İzmir Dersi Öğretmen Kitabı

Page 1

ÇOCUKLAR İÇİN KENT BİLGİSİ VE KENT TARİHİ EĞİTİM PROGRAMI

5. SINIF ÖĞRETMEN KİTABI

İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Strateji Geliştirme Hizmetleri-1 Birimi, Projeler Koordinasyon Bölümü Hükümet Konağı C Blok 11. Kat Konak/İZMİR - 0.232.477 21 38 www.izmirdersi.com www.izmirdersi.com

1


Neşa Ofset Ambalaj A.Ş 5070 Sokak No 8/A Bornova - İZMİR • Telefon: 0232 461 90 90 www.nesaofset.com 2

www.izmirdersi.com


proje ekib i PROJE YÜRÜTÜCÜ EKİBİ Dr. Yurdagül Arıkan Ferruh Semerci Burak Kahyaoğlu Doç. Dr. Zehra Akdemir Doç. Dr. Şebnem Gökçen Dündar Dr. Halil İbrahim Alpaslan

PROJE ÖYKÜ VE GRAFİK EKİBİ Doç. Dr. Zehra Akdemir Doç. Dr. Şebnem Gökçen Dündar Murteza Albayrak Caner Demircan İnci Karaduman Kayataş

PROJE AKADEMİK DANIŞMA EKİBİ BİRİNCİ KİTAP Yrd. Doç. Dr. Akın Ersoy Yrd. Doç. Dr. Zafer Derin Dr. Halil İbrahim Alpaslan

PROJE KİTAP İNCELEME EKİBİ Dr. Hülya Gölgesiz Gedikler Uzm. Öğr. Gülşen Salgar Tural Sakine Salman

Bu yayın İzmir Kalkınma Ajansının desteklediği İzmir Dersi kapsamında hazırlanmıştır. İçerik ile ilgili tek sorumluluk İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü’ne aittir ve İzmir Kalkınma Ajansı’nın ve Kalkınma Bakanlığı’nın görüşlerini yansıtmaz.

www.izmirdersi.com

3


içindekiler

1

üç izmir varmış ................... 12

2

benim ilk izmir’im ………...... 19

3

ege göçleri .......................... 26

4

bayraklı - smyrna’ya gidiyoruz. 33

5

kale eteklerindeki yeni kent...... 39

6

agora’da b ir cumartesi ....... 47

7 4

ilk ben geldim ....................... 53 www.izmirdersi.com


içindekiler

8

kadifekale’nin genç rakib i ...... 58

9 karagöz

izmir’e gelirse ........... 63

10 izmir’in renkleri .............................. 68

11

güzel izmir’in zor günleri ............... 74

12 küllerinden doğan yeni kent.... 80

13

gel de sevme ................................... 86

14 b ilg i yarışması ...................... 90 www.izmirdersi.com www.izmirdersi.com

55


İzmir Valisi İZKA Yönetim Kurulu Başkanı

Mustafa Toprak

Bilindiği gibi, üzerinde yaşadığımız topraklar, insanoğlunun uygarlık çizgisindeki gelişiminin ve ilerlemesinin sergilendiği açık hava müzesi gibidir; tarih boyunca gelmiş geçmiş sayısız medeniyetlerin izleriyle doludur. 8.500 yıllık tarihi geçmişiyle İzmir ve yöresi de bu zengin tarihsel ve arkeolojik değerlerin önemli merkezlerinden biri olarak bilinmekte; bölgede hüküm sürmüş Hitit, İon, Frig, Lidya, Pers, Hellen, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı başta olmak üzere 32 uygarlığın mirasını bünyesinde barındırmaktadır. İlin sınırları dahilinde bulunan Smyrna, Kadifekale, Efes, Bergama, Phokaia, Kyme Klazomenai, Teos, Erythrai, Claros ve Notion gibi birçok ören yeri ve müzeler geçmiş uygarlıkların eşsiz miraslarını günümüze ulaştırmaktadırlar. Selçuklu ve Osmanlılardan kalma ecdat yadigârı eserler, şanlı tarihimizin ve kültürümüzün abideleri olarak geçmişimizle geleceğimiz arasında önemli bir köprü işlevi görmektedirler. Böylesine eşsiz kültürel zenginliklere sahip topraklarda yaşamak bizler için hem gurur kaynağıdır hem de onlara sahip çıkmak, ortaya çıkarmak, korumak ve gelecek kuşaklara aktarmak sorumluluğunu yüklemektedir. Bireyler ve kurumlar olarak bu sorumluluk bilinciyle hareket etmeye, bu konuda bilinçli ve duyarlı bir yaklaşım sergilemeye başladığımızı büyük bir memnuniyetle gözlemliyorum. Bu duyarlı yaklaşımların kültürel zenginliklerimizin anlatılmasına, anlaşılmasına ve tanıtılmasına büyük katkıları olacağına inanıyorum. Özgün bir Kent Eğitimi Projesi olan ve kentimizin tarihini çocuklarımıza alışagelmişin dışında eğlenceli yöntemlerle öğretmeyi hedefleyen “İzmir Dersi” projesini bu kapsamda değerlendiriyorum. Valiliğimiz uhdesinde, İl Milli Eğitim Müdürlüğümüzün yürütücülüğünde, İzmir Kalkınma Ajansından sağladığımız finansman desteği ile uygulamaya konulan proje; aynı zamanda kurumlararası uyum, koordinasyon, destek ve yardımlaşmanın da güzel bir örneğini teşkil etmektedir. Eğitim camiamızın değerli mensuplarının ve geleceğimizin teminatı olan çocuklarımızın özverili çalışmaları ve gayretleriyle projenin başarıya ulaşacağına inanıyorum. Bu vesileyle kamu kurum ve kuruluşlarımız ile proje çalışanlarımız başta olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Sevgi ve saygılarımla… 6

www.izmirdersi.com


İzmir İl Milli Eğitim Müdürü

Vefa Bardakçı

Değerli Öğretmenlerimiz, İçinde yaşadığımız kentler, fiziksel mekânlar olmanın ötesinde sosyal ve kültürel değerler bütünü olarak 21. yüzyılın en önemli olguları arasında yer alır. Kültürel mirasa sahip çıkmak ve kentlilik bilinci oluşturmak; yerel ve merkezi yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının, aydınların ve eğitimcilerin topyekûn işbirliğini gerektiren bir görevdir. Elinizdeki “İzmir Dersi” kitabı, eşsiz güzellikteki coğrafyasında göçlere, istilalara, işgallere, yangınlara tanıklık etmiş, defalarca küllerinden doğmuş, sayısız kültürü bağrında yaşatmış İzmir’imizin sahip olduğu binlerce yıllık mirasını koruma ve gelecek nesillere aktarma çabasıyla atılan bir adımın ürünüdür. İzmir Dersi Öğretim Programı, teknolojinin baş döndürücü bir hızla geliştiği ve çocuklarımızın bu gelişim ve değişime yetişkinlerden çok daha etkin bir şekilde ayak uydurdukları bir çağda siz değerli öğretmenlerimize “modern zamanların Homeros”u olma fırsatı sunuyor. Antik dönemden günümüze kadar İzmir’in kent tarihi bilgisini, ilk kez “grafik-öyküleme” ile öğrencilerimize öğretecek ve öğrenme süreci içinde “merkez olma” değil, “rehber olma” rolünüzle onlara yenilikçi, yaratıcı ve eleştirel bir bakış açısı ve sosyal beceriler kazandıracaksınız. Öğrencilerimiz, yaşıtları olan Ege’nin gözünden, ders içi ve ders dışı etkinliklerle kimi zaman bir dedektif gibi İzmir’e dair kavramların izini sürecek, kimi zaman kendilerini tarihteki kahramanların yerine koyacak, kimi zaman bilgilerini yarıştıracak, kimi zaman bu bilgileri resimlerle, şiirlerle ifade ederek içselleştirecekler. Bu şekilde empati, eleştirel düşünme, çoklu bakış, problem çözme gibi becerileri kazanarak kentlerini tanıyan, tanıdıkları için seven, sevdikleri için kentlerine sahip çıkan bireyler olma yolunda kentleriyle aralarında duygusal bağlar kuracaklar. Kendilerini yaşadıkları kentin bir parçasıymış gibi hissedecek, her gün önünden geçtikleri mekânları ve yapıtları tanımak, tanıtmak ve korumak için çaba harcayan bireyler olarak büyüyecekler. Akademisyenlerimizin eğitim literatürümüze kazandırdığı bu grafik-öykü yöntemi sizlerin uygulamalarıyla yaygınlaşacak ve farklı dersler için de örnek teşkil edecektir. “Mermeri delen damlanın gücü değil, sürekliliğidir.” Bu projenin sürekliliği siz değerli öğretmenlerimizin özverili katkılarıyla mümkün olacaktır. www.izmirdersi.com www.izmirdersi.com

77


Proje ekibinden… Değerli Öğretmenlerimiz, “İzmir Dersi”, İzmir’in çocuklarına kentlilik ve çevre bilincini erken yaşlarda edindirmek, kentlerine aidiyet duygularının gelişimine katkıda bulunmak amacıyla geliştirdiğimiz, “Grafik Öyküleme” yöntemine dayalı özgün bir eğitim programıdır. İzmir Dersi beşinci sınıflar için 14 bölümden oluşan ve haftada 2 saat uygulanan bir program olarak tasarlandı. Kronolojiyi algılama becerisinin bu yaşlarda edinilmeye başlanması ve ayrıca iletişim, grafik hazırlama, tarihsel empati gibi sosyal bilgiler dersi müfredatı kapsamına giren kazanım ve becerilerle ilişkilendirilme olanaklarının var olması bu yaş grubunun seçilmesinin temel nedenlerini oluşturdu. İzmir Dersi’nin tüm öğretim materyal ve etkinlikleri “Grafik Öyküleme” yöntemine temellendirildi. Bu yöntem, tasarım eğitiminde kullanılan senaryolaştırma ve görsel iletişim dilinin kültür ve tarih konularının öğretiminde kullanılmasına dayanmaktadır. Bu yöntemde, kültür, tarih ve coğrafya bilgileri ders için özel olarak yazılan bir senaryo içine yerleştirilir. Bu senaryo içinde geçen karakterler, mekânlar ve özel sahneler ayrı ayrı tasarlanıp resmedilir. Son aşamada hikâye çoklu ortam animasyonlarıyla siz öğretmenlerin, bir başka deyişle öykü anlatıcısının, kolaylıkla kullanabileceği bir grafiköykü sunumu haline getirilir. Bu programdan en büyük beklentimiz, kent kültürü ve kent tarihi konularının nitelikli, eğlenceli bir şekilde işlenmesi ve öğrencilerin bu konulara ilgisinin artmasıdır. Grafik-öykünün her bölümü 1 ders saati (40 dakika) sürer. İkinci ders saatinde grafiköyküye paralel olarak hazırlanmış pekiştirme amaçlı “İzmir Dersi Sınıf Uygulamaları” yer alır. Grafik-öykü yönteminin pilot denemesi, 2011-2012 eğitim yılında TÜBİTAK desteğiyle İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü ve İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi işbirliğinde “Smyrna’ya Yolculuk: Çocuklar için İzmir Kent Tarihi Atölyeleri” başlığıyla yapıldı. Proje büyük ilgi gördü ve başarılı geri bildirimler elde edildi. Takip eden süreçte, İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü, projeyi İzmir geneline yayma ve her yıl sürdürme kararı aldı. Yapılan çalışmalar sonucunda İzmir Dersi, İzmir Valiliği, İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir Kalkınma Ajansı, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi işbirliğinde ve Ege Üniversitesi, Bornova Belediyesi ile Konak Belediyesi’nin destekleriyle, 20132014 eğitim yılından itibaren her yıl sürecek bir “Kent Eğitimi Projesi” olarak hayata geçti. İzmir Dersi, içerik olarak Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı 5. Sınıf Sosyal Bilgiler Dersi programında yer alan genel beceriler ve ayrıca “Kültür ve Miras”, “İnsanlar, Yerler ve Çevreler”, “Üretim, Dağıtım ve Tüketim” ve “Gruplar, Kurumlar ve Sosyal Örgütler” öğrenme alanlarının kazanımlarıyla ilişkilendirilmiştir. Elinizdeki İzmir Dersi Öğretmen Kitabı ile İzmir Dersi Öğrenci Kitabı’nda yer alan tüm uygulamaların siz öğretmenlerin seçimine ve yorumuna fırsat verecek şekilde tasarlanmasına özen gösterilmiştir. Grafik-öykü sunumları öğretmen kitaplarının arkasındaki CD’lerde ve aynı zamanda www.izmirdersi.com sitesinde sizlerin erişimine açıktır. İzmir Dersi programının amacına ulaşması ve sürdürülebilirliği için esas unsur, siz öğretmenlerimizin destekleri ve katkıları olacaktır. Çocuklarımızın eğitimi için gösterdiğiniz özveri ve bu projeye katkılarınız için sizlere şimdiden teşekkürlerimizi sunarız. 8

www.izmirdersi.com


DERS İŞLENİŞİNE İLİŞKİN GENEL BİLGİLENDİRME İZMİR DERSİ’NDE KULLANILACAK MATERYALLER • Ders materyallerimiz, İzmir Dersi Sunum CD’si, İzmir Dersi Öğrenci Kitabı ve İzmir Dersi Öğretmen Kitabı’ndan oluşur. • İzmir Dersi Sunum CD’si Öğretmen Kitabı’nın en arka sayfasındaki cebe yerleştirilmiştir. İçerisinde grafik-öykü metniyle eşleştirilen (Powerpoint) sunum dosyaları ve uygulamalarla ilgili grafik öykü sunuları yer alır. • İzmir Dersi Öğrenci Kitabı’nda her bölüm için sınıf etkinlikleri ve ders dışı uygulamalar bulunmaktadır. Ayrıca bölüm içinde öğrencilerin öğrendikleri bilgileri yazabilecekleri “pul sandığı” köşesine yer verilmiştir. • İzmir Dersi Öğretmen Kitabı’nda ders planı, öğretmenin derste kullanacağı “grafik-öykü metni”, etkinlikler ve derslerin işlenişine ilişkin yönergeler bulunur. Toplamda 14 bölümden oluşan iki adet öğretmen kitabı vardır. Her bölüm 40’ar dakikalık iki ders saatini içerir. İlk ders saati içerisinde grafik öykü sunumuna yer verilmiştir. Her derse özel grafik-öykü metni, o derse ait genel bilgilerin verildiği ilk sayfanın hemen arkasına yerleştirilmiştir. Grafik-öykü metnini takiben, ikinci dersin işlenişine yönelik pekiştirme etkinlikleri ile Öğrenci Kitabı’ndaki ders dışı uygulamalara ilişkin bilgiler verilmiştir. İZMİR DERSİ’NİN İŞLENİŞİNE İLİŞKİN YÖNERGE • İzmir Dersi’nde grafik öyküleme yöntemi gereği “öykü anlatıcısı” rolü esas alınmalıdır. • Her bölümün grafik-öykü sunumuna ayrılan ilk ders saatinden önce Öğrenci Kitabı’nda yer alan grafik-öykü metnini önceden okumanız ve sunum CD’sindeki Powerpoint sunumla nasıl eşleştiğini incelemiş olmanız dersin akıcı bir biçimde işlenmesine katkı sağlar. • Grafik-öykü metninin Powerpoint sunumu ile eşleştirilebilmesine yardımcı olmak üzere metin içine yerleştirilen v simgesi, slayt geçişlerini işaret eder. • Grafik-öykü metinlerinin tümü bir kılavuz özelliği taşır ve sizlerin esnek anlatımına olanak tanır. Dilediğiniz ve gerekli gördüğünüz yerlerde sunumu durdurarak ek bilgi verebilir, yorum ve yönlendirmelerinizle dersin işleyişini şekillendirebilirsiniz. Anlatım sürenizin 40 dakikayı aşması durumunda ikinci ders saatini kullanabilirsiniz. • Olanağınız olması durumunda uzaktan kumandalı slayt geçiş aleti veya kablosuz fare (mouse) kullanmanız size sunum sırasında hareket serbestliği ve kolaylık sağlar. • Ders içerisinde vurgulanmak istenen bilgiler posta pulu şeklinde gösterilmiş ve “bilgi pulu” olarak adlandırılmıştır. Her ders içerisinde, sunum devam ederken bilgi pulları ses efektiyle slayta düşer. Öğrenciler, pekiştirme etkinliklerinde ve ders dışı uygulamalarda yararlanmak üzere bu pulları toplar. • Öğrenciler sunum sırasında topladıkları pulları (bilgileri) Öğrenci Kitabı’nda yer alan “pul sandığı” bölümüne yazarlar. Bu nedenle sunuma başlamadan önce öğrencilere pul sandıklarını açık bulundurmaları gerektiğini hatırlatınız. • Öğretmen Kitabı’nda, her bölüm için verilmiş olan öykü metninin ardından ikinci ders saatinde uygulanabilecek pekiştirme etkinliklerine yer verilmiştir. Öneri amaçlı verilen bu etkinlikleri birebir uygulayabilir, değiştirebilir ya da alternatif etkinlikler geliştirebilirsiniz. • Etkinlik yönergelerini önceden okuyarak, gerekli araçlar ve materyaller konusunda öğrencilere hatırlatma yapınız. • Gerekli gördüğünüz durumlarda farklı branş dersleri ile işbirliği yapabilir, uygulamaları diğer ders içerikleri ile eşgüdüm içerisinde gerçekleştirebilirsiniz. • Her bölüm öncesinde öğrencilerle Öğrenci Kitabı’nın “Hatırlıyor musun?” sayfasındaki kısa metin ve görselleri inceleyerek bir önceki bölümün konusunu gözden geçirdikten sonra yeni bölümün sunumuna başlayabilirsiniz. www.izmirdersi.com

9


DERS PLANI

10 10

www.izmirdersi.com www.izmirdersi.com


DERS PLANI

www.izmirdersi.com

11


üç izmir varmış bölüm 1

Bilgi Pulları: İZMİR KÖRFEZİ KONAK - VARYANT - GRİ ÖRTÜ KADİFEKALE - EVLİYA ÇELEBİ - PAGOS - ÜÇ İZMİR - PAGOS KADİFEKALE BAYRAKLI SMYRNA BORNOVA YEŞİLOVA LAHANA - ARKEOLOJİ - ARKEOLOG - KAZI

• İzmir ile ilgili genel kronolojik bilgilendirme • Grafik-öykü yöntemi ve öykü karakterleriyle tanışma •“Üç İzmir” bilgisi

KONU

• Kent tarihi ve kent kültürü alanlarına giriş yapmak • Kentin arkeoloji ile ilişkisi konusunda farkındalık yaratmak

AMAÇ

1a İzmir’e Akrostiş Şiir Yazıyoruz 1b

Dörtlük-Sorularla Kavram Bulmaca

1c

Üç İzmir Evet – Hayır Oyunu

SINIF ETKİNLİĞİ

Tanışma Etkinliği: Sen de Katıl Aramıza. Mini Alıştırmalar: 4Soru 1İlçe 3İzmir 1Harita - İlçe Bulmaca - Haritalahana - Tarih İçinde Kaybolmaca

DİĞER UYGULAMALAR

• Kentine dair genel coğrafi, tarihi ve kültürel bilgiler edinir. • Kentin katmanlı yapısını fark eder.

ÖĞRENME ÇIKTILARI

İlk ders için dilenirse bir lahana götürülebilir. Etkinlik 1b öncesinde öğrencilerin ‘Öğrenci Kitabı’nın ilgili sayfasını açmaları sağlanır.

12

www.izmirdersi.com

DERSE HAZIRLIK


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “ÜÇ İZMİR VARMIŞ” Bugün sizi biriyle tanıştıracağım: v İşte Ege. Öykümüzün kahramanı. v 11 yaşında. O da sizin gibi ortaokul birinci sınıfa gidiyor ve İzmir’de yaşıyor. Heyecanlı, meraklı ve hayal kurmayı pek seviyor. Her çocuk gibi aslında. Yakında onu çok daha iyi tanıyacaksınız. v Şimdi anlatacaklarım Ege’nin 4. sınıfı bitirip ortaokula geçtiği yaz başladı. v O yaz Egeler yeni bir eve taşınmışlardı. Yeni ev iki katlı, eskilerden kalma, mavi panjurları olan çok sevimli bir yapıydı. v İZMİR KÖRFEZİ’ni tepeden gören büyük bir terası vardı. v Ev, kentin tam merkezi KONAK’taydı. v BAŞLAMADAN ÖNCE SİZE BİR SORUM VAR! v İZMİR’İN KUŞBAKIŞI NASIL GÖRÜNDÜĞÜNÜ BİLİYOR MUSUNUZ? v Bir hatırlayalım. vv Bakın işte, tam burası EGE DENİZİ. Burnunu karaların içine sokmaya bayılıyor. v Çevresinde Türkiye ve Yunanistan var. v İzmir ise tam şurada. Bakın, o da Ege Denizi’ne nasıl sokuluyor! v Şimdi bir büyüteç getireceğim ve İzmir’e daha yakından bakacağım. v İşte böyle! Şurası İzmir ve halka içine aldığım yer de İZMİR’İN MERKEZİ. Konak, İzmir’in tam merkezinde yer alıyor. v HAH, İŞTE ‘KIRMIZILAR’ DA GELDİ! BAKIN, BU KIRMIZI NOKTALAR İZMİR’İN İLÇELERİ. v SENİN ‘KIRMIZIN’ HANGİSİ? v Konak’ta ünlü bir VARYANT yokuşu vardır. Varyant, Bahri Baba Parkı adında, yeşil ve büyük bir parkın içinden kıvrıla kıvrıla geçen dik bir yoldur. v İzmir’de ‘Varyant’ dedin mi, bilmeyen yoktur. İzmir, yokuşun tepesinden çok güzel görünür. v İşte, Egelerin ‘yeni ama eski evi’ de bu güzel manzaraya bakan evlerden biriydi. v Özellikle babasının hayaliydi böyle bir eve sahip olmak. v Ha, bu arada, v Ege’nin babası da ‘Mümtaz Bey’. Mümtaz Bey bir lisede Tarih öğretmeni. Bu aralar keyfi pek yerinde! Yeni ev için duyduğu heyecan gözlerinden okunuyor. v Ve tabii sırada, Ege’nin annesi ‘Gül Hanım’ var. En heyecanlısı da o! Bir bebek bekliyor, yani Ege’ye bir kardeş geliyor. Anlayacağınız, herkeste bir telaş, bir sevinç! v Peki ya Ege, v sizce o ne hissediyor? v Yeni bir ev, yeni bir kardeş, yeni bir mahalle ve yeni bir okul…v Off, sormayın. Kafası çok karışık! v Yeni bir ev, güzel bir şey tabii. v Yeni mahalle de güzeldi güzel olmasına ama değil kendi yaşında bir çocuk, küçük bir insan gölgesi dahi yoktu. Canı sıkılıyordu. Bir arkadaşı olsaydı! v Ege, sıkıldıkça evlerinin önündeki o büyük terasa çıkıyordu. Burası bir gemi güvertesi gibi İzmir Körfezi’ne yukarıdan bakıyordu. Ve bu seyir terasında, Kaptan Ege, kendi dünyasına yelken açıyor, uzun hayallere dalıyordu. v

www.izmirdersi.com

13


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “ÜÇ İZMİR VARMIŞ” İşte yine böyle bir pazar sabahı, bir denizi, bir de denizi çevreleyen yığın halindeki duman rengi binaları seyrediyordu. Ege, “GRİ ÖRTÜ…” diye geçirdi içinden. “Şu binalar, kalın gri bir örtüye benziyor. ” Gözünü dikti ve uzunca bir süre seyretti. v Öyle uzun baktı ki … v O DA NE ?!? v Tam o anda gözü öyle bir yere takıldı ki! O gri örtüyü yırtan ve duman rengi binalar arasından kafasını uzatan bir şey gördü. v “Ben buradayım! Ben buradayım! Kalkın üstümden de bir nefes alayım. Boğuldum! Boğdunuz beni! Off!” v O da neydi? Gerçek miydi, yoksa düş mü? Aklı yine ona bir oyun mu oynuyordu? Tam karşıda, üzerine bayrak çekilmiş bir ‘kale’ dile gelmiş, konuşuyordu. Tüm gri örtüden farklılaşan tek şey, ‘kale’, basbayağı konuşuyordu canım! v Omzundaki eli hissettiğinde kale de sus pus oldu birden. Her şey gibi o da dondu ve yerine tıkıldı yeniden. v Babası: “Ege! Ege!... v Nereye bakıyorsun öyle? KADİFEKALE’ye mi?” diye sordu.v Ege toparlandı: “E, evet! Sanırım, yani ismi oysa, kaleye bakıyorum. ‘Kadife’ Kale’ye.” v Durdu. İsmi bir anda komik buldu. “Kadife mi?” v “Hah! Bir kale için çok yumuşak, çok nazik bir isim.” diye geçirdi içinden. KALE TAŞTAN, ADI KUMAŞTAN! v Ege: “Neden adına ‘Kadife’ demişler baba?” dedi. v Mümtaz Bey: “ İlginç bir ismi var değil mi? Tabii ‘Kadife’, o bildiğin kadife kumaşı anlamında değil. Derler ki ünlü Türk gezgini EVLİYA ÇELEBİ İzmir’e geldiğinde şehrin en önemli yeri olan bu kaleye çıkmış. v O zamanlar orada yaşayan halk, bu kalede çok eskiden ‘Kaydafe’ isimli bir kraliçenin yaşadığını anlatmış ona. v Hatta kalenin hemen yakınlarındaki taştan bir kadının kabartmasının da ‘Kraliçe Kaydafe’ye ait olduğunu söylemişler. v Evliya Çelebi de gezi notlarına ‘Kaydafe Kale’ diye yazmış. Zaman içinde, söylene söylene ‘Kaydafe Kale’ olmuş sana ‘Kadifekale’. ” vv Babası devam etti: “Ama o kalenin oturduğu tepenin daha eski bir adı var: vv PAGOS! v Kadifekale’nin eski çağlardaki adı. Eski çağlarda insanlar genellikle etrafa hâkim, korunaklı tepelere kalelerini kurup tepenin eteklerine yayılmayı tercih etmişler. Böylece gelenlerin dost mu, düşman mı olduklarını çok uzaklardan görebiliyorlarmış. Üstelik de tepeleri ele geçirmek zor olacağı için kendilerini daha güvende hissediyorlarmış.’ v Ege “Pagos! Hmm…Hoş! Bu daha kolay! Eski bir yer o zaman.” dedi, babasına dönerek. “ İzmir ilk orada mı kurulmuş yani?” v Mümtaz Bey: “Yok Ege’ciğim, ilk İzmir orası değil. v İzmir çok eski bir kent. Öyle uzun bir geçmişi var ki, İzmir tarih içinde bugün bildiğimiz kadarıyla üç kez farklı yerlerde kurulmuş.” v Ege gözlerini açarak: “Yani ÜÇ İZMİR mi varmış?” diye sordu. vv

14

www.izmirdersi.com


1 Mümtaz Bey: “Öyle de diyebiliriz. Bak şimdi,v burası İzmir Körfezi. v PAGOS-KADİFEKALE merkezdeki 3. yerleşim ve kent 2300 yıl önce burada kurulmuş. vv Ondan önceki 2. yerleşim ise BAYRAKLI-SMYRNA’daymış. 2700 yıl yaşanmış burada. vv Ve daha da geriye gidersek İzmir’in merkezindeki ilk yerleşim BORNOVA - YEŞİLOVA’da kurulmuş. Bayraklı’dan 3500 yıl önce.” vv Mümtaz Bey, devam etti: “Ege, senin matematiğin kuvvetlidir. İzmir’in bugün kaç yaşında olduğunu bir hesap edelim bakalım: v 2300v+2700v+3500v = Ne etti? 8500 yıl !” v İZMİR 8500 YAŞINDAYMIŞ! v Ege, soruları arka arkaya sıralamaya başladı: “Peki baba, neden başka başka yerlere kurulmuş İzmir? Ya o ‘diğer İzmirler’ neredeler? Onlar duruyor mu yerinde?”v Mümtaz Bey, hangi soruya yanıt vereceğini şaşırmıştı: “Yavaş Ege’ciğim, yavaş! Tek tek sor!” Bir yandan da içinden şunu geçiriyordu:v “HMM... ANLAŞILAN BİZİM OĞLAN KONUYA MERAKLI! PEKİ ONA NASIL ANLATMALI, NASIL YANITLAMALI?” v “Bak şimdi Ege. Kentler, özellikle bizimki gibi eski kentler, şeye benzer, şeye !?!” v Tam o anda terasa bakan mutfak penceresinin önündeki lahana ilişti gözüne. “Hah!” Uzanıp aldı ve terastaki masanın üzerine koydu. “KAT KAT LAHANAYA MESELA ! ! !” v Ege: “Hıııı??? LAHANA mı?” v Mümtaz Bey: “Evet. Bak şimdi, lahanayı düşün. Kat kat, kabuk kabuktur, değil mi? Eski yerleşimleri de bir an için böyle hayal edebilirsin. v Her uygarlık kendi kabuğunda bir süre yaşamış, sonrasında ya savaşlarla, ya depremlerle, ya da başka felaketlerle yıkılmış, daha sonra gelenler de onların üzerine yayılmışlar. Bu böyle devam edip durmuş. Kat üstüne kat!” v Mümtaz Bey devam etti: “ARKEOLOJİ denen bir bilim dalı var. v ARKEOLOGlar da toprak altında kalan eski yerleşimleri ortaya çıkarıyorlar. Kentin kabuklarını geriye doğru soymaya, katmanlarını bulmaya çalışıyorlar.” Ege: “Yani biz en üst kabuktayız. Bizden önce yaşayanlar daha altımızda ve onlardan öncekiler de onun altında öyle mi? Kat kat?” v Mümtaz Bey: “Evet, öyle sayılır. Bak şimdi lahanayı gözünün önüne getir bakalım. v En alttaki kabukta Bornova-Yeşilova yerleşimi var yani Birinci İzmir. Şimdiye dek merkezde bulunan en eski yerleşim. v İkinci İzmir ise lahananın ikinci kabuğu Bayraklı-Smryna. v Ve Üçüncü İzmir ise Pagos-Kadifekale.” v “VAY, VAY… BURALARI HEP YERİN ALTINDA MI?” v Mümtaz Bey: “Çoğunlukla evet. Ama arkeologlar bu eski yerleşimleri ortaya çıkarmak ve korumak için İzmir’in sadece merkezinde değil, birçok ilçesinde, beldesinde KAZI çalışmaları yapıyorlar. Üzerinde yerleşim olmayan yerlerin kabuklarını soyuyorlar.” v Ege, bir anda heyecanla atıldı: “Ne olur, ne olur ben çok görmek istiyorum.” “Nereyi?” dedi Mümtaz Bey. vv Ege: “Burayı! Lahananın göbeğini görmek istiyorum! İlk İzmir’i.” v EH, PEKİ ÖYLEYSE! GELECEK DERS: İLK İZMİR’E GİDİYORUZ!

www.izmirdersi.com

15


1a ETKİNLİK / BÖLÜM: 1 / SÜRE: 15 dakika İZMİR’E AKROSTİŞ ŞİİR YAZIYORUZ • Etkinlik 1a için verilen örnek şiir sınıfta tahtaya yazılıp, akrostişi ilk fark eden öğrenciye küçük bir ödül verilebilir. • Öğrencilerle birlikte İzmir ile ilgili hangi kavram veya yer konusunda şiir yazılmak istenildiğine karar verilir. • Öğrencilere sunulabilecek alternatifler şöyle olabilir: Kadifekale, Smyrna, Yeşilova, Benim İzmirim, Üç İzmir Varmış, Güzel Kentim vb.. • Ana temaya karar verildikten sonra her öğrencinin en azından bir dize yazabileceği toplu şiir yazımına başlanabilir. Toplu şiir etkinliğine tüm öğrencilerin katılımının sağlanması gerekir. Bunun için birden fazla şiir yazımı yapılmalıdır. • Toplu sınıf etkinliği yerine öğrencilerden gruplara ayrılarak çalışmaları istenebilir. • En beğenilen şiir sınıf panosuna asılır.

ÖRNEK ŞİİR:

G Ülkemin hiç şüphe yok en güzellerinden biri Zenginliğini belki biraz Kordon boyuna borçlu En güzel balıklar geçmişte hep orada tutuldu Latife eder gibidir martılar

ördünüz mü hiç benim yaşadığım kenti?

Karşıyaka’ya uçarken

İ Zil çaldığında okuldan çıkar

çiçe geçmiş sokaklarıyla Kemeraltı hazinem öğrencileri İzmir’in

Mahalleye varmadan bir buzlu badem yenir kesin İzmir’in en sevdiğim yeri ise Kadifekale Ruhu olan bir kale görmek isterseniz, Pagos hizmetinizde İskender’in yıllar önce gördüğü o rüyaya borçlu yerini Mucize bir kent İzmir’im, daha ne demeli bilmem ki..

1b ETKİNLİK / BÖLÜM: 1 / SÜRE: 10 dakika DÖRTLÜK-SORULARLA KAVRAM BULMACA

• Bu çalışmada öğrencilerden dörtlükleri okuyarak ne sorulduğunu bilmeleri istenir. • “Ey…söyle bana” dizelerindeki boşluklara öğrencilerin ismi yazdırılabilir. • Etkinlik sorularına Öğrenci Kitabı’nda da yer verilmiştir. Ek çalışma olarak öğrencilerin benzer şekilde dörtlük soru oluşturmaları istenebilir.

Egelerin yeni evi / Kıvrıla kıvrıla gider o yokuşta / Dalıp gider terasından uzaklara / İzmir’in en güzel manzarası orada (VARYANT) Şehirlerin üzerinde binalardan bir battaniye / Ulaşmak zor artık o eski kentlere / Sanki sarmış kaplamış kentin doğal yüzünü / Biraz nefes aldırtsa fena mı olurdu? (GRİ ÖRTÜ) Tepede bulunan güçlü bina / Her antik kentte bulunuyorsa da / Smyrna’nınki bir başka /Derler ki ünlü bir kraliçenin adını vermişler ona / Bakar gece gündüz limana (KADİFEKALE – PAGOS) O’nun tarihi idi İzmir’in yaşı / İlk orada buldular tüm kalıntıları / Bir kent değildi belki, sadece bir höyük /Ama varlığıyla İzmir artık / 8500 yaş kadar büyük (BORNOVA – YEŞİLOVA) Pek acayip kokar haşlanınca / Ama bu diyeceğimin yemekle ilgisi yok aslında / Basbayağı eski kentlere benzemiyor mu biçimi? / Katman katman baksana! (LAHANA) Çok özel bir bilim dalı / Soyar kentin kabuklarını / O soydukça dıştan içe yavaş yavaş / Tanırız bu sayede bizden önce yaşayanları (ARKEOLOJİ)

16

www.izmirdersi.com


ÖRNEK SORULAR: Kadifekale İzmir’in ikinci kurulduğu yer mi? Smyrna Bayraklı’da mı? Yeşilova neolitik kent midir? Bornova’da İzmir’in ikinci kenti mi vardır? Pagos aslında “tepe” demek midir? İzmir 3 ayrı yere mi kurulmuştur? Arkeologlar lahana mı soyar? Lahanalar kat kat olduğu için mi kentlere benzer? Smyrna İzmir’in ilk yerleşimi midir? Yeşilova Bornova’da mıdır? İzmir 8500 yıllık bir kent midir? Smyrna Kadifekale’den önce mi kurulmuştur? Kadifekale tepede midir?

ETKİNLİK / BÖLÜM: 1 / SÜRE: 15 dakika

1c

ÜÇ İZMİR EVET – HAYIR OYUNU • Öğrencilere oyun kuralları anlatılır. Oyunun amacı sorulara 30 saniye içerisinde “ ‘Evet’ ya da ‘Hayır’ sözcüklerini kullanmadan yanıt vermek”tir. • Sınıf soru grubu ve yanıt grubu olarak ikiye ayrılır. Gruplara hazırlık yapmaları için 5 dakika süre tanınır. • Öncelikle öğretmen örnek bir uygulama yapar. • İki gruptan temsilci öğrenciler öne çıkar ve kronometre başlatılır. Süre tutulması için bir öğrenci görevlendirilebilir. • Soru grubundan bir öğrenci hazırladığı soruları hızlı bir şekilde yanıt grubundan gelen diğer arkadaşına sorar. Arkadaşı “Evet” veya “Hayır” hariç her türlü yanıtı verebilir. Ancak “Evet” ya da “Hayır” kelimesini kullanırsa elenir. Yerlerini yeni öğrencilere bırakırlar. • Dilenirse başarılı öğrencilere ödül verilebilir. • Dilenirse yarışmacı öğrencilerin giriş ve çıkışlarında müzik kullanılabilir.

!

HATIRLATMA: Bir sonraki bölümde “Küçük Mühür Tasarımı“ ve “Parmak

izi Tasarımı“ uygulamalarından biri yapılmak istenirse, öğrencilerden 3 adet A4 kağıdı veya resim defteri ile makas, yapıştırıcı, boya kalemi ve guaj boya getirmeleri istenir. Etkinliklerde Görsel Sanatlar öğretmeni ile işbirliği yapılabilir.

DİĞER UYGULAMALAR

1

1 Sen de Katıl Aramıza: Bu uygulamada öğrencilerin kendilerini hikâyenin bir parçası gibi hissetmeleri için vesikalık fotoğraflarını bulup sayfaya yapıştırmaları, fotoğraf bulamazlarsa da kendi yüzlerini çizmeleri istenir. Yaşadıkları yerin çizimi ise öğrencilerin tercihine bırakılabilir. İsterlerse evlerini, odalarını, sokaklarını ya da yaşadıkları mahalleyi çizebilirler. Ayrıca küçük bir kolaj çalışması yapılabilir.

www.izmirdersi.com

17


2

3

2

4 Soru 1İlçe: Bu uygulamada öğrencilerden yaşadıkları yer ile ilgili soruları yanıtlamaları istenir.

3

3İzmir 1Harita: Üç İzmir’in konumunu ve sıralamasını pekiştirmek için öğrencilerden harita üzerindeki kutuları doldurmalarını istenir.

4

İlçe bulmaca: Öğrencilerden bulmacada harfler arasına gizlenmiş ilçelerin isimlerini bulup işaretlemeleri istenir.

5

Haritalahana: Öğrencilerden katmanları doldurmaları istenir. Dilenirse ayrı bir resim kâğıdına büyük ve renkli uygulama yaptırılıp sınıf panosunda sergilenebilir.

6

Çengel Bulmaca: Öğrencilerden bulmacayı çözmeleri istenir.

4

4

5

6

6

18

www.izmirdersi.com


benim ilk izmir’im bölüm 2 KONU

• İzmir’in merkezinde kurulan ilk yerleşim olan ‘Neolitik İzmir’e ait bilgilendirme • Yeşilova Kazı Alanı ve Ziyaretçi Merkezi’ne grafik-öykü gezisi

AMAÇ

• Tarih öncesi dönemde gündelik yaşamın özelliklerini kavratmak • Yeşilova grafik-öykü gezisinden yola çıkarak müze ve ören yeri gezi kuralları hakkında bilgi vermek

SINIF ETKİNLİĞİ

DİĞER UYGULAMALAR

ÖĞRENME ÇIKTILARI

DERSE HAZIRLIK

2a O Gün – Bugün Etkinliği: “O Gün Tablosu” Küçük Mühür Tasarımı

2b veya

Bilgi Pulları: TARİH ÖNCESİ HÖYÜK - ÇÖMLEK - NEOLİTİK DÖNEM - MÜZE - YEŞİLOVA - YASSITEPE DEDEKTİF ANADOLU PARSI MADEN DEVİRLERİ - KUM MİDYELERİ

Parmak İzi Tasarımı

Tablo Etkinliği: O Gün – Bugün Etkinliği: “Bugün Tablosu” Okuma Etkinliği: Benim İlk İzmir’im (Tai Liti İzmir) Yaratıcı Yazma Etkinliği: Adını Sen Koy

• 8500 yıl öncesindeki gündelik yaşamın özelliklerini kavrar. • İzmir Yeşilova örneğinden yola çıkarak neolitik dönemin özellikleri ile ilgili genelleme yapar. • Geçmiş ve bugüne ait kültürel özellikleri benzerlikler ve farklılıklar açısından karşılaştırır. • Dönemin toplumsal kimlik / aidiyet sembollerinin ortaya çıkışını fark eder.

• Etkinlik 2a için sınıfa farklı görseller getirilebilir (Bkz. Etkinlik 2a yönergesi). • Etkinlik 2b (Küçük Mühür Tasarımı veya Parmak İzi Tasarımı) uygulamalarından biri tercih edilirse, öğrencilerin bir sonraki derse 3 adet A4 kağıdı veya resim defteri ile makas, yapıştırıcı, boya kalemi ve guaj boya /parmak boyası getirmeleri istenir. • Çalışmalarda Görsel Sanatlar öğretmeni ile işbirliği yapılabilir.

www.izmirdersi.com

19


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “BENİM İLK İZMİR’İM” BORNOVA-YEŞİLOVA HÖYÜĞÜ’NDEYİZ. v Ege, ‘Bornova-Yeşilova Ziyaretçi Merkezi’nin çocuklara yönelik ‘Zaman Yolculuğu’ etkinliklerine katılmıştı. v Bir grup çocukla birlikte Bornova Belediyesi’nin ‘Yeşilova Höyüğü Ziyaretçi Merkezi’ binasının önünde beklemekteydi. vvv Kısa zaman sonra genç bir kadın yaklaştı ve gruba seslendi: v “Hoş geldiniz çocuklar! Benim adım Sibel. v Ziyaretçi merkezimize geçmeden önce size biraz bilgi vermek istiyorum.” dedi. v “Az sonra gezeceğiniz bu özel alan İzmir’in merkezinde TARİH ÖNCESİ çağlara ait en eski yerleşim alanı. v Bakın şimdi, zihnimizde bir ip çekelim ve üzerine bir ‘bugün noktası’ koyalım. v Bugünden 5000 yıl önce, ‘yazının bulunuşunu’ tarihin başlangıcı kabul etmişiz. vv Yazının bulunuşundan daha önceki devirlere de tarihöncesi demişiz. v Sibel Hanım devam etti: “Burası bir HÖYÜK. İçinde kat kat yerleşim kalıntıları bulunan toprak yığınlarına höyük diyoruz”. vvv Ege kendini tutamadı: “Lahana! Lahana gibi kabuk kabuk yani!” v Önce bir sessizlik oldu ve ardından bir kahkaha koptu. v Herkesin gülmesi karşısında Ege’nin yüzü kızardı. v Oysa bu benzetme Sibel Hanım’ın çok hoşuna gitmişti: “Ay bu ne güzel bir örnek oldu! v Evet, çocuklar höyük aynı bir lahanaya benzer. Yeşilova Höyüğü de böyle bir yer.” dedi. v “Biliyor musunuz bu höyüğü keşfetmemize kim sebep oldu? v İşte bu sevimli sarı belediye kepçesi. v Sarı kepçe bu alanda, yorucu bir çalışma gününün sonunda, son kez kolunu uzatıp kepçesine bir yığın toprak alıyordu ki tırnaklarının ucunda sert bir şey hissetti. Elinde eciş bücüş bir toprak kap tutuyordu.” diye devam etti Sibel Hanım. v Ege’nin yanında duran heyecanlı kumral çocuk atıldı: “Çömlek bulmuş! Çömlek bulmuş!” v Genç kadın gülümsedi: “Evet, doğru. Sarı kepçenin üzerinde oturan Memet Usta bunu hemen fark etti. v ÇÖMLEKler, ev eşyaları yıllara dayanabilen malzemeler olduğundan bizim için önemli ipuçları taşırlar. O çömlek sayesinde biz bu toprakların altında çok önemli bir yerleşimin var olduğunu anladık. Yani neymiş? Çömlek deyip geçmeyecekmişiz! v İşte biz o izleri sürerek, İzmir’e ait ilk evlerin kalıntılarını ve kullandıkları araçları bulduk.” v Ege’nin yanında duran heyecanlı çocuk bir kez daha öne atıldı: “Öğretmenim, mamutları da görecek miyiz?” Tüm çocuklar bu soru karşısında kahkahalarla güldüler. v Ege içinden “Bu çocuk eğlenceli birine benziyor.” diye geçirdi. v Sibel Hanım da kendini tutamayıp güldü: “Pardon küçük arkadaşım, ismin neydi?” “Efe!” diye yanıtladı heyecanlı çocuk. v “Efe’ciğim, mamutlar bu devirde burada yoktu. Onlar bu zamanda ve bu coğrafyada yaşamadılar. v Taş Devirleri çok uzun sürdü. Son devirlerine NEOLİTİK DÖNEM diyoruz. vvv Çocuklar: “NEO? LİTİK Mİ? vv ÇOK ZOR SÖYLENİYOR!” v Sibel Hanım: “Tamam, kolaylaştıralım o zaman” dedi. v ‘Neo’, ‘yeni’ demek. ‘Litik’ de ‘taş’. v ‘Yeni Taş Devri’ yani. Taş, taş, taş…En çok kullandıkları malzemeydi. Evleri silahları hep taştandı.” v Ege: “Neyi ‘yeni’ yapmışlar o zaman?” v HMMM... GÜZEL SORU! NEOLİTİKTE NELER NEO? vv “Bakın şimdi, diye başladı anlatmaya Sibel Hanım. v “TARIM yeni. İnsanlar ilk kez tohumları toprağa ekiyor, onları büyütüyor ve ekin topluyorlar. Bunlar büyük olaylar! v Ardından diyorlar ki: ‘Biz artık yiyecek bulmak için hayvanların peşinden koşturmayalım. Bir yere oturalım, yerleşelim ve besinimizi topraktan üretelim. Hep birlikte yaşayalım.’ Neolitik Dönem’de, İzmir’de yaşayan insanlar evler yapıp, kendi kurdukları KÖYLERde toplu halde yaşamaya başlıyorlar. v Bu devir insanları için ‘yeni/neo’ olan bir şey daha var. Bazı HAYVANLARI EVCİLLEŞTİRİYORLAR. Köpeklerle dostluğumuz bu dönemlere uzanıyor. v İşte bunlar çok yeni.” vv Sibel Hanım sözlerini tamamladı: “Evet çocuklar, şimdilik benden bu kadar. Size diğer detayları içeride Zafer Hoca’mız anlatacak. v Hadi şimdi MÜZE’ye girelim.” v

20

www.izmirdersi.com


2 Onlara müzeyi ve alanı gezdirecek olan kazı başkanı Arkeolog Zafer Bey içeride bekliyordu. v Zafer Bey gülümseyerek: “ ‘Zaman Yolculuğu’ na hoş geldiniz çocuklar!” dedi. v “ Bugün sizlerle bir oyun oynayacağız. Oyunumuzun adı ‘TAİ LİTİ İZMİR’ ya da ‘BENİM İLK İZMİR’İM’.” (Öğretmen, ‘Tai Liti İzmir’ oyununda ve aynı adlı okuma etkinliğinde kullanılan dilin kurgusal olduğunu söyler) v Bu oyunun altın bir kuralı var. O da, 8500 yıl öncesinin İzmirlisi gibi düşünebilmek.” v ALLAH ALLAH! NASIL OLACAK? KOLAY MI 8500 YIL ÖNCESİNİN İNSANI GİBİ DÜŞÜNEBİLMEK? v Zafer Bey, çocuklara oyunu daha iyi anlatabilmek için üzerindeki montu çıkarttı. İlginç bir kostüm giymişti içine. Şu Zafer Hoca eğlenceli birine benziyordu! v “Bu oyunu oynayabilmemiz için, o insanları biraz tanımamız, onlar hakkında bazı şeyleri bilmemiz lazım.” dedi ve devam etti: v “Örneğin, bakın üzerimde burada yaşayan ilk İzmirlilerin giydiği giysi var. İnsanı soğuktan ve yağıştan koruyabiliyor. Dikişlerini görüyor musunuz? Kalın ipten, kemikten iğnelerle dikilmiş. O zamanlar insanlar metal kullanmayı henüz bilmiyorlardı. Daha başka şeyler de anlatacağım size.” v ÇOK HOŞ... OYUN OYNARKEN ÇOCUKLARA DA BU GİYSİLERDEN VERECEKMİŞ! v Yukarıdan bir projeksiyon perdesi indi. Zafer Bey anlatmaya başladı: “Arkadaşlar, bakın burası Ege Denizi ve İzmir tam şurada. v Şimdi resmi biraz daha yakınlaştırıp Yeşilova’nın nerede olduğuna bakalım. v İzmir Körfezi nasıl da içerilere kadar sokulmuş, görüyor musunuz? v Oysa 8500 yıl önce bu körfez yoktu. vv Daha içeride, üç dağın çevrelediği, içinden küçük küçük ırmakların geçtiği verimli bir düzlük vardı. Buraya şimdi ‘Bornova Ovası’ diyoruz. v İşte ilk İzmirliler, 8500 yıl önce bu verimli ovada iki yere yerleşmişler. v İlk önce YEŞİLOVA, sonrasında YASSITEPE‘de birer küçük köy kurmuşlar. v Tabii o zamanlar sadece Yeşilova ve Yassıtepe değil, İzmir’in başka yerlerinde de tarihöncesi yerleşimler varmış.” vvv Zafer Bey devam etti: “Haydi bakalım. Şimdi terasa çıkalım ve bu verimli ovayı uzaktan bir görelim.” v Çocuklar ilk İzmir’in yerleştiği alanı görmek için binanın terasına çıktılar. v Yeşilova alabildiğince uzanıyordu. Demek küçük ırmakların geçtiği verimli düzlük burasıydı. İlk yerleşim, bu ovada kurulmuştu. v Zafer Bey anlattıkça sanki çevredeki yapılar kayboluyor, ilk İzmir canlanıyordu. v Ve sonunda küçük bir köy belirdi. Kerpiçten evleri, tek tük insanları, ortasında bir köy meydanıyla, BENİM İLK İZMİR’İM - TAİ LİTİ İZMİR…v İNSAN BURADA İSTEDİĞİ GİBİ HAYAL KURABİLİRDİ. v Belki küçük kerpiçten evler ve ortasında bir köy meydanı vardı. Hava güzel olduğunda bu meydanda kadınlar toplanıp sohbet ederlerken, bir yandan da güzel taşları, pişmiş topraktan yaptıkları boncukları ipe dizerek süs eşyaları yaparlardı. v Belki akşamları tarladan döndüklerinde hep birlikte çimenlerin üzerinde oturup dinlenir, hatta belki şarkılar söylerlerdi. v Çocukların çok hoşuna gitmişti bu oyun. v Ovayı, evleri, evlerin izlerini daha yakından görmek istiyorlardı. v Zafer Bey: “Peki o zaman, aşağı inip köyü yakından görelim.” dedi. v Hep birlikte aşağı indiler. Bir neolitik ev örneğinin yanına geldiler. v Küçük ama şirin bir evdi. Herhalde burada oturanlar sanata meraklıydılar. Baksanıza duvarlarındaki şu ilginç resimlere ! v Ev sahici gibiydi. Sanki az önce bir aile oracıkta bir ateş yakmış, belki yemek yemiş, belki ısınmıştı. v Zafer Bey: “Tek odadan oluşuyordu bu evler. Üzerleri sazlarla kaplıydı. Genelde bir aile, bir evde otururdu. Tek kapısı vardı. v Evin içi de sade bir odaydı ama her iş için ayrı bir yer vardı. Birbirinden belli belirsiz ayrılan mutfak, yatak, oturma köşeleri vardı. Örneğin, üzerine yumuşak samanların, hayvan postlarının serildiği küçük yükseltiler yatak olarak kullanılıyordu. Bir başka tarafta çalışma mekânı ve ayrıca yemek pişirdikleri ve kışın da ısınmalarını sağlayan bir ocakları vardı. Evlerin penceresi yoktu. v ACABA NEDEN PENCERESİ YOKTU? v Zafer Bey: “ Mesela her an istenmeyen bir hayvan girebilirdi.” diye yanıtladı. v Çocuklar merakla: “Vahşi hayvan mı?” diye sordular. v www.izmirdersi.com

21


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “BENİM İLK İZMİR’İM” Zafer Bey, evin önünde duran bir toprak kabı işaret etti vv ve üzerindeki kabartmayı gösterdi. Büyük kedi gibi bir yaratıktı. Kuyruğu dümdüz, sanki koşar gibi tetikte duruyordu. Bu, Zafer Bey’in sözünü ettiği o vahşi hayvan olabilir miydi? v Zafer Bey: “Sizce bu hangi hayvan olabilir?” diye sordu. v Herkes ‘kaplan’ yorumunu yaptı. v Sadece Efe’nin yanında duran kızıl saçlı sessiz kız hariç. O: v “ Leopar!” dedi usulca. v Zafer Bey: “Aferin! Dikkatli bir gözlem yapmışsın. İsmin ne?” dedi. v Küçük kız yanıtladı: “Çiğdem.” v Zafer Bey merak etmişti: “Nereden anladın?” v Çiğdem: “Üzerinde nokta nokta çivi izleri var.” diye yanıtladı. v Zafer Bey, hoşnut bir şekilde: “Aferin Çiğdem. Arkeologlar da böyle senin gibi dikkatli bakar, küçük ipuçlarını kaçırmazlar. Aynı bir DEDEKTİF gibi. vv Kabın üzerindeki leopar kabartmasından anlıyoruz ki bu vahşi hayvan buralardaki yaşamı çok etkilemiş. v Zamanla bu vahşi hayvanın ANADOLU PARSI olduğunu öğrendik. vv O ZAMAN BİRAZ DAHA İZ SÜRELİM! v Zafer Bey, çocuklara döndü: “Gelin Yassıtepe’ye gidelim ve orada dedektifliği siz yapın!” dedi. v Yassıtepe, Yeşilova’ya çok yakın bir yerleşimmiş. Ondan biraz daha sonra kurulmuş v ama burası daha uzun süre yaşamış. Yeşilova sadece Neolitik zamanları, Yassıtepe ise MADEN DEVİRLERİni de görmüş.” vv Zafer Bey, çocuklara Taş Devirlerinden sonra v insanların madenleri kullanmaya başladığını, tunçtan, bakırdan eşyalar, silahlar yaparak uygarlıklarını daha geliştirdiklerini söyledi. Bu devirlere de Maden Devirleri deniyormuş. vv KISA BİR ZAMAN SONRA YASSITEPE’DEYDİLER. v Zafer Bey: “Şu gördüğünüz izler Yassıtepe evlerinin temelleri. 5000 yıl öncesine ait. v Bakın evlerin düzenine, Yeşilova’dan biraz farklı değil mi? Neler görüyorsunuz? v Çiğdem: “Yan yana bunlar!” dedi. v Gruptan bir başka çocuk ise: “Anlaşılan komşuluk yapmayı seviyorlar.” şeklinde yorumladı. v İŞTE BU KADAR BASİT! GÖRDÜKLERİNİ YORUMLAYABİLECEKSİN. DEDEKTİFLİK BU İŞTE! v Zafer Bey anlattıkça, 5000 yıl öncesinin Yassıtepe’sinde yaşantı belirdi. v Kim bilir, bu görünen belki de İzmir’in ilk sokağıydı. v Belki evlerin önünde küçük bahçeleri vardı. v Bakın bir tanesi ocağını yakmış, tepesinden duman çıkıyor. v Ve şu kocaman çömlek! Ne kadar da büyük öyle. Ne koyuyorlardı ki içine? v “Bunlar o zamanın buzdolapları. İnsanlar bu büyük çömleklerin içine buğdaydan zeytine türlü besinler koyarlardı. Sonra da onları toprağın içine gömüp sabitlerlerdi. Böylece çömlekler hem yer tutmaz, kırılmaz, hem de serin olurdu.” diye açıkladı Zafer Bey. v Bir de yerlerdeki şu beyaz kırık kırık midye kabukları? Bunlar neyin işaretiydi? v Zafer Bey: “ KUM MİDYELERİ… Eski İzmirlilerin en çok sevdiği yiyecek. O midye kabukları 5.000 yıl öncesine ait!” dedi. vv BU BİR ZAMAN YOLCULUĞU DEĞİL DE NEYDİ? v İNANMAZSANIZ GİDİN GÖRÜN, HALA DURUYORLAR ORADA ! vv Sıra oyun oynamaya gelmişti. Zafer Bey çocuklardan oyun grupları kurmalarını ve İlk İzmir’le ilgili yazdıkları bir senaryoyu canlandırmalarını istedi. Hayal kurmak sınırsız serbestti. v Efe, Ege’nin yanına yaklaştı: “Bizim gruba gelir misin?” v Ege’nin hoşuna gitti bu çağrı, hemen “Evet” diye yanıtladı. Efe’nin yanında da o kızıl saçlı sessiz kız, Çiğdem vardı. v Efe: “Çiğdem… Benim ikizim.” v Ege çok şaşırdı: “Nasıl yani?” v İLGİNÇ BİR ÜÇLÜ OLMUŞLARDI ! v Ege, Efe ve Çiğdem bakalım nasıl bir ‘TAİ LİTİ İZMİR’ oyunu kurdular... (Öğretmen Ege ve arkadaşlarının “Tai Liti İzmir” hikâyesini kitaplarında bulabileceklerini belirtir.) 22

www.izmirdersi.com


ETKİNLİK / BÖLÜM: 2 / SÜRE: 20 dakika

2a

O GÜN - BUGÜN TABLOSU • “O Gün – Bugün” tablosunun “O Gün” kısmının ilk bölümü iki kısımdan oluşmaktadır: Görseller ve açıklama metinleri. • “O Gün” kısmının görsel bölümü Öğrenci Kitabı’nda dolu olarak verilmiştir. • Tablonun “O Gün” kısmını doldurmadan önce sınıfta göstermek üzere çeşitli resimler bulunup öğrencilerle paylaşılabilir. Örneğin, Sünger Bob çizgi filmi içindeki karakterlerden biri olan salyangoz Gary ya da Taş Devri çizgi filminden çeşitli resimler ya da Anadolu parsının gerçekte nasıl bir hayvan olduğu gibi görseller bulunabilir. Mevcut görseller yanına yeni resimler çizdirilebilir. • Etkinlik kapsamında her satırdaki bilgi için gerekli açıklamanın öğretmen tarafından yapılması ve öğrencilerin bu bilgileri metin için ayrılmış bölüme not almaları istenmektedir. Dilenirse verilen metinler tahtaya yazılabilir. • “O Gün” tablosu metinleri aşağıda verilmiştir. • Dilenirse tablonun “Bugün” kısmı diğer uygulamalar kapsamında değil, sınıf etkinliğinin devamı olarak da uygulanabilir. Ancak bu durumda görsel sütununun çizimle tamamlatılması gerekir.

COĞRAFYA: Tarih öncesi dönemde “körfez” yokmuş. Neolitik İzmir 3 dağ arasında ve su kıyısında konumlanmış. Buzul Çağı sonrasında buzullar eriyince denizler yükselmiş, kıyılarda körfezler oluşmuş. EVLER: Neolitik Anadolu’da örneğin Çatalhöyük’te evlere çatıdan girilirmiş. İzmir ise Ege yerleşim kültürü olarak farklıymış. Penceresiz evlerde duvarlar kilden, çatılar sazdan yapılmış. Evlerin içinde ocak ve bir yükselti varmış. Köy meydanı da varmış. Evde küçük üretimler yapılırmış. Topraktan çok güzel kaplar, taşların dikkatli biçimde yontularak yapıldığı bıçak, ok gibi av aletleri ve boncuklardan, güzel taşlardan, metallerden süs eşyaları yaparlarmış. EŞYALAR: Neolitik dönemde çömlekler yumuşak hatlı, pembe renkli imiş. Her evin kendine ait bir mührü varmış. Ekmeklere mühür basıyorlarmış. Yassıtepe’de çömlekler ve testilerde savaş teması varmış. Yazı henüz yokmuş ama kilden yapılma tabletlere parmak izlerini basmışlar. GİYİM: Deri malzemenin kullanıldığı giyecekler giyerlermiş. Hayvan derisinden kalın kahverengi deri üstlük, deri sandalet gibi giyim eşyalarını kemik iğnelerle dikerlermiş. YİYECEK: Buğday ekmeği, mercimek gibi yemeklerin yanısıra hayvan eti, kum midyesi ve salyangoz yerlermiş. Ekmeklere mühür basarlarmış. HAYVANLAR: Neolitik dönemin korkulu rüyası bir hayvan türünden bahsedilir. Evlerinin penceresiz olmasının nedeni de Anadolu parsından korkulmasıymış. Eski dönem duvar resimlerine onun resmini yapmışlar. GÜNLÜK YAŞAM: Tarım yapıyorlarmış. Neolitik İzmir’de her ev bir işlik gibiymiş. Bir evde buğday ekmeği, diğerinde mercimek yapılırken, bir diğerinde ise alet üretiliyormuş (örn. orak). Balık da tutuyorlarmış. Hayvan evcilleştiriyorlarmış. İşyerleri ile evleri aynı yermiş.

www.izmirdersi.com

23


2b

ETKİNLİK / BÖLÜM: 2 / SÜRE: 20 dakika

KÜÇÜK MÜHÜR TASARIMI • Etkinlik için Görsel Sanatlar Dersi öğretmeni ile işbirliği yapılabilir. • Etkinlikte A4 boyutunda 3 adet kâğıt veya 3 adet resim defteri yaprağı kullanılabilir. • Öğrencilere birinci kâğıdın içerisinden 10 x10 cm.lik bir alan kesilerek boşaltmaları söylenir. İçi boşaltılan kâğıt, bir “pencere” işlevi görecektir. • Öğrencilerden isimlerinin içindeki bir harfi seçmeleri istenir. • İkinci kâğıtta 20 x 20 cm.lik bir alan içine seçilen harfi farklı kalınlık ve form vererek büyük çizmeleri söylenir. • Öğrencilere birinci kâğıdı pencere gibi ikinci kâğıdın üstünde gezdirerek mühür olabilecek en güzel alanı bulmaları söylenir. • Seçilen alana ikinci kâğıt üzerinde bir çerçeve çizdirilir ve ikinci kâğıtta çerçevesi çizilen 10 x 10 cm.lik alanı kesmeleri istenir. • Kesilen 10x10 cm.lik kare üçüncü kağıda yapıştırılır. Kare içi siyahbeyaz ya da renkli boyanabilir ve dilenirse ürünler sergilenebilir. • Etkinlik gruplar halinde takım çalışması olarak da yaptırılabilir. • Çalışmalar müzik eşliğinde yapılabilir.

2b

ETKİNLİK / BÖLÜM: 2 / SÜRE: 20 dakika

PARMAK İZİ TASARIMI • Etkinlik için Görsel Sanatlar Dersi öğretmeni ile işbirliği yapılabilir. • Parmak izi uygulaması tercih edilirse, öncesinde öğrencilere derse parmak boyası (yoksa guaj boya), resim kağıdı/defteri, resim önlüğü gibi malzemeler getirmeleri söylenir. • Etkinlik parmak boyası (yoksa guaj boya) ile boyanan parmaklarla çeşitli şekiller tasarlamayı içerir. • Öğrencilere parmak izi ile üç farklı çalışma örneği yapacağı söylenir: “Parmak iziyle Neolitik İzmir’e 1) çiçek 2) küçük adamlar ve 3) hayvan resimleri gönderiyoruz” temalarıyla sınıf içi toplu bir etkinlik yapılabilir ya da temalardan sadece biri seçilip uygulama alanı sınırlanabilir. • Her öğrenci parmaklarından birini boyaya batırarak çeşitli şekiller üretebilir: Çiçek tasarımı için önce sapların çizilmesi gerekir. Küçük adam/ yüz tasarımları için önce parmak basılır, sonrasında üzerine ve çevresine ince uçlu kalemle çeşitli yüzler yapılır. Hayvan tasarımları için parmak izinin yanısıra el izi de kullanılabilir. • Çalışma yapılırken fonda müzik verilebilir.

24

www.izmirdersi.com


DİĞER UYGULAMALAR 2 1

“O Gün - Bugün” tablosunun “Bugün” kısmı öğrenciler tarafından doldurulacaktır. Herhangi bir kısıtlama getirilmediği ifade edilerek öğrencilerinin yaratıcılığı teşvik edilebilir. Görsel kısımda öğrenciler kes-yapıştır yapabilecekleri gibi kendileri de çizim yapabilirler.

2 Benim İlk İzmir’im (Tai Liti İzmir) adlı okuma parçası bir sonraki etkinlik için örnek oluşturan bir hikâyedir. Eğer 2b etkinliği (Küçük Mühür/Parmak İzi Tasarımı) sınıfta uygulanmayacaksa, bu metin sınıfta “okuma etkinliği” olarak uygulanabilir. Öğrencilerden “canlandırma” yapmaları veya alternatif sonlar üretmeleri istenebilir. Sınıfta okuma etkinliği uygulama olarak öğrencilerden hikâyeyi evde okumaları istenir.

3

yapılmayacaksa,

“Adını Sen Koy” adlı etkinlik, bir yaratıcı yazma etkinliğidir. ‘Yeşilova’ya Posta Var’ teması ile Chi’ye hitaben mektup yazmaları istenir. Bir sonraki derste tüm mektuplar toplanır. İyi örnekler sınıf panosuna asılabilir. Eğer Benim İlk İzmir’im (Tai Liti İzmir) uygulaması sınıf içi etkinliği olarak uygulandıysa Adını Sen Koy etkinliği de sınıf içi etkinliği olarak uygulanabilir. Bu durumda ilk cümleyi öğretmen verir. Sonraki cümleler öğrencilerden gelir. Uygun görülen cümleler tahtaya birer birer yazılarak mektup tamamlanır. Daha sonra öğrenciler mektup metnini Adını Sen Koy sayfasına geçirirler. İmza olarak her öğrenci kendi parmak izini mektuba basabilir. Öğrenciler mektup içine çeşitli küçük çizimler (renkli – renksiz) de ekleyebilirler.

www.izmirdersi.com

25


ege göçleri bölüm 3 Bayraklı Smyrna antik kentinin kuruluşuna kadar olan dönem bilgisi (MÖ.3000-MÖ.1050) • Ege göçleri sonrası Batı Anadolu’da oluşan kent-devletleri • Kent-doğa ilişkisi • Ege kültürünün önemli bir parçası olan efsaneler (mitler)

KONU

• Ege göçleri sonrası Anadolu’da sosyal, kültürel ve siyasal yaşama ilişkin bilgiler vermek • Efsaneler üzerinden dönemin kültürel özelliklerini kavratmak

AMAÇ

Bilgi Pulları: ANADOLU HALKLARI HELLAS - EGE GÖÇLERİ - KENT DEVLETLERİ ANTİK DÖNEM - İYONYA - AMAZONLAR - EFSANE (MİT) - HOMEROS - İLYADA -ODYSSEİA (ODESA) - KRAL AEGEUS

3a Ey Smyrna Smyrna Daha Kaç Katman Var Sana Ulaşmama Oyunu

3b Grafik - Öykü: Ağlayan Kaya

Maket Etkinliği (tercihli): Lahana Yapım Kılavuzu Grafik - Öykü Okuma: Midas Miti. Bulmaca: Kim Kimdir? Bulmaca Kavram Bulmaca

DİĞER UYGULAMALAR

• Ege Göçleri’ni ve göçler öncesinde Ege Bölgesi’nde kimlerin yaşadığını öğrenir. • Yaşadığı bölgedeki insanların doğal ortamı değiştirme ve ondan yararlanma şekillerine kanıtlar gösterir.

ÖĞRENME ÇIKTILARI

Etkinlik 3a açık alan oyunu olarak uygulanmak istenirse Beden Eğitimi öğretmeni ile işbirliği yapılabilir. Etkinlik 3b sunumu olan “Ağlayan Kaya” hikâyesi sunum dosyası olarak CD içinde verilmiştir.

26

SINIF ETKİNLİĞİ

www.izmirdersi.com

DERSE HAZIRLIK


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “EGE GÖÇLERİ” Pazar akşamı, sofraya henüz oturmuşlardı. v Ege, yemeğe başlamadan önce annesine ve babasına Yeşilova anılarını anlatıyordu. v Buğday dövdüklerinden, v mercimek yediklerinden, v v ‘TAİ LİTİ İZMİR’ hikâyelerinden ve küçük pars yavrusundan büyük bir heyecanla söz ediyordu. v Annesi: “Ne güzelmiş! İzmir’de Taş Devri yaşandığını hiç bilmiyordum. Bu yaşımda ben de yeni bir şey öğrendim.”dedi. v Ege: “Anne, orası İzmir’in merkezindeki ilk yerleşimmiş. Dur bak, sana daha güzel anlatayım.” v dedi ve bir koşu mutfak penceresinin önündeki lahanaya getirmek için kalktı. v Pencere önüne baktı, tezgâha baktı, lahanayı bir türlü bulamadı. v “Anne buradaki lahanaya ne oldu?” v Annesi sofradaki tencerenin üzerinden suçlu gibi bakıyordu: “Şey... sarma oldu !” v Ege’nin gözleri fincan gibi açıldı:“Nee, sarma mı? Uff!!! Anneeee!” v Babası kahkahayı bastı: “Gel oğlum, üzülme. Şimdi birazdan biz kendi lahanamızı yaparız.” dedi. v Akşam yemeğinden sonra Ege ve babası salondaki yemek masasının başına geçtiler. v Masanın üzerinde kendilerine bir lahana maketi yapıyorlardı. Önce bir kahverengi kâğıt serdiler. v Babası: “Bak şimdi Ege!” dedi. “Önce ben başlıyorum. Bu ilk katman olsun. v Milattan önce 6500 yılı ve Yeşilova olsun.” dedi ve kalın harflerle yazdı. v “Şimdi sen, burası hakkında aklında kalanları yaz ya da çiz.” Ege eline kalemi aldı. Aklındakileri yazmaya koyuldu.(Öğretmen sınıfa “Ege sizce buraya Yeşilova hakkında ne yazmış olabilir?” şeklinde soru yöneltebilir.) vv ‘MÖ 6500’, ‘Neolitik’, ‘Tarihöncesi’, ‘İlk İzmir’, ‘Bornova’, ‘Tai Liti İzmir’, ‘Yeşilova Ziyaretçi Merkezi’, ‘Sarı Kepçe’, ‘Tarım’, ‘Köpek’, ‘Köyler’, ‘Çömlek’, ‘Pars’ yazdı. v Mümtaz Bey, Ege’nin notlarından sonra kâğıdı aldı ve buruşturdu. “İşte bu lahanamızın göbeği: Yeşilova!” dedi. v Bu iş Ege’nin çok hoşuna gitmişti. v Babası “Şimdi sıra ikinci kabuğa geldi.” diye devam etti. v Ege: “Öyleyse şimdi Yassıtepe’yi yapacağız. Zafer Öğretmen bir de Yassıtepe’ye götürdü bizi. Orası Maden Devirlerini de görmüş. v Mümtaz Bey: “ İyi öyleyse, yaz bakalım bildiklerini.” dedi. vv Hatırlarsak Yassıtepe, Yeşilova’nın olduğu kabuktaydı. Birinci İzmir yani! vv (Öğretmen yine sınıfa “Ege sizce buraya ne yazabilir?” şeklinde soru yöneltebilir.) v Ege, ikinci kağıdı serdi ve şunları yazdı: vvv ‘Milattan önce 3500’ler’, ‘Maden Devirleri’, ‘midye kabukları’, ‘gömülü çömlekler’, ‘dikdörtgen evler’, ‘komşular’ yazdı. v Ve son olarak da bir midye resmi yapıştırdı. Katman tamamlanmıştı. vv Ve Ege, Yassıtepe kâğıdının ortasına Yeşilova katmanını da yerleştirip topak yaptı. v “Harika. Çok zevkli! Bu kabuklar üst üste gelince dev bir lahanamız olacak! v Hadi şimdi İkinci İzmir’e geçelim.” v dedi ve bir an durdu: “İyi ama ben Bayraklı-Smyrna hakkında bir şey bilmiyorum ki! ” v Mümtaz Bey aralık vermeden devam etti. “Hah, bak onun hikâyesi de çok ilginçtir. v BAYRAKLI-SMYRNA da Yassıtepe yerleşimine yakın küçük bir köymüş başlarda. v v Denize çok yakın, hatta denizin kenarındaymış. v Milattan önce 3000’lerde Yassıtepe’de olduğu gibi burada da ANADOLU HALKLARI yaşarmış. v LUVİLER ve LELEGLER diye anılıyor bu halklar.” v www.izmirdersi.com

27


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “EGE GÖÇLERİ” “O zamanların Bayraklısını hayal edebilirsin. v Deniz bugünkünden çok daha temizdi ve eminim çok balık vardı. v Yaşamak için bundan bereketli toprak az bulunurdu. v v v v “Ege, eski insanların en değer verdikleri şey nedir, bilir misin?” diye sordu. v Ege: “Nedir? Evleri mi? Kendileri mi?” dedi. v Mümtaz Bey: “Hayır. Doğa ! v Doğa onlar için canlı bir varlıktı. v Toprağın, denizin konuştuğunu, kızdığını ya da onlara hediyeler verdiğini düşünürlerdi.” v Ege, kale ile konuşmasını hatırladı. v İçinden “Ay, şu eski İzmirliler bana ne çok benziyor! v Benim de konuştuğum oluyor böyle olduk olmadık şeylerle!” diye geçirdi. v Ege, sordu: “Peki sonra? Ne olmuş bu insanlara?” v Mümtaz Bey: “İşte, öykünün ilginç kısmı burada başlıyor. Bundan 3000 yıl önce Ege Denizi’nin öbür kıyısında HELLAS ülkesi varmış. Hellas YUNANİSTAN’ın o zamanlardaki adı. Burası güzel bir yarımadaymış ve farklı halklar yaşıyormuş. vv Mümtaz Bey devam etti: “Hellas çok dağlık bir yermiş. Dağlık bir yer olduğu için de burada yiyecek bulmak, tarım yapmak çok zormuş. v Hellaslıların aralarından bazıları, daha verimli topraklar bulabileceklerini düşünerek, kayıklarına atlayıp karşı Anadolu kıyılarına doğru yola çıkmışlar. vvvv Buralara yerleşmişler. Biz buna tarihte EGE GÖÇLERİ diyoruz.” v Hellas halkları Anadolu’ya yerleşip kendilerine özel bölgeler oluşturmuşlar. v AİOLLER, İYONLAR, DORLAR, Anadolu’ya yerleşen Hellas halklarının adıymış. v ÇOK ZOR İSİMLER BUNLAR... v A-YOL, v İ-YON, v DOR! v NEYSE, O KADAR DA ZOR DEĞİLMİŞ. v Ege: “Ama orada Anadolu halkları oturuyordu demiştin?” dedi, babasına. v Mümtaz Bey: “Evet, Hellaslılarla Anadolu halkları arasında kimi yerlerde savaşlar olmuş. Kimi yerde de halklar anlaşıp kaynaşmışlar. v Buralarda KENT DEVLETLERİ kurmuşlar. v Kent devletleri, bağımsız birer küçük ülke gibiydiler. Aralarında ticaret yapar, hatta bazen savaşa bile tutuşurlardı. Bu dönemde yüzlerce kent devleti kurulmuş Ege’de. O zamanların en ünlü kent devletlerini göstereyim sana! v Bak örneğin, İzmir, Bergama, Efes, Foça ve Milet bu kent devletleri arasında.” v Ege, şaşırdı: v “ Aa... Foça da mı o zaman kurulmuş?” dedi. Egeler yazın çok sık Foça’ya giderler. O yüzden bu şirin tatil beldesinin bir zamanların kent devleti olduğunu duyunca çok şaşırdı. v Mümtaz Bey: “İşte bu zamanların özel bir adı var. v Bu devre ANTİK DÖNEM diyoruz.” v dedi. Mümtaz Bey devam etti: “Her devrin ya da hadi gel kabuğun diyelim, başka bir haritası, her yerin başka bir ismi olmuş tarih içinde. Örneğin şimdi bulunduğumuz Ege Bölgesi’nin bir kısmına bir devir İYONYA denmiş.” v “İzmir’e de Smyrna demişler. v Yerlerin isimleri de değişmiş hep.” diye ekledi. DEMEK KABUKLAR DEĞİŞTİKÇE YERLERİN İSİMLERİ DE DEĞİŞİYOR. v Ege: “Smyrna ha? Si-mir-na. Güzel isim!” v diye geçirdi içinden. Mümtaz Bey: “Onun da bir hikâyesi var” dedi. v “Derler ki AMAZONLAR denen esrarengiz kadın savaşçılar varmış. Bu Amazonlar’ın Karadeniz kıyılarında yaşadığı söyleniyor. v 28

www.izmirdersi.com


3 Çok eskilerden bir gün Amazonlar Ege kıyılarına inmişler. Elektidler adında bir başka kavimle savaşmışlar, fakat yenilmişler. v Öykünün güzel tarafı ise şimdi başlıyor. Elektidlerin kralı, Amazonların önderi olan Smyrna’ya aşık olmuş. v Ve bunu anlatmak için kente onun adını vermiş… derler!” v AH... GÜZEL ÖYKÜ... SMYRNA BİR KIZMIŞ DEMEK! v Ege sordu: “Baba nedense her sözüne ‘derler ki’ diye başlıyorsun. Kim diyor bütün bunları? Kimler onlar?” v Mümtaz Bey yanıtladı: “Efsane olduğunu anlatmak için böyle diyorum. Bunların hepsi birer EFSANE (MİT)! Ne ben bilebilirim, ne de bir başkası bilebilir ne kadar gerçek olduklarını. v İnsanların yıllar boyunca ezbere söylediği, birbirlerine çocuklarına torunlarına aktardığı, yarı gerçek, yarı abartı çok özel hikâyeler var. Bu öykülere mit deniyor.” v Babası devam etti: “DÜNYANIN EN ESKİ VE EN ÜNLÜ ÖYKÜ ANLATICISI KİMMİŞ BİLİYOR MUSUN? v HO-ME-ROS! İlk mitleri onun ağzından dinlemiş Egeliler. Sonra da tüm dünya tanımış onu. Homeros’un Smyrnalı olduğuna dair birçok kanıt var. Ama nerede doğduğunun o kadar da bir önemi yok bence. Öyküleri çok daha değerli.” v Ege merakla: “Homeros öykülerinde ne anlatıyor?” diye sordu. v Mümtaz Bey: “Homeros’a ait olduğu bilinen iki ünlü eser var. Biri İLYADA. v İlyada, Hellaslılar ile Anadolu halkları arasında geçen uzun Truva savaşının bir bölümünden bahsediyor. vv ODYSSEİA (ODESA) ise Ithaca Kralı Odysseus’un Truva Savaşı’ndan sonra maceralı eve dönüş yolculuğunu anlatıyor.” v Ege, bir anda canlandı. v Aklına bir şey gelmişti. v Ayağa kalktı. Bu mitler çok ilgisini çekmişti. Babasına eliyle ‘bir dakika geliyorum’ işareti yaptı. v Hızla odasına koştu. Mümtaz Bey, ahşap basamaklara patır patır vuran Ege’nin ayak sesini duyuyordu. v Ege bilgisayarının başına geçti. Bir yandan da: “Her yerin bir miti varmış demek ki. Bakalım EGE’nin miti neymiş?” diye söyleniyordu. Arama motoruna kendi ismini yazdı v Önünde birçok seçenek vardı. Bir tanesinin üzerinde durdu ve bastı: v “KRAL AEGEUS- EGE DENİZİ EFSANESİ” yazıyordu başlıkta. v “Atina’da düzenlenen bir spor şenliğinde kötü bir olay yaşanır. Spor yarışmalarına katılan Giritli bir atlet, Atina Kralı Aegeus tarafından cezalandırılır. Giritli atlet hayatını kaybeder. v Girit Kralı Minos, bu olayı duyunca çılgına döner. Bunun üzerine Atina’ya savaş açmaya karar verir. Savaştan vazgeçmek için tek şartı vardır: Her yıl Atina’dan Minos’un sarayındaki boğa başlı canavar Minatauros’a kurban edilmek üzere 7 kız, 7 erkek Girit’e gönderilecektir! v Atina Kralı Aegeus, bu korkunç şartı kabul eder. Yıllar boyu 7 kız ve 7 erkek Minatauros’a kurban edilmek üzere Girit’e gönderilir. v Yıllar geçer. Bu korkunç cezaya artık bir son vermek için Atina Kralı Aegeus bir karar verir. Oğlu Theseus’tan Girit’e giderek Minatauros’u yok etmesini ister. v Kral Aegeus tek oğluna şunu tembih eder: Eğer boğa başlı canavar Minatauros’u öldürmeyi başarırsa dönüşünde gemiye beyaz bayrak çekmesini ve böylece uzaktan ona müjde vermesini ister. v Theseus Girit’e gider. Boğa başlı canavarı bulur. Onunla giriştiği savaştan galip olarak ayrılır. v Theseus çok mutludur. Atina’ya dönmek üzere denize açılır. Bu sırada zafer sarhoşluğundan babasının öğüdünü unutur ve gemisine siyah yelken çeker. v Kıyıda tek oğlunu bekleyen Kral Aegeus uzaktan siyah yelkeni görür. v Siyah yelkeni gören Aegeus oğlunun mağlup olduğunu ve bir daha geri dönmeyeceğini düşünür. Üzüntüsünden kendini denize bırakır. v İşte Aegeus’un üzüntüsünden içine atladığı denize onun adını vererek ‘Aegeus’ yani ‘Ege’ Denizi demişler. “v GELECEK HAFTA: BAYRAKLI SMYRNA’YA GİDİYORUZ! www.izmirdersi.com

29


3a

ETKİNLİK / BÖLÜM: 3 / SÜRE: 20 dakika

EY SMYRNA DAHA KAÇ KATMAN VAR SANA ULAŞMAMA?

İzmir kent tarihinin çok katmanlılık niteliğinin merak uyandırıcı ve eğlendirici bir biçimde öğrencilere aktarılabilmesi için “lahana” analojisinin kullanıldığı bir oyundur. Lahana yaprağı soyar gibi her arkeolojik katmanın açılmasıyla kentin ikinci yerleşim yerini oluşturan Smyrna’ya nasıl ulaşılabileceği görülür. • Sınıf mevcuduna göre gruplar oluşturulur ve her gruba bir sözcü seçilir. • Lahananın katlarını temsilen her katmanda 3 soru vardır. İlk katman soruları 3, ikinci katman soruları 5, son katman olan üçüncü katman soruları 7 puan değerindedir. Bölümün soruları tamamlandıkça katmanlar açılır. Amaç son katmanın kilidini açıp Smyrna’ya ulaşmaktır. • Öğretmen soruları yüksek sesle tüm sınıfa aktarır. Yanıtlar tüm sözcülerden tek tek yazılı olarak alınır. • İlk 3 soru sonunda lahananın en dıştaki katmanı, takip eden 3 soru sonunda ikinci katman açıldıktan sonra, 9 soru sonunda en içteki katman çözülür. • Gruplar arasında en yüksek puan alıp 3., 6. ve 9. soruları bilerek birden fazla katman açan grup birinci olur. • Eğer gruplardan hiçbiri katmanı açamazsa, öğretmen katmanı kendi açtığını söyleyerek diğer katmana geçer. • Dilenirse bilgi pulları kullanılarak daha fazla dörtlük-soru üretilebilir. Alternatif Oyun Yöntemi: • Gönüllü kız öğrencilerden biri seçilerek kendisine Smyrna adı verilir ve ortada durması istenir. • Diğer öğrenciler Smyrna’nın çevresinde dokuz kentsel katmanı temsilen üç lahana katı oluşturacak şekilde halkalar halinde dizilirler. • Tebeşirle yere halkalar çizilebilir. Her halkanın bir noktasında da ebelenme noktası belirlenir. • Bir öğrenci önceden hazırlanan bir müzik sistemi (bilgisayar) başında bekler. • Müzik başladığında her bir halka öğrenci sırası, bir sıra diğerinin ters yönüne doğru ilerleyecek şekilde dönmeye başlarlar. Müzik durduğunda en dış halkadan başlamak üzere ebelenme noktasına denk gelen öğrencilere soru sorulur. • Yanıt bilinirse, o halka açılır ve öğrenciler serbest kalır. • Bu sistem en iç halkaya kadar devam eder. Ey Smyrna Smyrna söyle bana! / Dediler ki bir prensesmiş adının kaynağı /Çok eski zamanlardaki bir Amazonun adı / Tarih içinde üç ayrı yer değiştirdi / Kendi evleri, sokakları gitti, ismi kaldı anı (SMYRNA) Çok yaman bir savaşçı / Antik zaman topraklarının kadını / Çok başarılı okçu değilmiş sadece / Derler ki güzellikleri ayrı hikâye (AMAZON) İlk o başlamış öykü anlatmaya / Vadisi varmış İzmir’de hatta / Önce alırmış eline bir lir / Toplanırmış etrafına tüm Smyrnalılar bir bir / Derler ki anlattıklarında efsane gizli / Esas İlyada ve Odysseia’dan belli (HOMEROS) Luviler ve Leleglerden bahsettiler mi / Bil ki, onlar bu toprakların en eski sahipleri / Hellas’tan kayıklarla gelmeden önce birileri / Çağlar öncesine gider bu topraklardaki yaşamın izleri (ANADOLU HALKLARI) Duyduğum ilk mit onun adına adalı /Göndermiş oğlunu boğa başlı canavara / Sanmış ki dönüşünde hezimet saklı / Atmış kendini engin sulara / Bugün bildiğimiz denizin adı onun isminde saklı (KRAL AEGEUS) Eski insanlardan kalan düş hikâyeleri, / Kim ne dersin bence onlar sahici / Dinle bak sen de Homeros’u/ Ondan kalan öykülerin adı bu (MİT) Ülke desem değil, / Kent desem değil, /Eski Hellaslılarla Anadolu halkları kurmuşlar onları / Bir bakıyorsun ki tüm Antik Devir onlarla dolu (KENT DEVLETİ) Homeros’muş yazarı / Hep Odysseia ile birlikte anılır adı /Derler ki bu topraklarda kaleme alınmış / İçinde Truva savaşının macerası (İLYADA) Kimler geldi geçti bu güzel topraklardan / İlk ülkeydi taa Hellas’tan gelenlerce kurulan / Ne kadar uygar bir ülke olduğu belliydi / Ege kıyılarında pek ünlüdür 12 ayrı kenti (İYONYA)

30

www.izmirdersi.com


ETKİNLİK / BÖLÜM: 3 / SÜRE: 20 dakika

3b

GRAFİK - ÖYKÜ: AĞLAYAN KAYA

Ağlayan Kaya hikâyesi grafik-öykü sunumu olarak CD içerisinde hazır verilmiştir. Hikâye, sunum üzerinden okunarak anlatılır. Dilenirse aşağıdaki görseller çoğaltılarak öğrencilere hikâye sadece sözlü olarak da anlatılabilir. 1. Niobe, Lidya’nın büyük kralı Tantalos’un kızıydı. İzmir’de doğmuştu. Tanrıça Leto ile beraber büyümüşlerdi. 2. Sonrasında Niobe, Thebai kralı Amphiona ile evlenmiş ve Smyrna’dan Hellas’a (Yunanistan’a) gitmişti. 3. Altı oğlu, altı kızı oldu Niobe’nin. Gururluydu. Güzeldi. Soyluydu. Ve en önemlisi “Ana”ydı. 4. Bir gün bir Bilici’nin sokakta bağırdığını duydu: 5. “Thebai’li Kadınlar! Tapınağa gidin! Tanrıça Leto’ya çocukları Apollon ve Artemis’e tütsü yakarak dua edin…” 6. Niobe onların yolunu kesti. “Neden Leto’ya tütsü yakıyorsunuz? Onun 2 çocuğu var. Benimse ondan 6 kat fazla çocuğum var!” dedi. 7. Thebai’li kadınlar onun sözünü dinlediler, geri döndüler. Fakat Tanrıça Leto, Niobe’nin sözlerini duymuştu. 8. Çocukları Apollon ve Artemis’e şöyle dedi: “Niobe bana hakaret etti. Bana çocuksuz dedi. Dilerim bu onun kaderi olsun!” 9. Bunun üzerine Apollon ve Artemis ikisi birlikte bulutların arasından süzülerek Thebai Kalesi’ne kondular. 10. Burada Niobe’nin oğullarını ve kızlarını tek tek sıcak oklarla yok ettiler. 11. “Ah bir tanesini bana bırak bari” diye bağırdı zavallı anne, her şeyden yoksun. Çocuklarının cansız bedenleri arasına oturdu. 12. Acıdan taş gibi kaskatı kesilmişti. Bütün etleri ve bedeninin içi sert bir kaya oldu. Ama gözyaşları hala akıyordu. Bir süre sonra her şeyi sürükleyip götüren büyük bir fırtına çıktı ve onu kendi öz yurduna götürüp bir dağın tepesine bıraktı. Orada hala ağlar durur ve bugün bile taşın içinden yaşlar akar. Bir gün yolunuz Manisa’ya düşerse, orada Çaybaşı’nda binlerce yıldan beri ağlayan Niobe’yi gözlerinden sızan yaşlarla görebilirsiniz. Kime sorsanız Ağlayan Kaya’nın yerini size söyler.

www.izmirdersi.com

31


DİĞER UYGULAMALAR 3 1 Lahana Yapım Kılavuzu, tercihli bir maket yapım etkinliğini içerir. Yapım yöntemi grafik-öykü sunumu içerisinde ve Öğrenci Kitabı’nda ayrıca tarif edilmiştir. Dilenirse toplu sınıf etkinliği olarak uygulanabilir.

Kim Kimdir? etkinliğinde, öğrencilerden kendilerine verilen ipuçlarından yararlanarak derslerde tanıştıkları mitolojik veya gerçek kişi ve toplulukların isimlerini yanda ipuçları ile aynı renge sahip not kağıdı şeklindeki kutucuklara (kitabın içindeki görsel) yazmaları istenir. Yanıtlar şöyledir: 6. Kral Aegeus 7. Amazon 8. Anadolu Halkları 9. Ekrem Akurgal 10. Homeros

3

2

1. Kral Midas 2. Smyrna 3. Aioller 4. İyonlar 5. Evliya Çelebi

Midas Efsanesi okuma etkinliği için, hikâye metnine öğrenci kitaplarında yer verilmiştir. Bu hikâye üzerinden adil olma, duyarlılık, hoşgörü ve saygı gibi değerlere vurgu yapılabilir.

Kavram Bulmaca içerisinde öğrenciler derste aktarılan bilgi pullarını kullanarak yanıtları bulmaya çalışacaklardır. Sorular yanda, yanıt anahtarı aşağıda verilmiştir.

32

www.izmirdersi.com

4


bayraklı-smyrna’ya gidiyoruz!

bölüm 4

KONU

• İzmir’in merkezdeki ikinci yerleşim alanı Bayraklı – Smyrna’nın tarihi ve gündelik yaşam kültürü • MÖ. 1200 - MÖ. 1050 yılları arası gerçekleşen Ege Göçleri sonrası kurulan Smyrna antik kentinin özel ve sosyal yaşam alanları

AMAÇ

• Arkeolojik bulgulardan yola çıkarak Bayraklı – Smyrna antik kentinin mekânsal özelliklerini ve kentsel yaşamını kavratmak

SINIF ETKİNLİĞİ

DİĞER UYGULAMALAR

ÖĞRENME ÇIKTILARI

DERSE HAZIRLIK

4a

SSS! Sessiz Sinema Smyrna

4b

Başka Harf Yok!

Bilgi Pulları: EKREM AKURGAL - PLAN - ATHENA CADDESİ - ATHENA TAPINAĞI PLANLAMA SURLAR - OVAL EV - MEGARON -MİMARLIK - AVLULU EV - ÇEŞME - ANIT -KRAL TANTALOS

Bilgi Sınama Etkinliği: Doğru mu, Yanlış mı? Yol Bulmaca Etkinliği: Mekân Dedektifi

• Smyrna’nın katmanlı yapısını kavrar. • Arkeolojik açıdan Smyrna’yı özel kılan bulgular hakkında bilgi edinir. • Doğal varlıklar ile kültürel ve tarihî mekânları, nesneleri ve yapıtları tanır. • İnsan-mekân ilişkisi üzerinden kültürel yaşamın oluşumunu fark eder.

Etkinlik 4a uygulamasında 4. bölümün bilgilerinin yanı sıra önceki bölümlerin bilgileri de sorulabilir. Etkinlik 4b için Türkçe Dersi öğretmeni ile işbirliği yapılabilir.

www.izmirdersi.com

33


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “BAYRAKLI-SMYRNA’YA GİDİYORUZ” Ertesi hafta sonu Ege ve babası, Bayraklı Smyrna Höyüğü ve oradaki kazı evini ziyarete gidiyorlardı. v ÖNCE BİR HATIRLAYALIM... Bayraklı Smyrna, İzmir’in merkezindeki ikinci yerleşimdi. Yani İkinci İzmir. v Önceleri burası küçük bir köydü ve Anadolu Halkları yaşıyordu. v Sonra Ege Göçleri oldu ve Hellas’tan başka halklar buraya göç etti. Burada kent devletleri kurdular. v Egeler işte buraya, Ege göçleri sonrası kurulan Bayraklı-Smyrna kentine gidiyorlar. v Ege, arka koltuktan dışarıyı seyrediyordu. Bir yandan da babası ile konuşuyordu. Mümtaz Bey: “Bayraklı-Smyrna Antik Kenti, çok değil 60 yıl kadar önce bulunmuş. Burayı çok önemli bir arkeolog EKREM AKURGAL ve ekibi ortaya çıkarmış.” vv dedi ve devam etti. “Kazı alanlarını herkes her an ziyaret edemez. Buralar çok değerli eserlerle doludur. O yüzden, sormadan hiçbir şeye dokunma, olur mu?” v Ege: “Tamam!” diye yanıtladı. “ Peki baba, kazı alanlarına herkes giremezse, biz nasıl giriyoruz?” v KONUR AMCA SAYESİNDE! v Konur Bey, babasının en yakın arkadaşlarından biri, aynı zamanda arkeologdu. Bayraklı’daki ekibi çok yakından tanıyordu. Alana bizimkileri o götürecekti. v Uzun zamandır bu tür bir ziyaret gerçekleştirmeyi Gediz için de çok istiyordu. v Bu arada Gediz, Konur Amca’nın kızı. Ege’den bir yaş büyük. Çocukluktan beri tanırlar birbirlerini. Ege’ye göre Gediz, her oyunu oynayabilen yaman bir kızdı. Eğlenceliydi. v Mümtaz Bey, arabayı yavaşlatıp sağdaki dik yokuştan yukarı kıvırdı. Gelmişlerdi. Kentin gri örtüsünü yırtan bir başka alana giriyorlardı. Yokuşun bitimindeki düzlüğe park ettiler. Ekip, kazı evinin önünde toplanmıştı. v Seslenen Gediz’di: “Hoş geldiniz !” v v Konur Bey: “Hoş geldiniz Mümtaz! Tam vaktinde geldiniz. Sizleri Meral Hoca’yla tanıştırayım. ‘Meral Akurgal’, uzun yıllardır kazıların başındadır kendisi.” v “ Memnun oldum efendim.” dedi Meral Hanım. v Konur Bey, devam etti: “Ve Menderes Bey. O da 30 yıldır bu kazıda çalışıyor. Buranın her taşının yerini bilir.” v Menderes Bey: “Eh... Neredeyse burada ağarttım saçlarımı. Siz de ekiptekiler gibi Menderes Dede deyin bana. v Bu sıcakta kalkıp buralara kadar geldiğinize göre, ben gezdireceğim size Bayraklı-Smyrna kentini, bırakmam!” v Çocuklar birbirlerine baktılar. Ege pat diye: “ İyi de, nereyi gezeceğiz? Ortada kent ment yok ki!” v EYVAH EGE! HER AKLINA GELENİ PAT DİYE SÖYLERSEN İŞİMİZ İŞ ! v Mümtaz Bey araya girdi. “Ege’ciğim, biraz sabırlı ol istersen!” diye uyardı. v Meral Hanım gülümseyerek, “Eh, haklı çocuk. Haydi içeri girelim de size önce kent ment nerede bir anlatalım!” dedi. v Hep birlikte kazı evinin içine girdiler. v Ortada kocaman bir çizim duruyordu. Meral Hanım: “Çocuklar, işte burası Bayraklı-Smyrna kenti. Bundan 3000 yıl önce kurulmuş ve bakın işte böyle bir yermiş.” v diye söze başladı. Menderes Dede: “Bugünkü gibi büyük ve kalabalık şehirler gelmesin aklınıza. 3000 yıl öncenin kentlerinden bahsediyoruz. Nüfusu 1000-1500 kişiyi geçmeyen bir kent devletti burası.” v diyerek Meral Hanım’ın bıraktığı yerden devam etti. Menderes Dede çocuklara sordu: “Okulunuzda kaç öğrenci var biliyor musunuz? v Gediz: “Ben biliyorum. 1200 kişi bizim okul.” v “Eh işte, Smyrna kenti de sizin okulun nüfusu kadardı anca!” v HAH MENDERES DEDE! ŞİMDİ OLDU! ANLADIM ŞİMDİ SMYRNA’NIN BÜYÜKLÜĞÜNÜ! v

34

www.izmirdersi.com


4 Meral Hanım: “Bakın Smyrna kentinin bir PLANı. Plan kuşbakışı görünüştür. v v BayraklıSmyrna kenti Ege denizine yüksekten bakan bir yere kurulmuş çok güzel bir yerleşimdi. v O zamanlar deniz daha içerideydi ve kentin büyük kısmı suyla çevriliydi! Bir yarımada gibi.” v “Bakın kentin tam ortasından geçen şu cadde : ATHENA CADDESİ. v Fazla uzun değil, 300 metre kadar gidiyor. vv Ve unutmayın antik kentlerde “ÖNEMLİ YOLLAR GENELDE HEP ÖNEMLİ YERLERE ÇIKAR!” v Smyrna’nın anayolu da kentin en önemli yerine varırdı: ATHENA TAPINAĞI’na. Eski yerleşimlerde her tapınak o kentin önemli bir tanrısı ya da tanrıçasına adanırdı. Smyrna’nın tanrıçası da Athena’ydı.” v v “Şimdi plana biraz daha dikkatli bakalım: Athena Caddesi’ni dik kesen başka yollar da var. Çok düşünceli ve ince bir PLANLAMA bu. Yani Smyrnalılar her boş buldukları yere ev ve bina yapmamışlar, bir düzen içinde yerleştirmişler evlerini. v Oturmuşlar, matematiği, geometriyi kullanıp bir güzel tasarlamışlar.” v “Kentin çevresi de SURlarla çevriliymiş. Eee, ne de olsa herkesin gözü bu güzel şehirdeymiş! v Smyrnalılar, korunmak için kentlerinin çevresine 3 metre yüksekliğinde, 1.5 - 2 metre genişliğinde kalın bir sur örmüş.” v diye tamamladı sözlerini. Ege ve Gediz daha iyi anlamaya başlamıştı, Smyrna kentini. Demek böyle boş gibi görünmesine rağmen Yassıtepe’deki gibi yine birçok ipucu vardı. v Menderes Dede: “Haydi bakalım, bu kadar masa başı yeter. Yerinde görelim şimdi kenti!” dedi. v Dışarı çıktılar. “Önce evlerden başlayalım. Size buranın en eski evini göstereceğim.”.v Ege heyecanla atıldı: “Harika! Hep merak ederdim, ilk evler nasıldı diye...” v Menderes Dede : “Onu fotoğraftan gösterebileceğim. Belgeledikten sonra kaldırdık. v Bakın, bundan 3000 yıl öncesine ait, buranın en eski evi. v HIII !!! BU NE? BU MU İLK EV !!??! v Menderes Dede’nin ‘ilk ev’ dediği yer sadece birkaç sıra taş örgüden ibaretti. Menderes Dede, çocukların hayal kırıklığına uğradığını anlamıştı, yılmadan devam etti. v “Çocuklar, bu gördüğünüz fotoğraftaki kalıntı antik dünyadan kalan en eski evlerden biridir. Daireye benzediği içinde biz buna OVAL EV dedik.” v “Bakın şimdi düşünün, Oval Ev’in duvarlarını yükseltelim biraz! Bir de çatı konduralım şöyle sazlardan... Bir kapı yapalım önüne girip çıksınlar diye… Eh, bir de bahçesi vardır tabii çevresinde.” “Sahibi dursun yakınında, testi ile su taşıyor olsun evine... Evin içinde kim mi var? Evin kadını! Onu göremiyoruz, ama içeride olduğunu biliyoruz, çünkü bacadan duman çıkıyor. Balık pişiriyormuş mesela... Kokusu geldi mi burnunuza? Hmm... Krallara layık bir akşam yemeği!” v HARİKA! SÜPER BİR OYUN BU ! HAYAL OYUNU! v Ege ve Gediz, Menderes Dede’yle Athena Caddesi’nden yürümeye başladılar. Menderes Dede ‘köşeli at nalı’ gibi bir kalıntının önünde durdu. v “İşte çocuklar, Smyrnalıların oval evlerden sonra yapmaya başladıkları daha gelişmiş bir ev.” v “Bu kez dörtgen, değil mi Menderes Dede?” dedi Gediz. Menderes Dede: “Evet, bakın belli bir düzeni, geometrisi var. Bu biçime özel bir ad verilmiş: MEGARON deniyor.” v

www.izmirdersi.com

35


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “BAYRAKLI-SMYRNA’YA GİDİYORUZ” “Megaronlar, en basit MİMARLIK örnekleridir. Önünde bir giriş ve tek dörtgen bir odadan oluşur, bu kadar! ” v v Ege ile Gediz bakıştı. Hayal oyunu oynayacaklardı! HAYDİ MEGARON DA CANLANSIN! v Megaronu geçip biraz daha ilerlediler. Sırada bir başka ev türü vardı. Menderes Dede önden yürüyerek taş zeminli, boş bir alanın başında durdu. v Ege sordu: “Şimdi nereye geldik Menderes Dede?” v “Hmm…Çok zengin bir Smyrnalının evinin AVLUsundayız. Yani evinin iç bahçesine geldik.” v v “Bakın bu avlunun etrafında 7-8 odalı bir ev var. Ortadaki bu avluda evin köleleri üzüm seriyor, hayvan besliyorlar. Damda balık kurutanlar var. İşte karşıda, kapının ağzında evin sahibi. Smyrna’da uygarlık geliştikçe evler de gelişmiş. Milattan önce 6. ve 7. yüzyıllarda Smyrnalılar yoğun bir şekilde ticaret yapıyorlarmış. Zenginleştikçe de güzel evlerde oturanların sayısı artmış.” v Büyük kalın şehir duvarlarının yani surların kenarını izleyerek geziye devam ediyorlardı. Menderes Dede yorulmuştu ama çocuklara Bayraklı-Smyrna’nın en önemli yapılarından birini göstermekte ısrarlıydı. v Surun içinde, derin bir oyuğun önünde durdular. Mağara oyuğu olamazdı çünkü özenle biçimlendirilmiş bir girişi vardı. v “Athena Tapınağı’na gitmeden önce size neredeyse onun kadar önemli bir yapı göstereyim.” dedi Menderes Dede. v Ne olabilirdi ki bu tapınak kadar önemli mağaramsı oyuk? v “ÇEŞME!” dedi Menderes Dede. v Ege ve Gediz şaşırdı: “ HII, ÇEŞME Mİ?!? NE İLGİSİ VAR? Tapınak kadar önemli olan yapı bir çeşme mi?” v “Evet efendim. Çeşme. Su o denli önemli ki o devirde. Bugün için de öyle. Bugünün insanları eskiler kadar bunun farkında değiller. Bunca yıldır korunabilmiş sağlam ve ANIT gibi yapı. v Suyun ve yapının çok önemsendiğini gösterir bu. Neyi önemsersek onu sağlam yapar ve koruruz değil mi?” v İŞTE SMYRNA’NIN ÇEŞMESİ CANLANIYORDU! v Menderes Dede çeşmenin başından bir türlü ayrılmıyordu: “KRAL TANTALOS’un anıt mezarı da biçim olarak bu çeşmeye benzetilir.” dedi. v Ege’nin gözleri yine büyüdü: “Kral Tantalos mu? O da kim?” v Dede artık bir taşın üzerine oturmakta buldu çareyi. Sorular bitmiyordu ki: v “Kral Tantalos, bu topraklarda yaşayan bir tiran yani kral gibi güçlü bir yönetici. Derler ki tanrıların sofrasına oturabilen tek insanoğluymuş. v O denli güçlü bir insan yani. Ancak biraz kibirliymiş. Ve yine derler ki bir Anadolu Tanrıçası olan Kibele’ye inandığı için Zeus, çok ama çok öfkelenmiş Kral Tantalos’a. Çok ağır cezalar vermiş ona. v Çocuklar, çeşme başında Kral Tantalos’u düşünedursun, Menderes Dede çoktan Athena Tapınağı’nın yolunu tutmuştu bile... v İşte, orada, Athena Caddesi’nden tapınağa doğru yürüyordu! v v Athena Tapınağı’nın kalıntılarının önündeydiler. Smyrnalıların sevgili tanrıçası Athena’nın Tapınağı. Bir zamanlar adakların, armağanların yağdığı kutsal mekana bakıyorlardı. v Menderes Dede: “Depremler, işgaller çok yıpratmış Athena Tapınağı’nı. Etrafta neredeyse hiç sağlam sütun parçası bulamadık. Bugün bu sütunları ziyaretçiler görebilsin diye biz koyduk. v Çevresindeki alanda Smyrnalılar, tanrıçalarına armağanlarını sunarlarmış.v İçerideki duvarlarla çevrili alanda ise tanrıçanın devasa bir heykeli dururmuş.v Güneş ve sıcak herkesi yormuştu artık. Menderes Dede elini kaldırdı. “Hadi bakalım küçük tayfalar. Geri dönüş zamanı. v Athena’ya hoşça kal diyelim artık!” dedi ve kazı evine doğru ilerlemeye başladı. Ege ve Gediz, tapınağın kalıntılarına son kez baktılar. Güneş, tam arkasından batmak üzereydi. Tapınaktan kalan son sütunlar, sessiz ve yalnız, bir günü daha bitiriyordu. v GELECEK HAFTA: KALE ETEKLERİNDEKİ YENİ KENTİ GÖRECEĞİZ.

36

www.izmirdersi.com


ÖRNEK SORULAR: - Athena Tapınağı - Megaron - Kral Tantalos - Ticaret - Avlu - Oval Ev - Dedektif - Höyük - Arkeolog - Neolitik Dönem - Antik Dönem - Homeros - Amazonlar - Anadolu Halkları - Kent Devleti - Mit - Anadolu Parsı

ETKİNLİK / BÖLÜM: 4 / SÜRE: 20 dakika

4a

SSS! SESSİZ SİNEMA SMYRNA • Bu oyunun temel kuralı, her bilgi pulunun belirli bir süre içinde hiç konuşmadan sadece hareketlerle anlatılmasıdır. • Öğrenciler gruplara ayrılır. • Her gruba sorulacak sorular sırayla öğretmen tarafından verilir. • Her bilgi pulunun anlatılmasında gruplar sırasıyla farklı bir üyeyi anlatıcı olarak görevlendirir. • Öğrencilerin istekli olması durumunda önceki bölümlerin pulları da kullanılarak oyunun süresi uzatılabilir.

ETKİNLİK / BÖLÜM: 4 / SÜRE: 20 dakika

4b

BAŞKA HARF YOK!

• Bu oyunda tüm gruplara bilgi pullarının ilk harfini her kelimenin başında kullanarak anlamlı cümleler yazmaları istenir. Örneğin: Smyrna’nın S’si, Dedektif’in D’si, Ekrem’in E’si, Athena’nın A’sı, Megaron’un M’si. • Öğrenciler gruplara ayrılır. • Kelime tekrarı olmadan en uzun metni yazan grup ilk etabı kazanır. • Etaplar harf değişimi ile tekrarlanır. • Tüm etapları geçen grup kazanır. ÖRNEK “S”: Smyrna’nın S’si Sisli Salı’nın seyri sakindi. Smyrna sadece sıkıldığından sessizleşmişti. Sezdiklerini sorsanız sevinecekti. ÖRNEK “D”: Dedektif’in D’si Dedektif, düşündüklerini devamlı dillendirmeseydi, durdurulmayacaktı. Derinlemesine dosyalara daldı. ÖRNEK “A”: Athena’nın A’sı Altın asayı avucuna aldı ama Athena’ya adadıklarını adak ağacına asamayınca acı acı ağladı.

www.izmirdersi.com

37


DİĞER UYGULAMALAR 4 1 “Doğru mu, Yanlış mı?” etkinliği ders içerisinde öğrencilerin edindiği bilgilerin pekiştirilmesini amaçlayan bir doğru – yanlış bulmacasıdır. Doğru yanıtlar şöyledir: 1. Smyrna MÖ 1050 yıllarında kurulmuş bir köy değil, kenttir. 2. Kentlerde önemli yollar genelde hep önemli yerlere çıkar. 3. MÖ. 925 yılında Smyrna’da bulunan ilk ev megaron değil, oval evdir. 4. Smyrna’da insanlar 7-8, hatta 16 odalı ve avlulu evlerde yaşamışlar. 5. İzmir’in ilk değil, ikinci yerleşimi olan Smyrna bir yarımada üzerinde kurulmuş. 6. Su bir kent için çok önemli olduğundan su yapıları da anıt gibi çok sağlam yapılmış.

2 Mekân Dedektifi oyununda öğrenciler yolu izleyerek çıkışa ulaşacaklardır. Yanıt kutuları mekan ile ilgili bilgi pulları kullanılarak doldurulacaktır. • Öyle bir alan bul ki bana, çevresinde evim olsun. İster üzüm ezeyim orada, ister buğday döveyim, ama illa ki içinde biraz boşluk olsun! (AVLU) • Beni öyle büyük bir duvara götür ki, sıra sıra örülürken tüm kentimi sarıp sarmalasın, giremesin yabancılar içeri! (SUR) • Sel, deprem, afet, hepsi çok korkutucu. Öyle bir hediye sunmalıyım ki, doğa bağışlamalı bize tüm kentimizi. Ama bilmem ki bunun için nereye gitmeli? (ATHENA TAPINAĞI) • Hem geometrik, hem de çok basit. Tek oda var içinde ama pek de pratik. Öyle bir yapı ki şekli mimarlığın simgesi, bil bakalım burası neresi? (MEGARON) • Anıt desen değil, oyuk desen giremezsin içeri. Öyle bir kaynağın başını tutmuş ki, onunla hayat bulan kentin tam orada kuruluş sebebi! (ÇEŞME) • İçeridesin ama dışarıda gibi. Daire gibi olduğu duruşundan belli. Ev aslında ama penceresi yok. Fotoğrafı var ama kendi yok. Gözümde canlandı da, adı neydi? (OVAL EV)

38

www.izmirdersi.com


kale eteklerindeki yeni kent

bölüm 5

• MÖ. 1050 ile MS. 300 yılları arasında Smyrna’nın geçirdiği tarihsel evreler

KONU

AMAÇ

SINIF ETKİNLİĞİ

• Smyrna antik kentinin Kadifekale eteklerine taşınması • Antik Ege kentlerinin mekânsal özellikleri

• Ege bölgesinde birçok örneği bulunan Hellen ve Roma dönemi antik kentlerinin özgün niteliklerini vurgulamak • Üçüncü İzmir’in kuruluş öyküsünü kavratmak

Grafik-öykü anlatımı:

İzmir’in Gerçek Masalları: Bergama (Pergamon) Yüksekteki Kent

Bilgi Pulları: LİDYA KRALLIĞI - PERS KRALLIĞI BÜYÜK İSKENDER MAKEDONYA -HELLEN UYGARLIĞI - GENERAL - ROMA UYGARLIĞI - AKROPOL - KENT MECLİSİ - TİYATRO STADYUM

DİĞER UYGULAMALAR

Boşluk Doldurma Etkinliği: Pergamon’un Kayıp Kelimeleri Mini Araştırma: 3N: Ne? Nerede? Neler Neler?

ÖĞRENME ÇIKTILARI

• Çevremizdeki tarihî mekânları, nesneleri ve yapıtları tanır. • Antik dönemdeki toplumun temel ihtiyaçlarıyla bu ihtiyaçları karşılayan kurumları ilişkilendirir. • Antik döneme ait farklı yerlerdeki kültürel özelliklere örnek verir.

DERSE HAZIRLIK

Bergama (Pergamon) kentinin konu edildiği etkinlik öncesinde dilenirse sınıfa Asklepion, Pergamon Tiyatrosu ya da Berlin Müzesi’ndeki Zeus Sunağı gibi mekânlara ait çeşitli görseller getirilebilir.

www.izmirdersi.com

39


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “KALE ETEKLERİNDEKİ YENİ KENT” Pazar erken bir akşam yemeğinde, Ege ve Gediz’in aileleri hep birlikte, Egelerin evinde, sofradaydılar.v Gediz’in annesi Ülker Hanım ile Gül Hanım yeni ev hakkında sohbet ediyorlardı. v Ülker Hanım: “Ne güzel! Küçücük bir cennete dönüştürmüşsünüz burayı. Güle güle oturun. Evin ilk misafirleri olarak, biz de size ufak bir hediye getirdik.”v Gül Hanım paketi açtı. Duvara asmak üzere yapılmış zarif bir nazarlıktı bu. Gül Hanım arkadaşına teşekkür etti. v Konur Bey’in önünde ise başka bir paket vardı. v “Benim hediyem Ege’ye.” dedi. “Son günlerde başlayan tarih merakını çok takdir ediyorum. Al oğlum, bu da benden. Umarım beğenirsin.” v Ege kendisine bir hediye beklemiyordu. Yaş gününe daha üç ay vardı. v Hevesle kitabı eline aldı. Üzerinde ‘İzmir’in Gerçek Masalları’ yazıyordu. v “Ay tuhaf bir kitaptı bu! İsminden mi cisminden mi neden, biraz farklıydı işte!” v EH KİTAPLAR BİRAZ SİHİRLİDİR. BAŞKA DÜNYALARA GÖTÜREBİLİR SİZİ. v ‘İZMİR’İN GERÇEK MASALLARI’… ilginç bir isimdi. v GERÇEKSE NASIL MASAL OLURDU? v MASALSA NASIL GERÇEK? v Annesi: “Ege... Ege, bir şey mi diyecektin?” dedi. v Ege toparlandı: “Ay, şey, çok teşekkür ederim Konur Amca!” v ve tekrar masanın başına geçti. “Konur Amca, bak ben de sana bir şey göstereyim.” dedi. v “Pagos Tepesi görünüyor bizim evden. Hem Kadifekale de görünüyor!” v Konur Bey: “Eh, hadi gelin, bakalım şu Pagos’a sizin terastan.” dedi ve ayağa kalktı. v İzmir’i seyrediyorlardı. Çocuklara “Bu kale ve çevresinin bugünkü İzmir’in kurulduğu yer olduğunu biliyor musunuz?” diye sordu. v Ege: “Üçüncü İzmir! Babam söylemişti.” dedi. v “Evet ya. Dün ziyaret ettiğimiz Bayraklı-Smyrna sonra buraya taşınmış.” diye ekledi, Konur Bey. v Gediz, merakla: “Neden baba? Şehirlerinden memnun değiller miymiş?” diye sordu. v Konur Bey: “Yoo, eminim memnunlardı. Bayraklı’daki Smyrna, zengin bir kent devletiyken, Athena Tapınağı birçok değerli eşya ile dolup taşarken başka uygarlıklar da gelip buraya yerleşmek, kente sahip olmak istemiş. v Doğuda da büyük uygarlıklar vardı o zamanlar. Örneğin antik devirlerde bir LİDYA KRALLIĞI vardı. O da topraklarını büyütmek istiyor ve batıya doğru genişliyordu. v Smyrna da onun egemenliğine girdi bir süre. v Sonra yine bir başka doğu uygarlığı, PERS KRALLIĞI geçti bu topraklardan. Smyrna’yı almış ve hatta Hellas’a kadar uzanmışlardı. v v Her seferinde Athena Tapınağı tekrar tekrar zarar gördü.” Tapınağa zarar verilmiş olması Ege ve Gediz’in hoşuna gitmemişti. v Konur Bey:”Merak etmeyin. Smyrnalılar her seferinde gelip kentlerini tekrar onarmış ve burada yaşamaya devam etmişler. v Taa ki…” v Ege ve Gediz: “Taa ki…???” v Konur Bey devam etti: “Taa ki, BÜYÜK İSKENDER gelene kadar!” v Ege: “Hıı? Büyük İskender mi? O da kim?” v Konur Bey: “BÜYÜK İSKENDER… İsmini hiç duymadınız mı? O tarihin en güçlü ve ünlü hükümdarlarından biri. MAKEDONYA Kralı.” v ‘Makedonya’, Hellas ülkesinin kuzeyi. Orada doğmuş. vv Çok genç yaşta kral olmuş. v İskender’in krallığının en büyük rakibi Perslermiş. v Persler, o zamanın en güçlü devletiymiş. İskender, Perslerin Hellas’a akın ettiği sırada, Makedonya’nın başına geçmiş. Hellas’taki kent devletlerini bir araya getirerek büyük bir ordu kurmuş. Ülkesini işgal eden Perslerin peşine düşmüş. v Onları geriye, tekrar ülkelerine sürmüş. vv Topraklarını öyle büyütmüş ki Anadolu’ya ardından Irak, İran ve Mısır’dan Hindistan’a birçok yere hakim olmuş. Yani anlayacağınız, Persleri kovalarken kendini tutamamış! vv İskender’in uygarlığına HELLEN UYGARLIĞI diyoruz.” v

40

www.izmirdersi.com


5 Ege: “Ne kadar büyük! Her yeri almış İskender!” v Gediz: “ İçinde Smyrna da var.” v Ege: “İskender, Smyrna’ya gelince ne yapmış, Konur Amca?” diye sordu. v Konur Bey: “İskender buraya geldiğinde Smyrnalıların Bayraklı’daki küçük kente sığamadığını görmüş ve onlar için yeni bir yerde, daha güzel bir kent kurulmasını emretmiş. v Bakın şimdi…” diye sözlerini sürdürdü: “İskender’in yeni Smyrna’yı kurmak için yer arayışını anlatan ünlü bir Smyrna Miti vardır.” Sofradakiler de onun yanına toplandılar. Konu ilginç gelmişti herkese. v DİNLEYELİM O ZAMAN ! v “Makedonya Kralı Büyük İskender hem genç hem de güçlüydü… Batının ve doğunun hakimiydi. Hellen uygarlığını taa Hindistan’a kadar yaydı. v Şehirler kurmuştu… Kimisine adını hediye etmişti. v İskenderiye adını ondan aldı… İskenderun adını ondan aldı.... v Bir gün genç kral, ülkesi Makedonya’dan kalktı ve uzun bir sefere çıktı. Geldiği yerlerden biri de güzel Smyrna’ydı. v Derler ki o zamanlar Pagos Tepesi ormanlarla kaplıymış… Kral İskender, Pagos Tepesi’ndeki Nemesis kutsal alanında avlanırken, bir ara ulu bir çınarın altında uykuya dalmış… v Ve yine derler ki rüyasında iki tanrıça görmüş… Tanrıçalar ona İskender’in uyuduğu Pagos Tepesi eteklerinde yepyeni bir Symrna kenti kurmasını söylemişler… v Büyük İskender, uykusundan uyandıktan sonra, Apollon Kahini’ne gitmiş ve gördüğü rüyayı anlatmış. v Kahin ona : “Kutsal Meles Çayı kenarındaki Pagos Tepesi eteklerine yerleşecek Smyrna’lılar eskisinden dört kez daha mutlu olacaklardır.” demiş... v Derler ki Pagos eteklerindeki yeni kentin yerini bu rüya belirlemiş. v Adı üstünde bir düş bu… Yeni kentin ilk masalı…” v VE ŞİMDİ HANGİ KABUKTAYIZ, BİR BAKALIM MI? v İşte tam şurada. 2300 yıl öncesindeyiz. v Çocuklar hikayeyi sevmişti. Ege, “Bu İskender ilginç birine benziyor.” diye geçirdi içinden v ve sordu: “Konur Amca, İskender nerede otururmuş? Sarayı İzmir’in neresindeymiş?” v Konur Bey gülümsedi: “Yok Ege’ciğim. İskender, Smyrna’da hiç oturmamış. Hatta neredeyse hiç kalmamış. O, sürekli Perslerin peşindeymiş. v Ele geçirdiği topraklarda kentler kurmaları için GENERALlerini görevlendirirmiş. 70’e yakın kent kurdurduğunu söylerler. İskender’in generalleri pek meşhurdur.” v Konur Bey devam etti: “Yeni Smyrna’yı kuran LYSİMAKHOS (LUSİMAKHOS). Yani bu Üçüncü İzmir’i, Pagos’taki Smyrna kentini kuran general. v Bu general ilginç bir kişiymiş. v General yeni şehir kurmaya pek meraklıymış. İskender’in yakın arkadaşıymış ve onunla birlikte savaştıkları sürede savaşlardan çok zengin olmuş. v Yani anlayacağınız Lusimakhos’un çok büyük bir serveti varmış. Hani öyle bir tapınak, bir kütüphane yaptıracak gibi değil. Koca bir kent yaptıracak kadar büyük bir servetmiş!” v Gediz’in gözleri büyüdü: “Pagos’taki bu kenti yaptırınca parası bitmiş mi?” v Konur Bey güldü: “Pek sayılmaz. Pagos-Smyrna’dan başka, Efes’i de eski yerinden yeni yerine taşıyıp tekrar kurmuş. Bergama antik kenti de onun serveti sayesinde kurulmuş. v Lusimakhos öldükten sonra Smyrna’da Hellen devri çok uzun sürmemiş. Ama daha batıda, onların izlerini devam ettiren büyük büyük büyük bir uygarlık çıkagelmiş.” vv PERSLER, HELLENLER... PEKİ ŞİMDİ KİMLER? ROMALILAR! v ROMA, BÜYÜK BÜYÜK BÜYÜK BİR KRALLIKMIŞ. v Konur Bey: “ROMA UYGARLIĞInın merkezi bu kez daha uzakta, İtalya’daymış. v Ama o da devrin en büyük ve en güçlü imparatorluğu olmuş. Bakın nasıl da tüm ülkelere yayılmışlar. vv Romalılar, Hellen uygarlığını çok benimsemişler. Smyrna’da da Hellen devrinde yapılanları devam ettirmişler. Yani İskender zamanında kurulan Smyrna, Roma zamanında daha da gelişmiş, daha da güzelleşmiş.” v www.izmirdersi.com

41


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “KALE ETEKLERİNDEKİ YENİ KENT” Ege: “Roma zamanında İzmir bizimkinden çok mu farklıymış?” diye sordu. v Konur Bey içinden, “Yahu şu çocuklar ne yaman... Şimdi Roma İzmir’i ile bugünkü arasındaki farkı nasıl anlatayım ben? Pek bir şey kalmadı ki geriye...” diye geçirdi. v Neyse ki o anda aklına bir fikir geldi: v “Hellen ve Roma kentlerinin ‘OLMAZSA OLMAZLARI’ vardı.” dedi. v “İşte o Roma İzmir’inde de o ‘OLMAZSA OLMAZLAR’dan vardı...” v Çocuklar şaşırmıştı: “Hiçbir şey anlamadık. v ‘OLMAZSA OLMAZLAR’ mı?” v ÇOK ŞİFRELİ KONUŞUYORDU KONUR BEY! v Konur Bey devam etti: “Hellen ve Roma kentlerinin ‘OLMAZSA OLMAZ’larından bazılarını sayıyorum şimdi, iyi dinleyin!” v OLMAZSA OLMAZDI: AKROPOL v “İnsanlar en çok değer verdikleri şeyleri en güzel ve en güvenli yerlerde korurlar, değil mi? Hellen ve Romalılar da çok değer verdikleri tanrı ve tanrıçaları için kentlerinde her zaman özel bir bölge ayırırlardı. Bu değerli bölgeye AKROPOL denirdi. v AKROPOL çoğunlukla bir tepede yer alırdı. İçinde mutlaka bir TAPINAK olurdu. Bazen büyük akropollerde, KRAL SARAYLARI, ŞEHRİN HAZİNESİ ve başka değerli yapılar da bulunurdu. v AKROPOL’ün en sevdiğim yanı nedir, biliyor musunuz? O, kenti yukardan gözlerken, kent de aşağıdan onu görürdü hep. İkisi de birbirine ‘Ben buradayım, ben buradayım!’ diye sessiz haber gönderir, birbirlerini sürekli kollarlardı!” v OLMAZSA OLMAZDI: KENT MECLİSİ v “KENT MECLİSİ nedir, biliyor musunuz? Büyük bir toplantı salonu düşünün. Yay şeklinde bir oturma düzeni var, insanlar oturmuş kentleriyle ilgili önemli kararları tartışıyorlar. v Hellen ve Roma kentlerinde mutlaka bir meclis binası yani onların deyimiyle – BOULEUTERİON - olurdu. Tartışma ve birlikte karar verme DEMOKRASİnin bir özelliği. Öyle görünüyor ki ilk demokrasi buralarda yeşermiş. O yüzden bu binaları çok seviyorum!” v OLMAZSA OLMAZDI: TİYATRO v “Hellen ve Roma kentlerinin çoğunda ama pek çoğunda TİYATRO olmazsa olmazdı. Ben bunlara ‘rahatına düşkün tiyatrolar’ diyorum. v Özellikle Hellenlerin tiyatroları, dağa yaslarlardı sırtlarını. Sonra onlar da izleyicileriyle beraber seyreder ve dinlerlerdi oyunları, koroların şarkılarını…” v OLMAZSA OLMAZDI: STADYUM v “İşte STADYUM. Kentlilerin hayatında SPOR çok önemliydi. Tabii futbol o zamanlar bilinmiyordu, ama koşu, güreş, disk atmak ve bunun gibi çeşitli sporlar bu devirde çok gözdeydi. Yarışmalar hatta olimpiyatlar düzenlenirdi buralarda!” v OLMAZSA OLMAZDI: AGORA v “Bakın Agora, işte böyle bir yer. Ama burayı anlatmayacağım !” v Ege şaşırdı: “Aaaa... Neden?” v Konur Bey: “Çünkü gelecek hafta sizi oraya götüreceğim.” v İzmir’e döndüler tekrar...v Bu kez gördükleri başka bir İzmir’di... v Roma Smyrnası canlanmıştı karşılarında... v AKROPOL’ü... v TİYATRO’su... v STADYUM’u... v AGORASI’yla... v Mümtaz Bey’in sesi duyuldu: “Haydi haydi haydi! Etler oldu. Soğutmadan gelin hemen!” v Gelecek ders: YARIM KALAN BİR İŞİ TAMAMLAYACAĞIZ. AGORA’YA GİDİYORUZ!

42

www.izmirdersi.com


ETKİNLİK / BÖLÜM: 4 / SÜRE: 40 dakika

5

BERGAMA (PERGAMON) – YÜKSEKTEKİ KENT

Bir grafik-öykü sunumu olan etkinlik, Ege’ye hediye edilen “İzmir’in Gerçek Masalları” adlı kitabın içerisindeki “Pergamon – Yüksekteki Kent” masalını içerir. Sunuma, İzmir Dersi Sunum CD’sinde yer verilmiştir. Sunumun 25. ve 31. slaytları arasında Pergamon Perisi ile Ege’nin konuşmaları yer alır. İlgili konuşma balonları gönüllü öğrenciler tarafından seslendirilir.

KILAVUZ SUNUM METNİ: Ege, pijamalarını giydi, dişlerini fırçaladı. Serin yatağına uzandı. Çok uykusu vardı ama Konur Amca’sının verdiği kitabı çok merak ediyordu. Kitabı eline aldı. Kitabın ilk sayfasındaki yazı şöyle diyordu: İZMİR KÜÇÜK KÜÇÜK BELKİ YÜZ, BELKİ BİN, BELKİ MİLYONLARCA HİKÂYEDEN OLUŞUR. HEPSİ BİR ARAYA GELİNCE İZMİR OLUR. EĞER BİRİ EKSİK OLSA, İZMİR EKSİK OLUR. Sayfaları çevirince Pergamon: Yüksekteki Kent adlı öykü dikkatini çekti. Hmm, burası neresi ki? diye geçirdi içinden. Hemen okumaya koyuldu. Şansa bak, çok tanıdık biriyle karşılaştı. “Bir varmış, bir yokmuş. Makedonya adlı bir ülkenin çok genç ve çok güçlü bir kralı varmış. Büyük İskender demişler ona. On bir yılda adı gibi büyük bir krallık kurmuş. Hiç kolay sanma… İskender 33 yaşında, erkenden öldüğünde sevenleri yas tutmuş; düşmanları da bir ‘oh’ çekip rahat nefes almış. Az sonra sana anlatacağım ‘Yüksekteki Kent’in öyküsü de İskender’in bu dünyadan gidişiyle başlamış. Genç Kralın ölümü, İzmir’in Bergama’sının ya da gel şöyle diyelim ‘Pergamon Kenti Masalı’nın başlangıcı olmuş. Büyük Kral İskender ölüm döşeğindeyken halkını da bir telaş almış. ‘İskender’siz ne yaparız biz?’, ‘Bu topraklar ve bu servet kimin olacak?’, ‘İskender’in kundaktaki tek oğlu bize nasıl bakacak?’ diye öylece tasalanadursunlar, kralın yakınındakiler çoktan karar vermiş bile. Uçsuz bucaksız bu ülke, İskender’in güvendiği dört generale pay edilecekmiş. Her general bir yeri alacakmış. Bizim İzmir’in olduğu büyük bölge de General Lusimakhos’un olacakmış. General Lusimakhos buraların yabancısı değilmiş. Kral İskender’le birlikte zaten birçok yeni şehir kurmuş. Başta güzel Smyrna’yı… Lusimakhos’un savaşlardan edindiği büyük bir serveti varmış. Bu servet onun on şehir daha kurmasına yetecek büyüklükteymiş! Lusimakhos’un dev hazinesini güvenli bir yere saklaması gerekiyormuş. Smyrna’nın kuzeyindeki Misya bölgesinde, verimli bir ovaya bakan dik bir tepenin üzerinde, pek az kişinin bildiği çok sağlam bir kaleyi gözüne kestirmiş. Hazinesini bu kaleye saklamış ve Filetaros adında güvendiği bir subayını da servetini koruması için görevlendirmiş. Filetaros, Lusimakhos’un hazinesini 20 yıl boyunca gözü gibi korumuş. Filetaros’un amacı Pergamon’u güçlü bir krallık yapmakmış. İçinden sık sık ‘bu kente hak ettiği değeri vermem lazım. Onu çok güçlü bir krallık yapmam lazım’, diye geçirirmiş. İlk iş olarak dağa tacını giydirmiş! Yani ilk şehrin çevresine yeni surlar yaptırmış. Kent öyle güzel görünüyormuş ki uzaktan. Tam bir kral gibi! Filetaros, Tanrıça Athena’yı da düşünmüş tabii! O, yanlarında otursun, onlara baksın ve Pergamon’u korusun diye tacın ortasına bir tapınak inşa ettirmiş. www.izmirdersi.com

43


Filetaros bir zaman sonra ölmüş ama onun ardından gelen diğer Pergamon kralları da onun izinden gitmiş. Pergamon’a hak ettiği değer verilecekmiş! Kentlerini güzelleştirmek için çok çalışmışlar. Hani o kentin tacı vardı ya. Oraya Akropol diyorlarmış. Akropolü bir güzel bezemişler ki sorma! Athena Tapınağı’nın yanını, çevresini, sağını, solunu, kral evleri ve diğer güzel binalarla çevrelemişler. Hazinelerini ve silahlarını da buraya yerleştirmişler. Öyle güzelleşmiş ki Akropol! Pergamon halkı neredeymiş? Onlar da evlerini Akropol’ün dışına, dağın yamacına kurmuşlar. Pergamonlular başlarını kaldırıp yukarıya baktıklarında güzel kentlerini ve onları koruyan yöneticilerini görürlermiş. Bu da onlara güven verirmiş. Pergamonlular kalabalıklaştıkça evleri dağın eteklerinden ovaya doğru adeta akmaya başlamış. Evler şimdiki Bergama’nın oturduğu alana kavuşmak ister gibiymiş. Pergamon halkı en çok neyi severmiş? Bu yüksek kentte güven içinde olduklarından mı bilinmez, dışarıda yaşamayı, birlikte vakit geçirmeyi çok severlermiş. Sanata, bir de okumaya düşkünlermiş. Akropolün içine bir tiyatro yapmışlar. Böyle bir tiyatro dünyada yok! Öyle güzel bir yerde ve öyle dik basamakları var ki! Sırtını Pergamon dağına yaslayıp ovasını seyreden eşsiz bir yer! Ah, Pergamonlular kim bilir ne oyunlar seyretmiş, ne müzikler dinlemiş, kaç toplantı yapmışlar o tiyatroda? Gel zaman git zaman, Pergamon’un başına bir başka kral daha gelmiş. Adı Attalos’muş. Onca kral arasında, Attolos’tan söz etmenin bir nedeni var elbet. Attalos yaman bir hükümdarmış, birçok savaş kazanmış ama daha önemlisi şehre yeni yapılar hediye etmiş. Birazdan onlardan birinin öyküsünü anlatacağım sana. Attalos, Pergamonlular sanata doysun diye bir heykel okulu kurmuş. Ve…ve… o dillere destan kütüphanesini yaptırmış. Kütüphane deyip geçme! Pergamon hakkında çok şey anlatır… Bakın, buraya kütüphane değil neredeyse bir saray dersiniz! Bir İskenderiye şehrinin kütüphanesi, bir de Pergamon’unki dillere destanmış. İskenderiye Mısır’da Kral İskender’in kurduğu kentlerden biriymiş ve bu iki şehir kütüphaneleri konusunda yarış halindelermiş. Böyle yarışa can kurban! Pergamon ve İskenderiye ‘hangimizin daha çok kitabı var?’ diyerek birbirlerini takip ediyorlarmış. O zamanlar herkes yazı yazmayı bilmiyormuş. ‘Kitap yazıcıları’ diye bazı insanlar varmış. Yazıcılar kitaplarını papirüs adlı özel bir bitkinin yaprağına yazarlarmış. İşin zor kısmı papirüs hiç de kolay bulunan bir bitki değilmiş. Mısır’da Nil nehrinin kenarında yetişir ve Pergamonlular hiç üşenmeden sıkılmadan ta Mısır’dan papirüs getirtirlermiş. İskenderiyeliler için kolay tabii! Papirüs bulmakta hiç zorluk çekmiyorlarmış, çünkü papirüs zaten Mısır’da üretiliyormuş. Attalos kütüphaneyi kurmuş, ondan sonra gelen Yumenes adlı bir diğer Pergamon kralı da kitaplığı var gücüyle geliştirmeye çalışıyormuş. Kral, ülkesinin dışında bir açık artırmada çok önemli kitapların satışa çıktığını duymuş. Hemen kütüphane yöneticisini satışın olduğu yere göndermiş. Aynı açık artırmada İskenderiye kütüphane yöneticisi de varmış tabii ki! Pergamon Kütüphanesi daha azimli davranmış ve kitapların ağırlığınca altın vermeyi teklif etmiş. Satışa katılanlar hayretler içinde kalmış. Kitaplar büyük bir zaferle Pergamon Kütüphanesi’ne getirtilmiş. Krallığın içinde, dışında herkes bu büyük satışı konuşur olmuş... Bu olay dünyanın en büyük kütüphanesine sahip İskenderiye kenti için onur kırıcı olmuş. Bunun üzerine Mısır’da yetişen papirüsün Pergamon’a satılması yasaklanmış! Pergamon Kralı Yumenes yurttaşlarına tez zamanda üzerine yazı yazılacak bir malzeme bulmalarını ve bulan kişiye de büyük ödül vereceğini duyurmuş. Yurttaşlar çalışmış, çabalamış, yapraklar aranmış, bitkiler taranmış ve sonunda papirüsün yerine geçecek bir kağıt türü bulmayı başaran biri çıkmış! Sardesli Krates adında bir genç, buzağı derisinin üzerine yazı yazılabildiğini keşfetmiş. Deriyi işleyip geliştirdiklerinde de ortaya çok kullanışlı Pergamon kağıdı çıkmış. Pergamon kağıdı ne yırtılıyor, ne alev alıyormuş.

44

www.izmirdersi.com


Bugün hala kullanılan bir kağıt türü vardır. Adı parşömen kağıdıdır. Bu kağıdı kimlerin icat ettiğini tahmin ettin sanırım! Parşömen kağıdı sayesinde, Pergamonluların kütüphanesindeki kitapların sayısı 200.000’i bulmuş. Pergamon Kralı Yumenes’e gelince... O bir yandan da topraklarını genişletmek için komşusu Galatlar’la savaşıyor ve yardım etmesi için Zeus’a dua ediyormuş. Yumenes son savaşında Zeus’a bir adak adamış. Demiş ki: ‘Ey yüce Zeus, kazanırsam sana şükranlarımı en güzel şekilde sunacağım. Yeter ki yanımda ol!’ Kral Yumenes, Galatlar’a karşı savaşı kazanmış. Sıra Zeus’a verdiği sözü tutmaya gelmiş. Onu memnun etmek için eşi benzeri görülmemiş bir sunak yapacakmış. Öyle ki yapacağı yapının duvarlarını dillere destan heykellerle süsleyecekmiş. Krallığın tüm heykeltıraşlarını ve sanatçılarını bu sunak için seferber etmiş. Uzun yıllar süren çalışmanın sonucu ortaya dünya harikası bir sunak çıkmış! Ve geldik masalın sonuna… ‘Yüksekteki kent’ Pergamon’un son kralı diğer kralların aksine biraz tuhaf biriymiş. Çok şüpheciymiş. Herkesin özellikle akrabalarının ona kötülük yapacağını zannettiğinden tümünün yaşamına son vermiş! Fakat sonra öyle pişman olmuş ki kendini sarayına kapatmış ve derler ki ondan sonra saçlarını ve sakallarını hiç kesmemiş. Son kral öldüğünde Pergamonlular vasiyetini duyunca kulaklarına inanamamışlar. Kral bütün Pergamon Krallığı’nı miras olarak Roma halkına bırakmış! Kimisi bunu, kralın yeni bir çılgınlığı olarak yorumlamış, kimiyse akıllılık yaptığını düşünmüş. Onu bunu bilmem ama buna en çok Romalıların sevindiğine eminim. Roma bu muhteşem mirası almış, bir süre de bakmış ama Pergamon’u değil de bir başka güzel kent Efes’i gözdesi yapmış. Pergamon da bu dönemden itibaren yavaş yavaş gözden düşmeye başlamış. Yıllar, yüzyıllar geçmiş. Yüksekteki kent gün geçtikçe sessizleşmiş… sessizleşmiş… ve nihayet susmuş... ” (Öğretmen, Pergamon kentinin akropolünde yer alan önemli yapıları tek tek ekrandan gösterir.) (Öğretmen grafik-öykünün geri kalan kısmında yer alan diyalog metinlerinin gönüllü öğrenciler tarafından seslendirilmesini sağlar.)

Zeus Sunağı antik çağın en güzel, en görkemli yapılarından biriydi. 1870’lerde yapılan kazılar sırasında keşfedildikten sonra, yasal izinle Almanya‘ya taşındı. Şimdi Berlin’deki Pergamon Müzesi’nde sergileniyor. Orada yerinin rahat olduğunu tahmin ediyoruz. Ama gelin görün ki Pergamon ve hatıraları onu çok özlüyor Kim bilir, belki bir gün sunak yerine geri döner ve onun da ev hasreti biter.

www.izmirdersi.com

45


DİĞER UYGULAMALAR

5

1 Pergamon’un Kayıp Kelimeleri, ikinci ders saatinde anlatılan grafiköyküye ilişkin bir boşluk doldurma etkinliğidir. • Öğrencilerden verilen metin içerisindeki boşlukları doldurmaları istenir. • Yanıtlar numaralandırılmış not kağıtları üzerine yazılır. Yanıtlar şöyledir:

1. kütüphane 2. kütüphanesi 3. kütüphaneleri 4. kitap

5. kitap yazıcıları 6. papirüs 7. papirüs 8. papirüs

9.papirüs 10. parşömen 11. parşömen 12. kütüphanelerindeki kitapların

2 3N: Ne? Nerede? Neler Neler? uygulamasında öğrencilerden antik dönemde Ege Bölgesi’nde kurulmuş başka kentleri araştırmaları istenir. • Uygulamada, Öğrenci Kitabı’nda verilen tablonun ilgili satırları doldurulur. • Ne sorusu sütununa, seçilen antik kentin ismi yazılır. • Nerede sorusu sütunu, metin veya çizimle doldurulur. • Neler Neler? sorusu sütununa o kent hakkındaki temel özellikler yazılır. • Daha neler? köşesine öğrencilerin araştırdıkları antik kentlerle ilgili en şaşırtıcı bilgiler yazılır. (Mesela Efes’teki Liman Caddesi’nin eskiden denize çıkması ya da toplu tuvalet kültürü vb.) • Dilenirse bu konu daha kapsamlı bir araştırma ödevi olarak verilebilir.

!

HATIRLATMA:

Bir önceki bölümde Foça (Phokai) Efes (Ephesus) gibi kentlere değinilmiş son derste Pergamon’un hikayesi anlatılmıştı. Bu uygulama öncesinde ise 12 iyon kentinin bulunduğu bilgisi verilerek öğrencilere araştıracakları kentlerle ilgili ipucu verilir. Bir sonraki bölüm için öğrencilerden sınıfa 5 adet A3 kağıdı ile boya kalemleri getirmeleri söylenir.

46

www.izmirdersi.com


agora’da b ir cumartesi bölüm 6 KONU

• Sosyal alan ve kent için önemi • Roma Dönemi kentine ilişkin yaşam kültürü • Antik Dönem İzmir’in özellikleri • Antik kentin asal bir unsuru olarak Agora

AMAÇ

• Sosyal alan, çeşitlilik ve birlikte yaşama kavramları konusunda farkındalık yaratmak • Roma Dönemi antik kentinde Agora’nın özgün niteliklerini vurgulamak

SINIF ETKİNLİĞİ

DİĞER UYGULAMALAR

ÖĞRENME ÇIKTILARI

DERSE HAZIRLIK

6a Oyun Etkinlikleri: Agora Oyunu

Bilgi Pulları: AGORA - SÜTUN SOSYAL ALAN - ÇEŞİTLİLİK - BİRLİKTE YAŞAM - KENT MEYDANI - KONAK MEYDANI -STOA SENATÖR - KEMER KÖLE - AMFORA - TOGA - GÜNEŞ SAATİ - HAMAM - SEMPOZYUM

6b “OOO” - Olmazsa Olmaz Oyunu

Resim Deşifrasyonu: Resim Dedektifi Kelime Oyunu: Çark-ı Antik

• Sosyal alanların neler olduğunu ifade eder. • Antik dönemdeki toplumun temel ihtiyaçlarıyla bu ihtiyaçları karşılayan kurumları ilişkilendirir. • Antik dönem kentsel yaşamı ile günümüz kentsel yaşamını karşılaştırır.

• Etkinlik 6b, 5. Bölüm’de değinilen “olmazsa olmazlar” konusu ile bütünlük içerir. Bu nedenle ders öncesinde 5. Bölüm konuları hatırlatılmalıdır. • Ders öncesinde sınıfa 5 adet A3 kağıdı ve boya kalemleri getirilmelidir. • Resim Dedektifi uygulamasının sınıfta yapılması tercih edilirse, ilgili yönerge ders öncesinde incelenmelidir.

www.izmirdersi.com

47


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “AGORA’DA BİR CUMARTESİ” Ege ve babası cumartesi günü Konur Bey’le önceden sözleştikleri üzere AGORA’daydılar. v Tel örgüyle çevrelenmiş özel alanın kapısından geçtiler ve yüksekteki girişte durdular. v v Çevresi bir dizi SÜTUNla çevrilmiş alana bakıyorlardı. Agora burası olmalıydı. Ege artık gördüğü kalıntıların bir hikayesi olacağını biliyor, ne şaşırıyor ne de hayal kırıklığı yaşıyordu. v Büyüyünce arkeolog olabileceğini düşündü. v Konuşan yerlerde çalışmak çok zevkliydi! Evet! Arkeolog olmak süper bir fikirdi! v VE İŞTE KONUR AMCALAR DA GELDİ! v Konur Bey: “Hoş geldiniz Mümtaz! Trafik çok sıkışıktı bugün. Daha geç gelirsiniz diye bekliyordum.” dedi. v Mümtaz Bey: “Sorma Konur’cuğum, sabah 7’den beri ayaktayız. Ege çok heyecanlı bugün için.” v Konur Bey: “Ne güzel, haydi öyleyse önce bir kazı evine gidelim. Biraz soluklanın, çocuklar soğuk bir şeyler içsin.” v Sağdaki kazı evine doğru yürüdüler. Alandan çıkan birçok sütün başlığı orada istiflenmişti. Ege, “Nasıl ayırt ediyorlar bu taşları birbirinden?” diye geçirdi içinden. Kazı evinin bahçesinden bazı sesler geliyordu. v NE BU BÖYLE? KİMLERDEN GELİYORDU BU SESLER? v Bir yetişkin erkek sesi: “İner misin aşağı? O dal bir kırılırsa ne olacağını biliyoruz!” v Oğlan sesi: “Kedi var. Orada kalsın mı yani?” Büyük sesi: “Sana mı ihtiyacı var onun oradan inmesi için? İn dedim!” v Ege ile Gediz merakla bahçeye yöneldi. Ege, ağaçtaki çocuğu görünce şaşırdı: “Aaa… Efe!....Ve Çiğdem!” Ağacın tepesindeki çocuk Efe’ydi. Yanında da her zamanki sakinliği ile ikizi Çiğdem duruyordu. v Efe seslendi: “Egeeee! Kankaaa!!” v Konur Bey şaşırmıştı: “Siz tanışıyor musunuz yoksa?” v Efe bir atlayışta aşağıda indi: “Biz Yeşilova kankalarıyız Konur Amca!” v Konur Bey: “Ne güzel! Siz madem birbirinizi biliyorsunuz, Mümtaz’cığım, ben de seni arkadaşım Arkeolog Akın Bey’le tanıştırayım. Kendisi Smyrna Agora’sının kazı başkanıdır. Bu sevimli ikizlerin de babası.” dedi. v Mümtaz Bey: “Çok memnun oldum.” diyerek Akın Bey’in elini sıktı. v v Dünya küçük derler ya, Ege, bir daha nerede görürdü Efe ile Çiğdem’i. Meğer bizim zıt ikizler Konur Amca’sının yakın arkadaşı Akın Bey’in çocuklarıymış. v Hmm... BU ZİYARET KESİN EĞLENCELİ OLACAK! GÖRÜN BAKIN! v Konur Bey: “Akın’cığım burada sen varken benim konuşmam olmaz. v Çocuklara Agora’yı anlatmayı sana bırakıyorum. Ben de size soğuk limonata söyleyeyim karşıdaki büfeden, olmaz mı?” dedi. v Akın Bey: “Tabii Konur, memnuniyetle.” diye yanıtladı. v Akın Bey hemen çocukları hizaya soktu: “Haydi tayfa. Buradan anlatmakla olmaz. Aşağı iniyoruz, alana! Haydi bir – ki- bir –ki!” v Hep birlikte alana indiler. Akın Bey onları çevresine topladı, fakat hemen araziyi gezdireceğine, sorular sormaya başladı. Sorunun cevabını bulamayanlar Agora’yı gezemeyecekmiş! v “Şimdi, bayanlar baylar! Burada bir ‘AGORAYA GİRİŞ SORUSU’ soracağım size. Eğer bu soruyu bilirseniz Agora’ya geçersiniz. Yoksa akşama kadar buradasınız! ” v ALLAH ALLAH ! OLUR MU ÖYLE ŞEY? v Çocuklar hep bir ağızdan: “Evet, bekliyoruz” diye yanıtladılar. v Akın Bey: “Peki öyleyse, söyleyin bana bakayım, ‘SOSYAL ALAN’ nedir?” v TISSS… BİR SESSİZLİK... v Aslında kulağa hiç yabancı gelmiyordu ama tam olarak tarif etmesi zordu. (Öğretmen öğrencilere sosyal alanın anlamını sorabilir.) v

48

www.izmirdersi.com


6 Efe için ‘beklemek’ gibi bir kavram olmadığından her zaman olduğu gibi yine öne atıldı: v “Ben, ben biliyorum! v Okulda bazen kurallara uymadığımda öğretmenler bana ‘sosyal alan görevi’ veriyorlar!” v Akın Bey: “Bak işte buna hiç şaşırmadım! v Nedir bu ‘sosyal alan’ görevin ‘sevgili oğlum’?” diye sordu. v Efe: “Sosyal alan görevi alınca, genelde BAHÇEDE gözetmenlik yapıyorum. Bazen küçük sınıflara yardımcı oluyorum. Sonra KORİDORDA ve YEMEKHANEDE masaların üzerinde kalan bardakları topluyorum, kalabalık yerlerdeki görevler anlayacağınız!” v Akın Bey devam etti: “ Hımm, kantin, bahçe, koridor, oyun alanı… Peki bu alanların ortak özellikleri ne?” v Ege yanıtladı hemen: “Herkes kullanır!” v Akın Bey’in diğer sorusu gecikmedi: “Mesela kimler?” v Gediz: “Diğer sınıflardan öğrenciler, öğretmenler, yani işte herkes!” v Çiğdem: “Kantinci amca, temizlik görevlileri bazen müdür, ÇEŞİT ÇEŞİT herkes kullanır.” v Akın Bey: “ Hmm… Çeşit çeşit herkes demek! Evet cevaba çok yaklaştınız!” Çocuklar bakıştı. (Öğretmen ‘sosyal alanın’ en temel özelliklerinden birinin ‘ÇEŞİTLİLİK’ / çeşitli gruplardan insanların biraraya geldiği yer olduğu üzerine vurgu yapabilir, örnekler verebilir.) v BAKALIM LAFIN SONU NEREYE GELECEKTİ? v Akın Bey: “Siz o alanları, sizin ve sınıf arkadaşlarınızın dışındaki birçok farklı insanla kullanırsınız. Orada onlarla karşılaşırsınız, tanışırsınız. Bu alanlar ORTAK DÜNYAmız, ortak malımızdır. Tabii ki SOSYAL ALANlar sadece okulda yok. KENTLERin de sosyal alanları var. Söyleyin bakalım kentten bir sosyal alan bana! v Efe atıldı… v “Eczane!” v Çiğdem: “Orası herkese ait bir yer değil!” v Gediz: “Ortak dünya da diyemeyiz oraya bence. Herkes girip çıkmaz ki eczanelere.” v OLMADI EFE! İSTERSEN BİRAZ DAHA DÜŞÜN v Ege’nin aklına evlerinin terası geldi ama orası onun kendi dünyasıydı. Ortak dünya neresi olabilirdi? v “Bizim eski mahalledeki sokağımız olabilir mi? v Sokağımız hem işlekti, hem de çeşit çeşit insanlar vardı! v v Annem sürekli birilerini bulur, onlarla sohbet ederdi! v Bakkal amca, kahveci, pideci hepsi o sokaktaydı. ÇEŞİT ÇEŞİT işler, ÇEŞİT ÇEŞİT insanlar… ORTAK DÜNYA! Evet! Buldum!” Ege heyecanla atıldı: “Sokak! Sokaklar SOSYAL ALANLARdır.” v Akın Bey: “Şimdi oldu! Sokaklar, meydanlar, parklar, pazaryerleri herkesin kullanabildiği açık sosyal alanlardır. v Tabi kapalı sosyal alanlar da var. Alışveriş merkezleri, tiyatrolar gibi. Buraları çok önemlidir. Bu alanlar BİRLİKTE YAŞAMın yerleridir. v v Şimdi bana İzmir’de bir sosyal alan, ünlü bir meydan söyleyin!” v Efe atıldı: “Konak Meydanı!” v Akın Bey: “Güzel!” Konak, İzmir’in en bilinen sosyal alanıdır. Orası bir KENT MEYDANIdır. v v Simitçi, öğrenci, memur, çocuk, yaşlı, satıcı, turist, yerli, yabancı birçok farklı insanın yeridir, KONAK MEYDANI. Hepimizindir.” v v “Konak Meydanı bugün İzmir için ne ise, AGORA da Roma Smyrnası için oydu. Çeşit çeşit insanların karşılaştığı, birçok değişik etkinliğin yer aldığı bir ORTAK DÜNYAydı. v Orada alışveriş yapardınız. v Duyuru yapardınız. v Toplanırdınız, birbirinizi görür sohbet ederdiniz.” v SORULAR YANITLANMIŞTI. HEM DE ÇOK İYİ ANLAŞILMIŞTI. v ARTIK AGORAYA GEÇİŞ İZNİ ÇIKMIŞTI. v Akın Bey devam etti: “Bakın şimdi şu sütunların meydanın etrafını sardığını düşleyin. v Meydan çepeçevre iki katlı bir yapı ile sarılmıştı. v Meydanın ortasında ise çok güzel heykeller bulunurdu. Burayı politikacısından kölesine, filozofundan tüccarına, memurundan sanatçısına her türlü insan kullanırdı. v Özellikle sütunlu binaya bakın. Buranın özel bir adı var. STOA deniyor. Üstü bir çatı ile örtülü yanlarından açık bir mekandı. Halkın sıkça kullandığı bir yerdi stoa. v İçinde satış yerleri vardı. Küçük tezgahlarda her türlü eşya satılırdı. İncik boncuktan kumaşa, balıktan bıçağa her şey.” v

www.izmirdersi.com

49


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “AGORA’DA BİR CUMARTESİ” “STOAların içinden geçerek halkın kullandığı önemli mekanlara ulaşırdınız. Örneğin, sola doğru yönelirseniz arkasındaki KENT MECLİSİne ulaşırdınız. Tam karşıda ise MAHKEME vardı. v İşte SMYRNA KENT MECLİSİ. Kim bilir neler konuşulmuş, neler tartışılmıştır bu mekanda. Üstü kapalı bir binaydı burası. SENATÖRler yani kent halkının temsilcileri burada toplanır, çalışırlardı.” v “Smyrna Agora’sının bodrum katı da vardı. Bodrum kat da oldukça işlek bir yerdi. Çoğunlukla depo olarak kullanılırdı. Tavanını görüyor musunuz? Yay şeklinde, taşlardan oluşturulmuş. Buna KEMER diyoruz. Bu kemerleri Roma mimarisinde çok görürsünüz. v Buradaki depo alanında genelde KÖLEler çalışırdı.” “Çeşitli mallar burada saklanırdı. Özellikle yiyecekler, zeytin, zeytinyağı gibi besinler için özel testileri vardı. AMFORA deniyordu bunlara. İnce boyunlu, iki yerinden kulplu ünlü testiler!” v Çocuklar, bodrumu seyre dalmışlardı. Bir anda Ege’nin aklına bir soru geldi. v Akın Bey’e dönerek: “Senatörler bu bodrum katı pek kullanmıyorlar galiba.” dedi. v Akın Bey: “Smyrnalı bir senatörün çok daha farklı bir hayatı vardı.” v “İşte size Smyrnalı bir senatör! Üzerinde o dönemin giysisi TOGA var.” v v “Pagos Dağı eteklerinde, güzel bir evi var. Evin mimarisi oldukça özenli. Yerler değerli mermerlerle döşeli, duvarlarında güzel kabartma ve işlemeler var. Evin girişindeki ufak bir havuzdan su sesleri duyuluyor.” v “Senatörümüz sabahları genellikle 2. Güneş Saati’nde kalkıyor, kahvaltısını yapıyor. O zamanlarda bizim kullandığımız saatler yoktu çocuklar. GÜNEŞ SAATİne göre günlerini planlıyorlardı. Saat araları da güneşin açısına göre değişiyordu. 2. Güneş Saati, bugünkü saate göre yaklaşık sabah saat dokuz demek. Smyrna’lı senatörümüz önemli bir insan olduğundan, o ve ailesinin on iki hizmetkarı var. v Sabah kahvaltısında, ona çavdar etmeği, süt, bal, yemiş, kuru üzüm ve zeytin sunuyorlar. Üç oğlu var. Eğitimlerine önem veriyor. Oğullarına, evinde bir öğretmen eğitim veriyor.” v “Sabahları 3. Güneş Saati’nde Agora’ya geliyor. Bakın şu stoanın arkasındaki meclis binasında çalışıyor.” “Şehir sorunları hakkında diğer üyelerle tartışıyor, sorunları dinliyor ve kararlar alıyor. v Çalışması erken bitiyor.” “Hemen her gün 5. Güneş Saati’nde HAMAMa gidiyor. Hamam da bir sosyal alan. Orada birçok kişiyi görüyor, onlarla sohbet ediyor. v Akşam yemeği için de 7. Güneş Saati’nde ya evine ya da akşam yemeği randevusuna gidiyor. Akşamları bir araya gelinen sohbet yemeklerine SEMPOZYUM deniyor.” v Ve Akın Bey’le birlikte çocuklar tekrar avluya çıktılar. Çocuklar sadece Agora’yı gezmemiş, adeta o zamanlara gidip gelmişlerdi. v Efe’nin enerjisi bitmemişti: v “Baba hani daha önce bize burada oynattığın bir oyun vardı. Egelerle birlikte tekrar oynatsana, n’olur, n’olur!” v KAÇIŞ YOKTU v ‘AGORA’DA HEYKEL OYUNU’ OYNAMAK İÇİN KAZI EVİNİN ÖNÜNE DÖNDÜLER. v Herkes Agora’dan bir şey seçecekti. Seçtiği şeyi hiçbir söz söylemeden, ‘heykel olup’ beden hareketiyle anlatacaktı. Anlatan kişinin anlattığı şeyi ilk bilen limonata kazanacaktı. İki kez bilene de çikolatalı pasta vardı! v İlk anlatıcı Efe’ydi. v v SİZCE EFE NEYİ CANLANDIRIYOR? v Ege, “AMFORA” diye bağırdı… v Ege bildi! AFERİN EGE, SIRA SENDE… v v SİZCE EGE NEYİ CANLANDIRIYOR? v Çiğdem, “SMYRNALI SENATÖRÜ” diye bağırdı… v BRAVO ÇİĞDEM. v Diğer yandan kazı evinin içinde tüm çocuklara soğuk limonata ve çikolatalı pasta hazırlanıyordu! v

50

www.izmirdersi.com


ETKİNLİK / BÖLÜM: 6 / SÜRE: 20 dakika

6a

AGORA OYUNU

• Agora Oyunu, bilgi pullarında geçen nesne, kurum veya kişilerin canlandırma yoluyla anlatılmasını içerir. • Öğrenciler 4-5 kişilik gruplara ayrılır ve her gruptan soru olarak Agora’ya özel bir nesne, kurum veya kişi bulması istenir. Bulunan sorular öğretmen tarafından toplanır. • Öğretmen, öğrencilerin sorularına güneş saati, kemer, mahkeme, köle, Agora’da tezgâhı olan tüccar, Agora meydanında bir heykel gibi soruları ekler. Tüm sorular küçük kağıtlara yazılarak bir soru havuzu oluşturulur. • Her kavramın anlatılmasında gruplar sırasıyla farklı bir üyeyi anlatıcı olarak görevlendirir. Her grup havuzdan bir soru kâğıdı çeker. • Anlatıcı sorulan nesne, kurum veya kişiler canlandırma yoluyla anlatır. • En fazla sayıda yanıtlayan grup birinci olur.

ETKİNLİK / BÖLÜM: 6 / SÜRE: 20 dakika

6b

“OOO” - OLMAZSA OLMAZ OYUNU

• Öğrencilerden Öğrenci Kitabı’ndaki 6b etkinliği sayfasını açmaları istenir. • Sınıf 4-5 kişilik gruplara ayrılır. Her gruba 5. Bölüm’de anlatılan bir “olmazsa olmaz mekânı” (akropol, kent meclisi/bouleuterion, tiyatro, stadyum, agora) verilir. Bu mekânlar “OOO mekânı” olarak adlandırılır. • Her “OOO mekânı” için farklı bir çalışma yapılır. 5 adet A3 kâğıdına (veya resim kâğıdına) her “OOO mekânı” için yapılacak çalışmaların başlıkları atılır. Yapılacak çalışmalar şöyledir:

o Agora – Öykü o Akropol – Şiir o Tiyatro – Skeç o Kent Meclisi – Haber o Stadyum - Resim • Kağıtlar gruplara dağıtılır ve 3 dakika süre verilir. • 3 dakika sonunda kâğıtlar saat yönünde diğer gruba aktarılır. Her grup gelen kağıt üzerindeki çalışmayı sürdürür. • Rotasyon tamamlandığında her grup beş ayrı mekân üzerinde farklı şekillerde çalışmış ve kendi çalışmasının nasıl geliştirildiğini gözlemiş olur. • Sonuç ürünler (öykü, şiir, resim, skeç, haber) sınıf panosuna asılarak, çalışmalar üzerinde yorum yapılır.

www.izmirdersi.com

51


DİĞER UYGULAMALAR

6

1 Resim Dedektifi, grafik-öyküde anlatılan sosyal alanların yorumlanmasını içerir. Öğrencilerden Öğrenci Kitabı’nda verilen resimlerde gördükleri bilgi pullarını bularak yandaki kutulara yazmaları istenir. İkinci resimde verilen kutular bilgi pullarından sayı olarak fazladır. Öğrencilere bilgi pulları olarak verilmeyen, ancak resimle ilgili olan başka bilgileri de bu kutulara yazabilecekleri söylenir. İlk resmin (Agora) yanıtları şöyledir: Toga, Heykel, Stoa, Sütun, Agora, Kent Meydanı, Sosyal Alan, Çeşitlilik, Birlikte Yaşam, Köle, Senatör İkinci resmin (Konak Meydanı) kavram kutuları şöyledir: Kent Meydanı, Sosyal Alan, Çeşitlilik, Birlikte Yaşam. İkinci resmin diğer yanıtları ise şöyle olabilir: Saat Kulesi, İzmir Valiliği, Buluşma Mekânı, Ortak Alan, Konak Meydanı vb. Uygulama sınıf etkinliği olarak uygulanmak istenirse, grafiköykü sunumu içinden seçilebilecek bazı slaytlar ekrana yansıtılır. (Örneğin, Roma evi, Roma hamamı, Agora, Konak Meydanı, İzmir sokağı vb.). Öğrencilerin resimde bulduğu bilgiler tahtaya yazılır.

2 Çark-ı Antik, verilen harflerle kelime (bilgi pulu) bulma oyunudur. Öğrencilerden buldukları bilgi pullarını ilgili kutulara yazmaları istenir. Bir harf birden fazla kullanılabilir. Oyun, dilenirse sınıf etkinliği olarak uygulanabilir. Bu durumda Öğrenci Kitabı’nın açık olmaması gerekir. Öğretmen, sınıfı 3 veya 4 gruba ayırır. Tahtaya harfler ve bulunması istenen sözcüğün harflerini temsilen yatay çizgiler çizilir. Sözcüğü bulan grup 5 puan alır. Her sözcük için aynı işlemler tekrarlanır. En yüksek puanı alan grup kazanır.

!

HATIRLATMA: Bir sonraki bölüm için öğrencilere gazete çıkarma etkinliği

yapılacağı söylenir. Öğrencilerden bu bölüme kadar işlenen konularla ilgili görseller, boya kalemleri, makas ve yapıştırıcı gibi malzemeler getirmeleri istenir.

52

www.izmirdersi.com


ilk ben geldim bölüm 7 KONU

• İzmir’in Doğu Roma (Bizans) dönemine geçiş süreci. • Roma-Bizans devri su kemerleri yeri ve işlevi • Asya’nın Yedi Kilisesi’nden antik Smyrna ve Efes Kentleri • 7. yüzyılda İslamiyet’in doğuşu, yayılışı • 11. yüzyılda İzmir’in Çaka Bey’in yönetimine geçişi

AMAÇ

• Tarih içinde İzmir’deki farklı inançların varlığına ilişkin bilgiler vermek • Anadolu’nun Türkleşme sürecinde Smyrna’nın konumunu vurgulamak • İlk Türk Beyi’nin kente geliş öyküsünü kavratmak

SINIF ETKİNLİĞİ

DİĞER UYGULAMALAR

ÖĞRENME ÇIKTILARI

DERSE HAZIRLIK

7

Aç Kapıyı Bezirgân Başı!

Bilgi Pulları: SELÇUK – EFES – MERYEM ANA EVİ – MUSEVİLİK HRİSTİYANLIK -ASYA’NIN YEDİ KİLİSESİ – YEDİ UYUYANLAR MAĞARASI – SU KEMERLERİ – MÜHENDİSLİK – BİZANS – İSLAMİYET – BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ – ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ – ÇAKA BEY.

Boşluk Doldurma: Anlat Bakalım! Soru – Cevap: Sorular Yanıt Olursa.. Okuma Etkinliği: İlk Ben Geldim! • Yaşadığı bölgeye Türklerin gelişi sonrasında kentin tarihsel gelişimini kavrar. • Efsanelerden yararlanarak yaşadığı yerin kültürel zenginliklerine örnek verir. • Geleneksel Türk oyunlarına örnek verir. • Mühendislik ürünlerinin toplum hayatı üzerindeki etkilerini tartışır. • Turizmin ortak mirasın korunması ve tanıtımındaki rolünü kavrar.

Bezirgân oyunu yönergesi incelenmelidir. “Anlat Bakalım!” uygulamasının sınıfta yapılması tercih edilirse, ilgili yönerge ders öncesinde incelenmelidir.

www.izmirdersi.com

53


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “İLK BEN GELDİM” Ege, o gece yatağında annesiyle sohbet ediyordu. Birlikte kitap okuyacaklardı. Kitabın sayfalarını karıştırırken bir an döndü ve: “Anne, küçükken sen de masal sever miydin?” diye sordu. Gül Hanım: “Aaa, tabii! Masal sevmeyen çocuk var mıdır, acaba? Küçükken kendimi hep masallardaki o kahramanların yerine koyardım. Bir keresinde dinlediğim öyküye kendimi öyle kaptırmışım ki çevremdekilerin yüreğini ağzına getirmişim.” dedi. Ege meraklandı: “Yaa! Ne olmuştu ki?” Gül Hanım yerine biraz daha yerleşti ve anlatmaya başladı: “Benim çocukluğum SELÇUK’ta geçti, biliyorsun. Bizim oralara yazları çok turist gelirdi. En başta EFES ANTİK KENTİ ve MERYEM ANA EVİ’ne.” (Öğretmen dilerse öğrencilere eskiden Efes’in, Smyrna gibi bir antik kent olduğundan, Roma Uygarlığı zamanında en parlak dönemini yaşadığı ve sonrasında kentin Selçuk’a taşındığından, kentin yakınındaki Bülbül Dağı’nda ise Meryem Ana’nın yaşadığı yer olduğu düşünülen bir evin bulunduğundan kısaca söz edebilir.) Gül Hanım devam etti: “Yaman dayı’nın Ankara’dan bir grup arkadaşı Selçuk’a gelmişti. Abim onlara bir tur ayarladı. Beni de yanında götürdü o gün. İlk gidişimdi, çok değişikti, çok hoşuma gitmişti. Genç, sevimli bir rehberimiz vardı. Masal gibi anlatıyordu her yeri. Geziyi o yüzden çok sevmiş olabilirim. Meryem Ana Evi ziyaretinden sonra Panayır Dağı’nın eteklerine indik. Issız bir arazideydik. Genç rehberimiz sözü aldı : ‘İzmir birçok dinin uğrak yeri olmuş. İnsanlar, en başlarda antik tanrı ve tanrıçalara inanıyorlarmış. Sonra ise tek bir yaratıcı güce ve düzene inanan ilk din- MUSEVİLİK- doğmuş. İzmir’de, çok tanrıya inananların yanında Museviler de yaşamaya başlamış. Ve uzun yıllar sonra, bir başka güçlü inanç- HRİSTİYANLIK ortaya çıkmış. Peygamberi İsa, Kudüs’te öldükten sonra, ona inanan yoldaşları artık orada duramamış, bir kısmı Anadolu üzerinden Batı’ya göç etmiş. Batı Anadolu’ya gelen genç Hristiyanlar, Ege’de kendilerini güvende hissedebilecekleri 7 kente dağılmışlar. Bu kentlerde gizli gizli toplanıyor ve o zamanlar Roma İmparatorluğu topraklarında yasak olan Hristiyanlık’ı yaymaya çalışıyorlarmış. İlk inanç merkezleri olduğu için Hristiyan dünyası bu şehirlere özel bir isim vermiş ve onlara ASYA’NIN YEDİ KİLİSESİ denmiş. Yani bu Yedi Kilise, yedi kutsal şehir anlamına geliyor. Efes ve Smyrna da bu kutsal kentler arasında. İşte biz şu anda, bu devirlere ait ünlü bir efsanenin geçtiği yerdeyiz. Dinlemek ister misiniz?’ dedi ve başladı öykü orada canlanmaya: ‘Efes şehrinde yaşayan altı Romalı genç varmış. Efes’in tanrıçası Artemis’i bırakıp, Hristiyanlık’a inanmışlar. Altı genci bir araya getiren de bu tutkuları olmuş. Haber tez zamanda Efes’i yöneten Roma hükümdarının kulağına gitmiş. Hükümdar kesinkes karşıymış bu yeni inanca. Demiş ki: ‘Söyleyin o gençlere! Ya bu inançlarından dönerler ya da gencecik yaşlarında hayatları söner!’ Yaşamları tehlikeye giren bu altı genç, kafa kafaya vermişler. Doluya koymuşlar olmamış, boşa koymuşlar dolmamış. Sonunda çareyi, kentten kaçmakta bulmuşlar. Az gitmişler, uz gitmişler. Karşılarına kendileri gibi genç bir çoban çıkmış. Dertlerini söylemişler. Çoban gençleri dinlemiş. Hem dinlemiş, hem düşünmüş. Ve kısacık zamanda ortak olmuş onlara. Demiş: ‘Ben size yol gösteririm. Gönül verdim ben de inancınıza. Yakınlarda var güvenli bir mağara. Lakin beni de alın aranıza!’ Neden olmasın? Almışlar çobanı da aralarına… Olmuşlar yedi genç. Bir de çobanın köpeği ‘Kıtmir’, düşmüşler yola. Varmışlar dağın yamacındaki kuytuya… Çoban demiş ki ‘İşte burası Panayır Dağı, burası da mağara.’ Yedi genç yorgun bitkin, dalmışlar derin bir uykuya. Efsane bu ya, uykuları öyle uzun, öyle uzun sürmüş ki üç gün değil, üç yıl değil, üç yüzyıl uyumuşlar. Uyudukları sürede neler olmuş, neler? Ama onlar ne bilsinler? Gün gelmiş. Yedisi birden gözlerini açmışlar ışığa. Yattıkları gibi kalkmışlar. Karınları boş, ne kadar uyuduklarından haberleri yokmuş. Adı Yemliha olan demiş ki: ‘Varayım da şehirden bir iki lokma yiyecek getireyim size. Bu açlığa dayanamayız bu gidişle!’ Genç adam Efes’e varmış varmasına ama gördüğü yerle bıraktığı yer arasında asırlar varmış. Yemliha şehirde bir tuhaflık sezmiş ama nereden bilsin ne kadar uyuduğunu? Elinde eski zalim imparatordan kalan gümüş parayı uzatıp da bir ekmek almaya kalkışmasaymış, uzun zaman daha anlamazmış asırlık uykusunu. Fırıncı bir paraya bakmış, bir de Yemliha’ya. ‘Bu ne acaba?’ demiş Yemliha: ‘Para!’ Fırıncı da şaşkın gerçeği söyleyivermiş ortaya: ‘İyi de… 300 yıl önceki para bu para! Çooook sular aktı o köprülerin altından! Ne o eski hükümdar var artık Efes’te, ne de eski Tanrıça!’ 54

www.izmirdersi.com


7 Veee… Yemliha, o anda anlamış ne kadar uzun uyuduğunu. Ve o kutsal mağaranın aslında onları ölümden koruduğunu! Gençleri koruyan o mucize uzun uykunun geçtiği mağara, YEDİ UYUYANLAR MAĞARASI olarak anılmış o günden sonra. Her yıl sizler gibi yüzlerce ziyaretçi gelir Yedi Uyuyanları anmaya buraya!” Gül Hanım: “Hikayeyi büyülenmiş gibi dinledim. Çok etkilenmiştim. Kalabalık dağılmaya başladı. Benim küçük aklımda ise tek bir düşünce vardı. ‘Ben de o kadar uyuyabilir miydim acaba?’ Eh, denemeden bilemezsin!” Abimler önden yürürken, ben belli etmeden içeride kalıp, kendime uyuyacak derin bir oyuk buldum! Yattım ve gözlerimi kapadığımı hatırlıyorum! Zavallı abim!” Ege merakla sordu: “ Gerçekten uyudun mu?” Gül Hanım: “ Vallahi de evet! Ama yüzlerce yıl değil tabii ki! Sadece on, on beş dakika olmalı!” Ege: “Zavallı Yaman dayım! Ne korkmuştur!” “ Off sorma! Başımda insan seslerini duyunca gözlerimi açtım. Abimin yüzünü hatırlıyorum! Kireç gibiydi!” Ege, Yaman dayısına üzülmüştü: “Ah, anneee! Ah!” Artık uyku zamanıydı. Gece lambasını söndürdüler. Gül Hanım, Ege’nin alnına bir öpücük kondurdu: “İyi geceler” dedi. Ertesi gün, hızlı bir kahvaltının ardından Ege ve babası Buca’ya gitmek için yola çıktılar. Büyükanneye gideceklerdi. Yolda Ege babasına annesinin anlattığı anıdan söz ediyordu. “Baba annem bana Efes’teki anılarından bahsetti. Çocukken bayağı yaramazmış!” Mümtaz Bey: “Haa, şu meşhur Yedi Uyuyanlar olayı, değil mi?” Babası aniden sözünü kesti: “Hangisi seç?” diye sordu. Su kemerlerine gelmişlerdi demek! Ege atıldı: “Ortadaki!” Baba oğul, Buca yolu üzerindeki eski SU KEMERLERInin altından arabayla her geçişte bu oyunu oynarlardı. Yol köprünün ayakları yüzünden üçe ayrılır ve her seferinde seçtikleri bir yoldan geçerlerdi. Mümtaz Bey: “Ege, bu su kemerleri var ya, şehrin suyunu taşıyordu bir zamanlar. Ben küçükken onları neye benzetirdim, biliyor musun?” Ege meraklandı: “Neye?” “Teneffüslerde oynadığımız çok eğlenceli bir oyuna. ‘Aç Kapıyı Bezirgan Başı’ ydı adı. O oyunda ellerimizle kemer yapardık. İşte bu su kemerleri o ‘bezirgan kapısı’na benziyor.” dedi. Ege’nin bir an şeytanlığı tuttu: “Bence artık yıkılsınlar! Çok eskimişler!” Mümtaz Bey oyuna gelmedi! Ege’nin bu kızdırma numaralarını bilirdi. Aksine sakin sakin: “ Aa! Demek sen de bu MÜHENDİSLİK harikalarının farkında değilsin!” dedi. Bu kez şaşıran Ege’ydi: “Mühendislik harikası mı? Bu yıkık kemerler mi? Abartma baba!” diye tepki verdi. Mümtaz Bey: “Romalıların yaptığı bu su kemerleri şehre su dağıtmak için mükemmel bir çözümdür! ŞİMDİ BAKALIM SU KEMERLERİ NASIL İŞLER? Yüksek bir yerde su biriktirip bir havuzda depolarlar. Suyun akması için eğimli bir yol yaparlar. Su, bu kemerler üzerinden akmaya devam eder. Kente ulaşınca da evlere dağıtılır. Çok zekice, çok!” dedi Mümtaz Bey takdirle. Ege de beğendi fikri: “Ben büyüyünce mühendis olacağım!” diye atıldı. “Bu su kemerleri hala kullanılıyor mu?” diye sordu. “Hayır ama çok uzun süre kullanılmış. Roma devrinde yapılmış ve onun devamı BİZANS döneminde de kullanılmaya devam edilmiş. BİZANS MI? Ege: “Bizans’ı hiç duymamıştım. Bu da yeni! ” dedi. Mümtaz Bey: “Pek sayılmaz. Aslında Roma Uygarlığı’nın devamı. Roma İmparatorluğu büyümüş, büyümüş çok genişlemiş. Öyle ki artık yönetilmesi çok güç bir hale gelmiş. Romalılar demişler ki “En iyisi biz ikiye bölünelim. Batı’da kalan Batı Roma, doğuda kalan da Doğu Roma olsun.” Yıllar sonra Doğu Roma’ya Bizans adı verilmiş. Tahmin et bakalım İzmir hangi Roma’da kalmış?” Lahanamıza yeni bir katman daha eklendi o zaman! İŞTE, HELEN İZMİR’İ VE ROMA İZMİR’İNDEN SONRA BİZANS İZMİR’İ … NE ÇOK KÜLTÜR VAR, DEĞİL Mİ? Ege nihayet: “Helen İzmir’i, Roma İzmir’i, Bizans İzmir’i… İyi de baba biz ne zaman gelmişiz buralara?” diye sordu. Mümtaz Bey: “Eh, her şeyi ben anlatmayayım. Bunu da sen araştır. Bul bakalım ‘İlk kim gelmiş buraya Türklerden?’” Ege meraklandı: “Nasıl bulacağım? Azıcık ipucu versen?” Mümtaz Bey: “ Hmm…Peki. Çok az ama!” İLK KİM GELDİ ACABA? www.izmirdersi.com

55


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “İLK BEN GELDİM”

7

Mümtaz Bey: “İzmir’in Bizans zamanları çok sessiz ve durgunmuş… Ama bu arada çok uzaklarda, Arabistan’ın Mekke kentinde, İzmir’in henüz hiçbir şeyden haberi yokken, dünyanın kaderini etkileyecek bir olay olmuş. İSLAMİYET doğmuş. Bu inanç, Arabistan topraklarından çevreye dalga dalga yayılmaya başlamış. 150 yıl içinde buralardaki birçok uygarlık İslamiyet’i kabul etmiş. Ve nihayet, İslamiyet daha kuzeyde yer alan Türk devletlerine kadar ulaşmış. Türkler de İslamiyet’i kabul etmiş. İslam’ı kabul eden Türkler batıya doğru ilerliyorlarmış. Anadolu’ya egemen olan Bizans’ın kapılarını zorlamaya başlamışlar. Önce BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ’yle Anadolu’ya yaklaşmışlar. Büyük Selçuklu Devleti’nin devamı ise ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ olmuş. Türkler Anadolu’ya Malazgirt Savaşı’yla 1070’lerde girmiş ve yavaş yavaş bu topraklara yerleşmişler…” Ege öykünün geri kalanını duymak istiyordu: “Eee? İzmir?” Mümtaz Bey: “ Bundan sonrası sende. Bir ipucu vereyim! Bu gece Konur Amca’nın verdiği o öykü kitabına bir bak. Cevabı oralarda bir yerde olabilir!” KİTAP HA? HANİ O ‘İZMİR’İN GERÇEK MASALLARI’ KİTABI! BİR BAKALIM ÖYLEYSE! Gerçekten de o gece Ege’nin sorusunun cevabını bulması uzun sürmedi. İLK BEN GELDİM başlığını görünce anladı. Karşısında Emir Çaka Bey yazıyordu. Sene 1081-1097 aralığını gösteriyordu. Ege, “Çaka Bey demek… Gelmiş ve gitmiş.” diye mırıldandı. Ve Çaka’nın dilinden öyküsünü okumaya koyuldu: “Ben ÇAKA’yım çocuk! ÇAKA BEY derlerdi bana. Türk’üm ben. Tek başına gezerdim. Özgürlüğümü severdim. Gözüm pek, sözüm sert, kalbim temizdi. Ben bu topraklarda nefes aldım. İçime çektim Ege’yi. Ben gelene dek İzmir diyarı eldi Türk’e. ‘İlk ben geldim’ diye bu hikâye. Görünce İzmir’in başında beni, herkes dedi ‘Kimdir bu Çaka Beyi? Nereden peydah oldu, nasıl oldu da aldı İzmir’i?’ Arkamdaki gözler bana kötülük etti. ‘İlk ben geldim’ ve çok erken gittim diye bu hikâye. Onu anlatacağım sana şimdi. Yurdum uçsuz bucaksız bozkırlar, evim atımın sırtıydı. Küçüklüğümü sorsan, hayalimde kalan pek az şeyden biri anamın, diğeri de rüzgârın kokusuydu. Er oldum, kılıç kuşandım. Anadolu’daki yağız Danişmend Beyi’ne söz verdim. Deniz kıyılarını tutan Bizans’ın kapılarını zorlamaya, Danişmend Beyi ile omuz omuza savaşmaya yemin ettim. Akınlar yaptım, en öndeydim. Ama de ki toydum, de ki bilmedim, gencecik yaşımda esir düştüm Bizans’ın eline. Konstantiniyye Sarayı’nda esir kaldım; ne var ki başlarda pek hoş tuttular beni. İşlerine yaradım belli ki. Karşılığında ben de öğrendim dillerini ve dahası denizi, gemiciliği… Bilir misin çocuk, her ferdin bir zayıf, bir de güçlü yanı vardır. Biz Türklerin üzerine asker yoktur karada, ama denizlere gelince, orada benzerdik yolunu arayan bir küçük çocuğa. Lakin ben Çaka, Bizans’tan öğrenmiştim denizi. Yelkenime rüzgâr doldurmayı, dalgalarla mücadeleyi. Bir de yetmişti bana sıla hasreti. Ne olduysa oldu, döndüm ana yurduma, Türkmen kardeşlerimin yanına. Döndümse de bir diyar aklımda kalmış olmalı. Adına Smyrna diyorlardı. Güzel mi güzel, suskundu lal gibi. Çok istedim onu. 8000 Türkmen askerimle yürüdüm kente ve benim oldu Smyrna şehri. Smyrna Beyi olmak yetmedi bana. Yeni gemiler yaptırdım Smyrna’mda ve 40 tanesiyle açıldım Ege sularına. Ege sularına hâkim ilk Türk olmak gurur verdi bana. Urla, Foça, Midilli, Sakız benim oldu. Bizans da tanıdı beni, Anadolu Selçuklu Hükümdarım Kılıç Arslan da. Kılıç Arslan’a sevgim vardı. Onun da bana. İkimiz de Türk’tük ne de olsa. “Kılıç Arslan da severdi beni.” dedim ama aslında ben öyle bilmişim. Kızdırmışım onu meğer. Çok mu parladıydı yıldızım ne? Arkamdaki gözler benimle ilgili, kem sözler söylemişler ona belli ki. Türk Sultanı Kılıç Arslan yanına çağırdı, pek dostça karşıladı beni…Onuruma sofra kurdu, ziyafet verdi. Yedik içtik helalinden. Tam şerbetli sohbetin ortasında…tam o anda… yanan kılıcın sıcaklığını hissettim sırtımda… İzmir’in Çakası’ydım…Gittim …” Ege’nin gözleri kitaptaki Çaka’nın resmine daldı… GELECEK DERS: ‘KADİFEKALE’NİN GENÇ RAKİBİ’

56

www.izmirdersi.com


ETKİNLİK / BÖLÜM: 7 / SÜRE: 40 dakika

7

AÇ KAPIYI BEZİRGAN BAŞI...

• Sınıf 4 gruba ayrılır. Her gruba 6 adet (istenirse seçenekli) soru hazırlamaları için 10 dakika süre verilir. Sorular öğrencilerin İzmir’e ilişkin olarak o zamana kadar öğrendikleri tüm bilgileri içerebilir. • Her gruba bir isim verilir. (İsim önerileri şöyledir: Asya, Roma, Çaka, Smyrna, Lahana, Meryem Ana) • İlk iki gruptan iki temsilcinin karşılıklı gelerek ellerini yukarı kaldırarak birleştirmeleri istenir. Diğer çocuklar bir tren olarak el ele tutuşan arkadaşlarının oluşturduğu Bezirgân kapısının altından geçerken Bezirganbaşı şarkısı söyler (Şarkı sözleri: “Aç kapıyı Bezirganbaşı, Bezirganbaşı; Kapı hakkı ne verirsin, ne verirsin; Arkamdaki yadigar olsun, yadigar olsun. Bir sıçan, iki sıçan, üçüncüsünde kapan.”). “Kapan” sözünde eller indirilip kalan öğrenci tutsak alınır ve birinci grup sözcüsü soru sorar. Öğrenci soruyu bilirse soran grubun, bilemezse diğer grubun ekibine katılmış sayılır. Grup başına 3 sorudan toplam 6 soru tamamlandığında iki grup ekiplerini bir araya toplar. • Tebeşirle yere bir çizgi çizilir. İki grubun birbirlerinin belinden tutarak karşılıklı çekişeceği ve çizgiyi ilk geçen grubun oyunu kaybedeceği anlatılır. İlk iki grubun galibi ilan edilir. Sıra üçüncü ve dördüncü grubun oyununa gelir. • Aynı süreç diğer iki grup arasında da gerçekleştirilir. Diğer iki grubun galibi ile ilk iki grubun galibi ise son oyunu oynarlar. Böylelikle sınıfın galip grubu seçilmiş olur. (Öğrenci sayısına göre grup ve soru sayıları değiştirilebilir.)

7

DİĞER UYGULAMALAR

Sorular Yanıt Olursa... uygulamasında grafik-öykü içinde aktarılan küçük bilgiler verilerek, öğrencilerden o bilgilere ait soruların ne olduğunu bulmaları istenir. Farklı renkteki not kâğıtları itibariyle yanıtlar şöyledir: Pembe: “Su Kemerleri nasıl icat edilmiş?” veya “Su Kemerlerinin ortaya çıkış öyküsü nedir?”, Mor: “Bizans nedir?”,Yeşil: “Helen İzmir’i, Roma İzmir’i, Bizans İzmir’i.. İyi de Türkler nasıl gelmişler Smyrna’ya?”, Sarı: “İlk kim gelmiş?” veya “İzmir’e gelen ilk Türk beyi kimdir?”, Mavi: “Yedi Uyuyanlar Efsanesi nedir?” veya “Yedi Uyuyanlar Mağarası’nın hikâyesi nedir?” Anlat Bakalım! uygulaması grafik-öykü içinde aktarılan bilgileri konu eden haritalardaki boşlukların doldurulmasını içerir. Yanıtlar şöyledir: 1. 150 yıl içinde birçok uygarlık İslamiyet’i kabul etti. 2. Türk Devletleri de İslamiyet’i seçti. 3. İslamiyet Anadolu’ya ulaşacağı yolu buldu. 4. Smyrna’dan çok uzaklarda dünyanın kaderini etkileyecek bir olay yaşanıyordu. 5. Bizans egemenliğindeki Anadolu 6. Önce Büyük Selçuklu Devleti Anadolu’ya yaklaştı. 7. Sonra Anadolu Selçuklu Devleti ile Türkler Anadolu’ya yerleşti. 8. Anadolu Selçuklu Devleti

www.izmirdersi.com

1

2

57


Kadifekale’nin genç rakib i

bölüm 8

• 14. yüzyılda paylaşılamayan İzmir: Bizans – Türk Beylikleri – Latin yönetimi dönemleri • Kentin ticari odak noktası olarak Limankale • Limankale ve çevresindeki yaşam

Bilgi Pulları: SAHAF – KEMERALTI – LİMANKALE – TÜRK BEYLİKLERİ – VENEDİK-LİLER – CENEVİZLİLER – LATİNLER -AYDINOĞULLARI BEYLİĞİ – AYDINOĞLU UMUR BEY – OK KALESİ – RODOS ŞÖVALYELERİ – YUKARI İZMİR – AŞAĞI İZMİR – TİMUR (TİMURLENK) – AYDINOĞLU CÜNEYD BEY - OSMANLILAR

• İzmir’de Bizans-Türk Beylikleri- Latin yönetimini vurgulamak • 14. yüzyıl sonrası oluşan Aşağı İzmir – Yukarı İzmir hakkında bilgi vermek. • İzmir’deki farklı kültürel grupların varlığını vurgulamak. • İzmir’in ticari çekim merkezi olması özelliğini açıklamak

8

Ben Senin Yaşındayken...

Okuma Etkinliği: Mark’ın Günlüğünden Bulmaca Etkinliği: Çengel Bulmaca Bulmaca Etkinliği: Görsel Eşleştirme

• Farklı kültürlerin bir arada yaşamasının önemini kavrar. • Kale mekânının insan ve kent yaşamı üzerindeki etkileri konusunda görüş oluşturur. • Farklı tarihsel dönem ve kültürlerden çocukların yaşam biçiminin ve ilgi alanlarının farkına varır.

• “Ben Senin Yaşındayken” uygulamasına ait sunum, ayrı bir sunum dosyası olarak CD içinde verilmiştir. • “Mark’ın Günlüğünden” uygulaması grafik-öykü içinde verilmiştir. Yaratıcı Yazma etkinliği olarak sınıf içi etkinlik yapılması istenirse, Mark’a yazılacak yanıtlar bilgi@izmirdersi.com adresine yollanabilir.

58

www.izmirdersi.com

KONU

AMAÇ

SINIF ETKİNLİĞİ

DİĞER UYGULAMALAR

ÖĞRENME ÇIKTILARI

DERSE HAZIRLIK


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “KADİFEKALE’NİN GENÇ RAKİBİ” 8 O cumartesi sabahı, Egeler kahvaltılarının ardından mutfakta sohbet ediyorlardı. Annesi: “Ege, gece geç uyudun galiba. Uzun süre ışığın açıktı.” dedi. Ege: “Evet, bir hikaye okuyordum. ‘İzmir’in Gerçek Masalları’ kitabından. ‘Çaka Bey’.” Mümtaz Bey: ‘İzmir’e ilk gelen Türk kim?’ diye soruyordun. Demek sorunun cevabını buldun!” dedi. Ege başını salladı: “Evet, Çaka’ymış ama çok uzun kalmamış.” Mümtaz Bey döndü saatine baktı. “Haydi, çok sıcağa kalmadan çıkalım!” dedi. O gün alışveriş günüydü. Önce Ege’nin okul üniformalarını sipariş edecekler, sonra da yeni kardeş için alışveriş yapacaklardı. Ne var ki Ege alışverişi hiç sevmezdi! “Siz alışveriş ederken ben Orhan dayının dükkanında durabilir miyim? Hiç sorun çıkarmayacağım, lütfen, lütfen!” dedi. Mümtaz Bey: “Bence olur. Ne dersin Gül?” Gül Hanım: “ Olur ama o vakit Ege’nin okul alışverişini önden yaparız, sonra dayıma bırakırız.” dedi. Orhan Bey, Ege’nin annesinin dayısıydı. SAHAFtı. Eski kitapları alıp satanlara sahaf denir. Bazen çok değerli kitaplara rast gelebilirsiniz sahaflarda. Ege, Orhan dayının dükkanında vakit geçirmeyi çok severdi. Hep birlikte alışveriş için KEMERALTI’na geldiler. İzmir’in eski, güzel çarşısı Kemeraltı’na. Orada yok yoktur. Baharatçılar, mantocular, dönerciler, kuşçular… ne ararsanız her şeyin bir sokağı bulunur. Gül Hanım ve Mümtaz Bey, Ege’yi Orhan dayının dükkanının bulunduğu sokağın başında bıraktılar ve o içeri girene dek beklediler. Orhan dayı, Ege’yi kapıda karşıladı: “Gel bakalım, gel bakalım. Nerelerde kaldın evlat?” Ege: “Dayıcım merhaba. Alışveriş biraz uzun sürdü.” dedi. Orhan Bey: “Hadi çık, geç bakalım yerine!” Ege, koşar adım dar merdivenlerden yukarı çıktı. Dükkandaki tavan arası ‘onun yeri’ydi. Tavan arası yazın loş ve serin olurdu. Ege orada oyunlar oynar, çizgi romanlar okurdu. Orhan dayı da çıktı ve Ege’nin yanına oturdu: “Gel bakalım kızanım. Otur hele şöyle. Gazoz söyledim geliyor. Ne istersin, sana ne vereyim buralardan? Birileri geçen gün eski Zagor çizgi romanlarını bıraktı. Getireyim okur musun?” Ege: “Iıh! Zagor istemem. Çaka Bey kitapları var mı? Onun maceraları?” Orhan dayı şaşırmıştı: “Daha neler? Al sana yeni model Mümtaz! Sen Çaka’yı nereden duydun?” Ege: “Duydum işte! İzmir’e ilk o gelmiş Türklerden. İlk Türk denizcisiymiş. Burada tam yerleşecekken erken yaşında ölmüş. Onun hikâyeleri var mı?” Orhan dayı hayretler içinde kalmıştı: “Vay vay! Neler de bilirmiş! Ben de Çaka’nın öyle öyküleri yok. Ama…” Orhan dayı durdu. Aklına bir şey gelmişti. “ Dur bakayım! Hikâye olmasa da gerçek bir şey olsa?” Ege şaşırmıştı. “Nasıl gerçek yani?” Orhan dayı yavaşça yerden kalktı. Arkadaki kutu yığını arasından bir küçük sandık çıkardı. Tekrar oturdu. Dizinde o küçük sandık vardı. “Bak oğlum. Burada, şu sandıkta sakladığım aslının bire bir kopyası bir mektup var. Orijinali bir zamanlar burada yaşayan İtalyan bir müşterimin koleksiyonunda. İtalya’da çok eski bir el yazmasının içinde bu yazıyı bulmuş. Latinceymiş. Tercüme ettirmiş.” Ege’nin merakı artmıştı: “ Ne mektubu bu dayı?” Orhan dayı yavaşça sandığı açtı ve en üstte duran sararmış zarfı aldı. Bu mektup, LİMANKALE’de yaşamış genç bir çocuktan.” Ege: “Limankale mi? Orası neresi?” Orhan dayı: “Liman Kale, Hisar Kale, Saint (Sen) Peter, Ok Kalesi daha sayayım mı isimlerini?” YOK YOK! HAYDİ ARTIK AÇALIM ŞU MEKTUBU ORHAN DAYI. MERAKTAN ÇATLAYACAĞIM! Orhan dayı: “Sabır evlat sabır ! Bu hikayenin bir evveliyatı var!” dedi ve başladı anlatmaya: “Kemeraltı, eskiden İzmir’in iç limanıydı; yani anlayacağın denizdi o zamanlar. Limanın girişinde genç bir kale vardı. Adı Limankale’ydi. Bu kale, limanı ve İzmir’i korurdu ama gel gör ki zamanla bizim eski Kadifekale’nin büyük rakibi oldu! NASIL YANİ? KALELER ÖYLE BİRBİRİNE RAKİP OLURLAR MI? HEM DE AYNI ŞEHİR İÇİNDE? EH, BİZİMKİLER OLMUŞ İŞTE! NASIL MI? “Çaka Bey öldükten sonra İzmir tekrar Bizans’a geçmiş. Bir süre daha Bizans elinde kalmış ve ardından önemli bir şey olmuş. Anadolu Selçuklu Devleti yıkılmış. Ve yerine Anadolu’da küçük küçük TÜRK BEYLİKLERİ ortaya çıkmış. Onlar da Bizans’ı ve İzmir’i almak istiyorlarmış. Ne var ki İzmir’i almaları çok zormuş. Çünkü Limankale tam denizin ağzını tutmuş, şehri bekliyor, İzmir’i çok iyi koruyormuş. Hatta ‘Limankale’yi alan İzmir’i alır’ derlermiş.” www.izmirdersi.com

59


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “KADİFEKALE’NİN GENÇ RAKİBİ” “Bir yandan Türk Beylikleri İzmir’in kapısından girmeye uğraşırken, bir yandan da gözü İzmir’de olan başkaları varmış. Ta İtalya ülkesinden VENEDİKLİLER ve CENEVİZLİLER’miş, bu bahsettiklerim. Venedik ve Cenevizliler ticaretle uğraştıklarından İzmir’i çok önemsiyorlarmış. Bu yüzden kimi zaman savaşarak, kimi zaman Bizanslılarla anlaşarak İzmir’de Limankale çevresine yerleşmişler. Hem onların, hem de Bizans’ın korumasındaki Limankale iki kat güçlenmiş. “TÜRK BEYLİKLERİ ASLA PES ETMİYORMUŞ! AH ŞU LİMANKALE’Yİ BİR ELE GEÇİREBİLSELERMİŞ! Nihayet, AYDINOĞULLARI Beyi, Mehmet Bey İzmir’i ve Limankale’yi almayı başarmış ve şehri ortanca oğlu Umur’a vermiş. İzmir Çaka’dan sonra genç bir Türk Beyi. Aydınoğlu UMUR BEY ile tanışmış. Umur Bey, yağız bir savaşçıymış. ‘At üzerinden indiği vaki değildi’ derler. İzmir için tekrar Bizanslılar ve Latinlere karşı savaşan Umur Bey’in Limankale’yi korumak için girdiği mücadelede atılan bir okla hayatını kaybettiği söylenir...” Ege’nin hayal kırıklığı gözlerinden okunuyordu. “Ok mu? Ondan mı ‘Ok Kalesi’ demişler?” diye sordu. Orhan dayı: “ Evet evlat” diye yanıtladı. “Yaa, işte… Şu Liman- kalenin kıymetini görüyor musun? Hatta kaleye korumaya Rodos Adası’ndan RODOS ŞÖVALYELERİ bile gönderilmiş. Onlar da on yıl kadar burada yaşamışlar.” Ege kısık bir çığlık attı. “Nee! ŞÖVALYELER Mİ? İNANMIYORUM! İZMİR’DE ŞÖVALYELER YAŞAMIŞ DEMEK!” “O zamanlar kentte hem Türkler, hem de Bizanslılar yaşıyormuş. Ama hiç de iyi geçinemiyorlarmış. Türkler Kadifekale’nin çevresinde, Bizanslılar ve Avrupalılar da kıyıda Limankale’nin çevresinde oturuyorlarmış. Şehir neredeyse YUKARI İZMİR ve AŞAĞI İZMİR diye ikiye ayrılmış anlayacağın.” “Evet, evlat. İşte bu elindeki mektup şövalyeler zamanında İzmir’de, Limankale’de yaşamış Cenevizli bir çocuğa ait. Avrupalılar bu kaleye Saint (Sen) Peter Kalesi derlermiş.” Ege heyecan içinde Orhan dayının elindeki mektuba bakıyordu. Açtılar. MARK’IN GÜNLÜĞÜNDEN… St. Peter Kalesi 1351 Adım Mark. Doğumumun 13. yılı. 1308 yılındayız. Biz İzmir Limanı’ndaki Saint (Sen) Peter Kalesi’nde yaşıyoruz. Tam bir sene evvel Ceneviz’den uzun bir gemi yolculuğuyla buraya geldik. Denizin ortasında, sürekli yük ve asker gemilerinin ziyaret ettiği bu küçücük kale artık bizim evimiz. Babam bu kalede demircilik yapıyor. Askerlerin miğferlerini onarıyor, kılıçları eğeliyor. Annem ve kız kardeşim mutfakta çalışıyorlar. Kalemizin dört kulesi var ve burada denizi gözeten ve kaleyi koruyan şövalyeler kalıyor. Bizse kalenin iç kısmında küçük taş bir odada, kalabalık bir grup insan, birlikte kalıyoruz. Kışları çok soğuk oluyor, çünkü her yer taş. Beyimizin odasında bir şömine var. Onun odasının duvarları kürklerle kaplı. Babam bir kez şömineyi onarmaya girdiğinde yanındaydım. Beyimin odasını o zaman gördüm. Ben hemen her gün avluda çalışıyorum, babama yardım ediyorum. Bazen de gemilerden gelen malları kaleye taşımam için çağırıyorlar. Sadece o zaman dışarı çıkabiliyorum. Onun dışında bu kaleden neredeyse hiç çıkmıyoruz çünkü dışarısı bizim topraklarımız değil. Biz Avrupa’dan gelenler için sınır bu kalenin duvarları. Dışarıda, daha yukarılarda başka insanların yaşadığını söylüyorlar. Türklermiş onlar ve onların da bir kalesi varmış. Tepede bizimkinden daha eski ve daha büyük bir kaleymiş onlarınki. Dediklerine göre, Yukarı İzmir ile Aşağı İzmir iyi geçinemiyormuş. Ve yine dediklerine göre hem Pagos’u, hem Saint Peter Kalesi’ni alan İzmir’in sahibi olurmuş. Orada yaşayanlarla aramızdaki farkın ne olduğunu bilmiyorum. Ne olursa olsun, onları çok merak ediyorum. Mark 60

www.izmirdersi.com


8 Uzunca bir sessizlik oldu. Ege, kim bilir ne hayaller içinde, tavan arası penceresinden gökyüzüne bakıyordu. Orhan Bey: “ Ege… Ege oğlum nerelere daldın?” diye seslendi. Ege: “ Şeyy… Yok bir şey dayı… Hikaye, yani mektup çok güzelmiş… Mark ne kadar yaşamış orada acaba?” diye sordu. Orhan Bey: “ Mark’ın ne kadar yaşadığını bilmem ama Limankale’deki bu çekişme bir süre sonra sona ermiş. Doğudan, çook uzaklardan, çok ünlü bir hükümdar TİMUR (TİMURLENK) İzmir’e gelmiş ve Limankale’yi yerle bir etmiş! Çok kararlı, çok sert, yenilgiyi hiç sevmeyen biriymiş Timur! Şehri de Umur Bey’in torunu Aydınoğlu CÜNEYD BEY’e teslim edip gitmiş.” Ege: “Timur kalmamış mı İzmir’de?” Orhan Bey: “Hayır, Geçmiş gitmiş.” Ege içinden: “Aynı İskender gibi” dedi. “Geçmiş, gitmiş!” EVET, AYNI İSKENDER GİBİ. İZMİR’İN KADERİNİ DEĞİŞTİRMİŞ AMA GÖRMEMİŞ! Aşağıdan kapının çıngırağının sesi geldi. Ege: “Dayı, biri geldi dükkana.” dedi. Orhan Bey: “Bayan Bencuya’dır. O gelecekti bu saatlerde” dedi ve kalktı. Kimdi ki bu Bayan Ben-cu-ya? Ege de merakla onun peşinden aşağı indi. Sempatik, orta yaşlı bir bayan, kitapların arasında yerini bulmuştu bile. Orhan dayı: “Hoş geldiniz Bayan Bencuya.” Bayan Bencuya: “ Aa, merhaba, merhaba Orhan Bey, nasılsınız?” dedi. Orhan Bey: “Sizi yeğenim Ege’yle tanıştırayım. ” Bayan Bencuya ilgiyle baktı Ege’ye: “Memnun oldum Ege. Nasılsın?” Ege: “İyiyim, teşekkür ederim. Şey… Sizin adınız neden Bencuya?” AH EGE AH! YİNE PAT DİYE! Orhan Bey: “Oğlum, bırak da biraz soluk alsın hanımefendi.” “Olsun, olsun.” dedi Bayan Bencuya: “Ne güzel, merak ettiğini sorsun tabii… Çocukların soruları beklemez! Ben Yahudi’yim (Musevi) Ege’ciğim. Atalarım çok çok eskiden İspanya’dan gelip İzmir’e yerleşmişler. 400 yıla yakın zamandır bu topraklarda yaşıyoruz”. Ege: “Ne güzel… O kadar eskiden beri İzmirlisiniz demek!” “Evet, ben de İzmir’deki aile tarihim hakkında bir araştırma yapıyorum burada. Neredeyse İzmir’in OSMANLI tarihi ile birdir bizim buradaki tarihimiz.” OSMANLILAR! BAK BUNU DUYMUŞTUM! Muhteşem Süleyman, saray, sultanlar, şehzadeler! O pek uzak sandığı, filmlerde gördüğü Osmanlılar da buradaymış! Ne çok, hem de ne çok farklı kültürün evi burası. Bayan Bencuya İzmir’de farklı dinlerin ve kültürlerin uzun süredir birlikte yaşadığından ve bir kent için bunun en büyük zenginlik olduğundan bahsetti. İnanç, kültür farklılıklarını bir yiyeceğe tadını veren baharatlara benzetti. Tüm tatlar bir araya geldiğinde güzel bir yemek olurmuş. Farklılıklarla birlikte bir bütün olmayı bilmek çok önemliymiş. Ege hiç bu şekilde düşünmemişti! Bayan Bencuya’nın sözlerinden Osmanlılarla birlikte İzmir’de yepyeni bir dönemin başlamış olduğu anlaşılıyordu. Daha güvenli, daha sakin ve sonrasında daha zengin bir şehir haline gelmişti İzmir. Böylelikle bir çok farklı milletten insan gelip buraya yerleşmeyi tercih etmişti. GELECEK DERS: ‘KARAGÖZ İZMİR’E GELİRSE!’ www.izmirdersi.com

61


8

ETKİNLİK / BÖLÜM: 8 / SÜRE: 40 dakika

BEN SENİN YAŞINDAYKEN... Etkinlik, 8 bölümlük grafik-öyküdeki başlıca karakterlerin temel özelliklerinden yola çıkarak hazırlanmış bir oyun ve yaratıcı yazma etkinliğidir. İki bölümde uygulanır: ilk bölümde sunum, ikinci bölümde ise yaratıcı yazma uygulaması yapılır. • İlk bölümde sunum CD’si içinde verilen “Ben Senin Yaşındayken” adlı sunum dosyası perdeye yansıtılır. Sunum içinde ismi verilmeyen 6 adet öykü karakterinin ağzından aktarılan metinler her karakter için ayrı ayrı okunur. • Her karakter anlatımı sonunda, aktarılan bilgileri/sözleri en çok beğenen/kendine yakın hisseden öğrencilerin el kaldırması istenir. Aynı karakteri seçen öğrenciler grup olarak bir araya gelir ve aynı özelliklerin sahibi olan öykü karakterinin kim olduğunu bulmaları istenir. Etkinlik sonunda açıklanan öykü karakterleri şunlardır: Çaka Bey, Rodos Şövalyesi, Smyrna, Homeros, Pergamon Kralı (Yumenes), Büyük İskender. • Etkinliğin yaklaşık 20 dakikalık ikinci bölümünde öğrencilerden buldukları karakterler üzerinde çalışarak grup olarak “Ben Senin Yaşındayken” teması ile ilgili metinler oluşturmaları istenir. Yaratıcı yazma etkinliğinde karakterlerin çocukluk döneminde günlük yaşamlarını nasıl geçirdiklerine ilişkin hayaller kurmaları teşvik edilmelidir. Etkinlik sonunda tüm grup çalışmaları sınıfta paylaşılır.

DİĞER UYGULAMALAR

1

Mark’ın Günlüğünden uygulamasında grafik-öykü içinde verilen mektup metni yer almaktadır. Dilenirse, sınıf etkinliği olarak öğrencilerden Mark’a mektup yazmaları istenebilir. Yaratıcı yazma etkinliğinden çıkacak sonuçlar sınıfta veya web sitesinde paylaşılabilir. Çengel Bulmaca uygulaması grafik-öykü içinde kullanılan bilgi pullarına ilişkin sorular içerir. Sorular arasında bir önceki bölümün bilgi pulları da yer almaktadır.

3

62

8

Görsel Eşleştirme uygulaması grafik-öykü içinde görseller arasında birbirine eş olanların bir çizgi çizilerek birleştirilmesini içerir. Eş görseller: Timur ve atı Mark ve kale Orhan dayı ve sahaf dükkânı Umur Bey ve harita

www.izmirdersi.com


Karagöz İzmir’e gelirse bölüm 9 KONU

AMAÇ

SINIF ETKİNLİĞİ

• 17 - 18. yy. Osmanlı İzmiri’nde kentsel/mekânsal yapılanma: gündelik yaşam ve mahalleler • Türk mahallesinin ve Türk evi mimarisinin başlıca özellikleri • 18. yüzyılda Kemeraltı-Hisar Camisi ve Kızlarağası Hanı

• Osmanlı İzmiri’nin özgün niteliklerini vurgulamak • Türk mahallesinin mekânsal ve sosyal özelliklerini kavratmak • Farklı kültürlerin mahalleleri ve yaşam biçimleri konusunda farkındalık yaratmak

9

Sen Karagöz – Ben Hacivat!

Bilgi Pulları: TÜRK MAHALLESİ – YAHUDİ MAHALLESİ – ERMENİ MAHALLESİ – RUM MAHALLESİ – FRENK MAHALLESİ – MESCİD – KAHVEHANE – MEKTEP – CUMBA – BAŞODA – HİSAR CAMİİ – KUBBE – MİNARE – MİHRAP – MİNBER – KERVANSARAY – KIZLARAĞASI HANI

Okuma Etkinliği:

DİĞER UYGULAMALAR

Evliya Çelebi Anlatıyor… Yaratıcı Yazma Etkinliği: Olsam Olsam Bir Gezgin Olsam! Bulmaca: Ne İş?

ÖĞRENME ÇIKTILARI

DERSE HAZIRLIK

• Osmanlı İzmiri’nin kentsel yapılanmasının özelliklerini kavrar. • Kültürel farklılıkların kent yaşamı içindeki rolünü kavrar. • Osmanlı dönemi kentsel yaşamı ile günümüz kentsel yaşamını karşılaştırır. • Üretime katkıda bulunan çeşitli mesleklerin tarih içindeki değişiminin farkına varır. • Osmanlı döneminde kent mekânı ile kenti oluşturan sosyal, kültürel ve ekonomik gereksinimleri ilişkilendirir. “Sen Karagöz, Ben Hacivat” etkinliğine hazırlık olarak sınıfa çeşitli Karagöz-Hacivat oyunları getirilip oyunlar içindeki çeşitli öykü karakterleri hakkında ilave bilgi verilmelidir. Gölge oyunu materyalleri hazırlanıp getirilebilinir. Ayrıca öğrencilerden Karagöz - Hacivat ile ilgili internet araştırması yapmaları istenebilir. www.izmirdersi.com

63


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “KARAGÖZ İZMİR’E GELİRSE” Çok güzel bir gün! İzmir Çocuk Tiyatrosu’nda “Karagöz İzmir’e Gelirse” adlı bir oyun sergileniyordu. Bayan Bencuya’nın önerisi üzerine, Ege arkadaşlarına haber vermiş ve oyuna gelmişlerdi. Karagöz’ü bilirsiniz. Osmanlılar’dan bize miras kalan geleneksel gölge oyunumuzdur. Yüzyılların içinden bize bir kez daha seslenecekler. Burada, çocuk tiyatrosunda… Sahnede iki kişi vardı. “Hoş geldiniz çocuklar! Öyle ettik, böyle ettik, sonunda Karagöz’ü İzmir’e getirdik.” “Karagöz ve Hacivat için ‘Osmanlı’nın kuruluş yıllarında, Bursa’da yaşamışlar’ derler.” “Öyküleri pek eğlenceliymiş ki yıllar boyu, Osmanlı saraylarında, kahvehanelerinde, bayramlarında, şenliklerinde, her yerde dillendirilmiş.” “Eh, İzmir de bir Osmanlı kentiymiş. Burada da bir öyküleri olmasın mı?” “Olsun, olsun! Hatta öykümüz şöyle başlasın: Bizim Hacivat’ın canı gezmek istesin. Otur otur, hep aynı mahalle, hep aynı insanlar…” “Ve o da tutsun, deniz sefası yapmaya İzmir’e gelsin.” “Ve yanında da Karagöz’ü getirsin!” “Eeee? Sonra ne olsun?” “Hmm… Dur bakalım… Karagöz ne yapardı böyle bir durumda?” “Mutlaka bir sorun çıkarırdı!” “Peki, o zaman… Hacivat kalacak yer ayarlamamış olsun!” “İşte bu! Karagöz için biçilmiş bir kavga bahanesi!” “Uzun bir yolculuk yapmış olsunlar ve gelsinler yorgun argın, Kadifekale’ye…” “Ve öykünün gerisini de bırakalım hayalbazımızın ellerine…” DİYELİM… 1600’ LERDEYİZ… YA DA 1700… AMAN CANIIM MASALIN TARİHİ Mİ OLUR? AMA İLLAKİ OSMANLI İZMİRİ’NDEYİZ! Hacivat ve Karagöz uzun bir yolculuktan sonra Kadifekale’ye varmışlardır. Tepeden şehri seyretmektedirler. “Iyy bıy bıy bıy! Geldik mi Hacı Cavcav?” “Geldik Karagöz’üm geldik!” “Ayy, oyyy, yoruldum be Hacı Cavcav!” “Doğru dersin Karagöz’üm. Velakin değdi, bak şuranın güzelliğine?” “E, ben hiç bir şey görmüyorum bu kel tepede!” “Öyle deme Karagöz’üm! Bak, hele bu yana bak. İşte bir kale şurda, bir kale orda, bayır aşağı tüm Şehr-i İzmir ayaklarımızın altında!” “Hee…Ters yere koymuşun beni meğer! E, iyi de nerede kalacaz biz, Hacı Cavcav?” Eyvahlar olsun! Hacivat kalacak yeri düşünmemiş! Karagöz’ün dilinden elinden çekeceği var! (Hacivat içinden) “Eyvah, eyvah! Yolu bulduk da yatağı unuttuk! Dur hele şimdi, ne demeli…ne demeli??” Ama Hacivat bu. Keskin zekalı, tatlı dilli. Bulur yine bir çaresini! “Merak etme Karagöz’üm. Burası İzmir! Her milletten insan vardır. İzmirliler rahattır. Elbet bir ev buluruz. Tanrı misafiri oluruz.” “Hay seni bilmez, seni beni bilmez! Yer bulmadan nasıl yollara koyuldun?” “Kızma Karagöz’üm kızma. Sakin ol! Bak seyahatteyiz. İlk defa bir turistik gezideyiz.” Eh, çıkarı mı var bu saatten sonra didişmenin?... Hemen düşerler yola bir yer bulmak için. Hacivat önde, Karagöz arkada… Şöyle bir uzaktan bakalım, bizim ahbap çavuşlar hangi yolda? Hah, işte tam şurada. Bakın iniyorlar yavaş yavaş aşağıya. Bizimkilerin geldikleri yer bir Türk mahallesi! Unutmayın çocuklar ! İzmir’de her kültürün kendine ait mahallesi vardı. Kadifekale’den aşağı inerken ilk görecekleri yer TÜRK MAHALLELERİ’ ydi. Türkler denizden uzak dağ tarafında oturmayı tercih ederlerdi. Mahalleleri çoğunlukla Kadifekale ve çevresindeydi. En kalabalık onlardı. Onların çok yakınında YAHUDİ MAHALLELERİ yer alıyordu. O zamanlar sayıca en küçük olan topluluk Yahudi’lerdi. Yahudi Mahallesi’nin hemen yanında ERMENİ MAHALLELERİ yer alıyordu. Rumlar ise denize yakın, şimdiki Alsancak civarındaki RUM MAHALLELERİ’nde otururdu. Ve son olarak, FRENK MAHALLESİ ... Avrupa’dan gelip İzmir’e yerleşen Fransız, İngiliz, İtalyan ve Hollandalılar da Kordon boyunda otururlardı. Ne çok farklı KÜLTÜR varmış , değil mi? ‘Peki, ortak kullandıkları alanlar var mıydı?’ diye sorabilirsiniz. İşte çarşı… İç limanın çevresi herkesin ortak olarak kullandığı büyük çarşı Kemeraltı’ydı. Ve dönelim bizimkilere. “Türk mahallesine geldiler.” demiştik. İşte Osmanlı zamanında İzmir’deki bir Türk mahallesi…

64

www.izmirdersi.com


9 Her mahallenin bir küçük camisi ya da MESCİD’i olurdu. Evler onun etrafında oluşurdu... KAHVEHANEler de çok önemliydi. Sosyal alanlardı. Bazı mahallelerin okulları vardı. O devirdeki okullara MEKTEP denirdi. Karagöz ve Hacivat, sokaklardan birine girerler. “Vay bıy bıy bıy, ne dar sokaklar!” “Efendim, canım Karagöz’üm. Türk Mahallesine geldik. Ondan dar bu sokaklar.” “Haa, Türk mahallesindeysek illaki bizi misafir edecek birilerini buluruz, değil mi Hacı Cavcav?” “Evet Karagöz’üm evet. Az kaldı! Sokaktan geçen birini bulursak, hemen bitireceğim işi!” “Hacı Cavcav, tüm kapılar kapalı. Bu kapalı duvarlardan evlerin içinde kim var kim yok göremiyorum!” “Doğrudur Karagöz’üm. Türkler öyle ayan beyan sokaktan görülmeyi sevmezler! Avlularında otururlar, işlerini hep orada görürler.” “Hay seni külek kafa! Kaldık öyleyse kedi gibi sokakta!” “Yok canım efendim. CUMBAlardan illaki bir gören olur bizi!” Eski Türk evlerinde, içinde sokağa bakan oturma köşesinin bulunduğu kapalı balkonlara cumba denirdi. Karagöz bunu duyar duymaz, iki seksen yere yatar! “Aahh! Oooh! Bir garip ölmüş diyeler! Arkamdan bir güzel dua edeler! Amaan, bellerim, sırtlarım, bittiiim!” “Şşşt! Ne yapıyorsun Karagöz’üm öyle?” “Dikkat çekiyorum Hacı Cavcav, sesimizi duyurmanın başka yolu yok burada! Durma sen de öyle iskele babası gibi orada!” Demeye kalmadan biri çıkar cumbaya: “Neler oluyor? Kim o? Kimdir bu inleyen?” “Aman efendim, selamün aleyküm!” “Ve aleyküm selam.” Cin Hacivat! Kıyafetinden hemen anlar cumbadan bakanın mahallenin imamı olduğunu! İmam aşağıya, bizimkilerin yanına iner ve işin aslını baştan sona dinler! İmam: “Demek kalacak yeriniz yoktur! Hoş geldiniz, sefalar getirdiniz! Misafirin başımızın üzerinde yeri vardır.” “Allah razı olsun İmam Efendi!” Hep birlikte İmam Efendi’nin evine çıkarlar, gelirler en güzel yer BAŞODA’ya! “Bak Karagöz’üm! Burası baş oda! Evin reisi oturur baş köşede. Sakın ola ki gidip önden kurulma!” “Tamam kurulmam! Hacı Cavcav, burnuma mis gibi yemek kokuları geliyor!” İmam ve imamın karısı bir güzel misafir ederler bizimkileri. Çorba, bulgur pilavı, helva, tavuk, ayran Allah ne verdiyse yerler. “Kesenize bereket İmam Efendi. “Afiyet şeker olsun. Ev küçük biz de biraz kalabalığız ama bizde misafir kapıda kalmaz. Yedi çocuk, annem, babam, bacanakla karısı hep bir kalırız. Buyrun size bir bu sedir, bir de çocuk odasındaki boş beşik!” Karagöz, imamla karısı dışarı çıkar çıkmaz sedire kurulur: “Ben bu evi pek sevdim Hacı Cavcav. Ben bu başodada yatarım, sen de beşik sallarsın tıngır mıngır!” “Olmaz Karagöz’üm olmaz! Ben sabaha kadar bebek mebek sallayamam! Haydi yürü! Daha müsait bir yer buluruz ileride” der ve İmam Efendi’den izin isteyip ayrılırlar. Ve tekrar yola koyulurlar! Türk mahallesinden aşağı doğru yürürlerken, hemen yanındaki Yahudi mahallesine gelirler. Mahalleler birbirine benzer. Türkler ve Yahudiler birbirleriyle iyi anlaşan komşulardır. “Merhaba efendiler! Bir şey mi arıyorsunuz?” “Aleyküm selam efendi. Arıyoruz da bulamıyoruz. Uzak yerden geldik. Bendeniz Hacivat, bu da yoldaşım Karagöz!” “Ben de Moris, Yahudi Moris derler.” “Efendi, hemen konuya gelelim! Başımızı sokacak bir yer arıyoruz bu Şehr-i İzmir’de!” “Hay hay! Buyrun bana misafir olun.” Oh! Buldular bir yer nihayet. Ama dur! Yine de işi sağlama almalı! “Moris Efendi, sen de çoluk var mı?” “Yok!” “Çocuk var mı?” “Yok!” “Dede, nine, abi, yenge?” “Yok, yok, yok!” “E, seni Allah gönderdi desene! Haydi gidelim öyleyse!” “Gidelim efendiler, gidelim de... Kişi başı beş mangır!” “Ne beş mangır mı? Vay seni hınzır!” İş paraya gelince, gitmez Karagöz’ün pamuk elleri cebe! Ve vedalaşırlar Moris’le. Hacivat’ın aklı kalmıştır arkada. “Karagöz’üm” der. “Moris haklıydı. Yiyeceğiz, içeceğiz adamın evinde. Ne olurdu üç beş mangır verseydik de kalsaydık rahat rahat! Cebinde akrep mi var?” “Akrep değil de Hacı Cavcac seni pataklamaya sakladığım koca bir kötek var!” Çaresiz, biraz daha ilerlerler. Bir başka mahalleye girmişlerdir. Burası daha hareketli bir yerdir. İnsan sesleri, çocuk sesleri birbirine karışık gürültülü bir yerdir. Tam Ermeni mahallesi ile Rum mahallesinin sınırındadırlar. Sesler duyarlar. İki kişi tartışmaktadır. Hacivat olaya girer. “El insaf ağalar! Ne oluyor böyle?” “Bre more! Sapahtan beli bunların bet gürültüsünden usandim!” “Ben de senin çöpünü aşağıya bocalamandan bıktım, usandım Yorgo!” “Aman caanim Agos! Bulamadin başka kusur bende! Al işte sonuna kadar bağırazaam sapahtan akşama!” Yorgo Rum, Agos Ermeni’dir. Karagöz meraklanır. “Ne oluyor böyle Hacı Cavcav?”

www.izmirdersi.com

65


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “KARAGÖZ İZMİR’E GELİRSE” “Komşu kavgası Karagöz’üm. Ama iki dakika sonra sarmaş dolaş olurlar!” “Hey, hey… Ne çok millet yaşarmış şu Şehr-i İzmir’de be Hacı Cavcav!” Rengarenk İzmir! Türlü türlü insanlar, türlü türlü huylar! Osmanlı İzmir’i 400 yıl böyle yaşamış! Kimi gün koklaşır, kimi gün böyle çekişirlermiş. Buradan da onlara baş sokacak bir ev çıkmaz! Haydi artık, çok az kaldı denize varmaya! “Karagöz’üm. Şöyle deniz kenarına bir çıkalım. Güzel deniz kokusunu alalım. Elimle koymuş gibi sana kalacak bir yer bulacağım.” Karagöz’ün tepesi atar: “Bittabi Hacı Cavcav. Bulamazsan seni İzmir’in meydanında pataklayacağım!” Hacivat’la Karagöz söylene söylene aşağı inerler. Gelirler iç limanın kenarına. Manzara öyle güzeldir ki! Hayretler içinde kalırlar. Hacivat sağına bakar küçük kale yanında da bir cami, soluna bakar büyük kalabalık çarşı. Karagöz’ün dırdırından çekindiğinden en kalabalık yer olan çarşıya dalar. Çarşı da ne çarşıdır! Mis gibi baharat ve kahve kokuları, safrandan kırmızıya ipek şallar, kilimler, entariler, bakırdan sedefe cezveler, kaşıklar, kılıçlar… Ağızları açık kalır.” Bıy, bıy, bıy. Nereye düştük böyle biz Hacı Cavcav?” Hacivat gururlu: “Kemeraltı burası efendim, dillere destan Kemeraltı! Şehr-i İzmir’in güzide çarşısı. 77 milletin malı burada satılır. Bir zamanlar denizmiş. Üzeri toprakla kapanmış, çarşı olmuş.” Karagöz’ün aklı çıkar! “Ne diyorsun sen Hacı Cavcav? Kara balığı gibi denizin üstünde mi duruyoruz şimdi biz? Oltaya mı geldik? Aman gidelim, hemen gidelim buradan” diye büyük patırtı çıkarır. Derdest olup çıkarlar Kemeraltı’ndan. Karagöz’ün sabrı taşmıştır. Dayanamaz bir duvara yaslanır ve başlar yakınmaya!.. “ Ay da benim bahtsız başııım… Bu yaşımda sokakta kaldııımmm ! Aaaahh… Oooffff… ” diye inlemektedir. Öyle içten bağırıyordur ki etraftan geçen hayırseverlerden biri onu dilenci sanıp bir sadaka verir. Tam o anda Hacivat kurnazının aklına güzel bir oyun gelir. “Karagöz’üm, gözünü kapa. Görmez taklidi yap.” “Haydaa! ” “Sen beni dinle hele Karagöz’üm! Akşam ala bir yerde kalacağız!” Hacivat Karagöz’ün elinden tutarak, “Dinle kardeşim…” diye Limankale’nin yanındaki camiye doğru götürür. Burası HİSAR CAMİsi. Ne de güzel bir yer, görebilsen kardeşim. Bir geniş KUBBESİ, bir de güzelim MİNARESİ var. Unutmadan çocuklar, kubbeler ve minareler camilerin önemli simgeleridir. Kubbe, altında camiye ibadet için gelenleri kucaklar, bir araya getirir, Minareler ise ezanın yani namaz çağrısının uzak yerlerden duyulması için yapılan özel, yüksek elemanlardır. Hisar Cami’sinin geniş bir kubbesi ve bir minaresi vardır. Hacivat, Karagöz’ü caminin içine götürür. İçerisi güzel ve gösterişlidir. Hacivat: “Karagöz’üm tam karşıda MİHRAP, yanında da MİNBER var. Mihrap Kıble duvarındaki özel bir girintidir. Her camide mihrap vardır. Çoğu mihrabın çevresi çok güzel işlemeler, çinilerle süslüdür. Minber ise kiminde merdivenle çıkılan imamın yüksekteki oturma yeridir. İmam burada toplananlara seslenir. Hacivat öyle güzel anlatır ki onları uzaktan izleyen bir hayırsever Hacivat’ın tasvirlerinden çok etkilenir. Der ki “Ey efendi! Sen ne hayırlı bir iş yapıyorsun. Allah’ın evini tanıtıyorsun, görmeyenlere göz oluyorsun! Sana bir iyilik yapmak isterim, dile benden ne dilersen!” der. Hacivat durur mu? Hemen atılır. “Bize İzmir’de kalacak şöyle güzel bir yatak ile bir sıcak aş bulunuz, biz de sizin duacınız oluruz.” Adam güler. “Bunun için duaya ne gerek? Bak şimdi! Çık şu cami kapısından. Dön yanına, İzmir’in en güzel HAN’ı yanıbaşında! Orada yemek içmek üç gün bedava!” Ah bizim kafadarlar boşuna bu denli debelenirlermiş meğer. Bir çırpıda kalacak yer bulurlarmış, KIZLARAĞASI HANI diye sorsalarmış eğer! Han da hanmış hani! Avlusunda katırlar, develer. Kervanların sırtlarında hurmalar, kahveler, önlerinde yemler. Üst katta odalar, konaklayan tacirler. Avlusunda mescidi, odalarda pamuktan yatakları, ince mis gibi şilteleri. O gece İzmir’in güzel hanında odalarına çekilirler. Karagöz yatakta Hacivat’ı dürter: “ Hiişşşt, Hacı Cavcav. Dediğin kadar var. Dolandıysak da topaç gibi, İzmir’e geldiğimize değdi. Pek sevdim ben bu şehri!” PERDE! GELECEK DERS: “İZMİR’İN RENKLERİ” 66

www.izmirdersi.com


ETKİNLİK / BÖLÜM: 9 / SÜRE: 40 dakika

9

SEN KARAGÖZ, BEN HACİVAT!

Öğretmen etkinlik öncesinde sınıfa Karagöz ve Hacivat oyunları ve başlıca karakterler hakkında kısa bilgilendirme yapar. • Sınıf 4 gruba ayrılır. Her gruba Karagöz ile Hacivat’ın temel alması gereken bir konu başlığı verilir. Başlıklar şöyle olabilir: o “Karagöz ile Hacivat Bornova – Yeşilova’yı ziyaret etmiş.” o “Karagöz ile Hacivat Bayraklı-Smyrna’ya gitmiş.” o “Karagöz ile Hacivat Kadifekale’ye çıkmış.” o “Karagöz ile Hacivat 2014 İzmiri’ne gelmiş.” • Öğrencilere sahneleyecekleri kısa oyunun ana kurgusunu hazırlamaları için 15 dakika süre verilir. • Her öğrenci grubu hazırladıkları oyunu öğrencinin kendisi rol alarak sahneler. Oyun başına 5 dakika süre verilir. • Tüm oyunlar sahnelendikten sonra en beğenilen oyunu hazırlayan grup ödüllendirilir. • Dilenirse Görsel Sanatlar dersi öğretmeni işbirliği ile gölge oyunu materyalleri sınıfta hazırlanabilir.

9

DİĞER UYGULAMALAR

2 Olsam Olsam Bir Gezgin Olsam! bir yaratıcı yazma etkinliğidir. Öğrencilerden Evliya Çelebi gibi bir gezgin dilinden bugünün İzmiri’ni anlatmaları istenir. Dilenirse sınıf içi etkinliği olarak da uygulanabilir. Bu durumda öğrencilere yazma süresi verilir ve sonrasında ortaya çıkan metinler yüksek sesle okunarak paylaşılır. Metinler üzerinde tartışma yapılabilir.

3 Ne İş? uygulaması Osmanlı kentinin ekonomik yaşamında yer alan çeşitli meslek gruplarının tanıtımını konu alır. Metinde verilen küçük bilgiler ışığında öğrencilerden sayfada verilen mesleklerin ne olduğunu resim altındaki boşluklara yazmaları istenir. Yanıtlar şöyledir: 1. Arzuhalci 2. Açık Hava Berberi 3. Saka 4. Şerbetçi 5. Macuncu 6. Hallaç

!

HATIRLATMA: Bir sonraki bölüm için öğrencilere gazete çıkarma etkinliği yapılacağı söylenir. Öğrencilerden bu bölüme kadar işlenen konularla ilgili görseller, boya kalemleri, makas ve yapıştırıcı gibi malzemeler getirmeleri istenir. www.izmirdersi.com

67


İzmir’in renkleri bölüm 10 • 17 - 18. yy. Osmanlı İzmiri’nde kentsel/mekânsal/sosyal yapılanma ve gündelik yaşam • 18 – 19. yy. Osmanlı İzmiri’nde kentsel mekânı biçimlendiren temel yatırımlar (liman, demiryolu, fayton, anıtsal yapılar) Bilgi Pulları: KORDON, LEVANTEN, FRENK SOKAĞI, İZMİR LİMANI, AYDIN-İZMİR DEMİRYOLU, ALSANCAK GARI, BASMANE GARI, KÖŞKLER, FAYTON, SAAT KULESİ, HÜKÜMET KONAĞI, SARIKIŞLA, ŞAMBALİ

• Liman kenti olarak 18. yy. İzmiri’nin mekânsal özelliklerini ve kentsel yaşamını kavratmak •Temel yatırımların kent gelişimi üzerindeki etkisini vurgulamak

10 Yaşasın,

Gazete Çıkarıyoruz!

KONU

AMAÇ

SINIF ETKİNLİĞİ

Oyun Etkinliği: Mimarlık Oyunu Yaratıcı Yazma Etkinliği: Gel Zaman – Git Zaman

• Kentin sosyal ve kültürel yapısını oluşturan çeşitliliği kavrar. • Kentsel altyapı yatırımlarının kent ekonomisi ve kentin ülke içindeki yeri açısından önemini kavrar. • Liman kenti İzmir’de ekonomik faaliyetler ile coğrafi mekânı ilişkilendirir.

“Yaşasın, Gazete Çıkarıyoruz!” etkinliği sonunda en beğenilen çalışmaların aktarılması için öğrencilere Öğrenci Kitabı’nın 58. sayfasını kullanabilecekleri söylenir. Öğrencilerden hazırladıkları gazetelerin fotoğraflarını çekmeleri ve bir slayt gösterisi hazırlamaları istenebilir.

68

www.izmirdersi.com

DİĞER UYGULAMALAR

ÖĞRENME ÇIKTILARI

DERSE HAZIRLIK


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “İZMİR’İN RENKLERİ”

10

Eylül ayı gelmişti. Ertesi hafta okullar açılıyordu. O pazar, Ege’ler Karşıyaka’ya bir tanıdık ziyaretine gitmişlerdi ve vapurla evlerine dönüyorlardı. Hava çok güzeldi ve tüm KORDON görünüyordu. Gül Hanım: “Bayılıyorum şu deniz kokusuna!” Eliyle kıyıyı işaret ederek, “Biliyor musun Ege, önceleri bu apartmanların yerinde denize açılan çok güzel iki katlı yalılar varmış. Kordon sahil yolu da yokmuş o zamanlar ” dedi. Ege şaşırdı: “Arabalar da mı geçmiyormuş? Faytonlar filan?” Gül Hanım: “Hayır. Rıhtım bile yokmuş başlarda, değil mi Mümtaz?” Mümtaz Bey: “Evet, evet. Bu sahilin önünde çok uzun zaman yol yoktu” diye yanıt verdi: “Bakın Hisar Camisi şurada ve Limankale de onun yanındaydı. Bundan 300-400 yıl kadar önce, İzmir’e Avrupa’dan tüccarlar göç etmiş ve sahile yerleşmeye başlamış. İzmir’in yeni misafirleri kıyıda denize bakan güzel evler yapmışlar. İZMİR’İN GELENİ GİDENİ NE ÇOKMUŞ! TAM OLARAK KİMMİŞ Kİ BU ‘YENİ MİSAFİRLER’? Mümtaz Bey: “Avrupa’dan İzmir’e ticaret yapmak için gelip yerleşen Fransız, İtalyan, İngiliz ve Hollandalılar... Onların ortak bir adı var: LEVANTENler diyoruz kısaca.” Ege hemen hatırladı: “Daha önce de Avrupa’dan Limankale’ye gelip yerleşenler vardı, değil mi? Neydi? Ce- ne- vişler miydi? Nasıl söyleniyordu???” HAH! CENEVİZLİLER! AFERİN EGE! UNUTMAMIŞSIN! Hatırlayalım: Hani Bizans döneminde Venedikliler ve Cenevizliler ticaret yapmak için İzmir’e gelip Limankale’ye yerleşmişlerdi ya, işte benzer şekilde, bu kez 1600’lerde, yine ticaret yapan Avrupalılar İzmir’e gelip Kordon’a yerleşmişler..” Mümtaz Bey anlattıkça, o sıra apartmanlar kayboluyor, denize bakan güzel evler beliriyordu! “Evler tam denizin kıyısındaymış. Hepsi denize açılıyormuş. Önlerinde iskeleleri varmış ve kayıklar bağlıymış. Ege’nin hoşuna gitmişti: “Kayıklı evler! Ne güzel… Her gün denizde gezintiye çıkıyorlardı herhalde… Gel keyfim gel!” dedi. Mümtaz Bey: “Yok, yok. Bunlar gezinti için değil, ticaret içindi. Avrupa’dan Levantenlere ürünler taşıyan kayıklardı onlar. Evlerin hemen hepsinin alt katları depoymuş ve kayıklarla gelen malları oraya alırlarmış. Depolar arkadaki FRENK SOKAĞI’na açılırmış ve gelen mallar burada satılırmış. Frenk sokağı adeta Avrupa sokaklarının küçük bir kopyasıymış. Dükkanları, kafeleri, tiyatrolarıyla Fransızca, İtalyanca gibi farklı dillerin konuşulduğu rengarenk bir yermiş. İZMİR’İN RENKLERİ… ÖYLE ÇOKMUŞ Kİ! Zamanla deniz doldurularak bu evlerin önüne rıhtım yapılmış. Ege Kordon’a dalmıştı. Gül Hanım sessizliği bozdu. “Aa, bu bizim birimin etkinliği! Sonunda asmışlar posterleri” dedi. Güvertenin camına asılı büyük postere bakıyordu. Mümtaz Bey: “Nedir bu Gül? Şu son çizdiğiniz ulaşım müzesi projesi mi?” “Evet, o. Ben izne ayrılmadan önce müzenin tüm dekorasyon işlerini bitirmiştik. Sergiyle ilgili ulaşım araçlarını bekliyorduk. ‘Çocuklar için de İzmir’deki eski ulaşım araçlarını tanıtıcı etkinler yapalım’ dedik.” diye açıkladı Gül Hanım. Mümtaz Bey’in hoşuna gitmişti: “Vallahi iyi düşünmüşsünüz.” Ege posteri okumaya çalışıyordu: “GEL ZAMAN-GİT ZAMAN !?!” Gül Hanım Ege’nin ilgisini fark etti: “Ege, küçük tanıtım kitapçıkları da iskelelerdeki standlara konacaktı. Merak ediyorsan, çıkarken alalım bir tane.” “Olur anne, alalım.“ Vapurun siren sesi duyuldu. Ege: “Karnım acıktı. Kumru yesek?” dedi. Gül Hanım fikre ilk katılandı: “Ay, benim de canım çekti. Meydandaki o büfeye uğrasak ya.” Vapurdan inişte ‘Gel Zaman Git Zaman’ projesinin kitapçığından aldılar . Kumrularını alıp, Konak Meydanı’ndaki boş banklardan birine yerleşmeleri on dakika sürdü. Ege bir yandan annesinin hazırladığı projenin tanıtım kitabını inceliyordu. Merakla ilk sayfayı açtı:

www.izmirdersi.com

69


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “İZMİR’İN RENKLERİ” Merhaba, Ben Poyraz! 300 yaşındayım! 1700 yılında Marsilya’da yapılan bir yük gemisiyim. Hep İzmir’e çalıştım; gerçek bir İzmirliyim. Hayatım Akdeniz’de geçti benim, evimse İZMİR LIMANIydı. 150 yıl boyunca, İzmir ile Avrupa kentleri arasında gittim geldim. Kimi zaman kumaş, kimi zaman yiyecek, kimi zaman da insan taşıdım İzmir’e. Ben hayatta iken tüm Akdeniz ve Ege’de, İzmir kadar işlek liman yok gibiydi. İşte bu yüzden burası, Osmanlı’nın İstanbul’dan sonra en gözde şehirlerinden biriydi. Uzun deniz yolculuğumun ardından, İzmir’e her gelişimde yüzlerce insan beni limanda karşılardı. Yağlar, yünler, tütün, kumaşlar getirirdim. Mallarımı boşaltır boşaltmaz, kapış kapış herkes alırdı, bir gürültü, bir hengame olurdu limanda.. Kimi mallarım Osmanlı saraylarına giderdi, kimilerini İzmirli Levantenler alır satarlar ya da başka ülkelere gönderirlerdi. Ben de boş döner miyim? Incir, üzüm, pamuk yüklenirdim çoğunlukla. Ne çok çalıştım o zamanlar. Ah, ah İzmir neydi, ne güzeldi o zamanlar! Bizim küçük iç liman doldu bir zaman sonra. Doldu, doldu Kemeraltı oldu. Gözlerimle gördüm! İşte küçük İzmirli. Bil ki İzmir olmasaydı, ben olmazdım, bizim ekip olmasaydı İzmir olmazdı. İzmir Osmanlı’nın deniz kapısıydı. O güzel denize çok iyi bak. Beni unutma… Sevgiler , Poyraz Selam Dostum, Kara tren Aydın ben! Öncelikle gururla belirteyim. İzmir’in ve Anadolu’nun ilk treniyim. Yaşım 150. Osmanlılar İzmir’in ne kadar iyi ticaret yaptığını görmüşler ki ilk demiryolunu Aydın ile İzmir arasında yapmışlar. 1850’lerde AYDIN-İZMİR DEMİRYOLU açıldı. Ben de onun üzerinde çalışmaya başladım. Benim için de ev yaptılar tabi! Önce ALSANCAK GARI yapıldı. Sonra da BASMANE GARI... Ne güzel yerlerdir garlar, hiç kullanıyor musun benim evlerimi? Çok çalıştım, çok. Övünmek gibi olmasın, İzmir’de çok emeğim vardır. Ben gelince İzmir bir değişti ki sorma. Poyraz’ın limana getirdiği malları bana bana verdiler dağıtayım diye. Ben de Anadolu’dan getirdiklerimi Poyraz’a verdim. Onunla yüz elli yıllık arkadaşız. Dile kolay! Sayemde Alsancak’ta oturan Levanten aileler Buca ve Bornova’ya kolayca gidip gelebilir oldular. Orada güzel KÖŞKLER yaptırıp oturmaya başladılar. Eski İzmirlilerin de benimle çok hatıraları vardır. Anadolu’daki kasabalara gitmek isteyenleri götürürdüm. Eh, bunca yoğun çalışmanın ardından emekli oldum. Güzel İzmir çocuğu, beni görmek istersen, Alsancak Garı’ndayım. Ziyaretime beklerim. Kucak dolusu sevgiler, Aydın İyi günler efendim, Bendeniz Mösyö FAYTON. Ben de aşağı yukarı 100 yaşındayım. İzmir’in hele Kordon ve Karşıyaka’nın simgesiydim bir zamanlar. Hala da öyle. Beni değil ama torunlarımı oralarda görürsünüz. Bir turist İzmir’e gelir gelmez illa ki bize getirirler, şöyle tıkır tıkır bir sefa yaptırırız ona şehrimizde. Benim hikayem de ilginçtir. Ben ve bir grup arkadaşım, 1900’lü yıllarda Fransa’dan bir gemiyle geldik İzmir’e. 70

www.izmirdersi.com


10 Efendim, o zamanlar İzmir’de at arabaları vardı ama onlar ekseriyetle yük taşırlardı. İnsanlar şehir içinde bir yerden bir yere gitmek için yük arabalarının üzerine binerler ya da yaya giderlerdi. Osmanlı İzmir’i modernleşmek istedi ve Avrupa’dan bizler gibi insanlara ait taşıtları getirdiler. Bizi başlarda sadece Batılılar kullanırdı. Türkler bize Karaço derlerdi. Zaman geçti, yerli üretimlerimiz de yapıldı. Gururla söylemeliyim ki İzmir’de birçok Osmanlı şehrinden farklı olarak halkın çoğu kullanır oldu biz faytonları. İzmir özel bir şehirdir sevgili küçüğüm. Aman sen de kıymetini bil. Hasretle kucaklarım sizleri. Sevgiyle kalın, İzmir’e iyi bakın. Mösyö Fayton Gül Hanım sordu: “Nasıl Ege? Beğendin mi?” Ege: “ Bayıldım. Çok güzel olmuş anne. Bir an önce görmek istiyorum müzeyi. En çok da faytonlara şaşırdım. Onların gemilerle getirilmesi çok ilginç geldi.” Gül Hanım: “Evet, o zamanların yeni taşıtları olarak kabul edilmeleri de enteresan, değil mi? ” Mümtaz Bey: “ Ama biliyor musunuz, sadece faytonlar değil, 1900’lere doğru İzmir birçok yönden değişmeye başlamış. Yeni taşıtlar gibi o zamana dek hiç yapılmayan türden, modern yapılar yapılmaya başlanmış.” Ege merak etti: “Hiç yapılmayan türden mi? Nasıl yani?” Mümtaz Bey: “O zamana göre yeni tip yapılar. Faytonlar nasıl yeniyse onlar gibi. Örneğin… Arkana bak. Bir tanesini görürsün!” Ege döndü ve arkasında baktı. SAAT KULESİ duruyordu. “Saat Kulesi mi?” diye şaşkınlıkla sordu. Evet Saat Kulesiydi… 1900’lerin tam başında yapılmıştı ve o zamana göre çok yeni bir yapıydı. Osmanlı Padişahlarından II. Abdülhamid, Osmanlı ülkesinin büyük kentlerinde aynı Avrupa’daki örnekleri gibi birer saat kulesi yapılmasını istemişti. İzmir’in Saat Kulesi o zamanlar yapıldı. Bundan yaklaşık 100 yıl önce ve Osmanlı kentlerinin saat kuleleri arasında belki de en çok kullanılanı ve bilenini oldu! İzmir’in simgesi haline geldi. SAAT KULESİ! ESKİNİN YENİSİYMİŞ DEMEK! ŞİMDİ LAHANAMIZA BİR BAKALIM… Mümtaz Bey devam etti: “ Trenler, demiryolları, atlı tramvaylar, faytonlar, Saat Kulesi… O devir için çok büyük değişiklermiş bunlar. Örneğin, şu karşıda gördüğün HÜKÜMET KONAĞI da İzmir’in o döneminin yeni yapılarından… 1900’ lerde Osmanlılar kentlere yönetim binaları yaptırmaya başlamışlar. Osmanlı idaresinin yenilendiğini gösteriyor bu. İzmir’deki bu eski konağı düzenlemişler ve valilik yapmışlar.” O yüzden mi burasının adı KONAK? HÜKÜMET KONAĞI! O DA ESKİNİN YENİSİYMİŞ DEMEK! Ege’nin hoşuna gitmişti: “ Başka, başka?” Mümtaz Bey biraz düşündü: Hmm… Konak Meydanı’nın ortasında, SARIKIŞLA varmış. Kışla, çok büyük asker evi demek. Aslında şu anda bulunduğumuz alan o kışla binasının avlusuydu. 1900’lerde Osmanlılar önemli kentlere saat kuleleri gibi kışlalar da yaptırıyormuş. Ne yazık ki bu yapı bugüne ulaşmamış! EGE’NİN DUYMAKTAN HİÇ HOŞNUT OLMADIĞI SÖZDÜ: ‘BUGÜNE ULAŞMAMIŞ!’ Yorgunluk çökmeye başlamıştı herkese. Mümtaz Bey’in son teklifi çok cazipti… “Haydi, toplanın. Eve gidip biraz dinlenelim artık… Size şuradan kaymaklı ŞAMBALİ alayım. Çaylar da benden!” GELECEK DERS: “GÜZEL İZMİR’İN ZOR GÜNLERİ!”

www.izmirdersi.com

71


10 ETKİNLİK / BÖLÜM: 10 / SÜRE: 40 dakika YAŞASIN, GAZETE ÇIKARIYORUZ!

• Sınıf 5 gruba ayrılır. İzmir’in Osmanlı dönemini kapsayan gazete çalışması yapılacağı söylenir. Her grubun sorumlu olduğu bir alan belirlenir: Haber – Yorum, Magazin – Yıldız Falı, Kültür – Sanat, Reklam ve Spor. • Her gruba 50 x 70 cm. boyutlarında bir resim kağıdı verilir. Öğrencilere kendilerine verilen kağıdı “gazete sayfası” olarak arkalı önlü kullanabilecekleri söylenir. • Her grup kendilerine verilen alanla ilgili en az 3 çalışma yapar: o Haber – Yorum sayfası: en az 2 haber (ekonomi, siyaset, eğitim vb.) ve 1 kısa köşe yazısı (bu sayfanın başında gazete ismi için boş bir alan bırakılır) o Magazin – Yıldız Falı sayfası: en az 2 magazin haberi ve bir yıldız falı köşesi o Kültür – Sanat sayfası: en az 3 haber ve/veya yorum o Reklam sayfası: en az 3 reklam, ilan, duyuru veya kampanya (en az biri resimli) o Spor sayfası: en az 2 haber ve 1 resim. • Öğretmen her gruba bir değerlendirme formu verir. Öğrenciler bu forma göre saat yönünde dolaştırılan çalışmaları inceleyerek puanlar (iyi 3 puan, orta 2 puan, kötü 1 puan). • Çalışma sonunda her grup sınıf gazetesi için en az bir, en çok iki isim önerir. Bulunan isimler tüm sınıfta oylanır. En çok oy alan isim sınıf gazetesinin adı olarak seçilir. İsmi bulan grup ekstra 3 puan alır. • Öğretmen formları toplar ve değerlendirmeyi sınıfla paylaşır. • Seçilen isim haber sayfasında boş bırakılan alana gönüllü bir öğrenci tarafından yazılır.

72

www.izmirdersi.com


10

DİĞER UYGULAMALAR

1 Mimarlık Oyunu bir şekil bulmacasıdır. Öğrencilerden Öğrenci Kitabı’nın 56. sayfasının sol yanında verilen çeşitli geometrik şekilleri kullanarak Saat Kulesi’ni tamamlamaları istenir. Sayfanın sağ altında çerçevesi verilen alan içine geometrik şekillerin çizilmesi ve ardından boyanması yöntemiyle mimari eser “inşa edilmiş” olur. Dilenirse sayfada verilen şekiller temel alınarak büyük bir sınıf maketi yapımı için ayrı bir çalışma kurgulanabilir.

2 Gel Zaman Git Zaman uygulaması grafik-öyküde aktarılan ulaşım araçlarına yanıt olarak kısa metinler yazılmasını içerir. Öğrencilerden sayfada verilen küçük boş alanlara 18. 19. ve 20. yüzyıl İzmiri’nde kullanılan araçların torunları olarak günümüz ulaşım araçlarını anlatacak sözler yazmaları istenir. Dilenirse sınıf içi etkinliği olarak uygulanabilir. Bu durumda öğrencilere kısa metin yazmaları için süre verilir. Daha sonra yazılan metinler okunarak paylaşılır.

3

Gazete Çıkarıyoruz adlı sınıf etkinliğinde öğrencilere etkinlik kapsamında üretilen gazete haberlerinden en beğendikleri çalışmaları Öğrenci Kitabı’nın 58. sayfasında verilen farklı renkteki not kâğıtlarına aktarabilecekleri söylenir. Her not kâğıdı, seçilen ayrı bir haber içindir.

www.izmirdersi.com

73


Güzel İzmir’in zor günleri bölüm 11

Bilgi Pulları: DOKUZ EYLÜL -(APİKAM) İZMİR KENT ARŞİVİ VE MÜZESİ - BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI – İŞGAL – HASAN TAHSİN - KUVAYI MİLLİYE – EFE- ZEYBEK- MUSTAFA KEMAL MİLLET MECLİSİBÜYÜK TAARRUZ – BELKAHVE – İSMET İNÖNÜ

• Birinci Dünya Savaşı sonrasında Osmanlı Devleti • Kurtuluş Savaşı yıllarında İzmir • Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi (APİKAM) örneğinde kent arşivlerinin işlevi

KONU

• Kurtuluş Savaşı yıllarında yaşanan zorlu koşulları kavratmak • Milli egemenliğin önemini kavratmak • Sözlü tarih önemini vurgulamak

AMAÇ

11a

Alternatif Tarih Yazımı: Ya Öyle Olmasaydı?

11b

Şiir Okuma Etkinliği: Smyrna’dan Sesler

Hayali Röportaj: Bir Asır Bir Soru Boşluk Doldurmaca: Albümlerin Dili Olsa...

• Millî Mücadele sürecinde İzmir’i betimler. • Millî Mücadele’nin kazanılmasında Atatürk’ün liderliğinin halk üzerindeki birleştirici etkisini farkeder. • Savaş ortamının çok-kültürlü yapı üzerindeki etkilerini fark eder. • Ulusal egemenlik ve bağımsızlığın değerini ve önemini kavrar. • Sözlü tarih yönteminin nasıl kullanılabileceğini örneklendirir. Etkinlik 11a için sınıfa 5 adet A3 kâğıt ve boya kalemleri getirilebilir. Etkinlik 11b kapsamında dilenirse İzmir ile ilgili başka şiir ve kısa öyküler sınıfa getirilebilir. “Bir Asır Bir Soru” sınıfta uygulanmak istenirse, öncesinde yaratıcı drama uygulamaları konusunda Türkçe Öğretmeni’nden ve/veya (varsa) ilgili branş öğretmenlerinden destek alınabilir. 74

www.izmirdersi.com

SINIF ETKİNLİĞİ

DİĞER UYGULAMALAR

ÖĞRENME ÇIKTILARI

DERSE HAZIRLIK


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “GÜZEL İZMİR’İN ZOR GÜNLERİ” 11 Günlerden Pazartesi, 9 Eylül’dü. O sene okullar tam bu tarihte açılmıştı. Her ilk günde olduğu gibi, o gün de okul bahçesinde büyük bir telaş vardı. Biri herkesten daha heyecanlı ve daha tedirgin görünüyordu. Ege’ydi o kişi. O, uzaktan, biraz da ürkek gözlerle bahçedeki çocukları süzüyor ve Gediz’i bekliyordu. Okulda tanıdığı tek kişi şimdilik oydu ve Ege’ye bahçe kapısında onu beklemesini söylemişti. İşte Gediz! Uzaktan göründü. Ege’nin yanına koşar adım geliyordu. Gediz yaklaştı ve daha ‘merhaba’ bile demeden Ege’nin kolundan tutarak heyecanlı bir şekilde: “Ege, Ege! Buna inanamayacaksın!” diye kısık kısık konuşmaya çalıştı. Ege şaşırmıştı. Gediz’in yüzüne baktı: “Ne? Ne oldu Gediz?” Gediz nefes nefeseydi: “Sınıf listeni gördüm. Kimlerle aynı sınıftasın bilsen!” Ege iyice şaşırmıştı. Arkasından tanıdık bir ses: “Kankaaa!” diye seslendi. Ege döndü. Olamaz! Efe’ydi: “Ben, ben! Benle aynı sınıftasın. Aynı sınıfa düşmüşüz kanka. Ne dersin buna?” Ege’nin yüzünü görmeliydiniz! “Efeee!” diye bir çığlık attı. Efe ve Çiğdem’le aynı okuldaydı! Bu sene güzel geçecekti! Sınıftaki ilk saat sosyal bilgiler dersiydi. Önce öğretmenleri Yurdagül Hanım kendini tanıttı. Dersten beklentilerini anlattı. Ege zaten oldum olası sosyal bilgiler dersini severdi. Yurdagül Öğretmen konuşmasının sonunda öğrencilere ilk görevlerini verdi: “Çocuklar bugün çok önemli bir gün: DOKUZ EYLÜL. İzmir’in işgalden kurtuluşuyla birlikte bağımsızlığımıza kavuştuğumuz gün. Bu konuyla ilgili olarak, 5. ve 6. sınıflar birlikte, ortak bir proje çalışması yapacağız. Sizlerden dört ya da beş kişilik gruplar oluşturmanızı istiyoruz. O dönemle ilgili bir araştırma yapacaksınız. Kitaplardan, dergilerden ve özellikle de bulabilirseniz, o döneme tanıklık etmiş insanların anılarından yararlanmanızı bekliyoruz. Şimdilik diyeceklerim bu kadar. Çalışma gruplarınızı oluşturun ve en yakın zamanda bana isimlerinizi verin.” İlk ödevlerini defterlerine yazdılar : ‘İzmir’de 9 Eylül’ … Bu dönem üzerine bir araştırma yapacaklardı. Ege, Gediz, Efe ve Çiğdem, o gün ilk öğle yemeği tatilinde bir araya gelmişlerdi. Söz, ortak sosyal bilgiler projesinden açıldı. Gediz projeyi hep birlikte yapmayı önerdi. “Bizim evde çalışabiliriz. Hafta sonu babam kazıya gidiyor. Evde annem ve ben varız.” dedi. Çiğdem: “Evet ama önce neyi araştıracağımızı bulmamız lazım.” Gediz: “Öğretmen İzmir’de APİKAM (Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi) diye bir yerin varlığından söz etti. İZMİR KENT ARŞİVİ VE MÜZESİ ‘ymiş. Oraya gidelim, oradan başlayalım.” Çiğdem: “Çok güzel fikir!” Ege döndü: “Cuma akşamüstü bana uyar.” Efe de başını salladı: “Cuma olur” dedi. Cuma günü öğleden sonra İzmir Kent Arşivi ve Müzesi’ndeydiler. Burada İzmir’e ait birçok belge, kitap ve gazete bulunuyordu. Yukarı kata çıktılar ve bilgisayarın başında geçtiler. Arama motoruna “9 Eylül”- “İzmir’de 9 Eylül”- “İzmir ve Kurtuluş Savaşı” gibi tanımlar yazdılar. Karşılarına birçok yazı, resim ve gazete kupürleri çıktı. Bir tanesi ise “İzmir Kent Arşivi ve Müzesine annesinin albümünü bağışladı” başlıklı gazete haberiydi. Ege tam taramayı geçecekken Çiğdem “Dur… dur!” dedi. “Bakın ne yazıyor: ‘İzmir’in en eski fotoğrafçılarından İlhan Işık, annesinin ona bıraktığı İzmir albümünü kent müzesine bağışladığını belirtti. Albüm İlhan Bey’in annesi Münevver Hanım’ın 1918 yılından itibaren biriktirdiği İzmir ile ilgili fotoğrafları içeriyor. Bu bağış, İzmirlilerin ortak tarihini anlatması açısından çok önemli bir tarihi tutanak’ diyor.” Çocuklar birbirlerine baktılar. Aradıkları belgeyi bulmuşlardı! Kitaplık görevlisinden albümü istediler ve on dakika sonra albümün birebir kopyası masanın üzerindeydi. Kapağı çevirdiler ve İzmir’in 1900lü yıllarında buldular kendilerini… Oğlum İlhan’a … İzmir, Ocak 1914. Gemiler, alıcılar, satıcılar, hamallar, develer… çeşitli dillerin birbirine karıştığı kalabalık bir rıhtımdı bizimkisi…Bu canlı görüntü, o fotoğraf çekildikten kısa bir süre sonra tarihe karıştı. Birkaç ay içinde bizi bambaşka bir yaşamın, bambaşka bir İzmir’in beklediğini nereden bilebilirdik? Meğer dünyanın büyük bir felakete doğru sürüklendiği günlerdeymişiz. Savaş, ‘insanın kendine yaptığı en büyük kötülük’, kapımızdaymış. www.izmirdersi.com

75


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “GÜZEL İZMİR’İN ZOR GÜNLERİ” Önce Avrupa devletleri ve sonra Osmanlı İmparatorluğu BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI denen o büyük dramın içinde buldu kendini. Cephelere taşındı binlerce erkek. Babamı hayal meyal hatırlarım. Çanakkale Savaşı’ndan geri dönemedi. Gencecik hayatından geriye cepheden anneme yazdığı mektuplar kaldı… Savaş uzun sürdü. Yenildik… ‘Büyük Osmanlı’ savaşın sonunda karşı devletlerle bir anlaşma yaptı. Anlaşmanın şartları çok ağırdı. Ne bedeller ödeyeceğimizi pek yakında görecektik… Anlaşmanın hemen ardından, 1918’in Kasım’ında, yabancı devlet donanmalarının İstanbul sularına girdiği haberini aldık. ‘İstanbul zor durumda!’ diyorlardı. Padişahımız çaresizmiş. Topraklarımız bölünüyormuş. Bir ülkenin topraklarına izinsiz girip yerleşmeye İŞGAL denir. İstanbul işgal edilmişti. İzmir, Mayıs 1919 Bizse İzmir’de nefeslerimizi tutmuş bekliyorduk. Bu uslu ve sessiz fotoğrafa bakıp da aldanma. Evlerimiz, içlerimiz kaynıyordu. Özellikle kentin üst kesimindeki Türk mahallerinde cesur yurtseverler, gençler toplanıyorlardı. Kahvehanelerde, mescitlerde konuşulanlar hep aynı sözlerle bitiyordu. ‘Hele gelsinler, hele görelim. Bugün varsak, evimizi ocağımızı korumak için elbet bir şeyler yapacağız!’ 14 Mayıs 1919’da ilk haber geldi! Yabancı devletlerin donanmaları, Foça, Karaburun ve Urla’yı işgal etmişti. Bu, ‘İzmir’in işgali pek yakın!’ demekti. O gece İzmir’deki Türklerin bir kısmı, Konak’taki Bahri Baba parkında toplandılar. ‘Ne yapacağız?’ sorusunun yanıtı geldi: ‘İŞGAL’İ KABUL ETMİYORUZ! DİRENECEĞİZ’ dendi. 15 Mayıs 1919 sabahı… Beklenen oldu. İzmir Liman’ına yabancı gemilerin yanaştığını gördük. İzmir işgal edilmişti. Yabancı askerler, Kordon’dan Hükümet Konağı’na doğru yürüyüşe geçtiler. Çaresizce o gövde gösterisini izliyorduk! İzmir’in yüzlerce yıl bir arada büyüttüğü çocukları, o farklı milletler, artık birbirlerine karşı durmaya başlamıştı. Bilir misin, bir ülke için, bir kent için bundan daha acı bir şey yoktur… Askerler, Sarıkışla’nın yer aldığı Konak Meydanı’na ulaştılar. Hükümet Konağı’nın önüne geldiler. Endişeden ve heyecandan tir tir titrediğimi hatırlıyorum. İşte o sırada, çok acı bir şey oldu! İki kişi… Bu sahneyi seyretmeye dayanamadı. Genç olanının: ‘Böyle elimiz kolumuz bağlı seyredecek miyiz?’ dediği duyuldu. Sonradan öğrendik adı HASAN TAHSİN’miş. Kendini öne attı ve elinde bayrak tutan Yunan askerine ateş etti. Sağ kalamayacağını bile bile… Karşı koyan diğer kişi ise SÜLEYMAN FETHİ BEY’di. O da şehit oldu… Ve ardından Konak’ta kıyamet koptu. Çok kaybımız oldu, çok! O gün İzmir Hükümet Konağı’na yabancı devlet bayrakları asıldı. Ve O gün, İzmir’imi ve ülkemi bekleyen zorlu bir dönemin ilk günüydü. İlk direnenler : KUVAYI MİLLİYE … Direnecektik ama düzenli bir ordumuz yoktu. Osmanlı ordusu etkisiz haldeydi, yardım gelemiyordu. Savunmak bize düşmüştü. Gönüllü halk askerleri oluştu ve onlara KUVAYI MİLLİYE dedik. Kuvayı Milliye, düzenli bir ordumuz olana dek işgallere karşı kahramanca direniş gösterdi. Aralarında Ege’nin, İzmir’in EFEleri, ZEYBEKleri vardı… Kimi kadın efeler de Kuvayı Milliye’ye katıldılar.

76

www.izmirdersi.com


11 Diğer yandan…Uzaklardan, İstanbul’dan… Tüm bu olanları izleyen biri vardı: MUSTAFA KEMAL ! Bu direnişin nabzını dinliyordu… Onun için, İzmir’de 15 Mayıs ve sonrasında yaşanan tüm bu olaylar bir halk çağrısıydı. Halk, işaretini İzmir’den vermişti. ‘Mücadeleye hazırım!’ diyordu. Anadolu’yu bir araya getirebilirse, kurtuluş için hala bir umut vardı! Mustafa Kemal bu gelişmelerin ardından, tüm rütbelerini bıraktı ve hiç vakit kaybetmeden Anadolu’ya, halkının yanına gitmek için yola çıktı. ‘Mustafa Kemal, bağımsızlık hareketinin başına geçti!’ haberleri geliyordu bize. Anadolu’da halkı bir araya getirmek için toplantılar yaptığını duyuyorduk. Kısa zamanda Anadolu’da , Ankara’da bir MİLLET MECLİSİ kuruldu. Tarih 23 Nisan 1920 idi. Mustafa Kemal Meclis ve Hükümet’in başkanı seçildi. Bağımsızlık mücadelesi ilk meyvelerini veriyordu! Çoğu insanımız, tekrar cephelerdeydi ! Hep birlikte mücadele ediyorduk… Çoluğumuzla, çocuğumuzla… Bazılarımız mücadeleye destek vermek için İzmir’den Anadolu’ya göç etti. Birliklerimiz iki yıl boyunca, Doğu’da, Güney’de ve Batı’da savaştı… Bir inanılmazı başarıyorduk! Her şeyimizi, malımızı, canımızı ortaya koymuştuk ve topraklarımızın yeniden sahibi olmamıza pek az kalmıştı! Ve nihayet… 1922’de son kez… Meclisimiz ‘Büyük Taarruz emrini verdi. 1922’nin Ağustos’un da askerlerimizin Ankara’daki Meclis Binasından yola çıktığı haberini aldık! Sona yaklaşıyorduk… Birliklerimiz, işgalcileri Ankara’dan Ege’ye sürerek geliyordu. Bu son mücadeleyi planlayan ve birebir cepheden yönetenler, Başkumandan Mustafa Kemal ve silah arkadaşları idi. Başardılar… Kurtuluşun yeri İzmir, tarihi 9 Eylül 1922 oldu… Mustafa Kemal, İzmir’i ilk kez Kemalpaşa’daki Belkahve’den görmüş. Yanındakilere tek tek, Kordon’un, Karşıyaka’nın , Kadifekale’nin yerini sormuş. Onlar da uzaktan tek tek göstermişler ona. Ve ayrıca… az önce Türk askerlerinin Kordon’da yürüdüğünü … Hükümet Konağı’na bayrağımızı yeniden çektiklerini söylemişler… O an Paşa’nın yüzü gülmüş. Yanındaki kadim arkadaşı İSMET İNÖNÜ’ye dönerek: ‘Bu güzel şehre bir şey olsaydı, çok üzülürdüm İsmet!’ demiş. Keşke burada bu güzel SON’la bitirebilseydim bu anıyı… “Evet haydi bakalım gençler. Kütüphaneyi kapatma zamanı geldi!” diye seslenen görevliyi duydular. Peki sonra? Sonra ne olmuştu? Tam da en can alıcı yerinde, anıyı yarım bırakmak zorunda kalmışlardı. Efe: “Hay aksi, yarın da cumartesi. Burası kapalıdır. “Eve götürmemize izin vermezler mi bu albümü?” Çiğdem: “ Hayır, asla vermezler.” Ege: “Bunun bir kopyası oğlunda olabilir mi?” Efe: “İlhan? İlhan Bey’de mi?” Gediz: “Evet, evet. Olabilir.” Çiğdem: “ Kesin vardır. Akşam internetten araştırsak ‘Foto İlhan’ diye?” İşte bizim yaman araştırmacıların ertesi günkü planları belli olmuştu. İlhan Bey bulunacak ve anının devamı okunacaktı ! GELECEK DERS: “KÜLLERİNDEN DOĞAN YENİ KENT”

www.izmirdersi.com

77


11a ETKİNLİK / BÖLÜM: 11 / SÜRE: 30 dakika YA ÖYLE OLMASAYDI?

Etkinlik alternatif tarihi konu alan bir hipotetik senaryo yazımını içerir. • Öğrenciler beş gruba ayrılır. Üzerinde çalışılabilecek konular şöyle olabilir: o Kurtuluş Savaşı olmasaydı ne olurdu? o Avrupa’dan göçler olmasaydı ne olurdu? o İzmir’de liman olmasaydı ne olurdu? o 1922 yangını olmasaydı ne olurdu? o Kırmızı çizgi olmasaydı ne olurdu? • Öğrenciler tarafından başka konular önerilecek olursa, toplam 5 konuyu aşmayacak şekilde öneriler arasında tercih yapılabilir. • Öğrencilerden kendilerine konu olarak verilen soruyu yanıtlayacak şekilde kısa bir senaryo yazmaları ve o senaryoyu serbest bir şekilde sunmaları istenir. • Serbest sunum biçimi drama etkinliği, kısa metin yazımı, şiir yazımı veya resim etkinliği vb. şeklinde olabilir. • Senaryo yazımı için toplam 15 dakika, sunumlar içinse grup başına 3 dakika süre verilir.

11b ETKİNLİK / BÖLÜM: 11 / SÜRE: 10 dakika SMYRNA’DAN SESLER SMYRNA’DAN SESLER

Smyrna’dan Sesler, bir şiir okuma etkinliğidir. Ekte verilen CD’de 5 bentlik şiire ait sunum dosyası ve şiir metninin bulunduğu pdf dosyası yer almaktadır. Öncelikle gönüllü 5 öğrenci seçilir. Sonrasında ekrana yansıtılan sunumla eş zamanlı olarak şiirin kıtaları öğrenciler tarafından seslendirilir. Dilenirse öğrencilere İzmir konulu kısa şiirler veya kısa öyküler de yazdırılabilir. Bu durumda etkinliğin süresi uzatılabilir.

Develer ilerlerdi birbiri ardından, Çıngırakların sesleri duyulurdu Kervanın gelişini muştulayan. Daracık Kemeraltı sokaklarında İpek satıcılarıyla baharatçıların Sesleri birbirine karışırdı. Kent biraz da seslerdir aslında Zamanı ve mekânı anlamlandıran. Oysa kim tutabilir ki geçen zamanı, O sesleri, atların nal seslerini, Çekip götüren kentin bir ucundan bir ucuna Yorgun tramvayları. Koşturup giderken zaman hızla Yeniden kim duyabilir ki Buharlı trenin siyah uğultusunu Punta Garı’ndan bütün görkemiyle Alıp da götüren ilk yolcusunu. Kent biraz da seslerdir aslında Söylenebilir mi birlikte, bir kez daha

78

www.izmirdersi.com

İtalyanca, Rumca, Fransızca Smyrna şarkıları Denizin masmaviliğine karşı Kordonboyu’nda Ve kim koparıp alabilir geçen zamandan Bir devir biter, bir kent yanarken Yalılara, sokaklara, rıhtıma Dökülen çığlıkları. Kent biraz da seslerdir aslında Önce sesler kaybolur, Suskunluğa saplanır zaman. Görüntüler hatırlanır uzun süre Akıp giden yılların ardından. Ancak seslerdir anlam veren bir kente Önce sesler unutulur Sonra evler içinde Çocukların gülüşleri olmayan, Söylenmeyen şarkılar, Sokakların adları, Sonra tüm mekân. Kent biraz da seslerdir aslında.

Emel Kayın


11

DİĞER UYGULAMALAR

1 Bir Asır Bir Soru, hayali röportaj etkinliğidir. Öğrencilerden ‘Atatürk bugün yaşasaydı, bugünün İzmiri için ne düşünürdü?’ konusunda bir soru ve cevabını kurgulamaları istenir. Uygulama sınıf etkinliğine dönüştürülmek istenirse, öğrenciler gruplara ayrılarak yaratıcı drama yöntemi ile uygulama yapılabilir. Bu durumda tek bir soru ve cevap yerine öğrencilerden bir röportaj metni hazırlamaları ve yaratıcı drama yöntemiyle sunmaları istenir. Etkinlik öncesinde her gruba 3 dakika hazırlık süresi verilir. Sunum sırasında gruptaki her öğrencinin rol alması esastır. Kimi öğrenciler kameraman ve hatta dekor oluşturabilecek herhangi bir nesne rolü bile alabilirler. Grup başına verilmesi gereken toplam oyun/sunum süresi 5 dakikayı aşmamalıdır.

2 Albümlerin Dili Olsa uygulaması grafik-öyküde aktarılan albüm teması ile Kurtuluş Savaşı yıllarında İzmir’de yaşanan koşulların dile getirilmesini içerir. Öğrencilerden resimlerin altında yazan metinlerde boş bırakılan yerleri doldurmaları istenir. Yanıtlar şöyledir: 1. Smyrna 1912 – Liman yine her zamanki gibi hareketliydi. (Hep böyle kalacak zannetmiştim) 2. Meğer dünyanın büyük bir felakete doğru sürüklendigi günlerdeymişiz. İnsanın kendine yaptığı en büyük kötülük: SAVAŞ ..kapımızdaymış. 3. İzmir’de ise uslu, sessiz bir bekleyiş hâkimdi. (Aslında bize öyle geliyormuş…!) 4. Bir ülkenin topraklarına izinsiz girip ve sahiplenmeye işgal denir. İzmir işgal edilmişti.

!

HATIRLATMA: Bir sonraki bölüm için öğrencilere planlama etkinliği yapılacağı söylenir. Öğrencilerden çalışma için sınıfa toplam A3 kağıdı veya resim defteri, boya kalemleri, makas ve yapıştırıcı gibi malzemeler getirilmeleri istenir.

www.izmirdersi.com

79


Küllerinden doğan yeni kent

bölüm 12

• 1922 Yangını ve sonrasında İzmir • Cumhuriyet’in ilk yıllarında İzmir’de kalkınmaya yönelik önemli yatırımlar (Kooperatif, Sanayi, Fuar, Opera ve Bale, Kütüphane, Sinema, Meydanlar, Okullar vb.) • Atatürk için İzmir’in önemi ve İzmir “hemşehrisi” olarak Atatürk • İzmir’in ünlü isimleri ve kent için önemi

Bilgi Pulları: İZMİR YANGINIUŞAKİZADE KÖŞKÜ – LATİFE HANIM- ZÜBEYDE HANIM- İZMİR İKTİSAT KONGRESİ – TÜRKİYE CUMHURİYETİ –İZMİR FUARI – MİLLİ KÜTÜPHANE – CUMHURİYET MEYDANI – AHMED ADNAN SAYGUN – NECATİ CUMALI – ATTİLA İLHAN – TARIK DURSUN K.

• Cumhuriyetin ilk yıllarında İzmir’deki sosyal, kültürel ve ekonomik kalkınma unsurları konusunda farkındalık yaratmak • Yerel ve ulusal kalkınma için yerel üretim kadar eğitim, sanat ve kültürün önemini kavratmak • Kentlilik olgusunun evrensel değerlere hizmet edebileceğini kavratmak

12a

Oyun Etkinliği:

12b

İzmir’i Planlıyoruz! Oyun Etkinliği: İlhan Bey’in Duvarı

Boşluk Doldurma: Gezi-Yorum Kelime Oyunu: 10 Adımda Planlama

• Yerel üretimin ve yerel değerlerin bir kentin kalkınmasındaki rolünü kavrar. • Millî Mücadele’nin kazanılması ve Cumhuriyetin ilânı sürecinde Atatürk’ün rolünü İzmir’de yaşanan olaylar ile ilişkilendirir. • Cumhuriyetin ilanı öncesi ve sonrasındaki kent yapılanmasını karşılaştırır. • İzmir’in kalkınması için atılan ilk adımları kentin bugünkü yapısı ile ilişkilendirir. • Kentlilik bilinci olan bir İzmirli’nin ülke ve insanlık değerlerine katkı sunacağını fark eder.

• Etkinlik 12a için ders öncesinde öğrencilerden sınıfa 20 adet A3 kâğıdı veya resim defteri, yapıştırıcı, makas ve boya kalemleri getirmeleri istenmelidir. • Etkinlik 12b için Sunum CD’si içerisinde verilen tek sayfalık ‘İlhan Bey’in Duvarında Ben De Varım!’ adlı dosyadaki tek sayfalık format, öğrenci adedi kadar çoğaltılmalıdır. Etkinlikte ayrıca İzmirli ünlü isimler hakkında ilave bilgi verilmesini istenirse ders öncesinde hazırlık yapılmalıdır. 80

www.izmirdersi.com

KONU

AMAÇ

SINIF ETKİNLİĞİ

DİĞER UYGULAMALAR

ÖĞRENME ÇIKTILARI

DERSE HAZIRLIK


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “KÜLLERİNDEN DOĞAN YENİ KENT” 12 1982 sokak, Beyler Pasajı, Kemeraltı...” İşte aradıkları adrestelerdi. Fotoğrafçı dükkanı oldukça eski, iki katlı bir yapıydı. “Burası!” dedi Gediz. “Haydi, içeri girelim.” Kapı itince açıldı. Doğrudan loş bir odanın içinde buldular kendilerini. Duvarlar, fotoğraflarla kaplıydı. Hemen önde dar bir tezgâh ve arkasında yaşlıca bir bey, önündeki kağıtları düzenlemekteydi. Kapının sesini duyunca başını kaldırdı. Dört küçük çocuk ona bakıyordu. Adam şaşkın bir ifadeyle: “Efendim? Çocuklar? Bir şey mi arıyorsunuz?” dedi. Gediz: “Siz? İlhan Bey misiniz?” Yaşlı adam: “Eveet?” Efe: “Hah, işte! Biz sizi arıyoruz! Annenizin hikâyesinin sonunu soracaktık!” diye pat diye konuya girdi. İlhan Bey iyice şaşırdı: “Beni mi? Annemin hikâyesi mi? ” AMAN EFE! BÖYLE ANİDEN BAŞLANIR MI? Çiğdem sözü aldı. Bir sözlü tarih araştırması yaptıklarından, İzmir Kent Arşivine gittiklerinden, İlhan Bey’in annesi Münevver Hanım’ın albümünü bulduklarından söz etti. Ama albümü okumayı tam tamamlayacakken kütüphanenin kapandığını anlattı. Gediz: “Albümden sizde de bir kopya vardır diye düşündük.” Ege: “Bir de annenizi merak ediyoruz. Ondan da biraz bahseder misiniz bize?” diye sordu. İlhan Bey, çocukların böyle bir niyetle geldiklerini öğrenince duygulandı. Yaşlı insanlar biraz daha duygusal olurlar, çünkü çok fazla anı biriktirmişlerdir ve özledikleri şeyler çoktur. Ondan olsa gerek, gözleri doldu, sesi titredi: “Muazzam…” dedi kısık sesle. “O anıların sizlere kadar ulaşmış olmasından öyle müteessir oldum ki… Gelin, öyle kapıda durmayın…” Albüm hemen oracıkta, tezgâhın yanındaki camlı dolapta duruyordu. Belli ki İlhan Bey, annesinin hatıra defterini hep gözünün önünde tutuyordu. Albüm açıldı… Nerede kalmışlardı? Bıraktıkları sayfayı buldular. “Keşke burada bu güzel SON’la bitirebilseydim bu anıyı…” demişti Münevver Hanım. Ve öykü devam ediyordu: “Keşke şu görüntünün önünde ağlamamış olsaydım… 9 Eylül zaferinin hemen ertesinde çıkan büyük İZMİR YANGINI keşke hiç yaşanmamış olsaydı… İzmir’in Alsancak, Basmane bölgesinde başlayan yangın günlerce sürdü. Canımız yandı, İzmir’imiz yandı… Yangının ardından, geriye kederli bir şehir kaldı. Yaşadıklarımız çok ağırdı. Hiçbirimiz unutmadık. Ama ne yapacaktık? Anılarla mı yaşayacaktık? Gün ileriye bakma günüydü. Hep birlikte ayağa kalkacaktık… İzmir Mustafa Kemal’i anlamıştı. Onu yanında istiyordu. İşte bunu göstermek için ona ‘İzmir hemşehriliği’ teklif ettik. Mustafa Kemal’in İzmir’i memleketi kabul etmesini istedik. Mustafa Kemal bu teklifimizi tereddütsüz kabul etti. Ve bize şöyle bir mektup gönderdi: “İzmir Belediyesi aracılığı ile bana İzmir Hemşehriliği sanı verildiğini öğrendim. Ülkemizin Akdeniz’e karşı ışığı olan … İzmirimiz’in hemşehrileri arasında sayılmak bana sonsuz bir sevinç ve övünç olmuştur.İzmir’in acılarını gidermek için genel görevlerimizin verdiği zorunluluktan başka özel ve içten bir ilgi ile çalışmak, benim için bir ülkü olacaktır. Hepinize selam ve sevgi, hemşehrilerim. Gazi Mustafa Kemal, 24 Eylül 1922” www.izmirdersi.com

81


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “KÜLLERİNDEN DOĞAN YENİ KENT” Mustafa Kemal İzmir’e sık sık geliyor ve bizimle bağını hiç kesmiyordu. Göztepe’deki İzmirli Uşakizade ailesinin evi UŞAKİZADE KÖŞKÜnü karargahı olarak kullanıyordu. Bu arada Uşakizade ailesinin kızı LATİFE HANIM’la tanıştı. Latife Hanım iyi eğitim almış, aydın bir genç kadındı. Mustafa Kemal Latife Hanım’a evlenme teklif etti. Latife Hanım kabul etti ve Gazi Mustafa Kemal ile Latife Hanım İzmir’de evlendiler. Mustafa Kemal, annesinin son günlerinde onu İzmir’e Uşakizade ailesinin yanına göndermişti. ZÜBEYDE HANIM, yaşama İzmir’de veda etti. İzmir Karşıyaka’da toprağa verildi. Şehir onun anılarıyla dopdolu… 1923’ten itibaren İzmir’im yaralarını hızla sarmaya başladı. Yeni Türkiye’nin ilk büyük ekonomi toplantısı İZMİR İKTİSAT KONGRESİ İzmir’de yapıldı. Kalkınmamız gerekiyordu! En başta üretmemiz, kendi ürünlerimize ve değerlerimize sahip çıkmamız gerekiyordu. O güne dek sanayimiz, ticaretimiz, ulaşımımız, madenciliğimiz, bankacılığımız hep yabancı şirketlerin elindeydi…İzmir’deki bu kongrede hem ekonomik, hem de idari olarak BAĞIMSIZ bir TÜRKİYE olmaya kesin karar verdik. Ve yeni yönetim anlayışımızın adını 29 Ekim 1923’de koyduk… Biz artık TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ydik. Kendi seçtiğimiz vekillerimizle, kendimizi yöneten, bağımsız, genç bir ülkeydik… Çalışmaya koyulduk… Daha önce yabancıların işlettiği ve sattığı incirimizin, pamuğumuzun, elektriğimizin sahibi BİZ olacaktık. Pamuk, üzüm, incir, zeytin… Ege’nin dört değerlisi… Ürünlerimizi işleyip satabilmek için ayrı ayrı değil birlikte çalışarak, güçlerimizi birleştirmemiz gerekiyordu. Demiryollarımızı, tramvaylarımızı, gemilerimizi işletmeyi öğrendik… Elektrik fabrikamızı kurduk, dokuma fabrikalarımız çoğalıyordu. Artık kendi sanayimizi oluşturuyorduk. Öte yandan, İzmir’imizin yangın bölgesini büyük, çok büyük bir yeşil alana dönüştürmeye karar verdik. Kentimizin büyük bahçesinin temellerini kısa bir zaman içinde attık. FUARımız… Kısa zamanda ortaya çıktı. Burası kısa zamanda kentimizin sembolü haline geldi. Zor koşullar altında kurduğumuz bir MİLLİ KÜTÜPHANEmiz vardı. Onu büyütmek için gelire ihtiyaç duyuyorduk. Bunun için yanına bir sinema salonu inşa ettik. Sinemadan elde ettiğimiz gelirle kütüphanemizi donattık. Sonra da sinema binamızı Opera ve Bale Salonu olarak kullanmaya başladık… İzmir’imin çehresi hızla değişiyordu. Genç İzmir’de liseler, sanat okulları, halkevleri, enstitüler, ziraat okullarıyla yoğun bir eğitim seferberliği başlamıştı. Bu dönemde bir kadın ve bir birey olarak benim en büyük kazanımım eğitim hakkımı layıkıyla kullanmış olmamdır. Atatürk, İzmir’e her gelişinde bu eğitim kurumlarından birkaçını mutlaka ziyaret ediyordu. Ata’mızın Karşıyaka Kız Öğretmen Okuluna ziyaretimize geldiği ve dersimize girdiği günü unutamam. Her alanda yenileniyorduk. Artık sıra, şehre Cumhuriyet’in bu genç yıllarının simgesini yapmaya gelmişti. Kazanımlarımızı, yaşadıklarımızı hep hatırlamak ve biraraya gelmek için bir kent meydanı oluşturduk. Ve adına CUMHURİYET MEYDANI dedik. Tam merkezine de Atatürk’ümüzü ve Kurtuluş Savaşı mücadelemizi hatırlatan güzel bir heykel yaptırdık. Anılarımız canlı dursun, yaşadıklarımız unutulmasın diye… Albümün son sayfasına gelmişlerdi. İlhan Bey, annesinin ona yazdığı notu yüksek sesle, ağır ağır okudu:

82

www.izmirdersi.com


12 “Oğlum, Bu güzel kent, kendinden çok geleceğini, çocuklarını düşünen insanlar sayesinde var oldu. Sadece Mustafa Kemal’imizin değil, nice yurtseverin mirasıdır burası bize. Ben sana benim ama aslında Cumhuriyet’in hikayesini anlattım. Senden dileğim, senin de çocuklarına bunları anlatman ve unutturmaman. Sonsuz sevgimle, gözlerinden öperim. Annen, Münevver Atmaca.” Bir sessizlik oldu. Ege: “Anneniz… onu ne zaman kaybettiniz?” diye sordu. İlhan Bey: “Annem, öğretmen okulundan mezun olduktan sonra 30 yıl İzmir Kız Lisesi’nde öğretmenlik yaptı. O dönemlerin de kayıtlarını tutmuş hep. 86 yaşında hayata gözlerini yumdu.” Gediz: “Siz? Siz ne zaman başladınız fotoğrafçılığa?” İlhan Bey: “ Ben sanat mektebinden, Mithat Paşa Endüstri Meslek Lisesi’nden mezunum. Fotoğrafçılık mesleği ve bu dükkan ise bana babamdan yadigâr. Bakın…” Arkasındaki duvarı gösterdi. “Ben de İzmir’e ait birçok anıyı görüntüleyip sakladım. İzmir’e aittir tüm resimler…” Çocuklar duvarlardaki fotoğraflara dalmışlardı. Bir duvar ise, eski, yeni, renkli, renksiz, çeşitli portreler, insan yüzleriyle kaplıydı. Bazı yüzler sanki tanıdık gibiydi ama birçoğunun kim olduğu hakkında bilgileri yoktu. Efe: “İlhan Bey, bu kişilerin hepsini tanıyor musunuz?” İlhan Bey: “Evet. Hemen hemen.” Efe şaşırmıştı. “Sahiden mi? Kimler onlar?” İlhan Bey: “Kimi dost, kimi uzaktan tanıdık, kimi de müşteri. Ama şöyle diyelim, hepsi İZMİR’İN YÜZLERİ…” “Bu dükkanın böyle sessiz durduğuna bakmayın. İzmir’in en eski fotoğraf stüdyosudur burası. Her yerinde bir anı vardır. Özellikle şu köşede, eski dostlarım, ağabeylerimin fotoğrafları durur. Bakın…” Çocuklar baktılar ama o siyah beyaz insan fotoğraflarından hiçbirini tanımıyorlardı. İlhan Bey, resimlerin çocuklara yabancı geldiğini anladı. “Tabii ya.” dedi. “Nasıl da düşünemedim. Onlarla aranızda yıllar yıllar var. Tanıştırayım öyleyse: Bakın… Bu resimdeki Ahmet Adnan Bey. Bizden yaşça büyüktü. Müthiş bir yetenekti. Ege sordu: “Ne iş yapardı Ahmet Adnan Bey?” “Müzik! Müzik onun hayatıydı. AHMET ADNAN SAYGUN klasik batı müziğini yorumlayan ve ilk Türk operasını yapan müzik insanıdır.” Gediz atıldı: “Aaaa! İzmir’de Ahmet Adnan Saygun Sanat Merkezi var. O mu yaptırmış?” İlhan Bey gülümsedi: “ Hah! Yok canıım! Onun adını yaşatmak için ismi verildi.” Gediz resmi daha da dikkatli süzerek: “Ahmet Adnan Bey… Nasıl desem?... çok titiz, ciddi birine benziyor.” dedi. İlhan bey şaşırmıştı: “Nereden anladın? Doğru! Çok titiz, nazik ve bir o kadar da disiplinli bir insandı. Birçok müzisyen yetişirdi!” diye yanıtladı. Ve yanındaki portreyi gösterdi: “Bakın bu da Necati Bey. NECATİ CUMALI.” Efe: “O da İzmir’de mi yaşıyordu?” “Urla’da otururdu. Şiirler yazardı. Çok güzel şiirler ve romanlar…” Gediz yine resmi inceliyordu: “ Biraz mahzun bakıyor arkadaşınız.” dedi. İlhan Bey: “Hmm… Bilmem. Duygusal biriydi. Çoğu yazar gibi…” dedi. Ve yanındaki resmi göstererek: “İşte bizim grubun en renkli kişisi. Attila! ATTİLA İLHAN!” Gediz: “Bir şey söyleyecek gibi bakıyor!” İlhan gülümseyerek: “Attila’nın her şeye söyleyecek bir sözü vardı. Çok büyük bir şair ve aynı zamanda da düşünce insanı idi. İlla ki o kasketi başında olurdu. Kadife ceketi ve şemsiyesi de tabii. Her zaman ilgi odağıydı. Zevkli sohbetleriyle herkesi çevresine toplardı…” Son resme sıra gelmişti. Ege fotoğrafa uzunca bir sure baktı: “Bu kişiyi tanıyorum sanki. Kitaplarımdan birinin kapağında resmini görmüştüm!” dedi. “TARIK DURSUN o… Görmüş olman çok doğal. Çocuk romanları da yazdı çokça. Çok güzel kitapları vardır size göre. Bir bakın bakalım kütüphanenizde hangilerini bulacaksınız.” Saat ilerlemiş, artık ayrılma zamanı gelmişti. Efe: “Babam bizi belediye binasının önünden alacak. Gitme vaktimiz geliyor.” dedi. Çiğdem: “Çok güzel arkadaşlarınız ve anılarınız varmış İlhan Bey.” dedi. İlhan Bey: “ Öyle… Çocuklar, öğüt vermeyi sevmem ama bu sözümü lütfen unutmayın: Hayatta kimi insan para, kimisi de dost biriktirirmiş. Ben ikincisini seçtim. O yüzden çok zenginim. Dilerim bu sizin de seçiminiz olur. Ben her zaman buradayım. Beklerim...” Yine geleceklerdi. İlhan Bey’i vakit buldukça ziyaret edeceklerdi… GELECEK DERS: “GEL DE SEVME” www.izmirdersi.com

83


12a ETKİNLİK / BÖLÜM: 12 / SÜRE: 30 dakika İZMİR’İ PLANLIYORUZ!

Etkinlik, öğrencilerden yaşadıkları çevredeki sorunları analiz ederek, nasıl çözüm oluşturulabileceği üzerinde öneriler geliştirmelerini içerir. Etkinlik aynı zamanda “10 Adımda Planlama” adlı uygulamaya bir ön hazırlık niteliğinde düşünülebilir. • Öğrenciler beş gruba ayrılır. Her gruptan ilk olarak 4 adet A3 kâğıdını veya resim defterinden koparılacak 4 adet kâğıdı düzgün bir dikdörtgen oluşturacak şekilde yapıştırmaları istenir. Kâğıt üzerinde gerçekleştirilecek 25 dakikalık işlemin aşamaları şöyledir: 1. Kâğıt “Bugün” ve “Gelecek” haritası olarak ikiye bölünür. 2. Kâğıdın “Bugün” kısmına öğrencilerden yaşadıkları çevreyi (kuşbakışı bakarak) algıladıkları şekliyle çeşitli bölgelere ayırmaları istenir. Soyut bölgelemenin yerleşimdeki ticaret, konut, eğitim, resmi tesis, sosyal tesis, üretim alanı, yeşil alan, spor alanı gibi genel kullanımlara ait alanları ifade edebileceği söylenir. Dilenirse kendi içinde ayrışan kullanımlar alt bölgelere ayrılabilir. Örneğin, yüksek katlı yapıların olduğu bölge – az katlı yapıların bulunduğu bölge gibi. Bölgeler arasındaki bağlantılar için önemli olduğunu düşündükleri yollar çizilir. Bölgeler farklı renklerle vurgulanır. 3. Öğrencilerden yaşadıkları çevrenin (ilçe veya mahalle) sorunları konusunda bir liste hazırlamaları istenir. 4. Hazırlanan listedeki sorunlar kâğıdın “Bugün” kısmına işlenir. Dilenirse her soruna bir renk ve numara verilerek “Bugün” haritası üzerinde sorun nerede yaşanıyorsa, o sorunun yaşandığı yerlere ilgili (renkli) numara yazılır. Örnek sorunlar şöyle olabilir: ulaşım sorunları (kavşak sorunu, bisiklet yolu eksikliği, yaya yolu eksikliği, otopark yetersizliği, yolların darlığı, ağaçsız yollar), yeşil alan yetersizliği (oyun alanları eksikliği, spor tesisi sorunu), okul alanlarına ilişkin sorunlar, yapılaşma yoğunluğu sorunları, sanayi alanları sorunları vs. 5. Haritanın bir köşesine hangi (renkli) numaranın hangi sorunu temsil ettiği açıklama olarak yazılır. 6. “Gelecek” haritasına sorunların nasıl çözülebileceğine ilişkin öneriler getirilir. Öğrenciler istedikleri öneriyi istedikleri gibi çizmek konusunda serbest bırakılır. Gelecek kısmı “plan” olacaktır. • Etkinlik sonunda her grup tarafından hazırlanan plan önerisine bir isim verilerek sınıf panosuna asılır. • Her gruptan bir sözcünün çalışmalarına ilişkin 1 dakikalık kısa açıklamalarda bulunması istenir. • En beğenilen çalışma ödüllendirilebilir.

12b ETKİNLİK / BÖLÜM: 12 / SÜRE: 10 dakika İLHAN BEY’İN DUVARI

Etkinlik, grafik öyküde aktarılan ve İzmir’in yüzlerini konu alan ‘resim duvarı’nın 2050 yılı için doldurulmasını içerir. • Öğrencilere sunum CD’si içerisinde verilen “İlhan Bey’in Duvarı’nda Ben De Varım!” adlı dosyadan çoğaltılmış formlar dağıtılır. • Her öğrenciden 2050 yılında İlhan Bey’in Duvarı’na kendi resimlerinin hangi nedenlerle asılabileceği konusunda hayal kurmaları istenir. • Formda verilen resim çerçevesi içine öğrencilere kendilerini temsilen bir çizim yapacakları, üstteki metin kutusuna isimlerini, alttaki metin kutusu içine ise kısa bir metin yazabilecekleri söylenir. Kısa metnin kendileri ve yaptıkları önemli işler konusunda bilgi verici olması gerekmektedir. Metin içinde “İzmirli” kelimesinin kullanılması mecburidir. 84

www.izmirdersi.com


11

DİĞER UYGULAMALAR

1 Gezi-Yorum, grafik öyküde aktarılan ve Cumhuriyetin ilk yıllarına tarihlenen önemli yatırımlar hakkında verilen bilgilerin test edilmesini içerir. Öğrencilerden verilen kısa metinler içerisindeki boşlukları doldurmaları istenir. Yanıtlar şöyledir: Bir keresinde babam beni Fuar’a götürmüştü. Orada ülkelerin pavyonları vardı. Her ülke kendi ürettiği ürünleri, yeni teknolojilerini sergilemişti. Öğrendiğime göre 1937 yılında açılmış. O zaman böyle bir yatırım yapılmasının sebebi yerel ürünlerin sergilenmesi, kent, bölge ve ülke ekonomsinin güçlendirilmesi, tanıtım yapılması ve kültürlerarası iletişimin sağlanması imiş.

Benim görmekten çok keyif aldığım yer Milli Kütüphane idi. İlk kez okul gezisi sırasında görmüştüm o heybetli binayı. İçinde türlü el yazmaları, nadir koleksiyon eserler, eski gazeteler, türlü kitaplar vardı. Üstelik araştırma yapmak ve özel çalışmalar için ideal bir yermiş. 1933 yılında kurulmuş ve hala ülkedeki iki kütüphane’den biri olduğu için çok önemliymiş.

Hep binalardan söz ettik, biraz da yemek-içmek zamanı. Ben de size çok yemekten keyif aldığım şeyleri söyleyeceğim. İzmir denince ilk akla gelen yiyecek ürünleri ne biliyor musunuz? Şöyle sayayım: üzüm, incir, zeytin..

Ben de size çok eğlenceli bir yerden bahsetmek istiyorum.. İçinde oyunlar oynanıyor desem anlarsınız hemen. Biz suareye gitmişiz meğer. Babam öyle dedi. Gittiğimiz temsilin adı ise Hamlet idi. Evet bildiniz, İzmir Devlet Tiyatrosu’ndan bahsediyorum. Anladım ki eskiden İzmir’de çok sayıda tiyatro varmış.

2 10 Adımda Planlama, uygulamasında öğrencilerden Öğrenci Kitabı’nın 66. sayfasında verilen renkli kutu bilgilerini kullanarak aynı sayfanın alt kısmında bırakılan boş alanda küçük bir çizim egzersizi yapmaları istenir. Dilenirse sınıf etkinliği olarak uygulanabilir. Bu durumda sınıf gruplara ayrılır ve her adım sırasıyla gruplar tarafından oluşturulan büyük kâğıtlara çizilir. Sonuç ürün her bir grup tarafından özel olarak adlandırılır. Çalışmaların sergilenmesi düşünülebilir. Çalışma süresi olarak en az 20 dakika gerekir.

www.izmirdersi.com

85


bölüm 13

Gel de sevme

• İzmir kent kültürü: özgün değerler ve yerel kültür ögeleri • İzmirlilik vurgusu

Bilgi Pulları: HIDRELLEZ – AKDENİZ FOKU – BOYOZ – ASANSÖR KUMRU –ZEYBEK -BAYINDIR

• İzmir’e özgü kültürel, doğal, sosyal değerler gibi her türlü yerel özelliğin önemini kavratmak • İzmirlilik bilincinin kültürel ögelerle ilişkisini kavratmak

13

Oyun Etkinliği: İsim – Şehir - İzmir

Boşluk Doldurmaca: İsim – Şehir - Mutfak Bulmaca Etkinliği: Resimli Bulmaca

• İzmir’e ait doğal varlıkları, tarihi mekânları, nesneleri ve yapıtları tanır. • İzmirlilik ile anılan kavramların neler olduğunu fark eder. • İzmirlilik olgusunun ne anlama geldiğini kavrar.

• Etkinlik öncesinde İzmirlilik ile anılan olgu, nesne ve kavramların neler olduğu konusunda ön hazırlık yapılmalıdır. Sınıf etkinliğinde kullanılmak üzere grup başına en az 15 adet kadar A4 kâğıdı temin edilmelidir. Ek CD içinde sorular için kaynak olarak verilen “İsim- Şehir – İzmir Etkinliği Soru Örnekleri” adlı dosya içindeki bilgiler ders öncesinde kontrol edilmelidir. • Öğrenci Kitabı’nın 68. sayfasında boş kalan pul kutuları İsim-Şehir-İzmir etkinliğinde doldurulabilir. 86

www.izmirdersi.com

KONU

AMAÇ

SINIF ETKİNLİĞİ

DİĞER UYGULAMALAR

ÖĞRENME ÇIKTILARI

DERSE HAZIRLIK


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “GEL DE SEVME”

13

Sonunda beklenen misafir geldi. Şirin bebekle tanışma zamanı! Ege’nin kardeşi: Deniz… Deniz İzmir! İkinci ismini Ege koydu. Biliyorsunuz, Ege kardeşini beklerken umulmadık, yepyeni bir arkadaş edinmiş; onun öyküleriyle koca bir seneyi geçirmişti. İzmir’di Ege’nin yeni arkadaşı. Eh, o yüzden, yeni kardeşe de ancak bu isim yakışırdı. Hatta Ege bazen onu Smirna bebek diye de çağırıyor! Mayıs ayı gelmiş, hava yavaş yavaş ısınıyor ve doğa canlanıyordu. Terası mis gibi çiçek kokusu sarmıştı. O güzel bahar günü, Egelerin evinde Deniz bebek için küçük bir kutlama vardı. Onu görmeyi ve ziyaret etmeyi isteyen dostlarını çağırmışlardı. Ege’nin arkadaşları çok merak ediyordu yeni misafiri. Çaylar kondu. Çıtır gevrek, peynir eşlik etti sohbete. Çocuklar bir süre bahçede oynadılar. Ardından yepyeni bir oyun için masa başına geçtiler. Oyunun adı “Gel de Sevme”. Tabi işin içinde yine İzmir var! İzmir’in özellikleri üzerine eğlenceli bir bilgi oyunu. Kartlarla oynanıyor. Oyunculardan biri bir kart çekiyor ve anlatıcı oluyor. Çektiği kartta İzmir’e ait özel bir şeyin resmi var. Resmin yanındaki özel sözcükleri kullanarak, o bilgiyi gruba anlatacak. Aktarılanın ne olduğunu bilen kişi bir sonraki kartı çekecek ve bu kez o anlatıcı olacak. Eh, bizimkiler tüm dönem İzmir Dersi gördüler. Bu konuda hepsi birbirinden iddialı. Bakalım, görelim nasıl bir oyunmuş bu “Gel de Sevme” oyunu! Ege ilk anlatıcıydı. Kartını çekti. Kartın üzerinde ateşten atlayan insanlar, arkasında da kullanması gereken terimler yazılıydı. İçinden: “BAHAR, MAYIS, DOĞA, DOĞUŞ… Hmm…Bu sözcükleri kullanarak resimdeki bilgiyi aktaracağım!” diye geçirdi. Biraz düşündü ve başladı anlatmaya: “Bir BAHAR bayramıdır. Çok eğlencelidir. Her yıl mayıs ayında gerçekleşir. DOĞAnın canlanışını kutlanır. Ateşler yakılır…” Gediz sabredemedi ve Ege’nin sözünü kesti: “Ateşler yakılır! Üzerinden atlanır! Gül ağacına dilekler asılır! Buldum!!! GEDİZ BİRAZ SABRET BAKALIM! (Öğretmen sınıfa sorar.) ARANIZDA BU SORUNUN CEVABINI BİLEN VAR MI? (Öğretmen sınıfın yanıtlarını alır ve hikayeye devam eder.) Gediz doğru cevabı verdi. Yanıt, HIDIRELLEZ’di. Sıra Gediz’e geldi. Gediz de bir kart çekti. Kartın üzerinde ESKİ FOÇA- DENİZ- SİREN KAYALIKLARICANLI- KORUMA yazıyordu. Resimde çok sevimli bir deniz canlısı vardı. Gediz: “Çok şirin! Bunu biliyorum!” dedi içinden. Ve başladı anlatmaya: “ESKİ FOÇA’da yaşayan çok ama çok sevimli bir DENİZ CANLISI. Onun evi SİREN KAYALIKLARI. Çok az kaldılar. Onları KORUMAK gerekiyor.” Efe Gediz’in sözü biter bitmez her zamanki gibi yıldırım hızıyla öne atıldı: “Balina!” dedi. Bir süre sessizlik oldu. BALİNA OLABİLİR Mİ ACABA? Hayır, Yanıt balina değildi. (Öğretmen sınıfa sorar.) ARANIZDA BU SORUNUN CEVABINI BİLEN VAR MI? Çiğdem Yanıtladı: “Fok, Fok balığı!” Gediz başını salladı: “Doğru kabul edebiliriz! AKDENİZ FOKU’ydu yanıt!” Sıra Çiğdem’e gelmişti. Kartını çekti. Kartta HAMUR İŞİ-KAHVALTI-GELENEKSEL-YUMURTA yazıyordu ve resimde Çiğdem’in tanıdığı bir yiyeceğin resmi vardı. İzmir’e özel, leziz bir yiyecekti. Çiğdem içinden: “En sevdiğim kahvaltı! Bu çok kolay olacak!” dedi. Çiğdem: “Börek gibi bir HAMUR İŞİ. Yuvarlak olur. Çok lezzetli, İzmir’e özel GELENEKSEL bir kahvaltı yiyeceği. Yanında haşlanmış katı YUMURTAyla çok iyi gider. (Öğretmen sınıfa sorar.) CEVABI BİLEN VAR MI? Efe öne atıldı: “Boyoz!Boyoz!Boyoz!” Evet, BOYOZ doğru cevap!

www.izmirdersi.com

87


GRAFİK-ÖYKÜ METNİ – “GEL DE SEVME” Efe anlatıcıydı şimdi. Bir kart da o çekti: UÇURUM- KARATAŞ- AŞAĞI-YUKARI-İN –ÇIK- HAYIRSEVER KOMŞU idi sözcükler. HMM... ZOR BİR SORU! BAKALIM EFE NE YAPACAK? Herkes Efe’yi bekleyedursun o içinden: “En kazık soru bana geldi! Ama dur! Biz buraya ‘ İzmir Dersi’ gezisinde gitmemiş miydik? Tamamdır!” diye geçirdi ve anlatıma başladı: “İzmir’in KARATAŞ semtinde çok dik UÇURUMA benzer bir yükseklik var. Zamanında mahallede AŞAĞIda oturanlar YUKARIya ÇIKarken, yukarıdakiler de aşağıya İNerken çok zorlanıyorlarmış. Mahallede yaşayan bir HAYIRSEVER KOMŞU buraya bir şey yapmış. Yol desem yol değil, merdiven desem merdiven değil!” diye bitirdi sorusunu. (Öğretmen sınıfa sorar.) CEVABI BİLEN VAR MI? Ege’den yanıt geldi: “ASANSÖR! Herkesin kullanması için iki mahalle arasına asansör yapmış!” Doğru yanıttı. Asansör gezisine Ege de gitmişti. O da buranın hikayesini biliyordu. Sıra bir kez daha Ege’ye geldi. KUŞA BENZER - YİYECEK - EKMEK ARASI . Bu YİYECEĞİN şekli bir kuşu andırır! EKMEK ARASI peynir, domates, biber… Ne koyarsan olur. Hatta en çeşitlisine yengen denir.” (Öğretmen sınıfa sorar.) NE OLABİLİR? Efe atıldı: “ Kumru! Kumru! Kumru!” diye bağırdı. KUMRU doğruydu. Çiğdem: “Efe maşallah, yemek sorularını hiç kaçırmıyorsun!” diye muzipçe güldü. Efe: “ Boyoz, Kumru, Gevrek, Buzlu Badem, Midye Dolma… hepsi uzmanlık alanıma girer ! ” diye yanıt verdi. Bir kez daha Efe’deydi sıra. Kartını çekti. “EGELİ-DELİKANLI-OYUN” sözcüklerini görür görmez “Üç yıl halk oyunları oynadım! Bunu ben bilmeyeceğim de kim bilecek?” diye geçirdi içinden ve kollarını açıp oynamaya başladı: “İzmir’in kavaaklaarııı… Dökülür yapraaaklarıııı…” Gediz de şarkıyı duyar duymaz çığlığı bastı: “Ay buldum! Söyleyebilir miyim? Lütfen, lütfen!” Efe kararlı bir şekilde: “ Olmaz! Oyunun kuralına göre anlatmayı bitirmem lazım! Şimdi… Benim ismimi düşünün. Onunla benzer anlam taşıyor. Eskiden bazı EGELİ gençleri böyle çağırırlardı. Delikanlıları özellikle. Özel OYUNları var. Övünmek gibi olmasın, ben çok güzel oynarım o oyunu!” (Öğretmen sınıfa sorar.) NEDİR? Gediz hala sabırla bekliyordu: “Söyleyebilir miyim artık? ZEYBEK!” Aferin Gediz! Hemencecik bildin! Sıra tekrar Gediz’e gelmişti. Kartına baktı: “İLÇE-YEŞİL-ÇİÇEK TARLALARI- ÇİÇEK FESTİVALİ” yazıyordu. Gediz’e yabancı geldi bu bilgiler. “Uuu… Açıkçası ben de bu ilçenin çiçek tarlaları ile dolu olduğunu ilk kez duyuyorum. Nasıl anlatayım da kolayca bulsunlar? Hah, tamam!” Gediz aklında kurdu ve başladı anlatmaya: “Bu bir İLÇE. Çok YEŞİL. Çok güzel bir doğası var ve ÇİÇEK TARLALARIyla dolu. Hatta her yıl burada ÇİÇEK FESTİVALİ düzenleniyor. Birçok çiçek türü burada yetiştiriliyor ve birçok yere satılıyor!” Kimseden çıt çıkmadı. Gediz son ipucunu verdi: “ Peki, size bir ipucu daha! İlçenin ismi ‘bakımlı, güzel mimarisi olan, düzenli ’ anlamına geliyor!” Bunu duyar duymaz Çiğdem atıldı: “BAYINDIR!” HEM ÇİĞDEM’E, HEM DE GEDİZ’E AFERİN! Oyunları böyle sürüp gitti. O gün sıkılana dek bu oyunu oynadılar. Sonra mı? Sonra herkes evine gitti. Belki bir ertesi gün, okulda, sokakta ya da sinemada tekrar bir araya geleceklerdi. Ve tekrar yeni insanlarla tanışacaklar, daha yeni yerler görecekler, daha yeni öyküler öğreneceklerdi. İçinde yaşadıkları kent her gün onlarla birlikte biraz daha büyüyecekti. Çünkü biz büyüdükçe her şey bizimle büyür, çoğalır. Öyküler çoğalır, anılar çoğalır. Biz büyürken İzmir de büyür… (Müzikli animasyon gelir.) SON

88

www.izmirdersi.com


ETKİNLİK / BÖLÜM: 13 / SÜRE: 40 dakika 13 İSİM – ŞEHİR – İZMİR!

Etkinlik, İzmir ile ilgili genel kültür bilgilerinin sınanmasını içerir. CD içinde sorular için kaynak olarak verilen “İsim- Şehir – İzmir etkinliği Soru Örnekleri” dosyasındaki bilgilerden faydalanılır. • Öğrenciler 4’er kişilik gruplara ayrılır ve her gruba arkalı önlü kullanılmak üzere en az 15 adet A4 kâğıdı dağıtılır. • Sorular öğretmen tarafından sorulur. Gruplardan 1 dakika içerisinde kendilerine verilen harf ile başlayan bir isim bulmaları istenir. Soru grupları şu şekilde olabilir: o Yer/ Mekân isimleri: A, B, Ç, D, E, H, İ, K, L, M, S, Ş, T o Kişi İsimleri: A, B,C, D, E, H, İ, K, L, M, S, T, Z o Yiyecek İsimleri: A, B, C, Ç, D, E, K, L, Ş, T • Her soru için gruplar buldukları kelime başına 5 puan alırlar. En fazla puanı alan grup kazanır.

13

DİĞER UYGULAMALAR

İsim, Şehir, Mutfak adlı uygulama “h”, “a” ve “i” harfleri ile başlayan İzmirli ünlü “kişi isimleri”nin, İzmir’in ünlü ilçe veya yerlerini temsilen “şehiryer-mekân isimleri”nin ve İzmir mutfağını temsilen “yiyecek isimleri”nin bulunarak ilgili boşluklara yazılmasını içerir. Dilenirse kişi isimleri için öğrenciler kendi çevrelerinde tanıdıkları ve İzmirli olarak kente katkıda bulunduğunu düşündükleri kişilerin isimlerini de kullanabilir.

1

2

Resimli bulmaca uygulaması resimli bir çengel bulmaca etkinliğidir.

www.izmirdersi.com

89


Bilg i yarışması

bölüm 14

Bilgi Yarışması uygulaması ek CD’de sunum içinde verilen sorular kullanılarak yapılır. Öğrenci adedine göre sınıf 3 veya 4 gruba ayrılır. Öğrencilerden gruplarına bir ad vermeleri ve kendilerini temsilen 3 öğrenci seçmeleri istenir. Sınıf düzeninde tahta önüne gruplar için yarışma masaları konulur ve öğrencilerden masa çevresinde oturmaları istenir. Grup arkadaşları seyirci olarak temsilci arkadaşlarını destekler. Yarışmaya ilişkin yönerge sunum içinde verilmiştir. Puan hesaplaması için bir öğrenci görevlendirilir. En başarılı grup ödüllendirilebilir.

SORULARIN YANITLARI SORU1: Eski kentleri bir lahanaya benzetirsek, lahananın kabuklarını soyarak katmanları ortaya çıkaran bilim dalına ne denir? YANIT 1: ARKEOLOJİ SORU2: Smyrna’yı Pagos - Kadifekale’ye taşıyan dünyaca ünlü kral kimdir? YANIT 2: BÜYÜK İSKENDER SORU3: İzmir’in merkezinde bulunan ilk (neolitik) yerleşim neresidir? YANIT 3: BORNOVA-YEŞİLOVA SORU4: TARİH DEVİRLERİ hangi olay / buluşla başlar? YANIT 4: YAZI SORU5: NEOLİTİK dönemlerde en yaygın kullanılan malzeme ne idi ? YANIT 5: TAŞ SORU6: Neolitik İzmir’de sık rastlanan ve çeşitli eşyalarda kabartmaları bulunan vahşi hayvan hangisidir? YANIT6: ANADOLU PARSI ya da PARS SORU7: Yunanistan’ın eski dönemlerdeki adı neydi? YANIT 7: HELLAS

90

SORU8: Smyrna’nın, Ege’nin ve dünyanın en eski öykü anlatıcısıdır. İlyada ve Odysseai onun ağzından yazılmış destanlardır. Kimdir bu ünlü öykü anlatıcısı ? YANIT 8: HOMEROS SORU9: Bayraklı Smyrna Kentinin bir ana caddesi vardı. Antik Kentin tapınağına varırdı. Smyrnalılar caddelerine ve tapınaklarına, bu tanrıçanın ismini vermişlerdi? Hmm.. neydi.. neydi ismi?? YANIT 9: ATHENA SORU10: Dikdörtgen, önde sütunlu girişi olan sade bir yapı. İlk mimarlık örneği diyebiliriz. Bayraklı Smyrna’da oval evlerden sonra bu tür evler yapıldı. Hangisi? a) Kulübe mi? b) Amazon mu? c) Megaron mu? d) Teflon mu? YANIT 10: MEGARON SORU11: İşte Roma İzmir’i… Roma döneminden günümüze ulaşan çok önemli yapı var. O bir sosyal alan! O biiiirrr ……………………………….. ! Ne? YANIT 11: AGORA

www.izmirdersi.com


SORU12: Antik Yunan ve Roma kentlerinin ‘olmazsa olmazı’dır. Smyrna’da da vardı! Nedir bu yapı? YANIT 12: TİYATRO SORU13: Ünlü Pergamon (Bergama) kentinde, çok güzel bir sunak vardı. Öykümüzün perisi orada yaşardı. Bir gün geldi baktı ki sarıp sarmalanmış ve evinden kilometrece uzağa, Berlin’e götürülmüş. Bilin bakalım bu muhteşem sunağın adı ne? a) Peri Sunağı mı? b) Zeus Sunağı mı? c) Kayıp Sunak mı? d) Athena Sunağı mı? YANIT 13: ZEUS SUNAĞI SORU14: İzmir’i yönetimine geçiren ilk Türk beyi kimdir? YANIT 14: ÇAKA BEY SORU15: Tam limanın ağzına yerleşmiş Güzel İzmir’i beklermiş. O aşağıda, Kadifekale yukarıda, İzmir’in gözdesiymiş! Bilin bakalım bu eski kalenin adı neymiş? YANIT 15: LİMANKALE SORU16: Eski Türk evlerinde, oturma köşesinin olduğu sokağa bakan kapalı balkonlara ne denir? a.) Rumba b.) Cumba c.) Oda d.) Sofa YANIT 16: CUMBA SORU17: Özellikle 1700’lerden itibaren Osmanlı İzmir’ine ticaret yapmak için gelip yerleşen Avrupalılara verilen özel ad nedir? a. Gezgin b. Yabancı c. Levanten d. Konstantin YANIT 17: LEVANTEN SORU18: Bugünkü Kemeraltı’nın bulunduğu yer, yüzyıllar önce ……… ………………….. idi. YANIT 18: İÇ LİMAN SORU19: Kara Tren Aydın, İzmir’in vefakâr ulaşım araçlarından biriydi. Onun ve diğer tren arkadaşlarının evlerine özel bir ad verilir. Büyük tren istasyonlarına ne denir? Çocuklarıma yardım etmezsem olmaz! Doldurun boşlukları! Biri Alsancak ….. diğeri Basmane …… . YANIT 19: GAR SORU20: İzmir’in işgalden kurtulduğu, bağımsızlığımızı kazandığımız tarih. YANIT 20: 9 EYLÜL 1922

YEDEK SORULAR

YEDEK SORU 1:İzmir’in yangından zarar gören Alsancak bölgesini yeşillendirmek amacıyla yapılan, bugün de bir çok etkinlik için kullandığımız büyük kent parkımızın adı nedir? YANIT 1: FUAR ya da KÜLTÜRPARK YEDEK SORU 2: Atatürk’ün eşi Latife Hanım ve ailesinin oturduğu ve Atatürk’ün de İzmir’e geldiği günlerde konakladığı köşkün adı nedir? a.) Latife Hanım Köşkü b.) Uşakizade Köşkü c.) Atatürk Köşkü d.) Latifezade Köşkü YANIT 2: UŞAKİZADE KÖŞKÜ YEDEK SORU 3: ‘Egelerin yeni evi Kıvrıla kıvrıla gider o yokuşta Dalıp gider terasından uzaklara İzmir’in en güzel manzarası orada’ NEDİR? YANIT 3: VARYANT YEDEK SORU 4: İzmir’de biri aşağıda diğeri yukarıda iki mahalleyi bağlamak için yapılmış bu özel yapının adı nedir? YANIT 4: ASANSÖR YEDEK SORU 5: İzmir’in işgalden kurtulduğu 9 Eylül 1922’de Türk askerleri bayrağı nereye çekerek zaferimizi ilan etti? a.) Hükümet Konağı’na b.) Saat Kulesi’ne c.) Kordon’a d.) Alsancak Garı’na YANIT 5: HÜKÜMET KONAĞI YEDEK SORU 6: Eski zamanların EGELİ genç erkeklerinden bazılarına verilen isimdir. Aynı zamanda özel ezgiler eşliğinde oynanan bir dansın adıdır. Bildiniz mi? YANIT 6: ZEYBEK YEDEK SORU 7: Osmanlı İzmiri’nde Türk mahalleleri genelde nerede konumlanıyordu? a.) Kemeraltı çevresinde b.) Kordon’da c.) Kadifekale çevresinde d.) Kızlarağası Hanı etrafında YANIT 7: KADİFEKALE ÇEVRESİ

www.izmirdersi.com

91


KAYNAKÇA MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI

2005. İlköğretim 1-5. Sınıf Programları Tanıtım El Kitabı.

Ankara: Devlet Kitapları Müdürlüğü Basım Evi. ttkb.meb.gov.tr. [09.02.2006].

AÇIKGÖZ, Kamile Ün

2005. Etkili Öğrenme ve Öğretme. 6. bs. Eğitim Dünyası Yayınları, İzmir.

AKSOY, Yaşar

2002. Smyrna İzmir Efsaneden Gerçeğe-– İzmir Büyükşehir Belediyesi

Kent Kitaplığı Dizisi:23 İzmir Yayıncılık, İzmir.

AKURGAL, Ekrem

1998. Anadolu Uygarlıkları. Net Yayınları, İstanbul.

AKURGAL, Ekrem

2000. Ege, Batı Uygarlığının Doğduğu Yer. İBB Kültür Yayını, İzmir.

ARKUN, Pınar

2012. İzmir Elektrik Fabrikası: 48 Yıl Önce, İzmir Life Dergisi, Temmuz 2012 Sayısı, İzmir.

ATAY, Çınar

1993 İzmir’in İzmiri. Ege Sanayicileri ve İşadamları Derneği ESİAD Yayını, 93. Cilt, İzmir.

EBA

Eğitim Bilişim Ağı resmi websitesi, www.eba.gov.tr

BEAN, George E.

1997. Eski Çağda Ege Bölgesi. Arion Yayınevi, İstanbul.

BEYRU, Rauf

2011. 19. Yüzyılda İzmir Kenti- - Literatür Yayınları, Literatür Yayıncılık, İstanbul.

DAŞDEMİR, Latif

Atatürk’ün İzmir Ziyaretleri ve Kaynakçalı Kronolojisi.

http://atailkuyg.ege.edu.tr/files/l_d-ata_izmir.pdf

DEMİRCİOĞLU, Halil

1998. Roma Tarihi, I. Cilt. Türk Tarih Kurumu, Ankara.

FREELY, John.

2005. Türkiye Uygarlıklar Rehberi, 3. Cilt, Ege Kıyıları. Yapı Kredi Yayınları, İstanbul.

HERODOTOS

2002. Herodot Tarihi. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul.

İZMİR VALİLİĞİ

2009. İzmir Kent Tarihi. Devajans, İzmir.

İZMİR İL KÜLTÜR VE TURİZM MD.

http://www.izmirkulturturizm.gov.tr/TR,77497/ izmir-kultur-ve-turizm-dergisi.html

KÖKSAL, H., SALGAR TURAL,

2012. Yenilikçi Tarih Öğretimi Etkinlik Örnekleri. (Proje Koord.: Leuuw-Roord, J.,

G., SUNGUR, H., GÖK, A., GENÇ,

Even- Zohar, J., Aktekin, S., Öztürk, M.) Harf Eğitim Yayıncılığı, Ankara.

C., BİLGİÇ, A. (Ed.) LES VIGNE, M.V. (Ed.)

2013. 18. ve 19. Yüzyıllarda İzmir: Batılı Bir Bakış. Arkas Sanat Merkezi, İzmir.

MAESO, J.L (Ed) MAZAK, Mehmet

www.mehmetmazak.com (Kişisel Websitesi)

MANSEL, Arif M.

2011. Ege ve Yunan Tarihi. Türk Tarih Kurumu, Ankara.

NAUMANN, Richard

1975. Eski Anadolu Mimarlığı. Türk Tarih Kurumu, Ankara.

OSTROGORSKY, Georg

2006. Bizans Devleti Tarihi. Türk Tarih Kurumu, Ankara.

ÖYKAM

Ödemiş Yıldız Kent Arşivi ve Müzesi Kurumsal Websitesi www.oykam.org.

PEHLİVAN, Hülya

2005. Oyun ve Öğrenme. Anı Yayıncılık, Ankara.

RADT, Wolfgang

2002. Pergamon-Antik Bir Kentin Tarihi ve Yapıları. Yapı Kredi Yayınları , İstanbul.

SENEMOĞLU, Nuray

2005. Gelişim Öğrenme ve Öğretim Kuramdan Uygulamaya.

12. bs. Gazi Kitabevi Tic. Ltd. Şti., Ankara.

SEVİN, Veli

2001. Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası I. Türk Tarih Kurumu, Ankara.

STRABON

2000. Geographika, Antik Anadolu Coğrafyası. Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul.

ŞİPKA, Güngör

Güngör Şipka Koleksiyonu’ndan İzmir Resimleri - http://sipkag.blogspot.com.tr/

TÜRK DİL KURUMU

2005. Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.

TÜRK DİL KURUMU

2005. Yazım Kılavuzu, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara.

THORPE, Martin

2002. Roma Mimarlığı. Homer Kitabevi, İstanbul.

THOMSON, George

2007. Tarihöncesi Ege. Homer Kitabevi, İstanbul.

WYCHERLEY, Richard E.

1993. Antik Çağda Kentler Nasıl Kuruldu. Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul.

YEĞİN, Uğur (Ed.)

2009. Evvel Zaman İçinde İzmir- Uğur Göktaş’ın Koleksiyonu’ndan-

İzmir Ticaret Odası, Kültür, Sanat ve Tarih Yayınları, 10. D Yayınevi, İstanbul .

YILMAZ, Fikret (Ed.)

2007. Cama Yazılan Tarih. İzmir Ticaret Odası Cam Negatif Koleksiyonu,

İzmir Ticaret Odası, Kültür, Sanat ve Tarih Yayınları 4, Yılmaz Matbaacılık, İzmir.

92

www.izmirdersi.com


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.