Partizan44

Page 1


UMUT YAYIMCILIK VE BASIM SANAY‹ LTD. fiT‹

Yönetim yeri: Gureba Hüseyin A¤a Mah. ‹mam Murat Sok. No:14/1 Aksaray-Fatih/‹STANBUL. Tel: (0212) 521 34 30, 531 48 53 FAKS: (0212)621 61 33 Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Bar›fl AÇIKEL Bask›: Kayhan Matbaas› ISSN. 1303-0078 email: umutyayimcilik@superonline.com BÜROLAR ➧ KARTAL: ‹STASYON CAD. DÖRTLER APT. NO: 4/2 KARTAL, TELEFAKS: (0216) 306 16 02 Cep: 0 544 521 34 30 ➧ ANKARA: MEfiRUT‹YET MAH. KONUR SOK. NO: 14/24 KIZILAY/ANKARA TEL: (0312) 418 25 26 Cep: 0 535 562 33 72 ➧ ‹ZM‹R: GAZ‹OSMANPAfiA BULVARI, KOÇAfi ‹fiHANI NO: 87, DA‹RE:318 KONAK TELEFAKS:(0232) 441 93 09 Cep:0535 310 31 84 ➧ MALATYA: DABAKHANE MAHALLES‹, BOZTEPE CAD., BABACAN ‹fiHANI NO:9 KAT:1/16 MALATYA TEL: (0422) 325 78 13 Cep: 0 536 558 45 04 ➧ BURSA: GÜMÜfiÇEKEN CAD. ERKMEN ‹fiHANI, NO:7/21, HEYKEL, TEL: (0224) 224 09 98 Cep: 0 536 613 81 98 ➧ SAMSUN: KALE MAH., YUSUF KEFEL‹ ‹fiHANI, KAT: 6 NO: 9 , TEL: (0362) 435 64 57 Cep: 0535 454 22 50 ➧ TURHAL: YAVUZ SULTAN SEL‹M MAH. TANRI-VERD‹ SOK. 19/15 2. NOTER YANI TURHAL/TOKAT TEL: 0356 276 37 20 Cep: 0533 414 65 54 ➧ MERS‹N: ÇANKAYA MAH. S‹L‹FKE CAD. ÜZÜM ‹fiHANI KAT :1 NO: 47 MERS‹N TEL: (0324) 238 06 89 CEP: 0535 434 32 58 Yurtd›fl› Hesap Numaralar› Sema Gül Euro Hesab› Ziraat Bankas› ‹stanbul Aksaray fiubesi: 0 751 00 38 65 97 00 00 009 Emlak-Halk Bankas› Atatürt Bulvar› fiubesi: 00 238 041 Vak›f Bank Valide Sultan fiubesi: 401 20 35

PART‹ZAN’DAN Merhaba Yeni bir say›m›zla daha birlikteyiz. Bu say›m›z›n haz›rl›klar› 1 May›s gibi önemli bir günün öncesine denk geldi. Pratik sürecin yo¤unlu¤u içinde haz›rlanan bu say›m›zda, dünya ve Türkiye gündemi ile ilgili çal›flmalara yer verdik. Proletarya Partisi’nin 30. mücadele y›l›n› geride b›rakt›¤›m›z bu aylarda, Proleter öncünün 1 May›s alanlar›nda “‹brahim’den Mehmet’e selam olsun Partiye” fliar›yla kitleler taraf›ndan sahiplenmesinin, bizim cephemizden yank›s› da gerek kapak konusu yapt›¤›m›z ve gerekse de “‹brahim’den Mehmet’e s›n›f bilincini, parti bilincini, önderlik bilincini kuflan” bafll›kl› çal›flmada oldu. Okurlar›m›z›n bu çal›flmay› bu bilinçle okumalar›n› sal›k veririz. Bunun d›fl›nda dünyada ve ülkemizde gündemin bafl s›ralar›nda olmaya devam eden Filistin halk›n›n direnifline yönelik hem bir de¤erlendirme yaz›m›z hem de konunun güncelli¤inden ve öneminden dolay› elimize posta kanal›yla ulaflan bir bildiriye yer verdik. ‹lgi ve dikkatle okunaca¤›n› tahmin ediyoruz. Bu say›m›zda yer alan di¤er yaz›lar›m›z ise daha önceden yay›nlamaya bafllad›¤›m›z dizi yaz›lar›m›zd›r. Okurlar›m›z›n bu yaz›lara karfl› belli bir ilgisinin oldu¤unu biliyoruz. Dizi yaz›lar›m›z› önümüzdeki say›lar›m›zda da yay›nlamay› sürdürece¤iz. Yeni bir say›m›zda daha buluflmak dile¤iyle Dostlukla

‹Ç‹NDEK‹LER ‹brahim’den Mehmet’e s›n›f bilincini, parti bilincini, önderlik bilincini kuflan . . . . . . .2 Zafere kadar intifada, zafere kadar devrim . . . .8 Filistin’den mesaj var: Kazanmak için; örgütlenelim, savaflal›m! . . . . . . . . . . . . . . . . .15 30. y›l›n deneyimi ›fl›¤›nda; Devrim hudut tan›maz! . . . . . . . . . . . . . . . . . .20 Parti ve örgütlenme-3 . . . . . . . . . . . . . . . . . . .28 Devrim ve sosyalizm bir gereksinimdir-3 . . . .35 Lal Salam Comrades-4 . . . . . . . . . . . . . . . . . .42 Medya ve üzerimizdeki etkileri-3 . . . . . . . . . .64


2

‹brahim’den Mehmet’e

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

S›n›f Bilincini, Parti Bilincini, Önderlik Bilincini Kuflan ‹. Kaypakkaya, tan›kl›k etti¤i devrimci y›¤›nlar›n kendili¤inden mücadelesini iktidar hedefli mücadeleye yönlendirmek için partinin gereklili¤i ilkesinden hareketle yaflad›¤› co¤rafyan›n ve tarihinin en ileri ad›m›n› atma cüretini kuflanm›flt›r. Yine O, Kemalizm, Ulusal Sorun vb. gibi bir dizi paradigmay› deflifre ederek tarihsel önderlik misyonuna ulaflm›flt›r. Ve bu misyonuyla, bu topraklar üzerinde “Ser verip S›r vermeme” gelene¤inin yarat›c›s› olarak tarihsel liderlik s›fat›n› pekifltirip ard›llar›na büyük bir miras b›rakm›flt›r.

Proletarya Partisi’nin s›n›f mücadelesindeki yeri ve misyonu, hiç kuflkusuz ça¤›m›z›n yegane devrimci s›n›f› olan proletaryan›n sömürü sistemine son verme ve insanl›¤› komünizme ulaflt›rma savafl›m›na önderlik etmektir. 24 Nisan l972’den 2002’ye uzanan 30 y›ll›k süreci; devrim ve karfl›-devrim güçlerinin karfl›l›kl› konumlan›fl› ›fl›¤›nda de¤erlendirdi¤imizde, Proletarya Partisi’nin tarihsel misyonunu lay›k›yla oynayamad›¤›n› söylemek durumunday›z. Ama bu, 30 y›l›n sonunda bulunulan noktadan hareketle öylesine yap›lan bir tespit de¤ildir-olmamal›d›r. 30 y›ll›k geçmifl, harcan›lan emek, ödenilen bedeller; herfleyden önemlisi de kurucu önderi ‹brahim KAYPAKKAYA taraf›ndan deklare edilen -“5 Temel Belge ll ‹lke”de somutlanan manifesto ile Proletarya Partisi’nin bugünkü pozisyonu aras›nda hat›r› say›l›r bir çeliflki vard›r. Peki bu çeliflkinin nedeni ne-

dir? Hiç kuflkusuz bu sorunun -biri bilimsel, di¤eri anti-bilimsel olmak üzere- iki yan›t› vard›r. Proletarya Partisi’nin 30 y›ll›k geçmifline bakarak bulundu¤u pozisyonu “her fley daha bafltan yanl›flt›” tespitiyle aç›klamaya çal›flanlar›n olaca¤›n› tabi ki hesaba kat›yoruz. Ve bu tip anlay›fllar› bilimsellikten uzak bulmakla beraber, eflyan›n tabiat› gere¤i do¤al karfl›l›yoruz. T›pk› sosyalist maskeli revizyonist iktidarlar›n birbiri ard›na y›k›lmas›yla beraber “Elveda Proletarya” flark›s›n› söyleme yar›fl›na girenleri do¤al karfl›lad›¤›m›z gibi... Proletarya Partisi’nin 30 y›ll›k geçmifline, harcanan emeklere, ödenilen bedellere, ça¤›m›z›n tek bilimsel ideolojisi olan Marksizm-LeninizmMaoizm Bilimi’ni rehber almas›na ra¤men s›n›f› örgütleyip savaflt›ramamas›n›, müttefiklerini yedekleyip devrim cephesini geniflleterek karfl›devrim cephesini darlaflt›ra-


mamas›n› Parti Bilinci’nin zay›fl›¤› ile aç›kl›yoruz. Ve biz, Parti Bilinci kavram›n›; Proletarya Partisi’nin ideolojik politik seviyesini sürekli yetkinlefltirmenin; burjuvazi ile savaflman›n ve kazanman›n; iflçi s›n›f›n› ve müttefiklerini Marksizm-Leninizm-Maoizm ile e¤itmenin ve örgütlemenin; “Kitlelerden Kitlelere” ilkesini her koflulda rehber olarak kavraman›n; silahl› mücadeleyi devrim ile birlefltirmenin ve uygulaman›n en berrak bilgisi olarak alg›l›yor ve tan›ml›yoruz. Ve devam›nda; Parti Bilinci’nin, ‹bra him’den Mehmet’e aktar›ld›¤›n› ama bu bilincin Proletarya Partisi’nin bünyesinin esas›na özümsetilemedi¤ini söylüyoruz. Ki Parti Bilinci; her fleyden önce kitlelere ve devrime önderlik bilincinin temelidir. Parti Bilinci; MarksizmLeninizm-Maoizm’in devrim cephesini oluflturan genifl y›¤›nlar›n mücadelelerinin bir ürünü ve kumanda merkezi oldu¤unu kavramakt›r. Parti bilinci; kitlelerin kendili¤inden bilincini ve buna ba¤l›

olarak mücadelesini Halk Savafl›’ n›n gereklili¤i bilincine ve prati¤ine tafl›makt›r. Ekin biçen ora¤›n gönlünü demiri döven çekicin bilincine kavuflturmak ve arfltaki K›z›l Y›ld›z’a ulaflmak için; 72’nin Nisan’›nda Proletarya Partisi’nin manifestosunu hayk›ran ‹. Kaypakkaya’n›n önderlik tarz› tam da bu özelliklerle yüklüdür. Lenin’in Alman proletaryas›n›n önderlerinden A. Bebel için söyledi¤i; “Be bel do¤ulmaz, Bebel olunur” sözünü do¤rulayan M. Demirda¤’›n prati¤i de keza öyledir. ‹. Kaypakkaya, tan›kl›k etti¤i devrimci y›¤›nlar›n kendili¤inden mücadelesini iktidar hedefli mücadeleye yönlendirmek için partinin gereklili¤i ilkesinden hareketle yaflad›¤› co¤rafyan›n ve tarihinin en ileri ad›m›n› atma cüretini kuflanm›flt›r. Yine O, Kemalizm, Ulusal Sorun vb. gibi bir dizi paradigmay› deflifre ederek tarihsel önderlik misyonuna ulaflm›flt›r. Ve bu misyonuyla, bu topraklar üzerinde “Ser ve rip S›r vermeme” gelene¤inin yarat›c›s› olarak tarihsel li-

derlik s›fat›n› pekifltirip ard›llar›na büyük bir miras b›rakm›flt›r. Baflta da belirttik, bu miras ard›llar›nca yeterince ve lay›k›yla sahiplenilememifl, bu da Komünist Partisi’nin olmas› gerekenin gerisinde kalmas›n› beraberinde getirmifltir. Ama bu durum, kesinlikle (en iyimser ifade ile) yak›nman›n, karamsarl›¤›n, geçmifle bak›p gelece¤e dair umutsuzlu¤a düflmenin dayanak noktas› de¤ildir-olmamal›d›r. Burada önemle belirtilmesi gereken bir husus daha vard›r: Proletarya Partisi’ne tereddütsüzce destek verip sahiplenenler de¤il, onun müttefikleri olan devrimci parti ve örgütler ve hatta ideolojik-fiili has›mlar› da çok iyi bilmektedir ki, Proletarya Partisi’nin asla kabullenemedi¤i noktada olmas›n›n nesnel, objektif nedenleri de vard›r. Baflta 4 Genel Sekreteri’nin fiziki imhas› olmak üzere, bizzat karfl›-devrimin yo¤un sald›r›lar›yla tasfiye edilmeye çal›fl›ld›¤› da bilinen bir gerçektir. Ciddi kadro-militan kay›plar›na, çekilmeye-

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

3


4

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

düflürülmeye çal›fl›ld›¤› bunal›m ortamlar›na ra¤men salt örgütsel yap›s›n› korumad›¤›, bir dizi devrimci cüret hareketine kalk›flt›¤› böylelikle de salt kendi yap›s›n›n ve taban›n›n de¤il, bir bütün olarak devrim cephesinin motivasyonunu ve güvenini pekifltirdi¤i inkara gelinmemesi gereken bir gerçektir. Kendi özgünlü¤ü ve gerçekli¤i koflullar›nda 30 y›ll›k tarihine s›¤d›rd›¤› olumluluklar, co¤rafyam›z halklar›n›n devrimci mücadelesine yapt›¤› maddi-manevi katk›lar ve kazand›rd›¤› mevziler, kesinlikle dudak bükülüp geçifltirilecek düzey ve de¤erde de de¤ildir. Ama kendi gerçekli¤ine gözlerini yumarak kendisine olmad›k payeler biçmenin, “öncüyüm”, “komünistim”, “en iyi-

b›rakmaktad›r. Öyleyse parti bilinci üzerinde yo¤unlaflmak Proletarya Partisi’nin en acil görevlerinden birisidir. Ezen-ezilen çeliflkisi, devrimci mücadelenin, iflçi s›n›f›n›n ve ezilen y›¤›nlar›n politik iktidar mücadelesinin zeminidir. Komünist Partisi de böylesi bir zeminin; ama bir o kadar da Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimini rehber alanlar›n iradi bir ürünüdür. Ne var ki, sorun, dahas› proletaryan›n ve müttefiklerinin iktidar sorunu, Komünist Partisi’nin kurulufluyla hallolmuyor. Parti Bilinci’nin süreklili¤inin sa¤lanamamas›, Marksizm-Leninizm-Maoizm biliminin her yeni duruma ve geliflmeye uyarlanamamas› halinde proletaryan›n ve müttefiklerinin iktidar sorunu orta yerde kal-

Parti Bilinci’nin süreklili¤inin sa¤lanamamas›, Marksizm-Leninizm-Maoizm biliminin her yeni duruma ve geliflmeye uyarlanamamas› halinde proletaryan›n ve müttefiklerinin iktidar sorunu orta yerde kalmaya devam edecektir. siyim” gibi böbürlenmelerin dayanaklar› da de¤ildir 30 y›ll›k tarihine s›¤d›rd›¤› olumluluklar›. Çünkü Proletarya Partisi, M. Demirda¤’›n “Gerçekler Devrimcidir” sözünü bilince ç›kartmay› esas almaktad›r . “Gerçekler Devrimcidir” ve Proletarya Partisi’nin parti bilincini, önderlik bilincini lay›k›yla kavrayamad›¤› da bir gerçektir. Parti bilincinin, önderlik bilincinin gerili¤i Proletarya Partisi’ni her türlü burjuva sapma karfl›s›nda savunmas›z

maya devam edecektir. Kald› ki, Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimi, ufuk çizgisinin devrimle s›n›rlanmas›n› kesinlikle yads›r. ‹deolojik donan›m›n süreklilefltirilememesi, bir bütün olarak toplumun politik seviyesinin yükseltilememesi, kitlelere kendi kendilerini yönetebilme yetene¤inin kazand›r›lamamas› halinde iktidar›n karfl›-devrime kapt›r›laca¤› tezi ve bunun bilimsel formülasyonu Marksizm-Leninizm-Maoizm’e aittir. Uluslararas› Komünist Ha-

reket’in 150 y›ll›k tarihi, Marksizm-Leninizm-Maoizm’in (ideolojik mücadelenin süreklili¤i, politik seviyenin sürekli yükseltilmesinin zorunlulu¤u ve kitlelere kendi kendilerini yönetebilme yetene¤inin kazand›r›lmas›n›n gereklili¤i üzerine yap›lan belirlemelerin) bilimselli¤ine en yal›n kan›tt›r. Komünist Partisi, üzerinde yükseldi¤i toplumsal zeminden asla yal›t›lm›fl de¤ildir. Salt toplumsal zeminden de de¤il; dünyadaki politik atmosferden, karfl›-devrim ile devrim cephesinin karfl›l›kl› konumlan›fl›ndan da yal›t›k de¤ildir. Kendisini çevreleyen nesnel flartlardaki her türlü olumlu ya da olumsuz geliflmenin Komünist Partisi’nin bünyesine yans›yaca¤› muhakkakt›r. Burada can al›c› sorun, Komünist Partisi’nin kendisini çevreleyen nesnellik üzerindeki etkinlik düzeyidir. Daha yal›n bir ifadeyle, kimin kime üstünlük sa¤lad›¤›d›r. Örne¤in karfl›-devrimin ideolojik tahakkümünün yükselifle geçti¤i, kitlelerin genifl kesimlerinin devrimci taleplere ilgisizleflti¤i verili flartlar Komünist Partisi’nin örgütsel yap›s›n› erozyona, politik taleplerini mu¤lakl›¤a, stratejik hedef lerini revizyona u¤rat›yorsa burada ciddi bir sorun var demektir. Çünkü iflçi s›n›f›n›n ve ezilenlerin iktidar savafl›na önderlik misyonunu, proletarya ile burjuvazi aras›ndaki s›n›f mücadelesinin merkezi oldu¤u gerçekli¤ini kavrayamad›¤›n›, bilince ç›karamad›¤›n› gösterir. Bu da kaç›n›lmaz olarak kitlelerin kendili¤inden bilincinin ve mücadelesinin Mark-


sizm-Leninizm-Maoizm biliminin rehberli¤inde analiz edilip sentezlenememesine; bunun sonucu olarak da, baflta iflçi s›n›f› olmak üzere ezilenlerle, devrimin müttefikleriyle, ayd›nlarla zay›f, edilgen, liberal ya da tam z›tt› olarak sekter iliflkilerin gelifltirilmesine neden olur. Ki bugün Proletarya Partisi’nin olumsuzluklar›ndan birisi de budur. Kadro ve üyelerinin Marksizm-Leninizm-Maoizm bilimini özümseyememeleri, siyasal seviyelerinin darl›¤›; Proletarya Partisi’nin rezervindeki ideolojik berrakl›¤›, politik enginli¤i ve taktiksel esnekli¤i kitlelerin kendili¤inden bilinci ve mücadelesiyle buluflturamamalar›na neden olmaktad›r. Hiç kuflkusuz bu, genifl kitlelerin sahip oldu¤u politik seviyeyi anlamak ve devrimci politik mücadelenin hammaddesi haline getirmek yerine, kitleleri küçümseyip, edilgenlefltiren, devrimi bir avuç ayd›n›n, dar kadrolar›n ifli olarak gören anlay›flt›r. Haliyle böyle bir anlay›fl, böyle bir yaklafl›m, politik mücadele ile kendili¤inden mücadeleyi birbirine karfl›t,

apayr› fleyler olarak de¤erlendirecektir; ve bu da kitlelere politik bilinç götürmeyi küçümseyen tamamen yanl›fl ve nihayetinde Komünist Partisi’ni kitlelerden uzaklaflt›r›p marjinallefltiren pratiklere neden olacakt›r. “Komünist Partisi’nin yönetici organlar› sadece hammaddeyi iflleyen bir fabrika rolünü oynarlar. Hammaddesi olmayan bir fabrikan›n herhangi bir ifllem yapamayaca¤›n› herkes bilir. Hammadde kalite ve miktar bak›m›ndan yeterli de¤ilse, iyi mallar da üretemez...”(M Mao) Hammadde s›k›nt›s› çekti¤imizi kimse söyleyemez. Ki üzerinde yükseldi¤imiz topraklar›n ne derece bereketli oldu¤u herkesin malumudur. Devrim ateflinin hiç söndürülemedi¤i, faflizmin, karfl›-devrimin “bitirdik” dedi¤i anda dahi devrimci cüret eylemlerine kalk›fl›ld›¤› say›l› co¤rafyalardan birisinde olmam›z, tarihsel flansl›l›¤›m›zd›r. “Yeni Dünya Düzeni” flarlatanl›¤›n›n en revaçta oldu¤u, özgürlük, eflitlik, sömürüsüz bir dünya u¤runa savaflman›n,

bedel ödemenin enayilik say›ld›¤› dönemlerde dahi bu topraklar üzerindeki gökkubbenin ÖZGÜRLÜK, Efi‹T L‹K 盤l›klar›yla ç›nlad›¤›n›, bu topraklar›n sömürüz bir dünya için savaflanlar›n kanlar›yla suland›¤›n›; Gazi ‹syan›’n›; militan 96 1 May›s kutlamalar›n›; ölümü rezillefltiren 96 SAG ve Ölüm Orucu direniflini; Karadeniz Da¤lar›’n›n k›z›la kesildi¤ini; Kürdistan co¤rafyas›n›n isimsizmezars›z gerillalar›n cesetleriyle dolduruldu¤unu.. Kim inkar edebilir? En koyu karanl›klar› ayd›nlatmak için bedenlerini tutuflturanlar›n, 19 Aral›k Katliam›’nda cellad›n› dahi flaflk›na çevirenlerin oldu¤u; art›k kelimelerin kifayetsiz kald›¤› ve 100’e yak›n insan›n öldü¤ü ölüm orucu direniflinin yafland›¤› bu topraklarda “hammadde” s›k›nt›s›n›n yafland›¤›n›, ya da “hammaddenin kalite ve miktar bak›m›ndan yetersiz” oldu¤unu kim iddia edebilir? Ömrünü devrim davas›na adayan, gözünü k›rpmadan ölümün üzerine yürüyen insan ve militan -Mao’nun tabiriyle “hammadde”- s›k›nt›s›n›n çekilmedi¤i aflikar. 30 y›ll›k tarihsel tecrübeye ve birikime sahip bir fabrikam›z ve bol miktarda “hammadde”miz de var. O halde sorun nerede? Hiç kuflku yok ki sorun, hammaddenin ifllenmesinde. Bu tespit de bizi kaç›n›lmaz olarak önderlik sorununa götürmekte. Parti bilincinin önderlik bilincini de kapsad›¤›n› vurgulad›k. Ne var ki, önderlik bilinci ve sorununu salt merkezi önderli¤in oluflturulmas› olarak

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

5


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

6

anlamak yetersiz olacakt›r. Önderlik sorunu ayn› zamanda bütün parti komitelerinin de kitlelere önderlik edebilme yetene¤ini kazanmas›d›r. Daha yal›n ifadeyle; Proletarya Partisi’nin kitlelerin devrimci savafl›m›na önderlik edebilecek yetkinli¤e ulaflt›r›lmas›d›r. Bu da Bolflevik Parti Tarz›’n›n özümsenmesiyle mümkündür. Bolflevizmin esaslar›ndan birisi ise demokratik merkeziyetçilik ilkesidir. Demokratik merkeziyetçilik ilkesinin özüne, ruhuna ayk›r› organ-komite faaliyetinin önünde sonunda baflar›s›z olmas›, alan›na, kitlelere, devrimin can al›c› sorunlar›na yabanc›laflmas› kaç›n›lmazd›r. Bir Komünist Partisi, o partinin komiteleri, en yetenekli üyelerden oluflsun; ama o partinin, komitenin iflleyifli, faaliyet tarz› demokratik merkeziyetçilik ilkesine ayk›r›ysa, yetenekli üyelerinin körelmeleri, en az›ndan verimsiz olmalar› kaç›n›lmazd›r. “Demokrasi olmadan do¤ ru bir merkeziyetçilik olamaz, çünkü insanlar›n düflünceleri farkl›d›r ve fleyleri kavray›fllar›nda birlik yoksa, o zaman merkeziyetçilik gerçeklefltiri lemez. Merkeziyetçilik nedir? Merkeziyetçilik kavray›fl, si yaset, planlama, kumanda ve hareket birli¤inin sa¤lanmas› temelinde do¤ru fikirlerin merkezilefltirilmesidir. Buna merkezi birleflik denir. ‹nsanlar hala meseleleri anlam› yorsa, düflündükleri bir fleyler varsa ama onlar› aç›klamam›fllarsa ya da öfkelilerse ama bu öfkelerini hala d›fla vurmam›fllarsa merkezi birlik nas›l gerçekleflebilir? Demok-

rasi yoksa tecrübeleri do¤ru bir flekilde özetleyemeyiz. Demokrasi yoksa, kitlelerden do¤ru fikirler gelmiyorsa, iyi bir çizgi, genel ve özel siyasetler ortaya koymak imkans›zd›r. Merkeziyetçili¤imiz de mokratik temeller üzerine infla edilmifltir. Proletaryan›n merkeziyetçili¤i genifl demokratik temellere dayan›r. Çeflitli kademelerdeki parti komitesi, merkezi önderli¤i uygulayan organd›r. Ama parti komitelerinin önderli¤i kolektif bir önderliktir. Meselelere sadece birinci sekreter taraf›ndan keyfi olarak karar verile-

lar kolektif bir flekilde tart›fl›lmal›, de¤iflik fikirler ciddi bir flekilde dinlenilmeli ve durumun kar›fl›kl›¤› ve tarafs›z olmayan fikirler de mutlaka tahlil edilmelidir. Bir durumun çeflitli yönleri hakk›nda çeflitli imkan ve tahminler, yani hangilerinin iyi, hangilerinin kötü, hangilerinin kolay, hangilerinin zor, hangilerinin mümkün ve hangilerinin imkans›z oldu¤u dikkate al›nmal›d›r. Gerek ihtiyatl›, gerekse çok dikkatli olmak için her çaba sarfedilmeli dir...” (M Mao)

Proletarya Partisi, 30. kurulufl y›l›n›; dünya çap›nda yeni bir devrimci dalgan›n geliflmeye bafllad›¤›na tan›kl›k ediyor olman›n coflkusuyla kutlamaktad›r. mez. Parti komiteleri içinde demokratik merkeziyetçilik biricik çal›flma tarz› olmal›d›r. Birinci sekreter ve di¤er sekreterler ve komite üyeleri aras›ndaki iliflki, az›nl›¤›n ço¤unlu¤a uymas› iliflkisidir. Mesela Daimi Komite ve Siyasi Büro’da buna benzer durumlar s›k s›k ortaya ç›kar. Ben bir fley söyledi¤im za man, ister do¤ru isterse hatal› olsun, herkes benden farkl› düflünüyorsa, ço¤unlukta olduklar› için onlar›n görüfllerini kabul ederim. Bana, baz› eyalet parti komitelerinde, bütün meselelerde birinci sekreter ne derse onun uyguland›¤› durumlar oldu¤u söylendi. Bu oldukça yanl›flt›r. Bir kiflinin her söyledi¤inin yap›lmas› saçmal›kt›r. Günlük iflleri de¤il, önemli konular› kastediyorum. Bütün önemli konu-

Hay›r! Baflkan Mao’dan yap›lan bu uzun al›nt› Proletarya Partisi’nin komitelerindeki iflleyifllerin demokratik olmad›¤›na vurgu yapmak için kullan›lmad›. Proletarya Partisi’nin köklü bir demokrasi kültürüne sahip oldu¤unu söylemek kesinlikle abart› olmayacakt›r. Bizim sorunumuz, demokratik tart›flma ortamlar›n›n yarat›lmamas›, görüfl ve önerilerin bast›r›lmas› ya da engellenmesi de¤ildir. Tersine düflünce gelifltirememe, önerileri zenginlefltirememektir. Önderlik bilincinin üzerinde ›srarla durmamaz›n nedeni de tamam›yla buna ba¤l›d›r. Kararlar›n al›nmas› an›nda de¤il de, kararlar›n al›n›p uygulamaya geçilmesinden, dahas› faaliyetlerin de¤erlendirilmesi an›nda -baflar›l› m›, baflar›s›z m› sonucuna ulaflmaya en-


deksli- tart›flmalar daha fazla yaflan›yorsa, burada ciddi problem var demektir. Yaflan›lan›, olup biteni de¤erlendirmek gayet kolayd›r; ve bu tip bir faaliyet kesinlikle siyaset yapmak, politika üretmek de¤ildir. Çünkü siyaset; geçmifli, nihayete ereni tan›mlama de¤il, gelece¤e yön verme, gidiflat› tayin etme faaliyetidir. K›sacas› an›n sorunlar›na çözüm üretmek ve gelece¤e yön vermektir. Yaflan›lanlar, olup-bitenler; tecrübe ç›kartma, deneyim edinme; yap›lmas› veya uygulanmas› düflünülen prati¤in bilimsel plan›n› oluflturma hedef ve perspektifiyle de¤erlendirilirse verimlidir. Ki “11. Marks’›n meflhur Tez”inin özü de tamam›yla budur: “ Filozoflar, dünyay› yaln›zca de¤iflik biçimlerde yorumlad›lar, önemli olan Mao) onu de¤ifltirmektir...” (M Komiteler, organlar canl› tart›flma ortamlar› yaratarak, zengin ve çok yönlü fikir ve öneriler gelifltirerek faaliyetlerini örgütlemeksizin, alanlar›n›n sorunlar›na çözüm yöntemleri gelifltirmeksizin iktidar savafl›m›na önderlik etmeleri düflünülemez. Proletarya Partisi’nin en alt komitesinin dahi böyle bir yetkinli¤e kavuflamamas›, kaç›n›lmaz olarak Proletarya Partisi’nin bütününü etkileyecek ve önderlik sorunu, önderlik bilinci yak›c›l›¤›n› hissettirmeye devam edecektir. ‹nisiyatif tak›nmaktan çekinen, “yanl›fl yaparsam” kayg›s›ndan kurtulamayan birisinin, de¤il kitlelere önderlik etmesi, basit problemleri dahi çözmesi imkans›zd›r. Proletarya Partisi’nin; 30.

Kurulufl Y›l›nda ‹bra him’den Mehmet’e S›n›f Bilincini, Parti Bilincini, Önderlik Bilincini Kuflan direktifinin özü ve gerekçesi budur!! Bilimsel bir ideolojiye, Marksizm-Leninizm-Ma oizm’e; hakl›l›¤›, meflrulu¤u ve bilimselli¤i s›nan›p kan›tlanm›fl Halk Savafl› Stratejisi’ne; 30 y›ll›k örgütsel deneyim ve tecrübeye; ›srarc›l›¤›n›n, militanl›¤›n›n ve cüretkarl›¤›n›n göstergesi olan 30 y›ll›k sayg›n bir tarihe sahip olan Proletarya Partisi’nin; çeflitli milliyet ve uluslardan Türkiyeli iflçilerin ve emekçilerin, devrimden ç›kar› olan bütün kesimlerin isya n›n› örgütleyip karfl›-devrimin faflist devlet ayg›t›n› y› karak Demokratik Halk ‹ktidar›’n› kuraca¤›na ve de vam›nda da sosyalist inflay› gerçeklefltirerek komünizme ulaflaca¤›na kuflkumuz ol mas›n! 30. kurulufl y›l›n› selamlaman›n coflkusunu yaflayan Proletarya Partisi; iktidara taliptir. Mevcut iktidar›n sömürüsü ve zulmü alt›nda yaflayan çeflitli ulus ve milliyetlerden iflçi s›n›f›n›n, sosyalizme ard›ndan da s›n›fs›z bir toplum olan komünizme ulaflabilmesi için öncelikli olarak faflist nitelikteki komprador patrona¤a devletini y›kmas› gerekti¤inin; bunun için de anti-feodal, anti-faflist ve anti-emperyalist s›n›f ve tabakalarla -nüveleri bugünden oluflturulmas› gerekli olan- ittifaklar yapmas›n›n zorunluluk oldu¤unun bilincindedir. Proletarya Partisi, bunu baflarabilecek ideolojik berrakl›¤a, politik yetkinli¤e, taktiksel esnekli¤e, örgüt-

sel deneyime sahiptir. Bu konudaki güveninin ve iddias›n›n kayna¤›; karfl›-devrimin dünya çap›nda ideolojik tahakkümünü art›rmas›n›n ard›ndan devrim cephesinde yaflan›lan ideolojik, politik ve örgütsel savrulmalar›n sebebi olan anaforlara ra¤men asla taviz vermedi¤i gerilla savafl›ndaki ›srarc›l›¤›, dünya ve ülke meselelerine dair politik tahlillerindeki tutarl›l›¤›, dünyadaki ve ülkemizdeki devrimci parti ve örgütlerle devrimci diplomasinin ilkelerine tabi kalarak kurdu¤u iliflkileridir. Proletarya Partisi, 30. kurulufl y›l›n›; dünya çap›nda yeni bir devrimci dalgan›n geliflmeye bafllad›¤›na tan›kl›k ediyor olman›n coflkusuyla kutlamaktad›r. ‹deolojik, politik ve örgütsel olarak kendisiyle ayn› nitelikte de¤erlendirdi¤i Nepalli, Hindistanl›, Filipinli komünistlerin kendi ülkelerinde zaferler kazanmalar›n›, halk içinde geliflip güçlenmelerini, iktidar yürüyüfllerini h›zland›rmalar›n› coflkuyla selamlamakta; Maoizm’in dünya çap›nda geliflip güçlenen ideolojik-politik bir ak›m olmas›ndan onur ve k›vanç duymaktad›r. Ve dünya proletaryas›n›n ve halklar›n›n kurtuluflunun, ancak ve ancak Maoizm bilimi ile sentezlenmifl devrim ve sosyalizm projesiyle gerçekleflebilece¤inde her zamankinden daha ›srarc›d›r. Ve bu yüzden: 21. Yüzy›l Maoizm’le Kazan›lacakt›r! fliar›n› gezegenin en yüksek zirvesinden, Himalayalar’dan, bütün Maoistler ile beraber hayk›rmaktad›r.

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

7


8

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

Zafere kadar intifada! Zafere kadar devrim!

Gerçekte Ortado¤u’da Petrolden elde edilen gelir bütün Arap co¤rafyas›n›n refah içinde yaflamas›na yüzy›llarca yetecek kayna¤› oluflturabilecek niceliktedir. Ancak öncelikle emperyalist merkezler daha sonra iflbirlikçi yönetimler bu geliri ortaklafla talan etmektedir. Geriye kalan az bir miktar ise sosyal güvenlik fonlar› arac›l›¤›yla sefalet s›n›r›nda yaflayan Arap halk›na aktar›lmaktad›r.

Amerikan emperyalizmi ile ‹srail Siyonizmi Filistin kentlerini bir kez daha kan ve barut atefli ile y›karken, gerek burjuva bas›nda gerekse sosyalist, devrimci bas›nda konu ile ilgili pek çok makale ve yaz› kaleme al›nd›. Gerçek flu ki; ülke bas›n›nda yeralan yaz›larda çeflitli milliyetlerden halk›m›z›n ‹srail siyonizmi karfl›s›nda mazlum Filistin halk›n› desteklemesi nedeniyle pek çok burjuva kalemflörün de dahil oldu¤u genifl bir kesim Filistin halk›n›n hakl› davas›n› destekler gibi görünmek zorunda kald›. Zorunda kald› diyoruz; çünkü, bu düflünce sahipleri ‹srail’in kanl› iflgalini k›namakla geçifltirirken as›l tart›flma noktalar›n› Filistin direnifli ve yöntemleri üzerinde toplayarak, Filistin halk›n›n hakl› ve meflru direniflini zehirli düflüncelerinin zemini yapmaya çal›flt›lar. Bugün Filistin topraklar› üzerinde cereyan eden savafl, taraflar› salt ‹srail ve Filistin olan bir savafl de¤ildir. Dünyan›n enerji kaynaklar›n›n %30’unu bar›nd›ran Ortado¤u

co¤rafyas›nda emperyalist kliklerin bulaflmad›¤› tek bir yerel ve/veya uluslaras› sorun/olay yoktur. Filistin’de süren savafl bu nedenle salt içinde yerald›¤› Ortado¤u co¤rafyas›n› de¤il Balkanlar’dan Kafkaslar’a oradan Latin Amerika’ya kadar bütün dünya enerji havzalar›n› etkileyen bir etki göstermektedir. Bu etkisi nedeniyle dünyan›n teritoryal paylafl›m› konusunda iddia ve ç›kar sahibi tüm güçler Filistin savafl›n›n flu veya bu noktas›nda konumlanmak durumundad›r. Son dönem bas›nda yeralan düflünceler bu ç›kar iliflkileri ve konumlanmalar ›fl›¤›nda irdelenmeli ve gerçek kat›ks›z bir biçimde ortaya ç›kar›larak, devrimci saflardaki olas› kafa bulan›kl›klar›na engel olunmal›d›r. Bu çerçevede ilk belirlemeyi bir olumsuzlama ile yapma zorunlulu¤u vard›r. Bu ise, Filistin sorununun Araplar ile Yahudiler aras›nda bir toprak sorunu olmad›¤› gerçe¤idir. Her iki taraf aras›nda toprak aç›s›ndan anlaflmazl›k nokta-


lar› mevcuttur. Özellikle ‹srail yönetiminin sürekli açt›¤› yeni yahudi yerleflimleri dikkate al›nd›¤›nda toprak sorununun büyümeye e¤ilimli oldu¤u görülür. Ancak sorunun ve sorunun çözümünün asli bir parças› olma aç›s›ndan topra¤›n bir belirleyicili¤i bulunmamaktad›r. E¤er çözüm bu denli basit bir çerçevede gerçekleflebilecek olsayd›, ‹srail yönetimi de iflbirlikçi Filistin yönetimi de bu çözümü gerçeklefltirebilmek için bir an bile beklemezdi. Toprak sorunu bölgenin su kaynaklar› ile beraber önem kazanabilir-kazanmaktad›r. Su kaynaklar› hem Filistinliler hem de ‹srailliler için yaflamsal

listin kentlerinin çekti¤i su s›k›nt›s› düflünüldü¤ünde ‹srail’in elindeki savafl makinas›n› kullanarak Filistinlilerin suyunu çald›¤›n› söylemek son derece do¤rudur. Gelecekte bir Filistin Devleti’nin de bir ‹srail Devleti’nin de varl›¤› bu su kaynaklar›n›n kontrolüne ba¤l›d›r. ‹srail’in en son Suudi Kral› Abdullah’›n önerisiyle Araplarla aralar›nda yüzy›l›n bafl›ndan bu yana kanl› çat›flmalara yol açan anlaflmazl›kta bar›fla gidebilecek yola yanaflmamas›n›n önemli sebeplerinden birini bu su havzalar›n›n kontrolünü yitirme tehlikesi oluflturmaktad›r. ‹srail aç›s›ndan su havzalar›n›n kontrolü-

önem arz etmektedir. ‹srail ve Filistin aras›nda yaflanan soruna yerel düzeyde temel karakterini kazand›ran olgu su kaynaklar›n›n kim taraf›ndan kontrol edilece¤idir. Çünkü ‹srail’in çözüm olarak önerilen 1967 öncesi s›n›rlar›na çekilmesi durumunda Bat› fieria ve Golan Tepeleri’nde bulunan su havzalar›ndan çekilmesi gerekecektir. Bu iki su havzas›ndan sa¤lanan suyun %85’ini bugün ‹srail kullanmaktad›r. Fi-

nün yitirilmesi demek çölün ortas›ndaki yapay yahudi uygarl›¤›n›n çökmesi anlam›n› tafl›maktad›r. ‹flte bu nedendir ki ‹srail’i yay›lmac› bir politikay› uygulamaya zorunlu k›lmaktad›r. Her geçen gün yenileri aç›lan, büyütülen Yahudi yerleflimleri su havzalar›n›n kontrolünü sa¤lama amac›na yönelmekte ve bu stratejik amaç do¤rultusunda planlanmaktad›r. Yine bu stratejik amaç gerçekleflene kadar tüm bar›fl giri-

flimlerinin önü ‹srail taraf›ndan t›kanmaktad›r. Ortado¤u’nun gerçek rengi hep emperyalist klikler aras› çat›flmalar taraf›ndan belirlendi. 19. yüzy›lda ‹ngiliz sömürgecili¤ince gerçeklefltirilen ve Akdeniz ile K›z›l Deniz’i birlefltiren Süveyfl Kanal› ile Asya-Avrupa aras›nda ki ticaret yolu h›zl› ve güvenli bir rotaya kavuflurken bölge sömürgeci güçlerin önemli bir çat›flma alan›na dönüfltü. Ancak tüm 19. yy. boyunca ve 1.Empeyalist Bölüflüm Savafl›na kadar geçen dönem boyunca can çekiflmekte olan Osmanl› Devleti’nin bölgedeki hükümranl›¤› önce ‹ngiliz sömürgecili¤inin, sonra Alman sömürgecili¤inin gölgesinde sürdü. 1. Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonras› savafl›n galibi olan ‹ngiliz emperyalizmi bugünkü Suriye’nin bulundu¤u bölgeyi Frans›z emperyalizmine sus pay› olarak verirken, M›s›r dahil bütün Arap co¤rafyas›n› sömürgelefltirdi. Savafl ve sonras› dönem boyunca Yahudi Siyonizmi Filistin topraklar›na yerleflimlerini sürdürürken Arap co¤rafyas›nda geliflen ba¤›ms›zl›k hareketleri sonucu ‹ngiliz emperyalizmi sömürge topraklar›n› iflbirlikçi Arap ailelerine devrediyordu. ‹kinci Emperyalist Paylafl›m Savafl› sonuçland›¤›nda Arap co¤rafyas›nda s›n›rlar› cetvelle çizilmifl birçok devlet ve devletçik kurulmufltu. Bu devletlerin kuruluflunda esas al›nan çerçeve giderek önemini art›rmakta olan petrol rezervleriydi. Emperyalist güçler zengin petrol yataklar›n›n bölgede güçlü bir devletin eline geçmemesi için tarihsel, sosyal, kültürel hiçbir temeli bulunmayan küçük devletçikler, emirlikler kurdular. ‹ngiliz emperyalizmi bilinçli bir flekilde Filistin topraklar›n› Kudüs

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

9


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

10

kozunu kullanarak bu politikan›n d›fl›nda tuttu. ‹kinci Emperyalist Paylafl›m Savafl›’n›n ard›ndan art›k bu bölgede hat›r› say›l›r bir güç oluflturan Yahudi Siyonizmi sömürgeci ‹ngiliz emperyalizmine yönelik fliddet eylemlerini art›rarak ‹srail devletine giden yolu katetmeye bafllad›lar. Takvimler 1948’i gösterdi¤inde ‹ngiliz güçlerinin çekildi¤i topraklarda ‹srail devleti kuruldu. ‹srail’in kurulufluna Filistinliler muhalefet ederken savafl s›ras›nda yaflanan Yahudi soyk›r›m›n›n ezikli¤i içinde neredeyse tüm dünya bu sesi duymak istemedi. ‹srail devleti meflruiyetini elde eder etmez, Filistinlileri ülke d›fl›na sürmek için kollar› s›vad›. O günden bugüne Filistin topraklar›nda iflkence, katliam hiç eksilmedi. Evleri, kentleri yak›l›p y›k›lan sekiz milyon Filistinli zorla göç ettirildi. Yahudi yerleflimleri sürekli geniflletildi, yenileri aç›ld›. Tam bir soyk›r›m politikas› uygulayan ‹srail’e karfl› zaman zaman bölgedeki Arap ülkeleri de seslerini yükseltmek, savaflmak zorunda kald›. Ancak Amerikan emperyalizmi taraf›ndan desteklenen ‹srail bu savafllardan galip ç›kt›. ‹srail Ortado¤u’da korsan bir devlet olarak kuruldu. Bütün varl›k koflulunu da emperyalizmin bölge politikalar›n›n Truva at› konumuna borçlu oldu. Kuruldu¤u tarihten bu yana Amerikan emperyalizminin ‹srail Siyonizmi’ne ak›tt›¤› paran›n miktar› 96 milyar dolar› bulmaktad›r. Bu miktar resmi rakam› olufltururken çeflitli yard›m kurulufllar› arac›l›¤›yla aktar›lan paralar da düflünüldü¤ünde bu rakam›n 150 milyar dolar› bulmufl olmas› iflten bile de¤il. 54 y›la yay›lan bu 150 milyar dolar Ortado¤u’nun istikrars›zlaflmas› için ödenen

bedel iken bu bedeli gerçekte ödeyenler emperyalist finansörler de¤il petrol denizinin üzerinde sefalet s›n›r›nda yaflayan Arap halklar›d›r. Arap dünyas›yla ‹srail aras›nda yar›m as›r› deviren çat›flma durumu hem Arap ülkelerinin bütçelerinin önemli bir bölümünü silahlanmaya harcamalar›n› zorunlu k›lm›fl, hem de emperyalizmin ufla¤› Arap iktidarlar›n›n bekas›n› sa¤lam tutmaya yaram›flt›r. Dünya enerji kaynaklar›n›n %30’unu bar›nd›ran bölgede Arap devletlerinin parçal› yap›s›n›n korunmas› ve petrolden elde edilen yüksek miktarda gelirin Arap ülkelerinin kalk›nmas› ve geliflmesi yerine bat›l› finans kapital merkezlerine, emperyalistlerin kasalar›na ak-

gulanmaktad›r. Emperyalizme göbekten ba¤l›l›k nedeniyle Arap yönetimlerinin Filistin politikas›nda tutumu tam bir ikiyüzlülüktür. Uluslararas› planda ABD emperyalizmi ve onun bölge politikas›n›n bir numaral› uygulay›c›s› ‹srail karfl›s›nda tam bir teslimiyet, içerde halk›n karfl›s›nda ise sözde bir Amerikan ve ‹srail karfl›tl›¤› gösteren Arap yönetimleri Filistin devletini tan›mak için bile icazet arayacak kadar halklar›na düflmanlaflm›fllard›r. Gerçekte Ortado¤u’da Petrolden elde edilen gelir bütün Arap co¤rafyas›n›n refah içinde yaflamas›na yüzy›llarca yetecek kayna¤› oluflturabilecek niceliktedir. Ancak öncelikle emperyalist merkezler daha

‹kinci Emperyalist Paylafl›m Savafl›’n›n ard›ndan art›k bu bölgede hat›r› say›l›r bir güç oluflturan Yahudi Siyonizmi sömürgeci ‹ngiliz emperyalizmine yönelik fliddet eylemlerini art›rarak ‹srail devletine giden yolu katetmeye bafllad›lar. mas›n› ‹srail’in sald›rgan d›fl politikas› ve politikay› destekleyen savafl makinas› sa¤lamaktad›r. Bu sald›rgan d›fl politikan›n yaratt›¤› tehdit Arap ülkelerinin silahlanmaya aktard›¤› bütçenin giderek yükselmesini sa¤larken, çat›flma ortam› ülke içi muhalefetin kontrol alt›nda tutulmas›na da olanak sa¤lamaktad›r. Silahlanma gere¤i emperyalist merkezlerden ve özellikle ABD’den sa¤land›¤› için Arap ülkelerinin emperyalizme ba¤›ml›l›¤› da sa¤lama al›narak sürgit savafla dayal› emperyalist politikalar uy-

sonra iflbirlikçi/uflak yönetimler bu geliri ortaklafla talan etmektedir. Geriye kalan az bir miktar ise sosyal güvenlik fonlar› arac›l›¤›yla sefalet s›n›r›nda yaflayan Arap halk›na aktar›lmaktad›r. Sanayii ve teknolojik geliflmeye kaynak bilinçli olarak aktar›lmamakta, üretmeden yada üretti¤inin pazar de¤erinin üzerinde bir geliri sözde devlet veya emirlik kesesinden kazanan e¤itimli kesimlerin bu flekilde devlete veya emirliklere ba¤l›l›klar› da garanti alt›na al›nmaktad›r. Görüldü¤ü gibi Filistin hal-


k›n›n ve Filistin sorununun kaderi Filistin’in hiç sahip olmad›¤› petrol kaynaklar›n›n kontrolü üzerinden belirlenmektedir. Halihaz›rda ihtiyac› olan petrolü Latin Amerika’daki petrol yataklar›ndan elde eden Amerikan emperyalizmi bölgedeki petrol yataklar›n›n kontrolünü stratejik aç›dan gerekli görmektedir. Zira ABD emperyalizmi dünyan›n teritor-

lu bulmaktad›rlar ve hatta bu konuda çeliflmesiz birlik halindedirler. Kontrol aç›s›ndan bir baflka zorunluluk da petrol üretimi sonucunda ortaya ç›kan art› de¤erin büyüklü¤üdür. Ve bu pasta tüm emperyalist klikler gibi Amerikan emperyalizminin de ifltah›n› kabartmaktad›r. Bu alandaki bir baflka gerçek de ABD’nin petrol yataklar›n›n giderek fakirleflmesi ve

yal paylafl›m› aç›s›ndan çeliflme içinde oldu¤u Avrupa, Japon, Rus, Çin gibi emperyalist kliklere bölgenin denetimini b›rakmas›n›n emperyalist paylafl›mda bu kliklere avantaj sa¤layaca¤›n› bilmektedir. Di¤er taraftan kontrol dünya petrol fiyatlar›n›n emperyalist güçlerin istedi¤i düzeyde tutulmas› için de zorunludur. 1972 y›l›nda OPEC çat›s› alt›nda örgütlü Petrol üreten ülkeler petrol üretimini s›n›rlad›¤›nda Amerikan ekonomisi baflta olmak üzere bütün emperyalist ekonomiler büyük bir resesyon yaflam›flt›. Emperyalist klikler bir daha böyle bir sürprizle karfl›laflmamak için bölgedeki kaynaklar›n kontrolünü kendi denetimlerinde tutmay› zorun-

bunun do¤al sonucu olarak zengin Ortado¤u yataklar›n›n öneminin giderek artmas›d›r. Amerikan emperyalizmi bir 25-30 y›l sonra Ortado¤u petrollerine ihtiyaç duyabilece¤ini hesaplayabilmekte bu nedenle de petrol rezervlerinin kendi kontrolü alt›nda olmas›n› stratejik bir ç›kar olarak görmektedir. Petrol yataklar›n›n kontrolü esas›na dayanan Amerikan politikalar›n›n baflar›s›n› sald›rgan ‹srail d›fl politikas› sa¤lamaktad›r. Bu gerçekliktir ki Filistin halk›n› soyk›r›ma varan fliddet politikalar›n›n ma¤duru yapmakta ve Filistin sorununun çözümünü sürekli olarak sonu belirsiz bir gelece¤e ertelemektedir.

Filistin topraklar› üzerinde süren savafl korsan ‹srail devletinin bir iflgal hareketidir. Bu iflgalle hedeflenen ‹srail devletinin iddia etti¤i gibi bir “terörle mücadele” yada “kendini savunma” de¤ildir. As›l hedef Arap halklar›, as›l hedef petrol yataklar›n›n kontrolü, as›l hedef Amerikan emperyalizminin düflman ilan etti¤i Irak ve ‹ran rejimleridir. ‹kinci intifada 18 ayd›r sürmekte ve bu dönem içinde birçok feda eylemi gerçeklefltirilmifl iken tam Amerikan emperyalizmi hedef tahtas›na Irak’› yerlefltirdi¤i ve ABD D›fliflleri Bakan› Powell’in Irak’a Amerikan Müdahalesi için dünya ve Ortado¤u turuna ç›kt›¤› günlerde bafllat›lan ‹srail iflgal hareketi zamanlamas›yla dahi gerçek hedefinin Arap halklar› oldu¤unu göstermektedir. Hat›rlayabilece¤iniz gibi ABD D›fliflleri Bakan› Powell ile görüflen iflbirlikçi/uflakArap rejimleri giderek yak›nlaflan Irak müdahalesinin kendi toplumsal meflruiyetlerini de sarsaca¤›n›n bilinciyle bu müdahaleden olabildi¤ince kaç›nmak amac›yla Filistin sorununun ard›na gizlenmeye çal›flm›fllard›. Ancak bilmedikleri bir gerçek vard› ki o da Pentagon çoktan planlar›n› yapm›fl ve ‹srail’e iflgal talimat›n› vermiflti. Çünkü Filistin sorununda 1993 y›l›nda imzalanan Oslo sözleflmesine göre gelinen aflamada var›lacak tek sonuç Filistin Devletinin ‹srail taraf›ndan da tan›nmas›yd›. Böyle bir durumda emperyalistlerin Ortado¤u oyununda oynayacaklar› çok fazla kartlar› kalmayacakt›. Bu durum üzerine ‹srail iflgaline yeflil ›fl›k yak›larak sorunu önce ateflleyip sonra bir süreli¤ine buzdolab›na koyma olarak özetlenebilecek politika uygulanmaya baflland›.

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

11


12

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

‹flgal bu politikan›n ilk aya¤›n› olufltururken Filistin co¤rafyas›nda ki hedefi Arafat’› bitirmek de de¤ildir. ‹srail’in iflgal hareketi giderek daha fazla y›pranan Filistin liderinin iktidar›n› daha da pekifltirmifltir. Dahas› ‹srail iflgal etti¤i Bat› fieria ve Gazze fieridi’nde Yaser Arafat’›n da bafl›n› a¤r›tan ‹slami Cihat, Hamas ve Filistin Halk Kurtulufl Cephesi kadrolar›n› tutuklayarak, öldürerek Yaser Arafat’›n iktidar›n› pekifltiriyor. En son geliflme ise Filistin Lideri Yaser Arafat’›n en önemli muhalifi olan ve halefi olabilecek en önemli kifli durumundaki Filistin ‹ntifadas›n›n önemli isimlerinden Mervan Barguti ‹srail taraf›ndan tutukland›. ‹srail günlerdir ka-

rini imha eden, Arap halklar›n›n Filistin halk›na gönderdi¤i yard›mlar› talan eden Yaser Arafat ve avanesi ‹srail iflgali öncesinde siyasal ömürlerini tüketmenin efli¤inde iken iflgal tam zaman›nda imdad›na yetiflmifltir. Düflman ‹srail sald›rganl›¤› karfl›s›nda mazlum Filistin halk› refleks olarak keklik soyundan Arafat ve avanesinin ard›nda birlefliyor. Yaser Arafat Ramallah’taki karargah›nda ‹srail tanklar›n›n korumas›nda halk› ve Ortado¤u için bar›fl isteyen direniflçiyi oynuyor. Sald›rgan Amerikan politikalar› karfl›s›nda çaresizleflen di¤er emperyalist kliklerin burjuvazisi ise “uzlaflmac›, bar›flç›” lideri destekleyerek Ortado¤u’da statükonun de¤iflme-

rilmeye çal›fl›l›yor. Filistin halk›n›n ve Filistin direniflinin bu meflru örgütlerinin kadro gücü yokedilerek Amerikan politikalar› için uygun zemin yarat›lmaya çal›fl›l›yor. Uflak Arafat ve avanesinin olas› Amerikan bar›fl›n› yaflama geçirirken karfl›laflaca¤› ayak ba¤lar›ndan kurtulmas› sa¤lan›yor. Yani iflgal Filistin halk› ve dünyan›n ezilen halklar› d›fl›nda herkesin ifline yar›yor. Halklar›n pay›na her zaman oldu¤u gibi kan ve gözyafl› kal›yor. ‹srail iflgalinin bir di¤er hedefi de bölgede bir Amerikan askeri varl›¤›na meflru zemin yaratmakt›r. Amerikan emperyalizminin hedef tahtas›na Irak ve ‹ran rejimlerini koydu¤unu söylemifltik. Hatta petrol lobi-

‹srail günlerdir karargah›nda kuflatma alt›nda tuttu¤u Yaser Arafat’›n elinin alt›nda olmas›n›n ölmesinden veya devrilmesinden daha iyi oldu¤unu çok iyi biliyor. ‹srail müdahalesi ile ölen veya devrilen Arafat’›n yerini alacak yeni liderli¤in Arafat’›n teslimiyetçi çizgisini sürdürmeyece¤i/sürdüremeyece¤i son derece aç›k. rargah›nda kuflatma alt›nda tuttu¤u Yaser Arafat’›n elinin alt›nda olmas›n›n ölmesinden veya devrilmesinden daha iyi oldu¤unu çok iyi biliyor. ‹srail müdahalesi ile ölen veya devrilen Arafat’›n yerini alacak yeni liderli¤in Arafat’›n teslimiyetçi çizgisini sürdürmeyece¤i/sürdüremeyece¤i son derece aç›k. Oslo anlaflmas›n›n alt›nda imzas› bulunan ve dünyan›n 70’den fazla ülkesinin tan›d›¤›, büyükelçilik düzeyinde iliflki kurdu¤u Filistin devletini s›n›rlar› belli olacak biçimde ilan etmek için defalarca f›rsat› oldu¤u halde emperyalist efendilerinden icazet alamad›¤› için ilan etmeyen, kendi muhalifle-

mesi yönündeki ç›karlar›n› korumaya çal›fl›yor. ‹flgal alt›ndaki Filistin topraklar›nda Filistin halk› katledildikçe, önderleri tutuklanarak toplama kamplar›na kapat›ld›kça siyasal ömrünün sonuna gelmifl Arafat ve avanesinin iktidar› daha bir pekifliyor. ‹srail iflgalinin ana hedeflerinden birini de Filistin direniflinin kadrolar›n› tasfiye etmek oluflturuyor. Hamas, ‹slami Cihad, FHKC ve Bat› fieria kentlerinde Filistin intifadas›n›n asli gücü Mervan Barguti önderli¤indeki yerel milis gücü Tanzim kadrolar› imha edilerek yada toplama kamplar›na kapat›larak bu amaç gerçekleflti-

sinin baflkan› George W. Bush’un Irak’a bir müdahale için bölge ülkelerinden destek bulmaya çal›flt›¤›n› ancak bölge ülkelerinin Filistin çekincesi ile Irak iflgaline destek vermekten kaç›nd›klar›n› da ifade etmifltik. Junior Bush sadece ‹srail’in aç›k, uflak ülkemiz yöneticilerinin üstü kapal› deste¤ini alabilmiflti. Bir defa daha seçilebilmesi aç›k bir biçimde Irak’taki Saddam Hüseyin rejiminin y›k›lmas›na ba¤l› olan Junior Bush Irak Savafl›na haz›rl›k olarak Filistin’in ‹srail taraf›ndan iflgaline yeflil ›fl›k yakarken bugün ortaya ç›kan durumun bölgeye Amerikan askeri gücünü konuflland›rmak


için uygun bir zemin yarataca¤›n› çok iyi bilmekteydi. Ancak iflini flansa da b›rakmad›. Bu çerçevede sat›n al›nm›fl medya kurulufllar› üzerinden bölgeye Amerikan askeri gücü gönderilmesi için bir propaganda kampanyas› da bafllatt›. Bugün emperyalist Avrupa ülkeleri dahil pek çok bölge ülkesi kamuoyu bölgeye Amerikan müdahalesi d›fl›nda bir çözümün olmad›¤› yönünde bilgilendiriliyor ve müdahalenin zemini yarat›l›yor. Bölgeye Amerikan askeri gücünün yerleflmesinin önündeki en önemli engeli oluflturan anti-Amerikan tutumlar› sabit Hamas, ‹slami Cihat gibi örgütlerin kadrolar› da iflgalle birlikte enterne ediliyor. Bölgeye Amerikan müdahalesinin emperyalistler ve uflak rejimleri aç›s›ndan pratik iki sonucu olacakt›r. Bunlardan ilki Filistin sorununun Oslo sürecinde oldu¤u gibi bir 5-10 y›l daha buzdolab›na koyulmas›d›r. ‹kinci sonuç ise bölge statükosunun korunmas› olacakt›r. Var olan statüko hem Arap rejimlerinin, hem de ‹srail rejiminin ifline gelmektedir. Uflak Arap rejimleri Filistin sorununun yaratt›¤› çat›flmal› ortamdan istifade ederek bekalar›n› sa¤lam tutarken, korsan ‹srail rejimi de yay›lmac› politikalar›n› hamisi Amerikan emperyalizminin askeri güçlerinin bizzat refakat›nda sürdürebilecektir. Muhalefetinden kurtulmufl Arafat ise Amerikan askeri gücünün kontrolündeki Filistin kentlerinde talan siyasetini sürdürecektir. Filistine Amerikan askeri gücünün yerleflmesiyle buzdolab›na koyulan çat›flma ortam› bu kere Irak topraklar›nda boy gösterecektir. Arap halklar›n›n fleytan üçgeni dedi¤i ABD, ‹srail ve Türkiye askeri güçleri

açl›ktan, hastal›ktan k›r›lan Irak halk›na kan ve atefl kusturacaklard›r. Bugün Cenin, Ramallah, Beytüllahim, Nablus gibi Filistin kentlerinde akan kan›n yak›n vadeli hedefi zaten Irak müdahalesine zemin haz›rlamaktan baflka nedir ki. ‹srail iflgalinin nedenleri, hedef ve amaçlar› ile olas› sonuçlar›n› ortaya koyduktan sonra Filistin direnifli konusunda ülkemizde ve dünyada kafa kar›fl›kl›¤› yaratan birkaç konuyu daha ele alma zorunlulu¤u vard›r. Bunlardan ilki dünya ve ülke bas›n›n›n intihar sald›r›s› olarak niteledi¤i ve ‹srailli sivilleri hedef ald›¤› gerekçesiyle terörist bir eylem biçimi olarak damgalamaya çal›flt›¤› “feda eylemleri”dir. Öncelikle devrimciler olarak “intihar sald›r›s›”, “intihar bombac›s›” gibi burjuva mahreçli nitelemelerden uzak durmal›y›z. Bugün Filistin direniflinde bir eylem biçimi olarak yükselen bir insan›n vücuduna sard›¤› patlay›c› maddeleri hedef noktada patlatmas› suretiyle gerçeklefltirilen eylem biçimi bizler için bir “feda eylemi”dir. Bu eylemi gerçeklefltiren kifli ise “feda eylemcisi”dir. Esasen devrimci bir hareket gerçeklefltirdi¤i eylemde eylemin haz›rlanmas›nda ve icras›nda eylemcinin/eylemcilerin kaç›fl›n› eylemin bütünü içinde planlamak ve uygun kaç›fl yollar›n› sa¤lamak durumundad›r. Ancak bugün Filistin’in bulundu¤u koflullarda eylemcilerin kaç›fl olanaklar› son derece k›s›tl›d›r. Bunun en güzel örneklerini klasik eylem tarz›n› uygulamaya devam eden Tanzim ve FHKC örgütlerinin eylemlerinden ç›karmak mümkündür. Mervan Barguti liderli¤indeki tanzim militanlar› ‹srail askeri güçlerine karfl› gerçeklefltirdikleri pek

çok eylemde ‹srail askerleri taraf›ndan öldürülmüfllerdir. Son derece iyi silahlanm›fl ‹srail birliklerine karfl› son derece s›n›rl› atefl gücüyle gerçeklefltirilen sald›r›lar›n yap›lmas› bile sonuç olarak bir nevi feda eylemidir. Zira eylemcinin kaçma olana¤› yok denecek kadar azd›r. Bu tip eylemlere burjuva düflünürlerin intihar sald›r›s› yaftas› yap›flt›rmamas›n›n tek nedeni bu eylemlerin etkilerinin son derece düflük oluflundand›r. Oysa bugün uygulanan biçimiyle feda eylemleri gerek iflgalci ‹srail kamuoyunda, gerekse bat›l› emperyalist ülke kamuoylar›nda çok daha sars›c› biçimde etki yaratmaktad›r. Di¤er yandan Filistin halk› duvara dayanm›flt›r. Yani yapabilece¤i baflka bir fley yoktur. ‹ntifadan›n ünlü sözü “kalan son tafla kadar direnece¤iz” sözünün aç›k bir biçimde anlatt›¤› tam da bu durumdur. Tanka, füzelere, roketlere ve nükleer tehdite karfl› taflla karfl› koyan bir halk›n bedenini silah olarak kullanmas› asla yad›rganamaz. Bedenini silahlaflt›rman›n Filistin co¤rafyas›ndaki biçimi Feda Eylemi’dir. Dün Vietnam’da, dün Kore’de bedenini silahlaflt›rma; silahs›z cepheye gitmek ve sald›r› esnas›nda düflen yoldafl›n›n silah›n› kap›p onunla düflman üzerine yürümek olarak tezahür etmifltir. Bugün ülkemizde hapishanelerde ölüm oruççular› tecrite ve izolasyona karfl› bedenlerini Ölüm Orucu eylemi ile silahlaflt›rm›fllard›r. Ve bu eylem biçimi mazlum dünya halklar›n›n kurtulufl savafllar›nda ve özgürlük mücadelesinde yaflamaya, yaflam alan› bulmaya devam edecektir. Filistin’in iflgalinin ortaya ç›kard›¤› bir baflka sorun da Avrupa’n›n bu durum karfl›s›nda uygulad›¤› politikad›r. Pek

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

13


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

14

çok ülke kamuoyu ‹srail iflgalinin ABD taraf›ndan desteklendi¤ini bilmekte ve bu nedenle yüzünü demokrasi ve insan haklar›n› “savunmakla” ünlü Avrupa Birli¤i ülkelerine dönmektedir. Avrupa’dan beklenen ABD karfl›s›nda geçmiflte Sovyetler Birli¤i’nin yapt›¤› gibi bölgede bir denge oluflturmas› olarak görünmektedir. Buna karfl›l›k AB ülkeleri iflgali k›namak ve kimi önemli küreselleflme karfl›tlar›n› Filistin halk›n› desteklemeye göndermek d›fl›nda hiç bir fley yapmamaktad›r. Bu durum karfl›s›nda harekete geçen kimi burjuva kalemflörler AB’yi siyasal cücelikle itham etmekteler. Hemen belirtelim ki AB siyasal cüce falan de¤ildir. Bugünün dünyas›nda AB kendisi için en do¤ru politikay› uygulamaktad›r. AB’nin silahl› gücü son derece s›n›rl› olsa bile varolan ekonomik gücü Amerikan politikalar›na karfl› bölgede bir denge oluflturmaya yeterlidir. AB’nin ekonomik gücünü kullanmamas›n›n yegane sebebi Amerikan gücünün y›pranmas›n› istemesinden ileri gelmektedir. Bugün Amerikan emperyalizmi dünya üzerinde pervas›zca at koflturmakta ve dünyadaki tüm kötülüklerin yegane müsebbibi olarak görülmektedir. 11 Eylül sald›r›lar›n›n arkas›nda da bu anlay›fl yatmaktad›r. Amerikan emperyalizminin askeri, ekonomik

ve siyasal gücünü dizginsiz bir biçimde kullan›yor oluflu ortauzun vadede bu gücün y›pranmas› sonucunu do¤uracakt›r. ‹flte AB’nin istedi¤i tam da budur. Emperyalist klikler aras›ndaki dalaflmada kli¤in biri di¤erlerine göre güç anlam›nda çok büyümüflse di¤erleri bu güçle dalaflmak yerine önünü açarak y›pranmas›n› tercih etmek durumundad›rlar. Zira çat›flma içine girdikleri durumlarda kaybedecekleri, kazanacaklar›ndan hep daha fazla olacakt›r. Bugün için Avrupal›

emperyalistler kendi egemenlik sahalar›nda bulunan ülkeleri hazmetmeye ve bir yandan da iki büyük paylafl›m savafl›na yol açan kendi iç çeliflkilerini gidermeye çal›flmaktad›rlar. Ortado¤u kazan›na ellerini dald›rmalar› bu süreci olumsuz etkileyece¤i gibi bölgede Amerikan emperyalizminin aleyhine geliflen havay› köstekleyecek

bir etki gösterecektir. Dahas› Avrupal› emperyalistler bölgede savafla, istikrars›zl›¤a dayanan statükonun bugün için de¤iflmesi taraftar› da de¤ildirler. Çünkü bu durum enerji ihtiyaçlar›n› makul bir fiyata karfl›lamalar›na olanak sa¤lamaktad›r. AB’nin Ortado¤u politikas› siyasal cüceliklerinden de¤il tam aksine yar›n bu bölgenin hakimi olmay› kafas›na koymufl olmalar›ndan bugün bu flekildedir. ABD emperyalizmi yeterince y›prand›¤›nda Avrupal› emperyalistler silahlanmalar›n› tamamlam›fl olacak. As›l o zaman bölgeye müdahale edeceklerdir. Filistin halk› için kurtuluflun ve özgürlü¤ün yolu anti-emperyalist bir bilinçle mücadele etmekten geçmektedir. Ancak bu mücadele salt Filistin topraklar› ile s›n›rl› bir mücadele de¤ildir. Filistin’in kaderi Arap co¤rafyas›n›n kaderine s›k› bir flekilde ba¤lanm›flt›r. Bu yüzden Filistin mücadelesi hem emperyalizme, hem uflak arap rejimlerine hem de iflgalci ‹srail rejimine yönelmek durumundad›r. Filistin halk› dünya proletaryas› ve onun örgütlü, öncü müfrezelerini oluflturan Maoistlerle ba¤lar›n› s›k›laflt›rmal›d›r. Bu takdirde emperyalist haydutlar ve onlar›n iflbirlikçisi/uflak Arap rejimleri alt edilebilir, Filistin kazan›r, dünya kazan›r.


15

F‹L‹ST‹N’DEN MESAJ VAR: KAZANMAK ‹Ç‹N; ÖRGÜTLENEL‹M! D‹RENEL‹M! SAVAfiALIM!

Filistin direnifli, dünya halklar›n›n büyük bir moral kayna¤›d›r. Emperyalist cephede büyük bir gedik açm›flt›r. ABD emperyalizmi as›l darbeyi 11 Eylül günü New York’ta ve Washington’da de¤il, Cenin’de, Nablus’da yemifl bulunuyor. Onlar› as›l korkutacak olan Bin Ladin vb.leri de¤il, yenemeyecekleri, bafla ç›kamayacaklar› tek güç, örgütlenen, direnen ve savaflan halklard›r.

Türk, Kürt Çeflitli Milliyetlerden Emekçi Halk›m›za ; Emperyalizmin “batmayan savafl gemisi” ‹srail, bir kez daha Filistin kayal›klar›na çarpt› ! ABD emperyalizminin 11 Eylül’le birlikte h›z kazand›rd›¤›, dünya halklar›na karfl› çok yönlü ve bütünlüklü sald›r›s›n›n, Afganistan hamlesinden sonraki dura¤› olan Ortado¤u’da, ifle direnifl oda¤› olan Filistin’den bafllanmas› gerekti¤ine karar verildikten sonrad›r ki, fiaron önderli¤indeki siyonist ölüm makinesi, var olan sald›r›lar›n› iflgal ve katliam harekat›na çevirmifl bulunuyor. 1 ay› aflk›n süredir devam eden bu soyk›r›m eylemi, tarihe sald›rgan›n fiilinden öte direnenin tavr›yla kaydedilecektir. 1967’de yeni bir iflgal harekat›yla ata¤a kalkan ‹srail siyonizmine karfl›, BPKD, Vietnam

ve Latin Amerika’n›n ihtilalci rüzgar›n› da arkas›na alarak yürütülen hem silahl› hem de kitlesel direniflin, silahl› mücadele ve silahl› propagandan›n derslerle dolu sembolü haline gelen Filistin devrimci mücadele gelene¤i; 1987 ve 2000 intifadalar›yla oluflturdu¤u kitlesel direnifl-uyan›fl-baflkald›r› çizgisini, bugünkü sald›r›ya karfl› da destans› bir sayfa yazd›¤› Cenin merkezli direnifl ile devam ettirmektedir. ‹ngiliz Emperyalizminin merkezi-feodal Osmanl› devletinden elde etti¤i topraklarda oluflturdu¤u sömürge yönetimini, 2. emperyalist paylafl›m savafl›ndan güçlü olarak ç›kan ABD’nin Ortado¤u planlar›na uygun olarak flekillendirdi¤i ‹srail devletine devretmesiyle süren iflgal alt›nda, ezilen ulus statüsünü devlet kurma hakk›n› kullanma amaçl› kurtulufl savafl›na dönüfltüren, dünyan›n en eski ve en kalabal›k sürgün kit-

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

Not: Elimize posta kanal›yla ulaflan afla¤›daki bildiriyi konunun güncelli¤i ve haber de¤eri tafl›d›¤› için oldu¤u gibi yay›nl›yoruz.


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

16

lesine sahip (4 milyon) Filistin halk›; ülkedeki ve bölgedeki tüm gerici ve faflist devletlerle yürüttü¤ü mücadele içerisinde, önce ulusal kimli¤ine sonra da ülkesine/kaderine sahip ç›kma konusunda önemli mesafeler kat etmifltir. Kurtuluflun devrimle gelece¤i, devrimin kitlelerin eseri oldu¤u, bunun da silahl› mücadele ile gerçekleflece¤i, bu mücadeleyi kesin zafere ancak proletarya önderli¤inin tafl›yaca¤›, bu misyonun da komünist partisince yerine getirilece¤i yolundaki Marksist-Leninist-Maoist ö¤retinin yüklü deneylerle dolu prati¤i olarak Filistin, gelinen süreçte dünya halklar›na paha biçilmez dersler sunuyor. Her türden sapman›n, proletarya d›fl›ndaki s›n›flara ait çizgilerin iflas etti¤i bu pratikten ç›kar›lacak dersler özellikle günümüzde büyük de¤er tafl›yor. Bunun bafll›ca nedeni, karfl›-devrimci ideolojik rüzgar›n, emperyalizmin bütünlüklü sald›r›s›na paralel bir ivme kazanmas›d›r.

Filistin; siyonist ‹srail ve gerici Arap rejimleri taraf›ndan katliamlar ve sald›r›lar sonucu verdi¤i 100 bini aflk›n flehit ve yüzbinlerce yaral›s›yla, devrim ile karfl›-devrimin, emperyalizm ile dünya halklar›n›n, son 35 y›ll›k zaman diliminde, amans›z bir çat›flma alan›d›r. Bu durumundan ötürüdür ki, s›n›f mücadelesine iliflkin bütün teori ve siyasetler, Filistin topraklar›nda ciddi bir s›navdan geçmifllerdir. S›n›f savafl›m›n›n bütün arenalar›na özgü bu durum, son derece özgün Filistin koflullar›nda daha özellikli ve etkili bir anlam kazanmaktad›r. Emperyalizmin, Filistin Devrimi özelinde yenilgiye u¤ratmak ve yok etmek istedi¤i, esasen, uluslar›n kaderlerini tayin hakk›, ezilenlerin direnme hakk›, zulmedilenlerin isyan hakk› ve halklar›n devrim hakk›d›r. Proletaryan›n sosyalizm ve komünizm davas›d›r. Filistin, bütün bunlar›n cisimlendi¤i bir özgüllükte vard›r ve “kanayan yara” olmas›, “ç›ban bafl›” diye adlan-

d›r›lmas›, “öncelikli sorun” kabul edilmesi ve “Ortado¤u’ya ve Asya’ya aç›lan kap›” olarak nitelendirilmesi bundan kaynaklanmaktad›r. Proleter Dünya Devrimi aç›s›ndan “ön cephe”lerden, “ana direnifl mevzi”lerinden biri özelli¤ini tafl›mas›, bugüne kadarki tarihi sürecinde elde etti¤i kazan›m ve sonuçlardan rahatl›kla görülebilmektedir. Jeopolitik aç›dan dünyan›n en kritik bölgesi/merkezi olarak kabul edilen enerji havzas› (dünyadaki kaynaklar›n yüzde 67’si) Ortado¤u’nun, tamam› iflbirlikçi ve uflak rejimlerce oluflturulan idari paylafl›m panoramas›n› bütünüyle de¤iflime sürükleyecek denli etnik, dinsel ve tarihi ortakl›ktan kaynakl› kritik özellikleri ve Kudüs’ü de bar›nd›ran konumu itibar›yla Filistin; bir k›r›lma noktas› olarak, emperyalist planlar›n pefli s›ra iflas etti¤i bir geçmifle sahiptir. Bu tarihi süreç ayn› zamanda Filistin Devrimi önderli¤inin seyri bak›m›ndan da ö¤reticidir. 1982’de ‹srail’in Lübnan/Beyrut’a sald›r› ve iflgaliyle beraber silahl› güçlerin 8 ülkeye da¤›t›larak tasfiye edilmesiyle bafllayan, El-Fetih/Arafat’›n reformist çizgisinin teslimiyetçili¤e evrilmesiyle ilerleyen süreç, 1993 Oslo ile doru¤a ç›km›fl ve siyasi olarak ABD’nin, ekonomik olarak ‹srail ve IMF’nin denetimindeki “Özerk Yönetim” sonras›, Arafat kli¤ini Filistin Devrimi önünde ciddi bir engel haline getirmifltir. 1. ve özellikle de 2. intifadan›n FKÖ yönetimini de hedef alan bir özellik tafl›mas›, bu-


nun en önemli göstergesidir. Ekim1998’deki Wye Plantation (ABD-‹srail-Filistin) anlaflmas›nda, “terörist av›na ç›kma” sözü veren, rant ve yolsuzluk bata¤›ndaki bir kli¤in temsilcisi olarak Arafat’›n, bugün 6 FHKC gerillas›n› satma karfl›l›¤›nda (baflka hangi sözler verdi¤ini yak›nda görece¤iz) “gözalt›” halini sona erdirerek yeniden kahramanlaflt›r›lmaya çal›fl›lmas›, emperyalistlerin yeni bir komplosundan baflka bir fley de¤ildir. “En iyi Filistinli, ölü bir Filistinlidir” denilen yerde, “En iyi Arafat, sa¤ bir Arafat’t›r” tezinin iflletilmesi, bu durumu aç›klamaktad›r. Nitekim “sol gösterip sa¤ vurma” ustas› Arafat, “kuflatma”dan ç›kar ç›kmaz verdi¤i ilk demeçte, Stalingrad savunmas›n› an›msatarak yapt›¤› “Ceningrad” benzetmesiyle, nas›l bir rol oynayaca¤›n›n mesaj›n› vermifl bulunmaktad›r. Bunu, silahl› ve direniflçi güçlerin tasfiyesi ile ilgili ad›mlar ve sonras›nda “bar›fl” masalar›nda sat›fl çal›flmalar› izleyecektir. Sürmekte olan emperyalist-siyonist iflgal (Bir zamanlar nüfusun yüzde 80’ini oluflturan Filistinlilerin topraklar›n›n yüzde 10’una s›k›flt›r›lmas›) ve katliam ile buna karfl› Filistin halk›n›n rokete karfl› taflla kahramanca direnifli, bir dizi hususun alt›n› çizmifl ve ç›kard›¤› derslerle dünya proletaryas› ve ezilen halklara yükledi¤i görevleri bir kez daha s›ralam›fl bulunuyor. ‹flçiler, Emekçiler, Gençler; Emperyalizmin küreselleflme ata¤› ile topyekün kalk›flmas›n›n

nedeni, iktisadi bunal›m›n›n derinleflmesi ve dünya egemenli¤ini eski araç ve yöntemlerle sürdürmesinin zor ve riskli hale gelmesidir. Devrimci durumun güçlenmesi, devrim flartlar›n›n olgunlaflmas› olarak da tan›mlanabilecek bu iktisadi ve sosyal y›k›m koflullar›n›n, siyasal alanda karfl›l›k bulaca¤› bir süreci karfl›lamak üzere al›nan tedbirlerin bütünü olarak gündeme getirilen ve ony›llarca sürmesi öngörülen (asl›nda süresiz demek) emperyalist terörün fliddetlen dirilmesi dönemi, 11 Eylül sonras›nda “anti-terörizm” temal›

Filistin intifadalar›n›n en önemli karakteri, “halk direnifl komiteleri” arac›l›¤›yla, bütün halk›n ortak hedefe do¤ru gücünü birlefltirebilme yetene¤ini gösterebilmesidir. bir kampanya ile bafllat›lm›flt›r. “‹nsan Haklar›”, “‹nsani Müdahale” gibi örtülerin bir kenara itildi¤i bu aflamada BM’in paravan niteli¤i de gizlenemez bir hal alm›flt›r. Daha birkaç ay önce, Irak’a sald›r› haz›rl›klar›n›n gündemlefltirildi¤i günlerde bafll›ca bahane olarak ileri sürülen “BM denetçilerine izin verilmemesi” meselesi ile BM’in gerek “‹srail’in sald›r›lar›n› durdurmas› ve iflgale son vermesi”ne iliflkin karar›n›n ka¤›t üzerinde kalmas›, gerekse de Cenin’de inceleme yapmak üzere görevlendi-

rilen BM heyetinin ‹srail taraf›ndan engellenmesi olaylar›yla a盤a vuran çeliflki, emperyalizmin pervas›z yönelimine kan›t oluflturuyor. Dünya çap›nda ola¤anüstü hal ve s›k›yönetim ile infla edilen, ABD emperyalizminin bafl›n› çekti¤i bu emperyalist terör harekat›n›n amac›, ülkelerdeki ulusal ve sosyal kurtulufl mücadelelerinin bast›r›lmas›, sindirilmesi ve yok edilmesidir. Di¤er emperyalist güçlerdeki ilerlemeyi durdurma amac›n› da güden, baflta komünistler olmak üzere her türden muhalif kesime en sert yöntemlerle yönelen ABD; uflak ve iflbirlikçisi bütün faflist ve gerici rejimleri de harekete geçirmifl bulunuyor. Onlar›n yetmedi¤i bütün bölgelere, bizzat müdahaleyi içeren bir kapsamda bafllat›lan askeri operasyonlar süreci; Afganistan, Filistin, Nepal, Kolombiya, Filipinler, Venezüella, Irak, Yemen ve Pakistan’da, kapsaml› veya s›n›rl›, aç›ktan ya da örtülü, do¤rudan veya dolayl› biçimde sürdürülüyor. Çeliflkilerin derinleflme ve keskinleflmesinin sonucu, bu durumun yükselen ve geniflleyen bir seyir izleyece¤i kesindir. Bu süreçte; proletaryan›n anti-emperyalist güçlerin inisiyatifine yapaca¤› hamlenin sonuç elde etme süresinin k›sal›¤›na paralel kaydedece¤i geliflime ba¤l› olarak, dünyan›n devrimci dinamikleri esasta kendili¤indenci bir özellik tafl›yan harekete geçifllerini/karfl› koyufllar›n›, iktidar› ve kal›c› mevzileri hedefleyen bir perspektife oturttuklar›

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

17


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

18 takdirde, emperyalist sistemin sald›r›s›n› gö¤üsleyebilecek ve giderek gerileterek hamle üstünlü¤ü elde edebileceklerdir. K›sacas›, k›yas›ya bir hesap laflma sürecine girmifl bulunu yoruz. 1 May›s’›n ülkemiz ve dünya genelinde geçmifl y›llar› aflan bir coflku ve kitlesellik tafl›mas›, son 1 y›l içinde emperyalist-kapitalist sisteme ve faflizme karfl› gerek tek tek ülkelerdeki iflçi ve emekçi kitlelerin gerekse de küreselleflme karfl›t› eylemler çerçevesinde genifl y›¤›nlar›n, giderek artan bir yo¤unlukta grevler, direnifller ve protesto gösterileri düzenlemesi, bunun en somut iflareti olarak de¤erlendirilmelidir. Bu süreçte en önemli faktörün enternasyo nalizm olarak flekillenece¤i, “topyekün” esprisiyle beraber de¤er kazanmaktad›r. Ça¤›m›z›n emperyalizm ve proleter devrimleri ça¤› oldu¤u tespitinin bilimsel gerçekli¤ini korudu¤u, bugün tart›fl›lmaz bir netlikte görülmektedir. Emperyalizmin karakteristik çizgilerinin incelmek, kopmak bir yana daha da kal›nlaflt›¤› günümüzde, alternatifin daha yak›c› bir biçimde kendini dayatan DEVR‹M oldu¤u, bunun esas karakterinin de sonuna kadar devrimci tek s›n›f olan proletarya taraf›ndan belirlenece¤i, yaflanan ülke süreçleriyle do¤rulan›yor. Nitekim, proletaryan›n/MarksistLeninist-Maoist ideolojinin damgas›n› tafl›mayan bütün ulusal ve sosyal kurtulufl hareketleri, eylem ve direniflleri, kaç›n›lmaz bir flekilde barutunu tüketmekte, flu veya bu aflamada so-

luksuz kalarak reformizm kulvar›na girmektedirler. Latin Amerika’dan Meksika’ya, Afrika’dan Asya’ya, Irak ve Türkiye Kürdistan›’ndan Filistin’e kadar uzanan bir dizi örnek; emperyalizmin yenilmezli¤ine, devrimlerin söndü¤üne, sosyalizmin iflas›na, ideolojilerin öldü¤üne de¤il, yaln›zca ve yaln›zca proleter devrimci olmayan, MLM bilimi ile silahlanmam›fl önderliklerin kaç›n›lmaz sonuna iflaret ediyor. Ancak, komünist ideolojinin do¤ru çözümlemeleriyle aç›klanabilen bu durum; öncü savafl›-halk savafl›, bar›flç›l mücadele-silahl› mücadele, reformizm-devrim ikilemlerinde, ikincilerden yana netleflirken, komünist partisinin rolüne ve s›n›f savafl›m›n›n nesnel yasalar›na dayan›yor. Filistin deneyi, emperyalist-faflist sald›r›lar›n kararl› bir direniflle gö¤üslenmesi, kitlelerin bu do¤rultuda seferber edilerek örgütlenmesi gerekti¤ini göstermektedir. Mao yoldafl›n, “Halk›n gücü, zulmün topunu ve tüfe¤ini yerle bir eder” cümlesi,

bu gücün ortaya ç›kar›lmas›yla anlam kazanmaktad›r. Örgütlülü¤ün belirleyici fonksiyonu burada görülmektedir. Filistin intifadalar›n›n en önemli karakteri, “halk direnifl komiteleri” arac›l›¤›yla, bütün halk›n ortak hedefe do¤ru gücünü birlefltirebilme yetene¤ini gösterebilmesidir. Filistin’e özgü sosyo-ekonomik koflullar›n flekillendirdi¤i bu tarz, silahl› mücadelenin tayin edici rolünü de yerine oturtmaktad›r. Silahl› devrim yolundan ç›k›fllara izin vermeyen intifada süreçleri, Filistin devrimini do¤ru rotaya yeniden oturtma ad›na ihtilalci bir müdahaledir. Emperyalizmin elinde bir koz haline gelen Arafat gibileri ise art›k bu rollerini tamamlama aflamas›ndad›rlar. Filistin Devrimi, zaferin kendi özgücünün eseri olaca¤›n›, icazet ve diplomasiyle gelmeyece¤ini kavrayarak ilerliyor. ‹slami Cihat ve Hamas gibi yap›lanmalar›n, Arafat tarz› teslimiyetçili¤e öfkenin do¤urdu¤u geçici müttefikler oldu¤u, FHKC


19

vb.lerinin ise El-Fetih çizgisini aflabilecek bir s›n›fsal güç oluflturamayaca¤›, bugüne kadarki pratikleri ve buna yön veren siyasi programlar›ndan anlafl›l›yor. Ne asimilasyon ne de soyk›r›m ile geriletilemeyecek, ne F16’lar ne de Merkava tanklar›yla teslim al›namayacak, ne Arafat ne de gerici ideolojiler taraf›ndan zay›flat›lamayacak bir direnifl mevzisi yaratarak Filistin Devrimi’ni zafere götürmek, Marksizm-Leninizm-Maoizm’in o topraklara tafl›nmas› ile mümkündür. Direnifl destanlar› yazma gelene¤i olan bir halk›n bunu baflarmas› da zor olmayacakt›r. ABD’nin azmettirdi¤i siyonist katillerin suç orta¤› konumundaki faflist TC diktatörlü¤ü ile savaflan komünistler olarak, bizlerin inanc›, Filistin halk›n›n beyaz bayrak tan›maz tavr›ndan

kaynaklan›yor. Umudumuz Filistinli devrimcilerin cansiperane direniflinden filizleniyor. Kanaatimizi Filistinli çocuklar›n kavgas› kesinlefltiriyor. Filistin direnifli, dünya halklar›n›n büyük bir moral kayna¤›d›r. Emperyalist cephede büyük bir gedik açm›flt›r. ABD emperyalizmi as›l darbeyi 11 Eylül günü New York’ta ve Washing-

ton’da de¤il, Cenin’de, Nablus’da yemifl bulunuyor. Onlar› as›l korkutacak olan Bin Laden vb.leri de¤il, yenemeyecekleri, bafla ç›kamayacaklar› tek güç, örgütlenen, direnen ve savaflan halklard›r. Filistin direnifli dünya halklar›na flu mesaj› geçiyor: Örgütlenin, Direnin ve Sava fl›n !

F‹L‹ST‹N, DÜNYA HALKLARININ ONURU VE GURURUDUR ! YAfiASIN F‹L‹ST‹N D‹REN‹fi‹M‹Z ! ZAFERE KADAR ‹NT‹FADA, ZAFERE KADAR DEVR‹M ! KAHROLSUN EMPERYAL‹ZM, FAfi‹ZM VE S‹YON‹ZM ! DAHA FAZLA NEPAL, DAHA FAZLA F‹L‹ST‹N ! YAfiASIN PROLETARYA ENTERNASYONAL‹ZM‹ ! YAfiASIN HALK SAVAfiI ! REHBER‹M‹Z MARKS‹ZM-LEN‹N‹ZM-MAO‹ZM ! YAfiASIN PART‹M‹Z TKP/ML ve ÖNDERL‹⁄‹NDEK‹ T‹KKO, TMLGB !

TKP/ML MK SB 04.05.2002

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

Türkiyeli Maoist gerillalar


20

30. YILIN DENEY‹M‹ IfiI⁄INDA

PART‹ZAN 44/ May›s-Haziran 2002

Devrim hudut tan›maz! Hudut çizmeden, s›n›r tan›madan, partinin, devrimin, kitlelerin kiflilere yüklemifl oldu¤u misyon; kiflide devrimci kiflili¤in inflas› bir süreç iflidir. Bir yerde infla gerçekleflmifl ise bu infla olgusu baflka yere evrilmek zorundad›r. Proleter devrimci kiflili¤in inflas› bitmez. Sürekli kendini yenilemeli, infla faaliyetini sistemlefltirmelidir. ‹nfla yenilenmedir, ilerlemedir.

DEVR‹M, HUDUTSUZLUKTUR. ‹Ç‹M‹ZDEK‹ HUDUTLARI PARÇALAYAL›M! Baz› kavramlara bakarak, bunlar›n ne anlam ifade etti¤i /etmeye çal›fl›ld›¤› kavran›lmaya çal›fl›l›yor/çal›fl›yoruz. Ya da kimi dönem kavramlar›n içeri¤i boflalt›larak, anlams›zlaflt›r›lmaya, suland›r›lmaya çal›fl›l›yor. Bu yaz›m›zda belli anlam›yla devrim olgusunun, iç devrim olgusunun, hudutsuzlu¤un ve tarihsel direnifllerin üzerinde durmaya çal›flaca¤›z. Sonuçta yarat›lacak olan devrim, tarihi tecrübelerin analizi ve sentezinde yatmaktad›r. 30 y›ll›k tarihimiz muazzam zenginliklerle doludur. Tarihten, tarihinden ö¤renmeyen, ö¤renmeyi bilmeyen gerçe¤i güçlü bir flekilde kullanamaz. Tarihten süzülerek gelece¤iz. Hudut: S›n›r, verili bir alan! Belirli kal›plar d›fl›na ç›kmay› yasaklam›fl veya kendini öyle hissetmifl verili, varolanla statü-

kocu bir flekilde yaflamak veya yetinmektir. Belirli s›n›rlar d›fl›na ç›kamaz, ona flurada dur denilmifltir. Ya da buray› geçmeyeceksin denmifltir. Düflüncede, davran›flta, sorgulamada salla baflç›, tamamc›, olurcudur. Kendisine biçilen misyon budur. Kifliler veya örgüt ve partiler de bu misyonun gere¤i olarak kendine biçilen elbiseyi seve seve giyinmekte, ya da baflkald›rmaktad›r. Elbiseye biçilen misyon/hudut, biraz darsa, zorlanmaktaysa, yetersiz kal›yorsa o zaman hudut/elbise biraz daha geniflletilebilir. Kifli kendini hudut içinde tuttu¤u sürece yeniyi elde edemez. Yeni olarak bildi¤i fleyler de asl›nda eskidir. Çünkü kendisine yeni olarak sunulanlar, bir anlamda statükonun biraz parçalanmas›d›r, o kadar. Bir anlamda “yapamam prangas›na” yap›flmakt›r. Kifli kendini darlaflt›rd›kça içinde varolan gücü hiçbir zaman a盤a ç›karamaz. ‹stenilen ile yap›lan, iste-


nilen ile gerçeklefltirilmeye çal›fl›lan ve gerçeklefltirilmesi zorunlu olan nedir? Bunlar› yaz›m›z içinde açmaya çal›flaca¤›z. Kuflkusuz, bu sorunlar tek bir yaz›yla tamamlanacak veya bitirilecek bir süreç de¤ildir. Sürekli bu konular üzerinde durarak kiflide bilinç s›çramas› yaratmal›y›z. Sorunun di¤er yan› ise hudutsuzluktur. Düflüncede, teoride, pratikte, bilmede, ö¤renmede, kifli, parti-örgüt bu noktada s›n›r tan›mamal›d›r. Parti-örgüt veya birey kendini yeterli görürse ilerleme durmufl demektir. Statüko, dura¤anl›k bafllam›fl olup geriye do¤ru, çürüme ve çözülme bafllam›flt›r. Devrim olgusu, iç devrim olgusu sürekli ileriye do¤ru yenilenme demektir. Yeniyi yakalamak, proleter devrimci yönün sürekli ilerlemesini sa¤lamaya çal›flmakt›r. Hudut çizmeden, s›n›r tan›madan, partinin, devrimin, kitlelerin kiflilere yüklemifl oldu¤u misyon; kiflide devrimci kiflili¤in inflas› bir süreç iflidir. Bir yerde infla gerçekleflmifl ise bu infla ol-

gusu baflka yere evrilmek zorundad›r. Proleter devrimci kiflili¤in inflas› bitmez. Sürekli kendini yenilemeli, infla faaliyetini sistemlefltirmelidir. ‹nfla yenilenmedir, ilerlemedir. Kifli eksikli¤ini giderdi¤inde di¤er eksik yanlar›n inflas›na yönelmelidir. Bu, bütün süreçler için geçerlidir. Tamamlanmam›fl hiçbir fleye bitmifl gözüyle bakamay›z. Sürecin özgünlükleri belirlenerek yeniyi bulmak, onu sahiplenmek, ilerletmek, bir yerde t›kan›p kalmamak. Bu nas›l olacak? Devrimcilik salt direngenli¤e indirgenebilir mi? Ya da tek bafl›na siyasal konularda yetkin olmak yeterli midir? Bu da olay›n di¤er bir aya¤›d›r. Bizler direnifle, direngenli¤e önem veriyoruz. Ama ayn› zamanda ideolojimizi Marksizm-Leninizm-Maoizm’i kavramaya, bu do¤rultuda partinin, devrimin yükledi¤i görev ve sorumluluklar› bilinçle, disiplinle yerine getirmeye, kavrayarak hayata geçirmeye çal›flmal›y›z. Burada olay›n bir yan›na vurgu yapmak istiyoruz. Da¤da, flehir-

de, zindanda parti bir yoldafla görev verdi¤inde kifli elbette ki onu yapar, yapacakt›r da. Burada bu görevin nas›l yap›ld›¤› önemlidir. Her bir militan, kadro neyinnas›l yap›lmas› gerekti¤i konusunda bilimsel anlamda düflünmek zorundad›r. Yap›lmas› istenilen fleyin ne oldu¤unu bilecek, kavrayacak. Sadece yapm›fl olmak için yapmayacak, ayn› zamanda kendini sürecin öznesi; de¤iflen, de¤ifltiren bir misyonun sahibi oldu¤u gerçekli¤i ile hareket edecek. Düflünsel kat›l›m› zorlayacak, hudutsuzlu¤u yaflayacak. Yani sadece ifl yapmak için ifl yapmayacak, onun bir sorumluluk, zorunluluk oldu¤u bilinci ile hareket edecek. Zorunluluklar› da yerine getirirken düflünecek, “Ben bu ifli nas›l daha iyi yapabilirim?” diye, buna yan›t arayacak. Düflünsel olarak kendini orada hissedecek, zihinsel olarak tembelli¤e düflmeyecek. Bir anlamda parti tabi ki yol gösterir, ›fl›k olur, yöntem sunar. ‹flte orada neyin nas›l yap›laca¤›, olaca¤› gerçekli¤i de ortaya ç›kar. Sadece yapmak ile s›n›rlanm›fl bir devrimci kiflilik de¤il, ayn› zamanda üretmesini, yenilenmesini de bilecek. Yeni fleyler ç›karacak, partiye öneriler sunacak, kendini zorlayacak. Düflünsel anlamda neler yapabiliriz? Pratikte yapt›klar›m›z yeterli midir? Kendimizi yeterli görüyorsak iflte orada söylenen, yap›lan fley bir tekrar haline geliyor demektir. fiunu ak›ldan ç›karmamak gerekir: Devrim yenilenmedir, ilerlemedir, geliflmedir. Eskiyi, köhnemifli y›kmakt›r. ‹leriye do¤ru yap›lan her bir hamle ayn› zamanda yeni fleylerin yap›lmas›

PART‹ZAN 44/ May›s-Haziran 2002

21


22

PART‹ZAN 44/ May›s-Haziran 2002

gerekti¤inin kavranmas›d›r. Bir süreçte yap›lan herhangi bir pratik süreç veya teorik söylem, taktik politika sürece uygun olabilir. Ama süreç de¤iflirse yeni fleylerle karfl› karfl›yay›z demektir. ‹flte önemli olan da yeni süreci bilmek, kavramak ve ona yo¤unlaflmakt›r. Her hareket, geliflme, ilerleme yeni bir sürecin tahlilini de beraberinde getirir. Bu da somutta ifadesini bulacak olan yeni eylemlerin, gerekli olanlar›n yap›lmas›d›r. Bir gerçe¤i her zaman belirtiriz. Devrim eski ile yeni aras›nda bir savafl›md›r. Devrim eskiyi, köhnemifli y›kmaya yönelik bir fliddet hareketidir. Yenilenmek ve ilerlemektir. Devrimcilik hudutlar› parçalamakt›r. Geliflmenin dinamiklerini yakalamak ve devrime aktarmakt›r. DEVR‹M, B‹R fi‹DDET HAREKET‹D‹R! Devrim bir fliddet hareketidir diyoruz. Birincisi buna bir anlam verelim. “Tarih ve devrim kitlelerin eseridir.” Bu basittir. Karmafl›k gibi görünebilir. Ama kesinlikle karmafl›k bir bilinememezlik durumu de¤ildir. Parti; s›n›f savafl›m›na, proletarya ve azametli halk kitlelerine önderlik eder, yol gösterir, ›fl›k olur. Sadece bu mu? Gerici faflist diktatörlü¤ü, kitlelerle y›kman›n yollar›n bulur. Faflizmin zoruna karfl› parti, kendi devrimci zorunu kurmak, örgütlemek ve kitlelerle bütünleflmek, bütünlefltirmek zorundad›r. Devletin gerici, militarist engeline, beyaz ordusuna karfl›, beyaz ordunun savafl stratejisine karfl›, parti de kendi savafl stratejisini oluflturur. Halk

Savafl› stratejisini uygulamak için devrimci ordusunu kurar ve devrimci fliddeti örgütler. Bu anlam›yla parti, proletarya ve azametli halk kitlelerinin demirden tugaylar›n› oluflturmak zorundad›r. Kitleler olgusunda konuya yaklaflt›¤›m›zda sorun nedir? Nas›l anlamam›z gerekir? Bu sorunu parti-kitle esprisi temelinde ele almal›y›z. Kitleleri örgütlemek, savaflt›rmak, kitlelerin ideolojik olarak dönüflümünü sa¤lamak, Marksizm-Leninizm-Maoizm temelinde proleter yaflam biçimi ile donatmak ve savaflt›rmakt›r yapaca¤›m›z. Bir yandan savafl› yönetece¤iz, bir yandan da de¤iflimi-dönüflümü tamamlamaya çal›flaca¤›z. Bu sorun çok önemlidir. Her sorun devriminpartinindir. Burada öncelik, sonral›k ekseninde soruna yaklaflt›¤›m›zda, kitlelerin devrimdeki rolü ve kitlelerin dönüflümü, iflte burada insan›n önemi ortaya ç›kar. Kuflkusuz genifl emekçi y›¤›nlar›n› örgütleyece¤iz. Burada de¤inmeye çal›flt›¤›m›z bizlerin de bu toplumun içinden gelmifl olmam›zd›r. Yani yüzy›llar›n bir toplumsal flekillenifli ile bu soruna yaklaflmal›y›z. Dönüflüm “tamam oldu” demeyle, ya da “bu toplumun tafl›m›fl oldu¤u ve benim de üzerimde bulunan burjuva hastal›klar› att›m” demekle olmaz. ‹ç devrim olgusu bireyde devrimci proleter yönün hakim hale getirilmesidir. Bunu yaparken de ideolojik olarak yüklenmeli, burjuva zaaflar›m›za ve eksik yanlar›m›za karfl› mücadele etmeliyiz. Yeniyi, bilimsel dünya görüflümüz olan MarksizmLeninizm-Maoizm temelinde

proleter ideolojiyi, kendimizde hakim hale getirmeliyiz. Yani hudutsuzlu¤u zorlamak ve inflay› süreklilefltirmek. ‹ç devrim olgusunda kuflkusuz, kendimize karfl› savafl açmakla ifle bafllamal›y›z. Buna cüret etmeliyiz. 30 y›ld›r devrimdeki ›srar›m›z bize bu cüreti sa¤l›yor. Bu savafl›m› sadece düflmana karfl› bir savafl olarak ele almamal›y›z. Kendi eksikliklerimize, zaaflar›m›za karfl› da bir savafl olarak kavramal›y›z iç devrim olgusunu. Yaflamda iki ideoloji vard›r. Proleter ideoloji, burjuva ideoloji. Biz proleter ideolojiyi temsil ediyoruz ve bunun gereklerini yerine getiriyoruz. Bu gereklilikleri, zorunluluklar› yerine getirirken de kuflkusuz bir savafl veriyoruz. Burada ideolojik dönüflüm yaratmaya çal›fl›yoruz. Her s›n›f›n bir ideolojisi ve do¤al olarak da bir savafl stratejisi vard›r. Burjuvazi geriyi, köhnemifli temsil eden bir s›n›ft›r. Gelece¤i olmayan bir s›n›f ve sistemdir. Proletarya ise ileriyi, yeniyi, gelece¤i temsil etmektedir. Do¤al olarak proletaryan›n da savafl stratejisi vard›r. Halk Savafl›. Halk Savafl› üstün bir stratejidir. Üstün olan, yeni olan her zaman eskiyi yenmifltir. Dolay›s›yla burjuvazi, proletaryan›n savafl stratejisinden daha ileri bir savafl stratejisi yaratamaz. Çünkü bu diyalektik materyalizmin kullan›lmas›n› gerektirir. Bizim ülkemizde devrimci fliddetin ald›¤› biçim Halk Savafl›d›r. Bu üstün bir stratejidir. ‹ki s›n›f›n savafl›m› her alanda devam etmektedir. Bir yerde burjuva yaflam tarz›, ideolojisi, bir yanda proleter yaflam tarz›, ideolojisi. Burada 30 y›l›n


tecrübe ve birikimiyle flu sorunlara dikkat çekebiliriz. SINIF SAVAfiIMI HER ALANDA DEVAM ED‹YOR S›n›fl› toplumda yafl›yoruz. S›n›fl› toplum varoldu¤u müddetçe, s›n›f savafl›m› kaç›n›lmaz olarak devam edecektir. Bu kaç›n›lmaz bir gerçekliktir. Bunu kimse gizleyemez, çarp›tamaz; iki s›n›f, dolay›s›yla, iki ideoloji vard›r. Burjuvazi ve proletarya. ‹deoloji de ayn› biçimde s›n›flar-

yap›lmak istenen nedir? S›n›f savafl›m›n›n ve ezen s›n›flara karfl› baflkald›rman›n gereksizli¤ine kitlelerin inand›r›lmas›d›r(!) Bunlar› niye yaz›yor, çiziyorlar? Elbette kapitalizmin, burjuva ideolojisinin kutsanmas› için. “Kapitalizmden öte köy yok” diyorlar. Ama biz biliyoruz ki kapitalizmden baflka köy var. Birilerinin ideolojiler öldü demesiyle, ne ideolojiler ne de s›n›flar ölüyor, yok oluyor. Nas›l bir “tarihin sonudur” bu! Kitleler, halk savafl›yor, sa-

da ifadesini bulur. Siyaset, kültür, edebiyat, sanat vb. bunlar›n toplam› olarak ideolojik bak›fl yaflama yön vermeye çal›fl›r. Son dönemlerde s›kça vurgu yap›lan bir konuya de¤inmek gerekirse; Tarih s›n›f savafl›mlar›n›n tarihidir deriz. Toplumsal alt-üst olufllar, devrimler gerçekleflmifltir. S›n›f savafl›m› sürekli olarak devam etmektedir. “Tarihin sonu geldi”, “ideolojiler öldü”, “s›n›flar ortadan kalkt›” vb. denilmektedir. Ama yaflanan gerçekler böyle mi? Hay›r de¤il! O zaman

vafllar oluyor, dünyan›n yar›s› açl›k içinde, yoksulluk s›n›r› alt›nda yafl›yor. Demek ki açl›k, yoksulluk, fliddet var ve tarihin tekerle¤i hep ileriye do¤ru gider. Bunu yok sayanlar kendi “cennet vatanlar›n›” kurtarmaya çal›fl›yorlard›r. ‹deolojiler öldü diyenler bir s›n›f tavr› içinde yer al›yorlar. Her hareket, davran›fl, düflünce bir s›n›fa tekabül eder. Sonuçta ideolojiler öldü derken de asl›nda kutsamaya çal›flt›klar› kapitalizmdir. Di¤er yandan proletarya ve onun bilimsel ideolojisi Marksizm-Leninizm-Ma-

oizm’i yok saymaya çal›fl›yorlar. Burjuvazi, s›n›flar öldü derken, kendini inkar eder gibi görünse de asl›nda kendini vareden koflullar› kutsuyor. Her s›n›f›n düflünce yap›s›, ideolojisi farkl›d›r. Biz diyalektik tarihsel materyalist bak›fl aç›s›yla soruna yaklafl›yoruz. Onlar ise idealist metafizik bak›fl aç›s›yla. Biz onlar› y›kaca¤›m›z› söylüyoruz. Onlar ise y›k›lmaz olduklar›n› anlatmaya çal›fl›yorlar. Çat›flma her alanda devam etmektedir. Demek ki yaflam bize ideolojik olarak daha güçlü olmam›z›, ne için savaflt›¤›m›z›, ne oldu¤umuzu kavramam›z› dayat›yor. DEVR‹M ‹DD‹ASINDAK‹ B‹R K‹fi‹L‹K PROLETER DEVR‹MC‹ K‹fi‹L‹⁄‹ ‹NfiA ETMEKTE SEBATKAR OL MAKTIR. MARKS‹ZM-LE N‹N‹ZM-MAO‹ZM B‹L‹M‹ N‹N TEOR‹ VE PRAT‹⁄‹N‹ KAVRAMAKTIR. K‹fi‹N‹N DEVR‹MC‹ DÖNÜfiÜMÜ YAfiAMASIDIR VE DEVR‹M YAPMAK SUÇ DE⁄‹LD‹R! Hepimiz devrimci yaflama bir flekilde bafllam›fl›zd›r. Kimimiz bulundu¤u ortamdan dolay›, kimimiz sisteme tepki duyarak, kimimiz sistemin bir uzant›s›na karfl› olmakla vb. Bu örnekler ço¤alt›labilinir. Ayr›ca hepimizde devrimci saflara gelmekle herfleyin sona ermedi¤ini, kurtulmak istedi¤i yaflam tarz›n›n halen birçok etkisinin bariz görülebildi¤ini; örtük, gizli bir flekilde de t›pk› bir nehrin donmufl buzun alt›ndan ak›fl›n› sürdürmesi gibi; eski al›flkanl›klar›n da gün yüzüne ç›kmak için çabalad›klar›n› biliriz. Biliriz ama, buna uygun

PART‹ZAN 44/ May›s-Haziran 2002

23


PART‹ZAN 44/ May›s-Haziran 2002

24 davran›p, davranmad›¤›m›z tart›flabilinir. ‹flte bu ba¤lamda oluflturmaya çal›flt›¤›m›z alternatif yaflam tarz› olarak devrimci kiflilikte de baz› deformasyonlar meydana gelir. Burada amac›m›z Liu fiao-fii gibi nas›l iyi bir komünist olunur tarz›nda tek tek yap›lmas› gerekenleri saymak de¤il. E¤er öyle yaparsak bafltan idealizm bata¤›na saplanm›fl oluruz. ‹dealizmin oldu¤u yerde devrimci kiflilikten bahsetmek olsa olsa hofl bir sohbet konusu olabilir. Lenin der ki “Devrimci teori olmadan, devrimci pratik olmaz.” Devrimci teorinin olabilmesi için de gerekli olan toplumsal pratiktir. Yani toplumsal pratik içerisinde neden sorusunu sorduktan sonra nas›l sorusunu da yöneltmemiz gerekir ve burada teori (pratikten ald›¤› verilerle) devreye giriyor. Devreye devrimci teori girinceye kadar yapt›¤›m›z her türlü eylem, kendili¤inden ve bilinçsiz bir eylem olmaya mahkumdur. Devrimci teori neden ve nas›l sorular›na do¤ru cevap vermemizi sa¤lad›¤› gibi, prati¤imizi de olmas› gereken hatta çekerek, ve pratikten ald›¤› verileri sistemlefltirerek tekrar teorilefltirip ve tekrar prati¤imize yön verir. Bu böylece sonsuza kadar gider. Elbette ki teorinin tekrar tekrar kal›ba dökülmesi de bir pratiktir. Verilerini yaflamdan, devrimci savafl›mdan alan bir pratiktir. Yani teori-pratik birli¤ini salt eylem ile söylem aras›ndaki bir karfl›l›kl› etkileflim olarak ele almak yetersizdir. Söylemin üretilmesi ve prati¤e yön vermesi de bir eylemdir öz olarak.

Sürekli s›n›f bak›fl aç›s›ndan söz ederiz. S›n›f bak›fl aç›s› proletaryan›n bilimi olan MarksizmLeninizm-Maoizm’den baflka birfley de¤ildir. Yani tarihsel materyalizmin günümüzde ulaflt›¤› en üst aflamad›r. Hepimizin bu konu hakk›nda söyleyebilece¤i birfley mutlaka vard›r. Ama yaflam›n içindeki s›radan denebilecek olaylarda, olgularda, kendi yaflam›m›zda Marksizm-LeninizmMaoizm’i ne kadar hakim k›labiliyoruz? Buna verilecek en güzel yan›t, içinde yaflad›¤›m›z gerçekli¤imizdir. Engels diyalekti¤in özünü ‘hareket’ olarak belirlerken ayn› zamanda diyalekti¤in olaylar›n, olgular›n iç ba¤lant›lar›n› inceleme yöntemi oldu¤unu belirtir. Lenin ise “diyalekti¤in özünü çat›flma yasas›” olarak al›r. Baflkan Mao ise çat›flma yasas›n› temel yasa olarak kavrar. Ayr›ca z›tlar›n birli¤i ve mücadelesi olarak yeni katk› sunar. Bundan hareketle, birço¤umuz görünürde ifl yapmam›z›, faal olmam›z› (dar pratik) yeterli görüp, devrimci yaflam› üretti¤imizi zannederiz. Oysa bu, sorunun sadece bir yönü. Prati¤imizden dersler ç›karma ve teorinin tekrar üretilmesi noktas›nda eksik kal›r›z. Buradan bireyin iç çeliflkilerine geçecek olursak-ki yukar›da sayd›¤›m›z noktalardaki eksiklik, üretimsizlik, devrimci kiflilikte direkt yafland›¤› gibi ayn› zamanda bireydeki zaaflar ve eksiklikler de bu durumu etkiler ve devrimci kiflili¤i tekrar tekrar üretmenin önüne engeller ç›kar›r. Burada tekrar tekrardan kast›m›z, bireyin sürekli kendini yinelemesi de¤il,

daha üst boyutta kendisini üret mesidir. Bir devrimci var olanla yetinmeye bafllad›¤› anda yaflam›n gerisine düflmüfl demektir. Tekrar diyalekti¤e dönecek olursak, Engels’in hareketi temel almas›, o istemese bile ki; Engels öyle kullanmam›flt›r, bizim hareketi, mekanik harekete indirgememiz, hareketi böyle alg›lamam›z, kendi kendimizi silahs›zland›rmam›z anlam›na gelir. Çok bilinen bir örnek verecek olursak, bir araba hareket etti¤inde tekerlekleri dönmeye bafllar. Bu bir harekettir. Araba ileriye do¤ru hareket etmifltir. Oysa her harekette araba ileri gitmiyor olabilir. Araban›n hareket etmesi, onun ileriye do¤ru gitmesi anlam›na gelmiyor. Burada nereye ve hangi yöne do¤ru gitti¤i önem kazan›r. Biz kendi yaflam›m›zda ve prati¤imizde bu soruyu sürekli kendimize sormal›y›z. Evet hiçbir fley dura¤an de¤ildir bizim yaflam›m›zda... Fakat bu hareketin yönü çok önemlidir. ‹flte bizim devrimci yaflam tarz›n› hayata geçirmedeki eksikli¤imiz burada ortaya ç›k›yor. Yani hareketin yönünü ya göremiyoruz ya da bafltan hep geriye koflulmas›yla devrimci saflarda yer almam›z› ve ö¤rendi¤imiz fleylerin bizi hep ileriye tafl›d›¤›na inan›yoruz/zannediyoruz. Oysa s›n›fl› toplumda yafl›yoruz ve proleter ideolojinin, her çeflit burjuva ideolojisi ve üretim tarz›yla kuflat›lm›fl oldu¤u toplumda yafl›yoruz. Bir baflka deyiflle, çeliflkilerden bolca söz etmemize ra¤men ondan bihaberiz. Oysa hareketin kendisi de bir çeliflkidir ve bir ol-


25 raundu kazand›¤›m›z› söyleyebiliriz. Ancak o eski çürüyen yan da tüm heybetiyle orada durmaktad›r. Bu bizim ilk galibiyetimiz olsa da bunu koruyabilmek için kendimizi yenileyerek, sürekli görünüm de¤ifltiren iki çizgi mücadelesinde baflar›l› olabiliriz. Burada yenilenmeyi, elbette ki hem mücadele içerisinde kazand›¤›m›z olumlu özellikleri

savafl›m›n›n bir an dahi durmad›¤›n› hiç akl›m›zdan ç›karmamam›z gerekmektedir. Görünüfle ald›rmadan olaylar›n, olgular›n özüne yönelme cüretini kendimizde bulup yapt›¤›m›z her türlü hatay› hiç ac›madan, meflrulu¤unu sa¤lamaya çal›flmadan mahkum edebilme gücünü kendimizde varedebilmeliyiz. Aksi takdirde biz istemesek de s›n›f müca-

Hareketin yasas›, yaflam tekerli¤i hep ileriye do¤ru döner. Ya ona yap›flaca¤›z ya da yerimizde sayaca¤›z, çürüyece¤iz, yok olaca¤›z. Yaflama yan›t olmak devrimin görev ve sorumluluklar›n›n bilincinde olmakt›r. Bu da yaflam›n gerçekli¤ini kavramak ile mümkündür. Bu anlamda gerçekler devrimcidir. Gerçek olan maddenin, yaflam›n kendisidir. güçlendirerek bir üst aflamaya s›çratmak gerekirken, bizi sistemin yoz iliflkilerinden kurtaran o olumlu yönümüzle de bu de¤erlerle tam bir uyum içerisinde görebiliriz. Yani yenilenmeyi her seferinde binay› y›k›p tekrar yapmak de¤il de; yapt›¤›m›z binan›n temelini güçlendirip ona daha fazla kat ç›kmam›za mani olan engelleri temizleyerek yapabiliriz. Yapmaya mecburuz. Aksi takdirde biz istesek de, istemesek de bina çökebilir. Çünkü bu bir niyet meselesi de¤ildir. Do¤an›n, toplumun iflleyen canl› yasalar›n›n bizden bekledi¤i, bu objektif gerçekliktir. Gerek içinde bulundu¤umuz alan özgülünde olsun, gerekse de mücadelenin herhangi bir yerinde olsun bu ifli sonuna kadar götürmek istiyorsak eski ile yeninin

delesi bizi cenderesinde ezip parçalayacakt›r. GERÇEKLER DEVR‹MC‹D‹R Yaflam›n kendi gerçekleri ve bu gerçekliklerin kendi yasalar› vard›r. Gerçekler gizlenemez, toz pembe gösterilemez. Do¤a, bu gerçeklikler, yasalar etraf›nda anlafl›lmaya, kavranmaya çal›fl›lmal›, kavranmal›d›r da. Gerçekler karart›lamaz, yok say›lamaz ve biz bu gerçeklere devrimci temelde s›k› s›k›ya sar›laca¤›z. Devrimci duruflumuza, prati¤imize yön verecek olan da zaten bu yaflam›n gerçeklerini, çeliflki yasas›, z›tlar›n birli¤i ve mücadelesi temelinde do¤ru tarzda ele al›nmas› ile pratik durufl ve tavr›m›zda s›çrama yapabilmek ancak mümkündür. Ancak böyle ilerle-

PART‹ZAN 44/ May›s-Haziran 2002

guda çeliflki olabilmesi için, en az birbiriyle çat›flan iki yön olmal›d›r. Bireyin içinde/içerisinde de iki yön birbiriyle sürekli çat›flma halindedir. Bunu hepimiz biliyoruz. Ama olay› sadece z›tlar›n birli¤i olarak da ele al›rsak yine bafla dönmüfl oluruz. Yani evet, z›tlar bir aradad›r. Birbirleriyle çat›flma halindedir. Ama bizde proleter yan oldu¤una göre sorun yoktur(!) Oysa yaflam bunun yanl›fll›¤›n› binlerce kez yüzümüze vurmufltur. Bu olguyu daha iyi kavrayabilmek ve çözümleyebilmek ise, ancak Baflkan Mao’nun çeliflme yasas›na yapt›¤› katk›y› daha iyi kavramakla mümkündür. Z›tlar›n birli¤i ve mücadelesi yasas›nda çeliflki statik olarak ele al›namaz. T›pk› yaflamda oldu¤u gibi, iki ana yön sürekli birbiriyle savafl›m halindedir. Bugün bir yön hakim iken, yar›n di¤er yön hakim olabilir. Elbette burada yeni, boy veren ve eski, çürümeye yüz tutan taraf vard›r. Ama yeninin, eskiyi bir kez alt etmesiyle ifl bitmez. Eski, tüm çürümüfllü¤üne ra¤men, yeniyi çürütmeye hiçbir zaman ara vermez ve yenide ifline yarar, onun ömrünü uzatacak ne varsa almaya çal›fl›r, kendini “yeniler”. Yeni de eskinin kendine yarayacak yerlerini alarak onun çürümesini h›zland›rmaya çal›flt›¤› gibi, kendi güçlülü¤ünü korumaya ve art›rmaya çal›fl›r. Biz de bu yasaya tabiyiz. Çünkü bu bilimsel bir gerçekliktir. Yani biz onu görmezden gelsek de o hakk›m›zda hükmünü verecektir. Devrimci olmak bizim için burjuva yaflamdan kopuflun ilk ad›m›d›r. Parti ve devrim saflar›na kat›ld›¤›m›zda ilk


26

PART‹ZAN 44/ May›s-Haziran 2002

yebiliriz. Önümüze engeller ç›kabilir, ç›kacakt›r da. Fakat biz proleter devrimci kiflili¤in inflas›nda sebat etti¤imiz müddetçe, karfl›m›za nas›l ve hangi türden engeller ç›karsa ç›ks›n, partimizin ve yoldafllar›m›z›n yol göstericili¤inde önümüze ç›kan engeller darmada¤›n olacak ve ezilip geçilecektir. Israrl› bir flekilde yaflama sar›laca¤›z. Devrimci yan›m›z›, proleter devrimci kiflili¤in inflas›nda sebat ederek devrimci yönümüzü gelifltirece¤iz. Bunu yaparken sürekli eski ve geri yanlar›m›zla, yetmezliklerimizle savaflaca¤›z. Eski olan nedir? Geri olan yanlar›m›zd›r. Yaflama, devrimci prati¤e yan›t olamayan yanlar›m›zd›r. Geri bir

yok olaca¤›z. Yaflama yan›t olmak devrimin görev ve sorumluluklar›n›n bilincinde olmakt›r. Bu da yaflam›n gerçekli¤ini kavramak ile mümkündür. Bu anlamda gerçekler devrimcidir. Gerçek olan maddenin, yaflam›n kendisidir. Gerçek de insan›n kendi içindedir. Gerçek do¤a ve toplum olaylar›n›n kendisidir. Gerçekler her tarafta, sa¤›m›zda, solumuzda. Yeter ki biz bunlar› kavramak için çaba sarf edelim. Nas›l m› yapaca¤›z? Diyalektik ve tarihsel materyalizmin yasas›n› kavrayarak, çeliflki yasas›n›n önemini kavrayarak. Bir ikiye bölünür gerçekli¤ini kavrayarak. Bir fleyin karfl›t›n›n da mutlak yaflamda var oldu¤u-

Eski olan nedir? Geri olan yanlar›m›zd›r. Yaflama, devrimci prati¤e yan›t olamayan yanlar›m›zd›r. Geri bir pratik durufl, geri düflünce içinde olmakt›r, geriye yaslanmakt›r, geri yanlar ile uzlaflmakt›r. Burjuva yanlar›m›za savafl açma cüretini göstermeyiflimizdir. Cüret ve cesaret sahibi olamay›fl›m›zd›r. pratik durufl, geri düflünce içinde olmakt›r, geriye yaslanmakt›r, geri yanlar ile uzlaflmakt›r. Burjuva yanlar›m›za savafl açma cüretini göstermeyiflimizdir. Cüret ve cesaret sahibi olamay›fl›m›zd›r. Haklar›n› sormak istememektir. Gösterildi¤inde ise halen geri yanlar›na tutunma gayreti içinde olunmas›d›r. Eski yan› aflmak için çaba içerisinde olunmamas›d›r. Hareketin yasas›, yaflam tekerli¤i hep ileriye do¤ru döner. Ya ona yap›flaca¤›z ya da yerimizde sayaca¤›z, çürüyece¤iz,

nu kavrayarak. Çeliflki iki yandan, birbirini bütünleyen iki z›t kutuptan oluflur. Yaflam-ölüm, savafl-bar›fl, güzel-çirkin vb. Bunlar birbirleriyle vard›r. Çeliflkinin olmad›¤› yerde yaflam yoktur. Bunu bir kez daha tekrarl›yoruz. Çeliflki yasas›ndan yola ç›karak kendimize basit sorular soral›m. Biz kimiz? Neye karfl› savafl›yoruz? Niçin direniyoruz? Amac›m›z nedir? vb. Bu sorular› ço¤altabiliriz. Bu sorulara bilimsel temelde yan›tlar arad›¤›m›zda, orada çeliflkinin kendisine

yan›t olaca¤›z. Savafl›m›n, çeliflkinin dinamik ö¤elerini görüp kavrayaca¤›z. Yani esas-tali, analiz-sentez süreci ile neyin ne oldu¤unu, nas›l çözüldü¤ünü, pratikte nas›l bir s›çramaya yol açt›¤›n› da görüp kavrayaca¤›z. Hangisine yönelmeli, neyi yapmal›, neyi infla etmeliyiz? Y›kt›¤›m›z›n yerine hangisini, neyi infla etmeliyiz? Y›k›m ve infla iç içedir anlay›fl› burada önem kazan›r. Y›k›m olmadan infla olmaz. Bunu kavramal›y›z. Ama bu ikisi birbirinin varl›k koflulu olarak ele al›nmal›d›r. Biz eski ile yeninin savafl›m›n› unutmadan, sürekli yeniyi, eski karfl›s›nda muzaffer k›laca¤›z ve yeniyi proleter devrimci yeniyi infla edece¤iz, süreklilefltirece¤iz. Bir yan›m›zda zafer kazand›¤›m›zda tamam demeyece¤iz. Baflka eski yan›m›z› hedef alaca¤›z. Burjuva zaaflar›m›za karfl› sürekli k›z›l bayra¤› dalgaland›raca¤›z ve eski yan›m›za sürekli darbeler indirerek, esas olan›n infla oldu¤unu unutmadan, inflay› süreklilefltirece¤iz. Bu baz› biçimsel de¤iflikliklere u¤rayabilir. Ama infla sürekli bir öz tafl›maktad›r. Eski olan yan›m›za karfl› yeni olanla, burjuva yan›m›za karfl› proleter devrimci yan›m›zla hücumlar düzenleyece¤iz ve eski burjuva yanlara karfl› fliddetin dozaj›n› düflürmeden hep ileriye do¤ru yürüyece¤iz. Sürekli yeniyi hakim hale getirece¤iz. Yaflamda olumlu fleyler oldu¤unda, yapt›¤›m›zda veya olumsuzluklar yap›ld›¤›nda, karfl›m›za ç›kt›¤›nda bu bir bütün olarak yaflam›n olumlanmas› veya olumsuzlanmas› olarak alg›lanmamal›d›r. “Bir kifliyi de¤erlen-


27 yoldafllar›n› asanlara karfl›, Osmanl›’ya, Osmanl›lar›n torunlar›na, faflist diktatörlü¤e karfl› savafl›yoruz. Yaflam tekerle¤i dönüyor. Eski ile yeninin savafl› devam ediyor ve sürekli devam edecektir. Karfl›laflt›¤›m›z güçlükler bizi yaflam›n gerçeklerini daha iyi kavramaya do¤ru götürüyor. Yeniyi yeflertmek için savafl›yoruz. Eski ile amans›z bir savaflt›r bu. S›n›f savafl›m› keskin bir k›l›çt›r ve bu keskin k›l›c›n arkas›nda durulmaz. Kim ki durmaya çal›fl›r, paramparça olur. Yaflam›n, savafl›n gerçekli¤i budur. Yaflam bize sürekli yenilenmeyi, yeniletmeyi dayat›yor. Kim ki ilerleme, yenilenme önünde duruyorsa, devrimci sa-

y›ld›r bu “suç”u iflliyoruz ve ifllemeye de devam edece¤iz. Devrim eskinin, köhnemiflin y›k›lmas›n› gerektirir ve biz bunu yapaca¤›z. Biz meflruyuz, meflru bir savafl veriyoruz. Tarihimizden ald›¤›m›z meflruluk ile zulme karfl› savafl›yoruz. B›rak›n egemen s›n›flar bizi suçlu göstermeye çal›fls›n. B›rak›n kendi yalanlar›n› gizlemeye çal›fls›nlar. Ama b›rakmay›n gerçeklerin devrimci oldu¤unu. Onlar bizi karalamaya çal›fl›yorlar. Neyi karalamak istiyorlar? Meflru ve hakl› oldu¤umuz karart›lamaz. Bunu yapabilirler mi? Hay›r! Gerçekler karart›lamaz. Zafer; devrimci kiflilikte ›srar ve cüret etmektir. Zafer; faflist

Karfl›laflt›¤›m›z güçlükler bizi yaflam›n gerçeklerini daha iyi kavramaya do¤ru götürüyor. Yeniyi yeflertmek için savafl›yoruz. Eski ile amans›z bir savaflt›r bu. S›n›f savafl›m› keskin bir k›l›çt›r ve bu keskin k›l›c›n arkas›nda durulmaz. Kim ki durmaya çal›fl›r, paramparça olur. Yaflam›n, savafl›n gerçekli¤i budur. Yaflam bize sürekli yenilenmeyi, yeniletmeyi dayat›yor. Kim ki ilerleme, yenilenme önünde duruyorsa, devrimci savafl›m›z o eski ile yenilenme önündeki engelleri de tepeleyerek geçmemizi emrediyor. edecektir. Bu her flart alt›nda geçerlidir. Yaflam eskiye aman vermeksizin yeniyi infla etmemizi zorunlu bir görev olarak karfl›m›za koyar. SONUÇ OLARAK Günümüz koflullar›nda “modern” köleli¤e, ücretli kölelik düzenine karfl› savafl›yoruz. Modern Dehaklar’a karfl›, insanlar›m›z› canl› ceset haline getiren, gelece¤i olmayan insanlar haline getiren, haf›zalar›n› çalan sakatlar ordusu yaratanlara karfl› savafl›yoruz. fieyh Bedreddin ve

vafl›m›z o eski ile yenilenme önündeki engelleri de tepeleyerek geçmemizi emrediyor. Yaflam statükocu bir konumda kalmaya de¤il, gerili¤e yap›flmaya hiç de¤il! Yaflam bizi sürekli bir flekilde eskiye karfl› savaflmaya davet ediyor. Devrimcili¤in, devrim davas›n›n gereklerini yerine getirmeye ça¤›r›yor. Eskiyle yeninin savafl›m› devam ediyor edecek. Devrim hudut tan›maz dedik. Devrim yapmak “suç” de¤ildir dedik. E¤er devrim yapmak “suç” ise, biz bu “suç”u ifllemeye devam edece¤iz. Biz 30

diktatörlü¤e karfl› direnmektir. Aman vermeksizin savafl› ilerletmektir. Zafer; olumsuzlu¤a karfl› durmak, süreci tersine çevirmek için mücadeleye dört elle sar›lmakt›r. Ve zafer; eskinin y›k›lmas›, yeninin inflas›d›r. ‹nflan›n sürekli bir hal almas›d›r. Devrimci savaflta cüret ve kararl›l›k, ölümün üzerine yürümek ve bilimsel anlamda devrimci kiflili¤i infla etmektir. Çeliflki yasas›n› kavramak ve ileriye do¤ru hamleler yapmakt›r. Hudutlar› zorlamakt›r. Devrim Hudut Tan›maz Çünkü!

PART‹ZAN 44/ May›s-Haziran 2002

dirirken bir anl›k hatalar› veya baflar›lar› ile de¤il, bir bütün yaflam› ile de¤erlendirmek gerekir” der baflkan Mao yoldafl. Eski, karfl›m›za çeflitli biçimler alt›nda ç›kabilir. Bunu biliyoruz. Yani bir dönemde çeflitli biçimlere bürünerek ç›kabilir. Baflka dönemde farkl› görünümde, görüntüsünü de¤ifltirerek, özü ayn› olmak ile beraber ç›kabilir ve biz bundan dolay› diyoruz ki, eski ile yeninin savafl› biçimsel de¤iflikli¤e u¤rayabilir. Ama bu, eski ile yeni aras›ndaki savafl›m› hiçbir zaman durdurmaz. Bir an kendimizi b›rakmam›z yenilgilere davetiye ç›karmak olur. Yenilgilere teslim bayra¤›n› çekmifliz demektir. Eski ile yeninin savafl›m› devam


28

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

Parti ve örgütlenme-3

Parti, kurulduktan sonra, içine alaca¤› üyeleri parti d›fl›nda, yan örgütleri içinde veya sempatizan hücrelerinde e¤itir, de¤iflip dönüflmelerini sa¤lar, ondan sonra partiye al›r. Parti içi yaflam›n kurallar› önceden belirlenir ve o kurallara göre bir yaflam biçimi oluflturulur. Partiye giren her üye o yaflama uyar. Zaten parti ilke ve kurallar›n› benimse di¤i ve kendisi o seviyeye geldi¤i için partiye al›n›r. Aksi halde parti üyesi yap›lmaz.

Parti ‹çi Yaflam ‹nsanlar› de¤ifltirip dönüfltürmek zor bir ifltir. ‹nsanlar›n içindeki devrimi toplumsal devrimin etkisi ve gücüyle gerçeklefltirmek çok daha kolayd›r. Ancak insanlar›n içindeki devrimi gerçeklefltirmeden de toplumsal devrimi gerçeklefltirmek imkans›zd›r. “‹nsan›n içindeki devrim, toplumsal devrimle birlikte yaflanmal›yd›, eski toplumsal yap›lar›n y›k›lmas› kadar insan›n içinde yaflayan eski al›flkanl›k, fikir ve önyarg›lar›n yokedilmesine de önem verilecekti. Asl›nda, insan›n içindeki devrim gerçekleflmeden toplumsal devrim de yap›lamazd›.”(61) Bu konuda Marks ve Engels flunlar› söyler: “Komünist bilincin kitlesel olarak do¤mas› için oldu¤u kadar, bizzat amaca ulaflmas› için de insanlar›n kitlesel olarak de¤iflmeleri zorunludur. Bu ise yaln›z pratikle, yani, devrimle mümkündür. Dolay›s›yla devrim zorunludur. Yaln›z egemen s›n›f›n baflka hiçbir biçimde devrilmesi

olanaks›z oldu¤u için zorunlu de¤il, deviren s›n›f›n tüm eski kötülüklerden kurtulmas› ve yeni bir toplum yaratmaya yetenekli olmas› ancak devrimle mümkün oldu¤u için zorunludur.” (62) Ayn› konuda Lenin de flunlar› söylüyor: “Tüm tarih, özel olarak da devrimler tarihi, en iyi partilerin, en ileri s›n›flar›n, en s›n›f bilinçli öncülerin zannettiklerinden kapsam bak›m›ndan çok daha zengin, çeflitli ve flekilli, canl› ve ilginçtir. Ve bu, anlafl›l›r bir fleydir; çünkü en iyi öncüler bile, onbinlerce insan›n bilincini, iradesini, tutkusunu ve hayal gücünü dile getirirler; oysa devrim, bütün insan yeteneklerinin coflmas› ve büyük kabar›fl› anlar›nda s›n›f mücadelesinin en fliddetlisine kat›lmak üzere bilenmifl on milyonlarca insan›n bilincinin, iradesinin, tutku ve hayal gücünün eseridir...”(63) Parti, kurulduktan sonra, içine alaca¤› üyeleri parti d›fl›nda, yan örgütleri içinde veya sempatizan hücrelerinde e¤itir, de¤iflip dönüflmelerini sa¤lar, ondan sonra


partiye al›r. Parti içi yaflam›n kurallar› önceden belirlenir ve o kurallara göre bir yaflam biçimi oluflturulur. Partiye giren her üye o yaflama uyar. Zaten parti ilke ve kurallar›n› benimsedi¤i ve kendisi o seviyeye geldi¤i için partiye al›n›r. Aksi halde parti üyesi yap›lmaz. Önce kiflinin kendisinde bafllayan bu de¤iflim ve dönüflüm, yani ideolojik ve kültürel devrim, parti içinde tüm üyelerin ortak iradesiyle oluflan kolektif yaflam biçiminde devam eder. Her üye ve kadro görevli oldu¤u alanda, bulundu¤u çevrede, bunu benimsetmeye ve yeni insanlar kazan›p örgütleyerek geniflletmeye bafllar. Partinin ideolojik, siyasi ve örgütsel önderli¤inde gerçekleflecek bir toplumsal devrim ise, bunu, topluma yayman›n ve u¤runa savafl›lan toplumsal düzeni gerçeklefltirmenin önünü açar. Art›k, kurulmak istenen toplumun ve toplumsal yaflam›n prototipi, yani parti içi yaflam, parti s›n›rlar›n› aflarak, toplumsal kurallar dahilinde tüm topluma yay›lmas› ve egemen k›l›nmas› mücadelesi bafllam›flt›r. Parti içi yaflam, bafl›ndan sonu-

na bir bütündür, hayat›n her yönünü içine al›r. Belirlenmifl kurallar ve anlay›fllar çerçevesinde uygulan›r ve gelifltirilir. Belli prensipler ve ilkelere göre flekillenir. Parti anlay›fl› ve kurallar› d›fl›nda bir yaflam, parti yaflam›n› bozar. Dolay›s›yla, parti içi yaflama, k›saca; prensipler ve ilkeler yuma¤› ve bunlar›n hayata uygulan›fl› diyebiliriz. Orada dostlu¤u, yoldafll›¤›, adilli¤i, eflitli¤i, karfl›l›kl› sevgi ve sayg›y›, feda ruhunu buluruz. Orada hepsi, ama hepsi o yuma¤›n içinde güzel bir örgü olufltururlar. ‹flte k›saca parti içi yaflam budur. Parti içi yaflam›n özü siyasi yaflamd›r. Bu ne demektir? S›n›f mücadelesi özünde bir iktidar mücadelesidir . Ezenle ezilen, sömürenle sömürülen s›n›flar aras›ndaki mücadele, iktidar› korumaya ve devam›n› sa¤lamaya çal›flan s›n›fla, bu bask›c› ve sömürücü düzeni y›k›p yerine kendi siyasi iktidar›n› kurmak isteyen s›n›f, yani proletarya ve di¤er ezilen toplumsal kesimler aras›ndaki bir mücadeledir. Demek ki, bu müca-

delenin temelinde iktidar kavgas› vard›r. Sorunun temeli iktidar olunca, mücadelenin yöneldi¤i hedef de siyasi iktidar olmak zorundad›r. “Her s›n›f mücadelesi, politik mücadeledir. Yani her s›n›f, iktidara gelmek, iktidar yard›m›yla s›n›fsal ç›karlar›n› sa¤lamak ve öbür s›n›flar› egemenli¤i alt›na almak için mücadele eder.” (64) Proletaryan›n öncü ve örgütlü gücü olan parti ve onun üye ve kadrolar›, siyasi iktidar› almak ve o perspektifle hareket etmek görev ve sorumlulu¤unu tafl›maktad›r. Siyasi iktidar ancak örgütlenme ve siyasi mücadele ile al›n›r. Devletin silahl› mücadele ile y›k›laca¤› görüflü, sorunun özünün siyasi mücadele oldu¤u gerçe¤ini de¤ifltirmez. Silahl› mücadele siyasi mücadelenin sadece bir biçimidir, yani siyasetin silahlarla sürdürülmesinden baflka bir fley de¤ildir. Görevi profesyonel devrimcilik olan kadrolar, mücadele içinde tüm yaflamlar›n›, siyasi iktidar› alma hedefi do¤rultusunda düzenler. Profesyonel devrimcilik, tek tek üye ve kadronun kendisini kurtarma hareketi de¤ildir. Baflta proletarya olmak üzere, tüm toplumu kurtarma çal›flmas›n›n ta kendisidir. Toplumu kurtarma, yani toplumsal devrim, s›n›f siyasetinin hayata uygulanmas› ile gerçekleflir. Bu mücadeleye önderli¤i parti yapar. Üye ve kadrolar›n yemesi, içmesi, gezmesi, dinlenmesi vb. dahi, kendisini yeniden üretmek, siyasi mücadelesini gelifltirip güçlendirmek içindir.Yani yaflam›n tüm an› siyasi çal›flma ve siyasi mücadeleye göre flekillenir. Ne yaparlarsa yaps›nlar önünde sonunda o gelip siyasi mücadeleye dayan›r, hedefte siyasi iktidar› al-

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

29


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

30 ma sorunu vard›r. Dolay›s›yla, parti içi yaflam da, tek tek üye ve kadrolar›n, baflka bir ifadeyle parti hücreleri ve örgütlerinin yaflam›n›, mücadelesini ve çal›flmalar›n› düzenleyen bir sistem olarak ortaya ç›kar. Siyasi faaliyete göre flekillenmeyen bir yaflam, ne kadar düzenli ve disiplinli olursa olsun, siyasi bir yaflam olmaz. Bir yaflam› siyasi k›lan, yaflam›n üzerine flekillendi¤i ilkeler, amaç ve hedef lerdir. Disiplin, örgütsel bir ilkedir ve sadece, hangi konu ise onun s›n›rlar›n› çizmeye yarar. Parti içinde sadece siyasi bir yaflam oluflturmak yetmez. Onu durmaks›z›n gelifltirmek ve pekifltirmek gerekir. Bu da ancak, parti üye ve kadrolar› ile bunlardan oluflan parti hücrelerinin, parti çal›flmalar›na aktif ve etkin bir biçimde kat›lmalar›, yeni ve do¤ru fikirler üretmeleriyle mümkündür. “Parti örgütlerinin iç yaflant›s›n›n pekiflmesi ve geliflmesi her komünistin parti çal›flmas›nda tam sorumluluk almas›n›, her gün ve her saat parti çal›flmas›n›n iyili¤ini düflünmesini, partiye, önceden düflünülmüfl somut fikirlerle gelmesini, orada baflar›lar ve zorluklardan sözedip rapor vermesini gerektirir.” (65) Parti içi siyasi yaflam› gelifltirmek ve pekifltirmek, proleter çizgide kalmas›n› sa¤lamak için, ayr›ca, proleter ahlak› ve proleter kültürü de gelifltirmek ve egemenli¤inin devam›n› sa¤lamak gerekir. Her s›n›f›n kendine özgü bir ahlak yap›s› vard›r. Çünkü her s›n›f kendi ideolojisine ve s›n›fsal konumuna uygun ahlak kurallar› gelifltirir. Ahlak, s›n›fl› toplumlar›n ortaya ç›k›fl›yla birlikte s›n›fsal

bir nitelik kazanm›flt›r. Bu anlamda burjuva ahlak›yla proleter ahlak› birbirine taban tabana z›tt›r. Her s›n›f, toplum içindeki konumunu, varl›¤›n›, s›n›fsal özlemlerini ve yapt›klar›n›, ahlaki olarak da savunur ve destekler. Engels Anti-Dühring adl› yap›t›nda konuyla ilgili olarak flunlar› söylüyor: “Modern toplumun, feodal soyluluk, burjuvazi ve proletaryadan oluflan üç s›n›f›ndan her birinin kendi öz ahlak›na sahip bulundu¤unu gördükten sonra, bundan ancak, insanlar›n ister bilinçli, ister bilinçsiz olsun, ahlak anlay›fllar›n›, son çözümlemede s›n›f durumlar›n›n dayand›¤› pratik iliflkilerden-içinde üretim ve de¤iflimde bulunduklar› ekonomik iliflkilerden ald›klar› sonucunu ç›kartabiliriz. “... Ve nas›l toplum, flimdiye de¤in s›n›f karfl›tl›klar› içinde geliflmifl bulunuyorsa, ahlak da ayn› biçimde her zaman bir s›n›f ahlak› olmufltur; bu ahlak, ya egemen s›n›f›n egemenli¤ini ve ç›karlar›n› do¤ruluyor, ya da, ezilen s›n›f yeterince güçlü bir duruma geldi¤i andan bafllayarak, bu egemenli¤e karfl› bafl kald›rmay› ve ezilenlerin gelecekteki ç›karlar›n› temsil ediyordu.” (66) Kültür de ayn› flekilde, s›n›flar›n ortaya ç›k›fl›yla birlikte, s›n›f sal bir nitelik tafl›maya bafllam›flt›r. Böylece her s›n›fa ait olan kültür, o s›n›f›n ç›karlar›na hizmet eder tarzda geliflmifltir. Kültürün ortak özellik tafl›yan yönleri olsa da s›n›fsal özü a¤›r basar. Kültür, gerek toplumsal yaflamda ve gerekse de s›n›fsal mücadele içinde önemli bir yere sahiptir. Çünkü kültür, k›saca, tarihsel ve toplumsal geliflim içinde yarat›lan top-

lumsal ve s›n›fsal tüm de¤erleri kapsar. Bu anlam›yla da, her konuda ve her alandaki bilgi birikimini içinde bar›nd›r›r. “Kültürlülük her olumlu ifli verimli yapan etmendir. ‹fl ne denli karmafl›k, ne denli uzmanl›¤a dayan›rsa, o derece daha fazla kültürlü olmak gerekir. Temelde kültür, her insan için kay›ts›z flarts›z gerekli olan asgarideki kültürden, büyük kültür ad› verilen kültüre kadar hepimiz için zorunludur. “Kültürlü olmak insan›n geliflme düzeyinin göstergesidir. Oysa geliflmifl insana karfl› büyük bir ilgi gösterildi¤inden ötürü baz›lar› kültürün d›fl yüzünü benimsemektedirler. Böyleleri hakk›nda genellikle, tavus kuflu tüyüne bürünmüfl karga denir. Kültürün d›fl yüzünü benimsemek do¤ru de¤ildir ve kültürün geliflmesi için zararl›d›r. Kuflkusuz, insanlar önce kitle halinde d›fl yüzünü ne derece benimsemeye çabalarsa o oranda da genel kültürün yerleflmesine katk›da bulunurlar.” (67) PART‹ ‹Ç‹ YAfiAM PROLETER B‹R YAfiAM OL MALIDIR Proleter s›n›f›n ideolojisini ve ç›karlar›n› savunan ve temsil eden bir örgütsel yap›, yani parti, elbette o düflünce ve mücadelesine uygun yaflamak zorundad›r. Bir partinin düflüncesi ve mücadelesi ayr›, iç yaflam› ayr› olamaz. ‹kisinin birbirine uyumlu olmas› gerekir. Çünkü ikisi birbirine karfl› de¤il, birbirini tamamlayan ve birbirini gelifltirip güçlendiren faktör konumundad›r. Daha do¤rusu öyle olmak zorundad›r. Aksi halde birbirine z›t halde uzun süre devam edemez. Ya düflünce, yaflam› ken-


disine uygun hale getirecek, ya da yaflam düflünceyi kendisine uygun de¤ifltirecektir. Marks’›n dedi¤i gibi “insanlar›n varl›¤›n› belirleyen fley, bilinçleri de¤ildir; tam tersine onlar›n bilincini belirleyen, toplumsal varl›klar›d›r.” Buradan da görülece¤i gibi düflünce toplumsal varl›¤›n bir ürünüdür. Bu do¤ru yasa parti için de geçerlidir. Parti de dar anlamda toplumsal varl›kt›r. Her ikisi birbirini olumlu veya olumsuz yönde etkiler. Ancak sorunun esas›n› teflkil eden toplumsal varl›kt›r. Parti içi yaflam, partinin kurulufluyla birlikte, düflünceye göre flekillense de, düflüncenin ya da yaflam›n bozulmaya bafllamas›yla birlikte, süreç içinde biri di¤erine uygun bir flekilde de¤iflecektir. Bu, iradeden ba¤›ms›z, düflünceyle yaflam aras›ndaki iliflki ve çeliflkinin do¤al bir sonucudur. ÜYE VE KADROLARIN YAfiAMININ ESASI VE ÖZÜ B‹REYSEL DE⁄‹L KOLEKT‹FT‹R Partide ifller kolektif bir anlay›-

fla göre örgütlenir ve yap›l›r. Sorunlar kolektif bir örgütlenme ve çabayla çözülür. “Parti komitesi sistemi kolektif yönetimi sa¤layan ve çal›flma yönetimini bir tek kiflinin eline geçirmesini önleyen partinin önemli bir düzenidir... Bundan baflka, kolektif yönetim ve kiflisel sorumluluk da dikkate al›nmal›d›r ve her ikisi de ihmal edilmemelidir.” (68) Partide herkes kendi yetene¤i ve gücüne göre çal›fl›r, ifl yapar; ama yaflam›n› sürdürecek kadar ekonomik de¤erden yararlan›r. Partide, yaflam›n› idame ettirece¤inden fazlas›n› alma veya yoldafllar›n›n eme¤ini “çalma” diye birfley söz konusu de¤ildir. Çünkü o tür tav›r ve davran›fllar parti düflüncesiyle ve yaflam ilkeleriyle çeliflir. Yaflam›m›z›n bir yönünü oluflturan paylafl›m›m›z ve üretimimiz de kolektiftir. Üretimimiz gibi tüketimimiz de ortaklaflad›r, eflitlik ilkesine dayan›r. Burada söylediklerimiz olmas›n› istedi¤imiz ve olmas› için çal›flt›¤›m›z fleylerdir. Ancak bazen, istenenle pratikte gerçekleflenin

ayn› olmad›¤› da bir gerçektir. E¤er o gerçekli¤i de burada ortaya koyup, onun giderilmesi için verilen mücadele ifade edilmezse, kendi s›n›f ideolojisi ve ç›karlar› do¤rultusunda devrim için mücadele yürüten, parti ve örgütlerin, objektif gerçekli¤i tam ifade edilmemifl olur. Biliyoruz, okuyoruz veya duyuyoruz ki, örgüt ve partiler içinde anti-demokratik davran›fllar, uygulamalar yaflan›yor. Bilerek ya da bilmeden, bazen haks›zl›klar yap›l›yor, görevlerin omuzlanmas›nda veya yaflam›n zorluklar›n›n paylafl›m›nda komünistçe olmayan tutum ve davran›fllar sergileniyor. Parti içinde birileri daha iyi koflullarda mücadelesini sürdürürken, birileri de daha zor flartlarda mücadele ediyor. Birileri daha kolay görevlerle u¤rafl›rken, birileri gücünü aflan ve daha zor görevleri omuzlamaya çal›fl›yor. Parti olanaklar›n›n üye ve kadrolar aras›nda eflit paylafl›m› yoksa; bir k›sm› rahat yaflam sürdürürken, bir k›sm› zor flartlar içinde yafl›yorsa, orada parti olanaklar›n›n eflit paylafl›m›ndan, sa¤l›kl› bir

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

31


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

32 yoldafll›k iliflkisinden ve zorluklar›n ortak paylafl›m›ndan, dolay›s›yla kolektif mücadele ve yaflamdan sözetmek mümkün de¤ildir. Partide disiplin ve adalet herkese eflit uygulanmal›, adam kay›rma ve eflitsizlik asla yap›lmamal›d›r. Disiplinin ve adaletin eflit uygulanmad›¤› yerde, güvensizlik geliflmeye bafllar. Güvenin ve eflitli¤in olmad›¤› yerde ise, her türlü olumsuzluk baflgösterir. ‹flte tüm bunlar, düflünce olarak savunulmayan ama pratikte olabilen yaflam ve paylafl›m örnekleridir. Bu tür önekler daha de¤iflik flekillerde ve daha çok verilebilir. Ancak sonunun özünün görülmesi ve kavranmas› aç›s›ndan yeterlidir. Olumsuz bu tür örnekler yan›nda olumlu örnekler daha çok elbette. Ama burada sorun, savundu¤umuz ve onun mücadelesini verdi¤imiz toplumsal yaflam örne¤ini, parti içinde uygularken, onlar› tam ve eksiksiz bir fleklide uygulamada, karfl›m›za ç›kan sorunlar› ortadan kald›rmak ve düflünceyle prati¤in tam uyumunu sa¤lamakt›r. Olmas› gerekeni tekrarlamak de¤il olmamas› gerekenleri ortadan kald›rmakt›r. Ayn› zamanda o tür olumsuz örneklerin ideolojik-siyasi nedenlerini ortaya koymakt›r. S›n›fa yabanc› olan düflünce ve yaflam›n hangi s›n›fa ait oldu¤unu aç›k etmektir. Partiye giren herkes proleter kökenli de¤ildir. Hemen hiçbiri, burjuva al›flkanl›klardan tamamen ar›narak partiye girmemifltir. Partiye girerken, esas yönleri komünist olsa da, hala üzerlerinde eski al›flkanl›k ve davran›fllar›n kal›nt›lar› mevcuttur. Do¤al olarak onlarla beraber gelirler. Parti içinde mevcut olan o al›flkanl›klar ister istemez bir süre daha yaflamaya

devam eder. ‹çinden ç›k›p geldi¤i toplumun olumsuz özelliklerini üzerinden atamayan, onlar› hala üzerinde bar›nd›ran, üye ve kadrolar, çal›flma alanlar›nda, ne önderlik görevlerini yerine getirebilirler ve ne de partiyi gelifltirebilirler. Onun için üye ve kadrolar, öncelikle, toplumdan farkl› ve ileri olan yönlerini ortaya koymal› ve bunu pratik yaflam içinde göstermeli, ayn› zamanda parti içine yans›yan olumsuzluklar› üzerine giderek düzeltmeye ve gidermeye çal›flmal›d›r. Herkes partiye kendi yaflam›n› sokmaya veya uygulamaya kalkarsa, partide, disiplin ve düzen diye bir fley kalmaz, anarfli meydana gelir; partinin yozlaflmas›na zemin yarat›l›r. Zaten hiç kimsenin, parti ilke ve kurallar› d›fl›nda, partiye yabanc› herhangi bir kural› uygulamaya veya kendi al›flkanl›¤›n› partide yaflatmaya hakk› yoktur. Ancak her parti üyesinin kendine özgü davran›fl ve tav›r biçimi olabilir. Baz› insanlar›n dedi¤i gibi, “benim özel yaflam›m” vb. söylemleri küçük burjuva ayd›n kesiminin disipline ve s›k›nt›ya gelmeyen bir özelli¤idir. Parti üye ve kadrolar›n›n yaflam› mücadeledir; hayat› mücadeleye, davaya adanm›flt›r; her an›, her hücresi onunla meflgul olmaktad›r. Baz›lar›, parti içi yaflam deyince, orada, kendisinin daha önce sürdürdü¤ü al›flkanl›klar› ve yaflam biçimini sürdürebilece¤ini san›yor. Bu do¤ru de¤ildir. Kiflinin yaflam› parti içinde, partinin ilke ve kurallar› çerçevesinde, önceki yaflam› de¤iflmifl ve dönüflmüfl haliyle devam eder. Aksi halde o yaflam parti yaflam›na ayk›r› olarak duracakt›r.

Tek tek bireylerin yaflam›, parti yaflam›n›n ayr›lmaz birer parças›d›r. Kendi bafllar›na ayr› hareket edemezler. Herkes ortak iradenin oluflturdu¤u kolektif yaflama uymak zorundad›r. Partide aslolan yaflam, tek tek bireylerin de¤il, genel iradenin oluflturdu¤u kolektif yaflamd›r. Kolektif yaflam, küçük burjuva bireysel yaflam›n ve al›flkanl›klar›n tam karfl›t›d›r. Her s›n›f›n ideolojisi ve düflüncesi kendine özgü oldu¤u gibi yaflam› da kendine özgüdür. S›n›flar ve ara katmanlar toplumda edindikleri yere, yani toplumsal varl›klar›na göre düflünür ve yaflam sürdürür. Düflünceleri toplumsal varl›klar›n› ortadan kald›rmaya yönelik de¤il, tam aksine toplumsal varl›klar›n› sürdürmeye ve güçlendirmeye yöneliktir. Tarihte hiçbir toplumsal s›n›f, proletarya gibi, tarihi ve toplumsal koflullar›n› kendisi oluflturduktan sonra, kendi varl›¤›n› ortadan kald›rmaz. Geçmifl toplumsal süreçler incelenirse, görülür ki; tüm s›n›flar sürekli olarak var olma ve varl›klar›n› devam ettirme mücadelesi vermifllerdir. Bununla birlikte, toplumda egemen olmayan s›n›f veya s›n›flar ise, bir üst s›n›fa atlamaya ya da büyümeye çal›flm›flt›r. Ancak bu s›n›f proletarya de¤il, ara s›n›flard›r. Küçük burjuvazi de bu ara s›n›flardan birisidir. Dolay›s›yla proletarya partilerine giren yeterince komünist niteli¤i kazanmam›fl veya girdikten sonra küçük burjuva ideolojiyi savunan kifliler, orada kendi ideolojisine uygun yaflamak ve mücadele yürütmek ister. Bu tür kiflilerin parti içinde tek tek bulunmas›, kolektif irade aç›s›ndan birfley de¤ifltirmez, ancak ço¤almas› ya da ço¤unlu¤u ele geçirmesi durumunda, parti için büyük bir tehlikedir.


33 vazinin egemenli¤i ve hiziplerin varl›¤›, proleter parti anlay›fl›yla ba¤daflmad›¤› gibi, parti içi proleter yaflamla da ba¤daflmaz. Onlar, partiyi s›n›f kökeninden uzaklaflt›ran ve parti içi yaflam› bozan ayr›k otlar›d›r. Parti içinde her üye ve kadronun birbirine karfl› görev ve sorumlulu¤u vard›r. Bu, kolektif paylafl›m ve yaflam›n do¤al bir sonucudur. Onlar› birbirine ba¤l› ve sorumlu k›lan, mücadeleye olan ba¤l›l›klar›, inançlar›, partiye ve mücadeleye gönüllü ve inanarak kat›lmalar›d›r. Yani birbirlerine karfl› ba¤›ms›z ve sorumsuz de¤il-

surlardan ar›nd›rmakt›r. Anti Marksist-Leninist-Ma oist anlay›fl ve ak›mlar›n gelifl mesi, büyümesi ve güçlenmesi, parti içi proleter yaflam› öldürür ve cans›zlaflt›r›r. Partide küçük burjuva yaflam›n›n hakim olmas›, partiyi s› n›f kökeninden uzaklaflt›r›r ve yozlaflt›r›r. Buradan hareketle rahatl›kla flunu söyleyebiliriz; küçük burju-

dir. Her üyenin ba¤›ms›z düflünmesi ve özgürce düflüncesini söylemesiyle, parti içi yaflamda herkesin uymak ve uygulamakla yükümlü oldu¤u ilke ve kurallar ba¤lam›nda, birbirlerine ba¤l› olmalar› bir ve ayn› fley de¤ildir. Bu ikisi birbirine kar›flt›r›lmamal›d›r. Her ikisinin kendi yönünde hareket etmesi, birlikte ve bir arada olmas›n›n varl›k kofluludur. Bu iki yön bir üyede çeliflmeli halde birlikte

bulunur. Her iki yön birbirini gelifltirir, güzellefltirir ve birlikteli¤i daha anlaml› k›lar. PART‹ ‹Ç‹ YAfiAMIN TE MEL‹ DEMOKRAT‹K MER KEZ‹YETÇ‹L‹K ‹LKES‹NE DAYANIR Parti içi demokrasi, yaflam› canland›ran, gelifltiren bir iflleve sahipken, merkeziyetçilik ise bunu, disipline eder, demokrasinin s›n›rlar›n› çizer. Parti içi yaflam, parti içi demokrasi ortam›nda boy verir, renklenir ve canlan›r. O halde parti içinde demokrasiyi gelifltirmek ve yerlefltimek, bunun önündeki tüm engelleri kald›rmak gerekir. Parti içi demokrasiyi engelleyen, proleter yaflam› zedeleyen, parti içinde baz› yanl›fl anlay›fl ve e¤ilimler k›saca flunlard›r: Birincisi; sekterizm hastal›¤›, parti içinde ideolojik ve siyasi mücadele ortam›n›n geliflmemesi, farkl› fikirlere tahammülsüzlük. ‹kincis; kendi fikrini aç›k ve net olarak söyleme ve savunma cesaretinden yoksun olmak, kendi fikrine güvenmemek, veya kendi fikrini baflkalar› üzerinden söylemeye kalkmak. Bu ayn› zamanda dedikoduyu, birileri hakk›nda ileri geri konuflmay› ve kapal› kap›c›l›k siyasetini gündeme getirir ve ahbap çavufl iliflkilerini gelifltirir. Bunun bir baflka yans›mas› ise, “kol k›r›l›r yen içinde kal›r” mant›¤›d›r. Bunlara, siyasi ve teorik seviyenin geri olmas›, fikrini söylerse yanl›fl anlafl›laca¤› ya da üstten kötü gözle bak›laca¤› vb. korkusu da eklenmelidir. Böyle bir korku her zaman, parti içinde üst organlar›n bunu aç›ktan ifade etmesinden, o yönlü aç›k davranmas›ndan kaynaklanamaz. Tav›r ve davan›fllar›n

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

Çünkü o zaman partinin temel ideolojik ve siyasi yönelimi ve dolay›s›yla da yaflam› de¤iflmeye bafllar. Bu durumda yap›lmas› gereken, ya küçük burjuva niteli¤e sahip bu tür kiflileri partinin d›fl›na ç›karmak, ya da o güç yoksa, komünist kadro ve üyelerin kendileri, ayr›l›p yeniden ayr› bir Komünist Partisi kurmakt›r. Tabi ki, en iyisi ve en do¤rusu, henüz düflünce aflamas›ndayken, anti MarksistLeninist-Maoist düflüncelere karfl› ideolojik ve siyasi mücadele yürüterek ortadan kald›rmak, veya o aflamaya gelmeden, partiyi o tür anti Marksist-Leninist-Maoist un-


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

34 insanlar üzerinde yapabilece¤i olumsuz bir etki sonucu da olabilir. Tüm bunlar parti içi demokrasinin geliflmesini ve proleter bir yaflam›n uygulanmas›n› engelleyen veya aksatan faktörlerdir. ‹flte bu tür anlay›fl ve e¤ilimlerle mücadele edilmeden, parti içi demokrasinin geliflmesini ve parti içi proleter yaflam›n tam olarak yerleflmesini sa¤lamak mümkün de¤ildir. Parti içinde bu tür anlay›fl ve e¤ilimlerin geliflmesi ve yaflam bulmas›n›n nedenleri nelerdir? Birincisi , elefltiri-özelefltiri mekanizmas›n›n sa¤l›kl› iflletilememesi, altla üst organlar veya sorumlularla organ üyeleri aras›nda sa¤l›kl› ve yoldaflça iliflkilerin kurulamamas›d›r. E¤er parti içinde elefltiri-özelefltiri mekanizmas› iyi ve sa¤l›kl› iflletilir, üye ve kadrolar baflta olmak üzere, partiyle parti iliflkileri aras›nda, s›cak ve uyumlu iliflkiler kurulursa, iflte o zaman, bu ve benzeri sorunlar ortadan kalkacakt›r. ‹kincisi, parti içi demokrasinin geliflmesi ve yerleflmesi önünde bir baflka engel ise, parti üye ve kadrolar›n›n ve tabi ki, parti taban›n›n kültürel seviyesidir. Türkiye Devrimci Hareketi içinde devrimci örgüt ve partiler, genelde köylü ve küçük burjuva tabana oturmufltur ve oralardan gelen üyelere sahiptir. Toplumumuzun kültür seviyesi geri, demokrasi bilinci ve al›flkanl›¤› ise çok zay›ft›r. Do¤al olarak toplumda var olan bu durum, parti ve örgütlerin üyelerine de yans›makta, parti içinde varl›¤›n› en az›ndan bir süre daha devam ettirmektedir. Bu objektif durum, parti bilincindeki ve ruhundaki eksiklik ve

demokrasi kültürünün geliflmemifl olmas›yla birleflince, çarp›k bir durum ortaya ç›karmakta ve o çarp›kl›k örgütlerin içinde s›k s›k yaflanmaktad›r. Bu bazen afl›r› demokrasi e¤ilimi olarak ortaya ç›kmakta, bazen de sekterizm olarak kendisini göstermektedir. Parti üye ve kadrolar›n›n yeterli kültür birikimine, siyasi ve teorik seviyeye sahip olamay›fl›, parti içinde yanl›fl anlay›fl ve e¤ilimlerin geliflmesine, disiplinin ihlal edilmesine ve parti görüfllerinden s›k s›k sapmalar›n meydana gelmesine neden oluyor. Proleter olmayan sosyal köken (parti içinde yeterli dönüflümün sa¤lanamad›¤› koflullarda), geri bilinç ve kültür seviyesi, demokrasi bilincinin yetersiz olufluyla da birleflince, parti ve örgütler aç›s›ndan hiç de hofl olmayan, onlar› sürekli u¤raflt›ran olumsuz sonuçlar ortaya ç›k›yor. Parti yaflam›n›n istikrarl› bir çizgide devam emesi de çok önemlidir. Bu anlamda, yaflam›n demokratik bir temele oturmas›, ideolojik ve siyasi boyutlara bürünerek sürmesi gerekir. ‹stikrarl› bir parti yaflam›, canl› m›, donuk mu, bireysel ya da kolektif mi oldu¤una da bakmak gerekir. Yaflam›n istikrarl› bir çizgide sürmesi ve geliflmesinden önce, bunun, canl›, kolektif ve ihtilalci bir temelde sürmesi, çok daha önemlidir. Parti örgütlerinin iç yaflant›lar› aktif ve militan olmal›d›r. Uyufluk ve bürokratik bir yaflam, partiyi hantallaflt›r›r ve kitlelerden kopart›r. Parti içi yaflam›n canl›l›¤›, parti içinde ideolojik-siyasi mücadelenin verilmesinde, yanl›fllar›n ve eksiklerin bulunup ortaya ç›kar›lmas›nda ve bunlar›n giderilmesi

için verilecek mücadele ve çabada yatmaktad›r. “Parti örgütlerinin iç yaflant›lar› canland›r›lmadan, bütün komünistlerin, parti çizgisinin yerine getirilmesi ve uygulanmas› mücadelesinde, inisiyatifli ve aktif bir biçimde kat›lmalar› olmadan, partinin yönetici rolünün artmas› ve onun durmaks›z›n devrimcileflmesi gerçeklefltirilemez.” (69) Demek ki, partinin yönetici rolünün art›r›lmas›n›n ve dev rimcilefltirilmesinin yöntemle rinden birisi, parti içi yaflam›n canland›r›lmas› ve pekifltirilme sidir. Peki parti içi yaflam nas›l canlan›r? Her fleyden önce parti içi yaflam, parti içi demokrasi ortamlar›nda ve onun eksiksiz uygulanmas›yla canl› hale getirilebilir. O halde flunu rahatl›kla söyleyebiliriz; parti içi yaflam›n s›n›r›, boyu tu ve niteli¤i parti içi demokrasiyle direkt ilgilidir. Parti içi yaflam›n, canl› ve proleter bir temelde geliflmesi ve pekiflmesi için, parti içi demokrasi ortam›n›n yan›nda, üye ve kadrolara da önemli görev ve sorumluluklar düflüyor. Nihayetinde parti içi demokrasiyi benimseyen, onu uygulayan ve gelifltiren, yine üye ve kadrolard›r. Nas›l ki, karar al›nd›ktan sonra, kadrolar belirleyici bir konuma geliyorsa, parti yaflam›n›n ilke ve kurallar› belirlenip irade taraf›ndan onayland›ktan sonra da, yine, üye ve kadrolar, belirleyici bir konuma sahip olmaktad›r. Burada bir kez daha kadrolar›n önemi ve gereklili¤i kendisini gösteriyor. Devam edecek


35

Marks, bir yandan Hegel sisteminde varolan temel yanl›fl›, öte yandan Feuerbach materyalizmi de dahil tüm eski materyalizmin kaba ve anti-diyalektik yanlar›n› ay›klay›p bu tabana yaslanarak kendi sistemini kurdu: diyalektik ve tarihsel materyalizm. Bilinçli diyalekti¤i Hegel idealizminden kurtar›p do¤an›n materyalist anlay›fl›na uygulayan, devrimci pratik eylemden uzak kaba materyalizmi de diyalektiksiz yöntemden kurtar›p materyalist tarih anlay›fl› temeline oturtan tek ö¤reti Marksist felsefi ö¤reti olmufltur.

2) KLAS‹K ALMAN FELSEFES‹ Marksizmin üç oluflturucu ö¤esinden ilki daha önce inceledi¤imiz Frans›z Sosyalizmi idi, ikincisi ise, klasik Alman Felsefesidir. Marksizmin bu ikinci kayna¤›, bu ikinci ideolojik ön koflulu, Kant’la aya¤a do¤rulur. Fichte ve Schelling halkalar›yla devam eden ve en nihayet bafll› bafl›na bir imparatorluk olan ve geliflmesi içinde Feuerbach’›n insanc›l materyalizmine yol açan Hegel felsefesiyle geliflmesinin doruk noktas›na varan Klasik Alman Felsefesidir. Marks’›n felsefi görüfllerinin flekillenmesine kaynakl›k eden de Klasik Alman Felsefesidir; bu felsefenin gerçek mimar› Hegelci felsefedir. 18. yüzy›l Frans›z materyalistlerinin atalar› ‹ngilizlerdir. Modern materyalizmin ana yurdu ise, Bacon, Hobbes, Locke gibi ‹ngiliz materyalizminin gerçek temsilcileri örne¤inde

tan›tland›¤› gibi, 17. yüzy›ldan beri ‹ngiltere’dir. Bu materyalizm nas›l ki, 18. yüzy›lda Locke’nin iletken teli ile Fransa’ya geçip orada materyalizmin bir baflka türü olan Kartezyanizm’in bir biçimi ile kaynafl›p ete kana bürünerek dirileflip Frans›z materyalizmi topra¤›ndan Frans›z devrimci ö¤retilerini ve bu arada Frans›z sosyalizminin ve komünizminin; oradan da Marks’›n modern bilimsel sosyalizminin temel konaklar›ndan biri olarak ifllev gördüyse, ayn› yüzy›lda ve sonralar› Almanya’da Kant halkas›yla ortaya ç›kan ve Hegel’le ulaflmas› gereken en uç noktaya t›rmanan Klasik Alman Felsefesi de bilimsel sosyalizmin ortaya ç›kt›¤› ikinci büyük kaynak olarak ifllev gördü. Marks ve Engels’in de bafllang›çta genç-Hegelcilerden oldu¤u düflünülürse, bu Hegelci felsefe okulunun Marks’›n felsefi düflüncelerinin flekillenme-

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

Devrim ve sosyalizm bir gereksinimdir-3


PART‹ZAN 44/ May›s-Haziran 2002

36 si üzerindeki muazzam etkisi kolayl›kla görülebilir. Ama biri daha var ki o da Ludwig Feuerbach’t›r. Marks, Hegel’in ö¤rencisi ve Feuerbach’›n da izleyicisiydi. Marks’›n felsefi görüfllerinin flekillenmesinde biri Hegel’e, öteki Feuerbach’a uzanan iki ayak oldu¤u rahatl›kla görülebilir. ‹lkiyle bafllayal›m. Hegelci felsefenin as›l dirildi¤i gürbüzleflti¤i alan hiç flüphesiz ki onun diyalekti¤idir. Hegel’in diyalekti¤i, düflünmenin en yüksek biçimi olarak ele almas›, onun felsefesinin parlak- Hegel l›¤›na eflsiz bir kan›tt›r. kanik materyalistlerden çok önDescartes ve Leibniz gibi 17. celeri “‹‹lkel, bönce ama asl›n yüzy›l filozoflar›n›n büyükçe bir da do¤ru olan” dünya anlay›fl›bölümü do¤a sorunlar›yla ilgilen› ortaya koymufllard›. Engels’in niyorlar ve dolay›s›yla tüm do¤a sözlerini yineleyerek söyleyecek sorunlar›n› çözecek “eevrensel olursak, eski Yunan filozoflar›bilim” aray›fl› içindeydiler; oysa n›n hepsi, do¤al diyalektikçiler Hegel tüm akl›n sorunlar›na yakolarak do¤mufllard› ve onlar›n en laflabilen “eevrensel bir yöntem” genifl bilgilisi olan da Aristoteles aramakla meflguldü. Onun peidi flinden kofltu¤u fley, ak›l dünyaAristoteles, düflüncenin en s›na tarihsel geliflmesi içinde önemli biçimlerini çözümlemiflyaklaflabilen anahtar olarak geti. Hiçbir fley oldu¤u gibi ve olnel bir yöntemdi. Ve Hegel bu du¤u yerde kal›ml› duramaz; her yöntemi buldu da. Bu diyalekfleyin sonsuz iliflkiler a¤› içinde, tikti. durmadan hareket, de¤iflim ve Gerçi ansiklopedik zekaya dönüflüm içinde oldu¤unu Hesahip Aristoteles gibi eski Yuraklitos flu parlak yarg›s›yla dile nan filozoflar› da diyalektik alaHer fley vard›r ve getirmiflti: “H n›nda pek çok parlak düflünceler yoktur, çünkü her fley ak›c›d›r, öne sürmüfl ve düflüncenin en durmadan de¤iflmektedir, parlak biçimlerinin genel tablodurmadan var ve yok olmak sunu, Heraklitos gibi filozoflar da Feuerbach’›nki de dahil me- tad›r.”

Ne var ki eski Yunan felsefesinin parlak sezgiyle ortaya koydu¤u bu tablo, görünüfllerin genel tablosunu sunmas›na karfl›n, bu tabloyu flekillendiren ayr›nt›lar› vermede yetersiz kal›yordu. Bu ayr›nt›lar› vermede yetersiz kalmas› da normaldi, zira, gerçek do¤a bilimi ancak 15. yüzy›l›n ikinci yar›s›nda bafllam›flt› ve eski Yunan filozoflar›n›n fleyleri do¤al ve tarihsel ba¤lant›lar›ndan kopararak her birini kendi özel do¤as›, özel nedenleri ve etkileri içinde ayr› ayr› incelemek için bilimin çeflitli dallar›ndaki fena haldeki darl›k bu geliflmenin önündeki kabul edilebilir hakl› engellerdi. Ama gene de Yunan filozoflar› için do¤an›n asl›nda kaostan ç›km›fl, geliflmifl ve yaflama ulaflm›fl bir fley olarak ele al›n›p yorumlanmas› Yunanl›lar›n muazzam bir sezgi gücüydü. Nedir ki bu anlay›fl yerini sonralar› tanr› bilimin a¤› içine hapseden cüce bir anlay›fla b›rakt›. Bu yeni anlay›fla göre, do¤a mutlak de¤iflmezlik halindeydi. Sonralar› ise, ancak Copernicus’la bu anlay›fl kap› d›flar› edilebildi. Ve tabii Newton’la bu döneme kesin bir son verildi. Bu anlay›fla göre ise do¤a belli bir amaca göre düzenlenmiflti; böylece de do¤abiliminin ba¤›ms›zl›¤› ilkesi egemen hale gelmifl oluyordu. Kant ile yepyeni bir dönemeç ortaya ç›kt›: Dünya ve günefl sistemi zaman içinde varlaflan bir fley olarak ortaya ç›km›fl-


t›r. Bu ayn› zamanda bu dünyan›n önünde sonunda yok olaca¤› düflüncesinin do¤abilimine sokulmas›yd›; ve müthifl bir ilerlemeydi. Ve ayn› zamanda eski Yunan felsefesine de bir dönüflü ifade ediyordu. Nedir ki eski Yunanl›lar dünyay› parçalar›na ay›rarak inceleme olana¤›ndan yoksundu, çünkü ulafl›lan geliflme düzeyi ile ba¤lant›l› bir fleydi bu. Hegelci diyalektik, evrim sürecinin en derin, en genifl ve en zengin kavran›fl›yd›. Daha önce hiç kimsenin tek bafl›na baflaramad›¤› ifli baflarm›flt› Hegel. Hegel’de bütün alem ilk kez do¤al, zihinsel ve tarihsel olarak bütünlüklü bir süreç ekseninde ele al›nm›flt›. Do¤al, tarihsel ve zihinsel tüm alem ilk kez Hegel’de sürekli bir hareket, de¤iflim, dönüflüm ve geliflim içindeki bir süreç olarak aç›klan›yordu. Bu tarz bir yöntem, fleylerde ve süreçlerdeki geliflmeyi iç bütünlü¤ü içinde izleme olana¤› sa¤l›yordu. Böylece dünya tarihi, bu arada insanl›k tarihi dünyan›n ve insano¤lunun evrimleflmesinin tarihiydi. Tarihi, bir zincirin halkalar› olarak ele alan ve böylece tarihte iç bir ba¤lant› ve bir iç geliflme sürecini ilk kez aç›klayan da Hegel olmufltur. Bu yöntemin bulunmas›ndan sonra fleylerde, süreçlerde, fenomenlerdeki geliflme iç bütünlü¤ü içinde ele al›nmaya baflland›. Hegelci düflünce tarz›n›n temelini oluflturan fley, onun tarihsel anlam›yd›. Biçim aç›s›ndan tamamen soyut ve idealistçe de olsa, Hegelci düflünce tarz› dünya tarihinin geliflmesiyle örtüflüyordu. Dolay›s›yla, onun düflün-

cesinin ekseni dünya tarihi olmufltur; ve her yerde izlenen yöntem tarihsel kulvarda ve onunla paralel ve onunla iliflki içinde ele al›n›r. Engels’in çok aç›k yorumu ile insan düflüncesinin ve insan eyleminin bütün sonuçlar›n›n son ve kesin olma niteli¤ine art›k kesin olarak son vermesi Hegel felsefesinin as›l anlam› ve devrimci niteli¤iydi. Ne var ki onun ö¤retisinin bu devrimci yan› onun tutucu olan yan›n›n alt›nda ezilip kalm›flt›. Hegel, tarihi, metafiziklik ten kurtararak diyalektiklefl tirmiflti; ama onun tarih anlay›fl› da özünde idealistti. Diyalektik onda yeryüzünden gökyüzüne ç›kaca¤›na, tam tersine gökyüzünden yeryüzüne iniyordu. Onda sorun ortaya konmufltu ama bafl afla¤›, idealistçe. Hegel’in yöntemi mevcut haliyle kullan›lamazd›; yöntemi özü aç›s›ndan idealistti. Beyindeki düflünceleri gerçek süreçlerin bir yans›s› olarak ele alaca¤›na, onlar›, yani gerçek süreç ve fleyleri ve onlar›n evrimini alem varolmadan, öncesizlikten beri herhangi bir yerde varolan “Fikir”in gerçekleflmifl resimleri olarak ele al›yordu. Hegel’de gerçek dünya, “Fikir”in d›flsal ya da görüngüsel biçimiydi. Bu “Fikir” onda gerçek dünyan›n da mimar›yd›. Bu geliflme yolu, bu Hegelci sistem, süreçlerin ve fleylerin ba¤lant›s›n› tersine çeviriyor, dolay›s›yla bafl afla¤› ediyordu. Hegel’de fleylerin ve süreçlerin iç bütünlü¤ünü bulup ortaya ç›karmak ve bunlar› düzene sokma görevi

zihne verilmifl oluyordu. Böylece Hegel sistemi mistisizmle bozulmufl oluyordu. Ancak, onun diyalekti¤inin mistisizmle bozulmufl olmas›, onun diyalekti¤in genel iflleyifl biçimini zengin bir biçimde, derinli¤i ve geniflli¤ine ortaya koymufl oldu¤u gerçe¤ini asla karartmaz. ‹flte bu konuda Marks’›n Kapital’in (1) “Almanca ‹kinci Bask›ya Önsöz”ünde Hegel’in elinde di yazd›klar›: “H yalekti¤in mistisizmle bozul mas›, ayr›nt›l› ve bilinçli bir biçimde diyalekti¤in genel iflleyifl biçimini, ilk kez onun sunmufl oldu¤u gerçe¤ini örtmez.” Hegel’e göre fleyler antitezleriyle eyerlenmifltir ve her fley kendi y›k›l›fl›n›n unsurlar›n› kendi ba¤r›nda tafl›r. Ona göre, kavramlar, fleyler kendi birliklerini kendi çeliflkilerinde bulurlar. Yani birliklerini, karfl›tlar›n birli¤inde, özdeflli¤inde bulurlar. Bu demektir ki Hegelci diyalektik, tarih içindeki toplumu, fleyleri ve süreçleri ak›flkan bir hare-

Marks’›n yapt›¤› fley, Hegel felsefesinin devrimci yan›n› al›p, bu felsefenin tutarl›ca uygulamas›n› sa¤lamada frenleyici engel olan idealist flaldan bu felsefeyi ar›nd›rmakt›. Bu da ancak materyalist görüflle mümkündü ve de Hegelci diyalektik yöntemden yola ç›k›larak yap›labilirdi.

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

37


PART‹ZAN 44/ May›s-Haziran 2002

38 ket içinde inceler. Hegel’de kavramlar, fleyler ve süreçler sonsuz bir karfl›l›kl› iliflki ve çeliflkiler yuma¤› içinde ele al›n›r ve her fley karfl›t›yla birlikte, antiteziyle iliflkisi içinde sürekli bir hareket, de¤iflim ve oluflum içinde ele al›n›r. Hegelci felsefede fley ve süreçlerin kal›ml›, mutlak ve kesin olma durumu son bulur ve dolay›s›yla hiçbir fley mutlak ve kutsal say›lmaz. Bu felsefenin devrimci yan›, insan düflüncesi ve eyleminin sonuçlar›n›n kal›ml›l›¤›na son vermesidir. Klasik Alman Felsefesinin doru¤u say›lan Hegelci felsefenin devrimci yan›na karfl›n, Hegel’de diyalektik bafl afla¤› duruyordu. “Onun mistik kabuk içerisindeki akla uygun olan özüne ulaflmak istiyorsan›z, onu ayaklar› üzerine oturtmal›s›n›z” diyor Marks. Bu oturtma iflini de, mistik kabuk içindeki özü de bulan Marks oldu. Hegel’in felsefesini mistik kabu¤undan soyarak materyalist temele oturtarak gelifltiren de Marks oldu. Bu konudaki Marks’›n rolünü bak›n Engels nas›l aç›kl›yor. Dinleyelim: “Hegel’in mant›¤›ndan onun bu alandaki gerçek bu lufllar›n› içinde saklayan çekirde¤i ç›karma ve idealist örtüle rinden ar›nd›rarak, diyalektik yöntemi, düflünce geliflmesinin biricik do¤ru flekli olabilece¤ini saf biçiminde ortaya ç› karmak iflini baflarabilecek tek adam Marks idi.” Marks ve Engels ana dek felsefi düflüncenin en ileri, en geliflkin biçimini temsil eden Hegel felsefesini ve onun diyalekti¤ini

hem benimsediler hem de elefltirdiler. Devrimci olan yan›n› ald›lar, tutucu olan yan›n›-idealistatt›lar. Bunun içindir ki, Marks, “Benim diyalektik yöntemim, Hegelci yöntemden yaln›zca farkl› de¤il, onun tam karfl›t› d›r da. Hegel için insan beyninin yaflam süreci, yani düflün me süreci-Hegel bunu “Fikir” (“idea”) ad› alt›nda ba¤›ms›z bir özneye dönüfltürür-gerçek dünyan›n yarat›c›s› ve mimar› olup, gerçek dünya, yaln›zca “Fikir”in d›flsal ve görüngüsel (Phenomenal) biçimidir. Be nim için ise tersine, Fikir, maddi dünyan›n insan akl›nda yans›mas›ndan ve düflünce bi çimlerine dönüflmesinden baflka bir fley de¤ildir” der. Hegel sorunu ortaya koymufltu, ancak onun tarz› idealistti ve üstelik madde olarak sorunu ortaya koymufltu. Bu haliyle He-

gelci sistem sorunu çözmekten uzakt›. Elbette ki onun 盤›r açan baflar›s› Engels’in sözlerini yineleyecek olursak, sorunu ortaya koymas›yd›-ama çözemeden. ‹flte Marks’›n göründü¤ü yer buras›d›r. Çözümsüz kalan sorunu çözmesidir. Nas›l m›? Hegel felsefesinin devrimci olan yan›n› kuflatan, onun üzerine çökerek nefes almas›n› engelleyen mistik örtüyü kald›rarak ve devrimci diyalekti¤e materyalist temel sa¤layarak. Demek ki Marks’›n yapt›¤› fley, Hegel felsefesinin devrimci yan›n› al›p, bu felsefenin tutarl›ca uygulamas›n› sa¤lamada frenleyici engel olan idealist flaldan bu felsefeyi ar›nd›rmakt›. Bu da ancak materyalist görüflle mümkündü ve de Hegelci diyalektik yöntemden yola ç›k›larak yap›labilirdi. Zaten felsefenin devrimci olan yan› da onun diyalektik yan›yd›. Marks, Hegelci diyalektik yönteme materyalist temeli


sa¤larken, izleyicisi oldu¤u Feuerbach’tan, onun materyalizminden yararland›. Marks’›n felsefi görüfllerinin flekillenmesindeki ikinci ayak da Feuerbach materyalizmidir. Marks, Hegelci diyalektik yöntemin tutarl›ca uygulanmas›n› engelleyen idealist kabu¤u soyup atarken, kendi felsefesine materyalist bir yön vermede Hegel idealizminden tam bir kopuflu sa¤layan Feuerbach materyalizminden de etkilenmifl ve onu sürdürerek gelifltirmifltir. Neydi bu ikinci ayak ve neydi Feuerbach materyalizmi? Marks, Hegel’in ö¤rencisiydi ve ayn› zamanda Feuerbach’›n da izleyicisi. Hegel felsefesinin devrimci yan›n› benimsemiflti ama Hegel diyalekti¤i materyalist temelden yoksundu ve bu haliyle uygulanamazd›. Marks ve Engels’ten önce yeterince tutarl› olmasa da, insanc›ll›kla örtüflen materyalizm kulvar›nda da olsa, ilk kez Hegelci felsefeyi bütünüyle paramparça ederek bir yana b›rakan kifli Feuerbach oldu. Bir yandan Hegel’in felsefesindeki devrimci yan›n› al›p gelifltiren Marks, öte yandan, Ludwig

Marks, Hegel’in ö¤rencisiydi ve ayn› zamanda Feuerbach’›n da izleyicisi. Hegel felsefesinin devrimci yan›n› benimsemiflti ama Hegel diyalekti¤i materyalist temelden yoksundu ve bu haliyle uygulanamazd›.

Feuerbach’›n Hegel sistemini parçalayan ö¤retisinin dar yanlar›n› aflarak benimsedi ve böylece kendi felsefesine materyalist bir temel sa¤lad›. Hegel sisteminde do¤a “mutlak Fikir”in yabanc›laflmas›yd›; “Fikir” baflat oland› do¤aysa ondan türeyen bir ö¤e idi. Feuerbach bu Hegelci felsefi anlay›fl›, Hegel’in bu idealist sistemini darmada¤›n etti. Hegelci idealizmin baflat oldu¤u bir dönemde H›ristiyanl›¤›n Feuerbach’›n “H Özü” adl› kitab› ç›k›nca Hegelci büyü bozuldu; onun sistemi parçaland› ve bir yana b›rak›ld›. Zaman›nda çokça gürültü koparan ve her yan› kas›p kavuran bu kitab›n b›rakt›¤› etkiyi anlayabilmek için o dönemi yaflam›fl olan Engels’e bir kulak verelim. “Bu kitap hakk›nda bir fikir edinmek için, onun özgür k›l›c› etkisini bizzat yaflam›fl olmak gerekir. Coflku herkesi sard›: Biz hepimiz, birdenbire “foyerbahç›” olduk. Kutsal Aile’yi okurken, Marks’›n yeni görüfl tarz›n› nas›l bir coflkuy la selamlad›¤› ve-bütün eleflti rici kay›tlar›na karfl›n-ondan ne derecede etkilendi¤i görülebilir.” Peki neydi bu coflkuyu sa¤layan fley? fiu idi; Hegel fleyleri ve süreçleri, do¤a ve tarihi mutlak fikrin yabanc›laflmas› olarak ele al›rken, Feuerbach do¤ay› tek gerçeklik olarak görüyor ve dolay›s›yla tanr›bilimini do¤adan kap› d›flar› eden flu önermeyi ileri sürüyordu: Do¤a her türlü felsefeden ba¤›ms›z olarak vard›r, do¤a, biz insanlar›n, kendimiz

de do¤an›n ürünü olan bizlerin, üzerinde büyüdü¤ümüz temeldir; do¤an›n ve insanlar›n d›fl›nda hiçbir fley yoktur ve bizim dinsel imgelemimizin yaratt›¤› üstün varl›klar bizim kendi öz varl›¤›m›z›n hayali, yans›s›d›rlar ancak. Büyü bozulmufltu! Feuerbachç› materyalizmin dalgak›ranlar›na tak›lan Hegelci sistem paramparça olmufltu. Feuerbachç› materyalizm de bu haliyle dar, eksik ve s›n›rl›yd›. Daha üstün bir noktaya dek gelifltirilmesi gerekti. Dard›, eksikti ve s›n›rl›yd›; çünkü, bu materyalizm de dahil geçmifl kaba materyalizmin temel eksi¤i: a) diyalektik olmay›fl›, b) tarihsel olmay›fl›, c) mekanik oluflu, d) dünyay› de¤ifltirme de¤il, yorumlamakla meflgul olmas›, e) ve de biyoloji ve kimyadaki son geliflmeleri hesaba katmamas›yd›. Bu son noktan›n üzerinde biraz durmak gerekir Feuerbachç› materyalizm do¤a bilimlerindeki son geliflmeleri bir kenara koymufltu, Oysa do¤a bilimlerindeki her geliflme materyalizmin daha da do¤rulanmas› için muazzam bir kan›tlar yuma¤› sa¤lar. 18.yy’daki Feuerbach’›nki de dahil tüm mekanik materyalizmin en zay›f yan›, bu geliflmeyi hesaba katmamas›yd›. Engels’in sözleriyle, “do¤al süreçlerin ardarda zincirlenifline de¤in bilgimizi dev ad›mlarla ileri götürmüfl olan, özellikle üç bü yük bulufltur.” Nedir bunlar? Birincisi, hücrenin bulunu-

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

39


PART‹ZAN 44/ May›s-Haziran 2002

40 flu-organik varl›klar›n, tüm canl›lar›n ço¤alma ve farkl›laflma yoluyla gelifltikleri birim olarak hücrenin keflfi. ‹kincisi, enerjinin dönüflümünün bulunuflu-do¤adaki ›s›, ›fl›n›m, elektri¤in, potansiyel enerjinin vb. nin hepsinin birinden ötekine geçiflin, dönüflümü yasas›Üçüncüsü, Darwin’in evrimleflme teorisi-bütün organik varl›klar›n, insanlar›n, hayvanlar›n ve bitkilerin kendilerinin milyonlarca y›l› bulan uzunca bir evrim sürecinin ürünleri oldu¤unun kan›tlanmas›Feuerbach Hegel’le Marks aras›nda bir köprüydü ve Feuerbach’›n geliflmesi de bir Hegelcinin materyalizme do¤ru geliflmesiydi. Engels’in sözleriyle hem de belli bir aflamada öncelinin idealist sistemiyle iliflkileri toptan koparmaya do¤ru götüren bir geliflmedir. Nedir ki Feuerbach materyalizmi insan sevgisi, din sevgisi vaaz etmekten de geri durmad› ve dolay›s›yla onun materyalizmi de Marks’›n ifadesiyle insanc›ll›kla örtüflen materyalizm olmaktan öteye gidemedi ve üstelik Hegel’in üstesinden de bütünüyle gelemedi; zira bu yukar›da s›ralad›¤›m›z temel eksikliklerinden dolay› olanaks›zd›. Üstelik flunlar› söyleyen de Feuerbach’›n kendisiydi: “Ben, geride bafltan sona materyalizmle ayn› görüflteyim, ama ileride de¤il.” Marks, bir yandan Hegel sisteminde varolan temel yanl›fl›, öte yandan Feuerbach materyalizmi de dahil tüm eski materyalizmin kaba ve anti-diyalektik

Feuerbach yanlar›n› ay›klay›p bu tabana yaslanarak kendi sistemini kurdu: diyalektik ve tarihsel materyalizm. Bilinçli diyalekti¤i Hegel idealizminden kurtar›p do¤an›n materyalist anlay›fl›na uygulayan, devrimci pratik eylemden uzak kaba materyalizmi de diyalektiksiz yöntemden kurtar›p materyalist tarih anlay›fl› temeline oturtan tek ö¤reti Marksist felsefi ö¤reti olmufltur. Fakat Hegel’in düflünce tarz›n›n temelini oluflturan ve ayn› zamanda onu di¤er filozoflardan da ay›ran dünya tarihi anlay›fl›, Marks’›n materyalist tarih anlay›fl›n›n da önkoflulu olmufltur. Tarihte ilk kez do¤a bilgisini insan toplumu bilgisi alan›na dek geniflleterek felsefi materyalizmi derinlefltirip zenginlefltiren ilk kifli de Marks olmufltur. Öyle ki Marks’›n bu baflar›s› yani tarihin materyalist yorumu, ya da baflka bir ifade ile tarihsel materyalizm buluflu, sosyalizmin bilim haline gelmesinde art›-de¤erle birlikte ikinci ayak olmufltur.

Marks, materyalist tarih anlay›fl› sayesinde kapitalist üretim yönteminin kendisinin tarihsel süreç içinde kaç›n›lmaz do¤uflunun onu nas›l kaç›n›lmaz çöküfle götürece¤ini apaç›k göstererek bilimsel düflüncede muazzam bir s›çrama yaratt›. Buna göre toplumsal de¤iflmelerin ve devrimlerin temel nedeni üretim ve de¤iflim tarzlar›ndaki de¤iflmededir. Marks’›n materyalist tarih anlay›fl› sayesinde toplum bilimini materyalist eksen ba¤lam›nda ve bu temelle uyum halinde yeniden kurmak art›k mümkün hale gelebilecekti. Zira materyalist tarih anlay›fl›, flu önermeden yola ç›kar: insan yaflam›n› sürdürmeye yarayan araçlar›n üretimi ve üretilen fleylerin de¤iflimi bütün toplumsal yap›n›n temelidir ve toplumun s›n›flara bölünmesi üzerine kurulmufl toplumsal tarz da ne üretildi¤i, nas›l üretildi¤i ve nas›l de¤iflildi¤i sorusuna karfl›l›k düfler. Materyalist tarih anlay›fl›n›n Marksça verilmifl fevkalade bir formülünü do¤rudan kendisinden dinleyelim: “Varl›klar›n›n toplumsal üretiminde, insanlar, aralar›nda, zorunlu, kendi iradelerine ba¤l› olmayan belirli iliflkiler kurarlar; bu üretim iliflkileri, onlar›n maddi üretici güçlerinin belirli bir geliflme derecesine tekabül eder. Bu üretim iliflkilerinin tümü, toplumun iktisadi yap›s›n›, belirli toplumsal bilinç flekillerine tekabül eden bir hukuki ve siyasal üstyap›n›n üzerinde yükseldi¤i somut temeli oluflturur. Maddi hayat›n üretim tarz›, ge-


nel olarak toplumsal, siyasal ve entelektüel hayat sürecini koflulland›r›r. ‹nsanlar›n varl›¤›n› belirleyen fley, bilinçleri de¤ildir; tam tersine, onlar›n bilincini belirleyen, toplumsal varl›klar›d›r. Geliflmelerinin belli bir aflamas›nda, toplumun maddi üretici güçleri, o zamana kadar içinde hareket ettikleri mevcut üretim iliflkilerine ya da, bunlar›n hukuki ifadesinden baflka bir fley olmayan, mülkiyete ters düflürler. Üretici güçlerin geliflmesinin biçimleri olan bu iliflkiler, onlar›n engelleri haline gelirler. O zaman bir toplumsal devrim ça¤› bafllar. ‹ktisadi temeldeki de¤iflme, kocaman üstyap›y›, büyük ya da az bir h›zla altüst eder. Bu gibi altüst olufllar›n incelenmesinde, daima, iktisadi üretim koflullar›n›n maddi altüst oluflu ile-ki, bu, bilimsel bak›mdan kesin olarak saptanabilirhukuki, siyasal, dini, artistik ya da felsefi biçimleri, k›saca, insanlar›n bu çat›flmalar›n bilincine vard›klar› ve onu sonuna kadar götürdükleri ideolojik flekilleri ay›rt etmek gerekir. Nas›l ki, bir kimsenin hakk›nda, kendisi için tafl›d›¤› fikre dayan›larak bir hüküm verilmezse, böyle bir altüst olufl dönemi hakk›nda da, bu dönemin kendi kendini de¤erlendirmesi göz önünde tutularak, bir hükme var›lamaz; tam tersine, bu de¤erlendirmeleri maddi hayat›n çeliflkileriyle, toplumsal üretici güçler ile üretim iliflkileri aras›ndaki çat›flmayla aç›klamak gerekir.” Tarihin materyalist yorumu, Marks’›n bu alandaki bu devrimi sayesinde daha önce tarihsel sü-

reçteki keyfilik ve öznellik bir yana b›rak›larak, tarihteki bütün fikir ve eylemlerin toplumsal yaflam sürecindeki maddi üretim güçleri koflulundan ç›k›p geldi¤i ve bu temelce belirlendi¤i ortaya konmufl oldu. Ve böylece, Marks öncesi y›¤›nlar›n eylemini kucaklamayan teoriler art›k y›¤›nlar›n eylemini kucaklamaya bafllad› ve materyalizm ilk kez de olsa art›k, toplumsal yaflam koflullar› ve bu koflullardaki geliflme ve de¤iflmele-

Marksizmin felsefi temeli olarak felsefi materyalizm, eme¤in kölelefltir ilmesine dayal› düzenleri altetmede prole taryan›n biricik kur tulufl silah› olarak paha biçilmez önemdedir. ri önermesini esas almaya bafllad›. Böylece dünya tarihinin bilimsel araflt›r›lmas› yolu da, toplum biliminin gerçek analizi kulvar› da aç›lm›fl oluyordu. Ve bu yolla daha önce toplumsal iliflkiler sistemine egemen olan yasalar› incelemeden tam bir seçmecilikle flu ya da bu sürecin flu ya da bu yan›n› gelifligüzel ele alan teori, yerini bu geliflmelere hükmeden nesnel yasalar eflli¤indeki yeni tarihsel materyalizm teorisine b›rak›yordu. Dünya tarihi anlay›fl›ndaki bu Marksist anlay›fl çizgisi sayesin-

de o ana dek olan tüm bir tarihin son tahlilde bir s›n›f savafl›mlar› tarihi oldu¤u da bilimsel olarak tan›tlanm›fl oluyordu. Engels soruyordu, peki diyordu bu s›n›flar nas›l do¤uyor ve varl›klar›n› nas›l sürdürüyorlard›? ‹flte yan›t›: “Her zaman toplumun belli bir anda yaflam› için zorunlu olan fleyleri içlerinde üretti¤i ve de¤iflime soktu¤u maddi, elle tutulur koflullar gere¤ince.” Marksizmin felsefi temeli olarak felsefi materyalizm, eme¤in kölelefltirilmesine dayal› düzenleri altetmede proletaryan›n biricik kurtulufl silah› olarak paha biçilmez önemdedir. Marks ne 18. yy. materyalizmi ve ne de Hegel’le doru¤una varan klasik Alaman Felsefesinin baflar›lar›yla yetindi. Görüldü¤ü gibi, felsefeyi daha yukar›ya, daha üstün bir noktaya dek tafl›d›. Onu hem varolan materyalizm ve hem de hegelci felsefenin devrimci yan›n›n parlakl›¤›yla zenginlefltirerek gelifltirdi. Bu zenginlefltirmede en kayda de¤er yan hiç flüphesiz ki “en tam, en derin ve en kapsaml› biçimde, sürekli geliflen maddeyi yans›tan insan bilgisinin göreceli¤i teorisi, evrim teorisi” olarak diyalektiktir. Elbette ki yaln›zca bu da de¤il; O, 18. yy. materyalizmi taban›na yaslanarak ve bu taban› derinlefltirerek üst bir düzeye s›çrat›p gelifltirerek felsefi materyalizme de parlak katk›da bulunmufltur. Bilinci belirleyen varl›ksa, toplumsal bilinci belirleyen de toplumsal varl›kt›r. Devam edecek

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

41


42

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

“Lal Salam Comrades”-4

Dünyan›n f›rt›na merkezleri, devrimin merkezidir. Türkiye, Nepal, Hindistan, Filipinler, Peru; befl parlak y›ld›zd›r. Bu ülkelerde, MLM partiler önderli¤inde verilen halk savafllar› sadece kendi ülke egemen s›n›flar›na de¤il, ayn› flekilde emperyalist güçlere de darbe vurarak, yi¤it bir mücadele yürütmektedirler. Bu komünist güçlerin birli¤i tarihseldir, önemlidir. Hindistan devriminin baflar›s› çok büyük tarihsel öneme sahiptir. Bu, sadece bu ülkenin büyük ve çok kalabal›k oluflundan de¤il, aksine Güney Asya üzerinde büyük a¤›rl›¤›n›n bulunmas›ndand›r. Nepal komünist hareketinin Hindistan’daki mücadeleye, yani bizim kavgam›za etkisi oluyor. Görevimiz bunu daha da büyütmektir.

Komünümüz, özgür yaflam›n dorukta filizlendi¤i yerde; Daha önce de belirtti¤im gibi, komün (kamp) yeri tek cümle ile görülmeye de¤er harikulade bir yer. Komünümüz, etraf› yüksek ve büyük çapta ormanl› da¤lar ile çevrili büyükçe bir vadinin ortas›nda, s›k ormanl› birkaç tepenin üzerinde yer al›yor. Bu kocaman vadi, çevresindeki da¤lar ve de ötesi tamamen kardefl partinin denetiminde. Yukar›da mavilik afla¤›da yeflillik. Özgür bir yaflam›n filizlenip boy verdi¤i k›z›l siyasi üs. Sabahlar› 5.30’da kalk›yoruz. Tuvalet, difl f›rçalama, yüz y›kama... vb ihtiyaçlar›n tümü yar›m saat içinde bitiyor. Saat 6:00 ile 6:30 aras› spor var. Delegelerin sporu gerillalara göre daha hafif. Koflu ve kültür fizik a¤›rl›kl›. Saat 6:30 – 7:00 aras› grup komutan› önderli¤inde geceyi de¤erlendirme toplant›s›. Her gün spordan hemen sonra yap›lan bu top-

lant›da (herkes tam teçhizatl›) komutan, hem komün hakk›nda rapor al›yor hem de varolan yeni geliflmeleri aktar›yor. Daha sonra alt komutanlardan (örne¤in bizim grup 60 kifliden olufluyor. Bu büyük grup kendi içinde 6 küçük, 10’ar kiflilik alt gruplara ayr›l›yor. Her alt grubun bir komutan› var. Her sabah toplant› için dizilirken s›ran›n en önünde komutanlar yer al›yor) gecenin nas›l geçti¤i, akflam olup-bitenler, varsa sorunlar, ihtiyaçlar, hasta ve yaral›lar hakk›nda... rapor al›yor. Tüm alt komutanlardan al›nan rapordan sonra grubun genel komutan› sorunlar›n, ihtiyaçlar›n ne zaman, nerede, kiminle nas›l çözülece¤ini anlat›yor. Ayr›ca komün örgütleme komitesinin bir aç›klamas›, talimat veya raporu varsa onu bildiriyor. Sonra kahvalt› yapmak üzere toplant› da¤›l›yor. Komün kalabal›k oldu¤undan kahvalt› yaklafl›k bir saat sürüyor. Menü her zaman ol-


43

du¤u gibi pirinç (kuru veya suda kaynat›lm›fl olarak) ve sütlü çay. Komünde en büyük sorunumuz içme suyu. Kaynat›lmadan suyu içmek kesinlikle yasak. Sürekli olarak büyük kazanlarda su kaynat›l›p üç büyük varile dolduruluyor. Normalde su so¤uduktan sonra içilmesi laz›m. Ancak havan›n çok s›cak olmas› nedeniyle su ihtiyac› çok daha fazla oluyor. Bu nedenle kimse suyun so¤umas›n› beklemeden içiyor. Çay içer gibi, su içiyoruz. Komünde her fley en ince detay›na kadar düflünülüp planlanm›fl. Her fley belirlenen kurallar çerçevesinde yürütülüyor. Herkes neyi, ne zaman, nas›l ve kiminle yapaca¤›n› iyi biliyor. En ufak bir görev ve yetki karmaflas› yok. Herkes büyük bir sorumluluk bilinciyle ar› gibi çal›fl›yor. Kongrenin tarihsel önemi çok iyi kavranm›fl. Kardefl partilerin (biz ve Nepal) bu tarihi oturuma kat›lmalar›, yoldafllar› bu böylesi an-

laml› ve önemli dönemde yaln›z b›rakmamalar› morallerini daha da yükseltmifl. Komünde ilk merkezi toplant›; Kahvalt›y› bitirdikten sonra korumalar›m›z bize, giymemiz için askeri elbise getiriyorlar. Merkezi toplant› yemekhanenin (büyükçe bir alan› var) oldu¤u yerde yap›lacak. Üniformalar›m›z› giydikten sonra toplant› yerine gidiyoruz. Yaklafl›k 200 kifli büyük bir daire etraf›nda dizilmifl. Görevli olanlar d›fl›nda (bunlar komünün d›fl güvenli¤inden sorumlu olanlar, say›lar› san›r›m 50 ile 70 aras›ndad›r) herkes burada. Konuflmalar›n yap›laca¤› yerin en önünde PGA (Halk Gerilla Ordusu) genel komutan› ve MK üyesi yoldafl Basav var. Hemen yan›nda genel sekreter yoldafl Ganapaty, ben, NKP(Maoist)’in temsilcisi ve Prasad yoldafl bulunuyor. Bizden sonra di¤er MK üyeleri s›-

ralan›yor. Daha sonra eyaletlere göre s›ralar geliyor. Baz› eyaletlerin (A. Pradefl, Dandakaranya, Kuzey Telangana gibi) hem gerillalar› hem komutanlar› (bu savaflç›lar›n ço¤u bu bölgeye transfer edilmifl), hem de kongre delegeleri var; baz› eyaletlerin (Bihar ve Andra-Orissa S›n›r› Eyalet Komitesi gibi) komutan›yla birlikte 8-10 kiflilik bir gerilla grubu ve kongre delegeleri var; di¤er eyaletlerin ise sadece bir veya birkaç kiflilik kongre delegeleri var. Konuflmalar› organize eden, sunuculuk yapan yoldafl alt› dil biliyor. Her fleyi dört dilde aktar›yor. Oldukça zeki ve çok yönlü yetenekli biri. ‹lk önce sözü PGA genel komutan›na veriyor. Genel komutan k›sa konuflmas›nda bu toplant›n›n amac›n› belirttikten sonra, genel komutanl›k ad›na kardefl parti temsilcilerini, delegeleri ve PGA’y› selaml›yor. Komünde düzenli olarak kongre dele-

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

Hindistanl› Maoist gerillalar


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

44

geleriyle birlikte 150 gerillan›n kalaca¤›n›, di¤erlerinin ise komün d›fl›nda görev alacaklar›n› bildiriyor. Sonra söz genel sekreter Ganapaty’ye veriliyor. O da, baflta kardefl parti temsilcilerini, akabinde delege ve PGA’y› selaml›yor, günün önemini anlat›yor. Ard›ndan s›ras›yla ben ve Nepalli yoldafl konufluyoruz. Bizler de HKP(ML)HS’n›, Merkez Komitesini, kongre delegelerini, kadro, üye ve taraftarlar›n›, PGA’n›n komutan ve savaflç›lar›n› partilerimiz ad›na selamlayan k›sa bir konuflma yap›yoruz. Genel komutan her eyalet sekreterini (kongre sonuçlan›ncaya kadar her eyalet sekreteri silahl› mücadelenin yürütüldü¤ü alanlarda- hem bölgenin siyasi komiseri hem de komutan› statüsünde) yan›na ça¤›rarak, kendisini ve beraberindeki grubu tan›tmas›n› istiyor. Her sekreter kendisinden bafllayarak tüm grup üyelerini, isimleriyle, konum ve görevleriyle birlikte tan›t›yor. Yan›s›ra bundan sonra kimin nereye ve ne göreve atand›¤›n› belirtiliyor. Daha sonra MK’dan baflka bir yoldafl söz alarak, komünde yap›lan görev da¤›l›m›n›, oluflturulan komiteleri aç›kl›yor. Teknik, bilgisayar-yaz›m, sekreterlik, kültür-sanat, yemekhane, kütüphane, hastahane... 10’un üzerinde komite var. Grup bileflenleri ve gruplar›n konaklama yerleri yeniden belirleniyor. Komite üyeleri tek tek belirlenerek önlerine somut görevler konulduktan sonra toplant› da¤›l›yor. Hepimiz belirlenen yeni konaklama alanlar›na geçiyoruz.

Yerimiz birbirine yap›fl›k üç büyük Mango a¤ac›n›n alt›nda. Yatak olarak kullanaca¤›m›z yer için korumalar›m›zla ot biçiyor ve Bambu a¤açlar›n›n dallar›n› kesip getiriyoruz. Yukar›dan, a¤açtan düflecek yaprak ve çiçeklerine, ya¤mura ve günefle karfl› naylonlar› birbirine dikerek üstümüze oldukça büyük bir çat› yap›yoruz. Kongre bir hafta sonra bafllayacak. Bu arada MK toplant›s› hala devam ediyor. Daha sonra da, eyalet sekreterleriyle birlikte geniflletilmifl MK toplant›s› yap›lacak. Kardefl parti de eyalet sekreterleri MK üyesi de¤il. MK üyeleri herhangi bir eyaletin sekreteri de¤il, onlar›n esas olarak merkezi düzeyde görevleri var. Bu görevler aras›nda tabi ki bir veya birkaç eyaletin sorumluluklar› da bulunuyor. Ganapaty yoldafl, kongre için haz›rlanm›fl tüm dokümanlar›n birer kopyas›n› okumam›z ve üzerinde çal›flma yapmam›z için bize veriyor. Yoldafla, kongre öncesi ve kongre süresince gündeme iliflkin görüfllerimizi nas›l ifade edece¤imizi soruyorum. Bir yanl›fla düflmemek ve kardefl partinin içifllerine kar›flma gibi bir olay›n yaflanmamas› bak›m›ndan bu yöntemin a盤a ç›kar›lmas›nda fayda görüyorum. Yoldafl di¤er MK üyeleriyle konufltuktan sonra bize, “görüfl-öneri ve elefltirilerinizi tek tek delegelere de¤il, esas olarak MK’ya iletme yoluyla bildirmenizi öneriyoruz” diyor. Böylesi yöntemin daha sa¤l›kl› oldu¤una biz de kat›l›yoruz. Sonra Ganapaty ve Prasad yoldafllar tekrar yan›m›za gele-

rek, MK toplant›m›z hala devam ediyor. Bunun d›fl›nda baflka yo¤un ifllerden dolay›, sizlerle yeterince ilgilenemeyebilir, fazla birlikte olamayabiliriz bundan dolay› flimdiden özür diliyoruz” diyorlar. “Baz› MK üyelerinin sürekli nöbetleflerek bizlerle olaca¤›n› ve her iste¤in koflullar› ölçütünde an›nda karfl›lanaca¤›n›, istedi¤imiz kifliyle istedi¤imiz flekilde konuflabilece¤imizi, bu konuda en ufak bir sorunun olmad›¤›n› aksine çok sevineceklerini söylüyorlar. Bizler de geliflmeleri, haz›rl›klar› ve yo¤un çabalar› yak›ndan gözlemledi¤imizi, yoldafllar›n görevlerine yo¤unlaflmalar›n›n hem kongrenin baflar›s› ve verimi hem de partinin ve Hindistan devriminin gelece¤i aç›s›ndan daha sa¤l›kl› olaca¤›n› söylüyoruz. Biz de dahil olmak üzere, baz› gruplar›n komüne geç varmalar› nedeniyle hala yap›lmas› gereken birçok ifl var. Merkezi toplant› sonras› herkes kendisine verilen görevleri yerine getirmenin u¤rafl› içinde. Herkes her çeflit telafltan uzak profesyonelce ar› gibi çal›fl›yor. Kimisi inflaatlarla, kimisi dikiflle, kimisi pankart ve dövizlere yaz› yazmayla, kimisi kendi çal›flma merkezini (hastane, bas›n-yay›n, kütüphane, bilgisayar vb) oluflturmakla, kimisi de elektrik tesisat›n›, telsiz sistemini haz›rlamakla meflgul. Komün içinde her yerin bir ad› var; Hangi ihtiyac›n nerede ve nas›l karfl›land›¤›n› belirtmeden önce, hangi yerin (komün içinde oluflturulan, haz›rlanan


45

flamalarla, k›rm›z› fleritlerle, dünya ve Hindistan devrimci mücadelesinde öne ç›kan, flehit düflen yoldafllar›n resimleriyle, posterleriyle süslenmifl. Büyük bir proleter flenlik var. Komünün her önemli alan›, mekan ve geçifl noktalar› isimlendirilmifl. Bu isimler, bazen flehit düflen yol-

Mehmet Demirda¤ n›n bilimi ve kurallar›n›n geçerli oldu¤u modern bir komün. K›rsal alanda bir haftay› aflan yolculu¤umuz süresince elektrikli tek köy görmez iken komünümüzde, devaml› olarak elektrik var. Enerjinin esas› jeneratör ve küçük bir k›sm› da günefl ›fl›¤›yla sa¤lan›yor. Jeneratörler sürekli aç›k. Gündüzleri bilgisayarlar (10 civar›), fotokopi vb di¤er elektrikli cihazlar, akflamlar› bunlara ek olarak en az 80-90 ampul çal›fl›yor. Komün içerisindeki tüm ana yollarda, mekanlarda elektrik var. Komünümüz boydan boya k›z›l bayraklarla, pankartlarla,

dafllar›n isimleri olabilece¤i gibi (Ç. Mazumdar gibi), bazen de devrimci mücadelede de¤eri ve anlam› büyük önemli olaylar›n (Naksalbari silahl› köylü ayaklanmas› gibi) isimleri oluyor. Komün içinde bu flekilde isimlendirilmifl tam 29 alan ve mekan bulunuyor. Tüm delegelere komünde hangi yerin ne ile adland›r›ld›¤›n› aç›klayan ve kullan›lan ismin esas olarak hangi yönüyle öne ç›kt›¤›n› belirten, komün tan›t›m kitap盤› ç›kar›lm›fl. Bir k›z›l siyasi üs niteli¤inde olan komünün tümüne “Shyam, Mahesh, Murali yoldafllar›n komünü”; ad› verilmifl. Kongre salonunun ad› ise “yoldafl Çaru Mazumdar Ho-

lü”. Salonun içerden ana girifline, k›rm›z› renkte bir flerit halinde uzunca bir pankart üzerine “yoldafl Mehmet Demirda¤ girifli”, yaz›l›. Komün tan›t›m kitap盤›nda M. Demirda¤ k›saca flöyle anlat›l›yor. “TKP/ML’nin mücadelede flehit verdi¤i 4.genel sekreteridir. Kas›m 1997’de

Suresh Wagle Karadeniz’de faflist Türk devletinin askeri güçleriyle ç›kan bir çat›flmada flehit düfltü. Yoldafl Demirda¤ partinin inflas›na veya kendini zaaflar›ndan ar›nd›rma kampanyas›na “tepeden t›rna¤a devrim” slogan›yla önderlik etti. Düflman taraf›ndan yakalan›p iflkenceye al›nd›¤› halde, düflmana s›r vermedi. Onun önderli¤inde TKP/ML kendi eksik ve yetmezliklerine karfl› ciddi mücadele yürüttü. Anti-MLM sapmalara karfl› partiyi donan›ml› k›ld›...” deniliyor. Kongrenin d›flar›dan ana girifl kap›lar›ndan birisine “yoldafl Suresh Wagle girifli” denilmifl. Bilindi¤i gibi Suresh yoldafl NKP(Maoist) Siyasi

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

yerler) ne ile adland›r›ld›klar›na birkaç örnek vermek istiyorum. Komünümüz, delegelerle birlikte 220 kiflilik bir köy. (En az 100 gerilla da komünün hemen d›fl›nda konumlan›yor.) Fakat bu köyde her fley çok düzenli, organizeli ve planl›. Buras› enternasyonal proletarya-


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

46

Bürosu üyesi iken, 1999’da faflist/gerici Nepal devleti taraf›ndan bir çat›flmada yaral› yakalanm›fl ve sonras›nda iflkencede katledilmiflti. Kongre salonu yaklafl›k 400 metre-kare büyüklü¤ünde, üstü bambu a¤açlar›n›n yapraklar›yla kapal›, divan›n bulundu¤u taraf d›fl›nda üç yan› aç›k güzel bir yayla. Salonun kapal› taraf› divan›n oldu¤u yer. Buras› zemine göre 1 metre kadar yüksek. Bir konuflma kürsüsü bulunuyor. Herkes bu kürsüde konufluyor. Kongre salonu aynen bir tiyatro/sinema salonu gibi haz›rlanm›fl. Yani en arkada oturan bir delege, divan› veya iki s›ra, üç s›ra önünde oturan› rahatl›kla görebiliyor. Biz de dahil herkes yere serdi¤i naylonlar üzerinde oturuyor. Yemekhaneden Tarlagudem flehitler meydan›na girmeden çok büyük bir kap› yap›lm›fl. 56 metre yükseklikte ve büyük k›rm›z› renkli bir pankart üzerine “Naxalbari, Srikakulam flehitler komünü kap›s›” yaz›l›. Tüm ana yürüyüfller, flenlikler, komüne girifl-ç›k›fllar buradan geçiyor. Bilindi¤i gibi hem Naksalbari (bat› Bengal) hem de Srikakulam (Adra Pradefl) silahl› köylü ayaklanmalar› hem Ç. Mazumdar önderlikli HKP(ML)’nin kurulmas›nda ve hem de Hindistan devrimci hareketinde egemen olan revizyonist-reformist-parlamentarist çizgiye karfl› tepeden bayrak açan Maoistler aç›s›ndan, tarihsel önemdedir. Komün kap›s›ndan geçtikten sonra “Tarlagudem flehitler meydan›”na giriliyor. En az

10 dönüm büyüklü¤ünde bir alan. Bu alan›n üst taraf›nda befl metre yüksekli¤inde ve tepesinde orak-çekiç bulunan k›z›l renkte bir flehitler an›t› var. An›t›n üzerinde “devrim flehitleri ölümsüzdür” cümlesi yaz›l›. An›t›n sa¤ ve sol taraf›nda da parti ve ordu bayraklar› var. Tüm flenlikler, kutlamalar, anmalar, kongrenin bafllang›ç ve sonuç seremonileri bu alanda yap›ld›. Bu yer, ismini 1998’de Dandakaranya’daki Tarlagudem polis karakoluna düzenlenen bir sald›r›dan al›yor. Devlet güçleriyle ç›kan çat›flmada düflmana çok büyük kay›plar verdirilirken, ayn› zamanda bölge komite sekreteri Ashok ile beraber dört yoldafl flehit düflüyor. Bu sald›r› kardefl partiyi her yönüyle ateflliyor. Kongre öncesi ve kongre süresince Merkez Komite’nin s›k s›k topland›¤› salona “yoldafl Anjanna-Prakash Master holü” ad› verilmifl. Her iki yoldafl da MK üyeleridir. Anjanna yoldafl 1993’de A. Pradefl polisi taraf›ndan yakalan›p iflkencede katledilmifl. Düflmana en ufak bir s›r vermemifl. Prakash Master yoldafl ise 1997’de uzun süredir devam edegelen bir hastal›k sonucu vefat etmifl. Uzun y›llar sa¤l›k durumu çok kötü olmas›na ra¤men, hiçbir görevden kaç›nmayarak son nefesine kadar partiye ve devrime, halk›n davas›na ba¤l› kalan ve ald›¤› tüm sorumluluklar› yerine getiren örnek bir yoldafl. Komünde günlük yaflam; Komünde kahvalt› ve yemekler, yemekhane olarak organize edilen yerde yap›l›yor.

Buras› komünün tam orta yerine kurulan ve yaklafl›k olarak iki dönüm kadar alan› bulunan bir yer. ‹ki taraf›ndan da suyu bol olan dereler geçiyor. Derelerden birisi sadece yiyecekiçecek ihtiyac› için, di¤eri ise banyo ve elbise y›kama için kullan›l›yor. Temizlik için kullan›lan dere, bir gün kad›nlar›n ise di¤er gün erkeklerin. Bu dereden her gün ortalama 20’fler kiflilik üç grup (60 kifli) yararlan›yor. S›ra dört günde bir geliyor. Önce elbiseler y›kan›yor sonra banyo ediliyor. Herkes çamafl›rlar›n› kendisi y›k›yor. Temizlik ve banyo için gerekli olan tüm malzemeler komün örgütleme komitesi taraf›ndan sa¤lan›yor. Bizim grupta biz ve korumalar›m›z, Genel Sekreter ve yard›mc›s›, di¤er üç MK üyesi ve korumalar› var. Üç saat süresince bir tarafta elbiselerimizi y›kay›p banyo yap›yor di¤er tarafta da, farkl› dillerde devrimci fliirler okuyup marfllar söylüyoruz. Bazen de hararetli sohbetler ve tart›flmalar yap›yoruz. Yemekhanede üç günde bir de¤iflen 18 kiflilik ekipler görev yap›yor. Herkes taba¤›n›, barda¤›n› kendisi y›k›yor. Yemek sonras› yürümenin iyi oldu¤u düflüncesiyle bulafl›k y›kama yeri yemekhaneden yaklafl›k 200 metre ilerisine kurulmufl. Bulafl›k sabunumuz kül. Konaklama-yatma yerleri yemekhanenin etraf›nda, 80 ile 250 metre aras›nda de¤iflen uzakl›kta yer al›yor. Bilgisayar merkezi 80 metre, kültür-sanat merkezi, bas›n-yay›n merkezi, kütüphane... 80 ila 200 metre. Hastanenin uzakl›¤› 50 metre.


Kongre salonu ise yaklafl›k 400-450 metre. Tuvalet ihtiyac› için hem erkek hem de kad›nlar için, komünün 500 metre d›fl›nda birbirine z›t iki alan ayarlanm›fl. Ayr›ca birkaç gün sonra daha yak›nlarda tuvaletler haz›rland›. Hastalar d›fl›nda herkes kahvalt› ve yemek için yemekhaneye gelmek mecburiyetinde. Bunlar d›fl›nda kimseye servis yap›lm›yor. Herkes, biz ve genel sekreter Ganapaty yoldafl da dahil olmak üzere, tek tek s›raya giriyoruz. Baz› istisnai durumlar d›fl›nda burada hiç

hi kongreye kendisince en iyi katk› yapma u¤rafl›nda. Tüm çabalar, tart›flmalar, toplant›lar bu temelde ele al›n›yor. Bu çal›flmalar öylesine yo¤un ve canl› ki, yo¤unlaflm›fl bir e¤itim kamp›ndan çok daha verimli geçiyor. Kongre bafllad›ktan sonra delegelerin zaman› kongre salonunda geçiyor. Oturum sonras› delege aras› tart›flmalar ve eyalet temsilcilerinin haz›rl›klar› gece yar›lar›na, sabahlara kadar devam ediyor. Delegelerin ezici k›sm› gece en fazla dört saat uyuyor. Bu yoldafllar

Nepalli Maoist gerillalar kimsenin bir ayr›cal›¤› yok. Gerillalar aç›s›ndan kongre öncesi bir hafta, genelde komünü haz›rlama ve haz›rl›klar› bitirmekle geçiyor. Delegeler ise sürekli toplant› halinde. Bazen birkaç kifli olarak, bazen kendi eyalet temsilcileriyle, bazen eyaletler aras›, bazen de MK üyeleriyle toplant› yap›yorlar. Birbirini etkileme, kongre taslaklar›na ek yapma veya ç›karma, ya da alternatif belge haz›rlama... olanca h›z›yla devam ediyor. Her delege bu tari-

ö¤len aras› verilen iki saat molan›n bir saatini genelde dinlenmekle geçiriyor. Askeri görevi olmayan gerillalar›n bir k›sm› okuma-yazma ö¤renirken, di¤er k›sm› ise siyasal e¤itim görüyor. Bu e¤itimler her gün düzenli flekilde yap›l›yor. Kültür-sanat birimleri komünümüzün en renkli, en çal›flkan, en verimli gruplar› oluyor. ‹ki grup var. Birinin ad› Jana Natya Mandali, di¤erinin ise Chetana Natya Manch grubudur. Bu birimlerde yer alan yol-

dafllar kültür-sanat yönünden çok yetenekli ve oldukça üretkenler. Komünde gündeme gelen herhangi siyasal, ideolojik bir konuyu veya tart›flmay› hemen k›sa skeçlerle sunuyorlar. Hemen hemen her ö¤le yeme¤inin sonras›nda k›sa süreli skeçler ve devrimci marfllar söylediler. Akflam yeme¤inden sonra ise daha uzun süreli devrimci marfl ve fliir destekli tiyatro ve skeçler oynuyorlar. Üç kez kongre salonuna gelip program yapt›lar. Kültür birimleri kongre süresince komüne ayr› bir canl›l›k ve renk katt›. Ayr›ca komünde gece geç saatlerde düzenli olarak video gösterimi yap›ld›. Kardefl partinin eyalet konferanslar›, PGA’n›n kurulufl etkinlikleri, kitle toplant›lar›, çat›flmalar, anmalar, kutlamalar ve di¤er devrimci, komünist partinin mücadelesini tan›tan onlarca video gösterildi. Ayn› flekilde toplumsal içeri¤i olan birçok film de gösterildi. K›sacas› kültür-sanat etkinlikleri komünün en zengin, en yayg›n ve en üretken yan›yd›. Ayr›ca komünde “Guerrilla Vani”, (Gerillan›n sesi) isimli büyük bir duvar gazetesi vard›. Bu duvar gazetesi üç günde bir yenileniyordu. Çok renkli, çok ilginç haber, yorum, makale, fliir, resim ve karikatürler yer al›yordu. Önceden yaflanan bir çat›flman›n, at›lan pusunun, karakollara yap›lan sald›r›lar›n planlar›-krokileri ve bunlar›n olumlu-olumsuz sonuçlar›, kazan›m ve kay›plar› anlat›l›yordu. Yan›s›ra flehit düflen yoldafllar hakk›nda yaz›lar, fliirler; günün ilgi çeken sözleri, flaka-

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

47


48

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

lar›... vard›. Duvar gazetesi tek cümleyle herkesin ilgi oda¤›yd›. Komünde herkesin dil sorunu var; Komünde ‹ngilizce, Nepalce ve Türkçe d›fl›nda dokuz dil konufluluyor. Bu diller Hintçe, Teleguca, Bengalce, Tamilce, Oriyaca, Maratice, Kannadaca. Bulundu¤umuz bölgenin savaflç›lar› ise iki kabile dilini konufluyorlar. Güvenlik nedeniyle sak›ncal› olaca¤›ndan, bu kabile dillerini burada belirtmeyece¤im. K›sacas›, burada küçük bir az›nl›k d›fl›nda herkesin dil sorunu var. Buradaki kabileleri ilk örgütleyenler ço¤unlukla A. Pradefl kökenli komünistlermifl. Bu nedenle uzun süredir k›rda olan bu kadrolar kabilenin dilini iyi biliyor. Ayn› flekilde bölgeden kat›lan kabile kökenli gerillalar da Teleguca ö¤renmifl. Kadrolar a¤›rl›kl› olarak Andra Pradefl’li oldu¤undan (çünkü bu eyaletteki mücadele tarihi hem çok daha eski, hem de çok daha kitlesel ve güçlü) parti kadrolar› içinde eyalet dili olarak daha çok Teleguca konufluluyor. Hindistan çap›nda tek resmi ve ortak dil Hintçe oldu¤undan üyelerin ve taraftarlar›n ço¤u (okumufl olanlar) Hintçe konuflur. E¤itimi daha iyi olanlar (kolej ve üniversite e¤itimini görenler) ise ‹ngilizce’yi de iyi bilir. Bunun d›fl›nda da baz› delegeler sadece kendi eyalet dilini, Hintçe ve ‹ngilizce’yi de¤il, ayn› zamanda di¤er dilleri de, örne¤in Maratice, Bengalce de bilirler. Partinin faaliyet yürüttü¤ü

eyaletlerde, bölgelerde hangi dil konufluluyorsa o dillerden sloganlar yaz›ld›, pankartlar, dövizler haz›rland›. Yukar›daki yedi dile ek olarak ‹ngilizce, Nepalce ve Türkçe, ve de iki kabile dilinde pankartlar, dövizler yaz›ld›. Bunlar komünün de¤iflik yerlerine as›ld›. Yürüyüfller esnas›nda tafl›nd› ve yüksek sesle hayk›r›ld›. Türkçe TKP/ML imzal› “yaflas›n Marksizm-Leninizm-Maoizm”, “Yaflas›n halk savafl›” ve “fian olsun HKP(ML)HS’n›n 2. kongresine” pankartlar› haz›rland›. Ben, daha önce hiç tahmin etmedi¤im düzeyde, burada ‹ngilizce ve Türkçe bilmenin, Kürtçe ve Zazacay› ise anlaman›n avantajlar›n› yafl›yorum. Bu yönüyle, baz› yoldafllara k›yasla neredeyse daha avantajl› durumday›m. Türkçe, Kürtçe ve Zazaca’da kullan›lan flu kelimelerin ayn›s› burada da kullan›l›yor. Örne¤in; azadi, cevap, des, dünya, düflman, dükkan, dost, e¤er, hava, ink›lap, kafi, kafir, lakin, nan, noksan, piyaz, sahi, flehit, s›rf, fleker, yek, zaruri.... “NA” kardefl ile “KA” bac›; Egemen s›n›flar›n estirdi¤i yo¤un ideolojik sald›r› ve manipülasyonlarla devrimcileri topluma nas›l tan›tt›¤› hepimizin malumu. Zira ülkemizde bunun olmad›k örnekleri yaflan›yor. Ve hepimizce bilinmektedir ki, devrimciler bir alanda faaliyet yürütürlerken halk›n bir tak›m de¤er yarg›lar›n› göz önünde bulundurmak, dikkate almak zorundalar. ‹flte kardefl parti militanlar› da, hem halk›n bir tak›m de¤er

yarg›lar›n› göz önünde bulundurmak, hem de düflman›n yapt›¤› anti-propagandalar› bofla ç›karmak amac›yla, kendi aralar›nda ve halkla iliflkilerde ismin sonuna kardefl anlam›na gelen “NA” ve bac› anlam›na gelen “KA” tak›lar›n› ekleyerek kullanmaktad›rlar. Örne¤in JampanNA, RamanNA, NarsanNA... veya MaynaKA, VijeyaKA, PadmaKA... Özellikle bu isimler daha çok k›rsal alanda kullan›l›yor. Yoldafllar k›rsal alan› örgütlemeye ilk ç›kt›klar›nda köylüler ile daha s›cak iliflki kurmak, onlara güven vermek, onlar›n deste¤ini almak... vb birçok hakl› gerekçeler ile bu kavramlar› kullanm›fllar. Fakat, özellikle 1995 y›llar› sonras› partinin bilinçli çabas› sonucu bu türden kavramlar›n kullan›m› baya¤› düflmüfl. Bugün bu kavramlar esas olarak partiyle kitleler aras›ndaki iliflkilerde kullan›l›yor. Bunu kendi prati¤imizde görmek de mümkün. Genel olarak devrimcilerin kulland›¤› “kardefl” ve “bac›” daha özgül olarak da biz Partizanlar›n kulland›¤› “kivre” kavram› bunlara birer örnektir. Kuflkusuz tüm bu kavramlar insan iliflkilerinde en baflta güven olgusunu ifade eder. Kitleler ile iliflkilerde bu tür kavramlar›n kullan›lmas› ciddi ihtiyaç olabiliyor. Çünkü bunun maddi temelleri var. Ancak devrimciler kendi aralar›nda bir yönüyle eski toplumsal yap›n›n bir yans›mas› olan bu kavramlar› de¤il, s›n›f›m›z›n kültürü, de¤er yarg›lar›yla bütünleflen kavramlar› (örne¤in yoldafl gibi) kullanmalar›


49

daha do¤ru ve yerinde olacakt›r. Bunun için de do¤ru bir yaklafl›m ve bilinçli bir çaba gerekir. Kongre sürecinin bafllang›c› ve ele al›n›fl flekli; Bu tarihsel kongre, Hindistan komünist hareketinin 9. Ç. Mazumdar önderli¤inde 1970 y›l›nda kurulan HKP(ML)’nin ise 2. kongresi niteli¤indedir. 30 y›l sonra gerçeklefliyordu ve dolay›s›yla hem ideolojik, teorik, stratejik berrakl›k bak›m›ndan hem de siyasal, örgütsel, askeri aç›dan büyük önem tafl›yordu. Bu özelli¤iyle hem HKP(ML)HS için hem de, Hindistan devrimci hareketi için çok önemliydi. Kongre süreci, 1998’de birleflen iki komünist gücün oluflturdu¤u, Geçici Merkez Komitesi’nin Nisan-May›s 1999’da gerçeklefltirdi¤i toplant›yla bafllam›fl. Bu toplant›da kongre gündemleri belirlenerek taslaklar›n haz›rlanmas›na geçilmifl. Gündemler s›ras›yla flöyle; 1) Parti program›, 2) Parti tüzü¤ü 3) Strateji ve taktikler 4) Siyasal ve örgütsel inceleme

(POR), 5) siyasal karar tasar›lar›, 6) Mali politika. Üç ay içinde MK, SiyasalÖrgütsel ‹nceleme (POR- partinin mücadele tarihini, faaliyetlerini inceler) d›fl›ndaki konular hakk›nda taslaklar› haz›rlay›p partiye sunar. POR’un geç yaz›lmas›n›n sebebi, eyalet konferanslar›n›n sonuçlar›n›n beklenmesi nedeniyledir. Çünkü en baflta, her eyalet ve eyalet düzeyindeki özel komiteler kendi POR’unu haz›rlayarak kendi alt konferanslar›na sunar, tart›flt›r›r. Bu raporlar eyalet konferans›nda tart›fl›l›p son fleklini ald›ktan sonra merkezi kongreye sunulur. Bu süreye kadar MK, tüm eyaletlerin POR’unu beklemek durumunda. Hepsinin MK’ya ulaflmas›yla, parti ad›na genel bir POR ç›kar›l›r. Eyalet konferanslar› Temmuz 2000’de sonuçlan›r, MK’n›n POR’u ise A¤ustos 2000’de partiye da¤›t›l›r. Partinin 11 eyalette faaliyeti var. Bu eyaletlerde sekiz dil konufluluyor. Bu nedenle de MK, haz›rlad›¤› tüm dokümanlar› sekiz dile çeviriyor.

MK’n›n haz›rlad›¤› taslaklar yüzlerce birimde ele al›n›p tart›fl›l›yor. Bunlar›n seçti¤i delegelerle 24 bölge konferans›, bölge konferanslar›n›n seçti¤i delegelerle de daha üst düzeyde 10 eyalet konferans› gerçeklefliyor. Taslaklara iliflkin bir önceki konferanslarda gelen düflünce ve öneriler, bir sonraki konferansa tafl›n›yor. Burada baz›lar› kabul ediliyor, baz›lar› da red ediliyor. Alt konferanslarda ç›kan düflüncelere en son çerçeveyi ise eyalet konferanslar› veriyor. Her eyalet konferans›, kongrenin merkezi taslaklar›na iliflkin görüfl ve önerilerini, de¤ifliklik önergelerini, elefltirilerini merkezi kongreye tafl›yor. MK, kongre öncesi eyalet konferanslar›nda gelen tüm düflünce, görüfl ve önerileri ciddi incelemeye tabi tutuyor. Kabul ettiklerini taslaklara ekleyerek son fleklini veriyor, etmediklerini de delegeler aras›nda da¤›t›yor. Delegeler, MK’n›n önceden belirledi¤i üye say›s›na göre demokratik bir flekilde alttan üste do¤ru seçilerek geliyor. Her konferans oturumu 5 ila 15

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

Türkiyeli Maoist gerillalar


50

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

gün aras› sürüyor. Kongre sürecinde düflman›n yo¤un sald›r›s› ve operasyonlar; Düflman, kardefl partinin kongre sürecine girdi¤ini, bir operasyon s›ras›nda elde etti¤i kongre taslaklar›yla ö¤reniyor. Ve düflman kongre tart›flmalar› süresince, parti içinde yo¤un bir trafi¤in yaflanaca¤›n›, kadrolar›n de¤iflik eyalet ve bölge konferanslar›na kat›laca¤›n› iyi biliyor. Dolay›s›yla düflman da merkezi kongrenin en az 20 ay öncesinde yo¤un haz›rl›klara bafll›yor. Özellikle silahl› mücadelenin verildi¤i eyaletlerde özel bir yo¤unlaflmaya giriyor. Bunun için hem merkezi hem de eyalet düzeyindeki güçler (asker-polis-kontr-gerilla-iflbirlikçi...) alarma geçiriliyor. Vuraca¤› büyük darbelerle kongreyi yapt›rtmamak ve böylelikle partiyi tamam›yla kaosa sürük-

Hindistanl› Maoist gerillalar

lemek için çok say›da özel birlikler oluflturuyor. ‹flte bu özel örgütlenmenin bir sonucu olarak, kardefl partiden üç MK üyesi yoldafl, haz›rl›klar› çok önceden yap›lm›fl özel bir operasyonla 1 Kas›m 1999’da yakalan›yor. Yoldafllar› a¤›r iflkencelerden geçiren düflman, istedi¤i hiçbir bilgiyi alamay›nca çareyi yoldafllar› katletmekte buluyor. Hem devrim hem de karfl›devrim güçleri, s›n›fsal amaçlar› ve hedefleri do¤rultusunda yo¤un ve k›ran-k›rana bir mücadele veriyorlar. Komünistler, savaflç› parti ilkelerini her ne pahas›na olursa olsun uygulamak ve tarihsel önemi çok büyük olan bu süreci en az kay›pla sonuçland›rmak zorunda olduklar›n›n bilincinde hareket ediyorlar. Bunun için illegalite kurallar›na en üst düzeyde uymak ve partiyi canlar› pahas›na düflmana karfl› korumak zorundalar.

Düflman›n hem merkezi hem de eyalet düzeyinde gerçeklefltirdi¤i imha amaçl› yo¤un ve büyük operasyonlara, say›s›z sald›r›lara ra¤men kongre süreci, ciddi yara almadan sonuçlan›yor. Tüm süre boyunca düflman ancak iki alt konferansa sald›r› düzenleyebildi. Bunlardan Medak yerel (çevre) konferans›na düzenlenen sald›r› tamam›yla bofla ç›kar›lm›fl, düflmana ciddi darbe vurulurken gerillan›n hiçbir kayb› olmam›fl. Medak konferans› k›sa bir süre sonra baflar›l› flekilde sonuçland›r›lm›fl. Di¤er sald›r› ise, bat› Karimnagar yerel konferans›na yönelik düzenlenmifl. Bu sald›r›da düflmana ciddi kay›plar verdirilirken, ayn› zamanda kuzey Telangana özel bölge komitesi üyesi yoldafl Vinod ve di¤er dört yoldafl flehit düflmüfl. Düflman›n yüzlerce askeri güçle çembere ald›¤› Maoistler, görkemli bir komünist direnifl


göstererek çemberi yarm›fl ve düflmana büyük darbe vurarak sevinçlerini kursaklar›nda b›rakm›fllard›r. Engellenen konferans, düflman›n sonu gelmeyen sald›r› ve operasyonlar›n›n tümü bofla ç›kart›larak bir hafta sonra tekrar gerçekleflmifl ve böylelikle düflmana bir kez daha, komünist yarat›c›l›k ve militanl›¤›n neye kadir oldu¤unu gösteren ciddi bir ders verilmifltir. Dolay›s›yla iki y›la varan kongre süresince düflmanla difle-difl, k›ran-k›rana bir mücadele verilmifl. Bu hadiseler d›fl›nda düflman her aflamada, her düzeyde bofla ç›kar›lm›flt›r. Hindistanl› komünistler/Maoistler bu baflar›s›n›, en baflta parti ve ordu ilkelerini tüm süre boyunca en üst düzeyde prati¤e uygulamalar›na ve kuflkusuz y›¤›nlarla olan kopmaz, s›k› ba¤lar›na, onlar aras›nda derin kökler salmalar›na, onlara sonsuz güven duymalar›na ve onlar›n partiyi s›n›rs›z sahiplenmelerine borçludurlar. Kongre delegeleri, s›n›fsal kökenleri, parti üyelikleri... Kardefl partide MK üyelerinin kongrede delege olabilmeleri için, alt konferanstan seçilerek gelmelerine gerek yok. Çünkü MK üyeleri, kongrenin do¤al delegeleri statüsünde. Dolay›s›yla kongrede hem seçme hem de seçilme haklar› var. Kongrede MK üyeleriyle birlikte toplam 65 delegenin olmas› gerekiyor. Fakat befl delege, eyaletlerinde (AP, Dandakaranya ve kuzey Telangana) yo¤un düflman operasyonlar› nedeniyle örgütlerin bafl›nda bulunmas› ihtiyac›ndan ötürü

kat›lam›yor. Oy haklar› kendi eyaletinden kat›lan yoldafllar›na verilmifl. Kongreye seçilerek gelen her bir delege, 75 parti üyesini temsil ediyor. Kongrede 60 delegenin hem seçme hem de seçilme hakk› varken, di¤er alt› delegenin ise seçme haklar› yok. Bu yoldafllar sadece kongre tart›flmalar›na katk› sunmalar› için ça¤r›lm›fl. MK’n›n toplam delege say›s›n›n % 10’u kadar kota hakk› var. Yani, e¤er toplam delege say›s› 60 ise, MK buna ek olarak 6 delegeyi daha kongreye katabilir. MK, bu hak ve yetkiyi esasta, özel görev hücrelerinde faaliyet yürüten yoldafllar için kullan›yor. Bu kongrede MK, kota yetkisini flöyle kulland›. Ülke düzeyindeki merkezi parti bas›n›ndan bir delege, enternasyonal iliflkiler ve bas›ndan bir delege, teknik ifllerden (silah üretimi vb) bir delege, partiye çok yo¤un destek veren kabilelerden bir delege ve de kongrede kad›n delege say›s›n›n en az % 10 olmas› gerekti¤i karar›ndan ötürü 2 kad›n delege. Kongrede, silahl› mücadelenin verildi¤i, çok say›da legalillegal örgütlerin oldu¤u, yüzbinlerce hatta milyonlarca kitle taban›n›n oldu¤u eyaletlerin gözle görülür bir a¤›rl›¤› var. Örne¤in; kongrede Andra Pradefl’in 10, Dandakaranya’n›n 9, kuzey Telangana’n›n 8, Bihar’›n ise 5 delege hakk› var. Ayn› eyalet delegeleri kongrede sürekli olarak ayn› yerde oturuyorlar. Aralarda sürekli bir araya gelip kongre gündemlerini tart›fl›yor, delegelerin düflünceleri üzerinde yo-

¤unlafl›yorlar. Baz› konularda bloksal tav›rlar gösterirlerken, baz›lar›nda ise ayr›fl›yorlar. Kongre delegelerinin s›n›fsal kökenleri flöyle: ‹flçi s›n›f› % 10; Yoksul köylülük % 3; Orta köylülük % 21; fiehir küçük burjuvazisi % 50; Zengin köylülük % 12; Ulusal burjuvazi % 2; Toprak a¤alar› % 2. Delegelerin cinsiyeti; % 90 erkek, % 10 kad›n. Delegelerin partili yaflam süreleri; delegelerin ortalama 22.1 y›ll›k profesyonel partili yaflamlar› var. Bu sürenin 15.8 y›l› illegal, 4.8 y›l› yasal, 1.5 y›l› ise hapishanelerde geçmifl. Kardefl partinin kongre öncesi üye say›s› 3600 civar›nda. Kongre sonras›, daha önce haz›rl›klar› bitirilen üye kampanyas› aç›lacak. Bu kampanya ile en az 500 yeni üyenin kabul edilmesi bekleniyor. Bu kampanya, y›¤›nlar› komünist partinin ideolojisi ve siyaseti do¤rultusunda etkileme ve bilinçlendirmenin, parti örgütlerine çekerek mücadeleyi daha da büyütmenin tart›fl›lmaz önemdeki ihtiyac› ba¤lam›nda ele al›n›yor. “Ne kadar fedakar, özverili ve yarat›c› olursa olsun komünist partisine üye olmayan biri, kitleleri komünist partisine üye yapacak düzeye getirmesi çok zor çünkü, partinin kitleler içindeki ideolojik-siyasal otorite ve sayg›nl›¤› partili örgütlü bir güce dönüfltü¤ü sürece, gerçek anlamda egemen s›n›flar› korkutan maddi güce dönüflür” diyorlar. Bu bak›fl aç›s›yla, kitlelerin taraftar ve çevre örgütleri arac›l›¤›yla yönlendirilmesini de¤il, bunun, esas olarak partinin kendi örgütleri

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

51


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

52

arac›l›¤›yla yönlendirilmesi gerekti¤ini belirtiyorlar. Bu anlay›fltan hareketle, 24 saatini devrime adayan profesyonel parti üyelerinin yan›s›ra, tam olarak bu durumda olmayan parti üyeleri de bulunmaktad›r. Bunlara yar›m-gün (parttime) PÜ’ler deniyor. Yar›m gün PÜ’lerinin partinin hiçbir yönetici organ›nda yer alma haklar› yok. Ama seçme ve seçilme haklar› var. Bu konuda bir kafa kar›fl›kl›¤›, hak ve yetki karmaflas›, tart›flmas› yaflanm›yor. Çünkü herkes sorunun bilincinde. Komünist partinin profesyonel devrimcilerden, komünistlerden olufltu¤una dair en ufak bir sorun yok. Bu, Hindistanl› yoldafllar›n kendi deneyimlerinden ç›kard›¤› sonuçlardan biridir. Tam olarak bunun gibi olmasa da, buna benzer durumun Nepal ve Filipinler’de de oldu¤u biliniyor. Yar›m-gün PÜ’lerin seçiminde flu olgular göz önünde tutuluyor. Köyde veya flehirde partiye, devrimci mücadeleye oldukça yararlar› olan, faaliyetlerde becerikli, fedakar, öz verili, partiye ve onun ideolojik-siyasalörgütsel çizgisine ba¤l› örgütlü yoldafllar var. Ancak bu yoldafllar belli nedenlerden, “zaaflardan” kaynakl› olarak (örne¤in ailesini terk edememesi, iflini b›rakamamas›, düzenli yaflam›ndan kopamamas› gibi) henüz profesyonel mücadele yürütecek düzeyde de¤iller. Bu gibi insanlar günde en az befl-alt› saatini devrimci mücadeleye ay›rarak baflar›l› ifller yap›yorlar, örnek kiflilikleri ve davran›fllar›yla çevrelerinde sayg›nd›rlar. Dolay›s›yla pro-

fesyonel devrimci olmad›klar› halde, partiyi oldu¤u alanlarda iyi temsil ediyorlar... ‹flte bu hak, bu özellikteki insanlara tan›n›yor. Ve bu yoldafllar›n bir k›sm›, ilerleyen süreç içerisinde profesyonel mücadele etmeye haz›r duruma gelerek, daha do¤rusu parti taraf›ndan bu düzeye getirilerek, tüm gerici ba¤lardan kopup tamam›yla devrimci mücadeleye kat›l›yor. Bu gibi üyelerin say›s› flu an 600 civar›nda. Kongre aç›l›fl merasimi; Kongre bafllamadan önce, kongrenin siyasal gündemlerine iliflkin bir kez kardefl partinin Siyasi Bürosu ile oturum gerçeklefltirdik. Bu oturumlarda hem kongre gündemine iliflkin MK’n›n haz›rlad›¤› taslaklar› hem de delegeler aras›nda tart›fl›lan baz› konularda (Maoizm vb) partimizin düflünce ve görüfllerini dile getirdim. Yoldafllar esas olarak söylediklerimi MK’da ele almak üzere beni dinlemekle, not almakla yetindiler. Geniflletilmifl MK toplant›s› olmufl ancak baz› noktalarda henüz ortak bir sonuca var›lmam›fl. Özellikle Karnataka ve Tamil Nadu delegeleri partinin, MK’n›n halk savafl› prati¤ini ve askeri hatt›n› sa¤ sapma olarak de¤erlendirerek, alternatif belgeler sunuyorlar. Hemen akabinde bunu sol-macerac› çizgi diye mahkum eden MK’n›n cevap niteli¤inde belgesi yay›nlan›yor. Toplant›lar ve tart›flmalar tüm yo¤unlu¤uyla devam ediyor. Kongre öncesi birkaç kez delege olmayan PÜ’ler ve sa-

vaflç›lar ile bir araya gelip partimizin tarihini, mücadelesini ve deneyimlerimizi aktar›yorum. Böylelikle partimiz hakk›nda sadece delegeler de¤il, ayn› flekilde komünde bulunan tüm savaflç›lar bilgi sahibi oluyor. Çok k›sa sürede birbirimizle çok iyi anlafl›yor, kaynafl›yoruz. Öyle ki, MK üyesi yoldafllar yar› flakayla, “Çok k›sa sürede yoldafllarla nas›l bu kadar kaynaflt›n? Baz› yoldafllar› neredeyse, bizden daha iyi tan›yor ve daha iyi anlafl›yorsun. Seninle ayr›l›k çok zor olacak” diyorlar. Ayr›ca Nepalli yoldafl ile ülkelerimizdeki devrimci mücadele, halk savafl› deneyimleri, tecrübeleri, zorluklar›, Türkiye ve Nepal’in özgünlükleri, hakim s›n›flar aras› çeliflkiler, Nepal’de kraliyet ile parlamento aras›ndaki çeliflkiler, ordu ve polis güçlerinin durumu... vb birçok konuda uzun ve yararl› sohbetlerimiz, görüfl al›flveriflimiz oluyor. Yan›s›ra hala son halini almam›fl ve sonuçlanmam›fl 2. Ulusal Konferans›n olas› kararlar›n›, ulusal ve uluslararas› düzeyde komünistlerin birli¤i sorununu, UKH’nin sorunlar›n› ve DEH konusunu tart›fl›yoruz. Kongre bafllamadan bir gün önce MK, Marksizm-Leninizm-Maoizm üzerine bir makale yay›nl›yor. Bu makalede Mao’nun ML’ye yapt›¤› nitel katk›lar bir bir incelenerek, MK’n›n, bundan böyle bu nitel katk›lar› Maoizm düzeyi ile ele al›nmas›n›n daha do¤ru ve yerinde olaca¤›n› belirtiyor. Bu belgede MK, bugüne kadar Mao’nun ML’ye yapt›¤› katk›lar› parti olarak, nitel düzeyde


ele ald›klar›n› ve bu katk›lar›n ML’yi bir üst aflamaya s›çratt›¤›n› kabul ettiklerini, bunu da MZD olarak yorumlad›klar›n› ancak, gelinen aflamada bu katk›lar›n MZD ile de¤il, Maoizm olarak adland›r›lmas›n›n daha do¤ru ve bilimsel oldu¤unu... belirtiyor. Böylelikle Maoizm sorunu kongre gündemine, MK taraf›ndan son anda ekleniyor. Bu geliflme birçok delege aras›nda büyük bir mutlulu¤a yol aç›yor. Nepalli yoldaflla bu önemli geliflmeyi aram›zda de¤erlendiriyoruz. Tüm haz›rl›klar bitirildi, yar›n sabah kongre bafllayacak. Hepimizde büyük bir heyecan ve umutlu bekleyifl var. Sabah erkenden kalk›yor, t›rafl oluyor ve daha önceden y›kad›¤›m›z temiz üniformalar›m›z› giyiyoruz. Bugün her fley çok daha temiz, çok daha düzenli ve planl›. Bugün, günlerden Pazar, tarih 4 Mart 2001: Önemli bir not düflülecek tarihe. Bugün, enternasyonal proletaryan›n Hindistan müfrezesinin 30 y›ll›k hasretinin son buldu¤u gün. Bugün, yeni ve daha özgür bir yaflama hep birlikte merhaba diyece¤imiz bir gün. Hepimiz kahvalt›y› saat 7:00 olmadan bitirip Tarlagudem flehitler meydan›na gidiyoruz. Birazdan kongre aç›l›fl merasimine bafllanacak. Herkes Tarlagudem flehitler meydan›nda belirlenen yerde s›raya diziliyor. En önde Ganapaty yoldafl yer al›yor. Daha sonra Nepalli yoldafl, ben ve Prasad yoldafl var. Bu grup flehitler an›t›n›n hemen önünde yer al›yor. Birkaç metre ileride di¤er MK

üyeleri. Onlar›n biraz ötesinde kongre delegeleri ve tam karfl›m›zda da 150 savaflç› var. Onlar da üç s›ra halinde dizili. Yan› s›ra 80 civar›nda kabile köylüsü var. Aç›l›fl, Enternasyonalin hep birlikte söylenmesiyle bafll›yor. Program› sunan yoldafl, parti bayra¤› için genel sekreter Ganapaty yoldafl›, sonra da ordu bayra¤› için yoldafl Basav’› ça¤›r›yor. Parti ve ordu bayraklar› s›ras›yla göndere çekiliyor. Hep birlikte parti ve ordu marfl›n› söylüyoruz. Sonra yoldafl Prasad, dünya ve Hindistan devrim mücadelesinde flehitler an›s›na herkesi iki dakikal›k sayg› durufluna ça¤›r›yor. Akabinde yoldafl Ganapaty, merasimin aç›l›fl konuflmas›n› yap›yor. Konuflmas›nda flunlar› belirtiyor. “Yoldafl Ç. Mazumdar’›n flehit olmas›ndan sonra parti küçük parçalara bölündü. 1970’li y›llarda partinin Andra Pradefl’teki birimi, geçmifl dönemin siyasal ve örgütsel analizini do¤ru yapt›¤›ndan sa¤revizyonizme ve sol-macerac›l›¤a karfl› ciddi bir mücadele yürüterek kendisini güçlendirdi. Bu do¤ru yaklafl›m ve durufl nedeniyle devrimci hareketi sürekli ileri tafl›yarak komünistlerin birli¤ini gerçeklefltirdi. Ve bu temel üzerinde günümüzdeki HKP(ML)HS kurulmufltur. Biz di¤er ML gruplar gibi, sadece teorik araflt›rma ve tart›flmalarda kalmad›k ayn› zamanda, yo¤un ve çetin bir s›n›f mücadelesini gelifltirerek partinin, bu çat›flmalar içinde s›nanarak ç›kmas›n› sa¤lad›k. Bunun sonucu olarak, sadece, özellikle 1985 sonras› bafllayan

devletin fliddetli sald›r›lar›n› bofla ç›karmakla kalmad›k, ayn› zamanda parti içinde 1985 ve 1992’de gündeme gelen çok ciddi iki bunal›m› aflt›k. Biz sadece UKH içinde Çin revizyonizminin olumsuzluklar›n› aflmad›k, ayn› zamanda 1970 kongresinin temel çizgisine s›k› s›k›ya sar›ld›k. Biz, s›n›f mücadelesinin ihtiyaçlar› gere¤i taktiklerimizi de¤ifltirebildik. Bunu yapmadan s›n›f mücadelesini ileri tafl›mak mümkün de¤ildi. Andra Pradefl’in çok küçük bir alan›nda bafllatt›¤›m›z mücadeleyi bugün, güçlü bir siyasal hat olarak ülkenin birçok eyaletine yayd›k. Ayn› flekilde eski HKP(ML)Parti Birli¤i, 1970’li y›llar›n ilk yar›s›nda gündeme gelen sa¤ ve ‘sol’ çizgilere karfl› yo¤un bir mücadele yürüterek Bihar’da kurulmufl ve bu mücadelesini bat› Bengal’e, Penjap’a, Delhi’ye yaym›flt›r. Hakim s›n›flarla çat›flarak mücadeleyi daha ileri düzeye tafl›mak için, kitlelerin güvenini kazanmak zorunday›z. 9. kongre öncesi bu, esas görevimizdir. Dokümanlar› ele al›p tart›fl›rken bu noktay› sürekli olarak beynimizde tutmal›y›z. Uluslararas› düzeyde Marksizm-Leninizm-Maoizm öncülü¤ünde halk savafllar› daha da büyüyor. ‹lk görev bu Maoist güçleri birlefltirmektir. Bu çabaya az katk› sunuyoruz. Devrimimiz, dünya sosyalist devriminin bir parças›d›r. Kendi devrimimizi gelifltirmek ve uluslararas› alanda halk savafl› veren Maoist güçlerle birleflmek, her ikisi de bu çaban›n parçalar›d›r. Gelifltirmek ve güçlendir-

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

53


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

54

mek zorunda oldu¤umuz üç önemli araç var. Bunlar; parti, halk›n silahl› ordusu ve birleflik cephedir. Bu somut görevler için ciddi yo¤unlaflmal›y›z. Partinin ideolojik-teorik seviyesini gelifltirdik. Ancak, hala partinin günümüzdeki seviyesi, önümüzde duran sorunlara cevap olmada yetersizdir. Daha da gelifltirilmesi gerekir. Ülkenin çok büyük olmas› nedeniyle, bölgeler ve eyaletler aras›ndaki farkl›l›klar çok büyüktür. Bundand›r ki her bölge ve eyalet komitesi, parti çizgisini kendi alan›na yarat›c› flekilde ve ademi-merkeziyetçilik temelinde prati¤e uygulayarak hareketi ileri tafl›mak zorundad›r. Ayr›ca UKH içinde mücadele etmemiz gereken yanl›fl çizgiler vard›r. Anahtar görev, kitleleri halk savafl› için harekete geçirerek PGA’y› güçlendirmek, halk ordusunu daha iyi düzeyde silahland›rmak ve çok say›da milisi e¤itmektir. Partiyi ve hareketi güçlendirmek buna ba¤l›d›r. Halk iktidar›n›n infla edildi¤i bölgelerde kooperatif temelinde yeni üretim iliflkilerini gelifltirmeliyiz. Halk›n yaflam›n› ve düflüncelerini devrimci yoldan dönüfltürmeli ve üst-yap›y› devrimcilefltirmeliyiz. Halk ordusu kitle örgütlerini ve iktidar organlar›n› koruyacakt›r. Hareketimiz, de¤iflik bölgelerde farkl› düzeylerde geliflmifltir. Fakat devrimci hareketi daha ileri tafl›mak için stratejik alanlarda yo¤unlaflmak zorunday›z. Bu üç önemli görevi yerine getirdi¤imizde kesinlikle büyük zaferler kazanaca¤›z. Uluslararas› alanda emek ile sermaye aras›ndaki çeliflki

daha da keskinlefliyor. Emperyalizm kendi evinde kendi insanlar›n›n daha fazla tepkisine, muhalefetine maruz kal›yor. Partimiz, kendi devrimini ileriye tafl›makla dünya sosyalist devrimine katk› yapacak olgunlukta ve zengin tecrübelere sahip durumdad›r. Bugün halk savafl› esas olarak dünyan›n befl ülkesinde verilmektedir. Bunun yeterli olmad›¤› söylenebilir. Fakat bu güçlerdir UKH’nin öncüleri ve onlar›n bu duruflu di¤er güçlere de ›fl›k saçmakta. Güney Asya’n›n dünya devriminin ana merkezi durumuna gelece¤ine dair belli geliflmeler

r›lar›n› hesaba katarak haz›rl›klar yapmal›y›z. ‹flte 9. kongre, bu tarihsel görevleri unutmadan tart›flmal› ve buna hizmet edecek kararlar almal›d›r. Hindistan halk›n›n bizim, süreci daha ileri tafl›yaca¤›m›za olan inanc› tamd›r” diyor. Daha sonra NKP(Maoist) temsilcisi yoldafl, k›sa bir konuflma yap›yor. Konuflmas›nda; Partisi ve MK ad›na kongreyi, PGA savaflç›lar›n› ve burada haz›r bulunan herkesi kardefllik duygular›yla selamlad›¤›n›, iki ülkenin Maoist partileri aras›ndaki iliflkilerin önemine, ayn› siyasal hat ve ayn› düfl-

Uluslararas› düzeyde Marksizm-Leninizm-Maoizm öncülü¤ünde halk savafllar› daha da büyüyor. ‹lk görev bu Maoist güçleri birlefltirmektir. Bu çabaya az katk› sunuyoruz. Devrimimiz, dünya sosyalist devriminin bir parças›d›r. Kendi devrimimizi gelifltirmek ve uluslararas› alanda halk savafl› veren Maoist güçlerle birleflmek, her ikisi de bu çaban›n parçalar›d›r.

yaflanmaktad›r. Nepal’de büyük zaferler kazan›lmaya baflland›. Çin’in revizyonizme dönmesinden sonra Hindistan devrimi, dünya devrimi için çok önem kazanmaya bafllad›. Bu tarihsel sorumlulukla parti ve Hindistan iflçi s›n›f› kendi görevlerini büyük bir cesaretle yerine getirmek durumundad›r. Nepal ve Hindistan’daki devrimci hareket dünya halklar› için büyük ilham kayna¤›d›rlar. Ancak bunlar›n öneminin bilincinde olunmas›n›n yan› s›ra, emperyalizm, bu hareketleri direkt ezmek için çok yollar denemektedir. Dolay›s›yla biz, sadece kendi egemen s›n›flar›m›z›n karfl›-devrimci durumlar›n› hesaba katmay› de¤il, ayn› zamanda emperyalizmin sald›-

mana, Hint yay›lmac›l›¤›na karfl› mücadele etmeleri nedeniyle iki parti aras›ndaki iliflkilerin çok daha sa¤lam ve güçlü olmas›n›n önemine vurgu yap›yor. Akabinde söz hakk› partimize veriliyor. Ben de “Partimizin MK’s› ve tüm organlar› ve T‹KKO ad›na HKP(ML)HS’n›n geçici merkez komitesini, kongre delegelerini, kardefl parti NKP(Maoist) temsilcisini, tüm PGA komutan ve savaflç›lar›n› enternasyonal duygularla selamlad›¤›m›, kavgan›z›n kavgam›z oldu¤u bilinciyle Türkiye ve T.Kürdistan’›nda ayn› amaçlar ve hedefler do¤rultusunda, emperyalizme ve uflaklar›na karfl› savaflan TKP/ML – T‹KKO’lu


55

fluna geçiyor. Akabinde kongre salonuna, yoldafl Ç. Mazumdar holüne do¤ru düzenli ve disiplinli s›ralar halinde ilerliyoruz. Güzergah›m›z bir km’nin biraz üzerinde. Genel sekreter Ganapaty ve yard›mc›s› Prasad yoldafllar en öndeki pankart› tafl›yorlar. Arkas›nda ben ve Nepalli yoldafl yer al›yoruz. Bizim arkam›zda MK üyeleri, onlar›n arkas›nda kongre delegeleri ve onlar›n arkas›nda da komutan ve savaflç›lar diziliyor. Hepimiz düzenli s›ralar halinde kongre salonuna do¤ru yürüyoruz. Kortejde, de¤iflik dillerde en az 15 pankart ve onlarca döviz var. Yürüyüfl s›ras›nda sloganlar› ilk hayk›ranlar genel sekreter ve yard›mc›s› oluyor. Akabinde herkes sloganlar› düzenli ve oldukça gür flekilde kendi dilinde (sekiz dil) hayk›r›yor. Kocaman vadi komünistlerin iktidara yürüyen ayak sesleriyle, özgürlük hayk›r›fllar›yla çalkalan›yor. Öylesine bir canl›l›k ve direngenlik var ki, anlat›lacak gibi de¤il. Özellikle de sloganlar› hep birlikte coflarcas›na ve gök yüzünü çatlat›rcas›na att›¤›m›zda, özgürlük vadisi inliyor gibi. At›lan sloganlar aras›nda flunlar a¤›rl›kta; “Yaflas›n Marksizm-Leninizm-Ma oizm”, “Yaflas›n dünya proleter devrimi”, “yaflas›n halk savafl›”, “fian olsun HKP(ML)HS’nin 9. kongresine”, “Yaflas›n proletarya enternasyonalizmi”, “Kurtar›lm›fl alanlar yarat”.... Böylelikle sabah saat 7.30 ‘da bafllayan kongre aç›l›fl merasimi, ö¤len saat 12.30’da sona eriyor. Ö¤len yeme¤i yen-

dikten sonra, art›k kongre salonunda sadece delegeler ve birkaç görevli yoldafl var. “KS” sorunu; Kondapalli Seetharamiah (KS), Ç. Mazumdar’›n 1972’de katledilmesinden sonra, Hindistan komünist hareketine 20 y›la yak›n damgas›n› vuran bir önderdi. 40 y›l›n üzerinde mücadele deneyimi vard›. 1972 sonras›, Hindistan devrimci hareketi içinde MLMZD’yi (tarihsel koflullar› içinde) en ön saflarda sahiplenen, halk savafl›n› tüm oportünist-reformist-parlamentaristlere karfl› militanca savunan, Naksalbari ve Srikakulam silahl› köylü ayaklanmalar›n temel alarak ilk gerilla birliklerini oluflturan, silahl› mücadelede ›srar ederek savafl› yeni alanlara tafl›yan, HKP(ML)HS’n›n kurulufluna önderlik eden ve o dönemler partinin ideolojik-teorik-stratejik-siyasal-örgütsel-askeri hatt›n› oluflturan kiflidir KS. 1980 y›l›na, yani merkezi önderli¤in oluflumuna kadar KS, örgüt içinde tek önder konumundayd›. Merkezi önderli¤in oluflmas›yla komite içinde ezici a¤›rl›¤› devam etti. Bu, onun partinin kurucusu ve ideolojik-teorik kuramc›s› olmas›nda, siyasal-askeri ve pratik önderi olmas›nda yat›yordu. K›sacas› KS, kardefl partinin hem kurucu önderi hem de kuramc›s› olan bir liderdi. Çok uzun y›llar mücadele içinde yer almas›, Ç. Mazumdar sonras› bu çizgiyi sürdüren en öndeki lider olmas›, halk savafl›n› savunmas› ve bafllatmas›, örgütün ideolojik-

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

yoldafllar›n›z›n oldu¤unu bilmenizi isterim” diyorum. Genel komutan yoldafl Basav, PGA’n›n kuruluflunun önemi ve bundan sonraki görevler üzerine bir konuflma yap›yor. “PGA kuruluflunun, Kas›m 1999’da katledilen üç MK üyesi yoldafl›n (Mahesh, Syam, Murali) katlediliflinin birinci y›l›nda, Kas›m 2000’de gerçekleflti¤ini, Mao’nun “ordusu olmayan bir halk›n hiçbir fleyi yoktur” belirlemesine vurgu yaparak, PGA’n›n h›zla esas ve tali görevlere tüm gücüyle sar›lmas›n›, temel güçlerini kurtar›lm›fl alanlar yaratmak üzere seferber etmesini, düflman silah›yla daha iyi silahlanmas› gerekti¤ini... anlat›yor. Sonra, genel sekreter yard›mc›s› yoldafl Prasad “halk›n kahramanlar› ölümsüzdür” bafll›kl› bir konuflma yap›yor. Konuflmas›nda “devrim mücadelesinde bir ço¤umuz yan› bafl›m›zda sevgilimizi, eflimizi, kardeflimizi, anne ve babam›z›, k›sacas› yoldafllar›m›z› kaybettik. Bu yoldafllar›n tümünün de özgür bir dünya düflleri vard›. Bize düflen görev, yoldafllar›n bu düfllerini gerçeklefltirmektir. fianl› devrim mücadelesinde kimleri kaybetmedik ki! Ç. Mazumdar, Saroj Dutta, Syam, Mahesh, Murali... sadece bir kaç›d›r. Naksalbari’de, AP’de, Bihar’da, Dandakaranya’da flehit düflenler bu yürüyüflün parke tafllar› oldular. Ve onlar ilelebet bizimle olacaklar...” diyor. Konuflmalar›n bitiminden sonra, herkes s›ras›yla bir yürüyüfl halinde Tarlagudem flehitler meydan›ndan ayr›l›rken, flehitler an›t› önünde sayg› duru-


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

56

siyasal-örgütsel hatt›n› oluflturmas›, di¤er kadrolara k›yasla çok daha tecrübeli-deneyimli ve birikimli olmas›... vb birçok faktör onu, zamanla ciddi ideolojik-siyasal saplant›lara götürmesinin yan›s›ra, örgütsel aç›dan da büyük sorunlar yaratmas›na yol açt›. Parti kolektif önderli¤e kavufltu¤u halde O, tek bafl›na karar vermede diretiyordu. Kendisini elefltiren kadro ve üyeleri bir flekilde merkezi görevlerden uzak tutarak etkisizlefltiriyordu. O dönemler partinin genç ve tecrübesiz olmas› birçok sorunlar›, yetmezlikleri ve ideolojik-siyasal yanl›fllar› beraberinde getirmiflti. Bu bir yönüyle kaç›n›lmaz bir durumdu, çünkü do¤ada, toplumda ve düflüncede her fleyin hareket halinde oldu¤u, hareketin temelinde çeliflkilerin oldu¤u, geliflim ve de¤iflimlerin sürekli oldu¤u, nicel birikimlerin nitel s›çramalara dönüfltü¤ü... k›sacas› partinin de di¤er tüm fleylerde oldu¤u gibi, diyalektik bir geliflimi vard›. Ve bu geliflim ve de¤iflim, s›çrama en baflta partinin ideolojik-siyasal çizgisinin gelifltirilmesinde yaflan›yordu. Bu bak›mdan, kardefl partinin ideolojik-siyasal-örgütselaskeri geliflimini de kendi tarihsel koflullar› içinde ele almak gerekir. ‹flte tam da bu noktada, yani partinin kendi eksik ve yetersizliklerini görerek aflmas›, zay›f ve güçsüz yanlar›n›n fark›na vararak gidermesi... sorununda, KS sorun teflkil ediyordu. Teorik-siyasal sorunlar bir yana, KS örgütsel iflleyifl bak›m›ndan öylesine bir kariyerizm

virüsüne ve ben-merkezci salg›n hastal›¤›na yakalanm›flt› ki, ne gelen yap›c›-gelifltirici elefltirilere aç›kt› ne de bu hastal›klardan kurtulmas› için yap›lan tedavileri kabul ediyordu. Partinin kolektif bir önderli¤i oldu¤u halde, O, di¤er yönetici yoldafllar›n katk›lar›n› görmüyor, onlara inisiyatif tan›m›yordu. Parti içinde kendisine ba¤l› bir örgütlülük kurma düzeyine kadar getirmiflti. MK’n›n A¤ustos 1990 toplant›s›nda KS, di¤er MK üyeleri taraf›ndan çok ciddi elefltiriye tabi tutuluyor. KS’nin parti içinde anti-parti kli¤i oluflturdu¤u, ML-MZD’yi rehber alan bir komünist partinin örgütsel ve önderlik anlay›fl›yla kesinlikle ba¤daflmayan davran›fllar içinde oldu¤u ve bunu sürekli olarak ileri boyutlara tafl›d›¤›, yoldaflça elefltirileri dikkate almad›¤›, kolektif önderli¤i iflletme yerine yafll›l›¤› temelinde bireye dayanan önderlik tarz›n› (kabile reisi tarz›) uygulad›¤›n›, bu tarz önderlikten kaynakl› olarak pek çok hata ve yanl›fllar›n yap›ld›¤›.... vb elefltiriler getiriliyor. Bu oturumdan sonra, yaklafl›k iki y›l kadar parti içinde hem çok ciddi ideolojik mücadele hem de büyük bir bunal›m bafl gösteriyor. Yoldaflça iliflkiler çerçevesinde yap›c›, ikna edici temelde elefltirilmesine ra¤men, hata ve yanl›fllar›ndan asla geri ad›m atmayan ve ›srarla partiyi bireye endeksli bir örgüt durumuna getirmek isteyen KS’nin 1992’de, art›k partiden at›lmas› d›fl›nda bir yol kalm›yor. Yani kangren durumuna gelen yaraya neflter atmak ve “Gordion dü¤ümü”nü

kesmek d›fl›nda bir yol kalm›yor. fiimdi 80’in üzerinde yafl› olan KS, AP’de, halk savafl›na karfl› olan reformist çizgideki küçücük bir grubuyla varl›¤›n› sürdürmeye çal›fl›yor. Kardefl parti KS için, “zaman›nda gerçek liderimizdi ama flimdi negatif bir ö¤retmenimiz” diyor. KS her ne kadar at›lm›fl olsa da çizgisi, parti içinde daha bir süre etkisini devam ettirdi. Çünkü, yukar›da da belirtildi¤i gibi, parti içinde 20 y›la yak›n tart›flmas›z bir a¤›rl›¤› ve otoritesi vard›. Her yönüyle partiye damgas›n› vuran biriydi. Dolay›s›yla böyle birinin daha uzun süre etkisinin olmas› do¤ald›. Geçmiflte savunulan, 1995’e kadar “üç dünya teorisi”, 1980 ve 1991’de “dünya savafl› tehlikesi” tespitleri, arada bir gündeme gelen halk savafl›nda “haz›rl›k aflamas›” anlay›fl›, ça¤ tespiti (emperyalizmin toptan çöküfle sosyalizmin bütün dünyada zafere ilerledi¤i), ekonomizm... vb anlay›fllarda KS’nin pay› belirleyici olmufl. KS sonras›, örnek bir kolektif önderlik anlay›fl›n› gelifltiren kardefl parti, KS’nin olumsuzluklar›n› h›zla giderme, yanl›fl ve hatalar›ndan ar›nma sürecine de girdi. Bunu, özellikle 1995’te düzenledi¤i “tüm Hindistan çap›ndaki konferans” ile KS’nin parti içindeki etkisini, (olumsuzluklar›n›) ciddi oranda k›rd›. Geriye kalan olumsuz etki ve izlerini ise bu kongre giderdi. Bu kongre, önceden yanl›fl ve mu¤lak olan ve de belirlenmifl bir düflüncesi olmayan bir çok konuda, Marksizm-Leninizm-Maoizm çizgisinde parti-


ye yön verdi. Eski yanl›fllardan, KS’den köklü bir kopufl sa¤lad›. Dolay›s›yla bu kongre, kendisinden beklenen misyonunu fazlas›yla oynad›. Kongre bafll›yor... Kongre salonunun içerisi ve d›flar›s› çok güzel haz›rlanm›fl. Noel ve yeni y›l flenliklerinin haz›rl›klar›, süslemeleri buradakinin yan›nda geri kal›r. Her tarafta pankartlar, k›z›l bayraklar, k›z›l fleritler, resimler, dövizler... var. Bu da proletaryan›n flenli¤i. Kongrenin ses düzeni, tek kelimeyle mükemmel. Bu da¤ bafl›nda kurulan ses düzenini, flehirde düzenlenen etkinlikler-

nuflan›n yan›ndaym›fl gibi dinleyebiliyor. Kongrede tart›flma ve konuflmalar esas olarak üç dilde yap›l›yor. Hintçe ve Teleguca hiç de¤iflmezken, üçüncü dil sürekli de¤iflerek herhangi biri (‹ngilizce, Maratice, Bengalce...) olabiliyor. ‹ngilizce bilen yoldafllar›n kongrede, genelde çok yo¤un ve özel görevlerinin olmas› nedeniyle, tart›flmalar› tam olarak takip edemedi¤im anlar oldu. Bu gibi durumlarda konuflulanlar›n özetini bana, ya divan üyesi Caniki yoldafl, ya da NKP(Maoist) temsilcisi yoldafl aktar›yor. fiimdi, tüm delegeler ve MK üyeleri kongre salonunda haz›r

Tüm geliflmeleri ve olaylar› MLM bilimi ›fl›¤›nda ele ald›k. Partimiz hem sa¤-oportünist hem de sol-sekterizme karfl› verdi¤i mücadelede çelikleflerek bugünlere geldi. Partimizin ideolojik çizgisi sa¤ ve sol tasfiyecili¤e karfl› verilen mücadelede güçlendi. Bu gerçekli¤i hiçbir zaman unutma de görmek pek mümkün de¤il. Sistem, ayn› anda üç dile uygun flekilde kurulmufl. Tüm mikrofonlar kablosuz. Kürsüdeki mikrofonda konufluldu¤unda, solunda olan herkes duyuyor. ‹ki ayr› yere konulan iki kablosuz mikrofon ise çeviri için kullan›l›yor. Bunlar tüm salon da de¤il, sadece kulakl›ktan dinlenebiliyor. Her dil için bir kanal ayarlanm›fl. Ayr›ca delegelerin pek ço¤unda bulunan küçük radyolar da mikrofon (FM kanal›ndan) görevini görüyor. Divana en uzak yerde oturan delege elindeki radyodan kürsüde ko-

durumdalar. Kongre bafllamadan önce bat›-Bengal delegesi yoldafl iki devrimci marfl söylüyor. Yanl›fl hat›rlam›yorsam, bu yoldafl ezbere olarak en az 500 devrimci marfl biliyormufl. Rahat 100 tanesine kendim tan›k oldum. Sesi çok güzel ve gür. Zaten daha önceden profesyonel bir sanatç›ym›fl. Yoldafl, oturumlar aras› verilen molada sürekli olarak devrimci marfllar söylüyor ve kültür-sanat yönüyle kongreye ciddi katk›lar sunuyor. MK’dan bir yoldafl beni, Nepalli ve Ganapaty yoldafl› divanda (sahne) oturmaya ça¤›-

r›yor. Sonra Enternasyonal’i hep birlikte söyleyerek kongre gündemi resmen aç›lm›fl oluyor. Ayn› yoldafl kongrenin tarihsel önemi ve partinin geçirdi¤i evreleri, partinin nereden nereye geldi¤i konusunda k›sa bir konuflma yap›yor. Sonra tek tek MK üyelerini tan›t›yor. Onlar›n mücadele deneyimlerini, ne zamandan beri profesyonel mücadele yürüttüklerini, yafl›n›... Daha sonra da her eyalet sekreteri kendisinden bafllayarak, di¤er delege yoldafllar› tan›t›yor. Kamuoyu taraf›ndan bilindi¤inden, tan›t›m için sadece iki yoldafl› anlataca¤›m. Birincisi yoldafl Ganapaty’dir. 56 yafllar›nda, 29 y›ld›r profesyonel devrimci mücadele yürütmekte olup, 25 y›ld›r illegal yafl›yor. Yaklafl›k iki y›l hapis yatt›. ‹kincisi yoldafl Prasad’d›r. 65 yafllar›nda, 36 y›ld›r profesyonel mücadele yürütmekte, dört y›l hapis yatt›. Naksalbari silahl› köylü ayaklanmas›nda yer ald›. 28 y›ld›r illegal yafl›yor. Daha sonra kongreyi yönetmek ve tart›flmalar› koordine etmek için befl kiflilik bir divan öneriliyor. Önerilenler oy birli¤iyle kabul ediliyor. Divan›n her üyesi bir oturumu (bir gündemi) yönetecek. Divan›n seçilmesinden sonra bizler, divandan afla¤›ya inerek bize ayr›lan yere oturuyoruz. Divan, MK’n›n sundu¤u gündemi kongreye sunuyor. Birkaç de¤ifliklik ve eklemelerle kongre gündemi oy-birli¤i ile kabul ediliyor. Divan›n seçilmesiyle MK, kongreye önderlik etmeyi b›rak›p yönlendirici fonksiyonu

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

57


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

58

üstleniyor. MK üyeleri konuflma kürsüsünün arkas›nda, sahnede divan›n yan›nda oturmaya devam ediyor. Her gündemin tasla¤›n› bir MK üyesi sunuyor. Kongre süresince delegelerden gelen düflünce ve önerileri toparlayan, elefltirilere cevap veren ve tart›flmalar› ideolojiksiyasal aç›dan yönlendiren MK oluyor. Dolay›s›yla kongrede MK’n›n gözle görülür bir a¤›rl›¤› var. Genel sekreter yoldafl Ganapaty, kongre tart›flmalar›n› uzun bir aç›l›fl konuflmas›yla aç›yor. Özet olarak flunlar› söylüyor. “1970 y›l›nda gerçekleflen 8. kongreden bugüne, hem ulusal hem de uluslararas› alanda birçok ekonomik-sosyal geliflmeler yafland›. Daha önce bir avuç kadar olan partimiz bugün, 11 eyalette faaliyeti olan, milyonlar aras›nda derin kökler salan ve birkaç eyalette devleti zor duruma sokan düzeye geldi. Partimiz 1970’de do¤du. Sol-sekter çizgiden ötürü yenilgi ald›k. Ancak bu yenilgiden önemli dersler ve ciddi tecrübeler ç›karm›fl olarak bugün, milyonlara ›fl›k saçar düzeye geldik. Hata ve yanl›fllar›m›zdan ciddi dersler ç›kararak aflt›k, mücadelemizle, siyasal hatt›m›zla milyonlara güven verdik. Hatalar›m›z› sürekli aflabildik, yanl›fllar›m›z› giderebildik. 1970’li y›llarda halk savafl›n› benimsemifltik ama, yanl›fl taktik izledik. Bu yanl›fl takti¤i gidermifl olarak bugün, do¤ru taktiklerle halk ordusunu kuracak düzeye geldik. Bugün halk ordumuz var ve k›z›l siyasi üsler kuracak düzeye geldik.

1970’lerde silahl› mücadelede sadece köylüler vard› ama flimdi, köylülerin yan›nda iflçi s›n›f›, gençlik ve ayd›nlar var. Bu s›n›f ve katmanlar aras›nda ciddi kök sald›k. Dolay›s›yla bugün toplumun tüm devrimci s›n›f ve katmanlar› aras›nda örgütlülü¤ümüz var. Bu büyük bir geliflmedir. Peki bu düzeye nas›l geldik? Bu koflullar› nas›l yaratt›k? Bu geliflmeyi en baflta Marksizm-Leninizm-Maoizm’e borçluyuz. Bu bilimin sayesinde kendi yanl›fl ve zaaflar›m›z› aflt›k, örgütümüzü yeniden infla ettik. Yani tüm geliflmeleri ve olaylar› MLM bilimi ›fl›¤›nda ele ald›k. Partimiz hem sa¤oportünist hem de sol-sekterizme karfl› verdi¤i mücadelede çelikleflerek bugünlere geldi. Partimizin ideolojik çizgisi sa¤ ve sol tasfiyecili¤e karfl› verilen mücadelede güçlendi. Bu gerçekli¤i hiçbir zaman unutmamal›y›z. Bu sa¤laml›¤›n bir baflka nedeni de, partimizin 1970’li y›llarda birçok parçaya bölünmesiyle bizim, ML-MZD ideolojik-siyasal-örgütsel hat do¤rultusunda Naksalbari’nin temel ilkeleri üzerinde birlik çal›flmalar› yürütmemizdir. HKP(ML) çok parçalara bölündü. Biz temel ilkeler ve do¤ru birlik siyaseti üzerinde ciddi geliflmeler sa¤lad›k. Bu vesileyle bizimle ayn› çizgide olan bir çok örgütle birlefltik. HKP(ML)HS ve HKP(ML)PB aras›nda yaflanan birlik, bu sürecin en son örne¤idir. Bu birlik ilkesiz de¤il, aksine ilkeler üzerinde gerçekleflen komünist bir birliktir.

Bir baflka özelli¤imiz, 1985 ve 1991 y›llar›nda parti içinde bafl gösteren iki büyük bunal›ma, reformizm ve revizyonizme karfl› baflar›l› bir mücadele yürütmemizdir. Di¤er bir gerçekli¤imiz düflman sald›r›lar›n› do¤ru tahlil ederek karfl› koymam›z ve direnebilmemizdir. Mücadelede kararl› ve inançl› olmam›zd›r. Partimiz enternasyonal alanda hem olumlu hem de olumsuz etkilendi. Çin’de Deng revizyonizmine karfl› kararl› bir durufl sergiledik ancak, k›sa bir süre baz› konularda belli yan›lg›lara düfltük. Olumsuzlu¤umuz, Deng revizyonizmine tam zaman›nda tav›r almay›fl›m›zd›r. Fakat bu olumsuzlu¤u k›sa sürede görüp giderdik. Ancak biz Hindistan somutunda olumlu ve objektif olan› do¤ru tahlil ettik. Olumlu ve do¤ru olan› hiç çekinmeden özelefltiri vererek alabilen bir özelli¤imiz var. Kendimize ve faaliyetimize sürekli öz-elefltirel yaklaflarak yanl›fl ve hatalar›m›z› aflabildik. Kendimizi 1970’lerde solsekter çizgiden kurtard›¤›m›zda 1976’da güçlü bir ö¤renci örgütü, 1978-80 y›llar›nda ise güçlü bir iflçi örgütü kurduk. Hemen akabinde Andra Pradefl, kuzey Telangana, Dandakaranya’da silahl› köylü ayaklanmalar› örgütledik. Böylelikle mücadele tohumlar›n› yüzbinlerin aras›nda kök sald›rd›k. Ayn› flekilde Parti Birli¤i de ayn› strateji ve takti¤i Bihar’da prati¤e uyguluyordu. Yani 1976 sonras› hareketi örgütleyebilmifl, yüzbinleri yürütebilmifltik. Dolay›s›yla partimiz, halka güven verebilmifl ve on-


lar› özgürlü¤e tafl›yabilecek nitelikte bir partidir. Partimizin bu gerçekli¤ini asla unutmamal›y›z. fiimdi görevimiz mücadeleyi daha üst düzeye s›çratmakt›r. Kitlelere dayanan ve kitlelerin güvenini kazanm›fl bir partimiz var. Düflmana korku, halka umut olmufl bir partimiz var. Bunu görmek ve daha ileri tafl›mak durumday›z. Biz teori ve prati¤imizle, savafl›m›zla, ilkelerimizle bunu defalarca kan›tlam›fl›z. 1970’li y›llar›n dokümanlar›nda (program d›fl›nda) ciddi de¤ifliklikler yapt›k. Daha do¤rusu bunlar› gelifltirdik. Sürece ve sorunlara cevap verecek düzeye getirdik. ‹ki önemli görevimiz var. Birincisi, ülkemizdeki komünist güçleri birlefltirmek, ‹kincisi, dünya komünist hareketini birlefltirmektir. UKH’ye iliflkin baz› küçük farkl›l›klar›m›z var. Ama Marksist-Leninist-Maoist güçlerin birli¤i için ciddi çaba gösterece¤iz. Çünkü devrimimiz dünya sosyalist devriminin kopmaz parças›d›r. fiimdi belgelerimizi tart›flaca¤›z. Sadece son befl y›l› de¤il, daha öncelerine gidip geçmiflimizi ciddi gözden geçirmeliyiz. Halk savafl›n› nas›l ele ald›k, nas›l uygulad›k... Bunlar› ciddi ve derinli¤ine tart›fl›p önemli dersler ç›karaca¤›z. Bu dersler ›fl›¤›nda gelece¤e daha güçlü yönelece¤iz. ‹deolojik-siyasal hatt›m›z› gelifltirmek ve bunun ›fl›¤›nda yeni taktiklerle yeni at›l›mlara imza atmal›y›z. Tüm delegeler bu bilinçle kongreyi ele almal› ve bu silahlarla donanarak gelece¤in daha zorlu sürecine haz›rlanmal›.

Ülkemizin çok büyük olmas› ve dengesiz geliflimi eyalet düzeyindeki mücadelemize yans›maktad›r. Demokratik merkeziyetçilik ilkesini bozmadan, gevfletmeden eyalet komitelerimize ve ayn› düzeydeki di¤er komitelerimize daha fazla inisiyatif vermeyi düflünmeliyiz. Ama temel ilke ve siyasetimizden asla taviz vermemeliyiz. Öte yandan sürece cevap verecek, düflman karfl›s›nda inisiyatifi ele geçirecek flekilde yo¤unlaflmal›y›z. PGA’y› (Halk Gerilla Ordusu) kurduk. Fakat bunu PLA (Halk Kurtulufl Ordusu) düzeyine ç›karmal›y›z. Gerillay› hem siyasal hem de askeri aç›dan daha iyi e¤itmeliyiz. Çok genifl flekilde milisleri örgütlemeliyiz. Böylelikle, k›sa sürede daha fazla gerilla örgütleme imkan› yakalam›fl oluruz. Güçlü ve yetkin bir komuta sistemi oluflturmal›y›z. Birçok köyde Halk ‹ktidar Komitelerini (H‹K) kurmufl durumday›z. Bunlar› her aç›dan daha çok güçlendirmeli ve gelifltirmeliyiz. H‹K önderli¤inde üretimi gelifltirmek, üretim iliflkilerini de¤ifltirmek zorunday›z. Üretici güçler ve üretim iliflkilerinde bugüne kadar, çok güzel giriflimlerimiz oldu. Bunlar› daha ileriye tafl›mal›y›z. Halk›, sürekli olarak siyasal iktidar meselesinde bilinçlendirmeli ve bu konuda daha iyi bir yo¤unlaflma sa¤lamal›y›z. E¤er H‹K’leri iyi ele alarak yetkinlefltirip gelifltirirsek yeni gerilla birlikleri oluflturmak, farkl› örgütler kurmak hiç zor olmayacakt›r. Partimizin kitleler aras›nda çok iyi prestiji var. Bu prestiji daha maddi bir güce, kitlesel örgütlü bir güce dö-

nüfltürmeliyiz. fiimdi görevimiz bunun meyvelerini toplamak olmal›d›r. Baz› eyalet ve bölgelere iliflkin net perspektifimiz var. Ama bunu daha seri, daha planl› hale getirmeliyiz. Bu kongre görev ve prensipleri somut ortaya koymal›d›r. Mücadeleyi üst seviyelere ç›kartacak planlar haz›rlamal›y›z. Eyalet ve bölge komitelerinin her tarafa yumruk sallama, her fleyi bir anda yapma al›flkanl›¤›n› bir tarafa b›rak›p, baz› kilit bölge ve noktalarda yo¤unlaflmal›y›z. E¤er bu prensip ve görevleri partinin tüm komiteleri zaman›nda ve do¤ru ele al›p prati¤e uygularsa, k›sa zamanda büyük at›l›mlarda bulunabiliriz. Günümüzde emek ile sermaye aras›ndaki çeliflki daha da keskinleflmifl durumdad›r. Kapitalist-emperyalistler her geçen gün halk›n daha fazla kin ve nefretini kazan›yor. Kapitalist-emperyalist güçler daha fazla faflizme yöneliyorlar. Komprador egemen s›n›flar ise her geçen gün daha fazla faflistlefliyorlar. Dolay›s›yla, ezilen dünya halklar›n›n silaha sar›lmaktan baflka seçene¤i yok. Ülkemizi ve partimizi ele al›rsak; 3600’den (üçbinalt›yüz) fazla yoldafl›m›z y›¤›nlar aras›nda kararl›ca mücadele yürütüyor. Kitleler aras›nda prestij ve sayg›nl›¤› yüksek olan ve kitlelere büyük güven vermifl bir parti olarak, çok daha büyük baflar›lara imza atabiliriz. Partimiz düflman›n yo¤un sald›r›lar› alt›nda daha çok çelikleflti, s›nand›, denendi. Dünyan›n f›rt›na merkezleri, devrimin merkezidir. Türki-

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

59


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

60

ye, Nepal, Hindistan, Filipinler, Peru; befl parlak y›ld›zd›r. Bu ülkelerde, MLM partiler önderli¤inde verilen halk savafllar› sadece kendi ülke egemen s›n›flar›na de¤il, ayn› flekilde emperyalist güçlere de darbe vurarak, yi¤it bir mücadele yürütmektedirler. Bu komünist güçlerin birli¤i tarihseldir, önemlidir. Hindistan devriminin baflar›s› çok büyük tarihsel öneme sahiptir. Bu, sadece bu ülkenin büyük ve çok kalabal›k oluflundan de¤il, aksine Güney Asya üzerinde büyük a¤›rl›¤›n›n bulunmas›ndand›r. Nepal komünist hareketinin Hindistan’daki mücadeleye, yani bizim kavgam›za etkisi oluyor. Görevimiz bunu daha da büyütmektir. Hindistan devriminin bu büyük etkisinden ötürü, emperyalist güçlerin yo¤unlaflmas› da do¤al olarak çok daha fazla olacakt›r. Buna flimdiden haz›rlanal›m. Daha zor, a¤›r ve çetin ama parlak günler bizi bekliyor. Emperyalizm yenilmek zorundad›r. O bir yaral›köpek gibi devrime ve devrimcilere sald›r›yor. Bu köpe¤e hesab› ödetelim. 1970’in baz› hedeflerini gerçeklefltirdik. fiimdi bu kongre, daha büyük hedeflere yürümenin ad›mlar›n› atmal›d›r. 8. kongre ile 9. kongre aras›nda tam 30 y›l geçti. Bu büyük aral›¤a bundan itibaren son vermeliyiz. Kongrelerimizi düzenli yapabilmeli, büyük at›l›mlara imza atabilmeliyiz. Biz prati¤imizle y›¤›nlar aras›nda bir daha sökülmezcesine kök sald›k. fiimdi kavgay› doruklara, zirvelere tafl›ma zaman›. Siz delegeleri ve kardefl parti temsilcile-

rini komünist duygu ve bilincimle selaml›yorum”. NKP(Maoist)’in kongreye mesaj›; Daha sonra kongreye, mesaj vermek üzere NKP(Maoist)’in temsilcisi kürsüye ça¤r›l›yor. Yo¤un alk›fllar aras›nda kürsüye gelen yoldafl, özet olarak k›saca flunlar› söylüyor. “NKP(Maoist) ad›na HKP(ML)HS’n› ve TKP/ML temsilcisi yoldafl› devrimci duygular›mla selaml›yorum. Bizim iki kardefl partimiz, birbirine komflu olan ülkelerdendir. ‹ki ülke halk› aras›ndaki ba¤ çok güçlüdür. Hindistan’da her ne oluyorsa; küçük veya büyük, iyi veya kötü Nepal’i direkt ve büyük flekilde etkiliyor. Hindistan komünist hareketine revizyonistler hakim oldu¤unda, bu geliflme Nepal komünistlerine de yans›d›. Ne zaman Ç. Mazumdar önderli¤inde modern revizyonizme karfl› ünlü Naksalbari hareketi bafllad› bu, Nepal’de s›n›ra yak›n bölgede Jhapa hareketine yol açt›. Ancak Jhapa’l› yoldafllar daha sonra NKP(Birleflik ML)’ye dejenere olunarak, parlamenter yolu seçtiler. Bugün biz, kendimizi Jhapa hareketinin gerçek mirasç›s› olarak görüyoruz. Sizin partiniz de Naksalbari isyan›n›n gerçek mirasç›s›d›r. 1980’li y›llar›n bafl›ndan itibaren HKP(ML)HS ve Maoist Komünist Merkez (MKM) önderliklerinde yürütülen halk savafl› mücadelesi, hem hareketimiz hem de partimiz üzerinde olumlu etkiler yaratt›. Çok say›daki yoldafllar›m›z›n can› ve kan› pahas›na elde etti¤in tec-

rübelerinizden ö¤renmek ve sizi kendi tecrübelerimize ortak yapma konusunda oldukça istekliyiz. Partilerimiz aras›ndaki iliflkinin tarihi oldukça eskidir. Farkl› düzeylerde çok yönlü iliflkilerimiz, oturumlar›m›z, tart›flma ve sohbetlerimiz oldu. Özellikle 1993’ten sonra sizin uzun süreli halk savafl› mücadelenizden çok fleyler ö¤rendik. Sizinle olan iliflkilerimiz sadece ideolojik ve siyasal konularda görüfl al›flverifli üzerinde de¤il, aksine pek çok alan› kapsayan niteliktedir. Her iki partinin ortak düflmana, Hint yay›lmac›l›¤›na karfl› mücadele etmenin yan›nda, alt› milyon Nepalli’nin Hindistan’da yaflamas› baflka özellikleri içinde tafl›r durumdad›r. Bu bak›mdan, gelecekte daha yüksek ve ileri düzeyde birlik alan› bulunmaktad›r. Hindistan devrimi ile dünya devrimi aras›nda bütünsel bir ba¤ vard›r. Hindistan’s›z dünya devrimini düflünemeyiz. Hindistan devrimine önderlik eden HKP(ML)HS, dünya devrimine çok büyük hizmet yapmaktad›r. Hindistan’daki tüm Maoist parti ve örgütler (MKM, HKP(ML) Naksalbari vb) aras›nda en büyü¤üdür. E¤er Maoistler bir merkezde birleflirler ise bu, düflmana gerçekten meydan okuyan bir güç haline gelir. Dolay›s›yla HS ile PB aras›nda gerçekleflen birlik olumlu bir ad›md›r ancak, henüz yeterli de¤ildir. Sadece Maoist partiler de¤il, ayn› zamanda Güney Asya’n›n devrimci kitleleri Hindistan’daki Maoist güçlerin birleflmesini arzu ediyor. HS ile


MKM aras›nda yaflanan silahl› ruz. Hindistan yeni demokratik çat›flmalar onlar› derinden yaralam›flt›r. Bizim partimiz, devrimini ilerlet! Tek merkezde tüm Maoist DEH ve di¤er partiler bu çat›flmalar›n durdurulmas› için ça¤- parti ve örgütleri birlefltir! Bir kez daha bu kongrenin r› yapm›fllard›r. Bu ça¤r›ya her iki taraf da olumlu yan›t vere- baflar›l› olmas›n› dileriz”. rek, çat›flmalar durdurulmuflNKP(Maoist)’in mesaj› son tur. Umudumuz bu çat›flmala- buldu¤unda saat gece 11’i ger›n tekrarlanmamas›d›r. çiyordu. Yo¤un alk›fllar aras›nBizim ikinci ulusal konferans›m›z kongrenizin az öncesinde bafllad›. Bu konferansta UKH için önemli baz› kararlar al›nd›. Dünya devrimi koflullar› büyük oranda de¤iflti. Emperyalizm ve uflaklar› derin kriz içinde. Devrimci hareket dünya çap›nda gelifliyor. Yeni bir enternasyonal inisiyatif için tam zaman›d›r. Maoistler bu olana¤› kaç›rmamal›. Geçmifl enternasyonallerin tecrübelerinden ö¤renmeliyiz. DEH baz› inisiyatifler ald›. Tüm Maoistler olarak daha ileri Çaru Mazumdar sorumluluklar almal›y›z. Güney Asya günümüzde bir da yoldafl kürsüden ayr›l›rken, volkana benzer. Hindistan ve hep birlikte “Yaflas›n Nepal’de Maoistler önderli¤in- NKP(M)”, “yaflas›n proletarya de yürütülen güçlü halk savafl- enternasyonalizmi”, “Yaflas›n lar› vard›r. Güçlü ulusal kurtu- halk savafl›”, “Yaflas›n Marklufl hareketleri vard›r. Ortak sizm-Leninizm-Maoizm” slobir düflman olarak Hint yay›l- ganlar›n› hayk›r›yoruz. mac›l›¤› vard›r. Dünya proleter Partimiz TKP/ML’nin devrimine efektif flekilde hizmet kongreye mesaj›; edecek uzun süreli ortak mücadele deneyimleri vard›r. Ufukta Di¤er gün, 5 Mart sabah› sayeni bir dünya proleter devrimi at 8:00’de partimiz dalgas› var. 21. yüzy›l›n dünya TKP/ML’nin kongreye mesaj›proleter devrimleri yüzy›l› ola- n› sunuyorum. Partimizin meca¤›na inanc›m›z tamd›r. saj› özet olarak flöyle; Bu kongrenin do¤ru ideolo“De¤erli yoldafllar, jik-siyasal çizgiyi baflar›l› fle- TKP/ML Merkez Komitesi ad›kilde formüle etmesini umuyo- na, partiniz HKP(ML)HS’n›n

9. kongresini, kongre delegelerini ve böylesi önemli bir anda Hindistanl› yoldafllar›m›z› yaln›z b›rakmayan NKP(Maoist)’ten temsilci yoldafl› komünist duygular›mla selaml›yorum. Kongreniz, bir yandan May›s 1967’de hem yerel ve merkezi gerici-faflist iktidara hem de devrimci saflarda egemen olan parlamentarist-reformist çizgiye tepeden bayrak açan Naksalbari silahl› köylü ayaklanmas›n›n tarihsel miras›n› temsil ederken, di¤er yandan bu deneyimi bilimsel bir analiz ve elefltirel bak›fl aç›s›yla ele alarak eksik ve yetersizlikleri gören niteliktedir. Kongreniz, 22 Nisan 1969’da yoldafl Ç. Mazumdar önderli¤inde kurulan HKP(ML)’nin ve de May›s 1970 y›l›nda gerçekleflen birinci kongrenin de devam›n› ifade ediyor. Kongreniz, 1980 y›l›nda kurulan eski HKP(ML)HS ve 1978’de kurulan HKP(ML)PB’nin ortak devrimci miras›n› temsil ediyor. Kongreniz, Hindistan devriminin gelece¤i aç›s›ndan önemi büyük, 1998 A¤ustos’unda gerçekleflen iki komünist gücün birli¤ini pekifltiriyor. Emperyalist burjuvazinin, revizyonizmin ve MLM’den uzaklaflan tüm döneklerin koro halinde “sosyalizm öldü” 盤l›klar›n› att›klar› bir süreçte, Uluslararas› Komünist Hareketin (UKH) de¤erli bir üyesi ve Hindistan proletaryas›n›n öncüsü HKP(ML)HS’n›n faflist

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

61


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

62

Hint devletinin a¤›r bask› ve kapsaml› sald›r›lar›na karfl›n, kongrenizin baflar›yla sonuçlanaca¤›na yürekten inan›yoruz. Bu baflar›, Hint faflist diktatörlü¤üne karfl› bir baflar› olaca¤› gibi, ayn› zamanda emperyalist burjuvaziye karfl› da kazan›lm›fl bir zafer olacakt›r. Bugün yar›-sömürge, yar›feodal ülkelerde Maoistler önderli¤inde verilen halk savafllar› bütün emperyalistleri ve uflaklar›n› fena halde korkuturken, enternasyonal proletarya ve ezilen dünya halklar›na umut vermektedir. Emperyalistler ve uflaklar› özellikle 1990’dan sonra, baflta halk savafl› veren Marksist-Leninist-Maoist güçler olmak üzere, di¤er tüm radikal devrimci örgütlere azg›nca sald›rmaktad›r. Bu sald›r›lar›n bafl hedefi ise önder kadrolar olmaktad›r. Peru Komünist Partisi baflkanlar› Gonzalo ve Feliciano yoldafllar›n emperyalist destekli kapsaml› operasyonlarla yakalanmas›, genel sekreterimiz Mehmet Demirda¤ ve NKP(Maoist)’in önder kadrolar›ndan Suresh Wagle yoldafl›n katledilmesi ve en son olarak 1 Kas›m 1999’da, faflist Hint devletinin askeri güçlerince sa¤ yakalanarak iflkencede katledilen HKP(ML)HS’nin önder kadrolar›ndan Syam, Mahesh, Murali yoldafllar, bu sald›r› örneklerinden baz›lar›d›r. Bu tarihsel günde, bir kez daha Syam, Mahesh, Murali yoldafllar flahs›nda tüm dünya komünizm flehitlerini sayg›yla an›yor, bize büyük onurla devrettikleri k›z›l bayra¤› nihai za-

fere kadar tafl›yaca¤›m›za, MLM karfl›t› çizgi ve sapmalara karfl› tavizsiz mücadele edece¤imize ve katledilen yoldafllar›m›z›n hesab›n› düflmandan soraca¤›m›za söz veriyoruz. Emperyalist burjuvazi özellikle son y›llarda dünya iflçi s›n›f› ve ezilen halklara yönelik çok yönlü sald›r› içindedir. Bu sald›r›lar aras›nda en büyük ve en kapsaml› olan›, hiç flüphe yoktur ki ideolojik sald›r›d›r. Bunlar›n bafl›nda da “Marksizmin art›k eskidi¤i”, “Kapitalizmin her fleye kadir oldu¤u”, “s›n›flar aras› mücadele ve çat›flman›n sona erdi¤i...” vb köhnemifl ideolojik argümanlar› geliyor. Bunun yan›nda küçük-burjuva oportünizmi de, emperyalist burjuvazinin ideolojik sald›r›s› karfl›s›nda yalpalamaya ve iflçi s›n›f› içinde burjuvazinin ideolojik görüfllerini yaymaya devam ediyor. Bu güçler “emperyalizmin karakterinin de¤iflti¤i”, “küreselleflme ile birlikte proletaryan›n art›k devrime önderlik edemeyece¤i...” vb burjuva liberal görüfller ileri sürmektedirler... Dünya proletaryas›n›n s›n›f bilinçli komünist partileri, emperyalist burjuvazi ve “Marksizm” k›l›f›na girmifl bütün anti-MLM ideolojilere karfl› mücadelede büyük deneyimlere sahiptir. UKH bu deneyimlerden do¤ru dersler ç›kararak yolunda ilerlemeye devam ediyor. Sosyalist devletlerin birer birer y›k›lmas›, dünya proletaryas›n›n ve ezilen halklar›n emperyalist burjuvazi karfl›s›nda ald›¤› bu yenilgi, geçicidir. Proletaryan›n ald›¤› geçici ye-

nilgi UKH içinde ciddi ideolojik kriz yaratmas›na karfl›n, Marksist-Leninist-Maoist partiler bugün, UKH’nin ideolojik-örgütsel birli¤ini sa¤lamak ve güçlendirmek için ciddi mücadele veriyorlar. Partilerimizin ve daha birçok KP’nin varl›¤› ve MLM biliminin yol göstericili¤inde devrimci mücadeleyi ilerletmek için yo¤un u¤rafl içerisinde olmalar›, bunun en iyi kan›t›d›r. Asya, Latin Amerika, Afrika ülkelerinde iflçiler ve emekçiler emperyalizme ve uflaklar›na rahat yüzü göstermiyor. Emperyalist burjuvazinin “küreselleflme” toplant›lar›, art›k kendi merkezlerinde bile emekçiler taraf›ndan ciddi protestolara maruz kal›yor. K›sacas›, emperyalist burjuvazi yata¤›nda rahat uyuyam›yor. Kapitalist-emperyalist sisteminin bir krizi bitmeden bir di¤eri bafll›yor. Burjuvazi krizini atlatmak için ezilen kitlelere sald›r›yor. Kitlelerin ekonomik, demokratik ve tüm kazan›lm›fl sosyal haklar›n› gasp ederek, emperyalist sermayeyi krizden kurtarmaya çal›fl›yor. Ne var ki, bu geliflmeler kapitalist sistemin içinden ç›k›lmaz çeliflmeleri keskinlefltirerek, çöküflünü biraz daha yak›nlaflt›r›yor... Bugün UKH’nin önünde en önemli sorunlar›ndan biri, UKH’nin ideolojik-örgütsel birli¤ini güçlendirmek, antiMLM ak›mlara karfl› MLM biliminin ilkelerini savunmak ve bunlar› kitlelerin s›n›f mücadelesinde maddi bir güç haline getirmektir. Bunun anlam›, her KP’nin en baflta kendi ülkesinde devrim mücadelesini gelifltirmek, güçlendirmek ve burju-


vaziye karfl› savafl›m› h›zland›rmas› demektir. UKH’nin birli¤i, tek tek ülkelerde s›n›f savafl›m›n›n geliflmesinde ve bu temelde gelifltirilen uluslararas› dayan›flman›n büyütülmesinde yat›yor. Sorun böyle kavrand›¤›nda ulusal ve uluslararas› düzeyde her türlü anti-MLM ak›mlara karfl› mücadele daha da güçlenecektir. UKH’nin enternasyonal alandaki tarihsel öneme sahip görevlerini lay›k›yla yerine getirmek için hepimizin, özellikle ciddi Maoist güçlerin büyük ortak çabas› ve katk›s› gerekmektedir. Partinizin, UKH’nin güçlendirilmesi temelinde yapt›¤› çal›flmalar, özellikle son y›llarda büyük geliflme göstermifltir. Görev, bunu daha ileri aflamalara tafl›mak ve her alanda daha yüksek bir seviye yakalamakt›r. Bu yol ile ezilen milyonlar›n emperyalist burjuvazi ve onun ideologlar› taraf›ndan manipüle edilmesinin önüne geçilebilecek, kitlelerle daha s›k› organik ba¤lar›n kurulmas› sa¤lanabilecektir. Biz komünistlerin, 21. yüzy›l›n dünya iflçi s›n›f› ve ezilen halklar›n yüzy›l› olaca¤›na dair inanc› tamd›r. Dünyadaki geliflmeler bunu do¤rulamakta, Maoist parti ve örgütlerin yönelimi ise bu do¤rultuya büyük ivme katmaktad›r. Hindistan halk› ve iflçi s›n›f›n›n, komünistlerinin, bütün zorluklara ve ödenen a¤›r bedellere karfl›n, özverili çal›flmalar› ve yi¤it mücadeleleriyle burjuvazinin beyaz bayra¤›n› afla¤› indirip, MLM’nin k›z›l bayra¤›n› kendi ülkelerinde dalgaland›racaklar›na dair inanc›m›z tamd›r...

Dünyan›n en yüksek tepesinde, Nepal’de dalgalanan k›z›l bayrak, bütün dünyay› saracakt›r. Bundan emekçiler de¤il, burjuvazi korkmaktad›r. Dünya Maoist güçleri aralar›ndaki dayan›flmaya daha büyük önem vererek, tecrübe ve deneyimlerini birbirine aktararak ve kendi ülkelerinde halk savafllar›n› daha yüksek zirvelere tafl›yarak, bu sürece kesin olarak yan›t olacaklard›r. Kuflkusuz bu büyük tarihsel görev, ancak MLM biliminde ›srar ederek ve büyük bedeller ödeyerek yerine getirilecektir. Dünya Maoist güçleri dostlar›n› da yanlar›na alarak, kendileriyle birlikte dostlar›n› da örgütleyerek, bu büyük ama zor görevi baflaracaklard›r. Bundan umutluyuz. Biz komünistler; “E¤er insanl›¤›n ço¤unlu¤u için etkili olabilece¤imiz yeri seçmiflsek; hiçbir yük bizi kamburlaflt›ramaz. Çünkü o art›k herkes ad›na ödenecek bir bedeldir; art›k tad›na vard›¤›m›z fley yoksul, k›s›tl›, bencilce bir sevinç de¤ildir, mutlulu¤umuz milyonlara aittir” (Marks), bilinciyle hareket edip, emperyalist burjuvazinin dünyay› ve onunla birlikte insanl›¤› daha fazla tahrip etmesine müsaade etmemek için, proletaryan›n önderli¤inde kitleleri örgütleyip s›n›f savafl›m›n› gelifltirmekten ve güçlendirmekten baflka bir seçene¤i yoktur. Partimiz, Türkiye ve T. Kürdistan› iflçi s›n›f› ve emekçileri ad›na, partiniz flahs›nda Hindistan iflçi s›n›f› ve emekçilerinin devrimci mücadelesini selaml›yor. Partimiz, kardefl partimiz olan HKP(ML)HS’n›n 9.

kongresini komünist coflkuyla selamlarken, kongrenin her çal›flmada verimli olmas›n› ve tüm tart›flmalar›n s›cak yoldafll›k iliflkileri temelinde geçmesini temenni etmektedir. Kongrede yaflanacak tart›flmalar›n, ideolojik çat›flmalar›n daha yüksek düzeyde bir birli¤e hizmet edece¤ine inan›yoruz. Çünkü, Hindistan iflçi s›n›f› ve emekçilerinin bu kongreden büyük umut ve beklentileri vard›r. Çünkü, enternasyonal proletarya ve ezilen dünya halklar›n›n omuzlar›n›za yükledi¤i önemli ve tarihsel sorumluluklar vard›r. TKP/ML, Türkiye ve T. Kürdistan› halk›, partiniz HKP(ML)HS ve de¤iflik milliyet ve az›nl›klardan Hindistan halk›yla omuz omuzad›r. Bir kez daha kongrenin bütün delegelerini, NKP(Maoist) temsilcisini ve bu kongrenin gerçeklemesinde eme¤i geçen tüm yoldafllar› ve k›z›l savaflç›lar› komünist coflkumuzla selaml›yoruz. fian olsun HKP(ML)HS’n›n 9. kongresine! Bütün ülkelerin iflçi s›n›f› ve ezilen dünya halklar›, birlefliniz! Yaflas›n proletarya enternasyonalizmi! Yaflas›n Marksizm-Leninizm-Maoizm! Yaflas›n halk savafl›!” Konuflmay› bitirir bitirmez, salonda bulunan herkes baflta yo¤un bir alk›fl, sonra da gür sesle “Yaflas›n TKP/ML”, “yaflas›n halk savafl›”, “Yaflas›n proletarya enternasyonalizmi”, “Yaflas›n Marksizm-Leninizm-Maoizm” sloganlar›n› hayk›r›yor.

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

63


64

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

Medya ve üzerimizdeki etkileri-3

Egemen medyay› biraz yak›ndan inceleyen her dürüst insan, medyan›n, kapitalizmin tüketim ve davran›fl kal›plar›n›, burjuvazinin ç›karlar›n› koruyan düflünüfl ve yaflam tarzlar›n› nas›l yayd›¤›n› görecektir. Bir yandan yabanc› kaynakl› program ve yaz›larla emperyalist yoz kültür empoze edilirken, yerli program ve yap›mlarla, haberleri ve filmleriyle de nas›l “iyi” bir vatandafl olunaca¤› ö¤retilmektedir. Di¤er bir deyiflle medya resmi ideolojinin topluma ak›t›ld›¤› kanal görevi görmektedir.

2) Burjuva medya ve “Etik” kurallar› üzerine: Emperyalizmin tekelci kapitalizm oldu¤u bilinir. Dev sermayenin az say›daki belirli ellerde toplanmas›d›r bu. Di¤er alanlarda oldu¤u gibi, medya alan›nda da bugün, tekelleflme olgusu en üst s›n›r›na varm›flt›r. Uluslararas› boyutta, medya alan›nda birkaç büyük tekel dünyaya hükmetmektedir. Haziran 2000’de Fransa devi Vivendi ile Canal Plus, Kanada’n›n önde gelen flirketlerinden Seagram’› sat›n alm›fllard›r. Böylece Vivendi bas›n alan›nda dünya devlerinden biri haline gelmifltir. Karfl›s›ndaki en önemli rakipleri ABD’li Amerikan On Line (AOL)- Time Warner Turner’d›r. Bu sat›n alman›n kaç dolara gerçekleflti¤ini de bilmek istiyor musunuz? 33 milyar 700 milyon dolar. fiu anda dünyan›n en büyük medya tekeli olan, AOL-Time Warner Turner’›n geliflim tarihçesi ise flöyledir. ‹lk önce Time Warner Turner’dan bafllayal›m.

Time Inc. 1989’da 15 milyar dolara Warner Comu sat›n al›r. Tekelin yeni ad› Time Warner olur. Bu kez Time Warner 1995’te Turner Broadcasting’i 9.5 milyar dolara sat›n al›r. AOL ise, özellikle 1995’ten sonra internet servisi alan›nda korkunç düzeyde geliflir. 1998’de Netxcape Corp’u 4.5 milyar dolara sat›n al›r. Fazla detaya girmeden, AOL, Avrupa ülkelerinin internet servisinin bir ço¤unda büyük hisseler al›r. Ve hemen ard›ndan, Ocak 2000’de 163 milyar dolara Time-Warner Turner’i sat›n alarak, dünyada medya sektörünün her alan›nda tart›flmas›z söz sahibi olur. Medya üzerine araflt›rmalar›yla tan›nan Amerikal› Noam Chomsky bu konuda flunlar› söylüyor: “Uluslararas› medya sistemi, az say›daki mega flirketler anlam›na geliyor. Medya ile yaln›zca gazeteleri de¤il, her geçen gün daha da içiçe geçip yo¤unlaflan sinema, televizyon gibi araçlar› da kastediyorum. Asl›nda bu yo-


¤unlaflma yaln›zca medyada de¤il tüm ekonomide yaflan›yor. Özellikle ABD ve ‹ngiltere gibi daha demokratik ülkelerde (siz burjuva demokratik ülkelerde anlay›n -bn) kamu akl›n› denetleyebilmek için çok ciddi ve bilinçli bir çaba var. Bu çaba 20. yüzy›l›n bafllar›na kadar gitmektedir. ABD ve ‹ngiltere daha da “demokratiklefltikçe” insanlar› denetlemenin geçmiflteki gibi yaln›zca onlar› siyasi sistemden soyutlayarak mümkün olmad›¤›n› gördü. Böylece siyasi refah denilen kavram gündeme geldi. Nas›l ki ordu insanlar›n vücutlar›n› bir tak›m yararlar sa¤lamak için kullan›yor ve zorluyorsa, ayn› insanlar›n ak›llar› da bir flekilde denetlenmeliydi. Yani r›za üretmek. Bunun yöntemi de çok aç›k. ‹nsanlar› tüketim gibi yapay konulara yönlendirmek (...) Hitler bu konunun çok çabuk fark›na vard› ve kitab›nda Almanya’n›n savafl› kaybetme nedeni olarak Anglo-Amerikan propagandas›n›n üstünlü¤ünü öne sürdü. ‹fl dünyas› da bunu biliyordu.

Kitlesel halkla iliflkilerin ve reklam endüstrilerinin temeli, kamu akl›n›n denetlenmesi gereksinimi ve kapasitesine dayan›yordu. Ayd›nlar da bunun fark›na vard›lar. Akademik siyasi bilimler de r›za üretme ve denetleme teknikleri etraf›nda kurumsallaflt›lar. Büyük reklam endüstrileri, sinema, televizyon ve di¤erleri de öyle, hepsi de çok çal›fl›yorlar.” Egemen medyay› biraz yak›ndan inceleyen her dürüst insan, medyan›n, kapitalizmin tüketim ve davran›fl kal›plar›n›, burjuvazinin ç›karlar›n› koruyan düflünüfl ve yaflam tarzlar›n› nas›l yayd›¤›n› görecektir. Bir yandan yabanc› kaynakl› program ve yaz›larla emperyalist yoz kültür empoze edilirken, yerli program ve yap›mlarla, haberleri ve filmleriyle de nas›l “iyi” bir vatandafl olunaca¤› ö¤retilmektedir. Di¤er bir deyiflle medya resmi ideolojinin topluma ak›t›ld›¤› kanal görevi görmektedir. Egemen medya do¤as› gere¤i, yoksullara, mülksüzlere kapal›d›r. Onlar›n sorunlar› ifllenmez, dile

getirilmez. Aksine gizlenir, üstü kapat›l›r. Sürekli gündemde olan egemenlerin politikalar›, gündemleri ve söylemleridir. Bilinçli ve sistemli bir flekilde ezilenlerin sorunlar›n›n egemenlerce, “güçlülerce” çözülebilece¤ine dair bir kanaat yayg›nlaflt›r›lmaktad›r ve böylelikle yoksullar›n kaderini zenginlere ba¤lamas› sa¤lanmaya çal›fl›lmaktad›r. Gazetelerin ekonomi sayfalar›, büyük kapitalist flirketlerin reklam-propaganda bültenleri gibi yay›nlanmaktad›r. ‹fl dünyas›n›n, sermayenin yap›sal olarak, halk›n ç›karlar› ile olan uzlaflmaz çeliflkisinden bahsedilmez. Çok nadir olarak verilen haberlerde ise habere konu olan olumsuzlu¤un alt yap›s›, geçmifli, mant›¤›, nedeni, gerekçesi ya hiç verilmez ya da çarp›t›larak verilir. Neil Postman “haber bültenlerinde duydu¤unuz her bilginin, o haberi veren televizyon kanal› ile organik iliflkisini araflt›r›n” derken do¤al olarak Türkiye’de televizyon izlememiflti. Çünkü ülkemizde böyle bir iliflki (haber ile habe-

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

65


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

66 ri veren kanal›n organik iliflkisi) saklanmaya bile gerek duyulmuyor. Örne¤in, ‹hlas Holding patronu E. Ören’in evinde verdi¤i yemek; Çukurova ve Rumeli Holding patronu Uzan’›n bir tatil beldesinde ev ziyareti ya da Ayd›n Do¤an’›n nikah flahitli¤i sahip olduklar› televizyonlar›n ana haber bültenlerinde rahatça yer alabilmektedir. Di¤er yandan medya alan›nda yo¤unlaflman›n u¤rak noktalar›ndan biri de, do¤al olarak global medya kurulufllar›yla uluslararas› düzeyde “entegrasyondur”. Önceleri montaj sanayiye benzer flekilde dergicilikte taklit yay›nlarla bafllayan bu furya, sonralar› “as›llar›n›n” (baba emperyalist flirketlerin) Türkiye “versiyonlar›yla” sürmüfl ve “kültür emperyalizminin” resmi daha boyutlu bir flekilde çizilmifltir. CNN Türk ile Do¤an grubu bu alanda lider durumdad›r. Tüm bu tablonun (medyada tekelleflme, sermayenin medya alan›ndaki egemenli¤i vs.) bir kenar›na “medyada etik kurallar›” resmi yapmak aç›k bir sahtekarl›ktan baflka bir fley de¤ildir. Örne¤in CCJ (Committe of Concerned Jouranlists-Kayg›l› Gazeteciler Komitesi) yay›nlad›¤› bir kitab›nda bu kurallar›n en önemlilerini flöyle tan›mlamaktad›r: “Gerçe¤i söylemek, öncelikle kamu ç›kar›na hizmet etmek, güçlüleri denetlemek, izlemek, kamuya söz hakk› ve tart›flma hakk› yaratmak, tüm kesimlerden ba¤›ms›z olmak, halk›n haber ve bilgi alma özgürlü¤ünü korumak.” Sadece uluslararas› alanda de¤il, ülkemizde de s›k s›k medya etik kurallar›ndan bahsedilmekte, bu kurallara uyuldu¤u takdirde

medyan›n, toplumun geliflmesinde, toplumsal sorunlar›n çözümünde uyumlu bir rol oynayabilece¤i vurgulanmaktad›r. Burjuva medyadan bu kurallara uygun hareket etmesini ve çal›flmas›n› beklemek e¤er safl›k de¤ilse, halk›n egemen medyaya olan güven ve “umut”lar›n›n sars›lmas›n› önlemek isteyen en afla¤›l›k bir aldatmacad›r. Bunu dile getirmek, emperyalistlerin ve egemen s›n›flar›n gerçekleri dile getirmelerini, halk›n ç›kar›na hizmet etmelerini, halka söz hakk› vermelerini istemekle efl anlaml›d›r. Kapitalist toplumlarda s›n›f iliflkilerini, çeliflkilerini saklamak isteyenlerin, üretim araçlar›na sahip olanlar›n, her fleye kendi ç›karlar› aç›s›ndan yaklaflaca¤› (yaklaflmak zorunda oldu¤u) gerçe¤ini has›r alt› etmek isteyenlerin, burjuva icazetçilerinin yumurtlamalar›d›r bu söylemler. Her ne kadar ad›n›n bafl›nda “kitle” sözcü¤ü geçse de, kitle iletiflim araçlar› kitlelerin arac› de¤ildir asl›nda. Evimizdeki teknolojik mallar (kitle iletiflim araçlar›) kitlelerin tepelerindeki egemen güçlere ba¤›ml›l›¤›n›n su götürmez ifadesidir. Kölenin efendisi taraf›ndan biçimlendirilmifl oyunca¤›d›r. Öyle bir oyuncak ki, köle evine al›r ve onun üzerinde sahiplik iddia eder. Onu özgürlü¤ünün ifadesi ve dünyaya aç›lan pencere san›r. Kumandas› elinde oldu¤u için, kendisinin o aleti kontrol etti¤i hülyas›na kap›l›r. Ancak gerçek fludur ki, kumandas› onda olsa da, kontrolü elinde tutan o alettir, yani tv vb. iletiflim araçlar›d›r. ‹zleyiciye verilen yetki, sadece, kendisine dayat›lanlar› seçme hakk›d›r. Ancak izleyici kuman-

day› elinin alt›nda bulundurmakla, “kontrolü bendedir” san›s›na, yan›lg›s›na kap›l›r. Üretim araçlar›nda oldu¤u gibi, bu araçlar›n da sahibi egemen s›n›flard›r. Elektri¤i, teli, benzini, yay›n› onlar›n elindedir. Onlar›n ç›karlar› için vard›r, onlar›n ihtiyaçlar›na yan›t vermektedir. Bu nedenlerle kimilerinin iletiflim özgürlü¤ü ve sahiplik masallar› anlatmas›, gerçekte, egemenlerin borusunu öttürmesinden baflka anlama gelmez. Burjuva medyac›lar›n›n çokça savunduklar› “ilkelerinden” biri de fludur: Genel kamu ç›kar›na karfl›, hangi nedenle olursa olsun, özel ç›karlar› savunmak dürüst gazetecilikle uyuflmaz. Gerçekte bu ifade, yani “kamu ç›kar›” ifadesi, burjuvazinin ç›karlar›n›n “genel ç›karlar” olarak tan›mlanmas›d›r. Gerçek günlük profesyonel pratikte bu ilke, gazetecinin kafas›nda Demokles’in k›l›c› gibi kesmeye haz›r bir flekilde sallan›r. Yani bu prensip gerçekte, gazeteciye burjuva ideolojisinin ç›kar›na göre ifl görmesini, aksi durumun “kamu ç›kar›na” ayk›r› olaca¤›n› söyleyerek, kendi kendisini sansür etmesini söyler. Bu durumda “kamu (halk) ç›kar›” sözünü tercüme edelim: Sigara firmalar›n›n reklam›n› yapmak, sigarayla her y›l kanserden yar›m milyon insan öldü¤ü haberini haber olarak saymamak zenginlerin ve benzerlerinin yaflam tarz›n›n dedikodusunu yapmak, yoksullu¤u, açl›¤› gizlemek, seks ve bireysel cinayetleri her gün sunarak seks ve cinayet tüccarl›¤› yapmak, hapishanelerde yüzlerce kiflinin açl›k grevi ve ölüm oruçlar›n› haber de¤eri olarak görmemek, iflçi s›n›f› ve


emekçilerin eylemlerini yazmamak ya da kitlesel olanlar›n› yazmak zorunda kald›¤›nda gazetenin ücra bir köflesine s›k›flt›rmak. Bas›n ideolojisi, bas›n baronlar›n›n ç›karlar›n›n meflrulaflt›r›ld›¤› ve genellefltirildi¤i burjuva fikirler ve idealler sistemidir. Bas›n baronlar›, di¤er kapitalistlerle, borsa ve hisse senedi sistemiyle tamamen birbiri içinde, birbirine girmifl vaziyettedir. Bir bas›n veya medya baronunun sadece medyada de¤il, silah endüstrisinden tut, kimya ve yiyecek endüstrisine kadar hemen her endüstride eli vard›r. Bu gerçe¤e ra¤men medyada tarafs›zl›k ya da bas›n özgürlü¤ü tart›flmalar›na neden devam edilir? Bunun iki esas nedeni vard›r: Birincisi, burjuva düzenin ne kadar demokratik, ço¤ulcu ve özgürlükçü oldu¤unun gösterilmeye çal›fl›lmas›; ikincisi de birçok durumda bas›n özgürlü¤ü yaygaras›, kapitalist s›n›f içindeki ekonomik ve çat›flan ç›karlar›n günlük pratikteki görüntüsüdür. Gerçekte bas›n özgürlü¤ü, gazete sahibinin, gazetenin yay›n politikas› hakk›nda söz sahibi olmamas› olarak yaflam hakk› bulabilir. Bu da imkans›z ve gerçek d›fl›d›r. Neden imkans›z ve gerçek d›fl› oldu¤una iliflkin bir örnek verelim: Bir ‹ngiliz bas›n grubu olan Mirror’›n patronu Robert Maxwell hayatta iken, gazetelerinin yay›n politikas›n› bizzat kendisi sapt›yordu ve konuya iliflkin olarak 1980 y›l›nda flöyle demiflti. “Bu ifle 90 milyon pound yat›rd›m ve bunu hay›r duas› almak için yapmad›m. Bu iflin sahibi benim. Patron benim.” 1977 y›l›nda, gene bir ‹ngiliz tekeli olan Daily Express grubunu

sat›n alan müteahhit Victor Matthews de yay›n ba¤›ms›zl›¤›n›n tan›m›n› sermaye diliyle yap›yordu: “Bundan sonra editörler benim politikama uygun davrand›klar› müddetçe, tam bir özgürlük içinde olacaklard›r.” Kapitalist demokrasi oyununda bas›n özgürlü¤ü sadece bas›na sahip olanlara garanti edilmifltir. Bu özgürlük, kapitalist mülkiyet haklar›n› koruma özgürlü¤üdür. Bu özgürlük, medya sahiplerinin ve onlar›n sisteminin ç›karlar› yönünde görev yapar. 3) Sinema ve burjuvazi: Yaz›m›z›n buraya kadar olan bölümünde genel olarak medyan›n ifllevinden söz ederken kolayca görülebilece¤i üzere, daha çok bas›n ve televizyon araçlar›na yönelik örneklemelere gidildi. Bu anlam›yla burjuvazinin kitleleri kendi ideolojisi do¤rultusunda etkileme ve uyutma çal›flmalar›nda oldukça önemli bir yer tutan sinemaya birkaç de¤ini yapmadan geçemeyece¤iz. Sinema endüstrisi pazar›nda hakimiyet Amerika’dad›r. 1993’te sadece bir haftada sinemalarda seyirle elde etti¤i gelir 132,7 milyon dolard›. Yine 1993’te y›l›n ilk sekiz ay›nda elde edilen gelir 3,16 milyar dolard›. 1988 y›l›nda bir Amerikan sinema flirketinin baflkan› olan Jack Valenti flöyle diyor: “Amerikan filmleri, gösterildikleri ülkelerin hemen hepsinde, her milliyetten, her dinden, her renkten, her zihniyetten insanlar› çekerek, birinci s›ray› tutuyorlar. Dolay›s›yla bizim bu ülkede yaratt›klar›m›z kitlenin çok fazla ilgisini çekti¤inden, Amerikan filmleri, programlar›, video kasetleri bize ödemeler dengemiz için

y›lda bir milyar dolardan fazla (bu rakam›n 1988 y›l›na ait oldu¤unu unutmay›n-bn) bir gelir sa¤lamaktad›r.” Sinemada burjuvazinin yapmak istedikleri konusuna bir sinema elefltirmeninin 1999 ve 2000 y›l›n›n en “önemli” filmleri üzerine k›sa bir de¤erlendirmesiyle girmek istiyoruz: “Bu y›l›n Oscar adaylar› aras›nda Shyymalan adl› genç bir Hintli rejisörün ‘Alt›nc› His’ isimli bir filmi var. Teknik olarak, kurgu olarak, oyunculuk olarak usta ifli bir film. ‹ki saat ba¤lan›yorsunuz koltu¤a. Anlatt›¤› ne mi? Film ilk sahnesinde vurulup ölen bir psikolo¤un, ölülerle konuflma yetene¤ine sahip bir küçük çocu¤u tedavi etmesi!!! Yine geçen y›l›n sonunda gösterime giren Polanski’nin ‘9 Kap›’ filminde, fleytanla melek kap›flmas›n› izledik “heyecanla”. Terminatör Schwarzeneger karfl›m›za fleytan›n birleflip bir çocuk do¤urtmak istedi¤i “melek” kad›n›n koruyucusu olarak ç›kt› ‘End of Days’ filminde. Tabii her zamanki gibi en iyi paketler içinde sunuldu idealizmin en kaba biçimleri. ‹dealizm ne kadar yayg›nlafl›rsa, insanlar ne kadar “öbür tarafa”, ölmezli¤e, ölülerin de yaflad›¤›na vb. inan›rlarsa, ne kadar iyi ve kötünün önceden belirlendi¤ine, tanr›n›n varl›¤›na, meleklerin, fleytan›n varl›¤›na vb. inan›rlarsa, yani amentüye ne kadar ba¤l› kal›rlarsa, onlar›n bugünkü dünyada sömürülmelerini kader görmeleri o kadar kolay olur, bugünkü dünya düzenini sorgulamak o kadar anlams›z hale gelir. Hollywood kitleleri uyutma, kapitalist düzene ba¤lama ifllevini gerçekten mükemmel yerine getiriyor” (Anufl

PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

67


PART‹ZAN 44 • May›s-Haziran 2002

68

Pazarc›yan, Güney Dergisi say› 12). Gerçekten bugün dünya sinemas›na (bunu Hollywood olarak da anlayabilirsiniz, çünkü dünya sinemas›n› belirleyen Hollywood’dur) damgas›n› vuran filmlerin ortak özelliklerin flunlar oldu¤unu gözlemlemek zor de¤ildir: Hepsi maddenin de¤il düflüncenin belirleyici oldu¤unu ç›k›fl noktas› olarak al›yor. Hepsi idealist felsefenin, moda deyiflle “post-modern” biçimlerde yans›t›lmas›d›r. Tümünde gelece¤e iliflkin korkunç bir karamsarl›k akmaktad›r. Burjuva sinemas›n›n, gelecek için olumlu bir düflü, projesi yok. Gelecekle ilgili anlataca¤› olumlu bir fley yok ve olamaz da. Yine Anufl Pazarc›yan’dan aktaral›m: “Geçen y›l›n en çok konuflulan filmlerinden biri de ‘Matrix’ adl› bilim kurgu filmiydi. Milyonlarca

dolar harcanarak yap›lm›fl, fakat verilen paray› bir kaç misliyle kazanan, kitle etkisi büyük olan bir film. Ço¤u insan bu filmi bir bilim kurgu, bir macera filmi olarak seyrediyor. Filmde b›rakal›m dakikay›, saniyelik bile düflünme imkan›n›z olmayan bir tempo var. Ve o tempo içinde en a¤›r dozda idealizm mesaj›n› fl›r›ngal›yor size... Sonunda filmin bafl kahraman›, kendine s›k›lan gerçek kurflunlar› eliyle tutarak, düflüncenin maddeye ‘üstünlü¤ünü’, asl›nda maddenin ‘olmad›¤›n›’ bir kez daha gösteriyor.” Di¤er alanlarda oldu¤u gibi sinema alan›nda da emperyalist burjuvazi emekçileri, iflçi s›n›f›n› gerçek dünyadan koparmak, gündeminden uzaklaflt›rmak ve idealizm bombard›man›yla hayaller aleminde gezintiye ç›karmak için, milyarlarca dolar harcamaktad›r. ‹yi anlafl›l›r ve yorumlan›rsa bu

filmler, burjuvazinin halini, umutsuzlu¤unu, yenilgisini tafl›maktad›r. Burjuvazinin iktidar› sürdü¤ü müddetçe, milyarlarca insan›n, küçük ve tekni¤e egemen bir az›nl›¤› (emperyalistler ve onlar›n uflaklar›) beslemek için “bio-enerji” deposu olarak kullan›ld›¤›, dünyan›n yaflanmaz bir çöp y›¤›n› haline geldi¤i bir gelecekle karfl› karfl›yad›r insanl›k. Oysa gerçekleri ç›k›fl noktas› alanlar›n, gerçeklerden korkmayanlar›n sinemac›l›k anlay›fl› maddi dünyay› temel almaktan ve onu diyalektik bir bak›fl aç›s›yla yans›tmaktan geçer. “Büyük insanl›¤a” maddi dünyan›n olmad›¤›n› anlatan filmler gerekli de¤il. Fakat biliyoruz ki, emperyalizm var oldu¤u sürece, bu tür filmlerin varyasyonlar›yla oyalanaca¤›z daha. Devam edecek



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.