I. Türkiye Lisansüstü Türkiye Lisansüstü Çalışmalar Kongresi (TLÇK) Bildiriler Kitabı

Page 191

I. Türkiye Lisanüstü Çalışmaları Kongresi

“Emek, bütün zenginliğin kaynağı değildir. Doğa da tıpkı bir doğa gücünün, insan emek-gücünün deyimleşmesinden başka bir şey olmayan emek gibi kullanım-değerlerinin kaynağıdır. Ve insan, daha başından, bütün emek araçlarının ve konularının birincil kaynağı olan doğaya karşı onun sahibi gibi hareket ettiği, kendi malıymış gibi davrandığı ölçüdedir ki onun emeği, kullanım-değerlerinin ve dolayısıyla zenginliğin kaynağı olur. Burjuvalar, yanlış olarak, emeğe doğa-üstü yaratıcı güç yüklemeleri için pek iyi temellere sahiptir; çünkü salt emeğin doğaya bağlı olması olgusundan, emek-gücünden başka bir mülkiyete sahip olmayan insanın, toplumun ve kültürün bütün koşullarında, emeğin maddi koşullarının sahibi hâline gelen başka insanların kölesi olmak zorunda olduğu sonucu çıkar. Bu insan, ancak onların izni ile çalışabilir, dolayısıyla da ancak onların izni ile yaşayabilir.” (Marx, & Engels, 1976b, s. 142-143). Marksizm’e göre emek tek başına bir şey ifade etmez. Emek yalnızca bulunduğu çevre üzerinde değişiklik yapabilme gücüne erişirse bir anlam kazanır. Üretim ilişkilerini düzenleyen ve üretimin aynı zamanda gelişim olduğunu da açıklayan Marksizm’in bu üretim modelli gelişimini doğaya yapılan bir saldırı olarak yorumlamamamız gerektiği anlaşılmaktadır (Bolaç, 2012). Marx’ın Grundrise’de belirttiği gibi kapitalist üretim biçimi doğa ile toplum arasındaki orijinal birliği kırmaktadır. Eğer toplum kendi özgür zengin gelişimini sürdürmek için doğa ile yaşamak istiyorsa daha yüksek düzeyde doğayla temel birlik kurması gerekmektedir. Marx’a göre toplum ile doğa arasındaki zaruri metabolik döngüdeki bu kırılma “sonraki kuşakların” iyiliği için ekolojik sürdürülebilirliğin restorasyonunu zorunlu hâle getirmiştir (Foster, 2000b). Ayrıca Marx ve Engels, toprak bozulması, endüstriyel kirlilik, çarpık kentleşme, iklim değişikliği ve kaynakların tükenmesi gibi insan toplumunun çevreyle ilgili sorunlarını da dile getirmişlerdi. Hiçbir bireyin dünyaya sahip olmadığını ilan ederek kapitalizme doğrudan karşı çıkan Marx hiçbir ulusun ya da halkın da yeryüzüne sahip olmadığını bunun sonraki kuşaklara ait olduğunu vurgulamıştır (Foster, 2010b). Ekolojik sorunlar karşısında Marx’ın “yabancılaşma” kavramının önemli bir potansiyel taşıdığı ileri sürülebilir. Marx’a göre insanoğlu, doğayla ilişkisinde gereksinimlerini karşılamak için birtakım ürünler ortaya koyar. Bu ürünler, yeni gereksinimlerin doğmasına neden olur ve bu yeni gereksinimlerin yeniden giderilmesi gerekir ve bu sonsuz olarak sürer gider. Böylece tarihsel gelişme uygarlık ve toplum yaşamı dediğimiz şey ortaya çıkar. Fakat insan bu ürünleri ortaya koyarken bu ürünlerin içinde kendini de kaybetmektedir. Bu ürünler insanın yarattığı şeyler olduğu hâlde insana karşıt, yabancı ve ezici gerçekler hâline gelmektedir. Tarih boyunca yabancılaşma sürecinden ötürü, insanın kendisi hem maddesel hem de manevi açıdan yoksullaşmaktadır (Hilav, 1997).

190


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.