Yid aralik2013

Page 13

U YA R M A D E N C İ L İ K T E YÜZLERCE İŞÇİ İŞTEN ÇIKARILDI

3 Aralık günü Manisa’nın Soma ilçesinde Uyar Madencilik’ten

işten atılan 750 civarında işçi, kendi aileleri ve ayrıca madende iş cinayetlerinde yaşamını yitiren işçilerin aileleriyle beraber, işten atmaları ve iş cinayetlerini protesto ettiler. İşçiler, Türkiye Kömür İşletmeleri Genel Müdürlüğü’ne bağlı Ege Linyitleri İşletme Müdürlüğü önünde basın açıklaması yaptılar. 06.12.2013

Türkiye kendi füze sistemini kurmayı önüne hedef olarak koydu. Füze savuma ihalesinde en iyi şartları veren Çin’e ihale verildi. Çin teknoloji transferine evet diyor ve batılı firmalara göre 1 milyar dolar daha ucuza veriyor füze sistemini. ABD füzelerin Çin’den alınması halinde NATO sistemine entegre edilmeyeceğini söylüyor. Yani bu durumda Türkiye’nin önünde eğer Çin füzelerini alırsa, NATO’nun hava savunma sisteminden çıkması, bütün sistemi Çin ile kurması gerekiyor. AKP hükümetinin anda böyle bir planı yok. Türkiye’nin anda “stratejik müttefik”i değiştirecek gücü de yok. Bunun maliyeti anda karşılanamayacak kadar yüksektir. Olan Çin kartının fiyat kırmak ve teknoloji transferi konusunda baskı yapmak için, pazarlık kozu olarak kullanılmasıdır. Nitekim ihaleye giren batılı firmalardan yeni teklifler gelmeye başlamıştır. Teknoloji transferi konusunda batılı firmalar, Çin’in öne sürdüğü şartlarda bir anlaşma yapmazlar. Ancak Türkiye gelinen yerde örneğin F 16 larda kendi yazılımını uçaklara yerleştirecek seviyeye gelmiş durumda. Fakat bu gelişme buna rağmen iki şeyi net gösteriyor: a) Çin askeri alanda da giderek ABD müttefiklerini kendi sistemine entegre etme yolunda ciddi bir rekabete giriyor. b) AKP hükümeti “stratejik müttefik”lerin her dediğini yapar durumda değil, Türk burjuvazisinin yayılmacı hedeflerini açıkça formüle ediyor ve bunlar için sıkı pazarlık yürütüyor. Dış politikada işbirlikçi büyük Türk burjuvazisinin çıkarları merkezde duruyor. Ve Türkiye’nin kendi dış siyasetini yürütme konusunda

oyun alanı giderek genişliyor. Fakat güç dengeleri hala Türk burjuvazisinin çıkarları ile ABD ve Batı emperyalistlerin çıkarları temelden çeliştiği noktada, Türk burjuvazisinin “bağımsız” hareket etmesine izin vermiyor. AKP bu noktada bağımsız hareket etme alanını genişletmeye yönelik bir siyaset izliyor. Bu dış siyaset AKP’yi önce Filistin/İsrail konusunda, sonra Suriye ve en son Mısır konusunda ABD ve AB ile Türkiye’yi belli ölçüde karşı karşıya getirdi. AKP hükümeti bu konularda kendi siyasetini formüle etti, yer yer ABD ve AB’ye eleştiri getirdi, onları kendi siyaseti doğrultusunda birlikte hareket etme konusunda ikna etmeye çalıştı. Sonuçta bütün bu noktalardaki tavırları, Türkiye’de Kürt sorununu batılı emperyalist güçleri devre dışı bırakıp, Öcalan üzerinden doğrudan görüşmelerle,PKK’nin gücünü TC’nin gücüne ekleyerek çözme girişimi; AKP’ni giderek güvenilmez bir müttefik haline getirdi, getiriyor. Batı eğer AKP’ni kanlı bir darbe dışında iktidardan uzaklaştıracak bir alternatif bulsa,hemen at edğiştirmeye hazırdır. Şimdilik böyle bir alternatif görülmediği için, çeşitli yollarla “ayar vermeye”, “hizaya çekmeye” çalışıyorlar. Gezi olaylarında batının tavrı, AKP’ne yönelik teşhiri böyle bir ayar verme idi. Son olarak batı basınında ve İsrail basınında doğrudan MİT müsteşarı Fidanı (gerçekte Erdoğan’ı) açıkça hedef alan yazılar, böyle bir ayar vermenin adımları. Son AB Komisyonu “Türkiye gelişme raporu” da bunun tipik

bir örneği. Bir yandan bir sürü -önemli bölümü doğru- eleştiri getiriliyor, fakat diğer yandan 3 yıldan bu yana ilk kez tam üyelik için görüşmelerde yeni bir konu başlığını tartışmaya açılıyor, ucu açık pazarlık sürdürülüyor. ABD basınında çıkan yazıların bir bölümü aynı zamanda Obama yönetimine Türkiye konusunda, Erdoğan ve AKP hükümetine baskıyı arttırma çağrısı. Batının Suriye siyaseti, gelinen yerde, Çin ve Rusya’nın Esat rejimi ardında sağlam bir şekilde durması, batıda yeni bir savaş için kamuoyu yaratılamaması ve Rusya’nın ustaca diplomatik manevraları sayesinde, şimdilik “Esat’sız bir çözüm”den uzaklaşmış, yalnızca Esat rejiminin elindeki kimyasal silahların yok edilmesi noktasına “gerilemiş” durumdadır. AKP’nin politikası ise hala Esad’ın çözümün bir parçası olarak ele alınmasına karşıdır; bunun için batılı güçlerin askeri müdahelesinden yanadır. Bu konuda “Suriye’nin dostları” adı altında toplanan konferanslarda pazarlıklar sürmektedir. Görünen iç savaşın süreceği, Suriye’nin bir bölümünde Esat güçlerinin, bir bölümünde muhalefet güçlerinin egemen olduğu bölünmüşlük durumunun süreceğidir. AKP hükümetinin Suriye siyaseti, Suriye’de öncelikle Esat rejiminin devrilip, yerine kendilerine yakın “ılımlı islamcı” bir rejimin iktidara gelmesidir. Şeriat devleti değildir istediği. Fakat Esat’a karşı savaşan İslamcı gruplar içinde radikal şeriatçı İslamcı güçler, El Kaide güçlenmektedir. AKP’nin El Kaideci güçleri desteklediği tespitleri AKP’nin gerçek politikasının ne olduğunu anlamayan

tespitlerdir. AKP şimdi Suriye sınırını daha sıkı kontrol almaya çalışmaktadır. Burada öncelikli amaç, Suriye’deki iç savaşın Türkiye’ye doğrudan sıçramasını engellemektir. Rojava’da, PYD önderliğinde bir Kürt özerk bölgesinin kurulması ile El Kaide’nin bir şeriat iktidarı kurulması alternatifleri arasında, AKP’nin temsil ettiği burjuva kesiminin tercihi birincisinden yana olur. AKP anti Esat cephesi içinde bir iç savaş istemiyor. Ama bu savaş, örneğin Rojava’da (yalnızca orada değil) olgudur. Bu savaş içinde AKP’nin El Kaide üzerinden PYD’ne karşı savaş yürüttüğü, gerçeğin ifadesi değil. Fakat AKP PYD‘ne de destek vermiyor. PYD‘nin istediği ise bu. Bunun olmadığı yerde, AKP’nin kendisine karşı savaş yürüttüğü propagandasını yapıyor. Bu aslında AKP hükümetini açık tavır almaya zorlamaya yönelik bir propaganda. Ruhani yönetimi İran’ın dış politikasında, ABD ve batı ile ilişkileri yumuşatmaya yönelik adımlar atıyor. 23 Ekim’de İran Meclisi Milli Güvenlik ve Dış Politika Komisyonu sözcüsü Hüseyin Nakavi Hüseyni, Tahran'ın orta ölçekli uranyum üretimini durdurduğunu belirtti. Ruhani yönetimi Uluslararası Atom Enerjisi denetçileri ile işbirliğine hazır olduk larını açık ladı. Bunlar Ahmedinecad yönetimine göre “yeni ses”ler. Bu yeni sesler Obama yönetiminde de karşılığını buldu. Yıllardan sonra ilk kez ABD başkanı ile İran Cumhurbaşkanı arasında doğrudan telefon görüşmesi yapıldı.

Aralık 2013 • yeni dünya için ÇAĞRI’nın İŞÇİ EKİ

DIŞ POLİTİKADA YENİ GELİŞMELER

13


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.