Aydinlik 20140418

Page 1

Hazırlayan: Osman ERBİL

18 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Doğu Perinçek’e yönelik eleştiriler

Son günlerin en çok konuşulan isimlerinden biri Doğu Perinçek... Malum, Cemaat medyasının her zaman hedefindeydi, şimdi ise yaptığı açıklamalar ile “muhaliflerin” de hedefine kondu. AKP’liler oldum olası sevmiyor zaten. Vurun abalıya... Peki; nedir insanları hiddetlendiren?

‘Erdoğan’ın destekleriz’ sözü Perinçek, F Tipi ile mücadele konusunda “Tayyip Erdoğan’ı destekleriz” demiş. Vay efendim nasıl dermiş! Ne demesini bekliyordunuz? Fethullahçı çeteyi Türkiye’de deşifre eden ilk isimlerdendir Perinçek. Gladyo nitelendirmesini o yapmıştır. Çete sözcüğünü ilk kullananlardan biri de o olmuştur. Türkiye yıllar sonra aynı noktaya gelmiştir. Bugünün tatlısu muhaliflerinin hoşuna gitse de gitmese de Cemaat’le mücadele konusunda herkese destek verilmeli. Kim olduğunun hiç önemi yok.

‘Gülen, en büyük iç tehdit unsuru’ Siyasi mücadelesini/savaşını sistemle değil de sistemin bir unsuru/enstrümanı olan Erdoğan ile yapmak isteyen, bunu yaparken de sistemin kendisiyle hesaplaşmayı es geçen “muhalif”, kusura bakmayın ama “küçük adam”dır. Gülen cemaati, Türkiye’deki en büyük iç tehdit unsurudur. Bunu kimin ortadan kaldıracağı bizi sadece tespit yaparken ilgilendirir; yoksa Erdoğan’ın kaderi, kendisini sistemin içerisindeyken sistemle çatışmaya ittiği için, bundan alınıp/gücenip “desteklememek” tam bir Y-CHP kafasıdır.

CNN’deki sözleri Perinçek’in 5N1K’da dile getirdiği “Genel af” söylemi de çok tartışıldı; özellikle milliyetçi cepheden çok tepki gördü. Bu tepkilere kızmıyorum, duygusal tepkilere kızılmaz... Ancak programı izleyemeyip sadece “genel af” söylemi üzerinden kılıç kuşanıp Perinçek’e savaş açmak pek ahlaki değil. Öncelikle, Perinçek’in PKK sorununa yönelik sunduğu kalıcı çözümü beğenmiyorsak, alternatif çözüm programımız olmak zorunda.

İşçiden uzaklaşmanın sonucu AKP; emekçinin yoksulluğundan, eğitimsizliğinden ve manevi değerlerine bağlılığından yararlanmaktadır. İşçi ve emekçiler sol partilerin söylediği ‘Milli hükümet, Sol cephe, özgürlük, yolsuzlukla mücadele’ gibi kavramları anlamamaktadır RAFET AYDOĞAN*

Ü

lkemizde 2013 yılının Ocak ayında Resmî Gazete’de yayınlanan sendikal istatistiğe göre, 10 milyon 881 bin 618 işçi bulunmaktadır. Ayrıca 3-4 milyon kadar emekçi vardır. Aileleriyle beraber bu sayı 50-60 milyon civarındadır. Bu sayıya rağmen işçi ve emekçiler sahipsizdir. Türkiye, işçi ölümlerinde Avrupa’da birinci, dünya da üçüncüdür. Günde 4 ölümlü kaza ve 9 uzuv kayıplı kaza olmaktadır. 15 milyon 247 çocuktan 893 bin çocuk çalışmaktadır. Okulda olması gereken 6-14 yaş grubu çocukların 292 bini çalışmaktadır1. 2014 yılının son üç ayında 276 işçi iş kazalarında ölmüştür2. Ocak ayında ikisi 14 yaş ve altı, üçü 15-17 yaş arası 5 çocuk işçi hayatını kaybetmiştir. Bu tablo gösteriyor ki Türkiye ekonomisinin çarkı, işçinin kanı sayesinde dönmektedir.

‘19. yüzyıldaki işçi düşmanlığı gibi’ Bu tablonun sebebi, kapitalizmi en acı şekilde uygulayan AKP iktidarıdır. 2003 yılından sonra işçi

FİKİRLERİNİZİ BEKLİYORUZ Okurlarımızdan her konuda eleştirilerini, önerilerini bekliyoruz. halklailiskiler@aydinlikgazete.com Tel: 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks: 0212 251 55 06 Adres: İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No:3/3 Beyoğlu / İstanbul

ve emekçiler hak gasplarında neredeyse 19. yüzyıl İngiltere’sinde yaşanan işçi düşmanlığını yaşamaktadır. Yüz yıl geri gidilmiştir. En büyük darbe, kabul tarihi 22 Mayıs 2003 olan 4857 sayılı İş Kanunu’dur. Bir diğeri 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası’dır. 1 milyon 504 bin 481 işyerinden 1 milyon 440 bin 827’sinde 30 kişiden az işçi çalışmaktadır. 30 kişiden az işçi çalıştıran işyerlerine sendika yasağı getirilmiştir. Sadece Türkiye’de %2,3’ünde çalışan işçilerin sendika güvencesi vardır3. 2002 yılında taşeronda çalışan işçi sayısı 20 bin iken bugün kurumlara yayılarak 4 milyona yaklaşmıştır4. Resmi kayıtlarda ise taşeron işçi sayısı 2002 yılında 358 bin, 2013 yılında 1.7 milyondur5.

‘Sol partilere işçiler oy vermiyor’ İşçi ve emekçiye diz çöktürülmüştür. Bu vahşi kapitalizme dur denilmezse taşeronlaşma, kıdem tazminatının kaldırılması, esnek çalışma, işçi kiralama büroları, iş güvenliği ve sendika düşmanlığı ilerki tarihlerde artacaktır. Sol partilere ise işçilerin oyu

gitmemektedir. Ankara yerel seçim sonuçlarını örnek verecek olursak işçi ve emekçilerin yoğunlukta olduğu Sincan (AKP %57, MHP %28, CHP %9, İP %0.1, TKP ve ÖDP %0) Altındağ (AKP %63, CHP %23, MHP %8, İP %0.1, DSP %0.1, TKP ve ÖDP %0) ve Pursaklar (AKP %63, MHP %27, CHP %23, DSP %0.1) vb. bölgelerde sol partilerin oyu çok düşüktür veya yoktur. Kapitalizmi en acımasız uygulayan, işçi ve emekçiye düşman partilere ise sempati duymaktadırlar.

‘Kanunların zararları işçilere anlatılmalı’ 81 il, 55 ile net göç vermektedir. 2008-2012 yılları arasında net göç veren illerden her yıl 230 bine yakın kayıp yaşanmaktadır6. Şehirlere gelen insanlar işçi sınıfının saflarına katılmaktadır. Bu göçler konusunda sol partilerin çalışması var mıdır? 4857 sayılı Kanun’un işçi ve emekçiye verdiği zararları kim anlatacak? Sosyal demokrat ve sosyalist partiler ana gündemlerine işçi ve emekçinin sorunlarını almamaktadır. AKP kendi alanına çekerek

işçi ve emekçinin yoksulluğundan, eğitimsizliğinden ve manevi değerlerine bağlılıklarından yararlanmaktadır. Yoksullaştırılan ve işverenin baskısındaki işçi ve emekçiler sol partilerin söylediği “sol cephe, milli hükümet, özgürlük, yolsuzlukla mücadele” gibi kavramları anlamamaktadır. 1951 Frankfurt Toplantısı’nda demokratik sosyalist partiler bazı maddelerde anlaştılar. Bunlardan bir tanesi şöyledir: “Kapitalizmin karşısındadır. İşçi eyleminin büyüyüp güçlenmesi ve insanların bir avuç kapitalistin egemenliğinden kurtulmasını amacını güder.”7 Sosyal demokrat partilerin temel tutumları ve özelliklerini ise Prof. Dr. Hüsnü Erkan ve Canan Erkan şöyle anlatıyorlar: “İşçi hareketlerinden kaynaklanmış ve sınıfsal niteliğini korumuştur. Öncelikle ücretlileri ve maaşlıları temsil etmekte ve işçi sendikalarıyla yakın bağlantıları bulunmaktadır. Toplumda eşitlik, sosyal adalet ve sosyal güvenliğe dayalı sosyo-ekonomik modeli savunmaktadır.”8 Sol partiler işçi ve emekçinin sorunlarını ve acılarını merkeze almalıdır.

Sonuç Acil çıkış kapısı, bir an önce sosyal demokrat partiler ve sosyalist partiler özüne dönmelidir. Bu boş vermişlik veya olayın özünü anlamamada ısrara devam edilirse gelecek yıllarda da seçim sonuçları fazla değişmeyecektir. Dolayısıyla fabrikalarda, inşaatlarda, madenlerde olmaz ise Türkiye’de de huzur ve barış olmayacaktır. *Ankara Taşeron İşçileri Dayanışma Derneği Girişimi YK üyesi (1) Aşkın SÜZÜK, Sol gazetesi, 15 Ocak 2014 (2 Olcay Büyüktaş AKÇA, Cumhuriyet, 3 Nisan 2014 (3 Engin ÜNSAL, Aydınlık, 10 Şubat 2013 (4 Mehmet AKKAYA, Aydınlık, 6 Mart 2013 (5)Olcay Büyüktaş AKÇA, Cumhuriyet, 2 Mayıs 2013 (6) Mustafa SÖNMEZ, Yurt, 2013 (7 ) Mehmet SARICA, “100 Soruda Siyasi Düşünce Tarihi”,Gerçek Yayınları, s.210. (8) Hüsnü ERKAN, Canan ERKAN, “Ekonomide Sosyal Demokrat Alternatif” , Altın Kitaplar Yayınları, s.53

Doğanın yararları ölçülebilir mi?

‘Örgütü lağv ettiği takdirde af’ Ne diyor Perinçek? “Yapılması gereken, PKK’nın silah bırakıp örgütü lağvetmesi ve bununla birlikte bir genel af çıkarılması”... Dikkat edin, “Genel af çıkaralım da sonra keyfiniz isterse silah bırakırsınız” demiyor. İki ön koşul sunuyor: Silah bırak, örgütü lağvet! Şimdi buna refleksif olarak tepki göstermek mümkün tabii. Tepki verenlere hak verebileceğim manevi gerekçelerim de var. Ancak alternatif çözüm aklınıza geliyor mu? Mesela ne yapılabilir? Perinçek’in bu teklifinin özeti aslında şudur: PKK’yı emperyalistlerin elinden çekip alalım, kendi içimizde bu sorunu çözelim. Bu da tabii ki toplumsal barışı ve genel affı kaçınılmaz kılıyor. Perinçek’in sunduğu, PKK’nın lağvedilip toplumsal barış zemininin yaratılması. Varsa aklınıza gelen gerçekçi bir çözüm yolu, buyrun söz sizde. Ama sırf klavye başında tatlısu milliyetçiliği yapmak adına sivri çıkışlar yapacaksanız hiç gereği yok, kendinizi yıpratmayın. AHMET KARATEPE

“Şehirlere gelen insanlar “Şehirlere “Şehirlere gelen insanlar “Şehirlere “Şehirleregelen gelen geleninsanlar insanlar işçi sınıfının saflarına saflarına işçi işçi sınıfının saflarına işçisınıfının sınıfınınsaflarına saflarına katılmaktadır. katılmaktadır. Bu göçler katılmaktadır. katılmaktadır. katılmaktadır.Bu Bu Bugöçler göçler göçler konusunda konusunda konusundasol sol solpartilerin partilerin partilerin çalışması var mıdır?” çalışması çalışmasıvar varmıdır?” mıdır?” çalışması var var mıdır?” mıdır?”

11

E

kosistem servislerinin, yani insanların doğadan sağladığı yararların değerini ölçmek için indikatörler kullanılmaktadır. Ekosistem servisleri “üretim/ürün”, “düzenleyici” ve “kültürel” olmak üzere üç grupta incelenmektedir. Bu grupların herbirinin içinde oluşturulan ana kategoriler ve her kategoride kullanılan indikatörler aşağıda ele alınmaktadır.

Ekosistemin üretim/ürün servisleri Gıda üretimi kategorisinde; tarım ürünleri, çiftlik hayvanları üretimi, avlanan balık ürünleri, yapay çiftliklerin su ürünleri, avlanan yaban hayvanlarının miktarları ile maddi değerleri ve bunların üretiminde kullanılan işgücü birer indikatördür. Biyolojik ham materyaller ve üretimleri kategorisinde; kereste ve diğer orman ürünleri ile elyaf, reçineler, hayvan derilerinin ve yünlerinin miktarları, maddi değerleri ve bu sektörlerdeki işgücü birer indikatördür. Yakıt olarak kullanılan biyokütle kategorisinde ise odun kömürü ve yakmalık odun miktarları ile bunların maddi değerleri ve kullanılan işgücü başlıca indikatörlerdir. Tatlı su kaynakları kategorisindeki indikatörler; kaynak-

ların hizmet verdiği nüfus, su temini miktarı ve maddi değeri ile akarsuların su depolama kapasitesidir. Genetik kaynaklar kategorisinde yer alan indikatörler; maden yatakları için yapılan yatırım, ticari değeri olan tür sayısı, toplam tür sayısı ve tüm genetik kaynakların maddi değeridir. Biyokimyasal, doğal, tıp ve eczacılık kategorisinde ise ilaç elde edilen bitki ve hayvan sayısı, doğal sistemde geliştirilen eczacılık ürünlerinin maddi değeri birer indikatördür.

Ekosistemin düzenleyici servisleri Hava kalitesi düzenleme kategorisinde; atmosfere yılda bırakılan karbon/azot miktarı, atmosferik kendini temizleme kapasitesi başlıca indikatörlerdir. Küresel iklim düzenlemeleri kategorisi içinde; atmosferik gazların (CO2, CH4 vb.) akısı, karbon birikimi, karbon alışverişi, bulut formasyonu, yüzey albedosu, evapotransprasyon yüzdesi, karbon tutma kapasitesi gibi indikatörler yer alır. Bölgesel ve yerel iklim düzenlemeleri kategorisinde; gökyüzü stomatal iletkenlik, evapotransprasyon, bulut formasyonu gibi indikatörler kullanılır. Su düzenlemeleri kategorisinde; toprağa infiltrasyon ve toprakta depolanan su miktarı birer indikatördür. Su ve atıksu arıtabilme, işleme kategorisinde; ekosistem tarafından işlenebilen atık miktarı ve ekosistemin atıkları işleyebilme kapasitesi, ekosistemin atıksu arıtma ve su temizleme karşılığı maddi değeri indikatör olarak kullanılır.

Hastalıklarla ilgili düzenlemeler kategorisindeki indikatörler; hastalık taşıyıcı vektörlerin nüfusu, olay sayısı, değişen ekosistem sonucunda hastalık sayılarında değişimler, ekosistemin korunması sonrası hastalık bulaştıran sivrisineklerin nüfusunda değişimlerdir. Doğal afetlerle ilgili düzenlemeler kategorisinde ise; taşkın olaylarında değişimler, doğal afetlerden dolayı ekonomik kayıp, taşkın azaltma potansiyeli, taşkın sularını taşıyabilecek akarsu depolama kapasitesi, toprağın su depolama ve yeraltına sızdırma kapasitesi, zarar veren doğal afetlerin sayısındaki artış birer indikatördür.

Ekosistemin kültürel servisleri Estetik ve etik değerler katagorisinde; daha temiz su ortamlarından dolayı emlakların nispi değer artışı indikatör olarak kullanılabilir. Rekreasyon ve ekoturizm kategorisi ise; toplam rekreasyonel değer, olta balıkçılığı ve avcılık yapanların sayısı, doğa turizminde yapılan harcamalar ve kullanılan işgücü, doğal alan ziyaretçilerinin yaptığı ödemeler gibi indikatörleri içerir. Yukarıda sıralanan indikatörler ya doğrudan ölçülebilir veya uzmanlarca bunlara değer biçilir. Tüm dünya havzaları

için gerçekleştirilen “Milenyum Ekosistem Değerlendirme” çalışmasında (MA 2005, Ecosystems and Human Well-Being, Washington DC, Island Press) dünya ekosistem servislerinde yüzde 60 oranında azalma saptanmıştır. Bunun bir sonucu olarak, yurdumuzunkiler dahil dünya su kaynaklarındaki risk de, haritadan da görüleceği gibi alarm vermektedir. Maalesef yurdumuzda bu indikatörler henüz kullanılmamaktadır. Eğer kullanılsa idi, örneğin HES’lerin yararlarının, ekosistem servislerinin değeri yanında çok küçük kalacağı görülür ve bunlardan tamamen vazgeçilirdi.


18 NİSAN 2014 CUMA

Hazırlayan: Osman ERBİL

‘Yok’ denilen Okmeydanı’daki görüntüler ortaya çıktı İstanbul’daki Gezi Parkı eylemleri sırasında başından gaz fişeğiyle vurulan ve 269 gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybeden 15 yaşındaki Berkin El-

van’la ilgili soruşturma kapsamında Emniyet’in “Arşivimizde bulunmamaktadır” dediği kamera görüntüleri ortaya çıktı. Radikal gazetesinden İsmail

Saymaz’ın haberine göre, olay günü Okmeydanı’nda görev yapan bir TOMA’ya ait kamera kaydı soruşturma dosyasına girdi. 20 Mart 2014’te bir tanığın “TOMA’nın yanından gaz attılar” şeklindeki ifadesi üzerine Elvan Ailesi avukatı Evrim Deniz Karatana, bölgedeki TOMA’ların kamera görüntülerinin alınmasını istedi. Elvan’ın vurulmasından yaklaşık altı saat sonraya ait görüntüleri içeren bu kayıtta, Emniyet’ten 7 Nisan’da gönderilen yazıya göre şu görüntüler var: “Saat 12.50.18’de Okmeydanı

Emniyet’in bu zamana kadar gizlediği TOMA kameralarına yansıyan görüntüler soruşturma dosyasında, fakat Berkin’in vurulduğu anlar hala ortada yok.

ve ara sokaklarında görev yapan TOMA’nın yollarda ateşe verilen barikatları söndürmek için farklı zamanlarda su sıktığı, zaman zaman ara sokaklardan çıkan göstericilere sulu müdahalede bulunduğu, saat 19.22.46 sıralarında panzerle P. Market önünde bekleme görevini ifa ettiği ancak herhangi bir müdahalede bulunmadığı...”

Fotoğraflarla karşılaştırılması istenecek Avukat Karatana, şimdiye kadar ortaya çıkan fotoğrafların olduğunu hatırlatarak, mevcut fotoğraftaki polislerle kamera görüntüsündekilerin karşılaştırılmasını talep edeceklerini kaydetti. Karatana’nın birçok kez kamera görüntülerinin gönderilmesini istemesine rağmen, Emniyet her defasında mevcut görüntü olmadığını bildirmişti.

ÇOBANOĞLU İLKÖĞRETİM OKULU ÖĞRENCİLERİNE İNANILMAZ SORU:

Cumhuriyeti kim kurdu? a) Mustafa Kemal c) Tayyip Erdoğan Van’da Cumhuriyet tarihine ve Atatürk’e saygısızlığın bir örneği yaşandı. 2. sınıf öğrencilere ‘Cumhuriyeti kim kurmuştur?’ sorusunun altında Atatürk ile Tayyip Erdoğan seçenekleri yer aldı

V

an’ın Çobanoğlu İlköğretim Okulu’nda 2. sınıf öğrencilerine ödev olarak sorulan sorular tepki topladı. Çocuklara ödev olarak sorulan sorularda Mustafa Kemal Atatürk ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın birlikte seçenek olarak gösterilmesi dikkat çekti. Oda TV’den Onur Özcan’ın haberine göre, verilen ödevdeki 8. soruya bakıldığında Mustafa Kemal Atatürk’e büyük bir saygısızlı-

Abdocan davasında tarih belli oldu

Hatay’da Haziran Ayaklanması sırasında başından gaz kapsülüyle vurularak hayatını kaybeden Abdullah Cömert’in ölümüne ilişkin davada duruşma tarihi belli oldu. Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 4 Temmuz 2014’te görülecek olan ilk duruşma saat 9.00’da başlayacak. Hatay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca, hazırlanan iddianamede Abdullah Cömert’e gaz fişeği atan polis memuru Ahmet Kuş hakkında “Olası kast ile öldürme” suçundan 25 yıla kadar hapis cezası istenmişti. İddianamede “Abdullah Cömert’in kafasına gaz fişeği isabet etmesi sonucu ölmüş olduğunun tespit edildiği ve bu hususta herhangi bir şüphenin bulunmadığı” kaydedildi.

Urla villalarına dava açıldı

İzmir’in Urla İlçesi Hacılar Koyu’nda, 17 Aralık sürecinde yayınlanan telefon dinlemeleriyle gündeme gelen villaların bulunduğu 20 hektarlık alanın 1’inci derece SİT’ten 3’üncü derece SİT alanına dönüştüren İzmir 1 No’lu Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Komisyonu’nun kararına karşı TMMOB’ye bağlı dört meslek odası dava açtı. Peyzaj Mimarları Mimarları Odası İzmir Şube Başkanı Özay Yerlikaya villalar hakkında yıkım kararı olduğunu ve bu kararın uygulanması için daha cesur adımlar atılmasını beklediklerini dile getirdi.

ğın yapıldığı göze çarpttı. İlkokul 2. sınıf öğrencilerine ‘Cumhuriyeti kim kurmuştur?’ sorusu soruldu. Cevaplar kısmında ise Mustafa Kemal Atatürk ile Fatih Sultan Mehmet ve Recep Tayyip Erdoğan seçenekleri yer aldı yer aldı. 12. soruda ise ilk Cumhurbaşkanımız kimdir sorusu soruluyor. Cevaplar kısmında yer alan kişiler ise bu sefer daha da şaşırtıcı; Mustafa Kemal Atatürk, İbrahim Tatlıses, Süleyman Demirel.

Berkin için yürüdü öğrencilikten oldu MUSTAFA KEREM EROL / KOCAELİ Berkin Elvan için düzenlenen eyleme katıldığı için Kocaeli Üniversitesi tarafından hakkında soruşturma açılan Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Öğrencisi Ümit Güler, öğrencilik haklarından mahrum edildi. Ancak Güler, 14 Mart tarihinde Dekanlığa bir dilekçe yazarak maddi durumunun iyi olmadığını anlatmış ve harç parasını geç yatıracağını bildirmişti. Yetkili personelden de dilekçe ile başvurduğu için bir sorunla karşılaşmayacağı yanıtını almıştı. Harcını ileri bir tarihte, üniversitenin bilgisi dahilinde yatıran Ümit Güler, Bahar Dönemi’nin başından bu yana derslerine ve sınavlarına girdi. İsmi üniversitenin sisteminde de vardı.

önüne geçilmemesini arz ediyorum” ifadelerini kullandı. Aydınlık’a konuşan Ümit Güler, haklarını geri alamasa da başka öğrencilerin mağdur edilmemesi için mücadele edeceğini söyledi. Güler, “Bu bir hukuk ihlalidir. Sosyalist öğrencileri korkutma ve pasifize etme girişimidir” diye konuştu.

İfadesinden bir gün sonra Ne olduysa, Berkin eylemi soruşturması kapsamında, 10 Nisan’da Rektörlük’te savunma verdikten sonra oldu. İfadesinden bir gün sonra hazırlanıp postaya verilen ve Güler’e 15 Nisan’da ulaşan tebligat ile, yarım dönem öğrencilikten çıkarıldığı bildirildi. Güler’in adı yoklama ve sınav listelerinden düşürüldü; ödediği harç parası da iade edildi.

Anayasal hakkı elinden alındı Bunun üzerine harekete geçen öğrenci, akademisyenlerle görüştü ve Rektörlüğe yeni bir dilekçe yazarak haklarının iadesini istedi. Güler, dilekçesinde “Bu dönem boyunca derslere katıldığım ve bu dönemin ara sınavlarının tümüne girdiğim göz önüne alınarak, Anayasal hakkım olan eğitim hakkımın

Mustafa MUTLU mustafamutlu@aydinlikgazete.com

Kendi üyelerinden CHP’ye tarihi ders!

C

HP’liler seçim sonuçlarını değerlendirmek için bir rapor hazırlamış. Bugün toplanacak Parti Meclisi’ne sunulacak olan raporda çok ilginç bilgiler yer alıyormuş. Örneğin; CHP’nin seçime girdiği birçok yerde CHP adaylarına, bırakın parti üyelerini, kendi sandık görevlileri bile oy vermemiş. Adıyaman Sincik’te 71 kayıtlı üyesi varmış CHP’nin; başkan adayına sadece bir oy çıkmış... Yani adamın anası, babası, kardeşleri, karısı, çocukları... Hiçbiri oy vermemiş! Kilis Musabeyli’de ise 135 CHP üyesi kayıtlıymış... Kaç oy çıkmış? Beş! Hasankeyf’te 41 üyesi varmış partinin, çıkan oy dörtte kalmış... Hepsini bırakın; tam 548 üyenin bulunduğu Aksaray Gülağaç’ta bile CHP’ye çıka çıka yedi oy çıkmış! Peki; neden böyle? Üyesi, CHP’ye ihanet mi ediyor? Eminim ki CHP’nin bazı Parti Meclisi üyeleri böyle düşünecek... Çünkü en kolayı bu... İşin aslını ben yazayım: Bu tablonun birinci nedeni, CHP’nin tüm bu belediyelerde üyelerinin istemediği adaylarla seçime girmiş olması... Üyelere, “Başkanınız olarak kimi görmek istersiniz?” diye sormaması... O yüzden de partinin il ya da genel merkez yöneticilerinin belirlediği adaylar, kimseden oy alamıyor. Buna “ihanet” değil, dense dense “demokrasi dersi” denir! Parti yöneticileri günün birinde “ön seçim”in ne anlama geldiğini öğrenirler ve halkın kendi yöneticilerini seçmelerine izin verirlerse bu sorun da doğrudan ortadan kalkar. Yukarıdaki tablonun ikinci nedeni, “seçmen duyarlılığı...” Biliyorsunuz; CHP

yönetimi, bu seçimlerde iktidara karşı diğer partilerle güçbirliği yapmayı reddetti. O ne kadar reddederse reddetsin; CHP seçmeni, güçbirliğini sandık başında kendisi gerçekleştirdi. Partisinin adayının hiçbir şansı olmadığını görünce, tereddüt bile etmeden oyunu iktidar karşıtı diğer partilerin adaylarına verdi. Bugün toplanacak olan CHP Parti Meclisi’nin değerli üyeleri, her şey ortada: Bir: Demokrasiyi gerçekten hayata geçirebilmeniz için ön seçimi yurt geneline yaymanız ve... İki: Diğer partilerle güç birliğine gitmeniz gerekiyor. Aksi halde hep böyle trajikomik sonuçlar alır ve bunun nedenlerini sorgulamak zorunda kalırsınız...

AMAN HA! Bizim mahallenin itleri meşhurdur: Sahipleri nasıl isterse öyle havlarlar! Kimi zaman sarmaş dolaş, kimi zaman da düşman olurlar! Şimdi sahipleri ayrı düştü ya bunlar da birbirini yemeye başladı. Önceki gün biri diğerine, “Sana k.çımla gülüyorum” demiş. Dün öbüründen yanıt gelmiş, “Sen ancak k.çınla gülersin...” Merak edenler için belirtelim; bunlar daha ziyade Yandaş Babıâli mahallesini mesken tutuyor. Ve işin daha da ilginci kendilerine sorarsanız; hepsi birer “ahlak ve namus abidesi!” Çünkü hepsi “adamlık dersi” veriyor! Sözüm onlara: Fazla abartmayın kuçukuçular! Sahipleriniz yarın öbür gün barışır, siz “k.ç” gibi kalırsınız açıkta! Aman dikkat...

GÜNÜN SORUSU

Ümit Güler

Kütahya’nın Simav Kuşu beldesi köye dönüştürülünce, kayıtlı 1648 seçmenin biri bile 30 Mart seçimlerinde sandığı gitmemiş... Seçimler 1 Haziran’da tekrarlanacakmış ama sonuç değişmeyecekmiş... Böyle bir durumda ne yapılacağı ise bilinmiyormuş! Sorum size: İşte; bunun adı “sivil itaatsizlik” eylemidir. Bu eyleme imza atan Simav Kuşu sakinleri sizce tarihe geçmeyi hak etmiyor mu?

Gökçek’ten Genelkurmay’ın tam karşısına kol saatli anıt...

Kars Kafkas Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Üniversitede ağlı dönem Kars Kafkas Üniversitesi Rektörlüğü bazı fakültelerinde karşıt görüşlü öğrenciler arasında çıkan kavgalara önlem için görülmemiş bir uygulamaya imza attı. Katlar arasındaki merdiven boşluklarının üzerini ağlarla kapattı. Emniyet Müdürlüğü’nün isteği üzerine Eğitim ile İktisadi ve İdari Bilimler Fakülteleri’nin bulunduğu 5 katlı binada uygulanan ağlı önlemle, üst katlardan alt katlardakilerin üzerine her-

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

hangi bir şeyin atılması ve öğrencilerin kavga sırasında merdiven boşluğundan düşme ihtimali önlenecek. Bir süre önce üniversitede çıkan olaylarda 2 kişi bıçakla yaralanmış, 25 kişi gözaltına alınmış bir kişi de tutuklanmıştı. Kars Valisi Eyüp Tepe de MHP ve BDP il başkanlarıyla toplantı yaparak, üniversitede yaşanan olayların bir daha tekrarlanmaması için sağduyu çağrısında bulunulmasını istedi.

Melih Gökçek, Ankara’yı “kent kapıları”yla ve saatle donatıyor... “Kent kapısı” işi; tamamen özentilikten kaynaklanıyor. Ne estetik, ne de işlevsel! Kentin tüm meydanlarına konulan saatlere gelince... Onlar da en az “kent kapıları” kadar anlamsız... Sizi bilmem ama ben son birkaç yıldır kol saati bile kullanmıyorum. Çünkü saate bakmak istediğim zaman cep

telefonumda nal gibi saat var; oraya bakıyorum. Gökçek’in saatlerinden en ilginç olanı ise Genelkurmay’ın önündeki meydana koydurduğu... “Kol saati” biçiminde! Bu “saat anıt”la anlatılmak istenileni nakletmeye ise gerek duymuyorum... Herkes kendi anladığı ile idare etsin. Elbette; Genelkurmay Başkanı da!

GÜNÜN İSYANI! Van’daki Çobanoğlu İlköğretim Okulu’nda ikinci sınıf öğrencilerine ödev olarak dağıtılan sorulardan biri şöyleymiş: “Cumhuriyeti kim kurmuştur? A- Mustafa Kemal Atatürk, B- Fatih Sultan Mehmet ve C- Recep Tayyip Erdoğan... Amaç belli: adı “sıfırlama” operasyonlarıyla ve muta nikâhıyla anılan Başbakan’ı yüceltmeye çalışmak... İsyanım bu soruyu hazırlayan öğretmene: Ödediğim verginin senin maaşına düşen kısmı haram olsun! NOT: Bizi sandık başında seçim hileleriyle ve rüşvetleriyle yenenlere hak ettikleri dersi pasif direnişler yaparak vermek için yola çıkan TÜKETMİYORUZ hareketine hâlâ katılmadınız mı? Facebook’a girin, TÜKETMİYORUZ yazın yeter... Tüm ayrıntıyı orada bulacaksınız!


Hazırlayan: Gökçen BEYAZ

18 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ANKARA İmsak 04:28 Güneş 06:00 Öğle 12:55 İkindi 16:36 Akşam 19:37 Yatsı 21:01 HAVA DURUMU

Ankara: 10/20

i

İstanbul: 12/19

i

İzmir: 13/18

i

Rafet

BALLI rafballi@gmail.com

Hero’nun ayakkabısı Berham’ın istifası

O

nu ilk kez 1991 yılının başlarında gördüm. Kuzey Irak’ın Amediya kasabasında. Birinci Körfez Savaşı’nın sonu. Kuzeydeki Kürtler ayaklanmış. Genç-yaşlı bütün erkekler silahlı. “Peşmerge” diyorlardı. Bölgeyi dolaşıyordum. Bir tek silahlı kadın görememiştim. Kürt muhafazakârlığı kadına sahada izin vermiyordu. Amediya’da bir salon. Hepsi peşmerge. Ve silahlı. Celal Talabani konuşuyor. Kürdistan Yurtseverler Birliği’nin (KYB) lideri. 2 yıl kadar önce Paris’te tanışmıştık. Bir ilk: Salonda bir de kadın vardı. Silahsız, fakat peşmerge giysili. Hem fotoğraf çekiyorum, hem de soruyorum. Günlerdir rastladığım tek kadın peşmerge kimdi? “Hikâye”si neydi acaba? Cevabı, bütün senaryolarımı boşa çıkardı. Talabani’yi işaret etti: “Eşiyim.” Toplantıları birlikte dolaşıyorlarmış. Eşi üzerinden tanımlanmak, Hero Talabani’ye haksızlık olur. Bağdat’ta üniversite okumuş. Psikoloji bölümünde. Çocukluğundan beri aktif siyasetin içinde. Ailesi, özellikle babası tanınmış bir isim: İbrahim Ahmet. Irak Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) ilk kurucu heyetinden. Mustafa Barzani Rusya’da sürgündeyken KDP’yi yöneten kişi. Ahmet’le Londra’da konuşmuştuk (1992). O dönemi anlatmıştı. Ses kayıtları hâlâ duruyor. Hero Hanım: Ömrü sürgün ve kaçaklıkta geçti. Şimdi Irak’ın “first lady”si. Çünkü: Eşi sadece KYB lideri değil artık. 2005’ten beri Irak Cumhurbaşkanı. Hero Hanım’ın eski sorunları geçmişte kaldı. Fakat bugün, belki de daha büyükleriyle uğraşıyor. Talabani 17 Aralık 2012’den beri felçli. Almanya’da tedavide. İki görevini de fiilen yürütemiyor. Hero Hanım’ın önünde dört sorun var. Birincisi: KYB’nin yeni lideri kim olacak? Geçen yıl üçlü konsey tayin edildi: Kosret Resul (vekil), Hero Talabani ve Berham Salih. Fakat, asıl lider tayin edilemiyor. İkincisi: KYB küçülüyor. Eylül 2013’teki seçimde üçüncülüğe düştü. Goran hareketi KYB’nin önüne geçti. Oysa, Kürt bölgesi paylaşılmıştı. KDP ve KYB arasında. Seçimler paylaşıma uygun planlanıyordu. Şimdi Goran, bölgede KYB’nin hissesinden pay istiyor. Hem petrol gelirinden, hem de peşmerge yönetiminden. Herkes biliyor: Goran’a evet denilirse, KYB erir. Üçüncüsü: Cumhurbaşkanlığını başka gruplara kaptırmamak. Talabani’nin hem sağlığı elvermiyor. Hem de görev süresi doldu. Arayış: Yerine yine KYB’den biri oturtulabilir mi? Hero Hanım’ın kendisinin ve Berham Salih’in adı geçiyordu. Kaynaklarımın görüşü: KYB Kürt mahallesinde zayıfladığı için şansı çok azaldı. Ayrıca: Bir Sünni Arabın seçilmesi konuşuluyor. Kürtler için de Meclis Başkanlığı. Dördüncüsü: İktidar nimetlerine bağlı bir Kürt klasiği. Talabani ailesi Irak’ta artık birçok şirkette büyük ortak. Cep telefonu alanı da dahil. Irak’ın en büyüğü Asia Cell bunlardan biri. Sorun şu: Siyasi iktidar giderse ekonomik iktidarı koruyabilecek mi? İşte, “Hero’nun ayakkabısı” burada devreye giriyor. Iraklı bir kaynağımın iddiası film gibi. Geçen Ocak ayının sonları. KYB Siyasi Bürosu toplanıyor. Gündem: 31 Ocak’ta yapılması zorunlu KYB kongresi. Kongre toplanacak, partinin organları yeniden seçilecek. Tabii lider de dahil. Onlar “genel sekreter” diyor. Hero Hanım kesin karşı. Erteleme istiyor. Genel Sekreter Yardımcısı Berham Salih ise ısrarlı. Tartışma şiddetli. Tansiyon yüksek. Sonuçta Hero Hanım dayanamıyor. Ayakkabısını havadan Salih’e yolluyor! Hem de kafasına! Sonuç biliniyor: Berham Salih toplantıdan çıktı ve istifa etti. KYB kongresi o gün bugündür toplanmadı. Kürt bölgesindeki hükümet krizi nasıl çözülecek? Dün de yazdım. Hükümetin temel görevi, petrol gelirini paylaştırmak. Aslan payı KDP’de. Hisselerini azaltmada gönülsüz. Goran’ın taleplerini KYB hisselerinden karşılamaya niyetli. Pazarlıklar 6 aydır bitmedi. Bölgeden bir kaynağım ilginç bir bilgi verdi: Tahran, hükümet krizine müdahale etti. Ünlü istihbarat şefi Kasım Süleymani, yardımcısını gönderdi. İranlı temsilcinin taraflara tavsiyesi: Pazarlıkları 30 Nisan seçim sonrasına erteleyin. KYB’yi dışta bırakmayın. Malum: Talabani ailesinin Tahran’la ilişkileri hep özel oldu. Dikkatinizi çekti mi: ABD, kendi yarattığı bölgede bile belirleyici olamıyor. Irak’la devam edeceğim.

İSTANBUL İmsak 04:40 Güneş 06:14 Öğle 13:10 İkindi 16:52 Akşam 19:54 Yatsı 21:20

Antalya: 14/19

i

Adana: 18/25

d

Diyarbakır: 9/24

i

Erzurum: 4/15

i

Sivas: 7/21

i

İZMİR İmsak 04:56 Güneş 06:25 Öğle 13:17 İkindi 16:58 Akşam 19:58 Yatsı 21:19

Tunceli: 8/20

i

Trabzon: 12/20

d

Zonguldak: 11/18

i

Bursa: 10/18

i

Konya: 8/19

i

İmam-Hatip müdüründen ‘Kızla oturdun’ dayağı Mersin’de İmam-Hatip Lisesi müdürü, 16 yaşındaki öğrenciyi kız arkadaşıyla yan yana otururken gördü. Çılgına dönen müdür öğrenciyi dövdü. Bunalıma giren öğrenci artık okula gitmiyor

İ

mam-Hatip lisesi müdürü, 16 yaşındaki öğrenciyi kız arkadaşıyla yan yana oturduğu gerekçesiyle dövdü. Müdür hakkında adli ve idari soruşturma başlatıldı. Olay, geçen 25 Mart’ta Mersin’in Toroslar ilçesinde bulunan Hoca Ahmet Yesevi İmam-Hatip Lisesi’nde meydana geldi. 9-E sınıf öğrencisi 16 yaşındaki E.Ç., Beden Eğitimi dersinde arkadaşları futbol oynarken bir kenara oturarak onları izlemeye başladı. Bu sırada yanına gelen okul arkadaşı Ş.A. ile çimlere oturup sohbet etti. Kısa bir süre sonra okulun önündeki anacaddede yürüyen Müdür Alaattin Öztürk, çitlerin üzerinden geçerek öğrencilerin yanına geldi. Müdür Öztürk, “Siz burada ne yapıyorsunuz” diyerek azarladığı öğrencileri odasına götürdü. Öztürk, burada E.Ç.’yi kız öğrencinin gözleri önünde, “Neden yan yana oturuyordunuz?” diyerek dövdü. Yüzüne aldığı darbeler nedeniyle burnu kanayan E.Ç.’ye diğer öğretmenler tampon yaptı. Evine giden E.Ç. durumu ailesine anlattı. Bunun üzerine harekete geçen aile, oğullarına Mersin Devlet Hastanesi’nden darp raporu alıp Avukatları Hüseyin Umut İncel’in aracı-

rün oğlumuzu E.Ç.’nin anne ve babası, “Müdü Şikâyetçi olduklarını belirten i. ded ız” cağ peşini bırakmaya dövmeye hakkı yok, bu işin

lığıyla Müdür Öztürk’ten şikâyetçi oldu. Olayla ilgili olarak Cumhuriyet Savcılığı ve Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından soruşturma başlatıldı.

‘Orada ne yaptınız?’ Kız öğrencinin önünde dayak yediği için psikolojisi bozulan E.Ç., Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde tedavi olduğunu söyledi. Beden Eğitim dersinde arkadaşlarının futbol oynadığını, bu sırada kendisinin de kenarda oturduğunu belirten öğrenci olayı şöyle anlattı: “Okul önündeki boş alana

oturdum, bu sırada kız öğrenci de yanıma gelip oturdu, sohbet ediyorduk. Müdür, yardımcısı, rehber öğretmen ve bir memurla yanımıza geldi. Müdür, ‘Siz ne yapıyorsunuz burada’ dedi. Ben de bir şey yapmadığımızı ve oturduğumuzu söyledim. Kolumu tutarak odasına götürdü. Hiçbir şey demeden gözlüğümü çıkarıp bana vurmaya başladı. Vurunca burnum kanadı. Diğer öğretmenler kanın durması için tampon yaptı. Yeniden ‘Siz orada ne yaptınız’, ‘Siz niye yan yana oturuyorsunuz’ diye sordu. ‘Otur-

makta ne sakınca var, öylesine oturduk’ dedim. Bağırmaya başladı. ‘Siz yalan söylüyorsunuz. Okul dışından bir veli beni aradı, sizi sarmaş dolaş görmüş’ dedi. Ben de bunun yalan olduğunu anlatmaya çalıştım ama inanmadı. Sonra odadan herkes çıktı, müdürle baş başa kaldım. ‘Sen bu okula yakışmıyorsun, bu okulun öğrencisi olamazsın. Ailene söyle, seni bu okuldan alsın’ diyerek tehdit etti. Daha sonra çıkıp eve geldim. Aldığım darbeler nedeniyle duyma kaybı yaşadım, hâlâ sorun devam ediyor. Kız

arkadaşımın yanında dayak yediğim için gururum kırıldı, utanıyorum ve bu yüzden okula gitmiyorum.” Çelik’in babası pasta ustası Mehmetcan Ç. ile annesi Ayşe Ç. ise, Müdür Öztürk’ten şikâyetçi olduklarını belirterek, “Oğlum arkadaşıyla sadece okulun bahçesinde yan yana oturmuş, hepsi bu kadar. En fazla çocuğuma kızabilir ama dövme hakkı yok. İnsanlar uzaya gidiyor, bizimkiler de kızla erkek yan yana oturdu diye çocuğu bu hale getiriyor. Bu işin peşini sonuna kadar bırakmayacağız” diye konuştu.

Efe Boz kararı vicdanları yaraladı ÖZLEM KONUR USTA İstanbul Maltepe Dumlupınar İlköğretim Okulu öğrencisi Efe Boz’un ölümüyle ilgili dava dün karara bağlandı. Karar, 4 yıldır adalet bekleyen aileyi

Efe Boz

tatmin etmedi. Kartal 28. Asliye Ceza Mahkemesi, okul müdürü Mustafa Katırcılar’ın tuvaletleri izinsiz, ruhsatsız yaptırdığı, lavaboların güvenliğini kontrol etmediğine hükmetti. Katırcılar, 3 yıl 4 ay hapis cezası aldı. Mahkeme taşeron firma müdürü Yalçın Kaya ve mühendis Murat Kılıç’a da denetim görevlerini yapmadıkları gerekçesiyle 2’şer yıl 6’şar ay hapis cezası verdi. Efe’nin öğretmeni Gökçen Gökalp de mahkeme tarafından kusurlu bulundu. Ancak mahkeme, Gökalp hakkında verdiği 1 yıl 8 aylık cezayla ilgili hükmün açıklanmasını geri bıraktı. 4 sanık ise

Anne Nurdan Boz karara itiraz edeceklerini söyledi.

beraat etti. Mahkeme okul tadilatını okul müdürünün inisiyatifine bırakan Maltepe Kaymakamlığı, İl Özel İdaresi ve Milli Eğitim Müdürlüğü hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda da bulundu.

Tekirdağ’da 800 parça tarihi eser ele geçirildi

Gözyaşlarıyla karşıladı Anne Nurdan Boz, kararı gözyaşlarıyla karşıladı. Oğlunun fotoğrafını bir an olsun elinden bırakmayan Boz, karara itiraz edeceklerini söyledi. Ailenin avukatı Mehmet Ümit Erdem, duruşmanın ardından yaptığı açıklamada, İş Güvenliği Yasası’nın kamu kurumlarında geçerli olmadığına dikkat çekti. Erdem, “İstanbul’un göbeğinde bir okul lavabosunun bile usulsüzlükle yapılabildiğini gördük. Okullarda iş güvenliği uzmanı yok; bu şekilde daha çok Efeler kaybederiz” dedi. Anne Nurdan Boz da karara tepki gösterdi. Boz, “5 buçuk yaşında bir çocuk hayattan koparıldı. Bu karar asla Efe’nin ölümünün karşılığı değil” dedi. Anne Boz, öğretmeninin Efe’yi 22 dakika 10 saniye boyunca yalnız bırakmasına da tepki göstererek, “Bu öğretmene 1 yıl 8 ay ceza verdiler, o da ertelendi’ diye konuştu.

Antalya’da aşırı hız 5 can aldı Antalya’dan Kemer yönüne giden Emrah Bülbül yönetimindeki otomobil, a r h z ve dikkatsizlik sonucu kontrolden ç k nca orta refüje ç kt . Önceki gece 02.20 s ralar nda meydana gelen kazada, yakla k 60 metre orta refüjden giden otomobil, k rm z kta bekleyen Kalip Asker yönetimindeki TIR’ n yak t deposunun bulundu u bölmeye h zla çarpt . Çarpman n et-

kisiyle içinde 5 ki inin bulundu u otomobil ve TIR bir anda yanmaya ba lad . Alev topuna dönen TIR’ n sürücüsü Kalip Asker yaral halde araçtan ç karken lüks otomobildeki 5 ki i arac n içinde yanarak öldü. Otomobil içinde yanarak ölenlerin sürücü 29 ya ndaki Emrah Bülbül, 31 ya ndaki Erol Türkmen, 26 ya ndaki Mercan Ender ve Zeynep T ra oldu u anla ld .

Tekirdağ İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, yaklaşık 8 aylık teknik takip sonucu Süleymanpaşa ilçesinde tarihi eser kaçakçılığı yapıldığı belirlenen Karacakılavuz ve Banarlı mahallelerindeki ev ve işyerlerine eşzamanlı baskın düzenledi. Buralarda yapılan aramalarda Bizans, Roma, Trak ve Osmanlı dönemlerine ait 2 bin ile 3 bin yıllık altın, bronz, gümüş sikkeler, mühürler, altın ve gümüş yüzükler, döneme ait askeri madalyalardan oluşan yaklaşık 800 parça tarihi eser ile dedektörler ele geçirildi. Olayla ilgili olarak 44 yaşındaki M.O. ve 43 yaşındaki H.B. gözaltına alınırken, ele geçirilen tarihi eserlere el konuldu. Soruşturmanın devam ettiği belirtildi.

T.C. STANBUL ANADOLU 11. CRA DA RES TA INIRIN AÇIK ARTIRMA LANI 2014/37 TLMT. Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50’sine istekli bulunmadığı taktirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50’sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamından fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV.’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. (İhaleye gireceklerde malın muhammen bedeli üzerinden %20 oranında teminat bedeli alınacaktır.) 01/04/2014 (İİK m.114/1,114/3) * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 63’e karşılık gelmektedir.

1. hale Tarihi 2. hale Tarihi hale Yeri

: 30/04/2014 günü, saat 11:10 - 11:20 aras . : 23/05/2014 günü, saat 11:10 - 11:20 aras . : PEND K EMN YET OTOPARKI- ÇAKMAK MAH EVREN CAD (OSMANLI SOK) NO:35 PEND K/ STANBUL - null null / null

No

Takdir Edilen De eri TL.

Adedi

KDV

Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri)

1

25.000,00

1

%1

34YN308 Plakalı, 2011 Model, FIAT Marka, 263 Tipli, NM4263 00009054027 Şasi No’Iu, DOBLO MARKA, ANAHTAR VE RUHSAT YOK KAPILARI KİLİTLİ, ARKA STOP LAMBASI KIRIK, MUHTELİF ÇİZİKLER MEVCUT, LASTİKLERİN BİR TANESİNİN HAVASI İNİK, ARKA KOLTUKLAR VAR, SAĞ AYNASI KIRIK KAMYONET

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de

BASIN: 25347 (www.bik.gov.tr)


18 NİSAN 2014 CUMA

DOLAR

Perşembe 2.1237 Çarşamba 2.1364

Hazırlayan: Recep ERÇİN

EURO

Perşembe 2.9435 Çarşamba 2.9560

BORSA

Perşembe 73.543 Çarşamba 72.409

ALTIN

Perşembe 599TL Çarşamba 603 TL

FAİZ

Perşembe % 9.67 Çarşamba % 9.73

T

Enflasyonda hedefin çok üstüne çıkabiliriz

ürkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (MB) 2014 yılı olağan Genel Kurul’unu gerçekleştirdi. Genel Kurul’da MB Başkanı Erdem Başçı, makrœkonomik gelişmeler, finansal istikrar ve para politikaları konusunda kapsamlı bir sunum yaptı. İzlediği para ve faiz politikası nedeniyle bir süredir iktidarın hedefinde olan ve istifaya zorlandığı iddia edilen Başçı; yıllardır süregelen yüksek enflas-

Enflasyonun tek haneli rakamlara inmesine karşın yüzde 4.5 olan fiyat istikrarı seviyesine henüz ulaştırılamadığının altını çizen Başçı, enflasyonda son dönemde yaşanan yukarı yönlü hareketin, döviz kurundaki gelişmelerle paralel olduğunu söyledi. Başçı, enflasyonun Mayıs ayından sonra aşağı inmesini bekle-

Merkez Bankası Genel Kurul üyeliğine AKP’nin yayın organı Yeni Şafak gazetesi yazarı Mehmet Ziya Gökalp atandı. Öte yandan Merkez Bankası Genel Kurulu’nda görev süresi biten iki üyenin süresi uzatıldı. Yeni Şafak gazetesi yazarı Mehmet Ziya Gökalp denetim kuruluna getirildi.

Erdem Başçı

diklerini kaydettikten sonra “Yine de yılsonu hedefimiz yüzde 5’in oldukça üzerinde bitirebiliriz” diye konuştu.

minlerini aşağı çekiyor. Bu yıl büyüme yüzde 4’ün hafif altında olabilir ama revizyon için henüz erken.”

Büyümede de hedef şaştı

Vatandaşa ‘ince’ mesaj

Enflasyona ilişkin olumsuz yönlü öngörüsünün bir benzerini de büyüme için yapan Başçı, şunları kaydetti: “Son dönemde büyüme temposu biraz düştü. Cumhuriyet tarihinde yüzde 5 olan trend büyüme yüzde 4 seviyesine geriledi. Uluslararası piyasa kuruluşları büyüme tah-

Başçı’nın sunumunda vatandaşların yapması gerekenler konusunda söylediği sözler de bir anlamda ‘uyarı’ niteliğindeydi. Enflasyonun indirilebileceği konusunda uluslar arası kamuoyu ile birlikte vatandaşların da ikna edilmesi gerektiğinin altını çizen Başçı “Aşırı borçlanmamamız,

İstifa söylemlerine yanıt Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, öte yandan bankanın Genel Kurulu’nun ardından istifa söylentileriyle ilgili yaptığı açıklamada “Yapılan resmi açıklamalar dışında söylentilere itibar etmeyin” dedi.

Bu yıl kuraklık ve don nedeniyle ilk çay sürgünlerinde verimlilik düşecek. Bu durumun kuru çay fiyatlarını etkileyeceğini belirten ÇAYKUR Genel Müdürü, fiyatların yüzde 10 zamlanacağını bildirdi

Ç

Recep ERÇİN

İmdat Sütlüoğlu

5-10 bazı bölgelerde yüzde 30-40 oranında olduğunu söyledi.

‘Rekolte etkilenmez’ Kuraklığın ise küresel ısınma nedeniyle yurt dışında daha da hissedilir düzeyde olduğunu kaydeden Sütlüoğlu “Henüz bizde kuraklığın çaya etkisi yok. Ancak kar nedeniyle yanmadan dolayı ilk sürgünde rekoltede düşüklük olacak. Ancak bu yıllık 1 milyon 100 bin-1 milyon 200 bin olarak gerçekleşen rekolteyi etkilemeyecek” diye konuştu. Sütlüoğlu, gerek kuraklık geekse don nedeniyle bu yıl, Türkiye’de kuru çay fiyatının yüzde 10 zamlanacağını belirtti.

Kaçak çay ekonomisi 100 milyon lira “Kaçak çay tadında yerli çay’’ çalışmalarının sonlandığı bilgisini

Turkcell 20 yılda 23 milyar yatırım yaptı Türkiye’nin en büyük GSM operatörlerinden Turkcell 20 yaşına girdi. Türkiye’nin ilk GSM operatörü olma özelliğini de taşıyan Turkcell’in 20 yıllık toplam yatırım miktarı 23 milyar TL’yi aştığı bildirildi. Şirketin kuruluş yıldönümü dolayısıyla yapılan açıklamada şu bilgilere yer verildi: ‘’9 ülkede faaliyet gösteren Turkcell’in müşteri sayısı 71.3 milyona ulaştı. 20 yıllık tarihinde Turkcell, 300’ü aşkın ulusal ve uluslararası ödül kazandı. Son iki yılda ise Avrupa’nın en hızlı büyüyen Telekom grubu oldu. Turkcell 20 yılda eğitim, spor, kültür-sanat alanındaki projelere 620 milyon TL yatırdı, milyonlarca kişiye destek oldu.’’

Özel hediyeler

Mart ayı sonunda Doğu Karadeniz’de görülen soğuk havalar nedeniyle çay bahçeleri zarar gördü. (Fotoğraf: DHA) veren Sürtlüoğlu, ürünlerin bu yıl piyasaya sürüleceğini açıkladı. Diğer yandan kaçak çayda yıllık 5060 bin tonluk bir pazar olduğunu belirten Sütlüoğlu şöyle devam etti: “Kaçak çayın kilogram fiyatı

20 liranın altında değil. Parasal değeri de 100 milyon lira civarında. Bunun sadece parasal değil sağlık yönü de var. Bu çaylar denetimsiz olduğundan, sağlıksız koşullarda üretilip paketleniyor.’’

Fransa’nın ‘onur konuğu’ oldu gözünü 25 milyarlık pazara dikti İstanbul Hazırgiyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (İHKİB) Başkanı Hikmet Tanrıverdi, Moda Tasarımcıları Derneği (MTD) Başkanı Mehtap Elaidi, İHKİB Yönetim Kurulu Üyesi Volkan Atik, Fransa İstanbul Başkonsolosu Muriel Domenach ile Who’s Next Uluslararası İletişim ve İş Geliştirme Müdürü Boris Provost’un katılımıyla Fransız Sarayı’nda düzenlenen toplantıda “onur konuğu ülke” çerçevesinde Paris’te 04-07 Temmuz 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilecek

Mehmet Ziya Gökalp

gelirimize göre borçlanmamız lazım. Orta uzun vadeli yapısal tarafta adımların devam etmesi ile Türkiye gelir-gider dengesini daha iyi bir konuma getirebilir” diye konuştu.

Vatandaş çayı bu yıl yüzde 10 zamlı içecek ay İşletmeleri Genel Müdürlüğü’nü (ÇAYKUR) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu, Çay fiyatının bu yıl yüzde 10 yükseleceğini söyledi. Türkiye Araştırmacılar Derneği (TÜAD) tarafından 17’ncisi düzenlenen Araştırma Zirvesi’nde konuştuğumuz Sütlüoğlu’na “dünya genelinde yaşanan kuraklığın ve Mart ayı sonunda Doğu Karadeniz’de görülen soğuk havaların çay bahçelerini etkilemesinin fiyalara nasıl yansıyacağını’’ sorduk. Soğuk havaların çay filizlerini etkilediğini bu nedenle ilk sürgünlerde kayıp yaşanacağını belirten Sütlüoğlu, kaybın bazı böylegelerde yüzde

(Brent)

Perşembe $ 109.58 Çarşamba $ 110.05

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, ekonomik büyümenin belirlenen hedefin altında kalabileceğini, enflasyonun da yüzde 5 hedefinin oldukça üzerinde seyredeceğini bildirdi yonun, yüksek reel faiz maliyeti olduğunu kaydetti.

PETROL

Yeni Şafak yazarı Merkez Bankası’na atandı

Büyüme hedefin altında kalacak AYDINLIK / ANKARA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

etkinliklere ilişkin bilgi verildi. İHKİB Başkanı Hikmet Tanrıverdi, “Fransa yüzde 8.8’lik ihracat artış hızı ve 1.1 milyar dolar ile Almanya, İngiltere ve İspanya’nın ardından dördüncü büyük ihracat pazarımız konumunda. Fransa 2013’te 25 milyar dolar, Avrupa Birliği ise geride kalan yıl toplam 180 milyar dolarlık hazır giyim ve konfeksiyon ithalatına imza attı. Bu nedenle Avrupa’da gidebileceğimiz çok uzun bir yol olduğuna inanıyorum’’ diye konuştu.

Hikmet Tanrıverdi

Ayrıca, yıl boyunca sürecek kutlamalar kapsamında Turkcell’lilerin, her ayın 20’sinde özel hediyeler kazanacağının belirtildiği açıklamada , ‘’20. yıl şerefine, konuşma, mesajlaşma, internet ve hayatı güzelleştiren Goller Cepte, Turkcell TV, Turkcell Müzik, Akıllı Depo gibi farklı servisler, 18 Nisan Cuma günü itibariyle 2222’ye SURPRIZ yazıp mesaj atarak kayıt olan Turkcell’lilere hediye edilecek’’ bilgisine yer verildi. 20. yıl nedeniyle dün bir mesaj yayımlayan Turkcell Genel Müdürü Süreyya Ciliv de, “Milyonlarca insanı birbirine bağlayan, teknolojisiyle yeni bir dönemin kapılarını açan Turkcell, müşterilerine daima en iyi, en üstün hizmeti vermek için çalıştı. Bu sayede artık Türkiye’de mobil ve fiber iletişim altyapısı, dünyanın en iyilerinden biri oldu. Turkcell tam 20 yıldır, Türkiye’ye ve insana kattığı değeri her gün daha da iyiye götürmek için durmaksızın çalışıyor’’ diye konuştu.

T.C. STANBUL 10. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/3880 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : İstanbul İli, Fatih İlçesi, (TAPU KAYDINA GÖRE HÜSAM BEY MAHALLESİ) Pafta ( 245 ), Ada ( 1943 ), Parsel (2) deki mahallen, ZEYREK Mahallesi, FERHAT AĞA SOKAK tan ( 22 ) numara alırken, İTFAİYE CADDESİ’NDEN, numara ( 35 ) daki ismi olmayan Bina olup Parsel üzerinde Mimarlık Hizmetlerine esas, III. Sınıf B Grubu yapılardan olan, FERHATAĞA SOKAK tarafından, bodrum kat giriş kat + 1 normal kat + Çatı, İTFAİYE CADDESİNDEN ise, bodrum kat + giriş kat + 2 normal kattan ibaret olan Betonarme Karkas Bina sisteminde, TESCİLLİ ESKİ ESER konumunda bir bina yardır. Bina içinde asansör, tertibatı bulunmamakta, doğalgaz tertibatı bulunmaktadır. Binanın FERHATAĞA SOKAK tarafında, bodrum katta depo (depoya giriş bölümü İtfaiye Caddesinden yapılmakta, ancak FERHATAĞA sokak tarafından yol mesafesi kısmi altında bulunmakta), giriş katta daire den dönme yaklaşık 95 m2 yüzölçümlü depo veya imalathane şeklinde kullanımı olabilecek, ancak halen SİİRT VAKFI tarafından kiracı durumunda olan, giriş kısmı FERHATAĞA SOKAK tarafından yapılabilen, İTFAİYE CADDESİNDEN ise, 1. Normal kat konumumda bulunan yer olup, FerhatAğa sokak tarafından girişi olan 1. Normal katta ise ortalama 47,5 şer m2 yüzölçümlü 2 normal daire bulunmaktadır. Yani daireler ortalama 1. daire 47,5 m2, 2. Daire 47,5 m2 yüzölçümlü dür. İtfaiye Caddesinden ise giriş bölümü olan bodrum katta dükkan, üzerinde Asma Katı olan, kıymet taktiri tarihi itibari ile kepenkleri kapalı durumda olan dükkan bulunmakta dır. Bina nın geri kalan katlarına giriş ise, FERHATAĞA Sokak tarafındaki giriş kapısından sağlanmaktadır. İşbu suretle, SİİRT VAKFI nın kiracı olduğu FERHATAĞA Sokak taraflı girişte, beton üzerine mermer basamaklı, alüminyum doğramadan tutanaklı merdiven bulunmakta, aynı şekilde binaya girişte de 4 basamaklı merdivenle girilmektedir. Siirt Vakfının kiraladığı alan yaklaşık olarak 95 m2 civarında olup, içeriye alüminyum doğramalı kapıdan içeriye girilmekte, güvenlik demirkepenkleri bulunmakta, bu yerin zemini seramik kaplamalı, duvarlar, tavanlar plastik boyalı, içinde WC olan (tuvalet + lavabo), bina ya girdikten sonra üst katlara ulaşımı sağlayan merdiven boşluğunu çıktıktan sonra işbu yer dikdörtgen şeklinde alandır. Üst katta bulunan emsal olan cümle Çelik kapılı daireye girilmiş, sırası ile hol + koridor + 2 oda + 1 salon + banyo + mutfak tertibinden oluşmuş, son derece bakımsız olan daire, odaların, salon, banyo zemini marley kaplama, hol, ıslak zeminler seramik kaplama, iç kapılar Amerikan Tarzı kapılar, alüminyum doğrama şeklinde pencereler, duvarlar, tavanlar plastik boyalı, tavanlarda kartonpiyer süslemesi yapılmış ancak kullanımdan dolayı çok yıpranmış durumda olup, banyo da tuvalet + dolapsız lavabo olmakla, küvet,duşakabin bulunmamakta, duş alabilmek için sadece batarya + duş takımı bulunmaktadır. Mutfakta ise zemin marley kaplı, duvarlar plastik boyalı, mutfak tezgahı seramik kaplama, dolaplar suntalam kaplama şeklindedir. EMSAL GÖRÜLEN DAİRE, SON DERECE YÜKSEK MASRAF İSTEYEN BİR DURUMDADIR. İster daire içinde oturan kiracı, istersede bina da oturan diğer sakinler girilemiyen diğer dairenin de aynı konumda, çok masraflı olduklarını belirtmişlerdir. Bodrum katta bulunan dükkan’a İTFAİYE CADDESİ nden beton merdivenlerle aşağıya inilmek üzere girilmekte, dükkanın ortasında kolonlar bulunmakta, yerlerde, duvarlarda seramik kaplaması yapılmış, ancak uzun zamandır kullanılmamaktan dolayı, giriş kapısının da bulunmayışından dolayı deforme olmuş, yıpranmış, kullanışsız hale gelmiştir. Dolayısı ile her kat yaklaşık kullanım alanı yaklaşık 95 m2 yüzölçümlü olup, bodrum kat + asma kat dahil olmak üzere 5 kat bulunmaktadır. Binanın inşasında standart olduğu kabul edilen malzemeler kullanılmıştır. Belediye alt yapı hizmetlerinden yararlanmakta taşınmaz İstanbul’un değerli bir Bölgesinde olup, Ulaşım imkanı ise kolay olan bir bölgededir imar Durumu : Fatih Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü’nün, 02.EKİM.2013 tarihli ve 86170071.310.15834

RF.661016 Gd:12030 sayılı yazılarında, Fatih İlçesi, Hüsambey Mahallesi, 1943 Ada, 2 Parsel sayılı yer İstanbul IV Numaralı, İstanbul I Numaralı Yenileme Alanları, İstanbul II Numaralı Yenileme Alanları Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarınca uygun bulunarak Büyükşehir Belediye Başkanlığınca 04.10.2012 tarihinde Onaylanan, Fatih İlçesi Kentsel, Tarihi, Kentsel Arkeolojik, 1.Derece Arkeolojik Sit Alanı 1 /1000 ölçekli Koruma Amaçlı Uygulama İmar Planında 3.Derece Bölgesinde, 3. Derece ticaret alanında kalmakta olup, Tescilli Eski Eser olduğundan her türlü inşai faaliyet için Koruma Kurulu Kararı Gerekmekte olduğu belirtilmektedir. K ymeti : 1.450.000,00 TL KDV Oran : %18 Kayd ndaki erhler : Tapu kaydındaki gibidir. 1. Sat Günü : 10/06/2014 günü 10:30 - 10:40 arası 2. Sat Günü : 10/07/2014 günü 10:30 - 10:40 arası Sat Yeri : İstanbul 10. İcra Müdürlüğü Kaleminde Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellâliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/3880 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 04/04/2014 (İİK m. 126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. BASIN: 25113 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de


Hazırlayan: Esin ERGENÇ TURHAN

18 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

TÜRK-İŞ 1 MAYIS’TAKİ TALEPLERİNİ AYDINLIK’A ANLATTI

Alan tartışması sorunları gölgeliyor Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak: Biz bu 1 Mayıs’ta sorunlarımızı dile getireceğiz ve bunların çözülmesi için işçi sınıfının güçlü iradesini ortaya koyacağız. Artık bu kara düzene ‘YETER’ demek için haykıracağız EMEK SERVİSİ

1

Mayıs yine alan tartışmalarıyla geliyor. İşçi sınıfının birlik, mücadele, dayanışma günü, bu yıl da ayrışmalara sahne oluyor. Türk-İş kutlamaların merkezi olarak İstanbul Kadıköy Meydanı’nı, DİSK ve KESK Taksim Meydanı’nı, Hak-İş ise Kayseri’yi seçti. 1 Mayıs’la simgeleşen Taksim için İstanbul Valiliği kesinlikle izin verilmeyeceğini açıkladı. Türk-İş’in Kadıköy Meydanı seçimi alternatif mi, ayrışma mı sorularını gündeme getirdi. Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak Aydınlık’ın sorularını yanıtladı. Türkiye çok karışık bir süreçten geçiyor. Siyasi müdahalelerin ve değişikliklerin yaşandığı günlerde işçi sınıfı yeni ve çok önemli hak kayıplarının arifesinde 1 Mayıs’a hazırlanıyor. Öncelikle bu yıl 1 Mayıs’ta ne mesaj verilecek? TÜRK-İŞ, alanlardan hangi talepleri haykıracak? Pevrul Kavlak: Ülkemizde çalışma yaşamı, emeği ve alınteri ile geçinenler için birçok olumsuzluğu içeriyor. Her geçen gün sorunlarımıza yenileri ekleniyor ve çalışanlar için adeta bir kölelik düzeni yaratılmak isteniyor. Günden güne yaygınlaşan kayıt dışı istihdam, artık kölelik düzeninde çalışmaya dönüşen taşeron sistemi, 4/b, 4/c adı altında atipik çalışma biçimleri, düşük ücret politikaları, sefalet ücreti gibi bir asgari ücret, özel istihdam büroları aracılığıyla işçi simsarlığı yapılmak istenmesi, kıdem tazminatının kaldırılmak istenmesi, esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışmanın yaygınlaştırılması, iş cinayetleri, sendikasızlaştırma ve sendikal nedenlerle işten atılmalar... Ve bunun gibi birçok sorunumuz var. Biz bu 1 Mayıs’ta bu sorunlarımızı dile getireceğiz ve bunların çözülmesi için işçi sınıfının güçlü iradesini ortaya koyacağız. Artık bu kara düzene yeter demek için haykıracağız. Zaten o nedenle alanlardayız. Mesajımız şu olacak: Bu ülkede emeği ile geçinenler, alınteri dökenler insanca bir yaşama kavuşana kadar mücadele edeceğiz, alanlarda olacağız ve bu taleplerimizi haykıracağız. Türkiye’de kölelik düzenine son vereceğiz.

‘Emek ve demokrasiden yana herkesi Kadıköy’e çağırıyoruz’ Bu yıl 1 Mayıs kutlamaları yine ayrışmayla başladı. TÜRK-İŞ Kadıköy Meydanını neden seçti? Kavlak: Bildiğiniz gibi, TÜRK-İŞ Başkanlar Kurulu 1 Mayıs gündemli olarak 9 Nisan günü toplandı. Arkadaşlarımızla kapsamlı olarak müzakere ettik. 1 Mayıs bizim için önemli bir gün. Pek bilinmez ama 1 Mayıs’ın Emek ve Dayanışma Günü, olarak kabul edilmesinde ve tatil günü

Pevrul Kavlak

ilan edilmesinde, TÜRK-İŞ’in büyük katkısı var. TÜRK-İŞ’in baskısı ve çabası olmasaydı, bu hakkı elde etmemiz o kadar da kolay olmazdı bence. 1 Mayıs bizim için çalışanların demokratik, ekonomik ve sosyal hak taleplerini dile getirdikleri, toplumun emekten yana tüm kesimleriyle birlik ve dayanışma içinde bulundukları bir gün. Biz her zaman 1 Mayıs’ın tüm emekten yana kesimlerce birlikte ve en geniş biçimiyle alanlarda barış içinde kutlanmasından yana olduk, bugün de bu anlayıştayız. Geçmiş dönemlerde emek örgütleri olarak hep birlikte karar aldık ve bu kararları en geniş katılımla başarılı bir biçimde hayata geçirdik. Ancak bu yıl, işçi konfederasyonları arasında herhangi bir ön görüşme ve toplantı yapılmadan diğer konfederasyonlar bizimle hiç görüşmeden bazı açıklamalarda bulundular ve kararlar aldılar. Biz de bu nedenle, kendi örgütümüze danışarak, onların da oybirliği ile kabul etmesi üzerine 1 Mayıs’ı İstanbul Kadıköy Meydanı’nda ve ayrıca tüm illerde TÜRK-İŞ öncülüğünde ve girişimiyle yapılmasını kararlaştırdık. Kadıköy’e ve tüm illerdeki kutlamalarımıza, toplumun emek ve demokrasiden yana tüm kesimlerini davet ediyoruz, destek ve katılımlarını bekliyoruz.

‘Sorunlarımızı dile getirmeliyiz’ Ayrışmanın ilk adımı TÜRK-İŞ’in hiç Taksim’i zorlamadan Kadıköy demesi miydi? Kavlak: 1 Mayıs’ın Taksim Meydanı’nda barış içinde ve en geniş katılımla kutlanmasını elbette biz de istiyoruz. Taksim, bizim için de 1 Mayıs’la özdeşleşmiş, sembolleşmiş bir alan. Ancak ortada bir izin sorunu var. Devletin izin vermediği bir durumda, bunu zorlamak ve istenmeyen bazı olaylara neden olmak, TÜRK-İŞ’in kültürüyle ve sendikal anlayışıyla bağdaşır bir durum değil. Ayrıca şunu da belirtmek isterim ki, her yıl yapılan bu alan tartışmaları, biraz önce saydığım çok önemli sorunlarımızın gölgelenmesine, gündem dışı kalmasına neden oluyor. Alan öne çıkıyor, sorunlar onun gerisinde kalıyor. Bizim için 1 Mayıs, çoğulcu, özgürlükçü

ve katılımcı demokratik yapının tüm kurum ve kurallarıyla kurulması ve sürdürülmesi, sosyal devlet ve sosyal adalete dayalı bir yapının oluşturulması mücadelesinin ve emeğin değerinin ortaya konmasının bir aracıdır. Taleplerimizi en geniş katılımla ve etkili bir biçimde dile getirmenin, yüksek sesle haykırmanın bir yoludur. Önemli olan bu anlamlı günü barış içinde ve etkili bir biçimde kutlamaktır. Hangi alanda kutlanacağı bence ikinci plandadır. 1 Mayıs’a az bir zaman kaldı ancak SGBP’nin dediği gibi birlikte kutlamak hala mümkün müdür? Kavlak: Biz Kadıköy Meydanı için tüm hazırlıklarımızı tamamladık. Orada barış içinde, kardeşçe, en geniş katılımla bir miting yapacağız. Sorunlarımızı dile getireceğiz. Bu günü bizimle paylaşmak isteyen tüm emek dostlarını bizimle birlikte olmaya çağırıyoruz.

‘Emek örgütlerinin birlikteliği sağlanabilir’ DİSK ve Taksim diyen diğer konfederasyonlarla TÜRK-İŞ Yönetimi arasında ayrışma sadece 1 Mayıs alanında mı söz konusu? Bir farklı duruş söz konusu ise bunlar nelerdir? Kavlak: Her emek örgütünün kendine özgü düşünceleri, anlayışları, yol ve yöntemleri var. Büyük halk ozanı Aşık Veysel’in dediği gibi, “Koyun kurt ile gezerdi, fikir başka başka olmasa.” Ancak en genel anlamda işçi sınıfının hak ve çıkarlarının korunmasında ve geliştirilmesinde, en geniş tabanlı bir birliktelik elbette mümkün. Geçmişte Emek Platformu çerçevesinde bu sağlanmıştı, bugün de sağlanmaması için hiçbir neden yok. Ama bunun önkoşulları var elbette. Birbirimizi ötekileştirmeden, düşmanlık körüklemeden, birbirimizi anlamayı ve o şekilde kabul etmeyi ilke edinen bir yaklaşımla sağlanır bu birliktelik.

Zonguldak ÇATES için yürüyor Çatalağzı Termik Elektrik Santrali’nin (ÇATES) özelleştirilmek istenmesine karşı Tes-İş Sendikası Zonguldak Şubesi ile Genel Maden İşçileri Sendikası (GMİS) Çatalağzı’nda bir yürüyüş düzenleyecek. 19 Nisan Cumartesi günü Saat: 15.00’te Çatalağzı Belediyesi önünde toplanılacak ve Işıkveren’e yürüyüş gerçekleştirilecek. ÇATES önünde kitlesel basın açıklaması yapılarak ÇATES’in özelleştirilmesi girişimleri protesto edilecek. Zonguldak Merkez’den yürüyüşe katılmak isteyenler için 19 Nisan Cumartesi günü saat: 14.00’te Kargo Alanı’ndan araçlar kaldırılacak. TES-İŞ Sendikası ile GMİS, ortak bir bildiri ile tüm halkı yürüyüşe davet etti.

‘Çates’i satmak Zonguldak’ı satmaktır’ Ortak bildiride, “ÇATES özelleştirmek istiyorlar. 21 Nisan Pazartesi günü şirketlerden teklif alacaklar. 2010 yılından beri özelleştirilmek istenen ÇATES, Zonguldak halkının tepkileri üzerine satılamamıştır. Yine hep birlikte karşı çıkacak, ÇATES’i sattırmayacağız.” vurgusu yapıldı. Başta enerji işçileri ve maden işçileri olmak üzere Zonguldak halkıyla birlikte seslerini yükselteceklerinin belirtildiği bildiride, “ÇATES, halkındır satılamaz. ÇATES ve Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) bir bütündür.” ÇATES’i satmanın TTK’yı satmak anlamına geldiğinin altının çizildiği

bildiride, TTK’nın, Zonguldak’ın ekmek teknesi olduğu ifade edilerek, “TTK demek, Zonguldak demektir. ÇATES’i satmak Zonguldak’ı satmaktır” denildi.

‘Madenlerimize, enerjimize, geleceğimize sahip çıkalım’ ÇATES’in, 1948 yılında 64 bin 500 kw/h kapasiteyle çalışmaya başladığında Türkiye’nin 2’nci büyük termik santrali olduğu belirtilen bildiriye şöyle devam edildi: “Maden işçisi kömürü çıkarttı, enerji işçisi Zonguldak’ı ve Türkiye’yi aydınlattı. ÇATES, 66 yıldır TTK’nın düşük kalorili kömürünü değerlendiriyor. Hem ÇATES, hem TTK kazanıyor. ÇATES’in satılması demek, çalışanların

işsiz kalması demektir. ÇATES’in satılması demek birilerinin daha çok kazanması için dışarıdan kömür getirmek demektir. ÇATES’in satılması demek TTK’nın kolunun kanadının kırılması, zararın artması ve ölüme sürüklenmesi demektir. ÇATES’in satılması demek, Zonguldak ekonomisinin küçülmesi, esnafımızın da batması demektir. ÇATES’in özelleştirilmesi demek köle ücretiyle işçi çalıştırmak demektir. ÇATES’in satılmasına izin vermeyelim. Hep birlikte sesimizi yükseltelim. Madenlerimize, enerjimize, insanımıza, geleceğimize sahip çıkalım. ÇATES, HALKINDIR HALKIN KALACAK!”

Ankara’da ortak 1 Mayıs AYDINLIK\ANKARA

T

ÜRK-İŞ, DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve demokratik kitle örgütleri, 1 Mayıs’ı Ankara’da Sıhhiye Meydanı’nda ortaklaşa kutlama kararı aldı. TÜRK-İŞ, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’den oluşan 1 Mayıs Tertip Komitesi, TÜRK-İŞ Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenleyerek 1 Mayıs İşçi Bayramının Ankara’da ortak kutlanacağını açıkladı. Açıklamayı yapan, TÜRK-İŞ Ankara İl Temsilcisi Mesut Yıldırım, 1 Mayıs’ın işçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü olduğunu belirtti. Yıldırım, 1 Mayıs’ın, her yıl tüm dünya emekçileri tarafından, alanlarda, büyük bir coşkuyla kutlandığını vurgulayarak, dünya emekçileri için çok anlamlı olan bu günde, emekçilerin, tüm dünyada uygulanan emek karşıtı neoliberal politikalar sonucu ortaya çıkan sorunlarının gündeme taşınması, Tüm emek kesimlerinin, ortak taleplerinin dile getirilmesi, İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele duygularının geliştirilmesinin amaç edinildiğinin altını çizdi.

İşçi sınıfının sorunları dile getirilecek İşçi ve memur konfederasyonlarının, bu yıl 1 Mayıs’ı, merkezi olarak farklı alanlarda kutlama kararı aldıklarını hatırlatan Yıldırım, emek ve meslek örgütlerinin yerel bileşenlerinin, ülkenin her yerinde, 1 Mayıs’ı birlikte, alanlarda kutlayacaklarını bildirdi. Yıldırım, “Biz TÜRK-İŞ, DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve diğer demokratik kitle örgütleri, 1 Mayıs’ı Ankara’da Sıhhiye Meydanı’nda kutlama kararı aldık. 1 Mayıs kutlaması, amacına uygun bir biçimde, barış içinde, kimseyi kırmadan, dökmeden bayram havasında kutlanacaktır. İşçi sınıfının sorunları ve talepleri, en gür sesimizle, Sıhhiye Meydanı’nda dile

getirilecektir” dedi. Çalışanların demokratik, ekonomik ve sosyal hak ve taleplerinin, Sıhhiye Meydanı’nda ifadesini bulacağını kaydeden Yıldırım, “Toplumun emekten yana tüm kesimleriyle, birlik ve dayanışma içinde olacağımız bu anlamlı günde, tüm emekçileri, emek dostlarını, demokrasiden, özgürlüklerden yana herkesi ve Ankara halkını Sıhhiye Meydanı’na bekliyoruz” diye konuştu. Yıldırım, 1 Mayıs’ın, özgürlükçü, katılımcı, demokratik yapının tüm kurum ve kurallarıyla kurulması ve sürdürülmesi, sosyal devlet, sosyal adalete dayalı bir yapının oluşturulması mücadelesinin ve emeğin değerinin ortaya konmasının bir aracı olduğunu vurguladı.

‘Hep birlikte, bayram havasında kutlayacağız’ Ayrıca, taleplerin en geniş katılımla ve etkili bir biçimde dile getirmenin, yüksek sesle haykırmanın bir yolu olduğunu ifade eden Yıldırım, “Bir çatışma ve gerginlik nedeni asla değildir. Önemli olan bu anlamlı günü barış içinde ve etkili bir biçimde kutlamaktır. Bu nedenle, Ankara halkına da buradan bir mesaj vermek istiyoruz. Halkımızın içi rahat olsun. Bu 1 Mayıs’ı Sıhhiye’de hep birlikte bir bayram havasında kutlayacağız” şeklinde konuştu.

Kamu-Sen de Kadıköy dedi Türkiye Kamu-Sen, 1 Mayıs “Emek ve Dayanışma” gününde TÜRK-İŞ ile birlikte Kadıköy meydanında olacağını açıkladı.Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk ve bağlı sendikaların genel başkanlarının da Kadıköy meydanında düzenlenecek etkinliklere katılacağı belirtildi. Diğer illerde de, Türkiye Kamu-Sen temsilciliklerinin Türk-İş temsilcilikleri ile birlikte ortak hareket ederek kutlamalara katılacakları ifade edildi.

TÜRK-İŞ, DİSK, KESK, TMMOB, TTB ve demokratik kitle örgütleri, 1 Mayıs’ı ortaklaşa kutlama kararı aldı.


18 NİSAN 2014 CUMA

Hazırlayan: Gizem ERTUĞRUL KOÇ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ABD DENETMENLERİNİN PATRİOT RAPORUNDA İTİRAF GİBİ SAPTAMA

Patriot’ların istihbaratı Türkiye’ye değil ABD’ye

Sınırda Türk askerine ateş açtılar

Amerikan hükümeti Hesapverebilirlik Ofisi tarafından hazırlanan denetim raporunda, Patriot bataryalarından Türkiye’ye bilgi aktarımında sınırlamaya gidildiği tespiti yer aldı

Amerikan hükümeti denetmenleri Patriot bataryalarının, uygulama düzenlemeleri yapılmadan Türkiye’ye yerleştirildiğini saptadı.

MUSTAFA KAYA

A

merikan hükümeti Hesapverebilirlik Ofisi’nin Türkiye’ye yerleştirilen Füze kalkanı radarı ve Patriot bataryalarını konu alan denetim raporunda, istihbarat paylaşımı ve lojistik konularıyla ilgili çarpıcı tespitlere yer verildi. Raporu hazırlayan Amerikan hükümeti denetmenleri, 2013 yılı başında Suriye tehdidi iddiasıyla Türkiye’ye konuşlandırılmasına karar verilen Patriot bataryalarının, uygulama düzenlemeleri yapılmadan Türkiye’ye yerleştirildiğini saptadı. Amerikalı denetmenler, uygulama düzenlemeleri konusunda süren görüşmeler nedeniyle, Türkiye ile sınırlı düzeyde veri paylaşımına gidildiğini belirtti.

Kürecik’e Alaska tipi tesis Amerikan Hükümeti Hesapverebilirlik Ofisi ‘nin hazırladığı raporda Kürecik’teki füze kalkanı üssüyle ilgili olarak da çarpıcı tespitler yer aldı. Rapora göre Amerikan Başkanı’nın açıkladığı zamanlamaya uyma zorunluluğu dolayısıyla, gerekli altyapı düzenlemeleri yapılmadan Amerikan askerleri Kürecik’e yerleşti. Bu nedenle

Ekipmanlar haftalarca beklemiş Raporda, Patriot bataryalarının Gaziantep’e yerleştirilme süreciyle ilgili ilginç bir bilgi de verildi. Buna göre, gerekli yasal altyapı görüşmelerinin sonuçlandırılamaması dolayısıyla Patriot bataryalarına ait parçalar haftalarca bir hava üssünde bekletildi. Raporda yer alan uygulama anlaşmalarının yapılmaması eleştirilerine yanıt veren Amerikan ordu yetkilileri ise Türkiye’nin evsahibi ülke olarak

Suriye-Türkiye sınırında kaçakçılık faaliyeti yürüten şahıslar, önceki gün Türk askerine ateş açtı. Sınırda görevli birlikler, değişen angajman kuralları gereği ateşe misliyle karşılık verdi. Olay, Hatay’ın Reyhanlı ilçesi sınırlarında bulunan Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na bağlı Şehit Çavuş Mehmet Özeker Hudut Karakolu sorumluluk sahasında meydana geldi. Genelkurmay Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada, sınırın üç farklı yerinde, akaryakıt kaçakçılığı yapmak maksadıyla kullanıldığı değerlendirilen plastik boru hatları tespit edildiği bildirildi. Sınır birliklerinin çalışması sırasında Suriye tarafından, aralıklar ile hudut unsurlarımıza doğru ateş açıldığı belirtilen açıklamada, “Unsurlarımız tarafından atışların yapıldığı muhtemel yerlere derhal ateş açılarak karşılık verilmiştir. Karşı ateşi müteakip, Suriye tarafından, ateş tekrarı olmamıştır” denildi. Açıklamada, kaçakçılıkta kullanılan boruların Reyhanlı Cumhuriyet Savcılığı’nın talimatı ile imha edildiği bildirildi.

Kürecik’te konuşlu Amerikan askerleri ciddi güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya kaldı. Kış koşullarında çadır benzeri barakalarda kalan Amerikan askerleri için Alaska’da da kullanılan barınma tesisleri Kürecik’e getirildi. Raporda bu konudaki sorunların halen devam ettiğine dikkat çekildi.

Kongre üyeleri Gül’e baskı yapmıştı verdiği politik kararlara işaret etti. Ordu yetkilileri Türkiye’nin bu konudaki tutumunun, uygulama konularını çözme konusundaki yeteneklerini kısıtladığını belirtti.

Türk komutanlar doğruladı Konuyu Aydınlık’a değerlendiren NATO’da görev yapmış

üst düzey Türk askeri kaynaklar, ABD’nin radar verilerini Türkiye’yle paylaşma konusunda genel olarak çekingen davrandığına dikkat çekti. Aynı kaynaklara göre, Amerikan ordusu bu tür durumlarda, operatif üstünlüğü elinde tutma saiki nedeniyle, mümkün olduğunca sınırlı ve gecikmeli veri paylaşımı ısrarından vazgeçmiyor.

ABD ordusuna bağlı Stars and Stripes sitesinde 31 Ocak 2013’te çıkan haberde, ABD Kongresi’nden bir heyetin İncirlik Hava Üssü’nü ziyaret ettiği belitilmişti. Sözkonusu ziyarette Temsilciler Meclisi’nin Cumhuriyetçi üyelerinden Rob Wittman, “Biz bir süredir baskı yapıyoruz” sözleriyle Patriotların yerleştirilmesi konusunda Türkiye

kaynaklı sorunlar olduğunu iddia etmişti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve diğer hükümet yetkilileriyle süreci hızlandırmak için görüşmeler yaptıklarını belirten Wittman, “Onay sürecinin tamamlanması ve Amerikan bataryalarının konuşlandırılmasının sağlanması için Türk hükümetiyle görüştük” ifadelerini kullanmıştı.

Ankara’nın şikâyetine Tahran yanıtı: Tahkim sürecini kazanırız

TÜRKİYE HARP MALULÜ GAZİLER ŞEHİT DUL VE YETİMLERİ DERNEĞİ BAŞKANI KASTAMONU’DA

Gazi yarbaydan ‘yeniden yargılama’ çağrısı K Binali Yıldırım

Eski Bakan’dan Baransu hakkında suçduyurusu

Eski Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım, Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu hakkında Twitter’dan paylaştığı mesajlar nedeniyle suç duyurusunda bulundu. Yıldırım’ın, avukatı Serkan Bayram aracılığıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sunduğu şikâyet dilekçesinde, Baransu’nun “tehdit” ve “hakaret” suçlamalarıyla 3 yıl 2 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. Baransu, kişisel Twitter hesabından “Binali Yıldırım’ın neden korktuğunu çok iyi anlıyorum. Hesap sorma vakti çok yakında. Bavulların hesabı dahil her şey”, “Binali Yıldırım ilk gün olayın kendisiyle ilgili olmadığını açıkladı. Yalanın belgesi”, “Binali Yıldırım’ı cepten aradım. Koruması çıktı. Bakalım dönme cesareti gösterebilecek mi? Neden korktular? Başbakan ve kendisi” şeklinde mesajlar paylaşmıştı.

astamonu ziyaretinde konuşan Türkiye Harp Malulü Gaziler Şehit Dul ve Yetimler Derneği Genel Başkanı Malul Gazi Yarbay Taner Uran, terörle mücadele etmiş askerlere kumpas kurulduğunu ve iftira atıldığını söyleyerek, “Bununla ilgili yeniden yargılanma gerekiyorsa yeniden yargılanma yapılmalıdır” dedi. İlk olarak derneğinin Kastamonu Şubesi’ni ziyaret eden Taner Uran’ı, başkan Berat Satıoğlu ve üyeleri karşıladı. Dernek binasında basın açıklamasında bulunan Uran, terörle mücadele etmiş askerlere kumpas kurulduğunu ve iftira atıldığını, bunun da kendilerini üzdüğünü söyledi. Uran, “Bununla ilgili yeniden yargılanma gerekiyorsa yeniden

yargılanma yapılmalıdır. Silahlı Kuvvetleri yönetmiş bir Genelkurmay Başkanı’nın bir terör örgütü lideri olarak veya mensubu olarak söylenmesini de biz asla kabul etmiyoruz. Bu konuda bizim yüreğimiz sızlamaktadır. Bizler terörün bitmesi ve çözüme kavuşturulması taraftarıyız. Bizler niçin şehit ve gazi olduk? Bizler bölücü terör örgütünün yok edilmesi, etkisiz hale getirilmesi ile ilgili bir mücadele içerisinde şehit ve gazi olduk. Tabii terörle mücadeleden şehit ve gazi haberinin gelmemesi bizleri memnun etmektedir” diye konuştu. Genel affa da karşı olduklarını açıklayan Uran, “Var olduğumuz sürece de bu tür şeylere kesinlikle izin vermeyeceğiz” ifadesini kullandı.

Silivri’de tek sorun akustik!

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Cezaevleri Alt Komisyonu’nun, Silivri ve Kandıra cezaevleri inceleme raporunda, Silivri Cezaevi’ndeki temel fiziki sorunun, koğuşların akustik sorunu olduğu öne sürüldü. AKP Konya Milletvekili Ayşe Türkmenoğlu başkanlığında yapılan inceleme sonucu hazırlanan raporda, bu sorunun mahpusların kulak sağlığını

ve psikolojilerini olumsuz şekilde etkileyebileceği belirtilerek, sesin yalıtımı için gerekli çalışmaların bir an önce hayata geçirilmesi gerektiği kaydedildi. Koğuşlarda çamaşır makinesi bulundurulamamasının da sorun yarattığı belirtilen raporda, “Silivri Ceza İnfaz Kurumları’nda kapasite fazlası mahpusun barındırılmıyor olması memnuniyetle karşılanmıştır” denildi.

KKTC DIŞİŞLERİ BAKANI NAMİ: SÜRECİN HIZLI İLERLEMEMESİNDEN KAYGILIYIZ

‘Annan Planı’ndan yeni bir şey yok’ AYDINLIK / ANKARA

K

uzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Dışişleri Bakanı Özdil Nami, Ankara’daki temasları çerçevesinde, dün Diplomasi Muhabirleri Derneği yöneticileri ve üyeleriyle bir araya geldi. Nami, müzakere sürecine ilişkin Rum liderlerin daha sık görüşülmesi talebini reddetmesinin, kendilerini sürecin hızlı bir şekilde gelişmesi konusunda endişeye sevk ettiğini söyledi. “Sürecin başarıya ulaşabilmesi için dışsal ve içsel faktörlerin uygun olduğunu tespit etmek yet-

mez. Bu faktörleri kullirtti. lanmak için de önemli Nami, adadaki toprak bir çaba sarfetmemiz gedüzenlemesine ilişkin ise rekir” diyen Nami, Türk Annan Planı’ndan sonra tarafı olarak üzerlerine masaya konan yeni bir şey düşeni yaptıklarını anolmadığını belirtti. Nami, cak Rum tarafının, “li“Umarız diğer konularla derler daha sık görüşilgili hızlı bir süreç yaşanır sün” talebini reddettiğini ve toprak konusuna da Özdil Nami ifade etti. Kısa vadede taraflar artık gecikmeden somut ilerlemelerin kaydedileceği geçerler. Geçen zaman, toprak bir döneme girmeyi umduklarını, düzenlemesi yapma imkanını darancak bu sürecin çok yavaş ol- altıyor” diye konuştu. duğunu ifade eden Nami, bunun yanı sıra Türk tarafı olarak AB ABD’liler sürekli ile ilişkileri ilerletmek konusunda gündeme getirdi da büyük çaba sarfettiklerini beAdayı çevreleyen doğalgaz

Türk işçiler Irak’ta mahsur

Taner Uran

konusunun önemine işaret eden Nami, Washington ziyaretinde de bu konunun ABD’liler tarafından sıkça gündeme getirildiğini İsrail, Kıbrıs, Türkiye, AB hattını bu kaynağın birleştirebileceği ve bunun herkesin çıkarına olacağının sürekli tartışılan bir konu olduğunu belirtti. Gündeme ilişkin soruları da cevaplayan Nami, “ABD ile Kıbrıs Türk tarafının anlaştığı yönünde iddialar vardı. Böyle bir şey var mı” sorusu üzerine, şu andaki tek planın, liderlerin açıklamasına sadık kalarak müzakere sürecini devam ettirmek olduğunu belirtti.

İran Petrol Bakanı Bijen Namdar Zengene, Türkiye’nin İran’dan aldığı doğalgaz fiyatını yüksek bulması nedeniyle açtığı davayı, İran’ın kazanacağını öne sürdü. Bakan Zengene, Türkiye-İran Karma Ekonomik Komisyonu (KEK) 24’üncü Dönem Toplantısı için Tahran’da bulunan Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz ile görüştü. Görüşmenin ardından İran Petrol Bakanlığı’nın resmi internet sitesi Shana’ya açıklamada bulunan Zengene, “Türkiye’nin pahalı olduğunu gerekçe göstererek Uluslararası Tahkim Mahkemesi’ne taşıdığı dava, İran için bir sıkıntı yaratmamaktadır ve büyük olasılıkla biz bu davayı kazanacağız” dedi. İran Petrol Bakanı Zengene, daha önce Türkiye’nin İran’dan ithal ettiği doğalgaz hacmini arttırması durumunda, fiyatları düşürebileceklerini belirtmişti.

Türkiye’den yaklaşık 2 ay önce Irak’ın Basra şehrinde yapılmakta olan devlet hastanesi inşaatında çalışmak üzere Türk işçiler gitmeye başladı. Irak’ta yapılan devlet hastanesi inşaatında çalışmaya giden 39 Türk işçisi mahsur kaldı. Eşi, oğlu ve ağabeyi mahsur kalan bir kadın Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Sayıları 39’u bulan Türk işçilerinin bir kısmının vizesi de bu süre içinde bitti. İddiaya göre, işçileri Irak’a götüren firma maaş ödemediği için işçiler de ülkelerine geri dönemedi. Bu nedenle 4 gündür iş bırakma eylemi yapan işçiler vizeleri de bittiği için sokağa bile çıkamıyor. Aileler, yakınlarının Irak’ta mahsur kaldığını ve Adana’ya dönemediklerini söyledi. Gönderdikleri yakınlarının 1 ay vize sürelerinin olduğunu ancak 2 aydır dönmediklerini belirten aileler, Adana Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdu. Irak’ta çalışan Türklerin paraları kalmadığı da belirtildi.

Şanlıurfa’da uyuşturucu operasyonu: 3 gözaltı

Şanlıurfa’da, polisin şüphe üzerine durdurduğu 2 otomobilde 74 kilo esrar ele geçirildi, 3 kişi gözaltına alındı. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele ekipleri, batı illerine uyuşturucu sevkiyatı yapılacağı bilgisi üzerine, kent girişinde uygulama noktası oluşturarak şüpheli araçları aradı. Önceki gece geç saatlerde durdurulan E.K. yönetimindeki otomobilde 17 kilo, A.A. yönetimindeki otomobilde de 57 kilo esrar ele geçirildi. Esrara el koyan polis, sürücülerin yanı sıra N.D. İsimli şahsı da gözaltına aldı. Emniyet Müdürlüğü’nde sorgulanan 3 şüphelinin, ‘uyuşturucu madde ticareti yapmak ve nakletmek’ suçundan adliyeye sevk edileceği bildirildi.


18 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

CHP’den İnternet Yasası’na iptal istemi AYDINLIK / ANKARA CHP, aralarında İnternet Yasası’nın da bulunduğu bazı yasa maddelerinin iptali ve yürürlüğünün durdurulması için Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, başvuru dilekçesini verdikten sonra yaptığı açıklamada, 2 yasal düzenlemenin çeşitli madAkif Hamzaçebi deleriyle ilgili iptal başvurusu yaptıklarını belirterek, bunlardan ilkinin 127 maddeden oluşan torba yasanın 15 maddesiyle ilgili olduğunu söyledi.

‘Firavun kuştan korkuyor’ Hamzaçebi, İnternet Yayınlarının Düzenlenmesi Hakkında Kanun’daki düzenlemelerle Türkiye’nin irtifa kaybettiğini belirterek, “Türkiye’de sosyal medyadan, internetten, ifade özgürlüğünden, medyadan korkan bir hükümet var. Tarihte zulmün ve baskının sembolü olarak anılan firavunlar Musa’dan korkarlardı. Türkiye’de zulmün ve baskının sembolü olan firavun ise kuştan korkuyor. Kuşla kavga eden bir yönetim var” dedi.

Dershane düzenlemesi için de AYM’ye başvurulması bekleniyor Özel Yetkili Mahkemeleri ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesini kaldıran yasal düzenlemeyi olumlu bulduklarını bildiren Hamzaçebi, Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat Kanunu’yla ilgili yaklaşık 40 bin yöneticinin görevini sona erdiren ve dershanelerin kapatılmasını içeren yasa içinse yarın Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklarını söyledi. CHP’nin başvurusu sırasında, Dünya Demokrasi Hareketi üyesi bir grup, Anayasa Mahkemesi önünde protesto düzenledi. Gruptakiler, “200. iptal başvurusu için AYM’ye hoş geldin CHP” yazılı pankart ve dövizler açtı.

Scaramouche: Erkeksen dışarı gel!

B

aşbakan R.T. Erdoğan, önüne gelene “Sıkıysa siyasete gir!” meydan okumasıyla ünlüdür. Kendisine ve klanına “Siyaseti bırak, sıkıysa ticarete gir, hem siyaset hem ticaret olmaz!” denilmiştir ama o başka. Başbakan, her şeyi kendisine en uygun koşullarda yapar. “Scaramouche’la R.T. Erdoğan’ın ne ilgisi var” diye soracaksınız. Anlatayım: Scaramouche, İtalyan Commedia dell’arte tiyatrosunun (bizim ortaoyunu gibi) bir soytarı tipidir. Bunu aklımızda tutalım. Scaramouche, Rafael Sabatini’nin 1921 yılında yayımlanan romanının adıdır. İki kez filmi yapıldı. 1952 yılında yapılan, George Sidney’in yönettiği, Stewart Granger, Eleanor Parker, Janet Leigh ve Mel Ferrer’in önemli rolleri paylaştığı çevrimini 1955-56 yıllarında görmüştüm. Uzatmayalım: Filmin öyküsünü internette aradım. Sadece İngilizce öykü var. O da, içine Kraliçe Marie Antoinette’in karıştığı saray kumpaslarıyla ilgili. Oysa filmden aklımda kalan şu: Fransız Devrimi’nden önceki günler. Meclis’te iki parti vardır. Soyluların partisinin bir silahşör üyesi vardır Meclis’te. Burjuva partisinin ileri gelenlerini, bir punduna getirip düelloya davet eder ve işini bitirir. Burjuva partisi çaresizdir. Sonunda, iyi bir silahşor bulurlar. Bir soylunun gayri meşru oğludur. Adamı Scaramouche kılığına sokarlar

ve ortaya salarlar. Filmin sonunda Scaramouche rolündeki Stewart Granger, Marquis de Maynes rolündeki Mel Ferrer’i öldürür ve film mutlu son ile “The End” olur. Filmde ister Mel Ferrer, ister Steward Granger olsun, rakiplerinin yüzüne mendillerini fırlatıp, onları şafak vakti kilisenin arkasındaki ormana davet ederler. Başbakan da tıpkı Marquis de Maynes’ın, yasaların ve adaletin uygulanmasını talep eden Meclis üyelerini düelloya davet etmesi gibi, iş ve görevini yapan insanları siyasete atılmaya davet ediyor. Yani düelloya davet ediyor. Ama her an karşısına bir Scaramouche çıkacağından haberi yok. Kimleri düelloya davet etmiyor ki?.. Gazetecileri, TÜSİAD yöneticilerini; Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, Sayıştay ve HSYK üyelerini siyasete davet ediyor. Bir zamanlar generalleri düelloya davet ederdi. Başbakan’a göre: Görevle ilgili işlerinde kendisinin istediği kararı vermeyenler, işlerine muhalif siyaseti karıştırmakta ve siyaset yapmaktadırlar. O halde cüppelerini çıkartıp siyaset denize girmelidirler. Böyle bir ölçüsüz tepkiye karşı aynı türden tepki göstermek de mümkündür. “Sana ne be, keyfimin kâhyası mısın?!” denilebilir. Ama karşıdaki, demokrasiden habersiz olsa bile yasalar tarafından korunan bir

başbakandır. Üstelik, sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada (olumsuz anlamda) eşi benzeri olmayan bir başbakandır. Bir Marquis de Maynes olarak, Cumhuriyet rejiminin temel direği olan “kuvvetler ayrılığı” ilkesini kesinlikle tanımamakta ve “Canım aramızda ayrılık gayrılık mı var” diyerek yasama (TBMM), yürütme (Hükümet) ve yargı erkini (Anayasa Mahkemesi, Danıştay, Yargıtay, Sayıştay ve her kademede öteki mahkemeler) tek elde toplamak istemektedir. O tek el de kuşkusuz kendi elidir. Kendin pişir, kendin ye! Afiyet şeker olsun, lop lop et olsun ağam! Marquis de Maynes böyle bir şey yapabilirdi; çünkü kendini bağlayacak bir anayasa ya da düelloyu yasaklayan bir yasa yoktu. Meclis’te yapılması gereken tartışmayı kilisenin arkasındaki ormanda kılıcının ucuyla hallediyordu. Ama, hoşunuza gitsin gitmesin, iş şimdi öyle değil ağalar ve beyler. 1982’de halkın %92 oyunu almış iyi-kötü bir anayasa var. “Kuvvetler ayrılığı, devlet organları olan yasama, yürütme ve yargı güçlerinin birbirinden ayrılmış oldukları bir devlet yönetim modelidir. Devletin her biri birbirinden ayrı ve bağımsız güçlerdeki kol ve sorumluluk alanlarına ayrıldığı ve böylece her bir güç ve kolun bir diğeri ile güç ve sorumluluk alanları bakımından bir çatışma yaşamadıkları bu model ilk

TERSİ-DÜZÜ

Hazırlayan: Emine DÖLEK

Özdemir

İNCE

oince@aydinlikgazete.com

olarak antik Yunan ve Roma’da geliştirildi. Kuvvetler ayrılığı sistemi; yasama, yürütme ve yargı olarak tanımlanan kuvvetlerin değişik yollardan göreve gelen ve aralarında fren ve denge mekanizması bulunan farklı organlara verilmesi olarak tanımlanmıştır. Devletin yasama ve yargı dışındaki faaliyetleri yürütme işlevidir. Yasama kural koymak; genel, sürekli, objektif, kişisel olmayan işlemler yapabilmektir. Yargı; yasama ve yürütme organından ‘bağımsız mahkemelerce görevlerin yerine getirilmesini ifade etmektedir. Yargıçların bağımsızlığı ise yasama ve yürütme organlarına bağlı olmadan Anayasaya ve hukuka uygun olarak vicdani kanılarına göre hüküm vermelerini amaçlar.” (Kaynak: İnternet) Yasama, Yürütme ve Yargı arasında bir sıralama ve güç üstünlüğü yok sanılır. Oysa kim denetlerse, kim yargılarsa üstün odur. Bu üçlü ilişki arasında bir “Primus inter pares” (eşitler arasında birinci) ilişkisi vardır. Hıristiyanlığın en önemli kiliseleri, Roma, İstanbul, Kudüs, Antakya ve

İskenderiye kiliseleri geleneğe göre birbirine eşittir ama Papa’nın başında bulunduğu Roma Vatikan Kilisesi, birbirine eşit dört kilise arasında “primus inter pares”, dolayısıyla birincidir. Kuvvetler ayrılığı sisteminde de durum böyledir: TBMM’nin çıkardığı yasaların Anayasa’ya uygunluğunu Anayasa Mahkemesi denetler. Hükümetin her türlü işlemini Danıştay denetler. Hükümetin ve idarenin harcamalarını, akçeli işlerini Sayıştay denetler. Yargı’nın işlerini de gene yargı, yani Yargıtay ve HSYK denetler. Ama Yargı’nın kararlarını ne TBMM (Yasama) ne de Hükümet (Yürütme) denetleyebilir. O halde kuvvetler ayrılığı bilmecesinde patron, yargıdır. Anayasa’da Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu yazmaktadır. Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir Yasama ve Yürütme devleti olduğunu yazmamaktadır. Başbakan bu ilişkiyi kabul etmediği için önüne gelene “Erkeksen dışarı gel!” demektedir.

CHP PARTİ MECLİSİ SEÇİMDE NEDEN BAŞARISIZ OLUNDUĞUNU TARTIŞIYOR

‘Öz’ün heykelini dikecektik’ HÜSEYİN GÜLER / HATAY Hatay Büyükşehir Belediyesi’nin ilk meclis toplantısında, kadro alımının görüşülmesi AKP’li üyelerin itirazlarıyla ertelenince, belediyede birçok iş durma noktasına geldi. Belediyeden yapılan yazılı açıklamada, personel alınamadığı için bütçe hazırlanamadığı, harcama yetkisine sahip daire başkanı atanamadığından gerekli harcamaların yapılamadığı, özellikle kanalizasyon ve itfaiye hizmetlerinin aksamasının büyük tehlikeler içerdiği belirtildi. Erteleme nedeniyle belde belediyelerinden büyükşehire verilen personelin maaşlarını alamadığı da hatırlatılan açıklamada, “AKP’liler demokratik seçimlerden ötürü halkı cezalandırıyor” denildi.

‘Yangın çıksa müdahale edilemeyecek’ Büyükşehir Belediyesi’nin açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “Köyler başta olmak üzere Büyükşehir Belediyesi bünyesinde hizmet alması gereken yerler hiçbir şekilde hizmet alamıyor. Asıl tehlike, Hatay Büyükşehir Belediyesi’ne devredilen itfaiye ve kanalizasyon hizmetleri veren birimlerde. Personel şu an yetkisiz durumda. Yani Hatay’da olası bir yangına müdahale edecek personel bulunamıyor. Hatay halkına seçim döneminde büyükşehir oldukları için sevinmeleri gerektiğini söyleyen hükümet temsilcileri, şu anda Büyükşehir Belediye Meclisi’nde halka hizmet götürülmesini engelliyor; 1189 belediye personelinin evine ekmek götürmesine mani oluyor.”

Yolsuzluk soruşturması önergeleri Meclis’e geliyor AYDINLIK / ANKARA 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturması kapsamında haklarında fezleke hazırlanan ve ardından görevlerini bırakmak zorunda kalan dört eski bakan için Meclis’te kurulacak soruşturma komisyonunun önergeleri gelecek hafta TBMM’de görüşülecek. AKP’nin TBMM’deki grup kaynaklarından edinilen bilgiye göre, 17 Aralık operasyonunda adları geçen ve istifa eden bakanlar Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler ve Erdoğan Bayraktar için soruşturma komisyonu kurulmasına ilişkin önergelerin 24 Nisan Perşembe günü TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmesi planlandı. 4 bakan için TBMM Başkanlığı’nda, biri AKP’ye diğeri CHP’ye ait iki ayrı başvuru bulunuyor. AKP’nin planı, 4 eski bakan hakkındaki suçlamaların hafifletildiği önergeyi kabul ettirerek, CHP’nin önergesinin Genel Kurul’da reddedilmesini sağlamak.

CHP’li milletvekillerine göre, ideolojik belirsizlik, açılıma destek, özerklik kalkışmasına değinilmemesi, Fethullah Gülen’e övgüler partinin oy kaybetmesine neden oldu ZİHNİ ERDEM / ANKARA

Öz’le ilgili Kılıçdaroğlu’na kadın vekillerden sert eleştiri

C

HP’de hayal kırıklığı yaratan yerel seçim sonuçları bugün Parti Meclisi’nde tartışılacak. Konuyla ilgili dün Kılıçdaroğlu’yla bir araya gelen kadın milletvekillerinden “Zekeriya Öz’ün neredeyse heykelini dikecektik” şeklinde sert eleştiriler geldi. Parti Meclisi öncesinde CHP’li vekiller ve bazı üyeler sonuçları Aydınlık’a değerlendirdi.

Zekeriya Öz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim sonuçlarıyla ilgili kadın milletvekilleriyle bir araya geldiği toplantıda sert eleştiriler aldı. Cemaat ile işbirliği eleştirilerini gündeme getiren milletvekillerinin, “Cemaat AKP ile suç ortağı, 12 yıldır müttefik. Ancak siz ve parti yöneticileri, Cemaat’e karşı sert tavır almadığı-

nız için bizim üzerimize yapıştı. Cemaat’e sert eleştiri getirilseydi, böyle olmazdı. Zekeriya Öz’ün neredeyse heykelini dikecektik. Kaç masumun kanına girdiğini hatırlamıyoruz, sahip çıkacağımız başka hukukçu mu yoktu? Öz’ün kız kardeşinin hakkının peşine dahi düşüldü” dedikleri öğrenildi.

‘Kendi projemizle propoganda yapmadık’

‘İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu’da yokuz’ Bursa Milletvekili Kemal Ekinci: Umduğumuz potansiyeli yakalayamadık. Etnik kimlik siyaseti yapılan Doğu ve Güneydoğu’da yokuz. Muhafazakâr İç Anadolu’da da yokuz. Birini BDP, diğerini AKP kullanıyor. Ceremesini de biz çekiyoruz. Bunlar stratejik yanlışlar. Aday belirlemelerinde ciddi hatalar yapıldı. Şimdi kendimizi gözden geçirmeliyiz. Biz ‘Cumhuriyetçi’yiz, ‘laik’iz, ‘Atatürkçü’yüz. Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne, üniter yapısına inanan insanlarız. Bu temel anlayıştan ödün veremeyiz ama toplumun talepleri doğrultusunda değişikliğe kendimizi açık tutmalıyız.

‘Altı Ok’a sarılmalı’ Antalya Milletvekili Gürkut Acar: Seçimlerde CHP’nin başarılı olduğunu söylemek mümkün değil. Bazı istisnalar haricinde sağa açılma politikası iyi sonuçlar vermemiştir. CHP, ortanın solunda bir parti olduğunu unutmamalıdır. Bugün AKP’nin görünmeyen seçmeni 21

Deniz Baykal

Sakarya Milletvekili Engin Özkoç: “Otoriter mağduriyet” denen bir algı yaratıldı. AKP, “Mağdurum, otoritemi kullandırtmıyorlar. Önümü açın” diyen bir anlayışla halka gitti. Ülke dışından kendisine operasyon yapıldığı iddiasına halkı inandırdı. Ama biz AKP ve Başbakanı halka doğru anlatamadık. Karşı tarafı eleştiren bir propagandayla değil, kendi projelerimizle propaganda yapmalıyız.

Kemal Kılıçdaroğlu milyar TL dağıttığı, sosyal hizmetler sayesinde kazandığı seçmenlerdir. Ayrıca seçimleri etkileyen “Bütünşehir Yasası”, kırsal alandaki sağ oyların, kent merkezlerindeki seçmenlerin oylarını boğdurmak için uygulanmış bir hiledir. CHP’nin kuruluş felsefesini ve Altı Ok’u sonuna kadar korumalı ve savunmalıyız.

‘Seçmen sayısındaki artış oyumuza yansımadı’ Uşak Milletvekili Dilek Akagün Yılmaz: Bu seçim sonuçları sorgulanmalıdır. Bir partide ideolojik

netlik olmalı. Bir taraftan sağdan adaylar gösterilirken, öbür taraftan çözüm sürecine destek veren söylemler kullanılmakta, diğer taraftan Fethullah Gülen’e övgüler düzülmekte. Bunlar seçmenlerdeki güveni zedelemiştir. Yolsuzluk iddiaları elbette dile getirilecektir. Ama bir de genel algıyı yönetecek, Türkiye’nin temel sorunları gündeme getirilmeliydi. Özerklik kalkışması halka anlatılmalıydı. Hata yapanlar hatalarını görmeli ve partide yeni bir enerjinin yaratılması için mutlaka bir kurultay olmalıdır.

‘Gücümüze güvenmeliyiz’ Parti Meclisi Üyesi Ercan Karakaş: Beklediğimiz sonucu alamadık. Seçim sonuçlarını ciddi biçimde irdelememiz lazım. Bu konuda da partide olumlu bir hava var. İl ve ilçe örgütlerimiz “Neden istediğimiz sonucu alamadık”ı tartışarak yazılı hale getirecekler. Merkez organlarımız ve Parti Meclisimizin de aynı şeyi yapması lazım. Belki seçmenlere sormak lazım. Parti içindeki sağsol yaklaşımlar, açılım, Cemaat’le ilişkiler... hepsinin konuşulması lazım.

Baykal: Çılgınca hatalar yapıldı Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin yerel seçimlerde “çılgınca hatalar” yaptığını söyledi. Döşemealtı Belediyesi’ni ziyareti sırasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Baykal, “Olan oldu, bundan sonra nasıl daha iyi olur, ne yapmamız lazım, nerede ne yanlış yapıldı bunları değerlendirmek lazım. Birbirimizi suçlamak için, kendimizi savunmak için yapmamak lazım, gerçeği görmek lazım. Gerçek açık tabii” dedi. Bugün Parti Meclisi’nin toplanacağını aktaran Baykal, “Göz göre göre yapıldı, çılgınca hatalar yapıldı. Önümüzde genel seçimler de var, çok fazla da zaman yok. Doğru teşhisleri koyup gereğini yapmak lazım. Tazelenmeye yeniden ihtiyaç var” diye konuştu. Baykal “Bu kurultay çağrısı mı?” sorusuna da “Hangi yöntemle olur, nasıl olur bilmiyorum. Bunun doğru değerlendirilmesi halinde birdenbire yepyeni bir tablo çıkar” yanıtını verdi.

Rüşvetin sembolü saat, TBMM kavşağında AYDINLIK / ANKARA CHP Milletvekili Uğur Bayraktutan, “Ankara’da TBMM kavşağına yapılan saat heykeli 700 bin liralık rüşvet saatini mi simgeliyor” diye sordu. Ankara Büyükşehir Belediyesi 30 Mart seçimlerinden önce milyonlarca lira harcayarak şehrin çeşitli noktalarındaki kavşaklara, 52 saat kulesi yerleştirdi. Bunlardan en çok dikkat çekeni de TBMM kavşağına yerleştirilen oldu. Kavşağa yerleştirilen saatin, rüşvet ve yolsuzluk operas-

yonunda Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a verildiği iddia edilen 700 bin lira değerindeki kol saatini anımsattığı belirtildi. Uğur Bayraktutan, TBMM kavşağına saat heykeli dikilmesini TBMM’ye taşıdı. Bayraktutan, İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesinde, “17 Aralık yolsuzluk operasyonu esnasında, hükümetinizin bir Bakanına 700 bin dolarlık kol saati hediye edilmesinin ortaya çıkması ulusal basında ve ülke gündeminde büyük yankı uyandırdı. İnsanların yiyecek ek-

mek bulamadıkları bir ülkede Bakanın 700 bin dolarlık saat takması taraflı tarafsız her kesimden büyük tepki yarattı. Kol saatinin rüşveti çağrıştığı bilinirken misilleme yaparcasına TBMM’nin karşısındaki Genelkurmay Başkanlığı’nın bulunduğu meydana kol saatinin yapılması uygun olmamıştır” dedi. Bayraktutan, Efkan Ala’ya “TBMM’nin karşısına rüşvetin sembolü olarak bilinen kol saatinin yapılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunu yöneltti.

FOTOĞRAF: OLCAY KABAKTEPE

Hatay’da belediye hizmetleri durdu


Hazırlayan: Aysen BEYAZ

4 TEMMUZ 2013 TARİHLİ ‘FETHULLAH KOSOVA’YA SİLAH İŞİNDE ROL ALDI’ HABERİMİZ ÜZERİNE DAVA AÇILMIŞTI

Gülen kaybetti, Aydınlık kazandı Dün görülen davada Avukat Erdemli, Gülen’in kişilik haklarına saldırıldığını öne sürerek davanın kabulünü istedi. Aydınlık’ın avukatı Aytekin ise CIA raporlarına da geçmiş bilgilerin yayımlanmasının gazetecilik faaliyeti olduğunu belirtti. Dava reddedildi EZGİ HOTALAK

M

ahkeme, “Fethullah Kosova’ya silah işinde rol aldı” başlıklı haberimiz için Fethullah Gülen’in açtığı davayı reddetti. Aydınlık, 4 Temmuz 2013’te, ABD istihbarat örgütünün eski tepe yöneticilerinden Wayne MadAydınlık, 4 Temmuz 2013 sen’ın, Gülen cemaatinin Kosova’daki ayrılıkçılara silah sağlama işinde rol aldığına ilişkin açıklamalarını yayımladı. Gülen Kadı üzerinden silah ticareti yaphaberimiz üzerine “kişilik haklarına tığını ortaya çıkarmıştı. Madsen’ın, saldırıda bulunulduğu” iddiasıyla Fethullahçıların 90’lı yılların so11 Temmuz 2013’te dava açtı. nunda CIA’nın görevlendirmesiyle İstanbul Asliye Hukuk Mah- UÇK’ya silah trafiğinde rol aldığını kemesi’nce ikinci duruşması dün açıkladığı haberde şu ifadeler kulgörülen davada, Gülen’in avukatı lanılmıştı: Orhan Erdemli, müvekkilinin ki“Ulusal Güvenlik Ajansı’nın şilik haklarına saldırıldığını öne (National Security Agency-NSA) sürerek davanın kabulünü istedi. eski çalışanı Wayne Madsen, Aydınlık gazetesi avukatı Mehmet ABD’nin resmi yargı kaynaklarına Nuri Aytekin ise CIA raporlarına dayanarak Fethullah Gülen ceda geçmiş bilgilerin yayımlanma- maatinin Kosova’da ayrılıkçı hasının gazetecilik faaliyeti olduğunu rekete silah sağlanması işinde rol belirterek davanın reddini talep aldığını yazdı. Madsen’in verdiği etti. Mahkeme, gerekçesi daha bilgiye göre, bu dönemde Fethulsonra yazılmak üzere davacının lah’ın kitapları da Arnavutçaya davasının reddine karar verdi. çevrilerek bölgeye yollandı. Kosova’da iktidar koltuğuna oturan El Kadı üzerinden silah ticareti Kosova Kurtuluş Ordusu adlı orHaber, Gülen’in CIA ve Kosova ganizasyon ağırlıklı olarak AlmanKurtuluş Ordusu (UÇK) ile bağ- ya’daki Kosovalı ve Arnavutluk lantısının olduğunu ve Yasin El kökenli Arnavutlar arasında ör-

gütlenmişti.

Fethullah, Biheiri ve El Kadı ilişkisi Fransız Uyuşturucu Jeopolitiği Gözlemevi adlı Fransız istihbaratına yakın kuruluşun raporuna göre, Balkanlar üzerinden Avrupa’ya uyuşturucu trafiğinde UÇK lider konumda yer alıyordu. Bu trafikte diğer bir aktör de PKK’ydı. Fethullah’ın yanı sıra aynı işte rol alan ilginç şahsiyet, Tayyip Erdoğan’ın kefil olduğu Yasin El Kadı... Madsen’ın 10 Ocak 2007 tarihli yazısındaki bilgiye göre, Fethullah Gülen cemaati ve Yasin El Kadı, CIA’nın UÇK’ya silah ve diğer destekleri sağlamasında rol aldı. 11 Eylül 2001’den sonraki soruşturmalarda Fethullah’la işbirliği içindeki Biheiri’nin aynı zamanda El Kadı ile bağlantlı olduğu saptanmıştı.”

C

Aydınlık, 4 Temmuz 2013

HSYK ÜYESİ ALİ AYDIN İLK KEZ KONUŞTU:

O dönem siyasi boyutu yoktu

Ceyhun BOZKURT

Baro’da basın toplantısı Kayseri’de, 2009 yılının Mart ayında, 2. Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığı’ndaki bazı emirleri değiştirerek halkı ve esnafı askere karşı kışkırtan F tipi çete üyesi 3 astsubaydan Ali Balta’nın avukatı Mustafa Dokumacı, müvekkiliyle görüştürülmediğini ileri sürerek, TSK’ya karşı kamuoyu oluşturmaya çalışmıştı. Dönemin Kayseri Baro Başkanı Ali Aydın da, baro toplantı salonunda Dokumacı’ya hem basın toplantısı için hem de yanında durarak destek verdi. Aydın, ayrıca 10 Mart 2009 tarihinde 2. Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığı ile birlikte “İlgi” denilerek Genelkurmay Başkanlığı’na şu

ifadelerin yer aldığı bir yazı gönderdi ve Ali Balta’nın Mustafa Dokumacı ile görüştürülmesini talep etti. Bu gelişmeler olurken, Aydınlık’ın 6 Mart 2014 tarihinde tertibin belgesini yayımladığı üretim belgeyle, esnafa “askerin esnafı fişlediği” yalanının bulunduğu bildiriler dağıtılarak, halk ve esnaf kışkırtıldı.

Dokumacı’nın yalanını tutanaklar ortaya çıkardı Oysa soruşturmayı yürüten yetkililer ise her gelişmeyi tutanak altına aldı. Aydınlık’ın ulaştığı tutanaklara göre, ilk olarak 7 Mart 2009 tarihinde avukat temini için Ali Balta’yla görüşüldü. Askeri Savcı Hava Hâkim Albay Dr. Ahmet Zeki Üçok, Askeri

Savcı Yardımcısı Hava Hâkim Üsteğmen Özgür Tüfekçi ve Yazı İşleri Müdürü Şafak Canlı imzalı tutanağa göre, Ali Balta “tanıdığı ve kendisini savunacak sürekli bir avukatı olmadığını, bu hususta kendisine yardımcı olunup olunmayacağını” belirtince gö-rüştürülen iki avukatı Balta vekilleri olarak kabul ettiği. Ayrıca dosyada, “Ailesiyle de görüştürülmüyor” denilen Ali Balta’nın, 7 Mart 2009’da saat 21:58:54’te babası Mesut Balta ile yaptığı telefon görüşmesinin TİB kaydı yer aldı. Soruşturma dosyasında “görüştürülmüyorum” diye basın toplantıları yapan Mustafa Dokumacı’nın defalarca çağrıldığı halde, Ali Balta ile görüşmeye gelmediğine dair tutanaklar yer aldı.

Konuyla ilgili dönemin Kayseri Baro Başkanı olan HSYK İkinci Daire üyesi Ali Aydın ilk kez konuştu. İşte Aydın’ın Aydınlık’a yaptığı açıklamaların satırbaşları: Mustafa Dokumacı, elinde bir vekaletnamesi olduğu halde bu görüşme imkânı sağlanmamıştır. Ailelerin ve avukatın çok ciddi kaygıları vardı. Biz olayın farklı bir mecraya dönüşmemesi için de yazılı müracaatımızdan önce birtakım girişimlerde bulunduk, bir netice alamamıştık.

lardan sizin söylemenizle haberdar oldum. Bir Baro Başkanı olarak şüpheli ile avukatının görüşmesinin engellenmesi artı bir avukat nezaretinde şüphelinin sorguAli Aydın lanması ilkelerine aykırı davranıldığı için ben bu fiili durumun ortadan kalkması noktasında Baro Başkanı olarak görev yaptım.

Meydan yerine Baro’yu önerdik

Avukat meslektaşlarımızın ilgili basın açıklamalarında söyledikleri ifade ne de başka gelişmeler bizi bağlar ne de ben bir Baro Başkanı olarak avukat arkadaşımızın basın açıklamasında okuyacağı metnin “Getir önce ben bir denetimden geçireyim” deme durumunda değilim. Bu hem nezakete hem hukuka sığmaz. Ben o gün için baktığımda böyle bir boyut yoktu. Zaten siyasi boyut görseydim olaya girmezdim. Meslektaşlarımızın görevini yapması bakımından olaya baktım.

Arkadaşlarımızın da Kayseri Meydanı’nda bir açıklama yapmasındansa Kayseri Barosu’nda açıklamanın yapılması, savunma hakkı açısından ve avukat meslektaşlarımızın faaliyetlerinin engellenmemesi bakımından biz baro olarak böyle bir şeye ev sahipliği yapmak durumunda kaldık. Bu, bizim görevimizdi.

Dosya içeriğini bilmiyorum Dosya içeriğinden çok bilgi sahibi değilim. Tutanak-

Açıklamaları bizi bağlamaz

DESTİCİ’DEN, ‘ALPEREN OCAKLARINI GÜLEN ELE GEÇİRDİ’ HABERLERİNE YANIT

BBP, Cemaat’e kol kanat gerdi!

B Mustafa Destici

alyoz tertibiyle tutuklanan emekli Albay Ahmet Zeki Üçok’un Akşam gazetesine verdiği röportajda kullandığı “Alperenler’i cemaatler ele geçirdi’ sözlerine BBP Genel Başkanı Mustafa Destici Gülen cemaatini savunarak yanıt verdi. Bu yöndeki haberleri “kumpas ve iftira” olarak niteleyen Destici, Gülen cemaatinin Türkiye’ye

Mehmet Ali

GÜLLER

maliguller@aydinlikgazete.com

Bender’in yerine Fidan

S

uudi Arabistan İstihbarat Servisi Şefi Bender bin Sultan istifa etti, daha doğrusu istifa ettirildi. Suudi Arabistan’ın 22 yıl boyunca Washington Büyükelçiliğini yaptıktan sonra Suriye saldırısının koordiatörü olarak bu göreve 2012 yılında getirilen Bender bin Sultan’ın gidişi, yeni bir sürecin de başlangıcı olarak değerlendirilebilir. Bu istifayı üç olguyla birlikte okumalıyız: 1) Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz, birinci veliaht prensi yaşlı olduğu için ikinci bir veliaht prens seçti. Mukrim’in seçimi kral ailesi içinde oybirliği ile değil, oyçokluğu ile gerçekleşti. 2) Riyad, Nusra Cephesi ve IŞİD’i terör örgütü listesine aldı. 3) Suriyeli “ılımlı” muhalifler ABD yapımı uçaksavar tanklara kavuştu. Bender bin Sultan’ın “radikallerle” Esad’ı devirmeye çalışma aşaması, şimdilik, kapandı.

MİT Kanunu’nun iki anlamı

Görüşme tutanaklarından TERTİP çıktı umhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kontenjanından 2010 yılında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na (HSYK) atanan Ali Aydın’ın Kayseri Baro Başkanı’yken, F tipi örgüt soruşturmasını yürüten komutanlara karşı tertipçilere destek verdiği ortaya çıktı. Aydınlık’a yaptığı açıklamada, Avukat Mustafa Dokumacı’nın elinde vekalet olduğu halde Ali Balta’yla görüştürülmediği iddiasını yineleyen Aydın, o dönem olayda siyasi bir yönü olmadığını da savundu. Aydınlık, TSK’ya karşı tertip sürecinde kırılma noktası olarak vurgulanan Kayseri’de 2009 yılında yapılan F tipi örgüt soruşturmasıyla ilgili çarpıcı belgelere ulaştı. Bu belgelere göre, tertipçilerin yalanı ortaya çıkarken, tertibi yapanlara dönemin Kayseri Baro Başkanı Ali Aydın da destek vermiş.

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

UFUK ÖTESİ

18 NİSAN 2014 CUMA

önemli hizmetlerde bulunduğunu savundu.

‘Bizim tarlalarımız sürülmüş’ Parti Genel Merkezi’nde soruları yanıtlayan Destici, bir kazada hayatını kaybeden BBP’nin eski Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’na atfen söylenen “Bizim tarlalarımız sürülmüş” ifadesinin gerçek olmadığını savundu. Ya-

zıcıoğlu’nun bu sözleri söylediğine yönelik bir kanıt olmadığını iddia eden Destici, “Bu, büyük bir alçaklıktır, şerefsizliktir. Uzun süredir işsiz bir muhabir röportaj yapıyor. Belli ki o muhabire ‘Bunları bunları sor’, öbürüne de ‘Bunları bunları söyle’ demişler. Bunu bilgiye dayalı olarak söylüyorum. Bu haberin tamamı düzmecedir” ifadelerini kullandı.

AKP’nin yeni bir MİT Kanunu’na tam da bu süreçte ihtiyaç duyması önemlidir. Zira yeni MİT Kanunu’nun ruhu, birbiriyle ilgili, iki maddeye dayanmaktadır: 1) Bu kanunla, MİT’e dış operasyon görevi verilmektedir. Yani MİT’in bugüne kadar yaptığı ama son aylarda deşifre edilen Suriye operasyonlarına yasal kılıf hazırlanmaktadır. 2) Bu kanunla, MİT’e PKK’yle müzakere görevi verilmektedir. Yani MİT’in Emre Taner’den beri PKK’yle yaptığı ve Hakan Fidan’la müzakere aşamasına ilerletilen görüşmelerine, yasallık sağlanmaya çalışılmaktadır. Nitekim bu yasallık talebi aynı zamanda ve daha çok Abdullah Öcalan’ın talebidir.

PKK’den MİT’e teşekkür Bu nedenle olsa gerek, yeni MİT Kanunu’nun TBMM’de görüşülmesi sırasında BDP Milletvekili Sırrı Sakık, Hakan Fidan’a ve MİT’e teşekkür etti. Böylece Öcalan’ın 7 Şubat operasyonundan itibaren Hakan Fidan’a kalkan olması, BDP’nin müteşekkirliğiyle tamamlanmış oldu! Darısı PKK’ye HDP üzerinden kuyruk olan sahte solun başına! Bu teşekkür iki anlama gelmektedir: 1) BDP için Türkiye’nin MİT Kanunu’yla bir istihbarat devletine dönüşmesinin önemi yoktur; nasılsa bu süreç Türkiye’yi adım adım bölecektir! 2) PKK ve MİT nesnel olarak Suriye’de aynı cephededir. MİT’in Suriye merkezli dış operasyon görevi, PKK’nin ayrılıkçı Rojava hamlesini ileride kuvvetlendirecektir!

AKP yeniden hizada İşte Bender bin Sultan’ın istifa ettirilmesi tam bu noktada önem kazanmaktadır. ABD’nin Suriye’ye yapacağı yeni saldırı hamlesinin merkezinde Riyad değil Ankara, Bender bin Sultan değil Hakan Fidan olacaktır. Zira daha önce de önemle vurguladığımız gibi Suriye konusunda Washington ile Ankara arasında hedef farkı yoktur. Sadece Ankara, ABD’nin El Kaide’li Suriye planından PKK-PYD’li Suriye planına geçmekte zorlanmıştır. Francis Ricciardone’nin AKP Genel Merkezi’ni ziyaret edip uyuma işaret etmesi, ABD’nin üçüncü adamı olan Temsilciler Meclisi Başkanı John Boehner’in Ankara ziyareti, ABD’nin Cemaat üzerinden yürüttüğü “AKP’yi hizaya sokma” operasyonunun başarılı olduğunu gösteriyor.

Stratejik üstünlük Doğu’da CIA, artık MİT ve PKK’yi Suriye’de birleştirmiştir ve özel operasyonlarla Suriye’ye yeniden yüklenecektir. Ancak Bender bin Sultan’ın yapamadığını Hakan Fidan da yapamayacaktır. Zira inisiyatif Batı’da değil, bölgede ve Asya’dadır. Stratejik üstünlük Beşar Esad ve Vladimir Putin’dedir; Barack Obama ve Tayyip Erdoğan’ın taktik hamleleri, sonucu değiştiremeyecektir!

3 günde 133 kişi sorgulandı

Eskişehir’de Haziran Ayaklanması’na katıldıkları gerekçesiyle 176 kişi hakkında açılan davanın 3 gün süren duruşmasında 133 kişi ifade verdi. Aralarında 2 avukatın da bulunduğu 176 kişi hakkında, Eskişehir 5’inci Asliye Ceza Mahkemesi’nde Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet suçundan 3 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı. Davanın görülmesine geçen pazartesi günü başlandı. 3 gün süren duruşma dün tamamlandı. 176 kişiden 133 kişinin ifade verdiği duruşmada sanıklar beraatlerini istedi. Eskişehir 5’inci Asliye Ceza Mahkemesi hâkimi, duruşmaya katılmayan sanıkların ikinci duruşmaya zorla getirilmesine, başka illerde oturan sanıkların ise talimatla ifadelerinin alınmasına karar vererek duruşmayı 15 Temmuz 2014 tarihine erteledi.


ROTA

Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ

Doğu PERİNÇEK dperincek@ip.org.tr

Yazarımız, yoğun görüşmeleri nedeniyle siz değerli okurlarımızdan bir süre daha izin istiyor.

Balbay ve Haberal’ın yurtdışı yasağı kaldırıldı SEZİM ÖZADALI

Ergenekon davasından tahliye edilen CHP milletvekilleri Mustafa Balbay, Mehmet Haberal ve Sinan Aygün’ün yurtdışına çıkış yasakları kaldırıldı. Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne dilekçe veren avukatların talebini nöbetçi mahkemelere gönderildi. Balbay’ın talebini İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Haberal’ın 21. Ağır Ceza Mahkemesi, Aygün’ün ise 16. Ağır Ceza Mahkemesi değerlendirdi.

Ergenekon Mahkemesi 4. Ağır Ceza Bu arada Ergenekon davasına bundan sonra İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bakacağı öğrenildi. Avukatların taleplerine bundan sonra 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından karar verecek.

İslam Kongresi için din adamları Diyarbakır’da

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla gündeme gelen ve uzun süredir tartışılan Demokratik İslam Kongresi’nin 10-11 Mayıs tarihlerinde Diyarbakır’da yapılması kararlaştırıldı. Hazırlık komitesi tarafından yapılan bilgilendirme toplantısına Hüda Kaya, Prof. Dr. Kadri Yıldırım, Ayhan Bilgen, İhsan Eliaçık, DİAY-DER Başkanı Zait Çiftkuran’ın yanı sıra çok sayıda din alimi katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan yazar Hüda Kaya, dinin kimsenin tekelinde olmadığını belirterek, özünde İslam’ın barış dini olduğunu kaydetti. Dinin devlet egemenliğine girmesi ile şiddetin ön plana çıktığını belirten Kaya, kongrede ‘din-kadın’, ‘din-barış’ ve ‘İslam-barış’ konularının işleneceğini söyledi. Hazırlanan çağrı metninde şu ifadelere yer verildi: “Uygarlıkların beşiği olan coğrafyamız her zamankinden daha çok hakka, adalete, birliğe, eşitliğe ve dayanışmaya ihtiyaç duymaktadır. Hz. İbrahim’in Nemrutçulukla mücadelesinden, Hz. Musa’ya vahyedilen on emirden ve Hz. Muhammed’in pratikte gerçekleştirdiği Medine Sözleşmesi’nden ilham alarak çağımıza ve coğrafyamıza adalet, barış, özgürlük ve çoğulculuk değerlerini yeniden nasıl taşıyabiliriz? Ortadoğu’yu bu coğrafyanın bütün inançları, kimlikleri, mezhepler ve kültürleri için huzur dolu bir ev haline nasıl getirebiliriz? Bunları konuşmak, tartışmak istiyoruz” denildi. Açıklamada, Kongre’nin her türlü siyasi, mezhebi ve etnik mülahazalardan uzak bir şekilde gerçekleşeceği ve ‘Tevhid’ mesajının ne olduğunun tartışılacağı da vurgulandı.

Cizre’de PKK’ya operasyon

Şırnak’ın Cizre ilçesinde dün sabah erken saatlerde yapılan operasyonda PKK/KCK adına eylemde bulunmak suçlamasıyla 8 kişi gözaltına alındı. Şırnak’ın Cizre ilçesinde Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Grup Amirliği ekipleri tarafından Cudi ve Nur mahallelerinde dün sabah şafak operasyonu düzenlendi. Özel Harekat polisleri ve sivil polislerin de aralarında bulunduğu çok sayıda polisin, akrep tipi zırhlı araçlar ile yaptığı baskınlar sonucunda PKK/KCK terör örgütü adına eylemde bulunmak suçu gerekçesiyle D.Ö (17), B.T. (15), S.Ç. (17), M.Ö (16), Y.Y(18), S. Ç.(36), M. S. A.(20) ve T. G.(18) isimli şahıslar gözaltına alındı.

PKK dün 4 kişiyi kaçırdı

18 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Elazığ’ın Arıcak İlçesi Bükardı Beldesi’nin eski Belediye Başkanı Abit Doğruer ile birlikte toplam 4 kişi PKK’lılar tarafından kaçırıldı. Arıcak’ın Bükardı Beldesi’nde 19992004 yılları arasında Fazilet Partisi’nden Belediye Başkanlığına seçilen Abit Doğruer, yanında Arif Gülşen, Abdurrahman Gülşen ve Hasan Temizsoylu ile birlikte, Diyarbakır’a gitmek üzere dün otomobille yola çıktı. Doğruer ile birlikte içinde 4 kişinin bulunduğu otomobilin önü il sınırına yakın Diyarbakır’a bağlı Kurşunlu Köyü yakınlarında silahlı PKK’lı bir grup tarafından kesildi. PKK’lılar araçlardaki yolcuların kimlik kontrolü yaptıktan sonra Abit Doğruer, Arif Gülşen, Abdurrahman Gülşen ve Hasan Temizsoylu’ya AKP’ye oy verdikleri gerekçesiyle, “Şimdi sizi AKP’liler kurtarsın” diyerek silah zoruyla otomobilleriyle birlikte kaçırdı.

GÜL’DEN PATRONLARA: MORALİNİZİ BOZMAYIN, İŞİNİZE BAKIN

TÜSİAD’dan AKP’ye Gül çalımı Başbakan Tayyip Erdoğan ile kavgalı olan TÜSİAD’ın Ankara’daki toplantısında onur konuğu olan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, işadamlarına ‘Moralinizi bozmayın, işinize odaklanın’ mesajı verdi AYDINLIK / ANKARA

Kılıçdaroğlu: Yeni bir Kenan Evren’e ihtiyaç yok!

B

aşbakan Erdoğan ile kavgalı olan TÜSİAD’ın Ankara’daki Yüksek İstişare Konseyi toplantısının onur konuğu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül oldu. Gül işadamlarına “Moralinizi bozmayın işinize odaklanın” mesajı verdi. Ocak ayındaki açıklamaları nedeniyle Tayyip Erdoğan’ın vatana ihanetle suçladığı Muharrem Yılmaz, başkanı olduğu TÜSİAD ile Ankara çıkartması yaptı. TÜSİAD’ın Ankara’da yaptığı Yüksek İstişare Konseyi toplantısına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı.

‘Herkes fikrini söyleyecek’ Toplantının onur konuğu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül konuşmasında işadamlarına şu mesajları verdi: “Şimdi, önümüze bakmamız lazım. Önümüzdeki Cumhurbaşkanlığı seçimleri, diğer seçimler var, diye de telaşa hiç kapılmamak lazım. Daha önce yaşadığımız belirsizlikler veya ortaya çıkartılan suni krizler yeni düzenlemeleri getirdi ve şimdi önümüzde kurallar belli. Onun için herkesin işine ve gücüne bakması gerekir. İş âleminin başarısı hükümetin de başarısıdır, Türkiye’nin de başarısıdır, devletin de başarısıdır. Onun için sizler moralinizi hiç bozmayın, herkes işine gücüne koyulsun ve inanıyorum ki bu söylediklerimin herkes farkındadır. Konjonktür gereği tabii

TÜSİAD’ın Ankara’daki Yüksek İstişare Konseyi toplantısına Abdullah Gül’ün yanı sıra Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı. ki tartışmalar olur demokratik ülkelerde, çoğulculuk her şeyin başıdır. Çoğulculuğun olmadığı yerlerde tartışma söz konusu olmaz. Bunun ötesinde herkes fikrini söyleyecek ve düşüncesini ortaya koyacaktır.”

‘Yavaş demokratikleşmenin büyümesi de yavaş’ TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz’ın toplantıda yaptığı konuşmada ise AKP iktidarına yönelik eleştiriler öne çıktı. TÜSİAD’ın siyaset yapmakla eleştirildiğini hatırlatan Yılmaz, “Biz siyaset için siyaset yapmıyoruz, demokrasiyi konuşuyoruz. De-

mokrasiyi konuşmak aynı zamanda piyasa ekonomisini konuşmaktır” dedi. Büyümedeki bu sert düşüşün, mikro ve makroekonomik sorunlara, azalan iç ve dış talebe bağlı teknik ekonomik nedenlerinin olduğunu kaydeden Yılmaz, konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Son yıllarda demokratikleşme iradesinde eksiklik gözlemler gibiyiz, hatta bunu da duyuyoruz dostlardan. Demokratikleşme paketleri ya geç ya da eksik kalabiliyor ve toplumsal motivasyon oluşturamıyor, ekonomide de istediğimiz etkiyi maalesef yaratamıyor. Yani aslında, yavaş de-

mokratikleşmenin ekonomik büyümesi de yavaş oluyor. Gene de bu saydıklarımız, düşük büyüme olgusunu açıklamaya yetmeyecek.” Demokrasilerin temelinde hukuk ve hukukun üstünlüğünün bulunduğunun altını çizen, hukuka ve hukuk devleti ilkesine sımsıkı bağlı olunmasının önemini dile getiren Yılmaz, “Yargı kurumunun toplumun mutlak güvenine sahip olarak çalışması şarttır. Sağlıklı işleyen bir demokrasi, toplumda bir arada ve karşılıklı saygı içinde yaşamanın, ‘biz’ kavramını yüceltmenin tek yolu değil midir?” diye konuştu.

BDP’de MİT tartışması tırmandı HABER MERKEZİ BDP Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın TBMM’de önceki gün gerçekleştirilen MİT yasa teklifi tartışmaları sırasında MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a teşekkür etmesi parti içinde çatlağa neden oldu. Sakık’ın “Ben burada Hakan Fidan ve ekibini kutluyorum. Bir yıldır çatışmasızlık süreci yaşanıyorsa ve burada MİT’in bir katkısı varsa bundan mutluluk duyarız” ifadeleri tartışma yarattı. Grup Başkanvekili Pervin Buldan, MİT Müsteşarı Fidan’a teşekkür edilmesine katılmadığını belirtirken, Diyarbakır Milletvekili Altan Tan, asıl teşekkürü Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hak ettiğini savundu. BDP yöneticilerinin Hakan Fidan’a olan sevgileri yeni değil, AKP ile PKK’nın birlikte yürüttüğü açılım sürecinin başından beri BDP ve PKK yöneticileri Hakan Fidan’a destek açıklamaları yapıyor. Yine MİT’in ve Hakan Fidan’ın tartışıldığı konularda BDP yöneticileri açık olarak Hakan Fidan’dan yana taraf oluyorlar.

Demirtaş: Fidan’ın olduğundan emin değiliz Paris’te üç PKK’lı kadının öldürülmesi olayında da MİT’in parmağı olduğu iddiaları birçok defa ileri sürüldü. Katil zanlısı Ömer Güney’e ait ses kaydının ve MİT tarafından verildiği iddia

MASUM GÖK

‘Muhtemelen tek çatı olacak’ Bölgedeki BDP örgütlerinin birleşmeye karşı çıkması nedeniyle milletvekilleri de birleşme konusunda net bir tutum alamıyor. BDP Eşgenel Başkanı Selahattin Demirtaş yerel seçimler öncesi

‘Halkın kararı olacak’ Kılıçdaroğlu, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı adaylığı ile ilgili “Kimse cebinde görmemeli” sözlerinin anımsatılması üzerine de “Elbette kimse cebinde görmemeli cumhurbaşkanlığını. Sonunda halkın kararı olacak ve hepimiz halkın kararına saygı duyacağız” diye konuştu. Bir gazetecinin, Erdoğan’ın açıklamalarını anımsatarak, “1982 Anayasası’nın Kenan Evren’e sağladığı gibi bu yetkiyi aslında bu anayasanın sağladığı görüşü var” sorusuna da Kılıçdaroğlu, “Yeni bir Kenan Evren’e ihtiyacımız yok” karşılığını verdi.

MİT’e sevgi çatlağa neden oldu

Buldan: Sakık alkışlıyordu, ne değişti? Pervin Buldan

Adil Zozani Selahattin Demirtaş edilen görev belgesinin ortaya çıktığı dönemde bile BDP’li yöneticiler ve milletvekilleri Hakan Fidan’ı aklamaya çalıştı. BDP Eşbakanı Selahattin Demirtaş, ses kaydını kast ederek şunları söylemişti: “Görüşen kişilerin MİT elemanı olup olmadığı da belli değil. Cezaevinde kendisine sahip çıkılıyor. Kendisi cinayeti itiraf etmemiş. Durumu gayet iyi iken bu kaseti kim yayınlar. Bu operasyonlarının gündemde olduğu, MİT tartışmasının yaşandığı bir ortamda doğrudan Paris cinayetini MİT yaptırdı dedirtmeyi hedefleyen bir görüntünün yayınlanması bizde şüphe uyandırdı. Yine de tabi sorgulanması gerekir. MİT ile ilişkisi var mı yok mu? Ömer Güney, Türkiye

Sırrı Sakık

ile bağlantılıdır. Mümkündür, MİT içerisinden bir kanat ile de bağlantılı olabilir. Ama bu mevcut müsteşarın bilgisi dahilinde yapıldı mı? Bu konuda biz emin değiliz. Bilmiyoruz.” Yine Paris’teki cinayetlerle ilgili konuşan BDP’li Adil Zozani, bu işin arkasında uluslararası güçlerin olduğunu öne sürerek,

Zozani: Fidan hedef tahtasına konuldu “Sonraki dönemlerde de bu sürecin temel aktörlerinden biri olan Hakan Fidan hedef tahtasına konuldu. Hakan Fidan’ın özellikle uluslararası çevrelerce bu dönemde hedefe konulmuş olması, Kürt sorununun demokratik ve barışçıl yöntemlerle çözülmesi arayışından

Hakan Fidan bağımsız değerlendirilemez. Nasıl ki Oslo süreci ile birlikte Hakan Fidan gündeme getirilmişti, aynı çevreler bir kez daha bu sürecin yalpalanmaya başladığı anda yine devreye girdiler. Böyle bir kampanya ile karşı karşıyayız” diyerek Başbakan Erdoğan’ın ağzını kullanmıştı.

BDP: Aktörler korunmalı ABD basınında Hakan Fidan aleyhinde çıkan yazılara da en çok karşı çıkan AKP ve BDP oldu. Yine o dönem açıklama yapan BDP Hakkari Milletvekili Adil Zozani, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a destek olarak “Sürecin yürümesi için iyi niyetle çaba sarf eden aktörler korunmalı” demişti.

HDP tartışması büyüyor

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) içerisinde HDP ile birleşme tartışması yaşanıyor. Yerel seçimlerde HDP’nin batıda aldığı oyu başarısızlık olarak değerlendiren BDP’nin yereldeki yöneticileri çoğunlukla birleşmeye karşı çıkıyor. Bunun gerekçesini de “BDP’yi büyüterek sesimizi daha çok çıkarırız” diye dile getiriyorlar.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili açıklamalarını değerlendirirken “Yeni bir Kenan Evren’e ihtiyacımız yok” dedi. Kılıçdaroğlu, Sheraton Otel’de düzenlenen TÜSİAD Yüksek İstişare Toplantısı’nın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu bir gazetecinin TÜSİAD yetkililerinin değerlendirmelerini ve bazı eleştirilerinin olduğunu anımsatarak görüşünü sorması üzerine, “Bu değerlendirmelerin özellikle Türk iş dünyasından gelmesi daha da önemli bize göre” diye yanıt verdi.

Al Jazeera Türk’e verdiği röportajda tek çatı altında birleşme yaşanacağını vurgulayarak, şunları söylemişti: “Seçimden sonra hem BDP’nin hem HDP’nin kongre süreci var. Muhtemelen tek çatı altında yolumuza devam edeceğiz. Bunun HDP olma ihtimali çok kuvvetli çünkü Kürt’ü, Türk’ü, Ermeni’yi, hepimizi buluşturan HDP çatısı oldu. Kongre hazırlıkları ve kongre çalışmaları sırasında ancak eş genel başkanlık tartışması yapılabilir”. Ancak BDP kulislerinden gelen bilgilere göre, Demirtaş’ın

birleşmeye soğuk baktığı, iki partiyle yola devam edilmesini savunduğu ifade ediliyor. BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan da “HDP marjinal solun partisi haline geldi” diyerek birleşmeye karşı çıkmıştı.

EMEP de karşı çıkıyor HDP’nin bileşenlerinden olan Emek Partisi (EMEP) tarafından yapılan açıklamada BDP ile birleşmeye karşı çıkıldığı vurgulanarak, “Bu yönde bir girişim HDP’yi niyetten bağımsız olarak demokrasi güçlerinin güç birliği

zemini olmaktan çıkarıp, klasik bir parti formuna sokma; yeni güçlerle birleşme ihtiyacına yanıt vermek bir yana daha da darlaşma tehlikesiyle karşı karşıya bırakacaktır” denildi.

Son kararı Öcalan verecek KCK davasından tutuklu yatan milletvekillerinin dışarı çıktıklarında BDP yerine HDP’ye katılmaları birleşme yönünde önemli bir adım olarak işaret edildi. Yine aynı şekilde Meclis çalışmalarına başladığından beri BDP’nin grup toplantıları yerine HDP toplantı yapıyor. Ancak son kararı HDP’nin esas kurucusu olan Abdullah Öcalan verecek.

BDP’de “MİT’e teşekkür” çatlağı büyüyor. Grup Başkanvekili Pervin Buldan’dan sonra Diyarbakır Milletvekili Altan Tan da “Kürt açılımı” nedeniyle MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a teşekkür eden Muş Milletvekili Sırrı Sakık’a tepki gösterdi.

Buldan da tepki gösterdi Meclis Genel Kurulu’nda, MİT Yasası’yla ilgili görüşmeler devam ederken söz alan BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Hakan Fidan ve ekibine yönelik sözlerini eleştirerek, “Milletvekilimiz sayın Sırrı Sakık’ın ifade ettiği MİT’e özellikle Hakan Fidan’a ‘teşekkür ediyorum’ ifadesine katılmıyorum” demişti. Sakık ise dün yaptığı açıklamada, Buldan’ın sözlerine yanıt verdi. Konuşmasının “MİT’in çözüm sürecine ilişkin çabasını” önemsediğine yönelik olduğunu söyleyen Sakık, yanlış anlaşıldığını iddia etti. Sırrı Sakık, “Ben burada neyi söylediğimi çok iyi biliyorum. Hatta burada kendisi de alkışladı. Sonra neyin değiştiğini bilmiyorum” dedi.

‘Teşekkür MİT’e değil Başbakan’a edilmeli’ Altan Tan

Sakık’ın MİT Müsteşarı’na niye teşekkür ettiğini bilmediğini belirten Altan Tan da, “Eğer bir teşekkür söz konusuysa, bu teşekkür siyasi iradenin başına yapılır. Doğrusu ben anlamış değilim” dedi.


Hazırlayan: Mustafa GÜRBÜZ

Kılıç’ın yalan zinciri Mirzabeyoğlu ile yan yana fotoğraflarının ortaya çıkmasıyla Haşim Kılıç’ın sadece İBDA-C bağlantısı değil, yalanları da tescillendi HABER MERKEZİ

A

ydınlık’ın 2008’de Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın İBDA-C bağlantısını gündeme getirmesiyle birlikte Kılıç önce yalana başvurdu, sonra da kendine perde olacak bir yalancı buldu. İBDA-C lideri Mirzabeyoğlu ile yan yana fotoğraflarının ortaya çıkmasıyla birlikte Kılıç’ın sadece İBDAC bağlantısı değil, halka söylediği yalanlar da ortaya çıktı.

Hüsnü Kılıç

Salih Mirzabeyoğlu

Haşim Kılıç

‘Asla ilgim yok’ demişti Aydınlık’ın; Haşim Kılıç’ın daha sonra adını İBDA-C örgütü olarak duyuracak Salih Mirzabeyoğlu’nun liderliğindeki hareketin 1975-76’larda çıkardığı “Gölge” dergisinin Ankara Sorumlusu olduğunu duyuran haberi 22 Haziran 2008’de yayımlanmıştı. Haberin yayımından önce Aydınlık, Haşim Kılıç’a ulaşmış ve hakkındaki iddiaları sormuştu. Kılıç, Aydınlık’a sözlü olarak şu yanıtı vermişti: “Benim 1975, 76 ve daha sonraki yıllarda o isimdeki bir dergiyle veya öyle kişilerle, gruplarla uzaktan ya-

kından bir ilgim yoktur, olmamıştır. Künyede Haşim Kılıç diye geçse de, asla ilgim yoktur. Baran diye bir dergiyi görmedim, bilmiyorum.”

Yalan yetmedi, yalancı ayarladı Bu açıklama Haşim Kılıç’ın ilk yalanlaması değildi. İBDA-C bağlantısıyla ilgili yeni ayrıntıların ortaya çıkmasıyla birlikte Kılıç birçok kez yazılı olarak tekzip metinleri yayınladı. Ancak Haşim Kılıç’ın tek adımı yalanlama olmadı. Kılıç, o dönemde

Kanal D’de yayınlanan 32. Gün programına gönderdiği yazılı açıklamada taktik değiştirdi ve Gölge dergisinin künyesinde “H. Kılıç” olarak geçen ifadenin Hüsnü Kılıç olduğunu iddia etti. Kılıç, Kanal D’ye gönderdiği 12 Haziran 2008 tarihli yazılı açıklamada şu ifadeleri kullandı: “Belirtilen dergideki H. Kılıç imzasının halen İstanbul’da mukim Hüsnü Kılıç’a ait olduğu kendisi tarafından teyit edilmiş, ilgili kişi bu konudaki açıklamalarını Kanal D ve Aydınlık Der-

AKP kapatma davası ve Ergenekon operasyonu Aydınlık’ın; Haşim Kılıç’ın İBDA-C bağlantısını gündeme getirdiği günlerde AKP hakkında laikliğe karşı eylemlerden dolayı açılan dava Anayasa Mahkemesi’nde görüşülüyordu. Kapatma davası sürecinde Anayasa Mahkemesi Başkanı olan Haşim Kılıç, mahkeme içinde AKP’ye en yakın isim olarak öne çıkıyordu. Ergenekon tertibini yürüten polis şeflerinin başında gelen Ali Fuat Yılmazer, AKP’nin kapatma davası sürecinde Anayasa Mahkemesi üyeleri üzerinde yürütülen operasyonu 23 Ali Fuat Mart 2014’te Yılmazer

‘Özal’a suikast’ yalanı çöktü

Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın “zehirlendiği” iddiasıyla açılan davada Adli Tıp Kurumu’nun raporu ortaya çıktı. Raporda “Özal’ın hiçbir doku örneğinde zehir kalıntısının yok” tespiti yapıldı. Davanın tek sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ise Aydınlık’a yaptığı açıklamada “Bu dava çöktü. Aslında başından beri çöken, olmayan bir davaydı” dedi. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Kemal Çetin’in 2013 Mart ayında yürüttüğü soruşturma kapsamında emekli Tuğgeneral Levent Ersöz şüpheli sıfatıyla ifade vermişti. Ersöz için hazırlanan iddianamede “Cumhurbaşkanına suikast” suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet cezası da talep edilmişti. Ersöz ise ifadesinde Özal’ın öldüğü tarihte Şırnak’ta görevde olduğunu belirtmişti. Sabah Gazetesi’nin dünkü haberine göre raporda Özal’ın böbreği eridiği için de inceleme yapılamadığı belirtildi.

‘Cinayet değil doğal ölüm’ Adli Tıp Kurumu raporunun ardından çürüyen “suikast iddialarına” davanın tek sanığı emekli Tuğgeneral Ersöz’ün avukatı Osman Aydın Şahin’den yanıt geldi. Şahin, “Bu, konuyla ilgili ihtisas kurulunun verdiği bir rapordur. Bu kesin meseleyi çözmüştür. Cinayet söz konusu değil demektir, doğal bir ölüm söz konusudur. Mesele kesin çözüme kavuşmuştur diyebiliriz” şeklinde konuştu.

‘Suikast iddiası TSK’ya operasyondu’ Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz de daha soruşturma başladığında suikast iddialarının bilinçli olarak ortaya atıldığını söyledi. “Katillikle suçlandık, vicdanları sızlatan hukuk komedisiydi” diyen Ersöz, “Gizli tanık müessesesiyle, yalancılarla olmayan bir şeyi oldu göstermeye çalıştıkları bir şeydi. Türkiye’de ne adalet kaldı ne de hukuk. İkisininde olmadığı bir yerde bir davadan söz etmek zaten mümkün değil” dedi. SEDA AKYÜZ

katıldığı bir televizyon programında şöyle anlatmıştı: “Malumunuz, bir kapatma davası gündeme geldi. Biz Aydınlık grubuna yönelik bir operasyonu planlamış ama yapamamıştık. Aydınlık karşı bir atraksiyona girdi. Bunların kapatma davasıyla ilişkilerini tespit ettim. O arada AKP’yle ilgili ciddi bir hazırlık vardı. Biz de bunu gözlemliyor idik. Aydınlık grubu düzleminde, Doğu Perinçek’in içinde yer aldığı... Bunları Başbakan’a ilettim.

‘Ciddi bir hazırlık var. Bu kapatma davasını açacaklar, açanlar da bunlar. Bizim operasyona dönecek çalışmayla bu ilişkiyi, işbirliğini ve iddianamenin gayri meşru yöntemlerle hazırlanmış olduğunu deşifre etmemiz lazım.’

‘Başbakan, ‘Peki’ dedi’ Başbakan, ‘Peki o zaman’ dedi. Ben de bu operasyonu harekete geçirdim. Bu operasyon yapıldı ve gerçekten hiçbir şekilde, başka yöntemlerle etkilenemeyen, uğraşılan AYM üyeleri üzerinde bu bir tesir, bir sonuç meydana getirdi. Sonuçta kapatmaya yetecek çoğunluk oluşmadı. AKP kapanmadan yoluna devam etti.”

gisi’ne göndereceğini bildirmiştir.” Haşim Kılıç’ın ayarladığı Hüsnü Kılıç da açıklama yaparak, “H. Kılıç olarak Gölge Dergi’sinde sorumlu makamda yer alan benim. Bu isimle zaman zaman yazılarım da yayımlanmıştır. Ama sonra ilişkim kalmadı” ifadeleriyle Haşim Kılıç’a yönelik iddialarının önüne geçmeye çalıştı.

Kendi arkadaşı deşifre etti Ancak Haşim Kılıç’ın bu çabası da yeterli olmadı. Gölge dergisinin Eskişehir Temsilcisi Avukat Harun Yüksel 19 Haziran 2008’de yayınlanan yazısında Haşim Kılıç’ın Gölge dergisinin Ankara Temsilcisi olduğunu ortaya koyan ifadeler kullandı. Kılıç’ı tanıdığını belirten Yüksel, “Gölge dergisinin Aydınlık’ın haberinde yayımlanan künyesinde Haşim Kılıç, Ankara Temsilcisi olarak görünüyor; ben de Eskişehir Temsilcisiyim... Haşim Kılıç’ın talihsizliğine bakın ki, Gölge’nin 27 yurtiçi temsilcisinden bugün iki kişiyi çok net hatırlıyorum. Ankara Temsilcisi Haşim Kılıç ve Amasya Temsilcisi Yahya Düzenli. O Haşim Kılıç, bugün ‘o ben değilim’ diye yalan söyleyen ve bu yalanına da Hüsnü Kılıç isimli bir yalancı şahit temin eden AYM Başkanı Haşim Kılıç mıdır? Evet odur” sözleriyle Kılıç’ın hem yalan söylediğini hem de Hüsnü Kılıç’ı yalancı olarak kullandığına dikkat çekti.

MİT KANUNU TBMM’DEN GEÇTİ

Yasadışı işlere yasal kılıf hazır TBMM’de kabul edilen yeni yasayla MİT, devletin milli istihbarat kuruluşu olmaktan çıkarılıp, Erdoğan’ın ‘Özel Örgütü’ haline getirilmiş oldu AYDINLIK / ANKARA

A

KP iktidarının, 17 Aralık’ı fırsat bilip, MİT’i istihbarat biriminden iktidarın kolluk gücüne dönüştürmek üzere hazırladığı teklif dün TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilerek yasalaştı. Kanuna göre, MİT’in görevleri yeniden belirleniyor. Buna göre, MİT dış güvenlik, terörle mücadele ve milli güvenliğe ilişkin konularda Bakanlar Kurulu’nca verilen görevleri yerine getirmekle yükümlü olacak.

MİT’çi olmayanlara da ‘Öcalan’la görüşme zırhı’ AKP iktidarının bir siyasi projesi olan ve doğrudan Öcalan ve PKK yönetimiyle birlikte yürüttüğü “açılım” konusundaki maddede de Genel Kurul’da kritik bir değişiklik yapıldı. “MİT mensupları görevlerini yerine getirirken ceza ve infaz kurumlarındaki tutuklu ve hükümlülerle önceden bilgi vermek suretiyle görüşebilir” ifadesinin devamına “görüşme yaptırabilir” ifadesi eklendi. Böylece MİT, bu görüşmeler için başkalarını da görevlendirebilecek ve bu kişiler MİT’e sağlanan koruma zırhından faydalanacak. MİT’çiler hakkında yürütülecek soruşturma ve yargılamalar için de yeni düzenlemeler içeren teklife göre, bundan sonra savcılar, içinde ne olursa olsun MİT’in TIR’larını aratamayacak. Yeni MİT Yasası toplumun birçok kesiminde kaygıyla karşılandı. Kontrolsüz bir güç yaratıldığına dikkat çeken uzmanlar, oluşturulan ‘yeni MİT’in Başbakan Erdoğan’ın “özel örgütü” haline geleceğini bildirdi.

‘Yasa AKP’nin sonu olacak’ Eski İçişleri Bakanı Saadettin Tantan: Bu yasa ile siyasi irade kendi iradesini bürokrasiye teslim ediyor. Sen bu kadar yetkiyi MİT’e verirsen bir süre sonra seni de içeri alırlar. Yeni

Tayyip Erdoğan MİT, AKP’nin sonu olacaktır. Verilen yetkilerin nasıl kullanılacağı belli değil. Dünyanın her yerinde istihbaratçılar canlı bilgileri toplar. Bu bilgileri siyasi iktidar değerlendirir. Ama oluşturulan yeni MİT’le bambaşka bir durum ortaya çıkacak. Bu yasadan sonra resmi organize suç çeteleri oluşacaktır. Bunu görmek için illa yaşamak gerekmiyor.

‘Yasa ile istihbarat tek elde toplandı, çok tehlikeli’ Eski Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin: Şu anda Genelkurmay’ın elinde istihbarat kaynağı kalmadı. GES’in MİT’e devredilmesine bir de MİT yasası eklenince Genelkurmay istihbaratı tamamen MİT’e tabi oldu. Yasa sonrası MİT üzerindeki yabancı istihbarat örgütlerinin etkisi artacak. ABD geçmişte Irak’ta benzer işler yaptı. Kimyasal, nükleer silah var diye bütün dünyayı kandırdı. Benzerleri Türkiye’de de yaşanabilir. İstihbaratın tek elde toplandığı başka ülke yok. Üstelik hiçbir kontrol da yok. Türkiye’de Ergenekon, Balyoz vb. tertipler sırasında istihbaratın belli bir kesimin kontrolüne geçmesi halinde nasıl tehlikeli bir hal alabileceği, nasıl Türkiye’nin güvenlik sorunu olacağı net bir şekilde görülmüştür. Bu yolla Türk ordusunun dokusu değiştirilmiştir. Şimdi operas-

yonel görev veriliyor. Başka ülkelerde her tülü işi yapma yetkisi gündemde. Şu anda Suriye ve başka bazı ülkelerde fiilen yapılan işlere yasal kılıf hazırlanmış durumda. Amaçları uğruna ordudan Özel Kuvvetler Komutanlığı askerlerini isteyebilirler. Onları yasa dışı tehlikeli işlerde kullanabilirler. Dünyada bu konuda çok kötü ve ülkelerin başını belaya sokan örnekler vardır. 2937 sayılı yasada MİT’in görevlerini saydıktan sonra (hepsi istihbarat ve istihbarata karşı koymakla ilgili) ‘MİT’e bunlar dışında görev verilemez’ diye bir hüküm vardı. Eğer bunlar dışında işlere bulaşılmışsa yargıda cezalandırılıyordu. Şimdi ise yapılan her türlü iş dokunulmazlık kapsamına alınıyor. Görev alanı çok genişletildi ve sınır yok. Bir süre sonra geçmişte Amerika’da yaşananlar gibi iktidarlar istihbarat örgütlerinin oyuncağı haline gelebilir. Yasa ile MİT her türlü devlet sırrına, özel bilgiye ulaşabilecektir. Bu bilgilerin manüple edilmesi tehlikesi de vardır.

‘Çeteleşme resmileşiyor’ CHP Milletvekili Mehmet Şeker: MİT kontrol edilemez bir güce dönüştürüldü. Kontrolsüz MİT darbelerin önünü açacaktır. İstihbarat içindeki illegal çeteleşmeleri bu düzenlemeyle yasal bir zırha büründürüyorsunuz ve resmîleştiriyorsunuz.

AKP’nin ‘arka bahçe’si ve falaka zihniyeti!..

M

ersin’deki Hoca Ahmet Yesevi İmam Hatip Lisesi Müdürü Alaattin Öztürk, kız arkadaşıyla “yan yana oturduğu için” 9’uncu sınıf öğrencisi E.Ç.’yi odasına çağırmış, gözlüğünü çıkarttırmış ve evire çevire dövmüş!.. Delikanlının burnu kanamış, işitme sıkıntısı yaşıyor ve artık okula gitmeye de utanıyormuş... Öğrencinin annesi Ayşe Ç. ise Öztürk’ten şikâyetçi olduklarını belirterek şöyle demiş: “Oğlum arkadaşı ile sadece okulun bahçesinde yan yana oturmuş, hepsi bu kadar... En fazla çocuğuma kızabilir ama dövme hakkı yok... İnsanlar uzaya gidiyor, bizimkiler de kızla erkek yan yana oturdu diye ço-

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Mehmet FARAÇ farac65@gmail.com twitter.com/FARACYAZIYOR

MED CEZİR

18 NİSAN 2014 CUMA

cuğu bu hale getiriyor...” “Milli Görüş” zihniyetinin “arka bahçe”sinden Mars’a yolculuğu zaten hayal bile edemiyorum... Ancak bazı İmam-Hatiplerin, hangi zihniyeti yetiştirdiğini görmek için 17 Aralık’tan bu yana, bu ülkede yaşanan yolsuzluk-rüşvet ve kaset rezaletlerine bakmanız bile yeterli değil mi?.. Üstelik bu ülkede, bir gecede 5 bin eğitim kurumunu İmamHatibe dönüştüren “laiklik karşıtlarının odağı” AKP’li Başbakan, eski müttefiki Fethullahçılara taarruz ederken sürekli olarak, “Çocuklarınızı bunların okullarından alın” diye çağrılar yapmıyor mu?..

Eğitim şart da yobazlık ne?.. Peki; Başbakan Erdoğan, şu son dayak örneğine bile bakabilirse, İmam-Hatipçi kafanın bazı okullarındaki gerici yobaz zihniyetin daha mı az tehlikeli olduğunu düşünüyor acaba?.. Ne yani şimdi; konu “çeteci” yetiştiriyor iddiasına getirilerek Cemaat okullarından uzak durulması istenirken, İmam-Hatiplerin bazıları Hizbullahçı, El Kaideci, şeriatçı, tarikatçı, cemaatçi, dinci ve hatta falakacı yetiştirmiyor mu?.. Aksine; şu medrese kafalı okul müdürlerinin, şeriat yönetimindeymiş gibi kız ve erkek çocuklarının masum arkadaşlı-

ğını bile “zinharrrrr...” affetmemesi ve dayakla ıslaha yönelmesi ne anlama geliyor ki?.. Yoksa “benim hırsızım iyidir” hastalığının yüzde 45’lere kadar nüks ettiği bu ülkede, “beni yetiştiren okul iyidir” dayatmasına da mahkûm mu kalacağız?.. Evet; hırsızlığa, yolsuzluğa, rüşvete, yobazlığa bakmak açısından olsa da “eğitim şart” ama nerede ve nasıl eğitim?.. Hadi bakalım; İmam-Hatibi kendi aralarındaki muhabbette “kolej” diye yutturan arka bahçe müritleri, yanıt versinler bakalım...

Partisine oy vermeyen CHP’liler!.. Yukarıdaki dayak olayını istisna sanmayın... Çünkü eğitim kurumlarının anaokuldan üniversiteye kadar medrese kafalılara teslim edildiği şu AKP döneminde, şiddete başvurulması da akla ne yazık ki hep falaka zihniyetini getirecektir... Şimdi “arka bahçe”yi bırakalım da, AKP ile militanca mücadele edemeyen bazı partilerin çatı kısmına bakalım!.. Kendi partisine köyden “bir oy” çıkınca isyan eden Züğürt Ağa’yı anımsatmak değil derdimiz!.. Asıl çabamız; ülke geleceğini de ilgilendiren siyasetteki yaşamsal mekanizmanın paslı kısmına dikkat çekmektir!.. CHP; seçimlerde Artvin, Mersin, Antalya, Ordu, hatta Kılıçdaroğlu’nun memleketi Tunceli’yi ve İzmir’de bile 8 ilçeyi kaybetti ya, kimsenin umurunda oldu mu?.. “Çare” diye pazarlanan Sarıgül’ün, 700 bin fark yedikten sonra ortadan kaybolması da cabası!.. Partinin Orta Anadolu ve Güneydoğu’daki çöküşüne yol açan vahamet de gösteriyor ki, CHP 3 yılda üçüncü kez hezimet yaşadı...

Parti yöneticileri son hezimetin nedenini sorgulamak için bir rapor hazırlamışlar... Dün medyadan gördük ki, kimi ilçelerde “CHP’nin üyeleri bile” partilerine oy vermemiş!.. Kırsalda hemşericilik yapılmasını ve “küçük olsun benim olsun” zihniyetinin sahte üye yazımını gelenek haline getirdiğini biliyoruz ama, CHP’nin bazı ilçelerde üye sayısının yüzde biri kadar bile oy alamamasının altında başka sorunlar da olmalı!.. Baksanıza; 135 kayıtlı üyenin bulunduğu Kilis Musabeyli’de CHP adayına 5 oy çıkmış, 548 üyeli Aksaray Gülağaç’ta 7 oy alınabilmiş!.. Kayıtlı 71 üyesinin bulunduğu Adıyaman Sincik’te ana muhalefetin başkan adayına sadece 1 oy çıkarken, 41 üyeli Batman Hasankeyf’te 4, 179 üyeli Sivas Hafik’te 8 oy almış CHP adayları... Bence, “Bu şehri almazsak istifa ederiz” diyecek kadar kendinden emin olan, ancak hezimetin ardından susan CHP yöneticileri, bazı örgütlerdeki kangrenleşmiş yapıya müdahale etmezlerse, bu toplum daha çooook, “AKP niye hep seçim kazanıyor” diye sormaya devam edecektir!..

Muharrem İnce ne diyor?.. Gördüğünüz gibi; yukarıdaki vahim örnek de CHP’nin, “sandığa sahip çıkmak, seçmene sahip çıkmak” kaygısının bile çok gerisinde kaldığını kanıtlıyor!... Çünkü üyeden bile ol alınamaması CHP’deki sorunu bizzat “örgüte sahip çıkma” noktasında bocalatıyor!.. Ancak CHP içinde, toplumun umutlarını kıran tüm sorunlar bir yana, sevindirici olan konular da yok değil... Bakınız; işte seçimin söke söke alındığı Yalova örneğine... Şüphesiz bunda Muharrem İnce’nin katkısı yadsınamaz... Seçim bölgesinde; örgütüyle birlikte, seçmene, seçime, sandığa sahip çıktı ve AKP’nin tüm baskısına, hatta sonuçları YSK’ya götürmesine rağmen, Yalova’da yıllar sonra CHP’yi kıl payı da olsa zafere ulaştırdı... İşte bu Muharrem İnce önceki gün Al Jazeera Televizyonu’na konuşurken uyarıcı saptamalar da yapmış... Seçim hezimetinin sonuçlarını irdelerken, partisinin hatalarını da örneklemiş... Ancak CHP’de; “Cemaat ittifakı” gibi kötü bir algının nelere yol açtığı irdelenirken, ideolojik erozyonla ilgili tartışmalar da İnce’nin Al Jazeera’ya verdiği yanıt

içinde yerini çok güzel bulmuş... Televizyonun muhabiri; “Atatürk ve Cumhuriyet dışında bir şey vaat edemediği için mi CHP seçmenden oy alamıyor, bu yöndeki eleştirilere ne dersiniz?” diye kışkırtıcı ve aynı zamanda liboşizm hastalığını dışavuran bir soru sormuş!.. İnce ise CHP’nin ısrarla sarılması gereken ideolojik dayanağına vurgu yaparak, şu yaşamsal yanıtı da vermiş; “Yaşam tarzımız tehlikede mi? Tehlikede... Laiklik tehlikede mi?.. Tehlikede... Cumhuriyetin nitelikleri tehlikede mi?.. Tehlikede... Bütün bunlar ortadayken tabii ki Atatürkçülüğe, Cumhuriyetçiliğe ve laikliğe sarılmak gerekiyor. Bu, yeni şeyler vaat edemediğimiz anlamına gelmez, bunlara da sahip çıkmak gerekiyor.” Bu yanıttan da şunu anlıyoruz: İdeolojisi üzerinden ve de tabii ki toplumun her katmanını kucaklaması gerekirken, bölücügericiden medet ummanın, evdeki bulgurdan ettiğini artık görmüş olmalı CHP!.. O yüzden Muharrem İnce’nin saptaması ve uyarısı da siyasette köklerine sarılarak, dik ve kararlı durulması açısından ders alınacak niteliktedir...


18 NİSAN 2014 CUMA

İBDA-C’li Haşim ve zirvede büyük kapışma

ARALIK

İsmet

ÖZÇELİK

CHP’DE PARTİ MECLİSİ TOPLANIYOR

30 Mart seçim sonuçları masaya yatırılacak!

B

ugün CHP Parti Meclisi toplanıyor. 30 Mart seçimleri masaya yatırılacak. “Yumruk olayı” tartışmaları ertelese de gerilim yüksek. Tabandan yukarıya doğru tepkiler yükseliyor. Bakalım Parti Meclisi’nde neler yaşanacak? Gelen ilk bilgilere göre, parti yönetimi hatasını kabul etmeye pek niyetli değil. 2,5 milyon genç bu seçimde ilk kez oy kullandı. Bunlardan ne kadarının oyunu alıp, ne kadarını alamadıklarını bile tartışan yok. CHP’nin duayenlerinden Kemal Anadol hesap yapmış. “Bugün seçim olsa CHP 37 ilde milletvekili çıkaramayacak” diyor. Bu bile yönetimi sarsmış değil.

‘CHP’ye F tipi örgütün kokusu sindi’ Parti tabanı tepkili. “Seçimlerde Altı Ok unutuldu” sesleri yükseliyor. “Cumhuriyetin temel değerleri es geçildi” deniliyor. “Atatürkçülük, laiklik, bağımsızlık görmezden gelindi” eleştirileri var. “AKP’nin Öcalan’la sürdürdüğü açılım’a destek Batı’da oy kaybettirdi” sözleri dillendiriliyor. “Partide ip kimin elinde? Seçim öncesi ABD Büyükelçisi ile fotoğraf, arkasından ABD gezisi kimin fikri?” soruları sıkça soruluyor. “CHP’ye Cemaat’in kokusu sindi” fikri genel kabul görüyor.

‘Parti başarılı’ diyen bile var Geniş bir kesim, “Seçimin tek mağlubu F tipi örgüt ve CHP” tespiti yapsa da CHP yönetiminde “başarılı” olduklarını söyleyenler var. Daha önce de anlatmıştım. 1980’li yılların sonuydu. CHP’nin yerinde SHP vardı. Yapılan bir ara seçimden kötü sonuç alınmıştı. Partide moraller bozulmuş, muhalefette oy kaybetmenin sıkıntısı yaşanıyordu. SHP TBMM Grup toplantısında Genel Başkan İnönü uzun bir konuşma yaptı. Aslında sonuçların fena olmadığını anlattı. Kürsüden indi. Salondan çıt çıkmadı. Toplantı bitiminde dönemin İzmir Milletvekili Neccar Türkcan, koridorda bir arkadaşının koluna girmiş ve “Ben hayatımda bu kadar kalın kafalı grup görmedim. Genel Başkan bir buçuk saat partinin nasıl başarılı olduğunu anlattı. Bir tanesi bile anlamadı” demişti. Bakalım Parti Meclisi üyeleri de yine “anlayışsız”(!) olacaklar mı?

Parti gençleşiyor Dedik ya partide tartışma çok. TBMM kulislerinde açıktan olmasa da “güvenilir” sohbetlerde ağır ifadeler kullanılıyor. Milletvekilleriyle sohbet ediyoruz. Gençlerin partiyi işgal eylemine atıfta bulundular. Bir milletvekili sinirli bir şekilde söze girdi. “Parti gençleşmiyor diyorlar. Yalan! Parti gençleşiyor. Bakın İnönü’nün torunu Hayri İnönü, Sarıgül’ün oğlu Emir Sarıgül, Aydın Ayaydın’ın damadı, İstemihan Talay’ın oğlu Murat Talay belediyelerde kritik görevdeler” dedi. Yorum yok! Her şey açık!

‘Milletvekili’ tarifi Taban, CHP’nin tarihindeki en önemli fırsatı kaçırdığını düşünüyor. Pespaye duruma düşmüş AKP iktidarını yere seremediği görüşünde. Sık sık, “Halka değil, ABD’ye ve F tipi örgüte güvendik, böyle oldu” serzenişleri duyuluyor. Bir iki il dışında hemen hemen her milletvekili, “Örgütleri harekete geçiremediklerinden” şikâyetçi. Nedenini sorunca bir bir sıralıyorlar. “Söylediklerinizi yazalım mı?” deyince hemen, “Şimdilik dur” diyorlar. Hepsinin bir “resmi” bir de “özel” görüşleri var. Anadolu Kulübü’nde CHP’li eski milletvekilleriyle karşılaştım. Doğal olarak CHP’yi konuştuk. Milletvekillerinin ürkekliği üzerinde durduk. Uzun yıllar hem parti yönetiminde, hem TBMM Grubu’nda görev yapmış olan bir eski milletvekili söze girdi. Milletvekilini, “doğruyu eski milletvekili olunca söylemeye başlayan adamdır” diye tarif etti. Fazla söze gerek bırakmadı. “Parti yönetimi ile sorun çıkarmazsam yeniden seçilirim” zehiri hepsinin vücuduna girmiş durumda. Can çıkmayınca umut eksilmiyor işte! Gerçek düşüncelerini açıklamak için “eski milletvekili” olmayı bekliyorlar.

H

aşim Kılıç’ın İBDA-C lideri Salih Mirzabeyoğlu ve örgüt mensupları ile beraber çekilmiş fotoğraflarının servis edilmesi, devletin tepesinde uç veren iktidar kavgasının son delilidir ve iddialara göre fotoğrafın kaynağı MİT’dir. Tayyip Erdoğan’ın Anayasa Mahkemesi’ni

hedef almasının hemen ertesindeki bu sızdırma tesadüf olarak açıklanamaz... Belli ki Haşim Kılıç’ın son seyri ve duruşuna kızgınlık var ve bunun sonucu olarak itibarsızlaştırma operasyonu yapılmıştır. Kavganın gerekçesi ise Cumhurbaşkanlığı seçimi ya da iktidar oyunudur. Son birkaç gündür

Finans kapitalin ilahları kriz diyor!

M

oodys’in negatif raporundan sonra finans kapitalin üç ilahı art arda açıklama yaptı. Önceki gün sabah saatlerinde Morgan Stanley! Öğle üzeri JP Morgan! Akşama doğru Stardard and Poors! Ağız birliği etmişçesine Türkiye ekonomisini en kırılgan ilan ederek sıcak paraya dikkat çektiler. Bunun anlamı şudur: Cari açığı sebebiyle her ay ilave 5-6 milyar dolar taze kaynağa ihtiyaç

duyan Türk ekonomisi kaynak sıkıntısına girecek. Başka bir ifade ile sıcak para akışı duruyor. Durursa ne mi olur? Birkaç günde Yunanistan misali iflas ederiz; zira Türkiye yabancı kaynakla ayakta. Unutanlara hatırlatalım; 1994 krizi yıllık 8 milyar, 2001 krizi de yıllık 9 milyar dolarlık cari açık finanse edilememe tehlikesi yüzünden çıkmıştı ki bugünkü cari açık yıllık 63 milyar dolardır...

alevlenen çatışmada taraflar netleşiyor. Bir tarafta Tayyip Erdoğan devleti, diğer tarafta Çankaya Köşkü, AYM, F Tipi Yapı, TÜSİAD ve Merkez Medya! ABD ile AB tarafları tercih noktasında açık tavır almasa da 30 Mart’ta seçim kazanan Tayyip Erdoğan’ı tebrik etmemeleri önemli bir

POLİTİKA GÜNLÜĞÜ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Sabahattin ÖNKİBAR sonkibar@gmail.com

göstergedir. Tayyip Erdoğan’ın bu cepheden korkması ise dün yazdığımız gibi, AKP’den büyük bir parça koparacak yeni bir siyasi oluşuma gitme ihtimalinin ağırlık kazanmasıdır.

Hakan Fidan - PKK aşkı!

Ö

nceki gün TBMM’de görmeyen gözlere ve duymayan kulaklara bile vay dedirtebilecek bir sahne yaşandı. PKK, pardon BDP Milletvekili Sırrı Sakık kürsüden MİT ve Hakan Fidan’a sahiplendi ve alkışlarını sundu. Üstelik bunu MİT’e hukuksuz şekilde infaz yetkisi verecek olan kanun teklifi görüşülürken yaptı. Şaşkınım; zira PKK bir tarafta karakol yapımına karşı çıkıp

2000 silahlı militanı sınırdan ülkeye sokarak bölgeyi kuşatırken, diğer tarafta devletin bölünmezliğinin teminatı olan çok önemli bir kurumun başkanına aşk ilan ediyor. Pardon ama kimdir bizi kandıran? “Üç füze attırıp Suriye’ye müdahale zeminini hazırlarım” diyen Hakan Fidan PKK’nın bu sevgisini herhalde sadece Vanlı olduğu için kazanmadı!.. Soruyoruz o zaman ne?..

Köprü Hakan Aygün!

H

akan Aygün kim? Cemaat gazetesi Bugün’ün eski yazarı. İsteyen internetten arşivlere bakabilir, yazılarında Ergenekon kahramanlarını hedefe oturtup aşağılayan Cemaat yoldaşı. Ve heyhaaaat aralarında Mustafa Balbay, Mehmet Haberal ve Sinan Aygün gibi CHP’li milletvekillerinin de bulunduğu Ergenekon mağdurlarına kin kusan bu adam şimdi CHP’nin yarı resmi yayın organı Halk TV’nin genel yayın yönetmeni. Peki; bu işin perde arkası mı? Atatürk’ün CHP’sini Cemaat Halk Partisi yapma projesinin en önemli hamlesidir. CHP, Cemaat ipoteğinden eğer çıkmak istiyorsa -ki hiç sanmıyorum- önce bu cemaat misyoneri konusunu sorgulamalıdır.

11 KİTAP, 14 MAKALE YAZAN; 13 TEBLİĞ SUNAN VE 17 KİTABI YAYINA HAZIRLAYAN PERİNÇEK’İN UZMANLIĞI DERİN DEĞİLMİŞ!

Erciyes’te iptal rezaleti Kayseri Erciyes Üniversitesi’nde Mehmet Perinçek’in ‘Ermeni Soykırımı Yalanı’ başlıklı paneli ‘Perinçek’in yeterli derinliğe sahip olmadığı’ gerekçesiyle üniversite yönetimi tarafından iptal edildi. Karar tepki topladı

“E

rmeni Soykırımı” yalanı konusunda Türkiye’nin önde gelen araştırmacılarından olan Mehmet Perinçek’in, Kayseri Erciyes Üniversitesi’nde vereceği panel “Perinçek’in ‘Ermeni soykırımı’ konusunda yeterli derinliğe sahip olmadığı” gerekçesiyle iptal edildi. Bugüne kadar “Ermeni soykırımı” yalanı konusunda 11 kitap, 14 makale yazıp 13 tebliğ sunan ve 17 kitabı yayına hazırlayan Mehmet Perinçek’in panelinin böyle bir gerekçeyle iptal edilmesine büyük tepki geldi.

Tarih bölümü hocalarının ‘derin’ analizi! Kayseri Erciyes Üniversitesi Düşünce Tartışma Kulübü, Mehmet Perinçek’in konuşmacı olacağı “Ermeni Soykırımı Yalanı” konusunda bir panel düzenlemek için üniversite yönetimine başvurdu. Panele üniversitenin Öğrenci Faaliyetleri Komisyon Başkanlığı’ndan izin çıktı; ancak daha sonra üniversite yönetimi söz konusu paneli iptal ettiğini duyurdu. Öğrenci kulübü yöneticileri üniversite yönetimine panelin iptal

nedinini soruduğunda ilginç bir yanıtla karşılaştı. Üniversitenin Tarih Bölümü’nden görüş alan üniversite yönetimi, “Mehmet Perinçek’in ‘Ermeni soykırımı’ konusunda yeterli derinliğe sahip olmadığı”nı iddia ederek panelin bu haliyle düzenlenemeyeceğini belirtti.

‘Tarihe kazınacak bir utanç yazısı’

Mehmet Perinçek

‘Sinirle karar almışlar tamamen bahane’ Üniversite yönetiminin verdiği bu karara öğrencilerden tepki geldi. Erciyes Üniversitesi Düşünce ve Tartışma Kulübü yöneticilerinden Aykut Alp Avşar, iptal rezaletini “Biz, Mart ayında herhangi bir sorun çıkmadan izinleri aldık, okulda salonu ayırdık. Fakat seçimlerden sonra iptal edildi. Başta bir gerekçe söylemediler. Biz yazılı gerekçe isteyince Perinçek’in Ermeni konusunda yeterli derinliğe sahip olmadığının yazdığı kararı verdiler. Gerekçe sinirle yazılmış. Bizim yaptığımız etkinliklere hep karşı çıkıyorlar ve biz her seferinde dayatmayla yapıyoruz. Bu da o karşı çıkmalardan bir tanesi. Sundukları gerekçe tamamıyla bir bahane” sözleriyle ifade etti.

Kayseri Erciyes Üniversitesi’nin, Düşünce Tartışma Kulübü’ne gönderdiği yanıt.

Ermeni basını karardan memnun Kayseri Erciyes Üniversitesi’nin Mehmet Perinçek’in vereceği “Ermeni Soykırımı” başlıklı paneli “Ermeni meselesi konusunda yeterli derinliğe sahip olmadığı” iddiasıyla iptal etmesi dünya basınında da yer aldı. Azerbaycan basını, üniversitenin tavrını tepkiyle karşıladı. “Vesti.az” ve “Region plus” internet sitelerinde yer alan haberlerde üniversite eleştirildi. Ermeni basını ise Erciyes Üniversitesi’ni destekledi. “Panorama am” adlı internet haber sitesi Erciyes Üniversitesi’ni “Prestijli üniversite” ilan etti.

‘Panorama am’ adlı haber sitesi

Üniversitede vereceği panel iptal edilen Mehmet Perinçek ise Aydınlık’a verdiği demeçte üniversite yönetiminin kararının anlamsızlığına dikkat çekerek “ Böyle bir gerekçenin Türkiye’deki bir üniversiteye yakışmadığını düşünüyorum. Tamamen siyasi olduğu anlaşılan bir gerekçe. Ben bu süreçte Bursa, Sakarya, Kıbrıs birçok üniversiteye gidiyorum, hiçbir sorun çıkmıyor. Şimdi kulüp, Yusuf Halaçoğlu ile yapılacak paneli 25 Nisan’a erteledi Üstelik üniversitede değil şehir merkezinde olacak. Erciyes Üniversitesi’nin tam 24 Nisan’dan bir gün sonra, sözde soykırımla ilgili psikolojik savaşın en yoğun yapıldığı günlerde böyle bir paneli engellemesi o üniversite açısından utanç verici bir şeydir. Kayseri de Ermeni olaylarının en yoğun yaşandığı yerlerden bir tanesidir. Kararın altına imzayı atan kimse onun adına çok büyük bir utançtır. Bu gerekçe tarihe kazınacak bir utanç yazısıdır.” ifadelerini kullandı.

Dışişleri Bakanlığı Perinçek’i Rusya’ya göndermişti

2004 yılında İstanbul Üni- lında Rusya’ya gönderildi. versitesi Atatürk İlkeleri Dışişleri Bakanlığı’nın resmi ve İnk ılap Tar ihi yazısıyla, Rusya arEnstitüsü’nde şivlerinde araştırara ştır ma gömalar yapan Perevlisi olarak rinçek, Ermeni çalışmaya tezlerini çürübaşlayan ten çok Mehmet Peöne mli belg erinçek, “Erlere ulaştı. Bu meni soykırıalanda yaptığı mı” yalanına çalı şmalar nekarşı çalışmalar den iyle terö r yap mak üze re gruplarının hedefi Dış işle ri Bak anl ığı haline gelen Perinçek’e Güvenlik İşleri Genel Mü- dev let tarafından koruma da dürlüğü tarafından 2007 yı- tahs is edildi.


Hazırlayan: Şafak TERZİ

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

RUSYA DEVLET BAŞKANI VLADİMİR PUTİN UKRAYNA KRİZİYLE İLGİLİ KONUŞTU:

Müdahil olmasaydık NATO Karadeniz’e demirlerdi

Prof. Dr. Semih

KORAY

ksemih@bilkent.edu.tr

AVRASYA SEÇENEĞİ

18 NİSAN 2014 CUMA

Yazarımız, yurtdışı seyahatı nedeniyle bu haftaki yazısını yazamamıştır.

Putin, devreye girerek Kırım’da NATO’nun Karadeniz’e yerleşmesinin önüne geçtiklerini belirtti. Ve askeri müdahale hakları saklı bulunmasına rağmen, bu yönde ısrarla adım atmadıklarını hatırlattı

R

usya Devlet Başkanı Vladimir Putin, “Direkt Hat” programında halkın karşısına çıktı ve sorularını yanıtlamaya başladı.Rusya Devlet Başkanı Putin’e ilk olarak Ukrayna’nın güneydoğusunda yaşananlarla ilgili neler düşündüğü soruldu. Vladimir Putin, Ukrayna hükümetinin suçsuz insanlara karşı silahlı eylemlerde bulunarak yeni bir suç işlediğini söyledi. Putin, “Yaşananları anlamak ve halka diyaloga geçmek yerine, daha fazla güç kullanmaya başladılar ve olayı halka karşı tank kullanmaya kadar götürdüler” dedi. Her yıl bir kez yaptığı canlı yayında halkın sorularını yanıtlayan Rusya lideri, Rusya Parlamentosu’nun üst kanadı olan Federasyon Konseyi’nin 1 Mart’ta kendisine Ukrayna’ya asker gönderme yetkisi verdiğini hatırlattı. Ancak Batı’nın ve Kiev’in Ukrayna’nın doğusunda Rus askeri birliklerinin bulunduğu iddialarını da reddetti ve bunun yalan haber olduğunu ifade etti. Putin, “Bunların hepsi yalan. Ukrayna’nın doğusunda hiçbir Rus askeri birliği yok. Ne özel birlik, ne de askeri eğitmenler var. Onların hepsi bölge yerlisi” diye konuştu.

‘Kırım’a karşı askeri eylemde bulunmadık’ Putin, Ukrayna’da silah kullandıklarına ilişkin iddialara ilişkin sözlerine şu şekilde devam etti: “Rusya hiçbir zaman Kırım’da askeri eylemlerde bulunmadı, hiçbir zaman! Tam tersi, biz Ukrayna ile

cağını söyledi. Rusya, Ukrayna Cumhurbaşkanı Viktor Yuşçenko’nun şubat ayında görevi bırakmak zorunda kalması sonrası Kiev’de göreve gelen yönetimin, ülkenin gevşek bir federasyona dönüşmesi yolunda adım atmasını istiyor.

neltti. Sivastopol’dan gelen Karadeniz Filosu’nun kaderinin ne olacağını sorusuna karşılık Putin, “Kırım’ın bu potansiyelini sürekli büyüteceğiz. Sivastopol, Rusya’nın Deniz Kuvvetleri’nin ana şehri. Bu nedenle bu potansiyeli geliştireceğiz. Savunma Bakanlığı şimdiden Kırım’ın bir tersanesine 5 milyar rublelik sipariş verdi” dedi.

DIŞ HABER SERVİSİ

‘Adım atmasaydık NATO girecekti’

‘Müdahale yetkim var’ devletlerarası ilişkilerimizi şu andaki jeopolitik durumlara göre kurmak istedik. Biz her zaman Ukrayna’da yaşayan Rusların, Rusça konuşan halkın uygun şartlarda yaşamalarını istedik. “Rusya hiçbir zaman Kırım’da Silahlı Kuvvetleri’ni kullanarak bir şey elde etmeyi amaçlamadı. Rusya sadece Kırım halkının güvenli bir şekilde seçimini yapmasını istedi.

Yanukoviç, elinden geldiğince görevini yerine getirmeye çalıştı. “Ukrayna halkı, Kırım’ın seçimine saygı duymalı. Birbirimize saygıyla yaklaşıyorsak, seçme hakkına da saygılı olmalıyız.”

‘Rus Donanmasının ana kenti Sivastopol’ Sivastopol halkı da ilk olarak canlı bağlantıyla Putin’e soru yö-

Kırım’daki gelişmelerle ilgili soruları da yantlayan Vladimir Putin, Moskova’nın bölgeyi ilhakı ile sonunlanan sürecin başında bazı kamu binalarına girenlerin Rus askerleri olduğunu açıkladı. Putin, Rusya’nın bölgede, NATO doğuya genişledikçe Ukrayna’nın “ittifaka sürükleneceği” kaygısı ile hareket ettiğini söyledi. Rusya lideri, “(Birşey yapmasaydık) NATO gemileri Rus donanması için kutsal bir liman olan Sivastapol’a demirleyecekti” dedi.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna’ya asker gönderme yetkisini kullanmamayı umduğunu söyledi. Rusya’nın Ukrayna’nın doğusundaki protestolarda rolü olmadığını söyleyen Putin, Rus güçlerinin Kırım’da aktif olduğunu ise kabul etti. Kiev yönetimini Ukrayna’yı uçuruma sürüklemekle suçlayan Putin, mevcut şartlarda bu ülkede 25 Mayıs’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçiminin meşru olmaya-

‘Rusya, Kırım Tatarlarının itibarını iade edecek’ Snowden: ‘Rusya’daki dinlemeler ne olacak?’ Putin, Rus özel servislerinin ülke vatandaşlarını kitlesel bir şekilde dinlemediğini, bunun yasadışı olduğunu açıkladı. Snowden, canlı yayınlanan “Vladimir Putin ile Doğrudan Hat” programında, ABD’nin uluslararası skandala yol açan kitlesel bilgi toplama faaliyetine benzer yöntemin Rus gizli servisler tarafından kul-

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Sovyetler Birliği yıllarında siyasi baskı kurbanları olan Kırım Tatarları ile Kırım’ın diğer halklarının itibarlarının iadesi kararını imzalamak niyetinde. Devlet Başkanı, Rusya vatandaşlarının sorularını yanıtladığı “Vladimir Putin ile Doğrudan Hat” programında, hükümet ve devlet başkanlığı idaresinin karar taslağını hazırladığını bildirdi.

lanıp kullanmadığını sormuştu. Putin, “Elbette bu tür kitlesel ve kontrolsüz dinlemelere izin vermiyoruz. Hiçbir zamanda izin vermeyeceğimizi umuyorum.Aslında ABD’nin sahip olduğu teknik araçlar ve paraya sahip değiliz” şeklinde konuştu.

Ukrayna’da Türk öğrenciler Neo Naziler’in hedefinde DENİZ KAHRAMAN

U

krayna’da krizin giderek iç savaş görüntüsü vermeye başlaması ile birlikte, Kiev meclisini işgal eden Batı destekli ırkçı Neo-Nazi gruplarının, şimdi de ülkedeki yabancı öğrencileri hedef almaya başladığı ortaya çıktı. Ankara’ya ulaşan bilgilere göre, özellikle Kırım’ın Rusya’ya bağlanması kararı sonrasında Başkent Kiev ve çevresinde şiddet olaylarında artış gözlenmeye başladı. Batı destekli olan aşırı sağcı grupların, özellikle Ukrayna’nın Batı bölgelerindeki yabancılara yönelik tacizleri ve saldırıları artmaya başladı. Aşırı sağcı grupların özellikle üniversite yurtlarda kalan üniversite öğrencileri hedef almaya başladığı bilgisi Ankara’ya ulaşırken, bu öğrenciler arasında, Pakistan, Hindistan, Çin, Türkmenistan, Kırgızistan, Azerbaycan gibi Asya ülkelerinden gelenlerin yanısıra Afrika kökenli öğrencilerin de olduğu, hatta son olaylarda Ukrayna’da öğrenim gören Türk öğrencilerin de hedef alındığı ortaya çıktı.

Çek ve Macar dışişleri devrede Bu öğrencilerin çoğu okullarını yarıda bırakıp Ukrayna’dan ayrılırken, ülkede yaşayan Çek ve Macar azın-

lığın da ciddi anlamda tedirginlik yaşadığı öğrenildi. Çek Cumhuriyeti ve Macaristan Dışişleri Bakanlıkları, ayrı ayrı yaptıkları açıklamalarla, ülkede yaşayan soydaşlarının tehdit altında olmasından ötürü kaygılarını dile getirirlerken, 14 Çek ailesinin, Çek Cumhuriyeti’ne yerleşmek için başvuruda bulunduğu öğrenildi. Saldırıların sadece yabancılarla sınırlı kalmadığı, Neo Nazi örgütlerinin Ukrayna’da yaşayan Yahudi toplumunu da hedef aldığı ortaya çıktı. Son olarak, Ukrayna’daki Yahudilerin dini lideri Kiev Hahambaşı da, aşırı sağcı grupların saldırısına uğradı. Daha önce de Ukrayna’da ABD ve AB destekli çeteler kan dökmüş, 9 emniyet görevlisini bir de gazeteciyi öldürmüşlerdi. Bugün Kiev’de halen pek çok küçük yarı gizli radikal örgütler faaliyet yürütüyor. Bu örgütlerin suikastlar, silahlı saldırılar, terör eylemleri ile ilişkileri bulunuyor. Bu grupların ile parlamentoda temsil edilen “Özgürlük” partisi arasında yakın ilişki içinde olması dikkat çekerken, parti üyeleri, gamalı haç simgesi bulunan formalar giyiyor. Rusya Dışişleri Bakanlığı da üç gün önce BM Güvenlik Konseyi ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nı (AGİT) Ukrayna’nın güneydoğusunda yaşanan gelişmeleri değerlendirmeye alması için acil çağrıda bulunmuştu.

Suriye ordusu Körfez komutanlarını tuzağa düşürdü

Körfez İşbirliği Örgütü üyesi bazı ülkelerin subayları Şam’ın dış bölgelerinde Suriye ordusu tarafından ele geçirildiği bildirildi. El Alem televizyonu, Körfez İşbirliği örgütü üyesi olan bazı ülkelere mensup subayların Şam kırsalındaki Mileha’da Suriye ordusunun tuzağına düşerek yakalandıklarını bildirdi. El Alem televizyonu muhabiri Darin Fadıl, Suriyeli kaynaklara dayandırdığı haberinde yakalanan subayların hangi Körfez’deki hangi ülkelere mensup olduğuna değinmemekle birlikte, subayların bölgedeki silahlı gruplara komuta ettiklerini bildirdi. Haberde ayrıca Suriye ordusunun Kalamun’da kontrol altına aldığı Cebadin, Hoş Arab ve Asel el-Vard’daki silahlı grupların Zebadani bölgesine doğru kaçtıkları bildirildi. Suriye ordusunun Kalamun’da silahlı gruplardan temizlediği bölgelerdeki halkın sevinç gösterileri yaptığını belirten elAlem, bölgeden görüntülere yer verdi.

BM: İran nükleer anlaşmaya uyuyor

Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK), İran’ın yüksek düzeyde zenginleştirilmiş uranyum stoğunun yarısını seyrelttiğini tespit etti. BBC’ye konuşan diplomatlar, İran’ın şu ana kadar BM Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi (ABD, İngiltere, Fran- Ruhani Ban sa, Rusya ve Çin) ile Almanya arasındaki geçici anlaşmaya uyduğunu doğruladı. UAEK’nin merkezinin bulunduğu Viyana’daki BBC muhabiri Bethany Bell, açıklamanın Batı tarafından “olumlu bir işaret” olarak görüleceğini aktardı. Bell, anlaşmanın hükümlerinin İran’ın nükleer silah sahibi olması için gereken süreyi uzattığına dikkat çekti. Tahran yönetimi ise Batılı ülkelerin şüphelerinin aksine nükleer programının tamamen barışçıl olduğunu vurguluyor. UAEK’nin İran ile ilgili son raporunu önümüzdeki hafta kamuyouna açıklaması bekleniyor. İran’da denetçileri bulunan kurum, her ay Tahran’ın geçici anlaşmaya ne ölçüde uyduğunu incelediği raporlar hazırlıyor.

‘Kürt devletine inanmıyoruz’

Kurdpress haber ajansının bildirdiğine göre Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, önceki gün düzenlediği haftalık basın toplantısında başta Mesud Barzani olmak üzere Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi yetkili- ABD Dışişleri sözcüsü Psaki lerinin konfederalizme ve Irak’tan ayrılmaya dair demeçlerini değerlendirdi. Amerikan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Psaki, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması gerektiğini vurgulayarak “Biz; çoğulcu, birleşik, federal ve demokratik bir Irak’ı destekliyoruz. Irak’taki tüm gruplardan da bu yönde atım atmalarını istiyoruz” dedi.

KAYIP Türkiye Büyük Millet Meclisi Personel Kimlik Kartımı Kaybettim. Hükümsüzdür.

Zeynep ÖNCEL


Hazırlayan: Aysen BEYAZ

18 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

DÜNÜN ÇÖZÜMLERİ Sudoku 2

Sudoku 1

Kakuro 1

Aydınlık

KURULUŞ. 1921

ŞEFİK HÜSNÜ DEĞMER

Yıl. 94 Sayı. 2350

VATAN - EMEK - NAMUS

Sahibi Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Genel Müdür Celal Demirel Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel Yazıişleri Müdürü Ergün Gedek Sorumlu Müdür Murat Şimşek Haber Koord. Haber Müdürü Haber Md. Yrd İstihbarat Şefi Haber Araştırma Ekonomi

Kakuro 2

Kare

Önder Öztürk Dünya Şafak Terzi Erdem Atay Emek Esin Turhan Toplum Özlem Konur Usta Cansu Yiğit Spor Anıl Budak Sezim Özadalı Ceyhun Bozkurt Bilgi İşlem Güven Karakurt Recep Erçin Kültür Sanat Hayati Asilyazıcı Gece Haber Müdürü Osman Erbil

Ankara İsmet Özçelik İzmir Hayati Özcan Avrupa Beyhan Yıldırım Reklam Gurup Başkanı: Saynur Okuroğlu Reklam Müdürü: Kamile Karakadılar Genel Müdür Yardımcısı (Tüzel Kişi Temsilcisi) Metin Aktaş Genel Müdür Yardımcısı (Personel ve İdari) İsmet Öğütücü Genel Müdür Yardımcısı (Baskı ve Teknik) Melih Yıldırım Dağıtım Md. Cumali Karagöllü

Yönetim Yeri. İstiklal Cad. Deva Çıkmazı No.3/3 Beyoğlu - İstanbul

Tel. 0212 251 21 14 - 15 - 16 Faks. 251 55 06 Ankara Büro Tel. 0312 229 88 45 Faks. 0312 229 88 47 İzmir Büro Tel ve Faks. 0232 489 16 15 Avrupa Tel: 0049 69 25 62 88 73 E-Posta: haber@aydinlikavrupa.eu Adana Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0322 435 92 77 İzmir Baskı. Arslan Güneydoğu Gazetecilik Mat. ve Kağıtçılık A.Ş. Tel. 0232 257 69 01

Ankara Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. 35. Cadde Matbaacılar Sitesi No. 11 İvedik-Ankara İstanbul Baskı. Anadolum Gazetecilik Bas. Yay. San. ve Tic. A.Ş. Oruçreis Cad. Remzi Özkaya Sok. No.16 Bahçelievler / İstanbul Tel. 0212 655 44 34

Dağıtım. Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş.

Önerileriniz için. halklailiskiler@aydinlikgazete.com www.aydinlikgazete.com Yayın Türü. Yaygın Süreli

Sayısal

Soldan sağa 1. Kadınların gece toplantılarında giydikleri gösterişli giysi - Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri 2. Bir şeyin özünü oluşturan ana öğe, temel - Kız kardeş - İplik eğirmekte kullanılan, ağaçtan yapılmış bir alet 3. Laka ile cilalanmış - Üye 4. Güreşte bir oyun - Bazı dokuların içinde sıvı birikmesi - Türk Standartları Enstitüsü (kısa) 5. Sümerler'de su tanrısı - Bir doğumda dünyaya gelen iki kardeş Birisinin egemenliğini kabul etme, buyruklarına uyacağını belirtme 6. At, aslan gibi hayvanların boynunda bulunan uzun kıllar - Ahilik ocağından olan - Lityum'un simgesi 7. Ek çizgisi - Tırpana balığı - Mililitre (kısa) 8. Bir acı ünlemi - Savunucu - Beceriksiz, güçsüz, görgüsüz kimse 9. Ördek - Doğru, adaletle iş gören Ayak 10. Otlar - Yargı organları önünde yasal olarak temsil ettiği kişilerin haklarını savunan kimse 11. Dogma, inak - Kaplumbağa kabuğu - Cet 12. Çavuşkuşu - İnsanlara iyi veya kötü durumlar hazırladığı sanılan güç, şans, baht

Yukarıdan aşağıya 1. Tarikattan olanların barındıkları, ibadet ve tören yaptıkları yer, dergah - İlkel bir durumda yaşayan insan, hayvan veya bitki, vahşi 2. Akıl - Tasarı, kanun teklifi - Bir kan grubu 3. İskambilde "bacak" - Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığ yer, konut, hane - Ölçülerin başına konulduğunda "10'da 1" anlamını veren bir önek 4. Kaba baston - Vilayet - İlk sayı 5. Üç dönümlük boş tarla - Ağabey (kısa) 6. Sonsuza kadar sürecek olan, ölümsüz - Yapma, meydana getirme Beyaz 7. Tantal'ın simgesi - Müslümanlar'a namaz vaktini bildirmek için minareden yüksek sesle okunan çağrı - Kızgın demirle vurulan damga 8. Sırça - Karagöz'ün arkadaşı 9. Sürat - Bizmut'un simgesi - Erdemleri bakımından çok büyük 10. Gelecek - Mendelevyum'un simgesi - Söz, laf 11. Nikel'in simgesi - Düşüncesizce, saygısızca ve patavatsız bir biçimde 12. Belirli bir süre sonra kaldırılacak olan, geçici - Küçük görülen, hafife alınan bir kimse veya bir şey için kullanılan bir sözcük

Soldan sağa 1 Sancağı, yelkeni ya da sereni aşağı alma 4 Bir resmi sulandırılmış renklerle boyama ya da gölgeleme biçimi 7 Kalsiyum'un simgesi 9 Lutesyum'un simgesi 10 Boyun kürkü 12 Çöl Arapları 14 Ünsiyet 17 Tokyo'nun eski adı 18 İlişkin 19 Soru 21 Üst karşıtı 23 İbranice (kısa) 25 Göz 27 Din erki 30 O gösterme zamiri 31 Bir bitki 32 ABD'de bir eyalet 34 Asya'da bir ülke 36 Görsel olarak hazırlanan bulmacalara verilen ad 38 Telsiz (kısa) 40 Doyurma 42 Büyük, yetişkin 43 Maden 45 Telli balıkçıl 47 Küçük mağara 48 Kanada'da bir göl 50 Posta paketi 52 Nazizm yanlısı 53 Vahşi

Yukarıdan aşağıya 1 Eyere alıştırılmamış binek hayvanı 2 Tin 3 Kılaptan ipekle işlenmiş, kalın ve iri desenli bir tür kumaş 4 Parlak, saydam kırmızı renkte değerli bir taş 5 Olma, meydana gelme 6 İridyum'un simgesi 7 Cadde (kısa) 8 Bir tür sivrisinek 11 Gözlükçü 13 "Hay hay", "olur" anlamında bir sözcük 15 Davulcu 16 Üsteleme 20 Çerkezlerin kendilerine verdikleri ad 22 Litvanya (kısa) 24 Soluk borusundan ayrılan akciğerlere giden iki boru 26 Mat 28 Operatör (kısa) 29 Buzuldan kopmuş buz parçası 31 Doyum 33 Weber'in bir operası 35 Eş, karı 37 Bektaşilerin boyunlarına taktıkları bir taş 39 Rusya'da bir ırmak 41 Bir rüzgar adı 44 Ağabey 46 "... Gündüz Kutbay" (ney üstadı) 49 Kamer 51 Lichtenstein (kısa)


DİZİ

18 NİSAN 2014 CUMA

Hazırlayan: Fusun İkikardeş

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Türkiye’nin alın yazısı değişecekti

Emin Özdemir

2

Köy Enstitülerinden resmen kurulduğu 1940 yılından 1954’e kadar 17.251 köy öğretmeni yetişmiş. Emin Özdemir işte bu öğretmenlerden biri. O, okuma yazma bilmeyen bir anne ve babanın çocuğu. Özdemir, Köy Enstitüsü birikimini Aydınlık’a anlattı Ev eşyası: Bir yatak ve bir sandık kitap FEYZİYE ÖZBERK

“İçtenlikle söylüyorum Firavunların adları ya da Piramitlerin hangi tarihte yapıldığı gibi klasik bilgileri veren bir eğitimin bence bir değeri yok. Köy Enstitülerinin bana vurduğu en büyük damga kitapların dünyasında soluk alıp Emin Özdemir verme oldu. Ben Şolohov’un Durgun Akardı Don kitabını, Gorki’nin Ana’sını, Panait Istrati’yi, John Steinbeck’i, Orhan Kemal’i orada okudum. Öylesine bir okuma kültürü almıştım ki artık kendi okuyacağım kitabı kendim seçiyordum. Beğenim, dünya görüşüm değişmişti. Köy Enstitüleri kitap dostu, kitap okuyan insanlar yetiştirmeyi amaçlıyordu. Enstitülerden korkulmasının ve kapatılmalarının bir nedeni de buydu. Enstitüyü bitirip atandığım köye giderken, hiç unutmuyorum, bir yatağım vardı, bir de bir sandık dolusu kitabım. İlk işim barınabileceğim bir köy odası bulup, yatağımı yapmak ve kitap okuyabilmek için de başucuma beş numara bir gaz lambası yerleştirmek oldu. “

E

min Özdemir, “Kendi üreten, kendi tüketen kurumlardı. Yediğimiz ekmeğin tarlada tohumunu eker, ekinini biçer, buğdayı öğütür, unumuzu kendimiz yapardık. Devlete yük olmazdı bu kurumlar” diye tanımlıyor Köy Enstitülerini...

Beyin ve yürek işbirliği Köy Enstitülerinde uygulanan eğitimin belirleyici özellikleri ve amacı neydi? Bunları iki ana noktada yoğunlaştırabiliriz. Birisi iş içinde eğitim, yaparak, yaratarak, üreterek öğrenme. İnsanın öğrenebilmesi işe katılmasına, yaratmasına bağlıdır. Yaparak öğrenme, öğrenmelerin en etkilisidir. Oysa geleneksel eğitimde sadece kitapçıl, belleğe dayanan, yaşamdan kopuk bir eğitim izlenirdi. Köy Enstitülerindeki eğitim belleyici insan tipini yaratan bu yoldan ayrıldı. Köy Enstitülerindeki eğitimin ikinci özelliği ise büyük ölçüde okumaya yani insanın kişiliğini, duygu ve düş dünyasını değiştirmeye yönelik etkinliklere önem vermesiydi. Matematik, tarih, toplumbilim gibi derslerin yanı sıra öğrencilerin okumasına, kitaba yönelmelerine büyük önem veriliyordu. Çünkü yetiştirdikleri öğretmenlerin, okuyarak kendi duygu dünyasını geliştirecek kişiler olmaları, amaçlanıyordu. Bu eğitimin bir de sanat boyutu vardı. Öğrencilerin yazması, müzikle uğraşması, tiyatroyla uğraşması isteniyordu. Bir yandan toprağı sürüyor, üretiyor, öte yanda kitapların dünyasında soluk alıp veriyorduk. Elin yanı sıra beyni ve yüreği de geliştiren bir eğitim sistemi uygulanıyordu.

Eleştiri özgürlüğü

Köylü kendi yazgısının demircisi olacaktı Yeni bir insan yaratmaya çalışıyorlardı denebilir mi? Yeni insan çok iyi bir adlandırma. Kurucuları; Hasan Ali Yücel ve İsmail Hakkı Tonguç, köyü içerden aydınlatmak istiyorlardı. Bunun için de köy çocuklarını alıyor, eğitiyor, tekrar köye gönderiyor. İşte bu çocuklar eğitilirken geleneksel kaderci, her şeye boyun eğen, soru sormasını bilmeyen eleştirmeyen insan tavrını kırmak, tam tersine soran, sorgulayan, boynu eğik değil boynu dik insan yetiştirmeyi amaçlıyor. Köyü içten aydınlatacak yeni bir öğretmen tipi yaratılmaya çalışılıyor. Bu öğretmenler köyün tüm sorunlarıyla yakından ilgilenecek, köye köylüye kılavuzluk edecek. Aynı zamanda çağdaşlığın verilerini de köye taşıyacak. Karasabanın yanında, pulluk ya da traktör kullanılmasını da teşvik edecek. Yani köyde bir top yekûn kalkınmayı başlatacak.

Kalkınmanın tohumları Köy Enstitüleri Atatürkçü aydınlanmanın bir uzantısıydı bunun için

Köylüler de enstitüye geliyor, elektriği, insanların çalışmasını görüyor. Böylece köylere kalkınmanın tohumları ekiliyordu. ülkenin hemen her bölgesinde kurulmuştur. Yirmi bir tanedir. Bunlar aydınlanmanın ışığını o bölgeye götürüyorlardı. O bölgedeki köylere gidiyor köylülerle ilişki kuruyordunuz. Köylüler de enstitüye geliyor elektriği, insanların çalışmasını görüyor. Böylece köylere kalkınmanın tohumları ekiliyordu. O tohumlar yeşerecekti işte buna engel oldular.

Türk, Kürt, Alevi, Sünni misin diye sormazdık bile Ülkenin farklı yirmi bir bölgesinde kurulmasının amacı neydi? Başat nedeni aydınlanmanın ışığını her yere taşımaktı. Diğer bir önemli gerçek Köy Enstitülerindeki öğrenci malzemesidir. Bugün Türkiye’yi kutuplaştırdılar. Türk dediler, Kürt dediler, Çerkez dediler, Alevi dediler,

Sünni dediler... Birbirine düşmanlaştırdılar. Oysa Köy Enstitülerinde; Türk, Kürt, Alevi, Sünni çocuklar aynı teknede karılıyorlardı. Ben arkadaşlarımın Kürt mü, Alevi mi, Sünni mi olduğunu bilmezdim. Böyle bir şeyi sormak bile aklımıza gelmezdi.

Ömrü kısa ama izi çok büyük oldu Edebiyatımıza etkisi ne oldu? Köy Enstitülerinin ömrü kısa sürdü ama izi çok büyük oldu. Eğitim, edebiyat başta olmak üzere birçok alanda etkili oldular. Köy Enstitülü yazarlara kadar köye ve köylüye hep dıştan bakılmıştır. Köy Enstitülü yazarlar ise köyü içten bir bakışla anlattılar. Mahmut Makal’ın ünlü Bizim Köy adlı yapıtı çığır açıcı olmuştur. Köylü nasıl düşünür, geleceğe nasıl hazırlanır, köylünün üze-

rinde ağanın, muhtarın, imamın etkisi nedir, bunlar anlatılır. Arkasından Fakir Baykurt; Irazcanın Dirliği, Onuncu Köy, Amerikan Sargısı, Tırpan romanlarını yazdı. Böylece “devrimci romantizim” diye adlandırılan bir akım ortaya çıktı. Siz de biliyorsunuz Talip Apaydın’ı anlatan bir nehir söyleşi kitabınız var: Ortakçının Oğlu, Talip Apaydın. Apaydın’ın romanları da öyle; Sarı Traktör, Yar Bükü, Yoz Davar, Define, Tütün Yorgunu, Vatan Dediler, Köylüler... Dahası edebiyatımızın coğrafyası, siyasal coğrafya ile birleşti. Köy Enstitülü yazarlardan; Mehmet Başaran Trakya bölgesini, Osman Şahin Güneydoğu Anadolu’yu, Talip Apaydın İç Anadolu’yu, Ümit Kaftancıoğlu, Dursun Akçam Doğu Anadolu’yu anlatan yapıtlar yazdılar.

“Köy enstitülerinde öğretim, kesinlikle bugünkü klasik okullardan farklı bir nitelik taşıyordu. Diğer okullarda gözlene gelen dayak, baskı yoktu. Kişiliğin özgürce geliştirilmesi, düşündüğünü, tasarladığını, duyduğunu rahatça söyleme, köy enstitülerinde yaratılmak istenen bir havaydı. Öyle ki her haftanın sonunda, bir genel değerlendirme toplantısı yapılırdı. Sizin dikkatinizi çeken olaylar; neler olmuş, anlatırdınız. Yönetimi bile eleştirirdiniz. Örneğin ben, ne bileyim, yemeklerin soğuk çıkmasını kalkar eleştirirdim, ama okul idaresi de cevap verirdi: ‘Bizim olanağımız bu kadar bu nedenle soğuk yemek yiyorsunuz.’ Ya da toplu oyunlar oynanırdı, toplu müzik saatleri vardı, bunları az bulup artırılmasını isterdik. Okul hayatını, okul ilişkilerini, öğretmenleri rahatça eleştirirdik.”

Mücadeleci, baş eğmez öğretmenler “Köy Enstitülüler klasik öğretmenlerden değildiler. Karşılaştıkları haksızlıklara karşı çıkmış mücadele etmişlerdir. Mücadelecidirler. Fakir Baykurt’un Onuncu Köy romanı baş eğmemeyi anlatır. Gidilebilecek bir onuncu köy vardır. Sürgünü, cezayı göze alırlar. Baş eğmezler. Fakir Baykurt Köy Enstitülü öğretmenler Türkiye Öğretmenler Sendikası’nın (TÖS) kuruluşunda, yönetiminde önemli roller aldılar. Fakir Baykurt, biliyorsunuz başkanıydı bu örgütün. İktidarla çatıştılar, öğretmen kitlesinden de hiç kopmadı.”

YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... YAYIN AKIŞI... 07.00 Ulusal Haber 08.00 Televizyon Gazetesi 10.00 Ekopolitik 11.00 Şiiriçi Şarkılar 12.00 Haber Masası

08.00 Semra Topçu ile Güne Başlarken 10.00 Ezgi Değirmencioğlu ile Haber Saati 10.37 Cüneyt Akman ile Ekonomi 11.10 Halk Arenası “T” 14.00 Öğleden Sonra 17.00 Akşam Haberleri 17.35 Ekonomi Piyasalar Kapanıyor 18.15 Yüksek Adrenalin

07.00 Uyan Türkiye 10.00 Keyifli Sabahar 12.00 Rota 13.00 Haber 13 14.00 Yabancı Dizi 15.00 Bahar’la Güzel Şeyler 17.00 İstekleriniz 18.30 Ana Haber 20.00 Törenin Türküsü 22.00 Gündem Ehl-i Beyt 00.00 Keyifli Sabahar

09.20 Sormak Gerek 10.00 Biz Bize 11.30 Gündemin İçinden 13.30 Söz İstanbul’da 14.20 Habercinin Saati 15.30 Dünyadan 16.00 Güncel 17.30 Ekonomi 18.00 Spor Haberleri 18.30 Günce 20.00 Ana Haber 20.45 Spor Saati

09.00 Parametre 10.00 Haber 11.00 Haber 12.00 Bugün 14.00 Günlük 16.00 Dünya Hali 16.30 Paranın İzi 16.45 Afiş 18.00 Ana Haber 19.30 Habere Dair 20.45 Eğrisi Doğrusu 22.15 Baştan Sona

10.00 Haber Merkezi 11.00 Haber Merkezi 12.00 Haber 12.35 Spor Aktüel 13.00 Öğle Bülteni 14.00 Günün İçinden 16.00 Günün İçinden 16.20 Dünya Bülteni 17.00 Haber 18.15 Gece Gündüz 19.00 Haber 20.00 Ana Haber

06.45 Günaydın 09.00 Doktorum 11.00 Mutfağım 12.15 Gün Arası 12.30 Kaynana Gelin Seda’ya Gelin 15.00 Evim Şahane 17.00 Arka Sokaklar 18.50 Koca Kafalar 19.00 Ana Haber 20.00 Yalan Dünya 23.15 Beyaz Show

06.45 Bugün 09.00 Beni Affet 10.00 Melek 12.00 En Güzel Bölüm 12.30 Aşkın Bedeli 14.30 Soframız 15.30 Küçük Kadınlar 16.30 En Güzel Bölüm 17.00 Beni Affet 19.00 Star Ana Haber 20.00 Medcezir 23.30 Film: Şaban Oğlu Şaban

08.30 Show Dünyası 09.15 Pepee 10.00 Her Şey Dahil 12.00 Gülben 14.00 Adını Feriha Koydum 15.00 Misafir Ol Bana 17.45 Pepee 18.30 Show Ana Haber 19.15 Büyük Risk 20.00 Dila Hanım 23.15 Makina Kafa

07.00 Gülhan’ın Galaksi Rehberi 08.40 Aramızda Kalsın 12.00 Özge ile Yeni Hayat 14.30 Anlatacaklarım Var 17.00 Komedi Dükkanı 19.20 Flashpoint 20.20 Kamplumbağa ile Tavşan 21.45 Film: Darbe

07.00 Kahvaltı Haberleri 08.30 Nihat Hatipoğlu Sorularınızı Cevaplıyor 10.00 Müge Anlı ile Tatlı Sert 13.00 Kızlar ve Anneleri 15.00 Alemin Kralı 16.00 Zahide ile Yetiş Hayata 19.00 Ana Haber Bülteni 20.00 Yasak 22.30 Huzur Sokağı

08.30 Küçük Hanımefendi 10.00 Eline Sağlık 11.30 İyi Fikir 12.40 İyi Şeyler 13.00 Haber 13.20 Elde Var Hayat 14.45 Aileler Yarışıyor 16.30 Seksenler 19.00 Haber 19.55 Böyle Bitmesin 22.45 Gönül Hırsızı 00.40 Film: Cyrona de Bergerac

10.35 Gündem 11.35 Açık Büfe 12.35 Foto Muhabiri 13.35 Gündem 14.00 Haber 14.35 Gündem 15.30 Haber Özet 15.35 Sadece Sinema 16.10 Türkiye Ajansı 16.35 Bin Kişiye Sorduk 18.00 Haber 18.20 Sadece Sinema

09.00 Haber 10.45 Ekonomide Görünüm 11.00 Haber Masası 12.00 Haber Masası 13.00 Gün Ortası 14.40 Ekonomide Görünüm 15.00 Güne Bakış 16.00 Güne Bakış 16.40 Ekonomide Görünüm 17.00 Haber 18.00 Akşam Raporu 20.00 Televizyon Gazetesi

09.30 Gündem Özel 11.00 Nazım Usta ile Mutfak Keyfi 12.30 Parantez 13.30 Film 15.00 Hong Gil Dong 16.00 Hayat ve Sağlık 16.30 Ayhan Aşan ile Safa Geldiniz 18.00 Kum Saati 19.00 Sporaktif 19.30 Ana Haber

07.00 Geri Sayım 10.00 Piyasa Ekranı 12.00 Finans Cafe 14.00 Piyasaya Bakış 14.30 İş Dünyasından 15.00 Piyasaya Bakış 16.00 Kapanışa Doğru 17.30 Piyasaya Bakış 18.00 Back at the Barnyard 18.30 Kung Fu Panda 19.00 The Big Bang Theory 20.00 Believe

09.30 Mike ve Molly 10.00 The Wedding Band 11.00 The Newsroom 12.00 Ellen Show 13.00 Cleveland Ateşi 14.00 The Wedding Band 15.00 The Newsroom 16.00 Ellen Show 17.00 Cleveland Ateşi 18.00 The Wedding Band 19.00 The Newsroom 20.00 Ellen Show

06.45 İsmail Küçükkaya ile Çalar Saat 10.00 Ömre Bedel 12.30 Yemekteyiz Anadolu 14.30 Unutma Beni 16.30 Esra Erol’da Evlen Benimle 19.00 Ana Haber 19.30 Deniz Yıldızı 20.45 Karagül 23.45 Dizi

09.10 Annem 11.00 Kavak Yelleri 12.50 Merhamet 14.50 Hanımın Çiftliği 17.10 Music Box 17.40 Yeşil Öyküler 18.10 Donanım Haber 19.30 Film: Ana Cadde 21.30 Film: Trafik 23.30 Ah Biz Kadınlar

14.00 Püf Noktası 15.00 Haber Merkezi 18.00 Spor Ana Haber 19.00 Ana Haber 20.00 Çift Vuruş 22.00 Kral Çıplak 00.00 Gece Raporu


Hazırlayan: Ece KIRBAŞ

18 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Yalancı bahar aşıkları Yeni bir kültür inşa ediliyor tamamen tüketime dayalı. Ve açıkça görülüyor ki, dayatılan alış veriş kültürüyle tahrik edilen insan, tüketmeye doyamayan bir histeri içinde; üretmeyen, sadece tüketen, küresel çarkın dönmesine yardımcı olan nesne insan...

Derviş ERGÜN

Küresel sermaye, gerek. Yıkım projelerinde görev ilerlemenin, tüke- dağılımı, ya “değerlerin” itibarsıztime dayalı pazar laştırılması yada “yerleşik kültürün” ekonomisiyle sağ- meşrutiyetinin aşındırılması olmalanacağını, az ge- lıdır! İlk başta kim görev alacak lişmiş ülkelere bu iş için, (talep çok) tabi ki popüler kalkınma modeli kültür, şeker gibi hemen kana kaolarak sunar. İş- rışır! Mesela, popüler kültürün birlikçi siyaset, bir taşla üç kuş vur- sembol değeri olan “serçegiller” ma hesabıyla bu projeye balıklama tam bu evrede görevlerini eksiksiz atladığına göre, mandacılık güzel yapmaları şaşırtıcı değildir. Ülkeşey olsa gerek! Ulu önder Atatürk mizde “sululuk” ahlakının ilk temdaha meclis kurulmadan, Anka- silcisi olarak yaptıkları hizmet çok ra’ya gelirken, Sivas’ta, 11 Eylül büyüktür. Ve karşılığında ödül ola1919 tarihinde “Manda ve himaye rak, görünkabul edilemez, tam bağımsız Türkiye” diyerek boşuna mı mücadele verdi. “Hangi ülke vardır başkasının desteğiyle kalkınan gösterin” derken bize çok şey anlatıyordu. Bu devrimci ruh en az yüz yıl sürekli devrimle kendini tamamlaması gerekirdi. Ancak mandacı ruh 11 Ka- ‘Manda sevenler’, sım 1938’de geri geldi, 12 Derviş Ergün, Eylül 1980’den sonra ge- desen çalışması ricilik dönemi başladı, kafalarındaki hayaller belli, kalkınma ise, boş arsa bulmez bir elin dokunuşuyla, yüksek sam oraya bir alış veriş merkezi diksem, cambaza bak durumu! itibara mazhar olmuş, meşhurluk iksiri onların, yüce filozofik lütfuna Yıkım projeleri yürürlükte bırakılmıştır. Tüketim ekonomisinin küresel Ancak örnek modellerin tarihi yayılma inşası halen sürüyor. İler- görevleri ne yazık ki bitmiştir, özleme adına atılacak tüm adımlar nenin kim olduğunun pek önemi piyasa koşullarına göre yeniden yoktur artık. Çünkü ticari kültür düzenleniyor ve bunun için her yada pop kültür bir statü kaynağı türlü araç, gerece itibar var. Prog- oluşturmadığından, alt kültürün ramın kesintisiz uygulanabilmesi direnç göstermesi yada karşı geliçin, ülkelerin yerleşik kültüründen, mesi zaten beklenemez. moral değerlerinden kurtulmak Alış veriş merkezleri artık yeni

çekim alanları, kalkınmanın başladığı yerler, şehirlerdeki kültür merkezleri bile buralara taşınıyor. Piyasa odaklı tasarlanan çoklu mekanlar her türlü alışverişe cevap veriyor, ilave mekanlar, diğer aktiviteler için. Yeter ki müşteriler tarif edilen alandan ayrılmasın. Hazır alışverişe gelmişken eğlensinler, sinemaya gitsinler yada bir resim veya heykel sergisi izlesinler diye düşünülmüş olmalı! Böylece insanların kültür ihtiyaçları da karşılanmış olur!.. Ancak konu bu kadar basit değil, yeni bir kültür inşa ediliyor tüketime dayalı. Açıkça görülüyor ki, dayatılan alış veriş kültürüyle tahrik edilen insan, tüketmeye doyamayan histeri içinde. Üretmeyen, sadece tüketen, küresel çarkın dönmesine yardımcı olan nesne insan. Sosyal düşünme pratiğinden uzak, yarını güvencesiz, pop kültür etrafında kümelenen yeni bir kitle, küresel sermayenin tam istediği kıvamda. Hindistan’da halk, küresel alışveriş zinciri Walmart’ın ülkeye girmesini engellemek için çok büyük bir mücadele veriyor.

Pop kültüre tolerans Mel Chin’in “gece çalımı” adını verdiği çalışmasında, polis copuna eklenmiş ereksiyon durumunda bir siyah erkek organı tasvir ediliyor. Bu çalışma muhafazakar çevreden ırkçılık yapılıyor diye büyük tepki aldı. Buna benzer çıplak siyah erkek tasvirlerini konu alan sergiler de aynı akıbete uğradı. (Çünkü onlar “zenci” ) Bu sergiler sonucunda ABD hükümeti, Ulusal Sa-

nat Vakfı’nın, sanata verdiği parasal desteği kesti. Gösteriyor ki ırkçı, kaba ve popülist işlerin üretilmesine özgürlükler ülkesi tahammül edemiyor. Ancak emperyalizmin koç başı olarak kullandığı popüler sanatın en öndeki temsilcisi “Gagagiller”, insanın yüzünü kızartan sahne gösterilerine kimse bir şey söylemiyor. Sanatçı sahnede köpükler içinde kendi hemcinsiyle sevişiyor, eliyle orasını burasını karıştırıyor, akla gelebilecek her türlü tahriki sanatının detayı olarak izleyiciye

Derviş Ergün’ün ‘Müşteri’ isimli desen çalışması, ‘Benim Güzel AVM’

sunuyor. Burada gösterilen tolerans sanatın içeriğine değil, toplumu dönüştürmek için bir araç olarak kullanılan pop kültüredir. İsteniyor ki; insanın utanma ve ar duygusu olmasın, mahçubiyet sıkıntısı çekmesin, kendi özelinde sakladığı değerler olmasın, yoğun sevdalara kendini kaptırmasın, öfkesi, özlemi, gizemi... neyi varsa duygularından arınsın, açık toplum haline gelsin, benim müşterim olsun, bana bağlı kalsın. Modern insanın bilinç altına çalışılan konular işte bunlar.

KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN... KAÇIRMAYIN...

‘Bütün Çılgınlar Sever Beni’

Kenter Tiyatrosu, İstanbul 18 Nisan 2014 20:30

Bulgar yazar Stefan Tsanev’in ‘Bütün Çılgınlar Sever Beni’ adlı oyununda Mert Fırat, Volkan Yosunlu ve Aslı rsitesi Aydın Ünive , Aydın Tandoğan oyunlo Sa nu cu olarak yer alı- Maiandros 2014 20:30 an is yor. Kadın-erkek 18 N ilişkisi üzerine, özellikle de erkek bakış açısını ti’ye alan oyun, izleyenleri bir taraftan güldürürken, öteki taraftan da kendilerine ve ilişkilerine dair bir muhakemeye itiyor.

Simon Bolivar Quartet festival seyircisiyle buluşuyor 31. Uluslararası Rattle ve Claudio Ankara Müzik Abbado ile de çaFestivali etkinlışan dörtlü başta likleri kapsaVenezuela olmak mında, Veneüzere Latin Amezuela’nın son rika’nın en seçkin yıllardaki efsane genç klasik mü, Ankara yaylı dörtlüsü Simon Bo- MEB Şura Salonu zisyenlerinden. 22 Nisan 2014 20:30 livar Quartet Ankaralı Türkiye’de ilk müzikseverlerle buluşmakez Ankara Müya hazırlanıyor. Dünyaca ünlü zik festivalinde festival seyircisi şefler Gustav Dudamel, Sir Simon ile buluşacak.

‘İyi Geceler Desdemona Günaydın Juliet’ Kanadalı yazar Anne-Marie MacDonald’ın Shakespeare’in tek boyutlu kadın karakterlerine yeni bir soluk üfleyen tiyatro oyunu İyi Geceler Desdemona Günaydın Juliet, toplumsal cinsiyet rollerini eğip büken, şiirsel bir dille yazılmış,

zekice bir koşturmaca, Shakespeare’in Othello’sunu ve Romeo ve Juliet’ini feminist bir bakış açısıyla yeniden hayal eden canlı bir komedi... Kadriye Kenter’in yönetmenliğini yaptığı oyunda Yetkin Dikinciler anlatıcı olarak yer alıyor.

‘Bir Delinin Hatıra Defteri’ Bir delinin değil, adım adım deliliğe giden, yaşadığı gerçeklerle baş edemeyen bir adamın hatıra defteri... Bir Gogol klasiği... Erdal Beşikara çioğlu’nun efsaneleşen DT Stüdyo Sahne, Ank 30 20: 4 18 Nisan 201 oyunu Ankaralılarla bu20 Nisan 2014 15:00 luşmaya devam ediyor

Anı kitapları üzerine Hocam, bugün sizinle anı kitapları üzerine konuşmak istiyoruz, bu konuya ne dersiniz? - İyi olur derim. Önemli bir konu... Peki, siz bir giriş yapar mısınız? - Önce, “anı” dediğimiz olgu üzerinde duralım. Biyopsişik, toplumsal ve kültürel bir varlık olan insanoğlu, “maddeler evreni” denen canlı ve cansız varlıklardan oluşan, kendisine uygun bir ortamın içine doğar ve orada yetişir. Teorik terimlerle söyleyeyim, insanoğlu gelişkin değerlendirme nitelikleriyle öznel (sübjektif) bir gerçekliktir; değerlendirme, kendisine özgüdür. Doğduğu, yetiştiği, yaşadığı ortam(lar) ise nesnel (objektif) bir gerçekliktir; kendisinin hazır bulduğu “dış dünya”dır. “İnsan yaşamı” dediğimiz süreç, öznel gerçeklik olan insanın, nesnel gerçekliği kullanması, değerlendirmesi demektir. Şöyle de söyleyebiliriz: İnsan yaşamı, insanın öznel nitelikleri ile evrende karşılaştığı nesnel gerçeklik arasındaki bağıntıdır. Söz konusu bağıntı, durmaksızın yeni oluşumlar, sentezler yaratır. İnsanoğlu, öteki canlı varlıklardan çok daha güçlü olan biyopsişik niteliğiyle bu sentezlerden dersler çıkarmasını bilir. Önemli olanlarını bellekte saklar, önemsizler ise kendiliğinden silinir. İşte “Anı” dediğimiz olgu, bellekte saklı olan bu yaşantılardır... Konuya böyle bir giriş yapacağınızı beklemiyordum, heyecanlandım. Bu genel kavrayış, sanırım okurlarımız için öğretici olur... - Bakın, bu “soru-cevap” köşesini, düşünceye canlılık katan bir yöntemle okurlara katkı getirsin diye sürdürmüyor muyuz? Şimdi, sadede gelelim: “Anı” dediğimiz, bellekte saklı olan yaşantıların, kimi yerde çok ilginç, çok öğretici, hatta çok incelikli ve dolayısıyla “sanatsal” gizilgücü (potansiyeli) olan özellikleri vardır. Eğer bu değerli anılar, bir yazarın duyarlıklı kalemine rastlarsa ortaya güzel bir “anı” metni (yazısı, kitabı) çıkar. Şöyle de diyebiliriz: İyi bir yazar, değer taşıyan anıları duyarlıklı kalemine rastlatabilen kişidir. Beğendiğiniz bir anı kitabının yazarını sorabilir miyim? - Minâ Urgan. “Bir Dinozorun Anıları” adlı anı kitabının yazarıydı. Kitabını okurken yaşadıklarından dersler çıkarmayı ve okurlarına bunu öğretmeyi bilen mükemmel bir insan olarak gördüm onu. Sizin de “Ağaçlar Çiçekteydi” başlıklı bir anı kitabınız var. Onun hakkındaki görüşünüzü öğrenmek istesem... - Ben bu anı kitabımda kendimi anlatmaktan özellikle kaçındım. Öznel gerçeklikten çok, yaşadığım nesnel gerçeklikteki mekânları, olayları ve insanları anlattım. Oysa kitabın yazarı olarak tabii ki öznel gerçeklik devredeydi: Neleri, kimleri, hangi ortamı nasıl yazacağım konusunda yaptığım seçme, öznel değerlendirme sayılmalı. Hemen eklemeliyim: İnsan, yaptığı bir işle övünmemeli. Çünkü o işi yapmak, o insanın zaten görevidir.

T.C. ERDEML 3. ASL YE HUKUK MAHKEMES NDEN KAMULA TIRMA LANI ESAS NO: 2013/327 Esas KAMULA TIRILAN TA INMAZIN BULUNDU U YER MEVK PAFTA NO ADA NO PARSEL NO VASFI YÜZÖLÇÜMÜ MAL K N ADI VE SOYADI

KAMULA TIRMAYI YAPAN DAREN N ADI : Toroslar Elektrik Dağıtım A.Ş KAMULA TIRMANIN VE BELGELER N ÖZET : Mersin İli Erdemli İlçesi Elvanlı Köyü Kasımfakılı Mevkii 116 ada 4 parsel numarasında kayıtlı gayrimenkulün, ENH’nın isabet ettiği 8,89 m2 mülkiyet hakkı ile, yine ENH’nın isabet ettiği 361,02m2 irtifak hakkı bedelinin ayrı ayrı tespiti ve kurum adına tapuya tesis ve tesciline Kamulaştırmayı yapan davacı idare, malikleriyle cinsi ve niteliği yukarıda yazılı taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili için davacı idare tarafından mahkememizin 2013/327 Esas sayısında dava açılmıştır. 2942 Sayılı Kamulaştırma Yasasının 10. maddesinin 4. bendi uyarınca ilan olunur. 21/03/2014 BASIN: 25355 (www.bik.gov.tr)

: Mersin İli Erdemli İlçesi Elvanlı Köyü : Kasım Fakılı Mevkii : 032-c-08-b-1 : 116 ada : 4 parsel : inşaat halinde iki katlı ev ve meyve ağaçları : 3,703,00m2 : İdris Çoban

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de

T.C. MERS N 8. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/310 TLMT. Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Mersin İli, Akdeniz İlçesi, 72 Ada, 3 Parsel, Pazar Caddesi Mevkii, 3 nolu Bağımsız Bölüm Taşınmaz şehrin en yerleşik alanı ve kentsel ticaretin olduğu, Uray cad. ile istiklal cad. arasına kalan bölgede istiklal caddesine kuzeyi cepheli parsel üzerinde, 3. sınıf B grubu yapılar sınıfında, zemin (asma katlı)+2 N.katlı, B. Arme karkas tarzda inşa edilmiş apartmanın 1. katında, 1 kapı nolu KUZEY-GÜNEY cepheli büro/işyeri olarak kullanılan taşınmazdır. Taşınmaz kat irtifak projesinde ortak alanlar dahil 56,00 m2 büyüklüğünde, 2 oda, hol, Yemek nişi, wc ve balkondan müteşekkil olup, mevcutta arka balkon kapalı alanhaline getirilmiş ve odaya dahil edilmiş, koridor kısmı ve açık yemek nişi bölümü kaldırılarak kapalı alan haline getirilmiş vazıyette kullanılmaktadır. Taşınmazın bulunduğu bina ve civarındaki binalar zemin ve bodrum katları dükkan, üst katları Büro/işyeri olarak kullanılmaktadır. Belediye hizmetlerinin tamamından yararlanmaktadır. Resmi kurumlara, Bankalara, AVM’lere, Dershanelere, Vilayete, Tren Garına, Büyükşehir Belediyesine, Akdeniz sahil bandına, Limanı yaya yürüyüş mesafesindedir. Taşınmazın bulunduğu bina çatısız gezilebilen teraslı, dış cephesi kaleterasit muadili hazır sıvalı,, bina giriş koridoru ve merdiven mahallinde giriş kapısı demir doğram, duvarları ve tavanları (kısmen fasarit) plastik boyazemini ve merdiven basamakları mermer kaplamadır. Taşınmazın Demir panjurlu giriş kapısı ve iç kapıları ahşap doğrama, pencereleri alüminyum doğrama, duvarları ve kartonpiyerli tavanları plastik boya, zemini parça mermerli, tesisatı, mutfak tezgah ve dolabı mevcut ve kullanılır durumdadır. Taşınmazda ve bulunduğu binada kullanılan malzeme ve işçilik kalitesi 2. sınıftır. Adresi : Camişerif Mh. Mücahitler Cad. (105. Cad.) No:31 Nimet İşhanı 1. Kat Daire No:1 Akdeniz / MERSİN Yüzölçümü : 120,00 m2 Arsa Pay : 10/100 imar Durumu : 1/1000 ölçekli İmar planında Bitişik Nizam 3.kat (B-3)Kentsel Bölgesel iş merkezi (h=09,50m) K ymeti : 60.000,00 TL KDV Oran : %18 Kayd ndaki erhler : Tapu kaydı gibidir. 1. Sat Günü : 28/05/2014 günü 14:30 - 14:40 arası

2. Sat Günü : 26/06/2014 günü 14:30 - 14:40 arası Sat Yeri : MERSİN 8. İCRA MÜDÜRLÜĞÜNDE Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, KDV, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellâliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır. İhale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/310 Tlmt. sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 04/04/2014 (İİK m.126)_ (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. BASIN: 24987 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de


18 NİSAN 2014 CUMA

Hazırlayan: Zeynep BİLGİN

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

ANKARA DEVLET TİYATROLARI İRFAN ŞAHİNBAŞ SAHNESİ’NE SALDIRIYA T.C. SANATÇI İNİSİYATİFİ’NDEN TEPKİ

‘Eli sopalılar TÜSAK’tan mı cesaret alıyor?’

T.C. Sanatçı İnisiyatifi sözcüsü ve besteci Sıd ıka Özdil Gardner, Ankara Devlet Tiyatroları İrf an Şahinbaş Sahnesi’ne yapılan saldırıyı kınad ıklarını belirtti. Özdil, yetkilileri göreve davet ett i

AYDINLIK / ANKARA T.C. Sanatçı İnisiyatifi sözcüsü ve besteci Sıdıka Özdil Gardner, Ankara Devlet Tiyatroları İrfan Şahinbaş Sahnesi’nin 60 yıllık ağaçlarının kesilmesi ve sahnenin yemekhane binasının tahrip edilmesi karşısında tepki gösterdi. Gardner Kültür Bakanlığının bu yıkıma seyirci olduğunu söyledi; “T.C. Sanatçı İnisiyatifi olarak Ankara Devlet Tiyatroları İrfan Şahinbaş Sahnesi’ne yapılan son saldırıyı kınıyor, yetkilileri sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz. İlki 9 Mart gece yarısı gerçekleşen SS İvme Yapı Kooperatifi’nin dozerli saldırısı sonucunda 60 yıllık ağaçların bir kısmı yerlerinden sökülmüş ve bahçedeki Devlet Tiyatroları’na ait oturma yerleri tahrip edilmişti. 7 Nisan, sabah 03.00 sıralarında meydana gelen son saldırıda ise 30-40 civarında eli sopalı kişiler dozerlere eklenerek 60 yıllık ağaçların tümü yerle bir edilmiş, Devlet Tiyatroları’na ait yemekhane binası da tahrip edilmiştir. İkinci saldırının sonunda binalara el atılmışsa, bir sonraki saldırıda eli sopalı kişiler bu kez silâhlı kişilere çevrilip, herhalde sahnemize de saldıracaklar?!...

‘Mafya yasa istediğini yapıyor’ Öyle ya, bu dur-durak bilmez mafya yasa, mahkeme kararı dinlemeden canının istediğini yapıyor!? Polise haber verildiği halde, görev yapılmamış, kolluk güçleri seyirci konumunda; devletin kendi yaptığı binaya zarar veriliyor, kendi diktiği ağaçlar yok ediliyor, Kültür Bakanlığı’na ait bu yerlere, ağaçlara, binalara Bakanlık sahip çıkmıyor, ne yapıyor? O da seyirci... Peki, kim sahip çıkmaya çalışıyor ve eli sopalı zorbalara karşı devletin malını, ağacını, sanat kurumunu kim korumaya çalışıyor? Orada nöbet tutan, alnından öpülesi sanatçılar... Bir önceki Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Lemi Bilgin dönem arkadaşımız; ona sordum ‘Ne yapılabilirdi?’ diye... Soruma soru ile yanıt verdi. ‘Sence gece saat 03.00’te resmî bir yere, devletin yani Kültür Bakanlığı’nın arazisine veya mesalâ Başbakanlığın arazisine dozerle, eli sopalılarla girilebilinirmiydi?’ ... Güzel soru; bence ‘HAYIR...’, ‘Bir avuç özverili sanatçı arkadaşlarımı cesaretlerinden ötürü kutluyorum’ dedi.”

HÜSNA SARI AKP’nin sanat kurumlarını kapatan TÜSAK yasasına karşı sanatçıların tepkisi sürüyor. Mersin’li sanatçılar ve zaanatçılar TÜSAK’ı protesto etmek amaçlı bir kısa film çekti. Sanatçılarla birlikte zanaatçıların da rol alığı filmde tiyatro, opera ve bale dekorlarının yapım aşamasından, sanatçıların kostümlerinin hazırlanmasına kadar pek çok sahne görüyoruz. Sanatın hayatımızın her alanında var olduğunu anlatan film, “sanatımı yok etme” diyor.

21. Yüzyıl Eğitim ve Kültür Vakfı’nın her yıl verdiği Vasfi Rıza Zobu Tiyatro Ödülü bu yıl “Kabare” oyunundaki başarısı nedeniyle İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları oyuncusu Mert Turak’ın oldu. Vasfi Rıza Zobu Tiyatro Ödülü, 20 Nisan 2014 Pazar günü Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde saat 15.30’da başlayacak olan “Kabare” oyununun öncesinde Mert Turak’a verilecek.

Melis Sökmen yeni albümüyle CKM’de Melis Sökmen, uzun bir aradan sonra çıkardığı “Hediyem” adlı albümünün tanıtım konserini bugün saat 20.30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde verecek. Sanat yaşamını birçok dilde seslendirdiği geniş müzik repertuvarı ile (Jazz, R&B, Latin, Soul, Blues...) sürdüren Sökmen’in ‘O Zaman’ (İlk türkçe sözlü Pop-Jazz albümü - 1990), ‘Halis Melis’ (1992) ve ‘Öze Dönelim’ (1995) adlı albümleri bulunmaktadır.

G

eçtiğimiz ay Türkiye’de vizyona girmesi beklenirken, Kültür Bakanlığı’na bağlı Denetleme Kurulu’nun sakıncalı bulup, ticari gösterimini engellediği, Lars von Trier’in tartışma yaratan filmi “İtiraf” (Nymphomaniac), 33. İstanbul Film ercandalkilic111@gmail.com Festivali kapsamında izleyici karşısına çıktı. “Deccal” (Antichrist) filminden sonra, Cannes’daki basın toplantısında Nazi estetiği ve Hitler hakkında yaptığı açıklamalar nedeniyle “istenmeyen adam” ilan edilen Trier, önceki filmi “Melankoli”de (Melancholia) Marduk’u dünyaya çarptırmak suretiyle dünyanın eşiğinde olduğu büyük krize işaret etmiş ve açıkçası kendini eleştirenlere de bir gözdağı vermişti. Birbirini takip eden iki bölümden oluşan “İtiraf”, Jœ (Charlotte Gainsbourg) adlı bir nemfomanyakın (yani bir seks hastasının) yaşamına kapı aralıyor. Söz konusu bir seks hastası olunca, müstehcen sahneler de olması çok doğal bir filmde. “İtiraf”ta da gereğince

Bizden başka herkes sahip çıkıyor

14

Kasım 1914 bilindiği gibi Türk sinemasının doğum günü olarak kabul görüyor ve her yıl bu doğum günü, birkaç kuruluş tarafından, sessiz sedasız, laf olsun anlayışıyla, az katılımlı, göstermelik etkinliklerle kutlanmaya çalışılıyor. Hatta kimi yıllarda bu tarih unutulup, kutlanma gereksinimi bile duyulmuyor. Üstelik bu kutlamaların tarihi pek eskilere de gitmiyor. Sonradan oluşturulan, tartışmalı bir tarih. Ama kimsenin umurunda da değil. Ha birkaç yıl önce olmuş, ha birkaç yıl sonra, ne fark eder ki?

Türk sinemasının 100. yılı mı?

‘Melih Gökçek seçilir seçilmez yıkım başladı’ Sıdıka Özdil Gardner, Yürütmeyi Durdurma Kararı’na karşın, polisin yıkımı eli kolu bağlı izlerken, hakkını arayan halka, sanatçılara gaz ve TOMA’yla müdahale etmesine tepki gösterdi: “Saldırının zamanlaması bize göre çok anlamlı. Hemen seçimden sonra, yani İ. Melih Gökçek mazbatasını benzeri yöntemlerle aldıktan hemen

sonra gerçekleşti bu saldırı. Baştakiler ‘Yasa dinlemez’ ise elisopalılar da işte böyle onların izinden gider. Kültür Bakanlığı’na gelince... Müsteşar Yardımcısı Nihat Gül’e sesleniyoruz! Sanat kurumlarını yok edecek Yasa Tasarısı TÜSAK’ı çıkarmak için çalışmayı biliyorsunuz da, size bağlı sanat kurumlarının taşınır-taşınmaz-

larını ‘Mafya’ya karşı neden koruyamıyorsunuz? Siz görevinizi yapmıyorsunuz; ihmal ediyorsunuz. Performansınız düşük! 9 Mart’tan bu güne kadar oranın güvenliğini sağlayabilmeliydiniz. Sakın sizin TÜSAK ile bu kurumları zaten yok edeceğinizden cesaret alarak böyle cüretkâr olmasınlar, bu ‘eli sopalı buldozerci’ler?...”

Kısa filmle protesto

Sansürlü film festivalde Ercan DALKILIÇ

Vasfi Rıza Zobu Tiyatro Ödülü Mert Turak’ın

Meydana gelen son saldırıda 30-40 civarında eli sopalı kişiler dozerlere eklenerek 60 yıllık ağaçların tümü yerle bir edildi, Devlet Tiyatroları’na ait yemekhane binası da tahrip edildi.

Burçak EVREN

var bu sahnelerden; cinsel organlar, birleşmeler, muhtelif fanteziler... Denetleme Kurulu’nun filmi yasaklanmasına sebep olan da bu sahneler, tahmin edeceğiniz üzere. Gelgelelim, Trier, “İtiraf”ta o kadar soğuk bir evren kurguluyor ve cinselliği o kadar itici bir eylem olarak aktarıyor ki, perdede, sözgelimi bir erotik filmin yaptığı gibi arzu üretilmiyor. Aksine, cinselliğin artık cinsellikten başka bir forma dönüştüğünün, nasıl fabrikada işimize yabancılaşmışsak, cinselliğe de yabancılaştığımızın altı çiziliyor ısrarla.

Film müstehcenlikten uzak Trier, hayatımızı şablonlara, formüllere göre yaşadığımızı, bize konfeksiyon bir hayat dayatıldığını, perdeye yansıttığı grafiklerle, sayılarla da hatırlatıp duruyor film boyunca. Dolayısıyla, tercih edilen bu biçim, “İtiraf”ı, herhangi müstehcen içerikli bir filmden çok uzağa konumluyor diyebiliriz. Buna ek olarak Trier’in seçtiği mekanlar da bu soğuk biçimi tamamlayan nitelikte. Trier’in “Deccal”den bu yana kullanageldiği, Hristiyan mitolojisi, bakirelik, doğanın güçlülüğü vb. Tarkovskyvari

öğeler “İtiraf”ın da olmazsa olm a z ı . Özellikle, kıyıda tutunmaya çalışan, yaprakları dökülmüş -yani özü ortaya çıkmışağaç üzerinden belirginleşen bu öğeler, bir taraftan da filmin metinsel altyapısının can damarını oluşturuyor. “İtiraf”, Türkiye dışında sadece Romanya’da sansür engeline takılmış, fakat daha sonra bu engel aşılmış ve Romanya’da da film gösterime girebilmiş. !f İstanbul Film Festivali’nde “İtiraf” “sakıncalı sahneleri” karartılmış olarak izleyiciye ulaşmıştı. 20 Nisan’a kadar devam edecek 33. İstanbul Film Festivali’nde de ne yazık ki aynı şekilde karartmalı olarak gösterilecek.

İtiraf 1-2 (Nymphomaniac 1-2)

Yönetmen: Lars von Trier Senaryo: Lars von Trier Oyuncular: Charlotte Gainsbourg, Stellan Skarsgård, Stacy Martin Yapım: 2013 / Dan-Bel-Fra-Alm BK / 241dk.

Aslında çok şey fark eder. Etmelidir de...Ülkemizde yüzün üzerindeki üniversitede sinema üzerine eğitim veren bir o kadar bölüm var. Ve tabii bu bölümlerin de hocaları. Bugüne kadar içlerinden biri çıkıp da bu doğum tarihi üzerinde bir şeyler yazıp-çizmeye, ya da bir şeyler söylemeye kalkışmadı. Doğum gününü doğru olup olmadığı konusunda kuşkulanmadı, kuşkulansalar bile bu konu üzerinde bir araştırma yapmaya gerek duymadı. İçlerinden çok az bu konu üzerine eğildilerse de pek etkili olmayıp, işi oluruna bırakmayı tercih etti. Bu yıl bilindiği gibi sinemamızın alışılmış tarihe göre- 100 yılını kutluyoruz. Aslında kutlama filan da yok. Birkaç festival programlarına eskisinden biraz daha fazla Türk filmi koyup, birçok kişiye de ödül vererek sözüm ona bunu kutluyormuş gibi gözüküyor. Festivallerin de bunu önemsediğini pek sanmıyorum. Kültür Bakanlığına gelince o da, bu konu üzerinde hazırlıklar yapıyor. Sanırım ilerde bunlardan kaçının yaşama geçirileceğini, kaçının gerçekten yüzüncü yıla yakışır, kalıcı bir eser ya da kurum olduğunu göreceğiz.

Türkiye’deki sinemanın öncüleri Ama Türk sinemasının yüzüncü yılını kutladığımız bu yıl içinde, iki büyük festivalimiz (Antalya ve İstanbul) özel olarak programlarına bir etkinliği dahil etti. Bu etkinlik; Sultan Reşat’ın 6-26 Haziran 1911 yılında yaptığı Rumeli Seyahatini ölümsüzleştiren Manaki Kardeşler’in filmleri ve bu filmler üzerine yapılan panel-konuşmalardı. Balkanların ilk sinemacıları olarak kabul gören Manaki Kardeşler, kimilerine göre Yunan, kimilerine göre Makedon, kimilerine göre Ulah ya da Romanyalı olarak tanımlanıyor. Bir biz ona sahip çıkmıyoruz. Oysaki Türkiye’deki sinemanın ilk öncüleri onlardır. Osmanlı sınırları içinde Osmanlı tebaası olarak yaşayıp filmlerini çekmişler, ve çektikleri her bir şeyin altına da Türkiye ibaresini yazmışlardır. Ayrıca, bugün Makedonya Film Arşivi’nde bulunan Manaki Kardeşlerin 1907 ile 1926 yılları arasında çektikleri tüm filmleri muhafaza eden -o günlerden kalma- kutunun üzerindeki etikette Türkiye ibaresi yer almaktadır. Ama, bu günlerde yüzüncü yılını kutlamamıza neden olan ve resmi bir kurumun arşivinde bulunan Ayastefanos’taki Rus Abidesi’nin Yıkılışı filminin adı yazılan kutunun içi ise yıllar yılı boştur. Yani kutusu vardır filmi yoktur. Bugüne dek de bu filmi görene rastlanmamıştır. İki resmi kuruluş... İki kutu... Biri dolu biri boş... Üstelik dolu olanın tarihi 1907, boş olanın tarihi ise 1911... 1907’dekini herkes izledi, 1914’dekini ise bugüne dek izleyene hiç rastlanmadı. Üzerinde Türkiye yazılı eski kutuya bizim haricimizde tüm Balkan ülkeleri sahip çıkarken biz, kutunun içinde hiçbir zaman olmayan (ya da çekilmeyen, çekilip de kaybolan, çalınan, yanan, bilinmeyen, üstelik ilkine göre daha geç tarihli olan vs. vs...) bir filmle yüzüncü yılımızı kutuluyoruz. Bu durum karşısında nice yüzüncü yıllara demekten başka elden ne gelir?

T.C. SAKARYA 4. CRA DA RES TA INMAZIN AÇIK ARTIRMA LANI 2013/3974 ESAS Satılmasına karar verilen taşınmazın cinsi, niteliği, kıymeti, adedi, önemli özellikleri: 1 NO’LU TA INMAZIN Özellikleri : Sakarya İl, Adapazarı İlçe, 794 Ada No, 1 Parsel No, OZANLAR MAH. KANDIRA MEVKİİ Mahalle/Mevkii, - Köyü, 3 Bağımsız Bölüm Satışa konu taşınmaz, Adapazarı Ozanlar Mah. Karanfil Sok. İmar İskan Blk. no. 11 K.2 D.3 adresinde yer alır. Şehrin merkezine 2 Km. mesafededir. Etrafı Tamamen konut şeklindedir. Yerleşim yeri dahilinde ve ana caddelere yakın olup ulaşım imkanı iyidir. İmar durumuna göre tüm belediye hizmet ve alt yapısından faydalanır, iskan Sahası olarak Kuzey ve doğusundaki imar yollarına isabet eden dar birer şerit halindeki bölümlerinin terkinden sonra TAKS:0,40 ve KAKS: 0,80 ayrık nizam (A-2) yapı iznine tabidir. Ana g.menkul bir zemin ve dört normal katlıdır. Dış cephesi sıvalı, boyalı, ahşap çatılı, kiremit örtülüdür, iki ayrı girişi bulunmakta, toplam binada 20 mesken bulunur. Satışa konu taşınmaz, binaya ön cepheden bakıldığında sağ tarafındaki giriş birinci katında (ikinci mesken katı) bulunan 3 nolu bağımsız bölümdür. Bir antre, koridor, salon, mutfak, iki oda, banyo wc, bir balkondan ibarettir, oda zeminleri ahşap laminat parke, diğer zeminler seramik, duvarlar alçı tavanlar normal sıvalı, boyalı, iç kapılar ahşap kaplama, dış cepheleri PVC kaplı, mutfak granit tezgah, mobilyalı dolap, doğalgazlı kombili kalorifer tesisatı vardır. Asansör yoktur. 3 nolu kömürlük eklentisi vardır. Yüzölçümü : 50 m2 Arsa Pay : 1/20 imar Durumu : Var, inşaat tarzı İmar durumuna göre tüm belediye hizmet ve alt yapısından faydalanır, iskan Sahası olarak Kuzey ve doğusundaki imar yollarına isabet eden dar birer şerit halindeki bölümlerinin terkinden sonra TAKS: K ymeti : 54.000,00 TL KDV Oran : Muaf Kayd ndaki erhler : 1. Sat Günü : 28/05/2014 günü 15:20 - 15:25 arası 2. Sat Günü : 26/06/2014 günü 15:20 - 15:25 arası Sat Yeri : İCRA DAİRELERİ MEZAT SALONU- Resmi Daireler kampüsü Camili Adapazarı SAKARYA -

Sat artlar : 1- İhale açık artırma suretiyle yapılacaktır. Birinci artırmanın yirmi gün öncesinden, artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap.gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada tahmin edilen değerin %50 sini ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden, ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebilecektir. Bu artırmada da malın tahmin edilen değerin %50 sini, rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış giderlerini geçmesi şartıyla en çok artırana ihale olunur. Böyle fazla bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2- Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen değerin % 20’si oranında pey akçesi veya bu miktar kadar banka teminat mektubu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir, alıcı isteğinde (10) günü geçmemek üzere süre verilebilir. Damga vergisi, 1/2 tapu harcı ile teslim masrafları alıcıya aittir. Tellâliye resmi, taşınmazın aynından doğan vergiler satış bedelinden ödenir. 3- İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgilerin (*) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını özellikle faiz ve giderlere dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile (15) gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır; aksi takdirde hakları tapu sicil ile sabit olmadıkça paylaşmadan hariç bırakılacaktır. 4- Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra ve İflas Kanununun 133 üncü maddesi gereğince ihale feshedilir. İhaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak sureti ile ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefilleri teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farktan ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacaklardır, ihale farkı ve temerrüt faizi ayrıca hükme hacet kalmaksızın dairemizce tahsil olunacak, bu fark, varsa öncelikle teminat bedelinden alınacaktır. 5- Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6- Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin 2013/3974 Esas sayılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. 09/04/2014 (İİKm.126)_ (*) ilgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 64’e karşılık gelmektedir. BASIN: 25181 (www.bik.gov.tr)

Resmi ilanlar www.ilan.gov.tr’de


18 NİSAN 2014 CUMA

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

Başarı Türk kadınlarının mı?

G

özünü futbola dikmiş, kendi tuttuğu takımın renklerinden başka hiçbir başarıya değer vermeyen bizim spor ortamında basketbol ve voleybolda alınan başarılı sonuçların gerçek değerini bulamadığı son dönemlerde Avrupa Şampiyonu olmak kuşkusuz büyük bir başarıdır, övünülmesi gerektiğinde göklere çıkartılması gerekir. Hele bu büyük finalde iki Türk takımı kupa için mücadele edebiliyorsa... Özellikle kadınlarımızın çağın dışına itilmeye çalışıldığı bir dönemde bu büyük başarı ediniliyorsa yanlı ya da yansız her insanın ayakta alkışlaması gerekiyor. Bu anlamda alkışlarımız şampiyon Galatasaraylı ve finalde yitiren Fenerbahçeli kadın sporculara... Olaya diyalektik açıdan yaklaştığımızda her gönencin(mutluluk), her başarının içinde mutlaka

küçük de olsa üzüntü ve başarısızlık vardır. Bu büyük başarının arkasında her iki kulübün de kendi insanına yatırım yapmamasının, para gücüne dayalı yabancı transferi ile başarıya koşullanması başarının içinde gizlenen başarısızlık olarak algılanmalı. Rusya’nın Ekaterinburg(Katerina’nın burcu ya da kalesi) şehrinde Kadınlar Basketbol Avrupa Ligi Şampiyonluğu için mücadele eden Galatasaray ve Fenerbahçe kadın takımlarının kadrosu yabancı oyuncularla doluydu. Fenerbahçe’nin 9 kişilik kadrosunda 7, Galatasaray’da ise 5 yabancı oyuncu vardı. Atatürk’ün ulusumuza kalıt(miras) olarak bıraktığı, “Her yaşta Türk insanının beden hareketlerine özen gösterilmesi” anlayışı bugünkü yöneticiler tarafından yadsınınca her daldaki spor etkinliklerinde yabancı oyunculara sığınmak işin kolay

yolu olmaktan öteye geçmemektedir. Her şeyin kolay edinilip, kolay tüketildiği ve kolay satıldığı bir anlayışın egemen olduğu günümüzde, yöneticiler emek ve çaba harcanarak edinilen başarının değerini yeterince anlayamıyorlar. Yabancılara sığınmanın en temel nedeni yerli oyuncuların yetiştirilememesi olarak görülmektedir. Peki, Galatasaray’ın ilk beşinde oynayan tek Türk olan Işıl Alben nasıl yetişti? Her iki takımın tüm oyuncuları içerisinde ışıl ışıl parlayan Işıl rastlantı sonucu Avrupa’nın gündemine oturabiliyorsa, ortadan rastlantıları kaldırıp, üstün sporcular yetiştirmenin koşulları sağlanırsa o zaman başarı gerçek anlamda Türklerin olur. Bu başarı olsa olsa, çok değerli ağabeyim Cumhuriyet Gazetesi yazarı Özgen Acar’ın yaklaşımlıyla “Galatapalace” ve “Fenergarden”ın başarılarıdır...

TÜKENMEZ KALEM

Hazırlayan: Fırat KORSAN

Metin TÜKENMEZ metintukenmez@aydinlikgazete.com

Galatasaray 2000 yılının 17 Mayıs’ında futbolda Avrupa şampiyonu oldu. Hiç kimse o şampiyonluğun yabancılarla kazanıldığını söyleyemez. Tam tersine öz be öz bir “Türk takımının” başarısıydı. Tam da kurucu Ali Sami Yen’in “Yabancı takımları yenmek” felsefesi ile kurulan takımı gibi... O takımın lideri konumundaki George Hagi Avrupa’da oynayacak takım bulamamış Galatasaraylı gençlerin arasında kendini bulmuş, üstelik final maçında da kırmızı kart görerek oyun dışı kalmıştı. Brezilyalı Capone zaten çok önemli bir oyuncu değildi, karşılaşmanın büyük bir bölümünü de burkulmuş ayağıyla sürdürmek zorunda kalmıştı. Kala kala elde kaleci Taffarel ve Popescu kalmıştı.

Bilic’in gözyaşları Beşiktaş’ın son dakikalarda yitirdiği puanlarla Fenerbahçe’nin uzatma dakikalarının sonunda kazandığı maçların bir karşılaştırması yapılıp bu yaşanılanların tersine gerçekleşmesini bir düşünün. İşte o zaman Bilic’in gözyaşlarına bir anlam verebilirsiniz. Ancak Fenerbahçe’nin sağlam yapısını Beşiktaş’ın ise kırılgan bir yapısı olduğunu da yadsımamalı. Toplumsal ve doğal yaşamda nasıl ki her şeyin bir nedeni varsa, Beşiktaş ile Fenerbahçe’nin kırılganlıktaki farkının da bir nedeni vardır. Her takım kendi yandaşlarından güç alır. Ancak Beşiktaş’ın Çarşı tribünlerinden aldığı güç çok

11 kişiyle oynanan bir futbol takımında tam anlamıyla görev yapan iki yabancı. Futbolda dünyanın kabul ettiği iki ya da üç yabancı her takımda olsun. Basketbolda bir ya da iki yabancı başımızın tacıdır. Ancak bugünkü yabancı sporcu uygulamaları günümüzün kapitülasyonlarından(bir ülkenin başka ülke vatandaşlarına verdiği ticari ayrıcalık) başka bir anlam taşımaz. Bugün Türk takımlarındaki yabancılar birbirlerini yeniyor. Bunu anlayabilecek, içselleştirebilecek yöneticiler büyük takımların başına geldiği gün Türkiye bir sporcu fabrikasına dönüşecek, Ali Sami Yen’in de yerinde rahat uyuyacaktır.

farklıdır. Bu sezon bütün maçlarını deplasmanda oynayan, türlü nedenlerle yandaşları bölünen, çoğunlukla bölünmüş taraftarından da yoksun kalan Beşiktaş’ın aldığı üçüncülük bile başarı olarak algılanmalıdır. Kendi seyircisinin önünde bir kez uzatma dakikalarının sonunda Kayserispor’a yitiren ama dışarıdaki maçlarda kayıpları oynayan Galatasaray’ın durumu da, Beşiktaş’ın bu sezonki başarısı hakkında yeterince fikir vermektedir. Bütün bu genel durumu düşündüğümüzde bırakın Bilic’i kim olsa gözyaşlarını tutamazdı. Ligin futbol oynamaya en yatkın takımı Beşiktaş belki de istihbarat teşkilatınca kurulmuş, tamamı polislerden oluşan 1453 grubu tarafından ligin en kolay kaybeden takımı haline dönüştürüldü. Bilic ağlamasın da kim ağlasın...

Amaç Şenozan Geçen hafta amatör futbol dünyası çok önemli bir kayıp verdi. Semtimizin kulübü Leventspor’un başkanı Mehmet Şenozan’ın biricik evladı, aynı zamanda Leventspor’un genel kaptanlığı ve basın sözcülüğü görevlerini sürdüren Amaç Şenozan henüz 38 yaşındayken ani olarak aramızdan ayrıldı. Amaç ile geçen yıl Leventspor’un bir maçından önce Anadoluhisarı Spor Akademisi’ndeki kafede kardeşim Yıldırım’ın da yanımızda bulunduğu bir sırada oturmuş, uzun uzun söyleşmiştik. Amatör futbol dünyasında bilmediği antrenör, tanımadığı futbolcu yok gibiydi. Ayaklı bilgisayardı sanki. Merak ettiğiniz her amatör futbolcu hakkında Amaç’tan bilgi alabilirdiniz. Hiçbir şeyi yoktu. Evlenip çoluk çocuğa karışmamıştı. Bütün yaşamını Leventspor’a adamıştı. Leventspor’un İstanbul Şampiyonu olarak Bölgesel Amatör Lige yükselmesi onun yaşamındaki en büyük ve son gönenci (mutluluk) oldu. Başta değerli başkanımız Mehmet Şenozan olmak üzere bütün Şenozan ailesine ve İstanbul amatör spor dünyasına başsağlığı dilerim. Amaç kardeşim ışıklar içinde yatsın...

YILDIRIM’IN AVUKATI FAİK IŞIK, “YARGI, AZİZ YILDIRIM’A ÖZEL İŞLEM YAPIYOR. İNFAZ EVRAKI YILDIRIM’A GÖNDERİLEMEZ” DEDİ

YARGITAY KUMPASA EL VERDİ Almeida atarsa sorun yok!

S

üper Lig’de son 8 haftada gol atma başarısı gösteremeyen Beşiktaşlı futbolcu Hugo Almeida, bu şansızlığını Fenerbahçe ile oynanacak derbi maçta kırmaya çalışacak. Hugo Almeida, son 8 haftadaki suskunluğunu, 20 Nisan Pazar günü Atatürk Olimpiyat Stadı’nda Fenerbahçe ile oynanacak derbi maçında sonlandırmaya çalışacak. Siyah-Beyazlı oyuncu, takımının Fenerbahçe ile ilk yarıda yaptığı maçta 2 kez gol sevinci yaşadı. Beşiktaş, Almeida’nın gol attığı Fenerbahçe maçlarını kaybetmiyor. Portekizli oyuncunun gol attığı 3 maçın ikisinde berabere kalan Beşiktaş, birinde ise galip geldi.

e! Es Es finaldfina l

Türkiye Kupası yarı ikinci maçında Antalyaspor, Eskişehirspor’u ağırladı. İlk maçı 1-0 kazanan Antalyaspor, ikinci maça da oldukça hızlı başladı. İlk 45 dakikayı Diarra’nın golüyle 1-0 önde kapatan ev sahibi ekibe karşın, Eskişehirspor ise ikinci yarının 51. dakikasında Emre ile skoru eşitledi. 61’de Kamara ve 74’te Necati’nin golüyle 3-1’lik üstünlüğü yakalayan Eskişehirspor finalde Galatasaray’ın rakibi oldu.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Şike Davası kapsamında 6 yıl 3 aylık cezası onanan Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın itirazlarını reddetti. Yıldırım’ın 2 yıl 2 ay daha cezaevinde kalması bekleniyor

‘Elinizd ardınız en geleni a koym Karar ayın’ tepki İl a Fenerbahç h e a k n a n E a k lu

ğı ı l n a Başk ecek düş

dında şioğlu , twit ardınız ter hesabınd ’ndan geldi. n ilk Ekşioğ a koym an, “Eli ay n delerin i kullan ın. Bir daha izden geleni aşkla d a d t ı. ın içer Ekşio oğ yetiştir dum. 3 çocu ğlu’nun, “Be i” ifadim. Y n bu ğumu da b sorusu a siz nasıl yetiştir u aşkla ise Sar tarlard ı-Lacivertli t diniz?” an büy arafü gördü. k ilgi

SPOR SERVİSİ

‘Bu çamuru atanlar hesap verecek’

Y

argıtay 5. Ceza Dairesi, Şike Davası’nda Aziz Yıldırım’a verilen hapis cezasını onamış, karara Yıldırım’ın avukatları Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nda itiraz etmişti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın avukatlarının yaptığı itirazları reddederek, dosyayı İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi.

Yakalama kararı çıkacak Mahkeme, infaz işlemlerini tamamlayıp dosyayı İnfaz Savcılığına ulaştıracak. İnfaz Savcılığı da, Aziz Yıldırım’ın da aralarında bulunduğu ceza alan sanıklar için infaz süresi hesaplayarak, gerekenler için yakalama kararı çıkaracak. Şike Davası kapsamında 1 yıl cezaevinde kaldıktan sonra tahliye edilen Yıldırım’ın, 2 yıl 2 ay daha cezaevinde kalması gerekecek. Başsavcılığın kararıyla birlikte Yıldırım’ın başkanlığı da düşecek. Aziz Yıldırım, şike davasında 6 yıl 3 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin Aziz Yıldırım, Olgun Peker, Serdar Adalı’nın da aralarında bulunduğu 85 sanık hakkındaki kararının temyiz incelemesini 17 Ocak’ta tamamlamış, Daire, Aziz Yıldırım ve Olgun Peker hakkında örgüt suçundan verilen hapis cezaları ile Aziz Yıldırım’a verilen hapis cezalarını onamıştı.

İlyas Bulcay

Kararı Aydınlık’a değerlendiren Fenerbahçeliler Derneği Av. İlyas Bulcay ise, “Paralel yapının kontrolünde olduğu için kararları uygulanmayan, kendisi kapatılan

Özel Yetkili Mahkeme (ÖYM) kararları yok hükmündedir. Ayrıca Anayasal ve Evrensel ilkelere aykırıdır. Bu nedenle bu kararları tanımıyoruz. 3 Temmuz’da ne

Alpay Köse: Ceza ertelenemez Yargıtay’a yapılan itirazın reddedilmesini Aydınlık’a değerlendiren Spor Hukuku Uzmanı Av. Alpay Köse, Yıldırım’ın artık yapacağı bir şeyin kalmadığını belirterek, “Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı 16. Ağır Ceza Mahkemesi’ne, o da İnfaz Savcılığı’na gönderecek ve yakalama işlemi çıkacak. Bu süreçte Anayasa Mahkemesi’nden bir tedbir kararı çıkarsa bu

Yönetim toplanıyor

şey durabilir” dedi. Aziz Yıldırım’ın Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuruyu da değerlendiren Köse, “Bireysel başvurular, bireysel hak ihlali ile ilgili. Anayasa Mahkemesi şimdiye kadar böyle bir şey kullanmadı ancak bir tedbir kararı verirse infaz o zaman durabilir. İnfaz erteleme biligisi yanlış. Bunun olması için verilen cezanın 5 yılın altında olması lazım” dedi.

Alpay Köse

‘Yıldırım bizim babamızdır’

dediysek sonsuza kadar onu söyleyeceğiz. Fenerbahçemize çamur atanlar hesabını verene kadar, mücadeleye devam edeceğiz” dedi. Hiç yılmadıklarını ve yıkılmadıklarını belirten Bulcay, “Ne paralel, ne şekilsiz, hiçbir şeyden korkmadık. Fenerbahçe’nin bayrağını kendimize siper yaptık. Bugüne kadar verdiğimiz mücadele yetmedi, ki biz de bu mücadeleyi çok daha yüksek yerlere taşıyarak sürdüreceğiz. Ama bu adalete asla uygun olmayan karar, toplumun nezdinde de zaten, toplumun geniş kesimlerinde de ikna kabiliyetini yitirmiştir. Gerekirse bütün kamuoyuna bunu tek tek anlatacağız. Ve bunu yapanlardan hesabı sorulana kadar mücadelemizi sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

‘Yargı, Yıldırım’a özel işliyor’ Aziz Yıldırım’ın avukatı Faik Işık, itirazın reddedilmesini Aydınlık’a değerlendirirken, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Işık, “Henüz hukuktan vazgeçmedik ama Türkiye’de artık hukukla yapılacak çok az şey kaldı. İnsanları yıllarca hapiste tutan, sonra tahliye eden anlayış, hukuku isterse başka çeşit, istemezse başka çeşit yorumlayabiliyor. Nasıl oluyor bu iş? Özel Yetkili Mahkeme’nin kendisi arızalı, bu sadece Fenerbahçe olayı değil diğer davalar da böyle. Mahkemenin verdiği zararlar gözükmüş ama bu zararlı sonuçların devam etmesine izin veriliyor. Böyle bir şey olamaz” dedi. Yıldırım’ın cezaevine girmesi için 3-4 aylık bir sürenin geçmesi gerektiğini belirten Işık, “Türkiye’de şu anda kesinleşmiş cezası olanların cezaevine girebilmesi için normal şartlarda 3-4 ay beklemesi lazım. Ceza ve tutukevleri ağzına kadar dolu. Eğer bütün dava sürecinde olduğu gibi olağanüstü bir yöntem uygulanmazsa Aziz Başkan zaten 3-4 ay sonra çağrılabilir” diye konuştu. Yargının Aziz Yıldırım’a özel işlediğini ifade eden Işık, “Eğer Aziz Başkan’a infazla ilgili bir evrak bugünlerde gönderilirse özel işlem yapılıyor demektir. Zaten yargılamanın başından beri özel işlem yapılıyor. Bu saatten sonra da yapılmamasını ben şahsen beklemiyorum” şeklinde konuştu.

Darbe üstüne darbe!

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Aziz Şike Davası’yla ilgili gelişmelerini değerlenProfesyonel Futbol Disiplin Kurulu (PFDK) Yıldırım’ın itirazını reddetmesi sonrasındiren F.Bahçe’nin Senagalli yıldızı Musa Sow, Fenerbahçe’ye, Antalyaspor maçında Sarıda Fenerbahçe Yönetim Kurulu olağanYargıtay’ın kararını antrenmanın ardından Lacivertli taraftarların neden olduğu çirkin üstü olarak toplanma kararı aldı. Feneröğrendiklerini, Aziz Yıldırım için son derece ve kötü tezahürat nedeniyle ve bu eylemin bahçe yönetimi bugün olağanüstü şeüzgün olduklarını belirtti. Takım halinde şok aynı sezon içinde 5. kez gerçekleştirilmesinkilde toplanıyor. Ülke dışında olan yaşadıklarını anlatan Senegalli oyuncu, “Biz den dolayı 1 maç seyircisiz oynama cezası verüyeler de dönüş yapacaklar ve topbir aileyiz ve o bizim babamız. Başkanımızı di. Bu kararla Fenerbahçe’nin 31. hafta sahalantıya tüm yönetim kurulu üyeleri her zaman aramızda görmek ve yolumuza sında oynayacağı Rizespor maçını kadın ve 12 eksiksiz olarak katılacaklar. onunla devam etmek istiyoruz” dedi. yaşaltı çocuklar izleyebilecek.

Faik Işık


18 NİSAN 2014 CUMA

Hazırlayan: Fırat KORSAN

halklailiskiler@aydinlikgazete.com

AVRUPA LİGİ ŞAMPİYONU ‘SARAY’IN SULTANLARI’ AYDINLIK’A ÖZEL AÇIKLAMALARDA BULUNDU: FOTOĞRAFLAR: CENK ÇINAR HÜSEYİN KAYA

GURURLUYUZ

Tarihi bir başarıya imza atan Galatasaray’ın yıldızları şampiyonluğun haklı gururunu yaşarken, başarının tesadüf olmadığını belirtti

Son dönemde Galatasaray yönetiminden, çeşitli branşlarda küçülmeye ir rüya gerçekleşti. Dünya derbisi gidilmesi yönündeki demeçleri de deünvanı havada kalmadı, Fener- ğerlendiren Nevriye Yılmaz, “Bütçe bahçe-Galatasaray rekabeti ka- önemlidir, ama herşey değildir” dedi. dın basketboluyla Avrupa’ya sıçradı. Sezona zaten bir küçülmeyle girdikKupa ve haklı mutluluk Galatasaray’ın, lerini belirten başarılı sporcu, “Sezon gurur ise Türkiye’nin oldu. Şampiyon başında da bir küçülme söz konusuydu. Bu küçülme planıyla kurulan ta“Saray’ın Sultanları” basın mensupkım bugün bunu başardı. Her ları ile buluştu. Yıldız oyunzaman büyük yatırımlar cular Aydınlık’a özel açıkbaşarı getirmiyor. Ama lamalarda bulundu. Kaptan Işıl Alben tabi düşük bütçelerle NEVRİYE 8’li finallede 3 Türk de başarıyı istikrarlı YILMAZ takımı olduğunu hale getirmek zordur. hatırlatarak, “Her takım ‘Bu tablo Ama kulü HÜSEYİN KAYA / CENK ÇINAR

B

bünde bildiği birşeyler vardır. Mali bir planlaması vardır. Ama eminim ki onlar da bu güzel başarının tadına vardıktan sonra, küçülme ya da kapanma gibi bir yolda hareket etmeyeceklerini düşünüyorum. Bunu yapmamalılar. Özellikle ülkemizde kadın sporuna çok fazla önem verilmiyor. Voleybol ve basketbolda son yıllarda büyük başarılar geldi. Bunlar da yeterince güzel, yöneticiler için memnun edici olmalı. Bizim bu yıl yendiğimiz rakiplerimizin bütçeleri bizden çok çok fazlaydı. Ama burada doğru insanlar bir araya geldi ve şampiyon

ülkemizi çok iyi bir şekilde temsil etti” diye Uzun bir süre Fekonuştu nerbahçe forması giyen,

bozulmasın’

daha sonra Galatasaray’a transfer olan Nevriye Yılmaz, kazanan takımda olduğu için çok mutlu olduğunu söyledi. Tecürbeli basketbolcu, “Takımım ve camiam adına bizi destekleyen, bizle birlikte kalbi atan herkese teşekkür ederim. Tabi çok mutluyum. Böyle bir başarıyı Galatasaray’da yaşadığım için” dedi. Eski kulübünün üzerindeki emeğini de unutmayan başarılı oyuncu, “Fenerbahçe’de oynadığım 7 yıl da benim için çok özel yıllardı. Nevriye Yılmaz’ı ‘Nevriye Yılmaz’ yapan, Fenerbahçe’dir, oradaki oyunumdur. Orası benim için çok ayrı. Ama sonuçta bende profesyonel spor hayatıma devam ediyorum” diye konuştu.

B

emek verildi. Şu aşamada çok zor bir iş başarıldı. Hiçbir başarı tesadüf değildir. Çok çalışmak lazım. Bizim için bunların hepsi yerli yerindeydi. Bu tür turnuvalarda en yüksek bütçeli takım şampiyon olur diye birşey yok. En iyi oyununu en önemli zamanlarda sahaya yansıtmak önemli. Biz bunu başardık. Bunu tamamen oyuncular başardı. Oyuncuları yürekten kutluyorum. Çok ciddi karakterli, oyunu seven ve birbirine inanmış bir takım var. Bu takımı çalıştırdığım için de ayrıca gururlu ve mutluyum.” İki Türk takımının final

oynamasının tarifsiz bir olay olduğunu dile getiren Galatasaray Kadın Basketbol Takımı Başantrenörü Ekrem Memnun, “Euroleague’de finali iki Türk takımının oynaması çok çok büyük bir olay. Anlatacak kelime bulamıyorum. Bize finalde Fenerbahçe geldi. Tatlı bir tesadüf oldu ama biz oraya Euroleague şampiyonu olmak için gitti. Yani başka bir takımda olabilirdi, biz finali Fenerbahçe ile oynadık daha mutluyuz gibi bir düşünemiz yok” diye konuştu.

Bahar Bahar Çağlar, Çağlar, BaharÇağlar, Bahar Çağlar, muhabirimiz muhabirimiz muhabirimiz muhabirimiz Hüseyin Kaya Kaya ile ile Hüseyin HüseyinKaya Kayaile ile Hüseyin Hüseyin Kaya ile konuşurken... konuşurken... konuşurken... konuşurken... konuşurken...

‘Ekaterinburg unutulmasın’

Önceleri Fenerbahçe forması terleten bir diğer isim de Esra Şencebe’ydi. 32 yaşındaki basketbolcu Euro Cup’taki zaferin ardından kariyerine bir de Euroleague şampiyonluğu eklemeyi başardı. Şencebe tarihi başarıyı şöyle değerlendirdi: “Çok güzel bir zafer kazandık. Bütün basketbolcuların yaşamayı hayal ettiği ve yaşaması gerektiği bir mutluluk. Benim kariyerimde de daha önce Euro Cup vardı, Euroleague’de eklendiği için çok mutluyum. Bu bizim aslında takım olmamızdan kaynaklanan bir başarı olduğunu düşünüyorum. Doğru bir oyun sergileyerek turnuvayı kazandık.” Finalde Fenerbahçe ile karşılaşmalarının ekstra motivasyon sağladığını ancak yarı finaldeki rakiplerinin herkes tarafından unutulduğunu dile getiren Şencebe, “Herkesin atladığı birşey var yarı finalde, Ekaterinburg gibi hem ev sahibi hem kupalara amYatırımların devam etmesini isteyen Nevriye bargo koyan bir takımı eledik. Bu da ayrı bir Yılmaz, yönetime mesaj mutluluktu. Finalde gönderdi, “Bundan sonra tabi derbi maçı vardı, küçülmeye gidileceğini nerede olursa olsun düşünmüyorum” derbiydi. İyi bir mücadedi deleydi, sonuçta kazandığımız için mutluyuz” dedi.

‘Kupa için oradaydık’ u tarihi başarının mimarlarından biri de Başantrenör Ekrem Memnun’du. Memnun yaptığı açıklamada, oyuncuların bunu başardığını ve onların önplana çıkması gerektiğini savunarak, alçakgönüllülüğü elden bırakmıyordu. ‘Gururluyuz’ diyen Memnun, şampiyonluğu Başarının şöyle özetledi: en önemli “Çok gururlumimarlarından biri olan yuz. MutluKoç Memnun, “Çok emek yuz. Türk basverildi. Şu aşamada çok zor bir ketbolunda iş başarıldı. Hiçbir başarı artık bir Eutesadüf değildir” roleague şampiyonu var. Çok dedi.

olduk. İnşallah kulüp sağduyulu olur ve bu güzel, mutlu tabloyu bozmaz” ifadelerini kullandı. ESRA ŞENCEBE

BAHAR ÇAĞLAR: Artık ön plandayız Sarı-Kırmızılı takımın başarılı oyuncularından Bahar Çağlar, iki Türk takımının finalde karşılaşmasının gurur verici bir tablo olduğunu ifade etti. Basketbola yapılan yatırımların ne derece olduğunu herkesin bildiğini belirten Çağlar, “Türk basketbolu bu final ile artık daha ön planda olacak” dedi. Kupayı hakettilerini kaydeden 25 yaşındaki basketbolcu, “Yarı finalde ve finalde çok etkin bir oyun sergiledik. Mutlu sonu hakettik ve kupayı kazandık. Bir basketbolcunun hayali Euroleague’de kupayı kaldırmaktır. Ve bunu başardığımız için çok mutluyuz. Herkese emeğinden ve desteğinden dolayı teşekkür ederiz” diye konuştu.

KELSEY BONE: Çok istiyorduk Galatasaray’ın ABD’li oyuncusu Kelsey Bone, yarı finalde oynadıkları Ekaterinburg maçına dikkat çekti. Kupayı kazandıkları için çok mutlu olduklarını belirten 23 yaşındaki basketbolcu, “Son 8’e kaldığımızda şampiyon olmak için, rakiplerimizin karşısına çıktık. Ekaterinburg dünyanın en iyi takımlarından biri. Yaptıkları ortada. O takımı eleyerek finale çıkmak, zaten kupayı kısmen kazanmamızı sağladı. Şuan önümüzde lig maçları var. Ligde de şampiyon olmak istiyoruz” şeklinde konuştu.

Muhabirimiz Cenk Çınar, yabancı oyuncular Zelleous (solda) ve Bone (sağda) ile samimi bir poz verdi.

ALBA TORRENS: Takım oyunu kazandırdı Galatasaray’da kupanın kazanılmasında büyük pay sahibi olan bir diğer isim ise Alba Torrens’di. İspanyol basketbolcu Ekaterinburg virajının belirleyici olduğunu söyleyerek şu ifadeleri kullandı: “Güzel bir takım oyunuyla Euroleague’de kupayı kazandık. Yarı finalde oldukça güçlü bir rakibimiz vardı. Herkes onları favori gösteriyordu. Biz takım oyununu çok iyi yansıttık. Ev sahibi aynı zamanda son şampiyonu yenmeyi başardık.”

IŞIL ALBEN: Yapılamaz denileni yaptık Sarı-Kırmızılı takımın parlayan yıldızlarından Işıl Alben, takım oyununa dikkat çekti. “Güçlü rakipleri eleyerek, kimsenin ‘yapamaz’ dediğini başardıklarını belirten Alben, “Şimdi önümüzde çok önemli bir hedefimiz daha var. Bu da Türkiye şampiyonluğu. Mutluluğu doyasıya yaşayıp, lige odaklanacağız” diye konuştu. Avrupa’daki Türk damgasını da değerlendiren yıldız oyuncu, “Euroleague’de son 8’de 3 Türk takımı vardı; Galatasaray, Fenerbahçe ve Kayseri. Bu başlı başına zaten Türk basketbolu için çok önemli bir olaydır. Üç takım da ülkemizi çok iyi bir şekilde temsil etti. Fenerbahçe son iki sezondur final oynuyordu. Finalde de çok iyi mücadele ettiler. Umut ediyorum ki Türk basketbolunun yükselişi gelecek senelerde de sürecektir” dedi.



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.