950-1960 yıllarında demokrasi kültürünü geliştirmekle yükümlü olan iktidar, milletvekillerinin yasal haklarını anayasaya aykırı olarak kısıtlayınca, milleti vatan partili ya da değil diye ikiye bölünce, her vatandaşın anayasal hakkı olan seyahat hürriyetini kısıtlayınca, meclis kararı olmadan yabancı ülkeye asker gönderip 1000 kadar askerin ölümüne zemin hazırlayınca, öğretim üyelerine, ordunun subaylarına hakaret edince, particiliği kindarlığa çeviren ve daha onlarca olmaması gereken olumsuzluğa imzasını atınca, kendi kurduğu kumpas ile İstanbul’daki Müslüman olmayan özellikle Rum vatandaşlarımızın malını yağma ettirince ve evlerini dükkânlarının tahrip edilmesine göz yumunca, kaynağı iç ya da dış olsun bir darbeye zemin hazırlamıştır. Uygar ülkelerde bunlardan birinin yaşanmaması nedeniyle darbe de olmuyor.