III. Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi (TLÇK) Bildiriler Kitabı [1. Cilt]

Page 107

III. Türkiye Lisansüstü Çalışmaları Kongresi - Bildiriler Kitabı IV

Fransızca Yazılan Cezayir Romanı O dönemde uygulanan Fransız siyasetine tekrar döndüğümüzde, bu siyasetin ilk olarak Fransızca yazılan Cezayir romanının ortaya çıkışına, ikinci olarak bu ortaya çıkışın gecikmesine sebep olduğunu görmekteyiz. Çünkü Fransızlar, yok etme siyaseti güderek ana dil olan Arapçayı kullanmak ve okullarda Arapça eğitim görmek gibi en temel hakları kullanmaktan vatandaşı men etmişlerdir. Halkı bu dilden uzaklaştırmışlar, her biri kendi özel lehçesini kullanan dağınık kütleler hâline getirmişlerdir. Arap dili sönmeye ve yok olmaya yüz tutmuş, halk da sömürge dilini öğrenmeye mecbur kalmıştır. İkinci olarak ise Fransa, Cezayir halkıyla ilişkisini devamlı savaş ve gerginlik üzerine kurmuş, Cezayir toplumunun bütünlüğüne ve fikrî ve medeni olarak geçmişiyle beslenmesine mani olmuştur. Bunun sonucu olarak kendi eski klasik eğitim programından soyutlanmış ve Fransa’nın ortaya koyduğu yeni eğitim programından mahrum kalmış Cezayir halkı, cahil hâle gelmiştir (Bouderbala, 2004). Ancak I. Dünya Savaşı’ndan ve Wilson İlkeleri’nin (I. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’yı yeniden yapılandırmayı amaçlayan 14 ilke) ilanından sonra iki taraf arasında temkinli bir yakınlaşma meydana geldi. Fransa bazı siyasi uygulamaları değiştirerek o zaman mevcut olan keskin gerginliği hafifletti. Böylece bazı Cezayirli çocuklar, Fransız okullarında eğitim görme, Fransızca öğrenme ve yazma imkânı buldular (Dejeux, 1975). Sonuçta Fransız diliyle yazan Cezayirli edebiyatçılar çıktı. Burada Cezayirli yazar Mevlûd Fir’avn’ın şu meşhur sözünü aktarabiliriz: “Fransa’ya Fransız olmadığımı söylemek için Fransızca konuşuyor ve Fransızca yazıyorum”. Ancak o dönemde sömürge diliyle yazmak, yazar Mevlûd Muammerî’nin dediği gibi bir kumar idi ve böyle bir riske girenlerin sayısı da azdı(Bamiyye, 1970). Fakat Cezayir halkının içinde bulunduğu tahammül edilemez hâli ifade etmek için yegâne çıkış yolu ve gerçekleri başkalarına anlatmanın yegâne vasıtası idi. Aynı yazar, başka bir yerde yazmaya dair şöyle söylemektedir: “İnsanın, başkalarına da anlatmak için sahip olduğu güçlü arzu duyulan güçlü bir iman (Bamiyye, 1970)”. O dönemin edebiyatçısı Arap dilinde maharet kazanamadığı için hislerini başkalarına aktarmak amacıyla Fransızcayı araç edinmiştir. Fransız diliyle yazılmış Cezayir edebiyatı, 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başında yaygınlaşan, Cezayir insanını vahşi, geri kalmış ve aptal suretinde göstermeyi amaçlayan ve –yazılarındaki ifadelerine göre güya- Fransız sömürgesinin sözde güzelliklerini dile getiren koloni edebiyatına zeki ve barışçıl bir cevap niteliğinde idi. Koloni edebiyatının tek rakibi olan Fransızca yazılmış Cezayir edebiyatı varlığını sürdürdü; dili ve duyguları, kendi topraklarında geçen gerçek olaylardan yararlandı. En az dünyaca ünlü büyük yazarların metinleri kadar güzel ve zengin sanatsal edebiyat metinleri billurlaşmaya ve oluşmaya devam etti; hatta bu metinler, dünyanın önemli gerçekçi klasiklerinin düzeyine yaklaştı. Bu metinler arasında Mevlûd Fir’avn’ın 1950 yılında yazdığı “İbnu’l-fakir (Fakirin Oğlu)” adlı romanı zikredebiliriz. Yazar, bu romanı, önce masrafını kendi cebinden karşılayarak neşretmiş, roman “Cezayir Şehri” ödülünü kazandıktan sonra meşhur olmuş ve 1954 yılında Paris’te tekrar basılmıştır. Mevlûd Fir’avn’ın bu başarısı, Fransa’nın görmeyi sevdiği cehalete dalmış, geçimini sömürgecilerin ayakkabılarını silerek sağlayan Cezayir halkı imajını bozmuştur. Mevlûd Fir’avn’dan

106


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.