XXI Mayis 2013

Page 21

solda: “İnönü Gezisi”nin anıtsal girişi, 1940’lar. İnönü heykelinin kaidesi yerleştirilmiş, heykelin kendisi ise depoya kaldırılmış. Kaynak: Cumhuriyet Devrinde İstanbul, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1949, s.62. altta: Prost’un 1939 tarihli Gezi tasarısının aksonometrik çizimi: “Kışla alanlarının düzenlenmesinin şematik görünüşü”. Kaynak: İmparatorluk Başkentinden Cumhuriyet’in Modern Kentine: Prost’un İstanbul Planlaması (1936-1951), İstanbul Araştırmaları Katalogları 7, İstanbul, 2010, s.377.

defter

Önce, rökonstrüksiyonu koruma bağlamında tartışmak gerek. Mevcut olmayan bir yapının rökonstrüksiyonu için olmazsa olmaz iki koşul zorunlu: Yeniden inşayı meşru kılacak bir neden ve yeniden inşa edilecek yapıya ilişkin eksiksiz belgeleme. Taksim Kışlası bu iki koşulu da doğrulamıyor. Kışlaya ilişkin eldeki belgeler birkaç fotoğraf ve haritalar üzerindeki bir lekeden ibaret; bunlarla bir rökonstrüksiyon değil, olsa olsa temsili bir “dekor” yapılabilir. Nitekim koruma kurulu, 11 Aralık 2012’de, yerel yönetimin kurula sunduğu rökonstrüksiyon projesini “bilgi ve belge” eksikliğini gerekçe göstererek geri çeviriyor. Hiç kuşkusuz, kurul üyeleri kışlayı tescil ederken de yapıya ilişkin “bilgi ve belge” eksikliğini biliyorlardı. Yani koruma ilkeleri çerçevesinde rökonstrüksiyonun olanaksızlığı baştan belliydi. Öyleyse tescil kararı, zorunlu bir rökonstrüksiyon kararı olarak okunmayabilir mi? Yeniden inşa edilecek kışlanın meydanın bugünkü mekânsal yapısıyla yaratacağı çelişki ise ayrı bir konu. Bilindiği gibi, Taksim Kışlası’nın anıtsal girişinin de yer aldığı ana cephesi Cumhuriyet Caddesi’ne -o dönemdeki adıyla Pangaltı Caddesi’ne- bakıyordu. Bugün Cumhuriyet Caddesi adını taşıyan yol, 18. yüzyıldan beri doğurucu ve yapı kurucu eksendi, üstelik bu yapı kuruculuk İstanbul’un modernleşme sürecinde de belirleyici olacak, merkez bu eksen üzerinden kuzeye doğru tırmanacaktı. Bugünkü Taksim Meydanı, yıkım sonrasında ortaya çıktı; böylece 1930’larda arka planda kalan ve ahırların yer aldığı alan, meydanın ağırlık noktası haline geldi, Cumhuriyet Caddesi ve onun ekseninde yer alan anıt da geri plana itildi.

19 XXI - MAYIS 2013

olarak rökonstrüksiyonu onaylıyor, bir yandan da rökonstrüksiyonun gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine projeyi gördükten sonra karar vereceğini –örtük olarak- belirtiyor.

Kışla özgün yerleşimiyle yeniden inşa edilecekse, ana cephe geri planda kalan –artık cadde niteliğini de yitiren- alana bakacak, eskiden ahırlara bakan yan cephe ise kışlanın meydana bakan ana yüzü olacak.1 Sonuç olarak, bir rökonstrüksiyonun, daha doğrusu sözde-rökonstrüksiyonun, hangi sorunlara gebe olduğu açıkça görülüyor. İşte bu durum – belki sorunun çözümünü de getirecek- yeni bir yoruma kapı açabilir. Bu yeni yorum önerisini şöyle özetleyebiliriz: Kışlanın, koruma kurulu kararıyla koruma planına işlenen lekesi, bir rökonstrüksiyon temsili olarak değil, Gezi’nin yeniden planlanmasında dikkate alınması gereken bir “iz” olarak değerlendirilebilir. Başka bir deyişle, değişim dinamiklerini yadsımayan çağdaş bir korumacılık anlayışıyla, bugün artık mevcut olmayan Taksim Kışlası, bellekteki iziyle mekânın bugününe taşınabilir, tabii bugünün mimari diliyle, bugünün bilgi üretimiyle. Bu “iz”in yorumu her türden soyutlamaya da açık olacaktır; “iz” mekândaki ifadesini bir parkın peyzaj düzenindeki lekede de bulabilir, bir yapının izdüşümünde de.2 Bunu belirleyecek olan ise öncelikle Gezi alanının yeni programı olacak, bu da tüm aktörlerin katıldığı bir çalışmayla tanımlanacaktır. Gezi’nin yeni bir anlayışla ele alınması, Taksim Meydanı’nın da yeniden düşünülmesine olanak sağlayabilir. Günümüzde sadece bir ulaşım kavşağı görünümündeki Taksim’in, meydan karakterini kazanması için mekânı tanımlayan arayüzlerin yeniden değerlendirilmesi zorunlu. Yeni bir bakış, Gezi/Meydan arayüzünü de bu bağlamda yeniden ele almaya olanak verecektir. Taksim Meydanı’nın, yaratıcılığa da kapı açan özgür bir yaklaşımla ele alınması için geç değil. Sadece biraz sağduyu gerek, hepsi bu.

1 Ahırlar yıkıldıktan bir süre sonra, kışlanın ana yapısının da yıkılmasına karar verilmesinde bu da rol oynamış olabilir. 2 Kentsel mekândaki sürekliliği “iz” üzerinden yorumlayan bu yaklaşıma örnek olarak, 1989 sonrasında Berlin’de, Potsdam ve Leipzig meydanlarının planlanması gösterilebilir. Potsdam ve Leipzig meydanlarının bellekteki izler üzerinden planlanmasını koruma bağlamında ele alan bir yorum için bkz. Aykut Köksal, “Yitik Kentin Peşinde”, Anlamın Sınırı, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2009, ss.103-121.


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.