s002

Page 1


Sunu, Devrimin fýrtýnalarýnýn dünyanýn bir çok ülkesinde güçlü estiði bir dönemden geçiyoruz. Bolivya’da devlet baþkaný bu fýrtýnaya dayanamayarak istifa etti. Artýk Latin Amerika ülkelerine devlet baþkaný dayandýrmak mümkün olamýyor. Günümüzde kapitalizmin genel eðilimleri ülkeden ülkeye çeþitli farklýlýklar gösterse de, çöküþ yönünde iþliyor. Burjuvazi ne yapsa ne etse dünyaya egemen olamýyor. Kapitalizm, insanlýðýn yýkýmýna yol açmadan ayakta duramýyor. Ýnsanlýk yok olmakla kapitalizmi yýkmak arasýnda bir tercih yapmakla karþý karþýya gelmiþtir. Bu tercihin, demokratik halk devrimleriyle sosyalizmi kurma yönünde yapýlacaðýna þüphe yoktur. Proleter çýkýþ sayesinde kapitalizmin elinden kaçýrdýðý üretici güçleri sosyalizm devrimci yollarla yeniden kontrol altýna alýp insanlýðýn hizmetine sokacaktýr. Üretici güçlerle üretim iliþkilerinin uyumlu geliþimi yeniden saðlanacaktýr. Bu sayýdaki baþyazýmýzý bu konuya ayýrdýk. Ekim Devrimi ayrýca gündemde. Yeni takvime göre 7 Kasým 1917’de baþlayan devrim, dünyanýn çehresini deðiþtirmiþtir. Þimdi dünya yeni “Ekim”lere hazýrlanýyor. Bu defa, yalnýz kalmayacak, devrimin ilk günlerindeki heyecanýný her zaman koruyacak yeni bir sosyalist dünya sistemine hazýrlanýyor. Kapitalizmin sýçramalý çöküþüne sosyalizmin sýçramalý geliþimi eþlik edecektir. Artýk dünya üzerindeki tüm devrimci geliþmeler birbirleriyle baðlantýlý olarak ortaya çýkýyor ve bir yerde baþlayan ayaklanma, kýsa sürede baþka yerleri de etkisi altýna alýyor. Mücadele daha evrensel bir hal alýyor. Bu nedenledir ki, Ortadoðu’daki her devrimci geliþme üzerinde yaþadýðýmýz topraklarý da etkiliyor. Ayný þekilde burada yaþanan her geliþme Ortadoðu ve diðer bölgeleri de etkiliyor. Bu durum kapitalizmin entegrasyonundan dolayý genel bir hal almýþtýr. Artýk burjuvazi proletaryanýn dünya ayaklanmasý ile karþý karþýyadýr. Bu sayýmýzýn sunusunu bitirirken okurlarýmýzdan bir kez daha dergimizin sadece bir okuru olarak kalmamalarýný ayný zamanda onu ulaþtýrabilecekleri her yere ulaþtýrmalarýný beklediðimizi belirtmek istiyoruz. Yeni sayýmýzda buluþmak dileðiyle…

Dergimizin Eskiþehir Temsilciliði Açýldý!

Adres: Ýstiklal Mahallesi Dilekli Sokak No:4/17 Kat:2 Eskiþehir

Yeni Evrede MÜCADELE BÝRLÝÐÝ Dergisi / Onbeþ Günlük Sosyalist Dergi / Yýl: 1 Sayý: 2/ 29 Ekim-12 Kasým 2003 / Sahibi : Yeni Dönem Yayýncýlýk Basýn Daðýtým Eðitim Hizmetleri Tanýtým Org. Tic. Ltd. Þti. Adýna : Özgen Ýþ / Adres : Sofular Mah. Sofular Cad. No: 52/3 Fatih-ÝSTANBUL / Tel-Fax: 0 (212) 531 44 83 / Sor. Yazý Ýþl. Müdürü: Özgen Ýþ / Genel Daðýtým: DOÐAN PAZ. / Baský Yeri: Özdemir Matbaacýlýk / Avrupa Temsilciliði: Selahattin KARATAÞ / Post Lager 3000 Bern 1 Ann ÝSVÝÇRE / Tel: 0041 319 917 795 / Almanya Temsilciliði: Ahmet AKYÜZ/ Robert Mayer Str. 3 72760 Reutlingen ALMANYA / E-mail Adresi: mucadelebirligi@hotmail.com / Web Adresi: mbirligi.com


BURJUVAZÝ DÜNYAYA EGEMEN OLAMIYOR B

urjuvazi, ister emperyalist ülkelerde olsun, ister baðýmlý ülkelerde, artýk uzun süreli politikalar çizemiyor. Baðýmlý ülke burjuvazisi, ne içerde ne dünyada baðýmsýz bir politika izleyebiliyor. Tüm politikalarý kendisi dýþýnda, emperyalizm belirliyor. Kendi dýþýndaki geliþmelerin sonuçlarýna baðlý olarak sürükleniyor. Emperyalist burjuvazi ise kýsa süreli politika izlemek zorunda kalýyor. Biraz daha uzun erimli çizdiði politika, kýsa süre sonra deðiþiyor. Burjuvazi hiçbir hedefi tutturamaz durumda. Burjuvazi, kapitalizmin geliþme dönemlerinde olduðu gibi, kapitalist üretim biçimini, ülkede ve dünyada üretim dallarýna egemen yapma durumunda deðil. Kapitalizmin dünya egemenliði çoktan gerçekleþti. Kapitalizm ülkeye ve dünyaya doðru bir geliþme gösterirken, burjuvazi, bu geliþmeye baðlý olarak uzun süreli politikalar çizebiliyordu. Kapitalizmin genel bir çöküþ içinde olduðu koþullarda ulaþmak istediði her hedef kýsa zamanda bozuluyor; her defasýnda yenilerini belirlemek zorunda kalýyor. Öncelikle ekonomik kriz nedeniyle böyle davranmak zorunda. Ekonomik krizler, ilk ortaya çýktýklarý dönemlerden farklý bir iþlev oynuyor. Bu defa kapitalizmin çöküþünü hýzlandýran bir rol oynuyorlar. Bu ise, burjuvazinin dengesini iyice bozuyor. Ama, burjuvazinin dengesinin bozulmasýndan daha önemli olan, kapitalist dünya sisteminin dengesinin bozulmasýdýr. Kapitalist üretim biçiminin varlýðý, kapitalistlerin varlýðýný öngörse de, bu üretim biçimi isteklerine, iradelerine raðmen bu isteklere ve iradelere karþý ekonominin nesnel yasalarý tarafýndan yönetilir. Kapitalizmin hareket yasalarý, bunlarýn gitgide kendini kabul ettiren sonuçlarý, sonunda sistemi yýkým içine soktu. Kapitalizmin ekonomik yasalarý, baþka bir þey daha yaptý: daha yüksek bir toplumun maddi koþullarýný bu toplumun baðrýnda olgunlaþtýrdý. Eski biçimin içinde yeni bir öz ortaya çýktý, geliþti ve olgunlaþtý. Yeni öz, eski biçimle çatýþma içinde. Eski kapitalist biçim, yeni özü baský altýnda tutarken; bu öz de, eski biçimi yýkmak, parçalamak, daðýtmak için uzlaþmaz bir savaþ içinde. Burjuvazinin baskýsý, engelleyici çabalarý, yeni özü eski kabuk içinde tutmaya yetmiyor. Bu kabuðun kýrýlmasý gerekiyor ve kýrýlýyor. Burjuvazinin dengesini bozan, elini kolunu baðlayan, baský altýna alan bu geliþmedir. Eski sistem çökerken, yeni-

si onun yerini almaya hazýr. Bu koþullarda burjuvazi, uzun erimli politikalar nasýl izlesin? Burjuvazi, üretici güçleri elinden kaçýrdý. Onlarý bir daha ele geçirmesi olanaksýz. Toplumsal üretici güçler, toplumsallýklarýnýn sonuna kadar tanýnmasýný istiyor. Bu ise yalnýzca komünist toplumda olanaklýdýr. Bunu saðlayacak komünist devrim kaçýnýlmazdýr. Kapitalizm, bunun tarihsel koþullarýný hazýrlamýþtýr. Burjuvazi, dünyaya egemen olamýyor. Egemen olmak için yaptýðý her giriþim, onu bundan biraz daha uzaklaþtýrýyor. Nesnel geliþmelerin yanýnda, öznel durum da burjuva egemenliðe karþý iþliyor. Proletarya, kapitalizmi yýkmak için yüzyýldan fazladýr savaþým içinde. Kimi yerde iktidarý ele geçirdi, kimi yerde iktidara gelmeyi baþaramadý. Egemen olamadýðý yerlerde ise burjuvazi de egemen deðildir. Devrimci bir sýnýf olan proletaryanýn savaþtýðý bir yerde, burjuvazi egemen deðildir. Burjuvazi, egemenliðini zor yoluyla saðlamaya çalýþýyor. En baþta, burjuva zor ekonominin evrimine karþý yürütüldüðü için, sonunda yenilmeye mahkumdur. Burjuva zor, devrimci bir sýnýf olan proletaryaya karþý yürütüldüðü için yenilmeye mahkumdur. Burjuvazi, toplumsal üretici güçleri denetleyemiyor. Kapitalist üretimin anarþik karakterinden dolayý da denetleyemez. Proletaryanýn yeni bir toplum kurma yönündeki mücadelesini önleyemiyor. Bu mücadele, artýk bütün kýtalarý sarmýþ durumda, burjuvazi artýk proletaryanýn dünya ayaklanmasýyla karþý karþýya. Çatýþma, üretimin dünya çapýndaki sosyal karakteri ile ona el koymanýn özel niteliði arasýndadýr. Bunun burjuva çözümü yoktur. Tarihsel olarak ancak proleter çýkýþ vardýr. Proleter çýkýþ,insanlýðýn kurtuluþudur. Yeni kuþaklar, dünyanýn her köþesinde devrim mü- B cadelesine atýlýyorlar. Genç kuþaklar, bugünkü kalýpa larla yaþamak istemiyor. Her yerde kapitalist kalýplarý yýkma mücadelesi yükseliyor. Yeni kuþaklar, dünya ça- þ pýnda özgür yaþamak istiyor. Bunun maddi koþullarýy nýn var olduðunu görüyor, fakat maddi koþullarýnýn a hazýr olmasý, kendi baþýna yeni ve özgür toplumu getirmez. Bunun için, iktidara ve maddi araçlara el koyz mak gerekiyor. Proletarya hareketinin devrimci görevi ý de budur. C.DAÐLI

3


TC ARKA BEKLEME ODASINDA TC devletinin büyük bir hevesle hazýrlandýðý Irak seferi daha baþlamadan çýkmaza girdi. TC ordusunun bölgeye girmesiyle, barutla dolu bir binanýn tek bir kývýlcýmla patlamasý gibi bir patlama yaþanacaðýnýn sinyallerini alan ABD, TC devletinden asker istemini þimdilik dondurdu. Güney Kürdistan’daki Kürt gruplarýnýn yaptýðý açýklamalar, Þiilerin ve en son Irak Geçici Konseyi’nin açýklamalarý, bölgede politik etkinliði olan hiçbir grubun Türk devletinin bölgeye müdahale etmesinden memnun olmayacaðýný, tam tersine, eðer Türk ordusu bölgeye asker gönderirse, büyük çatýþmalarýn yaþanacaðýný göstermeye yetti. Gazetelerde yer alan son haberler, ABD’li yetkililerin TC hükümetine, “bize biraz zaman tanýyýn” dediði üzerine. Baþbakan Tayyip Erdoðan bunun “bu iþ bitmiþtir” anlamýna gelmediðini söylese de en azýndan önümüzdeki kýsa dönem için ABD’nin Türk ordusunun bölgeye gitmesi þeklinde bir düþüncesinin bulunmadýðýný gösteriyor. Elbette bu mutlak bir gerçeklik deðildir; güç ve denge iliþkileri deðiþtiðinde, ABD’nin yeniden TC’nin bir koçbaþý olarak bölgeye girmesini istemesi mümkündür. Irak’taki ABD’li yetkili Paul Bremer, sorunun Türkiye ile Geçici Hükümet Konseyi arasýnda çözümlenmesi gerektiðini söylüyor ve “Doðrudan Diyalog” öneriyor. Yani benzetme yerindeyse, zýt yönlere koþan kedileri kuyruðundan birbirine baðlýyor ve “biz bu iþe karýþmayýz” diyerek orta yere býrakýyor. Bunun nasýl bir sonuç doðuracaðýný anlamak içinse kahin olmaya gerek yok. Türkiye’nin ABD ile sürdürdüðü “kan pazarlýðý”, olayýn bir baþka yönüdür. ABD’lilerin daha önce “at pazarlýðý” dediði bu yüzsüz diplomasi örneði TC devletinin tarihsel mirasýdýr. TC devletinin savaþa dahil olmak için yürüttüðü kredi parasý pazarlýðý, ABD’yi gerçek anlamda býktýrmýþ görünüyor. TC ordusu seçeneðinden vazgeçme eðilimi göstermelerinin nedenlerinden birisi de bu olmalý. Az önce bahsettiðimiz neden yanýnda bu hafif kalýyor, ama emperyalizmin I savaþýn maliyet hesaplarýný çýkarýrken nasýl eli sýký davrandýðýný da görmek gerekiyor. ABD, ileride baþýna bela olar bilecek bir riski, üstelik maliyet fiyatý bu kadar yüksekken a almak istemiyor. Onlar “kan parasý” ödeyeceklerse, bunu sudan ucuza maletmek istiyorlar.

k

ABD’nin Devrim Korkusu

4

ABD’yi TC ordusu seçeneðinden vazgeçmeye zorlayan nedenlerden birisi de Türkiye’de iþçi ve emekçilerin giderek artan hoþnutsuzluðudur. Bir savaþ durumunda, hele hele cenazelerin tabut tabut gelmesi ihtimali kuvvetli o-

Irak Halklarýnýn silahlý eylemleri Ýþgalci TC’ye karþý tavrýný gösteriyor lunca, iþçi ve emekçilerin hoþnutsuzluðunda büyük bir artýþ olacaðý ve bunun Türkiye’de ne zamandýr beklenen “sosyal patlama”nýn ateþleyicisi olacaðý açýktýr. Savaþ, bir devrimin baþlatýcýsý olabilecek tüm “genel bahaneler” içerisinde en bilineni, bugüne kadar en çok sonuç vermiþ olanýdýr.

Bu Durumda Komünistlerin Tavrý Ne Olmalý?

Þu anda Irak Savaþý konusunda tam fýrtýna öncesinde bulunuyoruz. Kendimizi sadece savaþýn baþlamasýna göre hazýrlamamalýyýz. En az bunun kadar TC’nýn Irak’a asker göndermesinin mümkün olmayacaðý ve kendisini buna göre þekillendireceðine göre de hazýrlamalýyýz. Sadece savaþ durumunda komünistlere ve devrimcilere karþý bir saldýrýnýn baþlatýlacaðý, toplu gözaltýlar, infazlar vb.’nin yapýlacaðý, bunun dýþýnda, sýnýflar mücadelesinin bir iç-savaþ boyutunda yaþanmayacaðý düþüncesi oportünistlere has bir düþüncedir. Ne devlet komünistlere, devrimcilere saldýrmak için bir dýþ savaþa ihtiyaç duyuyor, ne de burjuvaziye ve onun devletine karþý devrimci bir iç-savaþa giriþmek için geniþ iþçi ve emekçi yýðýnlar bir savaþýn çýkmasýný beklemek zorundadýr. Þu andaki nesnel koþullar her ikisi için de bir zemin sunuyor zaten. AKP hükümetinin bir savaþ hükümeti olarak kurulduðu bilinen bir þeydi. Bir savaþ hükümetinin ilk yapacaðý iþ, savaþ koþullarýndan onu yýkmak için yararlanacaðýndan emin olduðu devrimci ve komünistlere yönelik baskýlarý artýrmaktýr. Bugün AKP hükümetinin yaptýðý da bundan baþka bir þey deðildir. Savaþa iliþkin yapýlan her eylemin üzerine saldýrmalarý bunu göstermektedir. Süregiden operasyonlar, yoðunlaþan silahlý çatýþmalar, toplu gözaltýlar, vb… kýsaca, “Yeniden OHAL” düþüncesini akla getiren bir çok olay, TC’nin


Irak iþgaline giriþemese bile, içteki savaþý yükseltmeye kararlý olduðunu açýklamaya yeter. Bu koþullarda komünistler, “savaþ ihtimali”ne karþý siyasi iktidarýn bir devrimle ele geçirilmesi için mücadeleyi yükseltmek zorundadýrlar. Ancak devrimci iç-savaþýn yükseltilmesiyledir ki, burjuvazi böyle bir savaþý göze alamayacaktýr. Ve Irak’taki direniþle kardeþleþmenin en iyi yolu bu olacaktýr. Kürt ve Arap halklarý kendilerine yönelik bir saldýrýyý planlayan herhangi bir güce karþý giriþilen bir mücadeleyi büyük bir coþkuyla karþýlayacaklardýr. TC ordusu, büyük bir heveskarlýkla girmek istediði savaþta þimdilik kendisine yer bulamadý. Ve þimdi eline vurulup cezalandýrýlmýþ çocuk gibi bir köþede yeniden oyunda kendisine yer verilmesini bekliyor. Ancak her halükarda TC devleti, kendisini bekleyen asýl tehlikeden kurtulabilmiþ deðildir: Bu bir devrim tehlikesidir ve burjuvazinin uykularýný karabasana çevirmeye devam ediyor.

Irak Direniþini Gazi’den Meþalelerimizle Selamladýk! Ortadoðu, günümüz dünyasýnda, iþçi-emekçi halklarýn devrimci baþkaldýrý simgesi... Tarih boyunca acýlara, baskýlara ve bunun yanýnda büyük isyanlara beþiklik etmiþ bir coðrafya... Bugün, Filistin’den Irak’a boylu boyunca büyüyen direniþ, dünya emekçi halklarýna umut oluyor, güç veriyor. Dünya emekçi halklarý her gün büyüyen direniþle birlikte, kendilerine güven duygusunu ve savaþma azmini nasýl güçlendiriyorsa, baþta ABD emperyalizmi ve onun iþbirlikçileri olmak üzere tüm emperyalist-kapitalist dünya da yaklaþmakta olan nihai sonuçtan öylesine korku duyuyor. Daha þimdiden Irak sendromu, onlarýn korkulu rüyasý olmaya baþladý. Teknolojinin bütün imkanlarýyla örgütlenmiþ modern ordular, savaþçý bir halkýn sýnýr tanýmaz mücadelesiyle ne yapacaðýný bilmez hale geldi. Bugün, baþýný ABD emperyalizminin çektiði iþgalci güçlere karþý yükselen Irak halkýnýn direniþi, Türkiye ve Kürdistan emekçilerinde büyük bir sempati yaratmaya devam ediyor. Savaþ öncesinden baþlayan büyük kitle eylemleri, bir yýldan beridir aralýksýz devam ediyor. Buna karþýn, Türk tekelci sermayesi, ABD’nin Irak ve Ortadoðu’da çökmekte olan hegemonyasýnýn kendi çöküþü anlamýna geleceðini çok iyi bildiðinden, geçtiðimiz haftalarda, meclisten Irak’a asker gönderme kararýný onayladý. Bu kararýn onaylanmasýnýn ardýndan toplumun deðiþik kesimleri bir çok eylem biçimine baþvurarak, Irak’taki direniþe destek mesajlarý verdi. Bizler de Mücadele Birliði Platformu olarak, “Irak direniþi ile kardeþleþ, kendi burjuvalarýna karþý devrim ve iktidar mücadelesini yükselt” perspektifiyle Gazi Mahallesi’nde 17 Ekim tarihinde saat 19:30 civarýnda meþaleli bir yürüyüþ gerçekleþtirdik. Gazi Mahallesi’nin ara sokaklarýnda devam eden yürüyüþe, çevredeki insanlar alkýþ ve zýlgýtlarla destek verdi. “Irak Halký Yalnýz Deðildir”, “Irak’ta Namlular Ýþgalcilere”, “Emperyalist Savaþta Devrimleri YükE selt”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Devrim Yolunda Leninist Saf- y lara” sloganlarýnýn atýldýðý yürüyüþümüz 20 dakika kadar l sürdü. e Emperyalist iþgale karþý savaþ bayraðýný elden düþürmeyen Irak halkýnýn direniþine destek olmanýn, kendi bur- m juvalarýmýza karþý devrim ve iktidar mücadelesini geliþtirmekten geçtiðini bilen bizler, daha etkili ve büyük eylemlere tüm gücümüzle hazýrlanmak zorundayýz. Gazi Mahallesi’nden Leninistler

5


Yüreðimiz Irak Halkýyla Birlikte Çarpýyor 12 Ekim 2003 tarihinde Ýkitelli’de “Irak’ta Namlular Ýþgalcilere” sloganýyla Ýkitelli halkýný Irak’taki direniþle kardeþleþtirmek için sokaða döktük. Saat 20.30 civarýnda meþaleli bir eylem gerçekleþtirdik. Etrafýnda emekçi evlerinin yoðun olduðu bir caddede alkýþlarla “Irak’ta Namlular Ýþgalcilere” yazýlý Mücadele Birliði imzalý pankartýn arkasýna geçerek korteji oluþturup sloganlarýmýza baþladýk. “Irak’ta Namlular Ýþgalcilere”, “Emperyalist Savaþý Devrim Önler” “Filistin’de Tek Çözüm Ya Devrim Ya Ölüm”, “Irak Halký Yalnýz Deðildir”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Dîsa Dîsa Serhîldan, Bijî Azadiya Kürdistan” sloganlarýný Ýkitelli’nin cadde ve sokaklarýnda haykýrdýk; etrafý meþalelerle aydýnlattýk. Ezilen halk, yapýlan eyleme yoðun destek verdi. Alkýþlarla, sloganlara katýlýmla, ýslýk ve zýlgýtlarla bizlere destek verirken, içlerinde polisleri yuhlayanlar da vardý. Eylemimiz 15 dakika sürerken, polis bölgeyi ablukaya aldýðý halde cesaret edemedi saldýrmaya. Bir ara bize yönelen bir polis arabasý bizim yaklaþtýðýmýzý görünce hýzlý bir þekilde kiriþi kýrdý. Eylemimizi “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði”, “Ýkitelli Faþizme Mezar Olacak” sloganlarýyla bitirdik. Eylemden sonra polis gövde gösterisi yaptý. Onlarca araba, panzer ve akreplerle gezerek halka korku vermek istedi. Halktan 16 kiþiyi de gözaltýna aldý. Bir baþka eylem de diðer dergi çevreleriyle ortak yapýldý. Eylem baþlanmasý gereken yerde baþlayýp, bitmesi gereken yere gidilmeyip, bir baþka yöne yüründü. Belli bir yerde bir tane akrep gelerek eylemin temsilcilerini çaðýrdý. Megafonlu bir arkadaþ gitti. Kitleye seslenerek “Yarýn Beyazýt’ta buluþuyoruz” dedi ve eyleme son verdi. Eylemde dövizler taþýnýrken, “Irak Halký Yalnýz Deðildir”, “Kahrolsun Emperyalizm Yaþasýn Dünya, 3. Emperyalist Paylaþým Savaþý’na adým adým yaklaþýrken, emDevrim ve Sosyalizm”, “Altýncý Filoyu Unutmaperyalist-kapitalist ülkeler arasýndaki kutuplaþmalar netleþiyor. ABD’nin Iyýn”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” rak’ý iþgal etmesinin ardýndan Irak emekçi sýnýflarýnýn yükselttiði büyük diresloganlarý atýldý. “Ortalama sol”, eylemi polisin iniþ, bu emperyalist efendiye büyük bir hayal kýrýklýðý yaþattý. Elindeki en genisiyatifinde bitirmek isterken, Leninistler sloganliþmiþ silahlarla bile direniþi kýramayan ABD emperyalizmi, çareyi Türkilarla ara sokaklarda eylemlerini sürdürmeye deye’den ve daha baþka ülkelerden asker istemekte buldu. ABD’nin Türkivam etti. Peþlerinden gelen polisle çatýþma çýktý, ye’deki sadýk uþaklarý bu isteði yerine getirmek için hemen kollarý sývayarak akrepler taþlandý ve eylem kayýpsýz bir þekilde meclisten gerekli tezkereyi çýkardýlar. bitti. Tezkerenin meclisten geçmesi Türkiye ve Kürdistan’da yaþayan halklarýn Bizim çaðrýmýz, bütün devrimci demokrat tepkisiyle karþýlaþtý. Ancak, kendiliðinden geliþen bu bilinç, sadece karþý çýkaydýnlara, iþçilere, emekçilere, öðrencilere, bü- makla sýnýrlý kalýyor. Bundan sonra devrimcilerin misyonu o kadar önemli tün ezilen halklara. Gelin eylem birliði komiki… Biz, leninistler olarak, bu misyon gereði “Emperyalist Savaþa Karþý Ýç kuralým. Bu çaðrý devrimci siyasi yapý- Savaþ” þiarý ve barýþýn savaþýlmadan kazanýlamayacaðý bilinciyle Sarýgazi’de E telerini laradýr. 1996’daki Ölüm Orucu eylemindeki bir eylem gerçekleþtirdik. y siper yoldaþlýðýný Ýkitelli sokaklarýnda yeniden Demokrasi Caddesi üzerindeki bir sokaktan saat 21.00’da meþalelerimizi l canlandýralým. Savaþýn sürdüðü bütün alanlar- tutuþturarak ve “Irak’ta Namlular Ýþgalcilere” yazýlý pankartýmýzý açarak yüda eylem birliðini örelim. Ama unutmayýn geçtik. “Irak’ta Namlular Ýþgalcilere”, “Irak Halký Yalnýz Deðildir”, e 1996’daki gibi. 18 Ekim 2003’deki gibi deðil. rüyüþe “Yaþasýn Halklarýn Mücadele Birliði” “Emperyalist Savaþý Devrim Önler”, “Yaþasýn Ölüm Orucu Eylemimiz”, “Zindanlar Yýkýlsýn Tutsaklara Özgürlük” m IRAK’TA NAMLULAR ÝÞGALCÝLERE sloganlarýyla caddede ilerleyerek iþçi ve emekçilerin oturduðu baþka bir soYAÞASIN HALKLARIN MÜCADELE kaða girdik ve eylemimizi bitirdik. Eylemden sonra, jandarmanýn ablukasýna raðmen kayýpsýz daðýldýk. BÝRLÝÐÝ YAÞASIN SÝPER YOLDAÞLIÐI Ýkitelli’den Leninistler Sarýgazi’den Leninistler 6

Emperyalist Savaþa Karþý Ýç Savaþ, Ayaklanma, Devrim


Bolivya Devrimle Sarsýlýyor Che yüzyýlý, ismine yaraþýr ayaklanmalarla devam ediyor. Küresel kalkýþma dur durak bilmiyor. Artýk yaþlý yerküremizin her bölgesi kavga alaný. Her kýta, isyan bayraklarýnýn dalgalandýðý savaþ arenasý. Dünya devriminin dalgasý ardý ardýna her kýtanýn kýyýlarýný dövüyor. Endonezya, Arjantin, Ekvator, Peru, Asya, Latin Amerika, yaþlý Avrupa... Ve son olarak Bolivya! Yüz milyonlar sokaklarda, savaþ meydanlarýnda. Kuþkusuz her olgu, kendi somutunda ele alýnýr. Ona biçim veren, itilim veren özgül yönler barýndýrýr. Ama her olgu, kendi somutunun ötesinde, soyutlandýðýnda, bir bütünün parçasýdýr ve onun ortaya çýkýþýnda, diðerlerine de etki eden koþullar etkili olmuþtur. Bolivya’daki olaylar, ayaklanma ve devrim, salt o ülkeye has sebeplerden doðmuyor. Bunca farklý ülkede ortaya çýkan ayaklanma ve devrim süreçleri, dünya devrim dalgasýnýn etki ve yaygýnlýðýnýn bir sonucudur. Dünyamýz artýk yeni bir evrede. Sosyalizmin tüm maddi öncüllerinin olaðanüstü geliþtiði; sosyalizme yönelen dünya emekçi halklarýnýn etkinliðinin muazzam ölçülere ulaþtýðý; emperyalist-kapitalist

sistemin sýçramalý çöküþ sürecine girdiði bir evre bu. Ýþte bu yüzden, farklý ülkelerde farklý özgül sebepler ön planda görünse de, tüm bu ülkelerdeki hareket, ortak bir zeminden besleniyor. Bolivya’da yaþananlarý da bu pencereden deðerlendirmek gerekiyor.

Bolivar’ýn Ülkesi Ýspanyol sömürgeciliðine karþý savaþan efsanevi Simon Bolivar’ýn adýný taþýyan Bolivya, ayný zamanda Che’nin sonsuzluða uðurlandýðý ülke. Tarihi, diðer Latin Amerika ülkeleri gibi devrimler ve darbelerle dolu. Bilinen bir gerçektir. “Geçmiþin ölü eli” bugün üzerinden gölgesini eksik etmez. Yýðýnlarýn savaþçýlýðý, tepki düzeyi vb. üzerinde etkide bulunur. Diðer Latin ülkeleri gibi Bolivya’da da savaþçý bir gelenek var. Bu ülkenin emekçileri, savaþçý özelliklerini sýk sýk göstermekten geri durmadý. En son geçen yýl, meþhur “su ayaklanmasý” ile ülke, devrimin eþiðine gelmiþ; yollar tutulmuþ, kentler kuþatýlmýþtý. Ölümlere raðmen geri adým atmadý Bolivya halký.

B o l i v y a 7


Bugün, geçen yýl býraktýklarý yerden, yani daha ilerden baþladýlar. Harekete geçirici “genel bahane”, bu defa doðalgaz kaynaklarýnýn satýlmasý oldu. Tüm kentlerden harekete geçen iþçi-emekçiler, yerli halk ve ilericiler, yollarý iþgal etti. Tüm hayatý felç etti. Karakollar yakýldý. Kanlý çarpýþmalar yaþandý. 70’i aþkýn insan katledildi. Sendikalar, yanlýþ okumadýnýz, sendikalar, yerli halka genel silahlanma çaðrýsý yaptý. Bu, düpedüz bir ayaklanma çaðrýsý demekti. Çaðrý, karþýlýðýný buldu. Ordu çatýrdadý. Ateþ emrini reddeden askerler kurþuna dizildi. Çatýþma üst boyuta sýçradý. Sonunda devlet baþkaný Lozada istifa ederek ABD’ye kaçtý. Gerilim azalmaya baþladý. Daha önceki örneklerde görüldüðü gibi, kýsa bir zaman dilimine sýkýþan yoðun çatýþmalardan, devrim günlerinden hemen sonra, sermaye cephesinin geri adýmlarýyla olay yatýþtý. Bir kez daha, iþçi sýnýfýnýn devrimci kurmayýnýn olmayýþý veya güçsüzlüðü nihai sonuç almanýn önündeki en önemli engel olarak ortaya çýktý.

Yeni Evre’nin Savaþçý Partisi Ekonomizm, sendikalizm ve reformizm, bugün her yerde devrimin önündeki temel engeller olarak boy veriyor. Lenin’in neredeyse yüz yýl önce “Avrupa reformizmi” olarak adlandýrdýðý eðilim, her alanda iþbaþýnda. Dünya koþullarý nihai zafer için böylesine uygunken, hala ana hedeften uzak, “kazanýmlar uðruna mücadele” peþinden koþuluyor. “Ya reformlar uðruna mücadele, ya da yan gelip yatalým” þeklinde özetlenen bu yaklaþým, bizde B ve diðer ülkelerde mücadelenin o güdük kalmasýnýn sebeplerinden biridir. Oysa, Lenin’in ifade ettiði l gibi “ya devrim uðruna mücadele i ki devrim baþarýsýz olursa reformlar yan ürünler olarak ortaya çýkarv ya da reformlar uðruna boþ gevey zelik!”. Bolivya olaylarý, reform talepli giriþimlerin bile hýzla kena disini aþmak zorunda kaldýðýnýn, geliþmelerin hýzla devrime büyüdüðünün kanýtýdýr. Endonezya’dan

8

baþlamak üzere, son on yýlýn bütün büyük kalkýþmalarý, benzer özelliktedir. Harekete damgasýný vuran dar görüþlülük, pratikte, umulanýn çok ötesine geçen hareketlerle karþýlaþýyor. Ve her defasýnda, iktidarý almanýn eþiðine gelen bu devrimci giriþimler, hareketin düþünsel önderliðinin reformizmle, sendikalizmle, ekonomizmle sakatlanmýþlýðýndan ötürü baþarýya ulaþamýyor. Tüm bu süreçlerin sonucunda, reformlar yan ürünler olarak doðuyorlar. Ama her defasýnda, bu hareketlere yol açan þartlar orta yerde kalýyor. Arkasýndan daha geliþkin hareketlere çýkýþ noktasý oluyor. Günümüz koþullarýnda, dünyanýn bu olaðanüstü devrimci yapýsýna uygun savaþçý komünist partiler, bir zorunluluk olarak kendini dayatýyor. Koþullar çetin. Savaþ sert. Artýk en “sýradan” süreçler bile hýzla devrimci kalkýþmalara evrilebiliyor. Devrimlerin baþarýsý için eksik olan, savaþçý militan komünist partileridir. Bu ihtiyaç karþýlandýðýnda, her kýtadan muzaffer devrimlerin geliþmesi önünde ciddi bir engel kalmayacaktýr. Bolivya’daki son olaylar bunu apaçýk ortaya koyuyor. Bolivya halký, ölülerini baðrýna basarak yoluna devam ediyor. Lozado’nun yerine Mesa’nýn geçmesi, harekete yön veren siyasi çevrelerin “bekle gör” politikasýný seçerek Mesa’nýn icraatlarýný beklemeleri, þimdilik hareketi geri çekti. Ama istem ve ihtiyaçlarý karþýlanmayan yýðýnlar, bir müddet sonra tekrar harekete geçecek ve daha geliþkin eylemlere yönelecekler. Ýstem ve ihtiyaçlarý ancak bir devrimle karþýlanabilir. Bu, ister Chavez’in Venezüella’sýndaki türden özgül bir þekilde geliþsin; ister klasik tarzda iktidarýn zor yoluyla ele geçirilmesiyle olsun; sert kapýþmalar ve zorlu iç savaþlar yaþanmadan gerçekleþmez. Ýþte bu nedenle savaþçý bir komünist parti þart. Dünyamýz her zamankinden daha devrimci. Artýk yeni bir evredeyiz. Bu koþullarýn devrimci komünist partileri yaratýlmak ve ileri atýlmak zorunda. Bolivya’nýn en önemli derslerinden biri budur. Dünya komünist hareketi bu dersleri doðru bir þekilde okumalýdýr.

Ekonomizm, sendikalizm ve reformizm, bugün her yerde devrimin önündeki temel engeller olarak boy veriyor. Lenin’in neredeyse yüz yýl önce “Avrupa reformizmi” olarak adlandýrdýðý eðilim, her alanda iþbaþýnda. Dünya koþullarý nihai zafer için böylesine uygunken, hala ana hedeften uzak, “kazanýmlar uðruna mücadele” peþinden koþuluyor. “Ya reformlar uðruna mücadele, ya da yan gelip yatalým” þeklinde özetlenen bu yaklaþým, bizde ve diðer ülkelerde mücadelenin güdük kalmasýnýn sebeplerinden biridir. Oysa, Lenin’in ifade ettiði gibi “ya devrim uðruna mücadele -ki devrim baþarýsýz olursa reformlar yan ürünler olarak ortaya çýkar- ya da reformlar uðruna boþ gevezelik!”. Bolivya olaylarý, reform talepli giriþimlerin bile hýzla kendisini aþmak zorunda kaldýðýnýn, geliþmelerin hýzla devrime büyüdüðünün kanýtýdýr. Endonezya’dan baþlamak üzere, son on yýlýn bütün büyük kalkýþmalarý, benzer özelliktedir. Harekete damgasýný vuran dar görüþlülük, pratikte, umulanýn çok ötesine geçen hareketlerle karþýlaþýyor. Ve her defasýnda, iktidarý almanýn eþiðine gelen bu devrimci giriþimler, hareketin düþünsel önderliðinin reformizmle, sendikalizmle, ekonomizmle sakatlanmýþlýðýndan ötürü baþarýya ulaþamýyor. Tüm b u süreçlerin sonucunda, reformlar yan ürünler olarak doðuyorlar. Ama her defasýnda, bu hareketlere yol açan þartlar orta yerde kalýyor. Arkasýndan daha geliþkin hareketlere çýkýþ noktasý oluyor.


Filistin Direniþi Zaferi Zorla Söküp Alacaktýr

F

ilistin’de Ýsrail’in kan dökmediði tek bir gün bile yoktur. Ýsrail, yarým asýrdýr dünyanýn gözleri önünde bir halka karþý katliam uyguluyor. Son dönemde bu saldýrýlar, artýk insanlarýn toplu olarak yaþadýklarý, alýþveriþ yaptýklarý yerlere yönelmeye baþladý. En son 23 Ekim’de Ýsrail, roketatarlarla Filistin’de bir pazaryerini vurdu ve onlarca insaný katletti. Bugün Ýsrail’in yapmakta olduðu katliamlar, geçmiþte Sabra ve Þatilla’da yaptýklarýndan farklý deðil. Ýsrail’in son dönemde saldýrýlarýný bu derece yoðunlaþtýrmýþ olmasý nedensiz deðildir. Bunun en önemli nedeni Filistin Devrimi’nin ABD’nin bölge politikalarý önünde en büyük engellerden birisi olmasýdýr. Yýllar yýlý her türlü yöntemi deneyerek altetmeye çalýþtýklarý Filistin Devrimi, önündeki tüm engellere raðmen ayakta kalmaya ve geliþimini sürdürmeye devam etti. O, bu özelliði ile dünyanýn her tarafýndaki devrimcilere büyük bir moral vermektedir. Dünyanýn dört bir yanýnda baskýlara ve sömürüye karþý mücadele edenler biliyorlar ki, önlerinde bir Filistin örneði var. Küllerinden yeniden ve yeniden doðmayý baþarmýþ, artýk yenilmez bir güce ulaþmýþ olan Filistin halký, ABD’nin teþvik ettiði Ýsrail’in katliamlarýna ve burjuva önderliðe raðmen devrimci özelliklerini olduðu gibi koruyor. Ona bu gücü veren sýnýfsal özelliklerinin yaný sýra, ki Filistin halkýnýn çoðunluðunu oluþturan yoksul iþçi ve emekçilerin, yýllar yýlý katliamlardan geçmiþ olmalarý sonucu kazandýklarý öfkedir. Filistin halký Ýsrail siyonizmine ve onun arkasýnda olduðundan emin olduðu ABD emperyalizmine öyle bir öfke duyuyor ki, hiçbir güç onlarý emperyalistlerin çözümüne ikna edemez. Bugüne kadar “müzakereler”i, “barýþ görüþmeleri”ni, “anlaþmalarý” vb. geçersiz kýlan tamamen bu nesnel gerçeklik olmuþtur. Filistin Halkýnýn içinde yarým asýrdýr yanmaya devam eden devrim ateþini ne katliamlar, ne “yol haritalarý”, ne de baþka bir þey söndüremedi. Filistin Halký bir gün özgürlüðüne kavuþmadan bu ateþin sönmesi de mümkün deðildir.

ABD’yi Korkutan “Filistin Örneði”

ABD emperyalizmi, Afganistan’dan sonra Irak’a saldýrýyla baþlattýðý dünya üzerinde kaybettiði hegemonyasýný yeniden tesis etme savaþýnda Filistin’e özel bir önem atfediyor. O, “Filistin Örneði”ni ortadan kaldýrmadan halklarý teslim alamayacaðýný, Ýntifada’yý kanla ezerek bitirmeden, girdiði yerlerde direniþi bitiremeyeceðini biliyor. Nitekim Irak’ta karþý karþýya kaldýðý durum bunun en açýk örneðidir. Irak halký, iþgalcilere karþý tam da Filistinlilerin yarým asýrdýr yaptýðý gibi canlarýyla baþlarýyla direniyorlar. Irak’ta baþlayan feda eylemlerini dünya devrimler tarihine ilk kez sokan Filistinliler olmuþtur. Filistin direniþi, bir halkýn nasýl yýllarca varýyla yoðuyla emperyalizme ve onun iþbirlikçilerine karþý savaþabileceðini göstermiþtir. Filistin örneði, ayný zamanda emperyalizmin “barýþ” masalarýnda bir halkýn hiçbir sorununun çözülmediðini ve çözülemeyeceðini de gösteriyor. Proletaryanýn önderlik etmediði bir ulusal kurtuluþ mücadelesinin baþarýya ulaþmasýnýn mümkün olmadýðýný göstermesi açýsýndan da bir örnektir. Filistin Devrimi, bugüne kadarki tüm geliþimini burjuva Arafat önderliðine raðmen sürdürmüþtür. 2. Ýntifada’nýn baþlamasýnda Arafat þahsýndaki burjuva önderliðin hiçbir etkisi olmamýþtýr. Ara-

fat 28 Eylül 2000 tarihinde ayaklanma baþladýðýnda çaresizlik içinde ellerini açýyordu; yapabileceði hiçbir þey yoktu. Ýndifada’yý desteklememesi demek onun sonu anlamýna geliyordu. Ýndifada’yý desteklemesi ise 1993’de yapýlan Oslo anlaþmasýnýn sonu... Arafat istemeye istemeye ikinci yolu seçti. Bugün bulunduðu konumu koruyor olmasýný da buna borçlu. Tüm tarihi boyunca Filistin Devrimi þunu gösteriyor ki; her kim Ýsrail’in saldýrýlarý karþýsýnda direnmezse, o devrim tarafýndan dýþtalanýr ve bir kenara atýlýr. Arafat, bugün hala bir simge olmayý sürdürebiliyorsa bunun tek nedeni Filistin halkýnýn emperyalizme duyduðu öfkeyi kendi önderliðini ayakta tutabilmek için kullanýyor oluþudur. Artýk dünyanýn hiçbir bölgesinde ulusal mücadeleler, salt ulusal mücadele olarak kalamazlar. Bu nedenle Filistin’de Arafat önderliði er ya da geç aþýlacaktýr. Ancak bu aþýlma, Ýsrail Arafat’ý safdýþý etme niyetlerini gerçekleþtirmese bile, bizzat Filistin içinde süregelen sýnýf mücadelesinin sonucu olarak gerçekleþecektir. Proletarya kendi baðýmsýz bayraðý altýnda toplanýp ulusal-sýnýfsal kurtuluþa önderlik edecektir. En son “Ýsrailli muhalifler” denilen grupla, Filistin yönetiminden temsilcilerin katýldýðý Cenevre görüþmeleri Filistin Devrimine karþý giriþilen saldýrýlar arasýnda eksik kalan ayaðý tamamlamak üzere devreye sokuldu. Bu þekilde, katliamlarla, soykýrýmla engelleyemedikleri devrimi, politik olarak çevirmeye almanýn hesabýný yapýyorlar. Filistin halkýný beklentiye sürüklemek istiyorlar; ancak Filistin halkýnýn Ýsrail’den ve emperyalizmden hiçbir beklentisinin olmadýðý ortada. Filistin halkýnýn tek ve asýl isteði özgürlüðünü kazanmaktýr. Ve bunu ancak Ýsrail devletini yýkarak yapabileceðini biliyor.

Filistin Devrimi’ne Enternasyonalist Destek

Bunca zorlu süreçlerden geçerek geliþimini sürdüren Filistin Devrimini kanla boðmak için tüm güçlerini seferber eden ABD-Ýsrail ittifaký, karþýsýnda halklarýn birleþik direniþ cephesini buluyor; çünkü Filistin Devrimi, dünyadaki devrimci güçlere çok þey vermiþtir. Elbette bunun karþýlýðýnda dünya emekçi halklarý ve devrimciler tarihsel bir sorumlulukla hareket etmek ve Filistin halkýna ihtiyaç duyduðu enternasyonal desteði vermek zorundadýrlar. Þimdi Filistin halkýna verilecek en büyük enternasyonal destek, her yerde devrimci iktidar için mücadeleyi yükseltmek ve kendi burjuva hükümetlerini yýkmaktýr. Üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda devrimi zafere ulaþtýrdýðýmýzda, geçici devrim hükümetini kurduðumuzda, bu, ABD-Ýsrail ittifakýna vurulmuþ en büyük darbe olacaktýr.

F i l i s t i n 9


Kapitalizmin Mezar Kazýcýlarý Görevlerinin Baþýnda!

Ýþçiler dünyanýn dört bir yanýný zaptetmiþ! Bolivya’da sokaklarý tutuþturan, barikatlarýnýn baþýndaki iþçilerden tutun, Arjantin, Filistin ve dünyanýn baþka bölgelerindeki milyonlarca iþçi ayakta… Gün geçmiyor ki eylemlere bir yenisi eklenmesin. Türkiye’nin bir çok yerinde de bu ses güçlü bir þekilde yükselmeye baþladý. Tekel, Sümerbank, Eskiþehir-Paþabahçe, Ýstanbul-Beykoz Deri Kundura, Ýstanbul-Fanset, Ýzmir-Aðartýoðlu Deri, Ýstanbul-Ýþmer, Ýzmir-Kafesan, Ýzmir-Dönmez Deri vb. bir çok yerde iþçiler kapitalizme karþý ayaktalar. Kapitalizmin mezar kazýcýlarý hiç durmadan onun sonunu hazýrlýyorlar. Kapitalizm sonun baþlangýcýnda! Ýþçi eylemlerine bir yenisi daha eklendi. Ýstanbul, Bahçelievler PTT Daðýtým Merkezi’nde çalýþan taþeron iþçiler “Artýk Yeter!” diyerek tüm iþçilerin sesine ses kattý. 21 Ekim tarihinde iþçilerle röportaj için PTT binasý önüne gittik. Bizi sýcacýk gözlerle selamladý iþçiler. “Köle Deðil Ýþçiyiz Birleþince Güçlüyüz” pankartý altýnda gücünü R sergileyen onlarca iþçi oturuyordu. Tabii karþýlarýnda bu ö sahneyi tamamlar þekilde bekleyen polisler! Ýþçilere merhaba deyip grev sözcüsüyle konuþmak istediðimizi söyledik. p Yaptýðýmýz uzun konuþmanýn özetini aþaðýda yayýnlýyoruz:

o r t a j

Y.E. Mücadele Birliði: Ýþ býrakma eylemi neden baþladý? PTT Ýþçisi: Tüm kamu kuruluþlarýnda ve KÝT’lerde olduðu gibi PTT’de de özelleþtirme, taþeronlaþtýrma uygulamasýyla hayata geçiriliyor. Taþeronlaþtýrma adýna yapýlan insanlýk dýþý, çað dýþý bu olayý arkadaþlara anlattýk. Bunun altý aylýk bir çalýþmasý sürdü. Arkadaþlar bu noktada yeteri kadar bilgi elde etti. Daha sonra herhangi bir sebep beklemedik. Patlama noktasý için bir þey beklemedik. Arkadaþlar bu bilinci 10 elde ettikten sonra hep birlikte bir sözleþme hazýrladýk.

4857 Sayýlý Ýþ Kanunun 16.maddesinde ön gördüðü gibi Takým Sözleþmesi için patrona gittik. Patron bizim taleplerimizi kabul etmedi. Bizim aracý dediðimiz taþeron müteahhitle görüþtük. Bizim sözleþmemizi hiçbir þekilde kabul etmediðini, kendi soygunun devam edeceðini, kendi hýrsýzlýðýna devam etmek istediðini, “biz yine insanlarý ayný þekilde sömürmeye devam edeceðiz, yine ayný kölelik þartlarýnda çalýþtýracaðýz, bu þartlarý kabul ediyorsanýz buyrun gelin, yoksa biz sizin þartlarýnýzý kabul etmiyoruz” sözleriyle izah etti. Biz de genel olarak bilgilendiðimiz için hiçbirimiz burada köle olmak istemiyoruz; burada görüyorsunuz sloganýmýzý, “Köle Deðil Ýþçiyiz Birleþince Güçlüyüz!” dedik. Arkadaþlarýmýzýn, yýllýk izin gibi çok basit bir hakký bile gasp edilmektedir. Anayasadan doðan anayasal haklarý gasp edilmektedir. Arkadaþlarýmýzýn hiçbir þekilde kýdem ve ihbar tazminatlarý ödenmemekte ve sürekli muvazaalý þekilde çalýþtýrýlmakta. Her ay almýþ olduklarý maaþla, imzalatýlan bordolar arasýnda farklar bulunmaktadýr. Ayný iþi yapan çeþitli personel, farklý adlar adý altýnda kadroludur, sözleþmelidir, iþçidir diyerek çalýþtýrýlýyor. Ayný kýyafeti giyen ayný havayý soluyan insanlarla, yan yana her gün oturduðu insanla sadece ücret konusunda farklý ama diðer her konuda eþit. Biz de diyoruz ki biz her konuda eþit olmak istiyoruz. Þartlarý eþitleyelim, hiçbir eksiklik olmasýn, ücretimizi de eþit alalým. Çalýþma koþulumuzu da eþitleyin. Bu müteahhidi, taþeronu bütün kamu kuruluþlarýndan silelim. Herkes burada emeðinin sömürülmemesi taraftarýdýr. Emekten yana tavýr koymaktadýr. Bunun en temel hedefi de budur, tamamýyla taþeronu kaldýrmaktýr. Y.E. Mücadele Birliði: Þu anda iþ býrakan kaç iþçi var? Hepsi taþeron iþçisi mi? PTT Ýþçisi: Ýlk gün itibariyle 153 arkadaþýmýz iþ býrakmýþtý. Zaten toplam personel de burada 170 kiþi. Geri kalanlar kadroludur. Burada büyük bir direniþ sergilenmektedir. Zaman zaman kurum yöneticileri içimizden birkaç arkadaþý çekmek için bir takým hilelere baþvuruyorlar. Ama buradaki arkadaþlarým yeterince bilinçli, herhangi ayak oyununa kanmayacak kadar akýllý insanlar. Y.E. Mücadele Birliði: Bunu iþçilerin birliðini bölmek için yapýyorlar PTT Ýþçisi: Tabii tabii, buradaki iþçilerin içine nifak sokarak çeþitli dedikodular yayarak yapýyorlar bunu. Tabii bunu birebir deðil de, çeþitli oyunlarla, hani derler ya Bizans oyunu yöntemiyle yapmaya çalýþýyorlar. Burada bir Bizans oyunu dönmekte. Arkadaþlarýn da bu konuda kafalarý karýþmakta. Ýlk defa böyle bir olayla karþý karþýya kalýyorlar. Hani dost gibi görünüp


mel karakterleri Ekim Devrimi’nde somutlanmýþtýr. Bu anlamýyla Ekim Devrimi, dünya proletaryasýna yürünecek yolu göstermiþtir. Elbette bu, dünyanýn geri kalanýnda Ekim Devrimi’nin taklit edilmesi anlamýna gelmezdi, gelmedi de. Çin, Doðu Avrupa, Küba, Kore, Vietnam ve diðer ülke devrimleri birbirinden farklý siyasi süreçler izledi. Fakat bütün bu devrimlerde, Ekim Devrimi’nde de öne çýkan temel karakterler belirleyici rol oynadý. Bu nedenle, seksenaltý yýl sonra bile Ekim Devrimi, ezilen ve sömürülen sýnýflara yol göstermeye devam ediyor. Geçiþ çaðýnýn bütün devrimlerinde zafer proletaryanýn öncülüðünde gerçekleþti. Proletarya dýþýnda, devrimde öncülüðe soyunan diðer sýnýflar, ya devrimi yarý yolda býraktýlar, ya da zaferlerinin devamý için proleter öncülüðü kabul etmek durumunda kaldýlar. Ekim Devrimi, sosyalist bir devrimdir. Ancak, tek baþýna proleter sýnýfýn eseri olmamýþtýr. Ekim Devrimi’nin zaferinde yoksul ve küçük mülk sahibi köylülüðün çok önemli bir rolü vardýr. Devrim bir iþçi-köylü ittifakýna dayanýyordu. Bu ittifak içinde proletarya öncü konumunda bulunuyordu. Teorik ve pratik alanda oldukça önemli bir devrimci birikime, savaþçý ve atýlgan karaktere sahip olan iþçi sýnýfý, toplumun geri kalan bütün ezilenlerini arkasýndan sürükleyebilecek toplumsal etkiye sahiptir. Ekim Devrimi, bu evrensel gerçekliði kendi zaferinde somutladý. Eðer Rusya iþçi sýnýfý, yalnýzca kendi sosyalist hedefleri peþinden koþup, geniþ yýðýnlar için emperyalist savaþý sona erdirecek demokratik bir barýþ, köylüler için toprak, ezilen uluslar için kendi kaderini tayin hakký taleplerini gözardý etseydi, asla zafere ulaþamazdý. Günümüzde demokrasi ve politik özgürlük mücadelesini küçümseyenler var. Oysa ki emperyalizmin dünyanýn ezilen halklarý üzerinde tekellerin emekçiler üzerindeki egemenliði arttýkça, politik özgürlük için mücadele de sertleþir, yoðunlaþýr. Çünkü tekelci egemenlik demokrasinin yadsýnmasýdýr. Dünyanýn en ileri kapitalist uluslarýnda artýk demokrasi, salt biçimsel bir hal almýþ, içi boþ bir kabuk durumuna gelmiþtir. Dünyanýn her yerinde, demokratik haklarý ortadan kaldýran tekelci egemenliðe karþý mücadelede bir sýçrama yaþanýyor. NATO’ya, WTO’ya, emperyalist savaþlara, askeri darbelere, faþizme karþý yükselen kitlesel mücadele, geçiþ çaðýna öncülük eden proletaryanýn zaferini yakýnlaþtýrýyor. Onmilyonlarca emekçinin özgürlükler için yürüttüðü bu mücadelede, sosyalizmin kýzýl bayraklarýný göremediði için hayal kýrýklýðý yaþayanlarýn politik karamsarlýðý, geçiþ çaðýnýn canlý diyalektiðini göremeyen bir kavrayýþ yoksunluðunun bir sonucudur. Öte yandan, Ekim Devrimi, demokrasi ve politik özgürlük uðruna mücadelenin bir devrim ve iktidar mücadelesi olduðunun canlý örneði olmuþtur. Ekim Devrimi öncesi yaþanan sekiz aylýk devrim süreci, demokrasinin artýk burjuva sýnýrlarýn çok ötesinde, bir devrimci diktatörlük olarak ele alýnmasý gerektiðini gösterdi. Burjuva iktidarýn yaný baþýnda ortaya çýkan iþçilerin ve köylülerin devrimci demokratik diktatörlüðü, Rusya’yý dönemin en «demokratik» cumhuriyetinden bin kez daha demokratik bir ülke haline getirmiþti. Demek ki, demokrasi ve politik özgürlük mücadelesinden anlaþýlmasý gereken þey, burjuva sýnýrlarda hapsolmuþ hak ve özgürlükler mücadelesi deðil, devrim ve halk iktidarý mücadelesiydi. Ekim Devrimi, mücadele biçimleri, araçlarý ve örgütleri yönünden de, dünya proletaryasýna örnek teþkil eden karakteristik özelliklere sahiptir. Devrimin kaldýracýný Leninist tipte bir parti olan Bolþevik Parti harekete geçirmiþtir. Fakat kaldýracýn asýl dayanak noktasýný Sovyetler oluþturdu. Onmilyonlarca iþçiyi, köylüyü, askeri biraraya getiren Sovyetler ortaya çýkmasaydý, Ekim

Devrimi yaratýlamazdý. Çarlýða ve burjuvalarýn egemenliðine karþý mücadele organlarý olarak doðan Sovyetler, zaferden sonra iktidar aygýtý durumuna geldiler. Bu sayede, onmilyonlarýn yaratýcý giriþkenliði, öfkesi, ümitsizliðe dek varan þiddetli duygular, adeta devrimin zaferini kaçýnýlmaz kýldý. Ekim Devrimi’nin bu deneyimi, bütün devrimlerin evrensel bir yasasý durumuna geldi. Doðu Avrupa Devrimleri’nde Birleþik Cephe ve Vatan Cephesi, Çin’de milyonlarý barýndýran Kýzýl Ordu birlikleri, bu evrensel yasanýn farklý biçimlerde yaþam bulmasý oldu. Günümüzde Leninist Partinin büyük önem verdiði komite ve konseylerin oluþumu için ortaya koyduðu çabalar, her büyük devrimin bu evrensel özelliðinin kavranmasýna dayanýr. Ekim Devrimi deneyimi, geçiþ çaðýnýn tümü boyunca, Leninist tipte partilerin ne denli yaþamsal öneme sahip olduðunu kanýtladý. Devrimci atýlganlýða, demokratik merkeziyetçi bir disipline, anayasal budalalýða sapmayan bir karakter saðlamlýðýna sahip biricik örgütler, Leninist tipte partilerdir. Geçiþ çaðýnýn geldiðimiz aþamasýnda, sorunlar alabildiðine karmaþýk, mücadele ise alabildiðine serttir. Böyle bir süreci yalnýzca Leninist tipte partiler omuzlayabilirler. Burjuvazinin proleter devrimler karþýsýnda yüzelli yýllýk bir deneyim birikimi var. Böylesi bir birikime karþý mücadelede devrimci atýlganlýk ve karekter saðlamlýðý ile donanmýþ Leninist partiler ön plana çýkacaklardýr. Daha þimdiden bu yönde azýmsanmayacak devrimci geliþmeler yaþanýyor. Oportünizm bataðýna saplanmýþ olanlarla, gerçekten savaþçý niteliklere sahip olanlar arasýndaki keskin ayrýmlar, geçiþ çaðýnýn sertleþen mücadeleleri tarafýndan besleniyor.

Parçalanan Zincirler Ekim Devrimi, emperyalizmin en zayýf halkasý olan Rusya’da zafere ulaþmýþtý. Bu zaferi izleyen bir dizi ülke devrimi ise yenilgiyle sonuçlandý. Burjuva dünyasý, yeni Ekim zaferlerini engelleyebilmek için faþizmi iþbaþýna getirdi. Ekim yolunda ilerleyen devrimci geliþmeleri ezmek amacýyla inanýlmaz bir baský aygýtý ve tüm ekonomik olanaklar kullanýldý. Bu nedenle Rusya’da devrim uzunca bir süre yalnýz kaldý. Günümüzde, emperyalizmin ulaþmýþ olduðu yeni evre, tüm baðýmlý ülkelerin proleterlerini ve emperyalist merkezlerdeki emekçileri ayný kader ortaklýðýnda birleþtirdi. Ayaklanmalar yüzyýlýnýn ateþi dünyanýn beþ kýtasýnda birden yanýyor. Rusya’nýn bir dönem yaþadýðý yalnýzlýðý artýk her hangi bir ülkenin devriminin yaþamasý düþünülemez. En baþta, yaþayan sosyalist ülkeler, devrimci ayaklanmalarýn baþ destekçisi durumundalar. Latin Amerika’nýn devrimci halklarý üzerinde Küba’nýn etkisi biliniyor. Üstelik, haberleþme ve ulaþým teknolojisinin geldiði düzey ve yaygýnlýk, devrimleri bulaþýcý bir virüs hýzýnda dünyanýn dört bir tarafýna yayýyor. Geçiþ çaðý, Ekim Devrimi’nden bu yana sürüyor. Bütün bu dönem boyunca dünya proletaryasý ve emekçiler, mu- G azzam birikimler elde ettiler. Sosyalizm, kapitalizm karþýsýnü da tüm yönlerden üstünlüðünü kanýtladý. En baþarýsýz sosyalizm deneyimleri bile, en iyi kapitalist ülkelerden on kat, yüz n kat daha demokratik, kültürel anlamda daha üstün bir yaþam d yarattý. Ýnsanlýk sosyalizm sayesinde muazzam dönüþümler e yaþadý. Yaþamaya devam edecektir. Emperyalizmin her yanýndan paslanýp çürümüþ olan zinciri, bir deðil bir çok yerden m kýrýlýyor. Büyük insanlýk, Ekim Devrimi’nin ve Leninist partilerin gösterdiði yoldan, devrimci zor araçlarýyla, özlemlerinin en büyüðüne, gerçek özgürlükler dünyasýna kavuþacaktýr.

13


YENÝ EVRE’DE YENÝ EKÝMLER

G ü n d e m

Büyük Ekim Devrimine iliþkin oldukça bilinen bir anekdot vardýr: Devrimin zaferi üzerinden tam yetmiþ gün geçmiþtir. Yetmiþbirinci günün sabahý Lenin gece boyunca yaðan karlarýn üzerinde sevinçten yerinde duramaz. Merakla kendisini izleyenlere þöyle seslenir: “Yaþasýn! Paris Komünü’nden birgün daha fazla yaþadýk.” Lenin’in kuruluþuna öncülük ettiði Sovyetler Birliði, yetmiþdört yýl boyunca ayakta kalmayý baþaracaktý. Eski Rus takvimiyle 25 Ekim’de, yeni takvime göre 7 Kasým’da Bolþevik kýzýl müfrezeler öncülüðünde, burjuvalarýn karargah kurduðu Kýþlýk Sarayý ele geçiren Rusya proletaryasý, koskoca bir çaðýn müjdesini veriyordu. Bu, kapitalizmden komünizme geçiþ çaðýdýr. Geçiþ çaðý betimlemesini iyi anlamak gerekiyor. Marx’ýn sözleriyle bu “koca çað”, tek bir ülke ya da ülkeler topluluðu için düþünülmemelidir. Söz konusu olan, bütün dünya ülkelerini kapsayan bir geçiþtir.

Büyük Meydan Savaþý

12

Emperyalizmle birlikte kapitalizm, bir dünya sistemi

halini aldý. Bir avuç emperyalist ülke, dünyanýn geri kalaný üzerinde egemenliðini kurarken, ayný zamanda dünyanýn her alanýnda kapitalizmi geliþtirdi. Sermaye her gittiði yerde kendi iþleyiþ yasalarýný hakim kýldý. Tarih, tek bir ülke ile sýnýrlý olmayan, bir dünya ve insanlýk tarihi seviyesine, en çok bu dönemde ulaþtý. Eðer dünya tarihi kapitalizmden komünizme geçiþ için olgun bir duruma gelmemiþ olsaydý, büyük Ekim Devriminin kaderi, bu olgunluða ulaþmayan bir tarihte ortaya çýkan Paris Komünü’nden farklý olmazdý. O soðuk kýþ sabahýnda karlar üzerinde gezinen Lenin’in alýþýlmadýk sevincinin ardýnda, kuþkusuz bu derin kavrayýþ vardý. Tek baþýna hiçbir olay, -bu olay büyük bir devrim bile olsa-, insanlýk tarihine yeni bir sayfa açmaya yetmez. Ekim Devrimini sonraki devrimlerin tümünü etkileyen büyük bir olay haline getiren, kapitalizmin dünya çapýndaki geliþiminin komünizme geçiþ çaðý için koþullarý uygun hale getirmesiydi. Ekim Devrimi, geçiþ çaðýndaki bitmez tükenmez kavgalarýn ilk top atýþý oldu. Ýnsanlýk, kapitalizmi aþmak, komünizme varmak yolunda bugüne kadar onmilyonlarca savaþçýsýný feda etti. Ýkinci Paylaþým Savaþýnda yalnýzca Sovyetler Birliði yirmi milyon insanýný kaybetti. Kapitalizmden komünizme geçiþ çaðýný dünya çapýnda düþündüðümüzde, son onbeþ yýlýn geliþimi daha net anlaþýlýr. Tarih hiçbir zaman düz bir çizgide ilerlemedi; duraksamalar, hatta bazen geri düþüþler ve nihayetinde her zaman büyük sýçramalar biçiminde bir çizgi izledi. Bunu en iyi, feodalizmden kapitalizme geçiþi kapsayan, yaklaþýk ikiyüz yýl süren burjuva devrimleri döneminde gözlemleyebiliriz. Eski toplumu temsil eden feodalizm, defalarca burjuvazinin elinden iktidarýný geri almayý baþardý. Fakat, eski toplum asla kendini restore etme iþini baþaramadý. Ýktidarý yeniden elegeçirmeyi baþaran feodaller, attýklarý her adýmda kapitalizme geçiþe hizmet etmek zorunda kaldýlar. Bugün yaþananlar, bir de bu kavrayýþla ele alýnmalýdýr. Leninist Parti bu konudaki görüþlerini, “sosyalizm öldü!” çýðlýklarýnýn ortalýðý kapladýðý ve tüm bir devrim cephesini büyük bir ideolojik baský altýna aldýðý 90’lý yýllarýn baþýnda dile getirmiþti. Sosyalist ülkelerde yaþanan geri düþüþler, karþý-devrimcilerin iktidarý ele geçirmeleri, tarihin akýþýný deðiþtirmeye yetmedi. Karþý-devrimcilerin geçici zaferleri karþýsýnda moralleri yerlebir olanlar, sosyalizmin kapitalizm karþýsýndaki yenilgisini ilan edenler hiç de az deðildir. Fakat, insanlýk tarihinin bütünü içinde oldukça kýsa sayýlmasý gereken on yýl sonra, dünyanýn bütün kýtalarýnda sosyalizmin, devrimci güçlerin muazzam atýlýmlarýna tanýk olmaktayýz. Bu durum tek bir gerçekle açýklanabilir: Kapitalizmden komünizme geçiþ çaðý sürüyor.

Ekim’in Yolunda Tarihin durdurulmaz akýþý içinde büyük dönüþümün en te-


insanlara sýcak yaklaþan insanlar aslýnda onlarýn gerçek düþmanlarý. Her zaman söylüyoruz, þu an dost olan omuz omuza birlikte çay içtiði arkadaþýdýr. Geceleyin burada birlikte yattýðý arkadaþýdýr. Ayný ekmeði yediði arkadaþýdýr, gerekince birlikte aç kaldýðý arkadaþýdýr. Yöneticiler, kurum idari amiri vs. bugün dost gibi davranýp sadece iþlerini yaptýrmanýn peþindeler. Sadece ve sadece bizden faydalanmak peþindeler. Arkadaþlara defalarca izah ediyoruz. Ücretsiz personel çalýþtýrýlmakta. Ücret vermeden þu anda içerde personel çalýþtýrýyorlar. SSK primi ödemeden, sigortasýz iþçi çalýþtýrýyorlar. Bu noktalarda genel anlamda bir yýðýn hukuksuzluk var. Y.E. Mücadele Birliði: Buradaki iþçiler ortalama kaç yýllýk iþçi? PTT Ýþçisi: Buradaki iþçilerin en yenisi iki yýllýk iþçi. Y.E. Mücadele Birliði: Kadrolu iþçilerle taþeron iþçiler arasýnda ne kadar ücret farký var? PTT Ýþçisi: Kadrolu iþçiler 800 milyon maaþ alýyorlar, taþeron iþçilerse 290 milyon maaþ alýyorlar. Burada kimi iþçiler, 1 buçuk milyara yakýn maaþ almakta. Aradaki uçurum gerçekten yüksektir. Ayný iþi yapan memur anlamýnda deðerlendirmemek gerekir. Ýþçi bazýndan bakarsak 1 buçuk milyara 290 milyon gibi orantýsýz bir rakam vardýr. Kurum bunu kendi eliyle teþvik etmektedir. Yöneticileriyle idari amirleriyle tamamýyla kendi eliyle teþvik etmektedir. Y.E. Mücadele Birliði: Ýþ býrakmadaki temel talepler nelerdir? PTT Ýþçisi: Temeldeki talepler, öncelikle bizim hazýrlamýþ olduðumuz, haklý taleplerimizi içeren takým sözleþmesinin imzalanmasý. Karþýlýklý güven ortamýmýz artýk kalmadý, bu noktadan sonra onlarýn þifahen vermiþ olduklarý sözlere güvenmiyoruz. Bize yýllýk izin vaat ettiler yýllar önce hiç birisi yerine gelmedi, kýdem tazminatý tazminatlarý verilmedi, hiçbirisi yerine gelmedi. Artýk biz onlarýn sözleriyle ya da sözleþmeleriyle çalýþmak istemiyoruz, biz karþýlýklý güven ortamý oluþturmak istiyorsak, bu sözleþmeye imza koyalým. Arkadaþlarýmýzýn haklarýný verelim, bu noktadan itibaren bu þekilde çalýþalým dedik. Patron da her zaman olduðu gibi olumsuz cevap verdi. Biz de o zaman, emekten gelen gücümüzü kullanarak, üretimden gelen

Saraçhane’deki Savaþ Karþýtý Eyleme PTT Ýþçileri de Katýldý...

gücümüzü kullanarak, -burasý için konuþuyorum- daðýtýmdan gelen gücümüzü kullanarak iþ durdurduk. Ayný zamanda baþka bir yasal sorun daha var, 21 gündür arkadaþlarýn günlük yevmiyeleri ödenmemektedir. 21 gündür arkadaþlarýn yevmiyeleri ödenmediði için de buradalar. Y.E. Mücadele Birliði: Anladýðýmýz kadarýyla ne PTT, ne de taþeron firma anlaþmaya sýcak bakmýyorlar. Ne yapmayý düþünüyorsunuz? Farklý eylemlere gidecek misiniz? Birkaç gün önce Saraçhane’de yapýlan savaþ karþýtý eylemdeydiniz. Bunun dýþýnda farklý eylemler düþünüyor musunuz? PTT Ýþçisi: En sonunda sesimizi kimse duymazsa PTT Bahçelievler Daðýtým önünde arkadaþlarýmýz kendini ateþe verecek ya da baþka þeyler yapýlacak, ama burada bir ses duyulacak. Buradaki zulmün bitmesi için, taþeronun talanýnýn sona ermesi için, her türlü ses getirecek eylem bizden beklensin. Bu noktadan itibaren gerek medya kuruluþlarýyla, gerek kamu kuruluþlarýyla karþýlýklý güven ortamýmýz zedelenmiþtir. Kimse bizim haklý taleplerimizi duymuyor, kulak týkýyor, bu noktadan sonra da bizim yapacaklarýmýz… bilemiyorum her þeyi yapacaðýz. Y.E. Mücadele Birliði: 21 gündür gece-gündüz buradasýnýz, herhangi bir destek alýyor musunuz? PTT Ýþçisi: KESK’e baðlý Haber-Sen 9 No’lu þube baþkaný zaman zaman gelip moral-motivasyon anlamýnda görüþmeler yapýyor. Türk-Ýþ’e baðlý Haber-Ýþ de gelip zaman zaman destek verdiklerini söylüyorlar. Ben kendilerine de tees- R süflerimi bildiriyorum. “Fiili olarak, içinizden görevlendirdiðiniz 50 tane 100 tane arkadaþý- ö mýz bizimle burada birlikte beklerse, bize fiili p destek saðlarsanýz o zaman biz anlarýz. Yoksa biz sizin verdiðiniz çayla-þekerle ayakta duro muyoruz. Bize moral lazým, motivasyon lazým. r Gerçekten, bu direniþin içerisinde unsur olmak lazým, öðe olmak lazým. Bu direniþi dýþa- t rýdan destekliyorumla bu iþ bitmez.” Sürekli a bunu söylüyoruz. Y.E. Mücadele Birliði: Son olarak söylemek j istediðini bir þey var mý? PTT Ýþçisi: Sonuna kadar buradayýz.

11


Zindanlarý Yýkacak, ZAFERÝ BÝZ KAZANACAÐIZ! Kolektif Bilinç Asla Yokolmaz! Hafýzasýný yitirse de, devrimci bir tutsaðýn teslim alýnmaya karþý direncini, devrime, partiye ve yoldaþlarýna baðlýlýðý en canlý, en somut, en içten haliyle anlatan TKEP/L davasý tutsaðý Ölüm Orucu savaþçýsý Ergül Çiçekler’in* yoldaþýna yazdýðý satýrlarý okurlarýmýzla paylaþmak istedik. Ýþte o satýrlardan kýsa bir bölüm: “Merhaba, Birkaç gün önce yolladýðýn mektubu aldým. Daha doðrusu, mektup, kaðýtlar ve þiir kitabýný. Tüm hepsi için teþekkür ederim. Biliyorum, bunlarý karþýlýksýz yaptýnýz, ama ben yine de sizlere, bir þeyler göndermek isterdim, maalesef burada sizlere layýk bir þey yok. Mektubun önümde, okuyarak yazýyorum, baþka türlü yazamýyorum. Saðlýðýmý sormuþsun, iyi olduðumu düþünüyorum. Doktorlar, daha doðrusu profesörler, bana 80 yaþýma gelsem de artýk hafýzamý düzeltemeyeceðimi, düzelmeyeceðimi söylediler. Bildik bir tedavisi yokmuþ. Bu biraz moralimi bozdu. Ama yanýp yýkýlacak kadar da aciz deðilim. Çünkü piþmanlýk duyacaðým bir þey yok. Ayrýca, belki diyeceksin, ‘bilim yanýlmaz’, bundan emin deðilim, ama profesör doktorlar da yanýlýr. O, konformist teslimiyetçi profesörlerin düþüncesi. Ben bir gün mutlaka beynimi düzelteceðim. Bu benim, benimle olan kavgam. Unuttuklarýmý hatýrlayacaðým ya da en azýndan unuttuðum þeyler ne, onu bileceðim. Hayýr, böyle de yaþanýr, ama ben bunu tercih etmemeliyim. Bir gün, ama mutlaka bir gün, yine nor-

mal bir insan gibi uyanacaðým. Çalýþma ortamýndan bahsetmiþsin, çok güzel bir ortammýþ, sýcak sohbet, çalýþma. Ben çok fazla sizinkine benzer ortamlarda bulunduðumu söyleyemeyeceðim. Ben kapalý ortamlarda çalýþmayý hiç sevmem ve bundan dolayý da beceremem. Ama gene de sizlerin yanýnda olmayý çok isterdim. (…) Biliyor musun, sizlere yazmak hem çok güzel, hem de çok zor. Bana hem çok yakýnsýnýz ama hem de çok uzaksýnýz. Hem sizlerin duymak istediklerini hem de benim söylemek istediklerimi yazamýyorum. Elimde deðil, üzgünüm demek yetmiyor, ama daha ne diyebilirim ki… Bir ara verdim… Yolladýðýn kitabý (Mavi Atlasa Kýzýl Þeritler Çektik) okumaya baþladým. Tabii kýsa kýsa þiirleri ezberleyebilir miyim, sanmýyorum. Ama Önsöz’ünü beðendim. Belki bana bir süre sonra bir þeyler çaðrýþtýrýr. Ýçindeki þiirleri daha önce görmedim -en azýndan hatýrlamýyorum-. (…) kitap güzel olmuþ, þu an elimde, bakýyorum. Sadece aklýmdan geçti, kitabýn arasýna 5-10 tane kara kalem vb. siyah beyaz çizimler koysaydýnýz, sanki daha da güzel olurdu diyebilirim. (…)” *Ergül Çiçekler, 2 hafta önce Bakýrköy Ruh ve Sinir Hastalýklarý Hastanesi’nden tekrar Kandýra F Tipi Cezaevi’ne götürülmüþtü. Yapýlan müdahale sonucu þu an son on yýlýný ve Ölüm Orucu eylemini hatýrlamayan Ergül Çiçekler, günlük olaylarý da bir günden uzun süre hafýzasýnda tutamýyor.

O BÜYÜK GÜN GELDÝÐÝNDE YÝNE DOSTLUKLA KUCAKLAÞACAÐIZ

Z i n d a n l a r 14

“Vurulmuþum Daðlarýn kuytuluk bir boðazýnda Vakitlerden bir sabah namazýnda Yatarým kanlý, upuzun Düþüm gecelerden kara Bir hayra yoraným çýkmaz Caným alýrlar ecelsiz Sýðdýramam kitaplara Þifre buyurmuþ bir paþa Vurulmuþum Hiç sorgusuz, sualsiz” … Tokat’ýn Zile ilçesi Yaylayolu Köyü civarýnda çýkan çatýþmada dört MKP-HKO gerillasý ölümsüzleþti: Cemal Keser, Zeynel Aslan, Kenan Köþedeniz ve Erol Baþtuð. Uðruna tüm yaþamlarýný verdikleri mücadele içerisinde ölümsüzlük yataðýna uzanýrken geride kalanlara devrim için yaþanmýþ bir yaþamýn deðerlerini býraktýlar. Uzun süren devrimcilik yaþamlarýnýn en önemli süreçlerinden alýnlarý dik çýkmayý baþarmýþ olan gerillalar, düþmanla girdikleri son çatýþmada da yiðitçe dövüþmüþ ve devrim sayfalarýna adlarýný yazdýrmýþlardýr. Onlar daðlara sevdalý devrimcilerdi. Belki de en büyük

hayalleriydi daðlara gidip, orada savaþarak ölümsüzleþmek… Hiçbir þey onlarý hayallerini gerçekleþtirmekten alýkoyamadý. Umut adýnda bir gülümseyiþ býraktýlar arkalarýnda. Dostça paylaþýlmýþ anýlarý, hiç unutulmayacak olan paylaþýmlarý… Gülüþlerine bin kurþun sýkýlmýþ da olsa, umuda kurþunun iþlemeyeceði günlerdeyiz artýk. Anýlarý önünde saygýyla eðiliyoruz. Zafere kadar daima! Sevgili Cemal, Dursun’un ölümsüzlük haberinden sonra senin de ölümsüzleþtiðinin haberini aldýk. Ýkinizin de gülüþleri ayrý ayrý öyle yer etmiþ ki belleðimizde, onlarýn solabileceðini bir an bile düþünmedik. Sizinle bir gün yeniden kucaklaþýp, konuþamamanýn, birlikte aðýz dolusu gülüþüp söyleþememenin acýsý çöreklendi içimize. Ama hep aramýzda olduðunuzu bilmelisiniz. Zaten ölümsüzlük, insanýn doðal yaþamýnýn sona ermesinden sonra baþka yüreklerde yaþamaya devam etmesi deðil midir? Siz bizimle beraber yaþamaya devam ediyorsunuz. Biz sizin yerinize de mücadele etmeye devam ediyoruz. Sizin uðruna canýnýzý verdiðiniz devrimi gerçekleþtirdiðimizde yine omuz omuza halaya duracaðýz. O büyük gün geldiðinde yine dostça kucaklaþýp anýlarý yadedeceðiz. Daima… Zindandan Bir Arkadaþý


ARMUTLU BARÝKATLARINDAN... 14 Eylül 2001 akþamý, radyodan haberleri dinliyoruz. “Küçük Armutlu’ya Saldýrý!” bu haber hepimizi dehþete düþürüyor. K.Armutlu’ya, Ölüm Orucu eylemine devam ederken ölümsüzleþen Ümüþ Þahingöz’ün cenazesini bahane ederek saldýrýyor devlet... Haberler devam ediyor... “Armutlu’ya giriþ çýkýþ yapýlamýyor”diyor radyodaki spiker. Ne yapmalýyýz diyoruz? Soran gözlerle birbirimize bakýyoruz. Hepimizin yüzünden ayný ifade okunuyor. “Ne olursa olsun oraya gitmek!” Hiç vakit kaybetmeden yola çýktýk, yanýmýzda oralarý bilen bir yoldaþla. Uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra Armutlu’ya girebildik. Gece yarýsý... Barikatlar baþýnda ateþler yakýlmýþ, yeni bir saldýrý bekliyor herkes. Biz de kendimizi tanýtýp omuz omuza düþmanla savaþmak için geldiðimizi söylüyoruz. Ölüm Orucu evi önündeki nöbet çok çabuk geçiyor, gün doðuyor... Barikat sorumlularýndan Sultan’la konuþuyoruz, orada kalýp barikatlarda birlikte savaþmak istediðimizi söylüyoruz. Bizi ikinci barikata götürüyor Sultan. Leninistler olarak barikatlarýn arkasýnda yerimizi alýyoruz. Mahallenin giriþinden itibaren belirli aralýklarla kurduk barikatlarýmýzý. Biz mahallenin giriþindeki ikinci barikattýk. Daha sonradan barikatlarý numaralandýrdýðýmýzda adýmýz Ýkinci Barikat olarak kaldý. Eðer düþman Ölüm Orucu eyleminin yapýldýðý evlere Armutlu’nun merkezinden girmeye kalksaydý, onlarýn karþýsýna çýkacak olan ikinci engel biz Leninistlerdik. Ölüm Orucu eylemcilerine de yaklaþýk 500 metre uzaklýktaydýk. Hemen organizasyon yapýlmýþtý. Siper yoldaþlarýmýzla ortak bir ekiptik orada. Barikat komutanýmýz çok genç bir siper yoldaþýmýzdý. Gün içinde iri taþlar topluyor barikatý güçlendiriyor, yollara demirler geriyor, çukurlar kazýyor, molotoflar, sapanlar hazýrlýyor, taþ atma, hedef vurma çalýþmalarý yapýyorduk. Polis sýk sýk keþif ve taciz uçuþlarý yapýyordu üzerimizde. Neredeyse evlerin çatýsýna deðecek denli yaklaþýyordu barikatlarýn üzerine. Polis helikopterlerinin sesleri duyulduðu anda yüzlerimiz maskeli, halaya duruyorduk düþmana karþý. Akþam olduðunda iþlerinden evlere dönen iþçi-emekçi halk, barikatlarýmýza misafir oluyorlardý. Birlikte sohbet ediyor, yakýlan ateþ etrafýnda türküler, marþlar söylüyorduk. Barikatlardaki dördüncü günümüz 15 Eylül’de, Ölüm Orucu savaþçýlarýna yapýlan saldýrýyý protesto etmek için zindanda feda eylemi yapan Ölüm Orucu savaþçýsý Ýbrahim Erler’in ölümsüzleþtiði haberi gelmiþti. Bu haber, tüm barikatlarda saygý duruþu ve sloganlarla karþýlandý. Akþam saatlerinde de K.Armutlu halký barikatýmýza geldiðinde, Ýbrahim Erler için biz Leninistler de bir anma yaptýk. Küçük bir konuþmanýn ardýndan saygý duruþunda bulunularak sloganlar attýk. 22 Eylül’de K.Armutlu halkýyla görüþmeler yapan polis, barikatlarýn kaldýrýlmasý halinde buraya saldýrmayacaklarýný, polis gücünü de geri çekeceðini söylüyordu. O gün akþamüzeri anlaþmanýn

yapýldýðý ve barikatlarýn söküleceði haberini aldýk. Bu bizim için anlaþýlmasý mümkün olmayan bir durumdu. Çünkü düþmana güvenilmezdi. 19 Aralýk’tan 3-5 gün önce F tiplerine geçiþin ertelendiðini söyleyen, ardýndan en kanlý katliamla tutsaklarý onlarca ölü, yüzlerce yaralýyla F tiplerine götüren düþman, ayný düþmandý. Ölüm Orucu savaþçýlarýný koruyan en büyük engel olan barikatlarýn sökülmesi, eylemcileri ve refakatçileri düþmanla yüz yüze býrakmak demekti. O akþamüstü, her taþýný ellerimizle yaptýðýmýz barikatýmýzý söktük. Diðerlerini de… yollara özel olarak daðýttýðýmýz taþlarý temizledik… Barikatlar kalktýðý için sürekli orada kalmamýzý gerektirecek bir þey kalmamýþtý, ayrýldýk… Sürekli gidip geliyor, K.Armutlu’yu bizsiz býrakmýyorduk.

Armutlu’da Katliam!

5 Kasým’da Armutlu’ya panzerler, gaz bombalarý, uzun namlulu silahlarla saldýran polis 19 Aralýðý aratmayacak bir katliam gerçekleþtirdi. Ölüm Orucu savaþçýsý Arzu Güler, barikat sorumlusu Sultan Yýldýz, refakatçi Barýþ Kaþ, 96 Ölüm Orucu savaþçýsý Bülent Durgaç bu alçakça saldýrýda katledildiler. Orada siper yoldaþlarýmýzla olamamak... Yiðit Sultanýmýzýn yanýnda, arkamýza alamamak Ölüm Orucu savaþçýlarýný... Onlar gibi göðüsleyememek ölümü... Canýmýzý çok yaktý, yüreðimizi daðladý... Yine Armutlu’dayýz, ama bu sefer yanýp yýkýlmýþ evin önünde boþ kovanlara, gaz bombalarýna bakýyoruz.... Birkaç gün daha orada kaldýktan sonra gidiyoruz. Yine bir haber... “Armutlu Ölüm Orucu evine saldýrý!” 13 Kasým sabah saat 06:40’da yeni bir katliam için kollarý sývadý faþist devlet güçleri. Gaz bombalarýyla uzun namlulu silahlarýyla Ölüm Orucu evine saldýrýyorlar. Demir kapýsýný kýrarak içine girdikleri evde Ölüm Orucu savaþçýlarý ve refakatçilerine vahþice saldýrarak gözaltýna alýyorlar. Öðlen saatlerinde de Alibeyköy Ölüm Orucu evinin ablukaya alýndýðýný duyuyoruz... Alibeyköy’e yetiþebiliyoruz. Ölüm Orucu savaþçýsý Aydýn Hambayat dýþarýda bulunan halka bir konuþma yapýyor ve evde bulunan diðer Ölüm Orucu savaþçýlarýyla aþaðýya iniyorlar. Ölüm Orucu savaþçýlarý ve refakatçileri gözaltýna alýnýyor burada da. DGM önünde bekliyoruz. Gözaltýna alýnan Ölüm Orucu savaþçýlarý hastaneden getiriliyor az sonra. Zýlgýtlar ve alkýþlarla karþýlýyoruz onlarý. DGM’de görülen duruþma sonrasý Armutlu ve Alibeyköy Ölüm Orucu evinde bulunan savaþçýlardan çoðu tutsak alýnýyor. Bu saldýrýdan sonra Armutlu ve Alibeyköy’de Ölüm Orucu eylemi bitiriliyor.

Z i n d a n l a r

Ýstanbul’dan Leninistler

15


SARAÇHANE KAPANINDA EYLEM 19 Ekim’de Irak’ta iþgale ve asker gönderilmesine karþý bir eylem düzenlendi. Irak’ta Savaþa Hayýr Koordinasyonu’nun tertiplediði eylem, Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi binasýnýn önünde yapýlacaktý ve sonrasýnda Beyazýt’a yürünecekti. Ancak polisin izin vermemesi üzerine, inisiyatif eylemi Saraçhane Parký’na çekti. Yani kapalý bir alana… Zaten Irak’ta Savaþa Hayýr Koordinasyonu’nun düþündüðü tek þey basýn açýklamasýydý. Açýklamayý yapýp, bir an önce eylemi bitirmeyi düþünüyorlardý. Daha önce Koordinasyon’u oluþturan bileþenlerin yapmýþ olduðu toplantýda getirileceði söylenen kitle getirilmediði için Beyazýt’a yürüyüþ, Koordinasyon’un gündeminden tamamýyla çýkmýþtý. Kazasýz belasýz eylemi kotarmýþ olmayý istiyorlardý. Mücadele Birliði Platformunun, DEHAP, Haklar ve Özgürlükler Cephesi (HÖC), Devrimci Hareket, EMEP, direniþteki PTT iþçileri, Baðýmsýz Devrimci Sýnýf Platformu (BDSP)’nun katýldýðý eylem, polisin yoðun ablukasý altýnda sloganlarla baþladý. Biz, Mücadele Birliði yazan pankartýmýz, Deniz Gezmiþ posterlerimiz, “Denizlerin Yolunda DÖB Saflarýna” yazan afiþlerimizle, sloganlarýmýzla eyleme baþladýk. Yaklaþýk 500’ün üzerindeki kitleye polisin saldýracaðý, eylemin baþýndan itibaren belli olmuþtu. Sermayenin kolluk güçleri; gaz maskeleri, çevik polisi, köpekleri ve 19 Aralýk’ta devrimci tutsaklara karþý kullanýlan biber gazlarýyla kitleyi ablukaya almýþtý. Kitlenin toplandýðý yer ise, onlarýn gökte arayýp da yerde bulduklarý cinsten, tam bir kapandý. Ýnisiyatifin okuduðu basýn açýklamasý sloganlarla sýk sýk kesildi. Basýn metni okunduktan sonra polislerde bir hareketlilik görüldü. Saldýrý baþlayacaktý. Biz de faþizmin anladýðý dille karþýlýk vermek için sopalarýmýzý hazýrlamýþtýk. Az önce tüm sesleriyle slogan atan EMEP’liler, polisin hareketliliðini görünce kitlenin arkasýndan kaçmaya baþladýlar. Polis telsizlerinde ise “daðýlmalarýna izin vermeden etkisiz hale getirin” talimatý gelmiþti. Ve özellikle Mücadele Birliði pankartý arkasýndakileri göstererek “bunlarý alýn” diyorlardý. Reformistler ve oportünistler gerçek yüzlerini gösterip

E y l e m

16

kaçarken, polis, özellikle bizi hedef alarak saldýrýya baþladý. Kitlenin polise arkasýnýn dönük olmasý yüzünden, saldýrý baþlayýnca izdiham oluþtu. Bir de yoðun biber gazý sýkýlýnca ne görebiliyor, ne karþýlýk veriyor ne de nefes alabiliyorduk. Bu kargaþada bir de çýkacak yerin olmamasý, kitleyi dar bir alana sýkýþtýrmýþtý. En baþýndan beri polisin planladýðý olmuþtu. Tesadüfi olarak kitlenin sýkýþtýðý demir parmaklýkta bir açýðýn bulunmasýyla, kitle buradan kurtuldu ve sokaklara daðýldý. Bu arada tüfeklerle atýlan gaz bombalarý bir okurumuzun elbisesini delerek yaralanmasýna yol açtý. Elbisesinin kalýn olmasý hayatýný kurtarmýþtý. Ancak burjuvazinin güvenliðinden sorumlu polisler, kitlenin ara sokaklarda birleþebileceði korkusuyla Unkapaný’ndan Eminönü’ne kadar panzer desteðiyle daðýlan kitleyi kovaladý. Kitlenin büyük bölümünün devrimci çevrelerden olmasýna raðmen tertip komitesinin eylemde devrimci bir nitelikten yoksun tavýrlar göstermesi kitleyi çaresiz býraktý. TC’nin faþist karakteri gözardý edilerek, eylemin sadece bir basýn açýklamasý kalýplarýna sokulmasý, en geniþ birliktelik söylemiyle Özgür-Der gibi gerici-faþistlerin Koordinasyon içerisinde olmasý ve eyleme gelmemesi, tüm güçleriyle eyleme katýlacaklarýný belirtenlerin 30 kiþiyi bulmayan sayýyla katýlmasý, bir an önce açýklamanýn okunup eylemin bitirilmek istenmesi vb. etkenler geliþmelerin seyrini belirledi. Sermaye, kolluk güçlerinin uygulamalarýyla savaþa karþý eyleme geçenlere nasýl davranacaðýný bir kez daha gösterdi. Biz de emperyalist savaþý ancak kendi burjuvalarýmýzý devirerek önleyebileceðimizi göz önüne alarak, bu tarz eylemlerde faþizme anladýðý dilden, devrimci zoru kullanarak cevap vermeli ve kendimizi bu yönde geliþtirmeliyiz. Koordinasyona gelince; devrim ve iktidar hedefli bir birliktelik yerine, kýsmi haklar için en geniþ birlikteliðin getirdiði sonuç budur… EMPERYALÝST SAVAÞI DEVRÝM ÖNLER! BÜTÜN NAMLULAR ÝÞGALCÝLERE VE Ý ÞBÝRLÝKÇÝLERÝNE!


Sorun Eðitim Sisteminde Deðil,

KAPÝTALÝST ÜRETÝM SÝSTEMÝNÝN KENDÝSÝNDEDÝR 12 Eylül 1980 darbesinin hemen ardýndan kurulan YÖK’ün, 1980’li yýllardaki en büyük icraatý, akademik yaþamýn resmi ideolojinin ihtiyaçlarý doðrultusunda yeniden yapýlandýrýlmasý oldu. 12 Eylül askeri faþist darbesini izleyen dönem ve askeri iktidarýn geride býraktýðý faþist yasalarýn etkisi altýndaki üniversitelerin sýnýfsal iþlevine baktýðýmýz zaman, sömürü iliþkilerinin sürmesi ve toplumun sýnýflara bölünmüþlüðünün yeniden üretilmesine hizmet ettiðini görürüz. YÖK, faþist TC’nin, komünist düþünceyi sindirebilmek, devrimci öðrenci hareketlerini bastýrabilmek, üniversiteleri (öðrencileri) tam hakimiyeti altýna alabilmek ve egemen sýnýfýn ideolojini yaygýnlaþtýrmak amacýyla yarattýðý kuruntulardan biridir. ‘YÖK’e Hayýr’ gibi sloganlarla her 6 Kasým’da eylem yapan reformistler; dün olduðu gibi bugün de sorunu, kapitalist sistemin yalnýzca bir parçasý olan eðitim sistemine baðlamaktadýrlar. YÖK’ün kaldýrýlmasýyla, üniversitelerin özgürleþeceðini, böyle bir sistemde parasýz eðitimin mümkün olabileceðini ve bunun gibi bir çok ufak kazanýmlarla sorunlarýn çözüleceðini sanmaktadýrlar. Oysa ki sorun; parçada deðil, bütünün kendisindedir. Üniversitelerde verilen eðitim, öðrencilerin beyinlerini iþe yaramayan boþ bilgilerle doldurup, boþ insanlar yaratmaya yöneliktir. Ticarethaneye dönüþtürülmüþ bu kurumlarda burjuva ideolojiyi benimseyen bazý öðrenciler, bir yandan sistemi þikayet ederken, diðer taraftan da kapitalist sistemin yüklemiþ olduðu ‘kar hýrsý’ bilincini geliþtirmektedirler. Daha iyi bir yaþam adýna planladýklarý þeyler, yarýn birçok insanýn daha aç kalmasý demek oluyor. Asýl amaçlarý kendi yaþamlarýný güvence altýna almak olan bu insanlarýn, kendi bitmeyen çeliþkileriyle yok olmaya yüz tutmuþ bu sisteme baðlýlýklarý, kendi burjuva sýnýf karakterleri sonucudur. Ama bu kesim, öðrenciler arasýnda çoðunluk deðildir. Üniversitede baþka sýnýflarýn çocuklarý olduðu gibi, kiþisel yetenekleriyle, zorlukla da girmiþ olsalar, emekçi halk çocuklarý da var. Her geçen gün üniversite kapýlarý bu kesime daha çok kapanýyor. Çünkü üniversitede okuyabilmek, baþlý baþýna bir maddi yük getiriyor. Bugünün üniversite öðrencileri, yarýnýn yaþamdan kovulmuþ diplomalý iþsizleri olduklarýnda, öfke ve isyan, artýk vazgeçilmez bir öðe olarak kendini gösterecektir. Bizler, Denizlerin yolundan devam ederek, bize býrakýlmýþ olan bu kavgayý en iyi þekilde temsil etmeliyiz. Bulunduðumuz üniversitelerde DÖB’leri kurmalý, çalýþmalarýmýzý buna göre þekillendirmeliyiz. Emperyalist-ka-

pitalist sistemin varlýðýný koruyabilmek için, var gücüyle saldýrdýðý bu günlerde tabi ki baskýlar devrimci öðrenciler üzerinde de yoðunlaþmaktadýr. Öðrenciler bugün alanlara çýkýp yalnýzca akademik özgürlükleri için savaþmamalýdýr. Çünkü bu sistemde her hak, geri alýnmak üzere verilir. Ýþte bu yüzden; “Politik Özgürlük Kazanýlmadan Akademik Özgürlük Kazanýlamaz” þiarýyla öðrenciler, proletaryanýn yanýnda yer alarak eylem alanlarýný G doldurmalýdýrlar. Öðrenciler olarak, DÖB çalýþmalarýmýzý hýzlane dýrmalýyýz. Her yeni günde devrimi en iyi þekilde örn gütlemeliyiz. Faþist TC ve onun temeli bu sisteme, ç zindanlar üzerinde yürütülen katliam politikalarýna, açlýða, yoksulluða, sömürüye karþý, Leninist saflarda l yerimizi alýp en iyi þekilde savaþmalýyýz!!! DEVRÝM BÝZÝZ BÝZ DEVRÝMÝZ! HALKLAR VE TUTSAKLAR ÖZGÜRLEÞMEDEN ÖÐRENCÝLER ÖZGÜRLEÞEMEZ! AN ÞOREÞ AN MIRIN!

Akdeniz DÖB

i k

17


KAPÝTALÝZM ÖLDÜRÜR KAPÝTALÝZMÝ ÖLDÜRELÝM Kapitalist bir düzende yaþamak zorundaysanýz, sorunlar hep aynýdýr. Sömürülürsünüz. Emeðinizin karþýlýðýný asla alamazsýnýz. Bu mektubumda, kendi çalýþtýðým fabrika dýþýnda baþka olaylardan, baþka geliþmelerden, kapitalizmin nasýl öldürdüðünden bahsetmek istiyorum. Faþizm, her gün biraz daha aðýrlýðýný ve vahþiliðini hissettiriyor. Bu durumda bizlerin iþini biraz daha kolaylaþtýrýyor. Çalýþtýðým fabrikada bilinçsiz ya da geri bilinçli iþçiler büyük çoðunlukta ama bu durum beni hiçbir zaman umutsuzluða itmedi. Çünkü faþizm, onlarý bize doðru, komünizme doðru itti, itmeye de devam ediyor. Onlar da görüyorlar ki kapitalistler din, dil, ýrk ayrýmý yapmadan sömürüyorlar. Her þey o kadar açýk ki yoldaþlar, kapitalist düzen yalnýzca sömürmüyor, ayný zamanda öldürüyor da. Ýþte size bunlardan birkaç örnek. Fabrikalardan birinde bir iþçi arkadaþýmýz, yüksek bir yerden düþerek hayatýný kaybediyor. Yanýnda kimse yok ve düþtüðü yerse, hareketli bir insanýn düþebileceði yer deðil. Herkes hayret ediyor. Ölümünün sebebiyse çok geçmeden anlaþýlýyor. Anne mezarda aðlarken, patron geliyor ona patronu gösteriyorlar. Anne patronun üzerine yürüyerek þöyle sesleniyor, “Katil herif, yavrumu sen ld rd n, o i i yapacak kimse yok muydu? Yavrumu yast na ba koymadan geri g t rd n. imdi rahat m s n?” Kapitalistlerin sürekli istedikleri bir þey var. Az iþçiyle çok iþ. Öyle ki; elektrikçi ve makinist gibi iþçiler alternatifsizdir. Bu sistem yeni kölelik yasasýyla daha da yaygýnlaþtý. Bu iþçiler mesaili çalýþtýðý zaman 12 saat mecburi çalýþýrlar, daha sonra ya fabrikada uyurlar ya da herhangi bir arýza sýrasýnda saat kaç olursa olsun, evlerinden çaðrýlýrlar. Bu þekilde çalýþan iþçiler de ister istemez çalýþýrken uyurlar, ya elektrik çarpar ya makine sýkar ya da yüksekten düþerler. Bir baþka fabrikada bir arkadaþýmýz iþyeri hekimine (sözde revir) gidiyor. Ýþçilerin deyimiyle “Veteriner hekim” Bu doktorlar iþyerine geldiklerinde ettikleri yemini dýþarýda unuturlar. Ýþler sýkýysa, kadrolarýn darlýðý nedeniyle hastaneye sevk etmezler. Arkadaþýmýz çýkýp þikayetini anlatýyor. Doktor teþhisi koyuyor, “tansiyonun var, kendine iyi bakmýyorsun” diyor. Adýný ezberlediði birkaç ilaçla durumu idare ediyor. Arkadaþýmýz sýk sýk doktora gidiyor. Onlarýn gözünde bu iþçi sýk sýk arýza yapan bir makina haline geliyor, o yüzden hemen elden çýkarmak gerekiyor. Öyle de yapýlýyor, 17. maddeden iþlem yapacak oluyorlar fakat son bir iyilikle(!) kendisinin istifa etmesi isteniyor. Baþka bir iþ bulma umuduyla çaresiz kabul ediyor. Çok geçmeden arkadaþýn ölüm haberini aldýk. Dýþarýda gittiði doktor kan kanseri olduðunu, ancak tedavi için çok geç kaldýðýný söylemiþ. Bunlar sadece birkaç örnek, iþ kazasý adý altýnda nice iþO çiler katlediliyor, nice cinayetler iþleniyor ve biz duyarsýz kalýrk sak bu cinayetlere çanak tutan bizler olacaðýz. Bu katil düzene son vermek için, kapitalizmi öldürmek için mücadelemize u bir hýz vermeli, daha fazla okumalý, okutmalý, bilinçlenmeli ve bir linçlendirmeliyiz. Ben buna inanýyorum. Komünist þair Nazým de dediði gibi “Ya l y ld zlara hayat g t rece iz, l Hikmet’in Ya d nyam za inecek l m.” Evet yoldaþlar, her geçen gün bozuk düzenin farkýna vaa rýp, yeni arayýþlar içine girenlerin sayýsý çýð gibi büyüyor. Onlar ra doðruyu, güzeli ve özgürlüðü komünizmin getireceðini and latmak, biz komünist iþçilere düþüyor. Bir baþka mektupta buluþmak umuduyla. Tüm Mücadele a Birliði çalýþanlarýný ve tüm yoldaþlarý en içten komünist duygun larýmla kucaklýyorum..

18

Ya Devrim Ya Ölüm Ýzmir’den Bir Ýþçi

ÖÐRENCÝLER SÝSTEMÝN KALBÝNÝ HEDEFLEMELÝ Sermaye sýnýfýnýn kendi düzenini devam ettirebilmek için baþvuramayacaðý þiddet ve vahþet yoktur. Geçmiþten günümüze bakýldýðý zaman, bunun çok belirgin örneklerini her alanda görmek mümkün. 12 Eylül faþist darbesinden bu yana, burjuvazinin saldýrdýðý ve en gerici kesimlerinin kadrolaþmasýnýn saðlanmasý için özel politikalar ürettiði alanlardan biri de üniversiteler oldu. Burjuva ideolojinin yeniden üretimi, teorik üretim ve çað dýþý eðitim ekseninde gündeme gelen üniversite, rejimi üretmeye çalýþýrken, kendisini hýzla tüketti. Baþta iþçi sýnýfý olmak üzere bütün ezilenlere ve sýnýf bilinçli eðitim emekçilerine kapýlarýný kapatan üniversite, gericiliðin farklý kesimleri arasýndaki rekabetin ve bilisizliðin kalesi oldu. Üniversite öðrencileri çok iyi bilmelidir ki; üniversitelerin esas misyonu burjuva sistemin ideolojisine ve etiðine katký sunmak ve bu ideoloji ve etiðin taþýyýcýsý olmaktýr. 1970 ve 80’lerde üniversite içinden iþçi sýnýfý hareketine gelen destek, egemenler tarafýndan unutulmadý. 12 Eylül 1980’den bu yana uygulamaya sokulan yasal ve yönetsel tedbirlerle devlet üniversiteler üzerinde yoðunlaþtý. Üniversitelerin toplumsal ve politik iþlevleri egemen sýnýf için yeniden düzenlendi. Bu koþullarda halen kalkýp mücadele vermemek, bunu reddetmek, burjuvazi safýnda yer almak demek deðil midir? Sadece kendi sorunlarýmýzla ilgilenecek kadar bencil miyiz, yoksa tüm insanlýðýn kurtuluþu için mücadele edebilecek kadar onurlu mu? Durup iyice düþünmek gerekiyor. Çok önemli bir süreçten geçtiðimiz bu dönemde, emperyalist-kapitalist sistemin saldýrýlarýný oldukça yoðunlaþtýrdýðý bu zamanda, bizler öðrenciler olarak acaba üzerimize düþen sorumluluðun ne kadarýný yerine getirebiliyoruz? Öðrenci gençlik bunun bilincine varmalýdýr. Çünkü sorunlar sadece eðitim sisteminde deðil. Eðitim, sadece bu kapitalist sistemin bir parçasý. Ve hiçbir zaman sorun, parçalarý yok ederek çözülemeyecektir. Bizler üstümüze düþen görevi en iyi þekilde yapmalýyýz. Kapitalist sistem her alanda yok oluþunu önlemek için var gücüyle saldýrýyor. Bu saldýrýlara karþý kayýtsýz kalmamalýyýz. Korkularý, kaybedecek þeyleri en üst düzeydedir artýk. Bu savaþýmý bilmek yetmemeli tabii ki, savaþýn nasýl kazanýlacaðýný da bilmek gerekir.. Bulunduðumuz alanlara göre pratik çalýþmalarýmýzý belirlemeli ve disiplinli bir þekilde yerine getirmeliyiz. Çoðu þeyler için öngörüde bulunmak veya yorumlamak bizi tatmin etmemeli, bizler çözümler üretebilecek, bir þeyleri örgütlü çalýþmayla deðiþtirebilecek inanca ve bilince sahip olmalýyýz. Devrimci Öðrenci Birliklerini kurarak örgütlenmeli, bu örgütlenmelerle yaþamýn her alanýnda sömürüye karþý durmalýyýz. Ýþçi ve emekçi sýnýfýn safýnda yerimizi almalýyýz. Yapýlan bunca katliama, zulme, zindanlarda gösterilen insanlýk dýþý muamelelere, bütün bunlarýn kaynaðý olan emperyalist-kapitalist sisteme karþý devrim ve komünizmin zaferi için hep birlikte savaþmalýyýz. HALKLAR VE TUTSAKLAR ÖZGÜRLEÞMEDEN ÖÐRENCÝLER ÖZGÜRLEÞEMEZ!

Akdeniz’den DÖB’lü Bir Öðrenci


YÜZYILIN MÝRASI

Dünya Düzeni” söylemiyle zaman kazanan kapitalizm, uyguladýðý neo-liberal burjuva politikalarýn gerçek niteliðinin ve sonuçlarýnýn ortaya çýkmasýyla, kapitalizme karþý olma bilinci, en üst seviyeye ulaþmýþtýr. Bu bilinç sýçramasý, kendini, yeni yüzyýla girmemize birkaç ay kala Seattle’da uluslararasý bir nitelikte ortaya koymuþtur. Ardýndan gelen gösterilerde ve sýçrama noktasý olan Cenova’da kitlenin hedef aldýðý semboller deðiþmiþ, ama hedef deðiþmemiþtir. Hedef her yerde, asalaklaþan, çürüyen, insanlýk için yýkýmdan baþka bir þey üretmeyen kapitalizmdir... Kapitalizmin yaþamýn her alanýnda ürettiði yýkým gerçeði, insanlýðý geleceðine sahip çýkmaya itiyor. Dünyanýn her bir yaný, yýkýmýn yarattýðý patlayýcý dinamiklerle dolu. Patlayýcý diKapitalist ekonominin ulaþmýþ olduðu geliþme düzeyinin namiklerin devrimlere neden olmasýndan korkan emperyalistemperyalist bir nitelik kazandýðý 20.yüzyýl, insanlýða “tarihin bayramlarý”, devrimleri hediye etmiþtir. Dünya proletaryasý ve kapitalist sistem, savaþ yoluyla devrimci dönüþüm çaðýnýn ilerlemesini durdurmak istiyor. 21. yüzyýl dünya proleter ve eemekçi halklar, iki büyük emperyalist paylaþým savaþýnýn yamekçi halklarýn, bir kez daha, köhnemiþ, çürüyen ve asalaklarattýðý acýlarý, bayram günlerinin coþkusuyla sevince þan bir sistemin, yýkýlma zorunluluðu karþýsýndaki nafile dönüþtürmesini bilmiþtir. 20. yüzyýl, proleter direniþi ile karþý karþýyadýr. Ve bir kez daha, emperdevrimlerle baþlattýðý devrimci dönüþüm çaðýyalist-kapitalist sistem, içine girdiði derin ekononý devam ettirmesi ve kapitalizmden komüNasýl ki, 20. mik bunalýmý savaþ yoluyla atlatabilmenin henizme geçiþ çaðýný baþlatmasý için, tarih yüzyýl emperyalist saplarý içinde, askeri gücüne dayanarak, dünsahnesindeki yerini 21. yüzyýla býrakyayý kendi çýkarlarý doðrultusunda yeniden paylaþým savaþlarý mýþtýr. 21. yüzyýl, koca bir yüzyýlýn biþekillendirmek istiyor. Tüm silahlarýný bir rikimiyle ve son on yýlýn biriktirdiði devrimlerin önünü açmýþ ve kez daha bileyen kapitalizm, dünyanýn güçle, sýçramalý geliþim dinamiðine yok oluþu anlamýna gelen nükleer savaþ dünya sosyalizmin kýzýllýðýyla uygun olarak tarih sahnesindeki ye“ayaklanmalar yüzyýlý”ný her ne pahasýna rini almýþtýr. tanýþmýþsa, bugün ABD olursa olsun kazanmak istiyor. “Yüzyýllarýn yüzü yýllarýn yüemperyalizmi tarafýndan baþlatýlan ABD emperyalizminin bu saldýrgan zünden meydana gelirmiþ.” 21. politikayý hayata geçirmek için bir neyüzyýlýn nasýl bir yüzyýl olacaðýný 3.Dünya Savaþý, sosyalizmin yeni dene ihtiyacý vardý, oturup bu nedenin þu kýsacýk birkaç yýla bakarak anörneklerinin yaratýlmasýyla oluþmasýný beklemek yerine her zaman lamak mümkündür. Neler sýðmadý sonuçlanacaktýr. ABD emperyalizmi, olduðu gibi, nedeni kendisi yarattý.Ve ki bu birkaç yýla... Seattle’dan Ce11 Eylül, bu neden olarak direk ABD nova’ya sýçramalý geliþim gösteren elinden kaçýrdýðý dünyayý savaþ eliyle tezgahlandý. Geleceðini tehlikede uluslararasý anti-kapitalist hareyoluyla yeniden kendi egemenliði gören kapitalizm, her türden çýlgýnlýða ket... Latin Amerika, Asya ve Afrika’da gerçekleþen açlýk isyanlarý... altýna almak bir yana, daha fazla açýk olduðunu, binlerce insanýn ikiz kulelerin yýkýntýlarýnýn altýnda can vermesiAvrupa’nýn göbeðinde dev grevler... egemen konumunu yitirip ne neden olarak bir kez daha göstermiþ olMilyonlarýn alanlarý doldurduðu 1 du ve ABD emperyalizmi 3.Dünya SavaMayýs eylem günleri... Filistin halkýsosyalizmin egemen güç þý’ný kendi yönünden baþlatmýþtýr.Önce Afnýn 2. Ýntifada’sý... 11 Eylül provokashaline gelmesiyle her ganistan, sonra Irak ve ardýndan belki Suriye, yonu... Afganistan’a saldýrý... Irak’a salÝran ve Sosyalist Kore... yandan dýrý... Dünyanýn en ücra köþelerine kadar Nasýl ki, 20. yüzyýl emperyalist paylaþým sayayýlan savaþ karþýtý kitlesel hareket... kuþatýlacaktýr. vaþlarý devrimlerin önünü açmýþ ve dünya sosya20. yüzyýlýn son çeyreðinde büyük bir ekolizmin kýzýllýðýyla tanýþmýþsa, bugün ABD emnomik bunalým yaþayan emperyalist-kapitalist sisperyalizmi tarafýndan baþlatýlan 3.Dünya Savaþý, sostem, bu süre içerisinde bunalýmýna çözüm bulmak bir yayalizmin yeni örneklerinin yaratýlmasýyla sonuçlanacaktýr. na, kapitalizmin dünya bunalýmý niteliðini kazanarak, emperyalist merkezleri de etkisi altýna alýp, doruk noktasýna ulaþmýþ- ABD emperyalizmi, elinden kaçýrdýðý dünyayý savaþ yoluyla yeniden kendi egemenliði altýna almak bir yana, datýr. Bunalýmý atlatabilmek için bir dizi yýkým programlarý uyha fazla egemen konumunu yitirip sosyalizmin egemen gulanarak, baðýmlý kapitalist ülkeler, ekonomik ilhak yoluyla D güç haline gelmesiyle her yandan kuþatýlacaktýr. çöküþe itilmiþtir. Sermayenin merkezileþme eðilimine uygun e Tarihsel geliþmenin hazýrladýðý bu koþullardan Leniolarak, dünya yüzeyinde yaratýlmýþ tüm deðerler, birkaç emnist Parti sonuna kadar yararlanarak 21. yüzyýl devrimleperyalist dev tekelin kasalarýnda birikerek, kapitalizmin her v zaman kendi baðrýnda taþýdýðý eþitsizlik öyle bir noktaya ulaþ- rini gerçekleþtirmek için daha da büyük görevleri yüklenmýþtýr ki, bir yanda dev emperyalist tekeller için sefahat, diðer meye hazýrdýr. 21. yüzyýlýn sosyalizmin egemenlik yüzyýlý r yanda iþçi sýnýfý ve emekçi halklar için sefalet... Bir yanda bol- olmasý, komünist hareketin, sýnýflar mücadelesi tarafýndan i luk ve ihtiþam, diðer yanda açlýk ve ölüm... kendine biçilen rolü oynamasýna baðlýdýr. Kapitalizmden m Dünya proletaryasý ve emekçi halklar, kendi emekleriyle komünizme geçiþin temel görevleri, kapitalizmi yýkma, yarattýklarý her türden zenginliðin bir avuç emperyalist dev te- proletarya diktatörlüðünü ve sosyalizmi gerçekleþtirme, kelin elinde, kendisine karþý açlýk ve ölüm araçlarýna dönüþsýnýflarý ortadan kaldýrmadýr. Leninist Parti, 21. yüzyýlýn mesine seyirci kalmayacaðýný, dünyanýn her yanýnda gerçekkomünist harekete biçtiði bu devrimci rolü oynama kararleþtirdiði “açlýk isyanlarý”yla göstermiþtir. Bir dönem “Yeni lýlýðýndadýr.

19


Bir Ýþçinin Aðzýndan Eskiþehir Paþabahçe Þiþe-Cam Fabrikasýnda Yaþananlar Eskiþehir Paþabahçe Fabrikasý’nda sürmekte olan direniþte yaþananlarý, fabrikada çalýþmaktayken iþten çýkarýlan iþçilerin aðzýndan aktarmaya devam ediyoruz. Yaptýðýmýz röportajlarda, diðer Þiþe Cam Fabrikalarý’ndan buraya gelen, bu fabrikanýn kuruluþundan bu yana çalýþan kimi iþçiler yaþadýklarýný anlattýlar. Söz iþçilerde: Soðutma bölümünde çalýþýrken çýkarýlan bir iþçi anlatýyor: “1997 yýlýnda eðitim amaçlý Kýrýkkale Fabrikasý’nda bulundum. 1999 yýlýnda Eskiþehir’e geldim. O zaman, Alman SHOOT firmasýyla ortak kurulan Eskiþehir Paþabahçe Fabrikasý, bu firmayla anlaþmanýn feshedilmesiyle 6 ay süreyle kapalý kaldý. 9 ay sonra fabrika açýldýðýnda asgari ücretle çalýþmaya baþladýk. 2000 yýlýnda ÇimseÝþ’e üye olduðumuzda, müteahhit firma henüz yoktu. O dönem sendika genel sekreteri Erdem Talu, taþeron firma gelmesi halinde ceketini alýp gideceðini belirtmiþti. Buna raðmen 2002 Ekim’inde taþeron firma geldi. 12 saatlik çalýþma saatinin, 50 derecelik fabrika içi sýcaklýk koþullarýnýn, insanýn kulaðýný saðýr edici yüksek ses ortamýnýn düzeltilmesine yönelik hiçbir þey yapýlmýyordu. O dönem Çimse-Ýþ’i fabrikaya getirten iþçilerin bu duruma tepki göstermeleri üzerine sendika yöneticileri, bu iþçilerin iþten çýkarýlmasýna çalýþtýlar. Bunun üzerine diðer iþçilerin arkadaþlarýnýn iþe geri alýnmasý için baþlattýklarý eylem, seçimlerin de gündemde olmasýndan ötürü iþten çýkarýlan iþçilerin iþlerine geri alýnmasýyla bitti. Ancak Çimse-Ýþ Sendikasý’nýn gerçek yüzünün ortaya çýkmasýyla, fabrika çalýþanlarý ortak aldýklarý bir kararla Çimse-Ýþ’ten Kristal-Ýþ’e geçmek istediklerini 8 Eylül 2003 tarihinde bildirdiklerinde 300 taþeron firma iþçisi iþten çýkarýldý. 17 Ekim 2003 tarihine kadar da 49 kadrolu iþçinin iþine son verildi. Biz iþ güvenliði, kurallý çalýþma ve taþeron firmayý kaldýrma istekleriyle geçtiðimiz Kristal-Ýþ Sendikasý’nýn haklarýmýzý savunacaðýný düþündüðümüzden, patron ve Çimse-Ýþ yöneticileri tarafýndan iþten çýkarýldýk ve onlar þimdi bizi yýldýrmaya çalýþýyorlar.” Kapitalistin ve Çimse-Ýþ yöneticilerinin yaptýklarý baskýlarý ise bir baþka iþçi anlatýyor: Ý “Patron, Kristal Ýþ’e geçen 411 kadrolu ve 300 taþeþ ron elemana karþý akýl almaz baský ve ali-cengiz oyunlarý düzenliyor. Bunlardan bir kaç örnek vermek gerekirse: ç Kristal Ýþ’e geçen iþçi, içeride çalýþýrken idare odasýna çaðrýlýyor ve orada eðer Çimse Ýþ’e geçmezsen seni iþi ten çýkartýrýz diye veya diðer fabrikalarda çalýþan akrabalarýný iþten çýkarma tehdidiyle baský yapýyor. Ama iþçiler kesinlikle bu baskýya boyun eðmiyorlar ve eðmeyecekler. Daha sonra, Çimse Ýþ’e geçmesi halinde ve yanýnda 3 arkadaþýný getirmesi durumunda 1 milyar lira rüþvet teklif e20 diyorlar. Ama iþçiler buna da kanmýyorlar ve kanmaya-

caklar. Ve en acýsý, yakýnýný (oðlunu) kaybeden iþçi izin almak için geldiðinde, ‘Eðer Çimse Ýþ’e geçersen sana izin veririz’ diyorlar. Ýþte bu teklif, patronun ve Çimse Ýþ Sendikasý’nýn ne kadar zalim, acýmasýz ve sermayeye tapan kurumlar olduðunu gösteriyor. Bizler, bu baskýlar karþýsýnda hiç bir zaman yýlmadýk. Aksine bu olaylar, direniþimize olan inancýmýzý, birbirimize olan inancýmýzý ve birbirimize olan baðlýlýðýmýzý artýrdý. Þu an direniþin 27. günündeyiz ( 23 Ekim 2003 itibariyle). Daha bu yaþanýlan baskýlar gibi niceleri. Ýþçileri kameraya çekmeleri, þef ve teknisyen olarak çalýþan kiþilerin iþçiler üzerindeki psikolojik baskýlarý. Ama bu iþçiler hiç bir zaman yýlmayacak. Biz iþçiler inandýk ve yasal hakkýmýzý kullandýk. Haklýyýz ve kazanacaðýz.” Bizler de “Bütün Ýktidar Emeðin Olacak” þiarýyla hareket ederek, iþçi ve emekçi halklarýn yanýnda yer alan Mücadele Birliði dergisi çalýþanlarý olarak her zaman sizlerin yanýnýzdayýz. Ýþçilerin, emekçilerin yaþadýklarý sorunlarý dile getirip bu sorunlarýn köklü, kalýcý çözüm yolunun, ezilenlerin ücretli kölelik sisteminden kurtuluþunun yol göstericisi olan dergimiz her zaman sizinledir, teþekkür ederiz. Ýþçilerin, emekçilerin elleriyle kurup yarattýðý bu dünya, bir gün onlarýn elinde güzel günlere eriþecektir. Savaþsýz, sömürüsüz bir dünya için bir araya gelelim, iþçi ve emekçi komitelerinde örgütlenelim.

YAÞASIN ÝÞÇÝLERÝN MÜCADELE BÝRLÝÐÝ! FABRÝKALAR, TARLALAR, SÝYASÝ ÝKTÝDAR HER ÞEY EMEÐÝN OLACAK! Y.E.Mücadele Birliði/ESKÝÞEHÝR


Fransa’da Yaþlý Katliamý

Suçlu Aþýrý Sýcaklar Mýydý?

Doðanýn yýkýmýnýn toplumsal yaþama getirdiði zararlar, kapitalizmin toplumlar üzerinde yarattýðý felaketlerle birleþince Fransa’da olduðu gibi ölümü hýzlandýran bir etken durumuna geldi. Kuþkusuz hava sýcaklýðýnýn anormal yüksekliði, 25 bin yaþlý insanýn yaþamýný etkilemiþtir, ancak tek baþýna öldürecek kadar deðil. Bu ölümlerin temelinde yatan þey, emperyalist-kapitalist sistemin ulaþtýðý düzeyde, toplumlarýn yýkýmýný kendi ülke halklarýný da içine alarak geniþletmesidir. Sýcaklarýn yaptýðý ise, sürece yayýlacak ölümleri bir araya toplamaktan ibaret oldu. Fransa, diðer emperyalist ülkeler gibi çoktandýr toplumsal yaþam koþullarýnda büyük bir çöküþü yaþýyordu. Bu çöÝþsizliðin dünya genelinde büyük bir hýzla arttýðý günü- küþün en çarpýcý biçimiyle ortaya çýktýðý alan, saðlýk oldu. müzde, öyle bir iþ alaný var ki, bu alanýn çalýþanlarý býrakýn Saðlýk alanýnda gerçekleþtirilen özelleþtirmeler ve bütçe kýiþsizliði, gittikçe büyüyen ihtiyacý karþýlamaya yetiþemiyor- sýntýlarýyla, saðlýk hizmeti artýk yalnýzca parasý olana verilirlar bile. Kimler mi? Mezar kazýcýlarý! Tekelci sermayenin, ken, yoksul ve dar gelirli kesimler hastalýklarýyla baþ baþa attýðý her adýmda felaket ekip ölüm biçtiði koþullarda, baþka býrakýldý. Son on yýldýr sosyal güvenlik sistemini adým adým türlüsü olamazdý zaten. Bu felaketlerin bir tanesi, geçtiðimiz daðýtan, saðlýk personelinde de azaltmalara giden devlet, eAðustos ayýnda Avrupa’nýn göbeðinde yaþandý. Aðustos ameklilik kasalarýndan büyük kesintiler yaptý. Emeklilik kayýnýn son haftalarýnda hava sýcaklýðýnýn son iki bin yýlýn en salarýndan yapýlan tasarruf uzun yýllarýný devlete vergi ödeüst seviyesine çýkmasý, bir anda onbinleri içine alan bir öyerek geçiren, yaþlýlýklarýnda ise en azýndan huzurlu bir dinlüm dalgasýný tetikledi. Özellikle Fransa’da 25 binin üzerin- lence isteyen 12 milyon emekçinin üzerine yaþamdan kode yaþlý insan, canlarýný “aþýrý sýcaklara” teslim ederek vulmanýn en sefil biçimi olarak çöktü. morglarý, soðuk depolarýný, otoparklarý cesetleriyle doldurAvrupa genelinde olduðu gibi, Fransa da önemli bir büdular. yüklükte olan yaþlý nüfusu kendine yük olarak gören tekelci Avrupa’nýn ortasýnda, dünyanýn en geliþmiþ kapitalist sermaye, bu yükten kurtulmak için elinden geleni yapýyor. ülkelerinin merkezlerinde yaþanan bu toplu ölümler, ne yal- Fransa’da 60 yaþýn üzerindeki devletin bakmakla yükümlü nýzca havanýn aþýrý sýcak olmasýna yüklenecek kadar basit, olduðu 12 milyon emekli ve yaþlýnýn, yalnýzca yarým milyone de ölenlerin genelinin altmýþ yaþýn üzerinde olmasýndan nu yaþlýlara ayrýlmýþ kurumlarda kalabiliyor. Geri kalanlar, dolayý doðaldýr. Çaðýmýzýn, insanlýðý tehdit eden bütün fela- eðer çok þanslýlarsa ya bir yakýnlarýnýn yardýmýyla ayakta ketleri gibi bu ölümler de, tekelci sermayenin uzun süredir kalmaya çalýþýyorlar (ki bunun için gerçekten þanslý olmak temelini hazýrladýðý yýkýmýn, emperyalist ülkelerde ortaya gerekiyor. Çünkü kapitalizmin tümüyle parçaladýðý aile çýkan sonuçlarýdýr. baðlarý ve çürütülen insani deðerler nedeniyle çoðunun saKapitalizmin, varlýðý süresince doða üzerinde yarattýðý hip çýkaný, arayýp soraný bulunmuyor) ya da sokaða atýlarak tahribatlarla doðal dengeyi altüst ettiði bir gerçektir. Bugün çarçabuk gelen ölüme sürükleniyorlar. Ýþin bir yaný böyleybu tahribat öyle boyutlara ulaþmýþtýr ki, doðal dengenin ye- ken hastane ve sosyal güvenlik kurumlarýnda barýnabilenler niden saðlanmasý, kapitalizmden sonra bile çok uzun ve “bir güvence” elde etmiþ olmuyorlar, çünkü personel ve özorlu bir çalýþmayý gerektirecektir. Ozon tabakasýnda gittik- denek yetersizliði yüzünden gerekli saðlýk ve bakým çe büyüyen ve okyanuslardan kýtalara doðru kaymaya baþhizmetleri karþýlanmayan yaþlýlar, sinekler gibi ölüyorlayan kilometrelerce kare geniþliðindeki delik, ormanlarýn lar. Son yaþanan ölümlerin %79’unun sosyal güvenlik hýzla yok edilmesi sonucu yaratýlan çölleþme, atmosferdeki kurumlarý ve hastanelerde gerçekleþmesi, bilinçli bir sera gazlarýna tepkime olarak her yüz yýlda bir, iki derece yok etme politikasýnýn sonucudur. artarak ya da azalarak normal dengeyi saðlayan hava sýcakTekelci sermaye sýnýfý öyle faydacý bir mantýða ve D lýðýnýn, son yirmi yýlda iki derece artan bir tabloya dönüþyüzsüzlüðe sahiptir ki, 25 bin yaþlýnýn toplu ölümünün ü mesi, buna paralel kutuplardaki buzullarýn erimeye baþlahalk üzerinde yaratacaðý tepkiden çekinerek alelacele masý, (buzullarýn erimesi sonucu deniz seviyesinin yalnýzca bir “Yaþlýlar Zirvesi” toplamýþtýr. Bu zirveden çýkan ise, n y bir metre yükselmesi Hollanda’nýn %6’sý Bangladeþ’in devletin sosyal sigorta kasasýna dokunmak zorunda %17.5’inin vs. sular altýnda kalmasý demektir.) kýþýn yaþakalmamasý için, halkýn daha fazla fedakarlýkta buluna nan sel baskýnlarý, þimdi de kavuran sýcaklar... Bunlarýn masý ve daha çok çalýþmasý gerektiði olmuþtur. Eðer iþhepsi kapitalizmin doða üzerinde yarattýðý tahribatlarýn sýç- çi ve emekçi halklar bu fedakarlýða gönüllü olmazlarsa, ramalý sonuçlarýdýr. tekelci sermayenin de yapacak bir þeyi yoktur, insanlar ölmeye, mezarlar kazýlmaya devam edilecektir!

21


Emperyalist Ülkelerde Çöküþün Ýþaretleri Bugüne kadar dünya halklarýnýn kanýný emerek var olan ve kendi halklarýna bu kandan kýrýntýlar saçarak onlarý susturmaya çalýþan emperyalizm, yaþadýðý çöküþle birlikte kýrýntý saçamaz hale geldiði gibi, çöküþünü biraz olsun geciktirebilmek için kendi halklarýnýn kanýný içmekte asla tereddüt etmiyor. Sermaye sýnýfýnýn tek bir amacý vardýr, sermayesini sürekli büyütmek ve korumak. Bunun için yapamayacaðý hiç bir þey yoktur. Bu yüzden emperyalist ülke halklarýnýn bugüne kadar elde ettikleri tüm kazaným ve birikimler, bir bir ellerinden alýnarak hýzla sefalete itiliyorlar. Bu durum yalnýzca Fransa için deðil, baþta ABD olmak üzere tüm emperyalist ülkeler için de geçerlidir. Buna birkaç kýsa örnek verelim. ABD’de baský yasalarý, iç güvenlik bahanesiyle ardý ardýna yürürlüðe sokulurken, bir anda onbinlerce insan kendilerini iþsiz ve sokakta buldu. ABD’nin 30 milyonu aþan aç ve evsiz kitlesi, yalnýzca son iki yýlda iki milyonu bulan insanýn iþlerini kaybettiði iþsizler kitlesiyle birlikte, her türlü sosyal haktan (iþsizlik parasý, saðlýk sigortasý, eðitim olanaðý vs.) ve “güvenlikten” mahrum biçimde yaþamda kalmaya çalýþýyor. ABD’deki sosyal alt yapýnýn çöküþünün ulaþtýðý boyut, en son bir günlük elektrik kesintisiyle hayatýn felç olmasýnda gösterdi kendini… Almanya’da bir yandan savunma bütçesinin “günü karþýlayabilecek” düzeye yükseltilmesine çalýþýlýrken, diðer yandan toplumsal saðlýk alanýnda yeni bir saldýrý dalgasý baþlatýldý. Bu yýl baþýndan itibaren yürürlüðe girecek yasayla, emekçiler özel sigorta yaptýrmak zorunda kalacaklar. Böylece sosyal sigorta giderlerini iþçiyle yarý yarýya paylaþan sermaye, hem bu giderden kurtulacak hem de özelleþen saðlýk ve sigorta sistemiyle kasalarýný dolduracak. Ýþsizlik parasý ve sosyal yardým alanlarsa, zaten asgari düzeyde verilen yardýmlardan ek katký payý vermek zorunda kalacaklar. Ýngiltere’de gündemde olan özel emeklilik sisteminin hayata geçirilmesi sonucu, ömürleri boyunca çalýþarak üç-beþ kuruþ biriktiren insanlar, tüm bu birikimlerini tekellerin insafýna terk edecekler. Tekellerin iflas D etmesi durumunda ise, ABD’de Enron tekelinin iflasý ü sonucu iki milyon insanýn tüm birikimlerini kaybetmeleri gibi, son yaþam güvencelerini de kaybedecekler. n Kapitalizm altýnda halklarýn hiçbir kazanýmý ve gey lecekleri güvence altýnda deðildir. Emperyalist tekellea rin kendi ülkelerinde yarattýklarý yýkýmlar, dünya genelindeki yýkýmlarla birleþerek kapitalizmin yok edilmesini yaþamýn kazanýlmasý için zorunlu hale getiriyor. Rusça bir türküde dendiði gibi “Þimdi bütün görevler devrimci, bilmek gerçekleþtirmek gerekli bunlarý...”

22

Avrupa’da Grev Dalgasý

Emperyalist-kapitalist sistemin genel bunalýmý, milyonlarca iþçi ve emekçinin uzun mücadeleler sonucu elde edilmiþ kazanýmlarýnýn yok edilmesini beraberinde getiriyor. Bu da iþçi ve emekçi eylemlerinde her geçen gün büyüyen artýþý... Ýtalya’da milyonlarca iþçi, sendikalarýn çaðrýsýyla 24 Ekim’de genel greve gitti. Ýþçiler, “mezarda emeklilik” anlamýna gelen, “emeklilik reformu”nu 4 saatlik iþ durdurma ile protesto ettiler. Eylem sonucu Ýtalya’da tüm ulaþým durdu, kamu daireleri açýlmadý. Yine ayný gün Yunanistan’da onbinlerce iþçi, açlýk ve iþsizliðe karþý eyleme geçti. Sermayeye karþý “tek yol mücadele ve direniþ” sloganlarýyla harekete geçen emekçiler kapitalizme ve onun sonuçlarýna karþý seslerini tüm dünyaya duyurdular. “Sermayeye karþý mücadelenin milliyeti olmaz. Sorunlarýmýz ortaktýr. Sermaye tüm iþçilerin karþýsýndadýr” diyen göçmen iþçiler de eyleme destek verdiler. Belediye ve temizlik iþçilerinin de greve katýlýmý sonucu, Atina ve Selanik’te çöp daðlarý oluþtu. Hükümetin grevcilerin istemlerinin karþýlanamaz oluþunu söylemesi, kapitalizmin sefaletten baþka bir þey veremeyeceðini iþçi ve emekçilere gösteriyor. Almanya’da ise SPD hükümetinin sosyal haklara yönelik saldýrýlarý günden güne artýyor. Emeklilik, saðlýk ve iþgücü piyasasý üzerinde yapýlan budamalar iþçi ve emekçilerin yaþamýný zora sokuyor. Almanya’da iþçi ve emekçiler, 1 Kasým’da eyleme hazýrlanýyorlar. Avrupa’yý saran grev dalgasý, giderek büyüme eðilimi taþýyor. Bunlarýn herbirinin toplumsal ayaklanmaya dönüþmesi tarihsel olarak zorunlu bir hal alýyor. “Ayaklanmalar Yüzyýlý”, tüm belirtileriyle kendisini gösteriyor.


Kapitalistlerin Kandýrmacalarý da Kazým Çakýr ve Hüseyin Elmas Kendileri Ýle Yoldaþlar Ölümsüzdür DEVRÝM SAVAÞÇILARI Birlikte Gömülecek! Ben tekstilde çalýþan bir iþçiyim. Çalýþýyordum ve çýkartýldým, bahane olarak da üç dakika geç kalmam gösterildi. Aslýnda arkadaþlarýmla kurduðum diyalog ve siyasi görüþüm etkili oldu iþten çýkartýlmamda. Sizlere bir tekstil fabrikasýnda çalýþtýðým 15 günde baþýmdan geçenleri anlatacaðým. Ýþe girmemin 3. günü iþe 2 dakika geç kaldým. Sekreter, patronun odasýna gitmemi söyledi, odaya girdim. Patron, masasýnýn üzerindeki bilgisayarý bana doðru çevirmiþti. Patronun amacý, iþyerindeki kamerayla çekilen görüntüleri bana izlettirmek ve sürekli izlendiðim hissini vererek psikolojik baský uygulamaktý, bu yöntem diðer iþçi arkadaþlara da uygulanmýþ. Bir hafta geçtikten sonra arkadaþlara alýþmaya baþlamýþtým ve sohbet aralarýnda ben arkadaþlara bulunduðumuz sistemi anlatmaya çalýþýyordum ve bu konuþmalarýmdan dolayý ustabaþý beni tehdit edercesine, “Burasý iþyeri burada böyle þeylere izin vermem bir daha olursa seni iþten çýkartýrým” dedi. Yapýlan tüm bu baskýlara dayanamayarak iþten çýkmayý düþündüm, ama ekonomik koþullar nedeniyle, diðer kapitalist kurumlarýn da ayný olduðunu bildiðimden iþten çýkmaktan vazgeçtim. Ýkinci haftada ise, iþyerinde patron tarafýndan bir toplantý düzenlendi. Toplantýda ‘iyi yürekli’ patronumuz konuþmaya baþlýyor: “Arkadaþlar, bu gün burada toplanmamýzýn sebebi, ayýn elemanýný seçmek” diyor ve yalanlara baþlýyor. Polonya’dan teklif aldýðýný, bu ayki çalýþmamýzýn iyi olduðunu, ama daha da iyi olabileceðini, bu teklifi kaçýrmamamýzý, daha çok mal çýkarýrsak, bu kazancýn bize döneceðini ve iki ay sonra ücretlerimize zam yapacaðýný söylüyor ve hemen arkasýndan, iþçiler arasýndaki rekabeti artýrarak hem çalýþmayý hýzlandýrmak hem de böylelikle iþçilerin birbirleriyle olan diyalogunu önlemek amacýyla ayýn makinacýsý, ütücüsü, ortacýsýný vs. seçmeye baþlýyor. Küçük bir hediye ile de arkadaþlarýmýzýn kandýrýlmasý saðlanýyor. Ben de, bunlara karþý iþçi arkadaþlara patronun bizleri kandýrdýðýný, bizleri sömürdüðünü anlatýyordum. Bunlarý anlattýðým için yukarda bahsettiðim geç kalma bahanesi ile iþten çýkartýldým. Bu tür iþyerlerinde iþçileri sömürmek için bu tür oyunlar oynanýyor ve baský altýnda tutularak sömürüyü görmeleri engelleniyor. Böyle yerlere dýþardan bilinç götürülmediði zaman iþçilerin bunlarý görmeleri çok zor. Kapitalist zorbalara, baskýlara, sömürüye karþý durmanýn ve açlýktan kurtuluþun tek yolu, iþçi ve emekçilerin örgütlü mücadelesiyle sosyalizmi kurmaktan geçiyor. Bizler, tüm bu saldýrýlarý, ancak birlikte olursak püskürtebiliriz.

ÖLÜMSÜZDÜR!

HÜSEYÝN ELMAS (Malatya) – 1989 THKO/MB ve sonrasýnda TKEP Malatya Ýl Komitesi üyesi olarak mücadele veren Hüseyin yoldaþ, Malatya’nýn öne çýkardýðý devrimci kadrolardan biriydi. 12 Eylül faþizmi sürecinde esir düþtü. Malatya zindanýnda gerçekleþen bütün eylemlerde yer aldý. Daha önce gördüðü iþkenceler ve 12 Eylül cezaevlerinin aðýr koþullarý sonucunda vücudu iyice yýpranan Hüseyin yoldaþ, kanser hastalýðýna yakalandý ve 1989 yýlýnda cezaevinden çýktýktan sonra vücudunu saran kansere yenik düþtü. Hüseyin Elmas yoldaþ HÜSEYÝN ELMAS devrimci yaþamýyla devrim tarihimize geçmiþtir.

KAZIM ÇAKIR (Adýyaman) – 1985

12 Eylül faþist diktatörlüðünün 1981’de Adýyaman’da TKEP’i çökertmek için giriþtiði operasyonlar sýrasýnda 19 Mayýs 1981’de daðda esir düþtü. 12 Eylül faþizminin adeta TKEP için özel olarak kurduðu Pirin’deki iþkence tezgahlarýndan geçtikten sonra tutuklanýp Adýyaman zindanýna konuldu. Kazým yoldaþ, daha sonra Mersin zindanýna gönderildi. Zindanda baþ eðmez tutumuyla bütün direniþlerde yerini aldý. Kazým yoldaþ, faþizmin devrimci tutsaklarý teslim almak, sindirmek için gündeme getirdiði istiklal marþý gibi askeri baskýlara karþý örgütlenen Süresiz Açlýk Grevi’nin bitiminden hemen sonra mide delinmesi sonucu güneþe uðurlandý. Kazým yoldaþ mücaSarýgazi’den Mücadele Birliði Okuru Bir Ýþçi delemizde yaþýyor. 23



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.