Orkun 7 sayı

m

i

rgi .co

ii

~..;

TÜRKLER

\

BiRORDU

ken

ww w.o tu

))~~~=~ ~

de

BÜTÜN

i

İ Ç İ N D E K İ LER

i

~{ ..

Ülküler Taarruzidir

ATSIZ

NEJDET SANÇAR

, Türk, Ordu ve Savaş Son Vatan Parçası

KAZGANOGLU ATSIZ

Beşinci İhanet Orkundan

Sesler

Türkelinin

Köy ve Kasabaları:

SAYı

3 Bilge

T. SÜREYYA ÖZDEMİR Ziya Gök Alp İçin.

Koruyucu i

Zamane

Hekimlik Münevverine

L;~ Davet (Şiir) ~~ Gelmesin

..

Dr. ŞERİF'KORKUT

Açık Mektup.

.

11- Kasım -1950

.

. . .

SOFUOGLU lVI. ZEKİ

F İ ATı

GEDİKOGLU M. KAMUl-'tAN

(Şiir)

Ulküdaşlar-la

~~~~~~~

HAclöıvmROGLU

ALİ RızA AKDEMİR

(( Tanrım (Şiir) ~

.' .

.HOCAOGLU S. ERTÜRK

Turancılık

ba.ş~

SEzAİ YILMAZ .

.

..

,:,,:,~,

25

,

2

ORKtlN

~"\'&."1&..'Uı...~~'-'''~~~'",~'",'",''-'",'",'",''-'",~~''\6... ~

~ ~ ~

~ ~

~

O:\VET

~

V,

Geçelim Döniilmez

~ ~ ~

Ölümü

~

ri ,mn

~

örnrün

yaz ırıdan,

hakkm

sözünden,

"*

Bitsin hasrnın i5i bu gün Kan sürüsun ı-s: bu giin

~

Birimize

~

Ef'lk

beBi bu

gün

"*

baca k biçen

Kırl ka n ka.lksm,

Düşman

gelsin

Ozanrmız

Su ğla m puz u sağhm

yürek

~

Çelih

bilek

~

El' olmayan evde gerek BiL g'iin se'nlen geçen gelsin

OL gülbangm

~.A

Sema

~

Uralların

~

Göı;e

.r ~

p!

(9 ~ ~ ':d ~

bestesinden

çölcstuı ok sesinden zirvesinden

rıağr a salan

*

~ ~ vur-sun,

Rtlr

~

lcu rsun.

çaılrr'

~ ~

~ Şadların

~

Leverıdler

~ ~ l,

~

aşsın derbendleri...

~. ~

nr,

GEDİKOGLU

Ii.Al'IrURAN

~

~ ~

idezard~n

~

atanı

h:urşad,

Oğuz

doğr ula

l;:ağan

gelsin

~

Bi:/: verirsek hep elele lianı~lIruz her emele

Bir

dôrıtl iık mü

İs te r biitlin

~

alearı

cihan

Yolunıuz

sele

işkence Göziinc

* k ıyısma

~

Bakm,ı,

~L

li UTBUN

~

Bozkurt

~

mZA de,

~ ~

G" Ii , f it' , -or-e ım rrıo sıco ırıı Al ta yd.ı Erlik sUUinii BuzkurUaTılan i~'en gr-lstn

lıasmın

.ı;ibi dalurı

.',

ülkü

lcorkacalr

olan

görmeden acı göz;\'a"ı dolan

Geçsede

AYISIN LI.

Bu

asırlar

dünvada

gelsin

Cenk

a.tıru

Buvruklar

gelrnesin.v.

~ ~

gelmcsln.ı.

~

~

k ın ı,

~

killi,

~

iç:l,i zevkini,

üstlin

buları

ver-Hip t",h"

Sedler daynrıamuz Gökderelim dikkat

birden

~ ~

sörıdürmez

kıldın,

z evlclrıden

Iktvüz»

:

yoludur

çekmeden,

kılıl) zanteden

Purçalasuı

sayısına

E:I..ZIL

~

mukaddes

Savaştan

gelsin

Volgalarm

!;4

GELMESİN

*

~

~

~ ~

~~,~:f~~~a~'u:ıG:ı~:~lapuıa

!"':;

tJ~

~ ~

g erf lstrı,

k.opuz

Dinliyelim

Ordu

g-elsin

ww w.o tu

~ ~

f"

bugün, yarın; bütün erkürım..

Silinsİn

R

~

~

Sesi gelstrı

-&.-

~

~ '!d

serilsin,

gelsin,

Meyılanlarda

de

&

tunçtan

Beğ1~r

ken

~

~

dirilsin...

rgi .co

~

yay

yerlere

Bozkur tlarrmız

tü

bil' kol

~

Şölenimiz kurulsun, Kanlı sular durulsun.

~ ~." ~,'

~

Ulu 'I'anr ım ; Sen ıhsan el. Ötügene ulaşalrm ; Dlzimİzde varken kuvvet, T'an r-ı Dağ-ını aşa.Iırn.

eee! kız ından g-ibi icerı ı;clsin

~

~

m

~

TANRIM

~

gelme'sin...

~

ka lkıncn.;

~

bu-iken h ıncn ; sakın ka dmca,

~

giilpn

~~~ ~ ~

;;elm,~siıı.

~

~

'dt

ALİ RıZA

AKDE:.\I!R

1950 -

GÖKDERELİ

SEZAİ YIL:'<IAZ

~ ~'

~

~ "

,. _."·.'0::":0. ": .. :

.

..

. ".: .,

....

:

.

.: .

-. ,:. ". ~

~~'-~"<A."'P.>:~"'Q;;>'J...,''-''V,}~'''''''''''''''~''-'''''-,~''''-'-' ---~

Başyazarı Sahibi

: ATSIZ

Müdürü TDMTtlRl{

İSMET

u

OR

ve Neşriyat

Haftalık

17 Kasım 1950

Türkçü

ABONE :

Yıllık:

8 lira

6 aylık:

4 lira

P. li.

1818

Dergi Galata. Istanbul

Cuma Gürıleri Çıkar

7. Sayı

~~ümITrT;;'Tr";tidi7------l Biyoloji

baınmın(lancanıııar:~:~::

h::::~arıa:

bitkilerin

gayesi

Icendi soyu-

«hayat. kavgası» dOb'tlyor. Bu arada zayıflar Ciiliyor,. azalıyor; güçlüler yayılıp çoğalıyor; bazı soylar ise yeryüzünden büsbütün lcalk ıyor.

Milletler arasında da aynı yasa. hüküm sürer. JUilIet: adeta guvr ışuuri olarak dünyaya yayılıp hükim olmak ister. Fakat yayılırken başka milletlerin mukaverrıettne çarpar. Böylelilde aralarında savaş başlar.

Sonunda güçlüler Icazanır,

~

rgi .co

m

~ .

ken

de

İnsan toplulukları, yani mtlle'tler, yüksek bir şuur mertebesine er lştilderi için bunlar arasındakt hayat kavgası yalnız tabiatın kanunlaı-ı .içinde sürüp g·itmc!;:le kalmaz. Buna insan şuurunun sistemi .ve metodu da eklenir.

Bundan da milli ül, küler doğar. Demek ki milli ülkü, milletin tahteşşuurunda bulunan «vayılı» h:1kim olma» .sevldtabiisinin batıkanlar ve Icılavuztar tarafından şuur+andrr ıhp slsteml erıdirilmi'5 şeklidir. Ülküye krluvuzluk veva başkanlık eden sahstvetlertn irade ve kuvvet derecesi ülkülerin başar-ısmda birinci derecede :1mildir.

Millı ü1kiiIerde azdan çoğa doğru iiç dönem v ardır: İstikHiJ, birlik, fütnha t. . Millı ütkünün i!l{ dönemi istikIllI· Imzanmali:tır.Müstakil olmıvanlar istikJlil. lerini kazanmak, kazanmış olanlar da bunu muhafaza. edip sağlamlaştırmak düşün-

ww w.o tu

cesi ardında koşnrIar. İrlandaItlar sekiz yüzyıldanberi istikliH jç.in uğruşıvortardı. oldukları halde feda.!dr1!ldarı sayesinde koca-Tngfl ter errin elinden

millet z orIn

nı.

ardmda koşan milletler azdır.

Milli ülkünün Iklncl rner-hale si birliktir.

Yani bir milletin bütün fertlerinin tel, bayrak altında, tek devlet haline geImesidir. İst1kliilini Imzanmış olan her milletin ilk işi yabancı lıaldmiyeti altında kalmış olan uruktaşlarını kurtarmak yollarını aramaktar.

Yahut bir millet birkaç ayrı devIet halinde siyaseten müstaltlhc bunların bu-leşmesı için siyas! ye askert faaliyette bulunmaktrr.

On dördüncü a sırrla Tiırldye Tü r kle rl yirrni, otuz ayrı hükümc üc idare olu.

nuyordu. _

Blı-leşme kanunu do lavıs ıyla bunlar bir buçuk asır btrbtrIertvtc ~."lrpı~tı· lar. 1515 te birliği tamamladılar. _ İta.!ya da aJ,'lll Elekilde hareket etttkten sonra gör.ü.nü ~ab,uıcı hakImiyeti al- .

~.u,~~~~~i"?S~~~

-_

__._ .. _---_

_-_ ..

-

_

_

_._

_...•........ _--_ .. _ .•j

"."

_ ..,

_

.

i ~

~

~

_~

~ı

~ Ki.i('iil, bir istiklillerini

söküp aldılar.

EstonIar, Le torıla.r, Litvanlar asırlardanberi istikHU· rüyası görüyorlardı. cihan savaşından sonra ülkülertae kavuşmuşlardr.

1940 tn, Icavbe tttklert isttlclül! yeniden elde etmek için şimdi içerde ye dışarda 'aztmle ç.iıIışıyorlar.

Eskiden müstaktl olup 150 yıl önce is~!{]iuıerini kavbetrnis olnn Lehliler büyük fedakaı'Irktardan, Icarılr ihtiHlllerden sonra ilk cihan savaşı sonunda istik.

Iüllerrnl lcaznnrnışlardı.

1939 da istild:1li yeniden kavbetttler.

Fakat sanki hiçbir şey olrnamış, o kadar feliiketli anlar yaşanmamış gibi yeniden istiklfil dayası ar' kasmdadırlar.

Bir yandan çete savaşlarıyla milli ruhu ayakta tutmaya Uğraşırken bir yandan da dışar-dald teşl<ilatları vasrta sryla her fırsattan fa.yd alnrıarnk ısttk.

Iü.llertni kıu-tarmaya çabulıvcrtar-, Hindistan, Pakistan, Birrnanva, İndonezya da aynı yolun yolcusu olarak, aynı gayeler ıçin kan dökerek rıiha.ye t emellerine lra.vuşt.ula.r. İstiklal uğruııdaki savaşırı en tipik örneğini Yahudiler vermtstir : Esaretleri ytrmi asrr geçen, dünyanın her tarafına dağılarak bir anayurtları kaımıyan ve dillerini de :kaybeden Yahudiler, istikliilseYldtabiisinin tesirinde olarak·:yaptı!;:!arı uzun ve yıpratıcı mücadeleden sonra milli ülkünun ilk merhalesine erdiler.

Bugün, milletlerin çoğu mUstakil olduğu için milli ülkünun bu iII, merh a les!

~

~

nun bütün dünyayı biirümesidir.

Hiçbir hayvan veya bitIti cinsi dünyayı kapl ıyamıyorsa bunun sebebi aynı ga.yey! güden ba şka cinslerin mukavemetine maruz kal. masıdrr.

Cinslerin aynı gaye için yaptıkları bu tesir ve maruz lca.Idrlclar ı tepld derı

~. ~ ~~

,1 ~ ~ ~

~ h·

rı' fZ1 ~.,

;g~ ~, f2

~ ~, ~, ~

~ ~

4 ~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~ \~~

trrıdu Icalrruş olan Ltal ya.nl ar a çevlrdı. ilk cihan savaşında. İtalyanın müttefiklerine ihaneti, Avusturya idaresinde yaşıyan btrka yüz bin Ttalyarıı kurtarmak içindi. ikinci cihan suvuşmda Fransa ve Yugoslavya ile yaptığ'ı savaşlar da o iki ülkedeki hİrli:a~" yüz bin İtalyan için yapıldı. ç

ı, ~';': ,1

~:i

Ayrı müstaktl devletler halinde yaşıyan Almanlar 1870 te vapt.ıklu.r-ı büvük hir a tılı,;,I:ı siyası birliklerini anaçizgller-lyle kurduktan sonra bunu tamamlamak için 1938 de bushyarı .bır seri ha.mleler daha yaptılar.

Gerçe bu büvük işi hnsn.r amndıla r. Fakat başarmulur-ına ramak kalmıştı.

Bugün Avusturya ayrrlrmş ve Atman, )"L da iki ayrı parçaya, bblünmuş olduğu halde Alman önderlerinin bir birlik ardında Icoşt.ukl ar-ı açıkça. göriümektedir.

Hatta, Bat.ı Almanya meclisinde Doğu Almansa ile. bl rleşrnek konusu üzerinde sözler söylenirken bazı milletvekilleri Avusturya ik

de bir-Ieşmek ist.ediklrini haykıra.ruk açığa vurrnuslardır.

Romen birliği Eflak ve Buğd,\n Beğliklerinin blr'leşmeslvle ~':!, bundan sonra ur nktaşla.rmı kurtarmak için 1913, 1914-1918 g-irmiştir.

Finler,

Rusya

~

I1m yanında.

~

(',ıle.laı- ve Büvük

tL ~.,I

~

iô ~~ ~

E! AL k~.''i'\·'iJ \tJ.~

~1

~ ~'. i7J

~~J ., ~:!/

;;1 [;:ı

~~ i~

~

m

rgi .co

~

Ma.car-Inr ın, Buf eur-Inr ın, Sırpların, Yunanlıbrm <1:1 son asınlaki tarihlerinde 1:anunIa hareket ettiklerini vukua.t pek açık olarak gösterm'ştir.

Bazı çok yeni ve zayıf, askeri kudreti sıfır derecesinde "eya kültür seviyesi ço], a~a,i:'l. olan milletlerile de aynı kanunla. hareket edildiğini görüyoruz.

Mesela Efg-anistan a,;,ağı yukarı LO-IZ rmlyorıluk geri bir memleket olduğu halde. 100 milvo nIu k Pakrstunln düvalıdır, Pakistan "ınırları içinde yaşıyan ve 'Peşto yarıt Efgan (lili konuşan u ruktu.şlur ın ı istiyor.

Yanında müttefikleri Olduğu halde Ya.hudller-e yenilen Mıs ır ise İngiltereden Sullanı Ye Tarablusla Bingaziyi istiyor.

Bütün nüfusu 400000 kişi 'bile olmıyan Ürdün Beğliği Suriye ve Filistinin hepsini istiyordu.

Bu kadaı-ını elde edemedi ama Yahudilerden ur takalan Filistin parçasını elilemesini becerebildi.

Habeştst.an, Eritrcvi Is te mek tedtr , Yahudiler ise milli bır'Itk için İrak ve Yemendeki yüz bine yakın Yahııdi:;i uçaklarta İsraile taşıdılar.

Milli ülkünun üçüncü merhalesi ise fi.ituhattır. Çünkü milli birli~ni tamamlamış olan milletler kendi soylarını yeryüzüne yayıp hakim kılmak için istila. ve f'ütub at yapmak mecburiyetindedirler.

Hatta bir mmet bazan Iterıdt milli bir]ji(ini tamamlamadan öncede fütuhata başlıyabilir.

Mesela Osmanlılar Türki vedelci Türk !ıirliğ'irıi t.a.mnrnlurnadan önce Avrupada geniş iiituhat vapmıştardı. İtalyanlar ve Almantur du rn.ilIi birlik işi bitmeden önce sömürge fetilılerinc Jca.lluşrmşln.rdr. F:Lb oyl« tektük istisnalar umumi kaideYi bozmaz. Üçüncü cihan savaşı, milli birliklerIni tamamlamış ve Rusların üçüncü mer-ha.Ieye varmak gayretlerinden kıt

valnız Rusya bu yolda yürümek kaverne ti ile kurxıla sryoı-. Başka

~

Ici ülküler

ta.arruzidir.

Alman, İtalyan, bir şey değildi.

i

! ~.

~

~

Japon Şimdi

* Müstakil

~

~ olan başka

istiyor ve tabii bir sonuç olarak başkala.r ının mumilli ülkülerrn muzaffer oluşu da yalcırıda Rusyayı

~öltertecektir...

Görülüyor

\,~' !\ ~ ~

~

aynı

de

P~

~ ~

ken

~~ ~ i~ ,.\

~ı

başlamış ve Romanve 1.941 savnşlarma

idaresinde bulunan IKarel~'a I<1nlerini kur'tarrnak için Alrnarıvagirmişlerse de Iravbetrrüşler-dir.

Fakat ilerde mutlaka kazana , F'inlundryayı kuracaklardır.

ww w.o tu

h'~ ıt\,

savaşa

~;

~

~ olmıyan

m'llet

istikTaHni

kazan.

mak için kendisine hülurn olan millet! yenme ye mecburdur.

Yarıt tnar ruzt bir mak. sa tlu hur e.ket edecektir.

Birliı;.-ıni tamamlamamış olan millet bu birll'D elde etmek için urulcta.şlru-mı esrır et n.ltuıda tutan millet veya nıilletlerle çarpışaca.k, onlardan

~

~~

9; ~

toprak aluca.kt ır. Milli birliğini kurmuş olanlar ise tütulıut vanmatc için başkalar-ını yerrecelcle rdi ı-, Dernek ki miJli üllcüler in Irer üç dönemi de taarruztdlr.

Acaba tedami ülkü olamaz mı? Bir nıi il et, ma!'k olduğu sınırlar içinde ya.şuyrp refaha ka vuşmn lc irl k itsim i] g üdemez mi? Hayır! Çünkü mevcut sınırları mu-

~,

harazu

etmek ye zengin olmale düşüncesi hiçbir zamarı bir ülkü olamaz. Bunlar bir millet iç:n en küçük ve alelade isteklerdir. 'Ülkü ise küçük ve alelade bir istek de. ;-;-iJdir. Ülki.i biraz h aval ile kar ış ık, uzak, güç bır hedeftir. Ülkü, o ülkü ile t.utuş ,

~

~tlS millet fertlerini heyecan içinde yaşatan ımtlu "t'e ..tı·a~lı ..düşüncedirı' ~~lüiIer ı Icanlu, fedaklrlıkla, kn.hr-a.rnanl ıkfa, beslenir.

Bir milı e, u cusune varma { ıçın ırmal clar g-ibi kan akıtır, yığrnla.r la can har car. Üllcüler e kanla, kılıçla, dö vüşle, milli

~

~

~1

~

f:J ;:\

~~

e;~

kinle

varılır. Ülkü Ülkii bir

:;,~'2t~~~

Iradeler.

ahli1k-

~

. _ Geçn~,,~e bi:-lik kıırmuş: f~tuhat .yapmış. ~Ian milletlereski ululu ğu yeniden ılınıtmek rçırı ugTuStrlur. Çünkü «mazide tarıhı hakikat olan şeyler, atide de ta-

~.1.

lar ister. ~~ ~ ~

çelik yürekler, demir bileltler, sarsılmaz dindir. Rahramanlar ye şehitler ister.

yüksek

l'

~bfıiOO~i1Jb1rm:::a:&t:ıııi1JQ!!:iii'l:mı~:iiii:1iEi

~

5

r~~--~"-"""""~~""""""'~"'-~_-"='>ilK \

rihi hakikat olabilirter». Ülküler hiçbir' kayıtla, hiçbir siyasi ve insani düşünce ile sınırlandırılamaz.

Bir ülküye bel bağlamış, gönül vermiş milletlerin tarihi düşrnarı , ıar.ı vardır. O düşmanlar mutlaka ·tepelenecektir.

O düşman milletle dostluk n.ndIaşmala.rı yapılmış olabilir, Bu geçici dostluklann hiçbir değeri yoktur. 'I'u rih i düşmanlar ancak dışişleri bakanlarının dostudur.

Milfet.in asla !.. ··Bir millet için en büyük tehlikelerden biri har ış ve dostluk afyouu yu t.aruk uyumaktır.

Büyümek istemiyen millet küçülmeye mahkümdur, Sa ldrrmryarı millete

~

.

~ ~ ~. \

k~ ~

saldırrhr,

~ ~ ~ ~

m

~

. •ı:~y~t bir suvaşkcrı ve onu kaz:ıııma~ i~in. ~~tIaka tn ar ruz etmek gfrddr.ı~{'ıı nulli ülkü yolunda yapılacak taarruzun çırkınlıgını Iıa.yk.ırrnalc ya. g-at1et, ya. 11111' nettir. Devletlerin sorumlu yerlerinde bulunanlar siyasi nezaket ye ya mentaa.t do' layısıyla böyle sözler söyliyebilirler.

Faıı:at milletin gençliğine hitap edenler yani öğretmenler, şa.ir ler, gazeteciler, yazıcılar bize barış afyonu yutturmak isterlerse onların şecerelerlnl ve evlerindeld gizil evrak! araştırmak tarihin. bilhassa Tür), tarfhlnın değişmez ha.ldknt.mr bi. defa. daha teyid edecektir.

rgi .co

. ~

yok» gibi sefllünq bir siyasi: umde bu milletin manevi enerjisini bilerek veya b ilmiyerek söndürenler, .za terı mahvolrnuş Almanyaya savaş açarak Türk tarihinde asla görülmemiş bir kancıklığın zilletini tarihimize sokanlar. fakat Bulgaristan ye Aılalardakl Türkleri topraktar-ıylu birlikte kurtarmak fırsatını tarih yarutmışkerı en deni vecebin bir hareketle bundan l;:.~ça~lar hiç şüphesiz Türk birliğin.i taı~1an:j:ımak yolunda bir adım atamazlardı. Çıınku onlar bu ınemlekette moskof'çuluğu ıçın için yaşa.tmak, Türkçülüğü açıkça, yok etmek 1stiyen Devşirmelerdi.

~~~-ıe:p~~~~~~~~~~1!jffi

Ordu'· ve Savas

de

Türk,

Atsız

ww w.o tu

Ordu Ve savaş Türkün en eski iki arkadaşı, dır. Bu arkadaşlık o kadar eskidir ki, tarih, Türkü tanıdığı gündenberi onun yanında her zaman orduyu ve savaşı da görmüştür.

Ve ordu ile savaş, diğer birtakım bÜYÜk varlıklarla birlikte, Türkten ayrılması imkanı olmıyan mefhumlar arasına girmişlerdir.

Tarihin bu yirmi beş yüzyıllık hak.katımrı bundan sonra da bir gerçek olarak kalması ırkımız için milli bir zarurettir. .

Türk,. ordu ve savaş sadece birer arkadaş değil, hem de üçüz : kardeştirler.

Birlikte bulundukları yüzyıllar içerisinde hep birbirlerini yüceltmişlerdir, Türkün Em üstün millet olma, sında ordunun ve savaşın payı büyüktür. Ordu, tarihin en değerli, varlığı olabilmek şerefini ancak Türk milletinin bağrından çıktığı zaman kazariabilmiştir Savaş, hayatın bu yaman gerçeği, varlığının büyüklüğünü Türke ve 'Türkün içinden fışkıran orduya borçludur. Dünyada yüzyıllardanberi pek çok şeyler birbirlerinden ayrılmıştır, lakin Türk, ordu ve savaş hep birlikte yaşamışlar ve yaşayabilmişlerdir.

Bu üçüzlü arkadaşlık günümüzde ve yarın için dünkünden daha çok lüzumll! bir zaruret'tir. Bu zarureti milletçe duyrnamız ve buna yi_ ne milletçe inanmamız Iazırndır. Irkını seven her Türkün orduyu en mukaddes bir varlık olarak tamması. orduyu mukadde-s bir varlık diye

~

~1 ~~ ~

~ ~

~.

k." ~

~

~EJDETSANÇAR·

ken

Y~:

.

tanıyan her milliyetçinin savaşı t.iksinilecek barbarlık olarak düşünrnemes! icap eder.

bir

İkinci dünya savaşı milletler-in hayatı için ordunun değerini ve savaşmayı bilmenin Iüzumunu en açık şekilde ortaya koydu.

Dünya tarihinin kaydet'tiği bu en büyük savaşta havaların çelik kanatlı yeni kartallaı-ı göklerden ölüm yağdırarak yirmi dört saatta şehirleri ha., rabeye döndürdü, Dev gIbi tanklar en büyük engelleri devirip geçen güçleriyle savaş alanla, rında dehşet saçtı. Milyonlarca insan görülmemiş bir makine bolluğu içinde birbirini yok etmeye uğraştı.

Bu çetin hadiselerin insanlara bÜYÜk dersler vermemesi imkansızdır. Bu derslerin başında ise Türkün en eski iki arkadaşı olan ordu ve savaş, yani ordunun değer ve 58.vaşmayı .bilmenin lüzurnu bulun.maktadır.

-,Ordu ulu bir varlıktır. Bu varlığın ululuğurıu inkar edenler bulunabilir. Fakat bu inkar ordunun değerini azaltamaz. İkinci dünya savaşının hadiseleri bu hususta o kadar ibret verici olmuştur ki, ordunun milletlerin hayatındaki yerini küçümseyen bir çok kapalı gözler bile artık açılmıştır. Bundan dolayıdır ki. bugün crduyu mühimsemiyenler ve askerliğin m.lle tle , rin hayatındaki birinci derecede olan rolünü anlamak Istemryenler eskiye nazaran azalmış bulunuyor. Yani Türkün en eski iki arkadesindan biri ol Il!'! ordu artık urnlımiyetle mukaddes

i

i

6

ORKUN demektir.

Bir millet bu vasıf , tan tiksinmemek lara malik olmak sayesindedir ki en büyük hayat smavlarım verebilir.

Aksi inançtaki milletler ise mukaddes anların kavga saatları çaldığı zaman tepe aşağı olmaya mahkümdurlar.

Onun içindir ki savaşın bir felaket olduğu fikrini cemiyetlere telkin etmenin hiç bir faydası yoktur, aksine büyük zararları vardır. Bir cemiyetin insanları - ve hele gençleri - bu telkin ile vetisirlerse yahut kendilerini mukaddes vazifeye çağırdığı zaman nasıl döğüşebili rler?

Savaşın mutlak bir felaket olduğuna inanlar ona karşı en büyük t iksirı tiyi duyarlar. Tiksinilen, korkunç bir canavar ve felaket olarak tanınan savaşa, yurdu korumak için bile olsa, is-tekle gitmeye imkan var mıdır?

m

Bundan yüzyıllarca önce, savaşçi büyük bir Türk, Atila «savaş olmasaydı Hunlar bu kadar milletler .üzerinde hakim unsur olarak kalabilider miydi?» demişti. Bugün biz de şöyle diyebiliriz: Savaş olmasaydı Çingiz'lerin, Kılıç Arslan'ların, Yavuz'ların, Barbaros Hayreddin'; lerirı bize verdikleri övünçler ne olurdu? Savaş olmasaydı tarihimizin parlak sayfaları olan Niğbolu'Iar, Kosova'lar, Pilevne'Ier, Çanakkale'ler olur muydu? Savaş olmasaydı bizi hiyle ile alt ederek istrklalimizi elimizden almış olan Çinlilere karşı Gök Türkler, Türk varlığını yeniden nasıl elde edebilirlerdi?

Ve n.hayet savaş olmasaydı son namus ve varIık kavgamızı, Anadolu İs tiklal savaşımızi tarihimize büyük bir şeref olarak geçirebilir miydik ? Bütün bunlar Türkün en eski iki arkadaşı olan «ordu» ile «savaş» ın eserleridider.

Ve sonra şunu da unutmamalıdır ki, savaş hayatın zaruri bir hali hükmündedir. Ondan Tiksinmekle cemiye tç., bir şey kazanılmıyacağı gibi, uzak durmak da mümkün değildir. Bundan dolayıdır ki, milletin yüksel, men fa atları gerekli kaldığı zaman, erlik yerleri olan kavga alanlarına korkusuzca gidehil, rnek için savaştan tiksinmemek, hatta onu sevmek lazımdır. Savaşın' fertler için ölümü olsa bile, böyle anlarda cemiyetlere saadet getireceğini düşüner'ek.v.

Türk, ordu ve savaş ... Bunlar sadece çok eski birer arkadaş değil, hem de üçüz kardeş tirIer. Birlikte bulundukları yüzyıllar içerisinde hep birbirlerini yüceltmişlerdir.

Türkürı en üstün millet olmasına ordunun .ve savaşın payı büyüktür. Ordu; tarihin en değerli varlığı olabilmek şerefini ancak Türk milletinin bazrından çıktığı zaman kazarıabilrniş tir; Savaş; hayatın ..u yaman gerçeği, varlığının büyüklüğünü Türlee ve Türkün içinden fışkıran orduya borçludur.

Dünyada yüzyıllardanberi bir çok şeyler birbirlerinden ayrılmışlar, Etkin Türk, ordu ve savaş hep birlikte yaşamışlar ve yaşayabümişlerdl,'.

Bundan sorıra da dikkat edeceğimiz şey, bu yirmi beş yüzyıllık büyük hakikatın bir gerçek olarak kalabilmesidir.

rgi .co

diYe taruruyor. Milletin iyi düşünen fertleri artık öğrenmiş bulunuyorlar ki ordu Türklük de. rnektir.

Ve mukaddes ordu olmazsa mukaddes Türklük yaş ay am az. Dün, Türklüğü uzun yüzyıllar en üstün millet yapan varlıklar arasında ordu vardı. Bu gerçek bugün için de değişmiş değildir. Ve bugün Türklüğü ayakta tutan e:: büyük güç nasıl ordu ise, yarın da ordu olacaktır. Onun içindir ki ordu bizim için mukaddes' tir. Bundan dolayıdır Id orduyu milletçe sevmemiz gerektir ve seviyoruz.

En eski iki arkadaşımızdan birisine karşı duy, duğurnuz bu sevgiyi ötekinden de esirgememeli, orduyu yükseltirken savaşı alçaltmamaya dikkat etmeliyiz, Buna dikkat etmez de savaşı medeniyet yıkıcı bil' canavar ve büyük felaket diye gösterırsek hem milletimiz için zararlı bil' bir yapmış olur, hem ele mantıksızlığa düşerlz.

«Savaş felake ttir», «savaş medeniyet yı kıcıdır», «savaş vahşe ttir» gibi fikirleri tekrarlamanın millet için bir faydası düşünülebilir mi?

Hele ikinci dünya savaşında savaşmasım bilmiyerı milletlerin iskambil kağıtları gibi devrildiklerini gördükten sonra, bu fikirleri millete telkin etmekten ne kazanç beklenebilir?

Savaş

felaket midir, değil midir? Şu muhak, ki savaş için mutlak olarak iyidir. diye bir hüküm vermek nasıl doğru olmazsa, yine mutlak olarak onu felaket saymak da doğ:ıı olmaz Bir millet lüzumsuz bir savaşa sürükle., nirse o zaman savaş felaket olabilir. Lakin, yurdu korumak, Is tikla! kazanmak veya her hangi bir başka milli menfaatın buyruğuna uymak için yapıhnca, savaş felaket getirici değil, tamamen aksine saadet hazırlayıcı bir vasrtadır.

Bir de, savaş felaket olsa da, olmasa da, şu kimsenin inkar edemiyeceği bir gerçek tir ki hayat biyolojik bakımdan bir savaştır: En küçüklerinden en büyüklerine kadar bütün var olanların yaşama sa vaşı..; Bu savaşta yenilmemek için maddi ve manevi alanlarda kavgaya hazır bulunmak birinci şarttır.

Kavgaya hazu: olmıyanlar ez ilmeye ve hatta yok olmaya mahkumdurlar.

Son dünya savaşında bunun misalIerini az mı gördük?

ww w.o tu

ken

de

kak tır

Kavgaya maddi olarak hazır bulunmak en çok savaş silahını elde etmek ve edecek halde olmak demektir.

Fakat hayat savaşında yenil , mernek için bu kari deği ldir Bunun kadar, hatta bundan başka çok manevi hazırlık da lazımdır.

Hayat savaşının manevi hazırlık savaşçi yetişti rmektir. Çünkü en mühim manevi sj]ah olan savaşçi ruhtan mahrum olan milletler, en· ü::.türı maddi si lah la ra da sahip bulunsalar, yenilrnekten ve hatta ezilr:ıekten kurtulamıyorlar.

Savaşçi ruh bilhassa gençlik için hava kadar Iüzurnlu bi r ihtiyaçtir.

Savaşer yetişrnek hiç bir zaman va ra yoğa kan dökecek bir ruh sahibi olmak demek değildir. Savaşçi ye tişmek, savaşm usullerini öğrenmek ve - zarur i olup kalkmasına imkan bulunmadığından - savaş-

çİFTÇİOOLU

NEJDET

SANÇAR

7

ORKUN

VATAN

sı

KAZGANOGLU Kahramanlıkla, şerefle dört yıldan [azh bir döğüş ... Öyle bir döğüş ki kahramanlık ve fedakarlıklara yoksulluk ve gerilik mezar oldu. Öyle bir döğüş ki, zaferlere ve mucizelere bilgisizlik ve .hıyanetler cellat oldu.

Ve neticede koca bir devlet yıkıldı. Suriye, Filistin, Irak gittiği gibi Anadolu da, parçalanmak tehdidi altına düştü.

Nihayet müthiş bir şahlanış ve İstiklal Savaşı. ... İmanını .kaybetmiş kimselerin akıllarına sığdıramadığı mücizelerden sonra, işte Büyük Zafer ve Kurtuluş. Bundan sonra da hür ve bağımsız Türkiye.

Kenar ve uçlarından Midilli, Sisarn. Sakız, On İki Ada, Kıbrıs, Hatay ve Kuzey Suriye, Musul, Azerbaycan ve Batum kesilmiş Ve kırpılmış olarak bir Anadolu ile, Batı Trakya, Do-ğu Rumeli ili kopmuş durumda avuç içi kadar Trakyadan ibaret bir Vatan parçası ... Sımr-Iar-ın ötesinde de milyonlarca gözü yaşlı Türk.

iı

Kurtuluş yıllarından sonra, tekrar bir milli heyecan ve kalkınma hareketleri. Bir müddet sonra tekrar eski durgunluk, unutkanlık ve uyku ...

Etrafta ve kapımızırı önünde büyük tehlikeler ve belalar esirtip duruyor. İfritler ve canavarlar ıslık çalıp soluyer ...

Davran ey Türk Oğlu! .. Davran artık .. Elde ne harcanacak Rumeli, ne Macar ülkeleri, ne Suriye ve Irak, ne Filistin ve Mısır, ne 'I'rablus, ne Tunus ve Cezair, ne de Kırım ve Kafk§flY kaldı. Elde kalan Son yatan pnrcrısıdır :..

S~~ vatan parçası ...

Bir Bozkurt gibi davrarı, Gayrete gel... Çalışmaya koyul, Eski günler yeniden değsun ... Zafer ve Şan Bayrakları ufuklara doğru yeniden açılsın... Her şeyin üstünde Büyük Türldye."

Bizim Buhtıivar Türkiyemiz yükselsin !..

i

,

ww w.o tu

ken

de

Türk tarihini okuyarak, on sekizinci yüzyıldan, yirminci yüzyıla doğru yaklaştıkça, görılümü büyük bir yas ve sızı kaplar. Ruhumu, teskin edilemez bir kızgınlık ve hareket ihtiyacı sarar.

Her gün, saldıran düşmanların önünde, geriliyen ordular... Her gün devrilerı kale burçları üzerinden, yere düşen bayraklar...

Bırakılan ülkeler ... ve iki yüz yıldanberi durmadan devam eden göçler... Açlıktan, soğuktan, bakımsızhk, tan perişan olup giden göçmenler ... Her bozgundan sonra bir müddet yas Ve onun uyandırdığı tesirle bazı hareketler...

Fakat çok geçmeden yine derin bir' uyku ve vurdumduymazlık .: Devir dönmüş, nihayet yirminci yüzyıla giriliyor. Batıdamüthiş bir hareket ve yarış var.

Bizde yine durgunluk. ..

1911 Batı Trablus Savaşı.; Roma elçimiz, lTürk - İtalyandosluğu hakkında hükümete güvenlik verici kapı gibi raporlar gönderiyor ... İtalyanlar ise hummalı hummalı, hazırlıkta! ..

Anlaşıldı anlaşıldı, koca devletle koca milletle beraber, elçiler de uykuda.

Batı Trablus derken, On İki Ada da 'işgal edildi. Tam o sırada Balkan Savaşı koptu. Balkanlılar savaşa hazırlanırken bizimkiler orduyu terhis ettiler. Dedik va., Devlet de elçiler de uykuda.

Balkan Savaşı denilen yüz karası. bütün Ru.rneliyi sildi, süpürdü, Nerede ise Avrupadan bütün bütün, ayağımiz kesiliyor... Tekrar bir canlanma ve saldır-ış ... Neyse, tarihi Türk şehri güzel Edirneyi tekrar kazandık. Hele şükür Avrupada milyon kilometre dörtgenlik ülkelerden sonra, elimizde avuç içi kadar da olsa, yine bir toprak parçası alıkoyabild.k.

Bu felaketin yarattığı heyecan ve hareket neticesi, bir çalışma başlarken, Birinci Dünya Savaşı da başladı.

m

Yazan:

PAR ÇA

rgi .co

SON

TÜRK

TARİHİNDE

i

iKAZGANOOLU

YABANCIKANLILARIN BEŞİNCİ

i

İHANET

SERİSİ:

İHANE'r

Işbara Kağan 582 de 400.000 kişilik bir orduyla Çine saldırdı. Çin Seddini aştı. Çinlileri her yerde bozılu, Türkler yalnız bir noktada durdur'ulabildiler. Diğer yerlerde Türk ordulan Çinin içinedoğru ilerlediler. Bu sırada yine Türkelinde bulunan çang-sun-çing, Işbara Kağanın oğluna haber göndererek TÜrk Devletinin en yaman boylar topluluğu olan Tcliislerin isyan ettiğini, Işbara Kağanın karargühırun düşmek üzere bulunduğunu bildirdi. Bu korkunç haber, korkunç Türk akınını durdurdu.

Hızla çekilerek Türkeline döndüler.

Düşün ve unutma! ..

Ats

1 Z

i !

i

DAN z edecek

kudrette

bir yar-

ALAKAL! MAKAMLAR OKUYUP GEçSİN Moskof tehlikesine karşı hala nekadar gevşek ve nekadar şuursuz olduğumuzu gösteren iki havadis kırıntısı: Rumanya bandıralı Transilvania vapurundarı atlıyarak bize iltica eden geminin telsizcisini Hilmi Başkoç adın'daki oranın sahil sıhhiya başdoktoru tutup iade ediyor. Cezası: Bu işi mahalli idare amirlerinş haber vermeden yaptığı esbabı mucibesiyle vekalet emrine alınmak.

O kadar. Tevkif bile yok. (Halbuki kanunen bu idam cezasına kadar gerektirir. Tatbik eden kırn:) .

Kars hududundan yine bize sığınan siyasi bir mülteci. Sığınması kabul ediliyor. Kısa bir müddet sonra Rus ajanları gelip adamı öldürü, yorlar, ve kafa kısmını koparıp beraberlerinde gösteriyorlar.

Gelişte de gidişte de marıi olabilen yok.

m

*

ww w.o tu

ken

de

ACABA? Gönüllere ferahlık veren tatlı bir meltem rüzgarı gibi bir haber: Şevket Mocan ve 107 arkadaşı komünistliğe ceza tayin eden maddelerin değiş tirflmesine dair bir kanun teklifi getirmişler Meclise. Teklifte pek mühim ve Ince esaslar var: Komünizm'in tarifi daha vazıh ve geniş bir şekil alıyor, komünizm'i koruyan ve saklıyanlar da cezalandırılıyorlar, ve (Sosyalist) veya başka ad altında peçeli komünistlik yapanların da yakasına yapışılabiliyor.

Fakat en mühim ileri adı.m komünistliğe karşı konulan cezaların arttırılması ve idama kadar uzamas.

Tasarının sonu ne olacak? Binbir dolap ve desise ile sürüncemede bırakılmak mı, yoksa kırpıhp, kösteklerıip tesiri körletildikten sonra çıkarr: , mak mı, yoksa az veya çok hırpalanarak nihayet çıktıktan sonra tatbikatta her yere hakim olan per perde, boğum boğum fesat ve soysuzILik kuvvetleri tarafından bir köşeye itilmek mi?

Tanrı bilir. Ancak Şevket Mocan ve arkadaşlarını .en samimi bir heyecanla selamlayıp teb, rik etmeyi bir Türklük borcu sayiyoruz. Netice ne olursa olsun, böyle bir tasarının Meclise sevkediL.mesi milli şuur bakımından ümit uyarıdırıcı bir harekettir.

Komünistliğe karşı ölüm cezası tayin eden bir kanunun çıkması ise herhalde büyük bir milli kazançtır. Kanunun son seklinde bu cezanın tatbikini pek zorlaştıran daraltıcı ve köstekleyici hükümler bulunsa bile, tatbikat su başlarını tutmuş soysuzlar tarafından bir çıkmaza sürükle.ı, se bile. çünkü komünizme vatan hiya , neti cezası tayin edilmekle mahiyeti resmen de en doğru şekliyle belirtilmiş oluyor, ve ölüm cezası kanunda bulundukça komiırıiz., me heveslenecekleri (bu hüküm yıllarca tatbik olunmasa bile) yıldıracak bir tehdit meydana çıkıyor: zira ya günün birinde kanunun

bu maddesini tatbik gıç eli çıkıverirse?

rgi .co

SOSYALİST Şimdiye kadar batıp çıkan, haklarında taki, bat yapılan, binbir kılığa bürünüp zehirlerini akrtmak için bir yol arıyan komünist dergilerin sahipleri ve yazarları şimdi herhalde hayretle gözlerini açmış, başlarını sallıyorlar ve dövünüyorlardır. Meğer bütün o zah.metlere nafile yere ka tlanmışlar. Sadece başlıklarına «Sosyalistiz!» sözünü koysalardı iş olup bitecek, başka hiçbir şeye lüzum kalmayacakrnış!

*

BİR GAZETE HABERİ Mihri Belli adındaki bir komünist geçenlerde yak alarnyor. (Hani harp sırasında Süleymaniye'ye Rus bayrağı çeken komünist çetesinin reisi). Sahte pasaportla yurttan içeri girmiş.

Belinde bir tabanca ve kemer kemer mermiler.

Ne için geldiği bir türlü anlasılamıyor.

Bir tesadüf neticesi bir polisimiz şüpheleniyor ve yakalıyor. Üsl,üdar Asliye Ceza Yargıçlığına sevkediliyor. Suçları: Sahte nüfus kağıdı tanzim etmek (kanuna göre azami cezası. 10 sene asgari cezası 4 sene), pasaportsuz yurt içine girmek (azami cezası 6 ay hapis asgari cezası 25.0 lira para cezası), tabanca taşımak (azami cezası 3 ayasgari cezası 30 lira para cezası), yalan beyanda bulunmak (azamicezası bir ay asgari ce~ zası 1 gün.) . (İki had arasında dilediği miktarda ceza hükmet.mek kaideten yargıcın takdirine kalmıştır.)

Sanığın bütün suçları sabit görülüyor. Yargıcın cem'an verdiği ceza: 2 ay 1 gün hapis.

*

GELİNİM SEN ANLA! Kahramanlık ve fedakarlık yalnız savaş meydanlarmda kol ve baş vermekle olmaz. Bazan sivil hayatta da sessiz sadasız yapılan öyle fe-

ÖRKU:N

*

yor!

Doktor Necdet Özgelen (o zaman Tıbbiyenin ikinci sınıfında idi) 9 numaralı hücr edeydi. Tale be olduğu için Türkçülerin en parasızlardan biriydi. İlk düşüncesi Edremitteki babasma bir haber gönderrnekti. Necdet Özgelen her işi iyice düşünerek yapmak alrşkanlığında olduğu için birkaç gün sabrettikten sonra n.h ayet kapıyı vurdu: Nöbetçi polis dışardan sordu: .

- Kaç numara?

- Dokuz!

Kapı açıldı ve polisle Necdet arasında şu konuşma geçti: - Ne istiyorsun?

- Babama burada olduğumu bildirmek istiyorum. Bana bir kağıt kalem verin. Sizin gözünüzün önünde iki satır yazayım, gönder-in.

- Peki, nöbetçi ko.miserine haber vereyim.

Necdet Özgelen ferahladı. Hiç şüphesiz bu muazzam dairede işler makine düzgünlüğü ile isliyordu Nöbetçi komiser denen adamlar hakikatte komiser muavini idi. Salühiyetleri hem pek çok, hem de hiç yoktu.Nöbetçi polisten Necdet Özgelenin teklifini haber alınca işi kendi kendine halledemiyerek kornisere, korniser de başkomi, sere sordu. O zaman Turancılar gayet korkunç, tehlikeli birer düşman sayıldıkları için baş komiser de işi emniyet amirine darıışrnaya karar verdi. Böylelilde iş şube .müdürüne ve belki de daha ilerisine kadar uzadı.

Necdet Özgelen ümit ve heyecanla birkaç gün geçirdi. Nihayet kapı açıldı ve gözleri parlıyarak memuru bekIiyen Necdet bütün ömründe başına gelmiyen bir saşkmlık içinde şu soruya muha tap oldu: - Kuzum sen nereden geldin? Kaç gündür buradasın ve niçin getirildin?

ww w.o tu

ken

de

Gökte ararken yerde bulmak cinsinden, komünis tliği «medh ve is tihsan» halinin taze bir nümunesini şurada verivereyim.

Mahut Bernard Shaw öldükten sonra her tarafta çıkan sütun sütun methiyeler-in arasında bizim nazenin Anadolu Ajansı'nın da bir haberi: Doğu Almanyada bir konuşmada Shaw efendi yine alabildiğine methediliyor ve sonunda «F'ilhakika bu iki mütefekkir (biri Shaw) hürriyet için savasrmşlardır» deniliyer İngiliz ede biya tım az veya çok okumuş olan herkes bilir ki Bernard Shaw müfrit bir komünist idi. Ancak bizimkiler gibi kendini «Sosyalist» ilan etmeyen, her yazısında kendini açıkça komünist olarak ilan eden ve her eserinde fırsatı düşündükçe komünist propagandasını, gizli kapaklı değil, açıktan açığa yapan cinsinden. (Hiç olmazsa bu kadarcık meziye ti var.) Bu zatın evvel ve ahır fikri ve mücadelesi komünistlikten ibaret olduğuna göre Anadolu Ajansının benimseyen bir eda ile naklettiği konuşmada bu zatın «hürriyet» için savaştığı hükmüne ne dersiniz? Shaw'yu iyi tanıyanların zevkine varacağ ı komik bir cihet de şu: Bu zat eserlerinde «hürriyet» mefhumu ile, komünizme aykırı olduğuna göre gayet tabii olarak, boyuna alay etmıstir.

m

*

SIL4- W EFENDİ

göze çarpıyordu. İçlerinde hiç hiddetlenmiyen, geçimsizlik göstermiyen bir kişi vardı: Atsız. Fakat bu da iradi cehitle yapılan bir gösterişten ibaretti. Çünkü o da içinden fırtınalı, içinden öfkeliydi.

Bir aralık Atsıza da damar içine kalsiyum şırmga etmek lüzumu hasıl oldu ve bu işi Doktor Hasan Ferit Cansever. üzerine aldı. Müte., madiyerı yürürneğe ve harekete a.lışmış olan Atsız hücre ve hapisane hayatı yüzünden bitkin bir hale gelmişti. Bütün hapisanenin fisebilillah doktoru olan Hasan Ferit, Atsızın kol damarını bulmak için bir hayli uğraştığı halde bulamayınca ciddiyetle: - «Amma da damarsızmışsın, Ni h al» dedi.

Atsız da aynı ciddiyetle mukabele etti: - Tevekkeli Halk Partisi benimle uğraşmı-

rgi .co

dakarIıklar, katlanılan öyle acılar 'vardır ki güçlüğü ve değeri savaş meydanındakilerden aşağı kalmaz. Gazetelerde . küçük bir haber: Tekirdağ Milletvekili Şevket Mocan'ın kızı kendim komünist temayüllere kaptrrryor ve bir komünist genciyle nisanlanıyor.

Babada vatanmenfaati ile babalık sevgisi Ve şefkati karşılaşınca bir an için bile tereddüt yok: Doğru kendi kızını zabıtaya teslim ediyor. Ah bil hareketi gören diğer bazı babalar da biraz dürüstlük ve vazife hissinden nasip alsalar da, biraz utansalar da, oğullarını işlediği cinayetin hakkedilen cezasından kurtarmak için binbir dolap ve hile yolunda yürümekten vazgeçseler.

(Not: Istanbulun bücür Valisi Ord. Prof. vesaire Fahrettin Kerim pe «Istanbul Belediyesi adına» Bernard Shaw'u pohpohlayan ve teessür ifade eden bir telgraf çekmiş. Tabii ya, çekmesin de burnunu sokmadığı bir şey mi kalsındı!).

1944 ten HATIRALAR:

1944 te Türkçüler tevkif olunduğu zaman ilk önce askerler (yani Alparslan.

Doktor Hasan Ferit, Cansever, Sofuoğlu, Tevetoğlu, Fazıl Hisarcıklılar, Nurullah .Barıman) Askeri Ceza evine, ötekiler ise Istanbul Emniyet MÜdürlüğü nezar athanesine konulmuşlardı.

Sonra nezarethanedekiler de iki takım halinde Askeri Ceza evine gelerek birleştiler ve pek keyifli bir hayat sürmeğe başladılar.

Hapisane hayatı onlarıiçin için kemiriyordu. Lüzurnsuz asabiyetler, hiç yoktan öfkelerı , meler, içerlemeler şeklinde hapisane psikozlar!

ıRKÇıLıK - TURANCILIK

DAVASı

tefrikamız ve İsmet Tümtürk'ün KomünizmlelMücadele yazısı, vazıiarımızın çokluğu dolayısiyle gelecek sayıya kalmıştır. .

ii

i

f

ıO

ORKUN

Türkelinin

Köy ve KasabahrI:

3 ci

B i L G E T. SÜREYYA ÖZDEMİR

Coğrafya durumu:

Bilge, Ödemiş ilçesinin bucağı olup Ödemişe 2 K.m. mesafededir. Etrafını Bozdağ ve silsileleri çevrelemiştir. B.lge çayı bucağı ikiye böler. Bu çay mevsime göre saniyede 40 Ltre ile 300 litre arasında su vermektedir.

Bozdağ silsilesinin en yüksek tepesi 2200 metredir.

sürer.

Halkın

hususlyetleri :

Halk yazın yaylalar ve bağlara giderler. Kışın bueakta otururlar.

Kadınlarının kendilerine mahsus orj.nal kıyafe tleri vardır.

Düğün: Bucağın esas yerlileri düğünlerini bir hafta yaparlar.

Ve düğün pazartesi. günü başlar çarşamba günü, kız evinde kına yakılır. Damadm arkadaşları darriada kırıa götürürler.

Bu geceye «Kına Gecesi» denir. Perşembe günü gelin getirilir. Ve hep birlikte eğlentiye devam edilir. .

Perşernbeye kadar oğlan ve kız evinde ayrı ayrı eğlenti yapılır.

rgi .co

İklim: Hava mütedil olup dört iklimde hüküm Denizden yükseliği 350-500 metredir.

dıroğlu Korıağı» yaşamaktadır.

Eski. bir şehir olması dolayısiyle hali hazır şehir haricinde asarı bakiyeleri yer yer görülmektedir.

m

Yazan:

Nüfus:

ken

de

Bucağın durumu: Bucağa bağlı 11 köy vardır. Bucak'ta <150 ev mevcuttur.

Bu eder ekseriye tle iki ve bir katlı olup birbirine çokbenzerler.

Bucakta elektrik yoktur. Fenni ve sıhhi içme suyu için Bilge çayı boyunda sondajlar. yapılmış ve 5 kaynaktan 10 litre su bulunmuştur.

ww w.o tu

1945 sayuruna göre bütün bucakta (Köyleriyle beraber) 70ÜO nüfus yaşamaktadır.

Tarıhı durumu: Bilge bucağında tarih kuruluştan başlar. Lidyanın «kadim Diyoz» şehridir. Bizanslılar zamariında bu bölgenin' merkezi idi. 14 cü asıl'da İzmir ve havalisini Bizanslardan alıp Türk yıjr-; du yapan Aydınoğulları burayı merkez ittihaz etmişlerdi.

200 sene evvel doğmaya başlayan Ödemiş şehrinin ilçe .merkezi olması üzerine Bilge bucak. merkezi olmuştur.

Bilgellin ünlüleri: Osmanlılar devrinde bir ilim şehri olarak kalan bilge, bir çok ilim adamları vetiştirrniştir.

Bütün Garbi Anadolu halkının hörmetle ziyaret ettiği İmam Mehmet Birgisi, Tıbbiyenin ilk öğrencilerinden ve Tıp Tedrisa tın ın Türkçeleş., tirilmesine ön ayak olan Dr. Prof Z'y a Nuri Paşa ve babası Dr. Nuri Bey ile İzmirde yarım asır hekimlik yapan n:.'.:Şeyh ül-etibba» diye anılan ve bir büstü İzmirde bir caddeyc dikilen Mustafa Bey Bilgenin başlıca yetiş·tirdiği ilim adamlarmdandır.

Tarihi eserler: Kıymetli tariili eserlerden 670 sene evvel inşa edilen «Aydınoğlu Camii» Osmanlı devrinde yeni yapılan iki camisi ve 270 sene evvel inşa edilmiş Türk s til mimarisi eser'lerinden «Çan-

... .;.....

Öliim:

Birisi ölürıce, bir gece evde yatırırlar.

Ve bir hafız sabaha kadar Kuran okur. Ayrıca ölünün canı için helva yapılır. Akraba ve dostanölü evine yemek taşırlar.

Doğum:

Doğumda ise, bütün tanıdıkları ve akrabaları Iohusayı ziyarete boş gelmezler. Mutlaka bir hediye getirirler. Bu hediyeleri giyecek eşyalar, bakır kaplar ve ziynet eşyaları teşkil eder Sağlık durumu:

Ekseriyetle

iyidir.

Kültür: Ekseri köylerinde ve kültürlüdür.

Mah:oml : Buğday, arpa,

okul vardır.

yulaf

Halkı

ve benzerleri

çok zeki

ekilir.

Yerrüş : Üzüm ve incir yetiştirilmektedir.

Etrafı zey., tin ve incir ağaçları çevrelemiştir.

Bucağın kallanması için alınması gereken tedbırler: 1. Bilge çayından istifade edilerek kısa bir. zamanda bucağa elektrik getirilebilir.

2. Üzüm, incir ve zeytin imalathaneleri ku .. lulabilir.

3. Temiz bir otel ve lokanta yapmakla, buraya, tarihi eserleri görmek için bir çok turist gelebilir T. ~üREYYA

ÖZDENrm

'ORKUN

• •

Ziya Gök Alp ıcın

'11

[1]

'"

••

24. Olüm Yılı Dolayısiyle HACIÖl\1EROGLU

Bir ülke ki toprağında başka Elin gözü yol" Her ferdinde mefkür e bir, lisan, adet din bIrdir Mebusam temiz, onla Boşo'Iarm sözü yok. İşte Gök Alp'ın istediği Türk .milleti Deme bana: Oğuz, Hayı, Osmanlı Türküm, bu ad her insandan üstündür. İşte Gök Alp'ın aradığr-Türk dili Uydurma söz yapi:;{aşız, Yapma yola sapmayız, Türkçeleşmiş 'I'ür kçedlr, Eski köke tapmayız.

"I'urarıın bir ili var, Ve yalnız bir' dili var.

«Başka dil var ..» diyenin Başka bir emeli var.

ww w.o tu

ken

de

Tam zamanında yetişen bu ses .kendinden geçmiş ve sessizlik içinde kendisine aziz bir dünya hayal etmiş bir ideaLstin sesiydi, kendisine mahsus aziz fikirleri yoğurrnak içip tanımak istemişti, fakat için için hayal eden yüksek çapta bir mütefekkir müjdeliyordu, üzerimdeki tesirine kıyaserı hükmetmek' caiz ise o zaman için hakikaten «Altın destan» olmuştur. Burada Türk dünyasını asma ya 've Türkiyeyi salkıma benzeten Gök Alp o üzümü dağılan salkımın olmak istediği, fakat bağbarun nerede olduğunu sorar gibi eski .Türk kahramanlarını uykusundan uyandıracak bir nefs itminanıyla acınıyor ve acı tıyor, fakat bu iacınmada bir mersiys ruhu değil, bir uyanış ve uyandırrş havası esiyor. Daha ilk mısralarrnda aydınlık getiren bir ruha temas etmenin verdiği dolgunlukla yerinde duramaz olmuştum».

Bundan sonra Gök Alp öyle hazrrIanrmş ve dolmuş bir milli davanın fikir akümülatörüdür ki o artık Türklüğün ezeli geçmişirıi ve 'ebedi geleceğini sağlayacak her türlü milli . davanın yolunu gösterecek kudrettedir, öylek i o sihirli ışiklarryla 'I'ürklüğün ezeli karanlıklarını· yırtıp Ergenekonu Ve tanrı dağındaki Atalarımız ulu Türk şehitlerinin ruhlarını aydınlatmağa ve ~i. ze sonsuzluğu kucaklayan nurlu yolu göstermeğe hazırdır. İşte Gök Alp İttihat terakki merkezinde Talat Pasayı aydınlatıyor: «F'ırkada görülecek çok iş var. Evvela bu programı değiştirmeli. Sıkı bir milliyet esası üzerinde bir program yapmalı. Sonra milletin hars cephesini takviye etmelidir». Talat Paşanın cevabı: «Hocam! Teşkilatımızı ikmal edelim de hars mars sorıra s-, Gök Alp söylüyor: «Teşkilat, bu olmdar rnühim değil. Teşkilat kalıptır. binadır, herıdesedir. Bu kalıbın içine hangi ruh üflenecek?

Bu hendesenin isbat ettiği dava ne· olacak'?

Teşkilat değil, hars kuvveti, milli mefkür-o- kuvveti. Evet, milli rnefküre, milli hars: Bu olm.ı dıkça istediğiniz kadar teşkilat yapın. Bir işe yaramaz.

Son Arnavutluk isyanında devlet ve hükümet bizim elimizde olduğu halde en sadık bildiklerimiz Arnavutlardan oldu. Her ayağımızı bastrğırruz yer, altımızdan kaydı. Çünkü bizde milli şuur uykuda idi. Millet küçük bir is' yarıla Arnavutların ne sinsi bir ırk kavgası yaptıklarını bilememiştin.

Gök Alp Osmanlı

devleti içinde Türklüğü Türk olmıyanların türlü sinsi pilanları karşısında erirnekten kurtarmak istiyordu, İşte Gök Alp'ın aradığı Vatan:

m

(Geçen savıdan devam)

rgi .co

Yazan:

İşte

Türkı~ğün vicdanı bir, Dini bir, vatanı bir, Fakat hepsi ayrılır Olmazsa Ilsanı bil'.

Gök Alp'ın aradığı

Türk ahiakı :

Ahlak yolu pek dardır.

Tetikbas, önü yardır.

Sakın «hakkım varı' deme, Hak yok, vazife vardır!

Hak milletin, şan onun, Gövde senin, can onun...

Sen ölki o yaşasın, Dökülecek kan onun ... l'tfillete ver canını, Ocağırıı, şanını ..

Bir aşık olsan bile Feda et cünarıınr ... İşte Gök Alp'ın aradığı

vazife:

O gönlüme arştun inen hir scstır: Milletimin vicdunma mükes trı-!

Ben a.skerim, o, üstiimde kumandan, BaB eğerim hel' emrine sot-rnuda n : Gözlerimi 'kapnr ım: Vazife mi yapurrrn!

Ilikmetini sormam, ince elernem.

A.mirimdir, ona karşı gelernem!

Haklığına eylemişim kan:ıat, Benden ona kayt!ız, şartsız : itaat!

ii

izahla içinden çıkılacak ulu orta bir adam değil 'ki taplık çapta kitapların eserlerin acamıdır.: Bızim burada yapabileceğimiz sadece Gök Aıp', in ulu ruhunu anmak onun ö.rnez tarafından canlı sesler getirmektir, ... Ey Türklükte bırak-· tığı boşluk doırnayan Türk· gönüllerde hasreti alevalev, acı acı yanan Gök Aıp, seni ·bıziın gibi sevrneyeni biz de sevmiyoruz.

Onlardan ve niyetlerinden şüphe ediyoruz, senin ebedl şahsmda Türk rnihiye t mabedinin temellerini sararnaya kalkan satılmış MÜ\SKOFcu hainle re cami duvarını kirleten eceli yaklaşmış köpekler diye haykırıyoruz. Senin hakkında kötü söyleyen diller kopsun, kötü yazan kalemler kırıl., sın, senikÖtü gören gözler kör olsun, senin hakkında kötü düşünen vicdanlar kararsın ruhlar sönsün, Biz seni bağrımıza bastık, başımıza

ww w.o tu

ken

de

rgi .co

Gök Alp'ın hazırlığı ve ömrü boyunca çalışması boşa gi tmemlşttr. O Türkün milli benliğini vatanını, milletini, dilini, dinini, ahlakırn, vazifesini, ailesini, Köyünü. kadınını, esnafını, seeiyesini her davasını göstermiş Türk milli sosyoloj.sini piskolojisini felsefesini kurduğu Türk Universitesinde Türklük davasını ruhtan ruha geçerek ruhları ve nesilden nesile atla, yarak nesilleri tutuşturan ve tutuşturaçak olan sönmez bir milli meşale halinde bırakmıştır.

Ziya Gök Alp temellerini attığı prensipierini koyduğu milli davanın içinde fani varlığım ve şahsiyetini eriterek guncıeıik kaygı Ve adi po_ Iıtı ıcara rrn es ın oırnarnış varug.nı mıuetıe oırleştirmış ölmez bir rrıuıi dava adamıtur. unun bu taralım Yakup Kadri'den dtnııveıım: ~iya Gök Alp'ın ruhuncıa hiç nuıurımıyarı ezeti rUKUdetten bır şey vardı buıutıarırı ve şrmşekıerrn üstünde da.ma berrak bir gök İle nernueın c.an yuksex zırverer gıbı her vakit İnsan Intrrasrarr; nın us tunue :KCi.ıııllŞ sakın VClZ.1ı1 ua;iı ~u.1lut!llK pou tnca.arın uzerine egıımeuı caıma yuıcsek !löruu, yuıcsek nuşunuu :Luya GDk Alp nerşeyırı ııstuncıe YUKSek Dır ınsanuı». z.ıya GUK Aıpı genç yaşta tıeynıne s.kuğ: kurşuna ragmerı 'I'urıcıuge oag,şıayan UlU .ı arırr unu J.li.l·n..ıu15un eı.nuen ÇOK erxen alın rxamık Kemaıden Dır sene razıa kısa ·bır ornurre o ua rxaınık ht:IWU gıo: U'r1ıuene urnıt et tıgı reyzı gorrnerıen» davasının bUYÜk rıe tıceıer.rıi kucaıcuyaınauan, aa va olarak oıraktı, 4~ yaş.nda L4 yu once ougunun başrangıç saatlarında eoeaıyere kavuştu. z.ıya Gök Alp'ın yoklugu. ile "rurk tıkır dunyasında açıran nuyuk ve aerın DO~lUKrıaıa cıounarnıştır.

Menııekette ilim, rtkır, run ve aava yonunueri büyük bir başı boşluk ve dağ ırukuk var mı ıli, ıstırap çeken miıu şuur sanıcı mernıeke tıni seven her 'ı urıc zaya GOK Alp ın nasretıyıe acı acı yanmakta ve z.ıya \JOK Aıp ı aramaxtauır.

Buraua ış uergısırıuexı yazısinuan riaKKt zsuna Beği dınııye ıım: ,-Benım teşıusune guı·e UL! gunurı ilk eıcsıgı mınraxsızuıcur.

Ikıncı manrumiv yetırnızde 'ı urk ayaınıarını et.raı ına ,çeKip top ,

onları' milli' bünyemize uyduran eşsiz: bir bastı.

Türk Tanrısı ne olurdu Ziya Gök Alp'ı 15 sene daha Türklüğün elinden almasaydı o Türk milletini kafasında ve ruhunda çizdiği ve gönlünün istediği şekilde bir daha. hiç bir tesir ve cereyanırı bozarnıyacağı sağlam ve ileri bir millet olarak görüp gözlerini rahatca kapayaçaktı.

Halbuki bugün Ziya Gök Alp'in ölümünden sonra çeyrek yüzyıla yakın 24 yıl gibi uzun bir zama geçtiği halde Ziya Gök Alp'in yerini tutacak bilgi ve iman kendisinde birleştirmiş ikinci bir Ziya Gök Alp'i yetiştiremedik.

Bu yönden arkasında kendi yerini dolduracak büyük bir baş yetişmeden çok erken ve zamansız kaybolan Ziya Gök Alp'in arkasından ne kadar yansak. ne kadar hasretle dil döksak onun ölmez ruhunu ve davasını anlatıp içinden çıkarnayız. Kaldı ki Ziya Gök Alp öyıe UlU orta, ustun köru bir

m

GOOleriıni' kJıipenm!

V~ml yapıtnın!

layacak mıknatıslı bir kuvvete bir (kutba) sahip olamayışrmızdan doğuyor yığınlan sarsıp fecir müjdeleriyle ışıl'tıh tepelere doğru süren fikir ve ruh «lidere-leri daima kendilerinden bilgile imanı birleştirmlşlerdir.

O bahtiyar çağda bir «Ziya Gök Alp» vardı ve o ",Ziya» Gerçek ilmi, eşsiz feragatı benliğini dolduran candaıı siraye tli idealiyle bütün gençliğin bayrağı 01mustu, bu gün başların üstüne düşen sağır kayayı kaldırmak için iste o çapta ve o ayarda bir altın rrıan.vela gerektir». Ziya Gök Alp milletini ileri götürecek ve yükseltecek olan her hamlenin her cereyanın her .yönden kaynağı ve bütün bu harnlalezln milli avarırn Y'!l)aD

~,

."

bayrak yaptık izinde yürüyoruz.

Türk milletine yaptığın hizmetleri Öğrendik inkar etmiyoruz. Biz Türküz, nankör değiliz, namert olamayız. Ey Türklüğün ezeli değerlerine, tarihine destanlarına tap taze ebedi bir can veren Ziya Gök Alp Ey Türklüğün ezeli dertlerini çeken şahsiyetlerini milli ıstırapla yoğurup Türklüğe dostunu düşmaruru öğreten büyük idealist, Ey Türklüğün kurtuluş yollarını gösteren Türk gençliğine tap taze kurtarıcı bir miıll dava bırakan 'I'ürkçülük davasının büyük kurucusu ölmez ruhun gibi ismin önünde de ebedi sayğırnız vardır. 24 yıl önce tabutunu eller üstünde bir bayrak gibi göklere yükselterek arkasından rnahşeri bir sel gibi akan ve Istanbul sokaklanndan taşan Türk gençliği ve kadirştnas Türk milleti bugünde senin ulu ruhunu ölmez hatıranı aynı kadırşinas ruhla anıyor ve sonsuzluğa kadar anacaktır.

Adını bayrak yaptık yolunda yiıyoruz, ebedi yuvanda müsteri h uyu, ulu ruhun )Jadolsun.

HACIÖl\IEROGLU

13 :MİLLİYET VE MİLLİYETÇiLİK : II

A H C I·L i K

TUR Yazan:

HOCAOGLU S. ERTüRE:

ww w.o tu

ken

de

rgi .co

m

Türklüğün bugünkü özel durumu, Türk milmak gafletinden Ve her kozmopolit zihniyete rağmen sarsılmaz bir gerçek olarak devam ci liyetçiliğini diğer milletlerinkine nisbetle daha mekte olan millet şeniyet.ni göremernek körfarklı bir hale getirmekte; ona çok önemli bir lüğünden uzak olarak insaniyetçiliğirı ilmi ve davayı, TurancıIık davasını, ilave etmektedir.

Hakkında tamamiyle düşmanca bir davrarıışla rrıilliyetçilikle uzlaşabilir telakkisini temel kabul ediyoruz. Bu tarife göre insaniyetçilik, bübir sürü dedikodu uyduruları, Türkiyede bile tüninsanların hak, hürriyet ve is tiklallerirıe bir takım komünistler ve komünist harnilerinsahip olarak, bir nizam çerçevesi içinde diledikCe «şuursuz bir sergüzeşt» gibi gösterilmeve leri gibi kabiliyetlerini geliştirme, tabii ve içtiyeltenilen; aslında yeryüzündeki bütün Türklernai ihtiyaçlarını giderme davalarını benirrıse., re Ve Türk irkına akraba olanlara karşı bir rnektir.

Bugün bfrleş., sevgi ve ilgi duymak onları kültür bakımınmilletler de aşağı yukaMUKADDER SON rı aynı esasları müdafaa dan derece derece birgayretini - hiç olmazsa birine yaklaştırrnak, Nihayet, dolmadan çile, onların insanı haklarınazari olarak - gösterOlüm saatı çaldı. mektedir. Burıalmış milnı mevcut şartların Ne kadar yansan 'nafile: letlere refah, esir milletmüsaadesi nisbetinde Herşey yarıda kaldı. müdafaa etmek. ıstiklere Istiklal vadeden bir., leşmiş rrıillet ler.n bu balde bütün Türklerin isGörünsün Tanrı neredeyse; tfklallerjrn kazanmasını meseledeki samimiyeti Bir olsun uzak yakın ; ve ne dereceye kadar arzulamak .davası olan Hayat bir' kalın perdeyse, Turancılığın makul tekuvvete karşı hakkı tuSon demir: sır açılsın. tabileceği meselesini aymellerini ve' insarıiyetçi., lik, birleşmiş milletler rı bir münakaşa konuSon kısmeti sundu saki davası ile uygun; emsu olarak bir tarafa bıEn beldenmedik zaman, peryalizmle aykırı düraktıktan, yaşama için Fani dünyada ne bii.ki, haklı olmanın kiifi gel, şen karakterlerini orta-.

Kim ebede yakışan? ya koymağa çalışacağız. mediği yolundaki hakiİnsaniyetçlliğin bazı kate okuvucularırnızm Ruhlar kaygılardan ırak siyasi menfaatlara alet dkkatirıi çektikten sonBu en dnygrılu anda. edildiğini, bu yüzden ra; bizim aldığımız maİnsan: önü sonu toprak, millet gerçeğini baltanada insaniyer davasıAkıp giden zamanda.

Iayarı bir dava olarak nın yürüm~si için gekullanılmaya kalkışmak rekli hususları bu huNihayet, dolmadan çile, suretiyle suiistimal edilsuslara çok yakından Öıüm saatı çaldı. diğini 'görüyoruz: İngililgili olan Turancılık Ne kadar yansan nafile: davasının mahiyeti ni be, tere gibi imparatorluk Herşey yarıda kaldı.

Iir tmeye geçiyoruz. kurmuş bazı milletler,. Şimdiye kadar birbirimilll hareketlerden zaHocaoğlu Salahattin ERTüRli ne zıt gibi gösterilmeye zar göreceklerini düşüçalışılan insaniyet davanerek, 'insaniyetçilik sı ile Turancılığın rnünasebeti küçük bir zihin mefhumunu menfaatlerine alet etmişler, insanfaaliyeti ile anlaşılacaktır: jnsaniyetçiliğe göre lık ideali içinde diğer milletlerin silinmelerini bütün insanların (insanlar dünya yüzünde milhedef tuttuklarından milli davranışları gölgeleletler halinde bulunduğundan dolayısiyl., milletmeye çalışmışlardır.

Yahudiler ise milli birliklerin) hak, hürriyet ve istiklallerins sahip olalerini kaybetmiş olmanın ac.ısını diğer milli birrak yaşamaları davasını kabul ediyorsak ve likleri parçalamaktan çıkarmak gayretiyle öteTürklerin de insan olduklarına herhangi bir itidenberi yıkıcı faaliyetlerine devam etmektedirrazımiz yoksa; şöyle bir taşımla hakikata varaler. Komünist propogandacılarının da. aynı .sebiliriz: bütün insanlar hür müstakil olmalıdır. kilde bir insaniyetçillk kavrayışını körükleyeTürkler de insandır, şu halde Türkler de 'hür rek milli bünyeleri zaafa uğra tınaya çalıştıkve unüstakü olmalıdır. Vardığımız bu hakikat larını görmekteyiz.

Biz muhtelif ideolojilerin ~~17eJll.k &/'in!l!!l'l1lınl t"4 \~~dl5idif'.

J:;;i!ıYl1~oo .1'th lil1c.nfeı.ıı.tlrı.nı,ıkollıı.yıHl bu ı1l!.b1.l ~'§'J.ı:Wi].~ ın:-

.;

·1

14

€;FtKUN,

Turancılık davasının dayandığı makul zerrıni iyice gördükten sonra, şimdi de gerek Insa, niyet, gerek Turan davalarının gerçekleşmesi meselesi ileemparyaliz.'1lin münasebetlerini araştıralım.

Emperyalizmi kuvvetine giıvene., rek .hiç bir hak ve hukuk gözetmeden başka milletlerin hak, hürriyet ve is tiklallerirn g as-

II

y uc

II

Yazan: Sekiz senede 70.000 t es p i t edildi.· (Yeni

Sabah:

kuduz 21

Ekim

HOOAOGLU S. ERTüRK

Hekimlik

Dr -. ŞERİF

KORH:UT

rgi .co

Ko r

betmek zorbalığı olarak tesbitedersek, gerek dünya milletlerine hak ve lstiklal isteyen insaniyetçiliğin, gerek diğer dünya milletlerine .olduğu gibi Türklere de hak, ıstiklal isteyen Turancrlrğın emperyalizme taban tabana zıt ülküler olduğunu görürüz. Şu halde 'I'urancıhk birçok gafillerin sandığı ve kötü niyetlilerin iddia ettiği gibi emperyalizm değil: emperyalizme karşı şahlarımiş bir istiklal davasıdır. Haksızlığa karşı hakkı; zorba kuvvetlere karşı istikla) ve hürriyeti tutmak cesaretini gösterebilen kahramanlar, gerçek aşıkları bu büyük hak ve hakikat yolundan dönernezler.

va ka s ı 1950)

gel olunmuştu. Bu itibarla 26/6/1948 de teksir suretiyle nesrine muvaffak olabildiğim «Kayseri ve Kayseri civarındaki Devlet Fabrikaları Sıhhi Tetkikleri Münasebe tiyle» başlıklı raporuma bu koruyucu hekimlik yazılarımı da ekle., mistim. İntibah uyandıran bu yazı larrrnla bazı. mostralık mesai yapılmış olmasına rağmen koruyucu hekimlik organizasyonu hala layıkı ehemmi ye ti bulamamış ve tatbikatı genişlememiştir.

Ancak bu neşr iya t, her isimizde olduğu gibi muayyen: yerlerde, göze batan mıntakalarda mostralık mesaiye sebep' olmuştur. Halbuki miL li varlığımızın idamesi, bu çeşitfaaliyetin yurdurı her köşesinde, her yurttaşa her yıl muay.verı zamanlarda ta tbikı ile mümkün olacağına inanmakJazım.

Yalnız koruyucu hekimlik kadrosuna yetişecek kadar var olan 7000 hekimin yarısı mütehassıs olmak üzere herneri hepsinin müdavi he.kim vasfında bulunduğunu görmekteyiz.

Hatta hekimler, hekimlerin eli altındaki laboratuvarlar; has tabakıcılar ve diğer elemanların bile pik ür hekimliği denilen bir nevi bayağı müdavi hekimlik şubesi yaratmış olduklarına dair elimizde Sıhhat Bakanlığı teftiş raporlarında kayı tlar vardır.

Hasta etmemek sanatının büyük himayecisi olan Rokfoller vakıfları bütün dünyanın imda., dına koşmaleta ve gereken yardımı her vadide esirgememektedir.

Rokfoller hesabına Amerikada koruyucu hekimlik tahsil ettirilmiş bir kısım gençlerimiz her ne kadar koruyucu hekimliğimizin kalbgühı olan Refik Saydam Müessesesinde ancak aşı serom işlerinde faal bir ve~ zifededirler.

Koruyucu hekimlik kadrosunun tanzimi için bu gençlerden henüz yerli yerince yeter' derecede faydalarulmamakta ve işler kı':' ııirıaşt.ırıln:ıış bulunmaktadır, Koruyucu helçim-

ww w.o tu

ken

de

Dert bir değil ki... Koruyucu hekimliğe ehern., miye t verilmedikçe, koruyucu hekimlik tam teskflatiyle faaliyete geçmedikçe, önlenmesi kolaylaşmış olan hastalıldann aşıları bütün yurt sakinlerine istisnasız tatbik edilmedikçe, diğer koruyucu ve önleyici sağlık tedbir-ler lni ihmal ettikçe, .mosturahk olarak yalnız göze batan yerlerde koruyucu ve önleyici tatbikat gösterileri yapıldıkça her vakit, türlü hastalık felaketleriyle karşrlaşmamız kadar tabii bir şey olarnaz.

Doğanı yüzde yüz boğa n çocuk ishallerinin ilaemi hilla köylü değil, şehirli bile öğrenemedi.

Halbuki bu ilaç hastalığı yüzde yüz derhal kesrnek te dir.

Sivrisineği ve bataktaki sivrisinek yumur-tasını boğan D.D.T. nin dahiyana keşfinden hakkıyle f'aydalanamamaktayız. elimize geçen bir raporda bu cihetler bilgin ve mütehas, sıs Sağlık Bakanlığı elemanları tararından itiraf olunmaktadır.

Yurtda bu ay içinde şu kadar leke li tifo, şu kadar tifo ve paratifo ve şu kadar. tetanoz, clif~ teri, kızıl, menenjit ve başkaları tesbit edilmiştir, diye Sağlık Bakanlığının her ay tebliğleriyle karsılasmamız, tüylerimizin .ürpermesini mucip olmakta, aşılarryla önlenmesi mümlcün . bulaşık hastalık tebliği yapılmasına tahammül etmemiz acılığını bize duyurrnak tadır.

Her sefalete, her felakete alıştığımız gi bi buna da alışmiş olmamız, ayrıca vurdum duy. mazlrk nemelazımcılık yarışı devam ettikçe olağan .İ51erden sayılacakt ır.

Gayet kısa - olarak haz ırIadığun koruyucu hekimlik bahislerinden birinci makalem. 19/7 1948 tarihli Uh.ıs;da nesrolunmuş ve sebebi bence anhşiiii,mı};~rak bu .. \:Mideki:, ~·ayıı:ia~ırrıa.en~.

;.,',',

m

rancılık davası insanive tçilik davasının _ Türkler için - birinci merhalesi oluyor demektir; zira her milletin her şeyden önce kendi mese , Jeler-iyle daha sonra diğer milletlerin meseleleriyle uğraşması kadar tabii bir hareketi hiçbir sağduyu sahibi kabul etmemek gafletine düşeznez.

15

ORKUN

de

rgi .co

m

Birkaç yıl evvel' Çukurovada kuduz tedavisi gören hastaların sokaklarda kudurrrıuş oldukla , rı havadisini gazetelerde okumuş ve hayretler içinde burıalrnıştım.

Son zamanlarda elime geçen bir raporla bunun koruyucu hekimlikteki . hayretler uyandıran geriliğimizden ileri geldiğine inanmış bulunmaktayım.

12/11/1948 tarihli Sağlık Bakanlığı Yüksek Danışma Kurulu Başkanı Eski Mille tveki llerirı., den Dr. Ali Süha Delilbaşı üstadımız ve arkadaşlarının imzasını taşıyan bu rapor'un b.r mahallinde Tarsus hastanesi faslında şöyle denil , mektedir ; «Hastanenin serom ve aşılarının buz delabmda muhafaza edildiği söylenmiş ise de buz dolabı ismi verilen nesnenin; içerisinde destere talaşiyle beraber buz konan kapaksız bir portak ıl sandığı olduğu görülmüş ve talaşlar kaldırıldığı halde içinde buzdan eser görülememiştir.

Kuduz tedavisi de yapmakta olan bu hastane bu seraıtte muhafaza edilerek kullanılan aşıların Tarsus sıcaklıklarında ne dereceye kadar kuvvetlerini muhafaza edebileceklerini düşünrneğ ~ değer bulduk. Hastaneyi ziyaretimiz saat dokuz olduğu ve mesai saatinin sekizde başladığı bir devrede hastane doktorlarının henüz gelmemiş olduklarını gördük.s Dr. ŞERİF HORKUT

Zamane Münevverine açik Mektup

ken

. -:--~- ..».".

Yazan;

SOFUOGLU 1\1. ZEliİ

ww w.o tu

ı' .;

Iiğe verilmiyen ehemrniye tterı ötürü ve koruyucu hekim olması gereken eleser sağlık mu, dürleri ve muavinleri en az hıfzıssıhha müte, hassısı dahi değildirler.

Halbuki 'bunların ve muavinlerinin bile bulaşık hastalıklar'la savaşacak bir ihtisasa sahip olmaları lazımdır. İşte bu sebeplerden ötürüdür ki koruyucu hekimlik tatbikatına memur sağlık müdürleri, hüküm-it tabipleri : ve belediye hekimleri elinde koruyucu hekimlerin tekernmül etmeden yozlaşmaya yönelmiş bulunmakta ve koruyucu hekimlik malzemesi de heder olup gitmektedir.

Niçin her iyi şeyelimizde kötüleşiyor, yoz laşıyor ?

1936 de Zonguldakta sağlık rrıünürlüğünün kontrolsüzlüğü neticesi ben ele dahil büyük bir kalabalık Istanbulda kuduz tedavisine kendimizi arz etmiştik. Evvelce köpek tarafından ısır ık yarasına maruz arneleler Fransız şirketinin dispanserine yatırılmış ve orada -,doktor nezaretin , den uzak iki Fransız hastabakıcı nezaret.nde yara tedavisi görürken k udurmuşlar=ve saldırdıklan insanlarla birlikte Istanbula tedaviye gönderilmişlerdL Bu kuduran ve limana sarkan hasta, deli diye hükümet doktoru raporiyle hastanemize sevk edilmişti.

Koruyucu hekimliğin bu hareketi kitle arasındaki faaliyeti ancak bu rapordan ibaret bulunmuştu.

Yirmi yedi yılın istipdat hayatı, sizi, bir hayli köleleş tirdi: adeta, makine-adamlar haline geldiniz. Bir şeyin, aslını-faslım araştırmadan, ni. çin öyle olduğunu, kim tarafından, ne maksatIa böyle söylediğini tetkik ve tahkika lüzurn duymadan, hemen kabullerıiyorsunuz.

Güya siz de, bu .memleketin münevverleri sayılırsımz.

Bir yandan, yüksek melcteplerde müsbet ilim dersleri görmüş, ilmi zihniyeti ogrenmışsınız; öte yandan, kafanızın kapısı, ortaçağ naslarma, asılsız propagandalara ardına kadar açık.. Allah aşkına, biraz olsun kendinize gelin. Makine adarnlıktan, fikir köleliğinden kendinizi kurtarmıya çalışın ...

Kendi kafası dururken şunun-bunun tesir ve telkini altında muhakeme yürütmek, şundan bundan akıl danışmak; kerıd.nde saat varken başkasından saat sormaktan farksızdır ve her ikisi de akıl karı değildir. Aldınız bir şeyi kabul ve vicdanınız da tasdik ediyorsa, o şey doğ. rudur ve gerçektir.

Artık, korkaklığr, ürkektiği bırakın; doğru ve gerçek yoluna baş koyarnasanız bile emek koymaktan, doğru ve gerçeği mü' dafaa etmekten şeref duyun: Artık, «bir Iokma; bir hirka» için çekinip titrediğiniz yetiversin Hodgüm endişeler'le cesaretsizlik ve pısırıklık göstererek haklke te çok defa §,'Özyumdıı~.nUi

zu inkar edebilir misiniz? Ele-güne karşı ken, dinizi mazur gösterseniz bile, Ailah'ı kandıra., bilir misiniz? Türklüğün tarihe şan veren medeni cesareti, mertliği nerede kaldı? Ağzından çıkan her söz kanun hükmünde olan ve derhal infaz edilen padişahlara karşı hakikati haykırıp ölümü göze alanlar; hak, hakikat uğrunda şehid olanlar sizin cedlerirıiz değil midir?

Bir yol tutturmuş gidiyorsunuz... Gidiyorsu; nuz ama, vicdanınız evet mi diyor, hayır mı diyor, onu hiç sorduğunuz ' yok.. Laf sırası düşse medeni cesareti, kahramanlığı kimseye bırakmazsirıız. Dost meclislerinde, her biriniz birer şövalye kesilirsiniz. Lütfedin, braz da, pervasızIrğtruzı açıkça, halk arasında görelimI Siz, bu, günkü halinizle, tarafkarı bulunduğunuz fikirlere dahi zarar veriyorsunuz. İmansız tenlcldlerinizle kıvmetlert çürüttü. ğürıüz, fuzüli dedikodularınızla koskoca merrıleketi kadın harnamina çevirdiğiniz artık yetsn ' Riya sizde, müdalıane sizde, lmansızl ık.mefküresizlik sizde; din ve milliyet düşmanı sizsiniz; . tatlısu kornünlsti sizin aranızdan çıkar! Elhasıl, cemiyetimizin kokmuş -başısınız. Ne diyeyim: Allah tez günde islah eylcsin: .. ~O?ToftLı:.T xr. ZE'Kİ

,'-

UlKUO

L RlA BASHASA alabilecektir, ve başka bir _arkadaş ın işinden gücünden olarak postahaneye gitmesine ve ışin de bu yüzden gecikmesine lüzum kalıruyacaktır.

Bu gibi ufak gecikmeler ve işin akışındaki duraksamalar binlereeye çıkan iş ölçüsünde olunca önem kazanıyor.

Bazı arkadaşlar soruyor, ORKUN nekadar basıyor, ne kadar sa tıhyor diye. Şimdi sa tışımız aşağı, yukarı bir rakam üzerinde durulrnus gibi olduğu için cevap verebiliriz: ORKUN şimdilik 8D00 basıyor.

Bu sayı da 8000 basrlmıştır) , Satışırnıza gelince, bunun tam sayısını söylemek henüz mümkün değildir, çünkü hala Anadolunun bazı yerlerinden haber almadık.

Fakat satış mıkdarının aşağı yukarı 60'00 olduğu anlaşılmıştır.

Bu, Türçülüğe bağlı seçme aydınlardan teşekkül ettiği için büyük bir sayıdır.

Ancak memleketteki ülküdaşlarrmızm hepsi bu, kadar da değildir. Hala şimdiye kadar ORKUN'un çıktığını duymamış olup da duyan, yeni' tebrik eden, yeni abone olan, yurdun muhtelif köşelerinden birlik ve beraberlik elini uzatanlar oluyor. Durmadan çoğalıyoruz.

mek tuplar ına

knr-şrl ıklar-:

m

*

Kazrm ıErkandır B., Bakır Köyü, Kırkağaç.: Türkün ve Moskofun birbirinin bar ışmaz düşmanı olmalarma tarih ve coğrafyanın icapları kafidir. Sırf bu sebepten dolayı biz -Rus'a nekadar düşmansak Rus'un da bize o kadar düşman olmasını tabii -görürüz. Ancak tabii ve za., rurl oları bu 'düşmanlığa Ruslar alçaklığı, vahşeti kahbeliği de katmışlardır.

Bu .ayrıca onlar için insanlık bakınu~dan da bir l~kedir. Ve başka hiç bir sebep olmasaydı bile bu da Türk'ün Rus'a . karşı .sönmez düşmanlığı için başlı başına yeter bir sebep olurdu.

ww w.o tu

ken

de

Geçen sayıların «Urküdaşlar-la Başbaşa» sav, fasındaki rlcalarimızı tekrar ediyoruz.

Bütün arkadaşlarrmızın bu noktalara lütfen dikkat etmeleri ORKUN'da çalışan arkadaşların yüklerini çok hafifletecektir.

1Abone bedeli gönderen arkadaşlar tam ad ve adreslerini, ve kaçıncı sayıdan başlamak üzere abone olduklarını posta havalesi kağıdının kenarındaki yere yazsmlar. Posta havalc, sini çıplak gönderip de bu husustaki izahatı ayrı mektup. veya telgrafla göndermek, burada çalışan arkadaşlar için fazla iş, gecikme ve karrşıklık doğuruyor.

*

«Ülküdaşlarla Başbaşa» sayfasını Ve «Orkun., dan Sesler» sayfasını başından sonuna kadar ve devamlı olarak aynı arkadaş yazmıyor.

Bu sayfaları muhtelifarkadaşlar yazıyor, ve «Orkundan Sesler». in muhtelif fıkralarını çok kere ayrı ayrı arkadaşlar yazmış oluyor. Irkçılık Turancılık Davası yazısına gelince, bunu da kı- ~ sım kısım ayrı arkadaşlar yazacaktır.

Giriş kıs..' nu Atsız tarafından, yazılmıştır.

rgi .co

*

Okuyucu

2 - Abone makbuz defteri gönderdiğimiz 31'kadaşlar aboneleri kaydettikçe bunu her abonenin adresini kaçıncı sayıdan başuyarak abone olduğunu ve ne müddet için abone olduğunu ayr: a}TI bildirir bir liste halinde bize göndersinler: Bu bilgileri mektuplarının içerisine dağrtmayıp a}TI bir kağıt üzer.rıde toplasınlar.

Abone be- delierine gelince, bunları saklasınlar ve makbuz -defteri dolunca parayı toptan posta havalesi ile göndersinler (hava le ni n kenarına falan sayıdan falan sayıya kadarki makbuz defteri abone tutarlarıdır diye yazarak) ve dip koçanları da taahhütıü posta ile göndersinler.

3 - Bize başka her ne için olursa olsun posta havalesi ile para gönderenler bunun ne için gönderildiğini mutlaka havalenin kenarına açıkça yazsmlar. «Herhalde bllirler,» demesinler. Çünkü burada arkadaşlar iş bölümü halinde çalışıyoruz, ve mesela Atsızın bildiği bir şeyi o havalevi alan Ve işleyecek olan arkadaş bilmeyebilir ve işini bırakıp bileni arayıp bulması ve sorması zaman kaybını ve gecikrneyi doğu-

*

Sabahattin Yozgatlı B .. : OtRKUN'un daha kuvvetli ve güzel çıkması ancak hepimizin müşterek gayretiyle olabilecek bir şeydir. Dış Türklere göndermek yolları üzerinde uğraşiyoruz.

Bahsettiğiniz şahsa gelince, onun geçmişteki devrinin de hizmetlerden ziyade ihanetlerle dolu olduğunu zamanı geldikçe ve vesikalar önümüze serildikçe hep beraber göreceğiz.

ÇıKMARTA OLAN MİLLİYETÇi BizİM

DERGİLER:

TÜRKİYE

');, İş \~

..•

'SERDENGEÇTİ ~!iOMÜNİZME KARŞI MÜCADELE TANRIDAG

ruyor.

,.

IŞIL

4 Gönderilen paraları, taahhütltı mektupları, paketleri v. b. şahıs adı zikretmeden P. K. .lE18 adresine giitı.de.rini:ı:. O takdirde iş bölümü ııeNloiiııee noita kutusuna !}ideı1 ar~/ldıı.;3 Dun~

MATBAASI - İSTANBUL İdarehane: 9, Feyzıillah Cad .

A. Malte.pe

ı'::;'

"--

..

--

----

---

_ .._,.~---'--~.;.

.i

_._~-_.

------

------------ - ~_.:---

.--------

'---'--'-- ----~---~-

.,

..~