Kanıt dergisi anlam sayısı

Page 34

Susuz orman Çok uzun zaman önce, pirelerin berberlik yaptığı zaman-ı evvelin birinde bir orman varmış. İnsanlar o zaman da o kadar kendilerine kör ve sağırmış ki nerede kaldı ki ağaçların dilinden anlasınmış. O zamanda biri hz. Süleyman’ın su kabını bulmuş içindeki son damlayı içmiş ve mahlukatın konuştuğunu dinleyip yazmaya başlamış. Bu hikayeyi de onun soyundan gelenler aktarmış. Ormanın birine susuzluk isabet etmiş. Ağaçlar, hayvanlar kuraklıktan neredeyse çatlamış. Kuşların öttüğü, kaplumbağaların hız rekoru yaptığı eski orman kurumuş kalmış, yeşil renginden, temiz havasından eser kalmamış. Çeşit çeşit renkte, seste kuşları varmış ki şakıdığında yedi köyün güzelleri toplanıp dinlerlermiş. Meşe, çam, sedir, palamut, çınar, söğüt, fındık, ceviz, kiraz binbir çeşidi yaşar gidermiş o zamanlarda. Ne olduysa suları kurumuş. Su kesilince meyveler bavulunu toplayıp başka diyarlara göç etmiş. Herkes o kadar umutsuzluğa boğulmuş ki artık ağaçlar su bulabilmek için birbirlerinin köklerini kırmaya, su yollarını tıkayıp kendisine su almaya, köklerinin uçlarını köreltmeye başlamışlar. Eski dostluktan eser kalmamış, ağaçlar birbirlerini kurutmaya başlamış. Birlikte daha güzel yaşadıkları günleri unutmuş hepsi. Birbirlerinin arkasından konuşmaya, kökünü kurutmaya başlamışlar.

KANIT|ANLAM| 34

Bütün ağaçlar “ne olacak bu ormanın hali” diye düşünmeye başlamışlar. Kimisi isyan bayrağını çekmiş, böyle ormanda yaşanmaz deyip köklerini topraktan çıkarıp kendini kurutmuş, kimisi başka ağaçların köküne musallat olmuş. Bazı ağaçlar ise işi iyice azıtmış, başka ağaçları kendilerine su bulmaları için çalıştırmaya başlamış. Bazıları iyice gürlenip tazelenirken, çoğu ağaç kuruyup gitmiş. Bu nahoş durumdan boyu göğe uzanan, dallarının altında ordu barınan bir kaç ağaç hariç hiçbirisi bu gidişattan memnun değilmiş. Derken ormanda bir gün bir ses işitilmiş. Toprağın bağrına bir şeyin vurulduğunu hissetmiş ağaçlar. Kökleri gıdıklanıyormuş. Kendi aralarında tartışmaya başlamışlar. Acaba su mu arıyorlar, kuyu mu yapıyorlar? Bütün ormanı bir bekleyiş almış. Suyun geleceği duyulmuş. Sır gibi saklanan müjdeli haber kulaktan kulağa bir günde yayılmış. Gerçekten de suymuş gelen. Zaman geçmiş, bir gün, bir ay derken suyun tazeliği toprağı kaplamış ve bütün orman derin bir nefes almış. Her şey yolunda gitmiş bir müddet. Bir insan, bütün ağaçları sulamış. Bütün ağaçlar yeşermiş, gürlenmiş. Yaprağı, dalı olan her ağaç suyun tadına bakmış. Hiçbir ağaç diğerinin suyuna göz dikmemiş. Ta ki su getiren adam ölümün eline düşünceye kadar.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.