V. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi (TLÇK) Bildiriler Kitabı [4. Cilt]

Page 210

Kültür, Medeniyet ve Teknik Kavramları Etrafında Sezai Karakoç ve Nurettin Topçu Düşüncesinde İslam-Batı Karşıtlığı

Milleti sadece inanç temelinde ele alan Karakoç, Topçu’dan farklı olarak bütün İslam coğrafyasını ve dolayısıyla bütün Müslümanları aynı bütünün içinde, herhangi bir coğrafi ve kültürel ayrım gözetmeksizin kabul eder. Bir başka ifadeyle, medeniyet ve kültürün temelini din ile temellendirdiği için, böyle bir ayrımın olamayacağını peşinen kabul eder. Böylelikle Topçu’da, Anadolu coğrafyası ve bu coğrafyaya bağlı toplumsal ilişkilerin tarihsel süreçte ortaya çıkardığı Türk milleti ile sınırlı millet tanımı, Karakoç’ta Türk milletini de içine alacak şekilde bütün İslam tarihi boyunca bir olduğu kabul edilen ve temelde Ortadoğu coğrafyasına yayılmış bir ümmet birlikteliği olarak ortaya çıkar. Böylece Karakoç, Topçu’da olduğu şekli ile İslam ile milliyetçilik arasında kurulan sıkı bağı, medeniyetçi bir bakış açısıyla daha Osmanlıcı ve ümmetçi bir forma sokma çabasındadır (Duran, 2013, s.292). Karakoç, diriliş düşüncesini de temelde söz konusu bu İslam coğrafyasının bir olması ve bu birliktelikle birlikte ortaya çıkacak ve toplumun her alanını kapsayan bir ihya hareketi olarak tanımlar. “Mesele nedir? İslam insanını, İslam ülkesini, millet ve devleti ilerletmek, yükseltmek, çağda söz sahibi yapmak, ezilmekten korumak, tek kelimeyle ihya etmektir” (Karakoç, 1989, s.142). Ona göre İslam ülkeleri en kısa zamanda, yeni bir devlet, medeniyet, kültür ve ülke anlayışı modelini geliştirmek zorundadırlar. Zira “bu ufak ufak devletçiklerle, bu vaktiyle Avrupalıların, suni olarak adeta cetvelle çizdikleri uydurma sınırlı devletçiklerle” İslam dünyasının bir yere varamayacağını iddia eder. (Karakoç, 1996,s.92). Karakoç söz konusu İslam birliği idealinin bir hayal veya ütopya olmadığını söyler. Ona göre İslam alemi için birleşmek, bir araya gelmek, artık var olmanın tek şartı haline gelmiştir (Karakoç, 1986b, s.92). Bu birlik hem İslam milletinin dünyada haysiyetli bir yaşamı sürmesi ve yıllardır süregelen kargaşalardan ve zulümlerden kurtulması için gereklidir hem de dünya barışının sağlanması için gereklidir. “Müslüman kendine bir çıkış yolu bulurken insana da bir çıkış yolu bulmuş olacaktır. Çağın derdiyle biz Ortadoğulu Müslümanların derdi aynileşmiş, eşleşmiştir” (Karakoç, 1989, s.510). “İslam ülkelerinin, hele Ortadoğu ülkelerinin bir pakt veya bir blok etrafında toplanması kadar gerekli, realist, kazançlı ikinci bir dış politika projesi bulmak güçtür (…) bu devlet ve ülkelerin şu veya bu şekilde bir araya gelerek teknik, kültür ve ekonomi alanlarında güçlerini birleştirmeleri, hatta dış politikada ve askeri alanda da bir bütünlük göstermeleri, gerek her ülkenin savunması gerek bölgenin ortak problemlerinin çözümlenmesi, gerek sulhünün devamı, gerek milletlerarası kuvvet dengesi bakımından şarttır” (Karakoç, 1989, s.104).

Karakoç, “biz kimliği”ni İslam milleti fikri etrafında kurduktan sonra, bu milletin ötekisi olarak küfür milletini kabul eder (Karakoç, 1988, s.104). Burada küfür milleti olarak Müslüman olmayan bütün insan toplulukları tanımlanmakla birlikte, modern dönemde gerek Müslüman dünyada ve gerek dünyanın değişik yerlerinde bütün kötülüklerin kaynağı olarak görülen Batı medeniyeti “öteki” olarak kurgulanır. Bu kurguda İslam medeniyeti “ak medeniyet”, Batı Medeniyeti ise “kara medeniyettir” (Karakoç, 1986b, s.52) ve hakikat savaşı modern

209


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.