Ayda Bir Ayvalik Sayi 17

Page 29

Yürüye yürüye geldikleri Ayvalık’ta güzelim evlerin önünden geçmişler. Başlarını uzatıp evlerden içeri baktıklarında cesetleri görmüşler. Her yanı kana bulanmış bu evlerin hiçbirisine girmeye cesaret edememişler. Kapıları kapatıp, oradan uzaklaşmışlar. “Şöyle tepelere doğru çıkalım ki, Yunanlı gelirse tepeden aşağıya kendimizi atıverelim!” demişler. Gözlerden uzak, kuytu bir yer aramışlar. Nihayetinde şimdiki Rehabilitasyon Merkezi’nin alt sokağındaki köhne, izbe bir eve sığınmışlar. Yıl 1922. “HERKES AÇTI. EKMEK YOK! PİRİNÇ YOK! FASULYE-NOHUT YOK!” Bu arada Midilli’de kalan anneannem, anneme hamileymiş. Ona görümcesi Hanife Hanım (İdris Efendi’nin karısı) göz-kulak oluyormuş. Çünkü Midilli’de yağmalar başlamış. Evlerin kapıları kırılıyor, Rumlar tekmeyi vurarak girdikleri evlerden istediklerini alıp götürüyorlarmış. Yağmadan korkan insanlar Hanife Hanım’ın kendilerinde gecelemesini istiyorlarmış. Zira yağmacılar Hanife Hanım’ı gördükleri yerde, “Sizin ailenizin evi olduğunu bilmiyorduk!” deyip gidiyorlarmış. Yani İdris Efendi’nin itibarı sürüyormuş hala...

malları, “Al sana şu kadar, al sana bu kadar”, konukomşuyu da gözeterek bitirmişler. Ellerinde hiçbir şey kalmamış. Mübadele yapılacağı duyulunca akıllı bir kadın olan anneannem Rum makamlarının kapısını çalmış. “Bakın! Ben hamileyim, doğum yapacağım. Hiç paramız kalmadı. Malımızı-mülkümüzü size bırakıp gideceğiz ama hiç değilse zeytinliklerdeki ürünümün parasını verin bana!” demiş. Ödemeyi yapmışlar. Ancak mübadele başlar başlamaz paralar tedavülden kaldırılmış. O kocaman, “pul olmuş” kağıt paralarla altı-yedi yaşlarındayken bakkalcılık falan oynadığımızı hatırlıyorum. “BURADA SAKAL-I ŞERİF’İMİZ VAR. RUMLAR NE OLDUĞUNU BİLMEZ, SAVURUP ATAR!”

Annem büyüdüğünde halası Hanife Hanım, “O günlerde Rumlar bize zarar gelmesin diye kapımıza iki nöbetçi koymuşlardı. Biri sağ tarafa, diğeri sol tarafa bina boyunca yürür, sonra döner, ortada birleşir, ardından yine ayrılırlardı,” diye anlatmış.

Anneannem annemi doğurup kucağına aldıktan dört ay sonra, Ayvalık’a gelmek için hazırlıklarını yapmış. Rumlar Türkleri camiye toplamış ve ”Burada bekleyin, kayıklar gelip sizi alacak” demiş. Heyecan içinde bekleşirlerken anneannemin gözü bir an caminin minberine ilişmiş. Hanife halaya, “Burada Sakal-ı Şerif’imiz var. Rumlar ne olduğunu bilmez, savurup atar!” diye fısıldamış usulca. Sonra bebeğini ona emanet edip, kırk bohça içindeki Sakal-ı Şerif’i kucaklamış. Kendisinden önce Ayvalık’a gidecek olanlarla, kocası Mustafa’ya haber yollamayı da ihmal etmemiş: “Geliyorum, Sakal-ı Şerif’i de getiriyorum!”

Dedemle İdris Efendi’nin yokluğunda Mesagros’da kalan anneannem, görümcesiyle birlikte iyi-kötü idare etmiş. İdris Efendi’nin bakkal dükkanındaki erzağı kullanmışlar bir süre. Anneannem, “Herkes açtı. Ekmek yok! Pirinç yok! Fasulye-nohut yok!” derdi. Dükkandaki

Anneannem o günü şöyle anlatırdı: “Yolculuk süresince sıkı sıkı sarıldım Sakal-ı Şerif’e. Nihayet Ayvalık’a geldik. Kıyıya yanaştık. Cumhuriyet Meydanı’na indik. Bütün erkekler bizi davullar-zurnalarla karşıladı. Kalabalık tekbir getiriyordu. Kucağımdan Sakal-ı Şerif’i

MESAGROS CAMİSİ, YUNANİSTAN KÜLTÜR BAKANLIĞI KARARIYLA 1964 YILINDA TESCİL EDİLDİ

Ö

zen Seçer’in anneannesi Hatice Urup, şimdi Saatli Cami’de bulunan Sakal-ı Şerif-i Mesagros’taki camiden aldı ve Ayvalık’a getirdi. 16. yüzyılda inşa edilen ve Yunanistan Kültür Bakanlığı’nın Haziran 1964 tarihli kararıyla tescil edilen cami, kapısının üzerinde yer alan kitabeden anlaşıldığına göre 1824-25’te bir onarım geçirmiş. Kuzeybatı köşedeki sağlam minarenin kitabesinde de minarenin 1903 Mart ayında yapıldığı belirtiliyor. Diğer minare yıkık durumda...

tüm fotoğraflar, Neval Konuk tarafından çekilmiş. Arazi çalışması sırasında bugün mevcut olmadığı belirlenen eserlerin arşiv fotoğraflarına yer verilmesi, kitabın kaynak olma niteliğini pekiştiriyor.)

(Sanat tarihçisi Neval Konuk’un “Midilli, Rodos, Sakız ve İstanköy’de Osmanlı Mimarisi” adlı, 2008 yılında Stratejik Araştırmalar Merkezi (SAM) tarafından yayınlanan kitabını bizimle paylaşarak bu bilgilere ulaşmamızı sağlayan Doğan Uçaker’e çok teşekkür ederiz. Midilli, Rodos, Sakız ve İstanköy’deki Türk-İslam eserlerinin bilimsel olarak derlenmesi ihtiyacından doğan kitap gerçekten önemli özellikler taşıyor. Adalarda ilk defa gerçekleştirilen ayrıntılı bir arazi çalışmasının sonucunda ortaya çıkmış bölgelerde yer alan pek çok eser, ilk defa bilimsel bir yayında sunuluyor. Arşiv fotoğrafları hariç kitapta yer alan

29


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.