S20

Page 1

NÝSAN 2012

-

SAYI 20

-

www.barikatgazetesi.com

-

FÝYAT 2.5 TL

TC DEVLETÝ'NDEN

“ESARET” SUYU n Bu "su" hiç þüphesiz adamýzýn kuzeyinin TC Devleti'ne boyunduruðu olacaktýr. n Proje TC Devleti'nin "çeþmeyi" istediði saat açýp istediði saat kapatabilmesi için uygulanan bir oyundur.. n Uygulanan oyun, UBP'ye de, adamýzdaki zenginlere ve ganimetçilere de, birçok iþbirlikçiye de çekilen bir jesttir..! n Esarettir; taksimdir; iþgalden doðan yeni bir yaðma uygulamasýdýr; bölünmüþlüðün kalýcýlaþmasýdýr… n Bu oyuna gelmeyelim! Bu "göz boyama" siyasetlerine aldanmayalým! Bu su "barýþ suyu" deðil düpedüz ESARET SUYUDUR…! Geçtiðimiz ay TC Devleti'nin iki bakaný getirtilerek temel atma töreni yapýlan proje tam 1 Milyar 100 TL ye mal oldu. Bu para TC Devleti'nden buraya "hayrýmýza" harcanmayacak. "Kara kaþýmýza; kara gözümüze" hibe edilmeyecek. Ýþbirlikçi UBP aracýlýðý ile; KTHY'yi "para yok" diyerek batýran, DAÝ-DAK'ý,AKP'ye yakýn kesimlere peþkeþ çeken, ERCAN'ý sýraya koyan TC Devleti bu maliyette bir yapýyý "bizim su ihtiyacýmýzý" gidermek için falan göndermedi. Bunun arkasýndan farklý oyunlar, farklý dayatmalar gelecek.

Ya DUR diyeceðiz…! Yada bizi "yok etmelerine" göz yumacaðýz..!

Bu sayýda, l "Özelleþtirme Yasa Tasarýsý" Meclisten Geçti... (2. sayfada) l DAÜ BÝR-SEN Baþkaný Tevfik Yoldaþ'a Hain Saldýrý (3. sayfada) l Tehdit Mektup'larý Ýade Edildi..

(5. sayfada)

l Bu ay iki emekçi yoldaþla röportaj gerçekleþtirdik. Herhangi bir yorum yapmaksýzýn yayýnlýyoruz… (8. sayfada) l REFORMÝSTLERÝN PLATFORMU VE DEVRÝMCÝ SOSYAL-DEMOKRATLARIN PLATFORMU (12. sayfada)


2

GÜNDEM

Nisan 2012

"Özelleþtirme Yasa Tasarýsý" Meclisten Geçti... "Özelleþtirme" yani; "peþkeþ" yasasý KKTC meclisinden geçti. Ülkemizdeki birçok iþçiyi, emekçiyi aç býrakýp, ülkemizdeki kurumlarý teker teker yerli ve yabancý sermayeye pazarlayacak olan bu yasa iþbirlikçi UBP hükümeti aracýlýðý ile TC Devleti'nin bir dayatmasýdýr..! Meclis'te sabaha karþý geçirilen bu yasaya halktan ve emek örgütlerinden tepkiler geldi. KTÖS adýna yazýlý bir açýklama yapan Uður Erilen, 80'li yýllardan beri her birkaç yýlda bir gündeme getirilen "ekonomik paket" ve buna baðlý olarak yaratýlan TC'ye baðýmlý ekonomik sistemin, "uyduruk su projelerinin", "yeni yapýlan bir anayolun bir yýl içinde üç kez açýlýþýnýn yapýlmasý" ile gece kulübü, kumarhane, imam hatip lisesi, ilahiyat fakültesi, külliye gibi yapýlarýn "baskýyla insanlarýn hayatýna sokulmaya çalýþýlmasýnýn", çalýþanlara,emeklilere dayatýlan maaþ politikalarý ile temel ihtiyaçlara her gün uygulanan zamlarýn, aslýnda entegrasyon sürecinin parçalarýndan bazýlarý olduðunu belirtti. KTOEÖS Baþkaný Tahir Gökçebel, Özelleþtirme Yasasý konusunda yaptýðý deðerlendirmede ülkede siyasi erkler tarafýndan yapýlan 'hýrsýzlýk ve yaðmanýn' yasallaþtýrýldýðýný belirtti. Gökçebel, "Yasalarý hiçe sayýp sadece en alttakiler, dar gelirliler için kýlýç gibi kullanan bir rejim daha fazla devam edemez. Bu yasa ile bu rejim, halkýn güvenini kaybetti ve miadýný doldurdu" dedi. EL-SEN Baþkaný Tuluy Kalyoncu yaptýðý yazýlý açýklamada, "Bu yasayý sabahlara kadar uðraþýp geçirenleri halkýmýz unutmayacaktýr" dedi. KTAMS Baþkaný Ahmet Kaptan ise yaptýðý açýklamada yasa ile tüm toplumun yýllar süren mücadelelerle kazandýðý kurumlarýný hiç kimseye hesap vermeden, sadece bir bakanýn Bakanlar Kurulu'na söz konusu yasayý götürerek 'AKP patentli yeþil sermayeye' peþkeþ çekilmesinin önünün açýldýðýný belirtti.

TEL-SEN Direniyor..! TEL-SEN "özelleþtirme yasasýna" karþý grev ve eylemlerine devam etti. Meclis'e ellerinde "Meclisi Özelleþtirin!!!", "Özelleþtirme=Ýþsizlik ve Yolsuzluk", "Tarih sizi yargýlayacak" ve "Talimatla yönetilmeye

hayýr" yazýlý pankartlar asan emekçiler özelleþtirme dayatmasýný protesto etti. Meclis önünde yapýlan açýklamalarda TÜRK-SEN Baþkaný Arslan Býçaklý yasa tasarýsýnýn Bakanlar Kuruluna kamu kuruluþlarýný özelleþtirme yetkisi verdiðini,

ÖZELLEÞTÝRME YASASI ÝÞSÝZLÝKTÝR UBP hükümetinin geçen hafta meclis alt komitesinden oy çokluðu ile geçirdiði ve pazarteside meclisten geçirmeyi planladýðý özelleþtirme yasasý ile kamu hizmetleri artýk ücretli hale gelecektir. Kamusal hizmetlerden her kesin adil ve eþit bir þekilde yararlanmasýnýn anayasal bir hak olduðu ülkemizde, özelleþtirme yasanýn geçirilmesi ile birlikte artýk parasý olanýn hizmet alacaðý bir yapý oluþacak ve emekçilerin her geçen gün alým gücünün gerilediði bugünlerde ciddi sýkýntýlar yaþanacaktýr. UBP hükümeti ülkemizin öz varlýklarýný sermayeye peþkeþ çekmek adýna hazýrlanan bu yasaya karþý oluþacak tepkileri önlemek adýna KTHY maðduru emekçileri deyim yerindeyse bir rehin olarak tutmakta ve kullanmaktadýr. KTHY maðduru emekçilere bu yasanýn geçmesi ile istihdam edileceðini söyleyen hükümet yetkilileri aslýnda kendileri ile çeliþmektedir. Þu ana kadar bu yasa geçmeden 102 KTHY maðduru emekçi bakanlar kurulu kararý ile kamuda istihdam edilmiþtir. Bu da bize göstermektedir ki KTHY maðduru emekçilerin istihdamý için özelleþtirme yasasýna gerek yoktur. Ayrýca önümüzde yine bir kamu kuruluþu olan ve tasfiye edilen Akdeniz Garanti Bankasý örneði durmaktadýr. Bu kurumda çalýþan kiþilerde bankanýn tasfiye edilmesi ile birlikte bakanlar kurulu kararý ile kamuda istihdam edilmiþ ve çalýþtýklarý yýllar ikiye bir barem içi artýþ olarak kendilerine verilmiþtir. Bu tür örnek kararlarýn önümüzde durduðu bir dönemde KTHY maðduru emekçileri, özelleþtirme yasasýnýn geçmesinde bir rehin olarak tutmak tam bir iki yüzlülüktür. Meclis alt komitesinden meclis gündemine sevk edilen yasanýn son halini okuduðumuzda ise KTHY maðduru emekçilerin hiçbir sorununun çözülmediðini, tam aksine daha da fazla maðduriyetlerinin artýrýldýðýný görmekteyiz. Yasanýn Geçici 1. Maddesi yasanýn yürürlüðe girdiði tarihten sonra þu anda kamuda iþe baþlamayan KTHY maðduru olan emekçilerin

nasýl kamuda istihdam edileceklerini anlatmaktadýr. Yine yasanýn 56. Maddesinin 2. fýkrasýnýn A bendinde ise Geçici 1. Madde tahtýnda istihdam edilenlerin çalýþtýklarý sürelere karþýlýk barem içi artýþ alacaðýndan söz edilmektedir. Bu da bize göstermektedir ki bu yasa kapsamýnda deðil de bakanlar kurulu kararý ile iþe alýnan 102 KTHY maðduru emekçiler ve sýnav kazanýp kadrolu olarak iþe giren KTHY maðduru emekçiler KTHY'de çalýþtýklarý yýllarýna karþýlýk barem içi artýþ alamayacaktýr. Bu yasa ile KTHY maðduru emekçilerin kamuda istihdam edildikleri zaman 1450-1650 TL arasý ücret almasý öngörülmektedir. Buna karþýlýk yasa tasarýsýnda komite safhasýnda deðiþiklik yapýlarak öðrenim düzeyine bakmadan KTHY'de müdür ve müdür muavini pozisyonuna eþ deðer konumda çalýþanlara kamuda istihdam edildikleri zaman kamu görevlilerindeki müdür muavini ve þube amiri maaþlarý öngörülmekte ve KTHY çalýþanlarý arasýnda çok büyük ayrýmcýlýk yapýlmaktadýr. KTHY'de müdür ve müdür muavini pozisyonuna eþ deðer konumda çalýþanlara geçici personel olmalarýna raðmen o görevi ifa etmeden þube amiri ve müdür muavini maaþý vermekle hükümet bir ilki daha gerçekleþtirmekte ve kamu görevlileri yasasýný hiçe saymaktadýr. Özelleþtirme yasasý peþkeþ yasasýdýr, özelleþtirme yasasý talan yasasýdýr, özelleþtirme yasasý iþsizliktir, özelleþtirme yasasý parasý olanýn hükümdar olacaðý bir yasadýr. KTAMS olarak özelleþtirme yasasý maddelerinin görüþülmesi ile sorunlarýn çözülmeyeceðini tam aksine daha da büyük sorunlar yaratacaðýný defalarca dile getirdik. KTAMS özelleþtirme yasasýnýn belli maddelerine deðil tümüne karþýdýr. Bu çerçeveden hareketle özelleþtirme yasasý ile yeni binlerce KTHY çalýþaný yaratýlmadan bir an önce bu yasa meclisten geri çekilmelidir. Aksi takdirde ülkemizi çok daha karanlýk günler beklemektedir. KTAMS

özelleþtirmenin "halkýn malýný satma" anlamýný taþýdýðýný vurguladý. Hükümetin halktan özelleþtirme için yetki almadýðýnýn altýný çizen Býçaklý, "Yapýlan kamuoyu araþtýrmalarýnda halkýn yüzde 68'i özelleþtirmeye hayýr diyor. Siz halký temsil ediyorsanýz halkýn gösterdiði irade ve seçime kulak vermek zorundasýnýz" dedi. Býçaklý ayrýca, yasa tasarýsýna onay verecek vekilleri görmek istediklerini de ifade etti. TEL-SEN Baþkaný Tamay Soysan da, toplumsal varlýklarýn sermayeye satýlmasýný öngören yasa tasarýsýna karþý verdiði mücadeleden dolayý tüm halkýn Telekomünikasyon Dairesi çalýþanlarý ile gurur duymasý gerektiðini söyledi. Soysan, yasanýn özelleþtirme için Bakanlar Kuruluna tam yetki verdiðini iddia ederek, dünyanýn hiçbir yerinde Bakanlar Kurulu kararý ile özelleþtirme yapýlmadýðýný kaydetti. Soysan, enerji ve telekomünikasyon alanýnda tamamen "peþkeþ çekme" niyetinin gözlemlendiðini de savundu. Yasa tasarýsýnda, özelleþtirilecek kurumlarda istihdam yapýlýrken KKTC vatandaþý þartý gözetilmediðini kaydeden Soysan, ülkede kaçak iþ gücünün nüfusun üç kat üzerinde olduðunu, yasa tasarýsýndaki amacýn "Kýbrýslý Türkleri göç yollarýna itmek" olduðunu iddia etti. Soysan, "Bu sadece Telekomünikasyon Dairesinde çalýþanlarýn mücadelesi deðil, toplumsal bir mücadeledir" dedi. Sendikanýn Telekomünikasyon Dairesinin hizmet kalitesinin iyileþtirilmesi ve kurumun özerk bir yapýya kavuþturulmasý için gereken bilimsel önerileri sunduðunu kaydeden Soysan, "Önerilerimiz dikkate alýnmadý, çünkü bugün geçirilmek istenen özelleþtirme yasasý ile bu varlýklar bir bir sermayeye devredilmek isteniyor" diye konuþtu. Soysan, TEL-SEN'in "asla yolundan dönmeyeceðini" de ekledi. Þimdi de ERCAN'ý Satacaklarmýþ..! Geçtiðimiz ay bakanlar kurulunun yaptýðý son toplantýda Ýrsen Küçük özelleþtirilecek yerler konusunda bir çalýþma yapýlýp yapýlmayacaðýnýn sorulmasý üzerine de, Özelleþtirme Yasasý'nýn meclisten geçtiðini, Cumhurbaþkanýnýn onayý ve Resmi Gazetede onaylanmasýnýn ardýndan yürürlüðe gireceðini belirtti. Hükümetin özelleþtirme konusunda tek gündeminin Ercan olduðunu kaydeden Küçük, öncelikle Ercan'ýn ihaleye çýkarýlmasý için çalýþmalarýn sürdüðünü söyledi. Ercan'ý satmak isteyen UBP hükümeti "özelleþtirme yasasý" kapsamýnda daha birçok kurum ve kuruluþu sermayeye peþkeþ çekmek için sýraya koymuþtur. Fakat toplumsal bir muhalefet için sendikalar ve sivil toplum örgütlerimiz dýþýnda hiçbir parti "özelleþtirmeye tamamen karþý" deðildir. Bu aslýnda ülkemizdeki devrimcilerin en büyük eksikliðidir. Bugün özelleþtirmeye hem ideolojik anlamda hem siyasal anlamda düzgün bir sýnýfsal duruþu sergileyen bir partinin olmayýþý belki de mücadeleyi bu derece geride kalmasýný saðlayan sebeplerden bir tanesidir. Ýþçi sýnýfý'nýn öncü partileri CTP, TDP ve bunlar gibi AB'den yana olan; BM'den medet bekleyen partiler olamazlar. Çünkü kendilerinin de söyledikleri gibi "özelleþtirmeye tamamen karþý" deðildirler. Olmalarý da beklenemez çünkü Avrupa Birliði'ne baðýmlý, garantörlüklere baðýmlý olarak bu ülkeyi göbekten emperyalizme yama olarak kalmasý için mücadele eden partiler emeðin örgütleri olamazlar. Bir taraftan emeðin özgürlüðü savunulurken öbür taraftan da sermayenin, emperyalizmin peþkeþi ve uyum yasalarý savunulamaz..! Buna kimseyi inandýramazlar..! Umarýz bir gün ülkemizde EMEÐÝ savunan, EMEÐÝN mücadelesini ve özgürleþmesini savunan böyle bir parti kurma hedefimiz gerçekleþir veya kuran baþka yoldaþlarýmýzýn yanýnda yer alýrýz.


3

GÜNDEM

Nisan 2012

DAÜ BÝR-SEN Baþkaný Tevfik Yoldaþ'a Hain Saldýrý Geçtiðimiz ay DAÜ'de örgütlü sendikalarýmýzdan DAÜ BÝR-SEN Genel Baþkaný'na fiili bir saldýrý düzenlendi. Uygulanan darp ile ilgili DAÜ-SEN ve DAÜ BÝR-SEN ortak bir basýn açýklamasý yaptý. Ýki sendikanýn yaptýðý bu ortak açýklamayý aynen yayýnlýyoruz ve Sayýn Tevfik Yoldaþ'a yapýlan bu saldýrýyý esefle kýnýyoruz.

"KINIYORUZ,ANCAK"A CEVABIMIZDIR! Doðu Akdeniz Üniversitesi (DAÜ) Rektörlüðü'nün DAÜ BÝR-SEN Baþkaný Tevfik Yoldaþ'a yönelik saldýrýyla ilgili olarak yaptýðý 26 Mart 2012 tarihli "kýnýyoruz, ancak" þeklindeki açýklamasýný hayret, üzüntü ve büyük endiþeyle okuduk. Bu açýklamasýnda Rektörlük, bir yandan saldýrýyý kýnar gibi yaparken diðer yandan da Tevfik Yoldaþ'ý deðersizleþtirmeye, itibarsýzlaþtýrmaya çalýþarak hedef göstermekte ve "aslýnda bunu haketmiþti" mesajýný vererek yeni saldýrýlara davetiye çýkarmaktadýr. Açýklamanýn bu yönüyle 'suça teþvik' anlamýna geldiðini ve Rektörlüðü azmettirici konumuna düþürdüðünü üniversite yönetimi göremiyor mu? Üniversitemizin Rektörlük kademesinde henüz sað duyusunu yitirmemiþ, duygularýna teslim olmamýþ hiç kimse kalmadý mý? Saldýrýnýn ardýndan gelen bu açýklama, bir üniversite Rektörlüðüne yakýþmayan talihsiz bir açýklamadýr ve bu üniversitenin mensuplarý olan bizleri utandýrmýþtýr. DAÜ BÝR-SEN Baþkaný'na yapýlan saldýrýnýn nedeni Rektörlüðün bu tür açýklamalarý ile Üniversite'de halen devam etmekte olan cepheleþmedir. DAÜ Rektörlüðü'nün üniversitedeki sendika yöneticilerine yönelik baskýlarý yeni olmamakla birlikte özellikle Doðu Akdeniz Kreþ, Ýlkokul ve Koleji'nin Doða Okularý'na devredilmesi döneminden bu yana çok

yoðunlaþmýþ ve sistematik bir hal almýþtýr. DAÜ'ye, dolayýsýyla da halka ait bu kurumlarý söz konusu özel þirkete adeta baðýþlayan Prof. Dr. Abdullah Öztoprak, bunu engellemeye çalýþan sendika yöneticilerine düþman kesilmiþ, 30'a yakýn sendika yöneticisi ve üyesi hakkýnda soruþturma açmýþ ve sendikacýlara ceza yaðdýrmýþtý. Bunun yanýnda sadece sendikacýlarýn yükseltilmeleri gerçeklerþtirilmemiþ, yaz okulu ödenenekleri yapýlmamýþtýr. DAÜ BÝR-SEN Baþkaný'na yönelik baskýlar da ayný dönemde baþlamýþ, giderek yoðunlaþmýþ ve bir grup sendikanýn Brüksel'de yaptýðý bir eyleme katýlmasýyla doruk noktasýna ulaþmýþtýr. Tam 17 yýldýr DAÜ'de görev yapan Tevfik Yoldaþ'ý üniversitemizde herkes tanýmaktadýr. Sayýn Yoldaþ toplumsal sorunlara duyarlý bir aydýn olmasýnýn yanýnda görevinde de son derece baþarýlý bir yöneticidir. Esas görevi olan tanýtým ve öðrenci kazandýrma alanýnda görev yaptýðý her dönemde üniversitenin öðrenci sayýlarýný artýrdýðý tüm çalýþanlar tarafýndan bilinmektedir. Yine bu alanda görev

yaptýðý 2009-2011 yýllarý arasýnda elde ettiði baþarýlar, amiri konumundaki Rektör Yardýmcýsý Prof. Dr. Halil Nadiri tarafýndan, üniversitenin tüm fakülte ve yüksekokullarýndan temsilcilerin yer aldýðý tanýtým komitesinin her toplantýsýnda, altý çizilerek ifade edilmiþ, Rektör'ün kamuoyuna yaptýðý açýklamalarda övünme vesilesi olmuþtur. Tevfik Yoldaþ'ýn son dönemde maruz býrakýldýðý görev yeri deðiþiklikleri, Prof. Dr. Öztoprak'ýn üniversite içindeki birçok farklý ortamda açýkça dile getirdiði gibi, yalnýzca ve tamamen sendikal faaliyetleri yüzündendir. DAÜ Rektörlüðü yaptýðý son açýklamada ayrýca, sendikacýlara yönelik her karalama kampanyasýnda baþvurulan yönteme sarýlarak, Tevfik Yoldaþ'ýn aldýðý maaþý gündem konusu yapmaktadýr. Vasýflý insanlarýn yoðun olarak çalýþtýðý bir iþyeri olan DAÜ'deki maaþ yelpazesi brüt 3,000 TL ile 15,000 TL arasýnda deðiþmektedir. Yirmi dört yýldýr üst düzey yönetici olarak görev yapan Sayýn Yoldaþ'ýn aldýðý maaþ ayda net

Akaryakýt'a Bir Zam Daha Hayat pahalýlýðý her geçen gün artarken, geçtiðimiz aya damgasýný benzine gelen son zam vurdu. Her iki haftada bir benzine yapýlan zamlar halkýn sabrýný taþýracak noktaya gelirken petrol þirketleri ALPET ve K-PET, 6 kuruþtan 10 kuruþa varan artýþlar üzerinden %70'lik bir kar oraný yakaladý. Yeni yapýlan zamma göre 95 oktan benzin 3.16 TL olurken, 97 oktan benzinin fiyatý 3.21 TL, motorin 2.93 TL ve Euro dizel 3.14 olarak belirlendi. Bunun üzerine Benzinciler Birliðinin yaptýðý yazýlý bir açýklama ile akaryakýta getirilen zamlara yönelik çeþitli gerekçeler ortaya konuldu. Akaryakýt fiyatlarýnýn artýþý, dünya piyasalarýnda petrol fiyatlarýnýn yukarýya çýkmasý, döviz kurlarýnýn yükselmesi gibi gerekçeler ileri sürülerek, ekonomik kriz sebebi ile daðýtým þirketlerinin payýnýn 6 kuruþtan 10 kuruþa çýkarak güncellendiði ifade edildi.

Hayat pahalýlýðýndaki gözle görülür artýþ devam ederken, mevcut asgari ücret miktarýnda herhangi bir deðiþiklik yapýlmamasý geçimi her geçen gün zorlaþtýrmakta, yapýlan zamlar özellikle emekçi kesimin kanýný emmektedir. Hükümet, çeþitli mazeretler yaratarak hayat pahalýlýðýnýn bir ekonomik düzenleme olduðunu ileri sürmekte ve kalkýnmaya yönelik geliþmeler olduðunu ileri sürerken, bunun cezasýný halk çekmektedir. Ýktidara geldiði günden beri, çeþitli söylemler ve uyum paketi adý altýnda geçimi günden güne zorlaþtýran UBP hükümetinin uygulamalarý en fazla emekçi kesimleri etkilemektedir. Hükümetin bu uygulamalarý karþýsýnda bir duruþ sergilememek mümkün deðildir. Özellikle K-PET'in özelleþtirme sürecinden geçilirken defalarca dile getirilen, özelleþtirmenin ardýndan getirecekleri uygulamalar sýrasýyla yaþanmaya baþlamýþtýr. Geliþmeler K-PET'in özelleþtirilmesi sürecinde uygulamaya karþý çýkanlarýn haklýlýðýný ortaya koymuþtur. Kurumlarýn özelleþtirilmesi halkýn bu gibi olumsuzluklarla karþý karþýya gelmesinin yanýnda, kurumlardaki iradeyi "patronlarýn" eline býrakmaktadýr. Bu nedenle özelleþtirmenin karþýsýndaki duruþumuz devam etmelidir ve edecektir. Ülkemizdeki kurumlarýn sermayelere peþkeþ çekilmesine ve halkýn patronlar tarafýndan ezilmesine göz göre göre izin vermemeliyiz.

5,537 TL'dir. Sayýn Yoldaþ, üniversitemizde bu maaþý alan 15 idari (yönetsel) çalýþandan biridir. Ne ilginçtir ki, Tevfik Yoldaþ'ý 1995 yýlýnda üniversitede görev almasý için davet eden de, iþe baþlarken ne kadar ücret alacaðýný belirleyen de, bugün aleyhine kampanyalar düzenleyen de ayný kiþi, DAÜ Rektörü Prof. Dr. Abdullah Öztoprak'týr. Akademik Ýþlerden Sorumlu Rektör Yardýmcýsý olarak 1995'ten 2003'e kadar 8 yýl Tevfik Yoldaþ'la birlikte çalýþan da Prof. Dr. Öztoprak'týr, 2009 yýlýnda Rektör olarak göreve gelir gelmez Tevfik Yoldaþ'ý Türkiye ve Kýbrýs'tan sorumlu Tanýtým Ofisi Sorumlusu olarak görevlendiren de! Ayný Prof. Dr. Öztoprak, daha iki hafta önce, Tevfik Yoldaþ'ýn baþýnda olduðu Tanýtým Ofisi'nin çalýþmalarý sonucunda Türkiye'den gelen öðrenci sayýlarýnýn % 71 oranýnda artmasýyla övünürken, bugün bu baþarýdaki en büyük pay sahiplerinden biri olan Tevfik Yoldaþ'ý 'istenmeyen adam' ilan etmektedir. Rektörlüðün, Sayýn Yoldaþ'ý sendikal faaliyetlerinden dolayý bir görevden alýp baþka bir göreve sürmesinin, kadro ve statüsüne uygun olmayan görevleri yapmaya zorlamasýnýn iþ barýþýna hizmet etmediði gibi olumsuz olaylara sebebiyet verdiðini yaþayarak gördük. Ne yazýk ki DAÜ Rektörlüðü, en ufak bir eleþtiriye tahammülü olmayan, buna cesaret edecek olanlara bedelini ödetmeye hazýr bir yönetim anlayýþýyla hareket etmektedir. Bu, üniversitede bir kamplaþmaya, cepheleþmeye yol açacaðýndan son derece tehlikeli ve sürdürülemez bir durumdur. Rektörlük bir an önce gerginliði týrmandýrýcý tutumunu terk ederek sendikalarla diyaloða yönelmelidir. Ancak þu da bilinmelidir ki bizler, her türlü baský, tehdit, karalama kampanyalarý ve hatta fiziksel þiddete varan eylemlere raðmen doðru bildiklerimizi söylemeye ve yanlýþlara karþý çýkmaya ýsrarla devam edecek, mücadelemizi kararlýlýkla sürdüreceðiz. Saygýlarýmýzla, DAÜ BÝR-SEN

DAÜ-SEN

BASIN-SEN'den Dayanýþma Örneði Türkiye'de bir süredir Anadolu Ajansý özelinde ortaya konulan baskýlara maruz kaldýðý bilinen Türkiye Gazeteciler Birliði, ülkemizde basýn emekçilerinin örgütlü olduðu BASIN-SEN'in ziyaretini kabul etti. Gerçekleþtirilen ziyaret kapsamýnda, TGS Baþkaný Ercan Ýpekçi'nin yaptýðý altý günlük açlýk grevi ve buna neden olan olaylar konuþuldu. BASINSEN açlýk grevine sebep olan olaylarý kýnadý ve bununla birlikte iki sendika arasýnda bir sendikal dayanýþma oluþturdu. Basýna yansýyan haberlere göre, Genel Sekreter Canan Onurer ve Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Yahyalý'nýn temsilinde BASIN-SEN 24 Mart Cumartesi günü Ýstanbul'a gitti. Sendika Genel Sekreteri Canan Onurer, TGS Baþkaný Ercan Ýpekçi'yi ziyaretinde yaptýðý konuþmada, Ýpekçi'nin 6 gün süren açlýk grevine destek belirterek, ileri sürülen "AA'daki baský ve tehditler" ile "gazetecilerin sudan nedenlerle tutuklanmasýný" kýnadý. Son dönemlerde Anadolu Ajansýnýn ortaya koyduðu yaptýrýmlarý basýn özgürlüðü ve özgür gazeteciliði üzerinde dururken yaptýrýmlarýn halkýn bilgi alma hakkýna yönelik de bir saldýrý niteliðinde olduðunu ifade etti. Bu anlamda mücadelenin tüm dünyada ortak olduðunu dile getiren Onurer, kendilerinin de nerede ve nasýl olursa olsun ayný duyarlýlýkla hareket edeceklerini ifade etti. TGS Genel Baþkaný Ercan Ýpekçi ise ziyaret nedeniyle uluslararasý her alanda ve örgütlerde birlikte hareket eden BASIN-SEN'e verdiði destek nedeniyle teþekkür etti. Böylelikle hem Anadolu'daki hem de Kýbrýs'taki emekçi kesimlerin dayanýþma içerisinde mücadele edebilecekleri bir kez daha örneklenmiþ oldu.


4

GÜNDEM

Nisan 2012

Kýbrýs Türkiye'ye Baðlanabilir mi?! Geçtiðimiz ay TC Devleti Bakanlarýndan Egemen Baðýþ yine gündeme oturacak bir açýklama yaptý. Açýklamasýnda "Çözüm, iki liderin anlaþtýðý bir birleþme ya da iki liderin uzlaþarak ayrýlýp 2 ayrý devlet olmasý ile KKTC'nin Türkiye'ye baðlanmasý olabilir. Bütün bu opsiyonlar masadadýr" dedi. Aslýnda; TC Devleti 1974'de adamýzý iþgal ettikten önce ve sonra hep bu "taksimci ve entegrasyoncu" siyasetini yürüttü… Daha da ötesi; TC Devletini kuran M. K. Atatürk döneminde de; hatta ondan önceki Osmanlý idaresinde de bu böyleydi. Yani aslýnda Egemen Baðýþ bizlere "ilk kez duyduðumuz" bir þeyi söylemedi. "Çözüm alternatifi" olarak masanýn opsiyonu deðil; esasen istediði zaten "entegrasyonun" yani Kýbrýs'ýn TC Devletine baðlanmasýnýn ta kendisidir..! Bakýn TC Devleti'ni kuran Atatürk; adamýz yani topraklarýmýz hakkýnda zamanýnda ne demiþ ? "Efendiler, Kýbrýs düþman elinde bulunduðu sürece bu bölgenin ikmal yollarý týkanmýþtýr. Kýbrýs'a dikkat ediniz. Bu Ada bizim için çok önemlidir." Düþman kimdi o dönem Atatürk için ? Bu adanýn barýþ içinde yaþayan kardeþ halklarý mý? Yoksa TC Devleti'nin "önceki versiyonu olan" Osmanlý'dan (ki Osmanlý'lar Atatürk'ün atalarýdýr) kendi elleri ile kiralayýp adamýzý pazardan mal alýr gibi alan Ýngiltere mi? Kaldý ki o dönem kurtuluþ savaþý sonrasýnda bile genç TC Devleti'ne en büyük müttefik yine Ýngiltere idi.. (Ve ne gariptir bu sözü söylediði dönemlerde milliyetçilik tohumlarý ülkemiz halklarýna yavaþ yavaþ serpilmekteydi. ) Ve çok daha enteresan olaný "ikmal yollarýndan" bahsetmesi..! Yani o dönemler bile Kýbrýs'ý; TC Devleti'nin birçok maddi çýkarý açýsýndan ülkemiz etrafýndaki bölgenin maddi kaynaklarýnýn "bir anahtarý" olarak görüyor ve buranýn "týkalý" olduðunu iddia edip sorunu ortadan kaldýrmak için topraklarýmýzý almayý masa altýndan hedef gösteriyordu..! Yani temelde her zaman "emperyalist

hedefler" külliyen içlerindeydi.. Týpký kýsa bir dönem önce Tayyip Erdoðan'ýn ülkemize hitaben "Kýbrýs Stratejik olarak bizler için önemlidir" demesi gibi..! (Zaten Erdoðan'ýn "ben Osmanlý'nýn torunuyum" demesinden de; bu zihniyeti nereden aldýðý belli deðil midir ? ) Yani daha da kýsacasý Egemen Baðýþ'ýn sözleri yazýmýzýn baþýndan beri söylediðimiz gibi yýllardýr bizlere Erdoðan'dan da önce dinletilen söylemler… Yalnýz burada hatýrlatýlmasý gereken þeyler var: 1- Þuan adamýzýn kuzeyi TC Devleti'nin bir vilayeti gibi yönetilmektedir. Güneyi ise AB emperyalistlerinin iþgali ve kontrolü altýndadýr. Kuzeyde geliþen bir kapitalist sistem, bir iþgal rejimi varken, güneyde de büyük sanayi sektörü ve etkin bir kapitalist yozlaþmýþ bir sistem mevcuttur. 2- Elçilik ve TC Yardým heyeti neredeyse tüm sektörlerde ülkemizin kuzeyindeki burjuva devleti kontrolü altýnda tutmaktadýr. 3- Tüm siyasal, askeri, kültürel ve sosyal

varlýklar TC Devleti'nin elindedir. Hiçbir kamusal alan ada halklarýnýn elinde ve emekçilerinin kontrolünde deðildir. Kýsacasý þuan yukarýda da belirttiðimiz gibi ülkemizde bir "iþgal" rejimi ve ortamý vardýr ve Egemen Baðýþ'ýn sözüne ettiði "TC Devletine baðlý olmak" zaten pratikte mevcuttur…! Tek farklýlýk araç plaka numaralarýnýn farklý olmasý ve kimlik kartlarý üzerinde KKTC yazmasýdýr. Egemen Baðýþ aslýnda her anlamda "baðlý" olan bir þeyi "baðlanabilir" þeklinde söylemiþtir… Ama unuttuðu bir þey var..! Ülkemizdeki emekçileri ve kardeþ halklarýn özgürlük mücadelesini, barýþ isteklerini unuttu "Egemen Baðýþ"..! Bunu günü geldiðinde ona elbet iþçi sýnýfý hatýrlatacaktýr. Ülkemizde zaten var olan "TC Devleti iþgali" ve "emperyalist kuþatmasý" ülkemiz kardeþ halklarý ve iþçi sýnýfý tarafýndan tarihe gömülecektir. Kaç gün daha "özelleþtirme" adý altýnda yerli ve/veya yabancý sermayeye peþkeþ çekilecek ülkemiz kurumlarý? Kaç gün daha ekmekleri ellerinden alýnmaya çalýþacak çalýþanlarýn ? Kaç gün daha onuru elinden alýnmasýna dayanacak ülkemiz ezilen halklarýnýn ? Bu ülkenin tek sahibi emekçilerimiz ve adamýzda yaþayan tüm etnik kökenlerden kardeþ halklarýmýzdýr..! Egemen Baðýþ ise sadece ABD Yarý Sömürgesi, katil NATO'nun üyesi IMF kuklasý TC Devleti'nin bir papaðanýdýr..!! Kardeþ Anadolu Halklarý'nýn "devletlerinin bakaný" falan da deðildir… Ve bu papaðan bu ülkedeki iþbirlikçileri tarafýndan meydaný boþ bulmuþ, bol bol atýp tutmaya devam etmektedir.. Emekçiler, ezilenler bu oyuna gelmeyecektir.. Anadolu halklarý ve Kýbrýs halklarý, el ele, gönül gönüle, tüm ezilenler ve iþçi sýnýflarý ile bu kuþatmayý ortadan kaldýracaklardýr. Baþka yolu yok.

Gelmeyen Son BM Genel Sekreteri'nin Kýbrýs Özel Danýþmaný Alexander Downer "son fýrsat" diye adlandýrdýðý süreç için müzakerecilere yeni bir uzatma vereceði konusu gündeme geldi. Mart ayý sonuna yaklaþýlýrken Haziran ayýna kadar yeni bir uzatma verileceðine yönelik haberler basýna yansýdý. Basýna çýkan haberlere göre, uluslararasý konferansýn toplanmasý önerisinde bulunmamasý kararýnýn ardýndan zaman ile oynama giriþiminde bulunulacaðý ileri sürüldü. BM'de, son olacaðý ima edildiði bir fýrsatýn daha verilmesi gerektiðinin düþünüldüðünü, böylelikle, Güney Kýbrýs'ýn AB Dönem Baþkanlýðý'nýn baþlamasýndan hemen önce baský sahnesinin þekilleneceði deðerlendirmesinde bulunduklarý da basýna yansýyan haberler arasýnda yer aldý. Yýllardýr devam etmekte olan müzakere sürecilerinin sürekli olarak bir yerlere veya bir tarihe baðlanýyor olmasý, zaman zaman halklarýn da bir umuda baðlanmasýna sebep olurken, sürekli hale getirilen bu politikalar artýk tamamen apolitik bir toplum yaratan bir unsur haline gelmiþtir. Sürekli devam eden, sürekli bir geliþme varmýþ gibi gösterilen ve uzadýkça uzayan süreç, yýllarca bir yere baðlanmamýþ, arpa boyu yol ilerlenmemiþ ve bu hale gelmiþtir. Bugün hala çözüm ve AB umuduyla mevcut hükümet karþýsýnda muhalefet konumunda politikalar üreten partiler, BM, AB gibi yapýlanmalarýn sistemine çoktan yama olduklarý için olaylarý görmezden

gelmekte ve gün be gün azalmakta olan umutlarýn yerine yenilerini yüklemeye çalýþmaktadýr. Oysa tablo ortadadýr. Emperyalist güçlerin boyunduruðu altýnda sürekli olarak gündem yaratýlarak çözülmeye uðraþýldýðý iddia edilen Kýbrýs sorunu, adamýzýn "böldürülmesinden" doðmuþtur ve burjuva çerçevede çözüm arandýðý sürece ancak bu güçlerin karþýlýklý olarak çýkarlarý saðlandýðý zaman, "onlarýn istediði gibi", özetle: "istedikleri zaman yine yýkabilecekleri þekilde" çözülmeye çalýþýlacaktýr. Daha önce yaþanmýþ olan süreçler topluma bunun örneðini çok açýk bir þekilde göstermiþtir; özellikle adamýzýn hem kuzey hem de güneyinden bir araya gelen ve ilerici olduklarý iddia edilen iki liderin döneminde de herhangi bir adýmýn atýlamamýþ olmasý, aslýnda çözüme yönelik

iradeyi halklarýn deðil egemen güçlerin belirlediðinin en büyük göstergesi olmuþtur. Bu noktada, UBP hükümetinin barýþa karþý bir tutum sergilemiyor olmasýyla birlikte, yerine gelecek olan herhangi düzen partisinin iþleri deðiþtirmeyeceði gerçeði göz ardý edilmemelidir. Soruna iliþkin yaklaþýmýn, 35 yýlý aþkýn bir süredir devam eden bölünmüþlüðün sebebi olan emperyalizme karþý bir duruþ içerisinde ve sýnýfsal bir temelinde olmasý gerekmektedir. Yabancý ülkelerin ülkemizde üslerini barýndýramayacaðý, tam baðýmsýz ve birleþik bir Kýbrýs için mücadelenin baþlangýcý bunun benimsenmesiyle gerçekleþebilir. Bunun benimsenmemesi haline egemen güçlerin kullandýklarý "son" larýn "sonunun" gelmeyeceði ortadadýr.

Kalyoncu: "Halkýmýz Bu Kötülükleri Unutmayacaktýr" EL-SEN Baþkaný Tuluy Kalyoncu yazýlý bir açýklama ile gelinen son açýklamayý þu þekilde deðerlendirdi: Ulusal Birlik Partisi Hükümeti Anayasa'ya aykýrý olduðunu bile bile, sýrf AKP Hükümeti istedi diye ve en önemlisi kendi ülkesinin ve halkýnýn stratejik çýkarlarýna aykýrý olan Özelleþtirme Yasasý'ný KKTC Meclisi'nde onayladý. Bu sürece gelirken EL-SEN dahil pek çok sendika, siyasi parti ve sivil toplum örgütü, ülkemizin yetiþtirdiði ciddi sayýda akademisyen bu yasanýn sakýncalarýný ortaya koydu. Bu yasayý sabahlara kadar uðraþýp geçirenleri halkýmýz unutmayacaktýr. Bu yasaya içtenlikle karþý çýkan siyasi partiler, sendikalar, dernekler ve kiþilerin iþleri bitmemiþtir. Yasa tasarýsýnýn Cumhurbaþkanlýðý tarafýndan imzalanmamasý ve Meclise iade edilmesi sýnavý Cumhurbaþkaný'nýn önündeki en önemli sorudur. Cumhurbaþkaný'nýn yasayý onaylama, iade etme veya Anayasa Mahkemesi'nden görüþ isteme seçeneklerinden hangisini izleyeceðini görecek ve bu makama karþý tavrýmýz izleyeceði yola göre yeniden deðerlendirilecektir. Bu Yasaya karþý olduklarýný belirten siyasi partiler, konuyu iyice araþtýrýp Anayasa'ya aykýrýlýðýnýn tespiti için mahkemeye baþvurmalýdýrlar. Sendikamýz, bu konuyu takip edecek, benzeri bir yasanýn Türkiye'de Anayasa'ya aykýrý bulunduðu örneðinden de yararlanarak, Anayasa Mahkemesi'ne baþvuracaktýr. Þimdi siyasi parti, sendika, dernek, birlik ve bu ülkeye sahip çýkmak iddiasý olan her bireye daha fazla iþ düþmektedir. Hükümet'in "ben yaparým birkaç gün baðýrýrlar ve susarlar" anlayýþýna karþý, kararlý bir direniþ gösterilmesinde EL-SEN her zamanki gibi ilkeli bir mücadelenin içinde yer alacaktýr. Hükümetin aldýðý Bakanlar Kurulu kararýna göre KIB-TEK'in özerkleþmesine iliþkin aradan iki ayý aþkýn bir süre geçmesine raðmen ciddi tek bir adým atýlmamýþtýr. Biz, Hükümetin ortak bir komisyon oluþturmak üzere gereðini yapmasý için her düzeyde uyarýlarýmýzý yaptýk. Kýbrýs Türk Halký, var olma veya yok olma sürecinde hýzla saldýrýlarý kabullenme seçenekleri ile yüz yüzedir. Biz, var olmak için mücadeleye, dün de bugün de, yarýn da hazýr olacaðýz. Tuluy KALYONCU EL-SEN Yönetim Kurulu (a) Baþkan"


Nisan 2012

5

GÜNDEM

Tehdit Mektup'larý Ýade Edildi.. Geçtiðimiz ay 1500 öðretmene UBP hükümeti, içerisinde tehdit ve þantajla dolu mektuplar göndererek "eðitim emekçilerimizin ilahiyat dayatmasýna karþý verdiði" örgütlü mücadeleyi bastýrmaya çalýþmýþtý. Konu ile ilgili KTOEÖS'ün yaptðý basýn açýklamasýnda Genel Baþkan Tahir Gökçebel kýsaca bunun bir "baský, þantaj ve mobbing" olarak deðerlendirdiklerini ve kabul etmelerinin mümkün olmadýðýný belirtmiþti. Mektuplarýn "verilmesi düþünülen olasý cezalar öncesinde ön uyarý" olabileceðini ifade eden Gökçebel, "Herhalde bizi idare edenler öðretmenlerin ilahiyat alaný açýlmasýna yönelik mücadelesinden çok rahatsýzlýk duydu ki, eyleme katýlan katýlmayan, ilgisi olan olmayan birçok

öðretmene bu mektuplar gönderildi" ifadelerini kullanmýþtý. Ardýndan KTOEÖS yetkilileri Bakanlýða gidip tehdit mektuplarýný geri iade edip þu açýklamayý yaptýlar: BASKI VE TEHDÝT MEKTUPLARINI GERI ÝADE ETTÝK Öðretmenlerimizin ilahiyat alanýn açýlmasýna karþý gösterdiði mücadele, talimatlarý AKP'den alan UBP Hükümeti ve onun Milli Eðitim ve Spor Bakanlýðýný çok rahatsýz etmiþ olacak ki öðretmenlerimize baský ve tehdit mektuplarý yollamýþtýr. Milli Eðitim Bakanlýðý AKP'ye þirin görünmek için öðretmeni aþaðýlayacak þekilde davranmýþtýr. Bir yandan her okula ziyaretler yapýlarak öðretmenlere

gülücükler daðýtýlmýþ ancak diðer yandan öðretmenlere tehdit, þantajla mektup gönderilmiþtir. Sn. Bakan yasalarý ve görevlerini unutmuþ, açýlýþ ve ziyaretlerle gün geçirirken, öðretmenlerin de görevlerini unuttuðunu sanmýþtýr. Türkiye Cumhuriyeti eðitim müþaviri, öðretmeni cezalandýrmayý emretmiþ, olacak ki talimatlarý uygulamaya çalýþýlmýþtýr. Anayasaya, yasalara uymayan, yasalarý lastik gibi kendisi için sündüren UBP Hükümeti ve onun Eðitim Bakanlýðý, aba altýndan sopa göstererek, öðretmeni hedef yapmaya çalýþmýþtýr.Öðretmen üzerinden politka yapýlmak istenmiþtir. Rejimin iyi bekçisi gibi görünüp koltuk korunmak istenmiþtir. Öðretmenler ve sendikalarý baský ve tehditle sindirileceði

düþünülmüþtür. Belirli çevrelere mesaj gönderilerek, rant elde edilmeye çalýþýlmýþtýr. Öðretmenler tehdit edilerek, mobing uygulanarak sendikal dayanýþmasý bitirileceði zannedilmiþtir. Eðitim Bakanlýðý Devlet Okullarýný terk etmiþ olsa da, öðretmen görevine baðlýdýr. Öðretmen sendikasýna baðlýdýr. Kamusal , parasýz, bilimsel, demokratik, çaðdaþ, parasýz eðitimin en büyük sigortasý öðretmendir. Öðretmenlere gönderilen ve yasal olmayan ancak baský, tehdit ve aþaðýlama anlamý içeren mektuplar, esas sahibi olan Milli Eðitim Bakanlýðýna bu gün saat:15:00'de teslim edilmiþtir. Öðretmen onuru ile oynanmasýna müsade edilmeyeceði, baský ve tehditlerle boyun eðilmeyeceði bilinmelidir.

Mesaj Net: Vazgeçin! Geçtiðimiz sayýda da yer verdiðimiz petrol dolum tesisi konusunda Mart ayýnda da geliþmeler sürdü. 14 Mart tarihinde Petrol Dolum Tesisine Hayýr Ýnisiyatifi tarafýndan baþbakanlýk önünde eylem gerçekleþtirildi. Baþbakanlýk önünde bira araya gelen kitle yalnýzca Yedikonuk bölgesine deðil adanýn hiçbir yerine böyle bir tesisisin kurulmasýný istemediklerini belirterek, baþka bir Kýbrýs'ýn olmadýðýnýn altýný çizdi. Sýrasýyla yapýlan konuþmalarýn baþýnda söz alan, destek amaçlý eyleme katýlan Mehmetçik Belediye Baþkaný Beyazýt Adalýer, bölgedeki iþsiz halkýn iþ vaatleri ile kandýrýlmaya çalýþýldýðýný ifade etti. Baþlarda bahsedilen 200 kiþilik istihdam vaatlerinin ilerleyen süreçte 600'e kadar çýkarýldýðý belirtilirken, UBP hükümetinin icraatlarýný ortaya koyabilmek adýna ortaya koyduðu vaatlerin de çeliþkili olmasý, hükümetin gerçek yüzünü ortaya koyan rakamlar olarak kayda geçti. Böylelikle UBP hükümetinin insanlarýn iþsizlik durumundan nasýl faydalanmaya çalýþtýðý ve kendi yarattýðý kötü ekonomik koþullarý yine kendi lehine bir koz olarak kullandýðý ortaya konuldu. Eylemin devamýnda daha önceden baþlatýlan imza kampanyasý kapsamýnda toplanmýþ olan 2 bin imza, Baþbakana iletilmek üzere Baþbakanlýk personeline teslim edildi. Ýnisiyatif, bu ay gerçekleþtirdiði bir baþka eyleminde ise "gelecek nesillere mesaj faaliyeti" adý altýnda bir organizasyon baþlattý. 21 Mart günü gerçekleþtirilen inisiyatif üyelerinin katýldýðý organizasyon kapsamýnda ilerde gelecek nesillerin okumasý için baþlatýldýðý ifade edilen mesaj serisinin ilki okundu. Ýnisiyatif

temsilcilerinden Ayþe Dönmez tarafýndan okunan mesajda petrol dolum tesisi yatýrýmýnýn ülkedeki nadide yerlerinden ve eko turizm yatýrýmlarýnýn yapýlmakta olduðu yerler olan söz konusu bölgelerin güzelliklerini ve deðerlerini yok edeceðine deðinildi. Yapýlmasý söz konusu olan tesislerin geri dönülmez zararlara neden olacaðýnýn kaçýnýlmaz olduðu ve bunun anlatýlmaya çalýþýldýðý vurgulandý. Bu konu hakkýndaki umutlarýn henüz yitirilmediðine mesajda yer verilirken, mücadeleye ýsrarla devam edileceði ifade edildi. Hükümete yönelik kullanýlan ifadelerde ise, petrol dolum tesisinin hayata geçmesi halinde bugünün karar vericileri olarak hükümetin sorumlu tutulacaðý dile getirildi. Yedikonuk Petrol Dolum Tesisine Hayýr Ýnisiyatifinin bir baþka eylemi ise, Karpaz Bölgesinde bulunan bazý yerel yöneticilerle birlikte hazýrladýklarý yazýlý metinle bir kez daha petrol tesisi kurulmasýna karþý olduklarýný dile getirmek oldu. Ýnisiyatif yanýnda çeþitli belediye baþkanlarýnýn da imzalarýný taþýyan ortak mutabakat metni, tesisin kurulmasý halinde sebep olacaðý sakýncalarý ortaya koydu. Kullanýlan ifadeler arasýnda göze çarpanlardan biri anayasanýn 40. maddesi üzerinden Kýyýlarýn yüz metrelik þeridi içerisinde kalan bölgede yalnýz devlete ait, çok gerekli ve kamu yararýna olan tesislerin kurulabileceði, ancak bu niteliklerin doða güzelliðini bozacak nitelikte olamayacaðý hatýrlatýldý. Bunun yanýnda metindeki ifadeler arasýnda Karpaz ve Ýskele bölgelerinin Turizm Geliþim Yasasý uyarýnca turizm geliþim bölgesi olarak ayrýldýðýna vurgu yapýldý. Yasal zeminde ne gibi uygulamalarýn nasýl yapýlmasý gerektiðinin ortaya konulmasý, yasalarýn uygulamakla yükümlü olan UBP

hükümetinin bu yükümlülüklerinin tersini ortaya koyma eðilimini ve amacýný bir kez daha gözler önüne serdi. Ýrsen Küçük, yaptýðý bir açýklamada hükümetin demokratik olmayan bunca kararý arasýnda kendilerine yönelik yapýlan eleþtirilerin demokratik kurallara dayandýrýlmasýný talep etmiþ, gösterilen duruþun bu þekilde yapýldýðý takdirde dikkate alýnacaðýný ifade etmiþtir. Hepsi bununla da kalmamýþ, Eroðlu yaptýðý bir açýklamada bölgedeki tarihi eserlerden bahsetmekten çekinmemiþ ve hükümetin bunu dikkate alacaðýna inandýðýný ifade etmiþti. Hükümetin Mersine gezi düzenleyerek Türkiye'de bulunan 56 tesisten en iyisi olarak tanýmladýðý tesisi örnek olarak gösterdiði basýna yansýyan haberler arasýndaydý. Bu haberler doðrultusunda hükümet halký kandýrabilmek adýna her

yolu denemeye çalýþmakta ve dolum tesisini hayata geçirebilmek için her yolu denemektedir. Herhangi bir þekilde mevcut yasalarý bile uygulamak gibi bir derdi olmayan UBP hükümeti, çýkarlarý doðrultusunda çevre katliamýnýn gerçekleþmesini göze almýþ durumdadýr. Ýnsanlarýn ekonomik koþullarýný kendi lehinde kullanabilecek kadar acýmasýzlaþmýþ ve yürütmekle yükümlüðü olduðu yasalarý kendisi çiðner vaziyettedir. Böylelikle en iyi þekilde sisteme hizmet etme gayret ve çabasý içerisindedir. Hükümetin hizmet etmekte olduðu sistem, ekonomik çýkarlar doðrultusunda doðayý katledebilecek bir anlayýþýn ürünüdür. Bu uygulamalar karþýsýnda sürdürülen mücadele devam edecektir ve söz konusu uygulamalar karþýsýnda sessiz kalýnmayacaktýr.


6

GÜNDEM

Nisan 2012

LTB'de Bulutoðlu Sözünü Yerine Getirmiyor.. Belediye Emekçileri Sendikasý (BES) ile imzalanan protokolü yerine getirmeyen Cemal Bulutoðluna tepkiler sürüyor. BES'ten konu ile ilgili açýklama þöyleydi: "Belediye Emekçileri Sendikasý ile Lefkoþa Türk Belediyesi arasýnda imzalanan þahit olarak da Ýçiþleri ve Yerel Yönetimler Bakaný Nazým Çavuþoðlu ve Çalýþma ve Sosyal Güvenlik Bakaný Þerife Ünverdi'nin de imza koyduðu protokol maalesef Lefkoþa Türk Belediyesi Baþkaný Cemal Bulutoðullarý tarafýndan ihlal edilmiþtir. Protokolda yer alan ve Belediye Meclisinden de onaylanan "Daimi Ýþçi" kadrosuna geçen 136 kiþinin "Daimi iþçi" kadrosuna alýnmamasý ve ayrýca Aile Yardýmý ödeneklerinden yararlanamayan ve protokol gereði yararlanacaklarý konusunda imzalanan protokolün 2.maddesi toplam memur sayýsý ile birlikte 484 olan personele ödenmemiþtir. Çalýþanlar adýna yýllardýr yatýrýlmayan Ýhtiyat Sandýðý Primlerinde yapýlan düzenleme ile iþveren katkýsý %7.5 iken %5'e indirilmiþ ve madde aynen uygulanmýþtýr. Bu da þunu gösteriyor ki, çalýþandan kesintiye gelince protokol iþverenin aklýna geliyor ve sorumluluðunu yerine getiriyor ancak, ödenmesi gerekli miktar söz konusu olduðunda çalýþandan acýmasýzca kesiyor. Bu geliþmeler de þunu gösteriyor ki, grev süresince söylediðimiz Lefkoþa Türk Belediyesi çalýþanlarýndýr. Cemal Bulutoðullarý'nýn çiftliði deðil söylemimizde ne kadar haklýymýþýz. Grev süresince Lefkoþa Türk Belediyesi Cemal Bulutoðullarý tarafýndan batýrýldý söylemimize karþýlýk bir daha aðzýnýzdan bu laf çýkarsa aleyhinize dava açacaðým tehditi ile karþýlaþtýk. Bu da onu gösteriyor ki, bu söylemimizde de haklýymýþýz. Grev süresince bu söylemler devam ederken Sayýþtaylýk tarafýndan belgelenen belediye borçlarý ve Ocak ayý maaþlarýnýn ödenmesi için belediye meclisi kararý ile yapýlan borçlanmanýn yasalara aykýrý olduðu ve olumlu oy kullanan belediye meclis üyelerinden en geç 29 Þubat 2012 tarihine kadar yazýlý savunma isteyen Sayýþtaylýk kurumunu da iþ bilmezlikle suçlayan ve hazýrlanan belgenin yalan, yanlýþ ve iftira olduðunu söyleyen yine Belediye Baþkanýmýz Cemal Bulutoðullarý idi. Tüm bunlar kamuoyu önünde seyrederken ne belediye meclisini, ne Sayýþtaylýk kurumunu, ne sendikamýzý ne de þahit olarak protokole imza koyan iki bakaný ve dolayýsýyla hükümetini yok sayan bu zat'ýn o makamda oturmasý ve/ veya oturtulmasý konusunda hükümetin devreye girip soruna çare üretmesi gerekmektedir. Bundan sonraki süreçte Belediye Emekçileri Sendikasý olarak tüm yasal haklarýmýzý kullanarak olayýn üzerine gideceðimizi bildirirken bugünden itibaren de vereceðimiz mücadelenin sloganýnýn "YA ÝMZASINA SAHÝP ÇIKACAK YADA GELDÝÐÝ GÝBÝ OLMASA DA GÝDECEK" olduðunu bildiririz. Savaþ BOZAT BES Baþkaný

Kýzýldere Katliamý Düzenlenen Etkinlikle Anýldý Türkiye'de 30 Mart 1972'de düzenlenen faþist operasyonda Kýzýldere'de bir evde öldürülen 10 Türkiye Halk Kurtuluþ Partisi/ Cephesi (THKP/C) ve Türkiye Halk Kurtuluþ Ordusu (THKO) üyesi gencin anmasý KTÖS'de gerçekleþtirildi. Yeni Kýbrýs Partisi (YKP), KTÖS, Baraka Kültür Merkezi, DAÜ-BÝR-SEN, DAÜ-SEN, Pir Sultan Abdal Derneði, Çað-Sen, Güç-Sen ve Barikat Gazetesi tarafýndan düzenlenen etkinliðe kalabalýk bir kitle katýldý. Sol Anahtarý" grubunun müzik dinletisi yaptýðý gecede Necmi Demir ve Ýlkay Alptekin Demir'in döneme dair birer konuþma yaptý. Kýzýldere'de ne oldu? Tarihe Kýzýldere Katliamý olarak geçen olay, Türkiye'nin yakýn politik geçmiþinin en önemli sayfalarýndan birisidir. Türkiye'nin devrimci, sosyalist hareket tarihinin bir dönüm noktasý olarak kabul edilmiþtir. 12 Mart askeri müdahalesi, sonrasýnda cunta yönetimine karþý silahlý mücadele sürdüren devrimcilerden THKO kurucularý Deniz Gezmiþ, Yusuf Arslan ve Hüseyin Ýnan'ýn idam edilmesine engel olmak üzere, THKP-C ve THKO'nun önder militanlarý ortak eyleme geçerek 26 Mart 1972'de Ordu'nun Ünye ilçesindeki NATO üssünde görevli 2 Kanadalý 1

Britanya'lý teknisyeni rehin aldýlar. Eylimi gerçekleþtiren Mahir Çayan, Ertuðrul Kürkçü, Cihan Alptekin, Ömer Ayna, Sinan Kazým Özüdoðru, Hüdai Arýkan, Saffet Alp, Sabahattin Kurt, Ertan Saruhan, Nihat Yýlmaz ve Ahmet Atasoy 30 Mart 1972'de Tokat'ýn Niksar ilçesine

baðlý Kýzýldere köyünde kýstýrýldýlar. Etraflarý aðýr silahlarla sarýldý. Teslim olmayý reddeden Mahir Çayan ve arkadaþlarýnýn bulunduðu derme çatma binaya saatlerce ateþ edildi. Gün sona ererken 10 devrimci ve 3 rehine hayatlarýný kaybetmiþti.


Nisan 2012

Gündem Alýþ-Veriþ Avrupa Parlamentosu Baþkaný Martin Schulz, devam eden müzakerelere iliþkin Maraþ bölgesine karþýlýk doðrudan bir ticaret arasýnda alýþ-veriþ odaklý bir rol önerisinde bulunduðu geçtiðimiz ay basýna yansýyan haberler arasýndaydý. 29 Mart günü Brüksel'de AKEL Genel Sekreteri Andros Kiprianu ile bir araya gelen Schulz'un Mayýs ayýnda Türkiye'ye ve bir ay sonra da adaya yapacaðý ziyaretlere yönelik Kýbrýs sorununda inisiyatif almak istediði yönünde bir talebinin bulunduðu bildirildi. Kiprianu'nun ortaya konulan bu talebe olan yaklaþýmýnýn ise olumlu olduðu, Schulz ile iþbirliði yapmanýn bir sorun olmadýðýný ifade ettiði basýna yansýyan haberler arasýnda yer aldý. Schulz'un, Ankara'nýn Maraþ'ý açma önerisini sunmasý halinde, bunun BM Güvenlik Konseyine aykýrý bir þeklindeki tezlere yönelik anlayýþ gösterdiði belirtildi. Andros Kiprianu Schulz'la görüþmesinde, Maraþ'ýn Türk idaresi altýnda açýlmasý konusunun yanýnda, Rum Yönetimi Baþkaný Dimitris Hristofyas'ýn; Maraþ'ýn BM'ye verilmesi ve doðrudan ticaretle ilgili üç eksenli önerisini yeniden masaya koydu. Konuyla ilgili Ýngiltere Parlamentosunun da Maraþ'a iliþkin karar taslaðýnýn bulunduðu basýna yansýyan haberler arasýnda yer alýrken, Ýngiliz Ýþçi Partili milletvekili Jim Sheridon'ýn Avrupa Parlamentosunun Türkiye'yi kapalý Maraþ bölgesini yasal sakinlerinde vermeye davet etmesi gerektiði yönünde bu haberler arasýnda yer aldý. T.C Devleti'nin iþgali altýnda bulunan Maraþ topraklarý müzakereler sürecinde bir pazarlýk unsuru olarak kullanýlmaya devam ediyor. Sürekli olarak yeni gündemler yaratýlmaya çalýþýlarak uzatýldýkça uzatýlan müzakereler çerçevesinde söz yine dönüp dolaþýp alýþ-veriþ mevzusuna döndürülmeye çalýþýlmaktadýr. Halklarýn çözüme yönelik taleplerine karþýlýk veren herhangi bir geliþme olmaksýzýn, baþta AB, BM, T.C Devleti, Yunanistan gibi güçlerin gölgesinde sürmekte olan müzakereler, pazarlýktan öteye gidememektedir. Bu anlamda Avrupa Parlamentosunun ve diðer güçlerin müzakereler konusundaki yaklaþýmý ortadadýr. Dýþ güçlerin çýkarlarý ekseninde sürdürülmekte olan bu görüþmelerin içeriði ticari unsurlarýn öteye gidemeyecektir. Karþýlýklý al-ver konularýnýn söz konusu olduðu anlarda sürecin durgunlaþmaktadýr. Özel mülkiyet kavramý bu düzende her alanýnda olduðu gibi müzakere sürecini de þekillendiren en önemli faktör durumundadýr. Kýbrýs sorununun çözümüne yönelik yaklaþýmlarýn bu ekonomik sistem koþullarý altýnda olmasý, çözüm olduðu takdirde 1960 modelinden farklý bir yapýlanmayý getirmeyecektir. Böyle bir yapýlanma, daha önce de deneyimlerinin yaþandýðý gibi egemen güçlerin istedikleri gibi þekillendirebildiði, istediði zaman bölüp, istediði zaman birleþtirebildiði bir yapýlanmadýr. Ne 1960 cumhuriyeti modeli nede baþka bir burjuva temelde çözüm Kýbrýs Halklarýnýn alternatifi olamaz…

GÜNEYDEN

7

Kime Niyet Kime Kýsmet Bu ay güneyde geliþen olaylara yönelik basýna yansýyan haberler arasýnda, Meclis Genel Kurulunda gündeme gelen Ýngiliz üsleri meselesi gündemi meþgul etti. Gerçekleþtirilen Genel Kurulda konu edilen Ýngiliz üslerinin varlýðýna son verilmesine iliþkin Ýngiliz resmi þahsiyetlerinin ve üs mensuplarýnýn "tahrikkar" bulunan açýklamalarý vesilesiyle Ekologlar ve Çevreciler Hareketi Milletvekili Yorgos Perdikis tarafýndan meclis gündemine getirilen konunun, toplantýda tartýþýldýðý ve kararýn oy birliðiyle alýndýðý basýna yansýdý. Basýna yansýyan haberlere göre Ýngiliz Savunma Bakanýnýn yaptýðý açýklamalar doðrultusunda Rum meclisinin daha evvel aldýðý ilgili kararlarý teyit ediyor ve Ýngiltere'nin Kuruluþ Anlaþmalarý'ný sürekli ihlal ettiði þikâyetinde bulunuluyor. Ýngiltere Dýþiþleri Bakanýnýn, jeoplitik öneme sahip olan üslerin, uzun vadeli milli güvenlik çýkarlarý açýsýndan yüksek öncelikli bir bölgede bulunduðunu ifade edildi. Bir yandan Ýngiliz üslerinin kapatýlmasý gibi hayati önem taþýyan bir konu gündeme taþýnýrken, bir diðer yandan iki ay önce Ýsrail tarafýndan gerçekleþtirilen ziyaretler sonrasý, gazetemizde de yer verdiðimiz Ýsrail'e üs verilmesi meselesi çok önemli bir çeliþkiyi ortaya koymaktadýr. Bir yandan Ýngiliz üsleri kapatýlmak istenirken bir yandan Ýsrail ile olan yakýn iliþkiler… Bu kesinlikle samimiyetsiz bir politikadýr. Ýngiliz üslerine karþý ortaya konulacak herhangi bir tutum bu anlamda aldatýcý olmamalýdýr. Yönetim tamamen çýkarlarý doðrultusunda bir karar alma eðilimindedir ve bu çýkarlarýn Ýsrail kanadýndan daha güncel ve fazla olduðu bir süreçten geçilmektedir. Yaptýðý ziyaret esnasýnda

Ýsrail Baþbakaný'nýn kullandýðý "ortak çýkarlarýn su yüzüne çýkmasý" ifadesinin olumlu karþýlanmýþ olmasý bunun gözle görülür en önemli örneklerinden biridir. Adamýzýn ne kuzeyinde ne de güneyinde, hangisi olursa hiçbir egemen hiçbir emperyalist gücün varlýðý kabul edilemez. Egemen güçlerin birinin mevcut üsleri tartýþýlýrken, tamamen çýkarlar

Anastasiadis-Hristofyas Anketi: Geçtiðimiz ay Kýbrýs'ýn güneyinde yapýlacak olan Baþkanlýk seçimlerine resmen adaylýðýný koyacaðýný açýklayan DÝSÝ Genel Baþkaný Nikos Anastasiadis'in güneyde yapýlan anketler sonucunda aday olmasý muhtemel olan Hristofyas'ýn önünde olduðu basýna yansýyan haberler arasýndaydý. Özel bir þirketin telefon aracýlýðý ile 18 yaþ üzerinde olan oy verme hakkýna sahip vatandaþlardan gelen oylarla belirlediði anketin sonucunda, hiç kimseye oy vermeyecek olan kitlenin fazla olduðu anket sonuçlarýnda yer aldý. Basýna verilen rakamlara göre katýlýmcýlarýn yüzde 33.93'ü iki adaya da oy vermeyeceðini söylerken, DÝSÝ Genel Baþkaný Anastasiadis yüzde 38.92 oranýnda oy aldý. Hristofyas'ýn aldýðý oy oraný ise 22.16 olarak basýna yansýdý. Anketler sonucunda ortaya çýkan rakamlarla Hristofyas'ýn önünde olduðu görünen Anastasiadis yaptýðý bir açýklamada ülkede itibarlý bir siyasi öneriye ihtiyacýn olduðunu ifade etti. Hristofyas'ýn 4 yýllýk yönetiminin hazin bir yönetim olduðunu dile getiren Anastasiadis, toplumun iþsizlik ve açýða neden olan ekonomik yönetimin girdabýnda yaþadýðýný, vatandaþýn yaþam standartlarýnýn günden güne düþtüðünü ve yoksulluðun arttýðýný ifade etti. Çok geçmeden Anastasiadis'in yaptýðý açýklamalara karþýlýk Rum Hükümet Sözcüsü Stefanos Stefanu, Anastasiadis'in savunduklarý ile daha önce ortaya koymuþ olduðu icraatlarýn arasýnda çeliþkiler olduðunu ve bu çatýþmanýn DÝSÝ Baþkanýnýn sadece adaylýðýný ileri götürmek için tezlerini deðiþtirdiði ya da sakladýðý izlenimini güçlendirdiði ifade etti. Adamýzýn kuzeyinde veya güneyinde gerçekleþecek olan olasý bir iktidar deðiþikliði, Kýbrýs sorununa bakýþ açýsýnda herhangi bir deðiþiklik olmadýðý sürece, müzakere sürecini deðiþtirmeyecektir. Yýllardýr süren müzakere süreçlerinin temsilciliðini birçok farklý yüz

almýþ olmasýna raðmen bu kadar uzun zamanda hiçbir yol kat edilmemiþ olmasýnýn sebebi, liderlerin kim olduklarý ile iliþkili deðildir. Bugün adamýzýn kuzeyinde Talat döneminden Eroðlu dönemine herhangi bir deðiþiklik olmadýðý gibi güneyinde de gerçekleþmesi söz konusu olabilecek bir Hristofyas, Anastasiadis deðiþikliði çok büyük bir farklýlýk yaratmayacaktýr. Egemen güçlerin gölgesi altýnda sürmekte olan görüþmeler, tamamen AB, BM ve diðer egemen güçlerin ekseninde gerçekleþmektedir. Bu anlamda, liderlerin ortaya koyacaklarý iradeden çok, bu egemen güçlerin çýkarlarý ön plandadýr. Zaten sorun bundan dolayý çözülemez durumdadýr.

doðrultusunda bir diðerine üs verilmesinin gündeme gelmesi, müzakere sürecindeki, çözüm arayýþýndaki samimiyeti de ortaya koymaktadýr. Yani çözüm istemeyen sadece kuzey deðil ayni zamanda güneydir de..! Yani emperyalizme yama kuzey ve güney bir ittifak içerisindedir. Bu ittifaðý da ancak örgütlü bir iþçi sýnýfý ve ülkemiz kardeþ halklarý bozabilir.

Ýþsizlik Artýyor

:

Adamýzýn kuzeyinde olduðu gibi güneyinde de iþsizlik oraný her geçen gün artýyor. Geçtiðimiz aydan bu aya, yani tam bir ay içerisinde 772 kiþinin iþsiz kalmasý, iþsizlik oranýnýn ne kadar hýzlý artmakta olduðunu gözler önüne serdi. Basýnda da geniþ yer alan iþsizliðe yönelik, istatistiki olarak saat baþýna 5 iþsizin düþtüðü gerçeðini ortaya koydu. Þubat ayý boyunca 21 çalýþma gününde her gün için toplam 37 kiþi iþsiz kalýrken, genel olarak resmi rakamlara göre iþsiz sayýsýnýn 37 bin 874'e ulaþtýðý medyaya yansýdý. Çalýþma Bakanlýðýnýn ortaya koymuþ olduðu rakamlar doðrultusunda iþsiz kalan kesimin yüzde 25'inin AB vatandaþlarýndan, yüzde 68'inin Kýbrýslý Rumlardan ve geriye kalan yüzde 7'sinin, siyasi iltica talebinde bulunanlar, Kýbrýslý Türkler ve diðer kiþilerden oluþtuðu belirtildi. Ýþsiz kalan kesimin büyük çoðunluðunun 25 ile 39 yaþlarý arasýnda olduðu belirtildi. Ýþsizlik ödeneði adý altýnda ayrýlan fonun, bir yýl içerisinde göstermiþ olduðu artýþ ise, iþsizlik oranýnýn ne derece arttýðýna yönelik örnek ortaya koydu. 2010 yýlýnda 85 milyon Euro olarak tespit edilen iþsizlik ödeneði, 2011 yýlýna 98 milyon Euro'luk iþsizlik ödeneði verildiðini de basýna yansýyan haberler arasýnda yer aldý. Ýþsizlik oranýndaki artýþýn yaný sýra, müzakereler kapsamýnda muhalefet tarafýndan gelen eleþtiriler, bir sonraki baþkanlýk seçimi konusunda Hristofyas'ýn eleþtiri almasýna sebep oldu. Partilerin ve muhaliflerin yanýnda halkýn da desteðini günden güne yitirmekte olan Hristofyas bir çok kesimden gelen eleþtirilere maruz kaldý.


8

RÖPORTAJ

Nisan 2012

Bu ay iki emekçi yoldaþla röportaj gerçekleþtirdik. Herhangi bir yorum yapmaksýzýn yayýnlýyoruz… Barikat: Bir çalýþan olarak hayatýnýzda ve günlük hayatýnýzda karþýlaþtýðýnýz zorluklardan bahseder misiniz? Sualp Gürpýnar: Bozuk bir düzenin içinde olduðunuzu anlýyorsunuz. Patronunuzla iyi geçinseniz bile, gerektiði yerde iþçi-patron ayrýmýnýn gözetildiðini fark ediyorsunuz. Ýþinizi ne kadar iyi yaparsanýz o kadar iyi bir iþçisiniz. Daha doðrusu onun için iyi bir kölesiniz. Ýþinizi ne kadar kötü yaparsanýz o kadar kötü bir kölesiniz. Bu temelden baktýðýnýzda günlük sorunlarýmýz bunlardýr. Yoðunlaþtýðýnýz iþ ortamý içerisinde çalýþmalarýnýzý yaparken dikkat etmeniz gereken en önemli þey,iþinizi onlara temiz yapmanýzdýr. Yaratýcý olsanýz bile, o sistem içerisinde ezber bozamýyorsunuz. Yani yaratýcýlýðýmýzýn yok edildiði, ezber bozmayan robotlar haline getiriliyoruz. Barikat: Çalýþtýðýnýz iþ yerinde iþ arkadaþlarýnýzla eþit koþullarda çalýþtýrýlýyor musunuz? Sualp Gürpýnar: Kölenin eþit koþullarý var mý bilmiyorum ama, hepimiz ayný koþullarda çalýþýyoruz. Yalaka olanla, olmayan arasýnda, sisteme yaranmayan ve yaranmaya çalýþan arasýnda farklar oluyor.

bir yolunu bulup, bu parayý cebinden çýkartýyorlar. Bu anlamda hepimizin bir sorunu var. Temelde Türkiye'den gelenle, gelmeyen ayný sorunu yaþýyor. Barikat: Emekçiler için Kýbrýs'ta yaþamak zor. Günlük hayatlarýnda yaþam koþullarýndan dolayý bir sürü zorlukla karþýlaþýyorlar. Kýbrýslý emekçiler de günlük yaþamýnda ayný zorluklarla karþýlaþýyor. Kýbrýslý emekçilerle ayný çatý altýnda birlikte mücadele ediyor musunuz? Sualp Gürpýnar: Bunun zayýflýðýný çok yaþýyoruz. Beraber örgütlenemiyoruz. Onlarýn yaþam biçimi, bizim yaþam biçimimizden farklý. Örgütlenmeye geldiðimizde çok küçük bir kitle buluyoruz. Bu kitle bizimle beraber yürümeye çalýþtýðý taktirde buradaki sistem vatandaþ olanla olmayaný ayýrdýðý için, ya biz dýþlanýyoruz, ya da onlar dýþlanýyor. Bundan dolayý iyi bir örgütlenme yaratamýyoruz. Ayný çatý altýnda mücadele edemiyoruz. Onlar da bizimle beraber mücadele etmek istediklerinde ve

sýnýrlý. Özel sektörde örgütlü bir iþçi sendikasý yok. Bunun sebebini neye baðlýyorsunuz? Sualp Gürpýnar: Özel sektörde iþçilerin örgütlenmesi zordur. Özel sektör kiþinin iþ gücüne bakýyor. Zayýfladýðý zaman iþçiyi iþten çýkarmak gibi bir olasýlýðý da var. Yanýlmýyorsam bunu imzaladýðý antlaþmalarla onaylýyor. Ýþçi verimsiz olduðu zaman onu iþten çýkarma hakkýna da sahip. Bu baðlamda iþçi örgütlense bile eline fazla bir þey geçmiyor. Sendikalarýn özel sektör iþçilerini örgütlemeden önce, iþçilerin örgütlenmesinin önündeki engellerle mücadele etmelidirler. Barikat: Ýþyerinizde çalýþmaya baþladýðýnýzda, size mukavele veya sözleþme imzalatýldý mý? Sualp Gürpýnar: Bana imzalatýlmadý. Ama yaptýklarý gizli anlaþmalarla imzalatýldýðýný düþünüyorum. Çünkü bize birebir göstermezler. Onlar kendi içlerinde gizli pazarlýk yaparlar. Benim olmadýðým bir ortamda, özerk yapýlarla anlaþma

Barikat: Ýþyerinizdeki arkadaþlarýnýzla, sorunlar karþýsýnda ortak hareket edebiliyor musunuz? Örneðin patronunuz 1 aylýk ücretinizi vermedi. Bunu iþ arkadaþlarýnýzla paylaþýp birlikte hareket edebiliyor musunuz? Veya baþka herhangi bir sorunla karþýlaþýnca ? Sualp Gürpýnar: Ýþçi örgütlenmesinin saðlam olmadýðý bir yerde bunu tartýþmak saçmadýr. Örgütlü olmadýðýmýz zaman destek vereceklerini sanmýyorum. Çünkü kapitalist düzen içerisinde herkes, kendini kurtarmaya çalýþýr, gününü kurtarmaya çalýþýr. Bu yüzden birilerinin kaybetmesi, diðerlerinin umurunda olmayabilir. Çünkü biz eðer örgütlü bir yaþamý içinde var olabilseydik; örgütlü bir yaþam içerisine girebilseydik bu konuyu bile tartýþmazdýk.

Barikat: Çalýþtýðýnýz iþ yerinde, yatýrýmlarýnýz patronunuz tarafýndan yapýlýyor mu? Yani ihtiyat sandýðýnýz, sigortanýz yatýrýlýyor mu? Sualp Gürpýnar: Benim iþ yerimde yatýrýmlarým yapýlýyor, ama baþka iþ yerlerinde yatýrýmlarý yapýlmayan çok insan tanýyorum.Yatýrýmlarýnýn yapýldýðýný zannediyorlar ama yanýlýyorlar. Barikat: Burada yaþayan bir iþçi olarak, Kýbrýs'ýn yaþam koþullarýný nasýl deðerlendiriyorsunuz? Kýbrýs'ta yaþamak zor mu? Sualp Gürpýnar: Bizi Türkiye'ye göre deðerlendirdikleri için, maaþlarýmýz daha düþük oluyor. Yaþadýðýmýz evin kirasý, 700 TL olunca, gerçi onlar sterlin üzerinden deðerlendirildiði için, sterlin yükselince rakamlar da yükseliyor. Ödemekte zorluk çekiyoruz. Onu öde, bunu öde derken maaþýmýz da asgari ücret olunca büyük zorluklar yaþýyoruz. 2. Sýnýf insan muamelesi görüyoruz. Buradaki vatandaþ bile bazen 2. Sýnýf insan muamelesi görüyor. Temel sorunumuz bu olsa daha iyi. Patron cebini dolduruyor. Bizim elimize düþen bir þey yok. Bir emekçi 2 milyar ücret alsa bile, onun da

Barikat: Sizinle temasta olan bir sendika var mý? Çalýþtýðýnýz iþ yerinde ve daha önce çalýþtýðýnýz iþlerde sizi sendikalaþmayý teþvik edenler oldu mu? Olduysa ne gibi zorluklarla karþýlaþtýlar? Sualp Gürpýnar: Bu temelde bizi arayan bir sendika olmadý. Acaba bizim mi sendikalarla temasta olmamýz gerekiyor. Orasý þüpheli. Barikat: Sizin de bildiðiniz gibi, saðlýk iþlemleri artýk belli bir ücret karþýlýðýnda yapýlýyor. Parasý olana saðlýk hizmeti veriliyor. Asgari ücretle çalýþmak zorunda kalan bir iþçi veya aile, parasý yoksa geri çevrilecek. Ne düþünüyorsunuz? Sualp Gürpýnar: Sistemi tartýþacaksak, "soyan soyuluyor, soyulan yine soyuluyor" Saðlýktan bile para almamalarýnýn imkaný yok. Onlar için özelleþtirilen her yerden, aðacýn gölgesi bile olsa, mutlaka para alýrlar. Saðlýðýn paralý olmasýnýn onlar için bir önemi yok. Ceplerine girecek para önemli. Ýþçiyi emekçiyi düþünmüyorlar. Ýþçi yine iþçi, zengin yine zengindir. Biz yine cebimizdekileri onlara ödemeye devam ediyoruz. Örgütlü bir yaþamýmýz olmazsa ödemeye devam edeceðiz. Barikat: Geçtiðimiz günlerde, akaryakýta yeniden zam yapýldý. Gerek akaryakýta, gerekse temel gýda ürünlerine sürekli zam yapýlýyor. Bir iþçi, emekçi olarak bu zamlar sizin yaþamýnýzý nasýl etkiliyor? Sualp Gürpýnar:Yaþamýmýzý zorlaþtýrýyor. Sadece giderlerimize zam yapýlýyor. Gelirimize zam yapýlmýyor. Zam sayesinde cebimiz tamamen boþalýyor. Ay sonunu yetiþtiremiyoruz. Ay sonunu yetiþtiremediðimiz için de borçlanýyoruz. Düþüncelerimizi o borçlarý ödemeye endeksliyoruz. Borçlara endekslendikçe sisteme endeksleniyoruz. Bu anlamda zammýn bize bir yararý yok. Biz cebimize asgari ücreti koyup, gelecek ayý düþünüyoruz. Ya çocuðumuzun bezini düþünüyoruz, ya da taksitleri düþünüyoruz. Tek düþündüðümüz bu oluyor. Ve maalesef örgütlü olmadýðýmýz için deðiþtirecek güce de þuan sahip deðiliz. Ama bu böyle gitmez.. Gitmemeli..

Barikat: Baþka bir açýdan soralým. Ýþyerinizde haksýzlýða uðradýðýnýzda veya patronunuz size ters davrandýðýnda, iþ arkadaþlarýnýzla birlikte hareket edip, patronunuza karþý birlikte tavýr alabiliyor musunuz? Sualp Gürpýnar: Kendim karþý çýkmaya çalýþsam bile, iþ arkadaþlarýmla bütünleþemiyorum. Eksik yanlarýmýz olabiliyor. Barikat: Bunun sebebi nedir sizce? Sualp Gürpýnar: En büyük sebebi örgütsüzlük. Eðer örgütlü bir yaþam kurabilseydik, her þeye karþý çýkabilirdik. Bu anlamda eksiklikler olabiliyor.

içerisinde bulunamadým. Çalýþmaktan kendi imkanlarýmý bile düþünecek vaktim olmadý. Onun için üye deðilim.

bunun adýmlarýný attýklarýnda önlerine setler çekiliyor. Çünkü burasý özgür ve özerk bir ülke deðil. Tamamen dýþa baðýmlý. Asimilasyonun ileri þiddet boyutu yaþandýðý için hiçbir þekilde birlikte örgütlenemiyoruz. Barikat: Ýþçilerin örgütlenmesinin önünde engeller var. Sistem iþçileri ötekileþtirip, 2. sýnýf insan muamelesi yaparken, baþka bir memleketten geldiyse, ona daha büyük problemler çýkarmaktadýr. Ýþçiler hayatta kalmak için mücadele ederken, yaþam þartlarýndan dolayý kendi sorunlarýyla uðraþacak zamanlarý kalmýyor. Sendikalarýmýz iþçilerin sorunlarýna nasýl yaklaþýyor sizce? Sualp Gürpýnar: Sisteme endeksli olan sendikalarýn; iþçiyi deðil de, sömüreni ve resmi ideolojiyi savunan sendikalarýn iþçilerin hakkýný savunmasýný bekleyemeyiz. Onlar bulunduklarý sistemlerde kendi yaþamlarýný sürdürüyorlar.Daha doðrusu onlar da burjuvazinin memurluðunu yapýyorlar. Duyarlý sendikalarýn biz iþçilere, halklarýna ve gençlere sahip çýkmalarý gerekir. Gece kulüplerinde, pavyonlarda, kumarhanelerde harcanan gençlere bu yoz, çürümüþ sistemden kurtulmalarý için örgütlenmenin yolunu göstermelidirler. Onlar sosyal ve kültürel yaþamda yer almalarý için gerekli adýmlarý atmalýdýrlar. Barikat: Sendikal mücadele kamuyla

imzalamýþlarsa haberim olmaz. Çoðu insanýn da haberi olmaz. Çünkü verimsiz olan iþçileri çok kolay, cüz'i tazminatlarla iþten çýkarabiliyorlar. Barikat: Siz de iþyerinizde patronunuz tarafýndan verimsiz olmakla suçlandýnýz mý veya herhangi bir sebepten baský gördünüz mü? Sualp Gürpýnar: Onlara göre iþimi temiz, doðru ve güzel yapmazsam, beni de hemen kapýnýn önüne koyarlar. Onlar için geçmiþte yaptýðým iyi iþlerin önemi yok. O an dediðim gibi beni iþten atarlar. Bu geçmiþin yazýsýz kanunlarýna benzer. Yazýsýz kanunlarý kullanarak anlýk sinire göre hareket ederler. Bizim yuvamýzýn yýkýlmasý, onlar için bir iþçinin gidip, yerine baþka bir kölenin gelmesi demektir. Yazýlý kanunlarda hiç olmazsa, hükmü okurlar. "Bu suçu iþlediðin için seni iþten atýyoruz" gibi. Ama patron bir iþçiyi, az önce belirttiðim gerekçelerle veya bir sabah iþe geç kalýrsa, iþe gelemezse, hemen iþten atacak lükse sahip. Barikat: Sendikalý mýsýnýz? Daha önce sendikal mücadele içerisinde bulundunuz mu? Sualp Gürpýnar: Sendikalý deðilim. Emekçiyi, iþçiyi, ezilen kesimi savunan bir sendikanýn olduðunu düþünmüyorum. Hepsi sisteme endeksli sendikalar. Geldiðim coðrafya Türkiye'de sendikal mücadele

Barikat: Hükümet ekonomik krizi bahane ederek, çalýþanlarýn ücretlerine zam yapmazken, lüks harcamalar yapýyor. Makam araçlarýný yenileme kararý aldý. 10 adet yeni makam aracý alýnacak. Siz bunu nasýl deðerlendiriyorsunuz? Sualp Gürpýnar: Gülünç bir þey. Memleket kriz içindeyken, yoksulluk artmýþken binlerce euro'ya mal olacak makam araçlarýnýn alýnmasý kararý saçmadýr. Size besleme dedikleri halde, kendi iþ gücünüzü, otoritenizi oluþturamamýþken makam araçlarý almanýz bir çeliþki yaratýyor. Bu para nereden geliyor? sorusu akla geliyor. Bu para halký bastýrmanýz için mi veriliyor? Yoksa gerçekten ihtiyacýnýz olduðu için mi veriliyor? Ýhtiyacýnýz varsa basit bir otomobil alýp halkýn içine girebilirsiniz. Sizin çelik, zýrhlý arabaya neden ihtiyacýnýz var? Demek ki bu halktan korkuyorsunuz, suçlarýnýzý örtmek için bu arabalara binip, kendinizi güvende hissediyorsunuz. Yoksulun, yetimin hakkýný bu arabalara ödüyorsunuz. Ýnsanlar aç. Belediye iþçilerinin halini gördünüz. Grev yaptýlar, çöpleri toplamadýlar. Siz önce o iþçilerin hakkýný ödeyin, araba alacaksanýz, para biriktirip alýrsýnýz. Siz fiyatý hayli yüksek arabalara para ayýrmayý biliyorsunuz. Ama iþçinin, emekçinin hakkýný ödemiyorsunuz. Bu aymazlýktýr, tutarsýzlýktýr. Hem iþçi, hem de toplum sömürülmektedir. Toplumun bu gibi durumlarda hükümet üzerinde baský oluþturmasý gerekir. Barikat: Yapýlmasý kararý alýnan Petrol Dolum Tesisi hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Bu tesisin, iddia edildiði gibi çevreye ve halka yararý olacak mý?


Nisan 2012 Sualp Gürpýnar: "Petrol Dolum Tesisinin halka ne yararý olacak?" diye düþünmek lazým. Bence bu tesisin ne halka ne de çevreye bir yararý olmayacak. Halka yararý olmayan bir tesisi savunmak saçmadýr. Bu tesisi iþçi yapacak, ama kaymaðýný burjuvazi yiyecek. Hükümet kendi çýkarlarý için Petrol Dolum Tesisini savunuyor, emekçinin çýkarlarýný savunmuyor. Ekosistemi kötü bir þekilde etkileyeceði için, çýkan gazýn yanmasý sonucu çevrenin ve atmosferin zarar göreceði için ve dünya temelli düþünürsek, ömrünü kýsaltacaðý için savunmuyoruz. Bu tesis büyük bir çevre kirliliði yaratacak. Barikat: Kýbrýs'ta yaþayan bir iþçi olarak, Kýbrýs Sorunu hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Sualp Gürpýnar: Kýbrýs Sorunu'nun gerçek bir ismi var mý? Acaba nasýl bir isim koymalýyýz? Kýbrýslý Türklerin sorunu mu, Türkiye'nin sorunu mu? Sistem bu soruna kesin bir isim vermek istemiyor. Ýsim verilirse, bu sorunu çözmek için uðraþacak olanlarýn devreye girme korkusu var. Kýbrýs'ýn uluslar arasý tanýnmamýþlýðý ve kendi üretimini yapamamasý ve içeriden birilerine baðlý olmasý söz konusudur. Yurt dýþýndan gelen postalar bile Mersin üzerinden geliyor. Mersin'e baðlý bir yermiþ gibi gösteriliyor. 1974'ten sonra yapýlan mukaveleyle sorun güya çözüldü. Ýki ayrý halk ve sözde baðýmsýz yönetimler oluþturuldu. Burada bir ulus bile yok. Sadece adanýn ortasýna bir çizgi çekildi. Bir taraf Türk, diðer taraf Rum tarafýymýþ gibi gösterildi. Ýki halkýn arasýna setler çekildi. Bu baðlamda eksikliðin farkýnda olan bir halk kitlesi bile yok. Birleþsin mi ya da özerk bir cumhuriyet mi kurulsun diye bir derdi de yok. Bence sorunun ne olduðu bile tam olarak bilinmiyor. Kýbrýs sorunu iki tarafta da farklý algýlanýyor. Kýbrýs, TC'nin, Ýngiltere'nin, Yunanistan'ýn BM'nin sömürge sorunu haline geldi. Kýbrýs Sorununu baþkalarý çözmeye çalýþýyor. Kýbrýs'a baðlý kurum ve kuruluþlar, sendikal platformlar ve siyasi partilerin çözmesi gereken bir sorun, dýþarýdan gelen müdahalelerle çözülmeye çalýþýlýyor. Bu sorunun iki kardeþ halkýn yararýna çözülmesi için, iþgalci güçlerin adadan ayrýlmasý gerekiyor. Çünkü iþgalciler, diktayla Kýbrýs Sorununu ikiye katladýlar. Ýþgalcilerin diktasý nedeniyle, sorunu çözecek olan politik güç kendini ortaya koyamýyor. Ortaya koyamadýðý için de eksik kalýyor. Barikat: Biz Kýbrýs Sorununu sadece Kýbrýslý Türklerle, Kýbrýslý Rumlarýn sorunu deðil, Kýbrýs'ta yaþayan tüm kardeþ halklarýn sorunu olduðunu düþünüyoruz. Sorunu Kýbrýs'ta yaþayan tüm halklarýn, sorunun baþ yaratýcýsý emperyalizme karþý oluþturacaklarý ortak cepheyle, baðýmsýz, birleþik Kýbrýs hedefiyle çözeceklerini düþünüyoruz. Sizce nasýl çözülür? Sualp Gürpýnar: Kýbrýs'ýn birleþmesi için, önce Kýbrýslý Türklerin ve Rumlarýn birleþmesi gerekiyor. Sorun iki halkýn sorunudur. Burada yaþayan diðer halklar yok sayýlýyor. Bir sorun olduðunda önce Kýbrýslýya yer veriliyor , sonra diðer halklara. Kýbrýslý Türkler ve Rumlar kararlý olurlarsa sorun çözülür. Diðer halklar yardýmcý olabilir. Ama bu sizin ne kadar bilinç verdiðinize baðlýdýr. Eðer bilinçli bir oluþum yaratýrsanýz onlar da sorunu çözmek adýna bir þeyler yapabilirler. Az önce belirttiðimiz gibi önce sorunun ismi konmalýdýr. Ekonomik mi, kültürel mi, politik mi. Sorunun adý konulursa, çözüm için yeni arayýþlara girilebilir. Barikat: Kýbrýs'ta yaþayan tüm kardeþ halklarýn birlikte mücadele edebileceðini savunuyoruz. Sualp Gürpýnar:Olabilir. Ama Kýbrýs bir ada olduðu için ve koþullarýna baktýðýmýzda, halklarýn deþifre olacaklarýný, dýþtan yapýlan müdahalelerle etkisizleþtirileceklerini, pasifize edileceklerini ve adadan atýlacaklarýný

RÖPORTAJ düþünüyorum. Böyle bir durum söz konusu iken, diðer halklarýn sorunun ortak çözümü için, mücadele etmesi yersiz kalýyor. Barikat: Kýbrýs halklarý birlikte mücadele ederlerken bizce yalnýz kalmayacaklar, baþta Türkiye, Yunanistan, Ýngiltere ve diðer dünya halklarýnýn da desteðini alacaklar.Dünya halklarýyla sýnýfsal temelde enternasyonalist bir bað kurulacak. Dünya halklarýndan alýnacak destekle emperyalizmin Kýbrýs'taki kalesinin yýkýlacaðýný savunuyoruz. Siz ne diyorsunuz? Sualp Gürpýnar: Kýbrýs Sorunu sýnýfsal temelde, dünya halklarýyla enternasyonalist bir bað kurularak çözülebilir. Ama toplumlar önce kendi sorunlarýný çözmelidirler. Kendi sorunlarýný çözmedikten sonra genelde bir sorunu çözmek, pek gerçekçi olmaz. Abest kaçar. Barikat:Belki klasik bir soru olacak ama bir iþçi olarak gelecekten beklentileriniz nelerdir? Sualp Gürpýnar: Gelecekten hem kendi adýma, hem de bir iþçi olarak hiçbir þey beklemiyorum. Çünkü kendimi cüzi bir miktarla kurtarmaya çalýþan toplumsal kurtuluþ mücadelesinden uzak tutulan, üretimden koparýlmýþ bir birey olarak görüyorum. Neden diye soracak olursanýz, bir çýkarým yok. Günü kurtarma peþindeyim. Kazanç teknem yok. Cebimi ancak kaçakçýlýk yaparsam, birilerine yalaka olursam, birilerinden çýkar elde etmeye çalýþýrsam yükselirim. O da bize yakýþmayacaðý için gelecekten hiçbir þey beklemiyorum. Barikat: Son olarak gazetemiz üzerinden iþçilere, emekçilere çaðrý yapmak ister misiniz? Neler söyleyeceksiniz? Sualp Gürpýnar: Öncelikle iþçiler ve emekçiler birlikte örgütlenebilmeli, ezilen halklarla dayanýþabilmeli, acýsýyla, tatlýsýyla her þeyi beraber paylaþabilmeli, beraber yoðunlaþabilmeli, gerektiðinde her þeye hayýr diyebilmeli, onlarý kýsýtlayanlar olursa, kýsýtlayanlara karþý da örgütlenebilmelidirler. Bölük pörçük þurada, burada toplanýyoruz deðil mi ? Örgütlü bir halk tabakasý oluþursa her þey olur. Barikat: Röportaj için teþekkür ederiz. Sualp Gürpýnar: Ben de size teþekkür ediyorum. Beni dinlediðiniz için Barikat: Bir iþçi olarak çalýþma hayatýnýzda ve günlük yaþantýnýzda karþýlaþtýðýnýz sorunlardan bahseder misiniz? Fuat Özyiðit: Þu anda eskisi gibi iþ imkaný yok, iþsizlik ve para sýkýntýsý var. Eski kazanç yok, eski kalabalýk ve canlýlýk yok. Bayaðý sýkýntý var. Barikat: Ýþ arkadaþlarýnýzla eþit koþullarda çalýþýyor musunuz? Fuat Özyiðit: Evet eþit koþullarda çalýþýyorum. Gerek çalýþma saatlerimiz, gerekse iþ koþullarýmýz ayný.Bugüne kadar bir sýkýntý yaþamadým. Barikat:Yatýrýmlarýnýz patronunuz tarafýndan yapýlýyor mu? Fuat Özyiðit: Bir þekilde kendi aramýzda anlaþýp hallediyoruz. Sorun olmuyor. Barikat: Ýþ yerindeki sorunlar karþýsýnda iþ arkadaþlarýnýzla ortak hareket edebiliyor musunuz? Örneðin patron bir aylýk ücretinizi yatýrmadý diyelim. Baþka bir sorun'da olabilir. Bunu iþ arkadaþlarýnýzla paylaþýp ortak tavýr alabiliyor musunuz? Fuat Özyiðit: Onlarý kendi aramýzda paslaþýyoruz. 7-8 yýldýr ayný iþ yerinde, ayný elemanlarla çalýþýyoruz. Patronumuz da deðiþmedi. Zaten beraber çalýþtýðým üç kiþi çocukluktan beri arkadaþlarým. Türkiye'den

Kýbrýs'a beraber geldik. Zaten Kýbrýs'a geldiðim günden beri ayný iþ yerinde, ayný kiþilerle, ayný koþullarda çalýþýyorum. Bu yüzden iþyerimizde çok büyük bir sorun yaþamýyoruz. Barikat: Kýbrýs'ta yaþayan bir iþçi olarak, bu ülkede yaþamanýn zorluklarýndan bahseder misiniz? Kýbrýs'ta yaþamak sizce zor mu? Fuat Özyiðit: Benim için zor oldu. Çünkü gurbette yaþýyorum, ailemden ayrýyým. O zorluðu var. Bir de az önce dediðim gibi, eskisi gibi iþ imkaný olmadýðý için iþsizlik artýyor. Bizim iþimiz var, çalýþýyoruz ama eskisi gibi para akýþý yok. Gelir gideri karþýlamaz oldu. Biz iþçilerin alým gücü düþtü. Kýbrýs'ta yaþamanýn en büyük zorluðu bizim için gurbet olmasýdýr. Barikat: Sendikalý mýsýnýz? Daha önce sendikal mücadele içerisinde bulundunuz mu? Fuat Özyiðit: Sendikalý deðilim. Daha önce sendikal mücadele içinde bulunmadým. Barikat: Sizinle temasta olan, sizinle ilgilenen bir sendika var mý? Fuat Özyiðit: Bildiðim kadarýyla yok. Kýbrýs'ta çalýþmaya baþladýðým günden, bugüne kadar benimle ilgilenen bir sendika olmadý. Barikat: Sizinle ilgilenecek olan sendikalardan beklentileriniz nelerdir? Fuat Özyiðit: Bize sahip çýksýnlar, yardýmcý olsunlar, haklarýmýzý savunsunlar ve arasýnlar. Bize de savunmayý öðretsinler. Çünkü yarýn ne olacaðýný bilemeyiz. Bir haksýzlýða uðradýðýmýzda sesimizi duyurabileceðimiz bir sendikamýzýn olmasýný istiyoruz. Barikat: Ýþ yerinizde sendikalaþmayý teþvik edenler oldu mu? Olduysa ne gibi sorunlarla karþýlaþtý? Fuat Özyiðit: O konu hiç açýlmadý. Öyle bir þey olmadý. Barikat: Bildiðiniz gibi akaryakýta yeniden zam yapýldý. Gerek akaryakýta, gerekse temel gýda ürünlerine sürekli zam yapýlýyor. Bu zamlar iþçilerin yaþamýný nasýl etkiliyor? Fuat Özyiðit: Gelir ayný, gider gittikçe yükseliyor. Benzine zam, ona zam, buna zam derken, yaþamýmýzý kýsmen etkiliyor. Ev kiralarý baþlý baþýna bir dert. Ev kiralarý neredeyse asgari ücret kadar. Asgari ücretle çalýþtýðýmýz için, aldýðýmýz parayý kiraya, elektriðe ve suya veriyoruz. Bize bir þey kalmýyor. Akaryakýta sürekli yapýlan zamlar nedeniyle araba kullanmaya bile korkuyoruz. Barikat: Her þeye zam yapýlýyor. Bir tek çalýþanlarýn ücretlerine zam yapýlmýyor. Asgari ücret sabit kalýyor. Bunun sebebi nedir sizce? Fuat Özyiðit:Çalýþanlara haksýzlýk yapýldýðýný düþünüyorum. Evli ve çocuklarý olan çalýþanlar, asgari ücretle nasýl geçinecekler? Ýhtiyaçlarýný nasýl karþýlayacaklar? Artan hayat pahalýlýðý nedeniyle doðal olarak ev kiralarýna da zam yapýlýyor. Ev kiralarýný da ödeyemeyecek duruma geliyorsunuz. Çalýþanlarýn yaþamý gerçekten çok zor. Barikat: Bu hayat pahalýlýðýna ve iþsizliðe raðmen hükümet makam araçlarýný yenileme kararý aldý. Maliyeti binlerce euro'ya mal olacak arabalar alýnacak. Ne düþünüyorsunuz? Fuat Özyiðit: Hükümeti etkilemez. Çünkü parasý bizden çýkýyor. Arabalarýn deðeri kaç euro olursa olsun, hükümet icraatlarýnýn cezasýný halk çekiyor. Barikat: Geçtiðimiz aylarda hükümet, muhaceret affý yasasý çýkardý. Güya herhangi bir memleketten Kýbrýs'a çalýþmaya gelmiþ iþçi ve emekçileri kaçak

9 olmaktan kurtarmayý amaçlýyordu. Ama patronu tarafýndan çalýþma izi yenilenmemiþ, kaçak gibi yaþamaya zorlanmýþ onlarca iþçi var. Onlarý kaçak durumuna düþüren patronlara dokunmuyorlar. Patron ceza ödememek için iþçiyi iþten durduruyor, yerine baþka bir iþçi alýyor. Bunda bir çeliþki yok mu sizce ne düþünüyorsunuz? Fuat Özyiðit: Öyle bir af çýkardýlar ama on bin kiþi aftan yararlandýysa, üç bin kiþi yine kaçak durumuna düþtü. Ýnsan sayýsýný azalttýlar. Evet bunda bir çeliþki var. Buraya çalýþmaya gelmiþ, zor koþullar altýnda yaþayan, adý herhangi bir olaya karýþmamýþ iþçilere ve ailelerine kötülük yapýlýyor. Ama onu bu duruma düþüren patrona dokunulmuyor. Olan iþçi ve ailelerine oluyor. Ýþler ve gelirler de azalýyor, iþçilerin alým gücü azalýyor, yaþam koþullarý eskisinden daha kötü oluyor. Barikat: Bildiðiniz gibi özelleþtirme yasa tasarýsý meclisten geçti. Bu yasaya göre birçok kurum ve kuruluþ özelleþtirilecek. Yani özel þirketlere satýlacak. Özelleþtirmeler hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Fuat Özyiðit: Özel þirketlere satýlmasýnýn doðru olmadýðýný düþünüyorum. Ýþsizlik artacak, yoksulluk artacak, parayý veren düdüðü çalar misali, özel þirketler daha fazlasýný isteyecek. Ama bir yandan da þöyle bir sýkýntý var. Devlet dairelerinde verim düþtü. Eskisi gibi halka hizmet veremiyorlar. Devlet dairelerine iþini görmeye giden bir vatandaþ o gün mesai bitene kadar oyalanýyor. Devlet kurumlarýný iyileþtirecek, halka daha iyi hizmet verecek hem vatandaþý, hem de kamu çalýþanlarýný maðdur etmeyecek yeni düzenlemelerin yapýlmasý gerekir. Barikat: Kýbrýs'ta yaþayan bir iþçi olarak Sendikalarýn verdiði mücadele hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Hükümet icraatlarý ve çalýþanlarýn sorunlarý, toplumsal sorunlar için verdiði mücadeleyi nasýl deðerlendiriyorsunuz? Fuat Özyiðit: Sendikayý ne bir baþkasýndan duydum, ne de kendim uðraþtým. Sendikalý olmadýðým için nasýl bir mücadele verdiklerini de bilmiyorum. Ýçlerinde olsam sorunuza cevap verebilirim. Ama içlerinde olmadýðým için yorum yapamayacaðým. Barikat: Yapýlmasý kararý alýnan "Petrol Dolum Tesisi" hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Bu tesisin çevreye ve halka yararý olacak mý? Fuat Özyiðit: Çevreye ve halka bir yararý olacaðýný düþünmüyorum. Yangýnlara ve baþka çevre felaketlerine yol açabilir. Halkýn saðlýðý da olumsuz etkilenebilir. Büyük patronlarýn ceplerini dolduracaðýný düþünüyorum. Bir þey kurulacaksa petrol dolum tesisi olmasý gerekmez, halk yararýna üretim yapan bir fabrika da olabilir. Böyle bir fabrikanýn kurulmasý bence daha iyi bir seçenek olabilir. Barikat: Kýbrýs Sorunu hakkýnda ne düþünüyorsunuz? Kýbrýs Sorunu siz iþçilerin gözüyle nasýl çözülür? Fuat Özyiðit: Kýbrýslý Türkler ve Rumlarý maðdur etmeyecek, onlarýn varlýðýný esas alan bir çözümün olmasý gerekir. Ne Türkiye'nin ne de baþka bir ülkenin müdahale etmediði barýþýn saðlandýðý bir çözüm. Bu sorunu iki halkýn birlikte çözmesi gerekir. Barikat: Son olarak gazetemiz üzerinden iþçilere nasýl bir çaðrý yapmak istersiniz? Neler söyleyeceksiniz? Fuat Özyiðit: Haklarýmýza sahip çýkalým, yýlmayalým, ezilmeyelim. Barikat: Bize zaman ayýrdýðýnýz için teþekkür ederiz. Fuat Özyiðit: Ben teþekkür ederim, sað olun...

Yazýiþleri Müdürü ve Sahibi: Görkem Eylem Adres: Akkavuk Celaliye Sokak No.67 Lefkoþa KIBRIS Ýletiþim +90 548 878 4001 Matbaa: Comment Grafik ve Yayýncýlýk Ltd. Daðýtým: YAYSAT Web: http://www.barikatgazetesi.com E-mail: info@barikatgazetesi.com


10

GENÇLÝK 1 Nisan 2012 ve bilmem kaçýncý üniversite sýnavý… Gecesinde intihar eden gençler, esnasýnda bayýlanlar, çýkýþýnda üstünü baþýný yýrtanlar… Güleni de oldu elbet sýnavýn. ÖSYM' nin anlaþmalý þeker, kalem, silgi þirketleri. 160 dakikalýk maraton. Yani sýnav koca odun cetvelini bir kez daha kafamýza indirdi. Hayatýmýzda bu cetveli ilk kez yemiþ olmayacaðýz daha o cetvelle üniversitede boyumuzun ölçüsünü alacaklar, üniversite harçlarý okul paralarý, ayýn sonu derken mezun olursak iþsizliðin sýktýðý boðazýmýzýn ölçüsüne bakýlacak sonra… Kamuya girme sýnavlarýnda da paylayacak bizi bakmayacak büyüdüðümüze yani aslýnda bir sýnavý atlatmýþ deðiliz bir kötek daha geçti üstümüzden. Söylediklerimizle senaryo

Nisan 2012 yazmýþ deðilsek de en güncel taleplerimiz için birleþmesek, ilkokulundan üniversitesine eðitimin gericiliði sermayenin baskýsý derken okulla dersle geçen hemen hemen 20 yýlýn bizden götürdükleri sadece yirmi yýl olmayacak. Geleceðini tayin etme hakký elinden alýnmýþ binlerce gencin hayal kýrýklýðý yerini toplumsal mücadele cesaretine býrakmazsa, hayatýyla oynanmýþ binler olacaðýz. Parasýz bilimsel eðitim, sýnavsýz üniversite talebimiz etrafýnda birleþmeli, yarýþ kazanmaya zorlanmýþ gözlüklü atlar olmadýðýmýza inanmalý ve bir kiþi inanmazsa bir eksik kalacaðýmýzý anlatmalýyýz. Yoksa? Cevabi da yazýnýn içinde.

n Derya AYDOÐAN

Bir Tabak Üç Kaþýk

23 Nisan Tüm Çocuklar Ýçin Bayram mý? Bu yýl da, her yýl olduðu gibi "bugün 23 Nisan neþe doluyor insan" nakaratýyla çocuklar alanlarda, Anýtkabir'de, gösterilerde çýkarýldýlar karþýmýza. Gün boyunca bütün medya kuruluþlarýnda "yaþasýn 23 Nisan" görüntüleri dönüp durdu. TBMM'nin kuruluþ tarihi 23 Nisan 1920. Mustafa Kemal bugünü "ulusal egemenlik ve çocuk bayramý" ilan etmiþ. O günden bugüne her 23 Nisan, alanlarda, meydanlarda "milli bilincin" çocuklarýn da zihninde yer etmesi için renkli þölenlere dönüþtürülmüþ, minicik beyinlere Türklük, Türkçülük aþýlama yoluna gidilmiþtir. Ancak kapitalist sistemin çarký içinde çocuk olmak hiç de 23 Nisanlarda anlatýldýðý gibi renkli bir þey deðil ve kapitalizm yýkýlmadýkça da olmayacak. Çocuklar geleceðimizdir diyenler, 23 Nisan'dan çok deðil bir hafta önce yasalar çýkartarak, bugünün çocuklarýnýn geleceklerini ellerinden almakta tereddüt etmediler. SSGSS yasasýyla birlikte, iþçi sýnýfýnýn çocuklarýnýn geleceði karartýlmýþ oldu. 23 Nisanlarý bayram yerlerinde geçiren çocuklar da var, bayram nedir bilmeyen, yaþayamayan çocuklar da... 23 Nisan günü çalýþan, hem de aðýr koþullarda

Ýnanç ve sevdayla, Baþ kaldýrdýk, Yürekten… Yýkýlmadýk ne düzenbazdan, Ne de dönekten… Hiçbir zaman sakýnmadýk, Ödenecek bedelden… Bilsin ki; Farký olmayan itten, köpekten, Ant içtik: Can çýkmadan bedenden, Kavga bitmez, Korkmayýz biz ölümden!

çalýþan, ekmek parasý kazanan çocuklar... Savaþýn içinde her gün bombalar, mermiler eþliðinde yaþayan çocuklar. Ailesini kapitalist emperyalist savaþlara kurban vermiþ çocuklar. Çalýþmak zorunda olduðu için çocukluðunu yaþayamayan, okula gidemeyen, parklarda oyun oynamayan çocuklar. Karýn tokluðuna pamuk, fýndýk, çay toplamak için ilden ile dolaþýp çadýrda sabahlayan, çamurda oynayan, kýzgýn güneþin, yaðmurun altýnda çalýþan çocuklar. Daha iyi bir gelecek için, savaþtan, yoksulluktan kaçmak için küçük teknelerde, konteynýrlarda baþka ülkelere yolculuk eden, çoðu zaman da bu yolculuklarda can veren mülteci çocuklar. Günde 14 saat saðlýksýz, güvencesiz çalýþtýrýlan, elleri, ayaklarý, yüzleri kir pas içinde evlerine dönen (þayet bir ev varsa) çocuklar. Dünyanýn dört bir tarafýnda hastalýktan açlýktan ölen çocuklar. "Bugün 23 Nisan neþe doluyor insan" diyemiyoruz. Çünkü biz, kapitalist sistemin çocuklarý ne gibi facialarla karþý karþýya býraktýðýný çok iyi biliyoruz. Bugünün çocuklarý yarýnýn büyükleri olacaklar. Bugün meydanlarda ulusal bilinçle, þoven duygularla beslenen çocuklar yarýn meydanlarda hak istediklerinde "ayak takýmý" olmakla suçlanýp hor görülecekler. 23 Nisanlarda meydanlarda dans ettirilen çocuklar, yarýn 1 Mayýslarda alanlarda olmak istediklerinde polisin, askerin copuyla karþýlanacaklar. Bugün çocuklarý koltuklarýna oturtanlar, onlarý küçük hediyelerle kandýranlar, yarýn haklarýný istediklerinde onlarý vatan haini, anarþist olmakla suçlayacaklar. Bugünün çocuklarýnýn gelecekteki çalýþma koþullarýný aðýrlaþtýran, saðlýk ve emeklilik haklarýný ellerinden alan yasalar bir bir meclisten geçiyor. Bugün ellerinde bayraklarla meydanlara dökülen, "Ne Mutlu Türküm" dedirtilen çocuklarýn gelecekleri, insanca yaþam haklarý ortadan kaldýrýlýyor. Kapitalist sömürü düzeni çocuklarýn da hayatlarýný, çocukluklarýný sömürüyor. Bu sistem yýkýlmadýkça, çocuklarýmýzýn güvenli bir geleceði, saðlýklý bir çocukluklarý olamaz. Savaþlarýn, açlýðýn, yokluðun, yoksulluðun olmadýðý güzel bir dünya için sabýrla, örgütlü mücadelemize devam edeceðiz. Güzel günler göreceðiz çocuklar inanýn, güneþli günler göreceðiz! Ankara'dan Marksist Tutum okuru bir büro iþçisi 27 Nisan 2008

Semerimiz olmasa da yükümüz aðýrdý sýrtýmýzda, Her birimizin zulasýnda bir parça ekmek ve su. Ve ne olur ne olmaz diye en tedbirlisinden bir yýðýn umut… Geride kalanlara tatlý bir tebessüm býrakarak çýktýk yola. Hiç birimizin ezberinde gurbet türküsü yoktu, kendimiz yazdýk. Tandýrda ekmek piþiren analarýmýzýn üstüne sinen hamur kokusunu… Hayalleriyle saklambaç oynayan üç gençtik belki, Ebe bizdik ama pek niyetsizdi hayallerimiz sobelenmekte, Aramak boþaydý ama belki bir umut iþte… Ruhumuzdaki karanlýk güne çöker de korkusundan evine döner diye. Yorulmuþtuk, göz kapaklarýnýn üstüne oturan uyku aðýrlýðýnda, Ama unutmadýk hayattan bize arta kalanýn þiirini yazmayý… Ýþte bölüþtük, önümüzde bir tabak aþýmýz ve üç kaþýðýmýzý, Fabrikada elinde çekiç tarlada elinde orak olan ana-babalarýmýz, Alýnlarýndaki terin hakkýný vermeyen devletten daha cömertti bize… Akýllarýyla kýt kanaat geçinen zengin bebeleri örnek olmuþtu, Geçiniyorduk iþte bize yollanan ederi iki kuruþ alýn terleriyle...

HARUN YAVUZ

n AYIN FOTOÐRAFI


Nisan 2012

BÝLÝM-TEKNOLOJÝ

11

Dizilenen Goril Genomu Evrime Iþýk Tutuyor Bilimcilerin 11 yýl önce insan genomunu dizilemelerinin ardýndan, en yakýn akrabalarýmýz olan diðer büyük insansýlarýn genomlarý da dizilenmeye baþlanmýþtý. Günümüzde büyük insansýlarýn dört grubu bulunuyor: þempanze ve bonobolar, insanlar, goriller ve orangutanlar. En yakýn akrabamýz olan þempanzenin genom analizi 2005'te, orangutan genomu da 2011'in baþlarýnda yayýnlanmýþtý. Son olarak da San Diego hayvanat bahçesinde yaþayan Kamilah isimli diþi bir gorilinin genomunun analizi geçtiðimiz gün Nature dergisinde yayýnlandý. Ýngiltere'deki Sanger Enstitüsü'nün baþýný çektiði araþtýrmacýlar, tüm insansýlarýn genomlarýnýn dizilenmiþ olmasýnýn büyük önem taþýdýðýný vurguluyorlar. Bu sayede soyu tehlike altýnda olan bu türleri daha iyi tanýmakla kalmýyoruz, kendi genomumuzdaki, bizleri insan yapan mekanizmalarýn ve evrimsel geçmiþimizin daha iyi anlaþýlmasý da mümkün hale geliyor. Örneðin iki ayak üzerinde yürüme veya konuþma gibi insana mahsus özelliklerin genetik temellerini bulmak için, insan genomunu akraba türlerin genomlarýyla karþýlaþtýrmak þart. Pozitif seçilime uðramýþ genler Makalede yer alan genom karþýlaþtýrmasýnda diðer insansýlar ile insan genomunun çok benzer olduðu doðrulandý: DNA dizilerimiz þempanzelerle yalnýzca %1.4, gorillerle %1.8, orangutanlarla ise %3.4 farklý. Ýki insan arasýndaki genom farký ise %0.1. Makalede ayrýca, insan, þempanze ve goril soylarýnýn her birinde 500'den fazla genin ortalamadan hýzlý evrildiði görüldü. Bu genlerdeki mutasyonlar bahsi geçen türlere evrimsel üstünlük saðladýklarý için pozitif doðal seçilime uðramýþ görünüyorlar. Bunun örneklerinden biri, gorillerde derinin sertleþmesiyle ilgili genlerin daha hýzlý evrilmesi. Yazarlar, bu genlerin evriminin, gorillerin ellerinin dýþ yüzeyine basarak yürümelerine izin verdiði tahmin ediyorlar. Araþtýrmada üreme ve baðýþýklýkla ilgili genlerin her üç türde hýzlý evrildiði görüldü. Buna ek olarak, iþitme ve beyin geliþimi ile ilgili genlerin hem insanlarda hem gorillerde hýzlý evrildiði farkedildi. Goril genomu analizinden önce kimi araþtýrmacýlar, insanlarda iþitmeyle ilgili genlerin hýzlý evriminin dilin evrimiyle iliþkili olduðunu tahmin ediyorlardý. Þimdi goril genomunda da benzer bir yönelimin görülmesiyle bu sav yeniden gözden geçirilebilir. Yazarlar, insan, þempanze ve gorillerin genetik olarak benzer düzeyde pozitif seçilime uðradýklarýna iþaret ederken, insanýn diðer türlerden 'daha çok evrilmiþ' olmadýðýný da ima ediyorlar. Öte yandan araþtýrma sonuçlarýna göre, insan ve þempanze genomlarý ortalamada birbirine gorilden yakýn da olsa, insan genomunun %15'inde insan gorile daha yakýn (genomun bir diðer %15'inde de gorille þempanze birbirine daha yakýn). Bu tip örüntülerin ana sebebi kalýtýmýn rasgeleliði. Ýki kardeþ arasýnda genlerin yalnýzca %50 ayný olmasý ve genomun belli bölgelerinde iki kuzenin iki kardeþten daha yakýn olmasý, ayný rasgelelikten kaynaklanýyor. Ýnsan, þempanze ve goril ne zaman ayrýþtý? Tüm büyük insansýlarýn genomlarýnýn karþýlaþtýrýlmasýyla, gorillerin, þempanzelerin ve insanlarýn ne zaman evrildikleri, ortak atalarýndan ne zaman ayrýþtýklarýna dair tablo da netleþiyor. Geçen yýllarda yapýlan genom analizleri, genom farklarýný mutasyon hýzýyla çarparak, insan ve þempanze soylarýnýn 4.5 milyon yýl önce ayrýþtýklarýný tahmin etmiþlerdi. Öte yandan fosil kayýtlarýný inceleyen paleontologlar bu ayrýþmayý 7 milyon yýl öncesine kadar geriye götürebiliyorlardý. Goril genomunu analiz eden ekip ise bu çeliþkiye iki olasý açýklama öneriyor: Birincisi, mutasyon hýzlarý zamanla azalmýþ gibi görünüyor (nitekim mutasyon hýzý 20 milyon yýl önce genom bazý baþýna yýlda 1/ 1.000.000.000 iken, daha yakýn zamanda yarýya düþmüþ). Ýkincisi, insansýlar türleþmeye baþladýklarý dönemlerde türler arasýnda çiftleþmeler uzun süre devam etmiþ olabilir. Ýki koþulda da genom karþýlaþtýrmalarý, fosil verileriyle aþaðý yukarý uyuþuyor. Elbette fosil verilerinde kýsmi hata olasýlýðý da var.

Makaledeki genom analizlerine göre goriller insan-þempanze dalýndan 8 ila 12 milyon yýl önce ayrýþmýþ; daha sonra, yaklaþýk 5.5 ila 7 milyon yýl önce de insan ve þempanze soylarý ayrýþmýþ. Ekip, daha fazla fosil ve genetik veri biriktikçe bu tarihlerin daha kesin olarak tespit edilebileceðini vurguluyor. Goril türleri ne kadar farklý? Çalýþmada genomu dizilenen birey, atalarý Gabon ve Kamerun civarýnda yaþayan bir batý ova goriliydi. Çalýþmada Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nin doðusunda yaþayan doðu gorillerine ait bireyler de dizilendi. Bu analiz, batý ova gorilleriyle doðu ova gorillerinin 1.75 milyon yýl önce birbirinden ayrýldýðý, ancak bir süre daha çiftleþmeye devam ettiklerini gösterdi. Nitekim batý (Gorilla gorilla) ve doðu gorilleri (Gorilla beringei) farklý türler olarak kabul ediliyor. Popülasyon genetiði analizi ayrýca doðu ova gorili populasyonunun genetik çeþitliliðinin batý gorillerinkinden çok daha düþük olduðunu gösterdi. Bu fark manalý, çünkü batý gorillerinin sayýsý bugün 200 binken, doðu gorili nüfusunun bunun onda

çeþitliliði etkilemesinin zaman alacaðýný vurguluyorlar. Yine de makalenin yazarlarý, gorillerin yaþam alanlarýnýn korunmasý gereðini ve bugünkü insan etkisinin olumsuz sonuçlarýný vurgulamaktan da geri durmuyorlar. Makalenin bilim kültürü açýsýndan da dikkate deðer yanlarý var. Bir defa söz konusu Nature makalesinin kamuya açýk olmasý makaleden geniþ bir kamuoyunun yararlanmasýna imkan veriyor. Goril genomunun ilk sürümünün bundan iki yýl önce, Ensembl ve UCSC Genome Browser gibi kamuya açýk veri tabanlarýnda yayýnlanmasý da önemli. Uzmanlar, genomlarýn ilgili makalelerden önce yayýnlanmasý alýþkanlýðýnýn genom bilim alanýnda giderek yaygýnlaþtýðýný; bunun da týp, moleküler biyoloji ve evrim alanlarýnda çalýþmalarý hýzlandýracaðýný belirtiyorlar. biri olduðu tahmin ediliyor. Ayrýca bu sonuç, doðu gorillerinin nüfusunun uzun zamandýr düþük olduðuna ve nüfus azalmasýnýn tamanen insan kaynaklý olmadýðýný ima ediyor. Zira uzmanlar, nüfus azalmasýnýn genetik

Ýlgili makale: Scally vd. 'Insights into hominid evolution from the gorilla genome sequence' Nature, 2012, doi:10.1038/nature10842

Darwin Doðru Söylemiþ Charles Darwin hakkýnda 40 yýl önce ortaya atýlan bir iddiaya göre; Darwin Temmuz 1858'de evrim teorisini beraber duyurmalarýndan önce meslektaþý doðabilimci Alfred Russel Wallace'dan kendisine gelen makaleyi iki hafta saklamýþ, bu arada kendi teorisini gizlice revize etmiþti. Bu iddiayý araþtýran Ulusal Singapur Üniversitesi'nden iki bilimci Wallace'ýn Endonezya'nýn Ternate adasýndan Darwin'e yolladýðý mektubun rotasýný yeniden oluþturdular. Araþtýrma sonucunda Wallace'ýn, mektubu tarihçilerin varsaydýðýndan bir ay daha geç gönderdiði ortaya çýktý, böylelikle Darwin hakkýndaki bu suçlamalardan aklanmýþ oldu. Tartýþma neydi? Sekiz yýlýný Singapur ve Güneydoðu Asya'da geçiren doðabilimci Wallace, doðal seçilim ile evrimi Darwin'den baðýmsýz olarak keþfetmiþti. Seçilim fikrini Ternate adasýndayken olgunlaþtýran Wallace, fikirlerini bir makale haline getirdi ve bu makaleyi ünlü jeolog Charles Lyell'a iletmesi için 1858'de Darwin'e yolladý. Ýþte bu aþamada kimilerine göre Darwin, mektubun eline geçtiði tarih hakkýnda yalan söyleyerek, mektubu Lyell'a iletmeden önce kendi fikirlerini Wallace'ýnkilerle kýyaslayarak gözden geçirdi. Wallace'ýn makalesi, 1858'de Darwin'inkiyle birlikte yayýnlandý ve böylelikle bilim tarihinin gelmiþ geçmiþ en büyük devrimlerinden birini yaratan evrim teorisinin ilk yayýnýna imza atmýþ oldular. Þüphe nasýl ortaya çýktý? 1972'de bir araþtýrmacý Wallace'ýn Bates isimli bir arkadaþýna yazdýðý bir mektup daha buldu. Bu mektup Ternate

adasýndan 1858 Mart'ýnda yola çýkan bir gemiyle yollanmýþtý. Mektup Singapur ve Londra'da basýlmýþ posta mühürlerini hala taþýmaktaydý ve bu mühürlere göre 3 Haziran 1858'de Londra'ya varmýþtý, yani Darwin'in Wallace'ýn mektubunu aldýðýný iddia ettiði tarihten iki hafta önce. Þüphe böyle baþladý: Nasýl olur da Wallace'ýn Ternate'den ayný gemiyle yolladýðý iki mektup ayný rotayý izleyerek Darwin'in eline, Bates'in eline geçtiðinden iki hafta daha geç ulaþabilirdi? Bu soru doðal olarak çok sayýda komplo teorisi doðurdu. Birçok yazar Darwin'in, Wallace'ýn mektubunu gizli tutarak fikirlerini çaldýðýný iddia etti. Öte yandan birçok veri de mektubun Darwin'in eline, Darwin'in söylediði zamanda geçtiðini gösteriyordu. Peki mektup Darwin'in eline ne zaman geçti? Kendisinden önce pek çok tarihçinin konuyu incelediðini ve bu nedenle bu gizemi çözmeyi beklemediðini belirten Dr. van Wyhe, Wallace'ýn makalesini Darwin'e ne zaman yolladýðýna dair güncel bir kanýt bulunmadýðýný, ortada sadece Þubat ayýnda makaleyi yazdýktan sonra sýradaki postayla gönderdiðine dair bilgiler içeren anýlar olduðunu tespit etmiþ. Bunu mektubun tam olarak ne zaman gönderildiðine dair güvenilir bir kanýt olarak görmeyen Dr. van Wyhe, Darwin'in mektubu 18 Haziran 1858'de aldýðýna dair kanýtlarýn daha güvenilir olduðunu düþünmüþ. Örneðin Darwin'in tüm yazýþmalarýnýn o tarihten sonra deðiþtiðini farkeden Dr. van Wyhe, mektubun Wallace tarafýndan yollanýþýnýn deðil Darwin'in eline ulaþmasý tarafýnýn izini sürmeye karar vermiþ. Eðer Darwin mektubu gerçekten 18 Haziran'da aldýysa mektup oraya nasýl ulaþmýþtý? Mektup Darwin'in evinin bulunduðu Londra'nýn kýrsal kesimine bir

gün önce yani 17'sinde varmýþ olmalýydý. Bu bilgiden yola çýkan Dr. van Wyhe, Güneydoðu Asya'dan Ýngiltere'ye bir gün önce, yani 16'sýnda ulaþan bir gemi olduðunu belirlemiþ. Wallace'ýn mektubunun o gemide olabileceðini düþünen Dr. van Wyhe geminin rotasýnýn izini geriye doðru sürmüþ: Ýngiltere, Akdeniz, Mýsýr, Sri Lanka, Penang, Singapur, Jakarta... Dr. van Wyhe'nin Hollandaca bilen asistaný Dr. Kees Rookmaaker bu aþamada çok yardýmcý olmuþ çünkü o dönem bölgede sömürgeci olan Hollandalýlarýn gazetelerinden gemilerin varýþ ve ayrýlýþ zamanlarýný takip etmeyi baþarmýþlar. Sonunda Ternate adasýna kadar iz sürmeyi baþaran araþtýrmacýlar mektubun Mart deðil, Nisan 1858'de postalandýðýný ortaya çýkardýlar. Wallace'ýn, Darwin'in Mart gemisiyle gelen bir mektubuna cevaben makalesini yazdýðý; Ternate adasý ve bölgedeki diðer yazýþmalarýndan anlaþýldýðý üzere her seferinde cevaben yazdýðý mektuplarý, cevap yazdýðý mektubun geldiði gemiden bir sonraki gemiyle gönderdiði belirlendi. Wallace'ýn Güneydoðu Asya'da yaptýðý çalýþmalara dair kitabýný tamamlamak üzere olan Dr. van Wyhe, Wallace'ýn evrimi Darwin'den baðýmsýz keþfediþinin hikayesini paylaþmaya hazýrlanýyor. Dr. van Wyhe Singapur'daki araþtýrma projesininin ve Wallace Online projesinin yöneticisi. Bu proje kapsamýnda oluþturulan internet sitesinde, Wallace'ýn kitaplarý, makaleleri ve Güneydoðu Asya'da topladýðý örnekler de dahil olmak üzere Wallace'ýn çalýþmalarýna dair güvenilir bir kaynak oluþturulmasý amaçlanýyor. Sitenin 2013'te, Wallace'ýn ölümünün yüzüncü yýldönümünde çevrimiçi olmasý planlanýyor. (soL - Bilim)


12

ÝNCELEME

Nisan 2012

REFORMÝSTLERÝN PLATFORMU VE DEVRÝMCÝ SOSYAL-DEMOKRATLARIN PLATFORMU Rusya'da devrimci yükseliþ 1912 yýlýnýn ilk yarýsýnda reddedilmez biçimde ortaya çýktý. Politik grevlere katýlanlarýn sayýsý fabrikatörlerin hesabýna göre beþ ayda 515.000'e yükseldi. Bu grevcilerin þiarlarýnýn neler olduðunu, taleplerinin neler olduðunu, gösterilerinin, mitinglerinin vs. nasýl bir politik içeriði arz ettiðini, Merkez Organýn 27. sayýsýnda tam içeriðiyle basýlmýþ olan özellikle önemli bir belge, Petersburg iþçilerinin 1 Mayýs çaðrýsý kanýtlýyor. Petersburglu iþçiler, anmaya deðer bu günlerde reformist þiarlarla deðil, devrimci sosyal-demokrasinin þiarlarýyla ortaya çýktýlar: Kurucu Meclis, Sekiz Saatlik Ýþgünü, Çiftlik Sahiplerinin Arazilerine El konmasý, Çarlýk Hükümetinin Devrilmesi, Demokratik Cumhuriyet. Türkistan'da, Baltýk Denizi Filosunda ve Karadeniz'de askerlerin ve bahriyelilerin ayaklanmalarý ve ayaklanma giriþimleri, Rusya'da karþý-devrimin frenlenemeyen egemenliðinin ve iþçi hareketinin durgunluðunun uzun yýllarýndan sonra yeni bir devrimci yükseliþin baþladýðýný objektif olarak yeniden doðruladý. Bu yükseliþ, bütün politik partilerin, bütün politik akýmlarýn þu ya da bu biçimde, politik durumun bir genel deðerlendirmesiyle ortaya çýkmak zorunda kaldýklarý IV. Devlet Dumasý seçimleri dönemine rastladý. O halde, politik görevlerimizi, gruplarýn sofu istekleri olarak deðil de iþçi sýnýfýnýn görevleri olarak tahlil edeceksek, programlarý ve platformlarý kitle mücadelesinin gerçekleriyle ve verili toplumun tüm sýnýflarýnýn eylemleriyle karþýlaþtýrarak Marksist tarzda sýnayacaksak, o zaman çeþitli seçim platformlarýný da tam da kitlelerin bu devrimci yükseliþinin mihenk taþýnda denemeli ve sýnamalýyýz. Çünkü sosyal demokrasi için seçimler, kimi vaatler ya da açýklamalar pahasýna özel bir politik operasyon, bir oy avý deðil, sýnýf bilinçli proletaryanýn ana talepleri ve politik dünya görüþünün temellerinin ajitasyonu için özel bir vesiledir yalnýzca. Kara Yüzler'den Guçkov'a dek tüm hükümet partilerinin program ve platformlarý hiçbir kuþku uyandýrmýyor. Bunlarýn karþý-devrimci özü göze batýyor, açýkça gün yüzüne çýkýyor. Bu partilerin, sadece iþçi sýnýfý ve köylülük içinde deðil, ayný zamanda hatta burjuvazinin geniþ tabakalarý içinde bile herhangi bir ciddi destekten yoksun olduklarý herkesçe biliniyor. Bu tabakalar Oktobristlere neredeyse tamamen sýrt çevirdiler. Liberal-burjuva partilerin program ve platformlarý kýsmen neredeyse resmi olarak yayýnlandý (müslüman grubun platformu), diðer kýsmý "büyük" politik basýndan tam olarak biliniyor ("Ýlerlemeciler"in ve Kadetlerin platformu). Bütün bu program ve platformlarýn özünü Kadet Gredescul, "Reç"te basýlan ve buradan Marksist basýna ulaþan açýklamalarda mükemmel biçimde ifade etti. "Rusya'da yeni bir devrimin gerekliliðinin alenen yadsýnmasý" - Bay Gredescul görüþlerini bizzat böyle formüle etti ve devrimcilere karþý (baþta Kadetler olmak üzere) liberalizmin gerçek platformunu çýkardý: "Sadece sakin, sebatlý ve inançlý bir anayasal çalýþma gereklidir". Gerek Rusya'da gerekse de bütün burjuva ülkelerde çoðu platformlar yalnýzca göstermelik platformlar olduðu için, gerçek platform sözlerinin altýný çiziyoruz. Meselenin özü tam da, Bay Gredescul'un (ender bir samimiyet nöbetinde) itiraf ettiði þeyde yatýyor. Liberal-monarþist burjuvazi yeni bir devrime karþýdýr ve yalnýzca anayasal reformlardan yanadýr. Sosyal-demokrasi tutarlýlýkla, burjuva demokrasisi (Narodnikler) yalpalamalarla, yeni bir devrimin gerekliliðinden yanadýr ve bunun propagandasýný yapýyor. Kitle mücadelesinin yükseliþi baþladý. Devrimci sosyal-demokratlar onu daha ileriye, devrim aþamasýna kadar yükseltmeye yardým ederek geniþletmeye ve saðlamlaþtýrmaya çabalýyorlar. Buna karþýlýk reformistler yükseliþi yalnýzca "bir canlanma olarak" görüyorlar, politikalarý

anayasal tavizlerin, anayasal reformlarýn elde edilmesine yöneliktir. Bunun sonucu olarak burjuvazi ve proletarya, Rus tarihinin bu aþamasýnda da "halk" üzerinde, kitleler üzerinde nüfuz mücadelesine girdiler. Mücadelenin sonucunu hiç kimse önceden söyleyemez, fakat RSDÝP'in bu mücadelede hangi yeri almasý gerektiði hakkýnda da hiç kimse kuþku besleyemez. Parti'nin seçim platformunun ve Tasfiyeciler Konferansýnýn seçtiði Organizasyon Komitesi'nin bugünlerde yayýnladýðý seçim platformunun deðerlendirilmesine böyle ve ancak böyle yaklaþýlabilir. Merkez Komitesi tarafýndan Ocak Konferansý'ndan sonra yayýnlanan Parti'nin seçim platformu, Nisan ve Mayýs olaylarýndan önce yazýlmýþtý. Bu olaylar onun doðruluðunu onayladý. Tüm platform boyunca bir düþünce uzanýp gider: bugünün Rusyasý'nda anayasa reformlarýnýn umutsuzluðunun, ütopik karakterinin eleþtirisi ve devrim propagandasý. Platformun þiarlarý, iþte bu

toplumsal yükseliþin yaklaþan baþlangýcýna iþaret etti"… "Proletaryanýn koalisyon özgürlüðü talebini içeren güçlü Nisan hareketi" - Tasfiyecilerin Nisan ve Mayýs grevleri üzerine platformda söylediklerinin hepsi budur. Fakat bu düpedüz bir yalandýr! Bu, olgularýn açýkça çarpýtýlmasýdýr! Burada esas mesele atlanmýþtýr, herhangi bir anayasa reformunun elde edilmesine deðil, hükümetin devrilmesine, yani devrime yönelik olan politik grevin devrimci karakteri atlanmýþtýr. Nasýl oldu da, "güzel" lafýzlarla dolu, illegal, devrimci bir bildiride böylesine bir yalan söylenebildi? Böyle olmak zorundaydý, çünkü liberaller ve Tasfiyeciler olaylarý böyle deðerlendiriyorlar. Onlar grevlede, görmek istedikleri þeyi görüyorlar: anayasa reformlarý için bir mücadele. Görmek istemedikleri þeyi hiç görmüyorlar: devrimci yükseliþ. Biz liberaller reformlar için mücadele etmek istiyoruz, devrim için deðil - ifadesini Tasfiyecilerin yalanýnda bulan sýnýfsal konumun gerçeði budur.

yüzden, devrimci görevleri tam bir açýklýkla ifade etsin ve onlarýn anayasa reformlarý üzerine vaatlerle karýþtýrýlmasýný olanaksýz kýlsýn diye seçilmiþtir. Parti'nin platformu, ayaklanmanýn görevlerinin kendilerine açýklandýðý yüzbinlerce politik grevciye, köylülüðün milyonlarca ordusunun ileri kiþilerine, devrimci sosyal-demokratlarýn doðrudan bir çaðrýsý niteliðindedir. Devrimci parti, kendi platformu için, açýklamalarýna verilen, Mayýs grevleri ve Haziran-Temmuz askeri ayaklanma giriþimleri görünümündeki bu dolaysýz yankýdan daha iyi bir mihenk taþý, platformunun bizzat yaþam tarafýndan daha iyi bir onayýný düþleyemez bile. Tasfiyecilerin platformuna bir göz atalým. Onun Tasfiyeci özü Troçki'nin devrimci lafýzlarýyla ustaca gizleniyor. Bu maske, saf ve tamamen deneyimsiz kiþileri bazen yanýltabilir ve hatta onlara Tasfiyecilerin Parti'yle uzlaþmasý olarak bile görünebilir. Fakat birazcýk büyük bir dikkat, bu kendi kendini kandýrmayý hemen giderecektir. Tasfiyecilerin platformu Mayýs grevlerinden ve yazýnki ayaklanma giriþimlerinden sonra kaleme alýnmýþtýr. Ve bu platformun karakteri sorununun objektif yanýtýný ararken, her þeyden önce þunu sorarýz: o bu grevleri ve ayaklanma giriþimlerini nasýl deðerlendirmiþtir? "Ekonomik yükseliþ" … "Grev hareketindeki artýþla proletarya, yeni bir

Ayaklanma giriþimleri üzerine þunlarý okuyoruz: "… Kýþladaki askerler … þiddet, aþaðýlama ve açlýkla umutsuz protesto patlamalarýna itiliyorlar, ama sonra 'leblebiyle', yaðlý kementle vs. yeniden sakinleþtiriliyorlar"… Liberallerin deðerlendirmesi budur. Biz devrimci sosyal-demokratlar, ayaklanma giriþimlerinde, kitle ayaklanmasýnýn baþlangýcýný görüyoruz, baþarýsýzlýða uðramýþ, vakitsiz, doðru olmayan bir baþlangýç, fakat biz biliyoruz ki, kitle, baþarýlý ayaklanmayý ancak, týpký Rus iþçilerinin 1901-1904 yýllarýnda bir dizi baþarýsýz ve hatta bazen özellikle talihsiz siyasi grevler yoluyla 1905 Ekim'inin baþarýlý grevini yönetmeyi öðrendiði gibi, baþarýsýz ayaklanmalarýn deneyimine dayanarak öðrenir. Kýþla tarafýndan en fazla aptallaþtýrýlan iþçiler ve köylüler baþ kaldýrmaya baþladýlar - diyoruz biz. Buradan þu berrak ve açýk sonuç çýkýyor: onlara, baþarýlý ayaklanmanýn hangi hedefler uðruna ve nasýl hazýrlanmasý gerektiðini açýklamak gerekiyor. Liberaller farklý deðerlendiriyor: askerler "umutsuz protesto patlamalarýna itiliyor" diyorlar. Liberaller için ayaklanan asker devrimin bir öznesi deðil, baþkaldýran kitlenin ilk müjdecisi deðil, bilakis hükümetin keyfiliðinin, bu keyfiliðin gösterilmesine hizmet eden bir nesnesidir ("umutsuzluða itilmektedir"). Bakýn, Hükümetimiz ne kadar kötü, askerleri umutsuzluða itiyor ve sonra da

onlarý 'leblebiyle' sakinleþtiriyor - diyor liberal (sonuç: gördünüz mü, eðer biz liberaller iktidarda olsaydýk, o zaman bizde asker ayaklanmalarý olmazdý). Bakýn, geniþ kitlelerin derinliklerinde devrimci enerji nasýl olgunlaþýyor -diyor sosyal-demokrat-, kýþla talimiyle ezilen asker ve bahriyeliler bile baþkaldýrmaya baþlýyor ve baþarýsýz ayaklanma yapa yapa baþarýlý ayaklanmanýn nasýl yapýlacaðýný öðreniyorlar. Ýþte görüyorsunuz: Tasfiyeciler, ilkbahar ve yazýn baþlayan Rusya'daki devrimci yükseliþi (sözcüðün Senato'da sahip olduðu anlamda) "açýkladýlar". Ardýndan Partimizin programýný "açýklýyorlar". RSDÝP programýnda þöyle deniyor: "… RSDÝP önüne en yakýn dolaysýz politik görev olarak Çarlýk otokrasisinin devrilmesini ve yerine demokratik cumhuriyetin getirilmesini koyar, demokratik cumhuriyetin anayasasý: 1. halkýn mutlak egemenliðini güvence altýna alacaktýr" … vs. - ardýndan özgürlüklerin ve haklarýn sayýlmasý gelir. Ýnsan bunun yanlýþ anlaþýlamayacaðýna inanmak istiyor. "En yakýn dolaysýz" görev otokrasinin devrilmesi, yerine, özgürlükleri güvence altýna alan cumhuriyetin getirilmesidir. Tasfiyeciler bütün bunlarý deðiþtirdiler: … "Sosyal-demokrasi - diye okuyoruz platformlarýnda - halký demokratik cumhuriyet için mücadeleye çaðýrýyor… … Halkýn ancak devrim ertesinde gerçekleþtirebileceði bu hedefe ulaþmaya çalýþan sosyal-demokrasi, þu anki seçim kampanyasýnda" (bakýn hele!) "emekçi kitleleri, þu günlük talepler etrafýnda toplanmaya çaðýrýyor: 1. … Devlet Dumasý seçimlerinde genel vs. oy hakký". Sosyal-Devrimci Tasfiyeci Pyeþehonov, 1906 sonbaharýnda, "legal" partinin kurulmasý üzerinde çalýþýrken (neredeyse kuracaktý da… polis onu rahatsýz edip kodese týktý sadece!), cumhuriyetin "uzaklarda yiten bir perspektif" olduðunu, "cumhuriyet sorununun büyük bir ihtiyat gerektirdiðini", þimdi talep olarak gündemde … reformlarýn durduðunu yazdý. Fakat Sosyal-Devrimci Tasfiyeci safdil, ahmak, kabaydý ve dolambaçsýz konuþuyordu. "Avrupalý" oportünistler böyle mi davranýyor? Hayýr, onlar daha kurnaz, daha hilekâr, daha diplomatikler… Cumhuriyet þiarýndan vazgeçmiyorlar nasýl bir iftira! Onu sadece, her dar kafalýnýn elinin altýnda bulunan düþünceleri kendilerine kýlavuz edinerek, gerektiði gibi "açýklýyorlar". Ýþ devrime varacak mý, varmayacak mý, bu henüz bir soru iþareti - der dar kafalý kendi basit tarzýnda ve Troçki bilgili tarzda tekrarlar "Naþa Zarya"da Cumhuriyet "ancak devrim ertesinde", ama "þu anki seçim kampanyasýnda" "gündemde" anayasa reformlarý duruyor! Her þey ne güzel gidiyordu: cumhuriyet hem kabul ediliyor hem de uzaða itiliyordu. Devrimci sözler esirgenmedi fakat gerçekte "þu anki seçim kampanyasýnda" (bütün platform sadece þu anki kampanya için yazýlmýþtýr!) reform talepleri "gündemde duran" talepler olarak gösterildi. Evet, evet, Tasfiyeci Konferansý'nda "diplomasi sanatýnýn büyük ustalarý" oturuyordu… Ve bu ustalar ne kadar da acýnasýdýr! Fakat bunlar çevrecilik diplomatlarýný sevince garketmeyi, "sade bir uzlaþmacý"yý yanýltmayý baþarsalar da - bir Marksist onlara baþka þeyler söyleyecektir. Bununla yetinmez; propagandamýz ve tüm sosyal-demokrat iþçilerin propagandasý, iþin devrime varýp varmayacaðýný belirleyen faktörlerden biridir, der. Yüzbinlerce politik grevci, çeþitli askeri birliklerin ileri unsurlarý bize, Partimize, hangi yolu tutmalarý, hangi dava adýna baþkaldýrmalarý, neyi hedeflemeleri gerektiðini, baþlayan yükseliþin devrime kadar yükseltilmesi mi yoksa reformlar için mücadeleye mi yöneltilmesi gerektiðini soruyorlar. Devrimci sosyal-demokrasi bu sorulara, dar kafalý-Troçkist, devrim olacak mý olmayacak mý, kim bilebilir ki diye "burun karýþtýrmaktan" bir ölçüde daha ilginç ve önemli yanýtlar verdi. Yanýtýmýz þudur: Anayasa reformlarýnýn


Nisan 2012 ütopik özünün eleþtirisi, ona baðlanan umutlarýn asýlsýzlýðý konusunda aydýnlatma, devrimci yükseliþi çok yönlü ve mümkün olduðunca çok teþvik etme, seçim kampanyasýndan bunun için yararlanma. Devrimin olup olmayacaðý yalnýzca bize baðlý deðildir. Fakat biz elimizden geleni yapacaðýz ve hiçbir þey bunu olmamýþ saydýramayacaktýr. Bu, kitlelerin ta içine demokratizmin ve proleter öz faaliyetin tohumlarýný saçacaktýr, ve bu tohum, yarýn demokratik devrimde mi olur, öbür gün sosyalist devrimde mi olur, ama mutlaka filiz verecektir. Buna karþýlýk kitlelere kendi yavan, entellektüeleþmiþ, Bundcu-Troçkist kuþkuculuklarýný: "devrimin olup olmayacaðý bilinmez, ama 'gündemde' reformlar var"ý vaaz edenler- bu kiþiler daha bugünden kitleleri bozuyor ve kitlelere liberal ütopyalar vaaz ediyorlar. Seçim kampanyasýný yarým milyon iþçinin devrimci greve girdiði, asker üniformasý giymiþ köylülerin ileri unsurlarýnýn soylu subaylara ateþ açtýðý verili, reel "þu anki" politik durumun ruhuyla doldurmak yerine - bunun yerine, (çok az "Avrupalý", çok fazla "Çinli", yani demokratik-devrimci olan) bu reel durumu sözümona "Avrupalý" (bu Tasfiyeciler zaten öyle Avrupalýdýr, ah, öyle iyi Avrupalýdýr ki!) "parlamenter" düþüncelerinden siliyorlar. Fakat bu durumu, hiçbir yükümlülüðü olmayan bazý lafýzlarla bir kenara iterken, reformist

ÝNCELEME seçim kampanyasýný gerçek seçim kampanyasý ilan ediyorlar! Sosyal-Demokrat Parti, Dördüncü Duma seçim platformuna, hem seçimler nedeniyle hem de vesilesiyle, ve hem de seçimler üzerine tartýþmada kitleleri devrimin zorunluluðu, acil gerekliliði ve kaçýnýlmazlýðý üzerine bir kez daha aydýnlatmak için gerek duyuyor. Tasfiyeciler ise platforma, seçimler "için", yani devrim üzerine düþünceleri belirsiz olasýlýklardan biri olarak kibarca bir kenara itmek, buna karþýlýk seçim kampanyasýný, anayasa reformlarýna ön ayak olma amacýyla "gerçek" kampanya ilan etmek için gerek duyuyorlar. Sosyal-Demokrat Parti, seçimlerden, kitleleri tekrar tekrar devrim düþüncesine, artýk kaydedilebilen devrimci yükseliþ düþüncesine getirmek için yararlanmak istiyor. Bu yüzden Sosyal-Demokrat Parti, platformuyla Dördüncü Duma seçmenlerine açýkça þunu söylüyor: anayasal reformlar deðil, cumhuriyet, reformizm deðil, devrim…! Tasfiyeciler Dördüncü Duma seçimlerini, anayasa reformlarýný propaganda etmek ve devrim düþüncesini zayýflatmak için kullanýyorlar. Bu amaçla, asker ayaklanmalarý, askerlerin "itildiði" "umutsuz protesto patlamalarý" olarak gösteriliyor, yükselecek ya da alçalacak olan kitle ayaklanmasýnýn baþlangýcý olarak deðil, ki bu, baþka þeylerin yanýnda, Rusya'nýn tüm sosyal-demokrat iþçilerinin onu tüm güçleriyle, tüm enerjileriyle, tüm coþkularýyla derhal desteklemeye geçip

geçmeyeceklerine de baðlýdýr. Bu amaçla Mayýs grevleri, devrimci deðil reformist grevler olarak "izah edilmiþ"tir. Bu amaçla parti programý "izah edilmiþ" ve "en yakýn dolaysýz" görev olarak özgürlüðü güvence altýna alan cumhuriyetin kurulmasý yerine, "þu anki seçim kampanyasýnda" ve genel olarak þaka bir yana, hem de Dördüncü Duma için!- çeþitli özgürlükler talebini aktüel görmek emredilmiþtir. Rus yaþamý eski Çin'den ne kadar çok þey barýndýrýyor! Çarlýðýmýz ne kadar çok eski Çin tarzýna sahip, ve tepede Puriþkyeviç ve Treþçenkov'un, tabanda ise kitlelerin devrimci giriþimlerinin egemen olduðu bir durumda parlamenter mücadele ve reformizm "seremonisi" sergilemek isteyen Tasfiyecilerimizde bunlardan ne kadar çok var! Entelektüellerin, MacDonald ve Jaurès'nin, Bissolati ve Bernstein'ýn, Kolb ve Frank'ýn tavsiye mektubunu göstererek, kendilerini Kvostov ve Makrov'dan koruma çabalarýnda eski Çin'den ne kadar çok þey var!… Troçki'nin Tasfiyeciler Konferansý'nda sergilediði, Tasfiyeci görüþleri Parti görüþleriyle diplomatça "uzlaþtýrmasý", gerçekte hiçbir þeyi "uzlaþtýrmýyor". Bu, bugünkü Rusya'nýn bütün sosyal ve politik durumunu belirleyen o muazzam politik olguyu yeryüzünden kaldýrmayacaktýr. Bu olgu, reformist ve devrimci sosyaldemokrat platform arasýndaki mücadeledir, liberal parti önderlerinin þahsýnda burjuvazinin Rusya'da yeni bir

13 devrimin gerekliliðine karþý çýkmasý ve kitleleri özgürlük için gerçek mücadeleye çaðýran proletaryanýn yüzbinlerinin devrimci greve çýkýþýna karþý dengeleyici olarak, salt anayasal bir çalýþmayý savunmasýdýr. Bir reformistlerin önünde, sonra devrimci sosyal-demokratlarýn önünde yerlere kadar eðilmek bu objektif politik olguyu ortadan kaldýrmaz, böylece onun gücü ve aðýrlýðý asla zayýflatýlmýþ olmaz. Bu olgunun yol açtýðý görüþ ayrýlýklarýný ortadan kaldýrmaya yönelik iyi niyetler - bu niyetler gerçekten kesinlikle "iyi" ve dürüst de olsa -, bütün karþý-devrim koþullarýnýn ortaya çýkardýðý ve birbirine uzlaþmaz biçimde düþman politik eðilimleri deðiþtirecek halde deðildir. Proletarya, devrimci ve sosyaldemokrat bayraðý altýnda baþkaldýrmýþtýr ve bu bayraðý dördüncü, gerici Duma'nýn arifesinde, liberallerin önünde dürmeyecektir, onu reformistlerin hatýrýna dürmeyecektir; çevre diplomasisinin düþünceleri hatýrýna platformunu körleþtirmeye ya da örtbas etmeye razý olmayacaktýr. Devrimci sosyal-demokrasinin platformu, reformizmin platformuna karþý - Mayýs grevleri bu sembol altýnda geçmiþtir, RSDÝP, toprak sahiplerinin ve papazlarýn Duma'sýna seçimlere de bu sembol altýnda giriyor, Partinin bu Duma'daki ve geniþ halk kitleleri arasýndaki tüm çalýþmasý bu sembol altýnda olacaktýr. Kasým 1912 V.I. LENIN


14

DÜNYA

Nisan 2012

Sivas Katliamý Davasý Zaman Aþýmýndan Düþürüldü... Sivas Katliamý davasýnda zamanaþýmý kararý jet hýzyla verildi. Mahkeme heyeti duruþma salonunu girdikten kýsa süre sonra davayý zamanaþýmýndan düþürdü. Kararýn ardýndan adliye önünde yürüyüþ yapmak isteyen kitleye polis biber gazý ve tazyikli su ile müdahale etti. Kadýköy'de Dev Miting Sivas Katliamýnda alýnan zamanaþýmý kararý, üst üste dört ilde Alevi evlerine iþaretler konulmasý, Hatay'da AKP'nin açtýðý kampta bulunan "Özgür Suriye Ordusunun" "Alevilerin kökünü kazýyacaðýz" açýklamasý ve son olarak meclisten geçen 4+4+4 yasasýna karþý Alevi örgütlerinin çaðrýsýyla yapýlan "Adalet için Kadýköy'deyiz" mitinginde on binlerce insan katýldý. Alevi örgütleri AABK, ABF, PSAKD, HBVAKV ve AKD'nin çaðrýsýyla Kadýköy'de katýlan mitinge TKP, Halkevleri, ÖDP, EMEP, ESP, BDP ve pek çok demokratik kitle örgütü destek verdi. "AKP karanlýðýný reddediyoruz" Dört ayrý koldan baþlayan yürüyüþ ardýndan on binlerin Kadýköy'de Meydaný'nda biraraya gelmesiyle baþlayan mitingde açýlýþ konuþmasýný sanatçý Orhan Aydýn yaptý. Ülkenin AKP ile gericilik ve adaletsizlik konusunda alýp baþýný gittiðini belirten Aydýn, ülke bir yandan cezaevine çevrilirken, bir yandan da gericiliðin 4+4+4 ile dayatýldýðýný, yaþanan tüm bu süreci reddettiklerini dile getirdi. AKP'nin zamanaþýmý kararýný tanýmadýklarýný belirten Aydýn, Sivas Katliamýnda hayatýný kaybedenlerin isimlerini tek tek okurken, binlerce insan hep bir aðýzdan "burada" dedi. AKP iktidarýnýn yetiþtirmek istediði dindar ve kindar gençliðin, Ýstanbul

"Bugünün Yezid'i Tayyip Erdoðan" Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu Baþkaný Turgut Öker, 19 yýl önce Sivas'ta 8 saat boyunca yaþanan katliamý seyrettiklerini bugün benzer katliamlarý seyretmemek için örgütlenmeleri gerektiðini söyledi. Alevilerin, Yezidlere karþý mücadelesinin sürdüðünü belirten Öker, bu yolda Alevilerin yanlarýnda Mahirlerin, Denizlerin, Ýbolarýn dostlarýnýn da bulunduðunu ifade etti. Bugünün Yezid'i Baþbakan Erdoðan'a karþý direnerek kazanabileceklerini belirten Öker, geçtiðimiz günlerde örgütlü biçimde AKP saldýrýlarýna karþý direnen eðitim emekçilerinin önemli bir örnek olduðunu söyledi.

Üniversitesi'nde "Sivas'ýn hesabý sorulacak" diyen öðrencilere, "yaktýk yine yakarýz" diye saldýrdýðýný hatýrlatan Aydýn, bu saldýrýlara karþý mücadelede etmekten vazgeçilmeyeceðini vurgularken, 4 Nisan tarihinde yapýlacak sahte 12 Eylül davasýný da bu ülkenin ilericilerinin reddettiðini ifade etti. Sanatçýlar Giriþimi'nden Rutkay Aziz, Ataol Behramoðlu, Eþber Yaðmurdereli, Metin Çoþkun, Ender Yiðit ve Tarýk Akan'ýn mitinge selam gönderdiðini belirten Aydýn, mitingin sunumunu da yaparken, ilk olarak sahneye Sivas'ta katledilen Metin Altýok'un kýzý Zeynep Altýok Akatlý'yý çaðýrdý. "Davamýz mahþere kalmayacak" 19 yýldýr büyük bir acýyý yaþadýklarýný belirten Akatlý, adaleti bulmak için ellerinden geleni yaptýklarýný ama sonunda kendileriyle alay edildiðini ifade etti. Bugün Kadýköy'de bir araya gelen binlerin davaya sahip çýktýðýný belirten Akatlý, "davamýz mahþere kalmayacak" dedi. "Ýþaretlemelerin nedeni Baþbakan'ýn nefret söylemi" Daha sonra mitingi düzenleyen kurumlar adýna yapýlan konuþmalarda ilk olarak söz alan Pir Sultan Abdal Kültür Derneði Genel Baþkaný Hüseyin Güzelgül, adaletin adalet saraylarýnda tecelli edemeyeceðini dile getirdi. Adýyaman'da, Gaziantep'te, Ýzmir'de ve Erzincan'da Alevi evlerine iþaret konulmasýna tepki gösteren Güzelgül, AKP'nin desteklediði Müslüman Kardeþlerin "Alevilerin kökünü kazýyacaðýz" açýklamasýný hatýrlatarak, yaþanan tüm bu geliþmelerin nefret söylemi geliþtiren Baþbakan Erdoðan'ýn sorumluluðunda olduðunu söyledi.

"AKP'den büyük halk var" Hacý Bektaþ Veli Anadolu Kültür Vakfý Baþkaný Ercan Geçmez ise yaptýðý konuþmada, Sivas davasýný mahþere býrakmayacaklarýný söyledi. Katillere zamanaþýmý uygulatanlarýn her zaman katil olarak anýlacaðýný belirten Geçmez, en büyük soyguncu olan Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý'nýn kaldýrýlmasýný, din derslerinin zorunlu olmaktan çýkarýlmasýný ve eþit yurttaþlýk istediklerini söyledi. Eþit yurttaþlýk taleplerinin gerçekleþmesi durumunda Sivas'ýn, Dersim'in ve Uludere'nin bir daha yaþanmayacaðýný belirten Geçmez, "AKP iktidarý unutmasýn ondan büyük halk var" diye konuþtu.

"Ölmek var dönmek yok" Öker'in ardýndan söz alan Alevi Kültür Dernekleri Baþkan Yardýmcýsý Engin Geçmez, Baþbakan'ýn zamanaþýmý hayýrlý olsun sözlerine tepki gösterdi. Alevilerin mazlumlarýn olduðu yolda, adýna devrim deniyorsa devrim, sol deniliyorsa sol, halk deniliyorsa halk yolunda olduðunu vurgulayan Geçmez, "Aleviler için bu yolda ölmek var dönmek yok" dedi. "Erdoðan'ýn soyu Yezid'e dayanýyor" Son olarak ABF adýna söz alan Selahattin Özer, Alevilerin kimseyi öldürmediðini, kimsenin evine iþaret koymadýðýný ancak buna karþýn sürekli saldýrýya uðradýðýný dile getirdi. Baþbakan'ýn seçim sürecinde Kýlýçdaroðlu'nun Alevi olmasý üzerinden saldýrý yaptýðýný hatýrlatan Özer, bu sözleri söyleyen ve Alevileri yuhalatan Erdoðan'ýn soyunun ise Yezide dayandýðýný dile getirdi. Miting Pýnar Sað, Sabahat Akkiraz, Gülcihan Koç ve Onur Akýn'ýn türküleriyle sona erdi. (soL - Ýstanbul)

Redhach Yeni Belgeler Ortaya Çýkarttý

Ýsrail Batý Þeria Sýnýrýný Kapattý Filistinliler, Ýsrail iþgalina karþý her yýl düzenledikleri 30 Mart 'Toprak Günü'nde Kudüs'e yürüdü. Batý Þeria, Gazze ve diðer kentlerde gösteriler düzenlenirken, Ýsrail de Batý Þeria sýnýrýný kapattý ve binlerce askerini Lübnan ve Suriye sýnýrlarýna konuþlandýrdý. Ýsrail, 1976 yýlýnda Filistinlilerin onlarca dönüm topraðýný iþgal etmiþ, iþgale karþý direnen ve eylemler düzenleyen Filistinlilerse Ýsrail güvenlik güçlerinin saldýrýsýna uðramýþtý. 6 Filistinli hayatýný kaybetmiþ ve onlarcasý yaralanmýþtý. Bu yüzden Lübnan, Ürdün, Mýsýr ve Suriye'den binlerce Filistinli, 'Toprak Günü' ilan ettikleri her 30 Mart'ta Kudüs'e doðru yürüyor. Ýsrail devletiyse her yýl Filistinlilere engel olmak için yoðun güvenlik önlemleri alýyor. Ýsrail'in sýnýrý gece yarýsýna kadar kapalý tutacaðý ve insani gerekçeler dýþýnda Filistinlilerin Batý Þeria'dan Ýsrail'e geçmelerine izin verilmeyeceði bildirildi.

Ýsrail Eylemcilere Gaz ve Su Sýkýyor Gösterinin organizatörlerinden Mustafa Barguti, "Toprak Günü" gösterilerine 82 ülkeden katýlýmcýlarýn Filistin'e akýn ettiðini açýkladý. Gösteriler, Batý Þeria ve Kudüs'te düzenleniyor. Gazze'deki gösterilerin en önemli bölümünü Ýsrail sýnýrýna doðru yürüme eylemi oluþturuyor. Bu yýl çatýþma çýkmamasý için sýnýrýn ihlal edilmeyeceði açýklandý. Ancak gösterilere müdahale eden Ýsrail güvenlik güçleriyle Filistinli eylemciler arasýnda yer yer çatýþmalar çýktý. Güvenlik güçleri, Kudüs'ün yakýnlarýnda bulunan eylemcilere göz yaþartýcý gaz ve tazyikli su sýktýðý belirtildi. Çýkan çatýþmada en az 23 kiþinin yaralandýðý bildirildi. Ýsrail birlikleri, Filistinli eylemcileri Ramallah'ýn Batý Þeria bölgesine doðru püskürtmeye çalýþtýðý da gelen haberler arasýnda. EVRENSEL--DIÞ HABERLER

Türkiye'de emniyet Müdürlüðünün internet sistemine sýzan ve polisin muhbir belgelerinden baþlayarak bir takým belgeleri yayýnlayan "kýzýl hackerlar" yeni belgeler ele geçirdi ve yayýnladý. Bu belgelerle DTK Eþ Baþkaný Ahmet Türk'e yapýlan Samsun'da yapýlan saldýrýnýn günler öncesinden bilindiði ortaya çýktý. Üstelik saldýrýyý yapan ülkücü Ýsmail Çelik'in de adý verilerek belgelendiði öðrenildi. Ahmet Türk'e Suikast Redhack grubu, açtýklarý sitelerin ve yaydýklarý bilgileri yayýnlayan web adreslerinin üst üste yasaklanmasý üzerine karþý ataða geçti ve yeni belgeler açýklamaya baþladý. "Final 1" baþlýðýyla açýklanan belgelerde, Demokratik Toplum Kongresi Eþ Baþkaný Ahmet Türk'e düzenlenen saldýrý ile önemli bilgiler de var. "Samsunlu Muhbir" takma adýný kullanan bir muhbir, 5 Þubat 2010'da polise þu bilgiyi veriyor: "Size daha evvelde birçok defa bildirdiðim gibi çok yakýn bir zamanda DTP'li Ahmet Türk'e bilgilerini defalarca ilettiðim ülkücü Ýsmail Çelik tarafýndan kaos yaratmak maksadýyla suikast düzenlenecektir. Gerekli önlemlerin alýnmasý hususunu saygýlarýmla arz ederim". Bu muhbirin defalarca yaptýðý ihbarlara raðmen önlem alýnmadý ve Ahmet Türk ihbarýn yapýldýðý kente gittiðinde, Ýsmail Çelik Ahmet Türk'ün yanýna kadar yaklaþmasýna raðmen, polis kýlýný bile kýpýrdatmadý. 12 Nisan 2010'da yaþanan olayda, Ýsmail Çelik, Ahmet Türk'e yumruklu saldýrýda bulundu. Ahmet Türk ve Diyarbakýr Büyükþehir Belediye Baþkaný Osman Baydemir ile ilgili olarak ayrýca baþka suikast ihbarlarý da bulunuyor. Cyber Komplo Sabah saatlerinde "Uyduruk Ergenekon davasý sanýklarýnýn bazýlarýna yapýlan cyber 'komployu' ispatlayacaðýmýz için mi bu saldýrý?" diye soran Redhack, öðleden sonra bu konudaki belgeleri de açýkladý. "Zeki Üçok" adlý muhbirin Ergenekon konusunda verdiði bilgiler de oldukça çarpýcý. Ergenekon davasýndan yargýlanan pek çok ismin mail adresleri ve þifreleri polise

gönderiliyor. Ýþçi Partisi yetkilileri, emekli albaylar, generaller ve Ulusal Kanal çalýþanlarýnýn da yer aldýðý bu listedeki pek çok mail ve þifre halen de çalýþýyor. Bu muhbir ya da muhbirlerin söz konusu kiþilerin özel hayatýna kadar uzun süre takip ettiði de verilen bilgiler arasýnda. Muhbirler, ayrýca polise "istedikleri ismin adresini kýrabileceklerini" de belirtiyor. Polisin verdiði yanýt ise çok kýsa: "Gerekli yerlere iletilmiþtir". Bir baþka ihbar mailinde ise Ergenekon soruþturmasýnda gözaltýna alýnan Levent Bektaþ'a ait mail hesaplar ve þifreleri polise bildiriliyor ve özellikle Francis E. Curott ile konuþmalarýna dikkat çekiliyor. Gözaltýnda Kayýplar "Ýsimsiz" bir ihbar mailinde ise "Ergenekon celladý" olduðu söylenen bir kiþinin bilgilerine yer veriliyor. Ýhbar mailinde, "Sayýn savcým, Ergenekoncular ve Jitemciler öldürdükleri kiþileri cahit g. isimli kiþi sayesinde cesetleri yok ediyorlardý bu yöntemlerinden biri 1990-1996 tarihlerinde Silopi'de öldürülmüþ ve Diyarbakýr'da öldürülmüþ kiþilere ait cesetlerin bir kýsmýný tanýnmaz hale getirdikten ve parçaladýktan sonra Van-Tatvan-Ahlat mevkiiye balýklara yem olmak üzere Van Gölü'ne attýlar. Daha doðrusu Jitem öldürdüðü kiþilerin cesetlerini ortadan kaldýrmak için cahit g.'yi kullanýyorlardý. Hatta her ceset baþýna o yýllarda eski parayla 7.5 milyar verdiler ve kendisine birde kamyon temin etmiþlerdi". Hrant Dink Cinayeti "Kýzýl Hackerlar"ýn açýkladýðý belgelerde Hrant Dink suikasti ile ilgili de iddialar var. Açýk adýný da veren bir muhbir, "cinayeti Ogün Samast'ýn iþlemediðini, o gün birlikte olduklarýný, Þiþli'de bulunduklarýný, cinayetin sonradan onun üzerine yýkýldýðýný" iddia ediyor. Söz konusu muhbir, cinayeti iþleyeni bildiðini de öne sürüyor. Hrant Dink suikasti ile ilgili baþka muhbir kayýtlarýnda da davada adý hiç geçmeyen bazý isimler, "cinayet ile ilgileri olduðu iddiasýyla" polise bildiriliyor. Bu ihbarlarda "Veli Küçük ekibinin cinayeti iþlediði" bilgisine de yer veriliyor. EVRENSEL


DÜNYA

Nisan 2012

15

Apple Ýþçileri Daha Az Çalýþacak Teknoloji devi Apple'ýn, iPhone ve iPad ürünlerini üreten Foxconn þirketinin Çin'deki fabrikalarýnda yaptýrdýðý araþtýrma, çalýþma koþullarýndaki sorunlarý bir kez daha kanýtladý. Daha önce de uzun çalýþma saatleri ve iþ yeri güvenlik koþullarýndaki yetersizliklerle gündeme gelen þirket, haftalýk çalýþma saatini 60 saatten 49 saate indirmeyi kabul etti. Apple, ABD Adil Emek Derneði'ne (FLA) baþvurarak kendisi için üretimde bulunan Foxconn adlý þirketin çalýþma koþullarýna dair bir inceleme yapmasýný istedi. Kötü çalýþma koþullarýna iliþkin bulgular, geçtiðimiz Çarþamba günü 120 bin iþçinin çalýþtýðý Zhengzhou Teknoloji Parký'ný gezen Apple CEO'su Tim Cook'un Foxconn'u ziyareti sýrasýnda ortaya çýkmýþtý. Geçen yýl Foxconn'daki intiharlar zinciri de buraya baðlý fabrikalardaki çalýþma koþullarýna dikkatleri yöneltmiþti. Birden Fazla Sorun Var Bunun üzerine Apple, geçen

ay fabrikalarýndaki çalýþma koþullarýný inceletmek üzere FLA'ya baðlý baðýmsýz müfettiþler atayacaðýný ilan etti. Araþtýrma, bir Amerikan þirketinin yurtdýþýndaki iþleyiþini konu alan en geniþ kapsamlý incelemelerden biri oldu. Elde edilen bulgular iþçilerin haftada 60 saatten fazla çalýþtýðýný ve düzenlemelere aykýrý bir þekilde bazen hiç ara vermeden haftanýn yedi günü çalýþtýklarýný ortaya koydu.Ücretsiz fazla mesaiyle iþyerinde saðlýk ve güvenlik önlemlerinde eksikler diðer sorunlar arasýnda bulunuyor. Bunun yaný sýra ücretlerin oldukça düþük olduðu bilinen Foxconn'un üç fabrikasýnda ortalama aylýk ücret 360 dolar ile 455 dolar arasýnda deðiþiyor. Þirket son dönemde ücretler yüzde 25'e varan artýþa gittiðini duyurmuþtu. Apple Raporlarý Dinledi Apple FLA'nýn raporlarý doðrultusunda koþullarýn iyileþtirilmesi için Foxconn'la anlaþmaya gideceklerini duyurdu.

Ýspanya böyle kesinti görmedi! Yeni bütçe görüþmelerini yoðun protestolar altýnda gerçekleþtiren Ýspanya hükümeti, dütarihinin en aðýr kemer sýkma tedbirine imza attý. Hükümetten yapýlan açýklamada; kamu harcamalarýnda 27 milyar avro kesintiye gidileceði bildirdi. Ýspanya Baþbakan Yardýmcýsý Soraya Saenz de Santamaria'nýn açýkladýðý yeni mali düzenlemeler, kamu çalýþanlarýnýn maaþlarýnýn dondurulmasý, bakanlýk bütçelerinin yaklaþýk yüzde 17 oranýnda küçültülmesi ve elektrik fiyatlarýnda düzenlemeye gidilmesi gibi önlemler içeriyor. Saenz de Santamaria, ülkenin çok sýradýþý bir dönem geçirdiðini söyleyerek, "önceliðimiz kamu maliyesine çeki düzen vermek" diye konuþtu. Ýspanya Baþbakaný Mariano Rajoy geçen ay Avrupa Komisyonu ile Ýspanya'nýn bütçe açýðýný 2012 yýlýnda Gayri Safi Yurtiçi Hasýla'nýn yüzde 5,3'üne indirme konusunda anlaþmaya varmýþtý. Ýktisatçýlar, bütçe açýðý için verilen sözün ve mali önlemlerin gerçekçi olmadýðýný belirtiyor. Ayrýca, kesintilerin Ýspanya'nýn Avrupalý ortaklarýný tatmin etmeye yeterli olup olmayacaðýný da sorgulanýyor. Ýspanya Ekonomisi Küçülecek Yeni bütçe planýna göre idari harcamalarda yüzde 17'lik kesintiye gidilecek. Bu oran, 27 milyar avroya

tekabül ediyor. Gelir ve kurumlar vergisindeki düzenlemelerle buradan elde edilen gelirler önce yüzde 4,3 sonra da yüzde 17,8 oranýnda artacak. Ayrýca elektrik fiyatlarýnda da yüzde 7'lik bir artýþ öngörülüyor. Büyük iþletmelerin vergilerine getirilen artýþla da 12,3 milyor avro gelir saðlanmasý planlanýyor. Bu tabloya dayanarak yapýlan resmi tahminlere göre Ýspanya ekonomisinin bu yýl yüzde 1,7 küçülmesi bekleniyor. Kesintiler Grevlerle Karþýlaþýyor Sendikalar, çalýþma koþullarýnda deðiþiklik yapan ve iþten çýkarmayý kolaylaþtýran yeni yasal düzenlemeleri protesto amacýyla perþembe günü genel greve gitmiþ, grevcilerle polis arasýnda yer yer çatýþmalar yaþanmýþtý. Sendikalar, yeni önlemlerin iþverenleri düþünürken emekçileri ezdiðini savunuyor. Ýþçilerse emeklerinin ucuzlaþtýrýldýðýný, haklarýnýn karþýlýðýnýn verilmediði gibi kazanýlmýþ haklarýna da göz dikildiðini söylüyorlar. Sendikalar, Barselona'daki gösterilere 800 bin kiþi katýldýðýný belirtti. Polis eylemcilere göz yaþartýcý gaz, cop ve plastik mermilerle müdahale etti. Grev sýrasýnda Madrid ve diðer kentlerde de protestolar düzenlendi.

KESK: Erdoðan'ýn psikolojik desteðe ihtiyacý var! Yunanistan 3. Yardým Paketini Ýsteyebilir! Geçtiðimiz günlerde iflasýn eþigine gelen, halkýn sokaklara dökülüp protestolar yaptýðý Yunanistan AB'nin kurtarma paketleriyle kurtulamayacaðýný bir kez daha belli etti. Ýlk önce 110 milyar Euro'luk bir yardým aldý. Bu yardým dünya tarihine en büyük kurtarma operasyon olarak tarihe geçti. Ancak dayatýlan hiçbir koþulu yerine getiremeyince yeniden iflasýn eþiðine gelen Yunanistan'a ikinci yardým olarak 130 milyar Euro'luk ikinci yardým paketi hazýrlandý. Üstelik 105 milyar Euro'luk borcu da silinerek. Bu durumda bile hala kurtulamayan ekonomi için 3. Yardým paketinin sinyallerini de vermeye baþladý. Ýtalyan gazetelerine açýklama yapan Yunanistan'ýn bürokrat Baþbakaný Lucas Papademos, "üçüncü bir yardým paketine muhtaç olmamak için her türlü çabayý gösterdiklerini ancak böyle bir ihtiyacýn ortaya çýkabileceðini" söyledi. Baþta Almanya olmak üzere birçok ülke halkýnýn tepkisini çekmekten korkan

Papademos, "Bir tür mali destek gerekebilir ama bunu önlemek için çok yoðun çalýþmalýyýz" demeyi de ihmal etmedi. Yapýlan yardým planlarýnýn 2015 yýlýnda Yunanistan'ýn kendi ayaklarý üzerinde durmasýný öngördüðünü vurgulayan Papademos, "O tarihte oluþacak piyasa koþullarý ve beklentileri þimdiden kestirmek güç" dedi. Krizler Sadece Üzerini Kapatýr..! Bu durum gösterdi ki Avrupa'da dalga dalga yayýlan krizlerin AB çatýsý altýnda çözümü oldukça güç hatta imkansýz... AB ülkelerinde son dönemde ekonomik kriz halklarýn yoðun tepkilerine, protestolarýna neden oluyor. Soruna çözüm getirmekten öte AB; krizi daha da derinleþtiriyor ve Yunanistan'ý daha da bataða sürüklüyor. Dalga dalga yayýlan ve üzeri örtülse de yeniden ortaya çýkan krizler bu sistemin geleceði olmadýðýný bir kez daha gösteriyor.

Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan'ýn, KESK tarafýndan düzenlenen ve polisin vahþice saldýrýsýyla sonuçlanan 4+4+4 protestolarýndan sonra KESK'i hedef gösteren açýklamalar yapmýþtý. KESK tarafýndan yapýlan açýklamada, "Baþbakan'ýn psikolojik desteðe ihtiyacý var" denildi. KESK Yürütme Kurulu tarafýndan yapýlan açýklamada, "Kendisi ve kendisine biat edenlerin dýþýnda, hiç kimsenin düþüncesini ifada etmesine, demokratik tepkisini göstermesine tahammülü olmayan sayýn Baþbakan, yine konfederasyonumuzu hedef alan açýklamalarda bulunmuþtur" denildi. KESK'i "kimi siyasi partilerin çevresindeki örgütler" olarak tanýmlayan Erdoðan'a tepki gösterilen açýklamada, "Görülüyor ki, baþbakan, KESK'i kendilerinin kurdurup geliþtirdiði yandaþ konfederasyonlarla karýþtýrmýþtýr. KESK öncelikle tüzüðünde belirttiði bütün tarihinde yaþama geçirdiði gibi siyasi partilerden, iþverenden ve sermayeden baðýmsýzdýr. Talepleri ve mücadelesi doðrultusunda herkesle iþbirliði yapar, ancak kimseden emir almaz, kimseye biat etmez. KESK, bütün gücünü üyesinden, emekçilerden ve yarattýðý deðerlerden alýr." denildi. "KESK'in din eðitimine bakýþý açýktýr" diyen Yürütme Kurulu, Erdoðan'ý manevi deðerleri kullanarak istikbal arayýþýnda olmakla suçladý. KESK'i "psikolojik ve pedagojik tedaviye" çaðýran Erdoðan'a verilen yanýt ise, "KESK cephesinden bakýldýðýnda da Sayýn Baþbakanýn, pedagojik ve psikolojik durumu iyi gözükmüyor. Kendisinin dýþýnda herkesi yok sayan Baþbakan'ýn psikolojik desteðe ihtiyacý olduðu açýktýr." oldu. (soL - Haber Merkezi)



Turn static files into dynamic content formats.

Create a flipbook
Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.