100 TEMEL ESER ÖZETLERİ AGANTA BURİNA BURİNATA - HALİKARNAS BALIKÇISI (CEVAT ŞAKİR KABAAĞAÇLI) 1945 yılında yayınlanan romanHalikarnas Balıkçısı’nın eserlerinin genel özelliklerini yansıtır. Romanda, deniz sevgisi, denizin çekiciliği, denizcilerin yaşadığı zorluklar, güzellikler genel olarak denizdeki yaşam bir kahraman vasıtasıyla anlatılmaktadır. Eserde, deniz bir başkahraman gibi işlenmiş, bu yüzden yayınlandığı zaman çok ilgi görmüştür. Anı biçiminde yazılmıştır. Başlıca Kahramanlar: Mahmut: Romanın başkişisidir. Denizci bir ailenin çocuğudur. Babası asla denizci olmasına izin vermez. İçi deniz sevgisiyle dolu olan Mahmut bütün engellere karşı koyar. Çocukluğu ve gençliği anlatılır. Okulu, disiplini, yerleşik hayatı sevmemektedir. Süleyman Kaptan: Mahmut’un babasıdır. Kendisine ait gemisiyle geçimini denizden sağlamaktadır. Denizde yaşadığı zorluklar onu denizden soğutmuştur. Ailesini düşünen, çalışkan, merhametli bir kişidir. Kirpi Halil: Mahmut’un yanında çırak olarak çalıştığı ayakkabıcıdır. Vaktiyle denizcilik yapmış Kirpi Halil, geçmiş günlerinin özlemiyle yaşamaktadır. Fatma: Mahmut’un çocukluk arkadaşı ve ilk aşkıdır. Babasına denizcilikte yardım etmektedir. 0 yüzden, kendisine Erkek Fatma, denmektedir. Neşeli, hareketli, çalışkan, cesur bir kızdır. Hakkı Reis: Mahmut’un amcasıdır. Çok cimri, sadece parayı düşünen, yanında çalışanlara hakkını vermeyen, kötü kalpli bir insandır. Ayşe: Mahmut’un karısıdır. Esmer, güzelce bir genç kızdır. Toprak ağasının zengin kızı olduğundan Mahmut gibi hiç sıkıntı çekmemiştir. Otoriter, acımasız, menfaatçi, paraya çok önem veren, Mahmut’u gerçekten seven bir kişidir. ÖZET: Mahmut, babası Süleyman Kaptan ile Milas’a gitmektedir. Milas’a vardıklarında ahbapları Bakkal Fehmi’nin yanına giderler. Bakkal Fehmi, Süleyman Kaptan’ı çok değişmiş bulur. Süleyman Kaptan’ın gözlerindeki neşe ve canlılık kaybolmuştur. Süleyman Kaptan, başından geçen üzücü bir hadiseyi anlatır. Kardeşi Davut’un ölümüne sebep olmuştur. Bir süre önce Davut, Süleyman Kaptan’ın kayığına tayfa olarak yazılmıştır. Aynı gün, büyük bir fırtına çıkmış, gemideki herkes yere yatmıştır. Davut adeta kendisini feda ederek dümende dimdik geminin yürümesini sağlamaya çalışmaktadır. Bu arada rando maçosu, rüzgârda savrularak Davut’un kafasını uçurur. Davut’un başsız vücudu Süleyman Kaptan’ın üzerine düşer, her yere kan bulaşır. Bir süre geçtikten sonra ceset koktuğu için denize atmak zorunda kalırlar. Süleyman Kaptan, bu kazadan dolayı kendisini suçlar. Çünkü onun yeterince sıkı bağlamadığı bir parça, Davut’un ölümüne sebep
1