mektedir. Bu konuda, gerçek bilim adam larının sessiz çığlıkla rı Türk kam uoyunda ve bürokrasisinde duyulm azken, A lm an ya’nın destek ve güdüm ündeki bir avuç kışkırtıcın ın sesi, ta Av rupa Parlam entosu’nda, Avrupa İnsan H akları M ahkem esi’nde yankı bulabilm ektedir. Üzerinde oturup da işletem ediğim iz maden zenginliklerinin sahibi değil, bekçisi olduğumuzun bilinciyle, Atatürk, Cumhuriyet’in ilk yıllarında şu gerçeğe işaret etmiştir: “Memleketimizi medeniyetin gerektirdiği dereceye bir an evvel yükseltm ek için, yalnız m illi sermaye kâfi gelmez. Yabancıların sermayesine ve ih tisasına da ihtiyacım ız vardır. Bu noktada dar bir m illiyetperver likten çıkıyoruz, daha geniş anlamda m illiyetperver oluyoruz... Milletler, işgal ettikleri arazinin gerçek sahibi olmakla beraber, insanlığın vekilleri olarak da o arazide bulunurlar. O arazinin servet kaynaklarından kendileri istifade ederler ve dolayısıyla bütün insanlığı da yararlandırm akla yükümlüdürler. Bu yasaya göre, bundan aciz olan milletler, bağım sız olarak yaşam ak hakkı na lâyık değildir.” Bergama’da altın üretecek olan bir yabancı şir kete, ülke ve bölge ekonomisine doğrudan ve dolaylı sağlayacağı katkıları, istihdam olanaklarını dikkate alm adan karşı çıkanlar, kendilerine destek veren Alm anya gibi em peryalist-kapitalist bir devlete hizm et sunmayı içlerine sindirebilmektedirler. Oysa ister Türk, ister yabancı sermaye, yeraltı zenginliklerim izi ulusal eko nomiye kazandıracak her yatırım , işçim izin emeğini sömürmeyecekse, çevreyi kirletmeyecekse, vergi kaçırm ayacaksa, ekonomik büyüm eye katkı sağlayacaksa, saygıya değerdir. Türkiye’de reel ekonomiye değil de, örneğin İM KB’ye ı ay ya da 3 aylığına girip, yeterli kârı sağladıktan sonra -g erid e kriz bırakarak- çekip gi den sıcak para sahibi yabancı yatırım cıların, madenlere yatırım yapan yatırım cılardan ayrı tutulm ası gerekmektedir. Bu araştırm ada, Alm anya’nın rolünün ve Alm an işbirlik çilerinin faaliyetlerinin teşhiri amaçlanmıştır. Siyanürle ilgili