


FPİAT SAAŞJI DERİNBOĞAZ
Tanıtım: Ocak Ayında Beyaz
İPEKÇİLER UCU AÇIK
Film Yönetmeni Alper Derin ve Yapım Ekibi ile Röportaj Filme Dair İpek Filmin En İyi 5 Filmi Beyoğlu’nda Yeni Yapımlar ve Mekan Seçimi 8 14
Perdede Öne Çıkanlar
Fitaş Sineması Ocak Ayı Film
Gösterim Takvimi
Fpiat Saaşjı
Tanıtım: Ocak Ayında Beyaz
Perdede Öne Çıkanlar
Derinlik
Tanıtım: Ocak Ayında Beyaz
Perdede Öne Çıkanlar
Derinboğaz
Film Yönetmeni Alper Derin ve
Yapım Ekibi ile Röportaj
Mehmet Satı
Paralel Yolculuklar
Filme Dair
Demet Sarı
Ucu Açık Bi Fitaş mı Yapsak? Vizyonda Bu Ay
Sürpriz İlk Gösterim Biletleriniz
İpekçiler
İpek Film’in En İyi 5 Filmi
Ahmet Sarı
Beyoğlu’nda Yeni Yapımlar ve
Mekan Seçimi
Defne Satı
Uyarlama
Fitaş Filmi Uyarlamaları
Deniz Sarı
İpek Film’in En iyi 5 Filmi s. 25
FRAGMAN MEDYA
Fragman
Aylık Sinema Dergisi
Sayı: 213, Ocak 2024 Süreli Yayın
Taşkışla Caddesi No: 2
Şişli 34367 İstanbul
+90 (212) 293 13 00 www.fragman.com.tr
Yayıncı Sertifika Numarası CRN 13112
Matbaa Sertifika Numarası MTS534
YAYIN KURULU EDİTÖRÜN NOTU
Yazı İşleri Müdürü Doç.Dr. Funda Uz uzfunda@itu.edu.tr
Yayın Yönetmeni
Arş.Gör. Emirhan Kurtuluş kurtulusem@itu.edu.tr
Editör
Demet Satı sati22@itü.edu.tr (502) 221 006
Yayın Kurulu
İstanbul Teknik Üniversitesi
Fen Edebiyat Fakültesi
Mimari Tasarım
Yüksek Lisans Programı
Mimari Anlatılar
Aylık Sinema Dergisi Sayı: 213, Ocak 2024
Merhaba,
+90 (530) 133 03 97 sati22@itü.edu.tr
İLETİŞİM REKLAM
Demet Sakı
Taşkışla Caddesi No: 2
Şişli 34367 İstanbul
+90 (212) 293 13 00 -Dahili 11reklam@fragman.com
ABONELİK
Abonelik Bilgi ve Kayıt
Fragman Medya
Taşkışla Caddesi No: 2
Şişli 34367 İstanbul
+90 (212) 293 13 00 (5) bilgi@fragman.com
Bir Yıllık Abonelik Bedeli
Yurt içi 1000 TL. KKTC 1450 TL.
Fragman Medya Vakıfbank Şişli Şubesi
IBAN TR0000 0000 0000 0000 0000 00
Dergi ve Kapak Tasarımı
Demet Satı sati22@itü.edu.tr
© Fragman Medya Yazı İşleri’nden ve ilgili yazardan izin alınmaksızın alıntı yapılamaz. İzin çerçevesinde yapılacak alıntılarda Fragman’ın ilgili sayısını ve yazar ismini belirtmek zorunludur.
Umarız tüm okuyucularımızın keyfi yerindedir. Bu ayki sayımız 2019 yılında yenilenmesi tamamlanan Fitaş Pasajı’nı ele alıyor. Bir binayı anlatabilme işine soyunurken, fikir, süreç, oluş ve okunuş halinde bir dizi eylemin hikâyesini bir araya getirmeye çalıştık. Bu hikâyenin bir dergi halinde yeniden üretiliyor olması ise Deniz Sarı’nın çalışmasına değiniyor. Reklamları, çok farklı içeriklere sahip anlatıları, bir içindekiler listesi ve dayattığı bir ‘okuma zamanı’ ile Fitaş Pasajı bir dergiye benziyor. Sayımız dört bölümden oluşuyor: sadelik üzerine: Perde, anlatan ve dinleyen üzerine: Sahip, olmuş ve olan üzerine: Zaman, yakınlıklar ve ilişkiler üzerine: Komşu. Yayın ekibimiz, bu ay vizyona girecek filmleri derliyor ve bunlar arasından öne çıkan Fpiat Saaşjı’nı sizlere en yalın hâliyle sunuyor.
Mehmet Satı, yenilenme sürecinde pasajın benliğinin müellif tarafından yeniden yazılışını Alper Derinboğaz kimliği üzerinden anlatıyor
Demet Sarı, pasaj mekânın bedeni yönlendirme biçimlerini ve bu biçimlerin aktörlerini irdeliyor.
Yayın ekibimiz tarafından hazırlanan hediye sinema biletleri, içinde bulunduğumuz sinemasızlık durumununa bir karşı çıkışı temsil ediyor.
Ahmet Sarı, bizi Fitaş Sineması/Pasajı’nın geçmiş zamanına götürüyor sinemanın ilk sahipleri olan İpekçi ailesinin elinden çıkmış, döneminin ses getiren filmlerinin incelemelerini aktarıyor.
Defne Satı, Fitaş üzerindeki yeniden kimliklendirme çabasının ortaya çıkardığı pasaj-avm-kültür merkezi çoğulluğunu, Beyoğlu’nun pasaj tipolojileri üzerinden değerlendiriyor.
Deniz Sarı, pasajın farklı mecralardaki benzerlerini görünüş, kesit ve zaman özellikleri kapsamında değerlendiriyor. Bir sonraki sayıda görüşmek üzere.
Demet Satı
Fitaş Sineması film gösterim takvimi
Filmlerin gösterim tarihleri değişebilir, ertelenebilir, filmler iptal edilebilir. Kesin bilgi için lütfen salonların kendi sitesini takip ediniz.
SALON 1
Perşembe, 25. 01. 2024
Yönetmen: Alper Derin
Oyuncular: Alper Derin, Ece Av, Egemen
Bahadır
Tür: Dram | Biyografi
Perşembe, 04. 01. 2024
Yönetmen: Ece Alper
Oyuncular: Ege Kayacı, Bahadır Ecem, Ayla Başar
Tür: Dram
KIRIK PARÇALAR
Pazar, 14. 01. 2024
Yönetmen: Derin Yetkin
Oyuncular: Başaran Ege, Kaya Avcı, Ecem Zirve
Tür: Komedi
BEYAZ
Pazartesi, 22. 01. 2024
Yönetmen: Egemen Kantar
Oyuncular: Ece Salon, Baha Kayahan, Alper Kantar
Tür: Dram
SALON 2
Çarşamba, 03. 01. 2024
Yönetmen: Bahadır Kayalı
Oyuncular: Bahadır Kantar, Egemen
Kaya, Ece Av, Alper Zirve
Tür: Dram
CAMDAKİLER
Pazartesi, 22. 01. 2024
Yönetmen: Derin Ece Bahadır
Oyuncular: Ayla Egemen, Alperen
Başar, Kayahan Zirve
Tür: Korku
TATLI KAÇIK
Cuma, 13. 01. 2024
Yönetmen: Alper Avcı
Oyuncular: Bahadır Kaya, Alperen Avcı, Yetkin Kantar
Tür: Romantik Komedi
Cuma, 13. 01. 2024
Yönetmen: Yetkin Başar
Oyuncular: Ecem Alperen, Ege Bahadır, Ecenaz Ay, Kaya Kayalı
Tür: Gerilim
Perşembe, 12. 01. 2024
Yönetmen: Alper Salon
Oyuncular: Bahadır Zirve, Ece Kayacı, Alperen Avcı, Zirve Kayalı
Tür: Bilim Kurgu
AVATAR: TOPRAĞIN GÜCÜ BUZ DEVRİ 8
Salı, 09. 01. 2024
Yönetmen: Başar Kayalı
Oyuncular: Egehan Salon, Alper Yetki
Tür: Animasyon
Salı, 23. 01. 2024
Yönetmen: Kaya Derin
Oyuncular: Ecem Baha, Kayahan Ece, Tür: Fantastik
Yönetmen Bahadır Kayalı
Senarist Yetkin Başar
Oyuncular Bahadır Kantar, Egemen Kaya, Ece Av, Alper Zirve
Pasaj, sinema, bina, sokak... Ne bunların birisi ne de hepsi burası. Sokakta bir o yana bir bu yana savrulan adımların kenarında, herhangi bir yer burası, vakit geçirilen. Oyun oynanır, film izlenir, konsere gidilir, buluşulur. Yemek de yenir. Caddeden sokağa bir arakesit. Merdivenleri aşmak suretiyle. İstanbul’u ele geçiren yeşil noktalı, manyetik dikdörtgenler henüz Fpiat’a uğramamış. Sokakların arasında bir sokak, biraz da yönü şaşık. Beyaz deliklerin arasında ışıklı yazılar var, renkli. Afişler asılan duvarlar kayıp mı oldu?
GÖSTERİM TARİHİ: 3 OCAK 2024
Yönetmen Yekin Başar Senarist Egemen Aydoğan Oyuncular Ecem Alperen, Ege Bahadır, Ecenaz Ay, Kaya Kayalı
Gizemli bir sinemada, kaybolan insanlar ardında esrarengiz izler bırakır. Özel bir dedektif, her kayboluşun ardındaki gizemi çözmeye çalışır. Ancak, derinlemesine bir araştırma sonucunda, sinemanın altındaki unutulmuş tünellere ve karanlık sırlara doğru bir yolculuk başlar. Zaman ve mekânın oyunları içinde, karakterin kendi geçmişi ve pasajın derinlikleriyle yüzleşmesiyle gerilim yükselir. “Derinlik”, ürpertici atmosferi ve çözülmeyi bekleyen gizemleriyle izleyiciyi gerilim dolu bir yolculuğa davet ediyor.
GÖSTERİM TARİHİ: 13 OCAK 2024
Mekan ve zaman arasındaki ilişki üzerinden fiziksel çevrenin olanaklarını ve esnek tasarımlarla geleneksel düşüncenin yıkılma serüvenini anlatan bu hayat hikayesinin beyaz perdede seyirci ile buluşmasına sayılı günler kaldı. En İyi Genç Uygulama ödüllü başarılı yönetmen Alper Derin’in yönetmenliğini ve baş rolünü üstlendiği filmin yapım ekibi, vizyon öncesi Derinboğaz hakkında merak edilenleri paylaştı. Mehmet
Derinboğaz ve ekip arkadaşları esnek tasarımlarla geleneksel düşünceyi yıkma mücadelesi veriyor. Bu yolculuk boyunca, yazı, çizgi, fotoğraf gibi farklı sanatların içine dalarak, geçmiş, gelecek ve teknoloji gibi konuları ele alıyorlar.
Yaşamı ve meslek hayatı sayısız yazıya konu olan ikonik mimarın ilham verici hayatını anlatan
Derinboğaz, efsanevi yönetmen Alper Derin imzasıyla 25 Ocak’tan itibaren beyaz perdede seyirciyle buluşuyor. Akılda kalıcı hikâyesi ve sahneleriyle olağanüstü bir hayat serüveni vadeden filmin yönetmeni ve yapım ekibi, Derinboğaz hakkında açıklamalarda bulundu.
Cesur Yönetmen
Başarılı yönetmen Derin ile pek çok projede çalışmış olan filmin yapımcısı Yetkin Başar, Derinboğaz’ın Alper Derin’in vizyonu, azmi, becerisi ve deneyimini gerektiren bir film olduğunun altını çiziyor. “Dünyada bu tür bir filmi çekebilecek ve bunu mümkün
olduğunca gerçek çekimlerle yapabilecek
bilgiye, deneyime ve cesarete sahip çok fazla yönetmen yok.” diyen Başar’a filmin bir diğer yapımcısı Enis Burcu da katılıyor. Yönetmenin daha önceki yapımı
Augmented Structures, umudun gelecekten
daha parlak göründüğünü ve doğru insanlarla bir araya gelmenin değerini hissettirmişti. İlk
kez “digital fabrication” olarak adlandırılan sayısal üretim tekniklerini uygulamakla
kalmayıp, modüler ve ahşap malzemenin kullanıldığı hafif bir strüktürü dijital bir malzemeyle birleştiren olağanüstü kurgunun ötesinde, aynı zamanda inovasyon ve teknolojinin sınırlarını zorlamanın da ötesine geçmişti.
Derinboğaz’ın oyuncu seçiminde epeyce zorlandıklarını anlatan Burcu, “Dünyaca ünlü casting ekipleriyle görüşmeler yaptık. Salon ekibinin oyuncuları arasından başrol için görüştüğümüz bir kişi vardı. Fakat Derin’in tam olarak içine sinmiyordu.” diyor. Alper Derin’in aynı zamanda başrolü üstlenme sürecini şöyle anlatıyor: “Derinboğaz karakterini canlandıran kişinin mimarın tasarım ve inşa sürecindeki yerini ve düşünme biçimin anlaması, bir öncü olması gerekiyordu. Sonra düşündüm, bunu bir yönetmenden daha iyi anlayan olamaz.”
Derinboğaz’ın Hikâyesi Beni Büyüledi Bu mimari dehanın muazzam yükselişini, kayboluşlarını ve psikolojisini çok az film yapımcısının gösterme fırsatı elde edeceğini söyleyen yönetmen Alper Derin,
bu etkileyici hikayeyi uzun yıllardır beyaz perdeye taşımak istediğini anlatıyor. Derin, “Biyografileri tercih ediyorum çünkü hayatlar çok ilginç. Derinboğaz tasarımda bir şeylerin değişme başlangıcıdır.” diyor.
Derinboğaz’ın bir film için son derece büyüleyici bir karakter olduğunu vurgulayan Derin, “Çünkü çoğumuz gibi, o da kendi kalbinin ve duygularının esiriydi. Mimarlığı bir ifade biçimine dönüştürebilen bu adamın hikayesi beni büyüledi.” diye de ekliyor.
Alper Derin
Bahadır Kantar, Egemen Kaya, Ece Av, Zirve Kayalı
GÖSTERİM TARİHİ: 25 OCAK 2024
“Dostluk, kayıplar ve çaresizlik... Bütün bu hisleri bu yolculuklarda deneyimliyoruz. Buna karşın filmin ilham verici ve sürükleyici yanlarının olduğunu da söyleyebiliriz: tam işin içinden çıkılamayacağı düşünüldüğü anda çıkagelen iyi bir haber gibi bir film.” Demet Sarı demetsari@sari.com
Sıradan bir gün, iki arkadaş bir pasaja girer ve kendilerini bir solucan deliğinde bulurlar. “Paralel Yolculuklar”, zaman ve mekânın sınırlarını ötesinde, kişisel yolculukların ve tek bir mekânın potansiyelini gözler önüne seriyor. Alice ve Rosanna’nın rehberliğinde izlenen bu serüven pasajın geçmiş yüklerinden kurtulup karmaşıklığın ruhunu ve geleceğin getirebileceklerini keşfedişine tanık olmaya daver ediyor.
Tüm dünyanın merakla beklediği
Paralel Yolculuklar sonunda geldi.
Bekleyenleri ikiye bölen yapımın çok seveni olduğu gibi merakla bekleyip hayal kırıklığına uğrayanı da var. Ülkemizde 12 Ocak itibariyle tüm sinemalarda olacak filmin yazar ve yönetmenliğini Alper Salon üsteniyor. Filmin prömiyerinin 2019 Ocak olarak duyurulmasından sonra ertelenmesi epeyce tepki toplamıştı. Ekipten filmin bu tarihten tam 5 yıl sonra yayınlanmasıyla ilgili hiçbir açıklama gelmemesi ise tepki
uyandırmaya devam ediyor.
“Paralel Yolculuklar”, Alice ve Rosanna adlı farklı arkadaşın, gizemli bir pasajın içinde bir araya gelme çabasını anlatıyor. Pasaj, sıradan bir geçit değil, insanları farklı zaman dilimlerine ve kültürlere götüren bir kapıdır. Her bir karakter, kendi iç yolculuğunu yaparken, pasajın var olmayan kapılarının ardındakileri keşfetmeye koyulur. Alice, renkli reklam panolarının ardında kaybolan genç bir sanatçıdır. Üst üste sekiz kat boyunca dizilmiş bu dev panoların içide,
afişlerin ardında, imgelerin ve renklerin arasında kaybolur. Sürekli ona seslenen, onu çağıran hatta bağıran bu renkler ve sesler Alice’e nerede olduğunu unutturacak, onu kendi dünyalarına çekeceklerdir. Rosanna ise içeri adımını atar atmaz yolunu şaşırır. Bir yere varma isteği ve yolculuğun kendisinin çekiciliği arasında afallarken, üç boyutlu labirentin içinde bulur kendini. Girdiği içerinin de başka içerileri vardır, ve sonra onların yanındaki içeriler. Tüm bunları birbirine bağlayan merdivenler vardır ve kapılar. Rosanna’nın serüveni, her köşeyi dönüşünde değişir. Her merdiven onu yeni ve daha önce görmediği bir zemine sürükler, ve yeni zeminler onu hiç uyarmadan kendi dünyalarının içine çeker. İkili, içlerine ‘düşüverdikleri’ bu dünyaların arasında bir araya gelebilecek midir?
Paralel Yolculuklar hakkında söylenecek çok şey var. Her bir mekânın birbirinden kopuk olma hâlini ve kendi dünyasını oluşturmasını içeren anlatım, karmaşık ve belirsiz bir atmosfer yaratıyor. Seyirci, karakterlerin nereye gittiklerini ve deneyimledikleri dünyaların anlamını tam olarak kavrayamıyor. “Paralel Yolculuklar” bilim kurgu yapımları Kızılay AVM ve Büyük Beşiktaş Çarşısı’ndan ilham alıyor gibi görünüyor, ancak bu etkiler filmi izleyici için daha anlaşılır kılmayı başaramıyor gibi duruyor. Kaybolmuşluğun gerilimine zorlama olarak eklenmeye çalışılmış mizahi eleştiri ve duygusal anlatım ise seyircinin filmle bağ kurmasını zorlaştırıyor.
Filmin okunabilirliğindeki bu eksiklik biraz da yönetmenin muğlak sularda gezinmeyi seven tutumu olabilir. Her şeyi içinde barındırmaya çalışırken, hiçbir şeyi içinde barındıramaz olmuş gibi görünüyor.
Filmin en güçlü yanlarından biri, görsel ögelerin yaratıcılığı. Renkli reklam panoları, afişler ve farklı zeminler arasındaki geçişler, izleyiciyi sürükleyici bir görsel şölenle karşı karşıya bırakıyor. Ancak, bu görsel çekiciliğin
altında, hikâye ve karakter gelişimi açısından belirgin bir derinlik eksikliği hissediliyor. Dikkat çekici görsel başarısı ise kurgusal zayıflıkların gölgesi altında kalıyor. Solucan deliklerinin işleyişini aktarmakta ketum olan film, karakterlerin bir mekândan diğerine nasıl geçtiği ile ilgili soru işaretleri bırakıyor. Alice ve Rosanna’nın içine düştükleri dünyaların birbiriyle olan bağlantısı belirgin bir mantık çerçevesinde açıklanmıyor. Ancak filmin müzikleri epeyce beğeni toplamış gibi görünüyor, hatta sırf müzikleri için bile izleyenler var. Eleştirilere rağmen, ülkemizde şimdiye kadar çekilmiş en iyi bilim kurgu filmlerinden olan Paralel Yolculuklar’ı beyaz perdede izlemenin tadının film deneyimine etkisi epeyçe büyük. Umarım “Paralel Yolculuklar” gelecek Türk bilim-kurgu yapımları için bir öncü olur.
Alper Salon
Bahadır Zirve, Ece Kayacı, Alperen Avcı, Zirve Kayalı
GÖSTERİM TARİHİ: 12 OCAK 2024
Size özel bir sürprizimiz var! Bu sayıyla birlikte, birbirinden özel etkinliklerin hediye biletlerini içeren bir sürpriz keşfedeceksiniz. Haydi, bu özel davetle kendinizi farklı bir dünyada bulmaya hazır olun! Sizinle bu deneyimi paylaşmak için sabırsızlanıyoruz!
Size özel bir sürprizimiz var! Bu sayıyla birlikte, birbirinden özel etkinliklerin hediye biletlerini içeren bir sürpriz keşfedeceksiniz. Haydi, bu özel davetle kendinizi farklı bir dünyada bulmaya hazır olun! Sizinle bu deneyimi paylaşmak için sabırsızlanıyoruz!
İpek ticaretinden sinema yapımcılığına... İpek Film’in En’lerini sizler için derledik.
Ahmet Sarı
ahmetsari@sari.com
İSTANBUL SOKAKLARINDA [1931]
Kardeşler, gece kulüplerinde şarkı söyleyerek hayatını kazanan aynı kadına aşıktır. Bu kardeşlerden biri (Rahmi) bir bankada çalışmaktadır. Rahmi, bankanın parasını bu şarkıcı kadınla birlikte olabilmek için harcar ve er ya da geç banka yetkilileri onun bu görevini kötüye kullandığını öğrenir. Bu da Rahmi’nin ailesinin borçlanmasına neden olur. Kardeşi, Rahmi’nin yaptıkları yüzünden damarını patlatır ve gece kulübünde karşı karşıya gelirler.
Cumhuriyet tarihinin ilk sesli filmi olan bu yapımın çekim süreci uluslararası olmuştur. Mısır, Yunanistan ve Türkiye’deki dış çekimlerin ardından sesli olacak iç
çekimleri yapmak için film ekibi oyuncularla birlikte Paris’e gitmiş ve orada iç sahneler çekilmiştir. İstanbul Sokaklarında, her ne kadar seyircinin yoğun ilgisini çekse de oldukça yüksek maliyetli bir film olmuştur. Sürekli Paris’e gidip bir stüdyo kiralayamayacağını düşünen İpekçiler, Türkiye’de sesli çekim yapabilecekleri bir film stüdyosu kurarlar. Döneminin 60 bin lirasına mal olan, bol şarkılı türkülü bu film, yalnızca Türkiye’de seyircinin ilgisini çekmekle kalmaz, bütün Balkan ülkelerinde, Varşova, Mısır ve Yunanistan’da da ilgiyle karşılanır. Filmi yalnızca Atina’da bir haftada 6 bin kişi izler.
“Martılar çığlık çığlığa her akşam bir büyük rüzgar dağıtır şarkılarımı, içim boş gemiler boş, nereye baksam ölüm gibi susar yalnızlar rıhtımı” Filmin esas kızı konsomatris Güner
Söyler’dir. Kaptan Rıdvan’ın gemiden arkadaşı, bardaki Melahat’ın yanına giderken Rıdvan’ı da götürür. Rıdvan bedbaht bir halde içkisini içen Güner’i görür ve gözlerini ondan alamaz. Lakin Güner, kötü adam Ali’nin metresidir. Gösterime girdiği dönemde bir kesim tarafından çok eleştirilen bu film, Lütfi Akad’ın unutulmaz yapımları arasındadır. Senaryosunu Ali Kaptanoğlu takma ismini kullanarak Atilla İlhan yazmıştır. Filmin müziği ise filmi unutulmaz yapan bir başka parçasıdır. 28 gün süren film çekimlerinde başlayan Sadri Alışık-Çolpan İlhan aşkının hikâyesini ise yıllar sonra röportajlarında Sadri Alışık anlatacaktır.
Bir Millet Uyanıyor, Nizamettin Nazif Tepedelenlioglu’nun aynı adlı eserinden ve Muhsin Ertuğrul’un yönetmenliğinde beyaz perdeye aktarılmıştır. Türkçe sesli ilk yapımdır. Atatürk’ün sağlığında çekilmiştir ve onun Ordu Foto Film Merkezi’nden alınma bazı görüntülerine filmde yer verilmiştir. Türkiye’nin koşullarının yetersizliklerine rağmen Batılı benzerlerinden pek de geri kalmama çabasıyla yapılmış bir milli mücadele filmidir. O güne dek, Darülbedayi oyuncularının dışında pek oyuncu kullanılmayan Türk sinemasında, tiyatro çevresinin dışından gelen oyunculara ilk kez önemli roller teslim edilmiştir. Nâzım Hikmet’in asistan olarak görev yapmış olduğu film, Kurtuluş Savaşı sırasında, İstanbul’a gizli bir görevle gelen Kuva-yi Milliyeci bir subayla, Yüzbaşı Davut’a aşık olan öğretmen Nesrin’in öyküsünü anlatır.
Yakın iki arkadaş olan Fuat ile Selim tıp fakültesindedir. Maddi sıkıntı çeken Selim, hocasının yardımıyla bir iş adamının çiftliğinde çalışmaya başlar. Aynı gün bir trafik kazası geçirir ve kendisine çarpan kadına aşık olur. Ziya Bey’in ölmesiyle dul kalan Feride, bir gece çiftlikte arkadaşlarıyla eğlence düzenler. Bu sayede Ziya Bey’in karısı ile ilk defa karşılaşan Selim, onun kendisine çarpan kadın olduğunu öğrenir. Bu karşılaşma ikisi arasında bir birlikteliğin başlangıcı olur. Selim günden güne Feride’ye daha da aşık olur. Fakat Feride’nin yaşam tarzından rahatsızlık duyar. Feride’nin hiçbir zaman değişmeyeceğine inanan Selim, okulunu bitirince Anadolu’ya tayin ister. Fuat ile Feride’nin tanıştığını ve evleneceğini öğrenen Selim, Fuat’ı Feride’den uzaklaştırmak için geri dönecektir.
Vedat Ar’ın Karım Beni Aldatırsa filmi için yaptığı dekorlar dönemin Mimar dergisinde yayımlanır. Dergi bu çalışmaları şöyle aktarır: “İpek Film, temsil ve musiki kadar dekora da büyük bir ehemmiyet verilmektedir. Muvaffak eserlerini tanıdığımız dekoratör Vedad’ın Karım Beni Aldatırsa operet filmine ait ve dahili mimari nokta-i nazarından modern ve fantezi bir kıymeti haiz birkaç dekorunu takdim ediyoruz.”
Salih Kaptan, Moda’da bir deniz sporları dershanesi açar. Bir genç kadının dershanede çalışan kürek hocası Orhan’a aşık olmasıyla her iey değişir. Bu kadın, dershane sahibi
Salih Kaptan’ın nişanlısı Fatoş’tan başkası değildir. Fatoş ve Orhan, derslerin birinde denize açılarak Hayırsızada’ya sürüklenirler. Bu adada romantik bir gece geçiren ikili bir şekilde ana karaya dönmeyi başarır. Ancak merak edilenlerle dolu bir dönüşleri olur.
Beyoğlu’nda gayet de başarılı çağdaş tasarım anlayışına sahip mekân örnekleri bulmak mümkün. Peki neden kameralar buralara uğramıyor?
Son zamanlarda çok fazla eleştiri duyuyorum. Artık bazı belli konuları anlatan filmler hep aynı mekânlarda geçiyor diyorlar. Ya filmler birbirine benzemeye başladığı için mekânlar aynılaşıyor, ya da mekânlar hep aynı olduğu için filmler birbirinden ayırt edilememeye başlıyor. Aslında sanat yönetmenleri farklı yerler arayışı içinde sürekli, yalnızca bulmakta zorlanıyorlar zannımca. Hazır Kulüp dizisi yeni sezonu çıkacak mı çıkmayacak mı tartışmalarıyla
gündemdeyken, Beyoğlu’nda geçen ve burada çekilen yapımlara bir bakalım. İlginç noktalardan biri şudur ki, Beyoğlu’nda geçen filmler genellikle dönem filmi oluyorlar. Nostaljinin izleyiciyi çekiyor olmasının ve konumun tarihi değerinin buna elverişli oluşunun etkisi büyük olsa da, Beyoğlu’nda gayet de başarılı çağdaş mekan örnekleri bulmak mümkün. Peki neden kameralar buralara uğramıyor?
Bölgenin en önemli tipolojilerinden pasajları ele alalım. Pasajların bir mimari tür
olarak bu kadar önemli ve farklı olmasını sağlayan şey, içlerinde barındırdıkları bir sürü fonksiyonu bir düzen altında topluyor olmalarıdır. Ne kadar kalabalık olursa
olsunlar, ana düzen hep aynıdır: ortada bir boşluk -girişi takip edecek ve pasajın nereye devam ettiğini gösterecek şekilde- ve iki yanda nereye kadar uzadığı bilinmeyen mekânlar. İşte pasajı mümkün kılan, tam da bu bahsettiğim boşluk. Eylemler gerçekleşmek için zemin ararlar, özgürce gerçekleşebilmek için ise boşluğa ihtiyaçları vardır. Boşluk davet eder, olanak tanır. Pasajların da bu kadar aktiviteyi başarıyla bir arada barındırabilmesinin sebebi de bu eylemlere izin veren boşluklu yapıya sahip olmalarıdır.
Şimdi bir de pasaj olduğu iddia edilen şu yer var (Solda, üst ve sağda alt 2). Reklam panolarının sessiz bağırışlarını aşabilirseniz
ulaşacağınız bir karanlık. Karanlığın sonunda da iki seçenek var: ya merdivenle nereye olduğunu bilmediğiniz bir yere gideceksiniz, ya da düz gidip -ki tam düz de sayılmaz bir rampa tırmanmak gerek- şu an morlu bir dükkan olan yerin içine gireceksiniz, mecburen. Oradan sonra ne yapabilirsiniz, nereye gidebilirsiniz, bilmiyorsunuz. Hele bir de yürüyen merdiven denilen bir gerçek var ki sanat yönetmenlerinin kabusu.
Aslında tam da bu noktada bu yeni pasajlar alışveriş merkezlerine benzemeye başlıyor. Belki de bunun gibi günümüz mekânları, her şeyi içinde barındırabilme ve her şeye dönüşebilme kapasitesine sahip oldukları için, kısaca her şey oldukları için hiçbir şey olamıyorlar. Benim birkaç kere işim düştü de girdim bu binaya, birinde lavaboyu kullanmak için. Bulabilmek için epey uğraşmam gerekmişti. Yani sınav tabelaları aşıp karanlığı geçince bitmiyor. İçeride de çabalamak gerekiyor yönü bulabilmek için. İtiraf etmek gerekirse belki de biraz fazla yükleniyorum bu binalara. Günümüz yaşam biçimini aslında çok iyi ifade ediyorlar bir noktada. Fakat bir filmin arka planını oluşturmaya elverişli değiller gibi görünüyor henüz.
Animasyon filmlerinin ilgi gördüğü bir dönemde Geospaces’in yaratıcısı, bu defa robotların hüküm sürdüğü bir dünyaya ayak basıyor. Rodney, küçük şehirde yaşayan bir robottur ve en büyük hayalini gerçekleştirmek amacıyla büyük şehre gitmeye karar verir. Niyeti ise büyük şehirde meşhur bir mucit robot ile tanışarak kendisini geliştirmektir. Ancak aşk kapıda onu beklemektedir. Güzel bir robota gönlünü kaptırır, yeni arkadaşlar edinir ve ardından hep birlikte kötücül yaşlı robotlara karşı bir savaş başlatırlar.
Fitaş’ın konusu bitmeyecek gibi duruyor. Daha önce animasyona uyarlanan yapım, bu sefer çizgi dizi ve bilgisayar oyunu olarak ekranlara gelecek.
Deniz Sarı denizsari@sari.com
“Pasjman,” bir labirent içinde geçer. Oyunun temel amacı, labirent içinde yolunu bulmak, olabildiğince meyve yiyerek puan toplamaya çalışmaktır. Bir yandan da hayaletlere temas etmeden meyvelere ulaşmak gerekir. Pasjman, yediği özel bir meyve (asansör) ile hayaletlere saldırabilir ve onları bir süreliğine etkisiz hale getirebilir. Oyunun zorluğu, her seviyede hayaletlerin daha hızlı ve zekice hareket etmeye başlamasıyla artar. Oyuncular, yüksek bir puan elde etmek ve uzun süre hayatta kalmak için mücadele ederler. Oyun, basit olduğu kadar ama bağımlılık yapıcıdır.
Olağanüstü bir güce sahip bir kötü adam ve direnç gösteren bir kahraman...
Başkahramanımız Sokak, dükkanlar, insanlar, ve detaylarla dolup taşar. Ancak, kötü adam Za-Man, zamanın kendisiyle oynamaktadır. Sokak, Za-Man’in etkisi altında tanınmaz bir hale gelir. Binaların hatları kaybolur, renkler karışır, ve insanlar farklı bir boyuta taşınmış gibi görünür. Düşmanın temasıyla ortaya çıkan kaotik değişimlere rağmen, Sokak, direnç ve dayanıklılıkla doludur ve Za-Man’in oyunlarına karşı bir direnişin sembolü haline gelir.
“Za-Man” karmaşıklığın, değişimin ve direncin iç içe geçtiği bir çizgi roman macerasını anlatarak, zamanın akışının ne kadar güçlü ve etkileyici olabileceğini gösterir. Sokak, zamanın yıpratıcı etkilerine rağmen direncini sürdürerek, kendi karakterini ve özgünlüğünü korumak adına verdiği mücadelede okuyuculara ilham verir.
“Za-Man’in dokunuşuyla kaybolan her hatıra, bu sokakların ruhunu bir parça daha eksiltiyor gibi. Ama unutma, direnmek asla geçmişi değiştirmez; ancak geleceği şekillendirir. Bu sokak, her zaman kendi öyküsünü yazmaya devam edecek!”