Evlendikten sonra Yedigey göldeki işlerini bir an önce bitirip evine, karısının yanına dönmeye başlamıştı. Dönüş saatini iple çekiyordu, çünkü deli gibi seviyordu karısını. Onun kendini dört gözle beklediğini de biliyordu üstelik. Ukubala her şeyiydi onun, ondan başka kimseyi düşünmez olmuştu. Gölde balık avladığı sürece aklı-fikri eve ne zaman döneceği, karısını nasıl bulacağıyla doluydu. Yalnız onu dü şünmek için, gölün bağrında, güneşin altında topladığı ener jiyi evde bekleyen karısına vermek için yaşadığına inanı yordu çoğu zaman. Kendini bütünüyle karısına adamak kar şılıklı mutluluklarının özünü oluşturuyordu sanki, bunun dı şındakiler ise bu mutluluğu tamamlıyor, zenginleştirip süs lüyordu. Ukubala kendinde birtakım değişiklikler oldugunu, gebe kalıp yakında bir çocuk dünyaya getireceğini anlayınca gölden dönüş saatini sabırsızlıkla beklemeye bir de çocuk bek lentisi eklendi. Yaşamlarının pırıl pırıl bir dönemiydi bu. O yıl kışa doğru Ukubala'nın yüzünde, yakından bakı lınca farkedilen kahverengi benekler belirmeye başladı. Bu arada karnı da gitgide yuvarlaklaşıyordu. Bir gün Ukubala altın mekre balığının nasıl bir balık olduğunu sordu. «Böy le bir şey işittim ama gözlerimle görmedim.» dedi. Yedigey karısına bunun mersin balığı cinsinden, gölün derinliklerin de yaşayan, iri bir balık olduğunu söyledi. Altın mekre da ha çok güzelliğiyle tanınan bir balıktı. Her yeri mavimsi be neklerle kaplıydı; başı, yüzgeçleri, sırtı ise altın rengindeydi. Ona «altın mekre» demeleri altın gibi pırıl pırıl parlama sından ileri geliyordu. Ukubala başka bir gün de düşünde altın mekre balığını gördüğünü söyledi. Balık hemen yanında yüzüyor, o da onu yakalamaya çalışıyormuş. Onu yakalayıp sonra da bırakmak isteği bir anda tüm benliğini sarmış. Altın balığı elinde tut mak, yaldız parıltısı saçan gövdesine dokunmak isteğiyle yanıp tutuşmaya başlamış. Ama balığı yakalamaya çalıştık ça hayvan ondan kaçıyormuş. Uyandıktan sonra uzun bir sü re düşün etkisinde kalan Ukubala önemli bir isteği yerine getirilmemiş gibi üzülmeye başladı. Bu tuhaf durumdan do ' layı bir yandan gülüyor, bir yandan da altın mekre balığını elinden tutma isteğinden kendini alamıyordu. Karısının gördüğü düşü bir türlü unutamayan Yedigey ağını çekerken nasıl edip de altın mekre balığını yakala yacağını düşünüyordu. Onun, düşünde görüp gerçekte de 234