1 Büyük Birleşik Kuram Doğaya bakış açımızda köklü bir değişim süregelmektedir. Yeni yaklaşımda, çeşitlilik, zaman, ve karmaşıklık kendini en çok duyumsatan etmenler olarak ortaya çıkıyor. Makine çağı ve Newton mekaniğinin bir dizi kavramları yerini Yüksek Teknoloji Çağının ve kuantum mekaniğinin kavramlarına bırakıyor: kararlılık kararsızlığa, düzen düzensizliğe, doğrusallık doğrusal olmayan ilişkilere, zamansızlık da zaman bağımlılığına yol veriyor. Yeni bir bilimin mayalandığı ortada! Bir önceki çağın bilimsel yaklaşımı, dizgeleri parçalarına ayırmaktı; ancak ayrılan parçaların yeniden biraraya getirilerek bütüne ulaşma işlemi unutuldu! Bu görevi, bugünkü devrim üstlenmiş durumda: fizikle dirimbilim (biyoloji), şansla zorunluluk, bilimle insan değerleri yepyeni bir çatı altında yeniden biraraya getiriliyor. İnsanlık, doğanın temel bir düzeyde basit ve kararlı olduğu “yanılgısına” Bohr’un atomun gezegen modeli ve Einstein’ın Birleşik Alan Kuramı bağlamlarında da kapılmıştı. Zaman geçtikçe evrensel yasaların yalnızca kararlı dizgelerde geçerli olduğunu, diğer yandan evrenin büyük bir bölümünde evrimin, kararsızlıkların, basitlik yerine karmaşıklığın ve çok çeşitliliğin süregeldiğinin ayırdına vardık. Ayrıca, temel doğa yasaları dediğimiz şeyler gerçekten temel mi? Zamanın ilerlemesiyle Tanrı’nın yerine doğa, ilahi yasalar yerine doğa yasaları geçmedi mi? 1927 yılında Solvay Konferansında Einstein ile Bohr arasında geçen o sıcak tartışmaların özünde, ‘Kuantum kuramı kapalı mı açık mı?, daha derin bir düzeyde temel bir yasa arayalım mı aramayalım mı?’ seçeneklerinin savaşımı yatıyordu. Havada uçuşan kilit sözcükler “complete” (tam, tamamlanmış) ve “incomplete” (eksik, tamamlanmamış) idi. Bu sözcüklerin sözlük anlamları tartışmanın özünü yansıtmayabilir. Solvay’de geçen tartışmanın özünde temel kuram ve yasalar bulma saplantısı, yani son bilgi saplantısı yatıyordu. Bu çaba mutlak olanı bulma çabasıydı. Günümüzde de “Büyük Birleşik Kuram” (BBK) olarak adlandırılan benzer bir çaba, Büyük Patlamacı evrenbilimcilerle parçacık fizikçilerini birbirlerine giderek daha da yaklaştırdı. Bu yazıda, plazma evrenbilimcilerden biri olan Eric Lerner’in “The Big Bang Never Happened” adlı kitabında BBK ya bakışını inceleyeceğiz. Yazının geri kalan bölümü Lerner’in görüşlerini yansıtıyor; araya girip kendi görüşlerimi de belirtme özgürlüğünü kullandım. “Evrenbilim ve parçacık fiziğinin herikisi de, “tümdengelimsel usa vurma” yöntemini kullanıyor. Bu yönteme başvuranların hepsi değilse bile çoğu, kuramlarının gözlem ve/veya deneyler karşısında ne denli tutarlı olduğunu görme kaygısına kapılmıyorlar. Parçacık fizikçilerinden A. Zee 1986 yılında yayınlanan Fearful Symmetry: The Search for Beauty in Modern Physics adlı kitabında, “...önce matematiksel güzelliği gözetelim; gerçek nasıl olsa arkadan gelir” gibisinden bir saptamada bulunuyor. Bu iki bilim dalı (son zamanlarda ulaştıkları konumlarını dikkate alırsak bunlara bilim dalı demekten çok ‘metafizik araştırma programları’ demek daha doğru olacak!) yalnızca kullandıkları yöntemle değil içerikleri açısından da birbirine benzemektedir. Parçacık fizikçileri için Büyük Patlama, “kusursuz bakışıklığın” (perfect symmetry) altın çağını oluşturuyor. “Oysa ki bugün içinde yaşadığımız evren hiç de bakışık değil. Bildiğimiz dört doğa kuvveti değişik yeğinliklerde ve değişik biçimlerde etkileşim sergilemektedir. Dört kuvvet içinde en zayıf olanı çekim kuvvetidir. Örneğin, iki elektron arasındaki çekim kuvveti, bu elektronların elektriksel itme kuvvetinden 10 42 kez daha zayıftır. Ancak, çekim kuvvetinin etki erimi “sonsuzdur” ve daima çekici özelliğe sahiptir. Diğer bir deyişle, iki kütle birbirini daima çeker, hiçbir koşul altında, hiçbir zaman itmez. Hemen anımsamakta yarar var;