âmme (opinion) dediğimiz halettir ki, İçtimaî vicdan, esasen bu. nevi hâdiselerin mecmuudur. İçtima! tere’îler, şuurlaşınca iki surette tecelli ederr Birincisi cemiyette ki müesseseler, İkincisi fertlerdeki samimî iştiyaklar (les aspirations). Cemiyetteki müesseseler! aklımızla tanımı yoruz; hadsimizle doğrudan doğruya idrak ediyoruz. Bunun delili, aklî istidlâllerden, İlmî taharrilerden biha ber olan âmrae-i nâsm hemen seliıkî b ir surette bu müesseselere ihtiram ve m utavaat göstermesidir. B ir cemi yetteki müesseseler, o cemiyetin fertleri üzerinde bir i’caz (prestige) tesirine maliktir. Taımamiyle içtimaileş miş olan fertler müesseselerin haiz olduğa icbar kuvve tini hissetmeden onlara m utabaat ederler. Fakat, tamamiyle içtimaileşmeyen fertler, müesseselerin i'caz kuv vetine karşı gayr-i hassas olduklarından, onlara ancak haiz oldukları icbar kuvvetinden dolayı ittiba ederler. Demek ki, tamamiyle içtimaileşen fertler, İçtimaî duy guları hadsî b ir surette, doğrudan doğruya olarak du yarlar; yalnız içtimaileşmeyen fertlerdir ki, bu duygu lara aklî ve hesabi bir tarik ile m utabaat lüzumunu id rak ederler. Müesseselerin i’caz kuvvetine malikiyeti hissiyat-ı âmmeye m utabakatının b ir neticesidir. Hissiyat-ı âmme tebeddül edince, evvelce i'cazlı olan müesseseler, artık i’caz kuvvetini kaybederler. Bu gibi müesseseler, b ir m üddet için resmî b ir ic bar kuvvetine malik olmakta devam etseler bile, artık içtimaileşmiş fertler tarafından hadsî bir surette duyul madıkları için, canlı müesseselerden addolunamazlar. H attâ bunlara m utabaat edenler, yalnız hareketini hesa ba uydürmaya alışmış olan içtimaileşmemiş fertlerden 77