Step Dergisi Sayı 1

Page 1

“Girişimci Rehberi”

Baybars ALTUNTAŞ Haluk OKUTUR Ertuğrul BELEN Adnan AKDEMİR Melik DUYAR İdris CİN Burak BÜYÜKDEMİR

sayı:1 1

stepdergisi.com


2

stepdergisi.com

Editörden KÜNYE Kurucular Kemal Talha KOÇ Fatih ÇAPAK Genel Koordinatör Esma KAPLAN Editör Burak ARİK Şeyma KAR Medya Operatörü Muhammed Emre ALTUNOK Sosyal Medya Operatörü Metin ŞAHİN Röportaj Sorumluları Fatih ÇAPAK - Talha KOÇ AR-GE operatörü Damla KESMEZ Reklam Operatörü Fatih ÇAPAK - Talha KOÇ Fotoğraf ve Görsel İçerik Operatörü Nazgül Ece KALAMİ Tasarım Operatörü Fatih AÇIL İsmail Burak Sönmez İletişim : info@stepdergisi.com www.stepdergisi.com

Başarı nedir sizce? Kimisi için başarı, “çok para sahibi olmak ”, kimisi için, “istediği her şeye sahip olmak ” , belki de “yüksek bir unvana erişebilmek ”, ya da “yeni bir şey bulmak ” olabilir. Ama bizce asıl başarı, günün sonunda “mutlu olabilmek” tir. Zaten söylediğim tüm bu başarı senaryolarının ortak noktası da bu; mutlu olabilmek. Birazdan her ne kadar dokunamasanız da çevireceğiniz her bir sayfa bu mutluluğun ürünü. En başta, daha Step sadece bir fikirken, hepimizin kafasında bu sayfalara sığmayacak kadar büyük soru işaretleri vardı. Ama ekip olmayı başardığımız her günün sonunda aslında birbirimizin mutluluğuna şahit olduk. Büyük bir heyecandı, büyük bir koşuşturmaydı. Hiyerarşi kurmadan birbirimizin eksiklerini gidererek ilerlediğimiz bu yol belki bizim için bir dönüm noktasıydı. Ama sonuç olarak uzun mu uzun; yorucu mu yorucu çalışmalarımızın sonucunda siz değerli okuyucularımıza kavuştuk. İlk sayı, ilk göz ağrısı, büyük bir deneyim… İlk sayı için bize hiçbir şeyden kaçınmadan, büyük destek veren girişimci büyüklerimiz gözümüzdeki o ışığı görmüş olacaklar ki; çok önemli öğütlerde bulundular. Bu sayının çıkabilmesinde emekleri gerçekten büyük. Savunduğumuz tüm yenilikçi fikirlere büyük içtenlikle destek verdiler. Biz şu an çok mutluyuz. Eğer siz de son sayfayı bitirip, boş vakit geçirmediğinizi anlıyorsanız ve bundan dolayı küçük de olsa bir mutluluk varsa içinizde; artık siz de bizdensiniz. Siz de bizim bu başarımıza ortak oldunuz. Çok uzattığımı biliyorum; ama sizden tek bir ricam var: “Lütfen sayfaları zarar vermeden çevirin; çünkü her bir satırda size katmak istediğimiz tecrübelerin emeği var.” Burak ARIK


3

İçindekiler

stepdergisi.com

Baybars Altuntaş - Deulcom International Kurucusu “Yirmi bin kişi pas geçti: ben faks çektim.”

Sayfa 4

Ertuğrul Belen - Divas Diamond Pırlanta Kurucu Ortağı “Ortaklığı evlilik eksi alyans olarak tanımlıyorum.” Sayfa 8

Adnan Akdemir - AFM Sinemalarının Kurucusu ve Melek Yatırımcı

“Bunu evlenme çağına gelmiş kızını gelinlikle görmeye benzetiyorum.” Sayfa 14

İdris Cin - Girisimhaber.com Kurucu Ortağı

“İnovasyon ve ar-ge çalışmalarıyla girişimcinin kendi mavi okyanusunu oluşturması ya da en azından bu okyanusta daha az kırmızı olan bölgeleri bulması gerekiyor.” Sayfa 20

Haluk Okutur - Simit Sarayı Kurucu Ortağı “Şu an dünyada açtığımız tüm şubelerin adı Simit Sarayı.”

Sayfa 28

Melik Duyar - Mega Hafıza Kurucusu

“Hafıza tekniklerine ilgi duymam bende kumarhanelerde başladı.” Sayfa 32

Burak Büyükdemir - E-tohum Kurucu Ortağı “İnternet bugün içinde yaşadığımız yer.” Sayfa 42


4

stepdergisi.com

BAYBARS ALTUNTAŞ

İçinde bulunduğumuz çağ artık girişimcilerin dünyası haline geldi. O kadar çok fikir üretilip; hayata geçirilmeye çalışılıyor ki gelişen teknolojiyle birlikte inovasyon çalışmaları hızla ilerliyor. Tabii ki bu doğrultuda kimi girişimciler büyük başarılara imza atarken, kimileri eleniyor. Peki bu eleme neye göre oluyor? Bu konu hakkında eminiz en tecrübe sahibi isimlerden biri dünyaca ünlü girişimcimiz Baybars Altuntaş’ tır. Girişimcilik dünyasına hızlı ve emin adımlarla girip, büyük kararlılıkla başarıya koşan Altuntaş’la sizin için konuştuk. Umarız ki, aradığınız soruların cevabını bulabilirsiniz…


5

stepdergisi.com

Milyarder Öğrencimiz Geldi

Lisede halıcıda, üniversiteo kadar çok iş halledersin; ne deyse acentelerde çalışırken kadar çoksa o denli az iş üreDeulcom gibi büyük bir şirke- tirsin. tin sahibi olacağınız hiç aklınıBildiğiniz üzere girişimcileza geldi mi? rin en büyük sorunu çevreAklımın ucundan bile geçlerindeki kişilerin sözleriyle medi. Hiç böyle bir plan da enerjilerinin sönmesi oluyor. kurmuyordum. Ama küçükken Bu konuda düşüncenizi hep; ”Bu çocuk bir şey olacak” alabilir miyiz? derlerdi. Daha otobüsle okula Zaten burada en büyük barigiderken bile hocamız: “Milyarder öğrencimiz geldi “ der- yer yakın çevre ve bu bariyeri di. Demek ki bir ışık varmış ve aşabilmek çok önemli. Girişimcinin kulağının içi tertemiz bunu görmüşler. olacak; laf sağ taraftan girip Hattuşaş’ı sattığınız sol taraftan çıkacak. Herkesi dönemdeki enerjinizi ve dinle; ama işine yarayanı al. Üniversite yıllarınızdaki Türkiye ‘de inovasyon girişimcilik enerjinizi yaratan kırk patrondan biri eksilmeden şu an da seçilmek ve hayatınızın TRT muhafaza ediyor musunuz? tarafından belgesel olarak Oldukça koruyorum enerjimi. yayınlanması sizde nasıl bir Topluma ne kadar çok şey ve- duygu yarattı? rirsen o kadar şarj oluyorsun ve enerjin de bir o kadar yük- Bunların hepsi hikâye. Biri seliyor. İş vaktin ne kadar azsa geliyor, sizi seçiyor ve hayatı-

nızı belgesel haline getiriyor. Tabii bunlar için bir şey yapmış olmanız gerekir; ama sonuçta kalıcı cinsten apoletler değil; ama motive bakımından ele alınca sizi kendinize getiren, şevk veren faaliyetler.

Yirmi bin kişi pas geçti; ben faks çektim.

Sizce girişimcilikte şans faktörünün yeri neresidir? Siz başarınızda ana etkenin şans ve içgüdü mü; yoksa çalışkanlık mı olduğunu düşünüyorsunuz? Aslında bu bir paket. Çok çalışırsan, iyi fikir üretirsen başarılı olursun; ama bunların


6

stepdergisi.com

hepsinin bir payı vardır. Ana etkene gelirsek de ben bunu, E-maildeki @ işaretine benzetiyorum. Adres ne kadar doğru olursa olsun o işareti koymazsan o mail gitmez. Dolayısıyla burada da yüce Allah’ın takdiri olmadan hiçbir şey olmaz.

Kitabın başına geleceğin girişimcileri kızım “Eda ve Alara” ya diye başlık attım ve daha sonra küçük kızım Eda geldi ve dedi ki; ”Hem kitabın başında böyle diyorsun; hem de kitapta zengin adamın çocuğu girişimci olmaz diyorsun, biz ne olacağız şimdi?” Güzel bir şey yakalamış değil mi? Zaten bu sorudan sonra değiştirdim o söylemimi. Aslında zengin adamın çocuğu da girişimci olur ama şu da bir gerçek ki: Sıfırdan başlamakla belli bir noktadan ilerlemek arasında büyük farklılıklar var. Tecrübelerinizi paylaşmak için yeni kitaplar yazmayı düşünüyor musunuz? İkinci kitabım yeni çıktı zaten üçüncüyü de düşünüyorum; ama içerik hakkında bir şey söyleyemem şimdilik.

Aslında yeni bir fikir olmayan “Franchising” kavramını Avrupa’dan Türkiye’ye getirdiniz. Dediğiniz gibi bunu da yirmi bin kişinin okuduğu derginin vesilesiyle sadece siz düşünüp gerçekleştirdiniz. Bu, girişimciliğin bazı insanlara has bir özellik olduğunu gösterir mi? “Yirmi bin kişi pas geçti; ben faks çektim.” Başarı da buradan geldi. Bence girişimcilik insana has bir özellik değildir. Ama çevre şartları, eğitim, kader, kısmet gibi faktörler birleşip girişimciliği meydana getirir. Siz bir yere tohum atarsınız oradan aldığı ışıkla büyür gelişir; ama başka bir yere attığınız aynı tohum o ortamın ışığıyla büyüyemeyebilir. Bu örneğe benzetebiliriz girişimciliği.

Tek cümleyle yeni nesil girişimcilere tavsiyeleriniz nelerdir? İT ve mobil teknolojilerinden uzaklaşmasınlar. Burnunuzun çok iyi koku aldığını söylemişsiniz. ” Otobüsten İndim Bmw’ye Bindim “ adlı kitabınızda da başarmış olduklarınızı bizim de başarabileceğimiz mesajını vermişsiniz. Bunlar hakkında ne söylersiniz?

Girişimcinin üç tane önemli duyu organı olacak. Birincisi kulak: Bir kere kulağının içi tertemiz olacak. Laf sağ taraftan girip; sol taraftan çıkacak. Herkesi dinlersen bir yere varamazsın. Gözler: ” Look at the door; see the door.” Arada dağlar kadar fark var. Herkes bakacak; sen göreceksin. Üçüncüsü de burun: Burun da paranın kokusuZengin adamın çocuğundan girişimci olmaz gibi nu iyi alacak. Bu olayın özeti budur. bir söylemeniz var. Bunlar hakkında ne diyeceksiniz?


7

Makale

stepdergisi.com

oran % 80.5’lere çıkıyor. Y kuşağında yaşanan bu durum ,çalışanları şirkette tutabilmek için sadece pozisyon yükseltme değil bunun yanında bu genç çalışanlar için rekabet ortamı yaratılabileceği gibi prim, projelerde görev ve kısa dönemli eğitim olanakları da sağlanabilir. Böylece genç yöneticilerin işlerine olan algıları hep açık kalır.

Y Kuşağı ile İş Anlayışı Değişiyor 35 yaş altı çalışan genç profesyonellerle birlikte iş yaşamı ve anlayışı kavramı tamamen değişmeye başladı. Bir üst kuşak olan anne ve babalarının bir iş yerinde kalma süresi 9 yılı bulurken Y kuşağında bu süre 3 yıla kadar düşüyor. 1990’lı yıllarda 10 yılda 3 iş değişikliği “tutarsızlık” olarak algılanırken; şimdi bu görüş Y kuşağıyla birlikte değişerek 4 veya 5 iş değişikliğine makul bakılabiliyor. Yapılan araştırmalar sonucunda Y kuşağı genç yöneticilerin sürekli yeni fırsatlar kovalamak gibi bir girişimi var. CV’lerini hep güncel tutmayı tercih ediyorlar. Bu girişim isteği de, genç yöneticilere daha uygun teklifler geldiğinde, iş değişikliğine gidebiliyorlar. Araştırmalar da bu sonucu destekler nitelikte; tam zamanlı genç çalışanların % 76’sı doğru bir iş fırsatıyla karşılaştığında mevcut işlerinden ayrılmaları söz konusu oluyor. Türkiye’de de durum aynı. Araştırmalar 10 yıl içinde bir üst kuşak olan X jenerasyonunda kişilerin ortalama çalışma süresi 22 ay iken, Y jenerasyonunda bu süre 18 aya kadar düşüyor. İş ömründeki kısalmalar Y kuşağının karakteristik özelliği olarak görülebilir. Bu kuşakta, X kuşağında olduğu gibi, çalıştığı kuruma bağlılık ön planda olmuyor. Daha çok rasyonel ve bireysel çıkarlar önem kazanıyor.

İş değişimindeki artış birçok soruyu akıllara getiriyor: Genç çalışanların neden çok sık iş değişikliğine gittikleri ve şirketten ne tür beklentileri olduğu? Y kuşağının çalıştığı kurumu değiştirmesinin belki de temel sebebi; gençlere yeterince fırsat tanınmamasıdır. Bu durum onları daha aktif olabilecekleri kurumlara yöneltiyor. Genç çalışanların şirketlerde aradığı özelliklerden bazıları; şirket içi adalet, objektiflik ve şeffaflık gibi ortamlardır. Y kuşağının önemli özelliklerinden biri de, maddiyat odaklı olmamaları ve ücretin önüne geçen değerlere sahip olmalarıdır. Araştırmalar Y kuşağının %58’inin uyumlu bir şirkette çalışmak için %15 daha az maaş almayı kabul ettiklerini gösteriyor. Bu araştırmalardan Y kuşağının önem verdiği üç konunun; özel hayat, pozitif ortam ve kariyer fırsatı olduğunu görüyoruz. Bu olanakların iyi olduğu durumlarda genç yönetici takımındakiler iş değiştirmeyi düşünmüyor. Genç çalışanlarda yönetici kademesine doğru yükselmek sadakati artırırken iş değiştirme oranını da ciddi boyutlarda düşürmektedir. Örneğin; Siemens’de normal pozisyonda çalışan bir kişinin beş yıldan uzun o kurumda kalma oranı % 29.5 iken pozisyonun yükselmesiyle

Şirketler de çalışanların dinamizmini artırma amaçlı çeşitli stratejiler uyguluyorlar. Bu uygulanan stratejilerin en önemli noktaları; Y kuşağına bireysellik, özgür bir çalışma ortamı ve yeteneğini kullanabilmesine yönelik çalışmaları oluşturmasıdır. Peki şirketler ne uyguluyorlar? Arçelik, yönetim becerilerini geliştirme ve mentorluk programı uyguluyor. Kiğılı, yönetici eğitimleri, ödül sistemi ve sosyal aktiviteler sunarken; Oyak Renault, kariyer gelişimi, arabuluculuk ve koçluk gibi uygulamalar sunuyor. Şuan Y kuşağı Türkiye’ de % 50 gibi bir nüfusu kaplarken; 2025’de bu oran %70’lere çıkması tahmin ediliyor. Y kuşağındaki bu artış tahmini, şirket hedefleri arasında bu kuşağa yönelik bir İK politikası çalışmalarında artma olacağını gösteriyor. Damla KESMEZ


8

“ORTAKLIĞI, EVLİLİK EKSİ ALYANS OLARAK TANIMLIYORUM” stepdergisi.com

Networking, bir kişiden diğerine, bilgi, tecrübe ve bu doğrultuda ilişki taşımadır. Networking ile isterseniz birine yardım edebilir; isterseniz başkasından yardım alabilirsiniz. Bu doğrultuda Networking’i, “Tanıma-Tanıştırma Sanatı” şeklinde ifade eden Ertuğrul Belen şüphesiz ki; Türkiye’de Networking’in yayılmasına ve gelişmesine katkı sağlayan en önemli kişilerden biri. Bu bilgiler ışığında yaptığımız söyleşi tarzı röportajda bizi de aydınlattı.


9

Günümüzde insanların çoğu networkün etkisinden habersiz hareket etmektedir. Sizce Networkün ayrıcalığını ortaya koyan ve sizi networker olmaya davet eden şeyler nelerdir? Benim networking ile tanışmam şöyle oldu: Üniversite yıllarında ekonomi kulübündeydim ve bir şekilde o sene başkanlık sorumluluğu bana kalmıştı. Buradaki hocam da sürekli networking’in çok önemli olduğunu vurguluyordu. Araştırmaya başladığımda networking’in yeni nesil iletişim tekniği olduğunu gördüm ve üzerine gittim. Hepimiz tanışmanın, etkili konuşmanın, vücut dilini doğru kullanmanın, ikili iletişimin önemli olduğunu biliyoruz; ama networking aslında açık bir büfe gibi. Senin için doğru olanı, sana yakışanı bulabilme, doğru yerde doğru miktarda beden dilini gerektiği gibi kullanma, gerektiği yerde doğru mesajı verebilme ve bunları iletişim formatına uydurabilmeyi sağlayan tanışma ve tanıştırma formatıdır. Bir davranış sanatı aslında. Ayrıca networking’te karşındaki kişiyle bir güven bağı oluşturman da çok önemli. Karşındaki kişinin hedeflerini bilmiyorsan onu sadece biliyorsundur; ama onu tanımıyorsundur. Bunun için de çevrenizde destek olmaktan zevk alacağınız kişiler olmalı. Bu girişimcilik hayatında bence böyle olmalı. Yani özünde network, çevrendekilerin başarılı olabilmesini sağlama sanatıdır. Kendini destek olmaktan zevk alacağın kişilerle çevrele ki; zamanı gelince

onlarla gerekli düzgün iletişimi kurabil. Önce insan; önce doğru ortak. Eğer siz doğru ortağınızı bulursanız her işte başarılı olabilirsiniz; çünkü birbirinizi tamamlıyorsunuzdur. Ben bu yönde ortaklığı evlilik eksi alyans olarak tanımlıyorum.

stepdergisi.com

sizin ona yaklaşabilme ihtimalinizi arttırır.

Üçüncüsü güven: Birinci ve ikinci safhayı belki hızlıca geçebilirsiniz; ama güven adımını bir hamlede geçmeniz zor. Karşınızdakiyle güven temellerini oturtamadan bir işe Eskiden insan ilişkileri daha başlamanız zor ve tehlikelidir. çok güvene dayanırken artık Birinci ve ikinci adımı sağlayıp toplum bireyselleşme yolun- karşılıklı güven oluşturacak da ilerliyor. Artık ayaküstü ko- şekilde ilişkilerinizi besledinuşmak bir yana yolda selam ğinizde güçlü bir network vermeden geçiliyor. Network oluşturma yolunda dev adım ün amacı olan “tanı-tanıştır” atarsınız. bundan nasıl etkileniyor? Dördüncü adım ilişkilerin süVerdiğim seminerlerde, eğirekliliğini sağlamaktır. Bu da timlerde her zaman söylediaslında Networking ve başarığim bir şey var: “İyi bir işbirliği nın sonucudur. Bu dört adımı dört safhadan geçmeden asla inşa edebiliyor olmanız çok olmuyor .” Bu dörtlü de şu: önemli. Yüz yüze görüşmenin Tanınma, itibar, güven ve bu yerini hiçbir şey tutamaz. Ama ilişkiye düzeyli bir seviyeye sosyal ağlarda networking getirme. Bir kişi bu dört adımı önemli mi değil mi diye artık hızlıca geçiyor olabilir; ama bir sormamak gerekiyor. Bu artık başkasının geçmesi belki bir biraz da deriyle tırnak gibi ayyıldan fazla alıyordur. rılmaz ikili. Yani iyi bir girişimci hem internetteki; hem de inBu dört adımdan birincisi taternet dışındaki networküne nınma: Networking’te insan- dikkat etmelidir. larla sizin ilk etapta bir tanışma süreciniz vardır. Üstelik bu Peki, internet teknolojilerinin tanışma sürecinde insanların networkü daha da geliştirdiğisize karşı sizin haberiniz olma- ni söyleyebilir miyiz? dan önyargıları da olabilir. Bu yönde insanların size duyduğu Bu sorunun cevabını başka bir soruyla düşünmek lazım: ilk izlenim çok önemli. ”Teknoloji, gelişimleriyle bize İkinci olarak itibar: İtibar işbir- zaman kazandırdı. Peki, biz liğinde tek başına çok önemli bu zamanı dönüp ilişkilerimibir faktör değil. İşbirliği yapze nasıl yatırıyoruz?” mak için itibar yetseydi; bugün bütün iş adamları, iş kadınları İyisi de kötüsü de bize bağlı. derneklerine girdiğin anda sü- Örneğin, Facebook’ta beş saat rekli, durmadan iş yaptıklarını geçirmek zaman kaybı olarak görürdün. Ama bu böyle değil. değerlendiriliyor olabilir. Ama İtibarın asıl önemi senin etki eğer bu size katkı sağlıyorsa ve alanını artırmasıdır. Yani işbir- bunu isteyerek yapıyorsanız liği için birinin itibarlı olması bence zaman kaybı değildir.


10

stepdergisi.com

etmek demektir. Aksine mantıksal ve duygusal zekasının bir arada olması gerekir. Duygusal olmakla duygusallığı yönetmek arasında büyük bir fark vardır. İş dünyasında duygusal de geleneksel dediğimiz sana- olmak zorlayabilir. Yani her yicilerin, iş adamlarının kendi şeye alınmak, sürekli duygularının fevri halde olmasını işlerine odaklanırken bunun yanında yeni fikirleri hakkında engelleyememek. Eğer sen bir girişimcilerden destek almaları iş içinde karşı fikirleri dinleyegerekir. Yani fikirlerini girişim- meyecek kadar duygularına cilerin düşünmelerine olanak söz geçiremiyorsan, bir süre sonra çevrendekiler fikirlerini verseler girişimci de günün sonunda gerçek bir sorun hak- sana söyleyemez duruma geleceklerdir. Ve şu da bir gerçek kında çözüm arayışına girebiki: İnsanlar sevdikleri insanlarlecektir. la çalışmak isterler. Dolayısıyla Şu an girişimcilerin birçoğu hiç da bu yönde duygularınıza söz olmayan bir şeyi bulabilmek geçirebilen duygulu biri olmaiçin taklalar atıyor. Hâlbuki var nız önemli. olmayan bir şey bulununca bu sefer de işin derinliği olmuyor. Sessiz liderlerin kalabalıklaHedef kitlesi olmuyor, satış ya- şan dünyada öneminin daha pamıyor ve işini paraya dönüş- da artacağına inanıyormuştüremiyor. Bunun sonucunda sunuz. Peki bu akıllı sessiz liderler gün yüzüne çıkamayıp da bir iki sene sonra girişimkendilerini gösteremezlerse cinin nefesi tükeniyor. Bunun yerine girişimciler, geleneksel kitleleri nasıl harekete gefirmaların gerçek problemleri- çirebilirler? Yoksa bu sessiz ni daha iyi öğrenebilse yaptık- sıfatına yüklediğimiz başka ları girişimler de daha kalıcı ve anlamlar mı var? sonuca odaklı olabilir. Benim tanımımda sessiz li-

Önce İnsan; Önce Doğru Ortak. Eğer Siz Doğru Ortağınızı Bulursanız Her İşte Başarılı Olabilirsiniz; Çünkü Birbirinizi Tamamlıyorsunuzdur. Siz orada ne yaptığınızın farkındasınızdır. Tabii yapacağınız bir sürü şey varken bir anda dalıp geçen zamanın farkına varmadıysanız ve günün sonunda mutsuz oluyorsanız bu bir zaman kaybıdır. Ayrıca güçlü bağlantılarımızın referansları ve tanıdıklarını daha yakından tanımak için Linkedin ya da Xing gibi sosyal ağlar büyük fırsatlar sunuyor. İş dünyasında son yıllarda strateji alanında büyük gelişmeler kaydedildi; fakat strateji uygulama alanında çok daha az ilerleme kaydedildiğini görüyoruz. Sizce bunun sebebi nedir? Uygulamada başarılı olmak için yola çıkarken hedefiniz olması çok önemli. Girişimcilikte imkan oluşturma, bunu hayata geçirme ve başarılı bir şekilde sürdürebilme önemlidir. Mesela Amerika’daki girişimcilerin, hedeflerini, birini ihtiyacı doğrultusunda daha somut şekilde belirliyor olabilmeleri fark yaratır. Girişimci: “Ben Google’ın ilgilenebileceği bir uygulama buldum. Google ile masaya oturabilecek kadar kendimi geliştireyim, eksiğimi o güne kadar tamamlayayım.” diyor. Türkiye’de bu derinlik henüz yok ama kıpırtıları da yok değil. Girişimcilik ekosisteminin Türkiye’ de patlayabilmesi için

derler zaten girişimlerinde iyi ilişkiler kurmuş, işlerini belli bir disiplin çerçevesine oturtmuş ve sağlam temellerde seyreden liderlerdir. Bunun için onların, hatalarını kapatmak için bağırmalarına, şov yapmalarına gerek kalmıyor. Ben böyle klasik cümlelere Çünkü işlerine odaklı oluyorinanan bir insan değilim. Çün- lar. Sadece dergi kapaklarına kü bu çok büyük bir genelleçıkan liderlerin başarılı olmame. Bu bence çok büyük bir dığını gösteriyorlar. Dolayısıyla önyargı. ”İş hayatında duyguya onların, işlerini yürütmek için yer yoktur.” Diyebilmek; para bu yönde ekstra bir çaba sarf uğruna mutsuz olmayı kabul etmelerine gerek yok. ”İş hayatında duyguya yer yoktur.” gibi cümleler duyuyoruz; fakat bunun yanında da sizin ciddi bir duygusal zeka kavramınız söz konusu. Bu yönde iş hayatında sizce duyguya yer var mıdır?


11

stepdergisi.com

Ben Google’ın bir eksiğini buldum. bu bir torpil değildir. Bu insanların sana nasıl yardım edebileceğini iyi ifade etmiş ve onların güvenini kazanmayı başarmışın demektir. Ülkemizde kartvizitin önemi bilinmiyor; fakat siz de sürekli kartvizitin önemini vurguluyorsunuz. Kartvizit sadece çok önemli şahıslara özgü bir şey midir; yoksa herkesin bir kartviziti olmalı mıdır? Yani sizce kartvizitin insan üzerindeki tanımı nedir? Her zaman büyük zevkle verdiğim bir örnek vardır: Japonlar iki elleriyle nadir bir kristali tutarmış gibi, hafif de öne eğilerek kartvizitini alırlar. Çünkü Japonların olaya bakış açıları Türkler olarak çekingen bir millet olduğubiraz farklıdır. Onlar senin kartvizitini almayı muzu söylüyorsunuz. Türkiye’de de insanlar genelde gelmek istedikleri yerlere tanıdık fak- artık belki de ömründe bir daha göremeyeceği törünü kullanarak gelme yolunu seçiyorlar. Bu biriyle iletişime geçebilme fırsatı olarak değerlendirirler. Kartvizit onlar için kimi zaman, karda haliyle torpil kavramını ortaya çıkarıyor. Peki, insanlar kendi iradelerini, kendi güçleri- şısındaki insanla bağlantı noktasının tek anahni kullanarak bir yerlere gelebilmek için nasıl tarıdır. Kartvizit bu yönde bir iletişim aracı. Aldığın kartvizitin kime ait olduğunu bilmiyorbir yol izlemelidir? san, sen o temas ettiğin dünyadan kopmuşsun Aslında ben bu soruya katılmıyorum. Girişimci demektir. Yani o dünyanın kapılarını açacak tabii ki ailesiyle, tanıdıklarıyla doğru bir netanahtarı kaybetmişsindir. work yapıp hayalini paylaşabilir. Zaten dünya Herkesin bir kartviziti olmalı; ama tabii ki bugenelinde yapılan araştırmalar da başarıyı yanun da bir üslubu olmalı. Aynı şey kartvizit kalamış ve hayata geçmiş bütün girişimlerin vermek için de geçerlidir. Kartvizit kullanmak iş %70’inin aile, tanıdık, eş, dost ile beraber yadünyasında bir sanattır. pıldığını gösteriyor. Asıl soru şu: “Türkiye’ de network ve torpil arasındaki fark anlaşılabiliyor mu?” Torpil, herkese eşit hak tanınan bir gündemde senin hem bu hak kavramını es geçmen; hem de yerine getiremeyeceğin bir işe yükselmiş olman demek. Ama diyelim ki: Benim bir girişimim var; aynı şekilde senin de. Eğer ben bu girişimi hayata geçirmek için uğraş verip doğru bağlantılar kurarken; sen yatıyorsan ve ben bu girişimimi bir yılda hayata geçirirken; sen üç yılda hayata geçiriyorsan burada bir torpil yoktur ve ben bu projemi hayata geçirebilmek için o arada eş, dost, tanıdıkla da bağlantı kurabilirim. Beni en çok tanıyan insanlara yüzümü dönemezsem, kime döneceğim? Dolayısıyla, burada çok net bir çizgi var. Doğru kişilerle doğru bağlantılar kurabiliyorsan üstelik bunu kimsenin hakkını yemeden yapıyorsan

Şu an girişimlerin başarılı olmasında ekip de büyük etken. Bir girişimci, ekibini nasıl seçmelidir? Girişimcilikte her şey iyi bir ortaklıkla başlar. Ekibiniz ne kadar iyi olursa olsun başarısız bir ortaklık bir süre sonra her şeye gölge düşürecektir. Ortağınla aradaki saygı bağını belli bir seviyede tutturmanız gerekli. İyi bir ortaklık kurulduktan sonra kurduğunuz ekiple sistemleri iyi oturtmanız gerekli. Süreci iyi kurup, ekibinle uyumlu çalışıp değerlendirme kriterlerine göre de günün sonunda işinin bittiğini görüyorsan; insanlarla ilgili gereksiz kaygılar edinmezsin. Bu yönde girişimci ellerini kirletip süreçlerini oluşturur, en doğru kişileri o süreçlerin başına getirir ve sistematik olarak bu döngüyü takip eder iyileştirirse, başarı kaçınılmaz olur.


12

stepdergisi.com


Makale

EKONOMİDE HEDEFLERİMİZ

13

stepdergisi.com

durgunluk nedeniyle cari açığın milli gelire oranı yüzde 6’lara kadar düştü. Bu yılın ekonomideki büyüme sebebiyle cari açığın milli gelire oranı yüzde 5’e düşmesi beklenebilir bir durumdur. Ekonomistler bu oranın yüzde 4’ü aşmaması gerektiği konusunda hem fikirler. Türkiye’de on yıl öncesine kadar yüzde 3.5’ i aşan cari açığın krizlere yol açacağından korkulurken, şimdiki hedefimizin yüzde 5 olması durumu garipleştiriyor. Bazı küçük ekonomiye sahip ülkelere Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, baktığımızda; cari açığın milli gelire oranı çift 2013’ün ilk Enflasyon Raporu’nda üç alanda yüzde 5’lik bir hedefi olduğunu açıkladı. Bu he- haneli sayılara ulaşmaktadır. Ancak büyük deflerinin ise; büyüme,cari açık ve enflasyonun ekonomiye sahip bir ülkede yüksek cari açık büyük dış finansman gereği sonucunu ortaya milli gelire oranının yüzde 5 civarında olması çıkarır ki, bu da sorun teşkil edebilir. durumunda başarılı olunabileceğini belirtti. Enflasyonun ise yıllardan beri Türkiye’de Bu üç alandaki yüzde 5’lik oran hedefleryüzde 7’nin altına düşmemiş olması yüzde 5’lik ini değerlendirecek olursak; ekonomide bir hedefin Türkiye için sevindirici bir etki ki büyümenin geçen yıl yüzde 2.5 olduğu yaratacağı ortada. Aslında gelişmiş ülkelere düşünüldüğünde ilk hedef olarak yüzde 5’lik bir büyümeye sevindirici bakılabilir. Türkiye’de bakıldığında enflasyon oranları yüzde 1- 3 arasındadır; bu da Türkiye’nin hedefinin hala geçmiş yıllara bakıldığında ekonomideki geliştirilmesi gerektiğini gösteriyor. büyümenin yüzde 9’ları bulduğu görülmek2007 ve sonrası düşünülerek yapılan tedir. Ancak bu oran Türkiye ekonomisinde açıklamalarda enflasyon oranının sürekli olarak çeşitli duraklama dönemleri yaşandığı da düşünülürse ortalama büyüme hedefinin yüzde yüzde 4 civarında olması hedeflenmişti. Ancak bu hedefin yanına bile yaklaşılamayınca 4-5 civarında olduğunu görüyoruz. 2008’de hedef yüzde 5’e çekildi. Yapılan Uzun dönemde 1950’den günümüze kadar açıklamalarda enflasyon oranındaki hesaplanmış olan ortalama büyüme hedefi yüksekliğin nedeni olarak gıda fiyatlarının aşırı yüzde 4.8’dir. Bu da Türkiye’nin yüzde 5’lik değişkenliği ve çeşitli faktörler belirtildi. İlk hebüyüme hedefine yaklaştığını gösteriyor. Ancak gelişmiş ülkelerden farklı bir durum olarak defin yüzde 5’in altına düşmek değil, bu oranda bir istikrar sağlamak olduğu belirtildi. Türkiye’de genç nüfus fazlalığı yüzde 5’lik Bu üç hedefte yüzde 5 oranını büyümenin yeterli olmayacağını bize gösterigerçekleştirmek şimdilik kabul edilebilir olsa yor. Genç nüfusun istihdamı için en az yüzde da uzun vadede cari açık ve enflasyonda yüzde 6 büyüme gerekirken, mevcut işsizliği de göz önüne aldığımızda bu oran daha da yükselerek 5’in daha da altına düşmek ve büyüme de yüzde 9’lara çıkmak gerektiği ortadadır. İlk yüzde 9’lara ulaşıyor. Başlangıç hedefi olarak yüzde 5 sevindirici olsa da uzun vadede yeterli yüzde 5’lik hedefler gerçekleştikten sonra diğer hedeflerin de bunlar olması, ekonomistler için olmayacaktır. büyük bir gereklilik olarak görülüyor. Geçen yıl Türkiye ekonomisinde yaşanan Damla KESMEZ


14

stepdergisi.com

ADNAN AKDEMİR

Şuan Türkiye’de sinema izlenme oranlarının bu kadar yüksek olmasının bizce başkahramanı ‘Adnan Akdemir’dir. Sinema kültürüne belli standartlar getirerek, izleyicinin daha iyi bir ortamda seyretmesi için güzel bir zemin hazırlamıştır ve bu ortam günümüze kadar gelişerek gelmiştir. Bu alanda bir ilke imza atan Akdemir, bugünün sayılı melek yatırımcılarından ve şimdi de televizyon programlarını meşru yollardan, internet aracılığıyla izleyiciye sunmak için çaba sarf ediyor. Bu yönde hala eğlence sektöründe yenilikçi fikirlere imza atmaktadır.


15

stepdergisi.com

“Bunu evlenme çağına gelmiş kızınızı gelinlikle görmeye benzetiyorum.” Sorularımızı büyük içtenlikle cevaplayıp, değerli sektördeki en büyük ikinci markası durumunda. vaktini bize ayıran ‘Adnan Akdemir’ in tecrübe- Yani AFM’yi daha iyi şartlara kavuşturmuş ollerinden kesinlikle siz de faydalanmalısınız. duk. Hem ülkemize yabancı yatırımcı ile sermaye girişi sağladık, hem Türkiye ‘de yaratılmış bir Patronu olduğunuz sinemanın CEO’su oldunuz markayı ve yönetim şeklini yurt dışına ihraç etve buna rağmen enerjinizi fazlasıyla koruyor- tik, hem de binlerce kişiye iş, milyonlarca kişiye sunuz. Bunu neye borçlusunuz? eğlenceyi götürmüş olduk. Ben bunu evlenme Ben girişimci bir aileden geliyorum ve ailece çağına gelmiş kızınızı gelinlikle görmeye benzeeğlence sektörü dışındaki yatırımlarla ilgilenmi- tiyorum. Bu yönde AFM de Mars ile birleşmiş yoruz. Bu yatırımları yapmadan öncede yaşam ve büyümüş oldu. Benim nazarımda da şu anda standardı olarak bakış açılarımızı yaşam boyu AFM Türkiye’de sektörün hala en iyisi. Ama çalışma prensibinde birleştiriyoruz. Bu yönde daha fazla evde kalmasının manası olmayacaktatile gittiğinizde bile işle ilgilenmeye başlı- tı. Şirketlerde insanlar gibi doğup büyüyüp belli yorsunuz. Zaten bu işi zevk olarak yaptığınızda bir olgunluğa erişince artık kendi geleceklerine hem mutlu oluyorsunuz, hem de daha iyisini koşabilmeli. Bu yatırımcısı içinde doğru bir deyapmak için çabalıyorsunuz. Enerjimi, yaptığım ğer yaratma tarzı diye düşünüyorum. işte mutlu olmama bağlıyorum. Eğlence sektö- Peki aynı şeyi internet siteniz için de düşünüründeki risk, insanların bu yönde ayıracakları yor musunuz? Yani evlenme çağındaki kız benzamanlarının kısıtlı olması nedeniyle en ufak zetmesini onun için de kullanabilir miyiz? hatayı affetmemeleridir. Bu yönde süreklilik içinde çalışmanız şarttır. Bu da zaten enerjinizle Her yatırımcının kendine göre bir iştahı vardır. mümkün hale geliyor. Bu biraz da amacınızla ilgilidir. ‘Mavi Okyanus Stratejisi’ adlı çok tavsiye ettiğim bir kitap varAFM’yi satmaktan hiç pişmanlık duydunuz dır. Bu stratejiye çok inanırım. Bir de kırmızı mu? okyanuslar var. Bu okyanus köpek balıklarının Biz AFM’yi sıfırdan oluşturduk. Türkiye’de savaşından kan gölüne dönmüşken, mavi okyadüzenli film sektörü adına çok da bir şey yokken nuslar tertemizdir. Kendi bakış açımla ben de küçük sinemalar yaparak bu sektöre adım attık. mavi okyanusta yüzmek istiyorum. Çünkü ben Amerika’dan Türkiye’ye gelen ilk Girişim yapılmamış işi yapmayı doğru buluyorum. ZaSermayesi Private Equity anlaşmasını yaptık. ten yapılmakta olan işler bana göre değil. Yani Bu dönemlerde krizler ve büyük deprem döne- ben böyle bir yatırımcıyım. İnternette yapmaya mini de başarıyla atlattık. AFM Türkiye’de hala çalıştığım da bu. Çünkü internette belli bir başıhalka açılabilmiş tek eğlence ve kültür şirketi. boşluk var. Ben de bu işi düzene sokup herkese Buradan elde ettiğimiz kazançlarla rakiplerimizi kendi hakkını vererek; paylaştığımız dizilerde, de satın alıp daha da büyüdük. Benim yatırımla- filmlerde, şarkılarda emeği geçen herkesi göz rıma katılan tüm yatırımcılar Allaha şükür iyi ka- önünde bulundurarak; izleyiciye de kaliteli bir zançlar elde etti. 2008’de Rus bir gruba büyük şekilde izleme fırsatı sunarak, bu karışıklığın hisseleri sattık. Bu ortaklıkta Rus girişimcilerin hakkını vermek istedim. Bu yüzden sorunun şartı Rusya’da ve Ukrayna’da da AFM benzeri cevabı : “Neden olmasın?”. Benim oluşturdusinemalar açmamızdı. Bunu da yaptık ve şim- ğum ücretsiz reklamla film ve dizi seyrettirme di Rusya’da açtığımız sinema zinciri ülkenin bu modelinin tek korsandan farkı yapımcısına ciddi


16

stepdergisi.com

ücretler ödeyerek, üretenin hakkını koruyan bir sistem oluşturmam. Sinema işine başladığımızda aynı durum sinemada da oldukça yaygındı. Kurumsallaşıp tüm vergilerini, yapımcı paylarını düzgün ödemeye başladığınızda ödemeyenlere göre siz aslında dezavantajlı oluyorsunuz ama bir şirketin bu kararı alıp ilerlemeye başladığında kısa sürede haksız rekabet yapan diğer şirketlere göre büyümesi ve yabancı yatırımcı ile çalışıp piyasa lideri olabilmesi daha olası. AFM’de olan da aynen buydu. Kültür Bakanlığı bir toplantı yapıp tüm Türkiye’de toplanan eğlence vergisinin yarısını AFM ‘nin ödediğini ilan ettiği zaman herkes bize “akılsızsınız” demişti; halbuki biz piyasanın sadece %10 boyutundaydık o yıl, biz bu durumdan sadece onur duyduk. Takip eden senelerde AFM ülke lideri olmakla kalmadı üç ülkenin Türkiye, Ukrayna ve Rusya’nın en büyük sinema şirketine dönüştü. Kurumsal çalışmayan diğer şirketler yavaş yavaş piyasadan çekildiler.

Peki yayınladığınız dizileri televizyonla aynı anda mı izleyiciye sunuyorsunuz? Hayır, dizi bittikten 1 saat sonra yayınlıyoruz. Çünkü burada emeği geçen bir kesim de televizyon yayıncılarıdır. Dünyada bu süre sekiz gün sonra yayınlanarak yapılmakta, ancak korsan yayınlar televizyondan çekerek yayına girdiklerinden bizimde televizyonu takiben yayına hızlı girmemiz şart. Televizyonlar bu iş için büyük yatırımlar yapıyorlar ve bu işin asıl oluştuğu yer de televizyon. Bu yüzden onların bu işten paylarını almaları gerekir. Tabii farkımız şu : Televizyonda yayınlanan bir kere yayınlanıyor. Biz ise yayınladığımız şeyi süreklilik içinde saklıyoruz. Şu ana kadar Türkiye’de sinemada ve televizyonda yayınlanıp kaybolan ciddi bir arşiv söz konusu. Biz de bunun önüne yaptığımız yatırımla geçmiş oluyoruz. Böylelikle bu işi sektörleştirme yolunda ilerliyoruz ki tüm Orta Doğu tarafından izleniyor olmamız da bunun bir delilidir. Aslında bu yönden bir nevi kültü-


17

rümüzü ve değerlerimizi de dünyaya yaymış oluyoruz.” www.turkweb.tv” de film ve dizi seyretmeye gelenlerin yüzde 25’i diğer ülkelerden bağlanıyor, üstelik her şeyi şimdilik Türkçe yayınladığımızdan istedikleri içeriği Türkçe seyretmek zorundalar.

stepdergisi.com

Biz ilk şubemizi Maslak’ta bir otelin iki kat altına açmıştık ve o zaman da Maslak şimdi bildiğimiz gibi bir yer değildi. Düşüncemizde o zamanın güzel otellerinden biri olan bu otelin altında bir de sinema salonu kurmaktı. Böylelikle belli bir kesime hitap edebilirdik. Ama bunun ötesinde çok da büyük bir beklentimiz yoktu. Fakat bu işi yaptığımızda o kadar iyi bir reaksiyon aldık ki “okul sadece insanı hayatta başarılı problem otelin sahibi kendi işlerine de yaradığı için birçözme yeteneklerine kavuşturmak için var.” kaç tane daha salon alanı verdi. O sırada alışveriş merkezi furyası başladı ve onlar da bizim Çocukluk yıllarınızda girişimleriniz oldu mu; kapımızı çaldı, böylece yavaş yavaş büyümeye başladık. olduysa neler? Tabii, Maçka Parkı’nda su satmaktan, eski romanlar satmaya kadar birçok çocukluk işi yaptım. Fakat girişimcilik benim için bir aile geleneği olduğu için sanırım. İlk ciddi girişimim üniversitede ilk yılımda yapmış olduğum üniversite yılbaşı partisiydi. Burada keşfettiğim de sosyal iletişimin gücü idi. Parti hazırlığına başlarken ortada on kişi vardı ve herkes yanında 10 tanıdığını getirecekti . Ben de kapıda ek bilet satışı yapacaktım. Kulaktan kulağa haber verilen on kişinin her birinin de bir on kişiye söylemesi, beklenen yüz kişilik katılımcı sayısını o gece yedi yüze yükselmişti ve o zamanın parasıyla bir arabanın çeyreğini alacak kadar param olmuştu. Bu da benim ilk sermayemdi. Bu organizasyon işlerini tekrarladım. Prodüksiyon işlerinde de çalıştım. Daha sonra yurt dışında okurken çalıştım ve Türkiye’ye döndüğümde sinema sektörüne yatırım yaptım. O zaman sinema sektörü o kadar kötü anılan ve para kazanılamayan bir sektördü ki; annem bana:”Oğlum seni Amerikalar’da okuttuk kendine neden sinemacı dedirttiriyorsun? “ derdi. Belki 20 yılımı aldı ama kitabı yazılacak inanılmaz bir macera oldu. Sinemacı olarak insanları mutlu edebilme şansı bulduğum için onur duyuyorum. Darısı yeni kuracağımız eğlence şirketlerinin başına.

Teknik bir üniversiteden mezun oldunuz ve teknik üniversitelerden mezun olan kişilerin şirketlerde genel olarak ar-ge ve inovasyon gibi işlerde çalıştıkları düşünülmektedir. Teknik üniversiteden mezun olmuş ve girişimciliği seçmiş bir insan olarak sizce üniversitelerde verilen teorik bilgilerin öğrencilerin odak noktalarını girişimcilikten başka taraflara kaydırdığını söyleyebilir miyiz?

Ben üniversitede, kısmen de lisede öğretilen bazı bilgilerin hayatınızda çok da gerekli olduğunu düşünmüyorum. Burada bize verilmeye çalışılan en önemli şey problemi çözme yeteneğidir. Örneğin bir değer yaratmaya çalışıyorsunuz ve elinizde en az kaynakla nasıl en iyi değeri yaratabilirim diye bir problem var ve sizin de bu problemin çözümüne gitmeniz gerekmekte. Bu yönde aldığımız bazı bilgilerin problemi çözme bazında çok da bir önemi yoktur. Aslında bize öğretilen şey bu problemi çözme yeteneği ve alıştırmalar dizisidir. Problem ve çözümünü okulda öğrendiğimiz takdirde zaten girişimcilik adına en önemli şeylerden birini kapmış oluyoruz. Bu yönde okulun da girişimcilik üzerine kişiye kattığı değerler vardır. İTÜ‘ den sonra MBA için Amerika’daki eğitimde fen konularında hiç zorlanmadan geçtim, ama orada verilen Yalnız AFM sinemaları gibi üst düzey sinema- eğitimin en önemli yanı; sizi hayattan örnekler, larla sektöre lokomotiflik edebileceğinizi dü- Case Study ‘ler vererek dersi anlatmasıydı. Ama bence sonuç aynı; okul sadece insanı hayatta şünüyor muydunuz?


18

stepdergisi.com

başarılı problem çözme yeteneklerine kavuşturmak için var. “Bence okuldan mezun olmadan vereceğiniz en önemli karar; hayatta ne hedefe varmayı istediğinize karar vermek.” AFM sinemasını satmanızda, Eurasia Cinemas’dan ayrılmanızda ve Sifisan Entertaintment Investment işine başlamanızda hangi faktörlerin etkili olduğundan ve bunların hayatınızı nasıl etkilediğinden bahsedebilir misiniz? Ruslarla çalışmamızda önceden belirlediğimiz kontratın sonuna gelmiştik ve o süre boyunca da iyi işlere imza atmıştık. Bizim kendileri ile devam etmemizi istediler, fakat biz istemedik. Başka bir iş yapmak istiyorduk. Aslında daha önce söylemediğim enteresan bir neden de var. Şöyle ki; tam kontratın sonuna denk gelen dönemde Harvard’a bir kursa gitmiştim ve orada da bir profesörün konuşmasına katıldım. Ben bu konuşmayı çok etkileyici buldum. Konuşmanın özeti : “Hayatınızın manası ne?” sorusunu sorduruyordu. Ben de bundan ilham alarak şimdi faaliyetlerini sürdürdüğüm şirketi kurmaya karar verdim. Bence okuldan mezun olmadan vereceğiniz en önemli karar; hayatta ne hedefe varmayı istediğinize karar vermek. Çünkü sonra sizi yolunuzdan saptıracak çok değişken ile karşılaşıp kendinizi bambaşka yerlerde bulabiliyorsunuz. Size de önerim, kararınızı mezuniyetten önce verin. Hayattaki başarmak istediğiniz hedef nedir? Şu an akıllardaki soru sinemaların geleceği hakkında. E ticaretin yaygınlaşmasıyla Avm’lerin ve mağazaların ayakta kalmakta şimdiden zorlandığını ve ileride kapanma ihtimallerinin olduğunu biliyoruz. Tüm bunların sinema sek-

törünü nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz? Sinema sektörünün ayakta kalması için gerçekleştirilen inovatif gelişmeler nelerdir? İnsanoğlu sosyal bir varlıktır ve bir insanı sürekli bilgisayar başında tutmanız mümkün değildir. Bugün gezip baktığınızda Türkiye’deki eski şehirlerden geriye kalan en büyük tarihi kalıntı amfitiyatrolardır. Bu durum bundan binlerce yıl önce de böyle idi; şimdi de böyle. Çünkü insanlar topluca bir şeyler yapıp eğlenmek sosyalleşmek istiyorlar. Tabii o zaman amfitiyatro vardı; şimdi sinemalar var; bundan yıllar son-


19

stepdergisi.com

“Ben liderliğin öğretilebilir bir şey olabileceğini düşünmüyorum.” ra da yine buna benzer şeyler olacak. Gelişimi nasıl olur bilmeyiz ama insan sosyal bir varlık olduğu için toplu eğlence sektörü bir değişim içerisinde sürekli yenilenecek ve gelişecektir. Yaklaşık 20 senedir sektörün önde giden sinemaları olan AFM’ye liderlik ettiniz. Bu sizin ideal bir lider olduğunuzu gösterir. Size göre ideal bir lider nasıl olmalıdır? Normal bir insan kendini geliştirerek, eğitimle lider olabilir mi? Estağfurullah, Ben liderliğin öğretilebilir bir şey olabileceğini düşünmüyorum. Zaten herkesin lider olduğu bir toplumda kaos olurdu. Eğitim liderliğin su yüzüne çıkmasını sağlar, bazı vasıflarla donatılmasını sağlar. Ama dediğim gibi liderlik ruhu insanın içindedir. Aklınıza çok yatan bir girişim modelini bu vasıflara sahip olmayan biri size sunarsa ne gibi bir yol izlersiniz? Bu yönde size göre bir girişimci nasıl olmalı? Yatırım yapacağınız girişimcide ne gibi özelliklerin olmasını beklersiniz? Biz bir kaç yatırımcı ile birlikte iki sene önce Türk Melek Yatırımcılar Derneği’ni kurduk. (melekyatirimcilardernegi.org ) Amacımız, fikirle sermayeleri bir araya getirmekti. Bu alanda zaten şirketimle faaliyet gösterdiğimden ben birçok yatırımı ilk aşamasında görebiliyorum; fakat melek yatırımcılık da her şeye yatırım yapmanız gerektiği anlamına gelmiyor. Yaptığınız yatırımlarla fark yaratabileceğinizi düşündüğünüz girişimleri desteklemek bence daha doğru. Çünkü bu yatırım zamanınızın çoğunu geçireceğiniz bir platform haline geliyor. Bu da sizin mutluluğunuzu etkileyeceği için seçici olmanız gerekiyor. Benim için yatırımımı yapacağım işin ilgilenebileceğim düzeyde olması gerekli. Ayrıca girişim-

cinin de kişilik özellikleri benim için önemli bir faktör. Onu çok iyi tanımak isterim; çünkü ortada ortaklığını birlikte yürüteceğimiz bir iş var ve ismim bu işte o kişi ile anılacak. Girişimci de arayacağım en önemli özellik dürüstlüğüdür. Digitürk, D-smart gibi uydu kanalları sinema sektörünü nasıl etkiliyor? Onları sinema sektörünün gelişmesinde bir engel olarak görüyor musunuz? Hayır, hiçbir etkisi yok. Zaten film vizyondayken başka bir yerde gösterilmiyor. Daha sonra bahsettiğiniz uydu kanallarında, sonra da televizyonlarda gösteriliyor. Bu yüzden bir engel teşkil edeceğini düşünmüyorum. Ama korsan yayınların her cinsi sektörü zarara uğratır, bunun yerine yasal platformlarda seyretmeye özen gösterilirse; hep daha iyi filmler, daha iyi sinemalar, daha iyi internet hizmetlerini bulabiliriz, çünkü eko sistemi böylelikle bozulmaz ve daha da gelişen bir sektör olur. Biz “www.turkweb.tv” de zaten yayını ücretsiz yapmaktayız. Tüm sistem seyredeceğiniz bir reklam ile finanse edilmekte, durum böyle iken aynı hizmeti yasadışı şekilde sunan bir siteyi veya sokaktaki yasal olmayan dvd satıcısını seçmeniz sadece sektörü baltalamak olur. Sinema sektörü son yirmi yılda bu kadar güzel gelişti ise, iyi film ve sinemalar artık tüm yurda yayıldıysa bunun sebebi yasal çalışan AFM gibi bir şirketin yasal olmayan alternatiflere tercih edilmesi, AFM ‘nin de Türk yapımcılarını desteklemeye çok özen göstermesidir. Turkwebtv’de yapılmak istenen bundan farklı değildir. İnşallah hep birlikte turkwebtv ‘nin de yurdumuzun sınırlarını aşıp, bölgesel olarak bir başarı hikâyesi haline gelmesini birlikte görürüz.


20

stepdergisi.com

İDRİS CİN

DİVAS PIRLANTA REKlAM GELİCEK.

Girişim Haber

“İnovasyon ve ar-ge çalışmalarıyla girişimcinin kendi mavi okyanusunu oluşturması ya da en azından bu okyanusta daha az kırmızı olan bölgeleri bulması gerekiyor.”

Hem girişimci, hem web yazılım uzmanı, hem editör, hem… Bir çok alanda bilgi sahibi “İdris Cin” bize Hedef Tekstilde’ ki ofisinde kapılarını açtı. Bizi büyük bir içtenlikle karşılayıp; tüm sorulara aydınlatıcı cevaplar veren İdris Bey, aynı zamanda bizim yolumuza da ışık tutmuş oldu. Daha çok bir “abi tavsiyesi” şeklinde gerçekleşen röportajın bir çok alanda bilgilendirici olduğunu düşünüyoruz…


21

Kendinizden biraz bahsedebilir misiniz?

MAKALE

1982 Ordu doğumluyum. İlk ve orta öğrenimimi İstanbul Bayrampaşa’da yaptıktan sonra 2000 yılında YTÜ Matematik Mühendisliğini kazandım. Hazırlık okudum, diplomayı alış tarihim resmi olarak 2007 olsa da, Ocak 2005 ‘de profesyonel çalışma hayatıma Yazılım Geliştirici olarak başladım. Yaklaşık 7 yıllık yazılım sektörü tecrübemden sonra 2011 Eylül ayında aile şirketimizin faal olduğu tekstil sektörüne geçiş yaptım. Şimdilerde aile şirketimizde idarecilik yapıyorum, Eylül 2010’dan beri yayın hayatında olan Girişim Haber projemizi devam ettiriyorum ve esas mesleğim olan yazılım sektörüne girişimci olarak dönme hazırlığındayım.

stepdergisi.com

bir etkinlik, bir gelişme varsa okurlarımıza sunmanın, toplumumuza ve özellikle de gençlerimizegirişimciliği aşılamanın gayreti içerisindeyiz. “www.girisimhaber.com” üzerinden bizleri takip edebilirsiniz. Girişim Haber yeni arayüzüyle hizmete girecek. Peki, bunun haricinde bizi nasıl değişimler bekliyor?

Yeni ara yüzümüzle okurlarımızın karşısına çok daha düzgün bir haber kaynağı olarak çıkıyor olacağız. Şuan çalışmalarımız son aşama olan test aşamasında. Çok yakında yeni arayüzüyayına açacağız. Önceden adresini paylaşarak görüşlerini beklediğimiz okurlarımızdan çok olumlu yorumlar alıyoruz. Bunun haricinde Girişim Haber olarak Peki, röportajımıza vesile olan Girişim Haber ekibimizi genişletip ayrı bir ofise çıkacağız. projenizden, projenin nasıl doğduğundan ve Dolayısıyla bu süreçle birlikte üyelikten tutun, çalışmalarınızdan bahsedebilir misiniz? daha yeni bir çok çalışmayla okurlarımızın karşısında olacağız. Bizi takip etmeye devam 2006-2010 yılları arasında kişisel bloğumda edin J internet trendleri ve yeni nesil internet girişimleri üzerine incelemeler yazıyordum ve Peki, ülke insanımızın girişimciliğe bakış faal bir şekilde paylaşımlarda bulunuyordum. açısını nasıl değerlendiriyorsunuz? Girişimci O dönem bir arkadaşımla birlikte TOBB’un bir toplum muyuz? organize ettiği bir girişimcilik eğitimine katıldım ve eğitimde katılımın kontenjana Girişimcilik olgusu hak ettiği farkındalığı oranla bir hayli düşük olduğunu görünce ülkemizde yeni yeni kazanmaya başladı. girişimcilik üzerine bir haber kaynağına ihtiBu farkındalık sayesinde kendi işini yaç olduğunu fark ettim. Zaman geçtikçe bu kurmayı düşünen ya da bu düşüncesini kanım sağlamlaşınca 2010 Eylül‘de çalışma icraata dönüştüren /dönüştürmeye çalışan arkadaşlarımla Girişim Haber’i yayına açtık insanlarımız daha da bilinçlenmeye başladı. ve paylaşımlarımı ekip arkadaşlarımla birlikte Sivil toplum örgütlerimizin ve devletimizin daha profesyonel bir şekilde Girişim Haber kamu kurumlarının girişimcilik olgusuna üzerinde yapmaya başladık. eğilmeye başlamasıyla artık bir ekosistemden bahseder hale geldik. Cesaretli ve girişimci Girişim Haber olarak; girişimcilik ekosisbir toplumuz, ancak bu cesaretimizi bilgi ve temimizin en etkin haber kaynağı olmayı ve bilinçle donatıp girişimcilik adımlarımızı da ekosistemimizin tüm organları arasındaki bilinçli atmamız gerekiyor ki; bu özellikleretkileşimi sağlayan ana unsurlardan birisi imizi başarıya dönüştürebilelim. Ülkemizden olmayı hedefliyoruz. Girişimcilik üzerine dünya çapında başarılı girişimciler ve markalar paylaşılmaya değer nerede bir içerik, bir başarı, çıkmasının en büyük unsurlarından birisi


22

stepdergisi.com

olacağını düşündüğüm girişimcilik ekosistemimizde daha yolun başındayız. Eksiklerimiz ve yanlışlarımız var. Ancak ülke olarak güzel bir sinerji yakaladığımızı ve gerekli adımları atılarak, çok çalışarak bu eksik ve yanlışlarımızı hızla düzeltebileceğimizi, hem bireysel olarak hem de ülke olarak güzel girişimcilik atılımları yapacağımızı düşünüyorum.

Havva’dan beri insanların toplu halde yaşamaya başlamasıyla birlikte değişen gelişen bir iletişim şekli var. Konuşmayla iletişim, daha sonra kalıcı olması için yazıyla iletişim, sonra bilgilerin daha uzak mesafedeki insanlara aktarılmak istenmesiyle taşınabilir iletişim. Bunlar taş tabletlere, ahşap tabletlere, daha sonra matbaanın

Girişimciliğin dünyadaki durumu nedir? Nasıl bir trend yakaladı? Girişimcilik bazı coğrafyalarda çok iyi çıkışlar yakaladı. Bu coğrafyalar özellikle teknoloji, internet sektörlerinde dünyayı etkileyecek konuma geldiler. Bugün mobil teknolojilere baktığımızda bir uygulama dünyada milyarlarca insanı etkileyebiliyor. Bu gelişmeleri birer ilham kaynağı olarak görmek gerekiyor. Gelişmiş toplumlara baktığımızda sıkıntılı günlerden geçerek, hatalar yaparak bugünkü ekosistemi oluşturduklarını görüyoruz. Twitter, facebook, akıllı telefon gibi teknolojiler bu ekosistemin meyveleri. Sıfırdan başlayarak belli aşamaya gelen toplumlar iyi işleyen bir sistem kurabiliyorlar. ÖrneğinSilikon Vadisi’ne baktığımızda girişimcisiyle, yatırımcısıyla, üniversitesiyle, STK’larıyla, birçok ayak birbirini sürekli destekleyen bir yapıyla ilerliyor ve büyüyor. Ülke olarak bizim de benzeriortamları hazırlamamız gerekiyor. Uzun yıllardır interneti profesyonel anlamda kullanıyorsunuz. İnternet bizim için bir fırsat mı? Memleketimin bir yerel gazetesine yazdığım, iletişimin tarihçesi konulu bir köşe yazım var. Oradaki anlatımımdan alıntılayacak olursam internetin önemini çok daha kolay anlamış oluruz. İlk insanlar ve atalarımız Hz. Adem ve Hz.

bulunmasıyla kâğıtlara, kâğıtların üst üste getirilmesiyle kitaplara dönüşüyor. Daha sonra ise, radyonun bulunmasıyla sesli iletişim; televizyonun bulunmasıyla da görüntülü iletişim dönemi başlıyor. Ve en sonunda internetle birlikte tüm bu iletişim şekilleri harmanlanıp kullanılmasına imkân sunulmuş oldu. Yani tüm bu iletişim şekillerini bir araya getiren yeni bir teknoloji doğmuş oldu. Belki ileride her şey bu teknolojinin kat kat üzerinde ve farklı olacak; ama bizim dünyadaki yaşamımız bu iletişim zincirinin internet kısmına denk gelmiş durumda. Yaşadığımız dönemde internetten çok çeşitli yollarda istifade eden toplumlar olduğu


23

gibi, bilinçsizce sadece tüketen toplumlarda

var. Biz ise bu toplumlardan olmayıp, internetten en çok yararı nasıl elde ederiz, en iyi nasıl verim alırız, onu kullanarak mesleğimizi (her ne iş yapıyorsak yapalım) nasıl icra ederiz; bunların telaşında olmamız gerekiyor. Eğer bu gayrette olursak elbette internet bizler için çok büyük bir fırsat.

stepdergisi.com

e-ticarete giriş bariyerleri yaniçarkı döndürmeniz için gereken sermaye şimdikinden çok daha azdı. Şimdilerde yeni ve iddialı bir eticaret girişimine niyetliyseniz 300.000 TL gibi tutarları masaya koymanız gerekiyor.Çünkü bu işe erken girmiş ve alt yapılarını geliştirip bugüne kadar sağlam bir şekilde gelmiş eticaret firmalarına rakip olmak hiç de kolay değil. Bunun yanında son yıllarda yurtdışından gelip Türkiye’deki başarılı projelere ortak olan yabancı sermayeler de var. Yurtdışında uygulanan profesyonel iş yöntemlerini de beraberinde getirdiler ve bazı iş alanlarını domineetmeye başladılar. E-ticaret girişimciler için he ne kadar değerlendirilebilecek bir alan olsa da; aynı zamanda rekabeti zor da bir alan, “Kırmızı Okyanus”. Tabiri caizse rekabet halindeki büyük balıklar küçük balıklar derken kan gövdeyi götürüyor. Girişimcinin burada tutunabilmesi için özgün ve dikkat çekici girişimlerde bulunması gerek. İnovasyon ve ar-ge çalışmalarıyla girişimcinin kendi mavi okyanusunu oluşturması ya da en azından bu okyanusta daha az kırmızı olan bölgeleri bulması gerekiyor.

E-ticaret, internetin ve girişimciliğin en öne çıkan alanı. E-ticaret girişimciliğini ve geleceğini nasıl görüyorsunuz? Biraz önce iletişim hakkında söylediğim değişim, gelişim unsurları E-ticaret için de söz konusu. İletişimin içinde internetin bir yeri var, e-ticaretin de internet için ticaret kapsamında bir yeri var. İnternet teknolojileri geliştikçe, e-ticaret de buna bağlı olarak değişip gelişiyor. Şuan e-ticaret çok güzel bir yatırım alanı; ama bu güzellik sermaye sıkıntısı olmayanlar için. E-ticaretin şu anki haliyle, bundan birkaç yıl önceki hali aynı değil. Eskiden

İnternet dışında girişimcinin sermaye olmadan girişimini hayata geçirmesi oldukça zor.Bunun için de “melek yatırımcı” kavramı var. Peki, girişimcilerin melek yatırımcılardan destek alabilmeleri için çalışmalarını nasıl bir boyuta getirip sunmaları gerekir? Öncelikle bir iş fikriniz varsa, bunu bir girişime çevirebilmeniz için fikrinizi demo ya da prototiphaline getirmeniz gerekir. Eğer fikir belli bir sermaye olmadan prototipe dönüşemiyorsa bu noktada devreye sermaye sahipleri girer. Melek yatırıcılarda bunlardan birisi, ancak benim tavsiyem bu aşamada “gerçek melek yatırımcıları” devreye almanız. Gerçek melek


24

stepdergisi.com

yatırımcıdan kastım; aileniz, dostlarınız, karakterine güvendiğiniz yakın tanıdıklarınız gibi sizemaddi destek verebilecek insanlardır. Açık konuşmak gerekirse, eğer çevrenizden böyle bir destek bulamazsanız; melek yatırımcının gerçekten melek olmadığına daha erken şahit olursunuz. Ama siz iş fikrinizi belli bir seviyeye getirip prototiple melek yatırımcıya giderseniz, fikrinizi hem daha anlaşılır hale getirmiş olursunuz; hem de yatırım pazarlığında pazarlıkşansınız olur. Aksi takdirde melek yatırımcı, şirketinizin %60’ına dahi ortak olmak isteyebilir.Çünkü yatırımcılar işinize tamamen ticari bakacaktır. Eğer prototip/demo aşaması için yakın çevrenizde gerçekten melek yatırımcınız olacak kimseler yoksa; fikrinizi hayata geçirmek için melek yatırımcılardan önce devletin destekkurumlarına başvurmak daha mantıklı. Bu kurumların maddi desteğin yanında bir danışmanlık hizmeti verdiklerini de söyleyebiliriz. Çünkü o işin nasıl yapılması gerektiği konusunda sizi yönlendirebiliyorlar. Bu bağlamda TUBİTAK, KOSGEP, Kalkınma Ajansları gibi kamukurumları sermaye/destek temini için girişimcilerin tercihi olabilir. Matematik Mühendisliği mezunusunuz. Biliyorsunuz ki Matematik Mühendisliği toplumumuzda çok bilinen bir meslek değil. Bu yönde bizi Matematik Mühendisliği hakkında biraz bilgilendirir misiniz? Toplumumuzda Matematik Mühendisliği daha çok öğretmenlik ve akademik kariyer yönüyle biliniyor maalesef. Tabi ki benim de mezun olduktan sonra öğretmenlik yapan çok arkadaşım var, ama şuan Matematik Mühendisliği daha çok dijital çağa hitap eden bir meslek ve bizim bölüm mezunlarının çoğunluğu yazılım ve bilişim sektörünü hedefler. Çünkü Matematik Mühendisliği bölümü müfredat içeriği gereği; sanal it teknolojiler-

ine yönelik beceriler kazandırır. Algoritma kurabilme, analitik düşünebilme, analiz edebilme, alternatif çözümler üretebilme ve soyut kavramlara hakim olabilme gibi yetileri kazanırsınız bu bölümde. Bu yetenekler iş tecrübesiyle birleşince mezunlarımızı bilişim sektöründe ayrı bir değeri olan başarılı profesyoneller/girişimciler haline getiriyor. Bildiğimiz kadarıyla matematik mühendisliğinin birçok iş imkânı olmakla birlikte esas alanının yazılım olduğunu biliyoruz. Peki, neden bir öğrenci bilgisayar mühendisliği,yazılım mühendisliği vs. bölümlerini değil de matematik mühendisliğini tercih etsin? Tercih etmeyi düşünen öğrenciler için önerileriniz nedir? Biraz önce bölümümüzün mezunlarına kazandırdığı özellikleri saydım. Algoritma kurabilme,analitik düşünebilme, analiz edebilme, alternatif çözümler üretebilme ve soyut kavramlarahakim olabilme. Bu özelliklerin diğer bölümlerde bu kadar derinlemesine verildiğini düşünmüyorum. Bu özellikler güncel teknolojilerle donatıldığında mezunlarımızı nasıl ön plana çıkardığını bizzat yaşadım ve başka örneklerini de gördüm. Tabi şunu da belirtmekte fayda var; bütün bölümler için gereçli olan bir kural şudur ki; kendini iyi geliştirmeyen bir öğrenciyi güzel bir kariyer hazır beklemez. İşini sevmeyen bir profesyonel içinde aynı durum söz konusu. Bu durum elbette bizim bölümümüz ve mezunlarımız içinde geçerli. Toparlayacak olursam; rakamlarla, soyut teknolojilerle uğraşmayı sevenlerin rahatlıkla başarılı olabileceği bir bölüm Matematik Mühendisliği. Tabi ki kişilik ve beceri meselesi, sevip sevmeme, ama kendisini iyi yetiştirmiş bir matematik mühendisi sektöründe çok rahat aranan bir profesyonel haline gelebilir.


25

stepdergisi.com

Peki, yazılımcıların freelance çalışmalarını ve biraz daha kendi içlerine dönük yaşamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

etkileşim ihtiyacına bir çözüm projesi olacak MatMuh.Org.

Freelance çalışma konusuna gelince; ben bir yazılımcının ya tam zamanlı çalışması gerektiğini ya da kendi işini kurarak girişimci olması gerektiği düşünüyorum. Kendim de bir dönem freelance yazılım geliştirdiğim için iyi biliyorum ki; girişime dönüştürülemeyen ve uzayan freelance çalışma dönemleri oldukça verimsizleşebiliyor. Bu durum hem kişi için zaman değer kaybı, hem de ülke için kayıp potansiyel demek.

Öncelikle ilginiz için teşekkür ederim. Step Dergisi’nin başarılı olacağına ve zamanla kendi çizgisini yakalayacağına inanıyorum. Sizler gibi genç ve enerjik öğrenci arkadaşlarımızın daha üniversite yıllarında bu tip girişimlerde bulunması geleceğimiz için gerçekten umut verici. Derginizde ve çalışmalarınızda “girişimcilik olgusuna” pozitif ayrımcılık yapmanızı rica ediyor, çalışmalarınızda başarılar diliyorum. Yolunuz açık olsun..

Proje; gündelik çalışma ve özel hayatımdan Yazılımcılık öyle bir meslek ki; iyi yazılımcılar artırabildiğim zamanlarla gönüllü olarak üzerdaha çok içe dönük, sosyalleşmemiş inde çalıştığım bir proje olduğu için yavaş ileryazılımcılar arasından çıkar. Bu sosyalleşmeme liyor. Ancak yakın zamanda bölümümüzdeki durumunu kişisel bir eksiklik olarak değil, işe gönüllü ve idealist öğrenci arkadaşlarla bir ekip duyulan sevgi ve verilen önem sonucu ortaya kurup ekip halinde projeyi devam ettirmeyi çıkan bir durum olarak görmek lazım. Bu içe düşünüyorum. Proje geliştikçe; şuan aktif dönüklük durumu sektördeki ilk yıllarınızda olan facebook ve linkedin gruplarımızdaki size muhakkak artı sağlayacaktır, ancak en üyelerimizi bu platforma yönlendirmeyi ve geç beşinciyılınızdan sonra ekip liderliği, yeni katılacak akademisyen-mezun-öğrenci proje yöneticiliği gibi vasıflar sizleri beklediği üyelerle birlikte iyi bir sinerji ortaya koyaiçin içe dönüklük durumunu abartmamak, bilen bir ekosistem oluşmasına önayak olmayı makinelerle makineleşmemek gerekiyor. amaçlıyorum. Henüz duyuru geçmedim ama, Olaya girişimcilik açısından bakarsak; teknik projede gönüllü olarak görev almak isteyen bir girişimcilik söz konusu değilse; içe dönük arkadaşlar benimle iletişime geçebilirler. girişimcilerin başarılı olma ihtimali de oldukça zordur. Son olarak neler söylemek istersiniz?

“Matmuh.org” projenizde Matematik Mühendisliği öğrencileri için ne düşüyorsunuz? MatMuh.Org ( www.matmuh.org ) bölümümüzle ilgili gönüllü paylaşımlarım sonucu ortaya çıkan bir sosyal sorumluluk projesi aslında. Bölümümüz akademisyenöğrenci-mezun üçgeninde ve üniversite-sektör arasında iletişim/etkileşim eksiklikleri var maalesef. Bu eksiklik, üç tarafın da bölümden edineceği verimi azaltıyor. Bu sebeple bu


26

stepdergisi.com

Makale

DÜNDEN BUGÜNE SOSYAL MEDYA

Sosyal medyanın yaşamımızdaki yeri giderek artmakta ve bu artış sosyal medyayı kritik bir konuma getirmektedir. Türkiye’deki 15 yaş ve üzeri sosyal medya kullanıcısı 18 milyonu geçerken, bu sayı Türkiye nüfusunun %79’una karşılık gelmektedir; dünyada ise bu oran %62’lere ulaşmıştır. Bu verilerden anlaşılacağı üzere sosyal medyanın hayatımızdaki yeri giderek artmaktadır. Bu durum şirketlerde yeni iş imkânları yaratmaktadır. Günümüzde, yeni bir meslek kavramı olarak sosyal medya uzmanlığı ortaya çıkmıştır ve bu pozisyona olan ilgi her geçen gün artmaktadır. Bunun en güzel örneklerinden biri,” yenibiris.com” sitesinde, geçen yıl 527 adet sosyal medya uzmanı arandığı ilanı yayınlanmasıdır. Yapılan araştırmalarda; sosyal medya uzmanına ortalama 3 bin TL ile 5 bin TL arasında ücret

verilirken; sosyal medya yöneticisine 5 bin TL ile 8 bin TL arasında ücret verildiği belirtiliyor. Peki, bu kadar talep gören bir iş sahasında istihdam nasıl sağlanıyor? Türkiye’de bulunan üniversitelerde şu anda sosyal medya uzmanı yetiştiren bir bölüm bulunmamaktadır. Bu istihdamı karşılamak için çeşitli özel kurumlar ve devlet kuruluşları kurs vermektedir; bunların ise yeterli olmadığı görülmektedir. Şirketler için önemi ise şu noktada karşımıza çıkıyor: Şirketler sosyal medya sayesinde, ne oranda takip edildiğini ve müşteri beklentilerinin ne oranda karşılanabildiğini görebilmektedir; müşteri şikâyetlerini doğrudan değerlendirebilmektedirler. Bu sayede yöneticiler şirketlerinin ne oranda yol kat


27

ettiğini görebilmekte ve şirketlerini doğru yönlendirebilmektedirler. 3M gibi dünya devi şirketler sosyal medyayı iletişim stratejisinin olmazsa olmazı olarak görmektedir. GSM devi Turkcell de, sosyal medyayı müşterileriyle arasındaki iletişimi güçlendirmek ve paylaşımlarını artırmak için kullanmaktadır.

Bazı büyük şirketler ise sosyal medya departmanları oluşturarak ve bünyesindeki elemanları eğiterek bu alana yönlendirebiliyor. Efes Pilsen tüketicileriyle etkileşimini geliştirmek için 2013 yılı başında pazarlama direktörü adıyla yeni bir dijital pazarlama müdürlüğü oluşturmuştur. Turkcell aynı şekilde sosyal medya konusunu dijital kanallar ve kurumsal iletişim bölümleri altında ekiplerle yürütüyor. Şirketler bünyesinde sosyal medyaya yönelik eleman yetiştirse de giderek gelişen bir alan olduğu için bu konuya yönelmek gerektiği kaçınılmaz bir gerçektir.

stepdergisi.com

Sosyal medyanın gelecekteki önemini Facebook ve Twitter kullanıcı sayısının artmasından anlayabiliriz. Şirketler geniş bir müşteri ağına bunlar gibi sosyal medya sitelerinden ulaşmayı hedeflemektedir; bu yüzden sosyal medyanın geleceğinin çok açık olduğu söylenebilir. Sosyal medya uzmanında ne gibi özellikler aranıyor?

Sosyal medya uzmanında aranan özelliklerin başında güçlü iletişim yeteneğinin olması geliyor. Güçlü iletişim yeteneği sayesinde müşterilerle daha etkili bir biçimde iletişime geçilebilecek ve bu iletişim sayesinde müşteri kendi düşüncelerinin önemsendiğini bilerek ayrıcalıklı hissedecektir. Ayrıca sosyal medya uzmanı şirketin marka stratejisini iyi bilerek bunu doğru bir şekilde uygulayabilmelidir. Aynı zamanda müşteriye geri bildirim hızlı yapılmalıdır. Bu sayede müşteri aklındaki soruların cevaplarını alabilecek ve şirketin esas hedefleri arasında olan müşteri memnuniyeti sağlıklı bir şekilde sağlanacaktır. Damla KESMEZ


28

stepdergisi.com

HALUK OKUTUR

“Şu an dünyada açtığımız tüm şubelerin adı Simit Sarayı.” Sıkı durun şimdi de, başarılı bir girişimciliğin tarifini veriyoruz; bir kilo un, tuz, su ve bir avuç susam. Tabii bir tutam cesaret de tarifin olmazsa olmazlarından. Bu tarifi kimden aldık derseniz, cevabı tabii ki simit dendi mi ilk akla gelen isim; Haluk Okutur.


29

Yıldız Teknik Üniversitesi’nde verdiği çok faydalı seminerden sonra, bizi kırmayıp röportaj teklifimizi kabul eden Haluk Okutur, tecrübelerini bizimle paylaştı. Kendimize çok büyük paylar çıkarttığımız, Boğaziçi Üniversitesi karşısında küçük bir dükkânla başlayıp, ülke sınırları dışına uzanan başarı hikâyesini sizlere sunuyoruz… Geçen sene haftada iki ya da üç simit sarayı açılıyordu. Bu sene simit sarayının yurt içindeki ve yurt dışındaki durumu nedir? Simit Sarayında ne gibi bir değişikler oldu ve Türkiye ileride nasıl Simit Sarayı görecek? Bu konuda tempomuz aynı hızla devam ediyor. Haftada üç dört mağaza açarak ilerliyoruz. Yurtdışında da aynı şekilde faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Bu sene ağırlığımızı daha fazla Avrupa’ya vermek taraftarıyız. Bu yılın ikinci yarısında Amerika mağazaları da devreye girecek ki zaten birkaç senedir bu yönde çalışmalarımızı devam ettiriyorduk. Simit Sarayı görünümü hakkında da bildiğiniz gibi altı senede bir konsept değişikliğine gidiyoruz ve ilk Levent şubesinde kullandığımız bu yeni konseptimiz de çok sevildi. Önümüzdeki birkaç yıl daha bu konsepti kullanmayı düşünüyoruz.

stepdergisi.com

bir ay sonra da Mecidiyeköy’deki yeri gördüm ve; “Burası bizim olmalı.” Dedim. O gün yanımda olan un parasını hemen hava parası olarak yeri tutmak için kullandım. Tabii bir ortağım yeni şubenin açılması taraftarı değildi ve ikinci şubeye ortak olmadı. Biz ikinci şubemizi Mecidiyeköy’de açtığımızda da -bu şubede ortak değiliz- diyerek adının ‘Çıtır Simit’ olmasını istemedi. Biz de Simit Sarayı adını verdik ve böylece devam ettik. Şu an dünyada açtığımız tüm şubelerin adı da Simit Sarayı. Peki, Boğaziçi Üniversitesi’nin karşısında Çıtır Fırını açtığınız sıralarda günün birinde bu kadar büyük bir zincir olacağınızı düşünüyor muydunuz?

Düşünüyordum. Bu işe başlamadan önce önüme bir hedef koydum ve 2020 ye kadar olan hedeflerimi yazdım. 2020 ye kadar olan hedeflerimde binlerce işçi sayısına ulaşma, yüzlerce mağaza açma gibi düşünceler vardı. Ben bu hedeflere 2008 yılında ulaştım. Ve şu an bu hedeflerin çok daha üstüne çıkmış durumdayız. Tabii bu başarımlarla hedeflerimizde değişime de gittik. Bir usta vardı, onunla fırında çalışması için anlaşmıştık. Daha sonra iş vakti geldiğinde simit yapacağını öğrendi ve bana simit mi yaptıracaksınız diye sitem etti. Daha iyi bir Simit sarayından önce de aynı sektörde ‘Çıtır iş yapmayı bekliyordu. Sonradan bu kadar büyüyünce, O kişi bana geldi ve bu işi küçümseSimit ’örneği gibi girişimleriniz olmuş; simit diği için özür diledi. Aslında ondan da bir ders sarayı fikri de bu girişimlerden mi beslendi, yoksa bir başarısızlığın sonucunda yeni bir atı- çıkardım. Sonuçta istihdamı arttırıyoruz ve bu yüzden çalışan sayısının fazla olması benim için lım mıydı? önemli. İstihdam kapısı sonuçta. Ne kadar çok Bu nasıl aklınıza gelmiş bilmiyorum ama hatır- işçi olursa o kadar iyi. lamanız iyi olmuş, bravo! Öncelikle, Çıtır Simit Zamanla değişik isimlerde farklı mekânlarda fikrinde iki önemli sorun vardı: Simitleri kim türevleriniz oluştu; fakat bunlar sizin gibi yapacak ve yerin adı ne olacak? Bir işsiz kahuzun vadeli olamadılar; olsa bile birkaç şube vehanesinden Kenan Ustayı bulduk; simitleri o yapacaktı. İkinci olarak yerin adı da, Excel’de ile sınırlı kaldılar. Bunu neye bağlıyorsunuz? alt alta yazdığımız birkaç isim arasından seçilBu işi yapmak için olaya uzun vadede bakmadi. Yerin tabelasını da mahallenin tabelacısına nız gerekir. Biz kazandığımızı direk işimize yatıryaptırdık. Yerin ismini folyo üzerine yazdı. Sidık; fakat bahsettiğiniz yerler bu işe geçici bakmidin “i”lerinin de noktaları büyük olsun dedik tılar. Zaten Türkiye’de piyasayı böyle dolaşıp ve öyle yaptı. Simit Sarayı isim konsepti de moda olan işleri yapan serseri bir sermaye var. buradan geliyor. Orada çalışmaya başladıktan Yani modası geçen bir işten diğerine geçiyorlar


30

stepdergisi.com

ve istikrar olmadığı için de kalıcı olmuyorlar. Bence kalıcı olmamalarının sebebi de bu.

sini girişimci hissedip sadece küçük bir kısmının başarılı girişimler gerçekleştirmesi hakkında düşüncelerinizi söyler misiniz? Evet, tüm dünyada bu böyle. Girişimcilerin yüzde sekseni şu veya bu nedenlerden dolayı eleniyor. Belki de kendilerine istikrarlı bir hedef edinemedikleri için böyle oluyordur. İlk dükkânlarınızı açtığınızda işçilerinize “Ya şapka takın ya da işten çıkın” dediniz ve işten çıkardınız. Bu sizin otoriter bir lider olduğunuzu gösteriyor. Size göre bir lider işçilerine karşı nasıl davranmalı? Otoriterliğinin sınırları nasıl olmalı? Otoriterliğin yanında bir liderin nasıl vasıfları olmalı?

Kafanızda simit satmak varken çok enerjiktiniz ve tüm olumsuzluklara rağmen büyük bir kararlılıkla gerçekleştirdiniz. Simit Sarayının şu anki başarılarına bakarsak aynı enerji ve kararlılığa, belki de daha fazlasına sahipsiniz. Bu enerji ve kararlılığı hangi faktörlerin değiştirdiğini düşünüyorsunuz ve kendinizi nasıl motive ediyorsunuz? -Hedefler… Hedefler var ya önümüzde. O hedefe ulaşmak için elimden geleni yapıyorum. Zaten motive olabilmede en büyük faktörlerden biri de hedeflerdir. Bir de tabii ki yaptığım şeye inanıyorum. Eğer bir şeye inanırsanız ve bu inanç doğrultusunda hedefleriniz olursa o şeyi yapmak için motive olursunuz. Elbette herkes gibi çok zora düştüğüm; bunaldığım zamanlar oluyor. O zamanlar hep: “Biraz daha, biraz daha dayan” diyorum kendi kendime ve bu beni motive ediyor. Biraz daha çabalıyorum ve bir yerden sonra sorun çözülüyor. Önemli olan o “biraz daha” yı diyebilmektir. Çoğu insan bunu diyemediği için girişimlerinde başarısız olmuştur.

-Evet , gerektiğinde otoriter biriyimdir. Ama çalışanlarımla abi kardeş gibiyiz. Gerektiğinde onlarla ilgilenir ve benim onlardan bir farkımın olmadığını vurgularım. Sonuçta ben de insanım o da insan. O da şu an benim yerimde olabilirdi; ben de onun. Ama bazı yerlerde de otorite şart. Liderliğin vasıflarına gelince; öncelikle bir lider sorunlarla karşılaştığında üstesinden gelebilmeli. Eğer gelemiyorsa yanındakileri inandıramaz ve bu da onun liderlik otoritesini zedeler. Bir de, bir lider projesine çok inanmalı ; öyle inanmalı ki etrafındaki insanlar o ışığı görüp onu desteklesin. O ışığı yaymalı. Genel olarak bir liderde gerçek anlamda lider ruhu olmalı. Önümüzdeki zaman diliminde Türkiye Haluk Okutur’dan yeni girişimler görecek mi; yoksa Simit Sarayının daha büyük bir marka olması için mi çalışacaksınız? -Öncelikle Simit Sarayı’nın gelişimi için elimden geleni yapıyorum ve yapmaya da devam edeceğim. Amacımız Simit Sarayı’nı Mc Donalds firmasının üzerinde görebilmek. Şuan onların 34 bin firması var ve bizim hedefimiz 34 bin bir bayi açabilmek. Biz 34 bin bir bayi açtığımızda belki Mc Donalds’ın 50 bin bayisi olacak. O zaman da hedefimizi ona göre yenileyeceğiz.

Türkiye’de gençlerin büyük bir kısmının kendi- Bunun haricinde Tadı Kahveleri projemiz var. Taksim ve Mecidiyeköy’de şubeleri var .


31

Dünyanın en iyi kahve tadını elde etmek için elimizden geleni yaptık ve çok güzel lezzetler oluşturduk. Güney Afrika’dan gelen dört farklı tohumun karışımından oluşmuş harika kahveler bunlar. Bu kahveleri de herkese sunmak Dünyaya yayılmak istiyoruz tabii. Ama bu kahve projemizin yayılım merkezi Simit Sarayı gibi Türkiye olmayacak. Bu sefer Amerika’dan tüm Dünyaya yayılmayı amaçlıyoruz. Gazianteplisiniz ve tatlı kültüründen geldiniz. Tatlıyla ilgili bir girişiminiz olacak mı? Evet, Taksim’de tatlıyla ilgili bir işletme açacağız. Orada çok güzel tatlarda dondurma, lokum, su böreği, baklava gibi çeşitli tatlıları size sunacağız. Takım çalışması hakkındaki görüşleriniz nelerdir? -Takım çalışması olmazsa olmazlarımızdan ve çok önemli. Çalışıp ayrılanlarla birlikte on beş binin üzerinden işçiyle çalıştım ve hiçbirisiyle davalık olmadım. Hepsiyle de iyi geçinirim. Belki başarı da biraz buradan geliyor.

stepdergisi.com


32

stepdergisi.com

MELİK DUYAR

Bir önceki röportajın sorularının ne renk olduğunu hatırlıyor musunuz? Gördüğünüz her şeyi hafızanızda tutabiliyor musunuz ya da böyle birini tanıyor musunuz? Biz tanıyoruz, ucu bucağı olmayan hafızasıyla bizi sürekli şaşırtan dünya hafıza şampiyonu” Melik DUYAR”’dan bahsediyoruz.


33

stepdergisi.com

“Duygusal olmak hafızanın güçlü olmasını sağlar” Melik Bey ; beyin gelişimi,eğitimle hafıza arasındaki ilişki, rüya kontrolü gibi hafızayla ilgili birçok sorumuza cevap verdi: Kız ve erkek beyin yapısının birbirinden farklı olduğunu biliyoruz. Çocukluk dönemlerinde, kız çocuklarının erkek çocuklarına göre daha iyi bir algılamaya sahip olduğu öne sürülmektedir. Profesyonel iş hayatına baktığımızda uzmanlık gerektiren konularda bu algı olayının çocukluk dönemiyle doğru orantılı olduğunu söyleyebilir miyiz? Öncelikle kız ve erkek beyin yapısında farklılıklar vardır. Kızların gelişmesi erkeklere göre küçük yaşlarda daha hızlıdır. Gelişimleri daha hızlı olduğu için kız çocukları daha iyi konuşur ve daha iyi anlatır. Bu, onlar hızlı daha çok ilerliyor, demek değildir. Sonra kızların beyin gelişiminde bir durağanlık başlar; bu arada erkeklerin beyin gelişimi hızlanır ve yaklaşık olarak on beş yaşında birbirine eşit hale gelir. Beyin gelişiminde her ne kadar bu farklılıklar olsa da kız ve erkek beyninde sadece şu farklılık vardır: Bayanlar daha duygusaldır. Yani erkekler bayanlar kadar duygusal değildir; ama duygusal olmanın beyinde çok önemli bir etkisi vardır. İnsanın hafıza denen bilgileri ve beynin düşünen kısmı korteks dediğimiz kıvrımlı kısımda oluşur. Ancak her ne kadar bilgiler oraya kaydediliyor ise de aslında bilginin kaydedilmesine karar veren, mantık ve matematikle uğraşan kısım korteks değildir. Orta beyinde hipokampus denen bir bölüm vardır ve kaydın yapılmasına bu bölüm karar verir. Bu kaydı da duygu işin içine girmişse yapar. Bundan dolayı biz, bizi duygusal olarak etkileyen olayları unutmayız. Duygusal olmak hafızanın güçlü olmasını sağlar. Bu yüzden bayanların hafızası erkeklerin hafızasına göre daha iyidir. Bunun yanında erkekler matematik ve mantık gibi konulara daha yatkındır. Örneğin matematik yarışmalarına bakın erkek dominant yarışmalardır. Erkeklerin

matematik ve mantık konularında iyi olması iş hayatında da başarılı olmasını sağlar; çünkü iş hayatında yaratıcı düşünme önemlidir. Tabii yaratıcı düşünmede beynin biraz sağ tarafını aktif olması lazım; ancak beynin sadece sağ tarafının aktif olması da yetmiyor. Bir sürü fikir üretirsiniz ama bunları üretirken mantık ve matematiğin aktif olmaması gerekiyor; çünkü siz mantık ve matematiği aktif ederseniz her fikri reddedebilirsiniz. Kendinize “saçmalama, başkası düşünmemiş ki sen düşünüyorsun” gibi bir sürü şey söylersiniz; ama bunları söylerken çok iyi fikirleri göz ardı ediyor olabilirsiniz. Bazen fikir tek başına iyi fikir değildir; ama başka bir fikir için iyi bir atlama taşı olabilir ve siz bunu kaçırabilirsiniz. Onun için verdiğiniz kararları mantık ve matematik süzgecinden geçirmelisiniz. İşte bunu erkekler daha iyi yapıyor. O anlamda, iş dünyasında erkek yöneticilerin neden kadınlardan daha fazla olduğunu açıklayabiliriz. Peki, bu durum eğitimle dengeye ulaştırılamaz mı? İnsanda zekâ türleri vardır. Bunlardan biri IQ’ dur. IQ da kendi içinde “kristal zekâ” ve “akışkan zekâ” olarak ikiye ayrılır. Kristal zekâ öğrenilerek elde edilen zekâdır. Elimizi ateşe uzattığımızda elimiz yanar ve bundan sonra elimizi ateşe uzatmamayı öğreniriz. Yani edindiğimiz tecrübeler kristal zekâdır. Akışkan zekâ ise kristal zekâ ile elde edebildiğimiz bilgilerle yeni bir şeyler üretebilme becerisidir. IQ aslında hızlı düşünüp hızlı karar vermemizle ilgili olan akışkan zekâyı ölçer. Örneğin, IQ’ su yüksek çıkan birinin çözdüğü problemi IQ’ su düşük çıkan biri daha fazla zaman verildiğinde çözebilir. IQ okul gibi zaman kısıtlaması olan yerlerde önemlidir. İş hayatında yeteri kadar zamanınız vardır; bu yüzden hızlı düşünmenize gerek yoktur. Yani, iş hayatında IQ’ su düşük olan biri IQ’ su yüksek olan birini geçebilir.


34

stepdergisi.com

“Hepimizin kapasitesi sınırsızdır” Son zamanlarda bir de CQ var. İş dünyası artık CQ ‘yu da ölçmeye başladı; çünkü artık herkes yeteri kadar zeki ve herkes iyi okullardan mezun oluyor. İşverenlerde fark olarak yaratıcılık istiyor. Yapılan çalışmalar IQ seviyesinin bir üst limitinin olduğunu ve bu limitin üzerine çıkılamadığını ortaya koyuyor. Aynı yumurta ikizleri üzerinde yapılan bir çalışmada, bu ikizler farklı ortamlarda yetişiyor ve doğduklarında aynı olan IQ seviyelerinin yirmi yaşına geldiklerinde farklı çıktığı gözleniyor. Bunun sebebi: ikizlerden birinin eğitimi daha kötü olan bir ortamda yetiştirilmesiyle IQ seviyesinin daha düşük çıkmasıdır. IQ seviyesi düşük olan ikizin eğitim ile IQ seviyesini kardeşinin seviyesine çıkartabildiği gözlenirken, IQ’ su yüksek olanın daha yüksek seviyelere çıkamadığı gözleniyor. Yani, bizim bir potansiyelimiz var. Eğitim ve çevre, bu potansiyeli maksimum seviyede kullanmamızı etkiliyor. Peki, duygusallık IQ’ yu etkiler mi? Duygusallık IQ’ yu etkilemez. Duygusallık, hipokampusu etkilediği için hafızayı etkiler. Bir de kişi empati kurabiliyorsa sosyal zekasının daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. IQ seviyenizin yüksek olması insan ilişkilerinde çok iyi olmanızı sağlayan bir özellik değildir. Burada sosyal zekâ önemlidir; ancak henüz bunu ölçen bir test yoktur.

ların okul hayatında çok başarı olduğu gözleniyor. O zaman buradan şu sonucu çıkartabiliriz: akademik başarıyı idare eden esas IQ’dur. IQ seviyesi normal CQ seviyesi çok yüksek olan öğrencilerden akademik başarısı iyi olanın da kötü olanında var olduğu görülüyor. Aslında bu, okul hayatında çok başarılı olup aynı başarıyı iş hayatında yakalayamayan iyi üniversite mezunlarının durumunu açıklıyor. Aynı başarıyı yakalayamıyorlar derken: iyi bir bürokrat, iyi bir yönetici olabilirler; ama bu yepyeni şeyler üretmek için yeterli değildir. IQ seviyesinin genetik olarak bir üst sınırı vardır; ancak CQ eğitimle müthiş şekilde arttırılabilir. O zaman CQ girişimcilik yönümüzü destekliyor. Yani eğitimle girişimci olabiliriz diyebilir miyiz? Kesinlikle bunu söyleyebiliriz. Peki, CQ ‘nun bir üst sınırı var mı? Hayır. Kişi eğitim aldıkça bu zekâ daha çok gelişir. Beyinde o kadar çok sinaps bağlantısı kurulur ki bu kişiler diğerlerinin göremediği farklı farklı şeyleri görmeye ve onların düşünmediği şeyleri düşünmeye başlarlar.

İyi fikir üretmek iyi bir şeydir; ancak bilgi çok daha önemlidir. Çalışmayı düşündüğünüz konuda önce bir bilgi bombardımanına uğramanız gerekir. Çalışmayı düşündüğünüz konuyla ilgili sizden önce kimler çalışma yapmış; hataları ve eksikleri nelerdir. Bunların hepsini bilmeniz gerekir. Şimdi bunların hepsini bilirAmerika’da akademik başarıları bilinen okul siniz ama bazen devletin koyduğu kanun ve çocuklarına IQ ve CQ testi yapıyorlar; dört grup kurallar sizi engeller. Mesela, devlet kumar ve öğrenci olduğunu görüyorlar. Bunlar: Hem IQ şans oyunlarını kanunlarla sınırlamıştır; çünkü seviyesi hem de CQ seviyesi yüksek olan öğbu dünyanın en kârlı işidir ve devlet kârlı işleri renciler; IQ’su çok yüksek olup CQ’su normal başkalarına bırakmaz. Siz her ne kadar iyi bir olan öğrenciler; CQ ‘su yüksek olup IQ’su norbuluş yapsanız bile bazen devletin kanunları mal olan öğrenciler; her ikisi de normal olan sizi engelleyebiliyor. Sonuçta, önce bilgi bomöğrencilerdir. O zaman şunu görüyoruz: Bir bardımanına uğrayacaksınız sonra fikir üretebikişinin IQ seviyesinin yüksek olması o kişinin lirsiniz. yaratıcı zekâsının da yüksek olacağının bir gösSizce yaratıcı insanların en önemli özelliği netergesi değildir. IQ ve CQ seviyesi yüksek; IQ seviyesi yüksek CQ seviyesi normal olan çocuk- dir?


35

stepdergisi.com

Hava bedava, su bedava bende bilgi de bedava”

Yaratıcı düşünen insanların en önemli özelliği şudur: Bir defterleri vardır; çünkü yaratıcı fikirler anlık gelirler ve anlı giderler. Geldikleri an daha sonra düşünmek üzere yazmalısınız; çünkü bu fikirler önemlidir her zaman gelmezler. Benim böyle defterlerim vardır. Aklıma gelir yazarım; çünkü bir şey ile bir şeyi birlikte görmüşümdür, bu beynimde bir ateş yaratmıştır ; o an notumu alırım ve sonra bakarım. Bununla ilgili şöyle bir durum vardır: İnsanlar en çok rüyalarında yaratıcıdır. Gün içinde sizin yakalayamadığınız şeyleri bilinçaltınız yakalar ve bunlar rüya olarak ortaya çıkar. Günde ortalama beş,

Muhtemelen hipnotize edilebilir bir adamsındır. Genellikle kontrollü rüya görenler hipnotize edilebilir erkeklerdir. İnsanlar rüyalarında harika şeyler görürler. Hatta bazen ben bir rüya görürüm ve derim ki: Şunu bir film yapsam, bir roman yazsam olur. Yaratıcı düşünmeyle ilgili cihazlar vardır. Rüyalardan etkilenerek roman film gibi şeyler yazmak için ve yazarlar bunu kullanır. “Lucid Dream” diye bir alet vardır. Bu kulaklığı olan bir maskedir. Maskede göz kapağı sensörü vardır. Siz rüya görmeye başlayınca gözle-

riniz hareket eder; sensör devreye girer ve kulağınıza müzik sesi verilir. Müziğin sesiyle uyanırsınız ve gördüğünüz rüyayı hatırlarsınız; hemen not almanız söylenir. Yani sizi sürekli uyandırarak yaratıcı düşünmenizi tetiklerler. Kontrollü rüya dediğimiz şey gördüğün rüyanın farkına varmaktır. Hatta şunu mu yapayım bunu mu yapayıma karar verirsiniz. Hipnotize edilebilirlik de başka bir şeydir. Hipnoz diye bir şey vardır. Hatta ben 96-97 yılında hipnozla öğrenmek mümkün olabilir mi diye dünyadaki bütün bilimsel araştırmaları topladım ve araşRüya konusunda benim şöyle bir durumum vardı: İki sene önce rüyalarımı kontrol edebili- tırdım. Hipnozla öğrenme de şu: Sizi hipnotize yordum. Yani rüyada olduğumu anlıyordum ve edeceğim ve kitap okuyacağım sonra bu bilinuyandıktan sonra tekrar uyuduğumda kaldığım çaltınıza yerleşecek. Uyandığınızda size kitabı hatırlatabilir miyim? Ben hipnozla ilgili şöyle yerden devam edebiliyordum. bir iddiada bulunurum: Dünyanın en iyi hipZaten kontrollü rüyalar diye bir şey vardır. notize uzmanı gelsin, beni hipnotize edemez altı tane rüya görürsünüz; ama rüyalarınızı genellikle hatırlamazsınız. Uyuduğumuz zaman derin uyku, rüya, derin uyku, rüya şeklinde bir dizi izleriz. Bir kişinin rüya görüp görmediğini anlayabilirsiniz. Kişi rüya görmeye başladığı an, sanki bir film izler gibi gözleri hareket etmeye başlar. İşte tam bu esnada o kişiyi uyandırırsanız size rüyasını anlatabilir. Derin uykuda iken uyandıysak ondan önce gördüğümüz hiçbir rüyayı hatırlamayız.


36

stepdergisi.com

derim. Siz ona teslim olmadıkça sizi hiç kimse hipnotize edemez. Kendinizi teslim etmenizden kastım, ona güvenmeniz ve ondan bir çare bekliyor olmanızdır. Şöyle bir durumda sizi hipnotize edebilirler: Diyelim ki kanseriz bütün doktora gittik ve doktorlar diyor ki:”Senin altı aylık ömrün kaldı, kendini ölüme hazırla.” Artık çaresiziz, bir hipnoz uzmanı geldi dedi ki:” Ben seni hipnotize edersem iyileştirebilirim.” Bakın bunu deneyebilirsiniz ve bunu denemeye karar verdiğiniz ana kendinizi o kişiye tamamen teslim edersiniz; çünkü başka çareniz yoktur. İşte hipnoz bu noktada başlar. Hipnotize edilen kişi hipnotize edildikten sonra bunun bilincinde oluyor mu? Hayır hatırlamıyor. Hipnotize eden kişi bilinçaltına giriyor yani, bu olay bilinçaltında gerçekle-

şiyor. Bu arada da hipnoz ile bu şekilde bir öğrenmenin olamayacağını öğrendim. Türkiye’de beni takip eden çok kişi vardır. Bu kişilerden biri ben bu çalışmayı yaparken bana geldi dedi ki:” Hocam yeni bir çalışmanız var mı?” Ben de evet var dedim ve çalışmamdan bahsettim. “Hocam çok iyi bir konu yakalamışsınız dedi.” Beni sık sık ziyaret eden bir kişiydi. Bu kişi gitti iki ay sonra “Hipnoz ve Öğrenme” diye bir kitap çıkarttı. İsmi beğenmiş adam. Bakın şöyle bir gerçek var: Kitaplar isimleriyle satar içindekilerle değil. O kişi şimdi hipnoz uzmanıyım diye geziniyor. Ben bütün bilimsel çalışmaları toplayarak bunun olamayacağına karar verdiğim için hipnozla ilgili bir kitabım çıkmamıştır. O kişi ise ne yaptıysa hipnoz konusunu iki ay içinde öğrenmiş ve bununla ilgili kitap çıkartıyor. Bu çok saçma bir olaydır. Piyasada şuan


37

stepdergisi.com

hipnoz uzmanıyım diyordur ve kitabı da satıyordur. Yani kişinin isminin bir önemi yoktur.

sürçmesi deneyleri vardır. Dil sürçmesi şudur: Bir kelimeyi söylemek isterken yanlışlıkla başka bir kelime söyleriz. Bilim adamları bununla ilDaha çok İngilizce kelimelerde ses benzergili şunu söylüyor:”Beynin içini bir kütüphane, likleri ya da görsel öğeler kullanıyorsunuz. kapıdan giren her yeni kelimeyi de bir kitap Beyinde bu işitsel ve görsel yerleri uyaran bir kabul edelim. Kitaplar o kapıdan giriyor ve bir yerde alan mı oluşturuluyor. Yani bu çalışma- rafta yerini alıyor; ama hangi rafta yerini aldığı nın beynin iki lobunu da çalıştırarak beyindeki konusunda bir fikrimiz yok.” Zaten aradığımız yükü azalttığını söyleyebilir miyiz? da bu; neden bu kelime bu rafa, diğeri diğer rafa koyuluyor? Şöyle devam ediyorlar: “Siz bir Bu benim bulduğum bir yöntem değildir. Bu bilimsel çalışmalar sonucunda yabancı kelime- kelimeyi söylemek istediğiniz zaman, o kelimelerin öğrenilmesinde beyinle ilgili bir özelliktir. nin raftaki fiziksel yerine kadar gidiyorsunuz ve Beyinde bir sürü kelime vardır. Bu, kelimelerin raftan çektiğiniz anda o kelimeyi kullanacaksınız. Ulaşmaya çalıştığınız raf yüksek olduğunbeynin neresinde durduğuyla alakalıdır. Mesela, sözlükte hangi kelimelerin birbirine daha dan zıpladınız ve biraz kontrolsüz olarak istediğiniz değil de yanındaki kitabı aldınız. İşte dil yakın olduğunu biliyoruz. Kelimeler alfabetik sürçmesi aynen böyle bir şeydir.” Beyin burada sıraya göre dizilir. Bu durum beyinde nasıldır? bize ipucu veriyor demek ki söylemek istediBu konuyla ilgili bilim adamlarının yaptığı dil


38

stepdergisi.com

ğimle söylediğim beyinde yan yana duruyor. Ben bunu öğrendikten sonra kendi dil sürçmelerime de dikkat etmeye başladım. Bu konuyla ilgili bir anımı anlatayım. Amerikan kültürünü ve aile yaşamını öğrenmek için “homestay” diye bir programa katıldım. Amerikan bir ailenin yanında bir ay misafir oldum. Daha sonra ben onların yanından ayrıldım ve kendi evimi kurdum ama onlarla dostluğum devam etti. Ne zaman yeni bir yere gitmek isteseler beni de davet ederlerdi. Amerikan düğününe davet ediliyorlar ve benim de hiç Amerikan düğünü görmediğimi tahmin ederek akşamdan arayıp bana da haber vermek istiyorlar; ama ben evde olmadığım için bana ulaşamıyorlar. Tabii o zamanlar cep telefonu yoktu. Sabahleyin giderken bir kez daha arıyorlar, tabii ben uyuyalı daha iki saat kadar olmuş telefonu açtım. Bana: “Seni dün akşam aradık, ulaşamadık, biz bir Amerikan düğününe gidiyoruz, yarım saat sonra evinin oradan geçeceğiz gelmek istersen hazırlan seni de alalım “diyorlar. Ben de şöyle bir cümle söylemek istiyorum: “Ed,it is nice to voice again” ancak dil sürçmesiyle “voice” yerine “noise” diyorum. Biliyorsunuzdur “voice” insan sesi “noise” gürültü demektir. Yani sesini tekrar duymak güzel demek isterken tamamen dil sürçmesi ile; gürültünü tekrar duymak güzel gibi bir şey demiş oluyorum. Sabaha karşı bu kaba bir söylem oluyor. Tabii farkına varıp açıklama yaptım ve bana çok güzel bir cevap verdi dedi ki: “Never mind. If you call a person at this time voice become noise.”dedi. güzel bir cevaptı gerçekten. Ben beynimde “voice” in yerine kadar gittim ama yanlışlıkla “noise “i seçtim. Beyinde bunlar yan yana bulunuyor. Dikkat ederseniz başları ve sonları kafiyelidir. Bu beynin doğal prensibidir: Başı ve sonu kafiyeli olan kelimeleri aynı rafta saklıyor. Madem kelimeler beyne böyle yerleşiyor o zaman ben de beynin doğal prensibine göre dil öğrenme yolları geliştiririm. Farklı kelimeler kargaşa yaratır mı? Bu hafızadaki kalıcılığı etkilemez mi?


39

stepdergisi.com

Farklı kelimeler kargaşa yaratmaz; çünkü beyinde sinaps bağlantıları sayesinde bu bağlantılar farklı farklı sağlanıyor. Eğer öyle bir durum olsaydı beynin sınırından bahsetmemiz gerekirdi; ama beyinde bir sınır yoktur.

Aslında siz kimselerin yapamadığı birçok insanın hayal edemediği bir girişimde bulundunuz. Hayatınızda hangi faktörlerin girişimciliğinize etki ettiğini düşünüyorsunuz? Mega hafızanın ve hizliokuma.org’ un girişim hikâyesi nedir? Ben hem inşaat; hem de makine mühendisiyim. Amerika’da ekonomi konusunda, İngiltere’ de Avrupa toplu ekonomisinde master yaptım ve Malezya’da da kamu yönetiminde diplomam var. Birincisi farklı disiplinlerden bilgiye sahip olmak çok önemli bir şey yani, tek bir bakış acınız yoktur artık; aslında beş ayrı adamsınızdır. Bunun için ben insanlar şunu derim: Sadece kendi konunuzla ilgilenmeyin başka konularla da ilgilenin; çünkü bazen yaratıcı düşünme başka bir fikrin, başka bir konudaki başka bir yere adaptasyonundan başa bir şey değildir. Ayrıca Türkiye’de iken vizyonumun daha dar olduğunu düşünüyorum. Kendime bir yol çizmiştim, makine ve inşaat mühendisiydim masterlarımı yaptım sonra doktoraya başladım ve sadece tezim kalmışken ABD hükümetinden burs kazandım. Oraya gittim ve vizyonum değişti. Türkiye’de kalsaydım doçent de olurdum profesör de ama beni anlayan sadece on kişi olurdu. Bunu yapanlara bir itirazım yok bu da bir konuda ihtisaslaşmaktır. Ülkeye yurtdışından bakmak vizyonumu değiştiren şeydir. Bunun için yurtdışına çıkmanızı tavsiye ederim. Şunu da söylemeliyim ki ingilizce çok önemlidir. Mesleğinizden daha önemli olan şey ingilizcedir. Bu kadar çok yaratıcı fikre sahip olmamın temeli budur. Dil sayesinde bütün teknolojiyi takip edebiliyorum. Peki, İngilizceyi daha kolay nasıl öğrenebiliriz? Gramer olarak mı? Konuşma dili olarak mı?


40

stepdergisi.com

Bununla ilgili yapılan bilimsel çalışmalara göre; grameri yetişkinler öğrenmekte zorlanırken çocuklar daha kolay öğreniyor; yetişkinler de kelime öğrenmekte çocuklara göre daha iyidir. Bununla ilgili benim çocukların ve yetişkinlerin İngilizce öğrenmesiyle ilgili “Mega İngilizce” diye eylül ayında piyasaya süreceğim bir kitabım var. Bu konuda sizlere faydalı olacağını düşünüyorum. Tavsiye olarak dili Türkiye’de öğrenin geliştirmek için yurtdışına çıkın derim. Zihinsel gelişim alanında girişimcilere neler önerirsiniz, ne yaparlarsa daha başarılı olurlar? “www.megahafiza.com” adresini takip etmelerini öneririm. Burada beynin gelişimiyle ilgili bir sürü ücretsiz e-kitap vardır ayrıca size önce yedi günde bir daha sonra ayda bir olmak üzere beyinle ilgili yeni bulgular gelir.” hizliokuma.org” ve “yaratıcıdüşünme.com” adreslerine üye olmalarını öneririm. Buradaki videoları da düzenli olarak takip etmeliler. Buralarda paylaştığım bilgiler ciddi anlamda büyük parasal değeri olan bilgilerdir. İnsanlar bir şey ücretsizse onun değeri yok sanıyor. Bu büyük bir yanılgıdır. Eğer ucuz olan şeyler değerli olmasaydı hayatımızı devam ettiremezdik. Havayı düşünün bedava ama her şeyden daha kıymetli o olmazsa yaşayamazsınız. Aynı şekilde su bedava ama çok değerlidir. İşte ben de hava ve su kadar değerli şeyleri bedava sunuyorum bu fırsatı kaçırmasınlar. Düzenli uyku, dengeli beslenme, spor kısaca düzenli ve dengeli bir yaşamın zihin kontrolü üzerindeki su götürmez etkinliği artık herkes tarafından kabul görmektedir. Bu dengeyi bir türlü oluşturamayanlar için neler söylemek istersiniz? Öncelikle uyku en önemli şeydir. Uyku, beyinde melatonin denen bir hormonun salgılanmasıyla oluşur. Bu hormon karanlıkta salgılanır bu yüzden biz gündüz çalışıp gece uyuruz, bu bizim tercihimiz değildir. Bu bir zorunluluktur. Güneş battığı anda beyinde melatonin salgılanmaya başlar ve yavaş yavaş uykunuz gelmeye başlar; güneş doğduğu anda da salgılanması durur. Tabii bu düzenli uyku saatiniz varsa vücut tarafından bir biyolojik saat düzenine girebilir. Uykuyu düzene somak ve her gün aynı saatte yatmak gerekir. Günde kaç saatlik uyku bizim günlük uyku ihtiyacımızı karşılar? Normal bir insanın uyku ihtiyacı bebeklikten yaşlılığa doğru azalır. Bebeklikte beyin gelişimi çok hızlı olduğu için on beş saate kadar çocuğun uyuması gerekir. Öğrencilik yıllarında sekiz saattir; ancak her gün aynı saatte yatarak bir düzen oluşturursanız, bu altı saate kadar düşebilir. Çok uzun olmamak şartıyla kırk beş dakikalık bir öğlen uykusu iki saatlik bir gece uykusuna bedeldir. Piyasada dört saatlik uykuyla sağlıklı bir yaşam sürülebileceğini öne süren kitaplar var. Böyle bir durum söz konusu değildir. Aksi halde sağlığınızı bozarsınız. Zihni kontrol edebilmek her koşul altında mümkün müdür? Örnek verir misiniz? Hepimizin kapasitesi sınırsızdır. Disipline ederek ve doğru teknikleri uygulayarak beyin kapasitesini herkes arttırabilir. Ben zeki bir adamım ama IQ ‘ya inanmam. IQ ve zekâ mutlak bir şey değildir; bir sorunu çözmez sadece birer araçtır. ABD’de “mensa” diye bir kulüp var ve IQ’su çok yüksek olan kişiler üye olabiliyor. Buraya üye olan kişilerin mesleklerini ise: taksi şoförü, sekreter, hamal, bilim adamı, devlet adamı gibi aklımıza gelebilecek her meslekten kişiler var. Bu kişilerin ortak özelliği IQ seviyelerinin yüksek olmasıdır; ama eğer IQ ‘nun yüksek olması yeterli olsaydı hepsinin çok başarılı kişiler olması beklenirdi. IQ sadece bir faktördür; başarılı olmak için çok çalışmak ve disipline olmak gerekir. Ben çok çalışkan bir adamımdır ve hala sabahlara kadar çalışırım. Motivasyonum çok yüksek olduğu için uykum gelmez; ama bedenim bir süre sonra iflas


41

stepdergisi.com


42

stepdergisi.com

BURAK BÜYÜKDEMİR

Genç girişimcileri derin bilgileriyle sulayan, bünyesindeki yatırımcıların ışığıyla filizlendiren ve sağladıkları altyapılarıyla yeni tohumları topraklarına katan E-tohum kurucusu Burak Büyükdemir sorularımızı cevapladı. Daha çok sektörel anlamda gerçekleştirdiğimiz röportajda, “e-tohum” ve bu sektörün gidişatı hakkında birçok soruya cevap bulabilirsiniz. Özellikle yenilikçi fikirlerini hayata geçirmek isteyenler için faydalı bir röportaj olduğunu düşünüyoruz.


43

stepdergisi.com

İnternet bugün içinde yaşadığımız yer Üniversite yıllarından itibaren günümüze kadar birçok başarıya imza atmışsınız. Üniversite yıllarında internet girişimlerinin başarılı olması için, şimdiki gibi interneti girişimcilerle buluşturma gibi bir fikriniz var mıydı? Daha üniversitedeyken böyle bir fikrim yoktu ki; zaten mezun olduğum dönemde internet çok da kullanılmıyordu. Ben mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde aktif şekilde kullanmaya başladık. Okul hayatında da çok girişimci biri olduğumu söyleyemem; daha çok derslerine çalışan bir tiptim. Yani, sorunuzun uzun cevabı:” Hayır”. 1997 yılında Ahmet Dallı yarışmasında internette bankacılık projesi ile ödül aldınız; ama bir yıl sonra geçtiğiniz Intertech firmasında “iş geliştirme yöneticisi” olarak göreve başladınız. Bu sektör değişikliği sizin ilerideki yaşamınızda yapacağınız işleri nasıl etkiledi? Düşünün ki, 1997 yılında internette bankacılık fikriyle ödül alabiliyordunuz; çünkü o zaman bankacılığın internette olabileceğine kimse inanmazdı. Ödül aldığımız projede de zaten Amerika’da yapılmış olan, ileriki yıllarda bankacılığın durumuyla ilgili bir fikirdi. Ama bu ödül teknolojinin bankacılıkta kullanılması ile ilgili ilk ödüldü. Bugün gayet

herkesin kullanabildiği, bugün için sıradan olan bir uygulama için o günlerde ödül alınabiliyordu. 1995-97 yılları arasında çalıştığım banka da internete bağlıydı ve burada teknoloji alanında büyük yatırımlar yapılıyordu. Aslında ben de işin bankacılığını değil teknoloji kısmını sevmiştim. Bu yüzden, “ben bankacı değilim” dedim ve ayrıldım. Bankacılığın yanlış olduğunu da deneme yanılma yoluyla anladım. Okuldan mezun olduğum zaman bunu bilmiyordum. Yatırımcılarla girişimcileri buluşturarak ve yeni internet girişimcilerine destek vererek güzel bir sosyal girişim örneği sergilediniz ve yeni girişimcilerin de sizin gibi kariyer sahibi olmaları için vesile oldunuz. Peki, siz genç girişimciyken nelerden ya da kimlerden beslendiniz?

başarılı bir proje aşamasına gelmesindeki süreci aktarabilir misiniz?

İlk başladığımızda gerçekten amacımız girişimcilerle yatırımcıları bir araya getirmekti; fakat şimdi bu amacımızdan ilerideyiz. Girişimcileri belli bir elemeden geçiriyoruz, onlara eğitim veriyoruz, onlarla çalışıp şirketlerini kuruyoruz, onlara ortak oluyoruz. Ondan sonra yatırımcı ağımızla bir araya getiriyoruz, bir sonraki aşamada dış sermaye şirketlerinin ortak olmasını sağlıyoruz. Yani baştan sona onlarla oluyoruz. Bu proje başarılı olsa da böyle; başarısız olsa da. Çünkü hızlı başarısızlık iyidir; süründürmez. Yani bizim işimiz şuan pazar yerinden çok şirketleri hızlandıran ve bizim de ortak olduğumuz bir sürece gidiyor. Böylelikle Etohum’u sürekli farklılaştırmaya ve güncellemeye çalışıyoruz.

Her geçen gün internetin günlük hayatımıza daha fazla Tabii o yıllarda Türkiye’de bir girdiği bir zamanda yaşıyoruz. örnek mevcut değildi. Daha Bunu göz önüne alırsak ileriçok Amerika örnekleri mevde online pazarın ve girişimcuttu: Amazon, Microsoft, Dell lerin reel pazar ve girişimlerin gibi. Girişimcilik anlamında önüne geçeceğini söyleyebilir da o zamanlar örnek aldığım miyiz? biri yoktu; çünkü o zamanlar İnternete reel ya da sanal dekendimi girişimci olarak da mek doğru olmaz. İnternet görmüyordum. Zaten kişilik bugün içinde yaşadığımız yer. özelliklerimin arasında da bu Gündelik hayatta yaşadığımız ruh yok. Belki de o yüzden ticari anlamda şu an istediğimiz ne varsa internette de olmak zorunda. Artık buzdolabını da yerde değiliz. uçak biletini de oradan alıyoÖzveri isteyen başarılı bir ruz. Reel ya da sanal diye bir projeye imza atmışsınız. ayrım internet için olmamalı; E-tohum’un fikir aşamasından


44

stepdergisi.com

çünkü bugün internet olmasa bankalar çalışmaz; hatta belki uçaklar bile uçmaz. Elle tutulamama onu gerçek dışı yapmaz.

Bu yönden kıyasladığımızda Türkiye’de yüksek etkili girişimci sayısı her yıl artıyor; fakat istenilen yerde değiliz. Bunun için de yapılması gereken katma değer sağlayan girişimci Binlerce projeyle ilgilenip insayısının ve yazılım ihracının celeme fırsatı buldunuz. Size artırılmasıdır. Tabii bunun için göre başarılı projeleri diğerlede toprak lazım, gübre lazım; rinden ayıran özellikler neler? Yani eğer projenin amacını antoprağı ekmek, biçmek, sulalayabiliyorsak kabul edilebilir. mak lazım. Yani bir ekosistem Biz seçim yaparken tamamen Yatırımcılarımız ve bizim bildioluşturulması gerek. Bu da zagirişimciye, ekibe bakıyoruz: ğimiz konularsa ilgileniyoruz; manla olacaktır bence. Ekip bu işi biliyor mu, motive fakat aksi takdirde bu mümolabiliyor mu, kendi kendini kün olmuyor. İnternet girişimcilerini bir geçindirebilir mi, pazarı, reyarışmada buluşturmak kabeti biliyorlar mı? Kötü bir Türkiye’nin Avrupa’da ve yerine onları yatırımcılarla ekibe iyi bir projeyi verseniz Dünyada internet girişimciliği buluşturmayı seçtiniz yani dahi bir işe yaramaz; ama iyi olarak yeri neresidir? Ve gelekısa süreli yarış yerine uzun bir ekibe kötü bir projeyi vercekte bu durumun değişimiysüreli bir projeye imza attınız seniz o projeyi yüceltebilir. Bu le ilgili öngörüleriniz nelerdir? ve Etohum ortaya çıktı. Peki, yüzden projeden çok başarılı Türkiye girişimci olmaya başla- Etohum bir girişimciye sermabir ekip bizim için daha önemmış bir ülke. Girişimcilik, hayat yenin haricinde neler kazanli. Ayırt edici özellik de burada şekli girişimcilik ve yüksek et- dırıyor? saklı zaten. Tabii bu ekibin birkili girişimcilik diye ikiye ayrıbiriyle uyumlu olması da çok Biz girişimcilere sermayemiz lıyor. Yüksek etkili girişimcilik önemli. dışında bilgi birikimimizi, netbir arama motoru da olabilir; workümüzü ve hızlandırma Şu ana kadar gerçekleştirdibir Yemek Sepeti gibi pazarlakapasitelerimizi sağlıyoruz. ğiniz projeler size her açıdan ma alanı oluşumu da olabilir. Yaptığımız şeyler bunlar. belli bir birikim ve tecrübe Bunlar az insanla büyük kitlekazandırdı. Bu birikim ve tec- lere hizmet sağlarlar. Belli bir rübelerinizi güzel bir girişimle düzen oluşturup bu yönde bütaçlandırmayı düşünüyor yük değişimler sağlarlar. Hayat musunuz? Yoksa daha farklı şekli girişimciliği ise köşedeki planlarınız mı var? bakkal, marangoz, berber ve benzeridir. Türkiye ya da dünBütün odağımız, günün soya ekonomisine büyük katma nunda yine gideceğimiz yer değer sağlamazlar. Çünkü loEtohum. Bütün çalışmalarımız kasyon bazlı çalışırlar ve büyüonu geliştirmeye yönelik. Bu meleri kısıtlıdır. Tabii internet yüzden şu an için başka bir ve teknoloji alanının ise dünalanda atılım düşünmüyoruz. yaya yayılması muhtemeldir. Diyelim ki önünüze bir proje geldi ve bu proje internet destekli; fakat interneti de aşan özellikleri var. Sizin internet girişimcilerini desteklediğiniz göz önünde bulundurulursa bu projeyi de kabul etmeniz mümkün müdür?


45

stepdergisi.com

www.stepdergisi.com


46

stepdergisi.com

Forex Nedir, Nasıl İşlem Yapılır?

Makale

hacminin olmasının nedeni, piyasanın yatırımcı portföyünün geniş ve çeşitli olmasıdır. Merkez Forex piyasası ülkemizde birkaç yıldır tanınbankalarından sigorta şirketlerine, bireysel kamasına rağmen popülerliği hızla artmış ve kısa tılımcılardan uluslararası şirketlere kadar çok zamanda geniş bir yatırımcı kitlesine ulaşmıştır. sayıda kurumsal ve bireysel katılımcı forex piİngilizce döviz ticareti anlamına gelen Foreign yasasında yatırımlarını değerlendirmektedir. Exchange kelimelerinin kısaltması ile oluşan forex piyasasında; çeşitli ülkelerin para birimleri- Uluslararası denetime sahip olan, dünyanın nin yanı sıra birçok emtia, hisse senedi, ulusla- en büyük bankaları ve finans kuruluşları tarararası borsa endeksleri fiyatları üzerinden alım fından ticaretin yürütüldüğü forex pazarında, satım yapılarak gelir elde edilebilmektedir. Ya- tüm işlemler bankacılık ağı yardımı ile gerçektırımcılar alış satış yaptıkları finansal araçların leşir. Bütün piyasanın yönetildiği tek bir genel (döviz, altın, hisse senedi) kendilerine fiziksel merkez yoktur. Bütün fiyatların serbest piyasa olarak sahip olmayıp, sadece fiyatlarındaki ortamında kendiliğinden belirlendiği bu pazardeğişim üzerinden işlem yaparak gelir elde da, herhangi bir finansal veya siyasi yapının fietmeyi hedefler. Örneğin altın fiyatlarının yük- yatlara doğrudan müdahale etme şansı yoktur. seleceğini düşünen yatırımcı, altın paritesinde Anlık olarak değişen fiyatlar, aynı zaman dilimi alış işlemi açar, belli bir miktar yükseldiğini içerisinde dünyanın her yerinde hemen hemen gördüğünde aradaki farktan karını alarak geri aynıdır. kapatabilir. Aynı şekilde fiyatların düşeceğine Hafta içi her gün, günde 24 saat, internet erişiinan kişi de satış işlemi ile kar elde edebilir. mi olan her yerden işlem yapılabilen forex piDiğer borsa türevlerinden farklı olarak, dünyasasında, internet üzerinden indirilen gelişmiş yanın en büyük likidite hacmine sahip olan bu işlem platformları ile yatırımları yönetmek son piyasada, günde ortalama 5.5 trilyon Dolar derece kolaydır. Bu kolaylığı nedeniyle farklı nakit para dönmektedir. Bu kadar büyük işlem yaş ve meslek gruplarından herkesin ilgisini çe-


47

kebilmektedir.

stepdergisi.com

düzenlemesi ve takasbank güvencesi piyasaya olan güvenin artmasına neden oldu. Türkiye Yurtdışında uzun yıllardır bilinen Foreks piyasa- regülasyona tabi nadir ülkelerden biri olması sı ülkemizde birkaç yıldır tanınmasına rağmen nedeniyle güven vermekte, böylelikle önüpopülerliği hızla artmış ve kısa zamanda geniş müzdeki dönemlerde Türkiye bu yapı içinde bir yatırımcı kitlesine ulaşmıştır. Foreks piyabölgede dikkat çekip dünya üzerinde de haklı sasında; çeşitli ülkelerin para birimlerinin yanı yer elde edebilir ve bölgesinde foreks merkezi sıra birçok emtia, hisse senedi, uluslararası olabilir, Türkiye özellikle, Arap yardım adası ve borsa endeksleri fiyatları üzerinden alım satım Ortadoğu ülkeleri için cazip bir seçenek olabilir. yapılarak gelir elde edilebilmektedir. Yatırımcılar alış satış yaptıkları finansal araçların (döviz, Foreks piyasalarını sadece ihracat ve ithalatçıaltın, hisse senedi) kendilerine fiziksel olarak lar değil her kesimden yatırımcılar kullanabilir. sahip olmayıp, sadece fiyatlarındaki değişim Bu piyasada 3 tip yatırımcı vardır bunlar arbitüzerinden işlem yaparak gelir elde etmeyi raj yapanlar, spekülatörler ve hedge yapanlar. hedefler. Dünya üzerinde çeşitli oranlarda kalArbitraj yapanlar: Arbitraj fiyat farklarından yadıraç oranları kullanılmaktadır, ülkemizde de Foreks piyasalarının regülasyonundan önce 1’e rarlanmak amacıyla para, kıymetli maden, tah400 kaldıraçlar kullanılırken regülasyonla kaldı- vil ve hisse senedi alıp satma işlemidir. Farklı piyasalarda aynı enstrüman için farklı denge raç 1’e 100 olarak belirlendi. fiyatları oluşmuş olması durumunda, fiyatın Aracı Kuruluşlar birliğinin sitesinde 3 ayda bir ucuz olduğu piyasadan alınarak daha pahalı yayınlanan verilerde 2012 yılı 9 aylık işlem olduğu piyasada satılmasıdır. foreks işlem hacmi 1 trilyon 694 milyar TL olmuştur. 2013’te yıllık işlem hacminin 3 trilyon Spekülatörler: Gelecekteki fiyat değişikliklerini tahmin ederek kâr elde etme amacıyla speTL olmasını bekleniyor. Dünyanın en büyük külasyon yapan kişilere denir. Örneğin altın finansal piyasası olarak adlandırılan Foreks fiyatlarının yükseleceğini düşünen yatırımcı, piyasasında küresel çapta günlük işlem hacmi kaldıraç etkisiyle birlikte 5 trilyon doların üze- altın paritesinde alış işlemi açar, belli bir miktar rinde seyrediyor. İşlem hacmi en fazla sırasıyla yükseldiğini gördüğünde aradaki farktan karını alarak geri kapatabilir. Aynı şekilde fiyatların İngiltere, ABD ve Japonya’da gerçekleşiyor. düşeceğine inan kişi de satış işlemi ile kar elde Londra’nın günlük işlem hacmi 2 trilyon dolaedebilir. ra, ABD‘nin 904 milyar dolara ve Japonya’nın ise 312 milyar dolara ulaşıyor. Foreks piyasaHedge, ileriki tarihlerde oluşabilecek değer larında Türkiye ile yurt dışı karşılaştırıldığında kayıplarına karşı kendimizi koruma işlemine Türkiye’nin dünya ortalamasının oldukça aldenir. İthalat ve ihracatçılar için foreks piyatında olduğu gözükmektedir. Türkiye’de 2012 salarında hedge fırsat sunmaktadır. Mesela, yıllık hacmin 2 trilyon 250 milyon TL olmasını Eğer bakır ithalatı yapan bir yatırımcı yüklü beklenirken, İngiltere 2 trilyon dolarlık hacmi miktarda bakır almışsa ve fiyatların düşeceğini bir günde yapmaktadır. düşünüyorsa foreks piyasalarında bakır satışı yaparak fiyatların düşüşüne karşı kendini korur. Foreks piyasalarında SPK düzenlemeleri ile Diğer bir örnek, bir ihracatçı mal ihracat etti ve merdiven altı dediğimiz birçok kuruluş faamalın karşılığını 2 ay sonra dolar alacak. Dolar liyetlerine son verdi, aracı kurumlar sıkı bir kurunun düşeceğini düşünüyor ise forekste denetimden geçirildi ve lisanslarını aldılar. Bu durum piyasaya olan güvenin artmasına neden dolar satarak bu düşüşe karşı kendisini korur. Mal ithal etti ve dolar olarak borcunu 2 ay sonoldu. Regülasyon öncesi işlemlerde yatırımcılar ciddi zararlar elde edebilmekteydi; 1’e 400 ra ödeyecek. Doların çıkacağını düşünüyorsa şimdiden foreks piyasalarında dolar alır ve kaldıraç kullanılması, paranın tamamını kaykendini olası bir zarardan korur ve ticaretteki betme, dolandırılma, işlem karlarını çekememe, açık pozisyonları kapatamama, haksız yere kar ve zararını hedge yaptığı güne sabitlemiş olur. pozisyonların kapanması ve hatta yatırdıkları anaparayı bile çekememeleri sayılabilir. SPK Katkılarından dolayı Talha ÖZSOY’a teşekkürler.


48

stepdergisi.com


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.