da olabilirdi, fakat babam bunların hayvan s ü r ü s ü olmadığını anlatıyordu. Düşman olmadığından da emin bir hali vardı. Turdu Kan, '«düşman olmasın» ,diye meraklanmağa başlayınca, çoluk çocuk korktu lar. Ama İsterse düşman olsun, h i ç olmazsa savaşır, ö l ü r ü z , Ö l d ü r ü r ü z diyenler yardı. Alîbeg Hakim İle bir k a ç kişi vaziyeti anlamağa gitmişlerdi, neticede bun ların Tajİnordan kaçan Sultan Şerif, Hüseyin, Defîlhan ve Şüken'ler olduğu anlaşıldı. Bunlarla buluştu ğumuza çok sevinmiştik. Onlarda binblr müşkülâtla gelmişler ve bizim g ö r d ü k l e r i m i z i görmüşlerdi. 50 civarında aile İdiler. Ekseriyeti .teşkil eden diğerleri İse, Kacıra dağlarında kalmışlar. Burada kalanlar 5-6 bîn nüfusmuş. B i r k a ç g ü n beraberce olurduk. Sonra harekete başladık. Bu yeni grup vasıta bakımından bizden da ha İyî imkânlara sahipti. Ç ü n k ü , Gasgöjden burala ra av'a geldikleri İçin, hayvanlar buraların havasına alışkındı... Bize eskiden beri yol gösteren Hasan Batur'da onlarla gittiğinden, biz elimizdeki haritadan ve onların izinden yolumuzu bulmağa gayret ediyor duk. Fakat bu .grupun yolu yanlıştı. İşte bunun için biz İlerde düşmanla karşılaşacaktık. Aylar gelip geçiyordu. Sefil bir vaziyette y ü r ü yor, y ü r ü y o r d u k . Kafilede bulunanlar, oturup yaz'ı beklemeği teklif ettikçe, Alîbeg Hakim, İtiraz ediyor du. «Hîndİstan-Tibet hududunu düşman tamamen ka pamadan geçmemiz lâzım» diyordu. NİHAYET TİBETÜLER'E YAKLAŞIYORUZ Uzun bir göç'ten sonra, insan eli değmiş bazı yerlerden geçmeğe başladık. M e s e l â sağda solda taş__ 254. —