s40

Page 1


DÖB:

BAŞYAZI:

Çağımızın Özü

Öğrenci Gençlik Mücadelesi ve DÖB Mevsim AGİT

Sinan KUTLU

4-5-6

16-17

GÜNDEM:

Gençliğin Partisi 19. Mücadele Yılında

22-23

FELSEFE: Diyalektik Materyalizm Nedir?

Z. K. GENÇ

MAKALE:

Kafkasya'da Savaş Rüzgarları

40

MARKSİST LENİNİST SÖZLÜK:

İ. Necati KONUK

7-8-9 12 EYLÜL:

Korkunun Ecele Faydası Yok

Komünist Kime Denir?

S.ÇELEN

10-11-12

KADIN SORUNU:

Emekçi Kadınlar Sosyalizm Yolunda

20-21

e-posta: gencyoldas2002@yahoo.com gencyoldas-2006@hotmail.com

41

KİTAP TANITIMI Etetize Edilmiş Şiddet: Tupamarolar

42

web adres: www.mucadelebirligi.com tel: 0212 531 44 83

Zafere Kadar Genç YOLDAÞ Dergisi / Aylýk Sosyalist Gençlik Dergisi / Yýl: 4 / Sayý: 40 Eylül 2008 / Sahibi : Yeni Dönem Yayýncýlýk Basýn Daðýtým Eðitim Hizmetleri Tanýtým Org. Tic. Ltd. Þti. Adýna : Buket Yıldız / Adres : Sofular Mah. Sofular Cad. No: 8/3 Fatih-ÝSTANBUL / Tel-Faks: 0 212 531 44 83/ Sor. Yazý Ýþl. Müdürü: Buket Yıldız / Baský Yeri: Ser Matbaa / Merkezefendi M. Fazýlpaþa Cad. 4.Zer San.Sit.No: 16/26 Topkapý-Zeytinburnu-ÝSTANBUL /


Merhaba Genç Yoldaşlar.

Yüreğini ve hayatını getirmiyorsan beraberinde Hiç zahmet etme aramıza katılmak için Katılmanla ayrılman bir olur Rahat bir yer arıyorsan sıcak sudan soğuk suya girmeyekcekse elin hiç zahmet etme yaranın en güzel çiçek olduğu bu meydana gelmeye Bu yol ancak baş koyanlar içindir Burada sen yemekte en sonuncu edinmede en sonuncu uykuda en sonuncu ama ölmede birinci olmalısın..

Sunu

Yeni bir sayımızla tekrar karşınızdayız. Bildiğiniz üzere iki sayı öncesinde dergimizin biçiminde değişiklikler yapmış ve içerik olarak da yeni konu başlıkları belirlemiştik. Bu başlıkları üzerinden sizlerle, yazarlarımızla canlı bir diyalog kurmayı başardık. Bunu öncelikle tüm işçi,emekçi ve öğrenci genç yoldaşlarımıza borçluyuz. Dergimizin bu yeni biçimi üzerine sizlerden birçok olumlu ve olumsuz eleştiriler geldi. Kuşkusuz ki bu kolektif aklımız olan dergimizi daha ileriye taşımak için olmazsa olmaz bir şeydir. Yalnız görev daha bitmedi, sürüyor. Genç Yoldaş'ın sesinin ulaşmadığı, tek bir mahalle, tek bir okul, tek bir genç kalmayana kadar devam edecek. Ayrıca dergimizin “Mizah” bölümünde bizlerle çalışmalarını paylaşan Tekirdağ'daki tüm Leninist tutsaklara ayrıca teşekkür ederiz. Genç Yoldaşlar. Sizlerinde bildiği gibi Eylül ayının bizler için ayrı bir önemi daha var. Kinimiz ve umudumuz her Eylül'le birlikte daha da bileniyor. Eylül bizler için kavga demektir, zorlu görevler demektir, sorumluluk demektir. Eylül yoldaşlar umut demektir, zafer demektir. Çünkü bundan tam 19 yıl önce 1 Eylül'de kavga zafere vurmuştu. Türkiye ve K. Kürdistan proletaryasının zorlu yol arkadaşı ve öncüsünün çürüyen yanını atıp kavgaya daha sağlam devam ettiği aydır Eylül. Eylül ayı proletaryanın devrimci sınıf partisinin doğuşuna tanıktır. Yoldaşlar, gençlik gelecektir ve geleceği temsil eden gençlik bugün bu geleceği yaratmak için tüm gücüyle, tüm yeteneklerini seferber ederek sosyalizm mücadelesinin en önünde olması gereken yeri almalıdır. Alma iddiasına da sahiptir. Rosa Lüksemburg'un yükselttiği “Ya barbarlık içinde çöküş, ya sosyalizm!”şiarı günümüzün çıplak gerçeğidir. İşçi sınıfı ve emekçiler barbarlık içinde çöküşü bir kader olarak kabul etmeyecekler, sosyalizm için emekçilerin onurluca yaşaması için gerektiğinde kendilerini feda etmesini bileceklerdir. Gençlik bu büyük kavgada üzerine düşün tarihsel görevi layıkıyla yerine getirecektir. Şimdi tüm Genç Yoldaş'ları 19. yılımızda kavgayı büyütmeye ve zafer için DENİZler gibi olmaya, CHE gibi olmaya çağırıyoruz.

3


ÇAÐIMIZIN ÖZÜ

Başyazı

20.

4

yüzyýlýn son on yýlý büyük altüst oluþlarla geçti. Sosyalist blokta peþ peþe gerçekleþen karþý-devrimler; emperyalist dünyanýn ABD önderliðinde ilan ettiði “yeni dünya düzeni”; birinci körfez savaþlarý; Yugoslavya’nýn parçalanmasý; Latin Amerika’da uzlaþma masasýna oturan gerilla hareketleri; “baðlantýsýzlar”ýn hýzla emperyalist-kapitalist dünyaya entegre oluþu; sosyalist saflarda büyük tasfiye hareketi... Burjuvazinin zafer çýðlýklarý... Hegel’e gönderme yaparak ilan edilen tarihin sonu! Yüzeyde görünenler bunlardý. Kapitalizm rakipsiz kalmýþtý. Bu anlama gelmek üzere tarih sona ermiþti. “Ýnsanlýðýn büyük düþü” büyük bir kabus muydu! Böyle düþünceler de ileri sürüldü sýk sýk. Bütün temel gerçekler, bütün bilimsel deðerler kaldýrýlýp atýldý bir kenara. En bayaðý, en aþaðýlýk düþünceler teori diye önümüze sürüldü. Oysa kapitalist sistem büyük bir kriz içindeydi. Ekim Devrimi ile girdiði genel bunalým üç çeyrek asýr boyunca derinleþmiþ, ekonomik krizler giderek daha derin ve sarsýcý hale gelmiþ, yolun sonuna gelip dayanmýþtý kapitalizm. Ama sosyalist dünyadaki bu geri düþüþler bir anda tüm bu gerçekleri arka plana itti. Zafer çýðlýklarý her þeyin üstünü örtmüþtü. Bu tantana içinde Küba’dan yükselen sosyalizme baðlýlýk açýklamalarý, Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti ve Vietnam Demokratik Cumhuriyeti’nin sosyalizm yolundaki ýsrarlarý kuþkusuz tüm dünya devrim güçleri için temel moral gücü saðlýyordu. Sosyalizmden yüzeysel olarak etkilenmiþ nice sosyalist örgüt, komünist partisi çözülüp gitti. Müthiþ bir sað dalgaydý bu. Saðlam duramayan koca koca partileri alýp götürdü. Sermayenin bu uluslararasý saldýrýsý tüm dünyada proleter saflarda büyük gerilemeler yarattý. Türkiye ve Kürdistan ise tam da bu dönemde devrim dalgasýnýn yükseliþine tanýklýk ediyordu. Yükselen devrim dalgasý, iþçi sýnýfý ve emekçilerin görkemli eylemleri, Kürt halkýnýn büyük serhýldanlarý... sermayenin bu saldýrýsýnýn etkisini hiç kuþkusuz büyük oranda kýrdý. Bu nedenledir ki, dünya genelinde küçük burjuva radikalizmi daha 90’larýn baþlarýnda teslim bayraðýný çeker

Sinan KUTLU

ve sisteme dönerlerken, bizde bu saða savruluþ görece daha geç gerçekleþti. (Kuþkusuz tövbekarlar -TBKPve Devrimci Yol örneðinde olduðu gibi daha ilk dalga ile düzene dönenler de vardý. Ama genel olarak küçük burjuva sosyalizmi, ortamýn devrimci niteliðinden dolayý daha bir süre devrimci saflarda kaldý.) Ýç savaþýn uzun ve yorucu yýllarý, zaman içinde bu küçük burjuva hareketleri adým adým saða çekti. Bizde asýl büyük saða çarkediþ 96’nýn sonlarýnda baþladý.

Baðlanan Taþlar, Serbest Býrakýlan Köpekler

Sosyalist blokun daðýlmasý ile en büyük dýþ baskýdan kurtulan emperyalistler, yoðun ideolojik bombardýman eþliðinde saldýrýya geçtiler. Sýcak çatýþmalar dahil her türlü araçlarla dünya halklarýna diz çöktürmeye, iþçilerin yüz yýllýk savaþýmla elde ettikleri kazanýmlarýný gasbetmeye, dünyayý sermaye için cennete çevirmeye giriþtiler. Tek sözle taþlarý baðlarken köpekleri serbest býraktýlar. “Yeni dünya düzeni”nin ekonomi politikasý, neo-liberal globalizm, dizginsiz bir þekilde uygulamaya sokuldu. Aslýnda bu politikanýn kökleri 70’li yýllarýn ikinci yarýsýna, Ýngilizlerin “Demir Leydi”si Theatcher’a ve ABD baþkaný Reagan’a kadar uzanýyor. 70’li yýllarýn baþýnda Bretton-Woods sistemi çökmüþ, ardýndan patlayan petro-dolar krizi ile sistem iliklerine kadar sarsýlmýþtý. Büyük ölçekli üretime dayanan fordist sistem terkedilmiþ, esnek çalýþma biçimleri gündeme gelmiþti. Öte yandan elde biriken muazzam atýl para-sermaye için tatlý kar alanlarýna ihtiyaç vardý. Nobel ödüllü burjuva iktisatçý Friedman’ýn deyimiyle “tekerleðin icadýndan sonraki en büyük buluþ” olan borçlanma tuzaðý, bu para-sermaye için kar alanýný yaratmýþ oldu. Bunun ilk sonucu Meksika’daki 1982 borç krizi oldu. Ardýndan 1984’te Latin Amerika genelindeki borç krizi, 87’de NewYork borsasýnýn çöküþü... IMF’nin “þok terapileri” ve daha büyük krizlere doðru gidiþ... Ýþte tam bu þartlarda sosyalist dünyadaki karþý-devrimler, emperyalist dünya için bir soluklanma fýrsatý ya-


Düþman Kardeþlerin Ýttifakýnda Çatlaklar

Emperyalist dünyanýn ittifaký sürgit deðildir. Güçler dengesine göre oluþan geçici uzlaþmadýr. Ve güçler dengesindeki deðiþim, uzlaþma ve ittifaklarý sürekli bozar. ABD, ikinci emperyalist savaþ sonrasýnda, tarihte bir daha asla tekrar edilemeyecek bir üstünlükle emperyalist dünyanýn baþýna geçti. Savaþtan büyük bir yýkým ve devrim tehdidi ile çýkan diðer emperyalist ülkeler, sosyalist dünyanýn da baskýsý altýnda, ABD’nin mutlak egemenliðine boyun eðdiler. Ama eþitsiz geliþim, bu dengeyi kýsa sürede bozdu. ABD, ekonomik gücünü yitirmeye baþladýðý oranda mutlak egemen konumunu yitirdi. Ama büyük askeri gücü ve sosyalizmin dýþ baskýsý, onun emperyalist dünya sisteminin egemeni olarak yoluna devam etmesini saðladý. Sürekli aþýnmakla birlikte egemenliði 90’lý yýllara kadar devam etti. 80’lerin sonu, 90’larýn baþýnda Japonya, baþta otomotiv ve elektronik olmak üzere bir dizi sektörde ABD’nin iç pazarýný ele geçirmeye baþladý. ABD’nin buna cevabý Hollywood’un yakuza (Japon mafyasý) filmleri oldu. Ayný yýllarda Doðu Almanya’yý ilhak eden Federal Almanya büyük bir güç olarak sahneye çýkmaya baþladý. Hollywood, neo-nazi filmlerle cevap verdi. Ardýndan Fransa’nýn politik çýkýþlarý geldi. ABD-Fransa gerilimi kara kýtayý (Afrika) boydan boya kana bulayan “kabile savaþlarý”na yol açtý. ABD, Afrika’nýn francophone (Fransýzca konuþan kesimi) ülkelerinde darbeler ve “iç savaþlar” yoluyla egemen olmaya çalýþtý. Milyonlarca insan öldü. Emperyalist dünya anglo-sakson (ABD ve Ýngiltere) ve diðerleri olarak ayrýþmaya baþladý. Bu ayrým 11 Eylül sonrasýnda Rumsfeld’in “ihtiyar/bunak Avrupa” sözünü sarfetmesine yol açacak kadar derinleþti. Emperyalistler arasýndaki çeliþkiler sürekli derinleþirken güç ve hegemonya mücadelesi kýzýþtý. Yeni düþürülen ülkelerin (eski sosyalist ülkeler ve baðlantýsýzlar)

sisteme entegrasyonu ve paylaþýlmasý, enerji koridorlarýnýn denetime alýnmasý... ve Afrika örneðinde gördüðümüz gibi bir emperyalist gücün denetiminde olan bölgelerin onun elinden alýnmaya çalýþýlmasý için yoðun bir mücadele yüzeye vurdu. Paylaþým ve yeniden paylaþým için üçüncü taraflar üzerinden çatýþmalar derinleþti.

Küresel Dünya

Tüm bu gerilimler ve çatýþmalar içerisinde dünyanýn kelimenin gerçek anlamýnda tek bir ekonominin halkalarý þeklinde birleþtirilmesi de adým adým gerçekleþtiriliyordu. Ýnternet sayesinde “sýfýr zaman” diye tabir edilen saniyeler içinde tüm dünyayý dolaþan parasermaye, borsalar, hisse senetleri, tahviller, krediler... üzerinden tüm ülke ekonomilerinin en mahrem yerlerine kadar sýzdý. Son derece girift iliþkiler yarattý. Ülke ekonomilerini birbirine baðladý. Diðer yandan kapitalist dünya ticareti, emperyalist devletler lehine yeniden düzenlenmeye baþlandý. Gümrük duvarlarý indirildi. Uruguay raundu büyük tartýþmalara yol açan GATT (Gümrük Tarifeleri Anlaþmasý), 1995’te Dünya Ticaret Örgütü’ne (WTO) dönüþecek, baðýmlý ülkelerin iç pazarlarýný, tarým ve sanayilerini yerle bir edecek politikalar dayatýlacaktý. Tarýmsal üretimin yýkýmýyla baþlayacak olan süreç, baðýmlý ülkelerin ekonomik ilhaklarýnýn tamamlanmasýyla sona erecekti. Atýlan adýmlar bu yöndeydi. Sermayenin merkezileþmesi eðilimi, tüm dünyayý sýký bir zincir þeklinde birbirine baðlarken, emperyalist sermaye lehine ulusal sýnýrlarýn bir bir yýkýlmasýný gerektiriyordu. Bu artýk kapitalizmin fiziksel sýnýrlarýna dayanýlmasý demekti. Kapitalist üretim iliþkisi, sanki krizleri daha sarsýcý ve yýkýcý olsun diye sermayeyi daha da yoðunlaþtýrýyor, tek merkeze topluyor ve zincirin halkalarýný iyice sýkýlaþtýrýyordu. Kapitalizmin tüm bir tarihsel evrimi tarafýndan hazýrlanan bu süreç, zorunlu sonuçlarýna doðru dolu dizgin yol almaktaydý.

Ýlk Kurþun

Uluslararasý sermayenin bu büyük saldýrýsý elbette kendi karþýtýný yaratacaktý. Kapitalizmin çeliþkili doðasý, genetik özelliði olan krizler, tüm ideolojik zafer söylemlerine raðmen mutlak surette kendi sonucunu yaratacaktý. Sýnýflar savaþýmý kaçýnýlmaz sertleþecek, proleter kitleler ayaða kalkacaktý. Bunun için çok beklemek gerekmeyecekti. 1994’ün Ocak ayýnda, Meksika’da, Chiapas yerlileri, Zapatistalarýn önderliðinde büyük eylemlerini baþlattýklarýnda, dünya devrimci hareketi büyük bir coþkuyla karþýladý bunu. Tüm sýnýrlýlýðýna raðmen Za-

Başyazı

rattý. Ýþçi ve emekçilere yönelik büyük saldýrý dalgasý, sermayenin önündeki sýnýrlarýn bir bir yýkýlmasý, parasermayenin hiçbir sýnýrlamaya tabi olmadan serbest dolaþýmý için fýrsat doðdu. Ýnternet, para-sermayenin bu ihtiyacýndan doðdu. “Yeni dünya düzeni”, dizginsiz kapitalist vahþet olarak hayat buldu. Sosyalizme pamuk ipliðiyle baðlý olanlarýn büyük bir hýzla saflarý terkediþi ve yaratýlan toz-duman arasýnda sersemleyen dünya proletaryasý, bu saldýrýlara karþý tepki geliþtiremedi. Ama hayatýn akýþý, bu sessizliðin uzun sürmesine izin veremezdi. Çatýþma kaçýnýlmazdý. Zafer naralarýnýn yerini korku çýðlýklarýna býrakmasý uzak deðildi.

5


patist hareket, öyle bir zamanda harekete geçti ki, dünya devrim güçleri büyük bir moral buldu. Bu “ilk kurþun”, ardýndan gelecek hareketin habercisiydi. Çok geçmeden tüm Avrupa çiftçi eylemleriyle sarsýlmaya baþladý. Emperyalistler zafer naralarý atýyorlardý ama, bizzat kendi evlerinde emekçilerin ayaða kalkýþýyla þaþkýnlýk ve panik uçurumuna yuvarlandýlar. Çiftçi eylemleri Avrupa’nýn büyük kentlerinden Japonya’ya kadar tüm bir kapitalist kuþaðý dolandý. Enternasyonal bir eylem kuþaðý ile çevrildi emperyalist dünya. Ardýndan nakliyeciler, kamyonlarýyla Avrupa ulaþýmý felç etti. Sonra balýkçýlar... Ve iþçi grevleri... Belçika’da genel grevler, Fransa’da grevler... Dünya Ticaret Örgütü daha kurulmadan yoðun tepkilerle karþýlaþýyordu. Bu aþamadan sonra emperyalistler her yerde emekçiler tarafýndan kuþatýlmaya baþladý. Tüm emperyalist toplantýlar büyük kitle gösterileri ile kuþatýlýyordu. Bu kuþatmadan kurtulmak için dað baþlarýnda düzenlediler toplantýlarýn. Büyük askeri ve polis bari-

Başyazı

Emperyalist dünya tarihsel ve fiziksel sýnýrlarýna gelip dayanmýþ durumda ve çöküþ sürecini yaþýyor. Yani birileri ileri sýçrayýp pay istemiyor; tersine hepsi çöküþü yaþýyor. Çöküþü aþmanýn ve hegemon güç olmanýn yolu olarak savaþa yöneliyor. ABD’nin tek taraflý baþlattýðý savaþýn bir yönü budur.

6

katlarý kurdular. Kar etmedi. Dünyanýn tüm kýtalarý bu emperyalist toplantýlarýn protesto edildiði gösterilere tanýklýk etti. Adýna “küreselleþme karþýtý hareket” denen bu dev anti-kapitalist gösteriler, tarihin sonunu ilan edenlere “daha yeni baþlýyoruz” demekti. Karþýdevrim rüzgarlarý unutulup gitti. Artýk tüm dünyada güçlü sosyalizm rüzgarlarý esiyordu. Ýnsanlýk kapitalizme karþý ayaðý kalkýyordu. Bu arada 90’lý yýllar kapitalizmin büyür küresel krizlerine de tanýklýk etti. Türkiye’yi de derinden vuran 1994 Meksika krizi, 97 Asya krizi, 98 Rusya krizi, 99 ve 2001 Türkiye krizleri, 2000-2001 ABD krizi, 2001 Arjantin krizi... Her biri bir öncekini aratan büyük sarsýntýlar... Ve þimdi tüm bunlarý devede kulak býrakacak büyük bunalým! Ve emperyalist-kapitalist sistemi derinden sarsan bir diðer geliþme, Latin Amerika’da peþ peþe demokratik yönetimlerin seçimleri kazanarak iktidara gelmeleri ve emperyalistlerle her alanda gerilim ve çatýþmalarýn yaþanmasýdýr. Venezuela, Bolivya, Ekvator, Paraguay ve diðerleri... Bu sosyalizm yönelim ve söylemli yönetimler, Latinlerdeki büyük sosyalist yönelimin dýþavurumundan baþka nedir ki!

Üçüncü Dünya Savaþý

Bu büyük krizler ve tüm kýtalarda emekçilerin ayaklanýþý, tüm bir kapitalist evrimin kaçýnýlmaz sonucudur. Bu tablo, uluslararasý sermayenin nasýl büyük bir güçsüzlük yaþadýðýnýn ve saldýrganlýðýnýn altýnda bu güçsüzlüðün yattýðýnýn göstergesidir. Kendi iç çeliþki ve çatýþmalarý derinleþmiþ bir emperyalist dünya var. Kendi içinde hegemonya bunalýmý yaþýyor. Öte yandan dünya halklarý ve emekçiler karþýsýnda da egemen olamýyor. Bu çok yönlü hegemonya bunalýmý kaçýnýlmaz olarak savaþý gündeme getiriyor. Hem emperyalistler arasý paylaþým iþlevi taþýyan bir savaþ, ve hem de asýl olarak dünya devrim güçlerinin ezilmesini amaçlayan savaþ. Bu genel çerçeve içinde ABD emperyalizmi, 11 Eylül’de tezgahladýðý “Ýkiz Kule” saldýrýlarýna dayanarak üçüncü dünya savaþýný baþlattý. Önce Afganistan, ardýndan Irak... Ve tüm dünyaya zorbaca gözdaðý dolu mesajlar... Ama yanlýþ hesap Baðdat’tan döndü. Arap çöllerine saplanýp kaldý. Irak’ta ve Afganistan’da kesin bir baþarýsýzlýða uðradý. Yenilgisi de yakýndýr. Ama ABD, savaþý daha geniþ alanlara yaymaktan baþka bir çýkar yol göremiyor. Üçüncü dünya savaþý, cephe ülkeler üzerinden geniþletiliyor. Tüm dünyayý ateþ ve baruta boðacak çatýþmalarý körüklüyor. Kafkasya’da tanýk olduðumuz savaþ, bunun ifadesidir. Geçmiþ paylaþým savaþlarý, paylaþýlmasý tamamlanmýþ dünyanýn, deðiþen güçler dengesine göre yeniden paylaþýlmasý gereðinden doðuyordu. Arkadan gelen ve öndekine yetiþen emperyalist güç, dünya pazarlarýndan pay istiyordu. Bu paylaþýmý son tahlilde askeri güçlerine dayanarak gerçekleþtirebilirlerdi emperyalistler. Birinci ve ikinci paylaþým savaþlarý böyle çýktý. Ama bu defa temelden farklý bir durum sözkonusu. Birincisi, yukarda görüldüðü üzere, emperyalist dünya tarihsel ve fiziksel sýnýrlarýna gelip dayanmýþ durumda ve çöküþ sürecini yaþýyor. Yani birileri ileri sýçrayýp pay istemiyor; tersine hepsi çöküþü yaþýyor. Çöküþü aþmanýn ve hegemon güç olmanýn yolu olarak savaþa yöneliyor. ABD’nin tek taraflý baþlattýðý savaþýn bir yönü budur. Ýkincisi, ki bu nokta çok önemli, bu savaþ, bir paylaþým savaþý olmanýn ötesinde ve öncesinde, dünya devrim güçlerini, dünyanýn önemli devrim dinamiklerini boðmanýn bir aracý olarak gündeme getiriliyor. Dünya devrim güçleri daha þimdiden bu savaþ aracýný emperyalistlere çevirmeyi bildi. Daha önceki iki dünya savaþýndan bir dizi ülkede sosyalizmin zaferi çýkmýþtý. Üçüncüsünden dünya devriminin zaferi çýkacaktýr. Çöken emperyalist-kapitalist dünyanýn gücü bunu engellemeye yetmeyecektir!


KAFKASYA’DA SAVAÞ RÜZGARLARI

tek askeri ve ekonomik iliþkiler kurmaya, anlaþmalar yapmaya, Rusya’nýn sosyalist ekonomiyle kazandýðý devasa gücü kapitalist tekellere açmaya, mümkünse ele geçirmeye çalýþtý. On milyarlarca dolarlýk harcamalar yaparak kapitalist iliþkileri ve ABD’nin çýkarlarýný o bölgede savunacak “sivil toplum örgütleri” yaratmak, taban bulmak için uðraþtý. Rusya’nýn karþýsýna dikilmemesi için, BDT’ye üye eski Sovyet ülkelerini kendi tarafýna çekmek için hiçbir harcamadan ve oyundan kaçýnmayan ABD ve AB, 2000’lerle birlikte “renkli devrim”lere giriþti. Bu ülkelerden birisi de Gürcistan’dý. Gürcistan’da gerçekleþen “Kadife Devrim”in altýnda ABD tekellerinin Soros gibi baþ aktörlerinin bulunduðu bir sýr deðildi. Amaç, bir yandan sosyalist sistem döneminden kalan, kendisi için güvenilmez ve Rusya’ya yakýn tüm geleneksel yöneticilerin tamamen tasfiyesi ve diðer yandan Rusya karþýsýnda en sýký bir þekilde ABD’nin

Makale

D

ünyanýn gözü bu yýl 29.su düzenlenen Olimpiyat oyunlarýnýn Pekin’deki açýlýþ gösterisinin görkemine çevrilmiþ. Saatler geriye doðru sayýlýrken ajanslara Gürcistan’ýn Güney Osetya Demokratik Cumhuriyeti’ne askeri harekat düzenlediði ve ardýndan Rusya’nýn Osetya’ya verdiði “garantörlük” sözü gereði Gürcü birliklerine karþý taarruza geçtiði haberleri düþtü. Pekin’de “Tek Dünya Tek Rüya” sloganlarýyla binlerce dansçýdan oluþan dev barýþ güvercini sahnede boy gösterirken 3. Dünya Savaþý’ndan baðýmsýz olarak ele alýnamayacak bir savaþ Kafkas’larda ateþleniyordu. Kafkaslarda ateþlenen bu savaþ elbette duru gökte çakan bir þimþek, kopan bir fýrtýna deðildi. Sovyetler Birliði’nin daðýlmasý ve bölgede sosyalizmin geriye düþüþüyle birlikte on yýllar boyunca sosyalizmin birleþtiriciliði altýnda bir arada kardeþçe ve özgürce yaþayan ülkelerin, sosyalist ilkeleri emperyalist-kapitalist çýkarlar uðruna terk etmeye baþlamasý ve emperyalizmin burayý ele geçirme, kendine iþbirlikçi kapitalist para babalarý, hükümet yetkilileri yaratma çabasý sonucu, on yýllarýn özgür birlikteliði de yýkýlmaya baþlamýþtý. Sovyetler Birliði ile yaratýlan tüm deðerler, yaratýlmaya çalýþýlan kapitalist çýkar iliþkileri altýnda tersine çevrilmeye çalýþýlýrken ABD ve AB emperyalizmi tüm gericileri destekleyip silahlandýrmaya giriþti ve daðýlan Sovyet ülkeleri ile tek

İ. Necati KONUK

7


Makale

Rusya ve Kafkas halklarý ise bir kez daha, emperyalist-kapitalist sistemin bu çýkar savaþýna sosyalizmin özgür ve halklarý birleþtiriciliðiyle ayaða kalkmalýdýr. Görülmüþtür ki kapitalizmin halklar arasýnda ayrýlýk, savaþlar, kýyým ve katliamlardan baþka ekecek tohumu, halklara sunacak vaadi kalmamýþtýr. Dünya halklarý ya sosyalizm ya barbarlýk gerçeði ile karþý karþýyadýr ve verecekleri yanýt þimdiden bellidir.

8

çýkarlarýný savunacak ve emperyalist ekonomik ilhak politikalarýný kararlýca uygulamaya sokacak iþbirlikçileri iktidara getirmekti. Saakaþvili Hükümeti bu þekilde iktidar koltuðuna geçmiþ oldu. Böylece enerji kaynaklarý bakýmýndan çok önemli bir bölge olan Kafkasya’nýn içinde yer yalan Gürcistan’ýn en sýký ABD yanlýsý olmasý ABD’ye önemli avantajlar saðlayacaktý. Ancak Gürcistan’daki yönetim ABD’nin sýký müttefiki olsa da, Rusya’nýn buradaki azýnlýk uluslar üzerindeki etkisinin sürüyor olmasý ve halklarda yaratýlan aldatmaca rüzgarlarýnýn daðýlmaya baþlamasý geçen sene az daha Saakaþvili’yi koltuðundan ediyordu. Geçen sene bunun üzerine erken seçim ilan edildi ama, yeniden büyük bir harcamayla Saakaþvili seçildi. Bu onun için tazelenmiþ bir güç olmaktan çok, ABD tarafýndan her türlü desteði görmediði takdirde devrileceðinin bir kanýtý oldu. Yýllardýr ama özellikle son bir yýldýr NATO’ya girmekte bu denli hevesli olmasýnýn böylesi ciddi bir nedeni vardý. NATO’nun silahlý gücünü, himayesini arkasýna almadan durumunu koruyamayacaðý ve ABD’nin de bunca yýldýr yaptýðý harcamalarýn karþýlýðýný alamayacaðý su götürmezdi. Gürcistan’ýn NATO’ya üyelik baþvurusu geçen aylarda Rusya’nýn yoðun diplomasý çabalarý sonucu askýya alýndý. Bir numaralý destekçisi ABD Gürcistan’a verdiði NATO üyeliði sözünü Rusya barikatlarýndan aþýrtamadý. Rusya, daha önce Saakaþvili’nin Abhazya ve G.Osetya’yý kendi topraklarýna dahil edeceðini söylemesi üzerine buna izin vermeyeceðini, gerekirse askeri gücünü kullanacaðýný ilan etmiþti. Yýllardýr bu ilhak giriþimini erteleyen Gürcistan’ýn bugün birden harekete geçmesi ABD ve Rusya arasýndaki ekonomik ve siyasal çatýþmanýn geldiði düzeyle ilgilidir.

ABD’nin tek taraflý baþlattýðý 3.Dünya Savaþý’nýn bir hedefi de Rusya ve Çin’i kuþatýp güçsüz düþürmek, hegemonyasýný buraya yaymak olarak koymuþtuk. Rusya uzun bir süre yeni bir dünya savaþýnýn nükleer savaþ ve dünyanýn yok oluþu anlamýna geleceðini bildiðinden, bu tek taraflý baþlatýlan savaþta geri durmayý, baþka yöntemlerle ABD’nin kuþatmasýný yarmayý tercih etmiþti. Ancak özellikle ABD merkezli devasa krizlerin tüm dünyayý pençesine almasý, Rusya’nýn Çin’le birlikte davranarak güçlü bir taraf yaratmaya çalýþmasý ve Rusya’nýn ABD ve AB tekellerine kendi pazarýnda sýnýrlama getirmesi, Rusya-ABD arasýndaki karþýlýklý iliþkileri daha sertleþmeye götürdü. Geçen aylarda yapýlan NATO Zirvesinde ABD Gürcistan ve Ukrayna’nýn NATO üyeliðini geçirtememesinin yanýnda Çek ve Polonya’ya yerleþtirmek istediði Füze Savunma Sistemleri konusunda da Rusya’nýn barikatýna takýlarak yalnýz kalmasýndan sonra, ABD her þeye karþýn bu iki ülkeye FSS’yi yerleþtireceðini ilan etmesiyle son haftalarda birbiri ardýna sert açýklamalar yaþandý. Bu geliþmelerin sýcaðýnda Gürcistan’ýn Güney Osetya’ya saldýrmasý ABD’nin Rusya’ya karþý ataða geçmesi anlamýný taþýmaktadýr. Savaþý açan taraf Gürcistan olduðu halde Rusya’nýn daha ilk günden ABD’yi arayýp ‘geri çekilin’ demesi savaþýn kimler arasýnda geçtiðini yeteri kadar açýklar durumdadýr. ABD’nin bu savaþta Gürcistan’ý desteklediði, yönlendirdiði ve onun üzerinden Rusya’ya kendi bölgesinde bir darbe vurmak istediði açýk. Rusya Osetya ve Abhazya sorunu üzerinden bölgedeki hem küçük özerk cumhuriyetlere hem diðer devletlere güven verirken onu güçsüz düþürebilecek tüm ayrýcalýklarýnda önüne geçmiþ oluyordu. Öte yandan Gürcistan’daki


si aðýr sonuçlar doðurabilecek durumdadýr. Mesela doðal gaz ihtiyacýnýn yarýsýndan fazlasýný Rusya’dan karþýlamaktadýr. Kafkas Bölgesi’ndeki olasý bir savaþýn þiddetlenmesi durumunda Türkiye’nin bu savaþtan uzak kalmasý mümkün görünmüyor. Çünkü bu savaþ ABD emperyalizminin hegemonya savaþý olacaktýr. Ve Türkiye emperyalizmin savaþtaki jandarma gücüdür. Böylesi bir durumda Türkiye iþçi sýnýfý ve Kürt halkýnýn izleyeceði yol devrimci iç savaþý yükseltmektir. Rusya ve Kafkas halklarý ise bir kez daha, emperyalist-kapitalist sistemin bu çýkar savaþýna sosyalizmin özgür ve halklarý birleþtiriciliðiyle ayaða kalkmalýdýr. Görülmüþtür ki kapitalizmin halklar arasýnda ayrýlýk, savaþlar, kýyým ve katliamlardan baþka ekecek tohumu, halklara sunacak vaadi kalmamýþtýr. Dünya halklarý ya sosyalizm ya barbarlýk gerçeði ile karþý karþýyadýr ve verecekleri yanýt þimdiden bellidir. Yaþasýn Sosyalizm! Yaþasýn Dünya Halklarýnýn Sosyalist Cumhuriyeti!

Makale

halklarýn da bir kýsmýnýn sempatisini almaya devam ediyordu. ABD, Rusya’nýn etkin askeri harekatýyla bir darbe yemiþ oldu. Þimdi savaþ, diplomasi alanýnda olanca þiddetiyle sürüyor. Þu ana kadar bütün sýcak çatýþmalardan geri durmaya çalýþan Rusya ise kendi çýkarlarý doðrultusunda geri durmayacak bir noktaya gelmiþtir. Þimdi bu durumu bir avantaja dönüþtürmeye çalýþmaktadýr. Gürcistan’a geri adým attýrýrsa buna diðer bölge ülkeleri açýsýndan da takibi gelecek adýmlar gözüyle bakýyor. Böylece ABD ve AB’ye ‘beni sýnamaya kalkmayýn’ diyecek ve bölge ülkelerini yeniden arkasýna alarak AB ve ABD’nin etkinliðini büyük oranda kýrmýþ, sýnýrlamýþ olacak, en azýndan þimdilik Rusya’nýn hesaplarý bu yönde... Ancak Rusya’nýn da içinde bulunduðu ÞÝÖ’deki en büyük güçlerden biri olan Çin þu anda Olimpiyatlardan kazanacaðý milyar dolarlarý saymakla meþgul! Çin AB ve ABD’yle arasýný bu devasa krizler döneminde açmak istemiyor. Bu nedenle Çin Rusya’yla iliþkilerinde iniþli-çýkýþlý bir seyir izlemekteydi. Yani Rusya henüz ÞÝÖ’den bir destek görmüyor, ancak hýzla buna ihtiyaç duyacaðý bir sürece giriyor. Gürcistan ise ABD ve AB’nin desteðini bulduðundan ilk darbeyi vurdu ama bu desteðin ne kadar ve nasýl süreceðini bilmediði içinde iki gün sonra ateþkes çaðrýsýnda bulundu. Gürcistan’ýn buradaki rolü 1956 ve 1967’dek Ýsrail’in Ortadoðu’da oynadýðý role benzemektedir. Gürcistan G.Osetya’da “Barýþ Gücü” adýna bulunan Rus askerlerin yerine NATO gücünün bulunmasý hem kendi çýkarlarý hem de emperyalizmin bölge çýkarlarý gereði harekete geçmiþtir. Yani onun rolü Rusya’nýn yerine NATO’nun iþleri devralmasýna zemin yaratmak... Güçsüz bir askeri güce sahip olduðu halde Rusya’ya karþýn G.Osetya’ya girmesi bundan kaynaklýdýr. Medvedev ve Putin’in Gürcistan’ýn arkasýnda ABD, AB ve Türkiye var demesi, AB ve ABD’yi deðil ama Türkiye’yi panikletmeye yetmiþtir. Türkiye hemen “Biz taraf deðiliz, ara bulucu olabiliriz” demiþtir. Türkiye 2004 ve sonraki yýllarda ABD askerleriyle birlikte Gürcistan Ordusu’nu eðitmek için burada bulunmuþtur. Bununla birlikte Gürcistan’a yüklü miktarda askeri mühimmat vermiþtir. Bunlar elbette Rusya’nýn gözünden kaçmamýþtýr ve defalarca uyarmýþtýr. Türkiye için Gürcistan’la olan BTC, BTE gibi yatýrýmlarýnýn zarara girmesi kadar Rusya’yla olan diðer ekonomik iliþkilerinin de zarara girme-

9


Faşizm

B

10

urjuva hukukun, burjuva yasalarýn, burjuva kurumlarýn düzeni ayakta tutma iþlevi ortadan kalktýktan sonra, burjuvazi için bu yöntemler bir engel, ayaðýna pranga olma özelliðini taþýrlar. Ve bu koþullarda tekelci sermaye sýnýfý bütün bu yöntemleri kenara iterek kendi varlýðýný sürdürebilmek için burjuva olaðanüstü yönetim biçimlerine ihtiyaç duyar. Nedeni kapitalizmin bir toplumsal devrimle tehdit edilmesi gerçeðidir. Egemen sýnýfýn içine düþtüðü yönetememe bunalýmý ve iþçi-emekçi yýðýnlarýn eskisi gibi yönetilmemek için ayaða kalkmasýyla burjuva düzen birdenbire ölümcül bir devrim tehlikesiyle karþý karþýya kalýr. Burada burjuvaziyi dar boðaza sürükleyen esas güç, iþçi sýnýfýnýn kapitalizme karþý ayaða kalkmasýdýr. Tam da bu sýrada sermaye sýnýfý faþizme ihtiyaç duyar. Ýþçilerin, emekçilerin devrimci hareketini bastýrarak, devrimci güçlerin geliþmesinin önüne geçmeye çalýþýr. Ýçerisinde her türlü barbarlýðý, halklara ve ülkelere yönelik her türlü dizginsiz saldýrýyý barýndýrýr. Faþizm proletarya ve burjuvazinin üzerinde duran bir devlet iktidarý biçimi deðil, finans kapitalin iktidarýnýn kendisidir. Komünist Enternasyonal’de tanýmlandýðý gibi “finans kapitalin en gerici, en þoven, en emperyalist unsurlarýnýn en açýk diktatörlüðüdür.” Faþizmin iktidara gelmesini sadece iþçi sýnýfýnýn zayýflýlýðýnýn nedeni olarak görmek, bu konuda büyük bir yanlý-

S. ÇELEN

þa düþmek anlamýna gelir. Stalin’in de Almanya’da faþizmin zaferi üzerine önemle belirttiði gibi, faþizmin zaferi “ayný zamanda burjuvazinin zayýflýlýðýnýn iþareti olarak, burjuvazinin artýk parlamentarizmin ve burjuva demokrasisinin eski metotlarýyla hakimiyetini sürdürememesinin... iþareti olarak görülmek zorundadýr.” Ki 1922’ten 1945’e yýkýlýncaya kadar Avrupa’nýn büyük bir bölümünde iktidara gelen faþizm bu görüþün belirtisiydi.

Faþizmin Kýlýfý; Sosyal Demagoji Faþizm geçmiþ deneyimlerin de ortaya koyduðu gibi ortaya çýkma aþamasýnda, gerçek karakterini gizlemek ve kitle tabaný yaratmak için sosyal demagoji maskesini kullanýr. Faþizm kitlelerin en acil ihtiyaçlarýný göz önünde bulundurarak, bu talepleri istismar eder ve bu ihtiyaçlarý karþýlayacaðý yolunda vaatte bulunur. Almanya’da Hitler faþizmi ve onun partisi Nasyonal Sosyalist Parti (Nazi) bunun örneklerinden birisidir. Burada iþsizlere iþ ve adil ücret vaat eden faþizm, onlara mecburi ve kölece çalýþma getirdi. Gençlere gelecek vaat eden Nazi faþizmi, onlarý kitlesel bir þekilde fabrikalardan çýkarýp, askeri kamplara göndererek askeri eðitime tabi tuttu, çalýþma kamplarýnda mecburi biçimde çalýþtýrdý. Yoksul köylülüðün yaþam koþullarýnýn deðiþeceðini, asillerin topraklarýna yoksul köylülüðün yararýna olacak þekilde tazminatsýz el koyacaðýný vaat ettikten sonra yoksul köylülerin faþist devlet tarafýndan köleleþtiril-


Önünüze Deðil, Arkanýza Bakýn; Onu Göreceksiniz Faþizmin, farklý toplumsal ve tarihsel koþullara göre ülkeden ülkeye deðiþmek üzere geliþ ve uygulama biçimleri arasýnda farklýlýklarý vardýr. Örneðin; Ýkinci Dünya Savaþý’ndan sonra çeþitli ülkelerde iktidara gelen faþizm ordu, polis ve diðer devlet aygýtlarý aracýlýðýyla gerçekleþmiþtir. Buralarda sivil-faþist güçler, faþist devlet aygýtýnýn bir uzantýsý durumundadýrlar. Bunun nedeni tekellerin, ordu ve polise dayanarak, yukarýdan aþaðýya faþizmi uyguladýklarý yerlerde, kendilerine kitle tabaný yaratmak zorunda olmasýdýr. Bu kitle tabaný ayný zamanda örgütlü sivil-faþist güç demektir. Bu gücü yok etmenin yolu faþizmi ortadan kaldýrmaktan, yani faþist devleti parçalamaktan geçer. Tek kelimeyle devrimden geçer. Türkiye’de 12 Mart 1971 darbesiyle devlet aygýtý büyük oranda faþistleþtirildi. Tekellerin devlet aygýtýný ve iktidarý tek baþlarýna ele geçirme süreciydi bu ayný zamanda. Yoðun toplumsal mücadele nedeniyle tekeller amaçlarýna ulaþamasa da, 12 Eylül 1980’e kadar bu süreci her fýrsatta devam ettirdiler. En sonu 12 Eylül askeri faþist darbesi yarým kalan iþi tamamladý ve faþizmin kurumsallaþmasý tamamlandý.

12 Eylül Askeri Faþist Darbesi Öncesi-Sonrasý “BUGÜNE KADAR ÝÞÇÝLER GÜLDÜ, ÞÝMDÝ GÜLME SIRASI BÝZDE!” Dönemin Türkiye Ýþverenler Sendikasý Baþkaný Halit Narin 12 Eylül’ü kendi dünyalarýndan böyle karþýlýyordu.

Faþizmin iktidara gelmesini sadece iþçi sýnýfýnýn zayýflýlýðýnýn nedeni olarak görmek, bu konuda büyük bir yanlýþa düþmek anlamýna gelir. Stalin’in de Almanya’da faþizmin zaferi üzerine önemle belirttiði gibi, faþizmin zaferi “ayný zamanda burjuvazinin zayýflýlýðýnýn iþareti olarak, burjuvazinin artýk parlamentarizmin ve burjuva demokrasisinin eski metotlarýyla hakimiyetini sürdürememesinin... iþareti olarak görülmek zorundadýr.” Bir bakýma da haklý sayýlmaz mýydý? Devrimci kitle hareketi her geçen gün daha fazla yükseliyor, iþçi sýnýfý mevzilerine yeni mevziler ekliyordu. Sýnýf mücadelesi militan bir çizgide hedefine doðru korkutucu adýmlarla ilerlerken, devrimcilerin cenazeleri dahi yüz binlerin eþlik ettiði bir kitle gösterisine dönüþüyordu. Ýþçi sýnýfý, emekçiler ve gençler fabrikalarda grevlere, mahallelerde gecekondu direniþlerine, çatýþmalara, üniversitelerde boykotlara imza atarken karþýlýðýnda planlý katliam ve saldýrýlýlarla sindirilmek isteniyordu. Her geçen gün daha fazla sefalete uðrayan, açlýða, yoksulluða itilen emekçi kitlelerin yarýndan hiçbir beklentileri kalmamýþtý. Ne katliamlar, ne saldýrýlar bu muazzam akýþýn önüne geçemiyordu. Yaþamdan kovulanlar yeni bir yaþamý kazanmak için, sisteme karþý eylemlere yöneliyordu. Ekonomik ve siyasal krizin buhraný üzerinden yönetememe durumu yaþayan burjuvazi, emekçilerin balyoz darbeleriyle sallanan tahtýný koruma telaþý içerisindeyken, karþý karþýya kaldýðý bu durumdan ancak zorbaca yöntemlere baþvurarak kurtulabilirdi. Ýstanbul’da 12 Eylül öncesine kadar faþistlerden arýndýrýlmayýp devrimcilerin hakimiyetine geçmeyen sadece iki mahalle vardý dersek, durumun burjuvazi açýsýndan vahametini açýklamýþ oluruz. 12 Eylül faþist darbesi kýsa özet halinde üzerinden geçtiðimiz bu tablo ile kendisini var etti. Sistem, büyük, sarsýcý, derin köklere sahip bir toplumsal devrimin tehdidi altýnda bulunuyordu. Tekelci sermaye sýnýfý ve emperyalistler bu tehlikeyi önlemek için 12 Eylül askeri faþist darbesini tezgahladýlar. Binlerce insan iþkencelerden geçirildi. Bu iþkencelerde katledildi. Daraðaçlarýnda nice devrimci idam edilirken, kendilerinden önce Denizlerin açtýklarý yoldan yeni destanlar yaratarak ilerlediler. Sendikalar, dernekler, kitle örgütleri yasaklandý, kapatýldý. Binlerce insan örgüt üyesi olmaktan dolayý tutuklandý. Faþizm, 12 Eylül askeri faþist darbesiyle devrimci hareket ve devrimci kitle hareketi arasýndaki baðý kýrmaya çalýþýrken, her günü açýk terör ve baský altýnda geçen bir sürecin baþlangýcýný saðladý. Komünist-devrimci hareket çetin ve zorlu bir süreçle

Faşizm

mesine ve sömürülmesine yol açtý. Faþizmi bu þekilde kurnazca davranmaya iten en büyük amaç, geniþ emekçi kitlelerin üzerinde büyük bir etkide bulunan devrimin ve sosyalizmin etkisini kýrmak, kitlelerin en iyi duygularýný ve isteklerini istismar etmektir. Hitlerin faþist ideolojiye sahip olmasýna raðmen partisine “sosyalist” ismini vermesi bunun ifadesidir. Faþizm kitleleri peþinden sürükleyebilecek sloganlarý Ýtalya’da olduðu gibi; “Bizim devletimiz kapitalist deðil, korporatif devlettir” öne çýkarýr. Burada da amaç kapitalist egemenliðe karþý harekete geçen emekçi kitlelerin öfkesini ve beklentilerini kendi kanalýna akýtarak, zararsýz hale dönüþtürmektir. Kendi coðrafyamýzda iktidarda olan faþizmin iþlevini ve yöntemlerini de göz önüne alýrsak bu kurnazlýklara yabancý olmadýðýmýzý, hatta alýþýk olduðumuzu rahatça söyleyebiliriz. Son seçimleri hatýrlarsak burjuva partilerin emekçi kitlelerin “acil istekleri ve taleplerini” istismar edercesine dile getirdikleri vaatler bunun göstergesidir. “Ezilenler iktidar olacak” diyeninden tutun, “ÖSS Kalkacak”, “Özelleþtirmeler iptal edilecek” söylemlerine baþvuranýna kadar bir dizi vaatleri en baþa yazdý faþizm. Emekçiler ve gençler bu oyuna hiçbir biçimde düþmemeli ve bilinçlerini uyanýk tutmalýdýrlar.

11


Faşizm 12

Gençlik olarak faþizme karþý rý filan da çýkartýn aradan dekarþý karþýyaydý. 12 Eylül öncemek deðil midir bu? sinin yüz binleri yürüten popümücadeleyi devrimci politik Bu adýmlarýn hepsi kuþkulist küçük-burjuva devrimci hedefler doðrultusunda suz kimilerine göre sürece mühareketleri tarih sahnesinden bir birleþtirmeli, kitlelerin da hale, etki edebilme adýna bir silinirken, yýlgýnlýðýn ve yebilinçlerini faþizmin a tý lýyor. Sürece müdahale bu nilginin de teorisini geliþtirdiler. propagandalarýna ve deðildir. Bu sürece yedeklenBu hareketler karþý-devrim cepdemagojilerine karþý diri ve mek demektir. Bu kirli çamahesinin ilk saldýrýsýnda geri adým saðlam tutmalýyýz. Faþist þýrlarý her geçen gün ortaya attýlar. Faþist darbeye karþý müideolojiyi ve onun kitleler çýkan faþizmin önüne temiz ve cadele çizgisi oluþturamayan, zindanlarda baský ortamýný kal- içindeki gücünü küçümsemeden yeni çamaþýrlarý sermenin arave karþýlýðýnda da abartmadan cýlýðýdýr. Bu her geçen gün sedýramayýp merkezi düzeyde çöfaþizme karþý militan, devrimci falet ve sömürü koþullarýnda zülen, toparlanmak adýna yurt kapitalizmle arasýndaki baðlarý dýþýna yelken açan bu hareketlebir mücadelenin büyütücüsü rin kadrolarýnýn yarattýðý olum- olmalýyýz. Görünen tablo ortada. koparan emekçileri, sisteme karþý beklentilere sokmak desuz ve moralsiz havayý daðýtmak Geriye kalan öne çýkmak, mektir. yine bu alanlarda aktif savunma sürecin bizden istediklerini çizgisi izleyen komünistlere yerine getirmektir. Bu istekler düþtü. Gerek zindanlarda olsun, Anti-Faþist Mücadele ise ancak Leninistlerin bayraðý gerek ülke sýnýrlarý içinde olsun, Nasýl Ele altýnda militan bir mücadele ile gerek Filistin askeri kamplarýnAlýnmalýdýr? karþýlanabilecektir. da olsun mücadeleyi her cepheFaþizm sýnýfsal temelde ede sürdürdüler. le alýnmalý derken onun kapita12 Eylül askeri faþist darbesi Kürt halkýnýn her serhýl- lizmin devlet biçimlerinden biri olduðunu gözden danýna, iþçilerin her grevine, gençliðin hemen her eylemi- kaçýrmamak için belirtiyoruz. Ayný zamanda bu faþizme ne katliamlar, saldýrýlar, gözaltýnda kaybetmeler ve karþý mücadelenin kapitalizmden kopuk ele alýnabileceði tutuklamalar ile cevap verdi. 80’lerin sonuna doðru iþçi sý- yanýlsamasýnýn önüne geçmek için gereklidir. Anti-kapitanýfý ve Kürt halkýnýn yükseliþe geçen eylem çizgisi saye- lizme dayanan, bir anti-faþist mücadele.. Faþizme karþý dasinde 12 Eylül’ün karanlýðý parçalandý ve devrimin yükseliþ yanacaðýmýz temel nokta bu olmalýdýr. Ortalama solun bu süreci baþladý. konuda düþtüðü en büyük yanýlgý burada da kendini gösteriyor. 12 Eylül öncesinde faþizme karþý yürütülen mücadele, faþistlere karþý yürütülen mücadele olarak ele alýndý. Bu Turnusol Kaðýdý Zamanlar Faþizm olgusu karþýsýnda iþçiler, emekçiler ve gençler bir mücadele anlayýþý haline getirildi. Ve bu hastalýk kendiarasýnda kafa karýþýklýðý yaratacak politikalara imza atýlma- sini onarmadan devam etmektedir. Anti-faþist mücadelenin, iþçi sýnýfý ve emekçilerin devya devam ediliyor. En son bunun örneklerini Ergenekon meselesinde gördük -ki görmeye devam ediyoruz.- Faþizmi rim mücadelesine katýlmasýnda önemli bir yeri vardýr. Fasýnýfsal niteliðinden yoksun bir biçimde ele almanýn getir- þizmin terörü ve baskýsýna maruz kalan emekçiler, yaratýlan diði yanlýþ sonuca varýmlar, hali ile onunla ilgili yorumla- anti-faþist mücadele ile bu baský ve terörün sahiplerine karþý kitlesel bir biçimde harekete geçerler. Burada önemli orýnda genel yapýsýný oluþturuyor. “Ergenekon Yetmez, Kontr-Gerilla Yargýlansýn” diyor lan nokta bu mücadeleyi yumuþatmamak, direk sonuca, baþ sayfadan ortalama sol. Ya da þu sýralar emekçi mahal- hedefe yönelik adýmlarla büyütmektir. Anti-faþist mücadelelerin bir kýsmýný boy boy süsleyen afiþlere ne demeli? le sýnýf temelinde ele alýnmasý, anlaþýlacaðý üzere politik bir “Barýþ Ýçin, Özgürlük Ýçin, Kardeþlik Ýçin, Savaþ Suçlularý mücadeledir. Bir sýnýf mücadelesidir. Bu mücadelenin içeMahkemeleri Kurulsun” Kim yargýlayacak peki bu suçlu- risinde yoðrulan iþçiler, ekonomizmi de aþarak, nihalarý? Faþizm mi? Ne için peki? Barýþ bu þeklide mi kazaný- i hedefe doðru yönelmenin gerekliliðini de kavrarlar. Gençlik olarak faþizme karþý mücadeleyi devrimci polacak? Özgürlük bu þekilde mi elde edilecek? Kardeþlik bu litik hedefler doðrultusunda birleþtirmeli, kitlelerin bilinçyolla mý saðlanacak? Bir bütün olarak askeri yapýsý ve bütün kurumlarýyla lerini faþizmin propagandalarýna ve demagojilerine karþý devletin kendisi ortada dururken, kontr-gerilla ve derin dev- diri ve saðlam tutmalýyýz. Faþist ideolojiyi ve onun kitleler let tanýmlarý neyi karþýlamaktadýr? Devletin dilinden söy- içindeki gücünü küçümsemeden ve karþýlýðýnda da abartlemiþ olursak, “vatani hisleri ile hassasiyetlerini göstermiþ madan faþizme karþý militan, devrimci bir mücadelenin büyütücüsü olmalýyýz. Görünen tablo ortada. Geriye kalan öne bir kaç ‘iyi çocuk’ mudur bunlar?” Sorulabilecek sorular bitmez. En net ifade ile bu poli- çýkmak, sürecin bizden istediklerini yerine getirmektir. Bu tikasýzlýðýn, faþizmi kavrayýþsýzlýðýn ifadesidir diyebiliriz. istekler ise ancak Leninistlerin bayraðý altýnda militan bir Hazýr Ergenekona giriþmiþken, þu Evren’leri, Aðar’la- mücadele ile karþýlanabilecektir.


KOMÝTE VE KONSEYLER Yaþadýðýmýz dünyada iþçi sýnýfýnýn kapitalizme karþý mücadelesi yüzyýllardýr sürmektedir. Sýnýf mücadelesi ülkelerin nesnel koþullarýna göre deðiþmektedir. Komite-konseylerin ortaya çýkmalarý her ülkede farklýlýklar göstermektedir. Ama her zaman asýl olarak iþçi sýnýfýnýn devrimci kalkýþma dönemlerinde yaygýnlaþmýþ, güçlenmiþ, iktidar savaþýmýnýn temel araçlarý haline gelmiþtir. Gerek faþist diktatörlük yönetimi altýnda kurulan gerekse kapitalist sistemde kurulan komite ve konseyler paylaþým savaþý sonrasýnda bir çok ülkede iþçi sýnýfýnýn ve ezilen halklarýn haklarýný kazanmýþlar ve iktidara kadar çýkmýþlardýr. Bunun sebebi komite ve konseylerin mücadelesi sadece ekonomik deðil kazandýklarýn saðlamlaþtýrýlmasý için siyasi bir mücadele de sürdürmesidir. Bu þekilde proletarya tarihin omuzlarýna yüklediði sorumluluðu da yerine getirmektedir. Komite ve konseyler 2. paylaþým savaþý sonrasýnda iktidara gelen sosyal demokrat partiler tarafýndan tehlikeli ve sosyalizme giden yolun önünü açtýðý için önüne geçilmesi gereken hareketler olarak görüldü. Politik manevralarla ko-

Örgütlenme

K

omite konseyler her ülkede iþçi sýnýfýnýn öz örgütlenmeleri olarak ortaya çýkmýþtýr ve kapitalist sisteme, faþizme karþý en etkili örgütlenme ve mücadele araçlarý olmuþtur. Komite ve konseyler faþizmin ve kapitalizmin en aðýr koþullarýnda sendikalarýn ve reformist partilerin mücadele yöntemleri geliþtirmedikleri ve geri adým attýklarý dönemlerde, vahþi çalýþma koþullarýna ve insani haklarýn gasbýna karþý etkin mücadele organý olup, sosyalist sistemde ise iktidar organlarý olmuþtur. Komite ve konseylerin ortaya çýkmasý iþçi sýnýfýnýn özgürlük mücadelesinden hiçbir zaman vazgeçmediklerinin göstergesidir.

13


mite konseyler ya fes edildi ya da yetkileri elinden alýndý ve iktidarda olan kapitalizmin çanak yalayýcýlarý tarafýndan oluþturulan sendikalar yüzünden etkisi kýrýldý. Farklý ülkelerdeki iþçi sýnýfýnýn yaþadýðý bu deneyimler bize çok iyi bir öðreti olmuþtur. Paylaþým savaþý döneminde komite ve konsey örgütlenmeleri yeni olduðu için iþçi sýnýfýnýn çok bir deneyimi yoktu, bu yüzden bir çok ülkede komite konsey örgütlenmeleri ilk baþta çok iyi bir geliþim gösterse de kapitalist sistemin geliþimi sýrasýnda etkisini yitirmiþtir. Ýþçi sýnýfýnýn kapitalizme karþý mücadelesi yüzyýllardýr olduðu gibi halen devam etmektedir ve zafere ulaþýncaya kadar da devam edecektir. Ýþçi sýnýfý mücadelesi bu topraklarda on yýllardýr devam etmekte ve çok sert geçmektedir. Ve bir çok deneyime sahiptir. Sendikal hareket özellikle 1980 Askeri faþist darbesinden sonra iþçi düþmaný iktidarlar eliyle sýnýf mücadelesini denetim altýnda tutmak için kendi eliyle geliþtirmiþtir. Ayrýca sendikalar sadece çalýþabilen iþçi ve emekçiyi meslek farklýlýklarýna göre ayýrarak örgütleyip mücadeleyi çalýþanlar üzerinden sürdürmektedir. Ama kapitalist sistem kendi eliyle üretim araçlarýnýn modernleþtirmesiyle beraber iþsizler ordusunu da büyütür. Ve böylece çalýþan iþçi üzerindeki sömürüsünü daha da arttýrýr. Sendikalarýn verdiði

mücadele sadece ekonomik boyuttadýr ve verdiði bu mücadelede sermayedarlar ve iktidarý tarafýndan denetim altýnda tutulmaktadýr. Bu yüzden iþçi sýnýfýnýn öz örgütlenmeleri olan komite ve konseylere ihtiyaç vardýr. Komite konseyler iþçi sýnýfýnýn öz örgütlenmesi olup çalýþan çalýþmayan tüm iþçi ve emekçileri içerisinde barýndýrýr. Sadece ekonomik deðil, siyasi bir mücadele de yürütür. Ýþçi sýnýfýmýzýn kazanýlan haklarýný saðlamlaþtýrmak ve pekiþtirmek için iktidara geçmesi gerekmektedir. Paylaþým savaþý döneminde diðer ülkelerde kurulan komite, konsey örgütlenmelerinden örnekler alarak ve yapýlan hatalara düþmemek için kendimizi daha da geliþtirerek ilerlemek zorundayýz. Daha ileri gidebilmek ve yapýlan hatalara düþmemek için geniþ bir deneyime sahibiz. Bunu için insanlarýn açlýktan ölmediði, sokaklarda kalmak zorunda olmadýðý, eðitimden, saðlýktan, vb. temel ihtiyaçlardan eþit ve ücretsiz faydalandýðý, ezen ve ezilenin olmadýðý bir dünya için mücadele aracý, sosyalizmde ise iktidar organý olan komite konseylerde örgütlenmek zorundayýz. KOMÝTE KONSEYLERDE ÖRGÜTLENELÝM ÝKTÝDAR ÝÇÝN SAVAÞALIM! FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK!

Bizim Olanı Almak İçin

Örgütlenme

M

14

erhaba ben özel sektörde çalýþan bir iþçiyim. Sizlerle günümüzde yaþanan sýnýr tanýmaz kâr hýrsý yüzünden sakat kalan arkadaþlarýmýz ve bunlarýn yaþadýðý sorunlarý paylaþmak istedim. Bundan yaklaþýk 2 ay önce yük asansörünün düþmesi nedeniyle 3 arkadaþýmýz aðýr þekilde yaralandýlar. 1 kiþi felç oldu diðer 2 arkadaþýmýz ise beyin travmasý ve çeþitli yerlerinde oluþan kýrýklar nedeni ile hastaneye kaldýrýldý. Bununla da bitmedi. Felç olan arkadaþýmýz 3 ay deneme süresi bahane edilerek sigortasý yapýlmamýþtý. Günümüzde tersanelerde yaþanan iþ kazasý gibi görünen cinayetlere göz yumulmasý, daha gün doðmadan fabrikanýn yolunu tutan insanlarýn gün karardýðýnda eve dönülmesi.. Kýsacasý sistem kendi kârý için her þeyi düþünmüþ. Ýnsanlarý yozlaþtýrmaya çalýþmasýndan tutun iliðine kadar sömürmesi ve iþçi ve emekçi kesimin kendini geliþtirip yaþama karþý daha geniþ bakýþ a-

cýsýyla yaklaþýlmamasý için her þey düþünülmüþ. O sýnýr tanýmaz kâr hýrslarý iþçi ve emekçilerin geçim derdinden kafalarýný kaldýrýp önlerine bakacak fýrsat dahi býrakmýyor. Fabrikalarda milliyetçiliði ön plana çýkartarak burjuvaziye sorgusuz hizmet üstüne ýrkçýlýðý ekleyerek burjuvazi kendi üretim sitemini þuana kadar devam ettiriyor. Yaþanýlan bu sorunlara karþý tek bir çözüm yolu var. Geliþen sürece sýnýfsal yaklaþýlmalý ve sýnýfsýz bir toplum için, burjuva ve tekellerin yoðun sömürüsünü aþabilmek için, bizim olan için, insanýn insanca deðer gördüðü bir toplum için... örgütlenerek mücadele vermeliyiz. FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK

Sarýgazi’den Genç Yoldaþ Okuru


Mizah

15


Devrimci Öğrenci Birliği

ÖÐRENCÝ GENÇLÝK MÜCADELESÝ VE DÖB Ö

16

ðrenci gençlik mücadelesinin sýnýf mücadelesindeki yeri ve önemi büyüktür. Çünkü yapýsý gereði öðrenci gençlik öðrenmeye daha fazla yaktýndýr. Bilimsel sosyalizmi öðrenme ve kavramada daha hýzlý ilerler. Bu topraklarda devrimci önderlerin büyük çoðunluðu yine öðrenci gençlik içerisinden çýkmýþtýr. Denizler buna iyi bir örnektir. Bunlarla birlikte en son söyleyeceðimizi ilk baþta söyleyelim. Ýçerisinde yaþadýðýmýz kapitalist sistemin temel çeliþkisi emek-sermaye çeliþkisidir. Bu nedenle bu sistem içindeki tüm toplumsal çatýþmalarýn, sýnýflar mücadelesinin, iþçi ve emekçilerin, öðrenci gençliðin tüm sorunlarýnýn kökeninde emek-sermaye çeliþkisi vardýr. Çünkü temel ve belirleyici çeliþki emek-sermaye çeliþkisidir. Tüm bunlarý çözmenin biricik yolu ise emek-sermaye çeliþkisini ortadan kaldýrmaktýr. Yani kapitalist sömürü düzenine bir devrim yoluyla son vermektir. Bu yapýlmaksýzýn hiçbir köklü çözüme varýlamaz. Sorun kendini yeniden üretir. Sýnýflý toplumlarda hiçbir þey sýnýflar mücadelesinden ayrý düþünülemez. Egemen olan ideoloji egemen sýnýf ideolojisi olduðu gibi, eðitim sistemi de egemen sýnýf olan burjuva ideolojisinin bir parçasý ve aracýdýr. Burjuvazi kendi egemenliðini sürdürmek, garanti altýna almak için her tür araca baþvurur. Toplumu kendi istediði gibi yönetmek, ihtiyaç duyduðu düþünmeyen, sorgulamayan, pasif bir insan tipini yaratmak için kullandýðý araçlardan birisi de eðitimdir... Egemen sýnýf kendi ideolojisini çeþitli ekonomik, politik ve kurumsal yapýlarla tüm topluma yansýttýðý gibi, eðitim ve bilim alanýnda da yansýtýr. Yani eðitim sýnýflý toplumlarda sýnýflar üstü bir þey deðildir. Dolayýsýyla sýnýflar mücadelesinden de ayrý olarak ele anýlamaz... Burjuvazi, tüm topluma televizyon, gazete gibi araçlarýyla sürekli bir “eðitim” verirken ayný zamanda daha okula baþladýðýmýz ilk günden egemenlik ideolojisi verilmeye baþlanýr. Burjuva deðer yargýlarý aþýlanýr, öðretilir. Burada her þey burjuvazinin egemenliðinin sürekliliði içindir. Kapitalist bir toplumda öðrenci, yaþamýný devam

ettirecek bilgileri öðrenmek, tüm toplum için yararlý bir insan olmak için okula gitmez. Aksine yaþamýný devam ettirecek parayý kazanmak, çok para kazandýracak bir meslek edinmek için gider. Yani okumak için deðil karnýný doyurmak için vardýr okul onun için... Burjuvazi de meslek liseleri, üniversiteler vs. aracýlýðýyla ihtiyaç duyduðu emek gücünü buradan karþýlar. Sermayenin neye ihtiyacý varsa o meslek öne çýkar. Özellikle meslek liseleri sermayenin ihtiyaç duyduðu vasýflý iþ gücünü karþýlamaya yöneliktir. Burada DÖB’ün Öðrenci Gençlik Mücadelesine Devrimci Yaklaþým broþüründe R Lowe’den aktardýðý bölüme yer vermek yerinde olacak: “Alt sýnýflar üzerlerine düþecek görevleri yerine getirebilecek biçimde eðitilmelidirler. Daha yüksek kültürün zenginliklerini deðerlendirebilmelerine ve saygý göstermelerine yetecek bir öðrenim görmelidirler. Üst sýnýflar ise tümüyle deðiþik, alt sýnýflarýn önünde saygýyla eðilecekleri, kendilerine daha yüksek bir yetiþme düzeyi saðlayacak bir eðitime yönelmelidir” Ýþte egemen sýnýf için eðitim böyle bir araçtýr. Buna en bariz örnek olarak OKS ve ÖSS sýnavlarýný verebiliriz. Öðrenciler daha ilk okulda yarýþa koþturulurlar OKS sýnavý için. Bu sýnavý baþarýyla geçenler daha güzel bir lisede eðitimine devam ederler. Burada yarýþ daha vahimdir öðrenci açýsýndan. Yýllarca sýnavlara þartlandýrýlmýþlardýr. Öðrencinin tek varlýðý sýnavlarý baþarýyla geçmektir. Bu eleme sürecini baþarýyla geçmek için baþka bir çaresi yoktur. Liseyle birlikte öðrencinin gelecek kaygýlarý da baþlar. Bu sefer daha fazla paralar kendini, çünkü önünde milyonlarca öðrencinin girdiði fakat çok azýnýn üniversite okuyabildiði bir sýnav süreci vardýr: ÖSS... Burada sermaye sýnýfý için açýlan bir rant kapýsý daha vardýr; dershaneler! Okullarda verilen eðitim sýnavlarý baþarýyla geçmek için yeterli deðildir, öyleyse dýþarýdan yani dershaneden ders alýnmalý. Böylece zaten kýt kanaat geçinen bir emekçi çocuðunu okutmak için bu sistemde adeta iliklerine kadar sömürülür. Niçin? Burjuvazi daha fazla kâr etsin diye.. Söz konusu olan burada yine burjuvazinin elde ettiði kârdýr. Her þey bunun üzerine kuruludur. Burada söz


DEVRÝM MÜCADELESÝ DEVRÝMCÝ YÖNTEMLERLE GELÝÞÝR Öðrenci gençlik sadece kendi sorunlarýný deðil, sistemin kendisini sorgulamakla da yükümlüdür. Bizler öncelikle þunu çok iyi bilmeliyiz; eðer gerçek bir kurtuluþ istiyorsak sadece okul sýnýrlarý içerisine hapsolmuþ bir mücadele deðil, ayný zamanda iþçi ve emekçilerin iktidar kavgasýnýn yanýnda yer alan bir mücadele tarzý izlemeliyiz. Bugün bu mücadele tarzýný sadece teoride deðil ayný zamanda devrimci pratik içinde de gösteren tek öðrenci örgütlülüðü Devrimci Öðrenci Birliði’dir. DÖB’ün devrimci pratiði, öðrenci gençlik hareketini iþçi sýnýfýnýn iktidar mücadelesinde güçlü bir cepheye dönüþtürmeye yöneliktir. Bu bizlerin öðrenci sorunlarýna uzak, akademik mücadeleyi reddeden bir bakýþ açýsýna sahip olduðumuz anlamýna gelmez. Aksine DÖB hiçbir mücadele araç ve biçimini peþinen ne reddeder nede kabul eder. Tüm devrimci pratiðimiz somut durumun somut tahlili üzerinedir. Yalnýz burada dikkatleri çekmek istediðimiz bir konu var; akademik mücadele. Devrimci öðrenciler akademik mücadeleye nasýl bakmalý? Bunu mücadelenin neresine yerleþtirmeli? Öncelikle akademik mücadelenin özünü iyi kavramak ve görmek gerekiyor. Özünde akademik mücadele okullardaki hak alma mücadelesidir. Okul sýnýrlarýný aþmayan bir mücadeledir. Yani özünde sistem içi bir nitelik taþýr. Özellikle devrimci durumun giderek olgunlaþtýðý ve iç savaþýn giderek keskinleþtiði, yönetenlerin eski yöntemlerle yönetemediði, yönetilenlerin eskisi gibi yönetilmek istemediði yerlerde kapitalist sistem hiçbir akademik soruna çözüm üretecek durumda olmaz, olamaz. Çünkü sermaye sýnýfýnýn varlýðýný sürdürebilmesi için her alanda egemenliðe, kendi otorite-

sine ihtiyacý vardýr. Bundan dolayý da özgürlüðün düþmanýdýr. Elbette devrimci öðrenci kitlesinin akademik taleplerle de olsa yaptýðý eylemlere katýlmak gereklidir. Kitlelere özellikle içinde yaþadýðýmýz koþullarda en etkili bilinç taþýma aracý eylemdir. Ancak eylemlere katýlýrken bile devrimci öðrenci kitlesine sürekli olarak öðrencilerin mücadelesinin zafere ulaþmasý için gücümüzü proletaryanýn gücüyle birleþtirmemiz gerektiði, sadece akademik mücadelenin bizleri çözüme götürmeyeceði anlatýlmalýdýr. Bizler bunu iyi propaganda ettiðimiz taktirde herkes görecektir ki tam ve kesin kurtuluþ politik mücadelededir. DÖB öðrenci gençliðe asla akademik mücadele temelinde gitmez. Bugün Devrimci Öðrenci Birliði’nin temel mücadele þiarý “Politik Özgürlük Kazanýlmadan Akademik Özgürlük Kazanýlamaz”dýr. Bu mücadele anlayýþýný öðrenci gençlik arasýnda propaganda eder ve temel mücadele tarzý bu yöndedir. Böylece ayný zamanda DÖB’ün mücadele anlayýþýný açýklamýþ olduk. Peki DÖB nedir, nasýl DÖB’lü olunur? DÖB adýnda da anlaþýldýðý gibi öðrenci gençliðin en ileri sýnýf bilincine sahip, devrimci amaçlarý olan ve bu amaçlar uðruna mücadeleyi yaþamýnýn bir parçasý, iþçi sýnýfýna, emekçi halka ve ülkesine karþý sorumluluðun gereði sayan öncü öðrencilerin birliðidir. DÖB 1969 yýlýnýn Ocak ayýnda Denizlerin öncülüðünde kurulmuþtur. DÖB’lü olmak için anti-faþist, anti-þovenist, anti-kapitalist ve anti-emperyalist olmak yeterlidir. Þimdi önümüzde yeni bir süreç var. Okullar açýlýyor... Bir kez daha tüm devrimci öðrencileri tüm çaba ve enerjileriyle devrimi, devrimci mücadeleyi yükseltmeye ve DÖB saflarýnda örgütlenmeye çaðýrýyoruz. Unutmayalým: “Kapital iktidarda kaldýkça; deðil yalnýz toprak, deðil yalnýz insan emeði, deðil yalnýz insan kiþiliði, deðil yalnýz vicdan, deðil yalnýz aþk, deðil yalnýz bilim, her þey, her þey kaçýnýlmaz olarak alýnýp satýlacaktýr.” (Lenin)

Devrimci Öğrenci Birliği

konusu tek bir þey vardýr; burjuvazinin bu iþten ne kadar kâr ettiði... Öðrenci gençliðe böyle bir hayat sunuluyor sermaye sýnýfý tarafýndan. Peki bizler buna karþý ne yapacaðýz? Nasýl bir mücadele yolu izleyeceðiz? Bütün bu sorunlardan nasýl kurtulabiliriz? Özerk demokratik bir üniversitede okumak için ne yapmalýyýz? Eðitim ücretsiz hale getirilebilir mi? Kuþkusuz ki bu sorularýn hepsinin çözümü devrimci mücadele içerisinde... Öðrenci gençliðin olsun, iþçi ve emekçilerin olsun tüm sorunlarýný kökten çözmenin biricik yolu vardýr! O da temeli özel mülkiyete dayanan kapitalist sistemi yýkmak, yerine iþçi ve emekçilerin iktidarýný, proletarya diktatörlüðünü kurmaktýr. Bizi kökten çözüme, sosyalizme götüren yol; proleter devrim yoludur.

Mevsim AGÝT

17


ZORUNLULUKTAN ÖZGÜRLÜÐE

Sosyalizm

K

18

apitalizm iþçi ve emekçileri aldatmak ve sos- rak tarih sahnesindeki yerini almýþ oldu. yalizme saldýrmak, ayný zamanda sona gidiKöleyle köle sahibinin çýkarlarý ayný olmadýðýnþini yavaþlatmak için türlü hilelere baþvuruyor. dan bu ayrýcalýklarý koruyarak bir araca ihtiyaç vardý. Bunlardan en belirgin olaný da insanlýkla birlikte özel Elbette ki köle sahiplerinin bu aracý devlet oldu. mülkiyetin varlýðýndan bahsederek kapitalizmin önceÝlk bakýþta köleci toplum bu çeliþkilere raðmen siz ve sonsuzluðunu insanlara, ezilen ve sömürülen insanlýk tarihinde büyük bir geliþmeye yol açtý ve en halklara yutturmaya çalýþýr. Bunu yaparken de sosya- son gelinen noktada geliþimin önünde ayak baðý ollizmin yalnýzca bir ütopya ve üç beþ düþünürün dü- maya baþlayýnca üretimin ve üretim araçlarýnýn geliþiþüncesinden ibaret olduðunu öne sürerler. Oysa ki mi için aþýlmasý gerekmekteydi. Bir dizi mücadele ve bunun böyle olmadýðý bilimsel olarak toplum bilimci- savaþýmdan sonra yerini feodal topluma býrakarak taler tarafýndan kanýtlanmýþtýr. Ýnrihte büyük izler býrakarak çekilsanlýk tarihini inceleyen bilim di. Feodal toplum köleci topluma “Bizler inanýrsak üstesinden adamlarý ve filozoflar tarafýndan oranla daha üst bir iktisadi yapýya gelemeyeceðimiz hiçbir sorun ortaya konmuþtur. Ýnsanlýk tarihi sahipti. Ama yinede sýnýfýn çeliþolmaz. Çünkü özel mülkiyet sýnýflý toplumlar tarihidir. (Ýlkel kilerinin sýnýf imtiyazlarýnýn olduolan üretim araçlarý kolektif olan komünal toplum dýþýnda) Bu tarih ðu özel mülkiyete dayanmaktaydý. üretimle çeliþki içindedir. Özel incelendiðinde hiç de kapitalistleFeodal toplumda dünya üzerindemülkiyet üretici güçlerin geliþimi rin iddia ettikleri gibi olmadýðý orki iktidarýný uzun yýllar devam etönünde ayakbaðý olmakta. taya çýkmakta, ilk insanlarýn tirdi. Týpký kendinden önce Üretici güçlerin geliþimi, bilimin yaþamlarýna bakýldýðýnda özel egemen olan köleci toplum gibi o geliþimi, insanlýðýn geliþimi bu mülkiyetin olmadýðý ve ortak mülda geliþiminin son aþamasýna gelmülkiyet tipini aþmak zorunda. kiyetin olduðu görülmekteydi ve miþti. Artýk üretici güçlerin önünGeliþim için bu olmazsa olmaz ilk insanlýk yaþam için bütün gede gerici ve engel olmaya bir durum, bundan dolayý üretim reksinimlerini ortak gidermekteybaþlamýþtý. Bu sefer sahneye buraraçlarýnýn özel mülkiyetine son di. Üretim araçlarý ve üretimin juvazi çýkmýþtý. Burjuvazi iþçileri vermek kaçýnýlmaz.” ortak bir þekilde olduðu, herkesin ve yoksul köylüleri yanýna alarak eþit haklara sahip olduðu bilinfeodal topluma karþý savaþmaya mekte. Bütün bunlarda bize gösteriyor ki ilk aþamada baþlayarak burjuva devrimleri gerçekleþtirdi. Eski olaözel mülkiyet söz konusu deðil. Ýlk mülkiyet iliþkisi ný yýktý yeniyi onun yerine koydu. ortak mülkiyete dayanmaktaydý. Burjuva sýnýf feodal sýnýfa göre daha ilerici ve Ýnsanlýðýn geliþimi içerisinde aletlerin kullanýlma- devrimci bir karaktere sahipti. Sanayinin geliþimiyle ya baþlanmasý, bununla birlikte üretimin geliþimi, ta- birlikte üretim araçlarý ve üretici güçleri muazzam bir rýmýn ve hayvancýlýðýn yapýlmaya baþlanmasý vardý. hýzla geliþtirdi ve bir araya topladý. Üretimin ortak olBütün bunlarýn yanýnda insanýn insaný sömürmesi masýna karþýn üretim araçlarýnýn özel mülkiyeti devam yoktur. Yine bütün iþler ortak ve paylaþým da ortak ya- etmekteydi. pýlmaktaydý. Bu süreç uzun yýllar devam etti. Ýlk top1)Ýlkel komünal toplum dýþýndaki bütün toplumlumun sýnýflara bölünmesi yani insanýn insaný larýn ortak olan bir yaný ufak deðiþikliklerle bir sýnýfsömürüsü köleci toplumla birlikte ortaya çýktý. Bunun- tan baþka bir sýnýfýn eline geçerek günümüze kadar la birlikte artýk devlet oluþmaya baþladý. Çünkü devle- devam etmektedir. (imtiyazlarýn ufak deðiþiklikleri) 2)Bütün bu yaþananalar yalnýzca felsefi ya da dütin ortaya çýkýþ koþullarý da oluþmuþtu. Devlet ezen sýnýfýn ezilen sýnýf üzerindeki baský ve zor aygýtý ola- þünsel nedenlerden deðil, ekonomik ve iktisadi neden-


Bizler inanýrsak üstesinden gelemeyeceðimiz hiçbir sorun olmaz. Çünkü özel mülkiyet olan üretim araçlarý kolektif olan üretimle çeliþki içindedir. Özel mülkiyet üretici güçlerin geliþimi önünde ayakbaðý olmakta. Üretici güçlerin geliþimi, bilimin geliþimi, insanlýðýn geliþimi bu mülkiyet tipini aþmak zorunda. Geliþim için bu olmazsa olmaz bir durum, bundan dolayý üretim araçlarýnýn özel mülkiyetine son vermek kaçýnýlmaz. Bugün gelinen geliþme noktasýnda hala insanlar açlýktan ölüyorsa iþçi ve emekçiler, halklar her gün hayattan biraz daha kovuluyorsa bunun tek nedeni kapitalist sistem ve özel mülkiyettir. Kapitalist sistemin tüm amacý kar. Ýnsan, yani iþçi ise bunun için sadece bir araçtýr. Ýnsanlýðýn ve doðanýn kurtuluþu ancak kapitalist sistemi devrim yoluyla bütün temelleri ile yýkmakla mümkün. Doðanýn en yüksek ürünü olan insanýn özgürlüðü sosyalist sistemde mümkün. Ýnsanýn insaný sömürmediði, çalýþmanýn bir yük olmaktan çýkýp bir zevk olduðu bir üretim biçimi olan komünizmde olasý.. Bütün bunlarý yapacak olan iþçi sýnýfýdýr. Ýþçi sýnýfý kendisiyle birlikte diðer ezilen unsurlarý kurtarmakla hükümlüdür. Bu iþçi sýnýfýnýn nihai görevi ve zorunluluðudur. Devrimci olmanýn da devrimci kalmanýn da tek yolu budur. Bunlarý yapmak için de örgütlenmek ve Leninist Partinin politikalarý doðrultusunda savaþmak gerekir. Ýþçi sýnýfý öncülüðünde kurulacak bir iktidarýn iþi daha kolay olacaktýr. Her þeyden önce, iktidarýn imtiyazlarý iþçi sýnýfýnýn elinde olacaðýndan, ortak mülkiyete dönüþtürülmüþ olan üretim araçlarýnýn denetimi ve üretimin bölüþümü daha düzenli ve adil olacaktýr. Ayrýca iþçi sýnýfý elindeki iktidarý ve devleti sýnýfýn ayrýcalýklarýný ortadan kaldýrmak ve sýnýflarý sönümlendireceði için artýk devletin de olmasý için bir neden kalmayacak . Sýnýf farklýlýklarý olmayacaðý için devletin görevi ve varlýðýna artýk ihtiyaç yoktur. Bütün bunlarý yapacak tek sýnýf iþçi sýnýfý ve bunu yapacak tek devlet türü proletarya diktatörlüðüdür.

Sosyalizm

lerden yaþandý; bununla birlikte üst yapýnýn deðiþikliklere uðramasý kaçýnýlmaz oldu. Bütün yaþananlar sosyalizmin kaçýnýlmaz olduðunun bir ispatýndan baþka nedir? Kapitalizmin öncesiz ve sonsuz olduðu tezi bir aldatmacadan baþka bir þey deðildir. Yalnýzca iþçi ve emekçilerin kapitalizmin sonsuzluðuna inandýrmak için ortaya atýlan ve bilinç bulanýklýðý yaratmak için bilinçli olarak yapýlan bir hiledir. Sýnýflý toplumlarýn tarihine bakýldýðýnda bunun hiç de böyle olmadýðý ortaya çýkmakta. Bunlarýn farkýna vardýktan sonra iþimiz daha kolay olacak. Çünkü insan düþüncesini yaþadýðý koþullar belirler. Üretim ve deðiþim biçiminde meydana gelen deðiþmeler felsefede deðil yaþadýðýmýz dönemin iktisadýnda aranmalýdýr. Bu araçlar düþüncenin icat edebileceði þeyler deðildir. Ama düþüncenin yardýmýyla üretimin var olan olgularýnda bulunabilir. Þimdi kapitalist sistemin geldiði son aþama yani tekelci kapitalizm; bundan sonrasý sosyalizm/ komünizm. Ancak bu sürecin kendiliðinden veya evrim yoluyla olmayacaðý açýk. Týpký önceki sistemler nasýl bir dizi devrim yoluyla ortadan kalktýysa, kapitalist sistemi de proleter devrimle tarihin çöplüðüne göndermek mümkün. Bir çok insan þunu söyleyebilir: kapitalist sistem güçlü, bizim ona gücümüz yetmez. Tabii bu düþünce kendiliðinden oluþan bir süreç deðil. Yýllarca burjuvazi ve onlarýn sýnýf iþbirlikçisi küçük burjuva hareketler, ajanlar tarafýndan bunun propagandasý yapýlmakta. Ýþçi sýnýfý kendi gücünün farkýna varmasýn diye yapýlan çalýþmanýn sonucu bu. Belki bundan yýllar önce biri bize, feodal toplum yýkýlacak onun yerine burjuva cumhuriyetler olacak, dese inanmayabilirdik. Bugün çoðu insan köleci ve feodal toplumun yaþandýðýna inanamaz. Ýktisadi yapý ve üretim iliþkilerine bakýldýðýnda bunun da kaçýnýlmaz olduðu ortada. Yeter ki biz her þeyi üretenler kendi gücümüzün farkýna varalým.

19


EMEKÇÝ KADINLAR

SOSYALÝZM YOLUNDA

Kadın Sorunu

21.

20

yy’da insanlýk her alanda devasa adýmlar attý, atmaya da devam ediyor. Üretim öyle bir düzeye geldi ki saniyede koca koca makineler üretilebiliyor. Uzay çalýþmalarý evrenin sýrlarýný bir bir çözüyor. Yaðmur bulutlarý havada daðýtýlabiliyor. Büyük ölçekli depremler insanlarýn burunlarý bile kanamadan atlatýlabiliyor. Peki 21.yy’da kapitalizm iþçi ve emekçilere neler sunuyor. Ýþsizlik, açlýk, sefalet daha fazla sömürü, daha fazla baský ve iþkence... Ya ezilenlerin ezilenleri emekçi kadýnlar? Zorla evlendirilmenin ardýndan bulaþýk, çamaþýr, ev temizliði, yemek, çocuklara bakmak, ucuz emek olarak çalýþmak, her yerde cinsel bir obje olarak aþaðýlanmak, gerici gelenek ve görenekler altýnda ezilmek... Çürüyen kapitalizm emekçi kadýnlara tüm bunlarýn yanýnda dayak, tecavüz ve ölüm vadediyor. Çaðýn bilim, teknoloji, sanat, týp vb. birçok alanýndaki bu geliþmiþliðine karþý nasýl olur da kadýn sorunu konusunda bir arpa boyu yol alýnamaz. Bu emekçi kadýnlarý düþündürüyor. Kimilerimiz kaderimiz böyle diyecek kadar kanýksamýþ bu durumu. “Aþaðýlanmak, kölece yaþamak, erkeðin keyif ve çocuk doðurma aleti olmak” adeta iç-

selleþmiþ ve baþka bir yaþam düþünemez hale getirilmiþ. Peki nasýl geldik bu hale? Özel mülkiyetin doðuþu ve sýnýflý toplumlarýn oluþmaya baþlamasýndan bu yana iþitilir oldu bu sözler “Dur, sus, yapma, ayýp, günah, yasak, sen kýzsýn konuþma, karýþma, gülme, öyle oturma, böyle giyinme, okula da gitme iþe de, evden de çýkma...” Hem burjuva sýnýfýn kadýn ve erkekleri tarafýndan sömürüldük, ezildik, aþaðýlandýk. Hem de ne acýdýr ki ayný sýnýftan, hatta bazen ayný cinsten olmamýza raðmen iþçi ve emekçiler tarafýndan dýþlandýk, horlandýk, örselendik. Çünkü iþçi sýnýfýnýn kadýn ve erkeklerinin bilinci de burjuvazi tarafýndan güdükleþtirilmiþti. Burjuva ahlak ve deðer yargýlarýyla bilinci bulandýrýlmýþtý. Burjuvazi emekçi kadýnlarý mücadeleden uzak tutmak için “ev içi emeðini ücretlendirmekten” tutalým da sorunu sýnýfsal temelinden kopararak basit bir kadýn-erkek ayrýmýna indirgemeye kadar bin bir yol denedi. Sorun burjuvazinin göstermek istediði gibi tüm kadýnlarýn sorunu deðildi. Aksine burjuva kadýn sýnýfsal olarak sömürülmedi, kendi sýnýfýyla birlikte sömürdü her zaman. Burjuvazinin bizleri yanýltmak


“Tabiat tarafýndan kadýna verilen muhakeme gücü ne kadar doðru ve güçlü kavrayýþlýdýr. Ve bu muhakeme gücü onu reddeden, ezen, boðan bir toplum tarafýndan kullanýlmadan duruyor. Eðer kadýnýn zekasý kenara atýlmamýþ, yok edilmemiþ, fakat tersine etkin olabilmiþ olsaydý insanlýk tarihi on misli hýzlý geliþirdi” Çerniþevski.

yecek kadar mücadele içindeki kadýnlardan duyduðu korkuyu açýkça sergilemektedir. Öyleyse emekçi kadýnlar faþizme karþý mücadelenin her alanýnda en önde yerlerini almalýdýrlar. Emekçi kadýnlar toplumsal duyarlýlýklarýný, örgütçü yeteneklerini, canlý sezgilerini ve pratik zekalarýný mücadelede daha etkin hale getirmelilerdir. Artýk kitleleri çekip çeviren yöneten ve harekete geçiren olmalýlardýr. Proletaryayý burjuvaziden ayýran en temel yaklaþýmlardan birinin kadýn soruna bakýþý olduðu unutulmamalýdýr. Leninist Parti’nin yönlendiriciliðinde proletarya mücadele içinde daha etkin rol alarak özgürleþecek olan emekçi kadýnlarýn önünü açacaktýr. Son olarak sorunu sadece “kadýnlarýn” sorunu olarak görmek doðru deðildir. Dar kafalý feministler gibi proleter erkekleri dýþlamak bir yana onlarýn da özgürleþmesinin, yücelmesinin yolunun; emekçi kadýnlarýn özgürleþmesinden geçtiðini kavramalarý gerekir. Çünkü bin yýllardýr “hiç kimse kadýný köle gibi kullanmak yüzünden erkek kadar alçalmamýþtýr” Marx

Kadın Sorunu

istemesinin nedeni ise emekçi kadýnlarýn bilinçlenmesinin, örgütlenmesinin iþçi sýnýfýnýn mücadelesini güçlendirecek ve kapitalizmin yýkýmýný kolaylaþtýracak olmasýdýr. Bu burjuvazinin sýnýfsal konumu açýsýndan anlaþýlabilir bir durum. Zaten burjuvaziden sorunlarýmýzý çözmesini yada durumumuzu iyileþtirmesini beklemiyoruz. Peri masallarýna karnýmýz tok! Ama dostun bir tek gülü yaralýyor bizi! Ayný sýnýftan proleter erkeklerin eþlerini dövmeleri, kadýnlarý cinsel olarak aþaðýlamalarý ya da sorunu bulaþýk yýkama sorununa indirgeyecek kadar bönleþmiþ bakýþ açýlarý sýnýf kardeþlerimiz olan erkeklerinde alçalmasý anlamýna geliyor. Emekçi kadýnlar her alanda kendi sorunlarýna sahip çýkmadan, erkek egemen anlayýþa, emek sömürüsüne dayanan ve kadýnýn ezilmiþliðinin teminatý olan kapitalist sistemi yýkmadan gerçek anlamda özgürlük yüzü göremez. Emekçi kadýnlarý olduðu gibi tüm iþçi ve emekçileri her gün biraz daha yaþamdan kovan kapitalist sisteme karþý mücadele, emekçi kadýnlarýn özgürlüðünün ilk ve en önemli adýmý. Bu iþ bugünden baþlar! Emekçi kadýnlar olarak ilk iþimiz kadýn sorununu sadece tarihçesini bilmenin ötesine geçirebilmektir. Kadýn sorununa daha canlý, dinamik yaklaþabilmeliyiz. Çevremizdeki tüm kadýnlarý devrimci yönde harekete geçirebilmeliyiz. Günlük yaþamda karþýmýza çýkan tüm gerilikleri fark edebilmeli ve bu sorunlarla mücadele edebilmeliyiz. Kendi içimizdeki sorunlarýmýzý tartýþabilmeli, yüzyýllarca içimize sinsice iþlemiþ geriliklerin kökünü kazýyabilmeliyiz. Kadýn sorunu söz konusu olduðunda mangalda kül býrakmayanlara yaþam pratiðinde ayný tas ayný hamam olduklarýný hiç çekinmeden gösterebilmeliyiz. Kadýn sorununu kötü esprilerin ve alay konularýnýn malzemesi olmaktan çýkarmalýyýz. Kadýnlarýn acýnacak birer zavallý olmadýðýný mücadele içinde daha etkin olarak göstermeliyiz. Faþizm dahi “önce kadýnlarý vurun” di-

21


N

GENÇLÝÐÝN 19. MÜCADE

Gündem

e mutlu bugünü yaþayanlara ve yaþatanlara! Ne mutlu Leninist saflarda savaþan gençliðe! Proletaryanýn zaferi için çarpýþan ve bu zaferin teminatý olan Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi 19. mücadele yýlýnda. Dünya halklarýnýn, Türkiye ve K. Kürdistan emekçi halklarýnýn mutluluðu, özgür yarýnlarý ve huzurlu günleri, yani sosyalizm için savaþan Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi 18 mücadele yýlýný, birçok deneyim ve tecrübe kazanarak geride býraktý. Bu süre içerisinde sloganlarýmýz, politikalarýmýz sýnýf savaþýmýnýn silinmez sayfalarýna yazýldýlar. Her an, mücadelenin içinde, her an iþçinin yüreðini yani devrimi hissederek, isteyerek ve bu isteði gerçekleþtirmek için gösterilen onca fedakarlýk ve özveri ile geçti. Ölümsüzleþen savaþçýlarýmýz, mücadelenin her anýnda bize yol gösterdi, örnek oldu. Kolektif dehamýz, öncü kurmayýmýz öncülüðünde 18 yýl, geride önemli dersler elde edilerek, baþarýyla geçildi. Ve bugün 19. yýlýmýza daha nice zaferler eklemek için coþkuyla ve kararlýlýkla giriyoruz. Çünkü dünyanýn son sömürücü zorbalarý, tarihin en eski çöplüklüklerine atýlacak ana çok daha yakýndýr ve bizler de hasretimize sosyalizme yakýnýz!

22

kiye de girerse, gençliðin görevi açýk ve nettir. Kendi hükumetimizin yenilgisi için savaþmak olacaktýr! Bunun yaný sýra Türkiye tekelci kapitalizmi, devrimin baskýsý altýnda ter dökmeye devam ediyor. Bir taraftan gerçekleþen birçok irili ufaklý grev, direniþ ve eylemler, diðer tarafta ise yoksul Kürt halkýnýn mücadelesi. Bütün bir süreç adým adým devrimi örgütlüyor. Ýþte böylesi koþullarda eski ile yeni arasýndaki savaþýmda, çürümekte olan ve çöken kapitalizmle doðmakta olan sosyalizm mücadelesinde, Komünist Partisi çok daha önemli rol oynar. Ve onun militanlarýna, sempatizanlarýna önemli görevler yükler. Çünkü düþünceler ancak yýðýnlarla buluþtuðunda maddi bir güce dönüþür. Uðruna savaþýlmayan hiçbir istek gerçekleþmez. Bu yüzden doðru politikalarý savunuyor olmak daha fazla sorumluluk yükler insana. Eðer politikalarýmýz doðruysa, tespitlerimiz, öngörülerimiz doðruysa çok daha fazla sorumluyuz hala bu acýlarýn çekilmesinden; çünkü yýðýnlarý bu doðruya çekememiþiz demektir. Ýþte bu yüzden 19. yýlýmýz bize çok daha önemli görevler ve sorumluluklar yüklüyor. Bizim devrim gibi bir iddiamýz var. Bu iddianýn sahibi olmak demek süreci tüm yönleri ile ele alýp, doðru politikalar üretmek ve bunun için enerjik bir biçimde mücadele etmek demektir. Proletaryanýn devMücadelenin Yeni Evresi rimci sýnýf partisi bu iddiaya sahip. Mücadele dolu ve Gençliðin Görevleri tarihimiz bunun ispatýdýr. Kapitalist dünya (ve Türkiye tekelci kapitalizmi) Leninistlerin yýllardýr tek baþýna savunduðu 1 büyük bir bunalým yaþýyor. En son Gürcistan Güney Mayýs Taksim politikasý, 2007’den bu yana kitleler taOsetya’ya girince, Kafkasya’da yaþanan savaþ ve son- rafýndan hayata geçiriliyor. 2 yýldýr dünyada ender görasýndaki geliþmeler bunun göstergesidir. Emperya- rülebilecek 1 Mayýslar yaþanýyor. Böylesi zamanlarda lizm 3. Dünya savaþýný cephe ülkeler üzerinden iç savaþ tüm çýplaklýðý ile kendisini gösteriyor. Kitledünyanýn geneline yayýyor. Gürcistan’ýn yenilgisi, ler savaþ deneyimi kazanýyor. Hem de savunma ya da ABD’nin hesaplarýnýn tutmamasý, Rusya’nýn beklen- direniþ deðil, saldýrý ve ele geçirme savaþýnýn deneyimedik ani tepkisi, savaþ sonrasý ABD’nin Polonya ve mini. Çünkü son iki 1 Mayýs’ta görüldü ki savunmada Çek Cumhuriyeti üzerine yerleþtireceði söylenen FSS olan ve kuþatýlan karþý-devrimci güçlerdir. 2008 1 (Füze savunma sistemleri) ve Rusya’nýn “askeri güç Mayýs’ýnda 32 bin kiþilik bir güçle Taksim Meydaný’ný uygularýz” tehdidi gösteriyor ki bunalým doruk nok- savundular, bu kadar gücü oraya yýðmaya iten devritasýnda. Olaylar böylesine baþ döndürücü bir hýzla iler- min gücü deðil de nedir? Saldýran ise devrimin topliyor. Çünkü emperyalist kapitalist sistemin dayandýðý lumsal güçleridir. Tüm dünyada geliþen anti-kapitalist eylemler ve temeller birer birer yýkýlýyor. Eðer sýcak savaþa Tür-


N PARTÝSÝ ELE YILINDA

menin çýkarlarý uðruna döküldü ve yapýlan her barýþ anlaþmasý, bir baþka savaþ için gereken zaman dilimini karþýlamaktan öte bir iþe yaramadý. Yani barýþ, iki savaþ arasýndaki kýsa bir moladan baþka bir anlama gelmedi. Sonunda savaþlar yine yaþandý, ölümler, açlýk ve daha fazla yoksulluk. Ve þimdi Türkiye tekelci kapitalizminin gelmiþ olduðu bu düzeyde, Kürt halký haklý olarak diðer halklar gibi “barýþ” istiyor. Kürt halký yýllardýr serhýldanlarla, gerilla savaþlarý ile özgürlüðünü elde etmek için savaþýyor. Bu uðurda binlerce Kürt genci, kadýný ve çocuklarý feda edildi. Kürt halkýnýn yaþamý baský ve iþkence ile geçti. Ama bunun sonunda Ortadoðu’nun en savaþçý halklarýndan biri haline geldi. Barýþ tüm dünya halklarýnýn isteðidir, biz komünistler de dünyanýn en barýþçýl insanlarýyýz. Fakat sorun þu, oraya nasýl varýlacak? Bu kesinlikle burjuvazi ile uzlaþmayla olmayacak! Çünkü özel mülkiyet var olduðu sürece, sýnýflar da olacak ve egemen sýnýflarýn çýkarlarý uðruna yapýlan savaþlar, ilhaklar da! Bu nedenle biz dünya üzerinde gerçek barýþýn ancak kapitalizmin bir devrimle yýkýlmasý ve sosyalizmin kurulmasý ile mümkün olacaðýný düþünüyoruz. Sömürünün ve baskýnýn olmadýðý, Toplumun ve insanlýðýn çýkarlarýný temel alan bir sistemde ancak barýþ mümkün olabilir. Yiðit Kürt halký, özlediðimiz dünyaya ancak savaþarak, Türk ve Kürt halklarýnýn mücadele birliði ile ulaþabiliriz. “Barýþ için Devrim Devrim Ýçin Savaþ” temel þiarýmýz olmalýdýr. 1 Eylül tüm dünyada dünya barýþ günü olarak kutlanýyor. Bugün ayný zamanda dünyanýn gerçek barýþý ve proletaryanýn özgürlüðü için savaþan Proletaryanýn devrimci sýnýf partisinin kuruluþ günüdür. Þimdi 19. yýlýmýza, mücadeleyi her alanda ilerletmek için girmeliyiz. Türk ve Kürt halkýnýn özgürlüðü bizim kararlýlýðýmýza ve çabamýza baðlý. Çünkü “Proletaryanýn kapitalizme karþý savaþýnda örgütten baþka bir silahý yoktur.” Þimdi o örgütü proletaryaya ve onun genç militanlarýna götürmeliyiz! Yeni dönemde görevimiz budur. Zafere Kadar Daima!

Gündem

ayaklanmalar, yeryüzünü mücadelenin temel alaný yaptý. Artýk þu ya da bu ülkede deðil bütün olarak dünyanýn tamamýnda devrim dalgasý kendisini hissettiriyor. Tekelleþmenin gelmiþ olduðu düzey, ulaþýlan ekonomik iliþkilerin düzeyi dünyada ardýþýk devrimlerin önünü açýyor. En son 30 ülkede gerçekleþen açlýk isyanlarý bu sona nasýl varýlacaðý konusunda bir ipucu! Ve Leninistler yýllar öncesinden tarihin yeni bir evresinde olduðumuzu, kapitalizmi aþma yönünde tüm dünyada büyük bir sýçrama yaþandýðýný ortaya koymuþtu. Yaþam bir kez daha bunu doðrulamýþ oldu. Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi bu öngörü yeteneðini baþtan aþaðý Marksizm-Leninizmle donanarak elde etti. Bir pusulanýn ibresi gibi, Leninistlerin dikkati sýnýf savaþýna ve onun sorunlarýna yönelmiþtir. Proletarya ve onun genç militanlarý devamlý olarak, burjuvazinin oyunlarýna karþý, politik manevralarýna karþý Proletaryanýn devrimci sýnýf partisi tarafýndan uyarýldý, bilinci açýk tutulmaya ve hazýr olmaya çaðrýldý. Reformistlerin ve oportünistlerin kitleleri düzen içerisine çekme çabalarýna karþýn, o hep iktidar için savaþmanýn çaðrýsýný yapýp, bunun için savaþarak, ortalama sola karþý her yerde mücadele etti. Mücadele sadece “dýþarda” sürmedi, devrimin temel mücadele alanlarýndan biri haline gelmiþ olan zindanlar cephesinde ise Leninist tutsaklar mücadelenin ve çatýþmalarýn her anýnda hep en önünde yer aldý. Mücadeleyi sadece basit bir iyileþtirme ya da hak alma sorunu olarak görmeyip, devrim mücadelesinin ilerletici bir dinamiði olarak gördü. Bu alanda savaþarak ölümsüzleþen Murat, Sibel ve Aysun yoldaþlarýmýzýn bayraðý ellerimizde ve onu en yükseklere çýkaracaðýz. Bunun yaný sýra devrimin en dinamik gücü olan Kürt Halký birçok serhýldanlara yöneldi. Bu konuda son dönemde en çok öne çýkarýlan istem “barýþýn bir an önce saðlanmasý”dýr. Bunun üzerinde ayrýca durmalýyýz. Çünkü barýþýn nasýl elde edileceði ya da “barýþ”‘tan ne anladýðýmýz önemlidir. Özel mülkiyet ortaya çýktýðýndan bu yana dünya üzerinde savaþlar hiç eksik olmadý. Dünya bu aþamaya gelene kadar milyarlarca insanýn kaný bir grup ege-

23


Zindanlardan 24

TekirdaÄ&#x;’dan Leninist Tutsaklar


TERSANE ÝÞÇÝSİ KAVGANIN ÞAFAÐINDA

del onlarca araba, papyonlu beyleri ve boya fýçýsýndan çýkarýlmýþ kuyumcu tezgahý gibi gezinen kadýnlarý görünce aklýma ilk anda “galiba yine meclisten birileri iþçileri kandýrmak için iþ baþýnda” diye düþünürken yanýmdaki iþçi arkadaþtan yapýmý biten bir geminin sahipleri tarafýndan kutlama yapýldýðýný öðrendim. Dayanamayýp içeri girdik. Ýçerde onlarca insan, daha dün 3 iþçinin öldüðü ve birçok iþçininde ölümün ucundan döndüðü tersanenin bitiþiðinde ellerinde içki kadehleri ve kahkahalarla kutlama yapýyorlardý. Diðer yanda ise kavurucu güneþin altýnda terden sýrýlsýklam olmuþ iþçi arkadaþlar ayný tersanede yine ölümle kol kola çalýþmaya devam ediyorlardý. Yaþanan bu olaylar ve gördüðüklerimiz bize bir þeyi bir kez daha gösteriyor. Ýþçilerin yaþam koþullarý ne kadar kötü olursa olsun, hatta kum torbasý yerine koyulup ölüme dahi gönderilse bile, birileri bunun karþýsýnda iþçileri, iktidarlarý üzerinden elde ettikleri servetleriyle ölülerimizin karþýsýnda kahkahalarla eðlence dahi düzenlese, iþçiler eðer örgütlü ve bilinçli deðillerse, bu düzen sürecektir. Dolayýsýyla bir kez daha gördük ki hem tersane iþçileri hem de diðer iþ kollarýndaki iþçiler sadece yaþamak için (“tersanelerde artýk ölmek istemiyoruz” sloganý öne çýkarýlmaya çalýþýlýyor) ufak tefek deðiþimler için deðil, kökten bir deðiþim için, devrim için örgütlenmeli mücadele etmelidir. Tersanelerde yaþanan her ölüm iþçilerin öfkesini bir kat daha artýrýyor. Ölümleri ancak ve ancak sosyalizm önleyebilir. Ýþçi sýnýfý bilinçli, örgütlü ve devrimciyse her þeydir, deðilse hiçbir þey.. FABRÝKALAR TARLALAR SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! Genç Yoldaþ Okuru Bir Ýþçi

Okurlardan

T

uzla Tersaneler bölgesinde son dönemlerde sýk sýk yaþanan iþçi ölümleri ve iþ kazalarýyla tersaneler bir anda tüm toplumun gündemine girdi. Ve görünen o ki tersaneler bundan sonrada iþ kazalarý, iþçi ölümleri ve artarak sürecek olan iþçi eylemleriyle gündemde olacak. Aðustos ayýnýn ikinci haftasýnda Tuzla tersaneler bölgesinde bulunan Gisan Tersanesi’nde yapýmý biten bir geminin filikasýnýn denenmesi sýrasýnda filikaya aðýrlýk için, kum torbasý yerine iþçiler koyulmuþ ve filikanýn halatýnýn kopmasý sonucu filika denize çakýlmýþ ve 3 iþçi boðularak yaþamýný yitirdi. 16 iþçi ise bu seferlik þans eseri yaralý olarak kurtuldu. Tersanelerde yaþanan bu iþ cinayetleri tersane patronlarýnýn, her iþ kazasýndan sonra kameralarýn karþýsýnda söylediði sözlerin nasýl kocaman bir yalan olduðunu ortaya koydu. 19 iþçi resmen ellerine ateþ verilerek barut dolu bir odaya gönderildi. Burada iþ kazasý olmasýna deðil, 19 iþçinin tamamýnýn ölmediðine þaþmak gerek. Çünkü iþçiler göz göre göre ölüme gönderildiler. Ve siz bu yazýyý okuduðunuz sýrada tersane iþçilerinin kimi ölen 3 arkadaþlarý gibi filikalara doldurularak suya indiriliyor, kimi tonlarca aðýrlýktaki saclarýn altýnda plastik baretleriyle þu yada bu þekilde ölümle yüz yüze çalýþmaya devam ediyor. Bütün iþçiler tersanelerin kapýlarýndan devasa gemilere doðru yürürken “acaba bugün hangi arkadaþýmýz!” diye içinden geçirerek iþe gidiyor. Burada 3 iþçinin yaþamýnýn sona ermesiyle sonuçlanan Gisan Tersanesi’ndeki cinayetlerden sonra kýsa süre gördüðüm bir olaya deðinmek gerekiyor. Gisan Tersanesi’nde yaþanan iþ cinayetinden sonraki sabah tersanenin önüne gittik. Ýþçi arkadaþlarla bir süre burada bekledikten sonra diðer iþçilerle çay ocaðýna doðru gittik. Çay ocaðýna doðru giderken Gisan Tersanesi’nin bitiþiðindeki tersanenin içinde son mo-

25


Sosyalist Sorgulama

Ý

26

SOSYALÝST SORGULAMANIN GEREKLÝLÝÐÝ

Özetle devrimci olmak aileyi nsanlýk tarihinin geliþisýný gerektirir. Sorgulama; kuru miyle paralellik gösteren silmekten geçmez, bunu böyle bir soru sorma yöntemi deðildir, algýlamamýz sorgulama sorgulama hiçe sayýldýðý yorucu bir araþtýrma gerektirir. Bu ha ta la rý mýz dan i le ri ge lir. Biz an gerilemeye, tam tersine doðru araþtýrma içinde örgütlenmelerin bir þekilde kullanýldýðý zaman ise emeðimizi verelim, yapýcý olalým. yayýnlarý, eylemlilikleri, oluþum Unutmayalým ki amacýmýzý geliþime yol açar. þekilleri yer almalýdýr. Yorucu aToplumumuzda kullanýlan ve gerçekleþtirmemizde bize katýlan ma sosyalizm mücadelesi için geher birey bizim için önemlidir. genelimizin duymaktan hiç de haz reken yadsýnamaz bir araþtýrmadýr Bu nun i çin ge re ken e me ði etmediði bir laf vardýr: “Senin beybu. Hem düzeni deðiþtirmek iddinini yýkamýþlar” Bunun tam anla- verdiðimize emin olalým, emek asýnda olanlarýn yorulmalarý gevermeden çekip gitmek en mý sen bulunduðun konumu, rekmez mi? kolaydýr. Biz sosyalistler sorgulamadan, bilincine varmadan Ýçerisinde olmamýz gereken gerçekçi olup kabul etmiþsindir. Aslýnda bu yazýsosyalist örgütlenmeyi bulduðuim kan sý zý zor la ma lý yýz. nýn kaleme alýnmasýnýn çýkýþ nokmuza inanýyoruz. Ama o örgüttasý tam da budur. lenmede yer almakta Sorgulama, hayatýmýzýn bir çok alanýnda ele alýn- sorgulamanýn iþlevinin bittiðini düþünmemeliyiz. Ýlk masý gereken geniþ bir konudur. Ancak burada örgüt- saðlýklý sorgulamadan sonraki bu ikinci aþamada, bulenme ve örgütlenme sürecinde aile yönünden yani lunduðumuz örgütlenmenin geliþimini daha da ileriye sosyalizm yolunda ilerleyen kiþiler açýsýndan önem arz götürmek için yapmamýz gerekenler, olmasý gerekeneden sorgulamayý ele almakta fayda olduðunu düþünü- ler yönünde sorgulama yer alýr. Sosyalist örgütlenmeyorum. de yer almak sadece verilen görevleri yerine getirmeyi gerektirmez. Daha iyi nasýl olur, sorusuna kafa yoraÖRGÜTLENME Buradaki örgütlenme tahmin edeceðimiz üzere rak yeni görev alanlarý açmayý gerektirir. Ayrýca busosyalist örgütlenmedir. Sosyalist örgütlenme; sömü- lunduðumuz örgütlenmede yapýlan her þey -sosyalist rü düzenini ortadan kaldýrma ve sosyalist - ileri safha- geliþim açýsýndan- bize doðru gelmeyebilir. Bunu muda komünist- bir düzen kurma amacýný güden hakkak örgütlenme içerisindeki yoldaþlarýmýzla payinsanlarýn, bunun tek baþýna yapýlamayacaðý düþünce- laþmalýyýz ve yanlýþ düþünen bizsek bu yanlýþlarýmýzý siyle, kendisi gibi düþünenlerle bir araya geldiði ör- düzeltmeliyiz, örgütlenmemizin yanlýþlýðý mevcutsa gütlenmedir. Sosyalist örgütlenmede yer almaya karar bunun düzeltilmesi için çaba sarfetmeliyiz. “Hayýr, kovermek; yürek, emek ve bilinç gerektiren bir sürecin lektif bunu yanlýþ yaptý, ben bu örgütlenmeden ayrýlýilk adýmýdýr. Ýþte en önemli sorgulamalardan biri bu a- yorum” duruþu bir sosyaliste yakýþmaz. Sosyalizm þamada yaþanmalýdýr. Kiþiler bu ilk adýmýný, sosyalist amacýna yönelmiþ gerçek bir örgütlenmenin üyelerindüzene ulaþýmý somutlayan, bunun için sözde deðil öz- den beklediði amaca ulaþmak için eðer varsa kafalarýde mücadeleyi benimseyen ve sosyalizmi ülke koþul- nýn üyeleri tarafýndan bildirilmesi ve yine bu hatalarýn larýna en iyi uyarlayabilen insanlarýn oluþturduðu düzeltilmesi için üyeleri tarafýndan emek verilmesidir. örgütlenmelerden yana atmalýdýrlar. Bu da ülkedeki O halde biz üyeler hem örgütlenmenin teftiþ kurumu sosyalist örgütlenmelerin iyi bir þekilde sorgulanma- hem de örgütlenmeyi ileriye taþýyacak emek kurumu


görevini en doðru þekilde yerine getirecek kiþiler olmalýyýz. Üzerinde durmamýz gereken bir durum da þudur ki: Bizler hizipçi deðil, amacýmýza ulaþmak için örgütümüzün geliþimini daha da ileri götürmek isteyen sosyalist üyeler olmalýyýz. Doðru yönde sorgulama bizleri hizipçilikten uzaklaþtýrýr. Sorgulama, geliþime kucak açtýðý sürece sosyalist sorgulama olur. AÝLE Sosyalizmi kurma düþüncesine sahip olmakla kalmayýp bu düþünceyi hayata geçirmeyi amaç edinen sosyalistlerin karþýlaþtýklarý ve aþmalarý gereken güçlüklerden biri de ailedir. Türkiye’de 1980 döneminden sonra aileler örgütlenmeden, örgütlü yapýdan korkar, örgütlü yapýyý dýþtalar bir hal almak durumunda býrakýldýlar. Bu nedenle 80 sonrasý kuþaðýn örgütlenmeye karþý aile tarafýndan denetimi iki kat arttý. Peki ne yapmalýyýz? Bir sosyalist örgütlenmeye katýlan sosyalist bireyler ailelerini de mücadeleye katmak için yapýcý yönde çaba sarfetmelidirler. Örgütlenmeden korkar hale getirilmiþ ailelerimize karþý vereceðimiz bu çabada da yine baþvurmamýz gereken yol sosyalist sorgulamadýr. Sosyalist örgütlenme, üyelerinden ailelerini de kendileriyle birlikte getirmeleri için çaba görmek ister. Ama bu çaba verildiði halde örgüt üyelerinin aile baðlarý amaca ve örgütlenmeye yarardan çok zarar arz ederse bu baðýn gerektiði ölçüde kopmasý da yadsýnamaz. Aileye karþý yapýlmasý gereken “ben örgütteyim, gidiyorum ve sizleri siliyorum” olmamalýdýr. Bunun olmamasý için de sosyalist sorgulamaya baþvurarak ilk ve ikinci adýmlarý saðlam atmak gerekir. Ýlk iki adýmýn yadsýndýðý ölçüde ailemize gidiþ yollarýmýz da yanlýþlar olacaktýr. Unutmamamýz gereken nokta ailemizi en iyi biz tanýrýz, örgütlenmemizi ona tanýttýðýmýz oranda tanýr. Elbette sosyalist örgütlenmemiz bu durumda genel olarak ailelerimizin vereceði tepkileri ve bu tepkilere karþý ne yapýlmasý gerektiðini bizlerle paylaþýr. Bu paylaþým çok önemlidir. Yap-

mamýz gereken örgütlenmenin direktiflerini ailelerimizle en iyi þekilde uyarlamaktýr, týpký genel sosyalizm ilkelerini ülkelere uyarlamak gibi. Bu süreç de epey yorucu ve yýpratýcýdýr. Ancak aþýlamayacak bir süreç deðildir. Ailelerimize beynimizin yýkanmadýðýný aslýnda ufkumuzun açýldýðýný, beyin yýkanmasýnýn bu düzen savunucularýnýn örgütlenmeye karþý koymak için ailelerimize benimsettiði bir yanýlsama olduðunu göstermek için en iyi yolu bulmak iyi bir þekilde sosyalist sorgulamayla mümkündür. Kimileri bu süreç sonrasýnda aileleriyle birlikte mücadeleye devam ederken, kimileri ise bütün çabalarýna raðmen emeklerine cevap vermeyen ailelerinden ayrý devam eder. Burada önemli olan yapýcý yolu denedikten sonra yýkýcýya yönelmektir. En iyi yapýcý yolu da genel ilkeleri ailemize uyarlayarak ulaþabiliriz. Bunu yaptýðýmýz halde baþarýsýz olursak bu durumda yapýlacak þey hepimizin en son istediði ama yapýlmasý gereken þeydir. Özetle devrimci olmak aileyi silmekten geçmez, bunu böyle algýlamamýz sorgulama hatalarýmýzdan ileri gelir. Biz emeðimizi verelim, yapýcý olalým. Unutmayalým ki amacýmýzý gerçekleþtirmemizde bize katýlan her birey bizim için önemlidir. Bunun için gereken emeði verdiðimize emin olalým, emek vermeden çekip gitmek en kolaydýr. Biz sosyalistler gerçekçi olup imkansýzý zorlamalýyýz. Ailelerimize bizdeki devrimci deðiþim ve dönüþümü sadece sözlerimizle deðil özümüzle de göstermek bu noktada önemli bir adýmdýr. Sosyalizmi düþünmek ve bu düþünceyi gerçekleþtirmek için eylemselliðe geçmek yani örgütlenmek öncesi ve sonrasý itibarýyla emek ister, koþullarý iyi deðerlendirmeyi ve geliþim yönünde sorgulamayý bekler. Biz sosyalistler bunu baþarabiliriz. Yeter ki yüreðimiz, bilincimiz ve sorgulamamýz devrim yönünde olsun, devrimden yana baksýn.

Sosyalist Sorgulama

“Eleştirinin, zincirden düşsel çiçekler derlemiş olması, insanın o zinciri düş gücü ya da avuntu olmaksızın taşıması için değil, zinciri silkip atarak yaşayan çiçeği seçmesi içindir.” Karl Marx

Sivas’tan Genç Yoldaþ Okuru

27


S

AÝLE KARÞISINDA DEVRÝMCÝ TAVIR!

talin, devrimcilerin farklý bir kumaþtan dokunduðunu söyler. Bu öylesine söylenmiþ bir söz deðildir. Tarih boyunca baskýya, sömürüye karþý savaþmýþ sayýsýz devrimcinin yaþam deneyiminin özetidir bu söz.

Okurlardan

“Geçmiþ burjuva alýþkanlýklarýndan ve iliþkilerinden, aileden, burjuva hayatýn sunduðu rahatlýktan vazgeçebilenler gerçek anlamda bir devrimci olabilir.”

28

Devrimci karþýlaþtýðý sorunlarýn kendini kamburlaþtýrmasýna izin vermez. Devrimci, mücadele içinde türlü zorluklarla karþýlaþýr ve bu zorluklarý, sorunlarý aþabildiði ölçüde devrimcileþir. Ýnsanlarý yýkmayan þey ona güç katar. Çeþitli ülkelerin devrim tarihini anlatan romanlarý hepimiz okumuþuzdur. Bu romanlarda yiðitçe mücadele eden, zorluklar karþýsýnda yýlmayan devrimcileri kendimize örnek almýþýzdýr. Bu insanlar karþýlaþtýklarý sorunlarý çözebildikleri içindir ki ülkelerinde devrimi baþardýlar. Farklý koþullarda, farklý zaman ve mekanda bir devrim yapmaya çalýþýyoruz. Karþýmýza ilerlememizi engelleyen çeþitli sorunlar çýkýyor. Devrimci mücadelenin sorunlar olmadan yürüyebileceðini düþünmek en hafif tabirle hayal olur. Önemli olan, sorunlarýn olmasý deðildir, bu sorunlarý aþma kararlýlýðýmýzdýr. Veyahut bu sorunlarý çözmek için çaba harcayýp, harcamayacaðýmýzdýr. Devrimin kaderi bizim bu sorunlarý ne kadar çözüp, ne kadar çözemediðimize baðlý. Bu konuda muhakkak ki geçmiþ deneyim ve tecrübelerden yararlanmak önemlidir. Ya da yaþadýðýmýz sorunlarýn çözümünde daha deneyimli yoldaþlarýmýzdan yardým isteyebiliriz. Ama þu unutulmasýn ki, bir insan sorunlarý çözmek istemiyorsa, ona kimse yar-

dýmcý olamaz. Bu kýsa hatýrlatmayý yaptýktan sonra, özellikle genç yoldaþlarýmýzýn karþýlaþtýðý sorunlardan biri olan aile sorunu karþýsýnda belli bir yaklaþým sunmaya çalýþacaðýz.

Bir Devrimcinin Aile Karþýsýndaki Tavrý Nasýl Olmalýdýr? Lenin bir devrimcinin sahip olmasý gereken özelliklerden bahsederken þöyle diyor: “Geçmiþ burjuva alýþkanlýklarýndan ve iliþkilerinden, aileden, burjuva hayatýn sunduðu rahatlýktan vazgeçebilenler gerçek anlamda bir devrimci olabilir.” Burjuva sistemle tüm köprüleri atmadan gerçek bir devrimci olmak çok zordur. Hatta bu alýþkanlýklardan, iliþkilerden, rahattan vazgeçmeyenler devrimci harekete oportünizm ve reformizm mikrobunu da taþýrlar. Aydýnlýða götürmeyen bütün gemiler yakýlmalý. Ama burada peþinen þu sonucu çýkarmak yanlýþ olur: Devrimci olmak isteyen ailesini terk etmeli. Hayýr bunu söylemek istemiyoruz. Daha doðrusu ilk elden yapýlmasý gereken devrimci olmaya karar verdikten sonra evi terk etmek deðil. Birçoðumuz emekçi ailelerin çocuklarýyýz. Nasýl ki diðer emekçi aileleri örgütlemeye çalýþýyorsak ayný þekilde kendi ailelerimizi de örgütlemeye çalýþmalýyýz. Tüm bir ailenin örgütlü mücadele içerisinde olduðu nice örnek var. Kürt halký buna en iyi örneklerden biridir. Ýdeal olan budur. Bunu yaratmak için çalýþmalýyýz. Ama iþler her zaman bizim istediðimiz gibi gitmeyebilir. Ailelerin, devrimci olan çocuklarýný mücadeleden düþürebilmek için birçok yola baþvurduðunu da biliyoruz. En çok baþvurulan yöntem de duygusal baský kurmaktýr. Bu durumda yapýlmasý gereken þey kararlýlýkla yürümektir. Tercih devrimden, devrimcilikten yana yapýlmalýdýr. Týpký Sibel Sürücü’nün yaptýðý gibi. Nazým’la yazýmýza son verelim: “Düþmesin bizimle yola, evlerinde aðlayanlarýn gözyaþlarýný, boyunlarýnda aðýr bir zincir gibi taþýyanlar, býraksýn peþimizi kendi yüreðinin kabuðunda yaþayanlar.”


MÜCADELEMÝZE SAHÝP ÇIKMA ZAMANIDIR

M

erhaba. Ben Ýzmir’li bir öðretmenim. Sivas katliamý dolayýsýyla 2 Temmuz’daki eyleme katýlmýþtým. Çok sýcak olduðundan, bir ara arkadaþlarýmla gölgede oturdum. Kendi aramýzda birbirimize takýlýyorduk. Ben arkadaþa “kalk atlara binip eylem yapalým” dedim. Arkadaþ da “polislerle mi?” dedi. Bende “o atýn üstündeki þerefsiz polis mi?” dedim. Etrafýmýzda 3 tane sivil polis varmýþ. “Sen polislere nasýl þerefsiz diyebilirsin, seni karakola götürürüz” dediler. “Götürürseniz götürün kaybedecek bir þeyim yok” dedim. Polis de bana “sensin þerefsiz, biz sizi korumaktan baþka ne yapýyoruz” dedi. Bende “ki-

mi kimden koruyorsunuz, biz bizle barýþýk yaþýyoruz” dedim. “Eðer ben de sizin yaptýðýnýzý yapýyorsam ben de þerefsizim” dedim. “Ne yapýyoruz” dediler. “Maaþlarýmýza zam diye eylem yaptýðýmýzda sizi yetiþtiren öðretmenlere copla saldýrýyorsunuz” dedim. “Bak götürürüm kadýn sus!” dedi bana “götürürsen götür” dedim “yaþýndan baþýndan utan” dedi. “küçük çocuklarýn kollarýný kýran sizlersiniz asýl siz utanýn” dedim. Yanýmdaki arkadaþlarýn bana usul usul “sus sus” dediklerini duydum. O anda çýldýrdým. Yýllardýk susa susa ne hale geldik... Susturulmaktan, sindirilmekten... Artýk susmayacaðým, sindirilmeyeceðim, mücadelemize sahip çýkacaðým, ben ve benim gibi dostlara, yandaþlara sesleniyorum, “Artýk susma zamaný deðil, mücadelemize sahip çýkma zamanýdýr.” Yasemin Öðretmen

“Bizler Yeryüzünün Lanetlileri Deðiliz”

meden bütünü düþünmeyi, bütüne emek vermeyi öðreniyorum. Ve bütünü düþünürken yaþadýðým ülke þartlarýný, insanlarý insansýzlaþtýrarak, insanlarý dil, din, ýrk, mezhep ayrýlýklarýna itip insaný insan olmaktan ayýran, insan ayrýmýný reddediyorum. Kürt halkýnýn ezilmiþliðini, yaþadýðým topraklardaki insan ayrýmýný insan kýyýmýný algýlýyorum. Ve en çok da yaþasýn Kürt ve Türk halklarýnýn mücadele birliði demeyi istiyorum. Yaþasýn Türk proletaryasý ve Kürt halkýnýn birlikte mücadelesi demeyi seviyorum. Bunun yanýnda ... bizler yeryüzünün lanetlileri deðiliz. Yeryüzünün laneti kapitalizmin sömürüsü altýnda , umut baðladýðýmýz, kapitalist hesaplarýný çürüttüðümüz için, yeni insanýn yeni yaþamýný getirdiðiniz için teþekkür ederim. “Ve öðrenmek akýntýya kürek çekmektir durduðun an geri gidersin” sözünün benim için önemi büyüktür. Durmak istemiyorum.

Okurlardan

M

erhaba... Bir çoðumuz gibi ben de, etrafýmýzda olup biten çürümenin, kokuþmuþluðun, yozlaþmanýn bir sonu olmasý gerektiðini, insanýn insan gibi gülümsemesinin yürekten olmasý gerektiðini, ve yaþamýn sýrýtmalardan ibaret olmadýðýný düþünmeye baþladýðýmdan beri, “nasýl etmeli insan” dediðim bir zamanda tanýþtým Leninistlerle. Yaþamý sorgulamaya baþlamýþtým çoktan, fakat sorgularýmýn içinde kendime dair pek bir þey yoktu. Çözüm yolunun varlýðýný bilmeye baþlamak ve varlýðýný bildiðin çözümü getirene inanmak, güvenmek çok önemlidir. Evet sizlerle ben varým demeye çalýþýyorum. Size inanarak kendime inanýyorum. Kendime inanarak deðiþimi, yeni insaný, kolektife inanmayý getirdi bana. Yolunda gitmeyen þeylerin, kapitalizm yýkýntýlarýnýn arasýnda boðulmamanýn gereklilik gerçeðini Leninistlerle tanýþtýktan sonra gerçek anlamda farkettim. Sizlerle tanýþalý henüz bir yýl oldu. Bencillik et-

Genç Yoldaş Okuru DİK’li Bir İşçi

29


KAPÝTALÝZMDE KRÝZLER VE YENÝ EVRE

Ekonomi

“Önemli olan dünyayý yorumlamak deðil, lamýþtý. Bu noktada kapitalist iktisatçýlardan Keynes onu deðiþtirmektir” K.MARX devreye girip talep yönlü iktisat politikalarý uygulayarak, büyümeyi tekrar saðlamýþ, kapitalizmi kýsmi olaKapitalizmin iflas ettiðinin ilk açýk göstergesi e- rak krizden kurtarmýþtý. Talep yönlü iktisat politikasý çok sürmedi. I. petkonomik krizlerdir.(Uður Daðlý-C. Daðlý, Yeni Evre) Sürekli birikim arayýþý yani geniþletilmiþ yeniden ü- rol kriziyle 1970’li yýllarýn ortalarýna doðru sadece geretim, kapitalist dünya ekonomisinin temel ekseni ol- liþmiþ ülkeleri deðil, bütün dünya ülkelerini etkileyen muþtur. Sürekli birikimin kesintisiz bir krize dönüþmüþtür. Özellikle bu süreç içerisinde gerçekleþtirilebilmesi, üretim, daðýtým ve tüketim sü- artan petrol fiyatlarý sonucunda petrol üreten Ortadoreçlerinde herhangi bir kesintinin olmamasýný gerekti- ðu ülkelerinin Avrupa bankalarýnda biriken dolarý ve rir. Oysa bu süreç kapitalistlerin hiç de söyledikleri yýkýlan Bretton-Woods sistemi(*), mali piyasalarda gibi düzgün bir þekilde geliþmemekte devamlý uzun serbestleþme hareketlerinin hýz kazanmasýna yol açmýþtýr. Bu dönemden sonra sýký kredi ve ayný zamandönemli krizlerle sarsýlmaktadýr. Ekonomik kriz ilk kez kapitalizmin geliþme dö- da “arz yönlü ekonomileri” etiketi altýnda örneði nemlerinde yani 19. yüzyýlýn baþlarýnda görüldü. Fo- görülmemiþ kemer sýkma uygulamalarý getirildi. Bu urier’nin dahiyane öngörüsüyle “bolluktan doðan da krizin durmasýna neden olmadý ve II. petrol krizi krizler”, kapitalist sistemin genetik kodu olarak, top- 1979–1980 de patlak verdi. Bu irili ufaklý krizler 1990’lý yýllara kadar çalkanlumsal yaþamýn parçasý oldu. Marx, kapitalist üretim iliþkilerinin üzerindeki perdeyi kaldýrarak, kapitaliz- týlarla geldi. Sonra 1990’lý yýllarda sosyalizmin geri min nasýl krizleri kaçýnýlmaz kýldýðýný ve ayný kaçýnýl- düþüþüyle sevinen emperyalist-kapitalist sistem bütün mazlýkla kapitalizmin aþýlma zorunluluðunu ortaya dünyada bir yaygara koparmaya baþladý. O da hem kokoydu. 19. yüzyýlda tüm kapitalist dünyayý sarsan kriz- münizm çöktü hem de kapitalizmin farklý bir evreye ler, 20. yüzyýlda emperyalizm aþamasýna girilmekle vardýðý konusunda. Neymiþ bu evre dediðimizde ise birlikte çok daha kapsayýcý ve çok daha yýkýcý hale gel- karþýmýza çýkan küreselleþme olgusu oldu. Aslýnda budi. Artýk hiçbir kapitalist ülkenin ondan “uzak durma” radaki temel düþünce ABD’nin ve þirketlerinin daha þansý kalmamýþtý. Çok geçmeden “1929 Büyük Buh- fazla borçlanabilmeleri ve dolayýsýyla daha fazla türan”ý karþýmýza çýkýyordu. Gerçekten de kapitalizm ketim yatýrým yapabilmelerini saðlamak üzere menkul büyük bir deðerlere dayalý servetlerin arttýrýlmasýydý. Böylelikle krize girmiþ, verimlilik miktarýnýn artacaðý ve hem ABD ekodünyada bü- nomisinin hem de uluslararasý ekonominin yük bir kaos yaratýlan taleple canlýlýðý koruyacaðý umuldu. Bu baþþe-

30


“…dünya kapitalist sisteminin gidiþi, tek tekele doðrudur; ancak kapitalizm bu aþamaya ulaþmadan birçok ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel nedenlerden dolayý kendi karþýtýna dönecektir.” (Lenin) ABD nin resesyona girmesi onunla en fazla ihracat yapan ülke Çin’e yansýyacak ve buradan da Doðu Asya’ya yayýlacaktýr. Avrupa ülkelerinde de resesyon oluþma olasýlýðý çok yüksek en riskli ülkeler Ýngiltere, Ýspanya, Ýrlanda ve ayrýca Portekiz, Ýtalya, Fransa, Yunanistan’dýr.(Nouriel Roubini, New York Üniversitesi Stern School Of Business Mart,2008) Þuan gazetelerle elimize geçen verilere göre açlýk savaþlarý baþladý. Dünya Bankasý Önümüzdeki 10 Yýl Boyunca Gýda Fiyatlarýnda Düþüþ Öngörmüyor. Tarým ve Kýrsal Kalkýnma Baþkaný Cackler, “Fiyatlarda geçici iniþ çýkýþlar olacaktýr ama bu seviyelerin altýný görmeyeceðiz” dedi. Ve daha þimdiden on binlerce insan öldü. Mýsýr, Filipinler, Haiti gibi ülkeler 3 yýlda ikiye katlanan gýda fiyatlarýnýn yarattýðý kriz ayaklanmalarla sarsýlýyor. IMF’in yaptýðý açýklamalara göre gýda savaþlarý yüzünden hükümetler yýkýlacak ve yerine yeni hükümetler kurulacak. Yine kapitalist sistemin jandarma rolünü üstlenen Birleþmiþ Milletlere göre gýda savaþlarýnda en az 100 milyon insan ölecek. Bu konuda Marksist-Leninistlere çok görev düþüyor. Bu krizleri, bir proleter devrimle taçlandýrma zamaný çoktan gelmiþ ve geçmiþtir bile… Türkiye ekonomisine baktýðýmýzda yüksek cari açýk, yüksek bütçe açýðý ve diðer bilanço kýrýlganlýklarý ve burjuvazinin kendi içerisinde yaþadýðý ayrýlýklar diz boyu sürmektedir. Sokaðýn dili iyice yükselmiþ çatýþmalar yoðunlaþmýþtýr. Yaþam bizde ve tüm dünyada proleter devrime doðru akmaktadýr. Adana’dan Genç Yoldaþ Okuru (*) Bretton-Woods sistemi:Uluslararasý ticaretin yeniden baþlamasý ve dünya savaþlarý döneminin paramparça ettiði uluslararasý para sisteminin hýzlý bir þekilde yeniden oluþturulmasý düþüncesi taþýyan konferanstýr. Ýngiliz John Maynard Keynes ve ABD’li Harry White karþýt iki görüþü temsil eden taraflar idi. II. Dünya savaþý sýrasýnda Temmuz 1944`te ABD`nin küçük bir kasabasý olan Bretton Woods`da toplanan Birleþmiþ Milletler para ve finans konferansýnda ortaya çýkan iktisadi sistemdir. Bu sisteme göre ABD dolarý altýna endekslenmiþ ve diðer bütün para birimleri dolara endekslenmiþtir. Çok uzun süreli olamayan bu sistem 1971`de ABD’nin dolarý altýna endekslemekten vazgeçtiðini açýklamasýyla çökmüþtür.

Ekonomi

kilde mevcut krizlerden kurtulma planlarý yapýldý yani krizi atlatmanýn yolu finansal bir balon oluþturmaktý.(Ýþin diðer yönü, bu “balon ekonomi”, bu þiþirilmiþ deðerler, üretim-dýþý kalan ve doðal olarak asalaklaþan para-sermayenin “kar” kapma hareketiydi. Üretilmiþ toplam toplumsal artý-deðerden bu þekilde pay alan bu para-sermaye, tekellerin düþen karlarýný karþýlama yolu oluyordu. Böylece tekelci sermaye tüm dünyanýn iliðini kurutmaya giriþti.) Bu balon daha 1990’nýn içinde patlak vermeye baþladý. Ama en þiddetli halini 1998 yýlýnda Asya kriziyle patlak verdi. Dünya egemenliðini elinden kaçýran sermaye, artýk ne halklar karþýsýnda egemen bir konumdaydý, ne de kendi içinde. Emperyalist hiyerarþi sistemi hýzla çöktüðü için, emperyalistler kendi aralarýnda bir egemenlik bunalýmýna düþtüler. ABD egemenliði hýzla çöküyordu ama, onun yerini alabilecek bir emperyalist güç yoktu. Tersine, tüm emperyalist-kapitalist dünya çöküþ halindeydi. Öte yandan dünya halklarý büyük kalkýþmalarla kapitalizmin kalelerini dünyanýn her yanýnda dövmekteydi. Bu ikili bunalým, emperyalist dünyayý iliklerine dek sarsýyordu. Tam da bu noktada Leninistler, emperyalist-kapitalist sistemin yeni bir dünya savaþýna yöneldiðini tespit ettiler. Çok geçmeden ABD 11 Eylül 2001 de kendi kendini vurarak bu savaþý baþlattý. Dünya emperyalist kapitalist sistem dolayýsý ile ABD ekonomisinin bugün karþý karþýya kaldýðý sorunlar çok derinlerde yatmaktadýr. Ve kýsa sürede halledilmeyeceði ortadýr. Geliþmiþ kapitalist ekonomilerin, uzun süren düþüþleri 1990’larda aþmayý baþaramamalarý, hatta 1960’lara ve 1950’ler bir yana 1980’ler ve 1970’lerdeki performanslarýna bile yaklaþamamalarý bunu kanýtlamaktadýr. Tüm bu geliþmelere baktýðýmýzda burada gözlemlediðimiz olgu, ABD’nin yaþamýþ olduðu durgunluðu savaþlar çýkararak atlatmýþ olduðu ve böylece büyümeyi saðladýðýdýr. Ve 3. dünya savaþýnýn startýný verdiler. Ama bu savaþ onlarý kurtaramayacak. Emperyalist -kapitalist sistem kendi ekonomistlerinin deyimiyle 1929’daki bunalýmdan daha kötü bir durumda. Krizin þimdilik maliyeti 1 trilyon dolarýn üstündedir. FED’in faiz indirimleri ABD’de bir resesyon yaþanmasýna engel olamadý ve bu kredi krizi sadece Mortgage’la sýnýrlý deðil reel sektöre de yansýdý. Faiz indirimleri toplam talebi düþürerek, þirketlerin fiyatlama gücünü azaltacaktýr. Bu da iþgücü piyasasýndaki durgunluk ücret büyüme oranlarýný aþaðý çekerken, iþgücü maliyetlerini sýnýrlayacaktýr. Bizim anlayacaðýmýz toplu iþten çýkarýmlar kapýdadýr.

31


ORMAN YANGINLARI VE SERMAYE

Okurlardan

T

32

arihin her döneminde orman yangýnlarý olmuþtur. Ancak, normalde þöyle bir düþüncenin doðruluðunu göstermesi gerekir: bilim ve teknoloji her geçen gün ilerliyorsa bu yangýnlar da azalmalý ya da daha kolay söndürülebilmelidir. Elbette bu durum, bilim gerçekten insanlýk yararýna kullanýlýrsa mümkün olabilir. Oysa kapitalist dünyada bunun tersi geçerlidir. Günümüzde her þey gibi bilim de sadece egemen sýnýfýn çýkarlarý için kullanýlýyor. Binlerce hektarlýk alaný etkileyen bir yangýndan sonra bu alan içindeki tüm bitkilerin ve hayvanlarýn ölümünün yaný sýra, ayný alan içerisindeki yerleþim yerleri de kül oluyor. Ýnsanlar evlerini, araçlarýný hatta bazýlarý hayatlarýný kaybediyor. Her þeyden önce, acaba geliþen teknoloji bu yangýnlarýn baþlamasýna engel olabilir mi, diye bir düþünelim. Yangýnlar, özellikle de orman yangýnlarý bir çok farklý nedenden kaynaklanabiliyor. Söndürülmeden bý-

rakýlmýþ bir piknik ateþi, tarlalarda yakýlan anýz ateþinin kontrolden çýkmasý, güneþ ýþýðýnýn mercek vazifesi gören bir cam parçasýndan geçerek otlarý tutuþturmasý, ormanlarýn içlerinden geçen elektrik tellerinin kontak yapmasý sonucu ortaya kývýlcýmlarýn çýkmasý, sabotajlar vs. daha bir çok neden vardýr elbette; ama bunlar en çok rastlananlar. Sýrasýyla inceleyelim. Ýlki, yani piknik ateþlerinden kaynaklý baþlayan yangýnlar ve ayný þekilde ortada býrakýlan cam þiþeler, sadece piknikçiler tarafýndan, üþenmeyip, piknik sonrasý yapýlacak bir kontrolle ortadan kalkýyor. Anýz ateþleri ise çiftçilerin bilinçlenmesi ile ilgili bir konu. Daha yeni ve faydalý yöntemler kullanýlarak tarlanýn ekime hazýrlanmasý mümkün. Üstelik bu þekilde anýz ateþinin topraða ve topraktaki diðer canlýlara verdiði zararlar da ortadan kalkmýþ olacaktýr. Ancak bu noktada karþýmýza özel mülkiyet ve küçük burjuva zihniyeti çýkýyor. Çiftçi en az maliyetli yöntemi tercih ettiði için yeni ve geliþkin tekniklerle ilgilenmiyor. Bir kibrit çöpü onun iþini görmeye yetiyor. Sonuçlar çok da önemli deðil, nasýl olsa o kendi maliyetini en aza indirmiþ oluyor. Elektrik telleri konusu uzun süredir tartýþýlan bir mevzu. Direkler vasýtasýyla, çýplak tellerle saðlanan elektrik iletimi hem þehirlerde hem de þehir dýþýnda bir çok potansiyel tehlikeyi barýndýrýyor. Tellerin yer altýna alýnmasý ise ülkenin çok az bir bölümünde yapýlabildi ki bunlar da yeni imara açýlan bölgeler. Sebebi, sermayedarlarýn deyimi ile “rantabilite”sinin olmamasý yani maddi kazanç getiren bir iþ olmayýþý. Bu iþin bitirilebilmesi için çok miktarda parasal yatýrým gerekiyor. Ancak karþýlýðýnda kazanç saðlamayacak. “Öyleyse ne gerek var ki. Varsýn insanlar veya ormanlar için tehlikeli olsun”. Bu nakil hatlarýný ormanlýk alanlarýnýn dýþýndan ya da yeraltýndan götürmek elbette söz konusu riskleri yok edecektir, fakat bu, kapitalist sistemde düþünülmesi mümkün olmayan “masraflý” bir yöntemdir. Devlet kademelerinde mevki sahiplerinin ve sermaye sýnýfýnýn arsa elde etmeleri amacýyla sabote edilerek çýkarýlan orman yangýnlarý ise deðinmeye gerek


(...)

Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, yani, beyaz masadan bir daha kalkmamak ihtimali de var. Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden, yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz en son ajans haberlerini.

Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için, diyelim ki, cephedeyiz. Daha orda ilk hücumda, daha o gün yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu. Diyelim ki, hapisteyiz, yaşımız da elliye yakın, daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. Yine de dışarıyla beraber yaşayacağız, insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgârıyla yani, duvarın arkasındaki dışarıyla.

Yani, nasıl ve nerde olursak olalım hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak... Bu dünya soğuyacak, yıldızların arasında bir yıldız, hem de en ufacıklarından, mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, yani, bu koskocaman dünyamız.

Bu dünya soğuyacak günün birinde, hattâ bir buz yığını yahut ölü bir bulut gibi de değil, boş bir ceviz gibi yuvarlanacak zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. Şimdiden çekilecek acısı bunun, duyulacak mahzunluğu şimdiden. Böylesine sevilecek bu dünya "Yaşadım" diyebilmen için...

Okurlardan

olmayacak kadar herkesçe malum bir konu. Bütün bu tedbirler yangýn riskini en aza indirmek içindir. Ancak tabii ki tüm bunlara alýnan tedbirlere raðmen yangýnlar çýkabilir. Bu noktada önemli olan konu, söndürmek için neler yapýlabileceði. Tabii ki en önemli unsur ekipman ve deneyimli, eðitimli ekipler. Son dönemde özellikle Antalya’daki yangýnlardan sonra bunun önemi daha da ortaya çýktý. Televizyonlara konuþan uzmanlar, özellikle yangýn söndürme uçaklarýnýn önemli olduðunu ancak Türkiye’de yeterli sayýda bulunmadýðýný anlattýlar. Bazý T.V kanallarý ve “çevreciler” de bu uçaklarýn sayýsýný arttýrmak için bir kampanya baþlatýlarak para toplanmasýný öneriyorlar. Demek ki sistemin elini kolunu baðlayan yine ayný unsur: Rantabilite. Çünkü aslýnda eldeki kaynaklar bu uçaklarýn alýnmasý için yeterli, ancak sermaye sýnýfýna kar getirmeyecek bir itfaiye sistemine harcamak egemen sýnýfa pek mantýklý gelmiyor. Öyle ya! Fabrika yangýnlarýnda vs. kullanýlacak olsa neyse. Ama ormanlar nasýl olsa toplumun ortak deðerleri (özel mülkiyeti deðil.) O halde bunlarý korumak için gerekli bütçe de yine emekçi halktan toplanmalý! Sermaye, insandan önce geldiði için bu mantýk uygulanýyor ve yük yine yoksul, ezilen emekçilere devredilmeye çalýþýlýyor. Halbuki gerekli kaynaklar fazlasýyla mevcut ama sermaye sýnýfý için savaþ uçaklarý, yangýn söndürme uçaklarýndan daha önemli. TV’lere yapýlan açýklamalarýn devamýnda bu uçaklarýn geceleri kullanýlamadýðý ve yoðun duman yüzünden de yeterince etkili olamadýðý anlatýlýyor. Oysa gece görüþ kameralarý, geliþkin bilgisayar sistemleri ve radarlar savaþ uçaklarýnda kullanýlabiliyor. Üstelik bunlarý uzun süre havada tutabilecek teknik personel ihtiyacý karþýlanýyor ve havada, yere inmeden yakýt ikmali yapabilmeye varan teknolojik imkanlar da geliþtirilip kullanýlabiliyor. Ýþte, bilim ve teknolojinin insanlarý yaþatmak için deðil, sermayenin palazlanmasý uðruna, öldürmek amacýyla kullanýldýðýnýn bir baþka göstergesi. Kapitalizm hayatta kaldýðý sürece önemli olan insanlýðýn tamamý deðil, sadece sermaye sýnýfýna mensup bir azýnlýk olacak ve her þey onlara hizmet edecektir ki, bu da dünyanýn sonunun gelmesiyle son bulacaktýr. Çözüm; bu sistemin yok edilip tüm insanlarýn ortak çýkarlarýný ve mutluluðunu hedef alan bir sistemdir. Nazým Hikmet’in dediði gibi: “Ya uzak yýldýzlara hayatý götüreceðiz, ya da dünyamýza inecek ölüm.”

Nazım / Şubat 1948

33


Anma

YAŞAR BULUT ÖLÜMSÜZDÜR

34

24 Aðustos Pazar günü Ýkitelli Ayýþýðý Ekin Sanat Derneði’nde 27 Aðustos 1993’te ölümsüzleþen Yaþar Bulut (Agit) yoldaþ için bir anma etkinliði düzenlendi. Anma etkinliði Agit yoldaþ nezdinde ölümsüzleþen tüm devrim savaþçýlarý için saygý duruþuyla baþladý. Ardýndan Agit yoldaþ için hazýrlanan slayt gösterimi yapýldý. Slaytta Agit yoldaþýn resimlerinin yaný sýra Agit yoldaþ için yapýlan eylemlerden görüntülere de yer verildi. Slayt gösteriminin hemen ardýndan söz alan bir yoldaþ Yaþar Bulut’un yaþamýný anlattý. Yaþar yoldaþýn mücadele anlayýþýna deðinerek; “Yoldaþý anlamanýn yolu onun mücadele anlayýþýný anlamaktan geçiyor. Yoldaþý anlamak kiþiliðini, olumlu yanlarý anlayýp ileriye taþýmaktan geçiyor... Yoldaþ her þeyden önce iddia sahibi bir yoldaþtý. Yoldaþýn iddiasý devrimdi...” dedi ve Agit’in mücadelesini Denizlere benzetti. Leninist saflarda nasýl örgütlendiðini anlattý. O zamanki Türkiye ve Kürdistan’ýn içinde bulunduðu durumu açýklayan yoldaþ Agit’in marksist-leninist bakýþ açýsýyla doðru bildiði politikalarý seçtiðini belirterek: “Yaþar yoldaþ sadece doðru bildiðiyle yetinmemiþtir. Doðru bildiðini yaþama geçirmek için bütün yeteneklerini kullanmýþtýr.” dedi. Agit’in bir iþçi olduðunu ve iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu için savaþtýðýný ifade eden yoldaþ; “Seyit’ler gibi Agit yoldaþ da iþçi sýnýfýnýn kurtuluþu için savaþmýþtýr. Bu Leninist Parti’nin iþçi sýnýfýna dayandýðýnýn, iþçi sýnýfýnýn partisi olduðunun kanýtýdýr. (...) Bir devrimcinin iddia sahibi olmasý yetmez bunu gerçekleþtirmek için ayný zamanda hayatýný buna göre þekillendirmesi gerekir. (...) Yaþar yoldaþ kolektifin ölümsüzleþen ilk gerillasý ben olacaðým demiþti ve 25 Aðustos 1993’de bir eylem sonrasý, yakýn çevrelerinden birinin ihbarý sonucu ev kuþatýlýr. Yanýnda bir de yoldaþý vardýr. Çatýþmada son mermisine kadar sürer. Ama aðýr yaralanmýþtýr. Vücuduna 14 kurþun almýþtýr. Agit yoldaþa yaralarýyla oynayarak iþkence yapmýþlardýr. Ama faþist iþkenceciler Agit yoldaþýn aðzýndan parti sloganý dýþýnda hiçbir þey alamamýþlardýr. Doktor müdahalesi engellenmiþtir. Yaþar Bulut yoldaþ kolektifin ölümsüzleþen ilk gerillasý olmuþtur” dedi.

Ardýndan. Agit yoldaþý daha önce tanýyan bir iþçi yoldaþý söz aldý. Sözlerine baþlarken duygulu anlar yaþadý. Ve bizlere de yaþattý. Sonra yoldaþla ilgili anýlarýný paylaþtý. Agit yoldaþýn çok yaþamadýðýna, genç yaþta ölümsüzleþtiðini ama kýsa yaþamýna çok þey sýðdýrdýðýna deðinen yoldaþ niçin yaþanmasý gerektiðini bizlere sorgulattý. Agit yoldaþla birlikte yaþadýðý bir anýyý da anlattýktan sonra Agit yoldaþýn nasýl ölümsüzleþtiðinden bahsetti. Yapýlan konuþmalarýn ardýndan etkinlik þiir ve müzik dinletisiyle sona erdi. Etkinliðin ardýndan Agit yoldaþý mezarý baþýnda anmak için yola koyulduk. Agit yoldaþýn mezarý baþýnda saygý duruþuyla baþlayan anma bir yoldaþýn konuþmasýyla devam etti. Þiirler okundu. DÖB (Devrimci Öðrenici Birliði) ve DÝK (Devrimci Ýþçi Komiteleri) adýna birer kiþi konuþma yaptý. Ardýndan bir iþçi yoldaþ söz aldý ve Agit yoldaþýn mücadelesine baðlý kalacaklarýný söyledi. Mezar baþýnda “Agit Yoldaþ Ölümsüzdür / Mücadele Birliði” pankartý açýldý ve Deniz bayraklarý dalgalandý. Atýlan sloganlarla Yaþar Bulut (Agit) yoldaþýn anmasý bitirildi. Mezar anmasý sýrasýnda orada bulunan küçük yaþlarda Kürt çocuklarý vardý. Ýçlerinden bir tanesi küçük yaþýna raðmen “O bir gerilla deðil mi? dedi. Evet Yaþar Bulut (Agit) yoldaþ bir gerillaydý. Leninist Parti’nin ölümsüzleþen ilk gerillasý....


BÝRRUH, BADDEM, NEFTÝK YA FALESTÝN! (EY FİLİSTİN, KANIMIZ, CANIMIZ SANA FEDA OLSUN!)

Nakba’da köyünün Ýsrail çetelerince yýkýmýna tanýk oldu. “Çocukluðum tüm halkýmýn dramýyla iliþkili olarak, kiþisel dramýn baþlangýcý oldu. 1948 yazýnýn o dingin gecesinde, dingin bir köye atýlan bombalar ayrým gözetmedi. 6 yaþýndaydým. Zeytinliklere, sonra daðlara koþar buldum kendimi. Bazen yalnayak, bazen yere kapaklanarak, korkuyla ve susuzlukla geçen kanlý bir geceden sonra, Lübnan denen ülkede bulduk kendimizi.” Liseyi bitirir bitirmez Ýsrail Komünist Partisi’ne katýlan Derviþ, yazýlarýndan ve þiirlerinden ötürü bir çok kez hapse girdi, þiirleri gerici Arap yönetimlerince yasaklandý, sürgüne yollandý. Bir çok Arap þarkýsý Mahmut Derviþ’in kaleminden çýkarak. Marcel Khalife’nin güçlü yorumuyla dünyaya duyuruldu. Þiiri, yasaklarý ve sýnýrlarý aþtý. 20’den fazla þiir kitabý bir çok dile çevrildi. “Üstümüze kapanýyor dünya son boðaza gelene deðin Ve koparýyoruz uzuvlarýmýza geçebilmek için” dizeleriyle anlattýðý, 1982 Beyrut kuþatmasýný konu alan “Beyrut Kasidesi” þiiri 1984’te Lenin edebiyat ödülünü aldý. Derviþ 1993’te Ýsraille yapýlan Oslo barýþ anlaþmasýndan sonra, Arafat’ýn uzlaþmacý tavrýný protesto ederek, FKÖ’deki görevinden istifa etti. Çeþitli gazetelerde yazý ve þiirleriyle Filistin’in özgürlüðü için mücadeleyi sürdürdü. 67 yaþýnda, hasta yataðýnda duran bu büyük yürek, son ana dek, Filistin emekçilerinin yüreði ile birlikte attý. Þimdi o büyük yürek suskun. Ama onun þiiri, Filistin’in þiiri düþmanla çarpýþmaya, Filistin’in özgürlüðü için savaþmaya devam ediyor. *Küfr Kasým’da 51 kiþi tarladan dönerken katlediliyor. 29 kadýn ve çocuk, gerisi ise erkek.

Okurlardan

1948 Nakba (Büyük felaket) gününden beri, Filistin’in binlerce yiðit kýzý ve oðlu, Filistinli emekçilerin Ýsrail siyonizminden, dünya gericiliðinden kurtuluþu için kanlarýný ve canlarýný feda ettiler. Filistinli çocuklar daha yürümeyi öðrenmeden, analarýnýn babalarýnýn katlediliþ öykülerini, sürgünü, açlýðý ve onur için sýkýlý yumruðu öðrendiler...Yürümeyi öðrenir öðrenmez tanklara taþlarla karþý durmayý, yalnýzca savaþarak yaþanabilen bu ülkede, savaþarak geleceði yaratmayý öðrendiler, öðrettiler... Dünyanýn her köþesinde, devrim için, emeðin dünyasýný yaratmak için yola çýkanlarýn bir ellerinde de Filistin bayraðýnýn olmasý boþuna deðildir. Çünkü bir devrim çaðrýsýdýr Filistin. Cüret ve fedakarlýkla, kahramanlýk ve sabýrla yürütülen bu büyük insanlýk kavgasýnýn en coþkulu, en savaþçý þarkýlarýndan biridir Filistin... Filistin bugün yasta... Filistin bugün, yaþamýný Filistin emekçilerinin kavgasýna adamýþ, onlarýn sevinçlerini, acý ve öfkelerini, umut ve düþlerini dizelere dökerek, dünyaya duyurmuþ büyük þairlerden birini, Mahmut Derviþ’i ölümsüzlüðe uðurluyor. *“Ey Küfr kasým Ölümlerden geliyorum þarký söyleyerekten Geliyorum yaþamak için Býrak ýþýldayan bir yara Baðýþlasýn bana sesini Býrak da kinler büyüsün, Kafeslerin içimde ektiði. Býrak uzlaþmazlýk çýksýn ortaya, Yýkýmlarýn doðurduðu. Yaramýn üstünde yürümeyi öðretti Bana celladýn býçaðý Yürümeyi, hem de yorulmadan yürümeyi...” Mahmut Derviþ 1941 yýlýnda Celinen’in bir köyünde doðdu. Ona “yorulmadan yürümeyi öðreten”

35


Öykü

bu hasret bit ti

36

“Koðuþ kalk. Haydi hýzlý, çabuk olun” diye baðýran sanki emrinde olan dev bir fili yerinden kaldýrýrcasýna sert ve uzun bir ses. Bizden önce kalkmýþ iþ elbiselerini giyinmiþ ve iþ saatinin geldiðini haber veren bir zil gibi her sabah bizi yerimizden kaldýran ustanýn sesi. Artýk sabahýn olduðunu ilk onun sesini duyduðumda anlýyordum daha gözümü bile açmadan. Bazen de öyle oluyordu ki gece bile sesini duysak “Aman Allahým ne çabuk sabah oldu” diyordum. Sanki bir makine edasýnda iþliyoruz. Zil sesiyle uyanýp (ustanýn sesi) iþ elbiselerini koðuþun önünde giyip aþaðý kahvaltý yapmaya iniyoruz. Bir de kahvaltý için kendi aramýzda ufak bir komün oluþturduk. Çay konmuþ, peynirler dilinmiþ, kahvaltý masasý esas duruþta bizi bekliyor. Ýlk olarak bir selam verildikten sonra tören baþlýyordu. Bu töreni bitirdikten sonra aramýzdaki en büyük arkadaþ her zamanki gibi sözlerini yineleyip “Haydi bakalým. Vakit geldi. Þimdi birisi gelir, bizi böyle görmesin. Sonra derler: ‘he yine oturuyorsunuz’.” Ben ise o sözlerini bitirir bitirmez hemen saate bakýyorum iþ saati geldi mi diye bir umutla... Doðru ya saat sabahýn sekizi. Bilmem bilir misiniz inþaat iþleri yorucudur. Ayný zamanda insanýn yorgunluðunu daha da katlar toz. Ýþte baþlýyoruz çalýþmaya. Çalýþýyoruz ya geçer mi zaman bu diyarlarda! Bu diyar dediklerine bilmem ne

zamandýr gurbet der olmuþlar. Belki tarifi baþkadýr ama benim için ilk olduðundan pek yakýn deðildi bana. Ýþte gurbette geçmiyor zaman kazma küreðin baþýnda. Havanýn sýcaklýðý da karþý safýmýza geçmiþ. Düþüyor dillerden hiç duymadýðým türküler geçmeyen zamana kurþun sýkarcasýna. Topraðý atan bitiriyor, demiri kesen baþlýyor. Gözlerine akan terlere hiç aldýrýþ etmeden. Ýþte böyle yapýlýyor her þey. Üretenler ürettiklerine alýnterini deðil sadece, yüreðini de katýyor. Ben ise ilk kez tanýklýk ediyorum o aðzýmdan hiç düþürmediðim, onun için þiirler yazdýðým iþçi sýnýfýna. “Ýnsanlýðýn kurtuluþunu saðlayacak, umut aðacýnýn fidanýný diken” proletaryaya bu kadar yabancý kalmýþým. Bu iklimlere yabancý bir kuþ gibi oluyorum. Hiç beklemediðim bir anda bir yaðmur, bir gök gürlüyor, bir güneþ açýyor. Ýlk kez gittiðim bir ülkede kaybolmuþ gibiyim. Oysa ben de bilirdim Pir Sultan’ý, Köroðlunu, Karacoðlan’ý. Bu yüzden de bu durumum uzun sürmedi. Artýk sokaklardan geçenleri pencereden izlemeyi býrakmýþ ve sokaða inmiþtim. Proletaryanýn halayýnda ben de bir mendil tutuyordum. Bu zamana kadar onlarýn yanýndaydým þimdi ise onlardan biri olmuþtum. Zaman artýk saatler olarak deðil iþ paydoslarý olarak geçiyor. Sabah çayý, öðle yemeði ve akþam yemeði. Bu aralar molalar o kadar uzun sürmese de birazcýk


Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın Değişmemelisin hiçbir seyle bir bardak su içmenin mutluluğunu Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.

Ataol Behramoğlu

Öykü

da olsa sohbet etme fýrsatý buluyoruz. Sohbetlerde hep bir rol biçiyorum kendime. Genç, atýlgan, bir þeyler öðrenmeye meraklý, sohbet etmeyi seven. Her gün bir baþka oluyor sohbetlerimizin içeriði. Bazen de “ Acaba biz devrimi yapmak için o kadar güçlü deðil miyiz?” düþünceleri kaplamaya baþlýyor içimi. Ýþte tam bunlardan biri baþlarken sokaðýn baþýnda birini fark ediyorum. Bu öyle biri ki vücudu iki büklüm. Ona yaklaþýnca anlýyorum ki arkasýnda çektiði çöp arabasýný (hani þu bildiðimiz demirlerin üzerine konulmuþ büyük bir torba. Genellikle çöpe atýlmýþ kaðýtlarýn, naylonlarýn içine konulduðu) gücü yetmediði için bu þekilde arabayý çekmek zorunda kaldýðýný. Bu kiþi ki daha ilk okul çaðýnda birisi. Onu görünce aklýma 22 Temmuz seçimlerinden önce partilerin bilbordlarý süsleyen afiþleriyle, her köþeye hükümetteki partinin açýlmýþ bayraklarýyla donatýlan sokaða geçmiþle geleceðin arasýndaki bir köprüde gidip geldiðim anda karþýlaþtýðým bir olay düþüyor aklýma. Evet bahsettiðim sokak bayram varmýþcasýna boydan boya süslenmiþ. Sanki o bayraklarýn gölgesinde kalýyor. “Bu topraklar devrime gebe” “Devrim yangýnýnýn içten içe alevlendiði” düþüncelerim. Diyalektik düþüncelerden soyutlanmýþ, dar kalýplardan çýkamayan bir ruh haline kapýlmaktan o anda alamýyorum kendimi. Bu belki de benim eksikliðim. Zaten bunun için uzun uzadýya tahlilini yapmak gibi bir olanaðým yoktu o zaman için. Çünkü yapmam gereken bir iþim vardý. Ýþte o iþime baþlýyorum, beynimde çatýþmalarýn sürdüðü ortamda sonra bulunduðum sokaðý kesen caddede bir þey fark ediyorum. Kara çarþaflar içinde sadece gözleri açýkta olan bir kadýnýn arkasýnda çöp arabasý çektiðini. Hemen acaba bir yanýlsama içinde miyim diye ona doðru hýzla ilerliyorum (bu yanýlsama dediðim kadýnýn bu iþi yaptýðý mý yoksa birine yardým ettiði mi?) Caddeye çýktýðýmda kadýný marketlerin çöpe attýðý naylonlarý ve kaðýtlarý arabasýna koyduðunu görüyorum. Onun bu iþi yaptýðý kafamda netleþmiþ oldu bu þekilde. Bu gözlemimi kadýn gözden kayboluncaya kadar sürdürüyorum. Ýþimin baþýna yavaþ adýmlarla ilerlerken düþünüyorum: “Ýþte biz daha güçlüyüz. O, insanlarýn kaný üzerinden kazandýklarý paralarla her yeri süsleyen kemirgenlerden iþte biz daha çoðuz. Ýþte ayný kaderi yaþayan, ayný sömürü altýnda ezilen bizler ezenlerden daha fazlayýz. Hani Nazým diyor ya: ‘onlar havada kuþ, suda balýk kadar çokturlar’”. Ýþte o zaman daha büyük bir inançla sahiplendim proletaryanýn kavgasýný.

37


Öykü 38

Baþka biri için bunlar her gün karþýlaþýlan bir doðallýktýr ibarettir. Ama benim için bu iki olay bir yerlere çekilmiþ, karanlýk kuytulara saklanmýþ proletaryanýn nasýl bu sömürü düzenini yýkacak güce sahip olduðunu, bunun için yeterli koþullar oluþtuðunun belirtilerini ifade eden davasý bir inancýn alevlerinin daha da göklere çýktýðýnýn bir ifadesiydi. Artýk hiçbir burjuva masalý proletaryanýn davasýndaki zaferi boþa çýkarabilecek düþüncelerle dolduramaz beynimi. Tabii kendimi her zaman bir geliþme sürecine adapte edersem. Yani bilimsel anlamda devrimi kavrayýp kafamda ki düþünceleri saðlam bir zemine oturtturmak. Ayrýca Marx’ýn deyimiyle “Çevre bilinci etkiler.” Kýsacasý bilincimin daha geliþmesi için bir an önce bir þeyler okumalýyým. Ýlk olarak þu anda elimdeki kitabý bitirme kararý ile baþladým bu iþe. Bir de bunun yanýnda fýrsat buldukça bilim-teknik dergileri de incelemeye koyuldum. Þunu da söylemeden geçemeyeceðim bazen oluyordu ki iþ bitiminde kitap okumam gerekirken sadece bir soluk almak için beþ dakika oturmayý planladýðým, dýþarýdaki þirin mi þirin koltukta uyuya kalýyordum. Çünkü pestilimiz çýkana kadar çalýþýyoruz. Hatta mesai yaptýðýmýz akþamlarda hiç de az deðil. Bütün bunlara raðmen okumaya çalýþmam orada çalýþanlarýn dikkatini çekmiþti. Çoðu sohbetlerde “Yeter bugün çok okudun, gözlerin yorulmuþtur. Gel biraz otur da konuþalým” diye çaðrýlýr oldum. Aslýnda o kadar da çok okumuyordum ama onlar için aþýrý fazla, (Onlarýn böyle düþünmesi doðal. Çünkü yaptýðýmýz iþten kaynaklý bazen akþamlarý gözlerimizde kýzarmalar oluyordu). Masaya geçtiðimde sohbetin bir anda yönü deðiþiyor. Dikkatler okuduðum bilimle ilgili dergilere yöneliyor. Tabii bununla beraber sorular birbirini kovalýyor. “Bellek nedir?, Psikoloji ne gibi fayda saðlar?, Klanlar nasýl bir þey? vb.” bütün bu sorularýn hepsini cevaplayamasam da bildiðim kadarýyla bir þeyler söylemeye çalýþýyorum. Bu sohbetlerin sayýsý arttýkça bana olan sevgileri ve saygýlarý daha da artýyor. En güzel sohbetlerimiz konusu “biz” olduðumuz sohbetler oluyor. Yani iþçi sýnýfýndan bahsettiðimiz . Bir bir dökülüyor aðzýmýzdan emeðimizin doðurduðu anýlar. Bazen

gülünç, bazen dayanýlmasý zor bir keder. Eee emekten bahsedilir de, sermayeye hiç deðinilmez mi? Baþlýyoruz sanki Marx’ýn Kapital’ini okumuþcasýna tahlillere.... Adýný bilmese de anlatýyor Mehmet aðabey nasýl sömürüldüðünü. Her gün daha çok çalýþarak patronu nasýl zenginleþtirdiðini. “Kapitalizmin yasasý” diye bahsetmese de zenginlerin daha çok zenginleþtiðini, fakirlerin daha da yoksullaþtýðýný öfkeyle, baðýrýrcasýna anlatýyor Ahmet usta. (Kimimiz Türk, kimimiz Kürt, kimimiz Arap, kimimiz Bulgar ama ayný kaderi paylaþýyoruz. Hepimiz kin kusuyoruz sermayeye. Ýþte o zaman iþçi sýnýfýnýn güzelliklerinden birine daha þahitlik ediyorum.) Söz bana kaldýðýnda onlardan farklý söyleyecek birþey bulamýyorum sadece biraz çekinerek “Size hatýrlayabildiðim kadarýyla birþey okuyacaðým bunu sizin gibi düþünen iþçiler yazmýþ” deyip baþlýyorum o milyonlarca iþçinin söylediði enternasyonale; Uyan artýk uykudan uyan Uyan esirler dünyasý! Zulme karþý hýncýmýz volkan Kavgamýz ölüm dirim kavgasý Yýkalým bu köhne düzeni Biz baþka dünya isteriz Bizi hiçe sayanlar bilsin Bundan sonra her þey biziz” Azad Poyraz


DENÝZLERDEN ALDIÐIMIZ BAYRAKLARLA GELÝYORUZ!

bir þeyler baþarýr demenin ötesinde bir þey deðildir. Gelelim bir diðer konuya öðrenci üniversiteyi özel okuldan gelip sýnavý kazanan ve her halükarda bir üniversiteye yerleþecek öðrencinin durumu bellidir. Ama emekçi halkýn çocuðu maddi zorluklardan (kayýt parasý, har(a)ç vb.) okuyamayacak. Ve yine yeri sisteme hizmet etmek, bir asalaðýn boðazýný doyurmak olacaktýr. Burada þunu da belirtmemiz gerekecek ne ÖSS, ne ÖSYS ne de baþka bir sýnavýn sizleri kurtaracaðýný düþünüyor musunuz? Bunlar sistem tarafýndan birkaç kiþiye kar saðlamak amacýyla yapýlan þeylerdir. ÖSS’nin veya OKS’nin kaldýrýlmasý sorunu çözmeyeceðini, bu sýnavlar kalksa da yerine daha deðiþik sýnavlarýn geleceðini, yani bizi bu defa bir defada deðilde üç-dört defada sömüreceklerini hepimiz kesin olarak biliyoruz. O zaman soruna kesin çözümü koymak gerekirse önümüzdeki en büyük slogan þu olmalýdýr. “Politik Özgürlük Kazanýlmadan Akademik Özgürlük Kazanýlamaz” Bu sloganý her öðrenciye tam olarak kavratmamýz gerekecektir. Ne ÖSS ne OKS’nin kaldýrýlmasý çözüm olmayacaktýr. Peki bu durumda biz devrimci öðrencilere düþen görevler nelerdir? Ve ne yapabiliriz? Þimdi üniversite vb. okullar tamamýyla sermayenin elinde bulunmaktadýr. Ve eðitim giderek gericileþtirilmektedir. Bu durumda týpký 68 öðrenci hareketindeki gibi üniversiteleri devrim alanlarýna çevirmeliyiz. Ve her bilinçli öðrenci olarak yayýnlarýmýzý dahada fazla kiþiye ulaþtýrarak daha bilinçli bir gençlik yaratmak zorundayýz. Her devrimci gençlik hareketi içerisinde devrimci bir þekilde görev almalýyýz. Kendimizi daha da geliþtirmeli ve Lenin’in “Gençliði kazanan devrimi kazanýr” sözlerini yerine getirmeliyiz. Geliyoruz kapitalizm, denizlerimizden aldýðýmýz kýzýl bayraklarýmýzla . Politik Özgürlük Kazanýlmadan Akademik Özgürlük Kazanýlamaz!

Okurlardan

Ve ÖSS sonuçlarý açýklandý. Sýnava giren bir milyon altý yüz bin öðrenciden bir milyon yüz bini baraj puaný geçti ve bu barajý geçen öðrencilerin beþ yüz bini deðiþik üniversitelere kayýt yaptýrabilecek. Peki geriye kalan altý yüz bin öðrenci ne olacak? Bu öðrencilerin durumu kapitalist sistemde kesin ve nettir. Ya bir fabrikada 14-15 saat çalýþacak bir iþçi olacak, sisteme hizmet edecek ya da emekçi babasýnýn kazandýðý 3-5 kuruþu dershaneye yatýrarak yine sisteme büyük bir katkýda bulunacaktýr. Aslýnda bu durum öðrenci gençliðin ve kapitalist eðitim durumunun nasýl bir çöküþ durumu içerisinde olduðunu bizlere gösteriyor. Sýnava giren bir milyon altý yüz bin öðrencinin içinde topu topuna devlet okullarýndan sýnava giren ve barajý geçen öðrenci sayýsý %8 oranýný geçmez. Yine kapitalist eðitim sisteminde burjuvaziye büyük kar saðlayan özel okullardan sýnava giren ve barajý geçip üniversiteyi kazanan öðrenci sayýsý %40-50’lere dayanmaktadýr. Peki bu iki okul arasýndaki fark nedir? Bunu açýk ve net olarak þöyle anlatabiliriz. Biri(özel okulda okuyan) hem özel öðretmen, hem dershane, hem de özel bir okulda okurken diðeri (devlet okulunda okuyan) sadece bir kaç eðitimcinin öðretimi ile sýnava girmektedir. Aradaki farký görebilirsiniz. Devlet okullarýnda verilmeyen eðitim de þu nedenden dolayý doðru dürüst olmayabilir. Devlet burjuvaziye bir rant saðlamak için devlet okullarýnda eðitim vermeyerek öðrencileri dershanelere yönlendiriyor. Amaç dershanelere talebi arttýrmak ve emekçi halký biraz daha sömürmektir. Bu sömürüyü daha da arttýrmak isteyen kapitalist devlet son olarak ÖSS baraj puanýný düþürerek kazanma hýrsýný artýrýp dershanelere talebi daha da arttýrmaktadýr. Bir diðer amaç ise üniversiteyi daha çok öðrencinin kazanmasý ve halka bizim eðitim sisteminde her öðrenci mutlaka

39


Felsefe

DÝYALEKTÝK MATERYALÝZM NEDÝR?

40

“Tüm doða, en küçüðünden en büyüðüne dek, küçük bir kum tanesinden güneþe, canlý en ilkel hücreden insana dek, sürekli bir var oluþ ve yok oluþ, sürekli bir akýþ, sonsuz bir hareket ve deðiþme içindedir.” (Engels / Doðanýn Diyalektiði) Diyalektik materyalizm Marksist-Leninistlerin dünya görüþüdür. Olaylara bakýþ açýsý, onlarý yorumlayýþý ve temellendiriþi bakýmýndan maddeci temele dayandýðý için diyalektik materyalizm adýný almýþtýr. Marks’a göre diyalektik yöntem, sorunu -yani herhangi bir somut, deneyimsel konuyu- ele alma yöntemidir. Tek tümceyle ifade etmek gerekirse diyalektik, maddenin, toplumun ve bilincin hareket yasasýdýr. Diyalektik, dünyanýn sürekli bir hareket halinde olduðunu, bir þeylerin devamlý doðduðu ve geliþtiði eski olanýn ise parçalanýp öldüðü bir geliþme sürecidir. Felsefe tarihinde ilk kez diyalektiðin temellerini atan Herakleitos “Ayný ýrmakta iki kere yýkanamazsýn” sözü ile evrenin nasýl sürekli bir deðiþme ve akýþ içinde olduðunu vurgulamýþtýr. Ve bu akýþýn ise ancak “Karþýtlýklarýn Birliði” ile mümkün olacaðýný söylemiþtir. Diyalektik, olaylarý bu karþýt güçlerin birbirini etkilemesi ile iç çeliþkilerin geliþmesi olarak görür. Örnek olarak sýnýflar savaþýmýnýn geliþmesinde emek-sermaye çeliþkisinin rolünden bahsedilebilir. Diyalektik yöntem bize metafiziðin aksine, olay ve olgularý birbirinden kopuk, parça parça deðil her þeyi birbiri ile baðlantýlý bir bütün olarak doðal bir etkileþim ve geliþim halinde ele almayý öðretir. Engels bu konuda Doðanýn Diyalektiði’nde diyalektik için þöyle bir tanýmda bulunmuþtur: “Þeyleri ve onlarýn zihindeki yansýmalarýný, temel alarak karþýlýklý iliþkilerini, birbirleriyle baðýntýlarý, hareketleri, doðuþ ve yok oluþ koþullarý içinde ele alýr.” Diyalektik materyalizm gerçekçi ve bilimsel bir dünya görüþüdür. Bilimsel bulgular ile tarihsel ve sosyal pratiðe dayanan diyalektik, dünyayý sonsuz bir hareket ve yenilenme içinde her þeyin devamlý ve birbiriyle iliþkili olarak deðiþimi ve geliþimi olarak in-

celer. Diyalektik bu yönleriyle metafiziðin tam karþýtý olan bir görüþtür. Çünkü; metafizik doðayý duraðanlýk, deðiþmezlik içinde ele alýr. Daha çok 17. ve 18.yy’da etkisini gösteren metafizik geliþimi ve yeni olan her þeyi reddeder ve olaylarý birbirinden kopuk olarak ele alarak sabit, katý, ve mutlak olaný kabul eder. Diyalektik felsefe açýsýndan baktýðýmýzda ise hiçbir þey kesin olduðu gibi kalamaz. Bu yüzden mutlak ya da “kutsal” olan hiç bir þeyin varlýðýndan bahsedemeyiz. Herakleitos’a göre “Dünya her þeyin birliðidir. Ne bir tanrý tarafýndan, ne de hiç bir insan tarafýndan yaratýlmamýþtýr. Fakat sonsuzdan beri yanan ve yasalara göre sönecek olan bir ateþtir.” 19.yy’a geldiðimizde ise önemli bir geliþme gösteren bir baþka diyalektikçi Hegel’dir. Þüphesiz Hegelci diyalektik, felsefi düþüncenin önemli bir kazancýdýr. Ama bununla birlikte belirtilmesi gereken nokta Hegelci felsefenin idealizme dayanmasý sorunudur. Bu, Hegelci diyalektiðin temel yanlýþlýðýdýr. Hegel’e göre dünya “evrensel ruh”un kendi kendine geliþimi ve daha sonrasýnda doðada “cisimleþmesi” ile oluþmuþtur. Marx, Hegel’in baþaþaðý duran yöntemini ayaklarý üzerine doðrultmuþtur. Diyalektik materyalizm bize maddi dünyanýn geliþmesinin en genel yasalarýný verir. Gerçek bilimsel bir görüþ olarak diyalektik, metafizik ve idealizmin karanlýk yolunu aydýnlatýr.


KOMÜNÝST KÝME DENÝR?

mürüye uðruyorlar ve çok düþük ücret alýyorlar ve ücretlerinden de memnun deðiller. Bu iþçilerin her biri eðer patronla gidip tek tek konuþsa ne olur? -hiç bir þey.. Ama bu iþçiler kendi fabrikalarýnda bir örgütlülük oluþtursalar ve üretimi durdursalar o haklarýný elde etmek daha kolay olurdu. Ýþte bu yüzden Karl Marx, Komünist Manifesto’nun sonunda “DÜNYANIN BÜTÜN ÝÞÇÝLERÝ BÝRLEÞÝN” demiþtir. Ve sonuncu olarak -ki bu atlanýlmamasý gereken bir niteliktir- gönüllü çalýþmadan bahsetmek gerekir. Evet. Tarih bilincine sahip olabiliriz, örgütlü de olabiliriz ama gönüllü çalýþmada bulunmayan bir kiþiden komünist diye bahsedemeyiz. Çünkü bir komünist asla yaptýðý çalýþmadan kiþisel bir çýkar beklemez. Önemli olan bireysel kazançlar deðil, tüm insanlýðýn ortak çýkarlarýdýr. Bu noktada bu çalýþmayý yürütmek ayný zamanda fedakar olmayý da beraberinde getirir. Örneðin: Che sadece de Küba’da sosyalizmi kurmakla kalmamýþ Bolivya ve Angola gibi devrimci mücadelenin yoðun olarak sürdüðü diðer ülkelerde de gönüllü çalýþmayý devam ettirmiþtir. Kimse Che’ye gerilla olmasý için, baþka ülkelerde savaþmasý için para yada benzeri bir þey vermemiþtir. O inandýðý idealler uðruna gönüllü çalýþmasýný yürütmüþtür. Bu üç niteliðin dýþýnda elbette baþka özellikler de eklenebilir. Ancak en gerekli olan, olmazsa olmaz nitelikler olarak düþünülmesi gereken bunlardýr. Tarih bilincine sahip olmak, örgütlü mücadele içinde yer almak ve gönüllü çalýþma... Bunlar bulunmaksýzýn verilen mücadele saðlam temeller üzerine oturmaz ve ufak tefek sorunlarda geri düþüþler kaçýnýlmaz olur. Tabi bu niteliklere sahip olmak da tek baþýna yeterli deðildir. Hem var olan nitelikleri geliþtirmek hem de geri olan bütün yanlarýmýzý görüp mücadele içinde bunlarý geliþtirmek de önemlidir.

Sözlük

K

omünist insan denince ilk akla gelen nedir? Bir insan kendisine ya da bir baþkasýna komünist sýfatýný layýk görüyorsa, o kiþide arayacaðýmýz özellikler neler olmalýdýr? Bu çok geniþ bir alandýr. Bu konuyu kesin sýnýrlar çizerek incelemek mümkün deðildir. Ancak belli baþlý, genel özelliklerinden bahsedebiliriz. Komünist denilince genelde ilk akla gelen Marksist-Leninist ideolojiyi benimsemiþ olan bireydir. Ama bu ideolojiyi sadece kavramak yetmez. Ayný zamanda bunu içselleþtirmek, hayatýnýn her alanýnda uygulamak gereklidir. Marksist-Leninist ideolojiyle olaylarý kavramak ve yorumlamak ancak tarih bilincine sahip olmakla mümkündür. Tarih bilincine sahip olmak demek; tarih bilgisine sahip olmak anlamýna gelmez. Tarihte yaþanan olaylarýn hiçbiri bir anda olmuþ þeyler deðildir. Bu olaylarýn bir öncesi (onu etkileyen süreçler) bir de sonrasý (baþka olaylarý doðuracak sonuçlarý) vardýr. Bunlarýn hepsi bir bütündür. Ona etki eden tüm bu süreçler dahil edilerek incelenmelidir. Tarihin geliþimine baktýðýmýzda düz bir çizgi þeklinde deðil, sýçramalý ve geri düþüþlü helezonik bir tablo þeklinde ilerlediðini görürüz. Bu bilinçten yoksun olanlar anlýk ve dönemsel þeylerden etkilenenlerdir. Ve onlar ne tarihsel olaylarý doðru yorumlayabilirler ne de önlerinde geliþen olaylara öncülük edebilirler. Ýkinci olarak gerekli olan bir baþka nitelik ise örgütlülüktür. Tarih bilincine sahip olan birey tek baþýna bir þey ifade etmez. Bir insan Marksizmi-Leninizmi A’dan Z’ye bilebilir. Tarih bilincine sahip olabilir, ama bunlarý hayata geçirmek için çaba sarfetmiyorsa, sadece entelektüel birikime sahip olmak için öðrenmiþse, bunun topluma hiç bir faydasý yoktur. Ýnsanlýðýn ortak çýkarlarý için ortak ve örgütlü bir mücadele yürütmek gereklidir. Örneðin fabrikada çalýþan iþçileri düþünelim. Hepsi ayný sö-

41


ESTETÝZE EDÝLMÝÞ ÞÝDDET

Kitap Tanıtımı

E

42

zilenlerin, mülksüzleþtirilenlerin, emperyalistler tarafýndan “fazla nüfus” olarak görülen ve yaþamýn dýþýna atýlmaya çalýþýlanlarýn,toplumun sýrtýnda bir yük halini almýþ olan kapitalistlere karþý verdikleri ulusal ve sýnýfsal kurtuluþ mücadelelerinde bir yöntem olarak gerilla mücadelesini kullanmalarý çok yaygýn ve köklü bir geçmiþe sahip. Hatta kapitalist toplumdan binlerce yýl öncesinde köleci topluma, tarihin ilk gerillasý Spartaküs’e kadar gider. Ýnsanlýðýn kurtuluþu mücadelesinin kaldýracý olan “zor”un yöntemlerinden olan gerillacýlýk çeþitli coðrafyalarda farklý biçimlerde devam ediyor. Gerilla mücadelesi emperyalist-kapitalist sistemin savunucularýna korku, emekçilere umut ve coþku taþýmaya devam ediyor. Kuþkusuz gerilla mücadelesinin en köklü ve zengin deneyimlerinin yaþandýðý ve yaþanmaya devam ettiði yerlerin baþýnda Komutan Ernesto Che Guevara’nýn kýtasý, Latin Amerika geliyor. “Estetize Edilmiþ Þiddet-TUPAMAROLAR” kitabý, isyankar kýtanýn ülkelerinden Uruguay’daki oligarþik yönetime karþý devrim mücadelesi veren Tupamarolarýn þehir gerillacýlýðý taktiklerini ve gerçekleþtirdikleri bazý eylemleri aktarýyor. Nisan 2004 yýlýnda Türkçe’ye çevrilerek Mephisto Yayýnlarý tarafýndan 1. basýmý yapýlan Estetize Edilmiþ Þiddet “adlarý saklý” bir grup Tupamaro militanýnýn anlatýmlarýndan oluþuyor. 21 bölümden oluþan kitabýn birinci bölümü þehir gerillacýlýðýnýn neden ve nasýl kullanýldýðýnýn üzerinde duruyor. Kitabýn 2. bölümünde kadýnýn gerilla mücadelesindeki rolü anlatýlýyor. Bu bölüm, aðýrlýklý olarak yazýldýðý dönemi(60’lý yýllar) ve Uruguay’ýn koþullarýný yansýtsa da güncel ve evrensel yanlar da var. Kitabýn 2. bölümünden 20.bölüme kadar Tupamarolar’ýn bir çok eyleminin gerçek hikayelerini okuyacaksýnýz. Bu eylemleri okurken Tupamarolar’ýn cüret ve yaratýcýlýkla devrimci þiddeti nasýl estetize ettiklerini hayranlýk içinde okuyarak öðreneceðiz. Aktarýlan deneyimler salt baþarýlý eylemleri deðil, ayný zamanda baþarýsýzlýkla sonuçlanan , bunun sonucunda büyük kayýplarýn verildiði eylemleri de kapsýyor. Bu bölümlerde çýkarýlacak çok

önemli dersler var. Estetize Edilmiþ Þiddet’in 21. bölümü ise sonuç baþlýðýný taþýyor. Bu bölümde Tupamarolar’ýn strateji ve taktiðini anlatan çeþitli alt baþlýklardan oluþuyor ve “Kýsacasý þehir gerillasý büyük bir günlük örgütlenme gerektirir” diyerek noktalanýyor. Kitabýn sonunda ise “Birkaç Cevap” baþlýðýný taþýyan bir bölüm var. Burada Küba, Sovyetler Birliði ve Çin devrim deneyimleri ve Tupamarolar’ýn bu devrim deneyimlerine bakýþ açýlarý kýsaca aktarýlýyor. “Almanya Kýzýl Ordu Fraksiyonu”na (RAF) da esin kaynaðý olan Tupamarolar’ýn anlatýldýðý Estetize Edilmiþ Þiddet, þehir gerillacýlýðý alanýnda çok önemli ve güncelliðini daha uzun yýllar koruyacak deneyimler aktarýyor. Kapitalizm emekçiler üzerindeki vahþi baský ve sömürüsünü sürdürdüðü müddetçe de, emekçilerin, þiddeti estetize edecek yeni militanlara ihtiyaç duyacaðý muhakkak. “Mücadelemiz uzun ve amansýz olacaktýr. Savaþýn cephesi, gerillanýn sýðýnaðý þehirler, baský güçlerinin yaðmalamaya ve yok etmeye gelecekleri, savaþçýlarýn evleri, halkýn katledildiði kýrsal bölgeler, düþman tarafýndan bombardýmanlarla yýkýlacak þehir veya kasabalar olacaktýr. Bizi bu savaþa zorluyorlar. Hazýrlanmaktan ve karþý gelmeye karar vermekten baþka çözüm yoktur. Zafere kadar savaþacaðýz.” ( Estetize Edilmiþ Þiddet sf:282)


ÖLÜRSEM hayvandan insana doğru aktığımı

tüm insanlığın kurtuluşu kavgasında nefer olduğumda kavradım

yeryüzündeki bütün bebeklerin bebekliği için

büyüt yüreklerin ve tenlerin

coşkusu sevdasına

sevdalar neferi olduğumda anladım

ve ölürsem apansız bir noktada bu sevdanın yolunda

ne doyarım yaşamaya

nede insan olma kavgasına

RASİM - AYNİL

12 / 06 / 1996

Çanakkale İnsan Hakları Derneği başkanlığı yapan Rasim yoldaş ve Tüm-Bel Sen Şube başkanlığı yapan Aynil yoldaşlar 23 Eylül 2996’da geçirdikleri bir trafik kazası sonucu ölümsüzleştiler. Yoldaşlar partili yaşamları boyunca yaşamlarıyla herkese örnek oluşturdular. Anıları devrim ve iktidar mücadelemizde yaşayacak. Devrettikleri kavga bayrağını zaferle taçlandıracağız.



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.