KARDELEN SANAT DERGİSİ "MAYIS 2017"

Kardelen Sanat KARDELEN ŞİİR ve MÜZİK GRUBU’NUN AYLIK ÜCRETSİZ E-DERGİSİDİR YIL: 2 SAYI: 18

MAYIS 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Yaşayan Değerlerimiz’de 46. adım!

Mayıs 2017

2

Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun 46. Programı Ataköy’de yapıldı

“Yaşayan Değerlerimiz” Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’nun Ataköy’deki programında Ayşe Mine, Engin Çağlar ve Devlet Devrim’e “Yaşayan Değerlerimiz” Ödülü verildi.

46. Programını yapan Kardelen, gecede şiir, müzik ve dans gösterileriyle konuklarına unutulmaz bir gece yaşattı...

Grup üyelerinin sahne aldığı programda tiyatro oyuncusu Ali Yıldırım’ın da sürpriz olarak sahneye çıkması ve bağlaması eşliğinde okuduğu türküler geceye ayrı bir renk kattı...

Ayşe Mine seslendirdiği unutulmaz eserleriyle konuklara nostalji yaşatırken, Yeşilçam’ın unutulmaz oyuncuları Engin Çağlar ve Devlet

Devrim de ödüllerini alırken sanata ve sanatçıya verdikleri değerden dolayı Kardelen Şiir ve Müzik Grubu’na teşekkür etti...

Program, Olgun Can Özdemir, Nilay Koyuncu ve Ulaş Çoban’dan oluşan Kardelen Müzik Grubu’nun halk müziği dinletisiyle başladı.

Yusuf Ziya Leblebici’nin yaptığı açılış konuşmasının ardından Funda Ceber Dans Akademisi yöneticisi Funda Ceber, İlayda Kahraman ve Burak Şimşek’in dansları izleyicileri büyülerken, Bedrettin Güreş, Turan Karatepe, Gülfer Ceylan Güreş ve Sefer Kocakaya şiirlerini seslendirdi.

Ayşe Mine, ödülünü almadan önce sahneye

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

çıkarak birbirinden güzel eserlerini paylaşırken, gecenin sürpriz konuğu tiyatro oyuncusu Ali Yıldırım oldu. Türküleriyle geceye renk katan Yıldırım’ın ardından Yusuf Ziya Leblebici şiirlerini seslendirdi. Leblebici’ye şiirlerin temasına göre danslarıyla eşlik eden Funda Ceber, İlayda Kahraman ve Burak Şimşek konukların beğenisini toplayarak yoğun alkış aldı.

Ayşe Mine’ye ödülünü Engin Çağlar, Devlet Devrim’e KDH Başkanı Meliha Gökçe, Engin Çağlar’a yazar Ayla Gürel takdim etti.

Yaşayan Değerlerimiz olarak ödüllerini alan Engin Çağlar Filmsan’ın Yönetim Kurulu Başkanı, Ayşe Mine ve Devlet Devrim’de Yönetim Kurulu Üyeleri olması ve bir çok programa katkı sunmaları nedeniyle plaket sunuldu. Plaketi Kardelen Şiir ve Müzik Grubu adına Sefer Kocakaya verdi...

3

4

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

“Yaşayan Değerlerimiz”

Fotoğraflar: Eyüp Delipınar

Mayıs 2017

5

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Denklem...

Yusuf Ziya Leblebici Mezar Tek Kişiliktir Elbisemde çok darım Seninle her yola varım diyorsun Bekliyorsun ki her yolun sonu mutlanacak Ve her şey istediğin gibi olacak…

Geminin güvertesinden Denize bakmak sanıyorsun güzelliği Hiç düşünmüyorsun ki dümeni Rüzgara kucak açan yelkeni Tut ellerimi yürüyelim Yarınlara gidelim diyorsun Bekliyorsun ki yollar açılacak Hiçbir engel çıkmayacak Sıcak bir evin penceresinden Yağan kara bakmak sanıyorsun güzelliği Hiç görmüyorsun ki yollara dökülen külleri Çocukları titreyen sobasız evleri Sana baharları vereyim Yollarına sereyim diyorsun Her güzel kokuyu gül yaprağı sanıyorsun Elime batacak dikenini kıramıyorsun Gençliğinden izliyorsun dünyayı Bekleme hep sana çalışacak hayatı Leyla sanma Mecnun'un karşısında kendini Yok artık böyle sevdalar inandır artık kalbini Ölümüne sarılırım sana Yeter ki gönlünü aç bana diyorsun Geç bunları ve şu gerçeği yaz bir yere; Aşk iki kişilikse, mezar tek kişiliktir Birlikte ölsek bile Bize biçilen iki ayrı kefendir !

Kadın olmak zor iş !..

Cinsiyet ayrımcılığının egemen olduğu ülkemizde Doğu ve Batı kültürü çatışırken, Ortadoğu kültürünün de bu alanda aktif rol alması gelecek için umutsuzluğa neden oluyor. Ülkemizin azınsanmayacak oranına konan Ortadoğu kültürü sadece kadına değil, tüm kesimin üzerine farklı bir baharat dökerek coğrafyamızı Arap çorbasına dönüştürdü.

Emperyalist güçlerin doymak bilmeyen ihtirasları ve siyasi hataların neden olduğu sığınmacı yığınları ülkemizin her toprağına yerleşti ve yerleşiyor da !..

Siyasilerin, kadınları sadece kullanılacak bir obje görüp oy potansiyeli olarak kabul etmesini, göstermelik az sayıda kadın siyasetçiyi vitrine koyması ve etkili konuma getirdikleri kadınları da perde arkasından yönetmelerini, bu şekilde göz boyamalarını üzüntüyle izliyoruz.

Hangi alana bakarsanız bakın, kadının başarıyı sağlayabilmesi, hedeflediği yolda ilerleyebilmesi, hak ettiği değeri görebilmesi için toplumun eğitim ve kültür seviyesinin yükselmesine ihtiyacımız var.

Ataerkil bir toplumun kadına bakış açısı ne kadar sert olursa olsun, dünya geliştikçe düşüncelerinde evrenselleşmesini sağlayıp, temiz kültürümüze yamadığımız cinsiyet ayrımcılığına son vermemiz gerekiyor. Bu da eğitim seviyesinin yukarı taşınmasıyla sağlanır.

Yukarıda bahsettiğim gibi; Gerek sığınmacıların beraberinde getirdiği, gerekse ülkemizdeki yelpazenin değişik kültürlerinin, çağdışı cinsiyet ayrımcılığı eğitimle aşılır... Bunda da en büyük görev, siyasetçilere düşmektedir. Eğitim sistemi, sosyallik, refah ve özgürlük, siyasetin elinde tuttuğu ama göstermekten, vermekten kaçındığı şeylerdir. Bir bakıma nerede cinsiyet ayrımcılığı, ötekileştirme varsa bunun suçlusu bu alanda eğitimini alamayan, yasakçı toplumdan sıyrılamayan ve mahalle baskısından kurtulamayan halk değildir. Suçlu, o eğitimi vermeyen, tacizlere, tecavüzlere, cinayetlere yönelten düşünceleri besleyen zihinlerdir. Suçlu, bu suçları örtbas ederek anasının da bir kadın olduğunu unutanlardır !

6

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2017

Londra’da Türk Tiyatro Festivali Londra’da ilk kez Türk Tiyatro Festivali düzenlendi. Edmonton bölgesindeki Millfield Art Centre’da düzenlenen festivalden elde edilen gelirin, İngiltere’de çocukları şiddete ve suiistimale karşı koruyan NSPCC adlı hayır kurumuna bağışlanacağı öğrenildi.

Tiyatro oyuncusu ve oyun yazarı Saray Karakuş ile film yapımcısı Ümit Baysal’ın düzenlediği festivalin onur konuğu, usta tiyatrocu Müşfik Kenter’in kızı Melisa Kenter oldu.

Festivale ünlü oyuncular Oktay Kaynarca, Turgay Tanülkü, Levent Ülgen, Yurdaer Okur, Devrim Evin, İnci Türkay, Tuncer Cücenoğlu, Galip Erdal, Jehan Barbur, Berkay Çelen katılırken, Orhan Aydın vize, Hasibe Eren de sağlık sorunu nedeniyle katılamadı.

Belediye Meclis Üyeleri Yasemin Brett, Nesimi Erbil, Güney Doğan, BAF Başkanı İsrafil Erbil, Avukat Serpil Ersan ve Belediye Meclis Üyesi adayı Elif Erbil’in de yer aldığı gecenin sunuculuğunu Gülay Say yaptı.Festivalin gala gecesinde Türkiye’den katılan sanatçılara ‘onur ödülü’ verildi. Şarkıcı Jehan Barbur, bir saatlik sahnesinde konuklara muhteşem bir müzik ziyafeti verdi. Ödül törenin de, Tuncer Cücenoğlu, Levent Ülgen, Oktay Kaynarca, Turgay Tanülkü, Yurdaer Okur, Devrim Evin, İnci Türkay, Galip Erdal, Jehan Barbur ve Berkay Çelen’e onur ödülü verildi. Geceye katılamayan Orhan Aydın ile canlı bağlantı sağlanarak ödülü Tuncer Cücenoğlu’na, Hasibe Eren’in ödülü de Galip Erdal’a verildi.

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

7

“Danseden kişi daha özgür!”

Balerin eğitmen Funda Çeber Selçuk, balenin sanıldığı gibi sadece bir danstan ibaret olmadığı nı, fiziksel ve psikolojik o larak insanlara çok büyük katkı sağladığını söyledi.

“Bale, insanın kendisi ni ifade edebileceği bir araçtır” diyen Çeber, bu dansın da bir dilinin olduğunun altını çizdi. Özel Funda Çeber Bale Dans ve Sanat Aka demisi’nde öğrencilerine e ğ i t i m v e r e n Ç e b e r, kursiyerlerinin dans esnasında önce kendi bedenlerini tanıdıklarını, sonrasında fiziksel ve zihinsel olarak da kendilerini bu şekilde daha rahat ifade ettiklerini anlatırken, sorularımıza şöyle cevap verdi: Baleye bakış açınız nedir?

Bale sadece dans olarak görülmemeli.

Her şeyden önce hayatınızın tüm alanlarında okul, iş, sosyal çevre ,aile vs iletişimi güçlendiriyor .

Kendini doğru ifade etme, duygu yoğunluğunu kont rol etme, özgüven gibi kazanımlar katıyor kişilere.

Bunun en güzel örneği, öğretmenimin de sürekli dediği gibi 1980 öncesi anarşik olayların kon servatuara girmemesidir. Çünkü onların söylemek istediklerini iletecek bir dilleri vardı. Beden dili !

Bale size ne kazandırdı? Öncelikle bakış açım değişti. Kızgın lıklarımı öfkemi nefretimi çoğu zamanda neşemi dille değil bedenimle ifade etmenin özgürlüğünü hissettim. Böylece insanları kırmadan yaşamayı öğrendim. Çünkü sabır bir yere kadar, dile dökeceklerimi dansa döktüm.

Akademideki kursunuzda öğrencileriniz d a n s etmeyi ö ğ r en iyo r. A n ca k , s iz in d e bahsettiğiniz gibi dansın dışında ne kazanımları oluyor?

Kursiyerlerimizin burada kazandıkları güveni tüm yaşamlarına yaymaları, kendilerini bedensel olarak tanımaları, yine bedensel ve psikolojik olarak rahat ifade etmelerini sağlıyor. Örne ğin, yaratıcılıklarını ortaya çıkarıyor.

Kıyafet ve koreografi için hep bir fikirleri vardır. Çoğu zaman hayal gücümüzü kullanarak kıyafetleri kendimiz yapıyoruz. Bu şekilde el becerisi de gelişiyor. Öğrencilere de eğitim veriyor sunuz. Bu bale eğitiminin okuldaki başarıya katkısı var mıdır, yoksa engel midir?

Hayır tam aksine başarı konu sunda öğrenciyi güçlendirir.

Hayatlarını planlamayı öğretir, öz disiplini sağlar, konu değişimi dik katini artırır. Rahatlarken algı genişler, hayal gücünü geliştirir ki; bu beynin sağ lobunun çalışması için çok önemlidir.

Bale yapabilmek için kriterler nelerdir?

Sadece istemek yeterli! Bale deni lince akla klasik kalıplaşmış figürlerin ve kıyafet olarak sadece tütü gelmesi doğru değil. Özgün bir dans çeşididir. İçinde fla menko İspanyol modern dansları da var.

Balerin, eğitmenliğinin yanı sıra tekstilde de çalıştığınızı söylediniz. Bu iki işi birden yürütmek zor olmuyor mu?

Hayır tam aksine kendimi daha di namik hissediyorum, çünkü dans aynı zamanda beyin ve beden egzersiz hareketleridir.

8

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

“Balenin de dili var!”

Hafta içi bir ihracat firmasında müşteri temsilciliği yaparken, hafta sonları bale derslerine katılıyorum. İş yerimdeki performansımı şu şekilde etkiliyor. Güne stres atmış negatif enerjilerden kurtulmuş olarak başladığım için müşterilerime ve iş arkadaşlarıma daha sabırlı ve nazik davranabiliyorum.

Ev işlerinde de işime yarıyor. Kol ve bacak kaslarını geliştirdiği için daha rahat ve yorulmadan temizlik yapabiliyorum. Tabii bir de aile bireylerinin desteği çok önemli. Maalesef toplumumuzda bir çok örneğini görüyoruz.

Genelde kadının önceliği hizmettir, kişisel hak ve özgürlükleri ikinci planda kalıyor. Dans eden kişi kendini daha özgürce ifade edebilmeyi öğrendiği için bu durumun üstesinden gelmeyi de başarıyorlar. Bu çok gurur verici. Örneğin 45 yaşlarında iki öğrencim var öncelikleri hep çocukları ol muş ve hiç hayır dememişler. Şimdi hayır demeyi öğrendiler. “Ben dansa gidiyorum ve kendim için bir şey yapıyorum” diye tepki veriyorlar. Yumu şak güç budur işte, kimseyi kırmadan önceliklerini belirleyip, öyle eyleme geçiyorlar. Bu her iki taraf için de olumlu bir tutumu getiriyor.

Kursumuzda ticari düşünceyi arka plana attığımdan, giderlerimizi karşıla mak için başka bir işte de çalışmaya mecbur kaldım. Bu noktada eğitmenlerim bana hep destek oldular. Enstrüman derslerini hafta içine aldık ve tamamen idare değerli öğretmenlerimin elinde.

Varlıkları için şükrediyor ve teşekkür ediyorum.

Balerin ve eğitmen Funda Çeper, Beylikdüzü Beyaz AVM’de bulunan Bale-Dans ve Sanat Akademisi’nde her yaş grubundan kursiyerlere bale eğitimi verirken, gitar, şan, piano, klarnet, bendir, ney, bağlama ve tiyatro eğitimini de akademinin diğer eğitmenleri veriyor...

Mayıs 2017

Mayıs 2017

34

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mimar Sinan Korosu Moral Depoladı!

Hamburg Menekşe Korosu’yla birlikte konser verecek olan Mimar Sinan Derneği Korosu moral depoladı.

Mimaroba’da bulunan Çatı Restaurant’ta bir araya gelen koro üyeleri, gönüllerince eğlenerek, konser öncesi hem dayanışma, hem de motivasyonlarını güçlendirdi.

Büyükçekmece Belediye Başkan

Vekili Ahmet Şahin’in de katıldığı yemekte, koronun hocası Ensar Tunç’un udu, Zahit İnce’nin klarneti eşliğinde müzik dolu saatler yaşandı.

Funda Maral’ın açılış konuşmasının ardından gecenin ilerleyen saatlerine kadar eğlenen koro üyeleri, 16 Mayıs’ta AKM’de yapılacak olan konser öncesi moral depoladı.

9

10

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2017

Çankaya Belediyesi’nden Şimmeshindi Sergisi!

Basma ve boyama sanatının yaşayan son ustası, Suryani toplumunun ve kültür mirasının simgesi olarak görülen Nasra Şimmeshindi nam-ı değer Nasra Teyze’nin vefatının birinci yılında anısına sergi açıldı. Çankaya Belediyesi tarafından ÇSM’de açılan sergide Şimmeshindi’nin eserleri sergilendi.

Ayrıca, Mardin’in görsel tarihini ve Mezopotamya’nın gizemli öykülerin de buunduğu sergi 14 Mayıs’a kadar devam edecek.

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

11

Ataşehir'de biletler kitap oldu: Hedef Anadolu Ataşehir’de tiyatro festivali sürüyor, “bir bilet bir kitap” karşılığında binlerce kitap toplandı. Toplanan kitaplar, Anadolu'ya gönderilecek.

“8. Uluslararası Ataşehir Tiyatro Festivali tüm hızıyla sürüyor. Festival boyunca yer alan 24 oyunun biletleri “Bir kitap bir bilet” kampanyası kapsamında dağıtılıyor.

“Bir kitap, bir bilet” kampanyasıyla 8. Ataşehir Tiyatro Festivali’nde, oyunların biletleri tiyatroseverlere okunmuş birer kitap karşılığında veriliyor. Toplanan kitaplar, Türkiye genelinde ihtiyacı olan okullara bağışlanıyor.

Festival kapsamında bir ay boyunca sahnelenecek 24 oyunun biletlerini almak için tiyatroseverler tarafından

getirilen kitap sayısı şimdiden 10 bini aştı. Örnek oluşturan bu kampanyayla, çocukların okuma alışkanlığı kazanması ve kütüphanesi olmayan okullara da katkı sağlanması hedefleniyor.

Kampanyada toplanan kitaplar ilk olarak Diyarbakır Bismil Fatih Anadolu Lisesi, Tokat Yağmurlu Köyü İlkokulu, Tokat Ormanbeyli Köyü Ortaokulu, Van Özalp Kırkçalı İlkokulu ile Şanlıurfa Siverek Kapıkaya Köyü ilk ve ortaokulu ile Elazığ’daki köy okullarına gönderilecek.

Okulların kitap talepleri, Ataşehir Belediyesi Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nün koordinasyonunda planlanıyor.

12

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2017

Pınar Can’dan “Gönül Derdi” Türk Halk Müziği Sanatçısı Pınar Can’ın “Gönül Derdi” isimli albümünün tanıtımı yapıldı.

Sanatçı dostlarının katılımıyla gerçekleşen albüm tanıtımında Pınar Can yeni albümünden eserler seslendirdi.

Limanay Restaurant’ta yapılan programa çok sayıda sanatçı ve dinleyicileri katıldı.

Akademi Müzik Prodiksiyon’dan çıkan albümde Gönül Derdi, Azeriyem, Kaderimsin, Kirvem, Şımarık, Soyha Gönül, Bayramın Olsun ve Zalim Felek isimli eserler yeralıyor.

“Sustuklarıyla Aşikar Olur İnsan” Ankara’da yaşayan Şair Zafer Tekeş’in yeni kitabı raflarda yerini aldı.

99 sayfadan oluşan “Sustuklarıyla Aşikar Olur İnsan” isimli şiir kitabı Kuytu Yayınları’ndan çıktı.

Sevi Ezgisi Küçüğüm bugün hayat doluyum seviyorum seni herkesi hatta kendimi. ‘Önce kendini sevmeli insan’ diyeni bile seviyorum ki çok kızarım böyle beylik laflara da ortalık yere har vurup harman savuranlara da. Çocukluğumu Masumluğumu anlatan ne kadar şarkı varsa hepsini bir ezgide topladım kulağımda…

yazın akşam üstü serinliğinde ellerim cebimde boş sokaklarda dolaşmak gibi sakinliğim tebessümlerim.

Seviyorum seni herkesi hatta kendimi.

Gülüyorum hiç sebepsiz bazen anlamsız, hatta yersiz. Çok yakışıklıyım Nasıl olmayım?

Sana bakmak demek Yeşile bakmak demek Bahar yaprakları gibi

her mevsim sarı-mavi, huzur, mutluluk ve biraz yağmursun…

Ahh gözlerinde iki kez üst üste sevdiğim rengi elayı unutuyorduk…

Ne olur?

Ne çıkar?

Varsın onlar bana bakmasınlar… bugün seviyorum seni herkesi hatta kendimi…

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

13

Necatigil Ödülü Küçük İskender’in Behçet Necatigil’in anısına 1980 yılından bu yana ailesi tarafından düzenlenen Necatigil Şiir Ödülü, 2017 yılında oy birliğiyle küçük İskender’in Mayıs Giremez adlı kitabına verildi.

6 Nisan 2017 tarihinde toplanan seçiciler kurulunun, ödüle ilişkin açıklaması şöyle: “küçük İskender, ilk kitabı Gözlerim Sığmıyor Yüzüme’den başlayarak günümüz şiirine yeni bir söyleyiş, yeni bir soluk kazandırdı. Çağdaş Türk şiirinin birikimlerini dilde ve anlatımda yeni yaklaşımlarla zenginleştirdi. Günümüz toplumunun farklı kesimlerinin yaşam kültürlerini şiir diline taşıdı. Mayıs Giremez, küçük İskender’in otuz yıllık şiir birikiminin parlak bir örneği olmasının yanında, günümüz şiirini yücelten özellikleriyle de ödüle değer bulundu.”

2017 yılı seçiciler kurulunda Eray Canberk, Cevat Çapan, Refik Durbaş, Turgay Fişekçi ve Doğan Hızlan yer alıyor.

Küçük İskender Behçet Necatigil Ödülünü aldı

14

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

m ü Öl

z ı K ve

Ariel Dorfman’ın en güzel eserlerinden biri olan “Ölüm ve Kız”, Tiyatro Yarenlik tarafından Beyoğlu Önder Babat Kültür Merkezi’nde sahnelenecek.

Yönetmenliğini ve oyunculuğunu Ali Yıldırım’ın üstlendiği oyunda Sultan Parıltı ve Selah Özakın da rol alıyor.

120 dakika sürecek oyun uzun bir diktatörlük döneminden sonra demokratik yönetime geçmiş bir ülkede (Şili) geçiyor. Askeri yönetimde, politik görüşleri nedeniyle gözaltındayken işkence görmüş ve tecavüze uğramış bir kadının, demokrasiye geçtikten sonra kendisine işkence yapanla karşılaştığında, ondan intikam alıp almama kararsızlığı, gerilimli bir atmosferde sahneye taşınıyor. Şili özelinde anlatılan olaylarda, insan hakları ve demokrasinin, herkes için çok gerekli olduğunu, geçmişin acılarına takılmadan yeniden yaşamaya başlamanın önemini anlatıyor.

Daha öncesinden Avcılar Barış Manço Kültür Merkezi’nde de sergilenen oyun, 7 Mayıs pazar günü saat 20.00' de Beyoğlu Önder Babat Kültür Merke zi’nde tekrar ti yatroseverlerin karşısına geçecek.

Yönetmen Ali Yıldırım

Ariel Dorfman

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

15

SANAT VE KADIN Ülkemizde kadınların sanatın tüm kollarında kendini göste rebilmesi, ne yazık ki oldukça uzun bir süreç gerektirmiştir…

Kadınlarımız, İslamiyetin hakim olduğu toplumumuzda yaygın inanışların, örf ve adetlerin kısıtlayıcı çemberinde yıllar yılı sıkışıp kalmıştır.

Bu çember özellikle müzik, tiyatro, sinema gibi sahne sanatlarında baskısını uzun yıllar hissettirdiğinden, aileler bu sanatlara eğilim gösteren kızlarını ciddi şekilde baskı altında tutmuşlardır… Bu sebepledir ki, toplumumuzda ilk kadın sahne sanatçıları, gayrı Müslim hanımlar olmuştur…

Eski devirlerde, Edebiyat ve Musıki alanında şiir,roman , bestekârlık, enstrümanistlik gibi branşlarda eser veren Müslüman Türk hanım larımız olsa da, ne yazık ki çok az sayıdadır… Ve her şeye rağmen sahne sanatlarına gönül veren ilk kadın sanatçıların ne zorluklar yaşadığını tarihçelerden biliyoruz…

21.Yüzyılı yaşadığımız bu günlerde elbette ki bu baskılar

yaşanmıyor desek bile, erkek egemen toplumumuzda ve özellikle yaygın muhafazakârlık çıtalarını yüksek tutan kesimlerde halâ devam ettiğini görebiliyoruz…

Kadınların ,akla gelen tüm sanat branşlarında hayata geçirdikleri tüm eserlere, yaratılış özelliği olan üretkenlik, duygu dolu naiflik, hoşgörü, aşk, özellikle anne olabilme özelliklerini kattıkları aşikârdır…Bu özellikler, onları ilgilendikleri ürettikleri sanat dalı ne olursa olsun, her zaman besler ve geliştirir… İstenilen sadece şudur. Sanatın hangi kolu olursa olsun, öncelikle ailelerin, eğitim kurum larının ve sonrasında toplumun sanatçı kadınlara bakış açılarını ciddi olarak yeniden gözden geçir meleri ve özellikle erkeklerin kadınlara bu konularda anlayış göstermeleridir.

Sanat bir toplumun en önemli can damar larından Ceyda Görk belki de en önemlisidir…Siyasi erklerin de bu bağlamda kadın sanatçıları yüreklendirecek formüllerle onların yolunu ve ufkunu açması şarttır…

73 yaşında fırçaya sarıldı !

Ebe Ünver Arıkan, 5 bin kayıtlı çocuk doğum yaptırdıktan sonra emekliye ayrılıp kendini resime verdi.

Bahçelievler Halk Eğitim Merkezi’nde Ressam Candan Uluğ’dan ders alan Ünver Arıkan, geçtiğimiz aylarda açılan sergide yaptığı at resmiyle de büyük beğeni kazanmıştı.

Kadınları Yaşatma Sosyal Yardımlaşma Dayanışma ve Kültür Derneği

Kadına Dair Hersey

Organizasyon - Konser Basım-Yayım - Matbaa Eşantiyon-Promasyon Taş Dizayn - Tasarım

Tel: 0212. 882 40 09 Cumhuriyet Mh. Cumhuriyet Cd. Beypalas Rezidans B Blok Kat:5 D:36 Beylikdüzü-İSTANBUL

16

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Hayata dokunan dizeler!

“Geleceğim, bekle dedi, gitti...

Ben bek lemedim, o da gelme di. Ölüm gibi bir şey ol du.

Ama kimse ölme di...” Özdemir Asaf Her yazılan ya şanmışlığın ya da yaşanamamışlığı n söz izleridir… Özdemir Asaf, dizeleri en çok da bekleyiş lerde gelir çöreklenir oturur yüreğimi zin başkö şesine… Neler ve kimler beklenir ne acılar yaşanır ve hayatın sonuna geldiğinizi düşünürsünüz, gün rengini kaybeder, gece yıldızlarını saklar bu vakitlerde bizlerden! Oysa her doğan gün başka günlere gebedir lakin hiç bir şeyi gözünüz görmez zamanlar dasınızdır.

Aslında hüznü sever insan ve acıdan besleniriz, yüreğimize düşenlerle sarılırız şiirlere, her çalan şarkı sizin için yazılmıştır sanki teselliyi benzer acılarda ararız. Hava durumu gibidir aslında hayat bir bakmışsın kar, boran bir bakmışsın güneşli bir gün derken herkes nasibini alır hayattan, hiçbir şey bilmiyoruz ne zaman kışa düşeriz ne zaman yaz gelir ömrünüze…

Bilmiyoruz!

Sonra bir sabah yüzünü yıkayıp yeniden düştüğünüz yerden kalkıp devam edersiniz hayata, ne garip değil mi? Ruhunuzu, yüreğinizi harap ettiğiniz her şeye yıllar sonra neden bu kadar üzüldüğünüzü düşünüp hatta yaptığınız saçmalıklara güler hale geliyorsunuz. Her şey zamanla değerini başka bir olaya, konuya ve insana bırakıyor. Ve hiçbir şeyin vazgeçilmez olmadığını anlıyorsunuz. Fıtratımıza işlenmiş demek ki işlenmese kolay kalkamazdık duygularımızın tonlarca ağırlığının altından… Yoksa öylesi kırılıp dökülmüş durumdayız ki cam sürahi kadar bile değiliz, kırılsak bile oradan buradan yamalayıp yapıştırıyoruz şu yürek deneni…

Ara ara sızar mı ehh sızar!!!

Zıtlıkların çemberinde dönüp duruyor insan döngüsü… Bir şarkıdan dem vurup, bir şiirden efkâra düşüyoruz ve insan kadarız diyoruz. Yaşanmışlıklarda ne zenginin ne fakirin birbirinden yürek farkı yok aslında, her insanın yaşadığı zenginlik ve ya yokluk kendi içinde anlamlı… Aşk sadece yüreklerde nemalanıyor…

“Sen olsaydın” sözü hep düşündürmüştür! Kimse başkasının yerinde olamaz ve ne yaşadığını sadece

Neslihan Yazıcılar

kendi bilir ve ikili ilişkilerde hep birileri başkalarına akıl verir ne kadar yanıltıcıdır. Çünkü herkes yaşadığını kendi bilir anlatması gerçeğini yansıtmaz… Ve yaşanmış acılar olmasaydı, insan ruhu şiiri keşfedemezdi diye düşünmeden edemiyor insan! Bunca roman ve senaryolar yazılamazdı çünkü acı mutluluktan daha çok etkiler insanı. Ya şarkılar onlar ayrı bir mesele elbette, mıh gibi çakılır yüreğinize çıkar çıkara bilirsen!!!

Kısaca hayat; beklemelerin, gelip, gitmelerin, hasretlerin, kıskançlıkların, kıskacında bir dem mutluluk için bir ömür harcıyor. Geriye şiirler, şarkılar, romanlar, filmler kalıyor… Üretmek için yaşamak lazım!!! “yaşamadım ben, yazdım, okudum sadece. hayat ya yaşanır ya yazılır zaten. yaşasaydım yazmazdım”… İlhan Berk Ya da İlhan Berk usta gibi mi düşünmeli?

Yaşandı yazıldı, yaşanmadı yazıldı…

Aslında değişen bir şey yok! İçimizin iç döküntüleri değişmiyor!

Bir dize bir hayata dokunuyor yetmez mi?

Yalnızlık Hali Örtülmüyor yalnızlığın üstü azlığımda öğreniyorum kar soğuk yağmurun ıslak olduğunu. karanlık elbisesini giydiğinde başlıyor düşlerin karabasanı günün süngüsü düşünce hançerle saldırıyor anılar, hamle hamle sokup çıkarıyor özlemi sivri uçluyla!... incinen ömür açmıyor ya eski baharların kapısını, yazmıyor ya şiirler adını eksik ve yarım kalıyor şarkılar renklerin gözleri bir garip eskiyor unutmuyor insan yine de yaşamayı. beklenmedik mektuplar, pulsuz dilekçeler belli ki inanç ve ısrar her şeyin başı durup beklenmiyor dünya karanlık elbisesini giydiğinde gün örtülmüyor yalnızlığın üstü…

Neslihan Yazıcılar

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

17

“Yürekte Biriken Öyküler”

Emekli Bankacı Tümay Leblebici, yüreğimde biriken öyküleri kitaplaştırdı.

Favori Yayınları’ndan çıkan “Yürekte Biriken Öyküler” raflarda yerini henüz yeni almasına rağmen yoğun ilgi görmeye başladı.

Bankacılık hayatında başından geçen olayları da yazan Tümay Leblebici, kitabın önsözünün arasındaki “Bize trilyonun faizini hesaplatırken çatlamış porselen tabaklarında bayatlamış kurabiyeleri ikram ederlerdi.” demesi dikkat çekiyor...

Leblebici, özetle şöyle diyor: “Türkiye'nin her tarafında şubesi olan büyük bir bankada yıllarca çalışıp değişik kültüre ve anlayışa sahip binlerce insanla karşılaşınca tecrübelerim elbette ki arttı ve hayat görüşüm de olgunlaşmaya başladı. İnsanlarla empati kurmanın çok önemli olduğunu daha iyi anlamaya başladım. Elimden geldiği kadar da bunu yapmaya çalıştım. Hep, ''Hepimiz insanız; fakir olalım, zengin olalım, ister eğitimli ister eğitim siz olalım; hepimiz hak ettiğimiz hizmeti almalı yız'' diye düşündüm ve mesleğim boyunca bu düşüncemi kendime şiar edindim. Öyle durumlarla karşılaştım ki yaşanan gerçeklerin komik taraflarını da görmeseydim (veya görmeseydik) insan ilişkilerinden örselenmiş bir kişilik olabilirdim. Yaşanan olumsuzlukla rı, hatta müşterilerin trajedi boyutundaki ilişkilerini em pati, hoşgörü ve trajikomediyle harmanlamak en iyisi ola caktı. Ben de öyle yaptım. Her olumsuz anda bile gülüne cek bir yan buldum ve onları yazarak sizinle paylaşmak istedim. 9 Zengin ve yoksul semtlerde bulunan birçok

şubede uzun zaman çalıştım. Buralarda yaşayan müşteri profilinde ağlanacak durumların yanında ''Bu anlatılsa an cak fıkra diye algılanır'' dediğim durumları da yaşadım. İçimin kan ağladığı, çok üzüldüğüm anlarım da oldu. Özellikle yoksul semtlerde… Kredi veya başka bir neden le adres tespiti yapmak için gittiğimizde yaşadıkları evleri gördüm; tek odalı veya iki odalı evlerinin çoğunda banyo ve tuvaletlerini diğer gecekondu komşularıyla ortak ola rak kullanıyorlardı. Misafir etmek için komşusundan ö dünç çay isteyenleri içim burkularak, elimden bir şey gele meden izledim. Para vermeyi veya içtiğimiz çay için bak kaldan çay, şeker alıp evlerine bırakıvermeyi istediğim hâlde gururları kırılır diye çoğu kez yardım edemedim onlara. Şubede ise işlemlerle ilgili istediğimiz belgeleri bulup getirmek için çok çaba harcayanlarla karşılaşır ken, kimlik gibi basit şeyler için bile dakika larca problem çıkaranla ra rastladım. Şubeye ge len bazı gençlere bir ha vale formu bile doldurta maz, dilekçe yazdıra mazdık. Çünkü bile mezlerdi nasıl yazacaklarını... “

18

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2017

13. ÜMİT KAFTANOĞLU ÖYKÜ YARIŞMASI SONUÇLANDI 11 Nisan 1980’de öldürülen TRT İstanbul Radyosu Prodüktörü, Gazeteci -Yazar Ümit Kaftancıoğlu adına bu yıl 13. sü düzenlenen öykü yarışması ödül töreni ve anma programı Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Ödül töreni ve anma programına; Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu, Cumhuriyet Halk Partisi(CHP) İstanbul milletvekilleri Ali Şeker ve İlhan Cihaner’in yanı sıra Kaftancıoğlu’nun ailesi ve yakınları da katıldı.

Adnan Özyalçıner, Mehmet Güler, Öner Yağcı, Zeynep Aliye, Enver Aysever, Ayşe Akaltun, Feyza Akbulut Öner, Hakan Cucunel’den oluşan seçici kurulun yaklaşık 3 aylık okumaları sonucunda dereceye giren ilk 10 öykü belirlendi.

“Guluk” adlı öyküsü ile Mehmet Akif Duman birincilik, “Bıçak Sırtı Kir” adlı öyküsü ile Sevgi Ünal ikincilik ve “Oğullar, Kediler, Kelimeler” adlı öyküsü ile Ertan Meyan ise üçüncülük ödülü aldı.

Anma programı ve ödül törenin açılış konuşmasını yapan Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu,

Türk edebiyatına yeni eserler kazandıran Ümit Kaftanoğlu Öykü Yarışması programına ev sahipliği yapmaktan büyük mutluluk duyduğunu ifade ederek belediye olarak bu tür organizasyonlara her zaman destek vermeye devam edeceklerini söyledi.

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

19

Yeni Sanat Yusuf Ziya’yı ağırladı!

Yeni Sanat Külür Merkezi’nin düzenlediği “Yusuf Ziya Leblebici ile şiir Dinletisi”nde şiir ve müzik coşkusu yaşandı.

Beyoğlu’nda bulunan Yani Sanat’ta her ay çeşitli etkinlikler düzenlenirken Nisan ayında da şiire yer verildi ve Yusuf Ziya Leblebici konuk edildi. Şair-Yorum cu, aynı zamanda dergimizin de Genel Ya yın Yönetmeni olan Yusuf Ziya Leblebici, Ulaş Can Özdemir’in sazı ve türküleri eşliğinde şiirlerini yorumlarken, katılımcılar da şiir ve türkülere doydular.

Leblebici, şiir dinletisinde, Kardelen Şiir ve Müzik Grubu ü yeleri Sefer Kocaka ya, Gülfer-Bedrettin Güreş ve Meliha Yüce’yi de sah neye alarak onlar dan da şiirler yo

rumlattırdı.

Gece şiir ve türkülerle ilerleyen saatlere dek sürerken, Ulaş Can Özdemir’in yorumladığı sevilen türkülerle noktalandı.

20 Kardelen Sanat Hüzünlü bir aşk hikayesi: kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Mayıs 2017

“Karadutum, Çatalkaram..”

Edebiyatımızda yer edinen bir çok şiirin hikayesi vardır. Şiirler, ağıtları, isyanları, sevdaları ve umutları dile getirir.

Bazıları vardır ki, hüzünlü aşk hikayelerini bir kaç mısraya sığdırır, o hüznü şiiri her okuya na aktarır, tıpkı Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun “Karadutum” isimli eseri gibi...

Bedri Rahmi 1929 yılında İstanbul Güzel Sanatlar Aka demisi’ni kazandı. Fakat bir yıl sonra okulu bırakıp Paris’e abisinin yanına yerleşti. Eşi Eren Eyüboğlu ile burada tanışıp evlendi. Daha sonra ülkeye döndüğünde tekrar akademi de asistan olarak işe başladı.

Bedri Rahmi asistanlık yaptığı sıralarda okula konuk öğrenci olarak hayatını değiştireceği Mari Gerekmazyan gelmiş, görür görmez tarihin ve sayfaların tanıklık edeceği yasak aşk başladı aralarında. Mari Gerekmazyan, Bedri Rahmi’nin bir büstünü yapmış, Eyüboğlu ise bu hediyeye karşılık olarak ona bir sürü şiir yazdı ve portreler hazırladı.

Evli olan Bedri Rahmi’nin aşkı fazla uzun süremedi, Mari Gerekmezyan da tüberkülozdan hayatını kaybetti. İlaçların alınması için yaptığı tabloları elden çıkartan Eyüboğlu

“Karadutum” dediği sevgilisinin ölümünün ardından kendini bir süre toparlayamadı. Çaresizlik ve üzüntü içinde eve dönen şairin yanında yine eşi durdu ve onu hayata döndürmek için elinden gelen her şeyi yaptı.

Daha sonra biraz da olsa acısı azalan Eyüboğlu’nun eşi ile arası düzelerek bütün hayatı normale döndü, ta ki 1949 yılında katıldıkları bir toplantı da şairden bir şiir okunması istendiğinde Karadut’u söyleyene kadar!.. Şiiri okurken ağlayan Bedri Rah mi’nin hangi sebeple ağladığını anlayan ve eşinin hala sevgisinin ve acısının bir parça olsun azalmadığını gören Eren Eyüboğlu bir süre Paris’te yaşamaya karar vermiş ve Bedri Rahmi’ye şu satırlarla seslenmiştir; 4 Ocak 1950 Paris

Canuşkam; Kulüpte bir gece, bir şiir okumuştun hani! Hatırladın mı?

Gözlerinden birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin nasıl titremişti. Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme kızgın bir ütü yapışmış gibi olmuştum.

O gece...

Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım. Bedri’nin ruhuna, insanüstü bir gücün acıyıp ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan mutluluk duyabilmeni sağlasın.

Eren Daha sonra her şey yoluna girdi Eren Eyüboğlu eşi ve çocuğunun yanına döndü. Bedri Rahmi ise minnettar kaldığı ve tekrar sevdiği karısının yanında hayata gözlerini yumdu.

Mari Gerekmazyan’ın yaptığı, Bedri Rahmi Eyüboğlu büstü...

21

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2017

Karadut Karadutum, çatal karam, çingenem Nar tanem, nur tanem, bir tanem Ağaç isem dalımsın salkım saçak Petek isem balımsın ağulum Günahımsın, vebalimsin.

Dili mercan, dizi mercan, dişi mercan Yoluna bir can koyduğum Gökte ararken yerde bulduğum Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım, karımsın.

Sigara paketlerine resmini çizdiğim Körpe fidanlara adını yazdığım Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam Sıla kokar, arzu tüter

Ilgıt ılgıt buram buram.

Ben beyzade, kişizade, Her türlü dertten topyekün azade Hani şu ekmeği elden suyu gölden.

Durup dururken yorulan Kibrit çöpü gibi kırılan Yalnız sanat çıkmazlarında başını kaşıyan Artık otlar göstermelik atlar gibi bedava yaşayan Sen benim mihnet içinde yanmış kavrulmuşum Netmiş, neylemiş, nolmuşum Cömert ırmaklar gibi gürül gürül Bahtın karışmış bahtıma çok şükür.

Yunmuş, yıkanmış adam olmuşum Karam, karam Kaşı karam, gözü karam, bahtı karam Sensiz bana canım dünya haram olsun.

22

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Kimliksiz Kadınlar Ömrüm Çok Kalabalık Ömür dediğin gözlerinde yosun rengi,yıldız

başlar acının çaresizliği öfkenin yenilmezliği gözlerin

düşleri,kendine yenik anıların gölgesi,yaşamdan ırak bir

renginin kayboluşu yüreğin son atışıdır artık..

Dokundukça kanar söz okundukça kanar

arzunun can çekişi umudun suskunluğu...

anılar..Yüzünde ki çizgilerdir bir ömrü tarih kılar yılgın Hazan Özlem Ayrılık Öfke Fırtınalar Anılar Çocuk gülüşlerine saklanan gün Pişmanlıklar Keşkeler Hay aksi!

Seni Seviyorum'lar işte

yorgun yıllardan kalan pamuk tarlası acılar...Nasırlaşan ellerden başka geriye sadece kalabalık bir ömür kalır ne kalırsa geriye zamana inat yaşar..

Mutluluğun ne resmi ne de rengi vardır artık incinen ömrünü tarayan her insan kadına cıdan bir çentik atar... Öfkenin kalabalık ömrün

kalabalığın ortasında ki vazgeçilmezi

içinde yangınları başlar yakar

insan olanın.... Ömür dediğin nedir ki kalabalığın

yırtar geceyi gözler de gece

ortasında çaresiz bakışlarla bezenmiş

arsızdır artık sabaha uyanmayan

geçen zaman.Kaldırım

...

yorgunlukları, kelebeğin bir günlük

Pişmanlıklar AH keşke diye

ömrüne tutsak sevdalar..

Anne d'üşüyorum..!

Vazgeçişin öyküsü yarınlara

başlar ....

Suskun geceme yağan yıldızlar kadar ÖZLEDİM

acıların talan ettiği yüreğin anılara sığınan

seni...

Ne güzel çağrıdır sağır olana

mülteci kalpler yalınayak özgürlük... Ömrüm çok kalabalık gölgesine

özlemden üşüyen yüreklere

suskunluğunda

sığınan neyi niçin neden bilmeden

Dilek Hokkaömeroğlu

özlemek dünü çoğul yalnızlıklar ve pişmanlıklarla..

Kimsesizdir artık umut o zaman gözlerde yağma başlar işte o zaman kimsesizliğin acısını çıkarırsın ne kadar

sevgiye...Suskunluklar pişmanlıkların adresi gevezelik keşkelerin durağı ne çok yağmalandı kadın ..

Gece'ye arsız ateş böcekleri ile oynaşırken yıldızlar yeryüzünde dilekler dolusu kıyametler kopar..!

Yüreği Deli'm kalabalık ömür içinde bir tek seni

yaşadın ise o kadar..!

KADININ RUHUNA DOKUNAN HER EL sevgisiz bahçenin çiçeğini

ayrılıktan yok olan

toplar ve

kaldırımlar yalnızlık

kokar..Kadın artık yarımdır toprak ölüm kokar.. Ömrü kalabalık bir kadının gecenin gizemli çığlığında çıplak ayakları özgürlüğün de dansı başlar..

Kimsesizdir artık umutlar... Özlem can çekişir kalabalık ömür de...Yaşanmışlıklar yaşanmamışlıklara inat

yüzüne asılır sahte gülüşler

yankılanır acının şen kahkahası..!

Seni seviyorum ömürde en çok kalabalık bu sözle

sevdim..Birde içimde kara yağız koşan o çocuğu... Ömrümün kalabalık limanın ısısız koynuna saklandım işte Deniz fenerine aydınlığımdır sabahlar..

Gece susar ben yalnızlığıma soyunurum..

Kalabalık şehrimin ömrümün yalnız ustaları nerede ne zaman öldürdünüz yarınlarımı..!?

Sevgimle saygıyla dostlukla...

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

23

Menekşeler İstanbul’da!

Geçtiğimiz aylarda, Hamburg Menekşe Korosu’yla birlikte Almanya’da konser veren Mimar Sinan Derneği Korosu, aynı konseri İstanbul’a taşıyarak sanat köprüsü kuruyor.

Hamburg Eyalet Parlamentosu Sosyal Demokrat Parti (SPD) Milletvekili Güngör Yılmaz'ın kurucusu ve başkanı olduğu Hamburg Menekşe Korosunun konserinde, Şef Ensar Tunç yönetimindeki Mimar Sinan Musiki Derneği Korosu konuk koro olarak sahneye çıkmış ve salonu dolduran müzikseverlerin beğenisini kazanmıştı.

Beğenilen bu konserin tekrarı ise 16 Mayıs’ta Büyükçekmece AKM’de yapılacak ve toplam 70 kişi sahne alacak.

Konserin en güzel yanı ise, Menekşe Korosu’nda bulunan Alman vatandaşların da Türkçe şarkılar söylemesi...

Sabırsızlıkla beklenen bu konsere ilginin yoğun olacağı tahmin ediliyor.

Mimar Sinan Derneği Korosu, Hamburg’da çiçeklerle karşılanmıştı... Aynı misafirperverliği bu kez kendileri göstererek Menekşe Korosu’nu konuk edecekler...

24

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2017

35 YIL ÖNCE ON’LARI KIZILDERE KÖYÜNDE KATLETTİLER Musa Kaplan Bu yazımı 30 Mart günü yaz maya başlamış tım, yetiştireme miştim derginize.

Yıllar geçse de bir türlü küllene meyen ON’ların öyküsünden kısa ca bahsetmek isti yorum.

O yıllarda hem öğrenci hem de bir gazetenin muha birliğini yapıyor dum. Olayların göbeğinde bul dum kendimi. Yıl lar bir birini kovaladı, 37 yıl sonra yollara düştüm, yoldaşların katledil diği köye, Kızıldere Köyüne gittim. Orada, o yıları yaşanmışlıkların görgü tanıklarından dinledim. Yetinmedim yaşamakta olan ‘’DEVRİM YOLCULARI’’nı bulup onlarla konuştum. Zaman zaman karşılaştığım zorluklar beni daha da olayların araştırılması gerektiği konusunda törpüledi. Daha önceki yazılanların dışında bulgulara ulaştım.

Kitaplaştırdım bu bulguları, ‘’DEVRİM YOLCULARI ve 3 YOLDAŞ kitaplarında.

Kızıldere Köyünde ON kişinin katledildiği olayın görgü tanığı olan ve Ertan Sarıhan’ın ağabeyi Saydam Sarıhan’ın bana anlattıklarından kısa bir bölümü sizlerle paylaşmak istiyorum.

‘Niksar Hastanesinin önü ana baba günü, mahşeri kalabalıktı.

Askerin ve sivil vatandaşların teşkil ettiği kalabalığın arasından geçerek cesetlerin bulunduğu hastane odasına ulaştık. Gördüğümüz manzara tek kelimeyle korkunçtu. Odanın ortasında bazukalarla katledilmiş ve yere gelişigüzel yatırılmış devrimci gençleri görünce, nerede ise kendimi kaybedecektim o manzara karşısında.

Orada bir subay ölenlerin ismini söylüyor. ‘’ Bunun sahibi kimse baksın’’ diyor. Orada yatan ON kişinin cesetleri alt alta üst üste duruyor.

Sıra Bana geldiğinde, gittim baktım. Önce göremedim, içim hopladı.

Sonra gördüm, yıkıldım. Sol bacak bilekten kopuktu. Subay ‘’herkes ölüsünü alsın götürsün’’ dedi. Kardeşimi aldım, kopuk bacağı da alarak bir tabut yaptırıp içine yerleştirdim. Fatsa’ya doğru yola çıktık. Fakat Tokat’a geldiğimizde halkın protestosu ile karşılaştık, bizi çok rahatsız ettiler. Güvenlik güçleri orada olmalarına karşın bu rahatsız edici davranışa müdahale etmediler.

Daha sonra Fatsa’ya doğru yolumuza devam ettik ve evin önüne geldiğimizde, bir cenaze evi nasıl olursa evin önü öyleydi.

Daha fazla durmanın bir yararı yoktu. Cenaze için yapılması gereken hazırlıklara başladık. Önce kazanlarda su ısıttık, daha sonra cenazenin yıkanması için hoca aramaya başladık.

Bu arada canımı sıkan bir şey oldu. Bir tanesi; cenazeyi evden alıp musalla taşına koyduğumuzda, şoför ‘’ benim işim tamam’’ deyip oradan ayrıldı ve ayrılırken de şöyle bir söz sarf etti. ‘’Ben anar şistin cenazesini taşıyamam, kusura bakmayın’’ dedi. Ben de ‘’Ben de ‘’Tamam koçum, seni anlarım’’ dedim. Korkuyorlar tabii ki, doğal olarak. Ben araçtan inip başka bir şoför buldum, birde hacı hoca araş tırdık.

Bulduğumuz bu hacı hoca lar gidip müftüye danışmışlar, bunun cena zesini yıkamak ve kıldırmak caiz mi diye. Tabii çıkan cevap, ‘’ Bu a narşistin cenaze namazı kılın maz’’ olmuş. Bunu üzerine ben bütün bu işleri kendim başarırım diyerek Halil Hoca ile birlikte Ertan’ı yıkadım. Cenaze na mazını da Halil Hoca oradaki halkla birlikte kıldırdı. Daha sonra defin işlemlerini ta mamlayıp eve doğru yönel diğimde üç sivil polis alıp

götürdü beni.’ Ölenlerin lideri Mahir Çayan’ın Halil Er gün’e 11 Ekim 1967’de yazdığı bir mektubu paylaşayım istedim sizlerle. Başlıktaki DOST sözcüğü çok önemli.

Merhaba Dost, Sonbaharın titrek güneşi altında nerelerde ve neler yapıyorsun bakalım?

Sınavlar bitti. Senin sınavların sonucu duyduğuma göre olumlu. Bu nedenle kutlarım.

Bu akşam İstanbul’a gidiyorum, en geç ayın on dördünde döneceğim. Yani üç günlük bir kulaç atış olacak bu boğazda.

Halil, Aslan maddi olanaksızlıktan dolayı evden çıkıyor. Ayın on beşinde İzmir’e gidecek ve orada kalacakmış artık. Aslan’ın yerine usuma takılan ilk sen oldun. Aslan’ın yerine gelip gelmeyeceğini, yani Aslan’ın yerine senin kalıp kalamayacağını bana acele bildir. Ben de ona göre hareket edeyim. (Ersin, Ayhan vs. gibi) birçok dost kullanmak istiyor Aslan’ın yerini.

Ancak ben onlara bildirmeden önce sana bildiriyorum, seninle daha iyi birlikte olacağımıza inandığımdan dolayı.

Halilciğim,4 gün sonra cevap mutlak elime geçsin. Sonucu olumlu yaz (okul adresine) SBF Cebeci/ ANKARA Okullar yirmisinde açılıyor. Eğer ayın on beşinde gelirsen çok iyi olur. Biraz (beş on gün) gır gır yaparız. Sınavların yorgunluğunu atarız.

Mahir Çayan.

Not: Alır almaz lütfen cevap yaz olumlu veya olumsuz. Eğer evde kalmak istersen karyola vs. Aslan’ın. Sen yalnız bir kilim iki iskemle getir yeter. Ve aynın on beşinde bunları da alırsan çok iyi olur. Diğer çocuklarda (arkadaşlarda) senin cevap gelene dek konuşacağım.

Mektubun ekindeki şiir de şöyle: Hayır sevgili çocuk, ağlama.

Ağlama yoldaş için.

Hayır sevgili çocuk, ağlama Tekrar geri gelecek Sevgili gerilla.

Sana bir gün Ben özüm, Ben neşeyim Ben Hürriyetim, Özgür Amerika benim vatanımdır, Eğer ben yarın düşersem, Diğer Che’ler gelecek Dedi.

Benim için ağlama, Benim her zaman yaşayacak Bir rüya olduğumu Anlamamış demektir.

Diğerleri, Ölü, canlı, Kim yapabilirse Devam etsin Zafer veya ölüme kadar.

Amerikalıların ayağına Ölü düştü Ne ateş ne buz Onu yok edemiyor Gerillaların yetiştirdiği Kandan bir çiçek: Kırmızı ve yenilmezliğidir Hürriyetin

Mayıs 2017

25

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Kitap Fuarlarının Kadın Mimarı !

Dev firmaların, güçleriyle ve geniş kadrolarıyla

Asuman Toraman,

düzenledikleri fuarları çoğumuz takip ediyoruz. Son yıllarda bu

kitaba olan sevgisinin

fuarlara belediyelerin güçleri oranında organize ettiği kitap

kendisini bu işe yö

fuarları da eklendi.

Kadıköy Belediyesi bu yıl 9. kez kitap fuarı düzenlerken,

nelttiğini anlatırken, projelerine attığı ilk

yarışmalardan, şölene ve sosyal projeleri de başarıyla hayata

adımı şöyle anlatıyor;

geçiren belediyeler arasında...

Dev firmalara kafa tutacak kadar başarılı olan bu projelerin mimarı da Asuman Toraman...

Asuman Toraman, Kadıköy’de 8 kitap fuarına imzasını atarken, bir çok sanatsal organizasyonları da beraberinde

Asuman Toraman

“TÜYAP’a gitmek oldukça zordu. Kitapların Kadıköy’e ve Kadıköylüyle buluşmasını sağlamak amacı ile yola çıktım.

Hatta kitap günlerinin amacı, Anadolu’da kütüphaneler kurmak ve kurulan kütüphanelere yeni kitap göndermek, çocukları yeni kitaplarla buluşturmaktı. Kitap günleri projesi

getirdi.

2. Ataşehir Kitap Günleri, Kadıköy ve Ataşehir’de ilk ve

başarıyla devam etmekte ve her sene bir kütüphaneye destek

ortaokul öğrencilerinin katıldığı şiir okuma yarışması, Nedret

vermektedir.”

Yarışmalara, sosyal etkinliklere de sanata olan sevgisinden

Selçuker Şiir Okuma Yarışması, Kadıköylü yazarlar/ Kadıköy’ü yazanlar buluşması,1. ve 2. Çocuk Kültür Sanat Şöleni,KASDAV Kültür Sanat Şenliği, KASDAV Yöresel Tatlılar,

Genç Kalanlar Şenliği, Dans Yarışması, Isıtan

Yumaklar Yarışması, Karikatür Yarışması gibi projelerin mimarlığını yapan Toraman, Mayıs ayında ise Kastamonu Kitap Fuarı’nı hayata geçiriyor.

Aynı zamanda bir kaç gazetede de köşe yazarlığı yapan

dolayı, sanata ve sanatçılara sahip çıkılması ve destek olunması gerektiğinin bilinciyle yöneldiklerinin altını çizen Asuman To r a m a n , d i n l e y i c i s i y l e , o k u y u c u s u y l a s a n a t ç ı y ı buluşturmanın hazzını duyduğunu ve toplum olarak sanatın bir ucundan tutulması gerektiğini belirtti.

Toraman ayrıca, koristlik ve sunuculuk da yapıyor.

26

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Üç Günlük Dünya

Gülfer Ceylan Güreş

Geçen gün birden aklıma geldi, üç günlük dünya dediğimiz, bu dünya neden bu kadar acımasız diye sorgulayıp sesli düşünmüştüm . Dünya dediğim onu çirkinleştire n, kirleten biz

insanoğullarıydı.

Bağrına oturduk dünyanın. Tepindikçe tepiniyoruz, yakıyoruz, yıkıyoruz. Ozon deliniyor, sular mecrasından çıkıyor, yer gök inliyor, bazen bir çığlık bazen göğe yükselen kahkaha oluyoruz. Canavarlaşıyor egomuzu tatmin edemiyoruz. Toprak ana yinede tüm sıcaklığıyla karşılıyor bizi. Ne kadar zulüm görse de o yine hayat veriyor. Toprak, tohumu bağrında saklıyor. Ana gibi besleyip büyütüyor. Ektiğimiz her topraktan ürün elde ediyoruz da, sevgi ektiğimiz her yürekten sevgi biçemiyoruz.

Doyumsuz yanımız hiçbir zaman azla yetinmeyi öğrenemedi. Düşünüyorum da keşke ilk çağdaki gibi bir yaşam sürseydik. Doğanın bitki örtüsünü hiç bozmadan, tamamen doğal nimetlerden faydalanarak yaşasaydık.

Mesela paranın kölesi olmadan yaşamayı becerebilseydik.

Dünyayı ortak bir bağ, bahçe gibi görseydik. Sadece insan olarak yaşamayı, insan olarak paylaşmayı bilseydik.

Keşke dünya emperyalist güçlerin elinde oyuncak olmasaydı. Her zaman büyük balık küçük balığı yutar misali, yaşayıp var olma savaşı vermek zorunda kalmasaydık. Büyük eyaletler ellerindeki güç kaynaklarını kullanarak, küçük ülkelerin elinde bulunan, kıymetli toprakları yer altı zenginliklerini ele geçirmek adına gözünü kırpmadan insan kıyımı yapmasaydı. Yapmış oldukları savaş sonucu günde yüz binlerce çocuk ölmeseydi.

Daha hayata başlamadan yaşama veda eden çocukların sayısı gün geçmeden çoğalmaktadır. Yoksul insanların vermiş olduğu yaşam mücadelesi gün geçtikçe daha da

zorlaşmaktadır.

Gelişmiş ülkeler, gelişmişliklerini sömürerek değil, paylaşarak, yokluk ve yoksullukla savaşarak kazansalardı.

Dünya ve toprak ana cömertliği ile herkese yeter. İnsanoğlunun doyumsuzluğu, 'hak haklının değil, güçlünündür' acımasız savaşı milyonlarca insanın ölmesine sebeb olmuştur. Bu ölümlerin en acısı yarını göremeyen çocuklarımızdır.

Oysa insanoğlunun bu dünyadan beş metre bez dışında alıp götüreceği hiçbir şeyi yoktur. O zaman neden kavgalar,savaşlar çekilen bunca acılar... Neden bu üç günlük dediğimiz dünyada bu kadar savaş verip hırslarımızın kölesi oluyoruz?

Bazen bizim bile, küçücük dünyamızda vermiş olduğumuz yaşam mücadelesinin içinde, En yakınımızdan çelme yiyoruz. Bir çekememezlik, bir kıskançlık, anlamsız bir yarış almış başını gidiyor. Bu kadar çilenin öfkenin hırsın kurbanı olmaya değer mi? Kendimize sevgiden bir dünya kuralım ve sevgiyle yaşayalım. Her geçen gün bir öncekini aratıyor nasılsa. Yaşadığımız her ana sıkı sıkı sarılıp çoğaltalım kendimizi en güzel yarınlara. Çünkü sevginin sermayesi yoktur.Doyumsuzluğunda sonu yoktur.

Dünya üç günlüktür. Çocukların şiir gibi güldüğü bir dünya için sevgi dolu yürekle...

Yeniden Doğur Haydi, dünya Kocaman aç kollarını Unutma Senin çiçeklerin çocuklar Birde Gülüşlerine sevgi kokularını sürmüş Güzel yürekli insanları al Topla yüreğine hepsini Bırak geride kalan Tüm kirli yürekleri Güneşi yeniden doğur Sevgiyle kucaklayalım Tüm kardeşleri Yaşama yeniden doğur Doğmadan ölen tüm çocukları

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

27

EN HAYIRLI OYUN: SAĞLIK OLSUN Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu’nun da konuk sanatçı olarak katıldığı “Sağlık Olsun” oyununun geliriyle serebral palsili 2 çocuk için tekerlekli sandalye alındı.

Bakırköy Belediyesi Yunus Emre Kültür Merkezi Müşfik Kenter Sahnesi’nde, Bakırköy Belediyesi Gönüllü Çevreciler Tiyatro Topluluğu tarafından oynanan “Sağlık Olsun” oyununda Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu, televizyon programında ailelere sağlıkla ilgili öğütler veren doktor rolünde oynadı.

Oyunun sonunda Bir Can Bir Umut Serebral Palsili Çocuklar Derneği üyesi 2 çocuğun ailesine tekerlekli sandalyeleri teslim eden Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu şunları ifade etti: “Böylesine hayırlı sonuçları olan bu oyunumuzda ben de sahneye çıkmaktan çok mutlu oldum. Oyundan elde edilen gelirle 2 tane çocuğumuza tekerlekli sandalye alınmış olması gerçekten çok ince bir davranış. Tamamı gönüllülerden oluşan tiyatro topluluğumuzda görev alan tüm sanatçılarımızı kutluyorum. “

28 Kardelen Sanat Bir kadının kaleminden dizelere dökülen

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

“Sessiz Çığlık” Meliha Gökçe’nin “Sessiz Çığlık” isimli şiir kitabı çıktı.

KDH Başkanı Gökçe’nin 128 sayfadan oluşan kitabı Tunç Yayınlılık tarafından basılarak raflardaki yerini aldı. Genellikle yaşanmış olaylardan esinlenerek yazdığı şiirleri kitaplaştıran Gökçe, Sessiz Çığlık isimli kitabının ön sözünde şöyle dedi; “ Benim kalemim hep yazdı... Yalanı, sevmeyi, ihanetleri... Küçük bir kız çocuğunun çabasını, anasız babasız büyümeyi dizelere döktü...

Bu hayatı, içimdeki yaşamak isteme hevesini cümlelerle anlatamadım, kalemim anlatsın istedim. Ve acı hayatın yaşanmışlıkları kalemimle birlikte kağıtlara döküldü... Yazdıklarımda sizlerin de hayatınızdan kesitler bulacağınıza inanıyorum. Öldükten sonra da anılarım yazdık larımla yaşasın, siz dostlarıma beni hatırlayacağınız bir kitap kalsın istedim. Umarım dizelerimi okuyarak ya şadıklarımı / yaşadıklarımızı bir nebze olsun anlayan olur.

Kalemim sadece beni değil, hayatın acımasızlığı içinde kıvranan tüm kadınları anlatmaya çalıştı…”

Meliha Gökçe’nin kitabı Tunç Yayıncılık ve KDH’den temin edilebiliyor.

Emekli olan kadınların gözde sanat dalı: Resim II. Dünya Savaşı sonrası Avrupa sanatının en önemli kişiliklerinden Georg Baselitz, “Kadın sanatçıların en büyük sorunu nedir, biliyor musunuz? Hiç biri doğru dürüst resim yapamıyor” diyerek büyük bir tartışmanın kapısını açmasına rağmen, bir çok ünlü ressam da bu görüşe karşı çıkıyor. Kadın sanatçı Yayoi Kusama'nın bir resmi 3.8 milyon sterline, Bridget Riley'nin bir yapıtı ise 2.5 milyon sterline satılmasına ve bir çok kadın ressamın isim yapması bu görüşü çürütüyor.

Bu tartışmalar ve düşünceler profesyonel sanat alanında devam ederken, amatör açıdan baktığımızda ülkemizde çalışan kadınlar emekli olduktan sonra sanata el atıyor. Genellikle resim alanına yönelen kadınlar, kurslara giderek tuvallar üzerinde hayallerini resmetmeye çalışıyor.

Hayatları boyunca gerek işte, gerekse evlerinde yoğun iş temposu altında bunalan kadınlar, belirli yaşlardan sonra sosyalliğe soyunarak ya dernek çalışmaları, ya da sanatın bir koluna ağırlık veriyor.

Bu konuda görüşlerine baş vurduğumuz ve bir çok orta kuşak kadını resim alanında eğiten Ressam Candan Uluğ, özellikle emekli olan kadınların resim sanatı yöneldiklerini ve bu konuda da çok başarılı olduklarını söylüyor.

Son bir yılda 60 kursiyer kadına ders veren Candan Uluğ, eğitim sonunda hepsinin tuvallarine yansıyan başarıyı gördüğünü ve Bahçelievler Halk Eğitimi Merkezi Öğretmeni Candan Uluğ, bundan mutluluk duyduğunu Resim emekli olan kadınların resim sanatına ilgilerinin kendisini mutlu belirtiyor… ettiğini söyledi...

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Yorumcu Eda Keske;

“Kadın olmak zor!”

Yorumcu Eda Keske, kadın olmanın zorluklarını anlatırken, bu zorlukların sadece sahne hayatında değil, yaşamın tüm alanlarında, hatta iş dönüşünde bile yaşandığını söyledi.

Sanatın her zaman için ilişkilerle yürüdüğünü, cinsiyetin başkalarının kullanımına uygun düşmediğinde bu yolda yürümenin çok zor olduğunu vurgulayan Eda Keske,

“Cinsiyetinizden

kaynaklanan cazibeniz, karizmanız başkalarının kullanımına uygun düşmediğinde veya kendinize ait yatırım yapacak maddi yüksek olanaklarınız yoksa hızlı ilerlemek zordur. Kadın olmakla bunu kullanıma açık tutacakmışsınız gibi bir algı var. En zoru bu.” dedi.

Kendisinden, cinsiyetinden kısacası duruşundan ödün vermeyen kadınların toplumsal alanlarda yürümelerinin de zorluğuna değinen Keske, bu duruşun aksi etkilerini de şöyle anlattı: “Duruşunuzu farkeder,

sözde takdir eder ve

uzaklaşırlar kibarca. Çünkü siz verimli değilsinizdir.

Bu genel algıdan dolayı yakınlarınız da sizi algılamakta güçlük çeker. Hasbel kader çok ünlü değilseniz boş bir iş gözüyle bakarlar. Bire bir yakınınızda olanlar şaşkınlıkla yorum yaparlar, ‘meğerse işiniz ne kadar sade ama meşakkatliymiş’ derler. İş dönüşü zorluklar yaşarız. Geç saat olduğundan pantolon giyeriz, çünkü yürürken takside vs. sadelik gerekir. Kısacası kadın ve sanat bir arada zahmetli bir yol yürür.”

29

30

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2017

Şair Vesair

Şiir Özgürleştirir mi?

Valery'nin, Şiirin içinde fikir, elmanın içindeki gıda kadar saklı olmalıdır sözü, binlerce yıldır şairin aslında açıkça söyleyemediği fikirlerini dizelere saklaması mıydı, Murat Karagöz yoksa zaten şiir buradan hareketle şairin siyasi taşlaması görevini üstlendiği bir sanat mıydı ikilemine düşürdü beni daima. Günümüzde sanatın modern dayanakları olarak nitelendirilen ideoloji, siyaset ve ahlak üçlemesi binlerce yıldır şaire hakim değil miydi oysa. Hayatın tüm ahlaksızlığına, insanoğlunun aç gözlülüğüne, güçlünün güçsüzü ezdiği, ruhun köleleştirildiği bir tarih yazılmışsa suçlu şair midir?

Aslında şiir, binlerce yıldır eleştirmenin bir aracı olarak kullanılmıştır. Mitoloji kendi içerisinde, din ise kendi dışında sürekli bir eleştirel bombardımana tutulur.

Siyaset bu yerişlerin en büyük payını almaktadır daima.

Tam da burada Ortaçağ ahlaksızlığı, klan, derebeylik, kavimcilik, karşısına çıkartılan çekirdek aile ve etrafında şekillenen toplum düzeni ile daha ahlaklı bir yapıya kavuşmuş mudur diye okura sormamız gerek.

Eğer bir nebze katkısı olduysa şiir burada çok önemli bir yer tutmaktadır daima. Şiirin ahlakçılığı, bireyin karşısındadır hep. Çünkü birey, bilinçli yada bilinçsiz olarak iktidarın etrafında dolaşır çoğu zaman. Şiirin tarihi de bunun üzerine gelişmiş ve şekillenmişti. İktidarını kötülük üzerine kuran bir çok siyasi akımıdestekleyen şiirler olmamış mıydı? Elbette adına şair denilebilirse her dönem bunlardan bir buket derlenebilir. Neden Brecht, Hitler'in iktidarı ele geçirmesinden kısa bir süre sonra hazırladığı Solcu Aydınlar için Birleşme Temelleri adını verdiği dokuz maddelik yazısında, faşizme karşı mücadelede solcu aydınların mütefiki olarak yalnızca emekçi sınıfı görüyordu sizce? Sokrates Hippias diyaloğu'nda sanatın kullanılışı ve yararlı olmasını törel zorunluluk olarak öne sürülmesi gerçekçi değil mi yada? Çok eski zamanlarda yaşlı kişiler tarafından söylenen destanlar, zamanla duyarlı kişilerce söylenen sözlere dönüşmüş, toplumsal beğeni kazanarak söyleyenleri halk ozanı, şairler olarak gün yüzüne çıkarmıştır. Tüm bu kişiler günümüz şiirine öncülük etmişler, bilge sayılabilecek bu kişiler yaratıcılığa ve zekaya dayalı, duygulu, özlü, süslü, anlamlı sözler ile savaşta, barışta, doğumda, ölümde, düğünde, tarlada, işte, hayatın her alanında söz söylemede yetkin kimseler haline gelerek halk üzerinde de etkili olmuşlar. Gel zaman git zaman

yaşanan toplumsal değişikliklerle yapıya siyasal olarak hükmetme telaşındaki yöneticiler ve onları kendi çıkarlarını gözetmek için destekleyen çevreleri, söz söyleme sanatının ustalarını denetimleri altında tutmaya çalışırlar. Bu müdahaleleri yüreklerine takılmak istenmiş prangalar addeden şairler halkın korkusuzluğunu, yiğitliğini, kahramanlığını, çalışkanlığını, dürüstlüğünü, yeteneklerini ve diğer meziyetlerini dillendirdirmeye, siyasilerin yanlışlarını haykırmaya devam ettiler ve şiiri yöneticilerin bireysel yararını değil toplumun ortaklaşa yararını savunan bir olgu olarak sürdürdüler. İşte şiiri ilerici kılan şairlerin ve ozanların bu tavırları olmuştur. Şair yönetenlerin hizmetine girmemiş, daima halkın kültürüyle birleşmiştir. Bu durumun faturası her dönemde ağır olmuş, yönetenler her zaman olduğu gibi güç kullanmaya başlamış ve Hallacı Mansurlar öldürülmüş, Nesimilerin derisi yüzülmüş, Pir Sultanlar asılmış, ama şiir güçlendikçe güçlenmiş, şairler asla pes etmemiştir.

“Nidelüm devr sunarsa sana şerbet bana zehr Bu cihan böyle olur gâh bana gâh sana” diyen Necâtî, “Kabrimi kimse ziyaret etmesin Allah için Gelmesin reddeylerim, billahi öz kardeşimi Gözlerim ebnâ-yi âdemden o kadar yıldı ki İstemem ben Fatiha, tek çalmasınlar taşımı” dizelerini yazan Şair Eşref, “yiyin efendiler yiyin, bu han-ı iştiha sizin, doyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yiyin!” sözleriyle aç gözlü siyasileri eleştiren Tevfik Fikret, “Kime sordumsa seni doğru cevap vermediler; Kimi hırsız, kimi alçak, kimi deyyus! dediler…

Künyeni almak için, partiye ettim telefon: Bizdeki kayda göre, şimdi o meb'us dediler!..” dörtlüğüyle devrinin politikacılarını amansızca eleştiren Neyzen Tevfik, “balkonun altına kapamışlar hint horozunu önüne de bir kara tel çekmişler dünya yüzü görmesin diye… yine de herkesten önce ötüyor sabahları… erken öten horozu… sözü bir yerlerden kulağına çalınmış olmalı… belki de” şiiriyle sosyal mesajlarına daima yenilerini ekleyen Can Yücel'de bizim şiirimizin asi çocuklarından sadece birkaçı olarak bu gün bu yazıya ilham olmuş değerlerimizden, hep söyleyecek bir sözü olan ve şiirlerle bizi özgürleştiren şairlerimizden örneklerdir.

Mayıs 2017

31

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

im

Hükümsüzdür Gidişler

Az önce yine sen geçtin Yüreğimin sokaklarından Sorma ''Nasılsın?'' diye İçim dışıma gurbet olmuş ğumda kalmış Son barikatım da çocuklu Zulamda adressiz şiirler ler Saçlarıma dolanmış türkü Vatansızdır sevdam Ah benim ahraz sevilerim ığı günlerdeyim Senli cümlelerimin kısald yolculuklarım Uzun uzun gidemediğim

Ozan Ezgili Kevser MiŞ Elinden öptüğüm yüce büyükler Derdimize deva bulacaklarmış Dilerim bulurlar hafifler yükler Onlar da bu yükten alacaklarmış Açılacak hasta hane kapısı Değişecek soğuk soğuk yapısı Verilecek fakir halka tapusu Bu ikrara sadık kalacaklarmış Durulacak sular gözler gülecek Pazarda çarşıda fiyat inecek Enflasyon da köşe bucak sinecek Bizi mutluluğa salacaklarmış El uzatacaklar gariban kula Paydos dedirtecek yamalı çula Çocuklar sınavsız yüksekokula Hem parasız pulsuz dalacaklarmış Böyle yazıyor hep gazete dergi Kalkacak omuzda şu ağır vergi Konuşan dillerde ne güzel sergi Oluşup cümbüşler çalacaklarmış Ezgili der rüyam gerçek olursa Hak adalet bir gün yerin bulursa Gönüllere sevgi barış dolarsa İnsanlar çok mutlu olacaklarmış

KARA DUTUM Serdar San Aç eteklerini Dökülen dut tanelerinden Sevgilerimi döküyorum Bilenmiş duygularda Çiğnemeden ezilsin damağında Tadında suskunluk çöksün Sevgi taneleri artınca Dön dut yemiş bülbül misali Aşırı sevgi doymuşluğuna Ellerinde kara dutun izleri Silinmezken sularda Ayrılmak kolay mı Tadı damağında kalmışken

oldu benim Sessiz çığlıklarım da çok ıdım tan ta Aşkı çıkmaz bir sokak ğildi hani de zel Çıkanlarsa bu kadar gü Mevsimsizdir düşlerim Zemheride terlemişliğim ktur benim Yazda üşümüşlüğüm de ço Kiraz çiçeklerinde Seldagül m Baharın ortasında gidişleri Güzde yapraklarla dökülüp Aşka dönüşlerim Ah benim ahraz sevilerim Mevsimsizdir düşlerim

Öztepe

Kör Saatçi

Fidan Karakaş

İlahi sesleniş ol dediğinde, Geceden düştüm Kör saatçinin zaman tüneline Elleri ile tanzim etti zamanı, gözlerinin yerine Titredi mum ışığında Sessizce içirilmiş yaşam iksiri ana sütünde Şah damarımda şafak sökerken Tanıştım var oluşla, Tek sonun yaşandığı zaman mizanseninde Düşüp kalkarken öğrendim yürümeyi Kaygan zeminde Kilitli kapılar ardından aldım, Duyguyu, Sevgiyi, Aşk’ı Doldurdum bedenime Sözcüklere yüklendi duygular dünya dilinde Sen oldu, Ben oldu, Onlar oldu bu kalabalık Bazen rüzgarlar taşıdı sevda masallarını Gözlerim yerine yüreğim buğulandı Erken vedaların ardından Acının lezzeti kaldı dimağımda Bazen, sihirli lotus çiçeğinin kokusunda tanıdım Sahte sevdaları Özgür ruhumun kanatlarında taşıdım Sevgilerimi Zaman zaman, kumlara karıştım rüzgarların önünde Yok olup, gitmek yerine Tenhalaştı yüreğim artık, Yakut rengi sulara konmakta kuşlar Eriyen ömrümün ufkunda kalmalı Bu ışık, bu renk Kör saatçinin zaman tünelinde son tık vuruncaya dek.

32

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Mayıs 2017

Ayten Turan KENDİNİZE DÖNÜN Hiç kendinize döndünüz mü? Hayatın bütün koşturmasını bir kenara bırakıp kendinizi hiç dinlediniz mi?

Birçoğumuz bunu ne kadar yapmak istesek de beceremeyiz, çünkü kendimizi hep en sona alırız, ne zaman kendimiz için bir şey yapmak istesek erteler önce sevdiklerimiz der, iş güç der kendi kıymetimizi anlamadan, bir ömrü böyle harcarız da kendimiz bile bunun farkına varmayız.

Ve bir gün öyle bir şey olur ki dolar dolarda taşarız, işte o zaman yeter artık der, artık ben demek aklınıza gelir, kendimize dönmek isteriz işte o zaman ne kadar geç kaldığımızın farkına varırız. Çünkü yıllar bizi yormuştur, eskiden kendimiz için hayal edip de ertelediğimiz şeyleri yapmaya dahi gücümüz kalmamıştır.

Artık yıllarca hayalini kurduğumuz dağlara gidemeyiz çünkü gençken gitmek isteyip ertelediğimiz dağlara tırman mak için geç kalmış gençliği mizde ki enerjiyi kaybetmişizdir.

Ovalarda ata binim koş mak istesek ko şamayız ne bile yim âşık bile o lamayız yıllar ca ertelediği miz her şey gi bi

duygularımız ile yorgundur artık ne hissedersek hissedelim, gençliğimizde ki gibi değildir.

NE BEDENİMİZ, NE RUHUMUZ. İşte bunun için yazıyorum kendinize dönün, hayat öyle kısa ki hiç bitmeyecek sandığımız yıllar göz açıp kapayana kadar geçiveriyor da, farkını bile varamıyoruz. Şimdi duyar gibiyim… Öyle kolay mı kendine dönmek? Bu hayatın zorluğunda keyfimizden mi bu koşturmaca diye.

Haklısınız, hepimiz hayat denen bu olgunun içinde savaş veriyoruz gelecekte çocuklarımız rahat yaşasın ben çektim o çekmesin diye beklide gücümüzün iki katı çalışıyoruz.

Bir hedef peşinde kendimizi unutuyoruz.

Ama bu koşturmanın içinde arada mola vermek lazım, gücümüz neye yetiyorsa kendimizi arada ödüllendirmek lazım.

Bazen hayatın telaşı içinde verdiğimiz bir kah ve molası bile insanın kendine verdiği ödüldür.

Ya da yaşam muhasebesinin içinde verdiğiniz bir kitap molası, yazarın yazdığı sayfalarda kendini bulmak, bir ödüldür. İş çıkışı direk eve gitmektense, deniz kenarında yarım saat yürümek bir ödüldür.

Arada sıra dışı bir şey yapmak, insanların senden beklediğini değil de senin içinde olan bir çılgınlık yapmak, kendinizi mutlu etmek kendinize verdiğiniz güzel bir ödüldür. İnanın siz varsanız çevreniz var, siz mutluysanız sevdikleriniz mutlu, onun için önce yapabildiğimiz kadar kendimize fedakârlık yapalım.

Hayat insanlığa verilmiş bir ödülse, bu ödülün için de en özel sizsiniz, bunu asla unutmayın olur mu?

Hayat ne kadar zor olursa olsun haksızlıklara uğramışta olsak, sıkıntılar bizleri yormuşta olsa yani ne olursa olsun yaşamak nefes almak gülmek bazen ağlamak bile güzel.

Onun için nefes alabilirken ciğerlerime oksijeni doldurmak lazım, gülmeyi becerebilirken kahkahalarla gülmek lazım, dediğim gibi bazen hıçkıra hıçkıra ağlamak lazım.

Anlayacağınız hayatı dolu dolu yaşamak lazım.

Arada da olsa İçimize…

KENDİMİZE DÖNMEK LAZIM

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

33

“Kadın olmak güzel şey!”

Ses sanatçısı Ahsen Ceylan, “Kadın olmak gü zel şey” derken, bu güzel liğin de zor yönleri olduğu nun altını çizdi. Çoğu kadının yaşadığı erkek hegamonyasından nasibini aldığını söyleyen Ahsen Ceylan, “Kadın olarak hayata tutunmak, kendi ayaklarının üzerinde durabilmek çok zor. Bütün zorluklara rağmen bunu başarıp ailenizi koruyup onlarla birlikte mutlu olabiliyorsanız en büyük mutluluk budur.” dedi.

Ceylan şöyle devam etti: “Aslında kadın olmak güzel şey… Bu güzelliğin de elbet acıları ve sorunları vardır. Örneğin, hepimizin de iyi bildiği gibi insanların, özellikle de dost bildiklerinizin ihaneti en büyük yara oluyor. Bu da sizi ister istemez yalnızlığa itiyor. Bu yalnızlığı ise ailenizle dolduruyor sunuz.

Hiç kimse tam anlamıyla mükemmel bir hayat yaşayamaz. Her kesin bir yaşam hikayesi vardır. Bu hikayeler de insanın gelece ği için tecrübeyi oluşturur.

Sahne, TV ve evim arasında başka bir dünyam yok gibi. Yaşadığım tecrübelerden sonra yalnızlığı tercih edip sever ol dum. Kadın olup da erkekle rin sözde söz sahibi olduğu bir çok alanda başarıyı

Ahsen Ceylan, her meslekte olduğu gibi şarkıcılıkta da çok zorluklar yaşandığını, anlatırken, yine de “Kadın olmak güzel şey” dedi...

34

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

DENEMELER MAViLER , PEMBELER VE SİYAHLAR

20.yüzyıla damgasını

Süheyla Altınkaya Turan

O kendini modern sanatçı olarak görmemiştir,

vuran Guernica, iç

savaşın ütopik bir ressam olarak görüyordu her daim. Bir

vahşetini değil de

modern amaç için yapılan sanatı gülünç diye nitelendirirken:

savaşın neden olduğu ıstırabı “ Yaptığım her şeyi bugün çerçevesi içinde kalması da temsil ediyor.

Ve mızraklar vurulmuş bir at, acı çeken atın

dileğiyle yapıyorum.” Diyordu.

Tek bir gününü bile boşa harcamayan, aynı arayış,

üzerinde dikkatimi çeken göz şeklindeki çıplak bir aynı gerilim, aynı sımsıcak tutkunun kollarında ampul

parlıyordu , atın altında bir askerin doksan bir yaşını kucaklayan ,unutulmaz eserlerin

parçalanmış cesedi vardı, asker üzerinde çiçeklerin ressamı olarak hafızalara kazınmayı da sonsuz hak büyüdüğü kırılmış bir kılıç tutuyordu, solda ise iri etmiştir. gözlü boğa, kucağındaki ölü çocuğa ağlayan bir kadının üzerine kapaklanmıştır, sağda ise bu vahşeti

Ve başucumdaki çıplak kadın, vazonun içinde gücenik sırtı ile dağınık saçları ile öylece duruyor.

gören , camdan içeri girmekte olan, korku dolu bir kadın figürü vardır. Kadın

elinde yanan bir gaz

lambası taşır ve diğer kadın yalpalayarak ampule boş gözlerle bakar,

sağ uçta ise

dehşetle kollarını

kaldırmış bir adam, yukarıdan aşağıdan ateşler ile sarılmıştır.

Bütün dünyada savaşların dili oluyor bu tablo.

Guernica ‘ da acı çeken insanlar ve hayvanlar ile kaos içindeki yıkılmış binaları betimlemiştir.

En çok üreten ressamlardan biriydi Picasso. Çok

Mavi kuşlar Pembe melankolik kadınlar Üşüyor çok.

Kuşlar ötmeyi unutuyor.

Piyanodaki eller Ve çıplak eller Zarafetle tuşlara dokunan Bir kalem gibi içli dökülen notalar.

Ateşleri Elmaslara dönüştürüyor.

Fildişi tuşlar gümüşten ışıklarla parıldarken Bir piyano çalıyor, zamanın turuncusu, kızıl

aşık oldu, çok evlilikler yaptı. Kadınlar hakkındaki şu cümlelerinden dolayı sık sık eleştirilere maruz

gölgeli bir mora dönüşüyor.

Guernica tablosundan Maviler paspas gibi.” Görüşü büyük yankı uyandırmıştır.

Pembeler Tek tek düşerek yerlerini Hiç bir ressam Michelangelo bile yaşamı En uzun siyaha boyunca sanatının meyvelerini O'nun kadar yeme En derin grilere bırakarak kayboluyor. kalıyordu: “ Kadınlar ya tanrıça gibidirler, ya da

şansını yakalayamamıştır.

Mayıs 2017

35

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Nenniler

Göleli Ozan Süleyman 1954 yılında Göle'nin Hoşdülbent köyünde doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Asıl adı Süleyman Kızılateş'tir.

Küçük yaşlarda babası Sofu Emmi'den (1886–1984) Kuran okumasını öğrendi. Birçok türküye kaynaklık etmiştir.

Kaval çalmasını abisi Enver Kızılateş ve Orhan BAHÇIVAN

Babasından öğrendi. Aşıklık geleneğine ve şiire

Aylar yıllar geçti güne aldandım Baktım da geriye düne aldandım Kadir kıymet bilmez cana aldandım Nuh'un tufanıyla Hazar'a düştüm Hak yaratmış türlü türlü kulları İş başa düşünce sıva kolları Sevda çekenlerin tutmaz elleri Bire sevdalandım bin zara düştüm Süleyman yanıyor alem bendinde Kalp ateşe düşmüş aşkın kendinde Yedi derya seli geçse bendinde Hayırsız elinden nazara düştüm

küçük yaşlarda ilgi duymaya başladı. Çevresindeki tüm aşıkların etkisi var yetişmesinde.

1987'de İstanbul'a yerleşti. Halen İstanbul'da yaşamaktadır. Gurbet diye bildiği yerden sılasına duyduğu özlemden dolayı şiirlerinde genelde sıla özlemi ağır basmaktadır.

Benim Bunca cefa ile yaktı canımı Olmaz mı hiç sefa vayıma benim Gelinler ah çeker kızlar ağlaşır Bu kara duvaklı toyuma benim Her zaman ağlarım hiç yüzüm gülmez Zalim yar naz eder yanıma gelmez Felek tuzak kurmuş kadrimi bilmez Dostlar koşa geldi hayıma benim Zamanı da deli gönül zamanı Aşkın sabrı yoktur vermez amanı Süleyman neylersin bunca gümanı Şivan düştü gönül köyüme benim Bu İlde Ben hep bekliyorum halen görmedim Ne gelen var ne duran var bu ilde Neyi bekliyorum nedir bilmedim Ne kalan var ne soran var bu ilde Mürekkepler gibi doldum kaleme Düştüm dile rüsva oldum aleme Yakışır mı benim gibi gulama Ne alan var ne veren var bu ilde Ah u zar eyledim ulu Mevla'ya Saçıma ağ düştü girdim deryaya Ey Süleyman daldın bugün yine rüyaya Ne bilen var ne gören var bu ilde Düştüm Cihan-ı alemde levh-i kalemde Sıdk ile sevilen gülzara düştüm Ta Adem'den beri talihim yoktur Özce sevilmedik bir yara düştüm

Geleceksen Gel Beni sevdalara salan ey mahım Bozuldu bağlarım geleceksen gel Yüreğimden çıkmaz figanım ahım Son oldu çağlarım geleceksen gel Erimeyle bitmez dağların karı Seyrangaha çıksak görsek yüzleri Çok soğuk zamanda sarkar buzları Donmadan dağlarım geleceksen gel Sen düşünsen dostun yakmazsın nara Bir yüzüm ağ oldu bir yüzüm kara Zemheri ayında düşmüşüm dara Ah çeker ağlarım geleceksen gel Aslım Çolakoğlu adım Süleyman Bu aşkın uğruna gitti din iman İçimde sadece kaldı bir güman Eridi yağlarım geleceksen gel Gelir Hayal ile gezdim bütün illeri Sağ eli sol elle tutasım gelir Pembe dudakları tatlı dilleri Bir değil bin kere yutasım gelir Cefalı aşkımın çilesi bitmez Benim dertlerime Lokman kar etmez Yolum kışa döndü kervanım gitmez Üşüdüm koynunda yatasım gelir Düşer isen bir gün benim ahıma Derdin geldi derman oldu ruhuma Girme n'olur girme gel günahıma Kerem gibi yanıp tütesim gelir Ela güzel sarı saçlar belinde Gelin olmuş mor kınalar elinde Şeker olsam ağzında ki dilinde Süleyman yerlere batasım gelir

36

Mayıs 2017

kArDElEn ŞİİR ve MÜZİK GRUBU

Kardelen Sanat

Cumhuriyet Dönemi Şairleri

Vedat Türkali

Asıl adı Abdül kadir Pirhasandır. İstanbul Üniver sitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölü mü'nü bitirdi. Aske ri Liselerde edebi Hazırlayan: Ömer Kuloğlu yat öğretmenliği yaptı.Sinema ve tiyatroyla uğraşmaya başladı. Senaryo yazarlığı ve yönetmenlik yaptı.

Toplumsal sorunlara değinen ve gerçekçi bakışaçısı içeren birçok senaryo yazdı.Türk Ceza Kanunu'nun 141. maddesi gereceğince yasa dışı eylemlerde bulunduğunu gerekçesiyle 1951 yılından itibaren yedi yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Vedat Türkali 1944–1950 ağır baskı döneminde devrimci sanat çevrelerinde ilk kez el altında dolaştırılan gizli şiirleriyle (özellikle “ İstanbul” şiiri ile) tanındı. Şiir uğraşlarını gizlilik döneminden sonra İSTANBUL "Sis" şairine ithaf edilmiştir.

Salkım salkım tan yelleri estiğinde Mavi patiskaları yırtan gemilerinle Uzaktan seni düşünürüm İstanbul Binbir direkli Halicinde akşam Adalarında bahar Süleymaniyende güneş Hey sen güzelsin kavgamızın şehri Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde Bakışlarımda akşam karanlığın Kulaklarımda sesin İstanbul Ve uzaklardan Ve uzaklardan seni düşündüğüm bugünlerde Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul Plajlarında karaborsacılar Yağlı gövdelerini kuma sermiştir.

Kürtajlı genç kızlar cilve yapar karşılarında Balıkpazarında depoya kaçırılan fasulyanın Meyvesini birlikte devşirirler Sen şimdi haramilerin elindesin İstanbul Et tereyağı şeker Padişahın üç oğludur kenar mahallelerinde Yumurta masalıyla büyütülür çocukların Hürriyet yok Ekmek yok Hak yok Kolların ardından bağlandı Kesildi yolbaşların Haramilerin gayrısına yaşamak yok Almış dizginleri eline Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası Onların kemik yalayan dostları Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi Ve sen esnaf sen söyle sen memur sen entellektüel Ve sen Ve sen haktan bahseden Ortaköyün Cibalinin işçisi Seni öldürürler Seni sürerler Buhranlar senin sırtından geçiştirilir İpek şiltelerin istakozların ve ahmak selameti için Hakkında idam hükümleri verilir

1919-2016 düştüğü hapishanede mapusluk süresince de sürdürdü.

Vedat Türkali asıl ününü 'Bir Gün Tek Başına' adlı romanıyla duyurdu. Adı geçen romanla 1974'te Milliyet Yayınları Roman Yarışması Birincilik Ödülü'nü, 1976'da ise Orhan Kemal Roman Armağanı'nı kazandı. 1960'lı yılların toplumsal durumunu ve dönemin siyasal eylemlerini konu edilenen 'Bir Gün Tek Başına', çalkantılı yıllar içinde küçük burjuva aydının yaşamını, içinde bulunduğu durumu, çelişkileri ve ruhsal durumu yansıtır.Vedat Türkali 90'lı yılların başından itibaren sessiz bir sürece girmiştir.

Bunun en büyük nedeni de Türkali'nin; "Bir Gün Tek Başına, bu kitabı yazmak için kullandığım bir müsfetteydi," dediği Güven'i yazmak için on yılı aşkın süre Londra'da yaşamasıdır.

Mayıs 2004’den - 1 Mayıs 2005’e kadar ki bir yıl, aydınların, sanatçıların, kültür sanat kurumlarının ve insan hakları savunucularının katılımı ile "Vedat Türkali Yılı" ilan edilmiştir. Çok çeşitli etkinliklerle geçen bu bir yıl, ilk kez yaşayan bir aydına armağan edilmiştir.

Haktan bahseden namuslu insanları Yağmurlu bir mart akşamı topladılar Karanlık mahzenlerinde şehrin Cellatlara gün doğdu Kardeşlerin acısıyla yanan bir çift gözün vardır Bir kalem yazın vardır Dudaklarını yakan bir çift sözün vardır Söylenmez Haramiler kesmiş sokak başlarını Polisin kırbacı celladın ipi spikerin çenesi baskı makinesi Haramilerin elinde Ve mahzenlerinde insanlar bekler Gönüllerinde kavga gönüllerinde zafer Bebeklerin hasreti içlerinde gömülü Can yoldaşlar saklıdır mahzenlerinde Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul Bulutların ardında damla damla sesler Gülen çehreleri ve cesaretleriyle Arkadaşlar çıktı karşıma Dindi şakalarımın ağrısı Bir kadın yoldaş tanırdım Bir kardeş karısı Hasta ciğerlerini taşıdığı çelimsiz kemikli omuzları Ve hüzünlü çehresiyle bebelerini seyrederdi Cellatlara emir verildiği gün haramilerin sarayında Gebeliğin dokuzuncu ayında Aç kurtların varoşlara saldırdığı Tipili bir gece yarısı Sırtında çok uzak bir köyden indirdi Otuzbeş kiloluk sırrımızı Zafer kanlı zafer kıpkırmızı Boşuna çekilmedi bunca acılar İstanbul Bekle bizi Büyük ve sakin Süleymaniyenle bekle Parklarınla köprülerinle kulelerinle meydanlarınla Mavi denizlerine yaslanmış Beyaz tahta masalı kahvelerinle bekle Ve bir kuruşa Yenihayat satan Tophanenin karanlık sokaklarında Koyunkoyuna yatan Kirli çocuklarınla bekle bizi Bekle zafer şarkılarıyla caddelerinden geçişimizi Bekle dinamiti tarihin Bekle yumruklarımız Haramilerin saltanıtını yıksın Bekle o günler gelsin İstanbul bekle Sen bize layıksın