bkulliye44

Page 11

oraya göndereceğim. El ele tutuşarak ve koşarak İstasyon Caddesi’ne gidip asfalt yolu göreceksiniz. Yine el ele tutuşup okula koşacaksınız. Katiyen bir birinizden ayrılmayacaksınız. Birinci gurup gidip geldikten sonra ikinci gurup gidip gelecek; ben, birinci guruptaydım. El ele tutuşarak caddeye kadar koştuk. Aradaki mesafe bir kilometre kadardı. Hükümet Meydanını geçince gördük ki Kongre Lisesi önünde asfaltlama çalışmaları yapılıyor. Ceplerimizdeki bilyeleri çıkararak o asfalt yol üzerine koyduk. Gördük ki bilyeler kendiliğinden yuvarlanıp gidiyordu. Çok şaşırdık. Gözlerimiz, hayretten iri iri açılmaya başladı, öğretmenimiz doğru söylemişti, bir birimize bağırıp durduk: —Essahtan da la! Essahtan da! Essahtan da! Asfalt yolu ilk defa, ilkokulun beşinci sınıfında okurken gördüm! Çocukluğumda iki defa boğulma tehlikesi geçirdim. Birinde, az kalsın bir değirmen oluğuna dü-

şüyordum, ikincisinde Sivas’ta Paşa Fabrikası’nda “Baraj” diye bilinen bir gölette az kalsın, arkadaşlarımın arasında boğuluyordum. Galiba ilkokulun dördüncü veya beşinci sınıfına kadar annemle birlikte kadınlar hamamına gidiyorduk. Bir gün Şirinoğlu Hamamı’na gittik. O zaman sekiz dokuz yaşlarındaydım. Yıkandıktan sonra, ben annemden erken giyinerek dışarı çıktım. Yakında bir değirmen vardı ve o değirmene derinliği bir metre kadar olan bir arktan su geliyordu. Etraftaki ağaçlardan kendime bir dal koparmak istedim. Ağaçlar arkın öteki tarafındaydı. Ark üzerine 20–25 santim eninde bir tahta uzatmışlardı. Ben de o tahtaya basarak karşı tarafa geçmeye çalıştım. Bir kaç adım atmadan gördüm ki su üstünde akıntıya kapılarak gelen bir dal var. Onu almak için eğildim. Tahta ayağımın altından kaymasın mı!... Kendimi arkın ortasında buldum. Sular beni değirmenin oluğuna doğru sürüklüyordu. Avazım çıktığı kadar bağırmaya, ağlamaya başladım. Arkın hemen yanında çimenler üzerinde bir asker namaz kılıyormuş. Namazını bozarak imdadıma koştu. Ve oluğa düşmeme birkaç metre kala, beni çekip çıkardı. Ölümden kıl payı döndüm. İkincisinde de, beni gölette boğulmaktan arkadaşlarım kurtardılar. Yüzme bilmediğim hâlde göle atlamanın cezasını az kalsın canımla ödeyecektim. Odur budur, sudan çok korkarım. Sivas, halk şiirimizin harman olduğu bir yer. Sivas’ta bine yakın halk şairi yaşamış. Türkiye’de, İstanbul dışında, bu kadar halk şiirimizle yoğrulan bir başka şehrimiz yoktur. Benim çocukluk yıllarımda o halk şairlerinden bazıları, sazlarını bir torba içine koyarak sırtlarına asar, mahalle mahalle dolaşırlardı. Halk onlara “Hakk Şairi” nazarıyla bakardı. Oğlunu askere gönderenler, kocasını gurbete salanlar, bir yakınını kaybedenler veya yakasını bir hastalığa kaptıranlar… O Hakk âşıklarına, o zamanın parasıyla yüz para veya beş kuruş uzatırlardı: —Âşık! Haydi, benim niyetime, bir türkü çığır, derlerdi. O halk âşığı da, önce parayı öpüp başına koyar, sonra torbasından çıkardığı sazına şöyle bir düzen verir, arkasından çalar söylerdi. Biz, mahalle çocukları da, o âşığın başına toplanır türkülerine kulak verirdik. Halk şairlerinin vezinli kafiyeli sözleri dikkatimi çekerdi, hoşuma giderdi. Ben bazen o âşıkların peşine takılır, başka sokaklara savrulurdum.

11

h az ir a n-temmuz-a ğustos 2 0 1 0


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.