SAYI4

Page 1

Figüranlar New York'ta Zirve Yaptýlar..!!! 18 Kasým’da görüþmeler dizisine bir yenisi daha eklendi. Sözde liderler BM Genel Sekreteri Ban ki Moon’un davetlisi olarak New York’a gittiler ve yüz yüze görüþtüler.Bu görüþmenin ardýndan Ban Ki-Moon yaptýðý açýklamada, liderlerin gelecek yýl ocak ayýnýn sonunda Cenevre’de yeniden görüþme kararý aldýklarýný ve o zamana kadar... Devamý sayfa 2'de...

ARALIK 2010

Bu Ülke Ýnsanlarý Ve Topraðý Satýlýk Deðil...! AKP‘nin "aðýr toplarýndan" biri olan Cemil Çiçek 15 Kasým 2010 tarihinde adamýza geldi.. Týpký yeni yýlda Noel Baba’dan hediye bekleyen çocuklar gibi hükümet yetkilileri ceketlerinin düðmelerini ilikleyip esas duruþa geçerek, onun karþýsýnda el pençe divan durdular. Yeni Devamý sayfa 2'de... talimatlarýný dinleyip...

SAYI: 4

Faþizm Kan Dökmeye Devam Ediyor...! Larnaka’da, ýrkçýlýða ve ayrýmcýlýða karþý her yýl düzenlenen Rainbow Festivaline, bu yýl bir grup faþizan saldýrganýn çirkin ve kabul edilemez saldýrýsý damgasýný vurdu…! Festivalin geçekleþtiði sýrada toplanan faþist örgütler, Kýbrýs'ta ortak yaþam hedefiyle mücadele eden emekçilere ve Devamý sayfa 4'de... genç kitlelere karþý sloganlar...

FÝYAT: 2TL

BEKLEMEYÝN...! "ÇÖZMEYECEKLER...!" New York'a giden "sözde" liderler güzel bir tatil yaparak tüm ekipleri ile beraber geri döndüler. Her zamanki gibi halka umut pompaladýlar... Yalanlara dolanlara sarýldýlar. Halkýn "barýþ" umutlarýný kabartýp melek numarasý yaptýlar... Oysa ki yýllardan beridir vurguluyoruz ve vurgulamaya devam edeceðiz ki: EMPERYALÝZM SORUN YARATANDIR....! Sorunu yaratanlarýn tek getireceði hayal kýrýklýklarý ve gözyaþýdýr... Biz asýrlar boyu adamýzda tüm kardeþ halklar ve emekçiler birarada yaþamayý bildik. Ne birileri bizlere beraber yaþamayý öðretti..! Nede dayatmalarla bunu öðrendik..! Bizim dayatmalara ihtiyacýmýz yok..!!! Sorunun tek çözümü Kýbrýs Komünist Partisi'nin yýllar önce ortaya koyduðu ANTÝ-EMPERYALÝST BÝRLEÞÝK CEPHE HÜKÜMETÝDÝR. ÖZEL HABER

Mahkeme Tekrar Ertelendi...! 8 Tane yoldaþýmýzýn yargýlandýðý mahkeme 9 Aralýk Perþembe günü saat 14.00'a ertelendi. Tüm yurtsever ilerici kesimleri mahkeme önünde yoldaþlarýmýza desteðe bekliyoruz...

LAÜ'de Grev...! Toplu iþ sözleþmesini oyalayan LAÜ yönetimine karþý uyarý grevi yapýldý. Yetkililerin yaptýðý açýklamada UBP hükümeti protesto edilirken, direniþe devam edileceðinin mesajlarý verildi...

Baðýmsýzlýk Cephesi Semineri Yapýldý...! Gazetemizin de katýlýmcý olarak gittiði seminer KTÖS binasýnda gerçekleþti. Katýlýmýn düþük olduðu bu seminerde farklý fikirlerden birçok... Devamý sayfa 3'de...


ARALIK 2010

GÜNDEM

SAYFA 2

"Figüranlar...!" New York'da Biraraya Geldi... Yýllardan beri süregelen müzakere sürecinde klasik bir adým daha atýldý... Sözde "liderler" New York'da krallar gibi halkýn verdiði vergilerin paralarý ile güzel bir zaman geçirip, her zamanki görüþmelerini BM Genel Sekreteri gözetiminde gerçekleþtirdiler. Sonuçta beklenen oldu. Yine bizleri oyaladýlar. Yine maskelerini takýp "barýþ güvercini" rollerine girdiler... Bu oyunlara gelmedik..! Gelmemeliyiz...! 18 Kasým’da görüþmeler dizisine bir yenisi daha eklendi. Sözde liderler BM Genel Sekreteri Ban ki Moon’un davetlisi olarak New York’a gittiler ve yüz yüze görüþtüler.Bu görüþmenin ardýndan Ban Ki-Moon yaptýðý açýklamada, liderlerin gelecek yýl ocak ayýnýn sonunda Cenevre’de yeniden görüþme kararý aldýklarýný ve o zamana kadar Kýbrýs müzakerelerinin yoðunlaþacaðýný söylemiþti.Görüþmeleri deðerlendiren Derviþ Eroðlu,Genel Sekreter Ban’ýn Kýbrýs’ta ocak sonuna kadar yoðunlaþtýrýlmýþ müzakerelere devam edilmesi, ondan sonra buluþulmasý kararýnýn kendisi için çok önemli olduðunu, Çünkü sonsuza kadar müzakere masasýnda kalamayacaklarýný belirtmiþti. Bu açýklamanýn ardýndan, Eroðlu Türkiye’ye gitmek üzere New York’tan ayrýldý. Ýstanbul ziyaretinden sonra Eroðlu 24 Kasým da Ýsveç’in baþkenti Stokholm’e geçerek 3 gün süreyle bu ülkede resmi temaslarda bulunacak. Hristofyas ise Yunanistan’a Papandreu ile görüþmeye gitti. Görüldüðü gibi bu sözde liderler talimat almaya devam ediyorlar. Görüþmelerde kimleri temsil ettikleri ortada.Yýllardýr devam eden bu görüþmelerden usandýk. Bizi oyalýyorlar, gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorlar. Liderlerin anlaþma yapma olasýlýklarý yok. Çünkü emperyalist çýkarlar söz konusu. Görüþmelerin perde arkasýnda bu çýkarlar var. Geçmiþte bu çýkarlar doðrultusunda yapýlan anlaþmalar, büyük acýlarýn yaþanmasýna sebep olmuþtu. Böyle bir anlaþma yapýlsa bile, halkýmýzýn yararýna olmayacak, geçmiþten günümüze kadar hazýrlanan planlar adamýzda hakimiyet kurmak emperyalist güçlerin çýkarlarý dikkate alýnarak hazýrlandý. Özellikle son hazýrlanan Annan Planý tam da bu amaca göre hazýrlanmýþ. Bu planda Ýngiliz üslerine hiç dokunulmamýþ, hatta bu üslerin varlýðýný tartýþmak bile suç sayýlmýþtý. Türk askeri dahil hiçbir asker çekilmiyor, garantörlükler muhafaza ediliyor; kýsacasý adamýz birleþmiyordu. Tersine Ýki kurucu devlet modeli öngörülüyordu. O dönemlerde ilerici, demokrat, güçler bu plana dört elle sarýldýlar. Planý öve öve bitiremediler. Bu plan için “Barýþ için son fýrsat”, “Bu fýrsatý kaçýrmayalým”, “Dünyayla birleþelim, kucaklaþalým” þeklinde açýklamalar yaptýlar, görüþmeleri sürdüren liderlere tam destek verdiler. Hepsi görüþmelere kilitlendi. Bu görüþmeler týkanýnca hayal kýrýklýðýna uðradýlar ve bu süreçte peþlerinden sürükledikleri kitleleri umutsuzluða ittiler. Anlaþma olmamasýnýn sebebini Rumlara baðladýlar. Rumlar da Türklere. Ýki taraf birbirini suçladý. Baþlayan üçlü görüþmeyle beraber ayný oyun yeniden sahneye konuyor. Yine anlaþma olacak deniliyor. Yine kitle harekete geçirilmeye çalýþýlýyor. Oysa süreç göstermiþtir ki bu görüþmelerden olumlu sonuçlanmayacak. Görüþmelere umut baðlamak demek kurtuluþu kendimizde deðil dýþarýda aramak demektir. Burada en büyük görev yurdunu seven, gerçekten derdi “Bütün Emperyalistler…!” Dýþarý..!!! AKP ‘nin aðýr toplarýndan biri olan Cemil Çiçek 15 Kasým 2010 tarihinde adamýza geldi.. Týpký yeni yýlda Noel Baba’dan hediye bekleyen çocuklar gibi hükümet yetkilileri ceketlerinin düðmelerini ilikleyip esas duruþa geçerek, onun karþýsýnda el pençe divan durdular. Yeni talimatlarýný dinleyip uygulayacaklarýna dair söz verdiler. Söz vermezseler ayýp olurdu. Çünkü azar iþiteceklerdi… Cemil Çiçek þöyle buyurdu: “Her alanda köklü reform yapýlmalýdýr” Hani biz baðýmsýzdýk? Eðer baðýmsýz isek neden ta Türkiye’den birileri gelip talimat veriyor. Demek ki onlar için baðýmsýzlýk sadece nutuk atýp, asýp kesmekten ibaretmiþ. Türkiye’den paralar gelsin, biraz þükran çeksinler ve bol bol þehit edebiyatý yapsýnlar. Efendilerinin karþýsýnda süt dökmüþ kediye benzeyen, en ufak bir demokratik talep için bile coplu, kalkanlý polislerini önümüze diken faþist zihniyet… Ýþte bunlarýn “adaleti” bu kadar… Ýþte biz yurtseverler, devrimciler ve ilericiler olarak, hem bu zihniyete dur demek için, hem de yurdumuza sahip çýktýðýmýzý göstermek için Cemil Çiçeði hak ettiði gibi karþýladýk. “Paketini, iþbirlikçilerini al ve git” dedik. Cemil Çiçek tam da kendi faþist zihniyetine “özel” bir açýklama ile eylemimize karþýlýk verdi ve þöyle dedi: “Eylemleri güneydeki eylemlere” benziyor… Yani aklý sýra bizi Kýbrýslý Rum’lara benzetti.. Oysa

yurdumuzu emperyalizm canavarýndan kurtarmak olan, bunun kavgasýný veren herkese düþüyor. Zaman durup emperyalist planlarý bekleme zamaný artýk olmamalý..! Artýk derdimiz kurtuluþumuzun sadece ve sadece kendi ellerimizde olduðunun bilincine varmamýz zamanýdýr… Bunu yýllardýr býkmadan usanmadan söyledik; söylemeye de devam edeceðiz… Neden bu anlaþmalarýn yerine Anti Emperyalist ittifaký YAkimin ZI savunuyoruz? Dýþarýda hazýrlanan planlar çýkarýna? Bu planlarýn esas hazýrlayýcýlarý ve Kýbrýs Sorununun esas yaratýcýlarý, adamýz üzerinden Ortadoðu da hakimiyet kurma peþinde olan ABD,Ýngiltere vs. gibi emperyalist güçlerdir. Adamýzýn stratejik ve jeopolitik önemi, Ortadoðu’ya giden deniz ve ticaret yollarýnýn Kýbrýs’tan geçmesi tarihten günümüze kadar hep iþgal edilmiþ, egemenlik savaþlarýna sahne olmuþtur. Yer altý terör örgütleri kurdurularak iki halk birbiriyle çatýþtýrýlmýþ, böl, parçala, yönet politikasý baþarýyla uygulanmýþtýr. Günümüzde sadece araçlar ve yöntemler deðiþmiþ,sömürü daha da çoðalmýþtýr.

Eskiden fetih tercih ediliyordu. Bugün askeri harekatlarla iþgaller gerçekleþtiriliyor hemen ardýndan sermaye yoluyla sömürü uygulanýyor. Sermaye için önemli olan insanlarýn refahý, mutluluðu deðil. Elde edeceði maksimum kardýr. Sadece kendi karýný düþünür ve bunun için her þeyi yapar. Sürekli yeni arayýþlar içindedir. Girdiði ülkelerde kalkýndýrmak adýna yeni iþ sahalarý, sosyal ve turistik tesisler, bankalar vs açarak oraya sürekli para akýtýrlar. Ülkenin ekonomisi artýk sermayeye teslim olur. Korkunç bir sömürü baþlar. Hem yatýrým adý altýnda açýlan tesislerde saatlerce iþçi çalýþtýrýlarak yapýlan emek sömürüsü, hem de kar uðruna yaðmalanan, kültürel mirasý yok edilen bir ülke. Ýþte emperyalizm budur… Adamýzda böyle bir sömürünün içine itiliyor. Ýþte bunun için Avrupa Birliðine ve dýþarýda hazýrlanan anlaþmalara karþýyýz. Her þeye raðmen burjuva temelde bir anlaþma ki farkýnda deðil; bizim ne Kýbrýslý, Türk, Rum, Ermeni vs. gibi etnik köken olma peþinde koþmakla derdimiz yok… Aslýnda “anladý da anlamadý” niyetimizi..! Sadece haklý protestomuzu “görmezden gelmek” daha çok iþine geldi.. Hatta sinirinden “hava rüzgarlýdýr” diye mazaret göstererek 225 milyon dolarlýk sermaye ile kurdurmak için temel attýðý “Wonderland projesi” nin açýlýþýna bile gitmesi sinirinden…!!! Vah vah… Ne kadar da üzüldük…!!!!!!!

Eylem Ankara’ya karþý yapýlmýþ bir eylem olsa da emperyalizm gerçeði sürekli göz ardý ediliyor. Doðrudur dayatma paketlerin, meclisten geçirilen yasalarýn arkasýnda Ankara var. Ama kurtuluþ baþka bir kurtarýcý arayarak gerçekleþmez. O kurtuluþun alternatifi baþka bir emperyalist güç olan AB ile

olursa, barýþ karþýtlarýnýn yanýnda yer almayacaðýz. Ama bu anlaþmanýn emperyalist çýkarlar gereði hazýrlanan bir anlaþma olduðu gerçeðinden yola çýkarak, teþhir etmekten geri durmayacaðýz. Sürecin ihtiyaçlarýna göre mücadelemize devam edeceðiz. Mücadelemizin baþarýlý olabilmesi için ve güçlü bir anti emperyalist ittifak kurabilmek için, her þeyden önce Kýbrýs Sorunun ulusal bir sorun olduðunu kavramak gerekir. Bu sorunu kavramadan verilecek mücadele baþarýsýz olacaktýr. Ulusal Sorun da hedef emperyalizmle beraber sermayenin egemenliðini kýrmak ve baðýmsýz bir devlet kurmaktýr. Bu savaþým iþçilerin ve emekçilerin öncülüðünde yürütülür. Baðýmsýzlýk mücadelesi verilirken emperyalist ülkelerin, iþçi ve emekçilerinin de desteði alýnýr ve bu destek alýnýrken kendi devletlerinin gerçek yüzü teþhir edilir… Konunun daha iyi anlaþýlmasý için iþçi sýnýfýnýn büyük önderi Stalin’den alýntý yapmak faydalý olacaktýr: “Dört temel etken vardýr, bunlar sorunun ele alýnýþ biçimini en iyi þekilde karakterize eder. Birinci etken, kýsmi bir sorun olarak ulusal sorununun genel olarak sömürgelerin kurtuluþu genel sorunu ile kaynaþmasýdýr. Ýkinci etken, uluslarýn kendi kaderini tayin hakký muðlak sloganý yerine, uluslarýn ve sömürgelerin devlet olarak ayrýlma, baðýmsýz bir devlet kurma hakký berrak devrimci sloganýnýn geçirilmesidir. Bu slogan ise bir ulusun emekçilerini, baþka bir ulusun emekçileri üzerinde egemenlik kurma emelini yok eder, karþýlýklý güven ve gönüllü birleþme için zemin hazýrlar. Emperyalistlerin maskesini düþürür ve böylece bu halklarýn ve sömürgelerin emperyalizme karþý kurtuluþ mücadelesini güçlendirir. Üçüncü etken, ulusal ve sömürgesel sorunla, sermayenin egemenliði, kapitalizmin devrilmesi, proleterya diktatörlüðü sorunu arasýndaki organik baðýn ortaya çýkarýlmasýdýr. Bu da gösteriyor ki sermayenin iktidarý yýkýlmadan uluslar ve sömürgeler kurtulamazlar. Tüm haklarýna sahip olmayan uluslar ve sömürgeler emperyalizmin boyunduruðundan kurtulmaksýzýn, proleteryanýn zaferi kalýcý olamaz. Dördüncü etken, çeþitli milliyetlerden emekçi kitleleri arasýnda kardeþçe bir iþbirliði kurmanýn koþullarýndan biri olarak, ulusal sorunun içine yeni bir unsurun milliyetlerin fiilen(ve yalnýzca hukuken deðil) eþit kýlýnmasý unsurunun geliþtirilmesidir(Ýleri milliyetlerin kültürel ve ekonomik seviyesine ulaþabilmeleri için geri milliyetlere destek sunmak) J.V.Stalin;Marksizm,Ulusal Sorun Ve Sömürge Sorunu” Görüldüðü gibi bizim izleyeceðimiz yol bu olacaktýr. Yýllardýr vurguladýðýmýz gibi emperyalizme karþý mücadele vermenin zamaný çokdan gelmiþ de geçmiþtir bile... Geliniz bu mücadeleyi hep birlikte, omuz omuza verelim. Yurdumuzu mahvetmelerine izin vermeyelim. Onlarý adamýzdan kovalým. Baðýmsýz, birleþik bir Kýbrýs kuralým… bütünleþerek olmaz. Hele de BM çatýsý ile asla olmaz. Demokrasinin, insan haklarýnýn ve uygarlýklarýn beþiði olarak gösterilen AB üyesi ülkelerde yaþanan krizlere bir bakýn. Fransa’da emeklilik yaþý yükseltildi, Tüm iþçiler, emekçiler, öðrenciler, göçmenler bu yasaya karþý çýkarak sokaklara döküldüler. Yine AB üyesi Yunanistan’da baþlayan ekonomik krize karþý halk isyanda. Ayný þekilde AB üyesi Ýngiltere’de de ekonomik krizle baðlantýlý olarak iþsizlik oranýnda büyük bir artýþ var. En son “hasta” ise Ýrlanda oldu…! Domino taþý gibi tek tek krizler bataðýna düþüyorlar… Bazýlarý AB’ye girelim dünyayla kucaklaþalým, dünyaya baðlanalým diyordu. Onlarýn baðlanmak istediði dünyanýn hali ortada. Biz böyle bir dünya istemiyoruz. Adamýz emperyalizmin arka bahçesi. Emperyalizmin silah deposu, asker yýðýnaðý yaptýðý bir yer. Çýkarlarý tehlikeye girdiðinde ise adamýzý cehenneme çevirecek kadar acýmasýz… Kýsacasý emperyalizmi hedef almayan, onu yok etmeyi amaçlamayan hiçbir mücadele uzun süreli olmaz, kalýcý kazanýmlar vermez. Sadece bir adým ileri götürür. . Ülkemiz emekçileri ve tüm ezilen halklarý da bunu elbet bir gün anlayacaktýr… Sadece TC Emperyalizmini deðil, adamýzda bulunan bütün emperyalist güçleri üsleriyle, tesisleriyle, askerleriyle ve iþbirlikçileriyle beraber adamýzdan kovalým. HER ÞEY ANTÝ EMPERYALÝST BÝRLEÞÝK CEPHE HÜKÜMETÝ VE BAÐIMSIZ BÝR KIBRIS ÝÇÝN…


ARALIK 2010

GÜNDEM

Baðýmsýzlýk Cephesi Semineri KTÖS'de Gerçekleþti... Gazetemizden yoldaþlarýmýzýn da katýldýðý bu seminere katýlým düþük olurken birçok farklý fikirden yoldaþlarýmýz da seminere katýlýp fikir belirttiler... Facebook üzerinden sanal bir grup olarak kurulan, Kýbrýs Sorunu ve diðer konularda devrimci çýkýþlarýyla dikkat çeken Baðýmsýzlýk Cephesi grubu KTÖS’te seminer verdi. Seminere çeþitli yoldaþ örgütlerden temsilciler katýldý. Seminerde Baðýmsýzlýk cephesinin tezleri kuruluþ amacý ve hedefleri anlatýldý. Yaklaþýk iki saat süren seminer karþýlýklý soru cevaplarýn ardýndan sona erdi… Baðýmsýzlýk Cephesi kuruluþ amacýný þöyle anlatýyor: “Farklý düþünceleri taþýyan grup ve örgütlerin bir araya gelip cepheleþmesi ihtiyacýndan doðdu. Esas hedef her grubun düþüncelerini ortaya koyarak ortak bir nokta tespit edip daha ileri gitmektir. Tartýþýp ortak noktalar bulunmasý ve bu noktalar üzerinden cepheleþmesi amacý da var. “ Bir diðer nokta, seminerin ana fikrinin 1917’den doðduðunu, esas hedeflerinin baðýmsýzlýk olduðunu ifade etmeleriydi.. Seminer boyunca yýllardýr devam eden Kýbrýs Sorununun kökenine inmeye çalýþtýlar. Tarihten bol bol örnek vererek, emperyalist güçlerin yýkýcý faaliyetlerini, kurduðu tuzaklarý anlattýlar. Mevcut durumun analizini yaptýlar. Baðýmsýzlýk mücadelesinde KKP(Kýbrýs Komünist Partisi)’den çok kýsa bahsedilmesi, hatta ve hatta bugünkü AKEL ile eþit tutulmasý KKP’nin 1917 Ekim Devriminden yola çýkarak kurulduðunu, Hedefinin anti emperyalist birleþik cephe hükümeti temelinde kurulacak baðýmsýz, sosyalist bir Kýbrýs olduðunu, mücadeledeki devrimci rolüne ve özellikle dünya halklarýyla olan enternasyonal dayanýþmasýna (Ör: Ýspanya iç savaþýna KKP militanlarýný göndermiþ ve bu militanlar faþizme karþý mücadele ederken hayatlarýný kaybetmiþtir)deðinilmemesini doðrusu çok yadýrgadýk. Nasýl olur da KKP burjuva kuyrukçusu, revizyonist AKEL’le bir tutulur? Biz bu yoldaþlarýn KKP’yi anlatýrken çok az deðindiklerini ve KKP’nin tarihini detaylý araþtýrmalarýný tavsiye ediyoruz… Baþka bir örnek: “Gelinen noktada iki halk etnik kimliðini sorgulamalýdýr. Hiçbir halk ulusal kimliðinden vazgeçmez. Bunun için her iki halk birbirlerinin kimliðine saygý göstermelidir. Kendi iradeleri için burjuvaziyle hesaplaþmalýdýrlar. Çünkü Kýbrýs Türk Halký dünyadan tecrit edilmiþ, siyasi iradesi elinden alýnmýþtýr. Rum liderliðinin talep ettiði sadece vatandaþlýktýr. Bu çözüm saðlamaz. Sadece bir adým ileri götürür. Farklý etnik kökenden insanlar ayný pazarý, sermayeyi kullanmaktadýrlar. Hedef kardýr. Kýbrýs’ýn þu anki bölünmesinden elde edilen çýkar önemlidir. Sorun budur. Yer altý, yerüstü iliþkiler Avrupa Birliði emperyalist çýkarlarýyla birleþtirilmiþtir. Kýbrýs genelinde ayný beklentiler yoktur. Kýbrýslý Rumlarýn tek beklentisi sadece Kýbrýs Cumhuriyeti’nin egemenlik sýnýrýdýr. Kýbrýslý Türklerin sorunu iþgaldir. Egemenlerle olan çeliþkiler ikinci plandadýr. Mücadelenin aðýrlýðý Kýbrýs Türk halkýndan beklenmektedir. Askeri anlaþmalarýn tümü feshedilmelidir. Sýnýfsal temelde sosyalist ve demokratik bir halk devrimi yapýlmalýdýr. Ýþçi Partisi öncülüðünde yapýlacak, baþlatýlacak bir hareket ortaya çýkmalýdýr. Ýttifak bizim siyasi irademize göre saðlanýr. Ýþçi sýnýfý ve onun katmanlarýnýn oluþturacaðý demokratik bir cumhuriyet hedeftir…!” Hem etnik kimliðin sorgulanmasý, hem de sýnýfsal temelde bir mücadele verilmesinden bahsedilmesi bizlere ciddi anlamda garip geldi Doðrudur..! Etnik kimlikleri öne sürerek millet ve bunun karþýlýðý olan milliyetçilik temelinde düþmanlýklar yaratan burjuvazinin ta kendisidir. Bunun için farklý etnik kimliklerden olan nüfuslarýn birleþip sýnýfsal temelde

bir mücadele vermeleri ve burjuvaziyle hesaplaþmalarý gerekir. Oysa ülkemizde milliyetçiliðin her türlüsü yayýlmýþ durumda. Türk-Helen ve Kýbrýslýlýk milliyetçiliði; ortak noktalarý düþmanlýk ve emperyalizme uþaklýk... YAZInasýl Bu milliyetçiliklere karþý sýnýfsal mücadele geliþtirilecek? Biliyoruz ki mücadelede kendisine Marksizm-Leninizmi rehber edinen, emperyalizme karþý ulusal kurtuluþ savaþý veren, bu savaþa sýnýfsal bir içerik katýp anti emperyalist bir mücadeleye dönüþtüren ve bu mücadeleyi demokratik devrimle taçlandýran, demokratik devrimde burjuvazinin kalelerine yüklenerek onu yok eden ve sonunda sosyalizmi kuracak olan proleteryadýr. Proleteryaya öncülük edecek olan Komünist Partidir. Ülkemizde henüz bu mücadeleyi layýkýyla verecek bir yapý yok. Ama mücadele devam etmektedir. Baðýmsýzlýk Cephesinden yoldaþlar Ulusal sorun ve Kýbrýs Sorununda ne yazýk ki elle tutulur, somut bir tez ortaya koyamadýlar. Farklýlýklarýmýz vardýr, ilkelerimiz vardýr ama bu farklýlýklar birlikte hareket etmemize engel deðildir. Tersine farklýlýklarýmýzý koruyarak, örgütsel varlýðýmýza zarar vermeyecek bir birlikteliðe her zamankinden fazla ihtiyacýmýz vardýr. Emperyalistler güçlerini birlikteliklerinden alýrlar. Çýkarlar konusunda anlaþmazlýða düþüp zaman zaman kavga etseler de, ortak hedefleri için birlikte hareket etmektedirler.Bizim talebimiz Baðýmsýzlýk Cephesi’nin ulusal sorun konusunda ortaya net fikirler koyarak hem Kýbrýs iþçi sýnýfýna ve ezilenlerine hemde dünya iþçi sýnýfý ve ezilenlerine fikirlerini açýk þekilde ortaya koymasýnýn ardýndan farklýlýklarýmýzý tespit ederek bir iþbirliðine gidebilmemizdir… Biz birlikte hareket edersek, güçlerimizi birleþtirirsek onlar karþýmýzda bile duramazlar.

Baðýmsýzlýk için güçlerimizi birleþtirelim ve birleþtirmeden önce masaya otururken gerçekten ortaya Kýbrýs’ta baðýmsýzlýk ve sosyalizm adýna net bir þeyler koyabileceðimize dair önce kendi kendimize “söz” verelim… Anlaþacaðýmýz ilk madde “ortak eylem birliði ve somut sonuç çýkartacaðýmýz…!” olsun. Bu net þeyler hem gerçek anlamda “tez” olabilecek olgulara sahip olsun hemde pratik yaþamda hem Kýbrýs hemde dünya iþçi sýnýfý ve ezilenlerini kurtuluþa götürecek ülkemiz koþullarýna uygun temelde düzgün fikirler halinde olsun… Ýdeolojik farklarýmýz olabilir. Bu bir engel deðildir. Ama elle tutulur gözle görülür bir siyaset ve görüþler dizisi göremedikçe sadece olduðumuz yerde saymaya devam eder pozisyonda olacaðýmýzýn da hatýrlatmasýný yapar Baðýmsýzlýk Cephesi’ne bundan sonra yapacaðýmýz ortak çalýþmalarda ve kendi iç çalýþmalarýnda baþarýlar dileriz…

SAYFA 3

Hasan CAFER h.cafer@barikatgazetesi.com Ya bendensin, ya deðilsin...! Ülkemizin içinde bulunduðu ekonomik sýkýntýlar hiç bitmiyor, sürekli þekilde hükümetin “kemer sýkma politikalarýnýn” kurbaný olan vatandaþlar, hayatlarýndan býkmýþ durumda…! Kapitalist ekonomi sistemi zengini daha zengin fakiri daha fakir yaparken kullanmýþ olduðu sömürü yöntemleri ile emekçi vatandaþýn yaþamasýna olanak tanýmamaktadýr…! Ülkemizdeki burjuva siyasiler vermiþ olduklarý yalan vaatler ile vatandaþlarý kandýrmaktadýrlar..! Tüm bunlara raðmen maalesef toplumumuz hala ciddi ve örgütlü bir direniþ sergilemekte yetersiz kalmaktadýr…! Bu durum çok önemli ve büyük bir sorunu beraberinde getirir. Çünkü böylesine aðýr ve kabul edilemez yaptýrýmlar karþýsýnda sessiz kalmak, ülke içerisinde ezilmekte olan emekçilerin “SONUNU” getirir..! KKTC ‘nin kuruluþundan itibaren iktidarda bulunan siyasi partiler, “Ya bendensin, ya deðilsin” mantýðý ile hareket etmiþlerdir..! Bu geçmiþte de böyle olmuþ, þimdide böyle ve engel olmazsak gelecekte de böyle olmaya devam edecektir..! Ülke içerisinde bir tek kendi yandaþlarý bulunuyormuþ gibi hareket eden ve toplumu parçalara bölerek yönetmeyi amaçlayan zihniyet, emperyalizmden beslenen beceriksiz burjuva siyasilerin bir ürünüdür…! Ülkemiz burjuva emperyalist sistemine göre; eðer sokaktaki bir vatandaþ kendi siyasi oluþumu dýþarýsýnda ise, bunun anlamý; “sen benden deðilsin” demektir..! Kýsacasý toplum açýk açýk benden olanlar ve olmayanlar olarak ikiye ayrýlmaktadýr…! Maalesef, ülkemizdeki burjuva siyasi partilerinin tamamý böylesine bir yaklaþým içerisindedir..! UBP-CTP ya da diðerleri hiç fark etmez..!! Özellikle bugünlerde, hükümet koltuðunda oturan UBP’nin, geçtiðimiz günlerde Ýskele ilçesinde gerçekleþtirdiði iþten durdurmalar ile kendilerine daha yakýn alkýþçýlarýný göreve getirmesi ve öteki çalýþanlarý “diðerleri” olarak adlandýrýp iþlerine son vermesi anlattýklarýmýn en somut örneklerindendir…! Bugünkü iktidar parti dýþýnda herhangi farklý bir parti baþa geçse dahi deðiþen hiçbir þey olmayacaktýr, çünkü bu düzen tamamýyla yanlýþlýklar ile dolup taþmaktadýr ve ezilen emekçilere yaþam hakký tanýmamaktadýr…! Kapitalizmin esiri olan diðer tüm ülkeler gibi, KKTC’deki emekçi kitlelerde sömürmeye devam edilecektir…! “Onlarý” iþten durdurup “bizimkileri” iþe alalým kavramýný çok sýkça kullanan bu zihniyet, toplum üzerinde baský yapmayý amaçlayarak ezilen emekçileri de kendi saflarýna çekmeyi amaçlamaktadýr…! Emekçinin ekmeði ile oynayarak onlarý kendi siyasi örgütlenmelerine çekmeye çalýþanlar, halký oy uðruna kullanmaktan ve sonrasýnda sahipsiz býrakmaktan baþka hiçbir þey yapmamaktadýr..!! Baskýcý ve zorlayýcý nedenler ile halký kendilerine muhtaç ve baðýmlý yapmayý amaçlayan zihniyet karþýsýnda, toplumun bilinçli olmasý ve böylesine durumlar ile mücadele etmesi gerekmektedir..! Zira ülkemiz burjuva partilerinin izlemiþ olduðu bu tür politikalar ile sadece ve sadece kendilerini tatmin edecek ve halka hiçbir kalýcý gelecek veremeyecektir…! Tüm bunlar burjuva siyasilerin topluma “boþ umutlar daðýtmasýndan” baþka bir þey deðildir..!! Ülkemizde yaþanýlan bu tür çirkin oyunlar toplum tarafýndan büyük tepki ve sitem ile karþýlanmaktadýr…! Tüm bunlar ezilen halkýn alternatif çözüm yolu arayýþlarý içerisine girmesini teþvik etmektedir...! Zira ülkemiz burjuva siyasileri diðer tüm konularda olduðu gibi halka karþý objektif kalma konusunda sýnýfta kalmýþtýr..! “Ya bendensin, ya deðilsin” mantýðý ile ülkeyi yönetmeye çalýþanlar, elbet bir gün emekçi engeline takýlacaklardýr…! Çünkü tüm bu yaþanýlanlar karþýnýnda “EMEK GÜÇLERÝ MUTLAKA BÝRLÝK” olacak ve Emperyalist güçlere hak ettiði dersi verecektir…! Böylesine sorunlar içerisinde haklýn tek kurtuluþu, birleþerek tek bir yumruk haline gelmektir…! Atýlacak ilk adým olarak, birleþik emek cephesi çatýsý altýnda güçlü bir birlik oluþturmak ve beceriksiz, sahtekar burjuva siyasilere karþý dik duruþ ve kararlýk göstererek geçit vermemek olacaktýr…! Mücadele içerisine giren emekçi kardeþlerimizin zincirlerinden baþka kaybedecek hiçbir þeyleri yoktur ama kazanacaklarý kocaman bir dünya vardýr…! Zafer sonrasýnda ezilen emekçiler, emperyalist güçlerin himayesinde sömürülerek yaþamak zorunda kalmayacaktýr…! Ýlk etapta kurulacak birleþik emek cephesi ile ezilen emekçilerin haklarý savunulacak ve sömürülmeye ya da ezilmeye karþý güvenlik altýna alýnacaktýr..! Daha sonraki safhada ise sosyalizme geçmek için düðmeye basýlacak ve toplum ploreterya diktatöryasý tarafýndan yönetilmeye baþlanýlacaktýr…! Gerekli tüm þartlar yerine getirildikten sonra Marks’ýn da öne sürdüðü gibi kominizim safhasýna geçmek için ortada hiçbir engel kalmayacaktýr…! Ulaþýlan son safhada devlet terimi tamamýyla ortadan kalkarak bireyler ortak bir dünyada eþit ve kardeþçe yaþamlarýný idame edeceklerdir…! Mevcut koþullarda hiçbir burjuva partisi halkýn çýkarlarý doðrultusunda hareket etmeyecektir..! Eðer önlem alýnmazsa, böylesine toplumsal ayrýmcýlýklar ile daha çok karþý karþýya kalacaðýz…! Biz halkýz, biz emekçiyiz, biz güçlüyüz ve biz kazanacaðýz…!! Mücadeleye devam yoldaþlar…!!! Aksi takdirde, “bizler bu memleketin üvey evlatlarý olarak kalmaya devam ederiz”…!


ARALIK 2010

GÜNDEM

Larnaka'da Faþist Saldýrý...! Larnaka’da, ýrkçýlýða ve ayrýmcýlýða karþý her yýl düzenlenen Rainbow Festivaline, bu yýl bir grup faþizan saldýrganýn çirkin ve kabul edilemez saldýrýsý damgasýný vurdu…! Festivalin geçekleþtiði sýrada toplanan faþist örgütler, Kýbrýs'ta ortak yaþam hedefiyle mücadele eden emekçilere ve genç kitlelere karþý sloganlar atarak festivale gölge düþürmeye çalýþtýlar..! Atýlan sloganlar daha sonra kendisini baseball sopalý ve býçaklý saldýrýya býraktý..! Kendilerini; "Helen Direniþ Hareketi" ve "Tüm Kýbrýs Anti Ýþgal Hareketi" olarak adlandýran þoven örgütlerin militanlarý, polis güçlerinin sessiz kalmasýný fýrsat bilerek saldýrýya geçtiler. Bu esnada festival alanýnda bulunan ve etkinliðe destek veren birçok barýþ yanlýsý, fanatik saldýrganlarýn hedef noktasý haline geldi…! Emperyalizmden beslenen ve AB üyesi Yunanistan destekli olan faþist saldýrganlar, barýþa emek veren iki kardeþimizi feci þekilde darp etti. Yüzleri maskeli ve ellerinde sopalar ve býçaklarla saldýrýya geçen bir grup militan, festival alanýna girerek çirkin saldýrýlarýný gerçekleþtirdiler. Saldýrý sýrasýnda, güvenlik güçlerinin güvenliði saðlamadýðý ve sessiz kaldýklarý gözlerden kaçmadý…! Festival alanýnda gerçekleþen etkinliðe barýþ ve çözüme destek vermek için katýlan barýþ emekçileri, birden bire ýrkçý ve faþist kesimler ile karþý karþýya kalarak saldýrýya uðradýlar…! Aþýrý milliyetçi gruplar, Sertunç Akdoðdu isimli bir müzisyeni baseball sopalarý ile darp ettikten sonra iki yerinden býçakladý. Ayrýca saldýrý sýrasýnda barýþ yanlýsý bir kardeþimizde aðýr þekilde yaralandý..! Larnaka’da yaþanan böylesine büyük bir insanlýk ayýbý, adanýn kuzeyinde ve güneyinde týrmanýþa geçen faþist zihniyetin bir ürünüdür..! Ýki halký birbirine düþürüp barýþ mücadelesine zarar vermeyi amaçlayan hasta zihniyetli kesimler saldýrýlarýna devam edecektir. Zira Kýbrýs üzerinde oynanan büyük emperyalist oyunlar devam ettiði sürece böylesine çirkin saldýrýlarýn süreceði kesindir…! Bir tarafta, Yunanistan bayraklarý ile ýrkçý ve ayrýmcý saldýrýlarda bulunan kitleler, öte yandan Türkiye Cumhuriyeti bayraklarý ile taksimci ve aþýrý milliyetçi kesimler olduðu müddetçe böylesine barýþ karþýtý saldýrýlar devam edecektir. Kendilerini milliyetçi olarak adlandýran bu hasta zihniyetli saldýrgan gruplar, ülkedeki barýþ ve çözüm umutlarýna balta

vurmak için Emperyalist güçlerin desteðini de arkalarýna alarak bugüne kadar yaptýklarý gibi yarýn da saldýrmaya devam edeceklerdir…! Böylesine faþist saldýrýlarýn, Kýbrýs'ta ortak yaþam hedefiyle mücadele eden emekçileri hiçbir zaman yýldýramayacaðýnýn altýný çizmek isteriz. Bu tür ýrkçý saldýrýlar iki toplumun yakýnlaþmasýnýn engellemeyi amaçlamaktadýr ama böylesine bir zihniyete geçit vermeyeceðiz…! Yýllardan beri ülkemize egemen olan büyük emperyalist güçlerin; böl, parçala ve yönet politikasýna destek niteliðinde gerçekleþen böylesine ýrkçý ve faþist bir saldýrýyý þiddetle kýnýyoruz…! Ülkemizdeki emperyalist güçlerin çýkarlarý var olduðu ve buna seyirci kalmaya devam ettiðimiz müddetçe böylesine çirkin saldýrýlarýn yaþanmaya devam edeceði bir gerçektir…! Bu noktada, ülkedeki tüm halkýn birleþerek emekçi kesimler öncülüðünde bu bilinç içerisinde tek bir yumruk haline gelmesi, emperyalist güçlere karþý savaþ açmasý ve mücadeleye destek vermesi gerekmektedir..! Unutmayalým ki, Larnaka’da yaþanýlan bu faþist saldýrý AB üyesi olan Yunanistan destekli bir saldýrýydý. Faþist her yerde faþisttir…! KKTC’deki faþistler ile Larnaka’daki faþistler arasýnda hiçbir fark yoktur..!

Irkçýlýk ve ayrýmcýlýk çatýsý altýnda ayni zihniyetle saldýrýlarýný sürdüren aþýrý milliyetçi gruplarýn temel amaçlarý her zaman ayni olmuþtur…! Aþýrý milliyetçi ve fanatik gruplar bu tür faþist saldýrýlar ile barýþ ve çözüm sürecine darbe vurmayý amaçlarken, yapmýþ olduklarý böylesine çirkin saldýrýlar ile toplum tarafýndan büyük tepki ile karþýlanmaktadýr. Bu noktada hatýrlatmalýyýz ki, emperyalizm kendi mezar kazýcýlarýný da yaratýr ve gün gelir hepsinin hesabý sorulur…! Barýþ ve çözüm süreci demek; AB’nin ve BM’nin, hatta geçtiðimiz günlerde yapýlan sözde üçlü zirve’nin bize yalan dolandan

SAYFA 4

Larnaka'da düzenlenen festival'e ýrkçý kesimler tarafýndan saldýrý düzenlendi... Ortak bir etkinlik olarak düzenlenen festivale gölge düþürmek isteyen ýrkçýlara tüm ada halklarýndan tepki yaðdý... Sivil toplum örgütleri ise saldýrýyý kýnayarak tepkilerini belirttiler... “vereceði” çözüm umutlarý deðildir. Bizim bu süreçten anladýðýmýz ülkemizdeki emekçilerin öncülüðündeki verilen barýþ ve kurtuluþ mücadelesi sürecidir… Ancak ve ancak antiemperyalist bir birleþik cephe hükümeti gerçek bir çözüm ve barýþ’ý ülkemize getirebilir…. Yýllardan beri sürekli þekilde yapýlan bu tür irili ufaklý ýrkçý ve faþist saldýrýlar, son dönemlerde adanýn kuzeyinde ve güneyinde týrmanýþa geçen faþist zihniyetin bir göstergesi niteliðindedir. Bu tür çirkin saldýrýlarýn temel amaçlarýndan bir tanesi de Kýbrýs’ta yaþayan iki halký birbirine düþürüp barýþ mücadelesine zarar vermek olduðunu asla unutmamalýyýz..! Barýþ karþýtý bu tür faþist saldýrýlara ülkede hiç yabancý olmadýðýmýzý iþaret etmek istiyoruz. Zira ülkemizdeki “Kýbrýs Sorunu” böylesine ayrýlýkçý ve faþist saldýrýlar tarafýndan beslenmektedir…! Faþist saldýrýlarý bir insanlýk ayýbý olarak addediyor ve þiddetle kýnadýðýmýzýn altýný bir kez daha çizmek istiyoruz. Yapýlan tüm bu ýrkçý ve faþist saldýrlar, çözüm ve barýþ mücadelesini hiçbir zaman durduramayacaktýr..! Aksine, yapýlan saldýrýlar bizlere düþmanýmýzý çok daha yakýndan tanýmamýza ve çirkin saldýrýlarýna karþý daha güçlü bir mücadele vermemize yardýmcý olacaktýr…! Faþist saldýrýlar kimden gelirse gelsin, karþýlarýnda yýlmadan ortak vatan yaratana kadar mücadele edileceðini vurgulamak isteriz. Ayrýca yaþanan bu saldýrýyý, Türk-Rum kavgasýna çevirmeyi amaçlayan bazý medya kuruluþlarýný da þiddetle kýnadýðýmýzý belirtmek isteriz…! Zira böylesine çirkin ve kabul edilemez bir saldýrý üzerinden menfaat elde etmeyi amaçlayanlar kendi toplumlarýna ihanet etmektedir..! Bu noktada tüm halkýmýza emperyalist güçlerden destek alan faþizme ve ýrkçýlýða karþý verilen mücadeleye katýlma çaðrýsýnda bulunuyoruz. Unutmamak gerek ki, þimdiki süreç faþizme ve emperyalizme karþý ortak mücadele sürecidir… Emperyalizm var olduðu müddetçe faþizm de bu durumdan beslenecek ve toplumun kanýný emmeye devam edecektir..! Faþizme karýþý yapýlan mücadeleden ancak ve ancak dik duruþ ve kararlýlýðýmýz sayesinde zaferle çýkabiliriz…. Kurtuluþ halklarýn birlikte vereceði ortak bir mücadelenin eseri olacaktýr…! Gün birlik ve beraberlik günüdür..!! Gelin hep birlikte birleþik emek cephesi çatýsý altýnda birleþelim…!


ARALIK 2010

GÜNDEM

SAYFA 5

Açlýk grevi yaptýlar, tepkilerini koyup haklarýný aradýlar... YAZI

Öðrencilerden ve yurtsever gençlerden oluþan bir grup, geçtiðimiz günlerde Türkiye'deki faþist uygulamalara tepki koymak ve haksýzlýða karþý direniþ göstermek için üç gün süren bir açlýk grevi eylemi gerçekleþtirdi...

Bundan iki yýl önce KCK operasyonu adý altýnda BDP(Barýþ ve Demokrasi Partisi) yöneticileri tutuklandý. Dava Diyarbakýr 6. Aðýr Ceza Mahkemesinde görüþülüyor. Tutuklu BDP yöneticileri mahkemeye Kürtçe savunma talebinde bulununca, mahkeme bu talebi “BÝLÝNMEYEN BÝR DÝL” kapsamýnda ele alýp, bu talebi reddetti. Ýnsan hak ve özgürlüklerinin gereði olan ana dilde konuþma, ifade etme hakkýnýn ihlal edilmesi demek olan bu hukuksuzluða, tahammülsüzlüðe karþý ülkemizde öðrenim gören, yaþayan bir grup demokrat yurtsever genç 3 gün süren açlýk grevi eylemi gerçekleþtirdiler. 16 Kasým 2010 tarihinde sabah saat 09.00'da basýn açýklamasýyla baþlayan eylem 18 Kasým 2010 tarihinde saat 12.00'de sona erdi. Basýn açýklamasý Türkçe ve Kürtçe yapýldý. Bu metni noktasýna, virgülüne dokunmadan yayýnlýyoruz: Biz yurtsever gençler olarak!Halkýn oylarýyla seçilmiþ belediye baþkanlarýnýn da içinde

bulunduðu 154 Kürt siyasetçinin yargýlandýðý 2000 den fazla BDP üyesinin tutuklandýðý davanýn görüldüðü sýrada Kürt halkýnýn seçilmiþ temsilcileri olarak Kürtçe savunma yapmak istemelerine karþýn mahkemenin tutuklularýn Kürtçe savunma haklarýný ''BÝLÝNMEYEN BÝR DÝLDE'' savunma talebi olarak kabul etmesi ve savunma talebini reddetmesi, Kürt ulusunun varlýk koþullarýna, doðal haklarýna, kendi anadilinde konuþma ve kendini ifade etme özgürlüðüne karþý olduðu gibi Avrupa Ýnsan Haklarý sözleþmesine, diðer ilgili uluslar arasý antlaþmalara demokrasiye, Avrupa Birliði müktesebatýna Kopenhag kriterlerine de aykýrýdýr. Mahkemenin bu kararý hukuki deðil siyasi bir karardýr. Kendileriyle görüþmeye gittiðimizde neþeliydiler. Ýçlerinde en ufak bir karamsarlýða, umutsuzluða yer yoktu. Ýnsani ve doðal bir talep olan anadiliyle konuþma ve kendini ifade etme hakký için bir araya gelip eylem yapmalarý ve bu eylemlerini korkmadan,

kararlýlýkla sürdürmelerini takdir ediyor ve kendilerini yoldaþça selamlýyoruz. Ancak Kürt Sorununun ulusal bir sorun olduðu gerçeðinden hareket ederek, en doðal talepler için bile ulusal sýnýrlar içinde yaþayan tüm milliyetlerden emekçi halklar ile sýnýfsal temelde bir mücadele verilmesi gerekir. Burjuva düzenden elde edilecek reformlarla bu sorun çözülmeyecek, sadece makyajlanacaktýr. Esas olan halklarýn kardeþ olduðu, herkesin, eþit, özgür olduðu, kimsenin kimseye etnik kimliðinden dolayý dýþlamadýðý, ulusal sýnýrlarýn olmadýðý bir sistemin kurulmasýdýr. Bu mücadelenin baþarýlý olabilmesi için enternasyonal bir desteðe ihtiyaç vardýr. Etnik milliyetçi unsurlarý savunan fikirlerden arýtýlarak bu mücadelenin verilmesi en saðlýklý çözüm þeklidir.Onlarýn mücadelelerine ülkemizden destek aramalarý bizimle ayný kaygýlarý paylaþtýklarýný gösteriyor. Bu yolda atacaklarý her demokratik ve emekçi çözüme dayalý adýmlarýný destekliyor ve onlarla dayanýþmamýzý yineliyoruz…

DÝRENÝÞE DESTEK VER! Tüm hýzýyla devam eden özelleþtirme politikalarýna bir tepki daha geldi. Sistem açýklarýný gösterdikçe, her geçen gün sistemin kötü taraflarý, insanlarý olumsuz yönde etkiledikçe, tepkiler artmaktadýr. Elektrik Kurumu Çalýþanlarý Sendikasý (El-SEN), kurumun tamamen veya kýsmen özelleþtirilmesine karþý olduðunu yineledi. Aslýnda yapýlmasý gereken açýklama “ne tamamen ne kýsmen deðil” kesin olarak “özelleþtirmeye karþý olunmasý gerektiði” üzeirne olmasý gerekirdi… Çünkü “kýsmen” bir özelleþtirme de Elektrik Kurumu Çalýþanlarýna hiçbir fayda getirmeyecek… Kýsmen özelleþtirme ile baþlayacak olan þirketleþme sonra büyüyüp devam edecek…! EL-SEN yetkililerinin bunu bilmesi gerekir… Yaþanan olaylara karþý tutumumuz býçaðýn kemiðe dayanmasýný beklemeksizin sýranýn bugün yarýn kendisine de geleceðini düþünerek, tüm emek sýnýflarýnýn sistem karþýsýnda cephe almasý ve elektrik kurumunun özelleþtirilmemesi için gösterilen direniþe destek olmasýdýr. Elektrik Kurumu çalýþanlarý verdikleri mücadele yalnýz býrakýlmamalýdýr. Kamu veya özel sektör gözetmeksizin tüm emek güçlerinin birlikte, omuz omuza bu mücadeleye katýlmasý gerekmektedir. Kapitalist sistem yaþadýkça, tüm kurum ve kuruluþlarýn geleceði ortadadýr.. Kamu kuruluþlarý ve kurumlar özelleþtrilecek; var olan küçük çaptaki özel iþletmeler de büyük sermaye gruplarý tarafýndan ezilip yok olacak; tüm emekçi kesimler ve küçük esnaflar da bu iþten en büyük zararý gören kesimler olacaklardýr…

Açýklamalarýna kamunun, kuruma olan borçlarýný ödemesini isteyerek, “çocuklarýn geleceðinin karartýlmasýna seyirci kalmayacaðýný”, direniþini sürdüreceðini belirterek devam eden EL-SEN çalýþanlarýn huzursuz edilmesine son verilmesini istedi. Borçlarýn ödenmesini bekleyen sendika, aslýnda boþ bir beklenti içindedir. Çünkü, özelleþtirilen her kurumda yapýldýðý gibi burada da ortaya atýlan borçlar, tamamen özelleþtirme senaryosunun bir eseridir. Bu borçlar özelleþtirmenin kolayca yapýlabileceði bir zemin oluþturabilmek için ortaya atýlmýþ bahanelerdir. Senaryo her yerde aynýdýr. Borca sok-batýr-sat ve özelleþtir. Artýk bu saatten sonra borçlarýn kapatýlmasýný, kurumun kurtarýlmasýný beklemek boþ bir beklentiden ibarettir. Bu noktadan sonra, sistemin açýklarý bu derece ortadayken yapýlmasý gereken bellidir. O da sistemin karþýsýnda durmak, emek güçlerini birleþik cephede toplamak ve sistemi ortadan kaldýrýncaya kadar mücadele etmek. Bu noktada sendikalara düþen görev çok önemlidir. Sendikal birlik, emek güçlerinin bir araya gelmesi yolunda kullanýlabilecek en önemli silahtýr. Bu silah, borçlarýn ödenmesini bekleyerek veya meþru yollardan çözüme ulaþmayý beklemek için deðil, sistemi devirmek için kullanýlmalýdýr. “MEÞRU HER YOLLA DÝRENECEÐÝZ” Bizler kýþýn soðuðunda çalýþmasýný bildiðimiz gibi, direnmesini de çok iyi biliriz. Bizler, canýmýzý tehlikeye atarak çalýþan ve ekmek parasýný kazananlar olarak, sýrf TC Baþbakan Yardýmcýsý veya Elçisi öyle uygun gördü diye canýmýzdan çok sevdiðimiz çocuklarýmýzýn geleceðinin karartýlmasýna seyirci kalmayacak, aþaðýlanmalarý sineye çekmeyecek ve

meþru her yolla direneceðiz. Sözü geçen meþru yollar, burjuvazinin kendi varlýðýný korumak amacýyla kullandýðý yasal düzenlemelerdir. Burjuvazi kendi kendine zarar verebilecek herhangi bir yasal düzenlemeyi oluþturmayacaðýna göre, yasal düzenlemelerin mücadeleyi bir yere götürmesini beklemekte boþ bir beklentiden ibarettir. Burjuvazi, kendi kuyusunu kendisi kazacaktýr. Ancak bunu kendi oluþurduðu yasalarla, kurallarla deðil, kendi saltanatýný yerle bir edecek emekçilerin ve ezilenlerin, gözü çýkýncayadek, ona vereceði zararla, iþçi emekçi sýnýfýn kanýný emmekle, adaletsiz sistemin gerçek yüzünü göstermekle yapacaktýr. Bu noktada tabiki mücadele meþru yollarla baþlamalý ancak günün sonunda geleceði noktanýn meþru yollarla hiçbir soruna çözüm getiremeyeceði de bilinmelidir. Burjuva bir çerçevede emek sorunu çözülemez… Kapitalist devlet sistemi içerisinde “meþru” çözüm önerileri sadece günübirlik reformlardan ibarettir… Bundan ötesini beklemek sadece hayal görmekten öteye gidemez… Kurumsal, çözüm yolu bulmak, belli bir zümreye hitaben eylemler yapmak, toplum içerisinde yalnýzca “kendini kurtarmak” mümkün deðildir. Sistemin hedefi tüm kurumlar, tüm emek güçleri ve burjuvazi dýþýnda var olan her yerdir. Bu noktada sistemden zarar görecek olan tek bir sendikanýn direnmesi, çözüm olmayacaktýr. Tüm emek güçlerinin, bütün sendikalarýnýn; sýranýn bir gün her çalýþana geleceðini bilerek ortak mücadele zemini oluþturmasý ve ayný amaç için hep birlikte anti-emperyalist temelde mücadele vermesi gerekmektedir. Yýkýlmaya mahkum olan sistemi yýkabilecek tek güç, emek güçlerinin birleþmesinden doðacak birleþik cephedir. Baþka da alternatifimiz olamaz….


ARALIK 2010

GÜNDEM

SAYFA 6

"Küçük" tekrar gelse ne olur; gitse ne olur..!!! UBP kurultayý bu ay içerisinde yapýlýyor... Adaylar ise delege kandýrma peþinde ilçe ilçe geziyorlar... Ýrsen Küçük kendine yað çekenlere geçmiþte verdiði sözleri yerine getireceðini tekrarlarken diðer adaylar ise kandýrabildikleri oranda UBP tabanýndaki partilileri yanlarýna çekip onlara farklý farklý vaatler vererek oylarýný almaya bakýyorlar...!!! UBP yine kurultaya hazýrlanýyor. Partinin genel baþkanýnýn seçileceði kurultayda adaylar SMS servisi aracýlýðýyla destek toplamaya çalýþýyorlar, kurultay hazýrlýklarý kampanyalarla devam ediyor. Oysa biz kimin baþkan olacaðýndan ziyade, bu partinin uyguladýðý ve önümüzdeki dönem uygulayacaðý politikalarla ilgili bazý tahminlerde bulunmak istedik. Kurulduðu günden bu yana katýksýz bir TC kuyrukçuluðu yapan,uyguladýðý politikalarla bir iþsizler ordusu yaratan, partizanlýkta sýnýr tanýmamýþ, tehdit ederek, korkutarak, vatan-millet-sakarya nutuklarýyla hükümete gelmiþ, iktidarýný elinde tutmak için her þeyi mubah sayan bu parti deðiþse de deðiþmese de ne verebilir ki? Geçmiþte ne vermiþ ki bu saatten sonra verecek ? Daha geçtiðimiz birkaç ay öncesine kadar paramiliter faþist güçlerin desteðini arkasýna alarak barýþ isteyenleri vatan haini ilan edip, mahkemelerinde yargýlayan, hapislere atan bu parti bugün“çözüm istiyorum” diye yalanlar söyleyip halkýn çözüm ve barýþ umutlarýyla, yalandan politikasý ile adeta dalga geçmektedir. Medyanýn ve büyük sermaye güçlerinin desteðini arkasýna alarak, iyi niyetli olduklarýný, iyi niyetli olduklarý için masada bulunduklarýný ve sonuna kadar iyi niyetle masada kalacaklarýný, hedeflerinin iki tarafýn çýkarýna uygun kalýcý bir barýþ olduðunu söyleyerek halký kandýrmaya çalýþmaktadýrlar.

Neden UBP'ye inanmýyoruz? Geçmiþten bugüne kadar yaptýklarýna bakmak, inanmamamýza yeter de artar bile? Seçimlerde emekçi halkýmýzýn desteðini alarak iktidara gelen UBP'ye karþý tepkiler artmaktadýr. Halkýmýz artýk UBP'ye güvenmiyor, UBP'den bir þey beklemiyor. Yarýnýnýn ne olacaðýný düþünmektedir, evine ekmek götürme derdindedir, ailesini nasýl geçindireceðini düþünmektedir, borçlarýný nasýl ödeyeceðini düþünmektedir. Halkýmýz UBP dahil tüm siyasi partilerden umudunu kesmiþtir. Görüþmeler bile artýk ilgi çekiciliðini kaybetmiþ herkes kendi yað ile kavrulma derdindedir. Umudunu kesen halkýmýz maalesef çareyi yurtdýþýna göç etmekte bulmaktadýr…

Ne Yapmalý? Meydaný boþ býrakýp bizi umutsuz býrakma çabalarýný devam mý ettirelim?Yoksa tüm iþçiemekçilerin oluþturacaðý birleþik cephe ve bu cephenin kuracaðý emeðin iktidarý için mücadele mi edelim? Seçimimiz elbette birleþik emek cephesinin kurulmasý ve halk iktidarýndan yanadýr. Bugüne kadar bize çözümü hepYdýþarýda AZI arattýlar. Her zaman bir kurtarýcý beklettiler.... Hep kurtulmak için TC'ye bel baðlattýrýldýk… Baktýk ve gördük ki sarýldýðýmýz, tutunduðumuz TC, bizi sevdiði için deðil, kendi menfaati için bir koz olarak kullanmakta. Kimi zaman besleme dedi, kimi zaman sanki çok umurumuzda olacakmýþýz gibi etnik milliyetçilik pompalayýp Rumlara benzetti, kimi zaman da “Yine para mý isteyeceksiniz “diyerek azarladý. Bizi Müslümanlaþtýrmak için de Kuran kurslarý açtýrdý, din hocalarý gönderdi. Nüfusunu yýðdý, zaten kendi ülkesinde yaþam koþullarý kötü olan bu insanlar, burada daha kötü bir yaþam koþullarýna sahip oldular, dýþlandýlar. UBP dahil diðer siyasi partilerin oy deposu olarak kullanýldýlar. Yeni gelecek olan ismi ister Ahmet Kaþif ister Hasan Taçoy isterse yeniden Ýrsen Küçük olsun; talan gene devam edecek... Birileri çýkar da "þu lider UBP yi deðiþtirecek derse" bilin ki ya çok saftýr yada gerçekten aptaldýr ki böyle bir fikri savunabiliyor... Aslýnda Derviþ Eroðlu birkaç sene önce partiden son ayrýldýktan sonra "tekrardan geriye dönmem" demiþti.. Ne oldu? Partiye geldi..! Önce baþkan oldu, sonra baþbakan ve þimdi de cumhurbaþkaný...! Peki nasýl oldu bu iþ ? Tamamen bir politika yaptý..! "Ben gidersem bakýn parti ne hallere düþeri" oynattý ve kazandý... Eminiz ki bu adaylar da Eroðlu zihniyeti taþýyan kariyerist ve makamlara düþkün insanlardan öte insanlar olamaz..! Çünkü bu parti UBP..! Aðzý ile kuþ da tutsa, keklik de yakalasa ne ideolojisi nede siyaseti nede bu ideoloji ve siyaseti benimseyip baþkan olacak olan adam UBP yi demokratikleþtiremez...! UBP bu ülkenin geleceði olmadý olmayacak...! Faþist TMT bu partiyi kurarken ince eledi ve sýk dokudu... Bu günlerin de belki hesabý yapýlmýþtý...! Bu talan düzenini baþka hangi ideoloji ile ve parti ile ayakta tutmaya çalýþabilirlerdi ki ? Ve iþte bugün ektiklerini biçiyorlar... Oysa bu bizim yazgýmýz deðildir. Yazgýmýzý deðiþtirmek bizim elimizdedir. Onlarýn üzerimizdeki oyunlarýný bozmak elimizdedir. Onlar korkaktýrlar, zavallýdýrlar. Biz birlikte olursak karþýmýzda deðil, durmak kaçacak, saklanacak yer ararlar. Sýnýf düþmanlarýmýza, sermayeye, her türlü gericiliðe, oportünizme karþý tüm gücümüzle birleþik emek cephesinde birleþelim… Bir gün mutlaka zafer bizim olacaktýr. Bizi hiçe sayanlar, kumdan bir kale gibi yýkýlýp gidecekler…

Barikat gazetesi olarak bizler, toplumun bu ülkede demokrasi adýna mücadele eden her kesimine açýk çaðrýda bulunuyoruz... Bizler görsel anlamda devrimci bir içeriðe sahip bir kýsa film, belgesel veya görsel içerikli ülkemizdeki devrimci mücadeleye destek nitelikte çalýþmalara imza atma gayretindeyiz... Bizlerle kolektif çalýþma adýna beraber olmak ve ortak bir çalýþmaya imza koymak istemez misiniz? Hayatýn her alanýndan mücadelemiz bayraðýný yükseltecek her türlü görsel veriye de bu anlamda ihtiyacýmýz vardýr... Özellikle son dönem arþivimiz de elektriklerden kaynaklanan sorun sebebi ile tamamen göçtükten sonra bu görsel verilerin önemi daha da artmýþtýr. Bizler sizlerin desteðini bekliyoruz... Duyarlý olan her demokrasi mücadelesi bireyi veya örgütü böyle bir çalýþmaya hep beraber imza koymak için tekrar tekrar davet ediyoruz... Kýbrýs Komünist Partisi tarihine ait bilinen belgeleri geçen sayýmýzda yayýnlayýp belli baþlý eleþtiriler de koymuþtuk. Bizler elimizdeki belgelerin tercümelerine devam etmekteyiz. Her kitapta parça parça bilgiler olduðu için bunlarý biraraya getirdikten sonra tekrardan sizlere tarihimiz hakkýnda bilgi vermeyi, daha derli toplu olacaðý için tercih etmekteyiz. Ayrýca bu bilgilerin birde doðrulama süreci vardýr. Tercümesine baþladýðýmýz ilk belgenin yarýsý neredeyse bitmiþ vaziyettedir. Tümü biter bitmez, içerisindeki partimiz ile ilgili yerleri sizlerle kaynaklarýný da göstererek açýklayacaðýz... Söylediðimiz gibi hiçbir belge gizli kalmamalý ve kalmayacak...!


ARALIK 2010

YOLDAÞ'IMIZIN KALEMÝNDEN

SAYFA 7

DÝLEKÇE Eskiden istida derlermiþ. Þimdi ne güzel bir adý var: Dilekçe. Dileðini (isteðini) belirten belge. Ýstida yazmak uzmanlýk ister. Hukuk dilinin anlaþýlmaz maddelerini ardý ardýna sýralayýp bir dilekte bulunmak için mürekkep yalamak þart. Yirmi yýl öncesine kadar amcam, bir kulübede istidadan ekmek parasý kazanýrdý. Alman malý bir daktiloyla yazdýðý istidalarýn konusu; köy, yayla, tarla davalarýndan tutun da hükümetten yardým isteme konularýna kadar çeþitlilik arz ederdi. Amcam istidayý yazdýktan sonra yüksek sesle okur, istida sahibine onaylatýrdý. Ýstidalarý ile köylünün parasýný ve hayýr duasýný alýrdý. Okur yazar çoðaldý, dilekçe çýktý, yazmak kolaylaþtý. Ýstida yazan arzuhalciler iþsiz kaldý. Belki hala adliye önlerinde azruhalciler ya da yeni adýyla dilekçeciler vardýr. Belki diyorum çünkü bilmiyorum. On yýldýr içerdeyim, mahpusum. Ýçeride de dilekçe yazýlýr. Buralarda da arzuhalciler kalmadýysa da ceza maddelerinin aðdalý dilinden anlayan, hangi suçun hangi maddeyi içerdiðini bilenler bulunur. Ben de onlardan biriyim. On yýldýr dilekçe yazarým, dilekçe sahibinin rahatça yazabileceði þeylerden tutun da bir avukatýn, bir dava takipçisinin yazdýðý türlere kadar neredeyse her konuda yazarým. Biri derdini anlattýktan sonra, ‘’Hoca þunu bir yazýver’’ dediðinde geri çevirmek olmaz. Benim sorunum ya da ezberim diyelim siyasi konularda. Adli tutuklularlaYhiç Kalsaydým eðer belki de dilekçe deðil, AZkalmadým. I istida yazardým, amcam gibi. Siyasiler okumuþ yazmýþ da olsalar ilk düþtüklerinde dama, hemen bulurlar bir ‘’usta’’ ya da ben bulurum onlarý. Tutukluluk haline itiraz etmek ilk yazýlan dilekçedir. Ve bu ilk dilekçe ayný zamanda dýþarýya çýkmak için ilk umuttur. 19 Aralýk 2000 tarihi, Hayata Dönüþ(!)üyle bilinir. Bu tarihle birlikte, tecrit ve dilekçe hayatýmýzýn ayrýlmaz bir parçasý olmaya baþladý. Hücrelere ‘’yalýnayak baþý kabak’’ bir biçimde týkýlan esirler, artýk dertlerini, dileklerini dilekçeyle idareye bildireceklerdi. Daha önce tutsaktýk, F-Tipi ile birlikte hücrelerde esir olduk. Sorunun büyüðü, küçüðü ve önemine bakmaksýzýn bir görevliyle, iradeciyle karþýlaþtýðýmýzda daha derdimizi anlatmaya baþlamadan, ‘’Dilekçeni yaz ver. Dilekçeler mesai günleri, sabah sayýmýnda kabul edilir.’’ diye bize cevap verirlerdi. Konuþmak yasak. Konuþmanýn yasaðý olur mu demeyin abarttýðýmý hiç aklýnýza getirmeyin. Daha ilk günler. Kalem yok, kaðýt yok. ‘’Neyle yazacaðýz.’’dediðimizde, ‘’Size dilekçe için kaðýt kalem verilecek ‘’diyorlar. Gerçekten de kaðýt, kalem verildi. Bir siyah tükenmez kalem, üç adet çizgili kaðýt. ‘’Dilekçeler ortak yazýlmayacak beyler.’’ ’Beyler’deki vurgu dikkatimizi çekiyor. Kiþi baþýna bir kaðýt artýk hangi dileðin önceliði varsa onu yazacaksýn.’’Mektup, telgraf için de ayrý kaðýt lazým.’’ ‘’O da dilekçeyle istenecek.’’Ýlk verilen kaðýtlar telgraflara gidiyor. Ama telgraflar bir hafta on gün sonra çekildiler. ‘’Hayata Dönüþ’’ün þokunu atlatmak kolay olmuyor. Gazýn kokusu üzerimizde, yaralarýmýz kabuk baðladý. Ama zaman bir türlü geçmiyor. Kim hayatta, kim deðil. Kim hangi hapishanede, hangi hücrede. Hapishaneler tek tek ne operasyonlar gördü, Diyarbakýr, Ulucanlar, Burdur, Ümraniye vesaire, ne yazýk ki, vesaire vesaire. 19 Aralýk bir gözdaðý deðildi. Sadece bir katliam da deðildi. Ötesi olan bir operasyondu. Hücreler dubleks, tek kiþilikleri görmedim henüz. Ýlk dört gün havalandýrmaya çýkamadýk. Camlardan baðýrarak sesimizi arkadaþlarýmýza ulaþtýrmaya çalýþtýk. Konuþabildiklerimizden hal hatýr sorduk bilmediklerimizi öðrenmeye çalýþtýk. Hepimiz hücrelere daðýltýksakda ne kadar bir diðerimize benzediðimizi þimdi daha iyi anlýyoruz. Koðuþ arkadaþlarýmýzý, hapishane arkadaþlarýmýzý özledik. Görebilme, sarýlabilme arzusu ne kadar güçlü hissettiriyor kendini. Dýþarýya, özgürlüðe olan özlemimiz arkadaþlarla, yoldaþlarla yan yana gelme arzusuna dönüþüyor. Müzik yayýný hiç susmuyor. Ýçeri düþtüðümde özel radyolar yoktu. Ýçeride de çok ayýrdýnda deðildim. Bu kadar ‘’kötü þarkýnýn olabileceði, bunlarýn ardarda radyodan yayýnlandýðýný söyleseler inanmazdým. Müzik sustuðunda anons yapýlýyor. ‘’Kantin faaliyete geçmiþtir. Terör tutuklu ve hükümlülerine ihtiyaçlarýný yazmalarý için kaðýt daðýtýlacaktýr. Dilekçeler bugün saat 14:00’de toplanmaya baþlanacaktýr. Bundan sonra ise kantin dilekçeleri

pazartesi ve perþembe günleri sabah

sayýmlarýnda kabul edilecektir. Kantin malzemeleri her cuma günü daðýtýlacaktýr.’’Ýhtiyaçlarýmýzý arkadaþ listelediðinden dilekçeyi de yazýp verdi. Arkadaþ dilekçenin sonuna ‘’talep’’diye yazmýþ, isteklerimiz arz yerine talep yazýldýðý için yerine getirilmiyor. Ýlk kantin haftasý hakkýmýzý böylece kaçýrdýk. Zorunlu olarak haftayý bekleyeceðiz. Bekledik ‘’son kez olmak üzere’’ bu kez ayrý ayrý üç kaðýt daðýtýldý. ‘’Arz ‘’ýn uyarýsýný yine aldýk. ‘’Biz arz ederiz’’ diye yazmayýz diyor bir arkadaþ. Ben ‘’uygun bir dil bulur yazarýz dilekçemizi’’ diyorum. Üçüncümüz ‘’çekimser’’. Yazýyorum dilekçeyi. Arzý kabul etmeyen arkadaþ, taviz verdiðimi düþünüyor. Olsun. Baþta bir top çizgili de olsa kaðýdýmýz geliyor ve bir takým ihtiyaçlarýmýz. Daha önce verdikleri kaðýtlarýn parasý da kesilmiþ hesabýmýzdan. Aslýnda yazdýðým dilekçelerde hep ‘’Bilgilerinize sunarým’’ diye bitirirdim. Burada da öyle yazmýþtým. (Arzý kabul etmeyen arkadaþlar da bundan önceki cezaevlerinde idareden ‘’talep’’ eder, mahkemelerde ‘’arz’’ederlerdi. Ancak haklarý var o zaman her olur olmaz þeyi dilekçeyle istemezdik. Dilekçe önemli iþlerde kullanýlýrdý.) Ýkinci dilekçem ‘’arz’’ yerine ‘’sunu’’yu tercih etmemden dolayý iþleme konmadý. Sabahlarý dilekçe toplanýrken dilekçelerin sonu okunuyor; ‘’Bu olmamýþ. Dilekçelerinizde arz ederim diye yazacaksýnýz’’. Yani neyi istersen iste önemli olan dilekçenin sonu. Dilekçeyi almýyor, arz ile sunu ayný þeydir, demeye çalýþýyorum, dinleyen kim. Çekip gidiyorlar. Hücre arkadaþýmýn birine göre ’’taviz veren bir reformist’’, hapishane idaresine göre ise; ‘’Bugün olmasa da yakýnda akýllanacak bir isyankarým.’’. Birbirimizi görmesek de havalandýrma bahçesinde atýk su logarlarýnda konuþarak ya da ekmek içinden yaptýðýmýz küçük toplara yerleþtirdiðimiz notlarý havalandýrmadan havalandýrmaya atarak haberleþiyoruz. (Hapishaneyi bilmeyenler için söyleyeyim havalandýrma derken aklýnýza öyle derin nefes aldýðýnýz bir yer gelmesin, tabutu andýran üstü açýk dört duvar sadece). ‘’Hayata Dönüþ Operasyonu’’, bunca kayýp ve süren ölüm oruçlarýna raðmen sorun oluyor. Tartýþmalarda bir sonuca varamýyoruz. Kimi arz etmeyecek, talep etmeye devam. Kimi dilekçe vermeyecek, kimi sunacak. Hücrede üç kiþiyiz, masada iki dilekçe var. Çekimser olan arz etmiþ, ben sunmuþum. ‘’Talepçiler’’ ise artýk dilekçe vermiyor. Birini alýyorlar, biri kalýyor. ‘’Dilekçenin birini unuttunuz’’ diyorum. Unutmadýklarýný asýl benim arz etmeyi unuttuðumu söylüyorlar. ‘’Bakýn, ben yýllardýr dilekçe yazarým. Arzla sunmak ayný þeydir. Ýsterseniz bir sözlüðe bakýn’’ diyorum. ‘’Olsun, madem ayný, sen o zaman arz ederim diye yazacaksýn’’ diye cevaplýyorlar. Artýk yeni dilekçe yazmak yerine ayný dilekçenin tarihini deðiþtiriyorum. Ýhtiyaçlarýmýz arz ile sunu arasýnda sýkýþýp kaldý. Bakalým kimin inadý kýrýlacak.

Mehmet Zengül


ARALIK 2010

GÜNLÜK

SAYFA 8

"Tarihi kahramanlar deðil; kahramanlarý tarih yapar." Joseph STALIN TARÝHTE ARALIK AYI 01 Aralýk 1940 - II. Dünya Savaþý nedeniyle Türkiye'de geceleri karartma uygulamasý baþladý…! 02 Aralýk 1961 - Küba lideri Fidel Castro, kendisini “Küba'yý komünizme taþýyacak bir Marksist-Leninist” olarak ilan etti ama Küba da yaþanan sözde “sosyalist” devrim hiçbir zaman ülke sýnýrlarý dýþýna çýkarak etkin olamadý. Ülkenin hiçbir zaman tamamý özelleþtirme kapsamýndan çýkartýlamadý…Küba, Çin’e ekonomik olarak benzer bir model ile demokratik bir ülke olarak ayakta kalmaya devam ediyor…Ayrýca bugünlerde ülkede artýþ gösteren özelleþtirme faaliyetlerinden dolayý, kamu sektöründe yaþanýlan iþten çýkarmalarda büyük artýþlar olduðu gözlerden kaçmýyor…! 03 Aralýk 1989 - Malta'da bir araya gelen baþ emperyalist George Bush ve iþbirlikçi Mihail Gorbaçov, Soðuk Savaþ’ýn bittiðini resmen ilan etti..!! Artýk dünya, ABD’nin emperyalist oyunlarýný kolaylýkla oynayacaðý bir hale dönüþecekti..!! 04 Aralýk 1945 - TC’deki Faþist kitleler tarafýndan Ýstanbul'da gerçekleþen komünizm karþýtý gösteride, Tan, La Turquie, Yeni Dünya matbaalarý, Berrak ve ABC kitapevleri tahrip edildi…! 05 Aralýk 1987 -Türkiye Ýþçi Partisi (TÝP) genel Sekreteri Nihat Sargýn ve Türkiye Komünist Partisi (TKP) Genel Sekreteri Nabi Yaðcý (Haydar Kutlu) tutuklandý… 06 Aralýk 1862 - ABD Baþkaný Abraham Lincoln ýrkçýlýk faaliyetlerine bir yenisini daha ekleyerek, Minnesota'daki Sioux isyanýna katýlarak tutuklanan 303 kýzýl deriliden 39'unun asýlmasýna karar verdi; infaz 26 Aralýk'ta yapýldý…! 06 Aralýk 1977 - ÝGD ve KÖGEF üyesi Muharrem Özdemir Ýstanbul’da faþistlerce öldürüldü…! 07 Aralýk 1991 - TC’deki Devrimci Ýþçi Sendikalarý Konfederasyonu'nun (DÝSK) Genel Kurulu, 11 yýl aradan sonra toplandý… 08 Aralýk 1987 – Uzun yýllar boyunca Ýsrail iþgali altýndaki topraklarda yaþayan Filistinliler, intifada hareketini tam güç verme kararý aldý…!! Artýk iþgal altýndaki topraklarda yaþayan Filistinliler özgürlük mücadelesi için canla baþla uðraþacaklar ve Ýsrail tarafýndan önceden beri sürdürülen saldýrýlara karþý daha ciddi ve güçlü bir mücadele baþlatacaktý..! 09 Aralýk 1917 – Kudüs Emperyalist Ýngiliz ordularý tarafýndan iþgal edildi…! 11 Aralýk 1941 - Gelmiþ geçmiþ en büyük iki Faþist Adolf Hitler ve Benito Mussolini’nin açýklamasýyla Almanya ve Ýtalya, baþ emperyalist Amerika Birleþik Devletleri'ne karþý savaþ ilan etti. Bu durum bize emperyalist güçlerin çýkarlarý doðrultusunda gözlerini kýrpmadan her þeyi yapabileceklerinin bir göstergesi olmuþtur…! 12 Aralýk 1956 - Japonya, ABD’nin çirkin saldýrýlarýný resmileþtirme ve yasal gösterme görevini üstlenen

Birleþmiþ Milletler' e üye oldu..! 13 Aralýk 1980 -17 yaþýndaki TDKO üyesi Erdal Eren yaþý 18 den küçük olmasýna ve suçu kanýtlanamamasýna raðmen ibret olsun diye idam edildi…! 14 Aralýk 1939 -Sovyetler Birliði, emperyalist güçler tarafýndan Milletler Cemiyeti üyeliðinden çýkarýldý ve büyük bir tehlike olarak algýlanmayaYbaþlandý…! AZI Çünkü sosyalizm sömürü anlayýþlarýna hizmet etmiyordu..!! Çünkü önder Stalin’in, tüm emperyalist ve faþist güçlerin hegemonyasýna son vereceðini anlamýþlardý..! Çünkü büyük önderin, MarksizmLeninizm’in yüceliði ve doðruluðunu dünya iþçi sýnýfý ve halklarýndan daha fazla saklanmasýný istemediðini iyi biliyorlardý…! 14 Aralýk 1955 – Ýnkýlapçý gazetesi Ýngiliz sömürgesi tarafýndan kapatýlýr.. 16 Aralýk 1972 -Sol Yayýnlarý sahibi Muzaffer Erdost' un 7,5 yýllýk mahkûmiyeti Yargýtay'da onaylandý. Muzaffer Erdost, Vladimir Ýlyiç Lenin'in “Ne Yapmalý” adlý kitabýný yayýmlamaktan yargýlanmýþtý…! 17 Aralýk 1965 - Emperyalist BM, Türkiye'nin Kýbrýs'a müdahale edemeyeceðine iliþkin karar aldý. Türkiye bu kararý reddetti ve tansiyon yükseldi…! Ayni BM 1974’deki T.C. iþgaline “gýk” bile demedi hatta “garantördür” deðip tepkisizliði ile destek bile oldu…! 17 Aralýk 1981 - Polonya'da polis gösteri yapan iþçilerin üzerine ateþ açtý: 7 iþçi öldürüldü..! 18 Aralýk 1878 - Ýlerleyen yýllarda Sovyetler Birliði'nin ve dünya ezilen halklarýnýn unutulmaz iþçi sýnýfý önderleri arasýnda arasýna yer alacak büyük liderimiz Joseph Stalin doðdu…! Büyük önder, o gün bugündür yaþamaya devam ediyor ve sonsuza dek yasamaya devam edecek….! 19 Aralýk 1978 - Faþist ve saðcý gruplar tarafýndan Maraþ katliamý baþladý üç gün sürecek solcu ve alevi avý 24 Aralýkta sona erdi. Genç, yaþlý, çoluk çocuk demeden bir çok suçsuz insan katledildi…! 20 Aralýk 1923 - Almanya'da tutuklu bulunan Faþist Nazi lideri Adolf Hitler þartlý olarak salýverildi…! Serbest býrakýlan psikopat lider, milyonlarca insanýn yaþamýný yitireceði ikinci dünya savasýný geçekleþtirmek için kollarýný sývadý..! 22 Aralýk 1984 - New York metrosunda, Bernhard Hugo Goetz adlý ýrkçý bir ABD’li, kendisini gasp edeceklerini iddia ettiði 4 siyah genci öldürdü. Ülkede yaþamakta olan insanlar tarafýndan büyük bir ýrkçýlýk örneði olarak algýlanan olay, ýrkçýlýðýn ne kadar tehlikeli ve dehþet verici bir akýl hastalýðý olduðuna bir kez daha tanýklýk etmiþ oldu..! 23 Aralýk 1928 - Þair Nazým Hikmet 3 yýl 3 ay hapse mahkûm edildi...!

AYIN KARÝKATÜRÜ

24 Aralýk 1966 - Sovyet araþtýrma istasyonu ''Luna 13'' ay yüzeyine yumuþak bir iniþ yaptý…! 25 Aralýk 1962 - Cumhuriyet gazetesi yazý iþleri müdürü Kayhan Saðlamer tutuklandý. Gerekçe, gazetede yayýmlanan "Sosyalizm mi, Liberalizm mi?" baþlýklý yazýydý. Bu olay, ülkedeki burjuva yönetimin sol kitlelere verdiði bir göz daðý olarak algýlandý…! 26 Aralýk 2004 - Güney Asya ve Hint Okyanusu tabanýnda 9.0 þiddetindeki deprem ve sonrasýnda oluþan T-sunami yüzünden 300 bin dolayýnda kiþi hayatýný kaybetti…! Sözde kapitalizm koþullarýnýn bu kadar ilerlemesine raðmen bu kadar aðýr bir bilânço ile karþýlaþýlmasý akýllarda büyük soru iþaretleri býrakýlmasýna neden oldu..!! Ve bu durum kapitalizmin insanlýk anlayýþýna ne kadar deðer verdiðini gözler önüne sermektedir..! Zira kapitalist güçler sahip olduklarý teknoloji ve maddi kaynaklar ile böylesine bir doða felaketinin etkisini minimize etme gücüne sahip olmalarýna ve bölgenin ciddi bir deprem riski altýnda olduðunu bilmelerine raðmen bu tür önlemleri almayarak insan hayatýný hiçe saymayý tercih ettiler..! 27 Aralýk 1975 - Hindistan, Bihar'da maden ocaðýnda patlama gerçekleþti 372 emekçi hayata gözlerini kapattý...! 28 Aralýk 1979 - Kahramanmaraþ katliamýnýn yýldönümünde derse girmeme eylemine katýlan 1711 öðretmen görevden alýndý…! 30 Aralýk 1922 - Vladimir Ýlyiç Lenin Anavatan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliði'nin kurulduðunu açýkladý. Büyük önderin Lenin’in attýðý bu adýmýndan sonra dünyada yüzyýllardýr var olan sýnýf savaþýmlarý daha farklý bir hal alarak ülkesel boyuta ulaþtý. Emperyalizm adýna büyük bir düþman artýk resmen varlýðýný ilan ederken; tüm dünya iþçi sýnýfý adýna da sosyalizmin ilk kurulduðu yer olduðu için ANAVATAN kurulmuþ oldu… Bu geliþmeden sonra insanoðlu’nun kaderi deðiþti. Dünya çapýnda talan ve sömürü artýk eskisi kadar kolayca yapýlamýyor; faþist ve emperyalist ülkeler tüm dünya büyük burjuvalarý istedikleri gibi emeðin kuyusunu kazamýyordu… Lenin ve daha sonra da Stalin önderliðindeki SSCB; dünya iþçi sýnýfý adýna, burjuvaziye ve her türlü gericiliðe meydan okumak için hazýrlanýyordu….! 31 Aralýk 1994 - Avusturya, Finlandiya ve Ýsveç; siyasi ve ekonomik bir sömürü örgütlenmesi olan Avrupa Birliði'ne üye oldu. Bu geliþme ile birliðin üye sayýsý 15 olmuþtu..!! Bölgesel bir sömürü anlayýþýna sahip olan AB, Avrupa kýtasýndaki emperyalist oyunlarýna bugünde devam etmekte ama birlik içerisinde yaþanýlan büyük ekonomik sýkýntýlar Avrupa’da büyük emperyalist ülkelerin bir araya gelerek oluþturduðu bir birliðin baþarýsýzlýða uðrayacaðýnýn açýk bir göstergesidir…!


ARALIK 2010

TEORÝ-PRATÝK

SAYFA 9

Önderlerimiz yolumuzu aydýnlatýyor... Ülkemizde yaþadýðýmýz olaylar ve dünya devrimci tarihi sayesinde bir kez daha görebiliyoruz ki; tuttuðumuz devrimci yol hem iþçi sýnýfý adýna hem de ezilenler adýna kurtuluþ için tek alternatiftir...! DAÐINIK GÖSTERÝLERE KARÞI Birkaç gün önce Geçici Hükümet, Durnovo villasýnýn Anarþistlerden temizlenmesi kararýný aldý. Temelden yanlýþ .olan bu karar, iþçiler arasýnda bir öfke fýrtýnasý uyandýrdý. Kuþkusuz iþçiler bu kararda, belli örgütlerin varolma hakkýna yapýlan bir saldýrýyý gördüler. Bizler, ilke olarak Anarþistlere karþýyýz, fakat bunlar, ne kadar küçük olursa olsun bir kýsým iþçi tarafýndan desteklendiði sürece, örneðin bir Menþevikler ve Sosyal-Devrimciler kadar varolma hakkýna sahiptirler. Bu anlamda iþçiler, Geçici Hükümetin saldýrýlarýný protesto etmekte haklýdýrlar. Bundan da öte, Anarþistlerden baðýmsýz olarak, söz konusu villa, bazý ,fabrika ve sendikalar tarafýndan da kullanýlýyor. Okuyucularýmýz biliyorlar ki, iþçiler, protestolarýyla Geçici Hükümeti geri çekilmeye ve villanýn kullanýmýný iþçilere býrakmaya zorladýlar. Þimdi ortaya çýkýyor ki, Durnovo villasýnda yeni bir iþçi gösterisi örgütlenmektedir. Bize verilen habere göre, baþta Anarþistler olmak üzere, fabrika komitelerinin temsilcileri, bugün bir gösteri düzenlemek amacýyla Durnovo villasýnda toplantýlar yapacaklar. Eðer bu doðruysa o zaman biz, tüm daðýnýk, anarþik gösterileri “kesinlikle” mahkum ettiðimizi açýklarýz. Baþta Anarþistler olmak üzere, somut durumu kavrayamayan tek tek semtlerin ya da alaylarýn gösterilerini, semtlerin ve alaylarýn çoðunluðunun iradesine karþý, Sendikalar Bürosu ve Fabrika Komiteleri, Merkez Konseyinin iradesine karþý ve son olarak proletaryanýn sosyalist Partisi'nin iradesine karþý düzenlenen gösterileri bu tür anarþik gösterileri iþçilerin devrim davasý için bir felaket olarak görüyoruz. Örgütleri binalarýndan yoksun býrakma giriþimlerinde bulunulduðunda, anarþist örgütler dahil, tüm örgütlerin varolma hakkný savunmak doðrudur ve zorumludur. Fakat Anarþistlerle birleþip, bunlarla birlikte peþinen yenilgiye mahkum pervasýz gösteriler içinde, yer almak, ,sýnýf bilinçli iþçiler açýsýndan izin verilemez bir þey ve bir cinayettir. Ýþçi ve asker yoldaþlar sorunu iyi düþünüp taþýnmalýdýr; Nedirler, Sosyalist mi, yoksa Anarþist mi? “Ve eðer sosyalistlerse, Partimizin kararma raðmen, ve düþüncesizce yapýldýðý apaçýk olan eylemlerde Anarþistlerle omuz omuza yaþ tahtaya basýp basmayacaklarýna kendileri karar versinler. Yoldaþlar, 10 Hazirandaki gösteri yapma giriþimimizle,Yürütme Komitesine ve Sovyet Kongresine, bir gösteri zaruretini kabul ettirdik. Kuþkusuz biliyorsunuz ki, Sovyet Kongresi 18 Haziran için genel bir gösteri kararlaþtýrdý ve sloganlarda özgürlük olacaðýný önceden açýkladý. Þimdi görevimiz, Petrograd'daki 18 Haziran gösterisinin, devrimci sloganlarýmýz altýnda yürümesini saðlamaktýr. Ve tam da bu

yüzden, her türlü anarþik eylemin radikal bir þekilde önünü almalý ve 18 Haziran'daki gösteriye en enerjik biçimde hazýrlanmalýyýz… Daðýnýk gösterilere karþý çýkýn ve 18 Haziran'daki genel gösteriyi destekleyin; sizi buna çaðýrýyoruz. Yoldaþlar! Zaman kýymetlidir; bir tek dakika yitirmeyin! “Her fabrika,her semt, YAZI her alay ve her bölük, devrimci proletaryanýn sloganlarýný kendi bayraklarýna yazsýn, Herkes iþe sarýlsýn, yoldaþlar, herkes 18 Haziran gösterisine hazýrlansýn. Anarþik gösterilere karþý çýkýn, proletarya partisinin bayraðý altmda genel gösteriyi destekleyin. Çaðrýmýz budur. 14 Haziran 1917 Pravda – No. 81 J. Stalin “Mücadelenin çeþitli hedeflerine göre, ya bütün bir tarihi dönemin ya da ilgili tarihsel dönemin tek tek aþama ve evrelerini kapsayan çeþitli sloganlar vardýr. Ýlk kez 'Emeðin Kurtuluþu' grubu tarafýndan 1880'lerde ortaya atýlan 'Kahrolsun Otokrasi' sloganý bir propaganda sloganý idi, çünkü bu slogan, en kararlý ve en dirençli mücadelecileri tek tek ve gruplar halinde partiye kazanmayý hedefliyordu. Otokrasinin istikrarsýzlýðýnýn iþçi sýnýfýnýn geniþ tabakalarý tarafýndan az çok anlaþýldýðý Rus-Japon savaþý döneminde bu slogan bir ajitasyon sloganý oldu; çünkü bu slogan artýk milyonlarca emekçiyi kazanmayý hedefliyordu. Çarlýðýn, kitlelerin gözünde artýk kesin olarak iflas ettiði 1917 Þubat devrimi öncesi dönemde 'Kahrolsun Otokrasi' sloganý artýk bir ajitasyon sloganý olmaktan çýkýp bir eylem sloganýna dönüþtü; çünkü bu slogan milyonlarca kitleyi Çarlýða karþý saldýrýya geçirmeyi hedefliyordu.” (Stalin- Strateji ve Taktik) “On milyonlarca, yüz milyonlarca halk kitleleriyle ve onlarýn çeþitli talep ve gereksinimlerinin söz konusu olduðu siyasal alanda ise, sloganlar çok daha büyük bir öneme sahiptir.” (Stalin, Strateji ve Taktik) “Yýðýnlarýn hareketinin önünde gitmemek, yýðýnlarýn hareketini kararnamelerle yönetmemek, yýðýnlardan kopmamak,

tersine, yýðýnlarla birlikte hareket etmek, onlarý sloganlarýmýza çekerek ve sloganlarýmýzýn doðruluðuna, kendi öz deneyimleriyle kolaylýkla inandýrarak onlarý ileri götürmek komünist ilkesi…” (StalinLeninizmin Sorunlarý) “Ama gerçekten tüm sýnýfýn emekçilerin ve sermaye tarafýndan ezilenlerin geniþ kitlelerinin bu konuma gelmesi için, bunun için yalnýzca propaganda, yalnýzca ajitasyon yeterli deðildir. Bunun için bu kitlelerin kendi öz deneyimi gereklidir. Bu, tüm büyük devrimlerin temel yasasýdýr.” (Lenin- “Sol” Komünizm) “milyonlarca kitlenin politik eðitimi için tek baþýna propaganda ve ajitasyonun yetmeyeceði, bunun için kitlelerin bizzat kendi politik deneyimlerinin gerekli olduðu doðrusunun mutlaka dikkate alýnmasý ilkesi….” (Stalin-Leninizmin Sorunlarý) “Yakýn gelecek için perspektif olarak ortaya atýlan bir formülle, günün þiarý olarak ortaya atýlan bir formül arasýnda sýký bir ayrým yapýlmalýdýr.” (Stalin- Eserler-9) “Muhalefet, önemli olanýn, eðer bununla baþýný alýp giderek devrim davasýna zarar veriyorsa, bir þeyi 'ilk olarak' söylemiþ olmak deðil, bilakis bunu zamanýnda söylemek, kitleler tarafýndan kavranýp eyleme geçirilecek þekilde söylemek olduðunu kavramýyor.” (Stalin-Eserler 9) “Eðer Ýngiltere gerici sendikalarý, ülkemizin devrimci sendikalarýyla birlikte, ülkelerinin karþýdevrimci emperyalistlerine karþý bir blok oluþturmaya hazýrsa – bu blok neden memnuniyetle karþýlanmasýn?” (StalinEserler 8)


ARALIK 2010

ÖZELEÞTÝRÝ

SAYFA 10

En büyük silahýmýz ÖZELEÞTÝRÝMÝZ... Sosyal-demokrat ideolojinin etkisi altýnda bulunan bir emekçi, özeleþtiriyi onursuzluk ve yerlere kapanmak sanýr. Oysa özeleþtiri, bilimsel bir devrimci anlayýþtan ileri gelir, özeleþtiri yoluyla, savaþçý, kendi öz bilincinde, kendi günlük eyleminde eskiye karþý yeninin utkun savaþýmýna elveriþli koþullarý yaratýr. Özeleþtiri yapmayý kabul YAZI etmemek, onurunu korumak deðildir: ilerleme olanaklarýný bozmak, kendi kendini gerilemeye mahkum etmek, kendi özvarlýðýný aþaðýlamak demektir. Lenin'in Komünist (Bolþevik) Partisini güçlendiren, bilimsel sürekli eleþtiri ve özeleþtiri pratiðidir. Georges POLITZER Gazetemiz büyüyor, ilerliyor, adýmlarýný saðlýklý þekilde atmaya çalýþýyor. Hatalar yapýyor; yaptýktan sonra analiz edip düzeltmeye çalýþýyor ve düzeltiyor; ama günün sonunda istikrarý yakalamýþ vaziyette doðru bildiði yolda yürüyüþüne devam ediyor. Dernekleþme süreci Parti süreci öncesi hedefimizdir. Fakat dernek olmanýn þartý öncelikle siyasi-ideolojik olarak daha fazla kendi kendimizi örgütlemek ve bugün yapýlan hatalarýn minimum seviyeye inmesi ile gerçekleþebilir. Kadrolarýmýzýn darlýðý da bizim için ciddi bir sorundur. Örgütlenmekten kastýmýz arkamýza yirmi kiþi alýp da “aferin üye sayýsýný topladýk yasal hak kazandýk” olayý deðildir. Bizler fikirlerimizle, ideolojimizle ve siyasetimizle bunu gerçekleþtireceðiz. Eðitim çalýþmalarýmýz oturmuþ vaziyette düzgün bir þekilde devam ediyor. Maddiyat sorunumuz her zamanki gibi devam ederken; farklý farklý konularda eleþtiriler almaya devam ediyoruz. Geçtiðimiz ay bir yoldaþýmýzdan gazetemizde kullandýðýmýz ifadeler konusunda bir uyarý aldýk. Tabi ki yapýcý bir uyarýydý ve bize yapýlan bu yapýcý eleþtiride “kullanýlan bazý ifadelerin hedeflenen

siyasi anlamda bozukluk yarattýðý ve yanlýþ anlaþýlmalara geçiþ verebileceðini” bizlere belirtti. Çok doðru ve güzel bir eleþtiri. Herþeyden önce profesyonel bir yapýmýz yok. Kullandýðýmýz türkçeyi , öðrendiðimiz kadar teorimizi pratik yaþama geçirerek biþeyler anlatmaya çalýþýyoruz. Zamanla her þey daha iyi olacak. Ama þu anki yapýmýzla her þeyin mükemmele yakýn bile olmasý bizler için kazançtýr. Bu arada geçen ayki manþetimiz için bizleri eleþtiren yoldaþlarýmýz oldu. Yapýcý eleþtiriler olarak algýlamak mümkündür. Ama yapýcýlýðýn da içeriði vardýr…! Biz düzgün bir þekilde “þu deðil de þu olsaydý” diye çýkar ideolojik sebeplerinizle eleþtirinizi koyarsýnýz bunun adý “yapýcý eleþtiridir” ; birde karþýnýzda bir faþist varmýþçasýna fýrsat kollar gibi elde týrpan bekleyerek eleþtiri deðil adeta saldýrý yaparsýnýz. Biz sadece geçen sayý için deðil her sayý için seviyeli yapýcý eleþtirilere açýk olduðumuzu ve yapabileceðimiz hatalarýn olasý olduðunu; öðrenci bir örgüt olduðumuzu zaten söyledik ve söylemeye de devam edeceðiz. Belli ki anlayýp da anlamak istemeyen yoldaþlarýmýz oldu. Canlarý saðolsun. Hiç polemiðe

girmiyoruz. Biz doðrumuz da varsa yanlýþýmýz da varsa bize de “devrimci sola” da düzgün bir þekilde anlatma kültürüne sahip olma yolunda adýmlar atma derdindeyiz. Manþet'in içerisinde “aða” kelimesi geçtiði için bizlere eleþtiri yönelten yoldaþlarýmýz ülkemize bir baksýnlar. Feodal dönemlerdekinden acaba “gömlek gömlek” farklý bir konum mu var? Ha belki bunun altýný biraz daha anlatýcý bir dille doldurabilir miydik ? Bunu tartýþabiliriz. Ama tartýþma temelinde bir eleþtiri alamadýðýmýz için, bu polemiðe girmeyi doðru bir tercih olarak görmüyoruz. Kaldý ki bize bu eleþtiriyi yönelten yoldaþlarýmýzda kusur bulduðumuz zaman biz hiçbir zaman top-tüfekle saldýrmadýk. Biz devrimci etiðimiz neyi gerektiriyorsa eleþtirilerimizi o yönde koymayý hep bir yürüyüþ þekli olarak kendimize belirledik. Top-tüfekle saldýran yoldaþlarýmýz onlardan korktuðumuzu sanýyorlarsa da gene yanýlýyorlar. Biz ortak mücadele sürecinde olduðumuzu ve devrimci dayanýþmadan baþka þey düþünecek vaktimizin olmadýðýný söyleyerek bu konudaki fikrimizi bir kez daha belirtip mücadelemize kafa yormaya devam edeceðiz…


ARALIK 2010

GENÇLÝK

SAYFA 11

Ýþsizlik Mesleði En Yaygýn "Meslek"...!!! Son zamanlarda en moda meslek olan "iþsizlik..!!" ülkemizde neredeyse rekor denecek seviyelere ulaþtý... Gittikçe yok edilen genç beyinler ve ülkemizin geleceði olacak olan insanlar þimdilerde kara kara ne yapacaklarýný düþünüyorlar... KKTC gençleri iþsizlik yüzünden çaresiz..! Ülkemizde bitmek tükenmek bitmeyen iþ bulma sorunlarý karþýsýnda bugüne kadar hiçbir hükümet somut bir adým atmadý…! Atýlan adýmlar her zaman ya göstermelik ya da günü kurtarmaya yönelik oldu..! Ülkemizdeki okur yazar sayýsýnýn %94ler gibi gayet yüksek oranlarda olmasýna karþý, iþ imkanlarý yok denecek kadar kýsýtlý…! Her köþe baþýnda açýlan özel üniversitelerden sürekli bir þekilde kontrolsüz ve plansýzca yeni mezunlar verilmekte böylece iþsizler ordusuna her geçen gün yeni gençler katýlmakta..! Eðitim çok önemli ve gerekli bir ihtiyaçtýr. Ama toplum ihtiyaçlarý göz önüne alýnmadan sistemsizce ve kaba taslak bir þekilde yapýldýðý zaman ülke içerisinde huzursuzluk ve büyük iþsizlik sorunlarýný doðurmaktadýr..! Gençler, tamamýyla büyük bir plansýzlýk ve sistemsizliðin eseri olan iþsizlik karþýsýnda, doðup büyüdükleri topraklardan göç etmek zorunda kalýyorlar…! Tek suçlarý geleceði karanlýk ülke KKTC’de doðmak olan gençlerimiz bugün büyük bir çaresizlik içerisindedir ve eðer bu duruma engel olamazsak ayni þekilde yarýnda çaresizlik içerisinde yaþamaya devam edecekler…! Yeterli iþ imkanlarýnýn saðlanmamasýndan dolayý anne ve babalarýna baðýmlý halde hayatlarýný idame etmek zorunda kalan iþsiz gençlerimiz umutsuzluk içerisinde yok olmaya mahkum durumdalar…! Böylesine aðýr þartlar altýnda yaþamlarýný sürdürmeye çalýþan iþsiz gençlerimiz aðýr depresyon ve bunalýmlar ile karþý karþýya kalmaktadýrlar…! Bir çok iþsiz gencimiz

Dýþarýda eðitim gören gençler hayatlarýndan bezdi…!! Baþarý dolu bir gelecek için ülke sýnýrlarý dýþýnda daha kaliteli ve güvenilir bir eðitim almak isteyen öðrenciler Ulusal Birlik Partisi Hükümeti'nin eðitim konusundaki baþarýsýzlýðý karþýsýnda bir hayli tepkili..! Yurt dýþýnda eðitim alan gençlerin sorunlarý saymakla bitecek cinsten deðil…! Öðrenciler özellikle, burs paralarýnýn zamanýnda ödenmemesi konusunda yaþadýklarý sorunlarýn aþýlmasýný istemekte. Hükümet yetkilileri tarafýndan geliþi güzel bir þekilde ödenmekte olan burs paralarý yurt dýþýnda eðitim alan gençleri zor durumda býrakmaktadýr..! Ailelerinden binlerce kilometre uzaklýktaki birçok gencimiz, büyük sýkýntýlar içerisinde kalýyor…! Burslarýn sürekli olarak aksatýlmasý öðrencileri zor durumda býrakmaktadýr. Hükümet kanadýným bu konuda hiç hassas olmadýðý açýkça ortadadýr… Ülkesinden daha iyi eðitim alabilmek için ayrýlan ve bunun zorluðunu yaþayan öðrenciler arasýnda bütün harcamalarýný hükümetten gelecek burstan karþýlayan genç arkadaþlarýn da olmasý, sýkýntýnýn boyutunun çok daha artmasýna neden olmaktadýr..! Zira ekonomik yönden zayýf olan ailelerin çocuklarý hükümet tarafýndan gönderilecek olan burs desteðine muhtaç durumdalar ve burslarýn yatýrýlmasýnda yaþanýlan dengesizlikler genç öðrencilerin yaþamýný felç ediyor..!! Yetkililer bu tepkiler karþýsýnda 'para bulunca burslarýnýz yatacak' diye cevap vermektedir…! Bu nasýl bir rezalettir, bu nasýl bir kepazeliktir..?? Her ay böyle bir

ülkemiz okur yazar oranýnýn hayli yüksek olmasýndan dolayý iyi bir eðitim ve donanýma sahip olmalarýna raðmen iþsiz býrakýlmaktadýr…! Ülkedeki iþsizlik sorunlarýnýn gittikçe çok daha ciddi boyutlara ulaþmaya baþladýðý ülkemizde, gençlerimiz geleceklerinden umutsuz..! Peki, özel sektör’de iþ bulabilmek kolay mýdýr? Hayýr deðildir. Tam tersine emekçiler hergün daha zor koþullarda yaþamakta hatta iþten çýkartýlmaktadýrlar… Yani ne kamuda nede özel sektörde iþ bulmak adeta bu zamanda aslanýn midesinden et çýkartmaya benzer… Sendikalarýmýz özel sektörde tamamen yetersiz denecek kadar örgütsüz noktadadýrlar ve özel sektör emekçisiniYAZI kucaklayabilecek, seslerini duyurabilecek bir pozisyona sahip deðiller… Ýþsiz gençlerimizin sýklýkla karþýlaþtýðý sorunlardan bir tanesi de; iktidara gelen burjuva siyasi partilerin partizanca kendilerine yakýn çevreleri istihdam etmesidir… Aslýnda burada hangi burjuva partinin hükümete geldiði hiç önemli deðildir. Çünkü tüm kapitalist devletlerde olduðu gibi KKTC de ranta ve partizanlýða dayalý bir istihdam atamalarý sektörü ile kurulmuþtur… Küçük bir yüz ölçümüne sahip ülkemizde böylesine durumlar ile çok sýk karþý karþýya kalmaktayýz… Böylesine çirkin olaylarýn yaþanmasý gençler tarafýndan kesinlikle hissedilir boyutu da aþmýþ olup, tamamen toplumsal bir sorun haline dönüþmüþtür…Ýstihdamlarýn hatýr-ahbap iliþkisi ile yapýlmasýndan dolayý gençlerin yetenek ve becerileri göz önüne alýnmamaktadýr..! Emekçi ve fakir aile çocuklarýna hiçbir þekilde geleceðe yönelik haklar

tanýnmamasý ve hatta tam tersine özelleþtirme politikasý ile bu insanlarýmýzýn daha da köleleþir duruma getirilmesi ülkemizdeki eðitimde “katliam” noktasýndadýr…. Ýþsiz gençlerimiz büyük psikolojik sorunlar altýnda ezilmeye mahkum býrakýlmaktadýr. Zira bir çoðu iyi eðitim almýþ olmasýna raðmen anne ve babalarýna maddi anlamda yük olmaya devam etmekte ve ekmek kazanacaklarý bir iþleri olmadýðýndan dolayý kendi geleceklerini çizememektedir…! Kýsacasý tüm yollar ülkenin sürdürülemez bir yapýya sahip olduðuna iþaret etmektedir..! Tüm bu þartlar altýnda ülkedeki iþsiz gençlerimiz yok olmaya mahkum býrakýlmaktadýr…! Ya doðup büyüdüðü topraklardan göç edecek ya da ülkesinde kalýp kapitalist ekonomi sistemi içerisinde eriyip yok olacaktýr…! Ama ülke gençlerinin bir de gerçek çözüm alternatifi vardýr. Ýþsiz gençlerimiz ülkesinden göç etmeden ve kendi ülkesinde oynanan emperyalist oyunlara seyirci kalmadan dirayetli bir mücadele içerisine girmelidir..! Kapitalizm var olduðu müddetçe emek güçleri ezilip sömürülmeye ve yok olmaya mahkumdur...! Bunun bilinci içerisinde birlik ve beraberlik içerisinde onurlu bir mücadele vererek hakkýmýzý kazanmalýyýz…! Çaresizlik içerisindeki iþsiz gençlerimiz mücadeleye tam destek vererek yeni bir dünya yaratmak için kollarýný sývamalýdýr…! Yapmalarý gereken iþ iþçi sýnýfýna sarýlmaktýr… Emekçilerin kurtuluþa destek olmaktýr… Emeðin kurtuluþu sadece gençlerin deðil hepimizin kurtuluþu olacaktýr…

kaos ile karþý karþýya kalan gençlerimiz çok sýkýntýlý günler yaþamaktadýr..! Özellikle ev kirasý ve okul masrafý gibi önemli harcamalarýný gidermede büyük zorluklar çeken öðrenciler, sistemin yanlýþlýklarý karþýsýnda ezilmeye mahkum býrakýlmaktadýrlar..! Gençler sadece ve sadece “yasal haklarý olan burslarýnýn artýk zamanýnda yatmasýný istiyorlar” Kýsacasý, yurtdýþýndaki öðrenciler çok maðdur ve sýkýntýlý günler geçirmekte…! Yönetimin duyarsýzlýðý yüzünden bu hallere düþen gençler artýk býkmýþ ve isyan etme noktasýnda…!! Öte yandan maliye bakanlýðýndan gelen sinyallere göre, burs sistemini deðiþtirmeye yönelik yeni adýmlar atýlmak üzere. Atýlacak bu yeni adýmlar, eskisine göre çok daha acýmasýz ve kabul edilemez boyutlarda olacak. Bu günlerde TC de konu ile ilgili araþtýrmalar baþlatan UBP Hükümeti, anlaþýlan TC'de uygulanmakta olan burs tüzüðü benzeri bir uygulama ile yine ilerleyen günlerde olay yaratacak..! Kýsacasý, ekonomik tedbir adý altýnda gerçekleþen kemer sýkma politikalarýna hýz veren iþbirlikçi hükümet, ilerleyen günlerde dayatma önlem paketleri kullanarak doðrudan gençleri de hedef alacak..! Sistemin gayet baþarýlý bir þekilde uyguladýðý kemer sýkma politikalarýna karþý yurtdýþýnda eðitim gören gençlerimiz tepkisiz kalmamalý…! Tüm bunlar yetmezmiþ gibi eðitim sonrasýnda ülkelerine dönen genç beyinler iþ bulamamakla karþý karþýya kalmaktadýr… Beceriksiz siyasilerin ülkeyi getirdiði böylesine bir durum karþýsýnda bir darbe daha yiyen gençler, çareyi doðup büyüdüðü topraklardan göç ederek baþka ülkelere gidip orada ekmeðini kazanmakta

bulmaktadýr… Gençlerimiz; bir ülkenin sonunu hazýrlayan en trajik toplumsal utanç tablolarýndan bir tanesi olan “Beyin Göçü” ile karþý karþýya kalmaktadýrlar…! Bu durum hep ülke geleceðinin hem de iyi bir eðitim ile donatýlmýþ gençlerin yok olmasý anlamýna gelmektedir..! Yerli üniversitelerimizde eðitim alan gençlerimiz için de durum hiç farklý deðil..!! Gelecek bilinmezliði ve iþsizlik yüzünden tüm umutlarýný kaybeden ülke gençlerimiz, beceriksiz burjuva siyasilerin kurbanlarýdýrlar…! Çünkü, iþbirlikçi hükümet hiçbir zaman kendi kendine doðru yola dönmeyecektir…! Artýk gençlerin ön saflarda emekçilerin ardýndan onlara destek niteliðinde olmasý ve haklarýný arayacak kavgalarýný emekçilerle kolkola vermeleri gerekmektedir.. Mücadeleyi kimse tek baþýna baþaramaz, mücadeleyi ancak ve ancak hep birlikte yaptýðýmýz taktirde kazanabiliriz.. Gün birlik olma günüdür..! Hakkýmýzý kimselere yedirtmemeliyiz..! Son sözlerimi; yüzyýlýmýza damgasýný vuran þair, oyun yazarý, tiyatro yönetmeni, tiyatro kuramcýsý ve "epik tiyatro" türünün kurucusu Bertolt Brecht'in Ya Hep Beraber, Ya da Hiçbirimiz! adlý þiirinden bir alýntý ile bitirmek istiyoruz..! Kim mi kurtaracak seni köle Görecekler seni kardeþ Yuvarlananlar uçuruma Duyacaklar çýðlýklarýný Seni köleler kurtaracak kurtaracaksa Ya hep beraber ya da hiç birimiz


ARALIK 2010

ÝÞÇÝ-SENDÝKA

SAYFA 12

Elcil:"Önce Emek Örgütleri Biraraya Gelmeli.." Barýþ, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde önemli bir yeri olan, bugüne kadar uðradýðý sayýsýz baskýlara raðmen mücadelesinden taviz vermeden kararlýlýkla sürdüren KTÖS’nýn genel sekreteri Þener Elcil’le sohbet tadýnda bir röportaj yaptýk. Ýlgiyle okuyacaðýnýzý umuyoruz… Barikat: Sovyetler döneminden bugüne KTÖS'ün yaptýðý politikalarda ne gibi deðiþiklikler oldu? Þener Elcil: Þimdi, Kýbrýs Türk Öðretmenler Sendikasý, yasalara göre sendika olarak kurulmuþ bir örgüt olmasýna raðmen, daha fazla siyaset ve dünyadaki geliþmeleri takip eden bir örgüttür ve bu dünyadaki geliþmeler çerçevesinde gerek emek gerek sermaye kavgasýnýn þekillenmesi konusunda sürekli politikalar üretiyor. Sovyetler Birliðinin oluþmasý sürecine baktýðýmýzda ve sonra Sovyetler Birliðinin daðýlma sürecine baktýðýmýzda bu iki kutuplu dünyada, sürekli olarak sol her seferinde insanlarýn eþitliðini, emeðin önemini, emeðe saygýlý olunmasý gerektiðini, emeðin yanýnda olmasý gereken, iþçi hareketlerinin, emekçi hareketlerin, egemen olmasýný savunan bir politika izledi bugüne kadar. Üretenlerin yönetenler olmasý gerektiði noktasýnda sürekli bir politika ürettik biz. Her ne kadar bir iþçi sendikasý olmamamýza raðmen Sovyetler Birliði'nin, zamanýnda dünyadaki geliþen düzende de Sovyetler Birliði'nin egemenliði altýnda olan ülkelerdeki sendikalarla ve örgütlenmelerle de temasýmýz oldu. Muhakkak, onlarýn politikalarýnýn etkilerini de göz ardý edemeyiz. Türkiye'deki sol hareket bizimle örtüþen bir takým görüþler ortaya koydu. EÐÝTÝM-SEN, TAP-DER, daha sonra EÐÝTÝMÝÞ gibi örgütlerle temasýmýz oldu. Doðu Bloðunu oluþturan ülkelerdeki, öðretmenler birliði vardý. Hindistan'daki örgütler, yani üçüncü ülkeler ve birinci ülkelerdeki sol anlayýþtaki öðretmenlerin de yer aldýðý örgütlerdi bunlar. Bunlarla yakýn temasýmýz oldu bizim. Sovyetler Birliði'nin daðýlmasý, sürecine giden noktada da oradaki yanlýþlarý vurgulayan bazý politikalarýmýz da oldu bizim geçmiþe baktýðýmýzda. Yani, yaratýlan sistem içerisinde, belli bir bürokrasi yaratýlmasý, bu bürokrasinin, iþçiyi yöneten anlamýndan çok uzak bir noktaya taþýdýðýný, elit bir tabakanýn oluþtuðunu Sovyetler Birliði'nin içerisinde. Bunlarý vurguladýk ve bu gidiþin neticesinde, Sovyetler Birliði'nin, tabi ki burada emperyalist güçlerin de baskýlarýyla daðýlmasýný getiren süreçte, olabileceðini ortaya koymuþtuk. Sovyetler Birliði'nin daðýlmasýndan sonra çok ciddi bir çeliþki yaþýyoruz. Bunlarýn farkýndayýz biz. Sovyetler Birliði'nin varlýðý noktasýnda iki kutuplu bir dünya söz konusuydu. Buna karþýlýk Sosyal Devlet meselesi diye ileri atmýþtýr batý kapitalist anlayýþ. Burada eðitimin saðlýðýn, sosyal yaþamýn ve sosyal haklarýn parasýz olmasý devlet tarafýndan saðlanmasý, ki bir yerde sosyalizme karþý komünizme karþý onlarýn deyimiyle bir duruþ sergilenmesi, bir blok oluþturulmasý anlayýþý vardý. Sovyetler Birliði'nin daðýlmasý bu yaratýlan sistemin, yani sosyal devlet ile ilgili sistemin de daðýlmasýna sebep oldu. Þu anda bunun çeliþkilerini yaþýyoruz ve özelleþtirme, eðitimin, saðlýðýn, sosyal bir takým kazanýmlarýn paralý olmasý, her þeyin alýnýr satýlýr duruma getirilmesi de bu sürecin sonunda yer alan bir sonuçtur diye

düþünüyoruz ve o çerçevede, politikalar üretmeye çalýþýyoruz. Biz aslýmýzý korumaya devam ediyoruz. Yani Sovyetler Birliði'nin varlýðý veya yokluðu noktasýnda, mücadele bizim için neyse aynýdýr. Orada biz yine ayný þekilde, emeðin iktidarýný savunan bir mantýðýmýz vardýr. Bundan da hiç sapmadýk. Özelleþtirmenin þiddetle karþýsýndayýz. Kamusal alanlarýn elden çýkartýlmasýnýn kesinlikle karþýsýndayýz. Bununla ilgili politikalarý da YAZI sürekli devam ettiriyoruz. Barikat: Sovyetler Birliði döneminde sendikalar Marksist-Leninist sendikacýlýk anlayýþý gereði parti yani öncü müfreze önderliðinde ilerlerdi. KTÖS ün böyle bir öncülüðünü yapan bir partisi var mýydý? Þener Elcil:Böyle bir yapýlanma yoktu yani, sendikanýn partinin arkasýndan gitmesi diye bir þey söz konusu olmadý. Her zaman için sendika önde oldu. Sendika partiler kurarak bu iþi yürütmeye çalýþtý. Örneðin Halkçý Parti 1975 yýlýnda o þekilde kuruldu. 1976'da Toplumcu

Kurtuluþ Partisi'ni kuran Kýbrýs Türk Öðretmenler Sendikasý'dýr. 1985'te anayasaya hayýr noktasýnda Toplumcu Kurtuluþ Partisi ile olan çeliþkiler içerisinde Çalýþan Halkýn Partisi diye bir parti kuruldu kýsa dönem için. Bir de milletvekili vardý o dönem. Her zaman için bir Ýngiliz Ýþçi Partisi modelinde bir model benimsendi ama bunun daha sonra yanlýþlýðý ortaya çýktý. Sendikanýn partiyi idare etmesi veya bir partinin sendikayý idare etmesi doðru olmadý. Ve bizim þu anda benimsediðimiz çizgi, parti-sendika iliþkilerinin veya siyasal partilerle sendikalarýnýn iliþkisinin, paralel bir iliþki, eylem noktasýnda ve söylem noktasýnda birleþtiðimiz yerde, siyasi partilerle birlikte yürüme noktasýnda bir eylemimiz vardýr. Barikat: KTOEÖS ile yýllardýr süregelen, belli baþlý fikir ayrýlýklarý vardýr KTÖS'ün. Þimdi gazetelerde, sürekli bir þeyler yazýldý, çizildi. Sizin bakýþ açýnýzla bu sorunlarýn, o dönemlerden bu dönemlere gelen temel sebepleri nelerdir? Bugün hala daha zarar verdiðini düþündüðümüz bu tartýþmalarýn

baþýndaki sorunlar nelerdi ve günümüze yansýmasý nasýl oldu? Þener Elcil: Öðretmen hareketinin beraber bir sendika kurmasý noktasýnda bir giriþimi vardý. KTÖS' ü kuranlar ve KTOEÖS'ü kuranlar önce bunu tartýþtýlar. Bu noktada ciddi bir ayrýlýk doðdu. Bunun iki sebebi vardýr. Bir tanesi, ilkokul öðretmenleri, ezilen bir kesimdi o dönemde. Ýlkokul öðretmenleri odacýyla ayný maaþ alýyordu. Eðer eþli çalýþýyorlarsa, karý-koca birlikte çalýþýyorlarsa, kadýnlar yarý maaþ alýyorlardý. Ýlkokul öðretmenlerinin adanýn her tarafýnda eðitim vermesi durumu vardý. Dört yýllýk bir eðitim deðil de ya da 3 yýllýk bir eðitim deðil de 2 yýllýk bir eðitim alýyorlardý. Böyle bir þey vardý ve bir meslek þovenizmi dediðimiz bir olay vardý burada. Yani orta eðitim öðretmenleri, temelde mesleki þovenist bir anlayýþý öngörmekteydiler. Kaldý ki 1970-72'lerde maaþlar eþitlenirken, bizim yaptýðýmýz, sendikamýzýn yaptýðý grevler sonucunda eþitlenirken, o dönemlerde baþkanlarý olan Ali Levent'in Sayýn Denktaþ'a gidip, ne olur biz iki þilin daha fazla alalým diye bir telkini vardý. Onun için, sendikamýzý kuranlarla orta eðitim arasýnda ne sorunlar vardý diye sorduðunuz zaman iki þilin sorunu var diye söylerler. O anlayýþ bu güne kadar devam ediyor. Bu bir. Ýkinci boyutu, ki bizlere göre bu çok daha önemlidir, siyasi boyutudur. Ýlkokul öðretmenleri, o dönemde sendika kurma fikrini ortaya attýktan sonra bunun arkasýnda duran ilkokul öðretmenleri, sendika kurulmasýný isterken, orta eðitim öðretmenleri, birlik kurulmasý taraftarýydý. Sendikanýn, “sinderiniya” dan geldiðini ve “sinderinyanýn” Rumca'da sendika anlamýna geldiðini ve Rumculuk, komünist kelimelerini çaðrýþtýrdýðýndan dolayý, o dönemlerde Rum'larýn iþte tehdit edeceði, vurulacaðýna dair bir korkuya kapýldýlar ve böyle bir mantýk ileriye sürdüler. Bizim sendikayý kuranlar, Kýbrýs Türk Ýlkokul Öðretmenler Sendikasý olarak kurdular. Sendika olarak kuruldu. Orta eðitim ise, Kýbrýs Türk Orta Eðitim Öðretmenler Birliði olarak kuruldu. Kýbrýs Cumhuriyeti'ne kayýtlarý da bu þekildedir. Dolayýsýyla temel ayrýlýk bunun üstüne çýkmýþtýr. Bir baþka olgu, siyasi olgu ki buna baðýmlýdýr, KTÖS öðretmen sorunlarýyla toplum sorunlarý bir bütündür ayrýlamaz dedik. Ve biz kesinlikle, öðretmenin hakkýnýn toplumun hakký ile birlikte kazanýlabileceðini savunduk ve bunun için eylem yaptýk. Sýrf öðretmenin zümresel haklarý için eylem yapmadýk, yapmýyoruz, yapmayacaðýz. O yüzden KTOEÖS'ün temel anlayýþý, zümresel menfaat üstüne kuruludur. Sendikayý yönetenler, zümresel menfaatlerin alýnmasýyla ilgili çabalara daha çok özeniyorlar. Daha çok maaþ, daha çok ayrýcalýk, daha az çalýþma saati vs. Bir toplumda çalýþanlar arasýndaki denge çok önemlidir. Bir grubun ayrýcalýklý olmasý, bir grubun ise ezilen bir kesim olmasý, sendikal anlayýþýmýza sýðmaz. Toplumun tüm kesimlerinin, haklarýný almasýyla ilgili olarak bir çabamýz vardýr, temel farklýlýðýmýz da buradan kaynaklanmaktadýr.


ARALIK 2010

Barikat: KTÖS'ün Kýbrýs Sorunu'na kalýcý çözüm önerisi nedir? Bildiðiniz gibi siyasi partiler, iki toplumlu federal ve AB üyesi, BM üyesi bir yapýdan sürekli olarak bahsediyorlar.. Buna bakýþ açýsý ne durumdadýr KTÖS'ün? Bunu temel bir çözüm mantýðý olarak görüyor mu? Yoksa diðer emek güçleriyle beraber bir birleþik cephede ortak bir hükümet kurulmasýna mý daha yakýndýr? Enternasyonal düþünecek olursak, mesela Türkiye'deki veya bugün ülkemizdeki emperyalist güçlerden bahsedecek olursak, Yunanistan'daki, Ýngiltere'deki vs. devreye girecek bütün emek güçleriyle, oluþturulacak bir yapý düþünelim. Mesela buna bakýþ açýnýz nasýldýr? Diðer þekle bakýþ açýnýz nasýldýr? Þener Elcil: KTÖS, ilkleri baþarmýþ bir örgüttür bu ülkede. Bunlardan bir tanesi de, Kýbrýs Sorunu ile ilgili yaþanan süreçte, 1971 yýlýnda KTÖS'ün genel kurulunda alýnan bir genel kurul kararý vardýr. Burada söylenen þudur. Ýki toplumlu, federal, bütün askeri üstlerden ve silahlardan arýnmýþ, baðýmsýz, Kýbrýs'tan bahsediyor bu karar. Yani 1974'te harekat olmamýþ, ada ikiye bölünmemiþ olduðu bir zamanda, iki toplumun ortak, olacaðý bir federal yapýdan söz etmesi önemli bir karardý diye düþünüyorum ve üstlerden arýnmýþ, silahlardan arýnmýþ bir ada öngörüyor KTÖS. Bu karar hala daha geçerlidir bizim açýmýzdan. Muhakkaktýr ki, emeðin yönetimde olduðu bir anlayýþý tercih ediyoruz her zaman için. Yalnýz yaþadýðýmýz süreçler bunun böyle olmadýðýný gösteriyor. Emek örgütlerinin verdikleri kavgada þu an çevrelerin veya bu ülkede ve dünyada bölünmeyi savunan insanlar arasýndaki ayrýlýk noktalarýný, din, dil, ýrk ayrýmýný ortaya çýkarýp insanlar üzerinden, sömürü yapan anlayýþ, bu ülkede bir çözümün en azýndan ülkelerce alýnan kararlar çerçevesinde, iki toplumlu iki bölgeli, federal çözüm noktasýnda bir yaklaþýmý þu anda bize olasý görünmüyor. Adanýn bölünmüþ kalmasý, uluslar arasý güçlerin, emperyalist güçlerin iþine geliyor. Bugün her ne kadar, barýþçý, çözümcü görünseler de aslýnda üretilen veya dayatýlan anlayýþ tam bunun tersi bir anlayýþtýr. Ve kesinlikle adanýn bölünmüþ kalmasýna hizmet eden anlayýþlardýr. Adanýn bölünmüþ kalmasý, Ýngiliz ve Amerika'nýn buradaki üstlerinin rahatça kullanýlabilmesini getiriyor. Adanýn bölünmüþ kalmasý, Türkiye – Yunanistan halklarý arasýndaki kardeþliðin, devam etmesini engelliyor. Adanýn bölünmüþ kalmasý, Kýbrýslý Türk ve Kýbrýslý Rum'larýn arasýnýn sürekli açýk olmasýný, açýlmaya devam etmesini getiriyor. Bu halklarýn, toplumlarýn kardeþ olmasýný, engelleyen, bölgedeki istikrarý bozan, bu istikrarýn bozulmasýndan da çýkar saðlayan emperyalist güçlere fýrsat yaratýyor. Dolayýsý ile kavga verilmesi gerekirse, verilecek kavga bu emperyalist anlayýþa karþý verilmesi lazým. Temel mantýkta, bunun üstüne kurulmasý lazým. Bunun da karþýsýnda durabilecek, bütün ülkelerdeki enternasyonal emek çevreleridir. Çünkü baktýðýnýzda insanlarýn kardeþliðini, emekçilerin kardeþliðini, emeðin birliðini savunan örgütler kurulmalýdýr. Barikat: KTÖS'ün özel sektördeki örgütlenmesi nasýldýr? Mesela ülkemizde, maalesef sendikalarýmýzda, özel sektör emekçisi kamu sektöründen örgütlenme bazýnda sendikalar tarafýndan biraz daha geri planda býrakýlmýþ durumdadýr. Özel sektör emekçisi sanki kamu sektöründeki emekçiden, dýþlanmýþ gibi deðil de bir az uzak kalmýþ gibi görünüyor.

ÝÞÇÝ-SENDÝKA KTÖS açýsýndan bu durum nasýldýr? Özel sektörde örgütlenme durumunuz nedir? Þener Elcil: Özel sektörle ilgili, örgütlenmemiz þu anda çok düþüktür. Öncelikle onu vurgulamak isterim. Çünkü öðretmenlerin olduðu bir örgüttür. Özel okullarda üyelerimiz vardýr. Bunlarýn sayýsý 100 civarýndadýr toplamda baktýðýmýzda. Devlette çalýþmýþ ve emekli olduktan sonra özel sektörde devam etmiþ öðretmenlerdir bunlar da. Üyeliklerini devam ettiriyorlar. Örgütlü bir yapýmýz yoktur buralarda açýk söylemek gerekirse. Þöyle bir durumla karþý karþýyayýz. Ülkedeki emek sömürüsünün orta çaðda yapýlan emek sömürüsünden hiçbir farký yoktur aslýnda. Gerçekten ezilen, sömürülen, insanlar vardýr ve YAZI eðitim emekçileri de bunlarýn arasýndadýr. Ülkemizde mantar gibi yaratýlan, hiçbir tanýnmýþlýðý olmayan özel eðitim kurumlarý, öðrenciyi müþteri gibi gören özel eðitim kurumlarý, diploma satan özel eðitim kurumlarýnda çalýþma yapýlýyor. Buralarda örgütlenmeye girdiðiniz anda sürekli olarak örgütlediðiniz çalýþanlarýn iþten atýlmasý gündeme geliyor, bunun yerine daha ucuza çalýþabilecek, Türkiye'den emekçi insanlar getiriyor buraya ve emekçiler, emekçilere kýrdýrýlýyor. Bununla ilgili devlet

dediðimiz ama aslýnda devlet olmayan devlet, maalesef o olayý engellemek yerine, emekten yana bir tavýr koymak yerine bu ülkede sömürü yapan çevrelerin yanýnda yer almayý tercih ediyor. O yüzden de özel sektörde örgütlenmemiz kolay bir olay deðildir. Bunun bir baþka nedeni de sendikamýz özel okullarý, savunmuyor. Buna karþýdýr. Dolayýsýyla özel okullarda örgütlenmeye gitmenin de sakýncasý olduðu noktasýnda bir görüþ söz konusudur. Bunun önümüzdeki günlerde, genel kurullarda ele alýnmasý gerektiðini düþünüyorum ben. Barikat: Kapitalizm olduðu sürece, okullar özelleþtirmeye devam edilecek ve okullara da yansýyacaktýr. Bugün devletin elinde olan okullarý da her kurumu yapabildikleri gibi özelleþtirebilirler. Þu anda KTÖS eðer ki özelleþtirmeye karþý olduðu için özel okullarda örgütlenmek istemiyorsa, sizce bizi ne noktaya getirir? Özel sektörde örgütlülük ilerledi mi geriledi mi? Þener Elcil: Benim kiþisel görüþüm, kesinlikle özel okullarda emeðin örgütlenmesi baþka bir

SAYFA 13

olaydýr, özel okullarýn veya özel kurumlarýn varlýðýný savunmak baþka bir olaydýr. Orda örgütlenip oradaki kesimlerin de toplu sözleþme hakkýna sahip olmasý ve pazarlýk hakkýnýn ileriye taþýnmasý, orda var olan baþý bozukluðu engelleyecek bir olaydýr diye düþünüyorum. Bu benim kiþisel görüþümdür. Sendikanýn görüþü farklýdýr. Sendikaya bu konuda genel kurul aracýlýðýyla, bir genel kurul kararý aldýrmak gerekir ki bu çabayý ortaya koyalým. Gerçekten örgütlenme ihtiyacý vardýr özel sektörde, bu sömürüyü durdurmak lazým. Çünkü üniversite patronlarý veya özel okul patronlarý bu iþte hükümetin eðitiminin kalitesini aþaðýya düþürürken bunlara sessiz kalýnmasý ve buradaki emekçilerin sömürülmesine fýrsat verilmesi kiþi olarak doðru bulmuyorum. Barikat: Sizin bizim sormakta unuttuðumuz bizimle paylaþmak istediðiniz geçmiþten kalan deneyimleriniz var mý? Aklýnýza takýlan, paylaþmak istediðiniz bir deneyiminiz var mý? Þener Elcil: Þöyle bir idealim vardýr benim aslýnda. Önce emek örgütlerinin bir araya gelmesi lazým bu ülkede. Bu konuda ben, çok ciddi bir eksiklik görüyorum. Her örgüt kendi baþýna bir ayrý yapý oluþturuyor. Onun için de bu ülkede bir sendika federasyonu, örneðin öðretmen sendikalarý arasýnda, eðitim ile ilgili bir federasyon kurulmasý. Bu sendikalar federasyonunun bir konfederasyon çerçevesinde diðer iþçi ve memur, diðer sendikalarýn burada birleþmesi. Bunlarýn önemli olduðunu düþünüyorum ve bu ülkedeki örgütlenmenin de önünü açacaktýr. Bu konfederasyon çatýsý altýnda birleþen yapýnýn Rum örgütlerle de ayný çatý altýnda birleþmesi. Bu ülkede önce bunu gerçekleþtirmek, yani emek sýnýfýnýn birleþik bir cephe halinde, formal bir yapý altýnda bir araya gelmesinin, önemli olduðuna inanýyorum ben. Ülkedeki çözümü yaratacak olanýn da bu gibi tabandan gelecek olan bir hareketin olmasý gerekiyor. Bu hareketlerin ayrý kaldýðý müddetçe bu ülkede gerçek anlamda bir çözüm de insanlara barýþýn gelmesiyle olmayacaktýr. Ýnsanlarýn ayný ekonomik þartlarda ayný gailelerle çalýþmasý ve ayný koþullarda çalýþmasý bir birliktelik yaratacaktýr. Bu benim idealimde olan bir olaydýr. Bu ülkede bir federasyon kurulmasý idealimdeki bir yapýdýr. Ve emeðin daha da güçlü olmasýný getirecektir. Kýbrýs'ta aslýnda çok þanslý insanlar olarak, çok þanslý bir ülkede doðduk ama çok þanssýz bir coðrafyada yaþýyoruz. Bu hep düþündüðüm bir olaydýr benim. Sendika olarak bunu bir ideal olarak önümüze koyduk aslýnda biz, çalýþmalar yapýyoruz ama yeterli deðildir. Ülkedeki koþullar, var olan fiili durum, Türkiye'nin buradaki asker-sivil bürokrasisinin yarattýðý durum, statüko, gerçekten en büyük engellerden bir tanesidir bu yapýnýn kurulmasý noktasýnda.

KTÖS baþkaný Þener Elcil'e röportaj için teþekkür ediyoruz. Ama kendisinin de belirttiði gibi mevcut sendikalarýn özel sektörde örgütlenme oraný çok düþüktür Özel ve kamu ayrýmý yapmadan tüm emekçilerin emek sömürüsüne ve baðýmsýz, birleþik bir Kýbrýs için tek çatý altýnda mücadele edilmesi gerektiðini savunan bizler, KTÖS'ün bu konuda yeterli çabayý daha ileriki süreçlerde göstereceðinden eminiz. Baþarýlarýnýn devamýný diliyoruz…


ARALIK 2010

DÜNYA

SAYFA 14

Kapitalizmin Kalesinde Açlýk Kol Geziyor… Yapýlan son araþtýrmalar tüm dünya halklarýna ve emekçilerine göstermiþtir ki "demokrasi ve zenginliðin yuvasý" zannedilen ABD ekonomisi; KAN AÐLIYOR..!

Kapitalizmin en büyük savunucusu ve önderi olan Amerika Birleþik Devletleri’nde nüfusun, 3’te 1’inden fazlasýnýn yeterli besin alamadýðý açýklandý. Yüksek, devasa binalarý, ýþýklý caddeleri, son model arabalarý, televizyon ekranlarýndan eksik olmayan yýldýzlarý ve daha neler neleri ile dünyaya kendini tanýtan dünyanýn sözde “süper” gücü Amerika Birleþik Devletleri, perde arkasýnda yaþanan sistemin bozukluklarýný saklamakta her geçen gün daha güç durumlarda kalýyor. Mevcut sistemin göz boyayan yanlarýný tüm dünyaya açýk bir þekilde gösterirken, diðer yandan açlýk, iþsizlik ve haksýzlýklarý arkasýna saklayacaðý perdeyi de bulmakta zorluk çekiyor. Amerika Birleþik Devletleri Tarým Bakanlýðý tarafýndan yayýnlanan raporda, kapitalizmin lider ülkesinde açlýðýn kol gezdiði ortaya konuluyor. Rapora göre, her 3 ABD vatandaþýndan 1’i günlük olarak yeterli besin alamýyor. 50 milyon insanýn, yetersiz beslendiði ülke, devlet eliyle yapýlan yardým programlarýyla açlýkla baþa çýkmaya çalýþýyor. Açlýk tehlikesinin kol gezdiði ABD yýllýk 15 trilyon dolara varan hasýlatý ile dünyanýn en büyük ekonomisine sahip olmasýnýn yanýnda, tarýmsal anlamda da önde gelen ülkeler arasýnda bulunduðu biliniyor. Bu dev sermayenin giderlerine bakýlacak olursa, 663 milyar dolarla silahlanma giderleri, 57 milyar dolarla ise ceza evleri dikkat çekiyor. Hakimleri patron sýnýfý olan, serbest piyasa ekonomisinin egemen olduðu dünyamýzýn en büyük sermayesine sahip olan ABD, 15 trilyon dolarlýk gelirinin, 663 milyar dolarýný, bugün emperyalist politikalarý uðruna silahlanmaya

yatýrarak, dünyanýn bir ucunda, suçu günahý olmayan insanlarýn üstlerine, petrol uðruna canice yaðdýrýrken, kendi ülkesinde doðup büyüyen, vergilere baðlanan, buna raðmen sosyal hizmetlerden faydalanabilmek için ekstra paralar ödemeye zorunlu tutulan halkýnýn aç kalmasýna engel olamýyor. Kendi sermayesini güç katmak uðruna milyar dolarlarýný insan yaþatmak için deðil, insan öldürmek için kullanýyor. Kaldý ki bu yukarýda açýklanan rakamlarý “kendi devlet organlarýnýn” açýkladýðýný veYgerçekleri AZI yansýtmadýðýný da hesaba katacak olursak ve bu rakamlarýn daha da yukarýlarda olacaðýný düþünecek olursak kapitalist ekonominin baþ patronu ABD’nin bile ne kadar kötü ve aciz bir durumda olduðunu görebiliriz… Kapitalizmin gerçek yüzü açýk ve net bir þekilde ortadadýr. Sistem yaþadýðý her coðrafyada, kendi çýkarlarý uðruna emeði sömürerek, çalýþan halklarý aç ve eðitimsiz kültürsüz býrakarak insanlýktan çýkarmaktadýr ve varlýðýný sürdürebilmesi için bunu yapmaya devam edecektir. Krizlerle kan kaybedecektir..! Ýþçi sýnýfý öncülüðünde ezilenler son darbeyi indirmediði sürece ise can çekiþmeye devam edecektir…! Devam edersek; yine resmi raporlarýn “sözde doðru” açýklamalarýna göre ABD Tarým Bakanlýðý tarafýndan yayýnlanan raporda 50 milyon insan veya 17.4 milyon ailenin günlük olarak yeterli besin alamadýðý açýklandý. Raporda son 30 yýldýr daha fazla ABD vatandaþýnýn öðün atladýðý, gerekli gýda maddelerini alamadýðýnýn belirtilmiþ olmasýna raðmen, ABD yönetiminin uyguladýðý bilinen açlýkla mücadele programlarýnýn devlet tarafýndan uygulama halinde olduðu kamuoyuna duyuruluyor. Ancak ve ancak, ABD yönetiminin uygulamaya soktuðu bu programlar, açlýðýnýn oranýnýn artma hýzýný frenlemekten baþka bir iþe yaramayarak, alternatif bir çözüm ortaya koyamýyor. Sistemden ötürü süregelen yolsuzluklar bu þekilde devam ederken, sistem savunucularý bir de yardým kampanyasý adý altýnda -basýn yayýn aracýlýðý ileþov yaparak, aslýnda saðlamaya mecbur olduðu imkanlarý insanlara yardým baþlýðý altýnda vererek,

“Türkiye Yankee'lere Yeni Üsler Açýyor..!” ABD'nin uygulamaya geçmesi için her yolu denediði ve T.C. hükümetini memnuniyet içerisinde býrakan füze kalkaný projesi, NATO çerçevesinde masaya konuldu. Önceleri Suriye ve Ýran'ý hedef alan savunma sisteminin bir parçasý olmayý reddeden Türkiye, proje NATO kontrolü altýnda sunulduktan sonra “sözde olumsuz” politikasýný deðiþtirerek, projeye “evet” dedi… Emperyalizmin en büyük önderi ABD'nin yýllardýr Türkiye üzerinde uyguladýðý politika da böylece devam etti. Peki ortadoðu'daki komþularýyla iyi iliþkiler içinde gibi görünürken nasýl 180 derece döndü ve nasýl projeye evet verdi? Yýllardýr, Amerika'nýn en büyük “kardeþlerinden” biri olan T.C. , çýkarlarý uðruna, emperyalist Amerika'nýn büyük Ortadoðu projesinde yer almak ve yýllardýr yaptýðý gibi, Amerika kuyrukçuluðu ile her zamanki olaðan siyasetini sergiledi. Kitle imha silahlarýyla mücadele, rakipleri kitle imha silahý kullanma tehdidinden vazgeçirme ve bir saldýrý durumunda bu saldýrýnýn etkisini

hafifletme amacýyla ortaya atýlan füze kalkaný projesi, ABD'nin Ýran'la arasýndaki sorunlarý bahane ederek Ýran'a saldýrmadan önce, üst olarak kullanabileceði yerlere sözde “kendisini

halkýn sempatisini kazanamaya, bireysel çýkarlarýnýn devamýna paralel propagandalar üretip, yüzlerine geçirdikleri, yardýmcý, insancýl, hümanist maskesinin altýndan kendi sistemin devamý için efor sarf ediyor. “Sözde” resmi rakamlarda yine krizin sarstýðý ABD’de yoksulluk sýnýrýnýn altýnda yaþayan insan sayýsý 50 milyon. 2008 yýlýnda 9 milyonlarda seyreden iþsizlik, 2009 yýlýnda 14 milyona ulaþmýþ durumda. Obama yönetimi, Gerekli Besin Destekleme Programý kapsamýnda, 42.4 milyon kiþiyi yardým yapýyor. Bu program kapsamýnda özellikle hamile kadýnlara ve çocuklara gýda saðlanýrken, ilkokullarda ücretsiz yemek daðýtýlarak, çocuklarýn felaketten etkilenmesine engel olmak için mücadele veriliyor. Açlýk tehlikesiyle karþý karþýya kalan 17 milyon çocuk için devletin yardýmlarý ve saðladýðý ücretsiz yemeðin ne kadar yeterli olduðu ise tartýþmalý. Günün sonunda insanlara yardým eli uzatýlacak ise, neden önce bu duruma düþürülüyorlar? Sistem kendisi için tehdit olarak görebileceði güçleri maddi ve manevi ortadan kaldýrabilmek adýna, insanlarý önce bu durumlara sokarak kendisine muhtaç býrakýyor. Daha sonra yardým eli uzatýlan insanlar olumsuzluklarýn içerisinde ilk gördükleri çýkýþ yolunun kendileri için arkasýnda durulmasý gereken bir çözüm yolu olarak görmesi ve aslýnda yardým adý altýnda kendilerine sunulanlarýn onlar için bir “hak” olduðunu unutmasý için sistem insanlarý önce bu duruma sokuyor, sonra muhtaç býrakarak istediði gibi kontrol ediyor. Tüm güçleri elinde bulundurarak, arka sokaklarýnda neler olduðunu öðrenmemizi istemeyerek, ýþýklý zengin caddelerini bizlere gösteren sistemin savunucularý, bir gün arka sokaklardan yükselip kendilerini yerle bir edecek olan iþçilerin, emek güçlerinin, boyunlarýna doðduklarý gün yoksulluk zinciri geçirilmiþ ezilen halklarýn nasýrlý yumruðundan bir haber durumdadýr. Ancak açýk ve net ortadadýr. Bu sistem yýkýlacaktýr. Korkunun ecele faydasý yok… ABD dünya halklarý ve emekçilerinden akýttýðý kanlarýn hesabýný son damlasýna kadar verecektir…

koruma vasfý” vererek, üslerini koruma altýna alarak daha sonra buralarý kullanýp rahat bir þekilde savaþa girebilmek adýna hazýrladýðý bu proje de böylelikle hazýr duruma getirildi ve düðmeye basýldý… 19 – 20 Kasým'da Portekiz'in Lizbon þehrinde yapýlan NATO üyesi devletlerin hükümet baþkanlarýnýn bir araya geldiði toplantýda, füze kalkanýnýn komuta ve kontrol düzenlemelerinin 2011'de yapýlacak olan savunma bakanlarý toplantýsýndan önce belirlenmesi kararý alýndý. Yine 2011 yýlý itibariyle sistemin hayata geçmesi için bir uygulama planýnýn hazýrlanacaðý belirtildi. Zirve sonrasý Abdullah Gül bir beyanat verdi. Abdullah Gül, NATO'ya prestij kazandýrdýðýný söyleyen bir açýklamada bulundu ve zirvede ayný zamanda “sözde” terör konusunun da iþlendiðini söyleyerek, aslýnda iliþkilerin karþýlýklý burjuva çýkarlara dayalý olduðunu gözler önüne serdi. T.C.'nin NATO'ya prestij kazandýrdýðýný, büyük bir marifet gibi anlatan Gül, dünya ezilen halklarýnýn katili olan, gerçek terörist NATO'nun yýpranmasýný da engellediklerini belirtti...!!


ARALIK 2010

KÜLTÜR-SANAT

Sanatçý'nýn Toplum Üzerindeki Etkisi... Günümüz þartlarý ve sistemi içerisinde, proleterlerin faydalanabileceði kültür-sanat ürünleri, týpký diðer ihtiyaçlarý gibi ulaþýlmasý güç durumda. Bugünün burjuvazisi proleter kesime, kültürü ve sanatý yalnýzca istediði þekillerde vermekte, istediði kadarýný sunmakta ve sistemi koruyabilmek adýna, ulaþýlmasýný istemediði, aydýnlatýcý yayýnlara ulaþýlmayý zor hale getirmekte. Burjuvazi, sistemin deðiþmeye mahkum olduðunun, bizim kadar bilincinde olduðundan ve sistemin yýkýlmaya mahkum olduðunun farkýnda olduðundan dolayý, zaman kazanýrcasýna, proleter kesimi aydýnlatacak, deðiþime götürecek ve sistemin sonunu getirmesi gerektiði bilincine sahip olacaðý yayýnlara, ekonomik ambargolar koyarak, varlýðýnýn süresini uzatmaya devam ediyor. Sistem yanlýsý sanat eserleri bu noktada sistemin savunucularý tarafýndan destek görüyor. Aslýnda sanata verilen deðer bütün bu politikalarýn gölgesi altýnda da yapýlmakta olduðu için sanat, samimiyetini kaybediyor ve kimi zaman sanatçýlar bulunmamalarý gereken saflarda yer alarak sanat eserlerini yanlý bir þekilde kullanmak durumuna getiriliyorlar. Bu noktada, sanatçýlarýn üzerine bir görev düþüyor. Bu görev, sistemin parçasý olmaksýzýn ve taraflý bir þekilde sisteme hizmet eden sanat eserlerini sýrf sistemin avantajlarýndan yararlanabilmek için ortaya koymamasýdýr. Gökyüzünde milyonlarca yýldýz ve ayýn görülebildiði birçok þekil varken, manzara resmi çizerken, yýldýz ve ayý, bayrak üzerindeki gibi resmeden bir ressamýn aslýnda sanat eseri deðil, sistemin peþinden gideceði yolun haritasýný çizmiþtir. Ýþte bu yüzden günümüz koþullarýnda, sanatýn, sistemden arýnmýþ, özgün ve yaratýcý olmasý, ayný zamanda ayný yaratýcýlýk imkanýný takipçilerine de sunarak, emekçi kýsma sanat için imkan tanýyabilen nitelikte olmalýdýr. Aksi taktirde toplumu ileriye götürecek eserler yerine, toplumu geriye götürecek, yozlaþtýracak eserler ortaya koyarak, bir sanatçýnýn topluma ýþýk tutmasý gerektiðinden uzak bir anlayýþla hareket edecek, hatta ve hatta sanatýna baþladýðý þekilde devam etmeyerek, kuyrukçuluk yaptýðý taktirde toplumun gözü önündeki itibarý da kaybetmeye mahkum olacaktýr. Sanatçý bu durumlara geldiði zaman, onun üzerine gidilmesi ve sorunun çözümünün kiþiler üzerinden aranmasý, sosyalist literatüre uygun bir davranýþ türü deðildir. Sorunun temel sebebi olan sistemin irdelenmesi, çözümün kaynaðýnýn bulunmasý ve kökten çözülmesinin yanýnda sanatçýnýn, yapýcý eleþtirilerle, yaptýðý hata gösterilerek, öðretici bir biçimde tutum sergilenmesi gereklidir. Sanatçýnýn ortaya koyduðu yanlýþ yönlü bir eser, daha önce yaptýðý bütün eserlerine mal edilmeyerek, bir yandan doðru olan eserleri halka ýþýk tutmaya devam ederken, diðer yandan sorunun temeli, tespit edilerek düzeltilmelidir. Bu ilke, yýkýlacak olan sistemin yerini alacak yeni sosyalist düzen içerisinde de deðiþmeyecektir. Sosyalist düzen içerisinde de siyasi ve ideolojik farklýlýklarý olan gruplar arasýnda gidip gelen, çeliþkiler yaþayan, tutarsýz eserler ortaya koyan sanatçýlar bulunmuþtur. Bu noktada bu sanatçýlarýn eserlerinin tümüne bunu mal ederek, isimlerini karalamak maksadýyla yapýlanlar, sanatýn topluma ýþýk tutmasýna engel olmakla birlikte, halka hizmet etmek yerine siyasi oluþumlara hizmet edecektir. Bunun yaþamýþ en belirgin örneklerinden birisi, büyük þair, Nazým Hikmet’tir. Nazým Hikmet, Türkiye’yi terk edip yaþamýnýn geri kalanýna devam ettiði Rusya’da geldiði günden, öldüðü güne kadar, yapýtlarý, eserleriyle devrimci mücadeleyi aktarmýþ ve samimi duygularýný dizelere herkesin anlayabileceði dilde aktarabildiði için halkýn sevgisini kazanmýþtýr. Halkýn sevgisini böylesine kazanmýþ bir þairin, siyasi olaylara bakýþ açýsý da zaman içerisinde deðer kazanmýþ ve tutumu zaman içerisinde önemsenen biri haline gelmiþtir. Bu konuma geldikten sonra ortaya koyduðu eserlerin bazýlarýnda tutarsýzlýklar da olmuþtur. Örneðin, 3 Mart 1953 tarihinde Stalin’i þu dizelerle anlatmaya çalýþmýþtýr: Seviyorum onu, Marks’ý, Engels’i, Lenin’i sevdiðim gibi. Ayný muhabbetle, Ayný hürmetle…

"Sanatçý üzerinde çalýþtýðý özel nesneyi doðru dürüst, yani derinlemesine, kapsamlý biçimde ve haz duyarak nasýl seyredebileceðini öðretmekle kalmaz, baþka nesnelere nasýl bakýlacaðýný da gösterir." B. BRECHT

Bu eserin ardýndan 8 yýl geçmiþ ve geçen 8 yýl Sovyet Rusya’dan büyük önderle birlikte birçok þeyi alýp götürmeye baþlamýþtýr. 1956, komünist parti 20. genel kurulu yapýlmýþ ve kongrede alýnan kararlar Troçkistlerin gölgesinde kalarak Sovyetler Birliðini geriye götürmüþ ve siyasi ideolojik bölünmeler baþ göstermiþtir. Bu dönemlerde yazýlmýþ olan baþka bir þiirinde Nazým, Stalin’i þu þekilde anlatmýþ: Taþtandý, tunçtandý, alçýdandý, kaattandý, Ýki santimetreden yedi metreye kadar YAZI Yok oldu bir sabah Yok oldu çizmesi meydanlardan Gölgesi aðaçlarýmýzýn üstünden… Çorbalarýmýzdan býyýðý Odalarýmýzdan gözleri… Ve kalktý göðsümüzden baskýsý Binlerce ton taþýn, tuncun, alçýnýn ve kaadýn… 1961 yýlýnda yazýlan bu þiir bize gösteriyor ki deðiþen siyasi olaylar, Nazým Hikmet gibi büyük bir sanatçýnýn eserlerinde de deðiþmelere sebep olmuþ ve büyük önderin karþýtý olan oluþumlarýn yandaþý pozisyonuna gelmiþtir. Bu noktada vurgulanmasý gereken þudur. Toplum tarafýndan benimsenen, devrimci mücadeleye sanat aracýlýðýyla hizmet etmiþ böylesine önemli bir þairin buradaki tutumu, hitap ettiði kitleyi mutlaka etkilemiþ ve kitlesi tarafýndan büyük önderin imajýnýn kötü yönde çizilmesine sebebiyet vermiþtir. Bütün bunlara ek olarak Nazým Hikmet’in Stalin aleyhinde yazýðý þiirler, günümüzde hala karþý devrimci gruplar tarafýndan kullanýlmakta ve böylelikle ellerinde bir koz olarak durmaktadýr. Mücadeleye sanatýyla önemli katkýlar saðlayan þairin, karþý devrimcilerin eline böylesine bir kozu vermesi tarihi bir hata niteliðindedir. Bu yüzden sanatçýnýn, toplum üzerindeki önemi çok fazladýr. Bu tutarsýzlýk, Nazým Hikmet’in devrimci mücadeleye verdiði katkýlarý sýfýr ile çarpacak durumda deðildir. Bugün hala, ideolojiden sapmamýþ, devrimci mücadeleye hizmet etmiþ þiirleri, birçok insana ýþýk tutmaktadýr. Nazým Hikmet için bugün kötü bir þair olduðunu söylemek haksýzlýktan ibarettir. Ancak, ýþýk tutan þiirlerinin gelecek nesillere aktarýlmaya devam ederken, bu ve bu gibi þiirlerinin de, öðretici anlamda kullanýlmasý, teþhir edilerek doðrusunun öðretilmesi gerekmektedir. Öðretici ve bilinçlendirici olduðu zaman sanat, halka hizmet eder duruma gelecektir. Burjuvazinin günümüz koþullarýnda bizlere pazarladýðý, ancak ve ancak parasý olan, toplum içerisinde belli bir ekonomik seviyeye ulaþabilmiþ kiþilerin faydalanabildiði bir sanattýr. Hem üreten için hem ortaya çýkan ürünlerden faydalanabilenler için acý bir gerçek vardýr ki, o da emeðe, alýn terine deðer verilmeksizin kültür sanat aktivitelerinin belli ekonomik düzeyde insanlar arasý alýnýp verildiði, ekonomik sistemin bir parçasý haline gelme yolunda son sürat ilerlediðidir. Sistem bu þekilde devam ettikçe yozlaþan, belli kesimlere hitap eden yozlaþtýrýcý, iþçiden, emekçiden uzak ve kopuk bir sanat türemektedir. Bu sanat, toplumu ileri götüremeyecek, topluma ýþýk tutamayacaktýr. Sistemin gölgesi altýnda eriyen kültürsanatýn bugünkü pozisyonuyla sýnýrlý kalmamasý için, sanatçýnýn emek güçlerinin verdiði toplumsal kurtuluþ mücadelesinde bizzat yer almasý gerekmektedir. Sanatçýnýn bu noktadaki pozisyonu, halka ýþýk tutmasý, toplumsal mücadeleye eserleriyle destek vermesi ve mücadeleye sanatla katký koymasý görevini yerine getirdiðinin göstergesidir. Burjuvazinin sanatý, mevcut sistemi korumak adýna insanlarý uyutan, yozlaþtýran, geriye götüren bir sanattýr. Ýþçi-emekçi kesimin gerçek sanatýný yansýtabilmek için tüm emek güçleri birleþerek, hep birlikte mücadele vermelidir. Bizi ileriye götürebilecek sanat, ilerici, iþçi-emekçi kesimle iç içe, yapýcý, yaratýcý ve en önemlisi herkesin ulaþabileceði bir sanattýr. Bu sanatý yaratmak, ortaya çýkarmak ve yaþatmak, mücadele yanlýsý sanatçý kardeþlerimizin ve emek güçleri olarak bizlerin en önemli görevidir.

SAYFA 15 Noel geldi Noel..!! Yýlbaþýna kýsa bir süre kalýrken Noel ile ilgili tartýþmalarda alevlenmiþ durumda. Temeli dini bir zemine dayanan Noel kutlamalarý her yýl dünyanýn birçok yerinde büyük bir israf ve çýlgýnlýk ile kutlanmaktadýr. Aslýnda iki çeþit Noel var…!! Bir taraftan zengin burjuvalarýn büyük harcamalar ile kutladýðý Noel, öte yandan emperyalist güçler tarafýndan sömürülen emekçi kardeþlerimiz yokluk içerisinde kutladýðý Noel… Kýsacasý parasý olana her gün Noel… Noel; En kýsa tanýmý ile Ýsa'nýn doðumunun kutlanýldýðý bir Hýristiyan bayramýdýr…! Ayrýca “Doðuþ Bayramý”, “Kutsal Doðuþ” veya “Milât Yortusu” olarak da bilinir. Noel, her yýl dünyadaki Hýristiyanlarýn çoðunluðu tarafýndan 25 Aralýk'ta kutlanýr… Kutlamalar 24 Aralýk'ta Noel arifesiyle baþlar ve bazý ülkelerde 26 Aralýk akþamýna kadar devam eder. Ermeni Kilisesi gibi bazý Doðu Ortodoks Kiliseleri, Jülyen takviminde 25 Aralýk'a denk gelen 7 Ocak'ý Noel olarak kutlarlar. Hýristiyanlarýn çoðunlukta olduðu ülkelerde pratik olarak Noel tatili yýlbaþý tatiliyle birleþtirilir… Anlattýklarýmdan anlaþýlacaðý üzere Noel dini temelli bir bayramýdýr…!! Noel’i Müslümanlýk dini açýsýndan ele alacak olursak; Noel’e saygý gösterenler kâfir olarak tanýmlanmakta ve Yýlbaþý ile Noel birbirinden farklý kavramlar olarak algýlanmaktadýr...! Bu noktada Noel hiçbir zaman kutlanmamalý ama eðer bir kutlama yapýlacaksa da bunun Noel adý altýnda deðil de Yýlbaþý adý altýnda olmasý gerektiðini öne sürülmektedir… Ayrýca yapýlacak kutlamanýn asla ve asla Hýristiyanlýk dini gibi bir kutlama olmamasý gerektiðinin de altý çizilmektedir… Müslümanlýk dini tarafýndan günah olarak algýlanan Noel kutlamalarý, temel olarak yasaklamýþtýr…! Kýsacasý, her dinden farklý bir ses çýkmaktadýr..! Sonuç itibari ile dini kitleler tarafýndan Noel bir silah gibi kullanarak insanlar üzerinde büyük oyunlar oynanmaktadýrlar..! Ýþte size bir tarafýn büyük coþku ve eðlence ile kutladýðý Noel öte yandan yasaklanmýþ ve kutlayanlarýn kafir sayýldýðý bir Noel..! Dini unsurlarýn deðiþim karþýsýndaki korkusu yüzünden izlediði yenilik düþmaný yol, gerilikçi bir yoldur..! Bu yolda gerçekleri gizlemek için her türlü adýmý atmaya hazýrdýrlar ve halkýn kafasýný sürekli þekilde farklý konular ile meþgul etmektedirler…! Aslýnda saymakla bitiremeyeceðimiz büyük toplumsal sorunlara neden olan Noel kutlamalarý Kapitalizmin bir gösteri gecesi olarak da tanýmlanabilinir..! Zira sürekli þekilde iþçi ve emekçi kesimleri sömüren büyük burjuva kitleleri, Noel gecelerinde emekçilerin üzerinden daha önceden sömürüp elde ettikleri kazanýmlar sonucunda böylesine büyük harcamalar içerisine girmektedirler..! Ýþçi emekçi çocuklarýna ve ailelerine nedense kapitalizmde hiçbir sene uðrayýp hediyeler getirdiði görülmemiþtir Noel Babanýn..!!!!! Burjuvazinin bir gövde gösterisi yaptýðý Noel kutlamalarýnda havaya atýlan çok büyük maliyetlerdeki havai fiþek ve benzeri eðlence ürünlerinin çokluðu gereksiz harcamalara baþka bir örnek olarak verilebilinir..! Noel gecesi çocuklara hediyeler daðýttýðýna inanýlan beyaz sakallý, kýrmýzý cüppeli, papaz kukuletalý þahýs yani “Noel Baba” eþliðinde dans eden burjuvazi akýl almaz tüketim ve harcamalar ile kutlamalar yapmaktadýr..! Bizler yýlbaþý kutlamalarýný, ne Hýristiyanlýk gibi Ýsa’nýn doðusu üzerine dini bir bayram olarak algýlamaktayýz ne de Müslümanlýk dininin ortaya sürdüðü gibi bir yasaklama ve günah olarak algýlamaktayýz…! Burjuvazinin çýlgýnca yapmýþ olduðu israf ve savurganlýk gibi kutlamalarý da asla ve asla desteklemiyoruz…!!! Zira eðer bir kutlama yapýlacaksa bunun toplumun tüm kesimlerine eþit bir þekilde saðlanmasý gerektiðini, gereksiz israf ve harcamalardan kaçýnýlmasý gerektiðinin altýný çizmek isteriz…! Örneðin sýrf bir gecelik gösteriþ uðruna katledilen çam aðaçlarý bizler için çok büyük bir utanç tablosudur…! Ya da boþ yere havaya atýlan çok yüksek maliyetli havai fiþekler yine bizler tarafýndan gereksiz bir harcama olarak algýlanmaktadýr..!! Mesela yapýlacak kutlamalar büyük bir sanat etkinliði ile birlikte yapýlabilinir. Bu etkinlikler toplumun tümüne eþit hitap etmelidir…! Ayrýca alkol, kumar ve uyuþturucu gibi unsurlardan uzak durulmasý gerektiðini bir kez daha hatýrlatmak isteriz..!! Ýçki, sigara ve uyuþturucunun su gibi tüketildiði Noel kutlamalarýnda yine parayý cebine indiren büyük burjuvadýr…! Özellikle Noel gecelerinde devasal boyutlarda oynanan kumar oyunlarýnýn kazancý yine burjuvazinin cebine gitmektedir..! Kapitalizm ve dini unsurlar var olduðu müddetçe böylesine manzaralar ile daha çok karþý karþýya kalacaðýz...! Din bir afyondur ve toplumlarýn beynini uyuþturur..! Noel yeniyýlýn geliþi þekilnde kutlanacaksa bu herkesin Noel’i olmalýdýr…! Noel sadece zengin ve ayrýcalýklý sýnýfýn Noel’i deðil tüm halkýn eþit coþku ve eðlence ile kutlayacaðý, gereksiz harcamalarýn ve israflarýn yapýlmayacaðý bir etkinlik olmalýdýr…! Sonuç itibari ile sadece tüm iþçi ve emekçi kardeþlerimizin yeni yýlýný en içten dileklerimiz ile kutluyoruz..! Mücadelemize devam...!


OCAK P 3

S

Ç

P

ÞUBAT C

C

P

1

2

P

MART

S

Ç

P

C

C

P

1

2

3

4

5

6

P

NÝSAN

S 1

Ç 2

P 3

C 4

C 5

P

12

13

4

5

6

7

8

9

7

8

9

10

11

12

13

7

8

9

10

11

10

11

12

13

14

15

16

14

15

16

17

18

19

20

14

15

16

17

18

19

17

18

19

20

21

22

23

21

22

23

24

25

26

27

21

22

23

24

25

26

24

25

26

27

28

29

30

28

28

29

30

31

P

S

Ç

P

6

MAYIS C

C

P

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

20

11

12

13

14

15

16

27

18

19

20

21

22

23

25

26

27

28

29

30

P

S

P

C

C

P 1

2

3

17

9

24

16

31

Ç 4

5

6

7

8

10

11

12

17

18

19

13

14

15

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

31

C

P

HAZÝRAN

ÝÞÇÝ SINIFI VE TÜM EZÝLENLERÝN 2011 YILI KUTLU OLSUN

P

S

Ç

P

6

7

13

C

1

2

3

4

5

8

9

10

11

12

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

C

P

TEMMUZ P

S

Ç

P

C 1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

31

AÐUSTOS P

S

Ç

P

C

C

P

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

31

EYLÜL P

S

Ç

P

C

C

P

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

C

P

1

2

EKÝM P

S

Ç

P

C

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

C

P

31

KASIM P

"Proleterlerin zincirlerinden baþka kaybedecekleri bir þeyleri yok. Kazanacaklarý bir dünya var... Dünya'nýn bütün iþçileri; BÝRLEÞÝNÝZ..!" 5 MAYIS – K. Marks'ýn doðum günü 28 KASIM – F. Engels'in doðum günü 22 NÝSAN – V. I. Lenin'in doðum günü 18 ARALIK – J. Stalin'in doðum Günü 18 HAZÝRAN 1882 – G. Dimitrov'un doðum günü

10 ÞUBAT – B. Brecht'in doðum günü 1 EYLÜL – Dünya Barýþ Günü 7 KASIM – Þanlý Ekim 1917 devrimi yýldönümü (Jül. Tak. 24.10.1917) 1 MAYIS – Emeðin, emekçinin ve ezilenlerin bayramý 15 AÐUSTOS – Kýbrýs Komünist Partisi'nin kuruluþ yýldönümü

S

Ç

P

C

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

ARALIK P

S

Ç

P

C

C

P

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

11

12

13

14

15

16

17

18

19

20

21

22

23

24

25

26

27

28

29

30

31


Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.