OGYIK82

Page 1


2

7-20 Eylül 2007

82

Evsizlere “böcek” muamelesi AB ülkeleri içinde sosyal y›k›m politikalar›n› en h›zl› hayata geçiren Frans›z emperyalizmi ve halk düflman› tutumuna bir yenisini ekledi. ‹flçi-emekçi y›¤›nlara dönük gerçekleflen kapsaml› sald›r›lar›n hedefinde bu defa da evsizler vard›.

üzerine, felç yapma etkisi olan ve çok kötü kokan gaz s›k›lmas›.

Sosyal y›k›m politikalar› sonucu ortaya ç›kan yoksulluk ve sefaletle birlikte say›lar› giderek artan evsizler, kald›klar› yerlerden sürülmek istenmekte. Yöntem olarak seçilen uygulama ise, evsizlerin

Genelde belediye görevlileri kullanmay› reddetse de, belediye meclisi evsizlerin etraf›nda yo¤unlukla bulundu¤u Côté Seine al›flverifl merkezine de d›flar›ya da Malodore gaz› s›k›lmas› emrini verdi.

“Sokaklar›n görüntüsünü bozduklar›” gerekçesiyle kent d›fl›na ç›kar›lmaya çal›fl›lan evsizlere dönük benzer uygulamalar ise asl›nda daha 2005 y›l›nda bafllad›.

Al›flverifl merkezi çevresindeki evsizlere zehirli gaz s›k›ld›¤› k›sa süre içinde tüm Fransa’da duyuldu. ‹nsan haklar› örgütlerinin ve muhalif kesimlerin karfl› koymas› sonucu bu insanl›k d›fl› uygulama ask›ya al›nmak zorunda kal›nsa da, evsizlere “böcek” muamelesi yapan anlay›fl›n en keskin savunucular›ndan Belediye Baflkan› Morthon, uygulamay› savunan aç›klamalar yaparak, ayn› hatt›n sürdürülece¤inin mesaj›n› verdi.

Bar›flfl,, ezilenlerin ortak mücadelesiyle gelecek! tan” sloganlar› at›l›rken, polisin, Kad›köy ‹skele Meydan›’nda gerçekleflen ve yaklafl›k 5 bin kiflinin kat›ld›¤› mitingin daha bafl›ndan itibaren provokatif bir tutum sergiledi¤i gözlendi.

mümkün de¤ildir. Ezenlerin hakim oldu¤u günümüz dünya sisteminde ise, bu sistem ortadan kalkmadan yap›lacak bir “bar›fl”, olsa olsa egemen s›n›flar›n ç›karlar›na hizmet eden sözde bir “bar›fl” olacakt›r. Gerçekte ise ortaya ç›kacak durum, bar›fl de¤il, ezilenlerin teslim al›nmas› olacakt›r.

işçi-köylü senin sesin! OKU-OKUT! ABONE OL! ABONE BUL!

ABONEL‹K fiARTLARI

‹nsanl›k tarihi boyunca süren, ezenler ve ezilenler aras›ndaki mücadele, ayn› zamanda insanl›¤›n bar›fl içinde yaflamas› mücadelesidir. Ancak bu bar›flla kast edilen, efendiyle kölenin, ezenle ezilenin bar›fl› de¤ildir. Çünkü eflit koflullarda olmayanlar›n eflit koflullarda bir bar›fl gerçeklefltirmeleri

Bunun içindir ki, gerek 1 Eylül Dünya Bar›fl Günü olarak adland›r›lan günde gerekse genel anlamda hayk›r›lan bar›fl talebi, ezenler ve ezilenler aras›ndaki sözde bar›fl› de¤il, halklar›n kendi aralar›ndaki bar›fl› ve ezenlere karfl› ortak mücadeleyi hedeflemedi¤i sürece, ezilenlerin gerçek bar›fla kavuflmalar› mümkün de¤ildir.

Bunun ne kadar do¤ru bir tespit oldu¤u ise bir kez daha ve 1 Eylül Dünya Bar›fl Günü nedeniyle Kad›köy’de yap›lan mitinge dönük gerçekleflen polis sald›r›s›nda görülmüfltür. DTP, ESP, SDP, EMEP, EHP, ÖDP, KESK, Limter-‹fl, Tekstil-Sen, Haber-Sen 9 No’lu fiube, Halkevleri, Demokratik Özgür Kad›n Hareketi, SGD, 78’liler Giriflim Vakf› ve Federasyonu, Mücadele Birli¤i, Kald›raç, Ça¤r›, Köz, Aka-Der, Dev-Lis ve feministlerinde pankartlar›yla kat›ld›¤› mitingde s›k s›k, Türkçe ve Kürtçe “Yaflas›n halklar›n kardeflli¤i”, “fiengal’in katili kontrgerilla devleti”, “Biji afliti”, “Kürt, Türk, Ermeni yaflas›n halklar›n kardeflli¤i”, “Disa disa serh›ldan, azadiya Kürdis-

Polis, kitle miting alan›na geldi¤inde ise TMY uygulamalar›n› devreye soktu. Önce, ‘yasad›fl›’ pankart, döviz, resim aç›ld›¤›n› iddia ederek sald›r› sinyalleri verilirken, çevik kuvvet ekipleri ve panzerlerle miting alan› etraf›na y›¤›nak yap›ld›. Miting sürerken, bir kiflinin Öcalan’›n resmini tafl›d›¤› iddias›yla gözalt›na al›nd›¤› bildirildi. Miting boyunca süren ve polisin yaratt›¤› gerginlik, mitingin bitiminde daha da artt›. Kitlenin da¤›lmas› s›ras›nda sald›r›ya geçen polis, 12 kifliyi döverek gözalt›na ald›. Bu s›rada Ecevit ‹vrenli adl› 14 yafl›ndaki bir çocuk ve arkadafl› da, cebinde DTP bayrak oldu¤u gerekçesiyle dövüldü. Konuflmakta güçlük çeken ‹vrenli, daha sonra çevresinde toplananlara gözyafllar› içinde, polislerin kendilerin yere yat›rarak tepinmeye bafllad›¤›n›, polislerin sigaralar›n› cebinden ç›kard›klar› bayra¤›n üzerinde söndürdüklerini ve Mesut adl› arkadafl›n›n da feci flekilde dövdüklerini söyledi. (Kartal)

Say›lar› 100 bini bulan evsizler geçti¤imiz Ocak ay›nda kendilerine dönük uygulamalar› protesto etmek için bir eylem gerçeklefltirmifllerdi. Önemli kent merkezlerine ve meydanlara çad›rlar kuran evsizler, ayr›ca açl›k grevi yapm›fllard›. Bu eylemler birlikte Frans›z devleti evsizleri bulunduklar› yerlerden atmayaca¤› sözü vermiflti. Ancak bugün hayata geçirilen uygulama, verdikleri sözün bir aldatmaca oldu¤unu göstermekte.

‹NG‹LTERE “Terörle mücadele” konseptinin en kat› uygulay›c›lar›ndan olan ‹ngiltere’de, özellikle de yabanc›lara karfl› bask› politikalar› giderek art›yor. Bu keyfi gözalt›na alma ve tutuklama gibi bask› politikalar›n›n en son örne¤i ise, s›n›rdan girifl ç›k›fl yapan tüm yabanc›lar›n fifllenmesi. 2008’in Ekim ay›nda tamam›yla yürürlü¤e girecek ve EBorders (elektronik s›n›r) ismini tafl›yan program, havayollar›n›n ve feribot firmalar›n›n ‹ngiltere’ye girifl ve ç›k›fllardan 48 saat önce, yolcular hakk›ndaki 50 maddelik bilgileri yetkililere onaylatmas›n› içeriyor. Uygulama sadece ‹ngiltere’den ayr›lan yolcular› de¤il, ‹ngiliz vatandafl› olmayan ama ‹ngiltere’ye gelecek yolcular› da kaps›yor. Sadece geçti¤imiz y›l ülke d›fl›ndaki 266 havaalan›ndan 169 havayolu flirketiyle ‹ngiltere’ye gelen ya da bu ülkeden ç›k›fl yapanlar›n›n say›s›n›n 200 milyon olmas› ve bu rakam›n 2015 y›l›nda 350 milyonu bulaca¤›n›n tahmin ediliyor olmas›, oluflturulan “fiflleme bankas›”nda bilgilerin muazzam boyutlara ulaflaca¤›n› gösteriyor. Uygulamaya gerekçe olarak, trafik cezalar›n› ve sa¤l›k giderlerini ödemeyenlerin tespiti gibi (toplam ödenmeyen cezalar›n miktar› 496 milyon Sterlin iken, projenin toplam maliyeti 1.2 milyar Sterlini buluyor) komik bir gerekçe sunuluyor. Oysa flu çok aç›k ki, uygulama ‹ngiliz emperyalistlerinin kendilerini giderek daha “güvensiz” hissetmelerinden kaynaklanmaktad›r.

6 AYLIK: 10.200.000 1 YILLIK: 20.400.000 NOT: ‹stedi¤iniz süreye denk gelen oranda paray› hesap numaralar›m›za yat›rarak banka dekontunu yay›nevimize fakslay›n›z ya da postalay›n›z. Abonelik ücretine posta masraflar› dahildir.


3

7-20 Eylül 2007 Kafatasç› zihniyet bir kez daha, bu kez de “bilim” adam› Türk Tarih Kurumu Baflkan› Yusuf Halaço¤lu kimli¤inde ortaya ç›kt›. Halaço¤lu’nun kat›ld›¤› bir sempozyumda yapt›¤› bir tak›m “aç›klamalar”, halklar›n karfl› karfl›ya getirilmeye ve birbirine bo¤azlat›lmaya çal›fl›ld›¤› flu süreçte yine birilerinin ekme¤ine ya¤ sürdü. Özellikle zamanlamaya bakt›¤›m›zda, Halaço¤lu’nun bu “aç›klamalar›” öyle kafas›na esti¤i için yapmad›¤›na kesin gözüyle bakabiliriz.

82

! n u z u a h a d Bizim liste

Halaço¤lu özetle flöyle diyor: “1. Türkiye, Osmanl› ‹mparatorlu¤u’nun vârisidir; imparatorlu¤un çöküflüyle birlikte kaybetti¤i topraklardan içe do¤ru göçler olmufltur ve bu göç Türk demografisini, Türk nüfus yap›s›n› ortaya ç›karmaktad›r. Balkanlar’dan ve Kafkaslar’dan Anadolu’ya göç edenlerin say›s› yaklafl›k % 40’d›r. 2. ‹mparatorlu¤un mâruz kald›¤› bu durum, baflka türden etnik hareketliliklere, kar›fl›p kaynaflmalara, kimlik kaymalar›na ve de¤iflimlerine de yol açm›flt›r. 3. Tarihî belgeler üzerinde yap›lan bilimsel araflt›rmalardan ç›kan sonuçlara göre, uzun tarihî süreçte Kürt as›ll› yurttafllar›m›zla Türk aflîretleri aras›nda meydana gelen kar›flma ve kaynaflma sonucunda baz› Türk afliretleri zamanla Kürtleflmifllerdir. Yap›lan araflt›rmalar aç›kça göstermektedir ki, bugün Kürt soyundan oldu¤u iddia edilenlerin önemli bir k›sm› aslen Türkmen’dir. 4. Nitekim, 1500’lü y›llardaki Osmanl› tapu tahrirlerine göre, bugün Türkiye’de kendine ‘Kürdüm’ diyenlerin yüzde 30’u aslen Türkmen’dir. Meselâ, Kürt olarak bilinen Çukurova ve Kayseri P›narbafl› civar›nda yaflayan Recepli Avflarlar›, Do¤u Anadolu’da yaflayan Körekan aflireti ve Bitlis bölgesindeki Hasaniler Türkmen kökenlidir. En eski ve en köklü Türk afliretlerinden birisi olup bugün Türkiye’deki toplam nüfusu 5-6 milyon tahmin edilen Avflarlar bile zamanla k›smen Kürtleflmifllerdir. 5. Kürtler Sünnî’dir, Alevîler Türkmen’dir; bu nedenle de Kürt-Alevîsi yok. Tunceli ve Sivas’ta kendilerine Kürt-Alevi diyenlerin bir bölümü, Ermeni’den Alevî-Kürt kimli¤ine geçmifl olan kiflilerdir. 6. Bunlar›n içerisinde bir bölümü hâlâ eski kimliklerini gizlice tafl›maya devam etmekte ve as›l potansiyel tehlikeyi de bunlar oluflturmakta. PKK ve T‹KKO gibi terörist örgütler içerinde yer alan baz› flah›slar›n sünnetsiz ç›kt›klar› ve bu gibi gizli kimlik tafl›yanlar›n bir k›sm›n›n Kilise kurma çabas›nda olduklar› da bilinmektedir.”

Asl›nda Halaço¤lu taraf›ndan yap›lan bu sözde araflt›rma bir ilk de¤ildir. ‹ttihat ve Terakki Partisi 1. Paylafl›m Savafl›’n›n hemen öncesinde, yazar ve araflt›rmac› Esat

Uras’› Türkiye’nin etnik yap›s›n› araflt›rmakla görevlendirmifltir. Ve Uras Osmanl› Bankas› kitab›nda Kürtlerin asimile edilebilece¤ini, Ermenilerin ise asimile edilemeyece¤i için “tehcir” edileceklerine karar verildi¤ini anlatt›¤›n› aktarmaktad›r. Uras ayn› zamanda “Tarihte Ermeniler ve Ermeni Meselesi” adl› kitab›n da yazar›d›r. ‹ttihat ve Terakki Partisi taraf›ndan girilen ve Türk olmayan uluslar›n Türklefltirilmesi, bunun mümkün olmad›¤› durumda ise, imhas› anlam›na gelen bu çabalar›n nas›l sonuçland›¤› ise biliniyor. Bugün Halaço¤lu’nun yapt›¤› “araflt›rmalar”da iflte bu zihniyetin günümüze uzant›s›ndan baflka bir fley de¤ildir. Resmi ideolojinin bir kez daha devletin bir kurumunun önde gelen ismi taraf›ndan itiraf›d›r. Bu topraklar üzerinde yaflayan di¤er uluslar›n bir k›sm›n› yok sayan bir k›sm›n› ise “maalesef”le aç›klayan Halaço¤lu’nun, ayn› zamanda soyk›r›m›n inkar›na dönük “›smarlama tez” haz›rlad›¤› da bilinmektedir.

Marifetini anlat›rken suçunu itiraf etmek... Önce, Halaço¤lu’nun Kürtlere ve Alevilere dönük getirdi¤i iddialara gelecek olursak. Öyle görünüyor ki, Halaço¤lu hem Kürt hem de Alevi olmay› “içine sindiremiyor”. Kürtler Sünni’dir Aleviler ise Türkmen’dir diyor. Ve ikisi bir arada oldu¤unu iddia edenler ise Ermeni’dir diyor. Ve hem de “maalesef” Ermeni’dir diyerek de, Ermeni olman›n bu topraklarda adeta suç

oldu¤unu, küfürle eflde¤er oldu¤unu bir kez daha itiraf ediyor. Yani bafl düflman› her halükarda Ermeniler olurken, di¤er yandan da Kürtlerin büyük bölümünü Türklefltiriyor, Alevili¤e ancak Türkmen olunmas› kofluluyla “izin veriyor”! fiu bir gerçek ki, bu topraklarda yaflayan ve egemen zihniyet taraf›ndan “kabul görmeyen” Kürt, Ermeni, Alevi vd. kesimler, Türk olmayana dönük imha-inkâr-asimilasyon politikalar› sonucu kendilerini bilinçli ya da bilinçsiz bir biçimde inkar eder duruma gelmifllerdir. Özde Alevi olup da Sünnileflen, Kürt olup da kendini Türk sayanlar›n say›s› oldukça fazlad›r. Yani Halaço¤lu’nun iddialar›n›n tersini göstermektedir kökenler. Tekrar etmek gerekirse; evet, soyk›r›m inkârc›s› Halaço¤lu asl›nda böylelikle soyk›r›m›, tehciri, asimilasyonu ve bu topraklarda yaflayan ve Türk olmayan uluslara dönük daha bir dizi ›rkç›-faflist uygulamay› da kabul etmifl, hatta itiraf etmifl oluyor. Çünkü h›rs›z marifetlerini anlat›rken, asl›nda suçunu itiraf edermifl. Evet, Halaço¤lu’nun aç›klamalar›na bakt›¤›m›zda asl›nda burada bir itiraf var ayn› zamanda. Bu topraklarda yaflanan soyk›r›m›n, tehcirin ve asimilasyonun itiraf›d›r bu. Bu itirafta imhadan ve tehcirden kurtulmak için kendini Müslüman veya Kürt olarak göstermek zorunda kalan Ermeniler’den söz edilmektedir. Bu yan›yla evet, do¤rudur. Çok say›da Ermeni önce ‹ttihat Terakkicilerin daha sonras›nda ise ayn› ›rkç›-faflist zihniyeti Kemalizm olarak kuramlaflt›ran Kemalistlerin imhas›ndan ve dolay-

Halaço¤lu’nun aç›klamalar›na bakt›¤›m›zda asl›nda burada bir itiraf var ayn› zamanda. Bu topraklarda yaflanan soyk›r›m›n, tehcirin ve asimilasyonun itiraf›d›r bu. l› imha anmal›na gelen tehcirden kurtulmak için, kendi kimliklerini inkâr etmek zorunda kalm›fllard›r. Ya da kaçarlarken çocuklar›n› Türk ailelere b›rakm›fllard›r. B›rak›lan bu çocuklar, e¤er aile gerçekten o soyk›r›m koflullar›nda insanl›¤›n› yitirmemiflse, insan olman›n erdemlerini tafl›yorsa, hayatta kalabilmifllerdir. Ve bu da tabii ancak ve de ço¤u kez, o çocu¤un isim vb. kendi Ermeni kimli¤ine dair ne varsa de¤ifltirilmek kofluluyla olmufltur. Birço¤u da yine bizzat Türk devleti taraf›ndan asimilasyona tabii tutulmufltur. Bunun içindir ki, bu topraklarda, soyu araflt›r›ld›¤›nda Ermeni ç›kan ya da ç›kabilecek olan çok say›da insan vard›r. Ve bu say› Halaço¤lu’na bak›l›rsa oldukça fazla. Elinde zaten bir de liste oldu¤unu iddia ediyor. Ancak yine O’nun iddialar›na bakarak söyleyecek olursak bu liste baya¤› uzun. Ve bu liste bizim listemiz ve bizim listemiz onlar›n, yani kafatasç›lar›n listesinden daha uzun.


4

7-20 Eylül 2007

S›n›fsal Yaklaflfl››m MEHTAP KARA YOLDAfi S‹LAH ELDE fiEH‹T DÜfiTÜ! ZAFERE KADAR SOLUKSUZ B‹R BAYRAK YARIfiIDIR DEVR‹M! Bir halk savaflç›s› daha flehitler ordusuna kat›ld›… Proletarya Partisi’nin bir gerillas› daha can›m›za can katt›… Komünizmin ölümsüzlük iksirini içen son yoldafl›m›z Mehtap Kara, Dersim’de silah elde topra¤a düfltü... Ve iflte tam da bu yüzden, savafla dört elle sar›lmak, mücadeleye var gücümüzle at›lmak için daha fazla nedenimiz var art›k… Tam 30 y›l önce 27 A¤ustos 1977’de Cemil Oka’y› komünizmin k›z›l bayra¤›na sard›¤›m›zda, Proletarya Partisi istim üzerinde gidiyor, düflenlerimizin silah› elden ele geçiyor, kavgam›z emin ad›mlarla serpiliyordu. Önder yoldafl›m›z›, Ali Haydar, Muharrem ve Meral’i ölümsüzlü¤e u¤urlad›ktan sonra, ad›mlar›m›z› s›klaflt›ran süreç, Atilla Özkan ve Mehmet Kocada¤’larla bafllam›fl; Cemil Oka’dan Zeki fierit’e, Selahattin Do¤an’dan ‹smail Hano¤lu’na, Ali Y›lmaz’dan Orhan Bak›r’a uzanan bir çizgide, pek çok yoldafl›m›z›n kan›yla sulad›¤› kavga alanlar›nda, komünist kiflili¤in, savaflç› ve militan karakterin harc› kar›l›rken, ‹brahim’in tutuflturdu¤u meflale, ulafl›lmas› daha da zor bir yüksekli¤e tafl›nm›flt›. 12 Eylül’ü takip eden askeri faflizm koflullar›nda, gerek azg›n sald›r› ve terör, gerekse de y›lg›nl›k ve teslimiyetle savaflma ve direnme ad›na sembolleflen Raci Y›lmaz ve Haydar Aslan’lara, Süleyman Cihan’dan Ali Uçar’a, Hasan Hakk› Erdo¤an’dan Hayrettin Bak›fl’lara kadar geniflleyen bir hatta, onlarca yoldafl›m›z›n can› pahas›na ördü¤ü barikat, ayn› zamanda Proletarya Partisi’nin devrim rotas›ndan ç›kmamas› için de pusula ifllevi görüyordu. En a¤›r ve zorlu koflullarda, bütün darbe ve kay›plara karfl›n tutulmas› gereken yol, ancak ›srarl› ve kararl› bir direngenlikten, y›lmaz ve yorulmaz bir mücadele prati¤inden geçiyordu. Cunta döneminin açt›¤› yaralar› sarma ve yeniden toparlanma sürecinde; Ünal Küçükbayrak ve Zeki Uy-

gun’lardan Kaz›m Çelik’e, ‹smail Oral’dan ‹smail Bulut’a, Emre Bilgin’lerden Tuncay Çar›kç›o¤lu’na, Barbara’lardan M. Ali Çak›ro¤lu’na, Erhan Öztürk’lerden Halil Çak›ro¤lu’na, yüzleri aflan bir flehitler taburu eflli¤inde yürüyen Proletarya Partisi; faflizmin yo¤un sald›r›lar›na, darbeci ve kaçk›nc› hizipçilerin s›rt›nda açt›¤› yaralara karfl›n, komünist kimli¤ine halel getirmeyen bir prati¤e imza atmay› bildi. ‹brahim’in ard›llar›, her biri örnek ve lider onlarca yoldafl›n›n çekti¤i savafl lokomotifinin raydan ç›kmas›na izin vermiyordu… Partinin öncülük rolünü oynayabilmesinde, iç ve d›fl tahribat›n sonuçlar›na müdahale etmesi ve yeni bir at›l›mla süreci yönetmesi gerekiyordu. Savafla yo¤unlaflma ve örgütsel kimli¤i s›n›fsal zeminde flekillendirme ad›na yap›lan müdahaleler; Mehmet Demirda¤’lardan Polat ‹yit’e, Özgür Kemal Karabulut’tan Bahattin Günel’lere, Ayfer Celep’lerden Yusuf Ayata’lara, Nergiz Gülmez’den Muharrem Horoz’a devrolunan bir savafl ve direnifl ekseninde ete kemi¤e büründü. Proletarya Partisi’nin kendi sürecine hâkim olma ve s›n›f mücadelesinde öncü bir kimlik edinebilme amac›yla yine büyük bedeller ödeyerek yürüttü¤ü kavga; komünist bir fedakârl›k ruhu, kararl› bir mücadelecilik, yüksek bir azim ve cesaretle örülmüfltü. Partinin 30. savafl y›l›na girilirken, komünist niteli¤iyle ciddi bir çeliflki arz eden s›n›fsal konumlan›fl› ve pozisyonu için çapl› ve esasl› bir yönelime girmesi ve uzun y›llar›n kangrenleflen sorunlar›na neflter vurmas› gerekiyordu. Bu süreç de öncekiler gibi kendine özgü zorluklar tafl›yor, yine son derece özverili, direngen, ›srarl› ve kararl› bir savafl ve mücadele çizgisi izlenmesini gerektiriyordu. Emel K›l›ç’tan Bülent Ertürk’lere, Ahmet Laço’lardan Aflk›n Günel’lere, Dilek Polat’tan Mehtap Kara’ya ulaflan bu çizgide kavgay› üstlenen Proletarya Partisi, hedeflerine ve gelene¤ine uygun bir yönelimde ›srar›n› sürdürdü, sürdürüyor…

82 Savafl› ve devrim mücadelesini bugünlere tafl›mak, elbette ki flehit olarak kavgan›n en nadide sembolü haline gelen yoldafllar›m›zla s›n›rland›r›labilecek ya da aç›klanabilecek bir olgu de¤ildir. Marksist-Leninist-Maoist temel yönelim hatt›m›z üzerinden flekillendirilen ideolojik politik çizgi; bu do¤rultuda her türlü özveriyi tereddütsüzce sergileyen, büyük bir emek seferberli¤i içerisinde çok a¤›r bedeller ödeyen binlerce kadro, militan ve taraftar›m›z sayesinde hayata geçirilebildi. Dünden bugüne oldu¤u gibi, bugünden yar›na kavgaya önderlik edecek ve omuzlayacak olanlar, yine bu misyonun eri komünistler ve halk savafl›n›n devrimci militanlar› olacakt›r. Hiçbir devrim halka ra¤men ve halks›z olamayaca¤› gibi, halk›n kendi kaderine hükmedecek bir pozisyon belirlemesi de komünistlerin öncülü¤ünden ba¤›ms›z bir gerçeklik oluflturamaz. Kitleler içerisinde kök salabilmek, örgütlenerek maddi bir güç yaratabilmek ve nihayetinde mücadeleyi/savafl› devrimlerle taçland›rmak; s›n›r› belirsiz bir kuflaklar zincirinde, önderler ve öncülerin adanm›fl prati¤i sayesindedir. Halka ve devrime, dahas› komünizme adanm›fl bir yaflam› pratiklefltirebilmek, çok yönlü çeliflkilerle yol al›nan bir sürece hükmetmeyi baflarabilenlerin iflidir. Bilinç ve irade ekseninde, mücadeleye verilen eme¤in içsellefltirebilece¤i bu olgu, devaml› biçimde gelifltirilmeye muhtaçt›r. T›pk› devrim mücadelesi gibi, kiflideki dönüflüm/flekillenme sürecini olumlu yönde etkileyecek ve ileriye do¤ru evriltecek temel husus; sürekli bir hal almas› gereken pratiktir. Devrimci teorinin ayd›nl›¤›yla yol alan pratik, yenilenme, ar›nma ve güçlenmenin anahtar›d›r. S›n›flar olgusunun ba¤›fl›kl›¤a izin vermeyece¤i koflullarda, ayakta kalmak için hiç durmadan yürümek gerekir. Duran, mola vermek isteyenler düflmüfltür, düfleceklerdir. Yeniden aya¤a kalkmak elbette mümkündür ama, belini do¤rultmak için eskisinden bin kat daha fazla güç harcanmas› gerekecektir. Her tercihin ayn› zamanda bir vazgeçifl oldu¤u gerçe¤i do¤ru biçimde kavranmal›d›r. S›n›f mücadelesi dur-durak tan›madan sürdü¤üne göre, her tercihin bir karfl›l›¤› olmal›d›r. Kim ki bak›fllar›n› proletaryan›n s›n›fsal ç›karlar›ndan ay›rmaz, onlar nefes al›r gibi mücadele yürütmenin s›rr›na erifleceklerdir. Cemil Oka olmak, Hano¤lu, Cihan, Bak›fl, Küçükbayrak olmak, Çelik, Oral, Çak›ro¤lu, Demirda¤ olmak böyle bir fleydir. Devrim mücadelesinde saf tutmak, hiçbir dönem için basit ve kolay bir seçim olarak görülemez. Yaflam›n adan-

m›fll›¤› meselesi, bir dizi kiflisel ç›kar ve burjuva-feodal al›flkanl›klardan vazgeçme yönündeki tercihi ifade eder. Yaflam› anlaml›, de¤erli ve onurlu k›lan; emekten ve ezilenden yana durufl sergilemektir. Bu duruflun somut bir de¤er ve katk› üretebilmesi için örgütlü mücadeleye endeksli bir hal almas› gerekir. Aksi bütün durumlar, en çok “hofl” bir seda olarak yank›lan›p, bofllukta kaybolacakt›r. Devrimden yana olan kiflinin azami katk› sunabilmesinin yolu, mücadeleye bütün benli¤i ile kat›lmas›ndan geçmektedir. Meral Yakar olmak, Barbara, Ayfer, Nergiz olmak; Emel, Dilek, Mehtap olmak tam da böyle bir fleydir. Devrim yolculu¤unda s›ra neferi olma tevazusu gösterenler; kiflisel ç›karlar elbisesini soyunanlar, flahsi ikbal peflinde koflmayanlar, vicdani eti¤e sosyal boyut kazand›ranlard›r. Bu çizgiyi tutturanlar için “kaybedilecek de¤erler”, kulvar de¤ifltirmifl demektir. Ölümü, s›n›f mücadelesinde bayrak devri haline getiren ve sonu sonsuzlu¤a havale ederek taze bir bafllang›ca do¤um yapt›ran da budur. Devrim saflar›nda yer alman›n onurunu tafl›mak, her fleyden önce insani de¤erlerle iliflkilenme çerçevesinde okunmal›d›r. Bu de¤erleri hep daha çok kucaklayan ve bilinçli bir biçimde yaflam›na iflleyenler için insanl›¤a hizmette ileri bir mevziye tutunulmufl demektir. Komünizmin, hatta devrimlerin uzak bir hedef oldu¤u koflullarda, devrimciye sonsuz bir enerji yükleyecek olan, manevi tatmin olgusuna ulaflman›n yolu böyle çizilmektedir. Proletarya Partisi cephesinden günümüzün zorlu ve bir o kadar da onurlu görevlerinin üstesinden gelmek; flehitlerimizin simgeleflti¤i, yukar›da and›¤›m›z tarihsel seyrin izinde, kavgaya ve direnifle damgas›n› vuran bir pratik sergilemekten geçiyor. Her dönem oldu¤u üzere, karfl›-devrimci ak›m›n cereyan›na kap›larak bin bir gerekçe ve bahaneyle s›n›f mücadelesine s›rt›n› dönenler olacakt›r, olmaktad›r. Emperyalizmin dünyay› canl› cenazeler diyar›na çevirmek için baflvurmad›¤› yöntem yoktur. Karanl›klardan ç›k›fl için yüzünü günefle dönerek savaflanlar, mutlak gelece¤e inananlard›r. Tarihin çark›n› ileri do¤ru döndürenler, Cemil Oka gibi olabilen, onun gibi savaflarak nefes alanlard›r. Güne hükmeden ve ›fl›¤›n izinde, korkmadan ve y›lmadan gidebilenler, Mehtap Kara gibi çarp›flarak flehit düflenlerdir. Özgür gelecek yolunda mücadelemiz; dün oldu¤u gibi bugün ve yar›n da nice bedelleri ödeyecek, nice direnifl ve muharebelere imza atacak komünistlerin omuzlar›nda yükselecektir.


5

82

7-20 Eylül 2007

Deri Organize’de patron-jandarma “dayan›flmas›” sürüyor!

Mart ay›ndan beri devam eden toplu sözleflme görüflmelerinde THY patronlar›n›n tutumundan dolay› Hava-‹fl Sendikas› grev ilan etmiflti. THY ve THY Teknik A.fi.’de çal›flan toplam 12 bin 500 çal›flan› ilgilendiren görüflmeler devam ediyor. Hava-‹fl Sendikas› ile THY yönetimi aras›nda THY Genel Müdürlük’te 39, THY Teknik A.fi.’de 36. madde üzerindeki anlaflmazl›k sürüyor. Hava-‹fl Sendikas›’n›n grev karar›n› asmas›ndan sonra THY yönetimi hukuksuz bir flekilde grev oylamas›na gitti. Oysa böyle bir oylama ancak çal›flanlar›n talebi üzerine yap›labilir. THY patronlar› çal›flanlar› tehdit ederek, bask› uygulayarak grev oylamas›n› gerçeklefltirdi. Yönetim oylamay› sendikay› y›pratman›n, iflçileri örgütlülükten uzaklaflt›rman›n bir arac› haline getirmeye çal›fl›yor. Görüflmeler devam eder-

ken bas›n yoluyla sendikay› ve Hava-‹fl Genel Baflkan› Atilay Ayçin’i hedef gösteren aç›klamalar yap›ld›/yap›l›yor. Oylamadan önce Genel Merkez binas›nda görüfltü¤ümüz Atilay Ayçin grev oylamas›ndan “evet” sonucunu beklediklerini söylemiflti. Nitekim her iki flirkette 4 bin civar›nda “hay›r” sonucu ç›karken 8 bin 500 “evet” oyu ç›kt›. Çal›flanlar›n ezici bir ço¤unlu¤unun sendikan›n yan›nda oldu¤u böylece bir kez daha ortaya ç›km›fl oldu. Burjuva-feodal bas›n 4 bin “hay›r” oyu üzerinden propaganda yaparak, iflçilerin sendikaya itibar etmedi¤ini yaz›yor. Oysa 4 bin “hay›r”›n yar›s› THY yöneticisi konumunda olan çal›flanlar. Hava-‹fl Sendikas›, THY yönetiminin talepleri kabul etmesini istiyor. Sendikay› bekleyen en önemli sorun ise grevin ulusal güvenli¤i tehdit edece¤i gerekçesiyle ertelenmesi. Yasaya göre

Emekçinin Gündemi Toplu görüflmeler uyutma takti¤idir! Kamu emekçileri uzun y›llar verdikleri mücadelelerle örgütlenme haklar›na kavuflmufllard›r. Ancak bu örgütlenme patron konumundaki devletin karfl›s›nda toplu sözleflme ve grev hakk› olmayan ve toplu görüflme olarak ifade edilen, bu anlam›yla kamu emekçilerinin ç›karlar›n› koruma misyonundan uzak bir örgütlenmedir. Kamu emekçilerinin toplu sözleflme ve grev hakk›n› kazanamamas› tamamen sendika yöneticilerinin kararl› ve cesaretli bir flekilde bunu hedef almamalar›yla ilgilidir. Y›llarca toplu sözleflme ve grev hakk› olmadan ücret, çal›flma koflullar› vb. gibi sorunlar› tart›flmak için masaya oturmak kamu emekçilerine hiçbir fley kazand›rmam›flt›r. Zira elinde grev gibi bir silah› olmayan ve meflru mücadele hakk›n› kullanmaktan korkan bir örgütlenmenin kazan›mlar elde etmesi mümkün de¤ildir. Bundan kaynakl› devlet toplu görüflme masalar›nda bir oyun sergilemekte ve bu oyuna kamu sendikalar›n› da katarak oyuna inand›r›c›l›k kazand›rmaktad›r. Sonuçta devlet, istedi¤i ücreti ve çal›flma koflullar›n› kamu emekçilerine kabul ettirmekte, çal›flma yaflam›na iliflkin di¤er uygulamalar› keyfince hayata geçirmektedir. Buradan flu sonuca varabiliriz. Toplu görüflmeler kamu emekçilerinin ç›kar›n› korumak

için yeterli bir aflamay› ifade etmemektedir. Di¤er taraftan toplu görüflmelere kat›lmak sürdürülen oyunu devam ettirmek ve kamu emekçilerini oyalamak demektir. Toplu Sözleflme ve grev hakk› olmad›kça kamu emekçilerinin ekonomik, sosyal ve çal›flma yaflam›na iliflkin hiçbir talebi gerçekleflmeyecektir. Geçmifl y›llarda oldu¤u gibi bu y›l da hükümet istedi¤i oranda zam yapacakt›r. Çal›flma yaflam›na iliflkin ya da sosyal haklar noktas›nda herhangi bir ilerleme sa¤lanmayacakt›r. Toplu görüflmelerden kamu emekçilerinin bir beklentisi kalmam›flt›r/olmamal›d›r. Tam da bunlardan kaynakl› kamu emekçileri içinde örgütlü olan sendikalar toplu görüflme masas›ndan çekilmelidir. Hükümetle masaya oturman›n tek flart› toplu sözleflme ve grev hakk›na iliflkin düzenlemelerin bir an evvel yap›lmas› talebi olmal›d›r. Toplu görüflmelere kat›lmamakla kazan›lm›fl hiçbir fleyin kaybedilmesi söz konusu de¤ildir. Buna karfl›n toplu görüflmelere kat›lmamak, toplu sözleflme ve grev hakk›n› kazanmak için at›lm›fl büyük bir ad›m olacakt›r. Toplu Sözleflme ve grev hakk›n›n kazan›lmas› ise ekonomik, sosyal, çal›flma yaflam› ve hatta siyasal kazan›mlar›n önünü açabilecek bir öneme sahiptir. Toplu görüflme masas›na oturmama karar›

grev ertelemesinin yap›labilmesi için iki temel flart gerekiyor. Birincisi ülke genelinde sa¤l›k aç›s›ndan, ikincisi güvenlik aç›s›ndan tehdit flartlar›n›n oluflmas›. Bunlar›n varl›¤›nda hükümet yasal olarak grevi 60 gün erteleyebilir. Ancak 60 gün sonra Sendika tekrar greve ç›kam›yor. Yani grev ertelenmifl de¤il yasaklanm›fl oluyor. Son olarak taraflar aras›nda arabulucu olarak Türkiye ‹flverenler Sendikas› görüflmelere bafllayacak. Geliflmeler üzerine görüfltü¤ümüz Atilay Ayçin; arabulucunun Pazartesi günü görüflmelere bafllayaca¤›n› ve sendikan›n çözümü t›kayan taraf olmayaca¤›n› söyledi. Yaz aylar›nda turist yo¤unlu¤unu hesaba katarak süreci uzatmaya çal›flan yönetim, bunu baflaramaz ise hükümetle kol kola girip grevi ertelemeyi düflünüyor.

“THY çal›flanlar›n›n yan›nday›z” * 15 A¤ustos Perflembe günü saat 12.00’de TMMOB’ta yap›lan bas›n aç›klamas›

al›nmas›yla birlikte kamu emekçileri sendikalar› toplu sözleflme ve grev hakk›n› kazanmak için meflruiyetten beslenen ve fiili mücadeleyi kapsayan bir eylem takvimi oluflturmal›d›r. Yerellerden ve tabandan bafllat›lan çal›flmalar aflama aflama büyütülerek daha üst aflamaya s›çrat›lmal›d›r. KESK’in geçmiflte bu yönlü deneyimleri vard›r. Deneyimin yan›nda KESK’e üye olan emekçilerin s›nanm›fl cesaretleri de buna eklendi¤inde bu sürecin baflar›yla sonuçlanmas›n›n önünde hiçbir engel yoktur. Tek engel kamu emekçileri sendikalar›n›n bafl›nda bulunan iflbirlikçi, reformist sendika yöneticileridir. E¤er ki yak›n zamanda bu yöneticiler çizdi¤imiz çerçevede ad›m atmazlarsa KESK üye kay›plar› yaflamaya ve küçülmeye devam edecektir. Mücadele azim ve kararl›l›¤›ndan uzaklaflan KESK, gelinen noktada yeni üye örgütlemeyi bir kenara b›rakal›m, üye kay›plar› yaflamaktad›r. Söylemde ne kadar ilerici olunursa olunsun pratikte gerici sendikalarla ayn› düzlemde olan, kamu emekçilerinin sorunlar›n› çözme yönlü söylemden öte bir fley yapmayan bir sendikan›n çekicili¤inin kalmayaca¤› aç›kt›r. KESK bugün bu noktadad›r. Örne¤in e¤itimde 200 bin ö¤retmen a盤›ndan bahsedilmesine karfl›n bunu de¤ifltirmek için somut ad›mlar atmayan, sözleflmeli ö¤retmenlik gibi saçma sapan bir uygulaman›n prati¤e geçirilmesini sadece yasalara güvenerek engellemeye çal›flan, üniversiteden mezun olmufl 200 bin ö¤retmen aday›n› örgütleme çabas› içinde olmayan, özel dershanelerde ve ücretli ö¤retmenlik ad› alt›nda gerçekleflen azg›n sö-

ile ayd›nlar THY çal›flanlar›n›n yaln›z olmad›¤›n› dile getirdiler. “THY çal›flanlar›n›n yan›nday›z” yaz›l› pankart›n as›ld›¤› aç›klamada, konuflan TTB Genel Baflkan› Gençay Gürsoy, grevin ulusal güvenlik gerekçesiyle ertelenme tehlikesi oldu¤unu, bunun anti-demokratik bir uygulama olaca¤›n› söyledi. * Genel-‹fl Sendikas› Anadolu Yakas› Bölge Baflkan› Veysel Demir imzal› olarak yap›lan aç›klamada ise, THY çal›flanlar›n›n, sermaye ve hükümetin tüm bask›lar›na ra¤men “greve evet” dedi¤i ve böylelikle en demokratik haklar›na sahip ç›kt›¤› vurguland›. (‹stanbul) mürüye karfl› k›l›n› bile k›p›rdatmayan, e¤itimin özellefltirilmesi yönünde at›lan ad›mlara yine yasalar çerçevesinde karfl› ç›kan, yasalar›n bunu engelleyece¤ini düflünen, bas›n aç›klamalar›yla sald›r›lar› geçifltiren bir anlay›fl›n üye kazanmas›, bunun da ötesinde niteli¤ini korumas›, gelifltirmesi mümkün olmayacakt›r. Milli E¤itim Bakanl›¤› Eylül ay›nda 30 bin ö¤retmen alaca¤›n› resmi olarak aç›klamas›na karfl›n flimdi bu say›y› 20 bine çekmifltir. Adeta ö¤retmen adaylar›yla alay etmektedir. Ve sendikalar›n buna karfl› gösterdi¤i tav›r bas›n aç›klamas›ndan öteye geçmemektedir. Bu aç›klamayla bir anda 10 bin ö¤retmen aday›n›n gelecek umudunu suya düflürmüfltür. Bu örnek dahi içinde bulunulan durumun ne kadar vahim, örgütlenme ve mücadelenin ne kadar zorunlu oldu¤unu göstermektedir. Tüm bu sorunlar›n afl›lmas›, emekçiler ad›na olumlu yönde çözülmesi kamu emekçileri sendikalar›n›n esas olarak da KESK’in meflru mücadele zemininde hareket etmesine ba¤l›d›r. Bu çerçevede kamu alan›ndaki sendikalar›n elini güçlendirecek en büyük kazan›m toplu sözleflme ve grev hakk›n›n kazan›lmas›d›r. Bunu her derdin devas› gibi görme yaklafl›m› anlams›zd›r. Ancak üretimden ya da hizmetten gelen gücün kullan›lmas› gibi bir silahla baz› sorunlar›n çözümü daha kolaylaflacakt›r. Böylesi bir mücadeleye girilmesi örgütün yeniden toparlanmas›n› hem say›sal olarak büyümesini hem de nitelik olarak geliflmesini sa¤layacakt›r. Bundan kaynakl› esasta izlenilmesi gereken yol toplu sözleflme ve grev hakk›n›n kazan›lmas› için verilecek mücadele yolu olmal›d›r.


6

7-20 Eylül 2007

82

‹stanbul’daki hastaneler rant pazar›na ç›kar›ld›

Petkim’de grev haz›rl›¤›

Yaklafl›k 3 bin iflçiyi ilgilendiren sözleflme görüflmelerinde Türk-‹fl ile hükümet aras›nda çerçeve protokolü imzalanmas›na ra¤men sendikan›n talepleri patron taraf›ndan kabul edilmiyor. AKP hükümeti ile birlikte özellefltirilmesi büyük oranda tamamlanan ülkemizin ve Ortado¤u’nun en büyük iflletmelerinden Petkim’de patron kölelik koflullar›n› dayat›yor. Özellefltirme ile birlikte ifl sa¤l›¤›, ifl güvenli¤i ve ücretler gibi pek çok noktada iflçilerin kazan›lm›fl haklar› elinden al›n›yor. Patron iflçilerin ortak bir durufl sergilemesinin önüne geçmek için ayn› ifl kollar›nda çal›flan iflçilere farkl› ücret veriyor. ‹flçiler aras›ndaki ücret dengesizli¤i Petkim’de önemli boyutlarda. Petkim’de flu anda ifle girifl ücreti brüt 618 YTL. Çal›flma koflullar›n›n a¤›r oldu¤unu ve ayn› ifl kolundaki di¤er fabrikalara göre bu ücretin çok düflük oldu¤unu söyleyen sendika, iflçi say›s›n›n da azalt›ld›¤›n›, bunun ise mevcut iflçiler üzerindeki yükü art›rd›¤›n› ifade ediyor. Konuya iliflkin bir aç›klama yapan Petrol-‹fl Sendikas› Alia¤a fiube Baflkan› ‹brahim Do¤angül; stratejik oldu¤u söylenen Petkim’in en fazla paray› verene sat›ld›¤›n›, bu yüzden bu tür aç›klamalar›n inand›r›c› olmad›¤›n› söyledi. Petkim iflçileri talepleri kabul edilmez ise greve gideceklerini ifade ediyorlar. (H. Merkezi)

Kentsel Dönüflüm Projesi kapsam›nda yap›lan bir dizi y›k›m projesine hastaneler de kat›lmak isteniyor. fiiflli Etfal Hastanesi ve Çapa T›p Fakültesi’nden sonra Cerrahpafla T›p Fakültesi’nin de tafl›nmas› gündeme geldi. ‹stanbul’un pek çok bölgesinde emekçi semtlere dönük y›k›m sald›r›lar› sürerken, flehir içindeki güzel ve genifl yerleriyle hastaneler belediyelerin ifltah›n› kabartmaya bafllad›. ‹stanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak’›n bu konuyla ilgili aç›klamas›nda bölgenin S‹T alan› olmas›, binalara daha fazla kat ç›k›lamamas› ve binalar›n depremde zarar gördü¤ü gibi gerekçelerle tafl›nma karar›n› onaylamas› konuyla ilgili çevrelerce tepkiyle karfl›land›. ‹stanbul Tabip Odas› Baflkan› Özdemir Aktan; “Çapa T›p Fakültesi’nin tafl›nmas› üniversitede konu-

fluldu ve oybirli¤iyle reddedildi” derken sözlerine “biz Çapa’n›n da, Cerrahpafla’n›n da tafl›nmas›na karfl›y›z” fleklinde devam etti. Türk Tabipler Birli¤i (TTB) Baflkan› Prof. Dr. Gençay Gürsoy, kamu hastanelerinin flehir merkezlerinde ulafl›lmas› kolay olan yerlerde olmas› gerekti¤ini vurgulad›. Gürsoy, “Çapa’n›n büyüme olanaklar› çok s›n›rl›. Bu konuda hakl›lar ama hastaneler kolay ulafl›m›n sa¤land›¤› bir yerde olmal›. Çapa böyle bir yerde. Halkal›’da bu kolayl›k olmayacak” dedi. Gençay’›n ayr›ca de¤indi¤i önemli bir konu da YÖK yasas› gere¤i rektörlerin diledi¤ini yapma hakk›na sahip olmas›yd›. Tüm ö¤retim üyelerinin ve konuyla ilgili çevrelerin tepkilerine ra¤men Parlak, Baflbakan Erdo¤an ile görüfltü¤ünü ve Halkal›’daki 500 dönümlük araziye tafl›nacaklar›n› aç›klad›.

SES Aksaray fiube Baflkan› Songül Beydilli ise, Çapa T›p’›n tafl›narak arazinin ranta aç›lmak istendi¤ini söyledi. Kentsel Dönüflüm Projesi’yle flehir merkezlerinin “yoksullardan ve kamudan temizlenmek” istendi¤ine dikkat çeken Beydilli, “Oray› tafl›yacaklar ve muhtemelen yerine üst tabakan›n ifline yarayacak bir al›flverifl merkezi yapacaklar” dedi. Bu hastanelerden yo¤unluklu olarak faydalanan emekçi halk ve hastane personelleri için hastanelerin flehir d›fl›na tafl›nmas› ciddi bir s›k›nt› yaratacak. Bir süredir özellefltirmelerle halk›n omzunda büyük bir yüke dönüflen sa¤l›k sorunlar›, ulafl›m ve kalacak yer gibi s›k›nt›larla katlanarak büyüyecek. Ancak arazileri yüksek gelirle satmaya ve lüks alanlar haline getirmeye kararl› olan devlet, di¤er y›k›m sald›r›lar› gibi bu uygulamay› da pervas›zca bafllatt›. (‹stanbul)

Tekstilde 22 bin iflçi grev yolunda Toplu ifl sözleflmesi sürecinde anlaflma sa¤lanamamas›n›n ard›ndan Türk-‹fl’e ba¤l› Teksif Sendikas› ile D‹SK’e ba¤l› Tekstil Sendikas› yetkili olduklar› iflyerlerinde grev karar› ald›lar Grev kararlar› yasal süre olan 60 gün içinde uygulamaya geçti¤i takdirde toplam 35 iflyerinde yaklafl›k 22 bin iflçi greve gitmifl olacak. Teksif Sendikas› Alt›ny›ld›z, Kordsa, Söktafl, Vakko, Yünsa, Narin Tekstil, Levi Strauss, Saray Hal›, Kasar

ve Dual Tekstil, Pisa Tekstil ve Bahariye Mensucat'ta yaklafl›k 9 bin iflçi ile 10 Eylül'de grev karar› ald›. Ak›n Tekstil, ‹flbir Sentetik, Orta Anadolu Mensucat, Öztek Tekstil, Tekstüre, Topkap› ‹plik, Edip ‹plik, Her Tekstil ve Modital Sanayi çal›flanlar› 24 Eylül’de greve bafllayacak. Bossa'ya ba¤l› befl iflyeri, Mensa Mensucat, Coast Türkiye ‹plik ve ‹nci Plastik'te yetkili olan Tekstil Sendikas› ise, sekiz iflyerinde 4 bin 500 iflçi için grev karar› ald›. Öz-‹plik-

‹fl Sendikas› ise 17 A¤ustos'ta Politeks, Birlik Mensucat, Bischoof Roja, Yatafl, ve Süntafl iflyerlerinde çal›flan 5 bin iflçiyi kapsayan grev karar›n› aç›klad›. (H. Merkezi)

THY’de görüflmeler sonuçland›! THY ile Hava-‹fl Sendikas› aras›nda Mart ay›ndan itibaren devam toplu sözleflme görüflmeleri sonuçlad›. THY ve THY Teknik Afi’de toplam 11.500 çal›flan ad›na Hava-‹fl Sendikas› ile devam eden görüflmeler arabulucunun sürece dâhil olmas›n›n ard›ndan sonuçland›. 29 A¤ustos günü Hava-‹fl Sendikas› Genel Baflkan› Atilay Ayçin taraf›ndan görüflmelerin sonuçland›¤›na dair yap›lan aç›klamada Ayçin ücrette olmasa bile idari maddelerde istediklerini ald›klar›n› söyledi. THY’ni AKP hükümeti ile birlikte ivmesi artarak devam eden özellefltirilme süreci toplu görüflmelere de yans›d›. TYH yönetimi sendika ile direkt görüflmek yerine tafleron flirketler arac›l›¤› ile görüflmeleri yürüttü. fiu anda THY yönetiminin yar›s› sermayenin elinde. Yönetim de

de uluslararas› sermayeyi temsilen iki üye bulunuyor. THY yönetimi sendikan›n tüm taleplerini reddederken ayn› zamanda sendikan›n örgütlülü¤ünü ve prestijini y›pratmak için birçok yola baflvurdu. Genel Baflkan› Atilay Ayçin ve sendika hedef tahtas›na konularak, tehdit edilirken çal›flanlar üzerinde de çeflitli bask›lar uyguland›. Bununla da kalmayarak tamamen hukuksuz bir flekilde grev oylamas›na gidildi. Oysa ki grev oylamas› ancak sendika veya iflçilerin talebi üzerine gerçeklefltirilebilir. Yönetimin tüm oyunlar›na ra¤men iflçiler sendikan›n yan›nda olduklar›n› oylamadan ç›kan sonuçlarla ortaya koydu. THY patronlar› sözleflmeyi turizm mevsimin bitmesi ile birlikte imzalamak hedefi ile görüflmeleri sürekli uzat›yordu.

Uçufl saatleleri ve uçufl kalitesinde yeni düzenlemelerin kabul edildi¤i anlaflmada ücretler de yeniden belirlendi. Sözleflmedeki baz› düzenlemeler flöyle: * Ücretlerde k›dem ve ifl/uçufl tazminatlar›na birinci y›l için yüzde 10 zam yap›lacak. K›dem ücretlerine 50 YTL, ifl/uçufl tazminatlar›na 30 YTL seyyanen (eflit olarak) zam uygulanacak. * ‹kinci y›l birinci alt› ayda, enflasyon art› yüzde 3 art›fl, ikinci alt› ayda enflasyon art› yüzde 4 art›fl uygulanacak. *K›smi süreli çal›flanlar haftal›k çal›flma süresi 30 saati ve 6 ay› ve toplam personelin yüzde 5'ini aflmayacak flekilde istihdam edilecek, iki dönem k›smi süreli çal›flanlar›n sözleflmesi belirsiz süreliye dönüflecek. * Belirli süreli çal›flma kavram› ifl sözleflmesinden ç›kar›ld›.

* Dinlenme süresi ana/geçici üste en az 12 saat, konaklama meydan›nda 10 saat olarak uygulanacak. Süresi 6 saati geçmeyen tek iniflli gidifl ve tek iniflli dönüfl seferlerinde bu seferlerin önüne ve arkas›na görev verilmeyecek flekilde en az 8 saat olacak. *fiirket ve ortakl›k yönetmeliklerinde yap›lacak de¤ifliklikler, sendikan›n görüflü al›nmadan uygulamaya konulmayacak. * ‹fl tan›mlar› de¤iflikli¤inde sendikan›n görüflü al›nacak. * Personelin yönetmeliklerle belirlenmifl özlük haklar›nda aleyhte düzenleme yap›lamayacak. * Disiplin cezalar›nda uyarma ve k›nama cezas› personelin terfisini etkilemeyecek. (H.Merkezi)


7

82

7-20 Eylül 2007

Trafik kazalar›nda hat›rlanan yaflfla amlar; Su hayatt›r, suyuna sahip ç›k!

Tar›m iflflç çileri!

Mevsimlik iflçi çad›rlar›… Evlerinden kilometrelerce uzakta baflka memleketlerde, akrabalar›ndan uzakta, zor flartlarda, ölüm yolculuklar›nda yaflam mücadelesi veren mevsimlik iflçiler... Sa¤l›ks›z koflullarda, düflük ücretle geçinmek ve k›fl için haz›rl›k yapmak zorunda olan mevsimlik iflçiler… Sabah›n 4’ünde bafllayan akflam›n 8’ine kadar devam eden çal›flma maratonu içinde çocuklar›n› unutan, yaflamay› unutan hatta kendilerini bile unutan mevsimlik iflçiler... Her Nisan ay› geldi¤inde onlar›n da yolculuk serüveni bafllar... Kimse hat›rlamaz, bilmez onlar›. Adlar› neydi, ne yaparlard›, nas›l geçinirlerdi... Ancak toplu katliamlarda hat›rlan›r mevsimlik iflçiler, ç›kt›klar› ifl yolculuklar› ölüm yolculu¤u olur birden ve öyle hat›rlan›rlar... Sanki baflka çareleri varm›fl da kullanm›yorlarm›fl gibi bir de o kamyona bindikleri için suçlu gösterilmek istenirler... Ama art›k onlar›n da bu gidifle katlanacak, dayanacak hali kalmad›... Ankara-Polatl›’da birbirinden uzakta, yol kenar›na ve tarlalara en az bir buçuk saat uzakta kurulmufl olan çad›rlarda yaflam, ilkel koflullarda devam etmeye çal›fl›yor... Suyun tek bir çeflmeden ve tuzlu akt›¤›, derme çatma çad›rlarda kal›nd›¤›, tuvalet ve banyo ihtiyaçlar›n› çad›rlardan uzakta çarflaflarla çevirdikleri barakalarda (ya da ona benzer bir fley) yaflamaya çal›fl›yorlar. Bu uzak mesafeden kaynakl› as›l direniflin oldu¤u çad›rlara ulaflam›yoruz ama yol üzerinde u¤rad›¤›m›z çad›rlarda da ayn› sorunlar karfl›m›za ç›k›yor.

Geride kalanlar›n koflullar› daha zor! Fark etmiyor, hepsi ayn› çileyi çekiyor isimleri farkl› olsa da. O gün ifl olmad›¤› için tarlaya gitmemifller. Bu bizim için de iyi olmufltu, hepsiyle sohbet etme imkan› bulmufltuk çünkü. Gidiflimizle etraf›m›z bir anda ço-

cukla doldu. Ard›ndan çad›rlara do¤ru yola ç›kt›k, kimi çad›rlarda kalanlar bize uzak dururken kimileri bizi çok s›cak karfl›lad›. Çocuklar›n 盤l›klar› eflli¤inde bir çad›ra konuk oluyoruz. Ve sohbete bafll›yoruz. Konufltu¤umuz, misafiri oldu¤umuz çad›r›n gelini. ‹smi Halime. “Siz sorun ben anlatay›m” diyor ama Halime’ye sormaya gerek yok, kendisi anlat›yor yaflad›klar›n›, yaflamak zorunda kald›klar›n›... 23 yafl›nda, 10 ayl›k evli ve 5 ayd›r yollarda oldu¤unu ö¤reniyoruz konuflurken. Ve 3 ayl›k hamile oldu¤unu da. Daha önce iki kez düflük yapt›¤›n›, ama doktora gidemedi¤ini anlat›yor. Hasta oldu¤u için tarlaya gitmiyor Halime, “ama daha a¤›r koflulda çal›fl›yor” diyor geride kalanlar için. Lise mezunu, okumak istemifl ama flartlar elvermedi¤i için okuyamam›fl. Ailesinin kendisine engel olmamas›na ra¤men yine de konuflmaktan çekinmesinin nedenini de “benim tabi oldu¤um bir toplum var” fleklinde aç›kl›yor. Sohbetin ilerlemesinin ard›ndan aile içi iliflkilerin nas›l iç içe geçti¤ini, akraba evlilikleri ve bafll›k paras› uygulamas›n› anlat›yor. Kendisi bafll›k paras›n› kabul etmemifl, “ben eflya m›y›m?” diye anlat›yor konuflurken duygular›n›. K›zlar›n okutulmad›¤›n›, çok nadir baz› ailelerin liseye kadar okuttu¤unu dile getiriyor.

Beflikten tarlaya! Çad›rda yaflad›klar› s›k›nt›lar›n yan›nda en büyük s›k›nt›n›n emeklerinin karfl›l›¤›n› alamamak oldu¤unu söylüyor ve ekliyor “sular›m›z›n tuzlu olmas›, sa¤l›k imkânlar›n›n hiç olmamas›, tarlalar›n çok uzak olmas› bizi kötü etkiliyor. Bu yüzden saat 4’te kalkmam›z gerekiyor. Baz› aileler 1 yafl›ndaki bebeklerini bile b›rakacak kimse olmad›¤› için yanlar›nda götürmek zorunda kal›yor. Sabahlar› çok so¤uk oldu¤u için bebekler çabuk hastalan›yor.” Tarlaya gidenlerin ard›nda kalanlar›n da daha zor flartlarda çal›flt›¤›n› söylüyor. Temizlik, yemek, çad›rlar›n toplanmas›, sular›n

Her Nisan ay› geldi¤inde onlar›n da yolculuk serüveni bafllar... Kimse hat›rlamaz, bilmez onlar›. Adlar› neydi, ne yaparlard›, nas›l geçinirlerdi... Ancak toplu katliamlarda hat›rlan›r mevsimlik iflçiler, ç›kt›klar› ifl yolculuklar› ölüm yolculu¤u olur birden ve öyle hat›rlan›rlar...

tafl›nmas› vs. ifllerin onlara kald›¤›n› söylüyor ve “tarlada çal›flanlar›n en az›ndan yevmiyesi var ama bizim yok” diyor.

Ya koruculuk ya göç! Sohbetimize ara veriyoruz ve di¤er çad›rlara misafir olmaya gidiyoruz. ‹smail abinin çad›r›na konuk oluyoruz. ‹smail abi 38 yafl›nda, evli 6 çocu¤u var. O da bize yaflad›klar› s›k›nt›lar› anlat›yor. Sabah 4’te yola ç›kt›klar›n› akflam 8’e kadar çal›flt›klar›n› ve torba bafl› 1.650 YKR ald›klar›n› ve bunun %10’unu çavuflun ald›¤›n› söylüyor. Bizlere sa¤l›k sorunlar›ndan da bahsediyor, “en çok sudan kaynakl› ishal var” diyor. ‹lk ifli oldu¤unu söylüyor, daha önce inflaat iflçisi olarak Irak’ta çal›fl›yormufl, orada yaflanan katliamlar psikolojisini bozdu¤u için geri dönmüfl memleketine ve mevsimlik iflçi olarak gelmifl Polatl›’ya. Devletin Kürtlere yönelik imha ve inkâr politikalar› yüzünden zorunlu göçle birlikte metropollere gitmek zorunda kalm›fllar. Orada da geldikleri yeryüzünden d›fllanm›fllar. Tüm bunlardan flikayetçi ‹smail abi. “Buraya gelmeyi ben istemedim” diyor, “devlet ya korucu olacaks›n ya da köyü terk edeceksin diyor” diye ekliyor. (Ankara)

Ülkemiz egemenleri kurakl›¤› bahane ederek su tasarrufuna gidilmesi için çeflitli kampanyalar örgütlerken öte yandan suyumuzu emperyalistlere peflkefl çekmektedirler. Yaflanan kurakl›¤a “suyu az kullan›n, ya¤mur duas›na ç›k›n” vb. önerilerle “çözüm” bulmaya çal›flan egemenler faturay› yine emekçilere kesiyor. Akarsular›m›z› uluslararas› flirketlerin talan›na açarak halk›n suya ulafl›m›n› engelleme ve bunu bir rant alan› haline getirme çabas›nda olan egemenler, halk›n sa¤l›¤›n› da yok say›yor. ‹zmir’de su kaynaklar›n›n zehirlenmesi ise bunun son örne¤i. ‹zmir Büyükflehir Belediyesi de suyun tasarruflu kullan›lmas› ça¤r›s› yapan belediyelerden. Belediye su sorununu çözmek ad›na Efemçukuru’nda bir baraj kurmak istiyor. Ancak baraj›n kurulaca¤› havzada TÜPRAG Madencilik taraf›ndan alt›n madeni açma çal›flmalar› yap›l›yor. Belediye bu flekilde ‹zmir halk›na siyanürlü su içirilmesinin de önünü açm›fl oluyor. Kanadal› Elrado Gold tekelinin Türkiye’deki ad› olan TÜPRAG Madencilik’in Uflak Eflme’deki alt›n madeni daha önce Dan›fltay karar› ile “insan sa¤l›¤›na ve çevreye telafisi mümkün olmayan zararlar verece¤i” gerekçesiyle kapat›lm›flt›. Dan›fltay’›n bu karar›na ra¤men maden, çal›flmalar›na son vermifl de¤il. Ayn› flirketin flimdi de baraj havzas›nda alt›n madeni açmak istemesi ‹zmir halk›n› kayg›land›r›yor. Yaflanan bu geliflmelere karfl› Bergama, Eflme, Havran/Küçüdere Elele Hareketi aktivistleri 29 A¤ustos günü biraraya gelerek Eski Sümerbank binas› önünde bir bas›n aç›klamas› yapt›lar. “Su hayatt›r, suyuna sahip ç›k”, “Susuz hayat olmaz” yaz›l› pankart tafl›yan çevreciler Efemçukuru’nda alt›n madeni açma haz›rl›klar›n› protesto etti. Aç›klamay› okuyan Halil Gezer; Ankara’da yaflanan su sorununa dikkat çekerek aç›k kanalizasyon sistemine dönüflen K›z›l›rmak’›n çözüm olarak sunuldu¤unu söyledi. Gezer ayr›ca ‹zmir’in içme suyu havzas› durumundaki Efemçukuru’nda alt›n madeni aç›lmas›n›n kabul edilemez oldu¤unu dile getirdi. Eylem, “Suyuna sahip ç›k” sloganlar› ile sona erdi. (H. Merkezi)


8

7-20 Eylül 2007

82

E m p e r y a l i s t l e r, u fl a k l a r › , destekli I r a k ’ t a Kürtler için oluflan yeni statüden hareketle, kimi çevreler Kürtler için muazzam tarihi f›rsatlar›n ortaya ç›kt›¤›n› iddia ettiler. Sözünü ettikleri bu “tarihi f›rsatlar›n” beraberinde getirdi¤i-getirece¤i tehlikeleri görmezlikten geldiler.

ABD

Kürtler ve baz› gerçekler ABD emperyalizmi ve suç ortaklar›n›n Irak iflgaliyle birlikte, Kürtler ve Kürt ulusal sorununun gündemdeki yeri ve a¤›rl›¤› giderek artt›. Bunun nedeni, Irak Kürdistan›’ndaki Kürt önderliklerin iflgalcilerle iflbirli¤i yapmalar› ve bundan dolay› da iflgalci emperyalistlerin deste¤ini kazanmalar›d›r. Irak sokaklar›nda batakl›¤a batan bir ABD, Irak’taki Kürt önderliklere daha çok ihtiyaç duyacakt›r. Bir anlamda, Ortado¤u’daki emperyalist projeleri için Kürtler bir seçenek olarak gündeme geleceklerdir. Tabi ki bu seçenek emperyalistlerin ç›karlar›yla uyumlu oldu¤u müddetçe varl›¤›na devam eder. Ç›karlar farkl›lafl›nca Kürtleri her zaman oldu¤u gibi, yine katliamlar ve sürgünler bekler. Tarih sayfalar› bugüne kadar bu gerçeklerle doludur. Tüm bu gerçeklere ra¤men, Irak Kürdistan›’nda ortaya ç›kan yeni olufluma karfl› Kürt topraklar› üzerinde egemenliklerini sürdüren faflist ve gerici iktidarlar harekete geçmekte gecikmediler. Çünkü; çok iyi biliyorlar ki, Irak Kürdistan›’ndaki her yeni durum, Kürtlerin yaflad›¤› di¤er parçalar› da etkiler. Hat›rlanaca¤› gibi, Irak sald›r›s›nda kendinden çok emin olan ABD, arkas›ndan da Suriye ve ‹ran’› iflgal etme planlar›n› yap›yordu. Fakat Pentagon’daki hesap, Ba¤dat sokaklar›nda flimdilik bozuldu. Ama ABD emperyalizminin ‹ran’› tam olarak teslim alma plan› hala sürüyor. Keza, Suriye hükümeti bafltan itibaren daha teslimiyetçi ve uzlaflmac› bir rota izledi. Ve gelinen aflamada da izledi¤i bu çizgiden dolay› biraz daha geri plana düflmüfltür. fiimdiki tablo bu. Fakat bu tablo yeni geliflmelere ve dengelere ba¤l› olarak de¤iflebilir. TC ise, bafl›ndan beri efendisini hedef almaktan çok, bu iki ülke egemen s›n›flar›na koflulsuz olarak

uluslararas› emperyalist haydutlar›n koyduklar› kurallara teslim olmalar›n› öneriyordu. Bunu da ‘bar›fl’ ve ‘huzur’ ad›na yap›yordu. Oysa TC’nin gerçek korkular›ndan biri, iflgal sonras› oluflacak yeni flekilleniflte Kürtlere ileri düzeyde biçilecek rollerden kaynaklan›yordu. Nitekim ABD emperyalistlerinin, Irak’tan sonra, Suriye ve ‹ran’daki muhalif Kürt partilerine dönük ortaya koydu¤u politika sürekli TC’yi rahats›z etti. Bundan hareketle de, “PKK’nin de arkas›nda ABD vard›r” temelinde aç›klamalar, Türkiye iç kamuoyunda çeflitli flahsiyetler taraf›nda gündeme getirilmifltir. Hala da getirilmektedir. Özellikle Kandil’e dönük öngörülen bir sald›r› hareketine ABD’nin, bugünkü ç›karlar›ndan dolay› s›cak bakmamas›, bu iddia sahiplerini daha pervas›z aç›klamalar yapmaya itmektedir. Tabi TC yaln›z bu aç›klamalarla yetinmedi-yetinmiyor. Bir yandan içte Kürtlere dönük imha ve yok sayma politikas›n› sürdürürken di¤er yanda da, yukar›da alt›n› çizerek belirtti¤imiz korkular›ndan dolay›, ‹ran ve Suriye ile Kürt parti ve örgütlerine karfl› ortak mücadele etmek için çaba sarf ediyor. Ki bu yönlü korkular› ad› geçen devlet yönetimleri de yafl›yordu. Nitekim bunun pratik ad›mlar› at›ld›. Ve o ad›mlar bugün daha da tehlikeli bir boyut almaya do¤ru gidiyor. Tabi ki pürüzsüz de¤il, pürüzlü bir tarzda ilerliyor. Ama flu bir gerçek ki; Kürt parti ve örgütlerine karfl› ortak bir tutum izlemeleri gerekti¤i konusunda hemfikirdirler. Bu hemfikirlilik di¤er çeflitli uluslararas› diplomatik ve ekonomik iliflkilerde de yeni ittifaklar ve anlaflmalar gündeme getirecektir. Ve nitekim ‹ran’la yap›lan son ‘Gaz Anlaflmas›’ buna en iyi örnektir.

Kürtleri zor günler bekliyor ABD destekli Irak’ta Kürtler için oluflan yeni statüden hareketle, kimi çevreler Kürtler için muazzam tarihi f›rsatlar›n ortaya ç›kt›¤›n› iddia ettiler. Sözünü ettikleri bu “tarihi f›rsatlar›n” beraberinde getirdi¤igetirece¤i tehlikeleri görmezlikten geldiler. Kürtler gibi ezilen, mazlum bir halk›n, bölgeyi kan gölüne çeviren emperyalist iflgalcilerle ayn› karede görülmesinin, iflgal karfl›t› güçler ve ezilenlerin cephesinde nas›l bir düflüncenin oluflmas›na yol açaca¤›n› ve bunun da ezilen halklar›n kardeflli¤ine ve birli¤ine nas›l bir darbe vuraca¤› üzerinde düflünme gere¤ini hiç duymad›lar. Tabi bu bak›fl aç›s›n›n ideolojik olarak nereden beslendi¤i aç›kt›r. Bu burjuva milliyetçi pragmatist yaklafl›m, bir halk› emperyalist ç›karlar›n peflinden sürüklemeyi, güç dengelerinden ve çeliflkilerden yararlanma ustal›¤› olarak de¤erlendirmektedir. Ezilenler, mücadelelerinde güç dengelerini hesaba katt›klar› gibi, düflmanlar› aras›ndaki çeliflkilerden de yararlan›rlar. Ama tüm bunlar› do¤ru bir tarzda baflarmalar› için de, ba¤›ms›z düflünme, ba¤›ms›z hareket etme perspektifine sahip olmak zorundad›rlar. Oysa bugün yap›lan ve yap›lmaya çal›fl›lan, hakl›dan yana de¤il, haks›z ve güçlü olandan yana bir politika izlemekten baflka bir fley de¤ildir. Daha da ilginç olan Kürt halk›n› böyle zorlu bir yaflama mahkûm eden de, topraklar›n› bölüp parçalayan da bu emperyalist haydutlard›r. Yani, dünün k›y›mc›lar› bugün “kurtar›c›” olarak tarih sahnesine ç›k›yorlar. Oysa gerçek olan flu ki; onlar›n peflinde olduklar› tek fley, bölgenin zenginlik kaynaklar›d›r. Var olan ç›karlar›n› koruma sevdas›d›r. Onlar ç›karlar›n› hiç kimseyle paylaflmazlar ama ç›karlar›n› iyi korumak için zaman zaman k›r›nt›lar sunarlar. Bölüp

parçalarlar. Kendi ç›karlar›na hizmet edecek kukla yönetimler yarat›rlar. Ve tüm bu politikalarda ezilen halklara özgürlük ve demokrasi de¤il, egemenlik ve kölelik getirir. Bu demektir ki; ezilen halklar›n, uluslar›n kurtuluflu anti-emperyalist, anti-kapitalist ve anti-feodal bir mücadeleyi içermek zorundad›r. Bu zorunluluk, ezilenlere zor ve zahmetli bir yolda yürümeyi dayat›yor. Gerçek olan budur. Ama özgür bir gelece¤e de ancak bu devrimci yoldan yürünerek ulafl›labilir. Evet Kürtler için zor bir dönemdir dedik. fiengal’de ezidi Kürtlere karfl› katliamlar gerçekleflti. ‹ran hükümeti günlerdir Kandil Da¤› ve di¤er s›n›r boylar›n› bombal›yor. Yüzlerce Kürt köylüsü köylerini terk etmek zorunda kald›. Maddi ve manevi anlamda büyük kay›plara u¤rad›. Dahas› ‹ran, Irak Kürdistan› s›n›rlar› içerisinde operasyonlar yürütme haz›rl›¤› içindedir. Yine TC içte yürüttü¤ü operasyonlar›n yan› s›ra, Irak Kürdistan›’n›n s›n›rlar› içindeki baz› bölgeleri bombalamaktad›r. Ve emperyalist efendisi ABD ile ‘s›n›r ötesi’ bir operasyon için pazarl›klar yapmaktad›r. ABD emperyalistleri bugüne kadar mevcut ç›karlar›ndan dolay› böylesi bir iflgal hareketine s›cak bakmad›. TC’nin ‹ran ile iliflkilerindeki son durumdan hareketle bu tavr›n› sürdürmeye devam edebilece¤i gibi, s›n›rl› bir operasyon noktas›nda TC. ile bir anlaflmaya da varabilir. Sorunun bir yan›n› bu olufltururken di¤er yanda “demokrasi” ve “özgürlük” söylemlerini dillerinde düflürmeyen ABD ve AB’li emperyalistler tüm bu olup bitenler karfl›s›nda ya sa¤›r sultan› oynuyorlar ya da zaman zaman temenni dileklerinde bulunuyorlar. Çünkü; onlar için önemli olan bölgesel ekonomik ç›karlar›d›r. AB’li emperyalistleri, faflist ‹ran hükümetinin Kürtlere ya¤d›rd›¤› bombalar ve verdi¤i idam kararlar›ndan önce, petrol ve do¤al gaz kaynaklar› ilgilendiriyor. Bundan dolay› da ABD ile ‹ran hükümeti aras›nda ç›kan gerilimde de daha yat›flt›r›c› bir rol oynamay› tercih ettiler. K›sacas›, emperyalistler ve bölgedeki gerici ve faflist devletler sorunun yarat›c›s›d›rlar. Asla çözücüsü olamazlar. Kendi ç›karlar› için zaman zaman oynad›klar› Kürt kozundan dolay› uzatt›klar› elin, Kürtler taraf›ndan havada b›rak›l›p ret edilmesi, Kürtleri gerçek müttefiklerine-dostlar›na ve özgürlü¤üne daha da yak›nlaflt›rm›fl olacakt›r. Bunun kolay olmad›¤›n› biliyoruz. Bu bir. ‹kincisi; bölgenin di¤er ezilen halklar›n›n kendi gerici ve faflist yönetimlerine karfl› tak›nacaklar› tutum, yani Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakk›n› sahiplenip savunma konusunda ortaya koyacaklar› güven verici bir pratik, mevcut güvensizlikleri güvene dönüfltürerek, emperyalistlerin ve gericilerin planlar›n›n bozulmas›na hizmet edecektir. Bu demektir ki; sorun sadece Kürtlerin durufluyla bitmiyor. Bölgenin di¤er ezilen halklar›n›n ve ilerici güçlerin tutumu da çok önemlidir. Ezilenlerin birli¤i ve kardeflli¤i ancak böylesi güven verici pratik tutumlarla hayat hakk› kazanabilir.


9

82

7-20 Eylül 2007

TKP/ML T‹KKO gerillas› Mehtap Kara flehit düfltü

Geçen say›m›zda Hozat-Kinzir da¤lar›nda ç›kan çat›flmada bir TKP/ML T‹KKO gerillas› olan Mehtap Kara’n›n flehit düfltü¤ü haberini yay›nlam›flt›k. Devletin isim aç›klamamas›na ra¤men yerel kaynaklardan bilgi alan ve cenazeyi sahiplenmek isteyen okurlaram›z›n tüm çabalar›na ra¤men cenazenin al›nmas› yönünde bir ad›m atmayan Savc›l›k, “bizde böyle bir bilgi yok”, “arazi may›nl›, gidip alamay›z” gibi çeliflkili aç›klamalar yapmakla yetinmifltir. Buna ra¤men çeflitli

bölgelerdeki Partizan okurlar› ailesine ulaflmaya çal›flm›fl, cenazenin al›nmas› yönünde çabalar›n› sürdürmüfltür. Erzincan’da ulafl›lan akrabalar› bu yönde ikna edilmeye çal›fl›lm›fl, ancak ailenini geri tav›rlar› sonucu k›sa süreli bir gözalt› olay› yaflanm›flt›r. Sonuç olarak cenaze ailesi taraf›ndan al›n›p defnedilmifltir. Devrimci ve komünistler baflta olmak üzere toplumun tüm muhalif kesimlerine yönelik sald›r›lar›na h›z veren devlet, flehirlerde ç›kard›¤› TMY, PVSK vb. yasalarla, gerilla faaliyetinin oldu¤u bölgelerde ise bir dizi operasyonla sald›r›lar›n› sürdürmektedir. Irak Kürdistan›’nda PKK’yi gerekçe gösteren, esas›nda ise bölgede farkl› kayg›lar› olan devlet “güvenlikli bölge” ilan etti¤i illerde OHAL uygulamalar›na h›z vermifltir. Gerillan›n ana yurdu Dersim’de devletin bu sald›r› furyas›ndan nasibini almaya devam etmektedir. Yaklafl›k iki ay öncesinde 20’ye yak›n köylü gözalt›na al›n›p tutuklan›rken, gerillaya yönelik operasyonlar düzenlenmifltir.

1 A¤ustos 2007 tarihinde HozanOvac›k-Çemiflgezek k›rsal›na dönük düzenlenen operasyonlar devletin ve burjuva bas›n›n aç›klamalar›na göre 5.000 TC askeri kat›lm›flt›r. 1 A¤ustos 2007 tarihinde Mercan Da¤lar›’nda HPG gerillalar› ve TC askeri aras›nda ç›kan çat›flmada HPG alan sorumlular›ndan Medeni Kod adl› gerillan›n da oldu¤u 6 HPG gerillas› flehit düflmüfltür. Skorsky ve Kobra helikopterlerinin kullan›ld›¤› operasyonda devlet kendi kay›plar› hakk›nda flaibeli rakamlar verirken, gerilla kay›plar› konusunda da çeliflkili haberler vermifltir. Yine ayn› gün (1 A¤ustos 2007) Hozat-Kinzir Da¤lar›nda y›¤›nak yapan TC askerlerini fark eden T‹KKO gerillalar› ile asker aras›nda sabah saat 08:00 s›ralar›nda çat›flma bafllam›flt›r. TC askerini fark eden ve çat›flmay› bafllatan gerillalar operasyondan bir kay›pla kurtulmufltur. TKP/MLT‹KKO gerillalar›n›n açt›¤› ilk atefl sonucu 2 TC askeri öldürülmüfltür. Çat›flma s›ras›nda Mehtap Kara isimli gerilla flehit düflmüfltü. TC ise bölgedeki may›nlar ve gerillan›n açt›¤› atefl sonucu operasyon süresince

10’u aflk›n kay›p vermifltir. Kinzir çat›flmas›na ait spekülatif bir dizi haber yayan devletin amac›, çat›flmada flehit düflen ve yaralanan gerillalar›n sahiplenilmesini engellemektir. Kinzir Ormanlar›’ndaki çat›flmada Eylem kod adl› bir HPG gerillas› da flehit düflmüfltür. Bölgedeki operasyonlarda 5000’e yak›n asker indiren devlet Kinzir Ormanlar›’n› yakm›flt›r. 10 gün boyunca yanan arazide ciddi oranda mefle a¤açlar› zarar görmüfltür. Ülkenin çeflitli yerlerinde yanan ormanlar için timsah gözyafllar› döken devlet, Dersim’de gözünü k›rpmadan ormanlar› yakmaktad›r. Dersim topraklar› devletin orman yakma politikas›yla yeni tan›flm›yor. Halk ormanlar› yakanlar›n kim oldu¤unu bilmektedir. Ancak bu gerçekli¤i çarp›tmaya çal›flan baz› karakol komutanlar› “PKK tarz de¤ifltirdi, çat›flmada orman› yak›p dumandan yararlanarak kaçmaya çal›fl›yor” fleklinde yalan haberler yaymaktad›r. Bölgede gerillaya yönelik imha operasyonlar›n›n durdurulmas› ve yanan ormanlar için duyarl› tüm devrimci-demokrat-yurtsever güçleri harekete geçmeleri ise insan olman›n bir zorunlulu¤udur.

Gerillaya karfl› kimyasal silah kulland›! fi›rnak’›n Uludere ilçesinde 23 A¤ustos tarihinde faflist TC ordusu ile HPG gerillalar› aras›nda yaflanan çat›flmada 11 gerilla kimyasal silahlarla katledildi. Ailelerin cenazeleri almak için Uludere Cumhuriyet Savc›l›¤›’na yapt›¤› baflvurular ise reddedildi. Gerilla cenazelerinin kitlesel bir flekilde sahiplenilmesinden korkan devlet, cenazeleri ailelere vermiyor. Savc›l›k, ailelerin avukatlar›n›n da görüflme talebini kabul etmiyor. Aileler; HPG gerillalar› Zarife Ad›belli (Roza Mardin), fienay Güçer (Delila Meyaser), Rahime Tuncer (Avesta Amed), ‹dris Babat (Xwinrej Botan), Ahmet Kara (Adok Fargin) ‹shak Yakut (Amed Akda¤), Deniz Türk (Andok Deniz), Eyüp Haydar (Erdal Serkeftin), Aziz Muhammed (Eflref Cilo), Nas›r Ayd›n (‹syan Brusk) ve Cebrail Turan (Rohat Dilpak)’›n katledildi¤i çat›flmada devletin kimyasal silah kulland›¤›n› aç›klad›. Köylüler çat›flman›n yafland›¤› bölgede 2 at ve 8 küçükbafl hayvan›n yedikleri otlardan zehirlenerek telef oldu¤unu dile getirdi. Cenazeleri alamayan aileler çocuklar›n›n Uludere’de topra¤a verildi¤i mezarlar› ziyaret etti. Aileler cenazelere kat›l›m ve serhildan ça¤r›s› yapt›. Çat›flmada topra¤a düflen Rahime Tuncer’in (Avesta Amed) ailesi fi›rnak dönüflünde Antep’te sloganlarla karfl›land›. Aileyi fiahinbey ilçesinde yaklafl›k 2 bin kifli karfl›lad›.

Kitle çat›flmada katledilen gerillalar›n resimlerini tafl›rken s›k s›k “fiehit nam›r›n” sloganlar›n› hayk›rd›. Öte yandan Uludere’de yaflam›n› yitiren HPG’liler Deniz Türk (Andok Deniz) ve ‹shak Yakut (Amed Akda¤) ile 1989’da yaflam›n› yitiren PKK’li Saim Türk (fievger) için Diyarbak›r’da taziye evi kuruldu. Taziye evleri ziyaretçi ak›n›na u¤rad›. DTP Manisa ‹l Örgütü’nden 30 kiflilik bir grup da, Bitlis’in Tatvan ilçesi k›rsal›nda 31 Temmuz’da ç›kan çat›flmada yaflam›n› yitiren HPG’li Fecrettin Eren (Mahir) için Ayd›n’›n Ortaklar ilçesindeki evine taziye ziyaretinde bulundu. ‹stanbul, Ümraniye 1 May›s Mahallesi’nde de Apocu Gençlik ‹nsiyatifi taraf›ndan fi›rnak’›n Uludere ilçesinde yaflam›n› yiti-

ren 11 HPG’li için bir anma eylemi yapt›. Eylemde “fiehit nam›r›n”, “Biji Serok Apo” sloganlar› at›ld›.

Diyarbak›r’da halk sahiplendi Uludere ilçesi k›rsal›nda ç›kan çat›flmada yaflam›n› yitiren 11 HPG’liden 4’ünün ailesi Diyarbak›r’da ‘fiehit namirin’ slogan›yla karfl›land›. fienay Güçer (Delila Meyaser), Ahmet Kara (Andok Farqin), ‹shak Yakut (Amed Akda¤), Deniz Türk’ün (Andok Deniz) yak›nlar›, Diyarbak›r’›n Bismil ilçesi Üçyol mevkiinde aralar›nda DTP’li yöneticilerle kurum temsilcilerinin de bulundu¤u yaklafl›k 20

araçl›k bir konvoy taraf›ndan karfl›land›. HPG’li fienay Güçer’in annesi Gülsüm Güçer, burada ‘Bukê Delalê’ türküsünü söyledikten sonra, ‘Kürt halk›n›n bafl› sa¤olsun. K›z›m Kürdistan flehididir’ fleklinde konufltu. Konvoy buradan Kulplular taziye evine hareket etti. Bu s›rada DTP Merkez ilçe binas› önünde yaklafl›k 250 kiflilik bir grup, Hatboyu Caddesi’nde bulunan Kulplular taziye evine do¤ru sessiz bir flekilde yürüyüfle geçti. ‘fiehit namirin’, ‘Amed flehitlerine sahip ç›k’ slogan› atan kalabal›k grup, taziye evinde 4 HPG’linin ailesini ‘Ey flehid riya te riya me ye’, ‘fiehit namirin’ slogan›yla karfl›lad›. Karfl›laman›n ard›ndan grup sloganlar atarak, oturma eylemi yapt›. Taziye evine 11 HPG’linin foto¤raflar› as›l›rken, kad›nlar a¤›tlar yakt›. Devlet, bu katliam ile Kürt halk›na yönelik imha ve inkâr tutumunu sürdürdü¤ünü bir kez daha gösterdi. Kürt halk›n›n 20 y›l› aflk›n bir süredir yürüttü¤ü mücadeleye azg›nca sald›ran faflist TC devleti, gerilla savafl›na yönelik tahammülsüzlü¤ünü Uludere’de yaflanan katliamla bir kez daha ortaya koydu. Devlet kimyasal silah›n yan›nda cenazelerin kitlesel bir flekilde sahiplenmesini engellemek amac›yla cenazeleri vermedi. Son olarak Diyarbak›r’da yaflanan serhildanla gerillay› kitlesel olarak sahiplenen Kürt halk› devletin kolluk güçleri ile üç gün boyunca çat›flm›fl ve flehitler vermiflti. (H. Merkezi)


10

7-20 Eylül 2007

82

i r e l l a l h i ak h e d r e l e an h s i p a H F T ipi yasalarla art›r›l›yor!

Karfl› dural›m!.. Hapishanelerdeki hak ihlalleri hiçbir azalma göstermeden devam ederken, bir yandan da hak ihlalleri yasallaflt›r›l›yor. 28 Temmuz 2007 tarihli genelge ile tutsaklar›n en önemli iletiflim araçlar›ndan biri olan görüfller, ellerinden al›nmaya baflland›. Bas›na, seçime kat›lan ve ba¤›ms›z milletvekili olarak Meclis’e giren DTP’lilerin tutsaklarla görüflmesini engellemek için ç›kar›lan de¤ifliklik olarak yans›sa da bu iflin görünen ve küçük bir bölümünü oluflturuyor. Yay›nlanan genelgedeki de¤ifliklerle asl›nda devrimci, demokrat, yurtsever ve tüm muhalif tutsaklar haklar›ndan mahrum ediliyor. Görüfl ve görüflçüler yasal olarak polis müdahalesine aç›l›yor. Dikkatler daha çok 5. maddeye çekilmek istense de, genelgenin 1. maddesi esas de¤ifliklikleri içermekte. 1. maddede: “Hükümlü ve tutuklular, birinci f›krada say›lanlar d›fl›nda kalan 3 ziyaretçisinin ad› ve soyad› ile bilmesi halinde adresinin ceza infaz kurumuna kabulünden ve kendisine bu hususun tebli¤ edildi¤i tarihten itibaren 10 içinde bildirir. Bu ziyaretçiler ölüm, a¤›r hastal›k, do¤al afet, hükümlü ya da tutuklunun nakli ya da ziyaretçinin ziyaret olana¤›n› ortadan kald›racak yerleflim yeri de¤iflikli¤i gibi zorunlu haller d›fl›nda de¤ifltirilemez. Ceza ‹nfaz Kurumu yönetimince, gerekli görülmesi halinde bildirilen ziyaretçiler hakk›nda, ziyarette bulunmalar›nda sak›nca bulunup bulunmad›¤› konusunda kolluk arac›l›¤›yla araflt›rma yap›l›r. Sak›ncal› görülenlere ziyaret izni verilmez ve yeni ziyaretçinin bildirilmesi istenir” deniliyor. F tiplerince pek çok fley, ucu aç›k ve belirsiz ifadelerle hapishane yönetiminin keyfi uygulamalar›na b›rak›lm›fl durumda. Bu son genelgeyle tutsaklar›n görüfl haklar› da tamamen keyfi engellemelere aç›k hala getirilmifltir. “Sak›ncal›” neyi ifade etmektedir? Kime göre sak›ncal› kriteri uygulanacakt›r? Muhalif kesimi sindirmek ve devrimci tutsaklar› daha çok tecrit etmek isteyen devlet, devrimcileri d›flar›dan yal›tmak ve F tipi tecriti kuvvetlendirmek istemektedir. Ona göre her türlü muhalif

kimlik kendisi için çok sak›ncal›d›r. Çünkü devrimciler, sömürü düzenin, sömürücülerin ve koruyucular› devletin varl›¤›na sak›nca getirmektedir. Bu sald›r› di¤er sald›r›lar gibi sadece içeriye dönük de¤il d›flar›ya dönük de yap›lm›fl bir sald›r›d›r. 1. maddedeki ilk ibare de devletin tutsaklar› görüfl haklar›ndan mahrum b›rakmas›n›n farkl› bir yolunu içermektedir. Tutsaklar›n F tiplerine getirildikleri 10 gün içinde 3 görüflçüsünü bildirmifl olmas›n› zorunlu k›lan madde sald›r›n›n daha boyutlanmas›n› sa¤l›yor. Genelge ç›kal› çok olmad› ama flimdiden tutsaklar› ma¤dur b›rakmaya bafllad›. Tekirda¤ 2 Nolu F Tipi’ne bu ay içinde götürülen bir tutsa¤›n görüfl talebi, 10 günlük süreyi geçirdi¤i gerekçesiyle geri çevrildi. Kaç y›l orada kalaca¤› belli olmayan bu tutsa¤›n kald›¤› süre boyunca yak›nlar›n› görmesi, 10 günlük süre bahanesiyle engellenmifl oldu. Bu yasal düzenlemeyle devrimci ve muhalif tutsaklar hapishane yönetimince ilk günlerden kontrol alt›na al›nmaya çal›fl›l›yor. Soruflturma terörü ile 15 aya varan görüfl cezalar›yla tutsaklar› ailelerinden ve yak›nlar›ndan tecrit eden devlet, bununla da yetinmiyor. Her türlü hak aray›fl› soruflturma ve cezalarla karfl›lanan tutsaklar ald›klar› cezalar bitmeden yenileriyle karfl›lafl›yor. Art›k ald›klar› görüfl cezalar› bitse bile tutsaklar, “sak›ncal›” bulunan pek çok kifliyle görüflemeyecek. Bu karar› verecek olanlar›n, devletin kolluk güçlerinin yani polisin özel olarak TMfi’nin verece¤i düflünülürse durumun vahameti daha da ortaya ç›kacakt›r. Herhangi bir flekilde devletin sak›ncal› listesine ald›¤› devrimci, demokrat, muhalif, ayd›n kimlikli insanlar keyfi bir flekilde görüfllere al›nmayacak, içerideki insanlar›n görüfl cezas›na maruz b›rak›lmad›klar› zamanlarda da sadece aileleri ile görüflmeleri sa¤lanmaya çal›fl›lacakt›r. Ayn› zamanda devlet ve özelde hapishane yönetimi, görüfl aramalar› s›ras›nda ziyaretçilere yapt›¤› insan onuruna yak›flmayacak

uygulamalar›, sözlü ve fiili sald›r›lar› boyutland›racak ve karfl› ç›kanlar› “sak›ncal›” olmakla tehdit edecektir. Bu içeriye ve d›flar›ya bir bütün olarak yap›lan sald›r› ile devlet devrimcileri teslim alma çabas›na bir ivme daha vermektedir. Genelgenin keyfi uygulamalara daha çok yön vermesi ile önümüzdeki süreçte tutsaklara ve ziyaretçilerine dönük sald›r›lar›n daha da ciddi boyuta ulaflaca¤› görül-

mektedir. Özellikle tutsaklar en temel ihtiyaçlar› olan sa¤l›k konusunda ciddi s›k›nt›lar yaflamakta ve tedavileri ya hiç yap›lmamakta ya da hastane gidifllerinde fiili sald›r›larla eziyet haline dönüfltürülmektedir. Son olarak Sincan F Tipi Kad›n Hapishanesi’nde yaflan›lan hak ihlalleri bize flu flekilde ulaflm›flt›r: - Zeliha Bulut adl› tutsak 7 A¤ustos’ta difl rahats›zl›¤› için revire ç›km›fl ancak doktor kendisine “han›mefendi” diyerek hakaret etti¤i gerekçesiyle muayene etmeden d›flar› atm›flt›r. Ard›ndan 3 ay iletiflim araçlar›nda men cezas› istemiyle hakk›nda soruflturma aç›lm›flt›r. Ayn› tutsak revire gitmek için dilekçe vermifl, ancak götürülmemifltir. Gerekçe olarak ise

tutsaklar›n ancak 20 günde bir revire ç›kabilece¤i, bu sürenin dolmad›¤› söylenmifltir ve tedavi hakk› tekrar k›s›tlanm›flt›r. - Deniz Tepeli adl› tutsak da revire ç›kmak için dilekçe verdi, ancak 3 hafta geçmesine ra¤men revire ç›kar›lmad›. Bu ve buna benzer hak ihlalleri baflka tutsaklara da yap›ld›. - Fadime Özkan adl› tutsak daha önce hastaneye götürülmüfl fakat muayene s›ras›nda askerler odadan ç›kmad›¤› ve doktorda müdahalesiz kald›¤› için muayene olmam›fl ve bu konuyla ilgi suç duyurusunda bulunmufltur. Ancak valilikten, askerler ve doktorun yarg›lanmas›na izin verilmedi¤ine dair cevap gelmifltir. Savc›l›¤a yap›lan suç duyurular›na ise her zaman kovuflturmaya yer olmad›¤›na dair cevap gelmifltir. Bu defa bu bile yap›lmad›. - Hapishanedeki içme sular› sa¤l›ks›zd›r ve tutsaklar flifle suyu sat›n almak zorunda kal›yor. Yemekler oldukça kötü ve ayn› türde ç›k›yor. Yemeklerden kaynakl› üç PKK’li tutsak kar›n a¤r›s›, ishal gibi s›k›nt›lar yaflad›lar. - Ankara’da yaflan›lan su kesintileri hapishanelere de yans›d›. Günde 3 defa yar›mflar saat su verilirken, s›cak su ise uzun zamand›r verilmiyor. - Malatya’dan Münevver fieker isimli tutsak sevkle Sincan Hapishanesi’ne getirildi ve giriflte ç›plak aramaya maruz b›rak›ld›, kabul etmedi¤i için zorla arand›. Sonras›nda “gardiyanlar› darp etti¤i” gerekçesiyle 20 gün hücre cezas› istemiyle hakk›nda soruflturma aç›lm›flt›r. Münevver fieker’in gardiyanlar hakk›nda yapt›¤› suç duyurusu ise sonuçsuz kalm›flt›r. - Tutsaklar›n avukatlar›yla görüflmeye giderken ka¤›t kalem götürmesi engellenmeye bafllanm›flt›r. Avukat görüfllerine giderken tutsaklara yanlar›ndaki gardiyanlar provoke edici ve hakaret içeren sözler söylemektedir. - Resmiye Vatansever’in 10 A¤ustos günü avukat›yla görüflmesi çeflitli bahanelerle engellenmifltir.


11

82

7-20 Eylül 2007

Beyo¤lu Polis Karakolu’nda bir cinayet daha! Son aylarda iflkence ve kötü muamele olaylar› ile ad›ndan s›kça söz ettiren Beyo¤lu Polis Karakolu yine gündemde. AKP hükümetinin jet h›z›yla ç›kard›¤› polise OHAL yetkisi tan›yan yasa ile birlikte polisin icraatlar› da artmaya bafllad›. Güvenli¤i sa¤lamak ad›na görev yapt›¤› iddia edilen polis, ülkemizde her türlü kirli iliflkinin merkezinde uyuflturucu ve mafya a¤›n›n tam ortas›ndad›r. Dahas› polis esas olarak halk›n her türlü demokratik talebini bast›rman›n, kontrol alt›nda tutman›n en etkili araçlar›ndan biri. Devletin faflist karakterine uygun bir flekilde faflist ideoloji ile yap›land›r›lan bu kurumun görevi halka devrimci ilericilere sald›rmak korku salmak iflkence yapmak ve öldürmektir. Bu konuda oldukça baflar›l› bir grafik çizen polisin bu icraatlar›n›n münferit bir durum olmad›¤› ise çok aç›k. Gözalt›na al›nan herkese potansiyel suçlu gözüyle bakan polis için iflkence yapmak, adam öldürmek s›radan bir durum. Daha önce ‹HD ‹stanbul fiubesi’nde yap›lan bas›n aç›klamalar› ile defalarca kamuoyuna duyurulan polis vahfleti bir kez daha can ald›. Sokaktan geçen insanlara “karakolun önünden geçtin” bahanesiyle iflkence yapan,

hiçbir gerekçe olmadan gözalt› yaparak karakolda döven Beyo¤lu Karakolu Polisleri bu kez Nijerya uyruklu bir insan› katletti. Yap›lan tüm baflvurulara ra¤men yine de münferit bir olay olarak kalan bu iflkence oda¤› karakolun yeni kurban› Nijeryal› Festus Okey. 31 A¤ustos günü Beyo¤lu Polis Karakolu’nda polisler taraf›ndan kurflunlanarak öldürülen Nijerya göçmeni, polisin gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koydu. Gözalt›na al›nd›ktan sonra karakoldan cesedi ç›kar›lan Festus Okey’in arkadafllar› halen gözalt›nda tutulan Mamaria Ogan’›n hayat›ndan endifleli. Polis özellikle ‹stanbul’da yaflayan göçmenlere karfl› terör estiriyor. Papa’n›n Türkiye ziyareti s›ras›nda polis taraf›ndan zorla çal›flt›r›ld›klar› kamuoyuna yans›yan göçmenler kayg› içinde yafl›yor. Çünkü her an gözalt›na al›nabilir, iflkence görebilir veya karakolda öldürülebilirler. Ç›kart›lan “Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu“ile birlikte polis katliamlar›n› art›k daha özgürce yapabilecek ve buna benzer tablolarla art›k daha s›k karfl›laflaca¤›z. Tüm bu vahflete karfl› demokrat ilerici kamuoyunun tepki göstermesi ve katliamc›lardan hesap sormas› gerekiyor. (‹stanbul)

Dikmen Vadisi halk› eylemlerine devam ediyor Kentsel Dönüflüm Projesi kapsam›nda evleri y›k›lmak istenen Dikmen Vadisi halk›, y›k›m için kendilerine gönderilen tebligatlar› yakt›. Halk, Belediye Baflkan› ‹. Melih Gökçek’in o¤luna ait olan bir milyon dolar de¤erindeki villan›n y›k›lmas› için kendilerinin haz›rlad›¤› tebligat› da belediye önüne b›rakt›. Seçim öncesinde durdurulan y›k›mlara, seçimlerden sonra tekrar bafllanmas› ve 200 kadar y›k›m karar›yla 15 gün içinde evlerin boflalt›lmas›n›n istenmesi üzerine mahalleliler, Büyükflehir Belediyesi önünde bir araya geldi. S›k s›k “Melih flafl›rma sabr›m›z› tafl›rma”, “‹flgalci de¤il hak sahibiyiz” sloganlar›n› atan kitle, y›k›m için evlerine gönderilen tebligatlar› yakt›. “Nereye gidelim? Sokaklarda çad›rlarda m› yaflayal›m?” diye soran mahalleliler, belediye önünde çad›r açt›. Mahalleliler ayn› zamanda kendilerinin haz›rlad›¤›, Melih Gökçek’in o¤luna ait olan Oran’daki bir milyon dolar de¤erinde villan›n y›k›m karar›n›, “Tebligat öyle de¤il böyle iletilir” diyerek, belediye binas› önüne b›rakt›. Dikmen Vadisi Bar›nma Hakk› Bürosu Baflkan› Tar›k Çal›flkan, çözüm için u¤raflmalar›na ra¤men herhangi bir sonuç alamad›klar›n› belirterek, “Vadiye kimse y›k›m için gelmesin. Vadiye çözüm için geleceksiniz. Aksi takdirde vadide oluflacak tüm olumsuzluklardan ‹. Melih Gökçek sorumludur. Art›k uslu çocuk olmayaca¤›z” dedi. Gökçek’in belediyecilik anlay›fl›n›n halka düflmanl›kla bir oldu¤unu söyleyen mahalleliden Müzeyyen Kesimci de, tek taleplerinin yerinde ›slah oldu¤unu söyleyerek, Ankaral›lar›n Dikmen Vadisi’nde yaflananlara duyars›z kalmamas›n› istedi. Kesimci, “Dikmen Vadisi’nde gecekondularda yaflam›yor olsan›z da, bizler de sizler gibiyiz, y›k›lmak istenen sizin de evlerinizdir, yok say›lan sizin de yaflam›n›zd›r” dedi. (Ankara)

Zeynel Durmufl mezar› bafl› fl›nda an›ld›

‹stanbul’da 1 Eylül 2001 tarihinde polis müdahalesinde yaflam›n› yitiren HADEP Gençlik Kollar› üyesi Zeynel Durmufl, Mardin’in Nusaybin ‹lçesi’ndeki mezar› bafl›nda an›ld›. Anma törenine kat›lan DTP Mardin Milletvekili Emine Ayna, DTP Genel Baflkan Yard›mc›s› Bayram Altun ve genel merkez yöneticileri, DTP Mardin il ve ilçe örgütlerinin yönetici ve üyeleri ile Nusaybin, K›z›ltepe ve Derik belediye baflkanlar›n›n da aralar›nda bulundu¤u yüzlerce kifli

50 araçl›k konvoyla Nusaybin’e ba¤l› Topafll› (fiiewflke) Köyü’ne geldi. Konvoyda bulunanlar köy giriflinde asker ve korucular taraf›ndan durdurularak kimlik ve üst aramas› yap›ld›. Konvoydakilerin isimleri de polisler taraf›ndan bir deftere not edildi. Kitle uzun süre arama için köy giriflinde bekletildi. Daha sonra köye giren kitle, “Bê serok jiyan nabê”, “fiehid namirin”, ”Biji afliti” sloganlar›n› att›. Mezarl›¤›n etraf›ndan jandarma, korucu ve sivil polisler taraf›ndan yo¤un güvenlik önlemleri al›nd›. Ayr›ca tören kameralarla kaydedildi. Sayg› duruflunun ard›ndan konuflma yapan DTP Mardin ‹l Baflkan› Cemal Veske, operasyonlar›n durdurulmas›n› istedi. Mardin Gençlik Meclisi Üyesi

Memduh Aflkan da yapt›¤› aç›klamada, Zeynel Durmufl’un bar›fl ve demokrasi flehidi oldu¤unu söyledi. Aflkan, “Mücadelemizin genç ve yi¤it yürüyüflçüsü olan Zeynel Durmufl yoldafl›m›z›n flahadetinin 7. y›l dönümünde mezar› bafl›nda an›yoruz. Zeynel yoldafl›m›z 1 Eylül Dünya Bar›fl Günü’nde bar›fl ve demokrasi mücadelesi u¤runa yaflam›n› feda etmifltir. Bizler O ve O’nun gibi bu yolda flehit düflenlerin yolunda her zaman ilerleyece¤iz. Biz genç yoldafllar› O’nun hayallerinin yürütücüsü olaca¤›z” dedi. Aç›klaman›n ard›ndan kitle köyden ayr›larak DTP Nusaybin ‹lçe binas›na geldi. ‹lçe binas›nda Durmufl’un hayat›n› anlatan sinevizyon gösterimi yap›ld›. Etkinlik konuflmalarla son buldu. (H. Merkezi)


7-20 Eylül 2007

12

82

Ayazma’da dram sürüyor!

‹kitelli Ayazma’da “Kentsel Dönüflüm Projesi” kapsam›nda y›k›lan evlerin üstüne kurulu çad›rlarda yaflam mücadelesi devam ediyor. Ço¤unlu¤unu T. Kürdistan›’ndan göç eden/ettirilen Kürt emekçilerin oluflturdu¤u mahalle, ‹stanbul’un birçok emekçi semtini de tehdit eden Kentsel Dönüflüm Projesi’nin gazab›na u¤rad›. Ayazma’n›n hemen ilerisinde yer alan Atatürk Olimpiyat Stadyumu’nun görüntüsünü bozdu¤unu iddia eden Büyükflehir Belediyesi ve Küçükçekmece Belediyesi k›fl›n ortas›nda evleri y›kt›. Bölgede oturan emekçilerin bir k›sm› Bezirganbahçe’de kurulan TOK‹ konutlar›nda ayl›k 300–350 TL’lik taksitlerle 20-25 y›ll›k ödeme sonucunda “ev sahibi” olacakken bu paray› ödeyemeyenler ise sokakta kald›. fiu an y›k›nt›lar›n üzerine kurulu bulunan çad›rlarda tüm olanaks›zlara ra¤men yaflama tutunmaya çal›flan Ayazma sakinleri bugünlerde oldukça tedirgin. K›fl›n yaklaflmas› ile birlikte Ayazmal›lar kara kara düflünmeye bafllad›. ‹stanbul’da ya¤murlar›n ya¤mas› ile birlikte y›k›k dökük evleri sular alt›nda kalan, çad›rlar›na sular damlayan Ayazma sakinleri sorunlar›n›n çözülmesini istiyor. Ancak yetkililerin sesleri duydu¤u yok. Belediye Baflkan› Aziz Yeniay gazete ve televizyonlara verdi¤i demeçlerde çad›rlar›n da sökülüp at›laca¤›n› söylüyor. Ekonomik durumu oldukça kötü olan Ayazma sakinleri bu aç›klamadan tedirgin. Gidecek bir yerleri, bafllar›n› sokacak bir yuvalar› yok. Ayazma’daki geliflmeleri daha yak›ndan takip etmek amac›yla yeniden yola ç›k›yoruz. Geçen süre içerisinde Ayazma’da nelerin de¤iflmifl olabilece¤ini düflünürken yine harabeleri and›ran y›k›k dökük evleri ve moloz y›¤›nlar›n› görüyoruz. Daha önce de söylefli yapt›¤›m›z, bizimle sorunlar›n› paylaflan Saime ablan›n yan›na gidiyoruz. Son dönemlerde gazetecilerin s›k s›k gitmesinden olsa gerek çocuklar bu duruma al›flm›fl. “Foto¤rafç›lar geldi” diye ba¤›ran küçü¤ün sesini duyuyoruz önce. Ard›ndan Saime abla ve Erzurumlu yan komflusu. Saime abla bizi yine her zamanki güleryüzü ve s›cakl›¤› ile karfl›l›yor. Ayazma ile ilgili bir geliflmenin olup olmad›¤›n› ö¤ren-

mek için bize sorular soruyor. Bir haber al›r›m umudu ile can kula¤› ile bizi dinliyor. K›fl›n yaklaflmas› ve aylard›r çad›rlarda yafl›yor olmalar› onu iyice bunaltm›fl. Bu yüzden bize dikkat kesiliyor. Ancak bizim de bildiklerimiz s›n›rl›. Öte yandan Belediye Baflkan›n›n aç›klamalar› da iç aç›c› de¤il. Saime abla ya¤murun ya¤mas› ile yaflad›klar›n› dile getiriyor. Çad›rlar› sular alt›nda kalm›fl. K›fl› nas›l geçireceklerinin kayg›s› alm›fl yürümüfl. Çocuklar› ile birlikte ya¤mur alt›nda kalm›fllar. Saime abla çok dertli, içini döküyor bize. Belediyenin onlar› afla¤›lamas›ndan, yok saymas›ndan, devletin vurdumduymazl›¤›ndan dert yan›yor. “Böyle devlet olmaz olsun” diyor. Ayazma sakinleri yaflad›klar›n› bir kabullenmifllikle anlat›yor. Bu koflullara k›smen bir al›flm›fll›k var. fiu anda belediyeyi zorlama anlam›nda gündemlerinde bir fley yok. Saime abla çocuklar›n›n ve kendisinin sa¤l›k durumundan uzun uzun söz ediyor. Komflusuyla kurdu¤umuz s›cak sohbetten ayr›larak y›k›nt›lar›n aras›ndan di¤er çad›rlara yöneliyoruz. Her yerde moloz y›¤›nlar› var. Yolun üstünde oynayan çocuklar dikkatimizi çekiyor. Bir tarafta milyarlarca dolar› bir gecede cebine indiren asalak hortumcular, öte yandan molozlar›n aras›nda hayata tutunmaya çal›flanlar... Bu, çeliflki, düzenin nas›l da egemenlerin ç›karlar› için iflledi¤ini gösteriyor. ‹ki ad›m ilerde kurulan dev stadyum ile uygar ça¤dafl bir kent görüntüsü yarat›laca¤› söylenirken yan›bafl›nda emekçiler ifl bulam›yor, çad›rlarda yafl›yor ve yeterli sa¤l›k imkânlar›ndan faydalanam›yor. K›sacas› insanca yaflayam›yor. Devletin, egemenlerin tüm propagandalar›na inat gerçekli¤i tüm ç›plakl›¤› ile yerlere seriyor karfl›m›zdaki görüntüler. Cumhurbaflkanl›¤› tart›flmalar› ve yarat›lan suni gündemlerle halk›n gerçek gündeminin nas›l karart›ld›¤›n› daha iyi anl›yoruz bu tablo karfl›s›nda. Onlar çocuklar›n›n tedavi edilmesini ve çal›flabilecekleri bir ifl istiyor. Egemenlerin tüm ç›kar kavgalar›ndan en fazla zarar görenler onlar. Çünkü kim baflbakan veya cumhurbaflkan› olursa olsun onlar›n yoksul yaflamlar›nda de¤iflen bir fley olmuyor. Milyonlarca emekçi gibi açl›k ve yoksullukla bo¤ufluyorlar. Bu yaflananlar karfl›s›nda ne belediyenin ne de devletin hiçbir çözüm önerisi var. Onlar kasalar›n› daha

fazla doldurman›n, ülkeyi daha çok pazarlaman›n derdinde. Enkazlar›n aras›ndan geçerken bu düflünceler sürüklüyor bizi. Tabi bir de yetmezliklerimiz tak›l›yor. Halk, bu yaflam koflullar› içinde devletin yap›s› konusunda ne kadar bilinçli olsa da, örgütlenmeye ne kadar ihtiyaç duydu¤u gözlerimizin önünde. Birlik olman›n, dayan›flman›n önemi daha bir anlafl›l›r oluyor bizim için. Çocuklar›n gülümseyen gözlerine bakarak bir di¤er eve geçiyoruz. Evin kap›s› yok, yolda karfl›laflt›¤›m›z ve daha önce gazetemiz için söylefli yapt›¤›m›z Kas›m abi el sall›yor bize. Traktörle bir kap› tafl›yor. Hemen yard›m ederek indiriyoruz. Kas›m abi k›fl haz›rl›klar›na bafllam›fl, flu anda iflsiz, ifl ar›yor. Ayazma’da yaflanan sorunlar karfl›s›nda en fazla koflturan emek sarf eden insanlardan. Gündüz vakti gitti¤imiz için Çad›r Kent’te fazla kimseyi bulam›yoruz. Ayazma’n›n tam karfl›s›nda kurulan Halkal› Toplu Konutlar›’n›n dev bir tabelas› ile karfl›lafl›yoruz. “Modern dünyan›n ça¤dafl kenti” yaz›yor. Say›s›z apartman gö¤e yükseliyor. Belki de yak›nda Ayazma’n›n yerinde de böylesine büyük ve görkemli yap›lar yükselecek. Yükselecek yükselmesine de içinde kim oturacak? Kentsel Dönüflüm Projesi ad› alt›nda Ayazma halk›na yap›lan eziyet devam ediyor. Evleri y›k›l›p çad›rlarda yaflamaya mecbur b›rak›lan Ayazma halk›, sorunlar›n›n çözülmemesine karfl›n Belediye Baflkan› Aziz Yeniay’›n Radikal gazetesinde do¤ru olmayan iddialarda bulunmas› üzerine ‹HD’de bir bas›n aç›klamas› düzenledi. Aç›klamay› yapan Ayazma Çad›rkent Komisyonu Üyesi Bar›fl Turan, Küçükçekmece Belediye Baflkan› Aziz Yeniay’›n 20 A¤ustos tarihinde Radikal gazetesinde, kirac›lar›n durumu ili ilgili verdi¤i röportaj›n tamamen as›ls›z oldu¤unu belirterek, “Çünkü say›n baflkan›m›z tespit edilen kirac›lar›n 150 kifli oldu¤unu, daha sonra 250 kifli oldu¤unu söylüyor. Böylece ‘konutlarda bofl yer yok’ diyerek bizleri konutlara yerlefltirmek istemiyor. Bu tamamen as›ls›z ve gerçek d›fl›d›r. Oysa flu an 22 hanemiz ve 10’a yak›n çad›r›m›z var ve bu insanlar bofl konutlara yerlefltirilebilir” dedi. Turan, Belediye Baflkan› Yeniay’›n ev sahiplerine ‘Kirac›lar›n›z› ç›kartmad›¤›n›z müddetçe tahsil edilece¤iniz konutlara yerleflemeyeceksiniz’ dedi¤ini belirterek, “Bu do¤rultuda ev sahipleri kirac›lar›n› yaka paça soka¤› att›r›p, kendileri evlerini y›kt›lar” diye konufltu. Bahçe Konutlar›’nda 2 bin 640 adet konut yap›ld›¤›n› ve bu konutlar›n birço¤unun bofl oldu¤unu belirterek flunlar› söyledi: “Baflkan Yeniay, Ayazma’da yaflayanlar›n say›s›n› abartarak ve 250 kiflinin çad›rlarda yaflad›¤›n› iddia ederek bofl konut olmad›¤›n› söylüyor. Oysa birçok kifli mahallenin kötü flartlar› yüzünden oradan göç etmifltir. Bu yüzden birçok konut bofl kalm›flt›r. Bas›n yay›n organlar›, bilim adamlar› ve ayd›nlar Ayazma Mahallesi’ne gelerek gerçek bir tespit yapabilirler.” Aç›klama sonunda bas›na ça¤r› yapan Ayazmal›lar, tüm bas›n›n Ayazma’y› ziyaret etmesini ve gerçekleri insanlara yans›tmalar›n› istediler. (‹stanbul)

›t›m› n a t p a Kit

Kitab›n ad›: Yaflad›m Diyebilmek için Yazar›: Mitka Gribçeva Türü: Roman-Anlat› Yay›nevi: Yar Yay›nlar› Kitab›n yazar› “Seni Halk Ad›na Ölüme Mahkum Ediyorum” roman›n›n da yazar›. Bu ikinci kitab›nda yazar Mitka Gribçeva mücadele yoldafl›, ayn› zamanda efli olan Dimitir Gribçev’i anlat›yor. Hem kendi tan›kl›¤›na baflvuruyor hem de Dimitir Gribçev’in tan›d›¤› mücadele yoldafllar›n›n anlat›lar›na yer vererek anlat›yor.Dimitir’in çocuklu¤u, Bulgaristan Komünist Partisi ile tan›flmas›, örgütlenmesi, devrim öncesi süreçteki mücadelesi, tutsakl›k, sürgün ve partizanl›k y›llar›, zafer ve zaferden sonraki Bulgaristan’›n inflas›ndaki canlabaflla yürütülen-yürüttü¤ü çal›flmalar›n› vb. anlat›yor. Yazar her ne kadar Dimitir’in yaflam›n› anlat›yor da olsa, beraberinde kendi yaflam›n›, yaflanm›fl olan dönemlerdeki Bulgaristan Komünist Partisi’ni, BKP’nin yönelimini, zafer sonras› oluflturulan cephe hükümetini ve BKP’nin seçimleri kazan›fl›, 2. Emperyalist Paylafl›m Savafl› ve iflgalle harabeye dönen bir ülkenin yeniden infla edilifl çal›flmalar›n› da anlat›yor. Yine BKP’nin bafl›na geçifli ve ölümünü anlat›yor. Parti içinde ç›kan sol sekter çizgi ve “kifliye tapma” gibi anlay›fllar, bunlar›n yaratt›¤› tahribatlar ve verilen mücadeleler sonras›ndaki mahkum edilifllerden de kesitler bulmak mümkün. Kitapta, yazar›n de¤erlendirme ve yorumlar›nda, yer yer yaflanm›fll›klar›n (olumsuz) etkisiyle duygusal yaklafl›mlar sergiledi¤i de görülse, bu özünü karartan bir durum de¤il. “Yaflad›m Diyebilmek ‹çin” yazar›n birinci kitab› olan “Seni Halk Ad›na Ölüme Mahkum Ediyorum”u bir nevi tamamlayan bir kitap oldu¤u söylenebilir. Yazar›n yada birinci kitab›n kahraman›n›n devrim sonras›ndaki yaflad›¤› vs. anlat›mlar›yla... Okunabilecek bir kitap diyebiliriz. (Bir ‹K okuru)


13

82

7-20 Eylül 2007

Ülkemizde köylülerin s›k›nt›lar› sürüyor Ülkemizde köylülerin s›k›nt›lar› her gün artarak devam ediyor. Artvin Hopa’da çay üreticilerinin s›k›nt›lar›n› ö¤renmek için çay üreticisi köylülerle görüfltük. Görüfltü¤ümüz köylüler birçok sorununu anlatt›. Burada çay› tarladan toplamak, al›m yerine getirip satmak çok s›k›nt›l›. Sabah erkenden tarlaya giden kad›nlar ya¤mur ya da s›cak dinlemeden çay toplamak zorundalar. Akflam eve geldiklerinde ise yemek haz›rlamak ve evin di¤er iflleriyle ilgilenmek zorundalar. Bütün bunlar›n üstüne burada kontenjan denen bir uygulama var, o da; flu her üretici günde en fazla 100 kilo çay satabiliyor. Yani tarlaya gitti¤iniz zaman ne kadar çay toplarsan›z toplay›n belirlenen kilonun üzerinde çay satam›yorsunuz. Toplanan çaylar›n ayn› günde sat›lmas› gerekti¤i için toplanan di¤er çaylar güneflte yan›yor ve ifllenemez hale geliyor. Buralardaki arazi yap›s›n›n çok engebeli olmas›ndan kaynakl› tarlalar da¤lar›n yamac›nda her sabah engebeli yollar› afl›p uzak yerdeki tarlalar›na giden köylüler gittikleri yerden bir defada getirebilecekleri bütün çay› getirip satmak istiyorlar fakat uygulanan kontenjan nedeniyle yo¤un bir emek sonucu toplad›klar› çay› satamayan köylünün fazla çaylar› yan›yor. Köylü e¤er her gün tarlaya gidip sadece 100 kilo çay toplarsa bu sefer de bu ifller günlerce sürece¤i için hem o patikalar› her gün gidip gelmek, o s›ca¤a ya da ya¤mura günlerce maruz kalmak zorunda olacak hem de çay› o kadar süre tarlada bekleyemeyece¤inden kuruyup bofla gidecek. Bu sorunlar›n d›fl›nda bir de özel çay flirket-

lerinin köylüleri nas›l sömürdü¤üne bakal›m. Çay›n› özel flirketlere satmak zorunda kalan köylüler hiçbir garantisi olmayan flirketlere çay satmak zorunda kal›yorlar. Bu flirketler bazen “iflas ettik” deyip köylülerin paras›n› gasp edebiliyorlar. Ço¤u zaman da köylüye ödemeyi kuru çay olarak yap›yorlar. Görüfltü¤ümüz bir köylü “biz k›fl›n çay m› yiyece¤iz?” diye sitem ediyordu. Ayr›ca sat›lan çay›n paras›n› ne zaman alacaklar›n› da köylüler bilemiyor. Görüfltü¤ümüz köylülerin sorunlar›n› kendilerinden ö¤renelim. Daha biz sorulara bafllamadan s›cak bir karfl›lama ile karfl›lan›yoruz... Köylü kad›n: Hofl geldiniz, sefa geldiniz. - Yaflad›¤›n›z sorunlar nelerdir? - Çay toplamak çok zor hem de bu s›cakta... Devlet bir de kota koymufl, flimdi bizim satabilece¤imiz çay 100 kilo çay. Devletten çok flikayetçiyiz… - Peki kota kontenjan ne demek, ne gibi s›k›nt›lar› var? - Yani günde 100 kilo çay satabiliyoruz. (Önündeki çaylar› göstererek) Ha bu çay olmufl geçiyor, devlet alsayd› bu çay kurumayacak, geçmeyecekti. Özele verin diyor, neden özele verin diyor ki. Özel de 2 sene sonra m› verecek, 3 sene sonra m› verecek, kuru çay m› verecek. Biz de zarar ediyoruz. - Bu kotaya karfl› neler yapmak laz›m? - Kotay› m› devleti mi öldürmek laz›m? Kimin s›rt›ndan o koltu¤a oturmufl ne devleti yahu devlet benim devletim benim. Toplanm›fllar bizim s›rt›m›za aln›m›z›n terini adamlar yiyorlar. Keflke

sonu gelmez bir batakl›¤a sürükler. Bu yüzden bir ço¤u aktif üretimden vazgeçerek iflgücünü satmak zorunda kal›yor. Bu da topraklar›n tek elde toplanmas›na neden oluyor ve modern toprak a¤alar› ortaya ç›k›yor. Böyle yerlerde sömürü, niteli¤ini daha da net bir flekilde ortaya koyuyor. Daha fazla toprak sahibi olduklar› için söz hakk› da onlar›nd›r. ‹flçi yevmiyelerinin ve çal›flma saatlerinin belirlenmesinde rolleri büyüktür. Ve topraklar›ndaki çal›flma flartlar› çok a¤›rd›r. Ancak bunlar bile onlar›n sömürülmedi¤i, hakk›n›n yenmedi¤i anlam›na gelmiyor. Örne¤in bir dönüm tarladan ortalama 5 ton domates al›nmaktad›r. Kilosu

ü l y ö K

Malum ülkemizin genel ço¤unlu¤u köylerden oluflmaktad›r. Köylü nüfusu ülke nüfusunun neredeyse yar›s› kadard›r. Ancak böyle büyük bir kitle uzun y›llardan beri sürekli bir kenara itilmifl, görülmemifl, fark edilmemifl ya da öyle yap›lmak istenmifltir. Kendi kaderine terk edilmifl bu insanlar yaflamak için verilen bu savafl›n güzel bir örne¤ini sergiler. Bafll›ca geçim kaynaklar› olan tar›m ve hayvanc›l›ktan süreçteki emperyalist politikalar nedeniyle hiçbir flekilde faydalanamamaktad›r. Hem üretime s›n›r konulmas› hem de ürünün pazarlanmas›ndaki engeller (tefeci, tüccar) üreticiyi

çay›m›z olmasayd› biz de rahat olurduk. Bu çay› biz (yan›nda oturan k›z›n› göstererek) bunun dershanesi için topluyoruz, müdüre toplad›¤›m için elim gitmiyor hevesli toplayay›m. Parayla çocuk okutuyorlar. Geçen sene 1.5 milyar, bu sene 1.5 milyar aha ben öldüm çaydan ald›¤›m› ona veriyorum. - (Önümüzdeki tarlay› göstererek) Bu çay› kaç günde toplayabiliyorsunuz? - 2-3 günde toplayabilece¤imiz çay› kontenjan oldu¤u için 15-20 günde toplayaca¤›z, tabi çay kuruyup yanmazsa. Özel de alm›yor, zaten o da bizi kand›r›yor. Paray› verecek mi vermeyecek mi belli de¤il. Bazen de iflas ettik deyip param›z› vermiyorlar. (Toplad›¤› çaylar›n üzerine oturarak) Aha iflte çal›flm›yorum, lanet olsun devlete. - (Köylü kad›n›n k›z›na) Üniversiteden beklentilerin nelerdir? Köylü k›z: Beklentim bifley yok ki. Kazananlar da ifl bulam›yorlar. E¤itim sistemi ezberci olmas›n, paras›z olsun, okul bitince ifl olsun.

da o kadar az oluyor. Ancak burada en büyük zarar› yine üretici yafl›yor. Bütün bir sezon gece gündüz çal›fl›p eme¤inin kazanc›n›, götürüp tefeci gibi üretimle alakas› olmayan kiflilerin eline b›rakmas› katlan›lacak bir durum de¤ildir. Yukar›da da de¤indi¤imiz gibi birçok üretici bu nedenlerden dolay› topra¤›n› satmak ve iflçilik yapmak zorunda kal›yor. Ancak bu da çözüm de¤il. Zaten iflçi yevmiyelerinin, düflük, çal›flma saatlerinin uzun olmas› insan› yine ç›kmaza sürüklüyor. Karn›n› doyurmak için sürekli çal›flmas› gerek-

. . . k a olm

1 0 0 YKR’den sat›l›r, toplam 5000 YTL eder, net kâr budur. Bu paran›n büyük bir k›sm› zaten üretim maliyeti olarak harcan›r. Arazi ne kadar büyükse maliyet de buna paralel olarak art›yor. Geriye kalan k›sm› ise köylünün k›fl boyunca ancak karn›n› doyurmaya yetiyor. Hükümetin tar›m› tasfiye eden politikalar› yetmezmifl gibi bir de araya tefeci, tüccar gibi kifliler girip ürünün elden ç›kar›lmas›n›, hale götürülmesini, tafl›nmas›n› vs. üstlenir. Üreticiden ürünü düflük fiyata al›r, bir sonraki kifliye daha yüksek fiyata satar. Araya ne kadar kifli girerse kiflilerin eline geçen para

mektedir; çünkü ald›¤› yevmiye ancak günübirlik ihtiyaçlar›n› karfl›lamaktad›r. Bir birikim yapmas› ancak bo¤az›ndan kesmesine ba¤l›d›r. Zaten yapt›¤› birikimi de sezon sonunda doktorlara vermektedir. 9-10 saat boyunca yak›c› günefl alt›nda iki büklüm dolaflmak sonucunda bir hastal›¤a yakalanmak kaç›n›lmazd›r. Birçok kad›n tar›m iflçisi özellikle 35-40 yafl üstündekilerin hiç e¤ilemediklerini görüyoruz. Bunlar tarlada çal›flmas› bir yana ev ifllerini bile yapmakta zorlanmaktad›r. Havyac›l›kta da hemen hemen ayn› fleyler oluyor. Birkaç büyük bafl hayvan sahibinin baflka yerden geliri yoksa sadece bu iflten geçimini sa¤l›yorsa sa¤l›kl› geçinmesi imkans›z gibi bir fleydir. Hayvanc›l›ktan elde

(Sözü alan köylü kad›n): Karadeniz çocu¤unu gönderdiler fi›rnak’a, vurdu öldürdüler. Kendi çocuklar› askere gitmemifl. Devlet zannediyor ki Karadeniz milleti bir fley bilmiyor. Biz de biliyoruz art›k uyand›k, bizim bir laf›m›z tokatt›r ona... - Çay toplarken ne gibi zorluklarla karfl›lafl›yorsunuz? ‹kinci köylü: Çay› so¤ukta, ya¤murda ve s›cakta toplamak zorunday›z. Toplad›¤›m›z çay› ayn› gün satmal›y›z. Çay› satamazsak çay kuruyacak ya da yanacak ve kullan›lmaz hale gelecek. Devlet çaya kota koyuyor, kontenjan koyuyor, günde 100 kilodan fazla satam›yoruz. Böyle olunca sabah erkenden gitti¤imiz yerlerde az çay toplamak zorunda kal›yoruz. Bu da her gün her gün tarlaya gitmemiz demek. Tabi bu süre içinde çay tarlada kuruyor ve bir ifle yaram›yor. Kontenjan›n kald›r›lmas› laz›m... Köyde görüfltü¤ümüz di¤er köylüler de ayn› s›k›nt›lardan söz ediyorlar. Hopa YDG

etti¤i kazanç da ancak hayvanlar›n bak›m›na yetmektedir. Zaten meralar›n parsellenip bireylere sat›lmas› hayvanlar›n yem ihtiyac›n›n maliyetini yükseltmektedir. Tabii ki bu kadarla bitmiyor. Yaflanan yerin flartlar› da buna göre de¤iflir. Örne¤in ço¤unda okul yoktur köylerin. Camisi çoktur, çocuklar ABC’den çok flükretmeyi ö¤rensin diye. Hakk›n› aramaktansa flükretmeyi ö¤renmeleri daha uygundur. Yoksa efendilerinin uykular› kaçar. Bundand›r ki tefeci a¤abeyleri gelip bütün gün meydanda flükretmenin ne kadar önemli oldu¤u, zenginli¤in de kâr etmedi¤i, asl›nda zengin olman›n zararl› oldu¤u, karn›n doyuyorsa gerisinin yalan oldu¤u gibi vaazlar vermesi bizim için abes olmazd›. Ekolojik olaylardan da en çok köylü kesim etkilenir. Örne¤in küresel ›s›nma nedeniyle bir içme suyu s›k›nt›s› yafl›yoruz. Ama en çok etkilenen yine köylü kesim oluyor. Barajlarda su kesilmedi ama köylerin sular› çoktan kesildi bile. Sanki köydeki insanlar›n su içmeye ihtiyac› yokmufl gibi. Zaten yine bu konuda en bilinçli kesim köylülerdir. ‹çme suyunu sadece içmek ve yemek yapmak gibi temel ihtiyaçlarda kullanmaktad›r. Çamafl›r, bulafl›k, temizlik gibi ihtiyaçlar kesinlikle artezyen suyu ile giderilir. Ama bu bile onlar›n egemenlerin gözündeki de¤erini de¤ifltirmiyor. Yani insan olmak ama insanca yaflayamamak böyle bir fley iflte. Bursa Mustafa Kemal Pafla ilçesinden bir ‹K okuru


7-20 Eylül 2007

14

82

“Çok hassas ve ciddi bir geçifl dönemindeyiz!” Beflinci NKP (Maoist) Merkez Komitesi erine Geniflletilmifl Toplant› kararlar› üz bas›n toplant›s› metni

Say›n bas›n mensuplar›, Öncelikle, Nepal Yeni Demokratik Cumhuriyeti’ni infla etme sürecinde önder konumunda olan flanl› partimiz NKP(Maoist) Merkez Komitesi’nin sonuçlanan Beflinci Geniflletilmifl Toplant›s›’n›n önemli kararlar›n› anlatmak için düzenledi¤imiz bu bas›n konferans›na kat›lan bas›n mensuplar›na ve kitle örgütü temsilcilerine tüm kalbimle hofl geldiniz diyorum. “Büyük birlik ve büyük zafer” olarak sentezledi¤imiz tarihsel Beflinci Geniflletilmifl Toplant›n›n özetini duyurma flans›na sahip oldu¤umuz için onur ve sevinç duymaktay›z. 1) En son gerçeklefltirilen Beflinci Geniflletilmifl Merkez Komite Toplant›s›, NKP (Maoist) tarihindeki geniflletilmifl toplant›lar aras›nda özel bir öneme sahiptir ve 3 A¤ustos–8 A¤ustos tarihlerinde Kathmandu’da Balaju Sanayi Bölgesi’nde gerçekleflmifltir. a) Toplant› Baflkan Prachanda Yoldafl taraf›ndan 3 A¤ustos 2007’de saat 16’da fiehitler An›t›’nda lamban›n yak›lmas›yla alk›fllar eflli¤inde bafllam›flt›r. Bafllang›ç bölümünde büyük halk savafl›n›n ve kitle hareketinin büyük flehitlerine hürmette bulunulmufl, partinin çeflitli önderleri ve dan›flmanlar› geniflletilmifl toplant›n›n önemini ayd›nlatan anlaml› konuflmalar yapm›flt›r. b) Merkez Komite üyeleriyle birlikte bölge komite sekretaryalar›n›n üyeleri, Halk Kurtulufl Ordusu (HKO) sekretaryas›n›n flube üyeleri ve kitle ve cephe örgütlenmelerin merkez bürolar›n›n ve davetlilerin de yer ald›¤› 2.174 yoldafl yer alm›flt›r. 75 bölgeden 1.672 yoldafl, HKO’nun 7 tümeninden 455 yoldafl, Hindistan’dan 40, Avrupa’dan 5 ve Hong Kong’dan 2 yoldafl bulunmufltur. Bu parti tarihimizdeki en büyük toplant›d›r.

c) Baflkan Prachanda yoldafl›n siyasi önergesi üzerinden oluflan 42 tart›flma grubu 4 A¤ustos günü boyunca ve 5 A¤ustos sabah› topland›lar ve 5 A¤ustos günü grup liderleri yorum ve önerilerini 6 A¤ustos akflam›na kadar sundular. Baflkan Prachanda yoldafl 7 A¤ustos’ta belgenin içeri¤ini netlefltirdi ve sorular› cevapland›rd›. Belge oybirli¤i ile kabul edildi. d) 8 A¤ustos günü 42 yoldafl›n düflünce ve önerilerini sunduklar› kapan›fl program› gerçekleflti. Baflkan Prachanda yoldafl, tarihsel beflinci geniflletilmifl toplant›n›n büyük birlik ve büyük zafer toplant›s› oldu¤unu belirtti ve di¤er gün 5.30’da sona erdi. Sonunda gökleri delen sloganlar at›ld›. e) HKO (Halk Kurtulufl Ordusu) ve GKB (Genç Komünistler Birli¤i) toplant›n›n güvenli¤ini ald› ve merkezi komutanl›k lojistik ihtiyaçlar› karfl›lad›. Samana ve Sen-Çyang ailesi çeflitli kültürel etkinlikler düzenledi. 2) Geniflletilmifl Toplant›n›n merkezi sorunu Baflkan Prachanda Yoldafl taraf›ndan sunulan “Yeni ideolojik geliflimi ve yeni devrimci hareketi yaratmak için birlefl” önergesiydi. Önerge üzerine 42 gruba ayr›lan temsilciler üst düzeyde derin demokratik tart›flmalar yapm›fl ve önemli düzeltmeler yap›lm›flt›r. Önerilerle birlikte önerge en sonunda oybirli¤i ile kabul edilmifltir. Belgenin önemli yönleri afla¤›dad›r: a) Belgede üç önemli bölüm bulunmakta. ‹lk bölümde önemli ideolojik ve siyasi sorunlar tart›fl›ld›. ‹kinci bölümde geçmifl hareket ve bar›fl görüflmeleri gözden geçirildi. Ve üçüncüsünde önümüzdeki dönemin takti¤i ve partinin plan› ayd›nlat›ld›. b) “Baz› temel teorik sorunlar”

bölümünde uzlaflma, reform ve devrim üzerine Marksist ve oportünist bak›fl aç›s› aras›ndaki farklar sorunu ve devrimcilerin sa¤ tasfiyecili¤e, merkezci tereddütçülü¤e ve “sol” macerac›l›¤a karfl› MLM ve Prachanda Yolu’nda kararl› olmas› üzerine vurgu bulunmaktad›r. Günümüzde bar›fl görüflmelerinin ve devrimin bar›flç›l gelifliminin arka plan›nda devrimciler “statükodan memnun olmak, uzlaflma ve reformu her fley kabul etme ve devrimi ileriye götürmeyi reddetme” sa¤ e¤ilimine karfl› ideolojik mücadeleye özellikle öncelik vermelidir. Benzer flekilde, sa¤ ile sol aras›nda tereddüt yaflayan, devrim üzerine konuflan ancak pratikte sa¤ reformizmi uygulayan ve üzüntü, hayal k›r›kl›¤› ve kaç›fl davran›fllar›nda bulunan merkezci oportünizme karfl› mücadele de belgede vurguland›. Belge ayr›ca devrimcileri “somut koflullar›n somut tahlilini yapmadan öznel flekilde her türlü uzlaflmaya karfl› ç›kan” “sol” söylemli lafazanl›¤a ve macerac›l›¤a karfl› da uyarmaktad›r. c) Devrimin strateji ve takti¤ini tart›fl›rken, 2001’de gerçekleflen tarihsel ‹kinci Ulusal Konferans’ta siyasi taktik olarak belirlenen ve 2005’deki Çunwang Toplant›s›nda küçük de¤iflikliklerin yap›ld›¤› tüm parti konferans›, geçici hükümet ve

kurucu meclis seçimleri slogan›n›n sentezi olarak partinin taktikte esnek, demokratik devrim stratejisinde kararl› duruflu belgede netlefltirilmifltir. Benzer flekilde, Demokratik Cumhuriyet taktik slogan›yla iliflkili olarak Çunwang Toplant›s›ndaki karardan al›nt› yaparak belge flöyle demektedir: “Parti demokratik cumhuriyetten ne burjuva parlamenter cumhuriyeti biçimini ne de yeni demokratik cumhuriyet biçimini anlamaktad›r. Devlet iktidar›n›n yayg›n flekilde yeniden yap›land›r›lmas›nda, bu cumhuriyet, s›n›f, ulus, bölge ve cinsiyetle ilgili sorunlar› çözmek için çok partili bir geçifl cumhuriyeti olacakt›r.” d) Benzer flekilde, bar›fl görüflmelerinin bafllamas› ve ard›ndan geliflen olaylar sürecinde kendisini eski parlamenter ana ak›ma dahil etmeyen NKP (Maoist) 10 y›ll›k halk savafl›n›n kazan›mlar›n› korumak için kurucu meclis üzerinden Demokratik Cumhuriyetin yeni biçiminin kurumsallaflmas› amac›yla geçici uzlaflma sürecine girmifltir ancak flimdi, hükümete önderlik eden temel parlamenter partilerin 12 maddelik anlaflman›n ruhuna karfl› geldikleri ve NKP(Maoist)’le birli¤in temelini y›kt›klar› anlafl›lm›flt›r. Özellikle “Her ne kadar geçici devletin mümkün oldu¤unca tarafs›z (nötr) olmas›


15

82 için ordunun k›fllas›nda, HKO’nun ise kamplarda kalaca¤› ve devleti idare edecek tüm kararlar›n konsensüsle al›naca¤› söylense de, NKP(Maoist)’in teorik, politik ve manevi aç›dan hükümette bulunmas›na son vermek gerekmektedir, çünkü günümüzün geçifl dönemindeki devlet feodal, bürokrat ve komprador burjuvazinin devleti olarak iflletilmektedir” vurgusu çözümlemenin önemli bir sonucudur. Bu nedenle önergede geçici hükümete önderlik eden güçler ciddi bir flekilde uyar›larak flöyle denilmektedir: “Geçici hükümetin anlaflman›n ruhuna sad›k flekilde iflletilmesi güvence alt›na al›nmad›¤›, kurucu meclis seçimlerine karfl› gerici feodal komplolara ve teröre son verilerek cumhuriyet ilan edilmedi¤i, Madhesi’de bir dizi cinayet iflleyen suçlulara karfl› harekete geçilmedi¤i, kaybolan yurttafllar›n durumu a盤a kavuflmad›¤›, flehitlerin ailelerine yard›m edilmedi¤i, geçici anayasan›n ruhuna uygun olarak bilimsel toprak reformu süreci bafllamad›¤›, NKP(Maoist)’e yönelik terör, komplo, öldürmeler ve HKO’ya yönelik tehditler son bulmad›¤› takdirde NKP(Maoist)’in hükümeti b›rakarak harekete kat›lmaktan baflka alternatifi kalmam›flt›r.” e) Parti’nin taktiklerini 12 maddelik anlaflmadan geçici hükümete kat›l›ma kadar özetledi¤imizde bunun do¤ru ve politik aç›dan avantajl› oldu¤unu; ancak önergede bu süreçte yapt›¤› baz› hatalar ve zay›fl›klardan dolay› ciddi özelefltiriler vermifltir. 1- Son dönemde özellikle Gaur Katliam›n›n ard›ndan partinin uzlaflma ile mücadele aras›nda koordinasyonu nas›l sa¤layaca¤› konusunda hata yap›lm›flt›r. Bu, partinin zay›fl›¤›n›n esas yönüdür.

2- Parlamenter partilerle uzlafl›l›rken kitleler bu anlaflmalar üzerine bilgilendirilmeli ve mümkün oldu¤unca seferber edilmeliydi. Özellikle Baluwatar’da son dakikaya kadar federal devlet sistemi ve nispi seçim üzerine kitlelerin bilgilendirilmemesi gericilere ve oportünistlere parti aleyhinde, partinin Madhesi konusunda gündemini de¤ifltirdi¤i üzerine kar›fl›kl›k ç›karma f›rsat› tan›m›flt›r. 3- Geçici parlamentoya ve geçici hükümete kat›l›m›n ard›ndan, kitleler için asgari görevleri yerine getirmede haz›rl›k, plan ve mücadele ruhunda yetmezliklerle karfl›laflt›k. 4- Benzer flekilde, parti içi iletiflimde, d›fla yönelik propagandada, Madhesiler aras›ndaki çal›flmada, ekonomik alanda vb sorunlarda zay›fl›klar›m›z ortaya ç›kt›. f) Çözümlemede, partinin tekrar tekrar proleterleflmesi, düzelmesi ve sa¤lamlaflmas› ve partinin yeni çizgisi ve karmafl›kl›¤› (kompleksli¤i) üzerine anlaflma temelinde, yeni birli¤in gelifltirilmesi için özel politikalar›n ve planlar›n gelifltirilmesi karar› al›nd›. Buna uygun olarak, partinin merkezi düzeyde düzeltilmesinin ve kadrolar›n ve mümkün oldu¤unca kitlelerin kat›l›m› ile denetimin bafllat›lmas› için tüm merkez komite üyelerinin mülkiyetleri kamulaflt›r›lm›flt›r. Ayr›ca partinin örgütsel bünyesinde ve eme¤in bölüflümünde genifl çapl› de¤ifliklikler yapmak için yukar›dan köy birimlerine kadar örgütleri infla etmek için bir kampanya bafllat›lm›flt›r. g) Geniflletilmifl Toplant› ayr›ca çeflitli önemli ve güncel konular üzerine de farkl› kararlar alm›flt›r. Örne¤in; Madhesiler, propaganda ve e¤itim, kitle örgütleri, ulusal ve bölgesel cepheler, devrimci

kutuplaflma ve cumhuriyetçi cephe, enternasyonal komünist hareket ve devrimin üç silah› vb. üzerine önergeler kabul edilmifltir. h) Do¤al olarak, halk›n merak etti¤i en önemli konu, günümüz koflullar›n›n evrimi üzerine partinin önümüzdeki dönemdeki taktik ve planlar›d›r. Belge günümüzün siyasi durumunu “Çok kaygan biçimde ve ciddi devrimci bir krizin ortaya ç›kt›¤› bir dönem” olarak tan›mlamaktad›r. Benzer flekilde, feodal kraliyetçi güçler, statükocu burjuva parlamenter güçler ve devrimci demokratik güçler aras›ndaki üçgensel çeliflki varl›¤›n› korumaktad›r ve her biri kendi taraf›na do¤ru çekmeye çal›flmaktad›r. Vurgulanan gerçek ise kurucu meclis seçimlerinin gelece¤i, bu üç gücün göreceli üstünlü¤üne ba¤l›d›r ve devrimci demokratik güçler strateji ve taktiklerini düzenli bir flekilde uygulamal›d›r. Ülkenin büyük bir devrimci olana¤›n ve berbat bir yol kazas›n›n ön cephesinde yer ald›¤› vurgulanarak devrimci demokrat güçlerin do¤ru taktiksel ad›mlar› zaman›nda atmas›n›n önemi vurguland›. Bunun için, cumhuriyetçilerle sol güçler aras›nda güçlü birli¤i koruyarak genifl bir kitle hareketini yaratmaya yönelik ihtiyac› gösterdi. Yerel ve yabanc› gerici güçler, kurucu meclis seçimlerinden yana olmamalar› nedeniyle seçimleri engellemek için NKP(Maoist)’e iftiralar atmakta ve yasay› ve düzeni korumak amac›yla ordu seferber edilmektedir. Kitle hareketine yönelik çözümleme flöyle sona ermektedir: “Gündemdeki kurucu meclis seçimlerinin yarar›na uygun bir ortam› ve önkoflullar› yaratmak için ciddi bir inisiyatif sergilenmelidir.” Bunun için belge Yuvarlak Masa Konferans›,

Nepalli Maoistler hatalar› için özeleflflttiri verdi

7-20 Eylül 2007 Cumhuriyet ve Kurucu Meclis’in hareketin esas sloganlar› olmas› gerekti¤ine vurgu yaparak sonland›r›ld›. Ek olarak, ateflkese ve bar›fl sürecinin devam›na ihtiyaç oldu¤u vurgusu yap›larak “Günümüzün uluslararas› ve ulusal durumu hesaba kat›ld›¤›nda, bu tarz bir hareket ancak ateflkesi ve bar›fl sürecini devam ettirerek ileriye gidebilir” denilmifltir. 3) Geniflletilmifl Toplant›n›n ard›ndan yap›lan Merkez Komite toplant›s›nda Yuvarlak Masa Konferans›n› örgütleyebilmek için farkl› gruplar, siyasi güçler ve sivil toplumun temsilcileri aras›nda ajitasyonu gerçeklefltirecek, çeflitli sol güçler aras›nda birli¤i yaratmak için inisiyatif kullanacak ve önümüzdeki kurucu meclis seçimleri ve kitle hareketi için partinin manifestosunu haz›rlayacak üç farkl› komite kurdu. Yuvarlak Masa Konferans›n› haz›rlamak ve farkl› kesimlerle görüflebilmek için Ram Bahadur Thapa (Badal) yoldafl›n önderli¤indeki komite Barshamun Pun (Ananta) yoldafl, Matrika Yadav yoldafl, Hsila Yami yoldafl ve Lekhraj Bhatta yoldafltan oluflturulmufltur. Farkl› sol güçlerle görüflmeler gerçeklefltirmek için Mohan Vaidya (Kiran) yoldafl›n önderli¤indeki komite Barshamun Pun (Ananta) yoldaflla Dinanath Sharma yoldafltan oluflturulmufltur. Ayn› flekilde manifestoyu haz›rlamak için Dev Gurung yoldafl, Dinanath Sharma yoldafl, Matrika Yadav yoldafl, Hitman Shakya yoldafl, Pampha Bhusal yoldafl, Janardan Sharma (Prabhakar) yoldafl, Gopal Kirati yoldafl ve Khadka Bahadur Viswakarma yoldafltan oluflan komite Baburam Bhattarai yoldafl›n sorumlulu¤unda oluflturulmufltur. Gazeteci arkadafllar; Biz, Nepalliler, flu an çok hassas ve ciddi bir geçifl dönemindeyiz. Bu dönemde, devrimle karfl›-devrim, ileri ile geri s›k› bir flekilde çat›flmaktad›r. fianl› partimizin Merkez Komitesi’nin yeni sonlanan Geniflletilmifl Toplant›s› karfl›-devrimi ve gericili¤i yenip cumhuriyeti kurarak devrimi ve ileriyi desteklemek için tarihsel kararlar alm›flt›r. Bunun için, tüm yurtseverlerden, cumhuriyetçilerden ve sol siyasi güçlerden, sivil toplumdan ve medya çal›flanlar›ndan etkin yard›m ve destek bekliyoruz. Teflekkürler! 12 A¤ustos 2007 Prachanda Baflkan Nepal Komünist Partisi (Maoist)


18

7-20 Eylül 2007

82

Kabinedeki rötufllarla eski politikalara devam eçim sonuçlar› devrimciler için; kitlelerin durumlar›n›, yönelimlerini, flikâyetlerini, düzenle ba¤lar›n› ortaya ç›karmak aç›s›ndan ve nelerden etkilendiklerini görmek aç›s›ndan önemlidir. Biz de bu yaz›m›zda AKP’nin 4.s5 y›ll›k hükümeti boyunca yoksullu¤u art›rmas›na, gelir da¤›l›m›ndaki uçurumu büyütmesine, ülkemizin de¤erlerini emperyalistlere peflkefl çekmesine ra¤men; uygulad›¤› ekonomi-politikalarla ilgili nas›l bir yan›lsama yaratt›¤›na ve bu flekilde de önümüzdeki dönemde kabinede yap›lan birkaç küçük de¤ifliklik d›fl›nda (Meclis’in kadrolu ‹ç ‹flleri Bakan› A. Aksu’nun, yeni kabinede yer almamas›, “sol”dan transfer A. Günay’›n Kültür ve Turizm Bakan› olmas›, milli görüfl çekirde¤inin önemli ismi A. fiener’in milletvekili olmamas› vb.) aynen korudu¤u kadrosuyla bu politikalar› nas›l uygulayaca¤›na dair göz ataca¤›z.

S

“Topyekün mücadele” aç›klamas› yap›larak yak›lan iflaret fifle¤iyle birlikte estirilmeye çal›fl›lan flovenizm rüzgâr›n›n, darbe-fleriat ikileminin, cumhurbaflkanl›¤› seçiminde yaflanan t›kanmayla birlikte AKP’nin yaratmaya çal›flt›¤› “ma¤duriyet” pozlar›n›n aras›nda yaflanan seçimlerin ard›ndan yeni cumhurbaflkan› seçildi ve yeni hükümet de kuruldu. Hükümetin yeni olmas› icraatlar›n›n da yeni olaca¤› anlam› tafl›m›yor kuflkusuz. Hatta üzerinde yap›lan tüm tart›flmalara, darbe tehditlerine karfl›n c.baflkan› olarak A. Gül’ün seçilmesi ile hükümet cephesinde daha sorunsuz bir süreç yaflayacaklar› aç›kt›r. Unutulmamal›d›r ki; seçim sonuçlar› devrimciler için; kitlelerin durumlar›n›, yönelimlerini, flikâyetlerini, düzenle ba¤lar›n› ortaya ç›karmak aç›s›ndan ve nelerden etkilendiklerini görmek aç›s›ndan önemlidir. Biz de bu yaz›m›zda AKP’nin 4.5 y›ll›k hükümeti boyunca yoksullu¤u art›rmas›na, gelir da¤›l›m›ndaki uçurumu büyütmesine, ülkemizin de¤erlerini emperyalistlere peflkefl çekmesine ra¤men; uygulad›¤› ekonomi-politikalarla ilgili nas›l bir yan›lsama yaratt›¤›na ve bu flekilde de önümüzdeki dönemde kabinede yap›lan birkaç küçük de¤ifliklik d›fl›nda (Meclis’in kadrolu ‹ç ‹flleri Bakan› A. Aksu’nun, yeni kabinede yer almamas›, “sol”dan transfer A. Günay’›n Kültür ve Turizm Bakan› olmas›, milli görüfl çekirde¤inin önemli ismi A. fiener’in milletvekili olmamas› vb.) aynen korudu¤u kadrosuyla bu politikalar› nas›l uygulayaca¤›na dair göz ataca¤›z.

“Ekonomik istikrar aldatmacas›” AKP, 4.5 y›ll›k hükümeti boyunca çeflitli sermaye gruplar›n›n “biz parti kurmufl olsayd›k, isteklerimizi gerçeklefltirmede bu kadar baflar›l› olamazd›k” dedikleri icraatlara imza atm›fl bir partidir. Burjuvazinin memnun olmas› demek; halk›m›z›n ekonomik olarak daha fazla sömürülme olana¤›n›n artmas›, ekonomi-politikalar›n halklar›n ç›karlar›na göre de¤il burjuvaziye göre ayarlanmas› demektir.

AKP, çeflitli sermaye gruplar›n›n, IMF’nin, ABD’nin, AB’nin, DB’nin deste¤ini bu 4.5 y›l boyunca çok aç›ktan alm›flt›r. Bu desteklerin etkisiyle t›pk› 2002 seçiminde oldu¤u gibi son seçimde de medya AKP’yi parlatm›fl, toz kondurmam›flt›r. Ayr›ca, seçim de¤erlendirmesi yap›l›rken AKP’nin di¤er düzen partilerinden farkl› olarak gelmifl oldu¤u milli görüfl gelene¤inin de etkisiyle; mahallelere kadar inen bir örgütlenme a¤› oluflturdu¤u; dini de¤erleri, gelenek-görenekleri kulland›¤› da hesaba kat›lmal›d›r. Fakat bunlar›n d›fl›nda halk›m›z›n “istikrar” olarak gördü¤üde¤erlendirdi¤i ve bunlardan dolay› oylar›n› ak›tmas›n› sa¤layan ekonomik nedenler nelerdir? “Ekonomik istikrar” diye dile dolanan efsane gerçek durumu ne kadar yans›tmaktad›r? AKP’nin parlat›ld›¤› 2002 seçimleri öncesinde Türkiye a¤›r bir ekonomik krizin içindeydi. Ekonomide % 9.5 oran›nda bir küçülme olmufltu. Bu yüksek oranda iflten ç›kartma, h›zl› bir yoksullaflma de-

AKP’nin bafla geçti¤i dönem politik olarak da, ekonomik olarak da özgün bir süreçtir. ABD’nin BOP dolay›s›yla Türkiye’ye biçti¤i misyon bu dönemin politik özgünlü¤ü iken; biçilen misyon dolay›s›yla IMF’nin tarihinde hiç görülmedi¤i oran-

alk›m›z belki yaflanacak krizden sonra ona sunulan yeni seçene¤e “bu sefer farkl› olacak” diyerek oyunu verecektir. Bu döngünün k›r›lmas› ancak devrimci-komünistlerin etkin çal›flmas›yla, kitlelere mevcut durumun yal›n anlat›m›yla ve kitleleri kendi sorunlar› etraf›nda örgütleyerek mücadeleye sevk etmekle olacakt›r!

H

mekti. AKP d›fl›nda o dönem seçime giren partilerin hepsi çeflitli dönemlerde hükümete gelmifl ve uygulad›klar› ac› reçetelerin sonuçlar›n› halk›m›z yaflam›flt›. 2000 krizinde parlamentoda olan partiler, sand›kta silinmiflti. ‹flte AKP, di¤er partilerin karfl›s›nda hiçbir siyasi varl›k gösteremedi¤i bir dönemde, medya taraf›ndan öne sürülerek, tek seçenek olarak gösterilmifl ve seçilmesi sa¤lanm›flt›r. AKP öncesi dönem ekonomik aç›dan kitleler için gerçekten de tam anlam›yla kapkara bir dönemi simgeliyordu. Ve AKP bu karanl›¤› ayd›nlatma iddias›yla, “ampul” ifllevi görece¤i iddias›yla seçimlere girmiflti.

da Türkiye’ye kredi vermesi ekonomik özgünlü¤ünün bir parças›n› oluflturmaktad›r. (IMF’nin AKP döneminde verdi¤i krediler ve seçim öncesi sa¤lad›¤› kolayl›klar için ‹flçi-köylü’nün 72. say›s›ndaki “6. gözden geçirme ekseninde TürkiyeIMF iliflkileri” bafll›kla yaz›ya bak›labilir.) 2000 sonras› sürecin ekonomik aç›dan özgünlü¤ünün bir di¤er yan› (ve esasta bu döneme damgas›n› vuran yan›) tüm dünya piyasalar›nda görülen likidite fazlas›d›r. Uluslararas› sermayenin iste¤ine ba¤l› olarak “Kemal Dervifl” program› olarak bilinen IMF taraf›ndan haz›rlanan “Güçlü Ekonomiye Geçifl Program›”n›n parças› olarak yüksek faiz, düflük

kur, düflük enflasyon ve yüksek oranda faiz d›fl› fazla politikas› AKP taraf›ndan aynen uyguland›. Bu ekonomi politikalar, bizim gibi “yükselen piyasalar” olarak tabir edilen ülkelere mevcut likidite fazlas›n› çekmenin temelini oluflturuyordu. Oluflturulan carry trade mekanizmas› da bunun bir parças›yd›. Hem carry trade mekanizmas› dolay›s›yla, hem de düflük kurdan kaynakl› Türkiye’ye yo¤un bir para girifli oldu. Büyük uluslararas› fonlar; ticaret, turizm, ulaflt›rma, gayri-menkul gibi akla gelebilecek her alana girmeye, hisse senetleri almaya bafllad›. Özellefltirmelerle, banka ortakl›klar›-sat›fllar›yla bu süreç derinlemesine ve genifllemesine h›z kazand›. Piyasalarda ve reel sektörde yaflanan para s›k›nt›s› bu flekilde d›flar›dan gelen s›cak parayla “afl›lm›fl” oldu. 2001’de % 9,5 küçülen Türkiye ekonomisi böylece “istikrarl›” bir flekilde büyümeye bafllad›. Bu dönemde en düflük büyüme oran› 2003’te % 5.9 olmufltur. Para bulma sorununun afl›lmas›yla reel sektörde özellikle KOB‹’lerde bir hareketlenme bafllad›. Y›llara göre kurulan flirket say›s› ve sermaye büyüklükleri bu konuda daha somut bilgi verecektir. Tablo 1 Borçlanma ve ara mal ithalat›yla sa¤lanan bu “canlanma”, iflsizlik oran›n›n yükselme h›z›n› önceki dönemlere göre biraz yavafllatt›. Bu da AKP taraf›ndan


82 “iflsizlik oran›n› düflürdük” fleklinde kullan›lm›flt›r. Ara mal ithalat›yla da olsa üretilen mallar›n pazarlanmas› sorunu vard›. ‹thalat için avantaj sa¤layan düflük kur, ihracatta tam tersi bir etki yapt›¤›ndan iç pazarda tüketimi körükleyen uygulamalar bafllad›. Tüketici kredileri, kredi kart› harcamalar› k›flk›rt›ld›. Ev, eflya, araba kredileri özellikle küçük burjuva kesimin baflvurdu¤u krediler oldu. Giyimden yiyece¤e her alanda kredi kartlar› kullan›lmaya baflland›. Bu; kazanmadan, paras› olmadan harcama yap›lmas› demektir. Sürekli yeni borçlar alt›na girerek ihtiyaçlar›n› karfl›lama demektir. 4.5 y›l›n sonunda hane halk› borçlanmas› 80 milyar YTL’ye ulaflt›: Tablo 2 Likidite s›k›nt›s› bafllad›¤›nda bundan ilk etkilenecek kesim kredi kart› borcu olan küçük burjuva kesimdir. (Ki kredi borcundan dolay› intiharlar son birkaç y›ld›r gündemimize girmifl durumdad›r.) Türkiye’nin sosyo-ekonomik yap›s›ndan kaynakl› küçük burjuva kesim say›sal olarak fazlad›r. Likidite bollu¤unun yan›lsa-

19 ithal ederek, borçlanarak, maddi de¤erlerini satarak sa¤lanan; ne kendi maddi gücüne dayanan ne de istihdam› art›ran “büyüme” her an patlamaya haz›r, pimi d›flar›daki güçlerin elinde olan bomba gibidir. Ekonomik büyüme hesaplan›rken, kat›lan bir di¤er olgu da, tüketim harcamalar›d›r. Yani kitlelerin al›m gücüdür. Evet, Türkiye’de yukar›da aç›klad›¤›m›z kredi tuzaklar› dolay›s›yla tüketimde h›zl› bir artma mevcuttur. Yani borçlanmayla olan bir tüketim! Fakat hesaplamalar yap›l›rken bu da göz önüne al›nmamaktad›r. AKP’nin en çok kulland›¤› argümanlardan biri de enflasyonu düflürdükleridir. Gerçekten de 1990’l› y›llarda % 80’lere ç›kan, 2000’in bafl›nda % 50 civar›nda olan enflasyon AKP döneminde % 10’lara düflmüfltür. Yüksek enflasyon; fiyatlarda sürekli bir art›fl›n olmas›, bir dengenin tutturulamamas› demektir ki, halk›m›z›n en çok flikâyetçi oldu¤u konular›n bafl›ndayd›. Fakat enflasyonun düflürülme nedeni esasta halk›m›z›n yaflad›¤› s›k›nt›lar de¤il de, finans sermayenin istemi olunca, enflasyon düflürülürken kullan›lan metot-

7-20 Eylül 2007 la vergilerin % 70’lere ç›kar›lmas›, tar›m desteklerinin kald›r›lmas› ile olmufltur. Yani halk›m›z›n omuzlar›na daha da binen yüklerle olmufltur. Oysaki finans sermayesi de¤il de halk›m›z düflünülerek yap›lan bir enflasyon indirimi üretimin artmas›yla, iflgücünün artmas›yla olabilir ancak. 90’l› y›llar boyunca yaflanan ekonomik s›k›nt›lar›n-krizlerin sebebi “enflasyon canavar›ym›fl” gibi gösterilip, sonras›nda enflasyonun düflürülmesiyle halk›m›zda “bir canavardan kurtulma” psikolojisi oluflturulmufltur! Ve bunun üzerinden prim toplan›lmaya çal›fl›lm›flt›r. Yukar›da bahsettiklerimiz esas olarak küçük burjuva kesimi etkileyen-yönlendiren olgulard›r. Oysa biliyoruz ki, AKP döneminde en alt gelir grubuyla en zengin grup aras›ndaki gelir fark› 2006’da 25 kata ulaflm›flt›r. En yoksul kesime ulaflmak için de seçim yat›r›mlar›, “yoksullukla mücadele” ad› alt›nda tüm dünyada uygulanan mikro kredi projeleri, g›da-giyim yard›mlar› devreye girmektedir. Mikro kredi projeleriyle özellikle T. Kürdistan›’nda 10 bini aflk›n kifliye ulafl›lm›flt›r. KÖYDES ve BELDES projeleriyle 17.706 köye içme suyu götürülerek “icrac›” bir

urjuvazinin memnun olmas› demek; halk›m›z›n ekonomik olarak daha fazla sömürülme olana¤›n›n artmas›, ekonomi-politikalar›n halklar›n ç›karlar›na göre de¤il burjuvaziye göre ayarlanmas› demektir.

B mal› bir flekilde; tek parti hükümetine ve AKP kadrolar›n›n iflbilirli¤ine ba¤lanmas› bu kesimi borçlar›n çevrilebilmesi amaçl› AKP’ye yöneltmifltir. Ki AKP de seçimlerde gözda¤› vererek “tek parti olmazsa, para gelmez” diyerek bu durumu kullanm›flt›r. 2002’de AKP’ye oy vermeyen kesimler bu nedenle 2007’de AKP’ye oy vermifltir. Bununla birlikte 2001 krizinin yaratt›¤› s›k›nt›lar, yoksulluk belleklerde halen çok tazedir. AKP’nin “istikrar” kelimesini bu kadar çok kullanmas›n›n nedeni de budur. Var olan ekonomik tablonun kitlelere tek tarafl› olarak yans›t›lmas›, oluflan tüketimin, ihtiyaçlar›n karfl›lanabilmesinin esas nedenlerinin sorgulanmamas›, AKP döneminde gerçekten bir bolluk ve istikrar yakalanm›fl havas› yaratt›. Oysa biliyoruz ki sadece, kendi maddi ve befleri gücüne dayanan ve istihdam yaratan bir büyüme kal›c›d›r, istikrarl›d›r! Ara mallar

lar da o ölçüde ac›mas›z ve yoksullaflt›r›c› oldu: “Oran ne kadar düflük olursa olsun, finansal varl›klar›n reel de¤erlerini afl›nd›ran bir süreç olarak enflasyon her fleyden önce finans sermayesinin bafl düflman›d›r. Dolay›s›yla Türkiye’de düflük (hatta s›f›ra yak›n) enflasyon, bu kesimin tutku ile savundu¤u bir amaçt›r. Toplumun di¤er kesimleri (örne¤in sanayi sermayesi ve emekçiler) için s›naî kârl›l›¤›n› koruyan ve istihdam›n artmas›na yard›mc› olan mutedil (afl›r›ya kaçmayan, ›l›ml›) bir enflasyon oran›, s›f›ra yak›n enflasyon oranlar›na ye¤lenebilir.” (Ba¤›ms›z Sosyal Bilimciler 2006 y›l› raporu, S: 19) Enflasyonun düflürülmesi politikas›, t›pk› yüksek faiz-düflük kur politikas› gibi “yükselen piyasalar” diye tabir edilen bütün ülkelerde son 5 y›l›n hedefidir. Türkiye’de enflasyonun düflürülmesi sosyal güvenlik harcamalar›n›n k›s›lmas›, dolay›s›y-

hükümet görüntüsü oluflturulmufltur! Seçim öncesi yat›r›mlar 15 katrilyon TL’yi bulmufltur! Halk›m›z her ne kadar önceki deneyimlerinden kafl›kla verilenin kepçeyle geri al›naca¤›n› bilse de, oylar›n› vermemeleri durumunda seçim sonras› belediyeler arac›l›¤›yla yap›lan bu yard›m-

lar› alamayaca¤› korkusuyla AKP’ye yönelmifltir! Ve bu korkunun oluflmas›nda medyan›n “seçimden sonra AKP tek bafl›na iktidar olacak” söyleminin etkisi fazlad›r.

“Bolluk” dönemi sona eriyor! AKP, bu yeni dönemde önceki dönemden eksik kalan özellefltirmeleri yapaca¤›n›, özellikle enerji aktiflerine yönelece¤ini, 2010’a kadar devletin daha da küçültülece¤ini, meclisin ilk ifllerinden birinin Sosyal Güvenlik Reformu’nun ç›kar›lmas› olaca¤›n›, faiz d›fl› fazladan ödün verilmeyece¤ini, enflasyon hedeflemesine devam edece¤ini Merrill Lynch’ten transfer edilen Mehmet fiimflek’in aç›klamalar›yla ilan etmifltir. Fakat AKP’nin bu yeni dönemde öncekine göre daha “flanss›z” olaca¤› aç›kt›r. Dünya piyasalar›nda oluflan kredi köpü¤ü da¤›lmaya bafllam›fl durumdad›r. 2006 May›s’›ndan flimdiye dek farkl› büyüklükte 5 dalgalanma yaflanm›flt›r. Son yaflanana da, ABD ve AB merkez bankalar› acil olarak müdahale etmek zorunda kalm›fllard›r. Yani, likidite bollu¤unun sonu görülmeye bafllam›flt›r. Tamamen d›fla ba¤›ml› bir “büyüme” yakalayan AKP için bu sonun bafllang›c› demektir. Fakat buna ra¤men yani sonunun yaklaflt›¤›n› gördü¤ü halde, tamamen kapitalist ruhunun do¤as› gere¤i, sermaye gruplar›n›n ufla¤› olmas› nedeniyle uygulanan ekonomik politikalardan vazgeçmez. Burjuvazinin rekabet ve kâr h›rs› bir kez daha y›k›c› özelli¤ini gösterecek! Kâr h›rs›n›n yön verdi¤i ekonomik gruplar sanki bu oluflan balon hiç patlamayacakm›fl gibi, kendilerine hiçbir fley olmayacakm›fl gibi hareket etmeye devam ediyorlar. Olas› bir kriz; bir kez daha en büyüklerin daha da büyümesini, zay›flar›n elenmesini getirecek. Halk›m›z›n yoksullu¤u çok daha fazla artacak. Bunlar ilk defa yaflanan olgular de¤il. Halk›m›z belki yaflanacak krizden sonra ona sunulan yeni seçene¤e “bu sefer farkl› olacak” diyerek oyunu verecektir. Bu döngünün k›r›lmas› ancak devrimci-komünistlerin etkin çal›flmas›yla, kitlelere mevcut durumun yal›n anlat›m›yla ve kitleleri kendi sorunlar› etraf›nda örgütleyerek mücadeleye sevk etmekle olacakt›r!

Tablo 1 Y›l 2000 2001 2006

Yeni kurulan flirket say›s› 33.161 29.665 52.699

Sermaye büyüklü¤ü 4,1 milyar dolar 2 milyar dolar 6 milyar 662.5 milyon dolar

Tablo 2 Ailelerin bankalara borcu 2002’de4,3 milyar YTL 2007’de24,4 milyar YTL Art›fl oran› % 467

Kullan›lan tüketici kredi miktar› 2002’de2,3 milyar YTL 2006’da 21,2 milyar YTL Art›fl oran› % 393


7-20 Eylül 2007

18

82

Kredi köpükleriyle oluflflt turulan

sahte istikrar›n sonu!

u kriz ortam›ndan en çok Türkiye’nin etkilenmesi, borsas› en fazla düflen ülke olmas› da, mevcut cari aç›k ve döviz kuru nedeniyle beklenen bir durumdu! Türkiye’nin di¤er yar›-feodal, yar›-sömürge ülkelere göre krizlerden daha çok tahribatla ç›kmas›n›n nedenleri ayr› bir yaz› konusu iken; AKP hükümetinin bu döneminde ilk 5 y›ldaki kadar “flansl›” olmayaca¤› çok aç›kt›r.

B

Kapitalizmin itici gücü; art›-de¤erin elde edilmesi ve bunun sermayelefltirilmesidir; yani sermaye birikimidir. Refah afl›r› üretim- bunal›m ve duraklama döngüsü; her seferinde aradan geçen süre biraz daha k›salarak bir kez daha kendini göstermifltir. Gönenç dönemleri hiç bitmeyecekmifl gibi hareket eden kapitalistler -hiç bitmeyecekmifl gibi hareket ederler çünkü “kapitalist olarak onun düflünceleri yaln›zca kendi ç›karlar› ve kendi ç›karlar›na dönük güdülerinin egemenli¤i alt›ndad›r. (Marks)”mevcut durumdan daha fazla pay alabilmek için kâr h›rs› ve rekabet duygusuyla sürekli daha fazla risk al›rlar. Gönencin tepe noktas›na ulafl›p, afl›r› üretim dolay›s›yla kriz bafllay›nca da bu sefer en az zarara u¤ramak yani yine en kârl› ç›kmak için hepsi sat›fl pozisyonunu almaya ve ellerindeki metalar› nakit paraya çevirmeye çal›fl›rlar! “Yeniden üretim sürecinin tüm süreklili¤inin krediye dayand›¤› bir üretim sisteminde ödeme arac› olarak paraya duyulan ihtiyaç had safhaya var›r. Fakat kredi için kullan›lan çeflitli poliçelerin, hisse senetlerinin, bonolar›n çok büyük bir miktar›, flimdi gün ›fl›¤›na ç›kan ve sabun köpü¤ü gibi süren düpedüz bir doland›r›c›l›¤›, ayr›ca baflkalar›n›n sermayesi ile yap›lan baflar›s›z spekülasyonlar›, ve en sonu de¤er kaybeden yada hiç sat›lmayan meta sermayesi ya da hiçbir zaman gerçeklefltirilemeyecek olan geri dönüflleri temsil eder.” (Kapital, c: 3, S: 4) bu yüzden nakit paraya ulaflmak,elindeki de¤er kaybetmifl –hiç sat›lmayan metalar› elden ç›karmak imkans›zlafl›r. Ve bu süreç; iflaslar›n peflpefle yafland›¤›, yoksullu¤un-iflsizli¤in artt›¤›, sadece paras› olanlar›n kazand›¤› bir süreçtir... Marks’tan al›nt›larla sunduklar›m›z flu anki mevcut durumu birebir anlatmaktad›r! Kredi türevlerinin hacmi 1990’da 3,5 trilyon artarak 380 trilyon dolarla dünya has›las›n›n % 778’ine ulaflm›fl durumdad›r. Teknolojinin h›zl› geliflimiyle birlikte; hisse senetlerinde, döviz kurlar›nda tahvil, bonolarda olan anl›k düflüfl veya yükselifller bile izlenebilmektedir. Bunlar özellikle 2000’den sonra daha çok yayg›nlaflan takas ve kald›raç yöntemleriyle sürekli el de¤ifltirmekte ve gitgide artan bir biçimde gerçek üretimle, art›-de¤erle yani sermayenin kayna¤›yla hiçbir ilgisi yokmufl gibi görünmektedir. K›saca anlatmak gerekirse; 100 birim nakit varl›¤› olan bir portföy yat›r›mc›s› sat›n ald›-

¤› menkul k›ymetleri (devlet tahvili, bono, hisse senetleri vs.) teminat gösterip kredi sa¤l›yor, bununla yeni menkul k›ymetler al›yor. Böylece 100 birim nakit varl›kla en az›ndan 2 kat varl›¤›n sahibi olunabiliyor. Ve bu kald›raç ifllemi hiçbir s›n›rlama olmadan defalarca 4 kat, 6 kat... varl›¤a ulafl›ncaya kadar devam edebiliyor. 20 bin dolarl›k bir sermaye ile 1 milyon dolarl›k ifllem yap›labilmektedir. FED, 2006 bilançosunu sadece 30 milyar dolar geniflleterek 3,5 trilyon dolarl›k kredi yaratm›flt›r. ‹flte dünya has›las›n›n yaklafl›k 8 kat› büyüklü¤ünde oluflan köpü¤ün s›rr› budur! Burada hiçbir flekilde gözden kaçmamas› gereken temel nokta; mali sektörde (bankac›l›k, sigortac›l›k, sermaye piyasalar›nda) dön e n tüm

paran›n kayna¤›n›n art›-de¤er oldu¤udur! Kapitalistler, üretken sermayedeki kâr oranlar›n›n düflmesi yasas›na ba¤l› olarak; biriken sermayeyi tekrar üretken sermaye olarak reel sektöre yat›rmak yerine kâr oran› daha yüksek olan, tamamen doland›r›c›l›¤a-spekülasyona dayanan ve zaman içerisinde gerçek üretimleart› de¤erle hiçbir ba¤lant›s› yokmufl gibi görünen mali sektördeki yat›r›mlara yönelmektedir. Yani mali sektörde kullan›lan sermaye; “Yeniden üretim sürecindeki geliflmenin getirdi¤i bir sonuçtur ve bu para, kapitalistler için birikim kayna¤›n› teflkil eden kâr, yaln›zca üretken kapitalistlerden afl›rd›klar› art›-de¤erden bir indirimdir. (Ve ayn› zamanda baflkalar›na ait tasarruflardan sa¤lan faizin bir k›sm›na el konulmas›d›r.) Borç sermayesi, hem sanayi hem de ticaret kapitalistlerinin zarar›na birikir.” (Kapital, c: 3, s: 445) 2001 y›l›nda, borsa köpüklerinin delinmesinden sonra krizden ç›kma amaçl› benimsenen likidite genifllemesinden maksimum boyutta faydalanmak için yeni birçok araç-kurum oluflturuldu; sermayeleri trilyonlarca dolar› bulan fonlar

(hedge fonlar, özel sermaye fonlar›, servet fonlar›), çeflitli türev kredileri vs. Üzerlerinde hiçbir kontrolün olmad›¤› bu fonlar; IMF eliyle tamamen korunaks›z hale getirilen bizim gibi yar›-feodal, yar›-sömürge ülkelere giriyor; bankalara, borsalara, gayr› menkullere dal›yor, spekülasyonlarla döviz kurlar› ve faiz oranlar›yla oynuyorlar! Çok k›sa sürede, en yüksek kârl› elde etmek için, “yarat›c›klar›n›” son s›n›ra kadar kullanmakta ve girdikleri ülkeleri talan etmektedirler. Üretken sermayenin yerine spekülatif sermayenin hakim olmas›, yani sanayi ve ticaret sermayelerinin; borç (spekülatif) sermaye oran›n›n çok alt›nda kalmas›; üretimden gitgide kopulmas› demektir. ‹flsizli¤in, yoksullu¤un, açl›¤›n her zamankinden çok daha h›zl› artmas›-yayg›nlaflmas› demektir. Afl›r› birikim sonucu oluflan metalar› tüketmek için oluflturulan “kredi verme-tüketme ç›lg›nl›¤›n›” yafl›yoruz y›llard›r. (Bu özellikle ABD ekonomisinde daha belirgindir.) Fakat üretmeden yaflamaya çal›flman›nekonomik büyüme(!) sa¤laman›n son demleri yaflan›yor art›k. Gitgide içe do¤ru büzülen bu sarmal döngü, ya üretim tarz›n›n de¤iflmesiyle ya da “gezegenlerin hareketinin dönülen merkezle çarp›flarak sona ermesi gibi” kendi kendini yok ederek bitecektir.

2001 krizinden sonra uygulanan ekonomi-politikalar›n çözülmeye bafllamas› 2001 krizinden sonra oluflan resesyonu k›rmak amaçl›, 2003’ten sonra Merkez Bankalar›n›n uygulad›¤› gevflek para politikalar› sonucunda oluflan likidite fazlas›; carry trade’i yukar›da aç›klad›¤›m›z kald›raçl› ifllemleri, türev piyasalar› oluflturdu. Japonya’n›n 1990’l› y›llar›n bafl›ndan itibaren içinde bulundu¤u resesyondan ç›k›fl formülü FED’in “yard›mlar›yla” bulundu: 2000 y›l›ndan sonra faizler % 0’a yak›n orana düflürüldü. Faizlerin düflürülmesi, iç tüketimi art›racak, ihracat› h›zland›racakt›. Reel sektördeki afl›r› birikimi eritmek için al›nd›¤› iddia edilen bu önlemler; carry trade’in (komisyon ticareti) önünü açt›. Son 3 y›lda Japonya


19

82 ekonomisinin tekrar büyümeye bafllamas›, 2002’de % 5,4 olan iflsizlik oran›n›n 2007’de %3,8’e düflmesi, iç tüketimin artmaya bafllamas› üzerine, geçen y›l Japonya gevflek para politikas›ndan vazgeçece¤ini, 2001 y›l›nda piyasaya sürdü¤ü 280 milyar dolar› geri çekece¤ini ve faizleri kademeli bir flekilde yükseltece¤ini aç›klad›. Bilindi¤i gibi Japonya, Çin gibi cari ifllem fazlas› veren ülkeler; ABD’nin devasa boyutlara ulaflan cari a盤›n› finanse etmektedirler. Piyasaya sürdükleri likidite fazlal›¤›yla, ABD iç tüketiminin ucuza artmas›n› sa¤lamaktad›rlar. Gevflek para politikas›n›n sona erdirilmesi demek; ABD’nin ciddi finansal zorluklar yaflamas› demektir. Carry trade’in çözülmesinin dengeleri sars›c› bir di¤er önemli etkisi bizim gibi yüksek faiz veren ve carry trade’in di¤er aya¤›n› oluflturan ülkelerden paran›n çekilecek olmas›d›r. Yani bizim özgülümüzde AKP hükümeti dönemine denk gelen s›cak para dönemi sona erecektir. Dengeleri sarsan bir di¤er geliflme de Asya bankalar› ve OPEC ülkelerinin rezervlerini çeflitlendirme ve dolar pay›n› azaltma karar› almalar›d›r. Çin geçen y›l, 1,2 trilyon dolara ulaflan rezervini çeflitlendirme karar› ald›. Önemli petrol ihracatç›lar›ndan ‹ran, petrol sat›fl›n› Euro ile de yapaca¤›n› aç›klad›. Al›nan bu kararlar dolar›n de¤erinin düflmesini getirecektir. Bu yine ayn› flekilde ithalatta zorlanmas› cari a盤›n devam ettirilmesi demektir.

Emlak balonunun patlamas› Üretmeden tüketen ABD ekonomisi, emtia fiyatlar›n›n artmas›yla ve yukar›da bahsetti¤imiz Japonya’n›n, Çin’in ekonomi politikalar›nda yapmaya bafllad›klar› de¤iflimlerle birlikte enflasyonun yükselmesiyle karfl› karfl›ya kalm›flt›r. Emlak sektörü ve dayan›kl› tüketim mallar› sektöründe fiyat art›fllar›ndan dolay› bir daralma yaflanmaya baflland›. Enflasyonun önüne geçmek için faiz art›r›m›na gidildi. Ama bu da; kredi ile emlak alanlar›n borçlar›n› ödeyememelerini getirdi. Son gelinen noktada FED Baflkan› Bernanke ABD’yi bekleyen bir resesyon tehlikesinden bahsetti. Ekonomide bafllayan durgunlu¤un yukar›da bahsetti¤imiz de¤iflimlerden kaynakl› likidite pompalanmas›yla afl›lamayaca¤›na dair oluflan inanç; di¤er bir deyiflle risk ifltah›n›n gerilemesi, kredi veren kurumlarda bir ihtiyatl›l›k yaratt›. K›sacas›

7-20 Eylül 2007 zine ilk refleks, zararlar›n› ve baz›lar›n›n iflaslar›n› aç›klad›¤› AB’deki flirketlerden geldi. Gelinen aflamada yaz›n›n bafl›nda Marks’tan al›nt›larla anlatt›¤›m›z süreç, yani ödeme arac› olarak paraya duyulan ihtiyac›n had safhaya vard›¤›, metalar›n de¤erlerinin düfltü¤ü (flimdilik özellikle emlak sektöründeki düflüfller), herkesin süreçten en az zararla ç›kmak için fazlas›yla ihtiyatl› davrand›¤› süreç yaflan›yor. Mortgage krizinin patlak vermesiyle baflta ABD ve AB merkez bankalar› olmak üzere birçok merkez bankas› piyasaya milyarlarca dolarla müdahale etti. Bu müdahaleler en keskin serbest piyasalar taraf›ndan bile fliddetli alk›fllarla karfl›land›. Gözler hemen FED’e çevrildi ve faiz indirimi beklendi. Sadece ›skonto faizlerinin indirilmesi bir buruklukla karfl›land›ysa da, yine alk›fllanan bir tutum oldu. “Serbest piyasan›n” merkez ülkesinde, befli¤inde

saya para sürülmesi yaflanan krizinin sadece biraz daha ertelenmesidir. Bahsedilen önlemlerle sadece sonuca müdahale edilmifl olmaktad›r, ki zaten krizin esas nedenine yani kapitalist üretim tarz›n›n iflleyifline müdahaleleri mümkün de¤ildir, eflyan›n do¤as›na terstir. Al›nan bu önlemlere güven duyulmas› durumunda; flu anda kredi sorunu yaflayan fonlar-bankalar biraz rahatlayacak, tekrar risk ifltahlar› artacak ve yeniden baz› mallar›n, gayr› menkullerin kredi hacmi fliflecek, yani yeni köpüklerin ortaya ç›kmas›na neden olacakt›r. E¤er bu gerçekleflirse (çünkü flu anda halen piyasalar beklenti halinde) bu sefer çok daha fazla daralan bir zaman süreci içerisinde daha büyük bir kriz ç›kacakt›r. Bu kriz ortam›ndan en çok Türkiye’nin etkilenmesi, borsas› en fazla düflen ülke olmas› da, mevcut cari aç›k ve döviz kuru nedeniyle beklenen bir durumdu! Türkiye’nin di¤er yar›-feodal, yar›-

2001 krizinden sonra uygulanan ekonomi-politikalar çözülmeye bafllad›

Uzakdo¤u ülkelerinin ve özellikle Çin’in ucuz iflgücüne dayanarak h›zl› büyümesi; emtia (hammadde, petrol, do¤algaz...) fiyatlar›n› art›rd›. Bu dünya genelinde fiyat art›fl›n› dolay›s›yla da son birkaç y›ld›r dünya genelinde yükselmeye bafllamas›n› getirdi. Bunlara; Venezüella, Bolivya, Rusya gibi petrol-do¤algaz üreticisi ülkelerin ekonomi-politikalar›n› da eklemek gerekiyor. Son bir y›lda yaflanmaya bafllanan bir di¤er de¤iflim de; oluflabilecek bir kriz ortam›nda en az zarar›n görülmesi amaçl›, sermaye piyasalar›ndaki yat›r›mlarda çeflitlili¤e gidilmesidir. Bu da var olan likidite fazlal›¤›ndan ABD’nin daha az faydalanmas›n› getirmektedir. Ki sermaye piyasalar›ndaki yat›r›mc›lar› çeflitlili¤e yönlendiren etmenlerin bafl›nda; ABD’nin Irak’ta, Afganistan’da içine düfltü¤ü durum ve Çin ile Rusya’n›n yükselen güçler olmalar› gelmektedir. K›sacas› dünya ekonomi-politik dengelerinde de¤iflimleri yaflanmaktad›r. Bretton Woods I ve II sisteminin oluflturdu¤u ekonomik yap›dan kaynakl› ABD’nin krize girmesi tüm dünyay› an›nda etkileyecektir. Çünkü bu sistemlerle ABD’nin ve para birimi dolar›n merkezde oldu¤u bir sistem oluflturuldu. Oluflturulan finansal a¤ öyle ki; ABD’nin de¤il hapfl›rmas› hapfl›rmaya yeltenmesi bile yetmektedir.

2001 krizinden sonra oluflan resesyonu k›rmak amaçl›, 2003’ten sonra Merkez Bankalar›n›n uygulad›¤› gevflek para politikalar› sonucunda oluflan likidite fazlas›; carry trade’i yukar›da aç›klad›¤›m›z kald›raçl› ifllemleri, türev piyasalar› oluflturdu. emlak sektöründe oluflan balon; büyümedeki faizlerin etkisiyle ödeme güçlüklerinin yaflanmas›yla patlad›. Zincirin en alt halkas›nda, borçlar›n ödenememesiyle; bu piyasaya çal›flan flirketler iflaslar›n› aç›klamaya bafllad›lar. ‹flte burada, mali sektörün iç içe girmifl zincirleme yap›s› devreye giriyor. Çünkü bu flirketlere dünyan›n her taraf›ndan çok farkl› finansal araçlar kullanan flirketler, fonlar, bankalar, sigorta gruplar› yat›r›m yapm›fl durumda. Bu da krizin boyutunun ne kadar olaca¤›n›n kestirilememesine yol aç›yor. Ki ABD’de patlak veren Mortgage kri-

devlet müdahalesinin bu flekilde arzulanmas›, 25 y›ld›r “küreselleflme” ad› alt›nda, “devletin küçültülmesi”, “devletin gereksizleflti¤i”, “piyasalar›n kendi kendini düzenleyece¤ini” savunanlar›n kendi söylediklerine kendilerinin inanmad›klar› göstermektedir.

Kriz sona m› erdi? Merkez Bankalar›n›n piyasaya para sürmesi, FED’in iskonto faizlerini (yani MB’dan al›nacak borç para faizinin) düflürmesi mevcut likidite s›k›nt›s›n›n bir ölçüde giderilmesine yard›mc› oldu. Piya-

sömürge ülkelere göre krizlerden daha çok tahribatla ç›kmas›n›n nedenleri ayr› bir yaz› konusu iken; AKP hükümetinin bu döneminde ilk 5 y›ldaki kadar “flansl›” olmayaca¤› çok aç›kt›r. Rüzgar›n proletaryan›n arkas›na geçmeye bafllad›¤› süreçte, krizlerle birlikte düzenle çeliflkileri daha da derinleflecek olan kitleleri örgütleme çal›flmalar›n› hiç zaman kaybetmeden art›rmak, bu çal›flmalarda daha da yo¤unlaflmak bir zorunluluktur. Komünistlerin görevi budur!


20

7-20 Eylül 2007 Kurflunlanmay›, bo¤azlanmay›, linç edilip afla¤›lanmay›, d›fllanmay› hak etmifl bir ayd›n, bir gazeteci, bir yazar m›d›r öteki? Yoksa Türk milliyetinden ve Müslüman dininden Sünni mezhebinden olmayan herkes midir öteki? Yani Türk ulusuna mensup olmayan Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Yezidiler, H›ristiyan dinine, Alevi inanc›na mensup olanlar m›d›r öteki? Yoksa egemenler s›n›flar gibi düflünmeyen, onlar›n istedi¤i gibi hareket etmeyen, onlar›n söylediklerine boyun e¤ip itaat etmeyen, onlar gibi davranmayan, onlardan olmayan, onlar›n politikalar›n› ve uygulamalar›n› sorgulayan ayk›r› düflünen ve ayk›r› düflüncelerini ifade edip düflünceleri etraf›nda örgütlenmeye çal›flan ayd›n, ilerici, devrimci ve komünistler midir öteki? Kimdir ÖTEK‹? Egemenler gibi düflünmeyen, onlar›n istedi¤i gibi yaflamayan, onlar›n istedi¤i gibi hareket edip davranmayan m›d›r öteki? Ya da kendi milliyetimizden, inanc›m›zdan, yöremizden, köyümüzden olmayan m›d›r? Kültürümüzden olmayan, de¤er yarg›lar›m›zla ve ölçülerimizle örtüflmeyen, dilimizi konuflmayan, yaflam biçimimize benzemeyen, giyim kuflam tarz›m›za uymayan, cinsiyetimizden, rengimizden olmayanlar m›d›r öteki? Ya da taraftar› oldu¤umuz futbol tak›m›n›n taraftar› olmayan, sevdi¤imiz sanatç›y› sevmeyen, zevklerimizi tercihlerimizi paylaflmayan, be¤eni ölçülerimize uymayan m›d›r öteki? Her geçen gün say›lar› artarak ço¤alan kimlik ve renklerine bir yenisi eklenen ancak hiç bitmeyen her fleyiyle farkl›, her fleyiyle öteki olan, k›saca egemenlerden olmayan ve onlara benzemeyen herkes midir öteki? Sahi kimdir öteki?

Bölünmüfl bir toplum Her gün yaz›l› bas›n ve renkli cam kutu taraf›ndan toplumun karfl›s›na yeni bir öteki ç›kart›lmaktad›r. Her gün burjuvafeodal parti sözcüleri, burjuva gazetecileri, generalleri, sözde bilim adamlar›, sözde profesörleri, sözde ayd›nlar› taraf›ndan yeni bir öteki keflfedilmektedir. Egemen ideoloji ve kültürü kabul etmedi¤i, egemen s›n›f›n de¤er yarg›lar›yla ve ölçüleriyle uyumsuz olduklar› için elefltirilen, lanetlenip d›fllanan, haklar›nda idari soruflturma aç›l›p, tutuklama kararlar› ç›kart›l›p, y›llara varan hapis cezas›yla cezaland›r›lmak istenmektedir. Egemen s›n›f sözcüleri taraf›ndan her gün gerçekle örtüflmeyen düflünceler belirtilmekte, aç›klamalar yap›lmaktad›r. Bilinçli bir flekilde belli bir plan dâhilinde önceden haz›rlan›p belirlenmifl bir program çerçevesinde çok yönlü ve çok araçl› yo¤un ve sistematik bir sald›r›yla toplumu ötekiler ad› alt›nda bölmekte, parçalay›p birbirine düflman k›lmaktad›r. Yarat›lmaya çal›fl›lan bu bölünmüfl, parçalanm›fl toplumsal gerçekli-

Kimdir öteki!

82 kanl› katliamlardan ve zorbal›klardan hiç bahsetmiyorlar. Emperyalist-kapitalist sistem, içine düfltü¤ü ekonomik ve yönetsel kriz dönemlerinde nas›l ki savafllara iflgal ve sald›rganl›¤a baflvuruyorsa ve bu sald›r› savafllar› için kamuoyunu aldatacak, kitlelerin dikkatlerini yanl›fl hedeflere yöneltecek, gerçe¤i sapt›racak, bilinçlerini buland›racak argümanlara “inand›r›c› ve mant›kl›” gerekçelere ihtiyac› varsa, ayn› flekilde emperyalizme ba¤›ml› ve onlar› sömürü difllilerine ba¤l› burjuva feodal devletlerin de iktidarlar›n› sorunsuz ve çat›flmas›z bir flekilde huzur ve bar›fl ortam› içinde devam ettirmek, sömürü ve bask› politikalar›n› sonsuza dek sürdürmek için bazen d›fl bazen de iç düflmanlar yaratmaya ihtiyac› vard›r.

Türkiye’de ötekiler... ¤in her gün say›s›z örnekleriyle karfl›lafl›lmaktad›r. Egemenler taraf›ndan örgütlenen, emekçilerin ve ezilenlerin en temel demokratik haklar› ve talepleri karfl›s›nda harekete geçirilen faflist provokatör çeteler e¤itilip haz›r k›ta bekletilmektedir. Bu faflist çeteler gerici faflizan bilinçle e¤itilip, sald›r›ya geçmek için haz›r k›ta bekletilmektedir. Son dönemde devlet merkezli iflletilen cinayetlerin faillerine bak›ld›¤›nda yo¤unluklu olarak gençlerin seçilmesi izlenen faflist politikan›n anlafl›lmas› aç›s›ndan önemlidir. Kolayca ve rahatl›kla faflist propagandayla e¤itilip zehirlenen gençler faflizmin sald›r› mangalar› olarak kullan›lmaktad›r.

Öteki=Düflman Egemen s›n›flar sömürü ve bask› düzenlerini sorunsuz ve çat›flmas›z bir flekilde, güven ve huzur ortam› içinde, istikrarl› bir biçimde “toplumsal uzlafl›” içinde, ilelebet sonsuza dek yürütmek için her dönem kurflunlanmas›, bo¤azlanmas›, linç edilip afla¤›lanmas›, d›fllanmas› gereken bir düflmana yani bir ötekiye ihtiyaç duymufltur. Her dönem bir öteki tan›mlamas› yaparak bir düflman belirlemifltir. Yaratt›klar› bu düflman ve belirledikleri ötekinin de toplumun bütünü taraf›ndan öteki olarak kabul edilip benimsenmesi için çal›flm›flt›r. Egemenler bunun için her türlü bask› ve sindirme araçlar›n› devreye koyarak toplumu yo¤un bir ideolojik sald›r›ya maruz b›rakm›fl, manipülasyon ve kuflatman›n en sinsi araçlar›n› ve en kirli yöntemlerini kullanmaktan bir an olsun vazgeçmemifltir. ‹htiyaç duyulup yarat›lan bu düflman ve belirlenen öteki bazen ülke içinde bir düflman ve öteki olmufl bazen de ülke d›fl›nda yani d›flar›dan birileri öteki olmufltur. Emperyalist kapitalist sistemin sahip-

leri-savunucular›-koruyucular› ve onlar›n komprador uflaklar› Sovyet sosyalist sistemin varl›¤› boyunca düflman olarak komünistleri gösterip, ülkelerine gelebilecek tehlikenin kayna¤›n› “demir perde ülkesi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birli¤i” olarak göstermifllerdir. Ad›na so¤uk savafl dönemi dedikleri uzun bir süreç boyunca da d›fl tehlike ve d›fl düflman, k›flk›rt›c› d›fl mihrak olarak yine komünistler ve onlar›n yaflad›klar› Sovyetler Birli¤i Cumhuriyeti gösterilmifltir. Sürecin bir bütün olarak emperyalist-kapitalistler lehine geliflimiyle birlikte komünizmin tehlike olarak gösterilme ihtiyac› ortadan kalkm›flt›r. Ad›na Yeni Dünya Düzeni dedikleri dönem boyunca yeni düflmana ihtiyaç duyulmufl, bunun da ad› terör ve terörizm olmufltur. Bu terör ve terörizm kavram› bazen k›z›la boyansa da son dönemde yeflile boyanmaya çal›fl›lmaktad›r. Emperyalist kapitalistlerin ve onlar›n komprador uflaklar›n›n a¤›zlar›ndan düflürmedikleri söylemlerinden asla eksik etmedikleri, en büyük ve en tehlikeli düflman olarak “terör ve terörizmi” göstermeleri bofluna de¤ildir. Yarat›lan ve sürekli lanetlenen düflman ciddi bir yan›lsatma hareketinden ve sinsi bir manipülasyon sald›r›s›ndan baflka bir fley de¤ildir. Her türlü sömürü ve bask› hakk›n› kendinde görenler, bu hakk› sonsuza dek kullanma hakk›n› sadece kendinde gören sömürücü egemen s›n›flar sömürü ve bask› düzenlerini zora sokacak, tehlikeye düflürecek toplumsal k›p›rdanma ve harekelenmeleri terör ve terörizm olarak lanse etmektedirler. Emekçilerin ezilenlerin her türlü hak alma ve haklar›n› koruma mücadelesini “terör” kapsam›nda de¤erlendiren egemen zorbalar, kendi gerçeklefltirdikleri

Emperyalizme ba¤›ml› ve kapitalist sistemin difllilerine kopmaz flekilde ba¤l› olan TC devleti de kanl› tarihi boyunca d›fl düflmanlar yaratm›fl, iflgal ve fetihlere baflvurmaktan çekinmemifltir ihtiyaç durumunda iç düflmanlar da yaratma becerisini gösterebilmifltir. D›fl düflmanlar›n bafl›nda bir dönem demir perde diye adland›rd›klar› sosyalist ülkeler gelmifltir. Ancak yer yer zay›flasa da gündemden hiç bir flekilde de olsa düflmeyen ve sürekli var olan düflmanlar ise Yunanlar, Ermeniler ve Kürtler olmufltur. Çarp›tma ve yalana dayal› ›rkç›l›k ve flovenizm temeli üzerinde flekillenip biçimlenen Türk resmi tarihinde her dönem Yunanl›lar, Ermeniler ve Kürtler düflman ve ülke y›k›c›s›, k›flk›rt›c›, bozguncu katliamc› olmufllard›r. Bu tarihi ve ezeli “düflman” her zaman Türkiye’nin huzur ve bar›fl ortam›n› bozmaya, iç istikrar›n› sarsmaya, ekonomik geliflimini sekteye u¤ratmaya çal›flan, ça¤dafl medeniyetler seviyesine ç›kmas›n› istemeyen kalk›nma hamlelerini bofla ç›karan sinsi düflmanlar olmufltur. Türk egemen güçleri ile Yunan egemenleri aras›nda ne zaman ki komfluluk iliflkilerinden kaynakl›, s›n›r anlaflmazl›¤›ndan dolay› ya da Yunanistan’da yaflayan Türk az›nl›¤›yla ilgili bir meseleden dolay› bir sorun gündeme gelse Türk egemenlerinin yeminli uflaklar› olan renkli medya devreye girip en ›rkç› ve floven sald›r› dalgas›n› bafllat›r, olmad›k uyduruk senaryolar yaz›larak iki halk aras›nda etkilerinin ve izlerinin kolay kolay silinemeyece¤i düflmanl›k tohumlar›n›n ekilmesine çal›fl›l›r. Her 24 Nisan yaklafl›ld›¤›nda faflist Türk egemenlerinin politikac›lar› ve sözde tarihçileri taraf›ndan kemik edebiyat› etraf›nda yo¤un bir Ermeni düflmanl›¤› yap›larak, ›rkç›l›¤›n-flovenizmin en azg›n a¤z› salyal› örnekleri verilir. Yo¤un bir manipülasyon ve kavram kargaflas› yarat›larak bilinçler buland›r›l›r.


21

82 Mesela Mardin-Nusaybin’in Kuru köyünde köylülerce bulunan bir ma¤arada 1915 y›l›nda katledilen Ermeni ya da Süryanilere ait oldu¤u iddia edilen kafatas› ve kemiklerin bulunmas› ve ard›ndan yaflananlar oldukça ilginçtir. ‹sveç’ten “soyk›r›m uzman›” olarak görev yapan prof. David Gaunt Türkiye’ye gelir. Ancak daha önce kendisine ulaflt›r›lan foto¤rafla gördükleriyle aras›nda flaflk›nl›¤›n› gizleyemez. Ma¤arada karfl›laflt›¤› tablonun önceden konuyla ilgili olarak eline ulaflan foto¤raflardan farkl› olmas› yaflanan katliam›n alelacele nas›l bir anda “içeriye ya¤an ya¤mur taraf›ndan yok edildi¤ini” gösterir. Katliama maruz kalan Ermeni ve Süryanilere ait olan kafatas› ve büyük kemikler bir anda uydurma bir senaryo ile “ya¤mur sular›n›n ya¤mas› sonucu” ma¤arada yok olmufltur. Türk hâkim s›n›flar›n›n Yunan ve Ermenilere karfl› tüm sorunlarda yaklafl›m ve tu-

tumu neyse politik söylemleri ve uygulamalar› neyse Kürt sorunu karfl›s›ndaki yaklafl›m ve tutumu da hep ayn› olmufltur. Hep ayn› azg›n bir Türk flovenizmi örne¤ini sergilemifl, koyu bir ›rkç›l›k politikas› uygulam›fl ve ak›l almaz bir inkarc›l›k ›srar› olmufltur. Merkezi bütün politikalarda (IMF – Dünya Bankas› politikalar›n› uygulamada) ayn›laflan, programatik düzeyde tek tipleflen hâkim s›n›f partilerinin ve onlar›n uflak sözcülerinin söylemleri ve uygulamalar› da ayn›laflmaktad›r. Hiçbir burjuva-feodal partinin bir di¤erinden farkl› ve ayr› bir program› ve politikas› olmam›flt›r. Kürt ulusal sorunu hakk›nda olsun, demokrasi ve özgürlük konular›nda olsun insan hak ve özgürlükleri gibi konularda olsun ezilenler ve emekçiler her zaman ötekilefltirilip, düflman ilan edilmifl, her türlü sömürü ve bask› politikas›na lay›k bir uygulamaya tabi tu-

PUSULA Kendine ve inançlar›na sayg› duymak! Kapitalist-emperyalist sistem ve onun uflaklar› olan burjuva-feodal devlet, baflta iflçi s›n›f› olmak üzere sömürülen ezilen emekçileri maddi olarak sömürürken di¤er yandan toplumun büyük ço¤unlu¤unu bunalt›p, cahil ve e¤itimsiz b›rakmakta, bölüp parçalamakta, korkutup ürkütmektedir. Her konuda, her alanda korku dünyalar› yaratarak toplumu ürkek, çekingen, kendine ve baflkas›na olan güveni k›r›lm›fl insanlar yaratmak istemektedir. Egemenler sadece toplumun büyük ço¤unlu¤unu mu bu duruma getirmektedir? Sadece onlar› m› ezip silindir gibi üzerlerinden geçmekte, canl› diri yeni olan ne varsa bozup çürütmektedir? Elbette ki hay›r! Daha da önemlisi toplumun önde gelen ayd›n ve yazarlar›n›, sanatç› ve öncülerini de ayn› flekilde korkutup sindirmek, bozup çürütmek, ezip yerlere kadar e¤ilmelerini sa¤lamak istemektedir. Bir toplum ne kadar korku ve bask› alt›nda sinip ürkerse, harekete geçmesi o kadar zor olur. Bundand›r ki egemenler sadece düflünsel ve kültürel olarak sald›r›lar örgütleyip yetinmiyor daha da ileri giderek her tarafta korku duvarlar› ve dünyalar› yarat›yor. Oysa bilinir ki ancak zalim ve korkak olanlar korkutmaya-sindirmeyeboyun e¤dirip düflkünlefltirmeye ihtiyaç duyar ve yine bilinir ki en çok korkanlar korkutmaya çal›fl›r. Egemenlerin özel mülkiyetlerini ve her türlü zenginliklerini kaybetme korkusu onlar› toplum üzerinde büyük korku duvarlar› yaratmaya itmektedir. Bu ihtiyaç, özel mülkiyetin korunmas› ve güvence alt›na al›nmas› içindir. “Terör ve terörist sald›r› korkusu”, “fleriat korkusu”, “laiklik korkusu”, “d›fl tehlike-d›fl tahrik korkusu”, “ güven ve

huzur ortam›n›n bozulma korkusu”, “komünizm korkusu”, “ülkenin bölünme ve parçalanma korkusu” vb. yarat›lan korkular›n bütününde as›l büyük korku egemenlerin gizlemek istedikleri kendi korkular›d›r. Onlar›n en büyük korkusu kitlelerin harekete geçmesi ve geçirilmesidir. Bir yandan geçmelerini engellerken di¤er yandan onlar› harekete geçirecek olan proleter öncüleri engellemeye çal›flmaktad›r. Egemenler taraf›ndan iddia edilen korkular›n bütününde kendi korkular›n› gizleme ve bast›rma çabalar› görülür. Egemenlerin en büyük korku ve endiflesi kitlelerin sömürü ve bask› halini ortadan kald›rmak için kendi kaderini belirleme yönünde harekete geçmesidir. Uyuyan devin uyanmas› kendisi ve gelece¤i için konuflmaya, yürümeye bafllamas›d›r. Kaderini ve gelece¤ini kendi ellerine almas›d›r. ‹radesini özgürce belirlemesidir. Söz ve karar sahibinin kendisi olmas›d›r. Bundand›r ki özgürlük ve demokrasi isteyenler sömürü ve bask›ya karfl› olanlar kararlar›n› net ve aç›k bir flekilde vermek, iradelerini güçlü flekilde ortaya koymak zorundad›r. Özgürlükten mi yana olunacak yoksa özgürlü¤e karfl› m› olunacak? Toplumsal de¤iflim ve dönüflüm için devrimden mi yana olunacak yoksa karfl› devrimden mi yana olunacak? Özgürlükten ve emekçiler lehine de¤iflimden yana olanlar adam gibi bir parti yaratmak için çal›flmadan, her alanda infla edilmesi için fedakarca çal›flmadan, bunun etraf›nda örgütlenmeden hiçbir özgürlük elde edilemez ve özgürlükler korunup, kal›c› hale getirilemez. Özgürlü¤ün ve demokrasinin garantisi proletaryan›n dünya görüflü ve onun sad›k savunucusu olan öncü gücünün, partisinin örgütlenmesidir.

7-20 Eylül 2007 tulmufltur. Sömürü ve bask›ya dayal› her s›n›fl› toplumda egemen olan ideoloji ve kültür egemen sömürücü s›n›flar›n ideolojisi ve kültürü olmufltur. Toplumda egemen k›l›nmak istenen ideoloji ve kültür toplumun egemen olan ekonomik-politik yap›s›n›n yans›mas›d›r. Ülkemizde egemen ideoloji ve kültür burjuva-feodal niteliktedir. Sömürücü egemenler iflçileri emekçileri sadece ekonomik ve maddi olarak sömürmezler ayn› zamanda egemen ideoloji ve kültürleriyle onlar› manevi olarak da kölelefltirip sömürürler. Manevi olarak kölelefltirme politikas›nda ideolojik bulan›kl›k yarat›p kafa kar›fl›kl›¤› yarat›rlar. Bunun için gerçekleri çarp›tan bir kavram kargaflas›na baflvurular. Kavramlar›n içini boflalt›p, özünü de¤iflikli¤e u¤ratarak kendi s›n›fsal ç›karlar› için uygun hale getirirler. Kitlelerin bilinçlerini duygu ve düflünce dünyalar›n› esir al›rlar,

Sömürü ve bask›n›n ortadan kald›r›lmas› için savafl›lmadan bu u¤urda mücadele verilmeden gerçek anlamda özgürlük savunulamaz. ‹flçilerin, köylülerin, emekçilerin özgürlük ve mutlulu¤u kendi ellerindedir. Egemenler bu gerçekli¤in bilinciyle öncelikle onlar›n öncülerine sald›r›yor. Bunu yaparken ne düflünüyorlar? Kimisini öldürür, kimisini zindana t›kar›z, kimisinin gözünü korkuturuz, kimisinin ise gözünü boyar akl›n› çeleriz. Kimisinin yoldafllar›na ve öncüsüne olan güvenini parçalar›z. Böylece baflarma ve kazanmaya olan inanc› tükenmifl, iddias›z, kendisine ve öncüsüne karfl› güvensiz, ürkek korkak “öncüler” yarat›r›z. Öncüsü sakatlanan bir toplum hedefi ve cesareti kararm›fl demektir. Çünkü toplumun ayd›nlar› ilericileri, devrimcileri tutsak düflürülüp, imha edilirse ya da kendisine ve yoldafllar›na karfl› güvensiz, baflaraca¤›na ve kazanaca¤›na dair inançs›z ve örgütsüz b›rak›l›rsa iflte o zaman kolayca onlar yine efendi, çal›flan sömürülen ve ezilenler yine birer köle gibi boyun e¤ip siner. Egemen s›n›flar›n bugün halk›n ve proletaryan›n öncülerine sald›r›rken en baflta onlar›n inançlar›n› ve düflünsel iradelerini k›rmay› hedeflemektedir. Onlar› k›rmak, parçalamak ve saf d›fl› b›rakmak istemektedir. ‹nanc› k›r›lm›fl bireyin kendine güvenmesi mümkün de¤ildir. Kendine olan güveni k›r›lm›fl, inanc› bitmifl bireyin halk›na güvenmesi özgürlük için bedel ödemesi, inanc› u¤runa fedakarl›¤› göze almas› mümkün de¤ildir. Kendisine ve inançlar›na sayg› duyan dürüst bir parti yaratmak, bu u¤urda yo¤un emek sarf etmek, kararl› ve geri dönülmez biçimde silahl› mücadeleden yana olmak özgürlük ve demokrasi istemenin yolu ve demokrat olman›n yegane ölçütüdür. Bunun d›fl›nda her türlü söylem ve tutum bofltur. Bugün devrim saflar›ndan kopup örgütlü mücadeleye s›rt›n› dönen ancak halen demokrat oldu¤unu, özgürlükten yana oldu¤unu iddia eden küçümsenmeyecek say›da in-

manevi olarak kölelefltirip, aptallaflt›r›rlar, dünyaya ve geliflmelere do¤ru bir pencereden bakmalar›n› engellerler. Kitlelerin her fleyi bulan›k ve kar›fl›k görmelerini sa¤lamaya çal›fl›rlar. Netlikten ve gerçeklikten uzak bir bak›fl aç›s› karanl›¤a ve köleli¤e mahkum edilmifl bir dünya görüflü kazand›rmaya çal›fl›rlar. E¤er görüntüyle öz ayn› olsayd› hiçbir bilimsel çabaya da gerek kalmazd›. E¤er egemenlerin her söylemi gerçek olsayd›, yoksulluk ve cehalet dolu yaflanan ac› gerçeklerin de¤iflimine ihtiyaç kalmazd›. Bugün sömürü ve zulüm üzerine kurulu gerçeklerin varl›¤› devrimci politikaya ihtiyac›n zorunlulu¤unu ortaya koymaktad›r. ‹flçiler, emekçiler ve tüm ezilenler sömürücü zorbalar taraf›ndan yarat›lan kavram kargaflas› ve bilinç bulan›kl›¤› karfl›s›nda en lanetli ötekilerin sömürücüler ve zalimler oldu¤unu kavramal›d›r.

san vard›r. Bunlar›n bir k›sm›na diyecek fazlaca bir fley yoktur. Onlar için özgürlük lafla istenmeyecek kadar uzakt›r ancak halen kendisine “örgütlü, partili” deyip kendilerine ve çevresindekilere böyle bir süs verenler ve bu iddiayla etrafta dolaflanlara diyecek sözümüzü Lenin yoldafla b›rak›yoruz. “Karar›n›z› verin ayd›nlar ve çeflitli ‘dernek’ üyeleri. Devrimden mi yanas›n›z, karfl›-devrimden mi yana? Özgürlükten mi yanas›n›z, yoksa özgürlü¤e karfl› m›s›n›z? Gerçekten demokrat olmak isteyen, savaflmak zorundad›r, yerlere kadar e¤ilenlerle ve hainlerle iliflkisini kesmek, kendisine ve inançlar›na sayg› duyan dürüst bir parti yaratmak, kararl› ve geri dönülmez biçimde silahl› ayaklanmadan (ülkemizde uzun süreli bir halk savafl›ndan -bn) yana olmak zorundad›r.” Kendisine ve inançlar›na sayg›l› olmak kendisine ve inançlar›na sayg› duyan dürüst bir parti inflas› için çal›flmak ve mücadele etmektir. Aksi her durum ve tutumda yerlere kadar e¤ilmekten kurtulunamaz. Bugün demokrasi, özgürlük, eflitlik, adalet üzerine kula¤a hofl gelen tumturakl› sözcüklerle abart›l› vaatlerde bulunanlara sormak gerekir. S›n›flardan ba¤›ms›z demokrasi özgürlük ve eflitlik ve adalet olamaz. S›n›flardan ve s›n›f mücadelesinden kopuk iddia edilen politika küçük burjuva politikas›d›r. Bunlar her zaman s›n›f ve s›n›f mücadelesi gerçe¤ini, örgütlü olma zorunlulu¤unu geçifltirmeye, gizlemeye, örtbas etmeye çal›fl›r. Bunlar yokmufl gibi politikadan sosyalizmden, demokrasiden, özgürlük ve eflitlikten bahsederler. Bu kesim için örgütlü olunmadan ve sa¤lam dürüst bir örgüt yaratmak için fedakarl›k yapmadan da her fley yap›labilir(!). Oysa bilinir ki örgütlü mücadele etmeden ancak bir hiç kazan›labilinir. Dürüst ve sa¤lam bir parti olmadan yarat›lmadan bir fleyin elde edilemeyece¤ini gizledikleri için onlar yerlere kadar e¤ilmekten kurutulamayacak.


7-20 Eylül 2007 Uzunca zamand›r ABD emperyalizmi baflta olmak üzere, emperyalist devletlerin “terör” listesi”nde yer alan ILPS Baflkan› ve Filipinler Komünist Partisi (FKP) kurucusu olan Prof. Jose Maria Sison, y›llard›r yaflad›¤› Hollanda’n›n, Utrecht kentinde tutukland›. Ayn› zamanda AB’nin “terör listesi” içinde yer alan Sison’a iliflkin k›sa bir süre önce AB Mahkemesi taraf›ndan verilen, listeden ç›kart›lmas› karar› AB taraf›ndan kabul görmemifl ve AB, 25 Haziran 2007’de Sison’u, FKP’ni ve YHO’nu (Yeni Halk Ordusu) tekrar “Terör Listesi”ne alm›flt›. Halklar›n özgürlük ve ba¤›ms›zl›k mücadelelerine dönük sald›r›lar›n bir parças› olan geliflmelerin sonuncusu ise, 28 A¤ustos 2007 tarihinde Hollanda polisi taraf›ndan bir dava ile ilgili ifade vermeye ça¤r›lan Sison’un tutuklanmas›yla yaflanm›flt›r. Polis merkezine yan›nda avukat›yla birlikte giden Sison, burada avukat›ndan ayr› bir odaya konmufl ve avukat›na haber verilmeden, Scheveningen’deki hapishaneye götürülmüfltür. Hollanda polisi sadece Sison’u tutuklamakla kalmam›fl, ayn› zamanda Sison’un bafldan›flman› oldu¤u Yeni Demokratik Cephe’nin Utrecht’deki bürosunu ve bunun yan› s›ra da sekiz Filipinli’nin evini basarak, çok say›da bilgisayar, laptop, CD vb. materyale el koymufltur. Hollanda güvenlik güçleri bu operasyonu, Romulo Kintanar ve Artura Tabara adl› iki Filipinli’nin, 2003 veya 2004 y›l›nda Filipinler’de, Sison’un emriyle öldürülmesi gibi maddi temeli olmayan bir gerekçeye dayand›rmakta. Filipinler Sendikalar›-Çat› Örgütü olan KMU (1 May›s Sendikas›) Baflkan› Elmer Labog ise, 29 A¤ustos’ta konuya iliflkin bir aç›klama yaparak, bu tür gerekçelerin Arroyo hükümeti taraf›ndan, Sison ve Avrupa’da yaflayan Filipinlileri etkisizlefltirmek için bilinçli olarak ortaya at›ld›¤›n›, çünkü Sison’un ABD’nin ve Filipinlerin halk düflman› politikas›na karfl› ç›kan, tan›nm›fl bir elefltirmen oldu¤unu söyledi. Di¤er taraftan bir aç›klama yapan “Filipin-

GÜNEY ASYA

22

82

Sison’a özgürlük 29 A¤ustos’ta Filipinler’de Makati flehrindeki Hollanda Konsoloslu¤unun önünde protesto eylemi gerçeklefltiren ILPS, KMU (1 May›s Sendikas›), Bayan ve ilerici gençlik örgütleri tutuklaman›n Filipinler hükümeti ile NDFP aras›nda devam eden bar›fl görüflmelerini olumsuz etkileyece¤ini, bunun ABD ile Filipinler devletinin ortak hareketi oldu¤unu belirttiler. Hollanda polisi 1987’den beri sürgünde bulunan ve siyasi mülteci olarak Hollanda’da yaflayan Sison’u Filipinler’de gerçekleflen çeflitli cezaland›rma eylemlerinden sorumlu oldu¤u ve daha fazla benzeri eylem ça¤r›s›nda bulundu¤u iddias›yla tutuklad›¤›n› aç›klad›. 2002 y›l›nda Avrupa Adalet Mahkemesi’nin aksi yöndeki karar›na karfl›n AB’nin terörist listesinde Sison’un ismi kalmaya devam ediyor. Tutuklamay› Yeni Halk Ordusu’nun baflar›l› taktik sald›r›lar› nedeniyle zor günler yaflayan Filipinler Silahl› Kuvvetleri ise “adaletin” zaferi olarak yorumlad›.

ler Ulusal Polis” koordinatörü ve son y›llarda Filipinli devrimcilere-komünistlere ve sendikac›, demokratik kurum temsilcisi vb. ilericilere dönük çok say›da katliamda imzas› bulunan General Oscar Calderon, bu operasyonun Filipinler ve Hollanda istihbarat› taraf›ndan ortak olarak gerçeklefltirildi¤ini itiraf etti. Bu operasyonun bir di¤er amac› ise, Ulusal Demokratik Cephe’yi teslimiyet koflullar›nda tekrar bar›fl görüflmelerine çekmek. Çünkü hem Filipinli yetkililer hem de AB’nin d›fl ve güvenlik politikas›n› üst düzeyde temsil eden yetkililer, gerek FKP’ye gerek UDC’ye gerekse Sison’a iliflkin “terörist suçlamas›”n›n kald›r›lmas›n›n, ancak teslim olunmas› durumunda mümkün olabilece¤ini söylemekteler. Filipinler’de FKP önderli¤inde geliflen sosyal kurtulufl mücadelesine dönük karfl›-devrimci sald›r›lar 2001 y›l›ndan itibaren h›z›n› art›rm›fl bulunmakta. Bu sald›r›lar sonucu, 2001’den bu yana katledilen devrimci say›s› 850’yi geçmifl durumda. Sison’un tutuklanmas› özgülünde gerçekleflen bu son sald›r› da yine özelde Filipinler’deki sosyal kurtulufl mücadelesine, genelde ise tüm dünya halklar›n›n kurtulufl mücadelelerine dönük sald›r›lar›n bir

parças›d›r. Konuya iliflkin, ILPS Türkiye Seksiyonu, Partizan, ‹flçi-Köylü Gazetesi, Yeni Demokrat Gençlik taraf›ndan 30 A¤ustos tarihinde yap›lan aç›klamada flöyle denmekte: “Bafl›n› ABD emperyalizminin çekti¤i emperyalist güçlerin, ‘terörle mücadele’ ad› alt›nda, halklar›n ulusal-sosyal kurtulufl mücadelelerine ve bu mücadelelerin önderlerine dönük gerçeklefltirdi¤i sald›r›lar olanca h›z›yla sürüyor! Bu yönlü en son sald›r› ise, Filipinler Komünist Partisi’nin (CPP) kurucusu ve ayn› zamanda ILPS Baflkan› olan, 68 yafl›ndaki Profesör Jose Maria Sison’un, 28 A¤ustos 2007 Sal› günü Hollanda, Utrecht’te savc›l›k taraf›ndan tutuklanmas›d›r. Aç›kt›r ki, Sison yine as›ls›z gerekçelerle suçlanmakta ve haks›z bir flekilde tutsak edilmektedir. Savc›l›k, ‘Filipinler’de dahi araflt›rma yap›lm›flt›r, onun sorumlu oldu¤u konusunda elimizde yeterli belge vard›r’ dese de, bu ‘belgeler’ ancak düzmece olabilir, çünkü ayn› iddia ile aç›lan Filipinler’deki bir davada mahkeme takipsizlikten beraat karar› vermiflti.

Sison’un da bir röportajda söyledi¤i gibi: ‘Ben terörist de¤ilim. Ulusal ba¤›ms›zl›k, demokrasi ve sosyalizm için mücadele veren halklar›n yarar›na olacak tüm ilkeleri ve eylemleri desteklerim. Ben ülkesini seven bir Filipinli ve enternasyonal bir proleterim, ‘terörist’ de¤ilim. Komünistler terörist de¤ildir...’ ... Bizler, Sison’a ve Filipin halk›n›n kurtulufl mücadelesine karfl› sürdürülen burjuva bask› furyas›n› fliddetle k›n›yoruz. Sison, halk demokrasisi ve uluslar›n kendi kaderini tayin hakk›n› savunan bir devrimcidir. Sison’un derhal serbest b›rak›lmas›n› ve ona yönelik tüm bask›lar›n son bulmas›n› talep ediyoruz.”

Filipinler’de bar›fl görüflmeleri ça¤r›s› ve FKP’nin tutumu

Temmuz ay›n›n bafl›ndan itibaren Filipinler Hükümeti-Arroyo Rejimi’nin baz› önemli temsilcileri FKP’nin ve Yeni Halk Ordusu’nun da¤›t›lmas› ve silahlar›n› b›rakmas› karfl›l›¤›nda Ulusal Demokratik Cephe ile bar›fl görüflmelerine devam edebileceklerini aç›klamaktad›r. Kabul edilmedi¤i takdirde ise sald›r›lar›n yo¤unlaflaca¤›n›, FKPYHO’nun terörist örgütler listesine dahil edilece¤ini ilan etmifltir. Arroyo ise ayn› dönemde terörist hareketi y›kmak amac›yla silahl› kuvvetlerine, insan hakk› ihlali elefltirilerine önem vermeden bast›rma kampanyas›na bafllamalar› talimat›n› verdi. Bununla birlikte 2001-2006 y›llar› aras›nda düzenlenen OBL 1 adl› operasyonun daha yo¤unlaflm›fl ve vahflileflmifl hali olan OBL 2 ise 2007’nin bafl›ndan bu yana devam etmekte ve ciddi çat›flmalar meydana gelmektedir. FKP yapt›¤› aç›klamada partilerinin ve devrimci hareketin silahl› mücadele-

ye kaynakl›k eden temel sosyo-ekonomik ve siyasi reformlar gerçekleflmeden ateflkes ilan etmesinin mümkün olmad›¤›n› vurgulad›. YHO ise büyük hak gasplar›

ve insan hakk› ihlalleri yaflan›rken ve kitlelere, devrimci ve demokratik hareketin önderlerine ve faaliyetçilerine yönelik sald›r›lar sürer-

ken ateflkes ilan etmelerinin mümkün olamayaca¤›n› belirtti ve devlet terörizmine karfl› devrimci silahl› direniflin hakl› ve gerekli oldu¤unu vurgulad›. Aç›klamada ayr›ca 2004’te bar›fl görüflmelerinin kesilmesinin nedeni olarak da devletin yap›lan anlaflmalara uymamas›n› ve sürece gereken sayg›y› göstermemesini gösterdi. FKP aç›klamas›n› devrimci güçlere Arroyo’nun terör rejimine son vermek için halk› korumak ve devrimci silahl› mücadeleyi gelifltirmek için kararl› ve ›srarl› olmalar› ve YHO’ya ise daha fazla taktik sald›r› gerçeklefltirme ça¤r›s› yaparak sonland›rd›. Ulusal Demokratik Cephe (NDFP) ile Filipinler Hükümeti aras›nda bar›fl görüflmelerinin devam etmesi için gereken flartlar› NDFP Dan›flman› Sison flu flekilde s›ralamaktad›r: Yarg›s›z infazlara, iflkenceye, 1 milyondan fazla insana dayat›lan zorla göç et-

tirilme politikas›na ve gerici ordunun ihlal etti¤i di¤er insan hakk› gasplar›na son verilmesi; Filipinler Komünist Partisi’nin ve Yeni Halk Ordusu’nun terörist listesinden ç›kar›lmas› ve Faflist Markos rejiminde insan haklar› ihlallerinin kurbanlar›n›n zararlar›n›n tazmin edilmesi. Sison ayr›ca bar›fl görüflmeleri s›ras›nda ateflkesin gerçekleflmesi için de NDFP’nin haz›rlad›¤› “Acil Hakl› Bar›fl ‹çin 10 Maddelik Anlaflmay›” kabul etmesi gerekti¤ini vurgulam›flt›r. Ulusal Demokratik Cephe daha öncesinde de bar›fl görüflmelerinin ve ateflkesin devrimci güçlerin ve halk›n teslim olmas› veya pasifize olmas› anlam›na gelmedi¤ini, bu görüflmelerin sosyal, ekonomik ve siyasi reformlar›n h›zlanmas› için ilkelere dayal› flekilde yürütülmesinin mümkün oldu¤unu aç›klam›flt›. Ancak Filipinler hükümeti bu hakl› talepleri kabul etmek bir yana devrimci hareketi bast›rmak amac›yla sald›r›lar›n› yo¤unlaflt›rm›flt›r.


23

82 H‹ND‹STAN Hindistan Komünist Partisi (Maoist)’e ba¤l› Halk Kurtulufl Gerilla Ordusu’nun yaklafl›k 250 gerillas›n›n 10 Temmuz tarihinde Raipur’da karakola sald›rarak 24 polisi öldürmesi, çok say›da silaha el koymas›, karakolu havaya uçurmas› ve sald›r› esnas›nda kurflun geçirmez yelek giymeleri ve a¤›r silah kullanmalar› Hindistan’da gündemi iflgal etti. Bas›nda Maoistlerin Çattiflgarh’da bir “sald›r› tümeni” oluflturdu¤u ve polisin iyi e¤itimli gerillalar karfl›s›nda büyük kay›plar verdi¤i üzerine yaz›lar ç›kt›. Polis yetkilileri bu sald›r›n›n 15 Mart’ta gerçekleflen 55 polisin öldü¤ü sald›r›yla benzerlik tafl›d›¤›n› vurgulad›lar. MK üyesi katledildi HKP (Maoist) Merkez Komite üyesi ve Karnataka Eyalet Komitesi Sekreteri Naveen kod adl› Rajamouli yoldafl 22 Haziran’da Kerala’da yakalanarak katledildi. 47 yafl›ndaki Rajamouli yoldafla katledilmeden önce a¤›r flekilde iflkence yap›ld›¤› da bas›na yans›d›. Kendisi 2005 Kas›m’›ndan bu yana Karnataka eyaletinin sorumlulu¤unu yapmaktayd›. Parti yapt›¤› aç›klamada büyük bir devrimci önderi ve askeri ö¤retmeni kaybettiklerini aç›klad› ve yoldafl›n hesab›n›n sorulaca¤›n› ilan etti.

Son y›llarda h›zla hayata geçirilen sosyal y›k›m politikalar›n›n bafll›ca hedefinde olan göçmenleri, yeni ç›kar›lan göç yasas›yla birlikte daha da zorlu günler bekliyor. Birbiri ard›na ç›kar›lan y›k›m ve hak gasp›

ALMANYA

Irkç› göç yasas› onayland› yasalar›n›n sonuncusu olan yeni Göç Yasas›, ülkeye göç etmek isteyenlerin yan› s›ra, ülkede yaflayan göçmenlere de a¤›r koflullar dayat›yor. Sadece AB üyesi olmayan ülkelerin vatandafllar›n› kapsayan yasa, aile birleflimi, vatan-

Evrensel Bak›fl KASIRGANIN HIZI G‹DEREK ARTIYOR Küresel ›s›nmaya ba¤l› yaflanan felaketlerin bafl›n› son y›llarda devasa kas›rgalar çekiyor. Hemen her y›l bir öncekinden daha boyutlu hasarlara yol açan bu felaketler ayn› zamanda binlerce insan›n can›na mal olmay› da sürdürüyor. Örne¤in geçti¤imiz haftalarda Güney Asya’n›n büyük bölümünü etkisi alt›na alan seller, bu bölgede yaflayan çok say›da insan›n yaflam›na mal olurken, yüz binlerce insan› da evsiz b›rakt›. Muson ya¤murlar›yla bafllayan felaketin yaratt›¤› tahribat›n boyutlar› korkunçtu. Etkilenenler ise bir kez daha dünyan›n en yoksullar›yd›. Muson ya¤murlar› birkaç hafta sonra yerini okyanustaki kas›rgalar› b›rakt›. Bu defa hedefte Latin ve Orta Amerika’n›n yoksullar› vard›. Hofl kas›rgalar›n s›kça yafland›¤› bu bölgede, Amerika’n›n kuzeyine ulaflan kas›rgalarda yine dünyan›n bu “en zengin ve en güçlü” ülkesinin “en”lerini, en yoksullar›n› vuruyordu. T›pk› geçti¤imiz y›llardaki Katrina kas›rgas›nda oldu¤u gibi. Ancak sistemin aç gözlü kâr h›rs›n›n yaratt›¤› kas›rgalar sadece ya¤murlar›n yaratt›¤› sellerden ya da okyanusta oluflan dev tayfunlardan ibaret de¤il elbette. Ve dünyan›n yoksullar›n› sadece bu seller ve tayfunlar vurmuyor. Dünyan›n yer alt› yer üstü zenginliklerini yeniden paylaflmaya giriflen emperyalist güçler, bu paylafl›m› da yine yoksul halklar›n s›rt›ndan gerçeklefltirmeye çal›fl›yorlar. Bu yeniden paylafl›m çabalar›n›n yaratt›¤› kas›rgalar ise, ya¤murlar›n sellerinden, okyanuslar›n tayfun-

7-20 Eylül 2007

lar›ndan daha fazla can almaya, mazlum halklar› yoksullu¤un, sefaletin, açl›¤›n pençesine itmeye, var olan› ise art›rmaya devam ediyor. Özellikle de iflgal bölgelerindeki halklar sadece bombalar›n ve a¤›r silahlar›n alt›nda vahflice katledilmekle kalmay›p, üstüne üstlük savafl koflullar›n›n yaratt›¤› ambargo vb. engellemelere ba¤l› ölümlerle, hastal›klarla ve her türden insanl›k d›fl› koflullarla yüz yüze kal›yor. Bu durumun Irak’taki blançosu bugün art›k herkesçe bilinirken, iflbirlikçi Abbas’›n emperyalistlerle ve siyonistlerle yapt›¤› anlaflmalar kapsam›nda, bizzat hayata geçirdi¤i yasaklamalar nedeniyle, Gazze’de yaflayan Filistinlilerin durumu her gün giderek a¤›rlafl›yor. Bu yasaklamalara ek olarak kardefl kavgas›n›n h›z kesmeden sürmesi, Filistin halk›n›n yaflad›¤› dram› daha da boyutland›r›yor. K›sacas› emperyalistlerin ve Siyonistlerin Ortado¤u’da yaratt›¤› kas›rga, çemberini giderek geniflletiyor. Kas›rgan›n yaratt›¤› yang›n›n alevleri giderek daha gür yan›yor. Ancak öyle görünüyor ki, bu alevler emperyalistlerin yakt›¤› ateflten çok direnifl ateflinin alevleri. ‹flgallerin bafl›n› çeken ABD emperyalizmi her ne kadar iflgallerdeki yenilgisini aç›kça kabul etmeye yanaflmasa da, bunun böyle oldu¤u gözle görünür bir gerçek olmay› sürdürüyor. Kapal› kap›lar ard›nda askerlerin nereden ve nas›l çekilece¤inin hesab› yap›ld›¤› biliniyor. Art›k kap›dan içeri girmifl olan ve giderek dünya ekonomisini saran büyük ekonomik krizi aflma çabas› içinde ifl-

dafll›k hakk› ve entegrasyon konular›na, bugüne kadarki uygulamalar›n çok ilerisinde zorluklar getirirken, Almanya’da yaflayan çok say›da devrimci ve demokratik kurum yasay› protesto etmeyi sürdürüyor. Yasa, aile birlefliminde, evlilik yap›lan kiflinin 18 yafl›n› doldurmufl olmas› ve Almanya’ya gelecek efllerin yeterli derecede Almanca bilmesi; Vatandafll›k hakk› noktas›nda, tüm ülkedeki flartlar›n ayn›laflt›r›lmas› (her eyalette farkl› bir uygulama söz konusuydu) ve vatandafll›k testi; Entegrasyona iliflkin ise, entegrasyon kurslar›na kat›l›m zorunlulu¤u, kat›lmayanlara 1000 Euro ceza ve gerekti¤inde s›n›r d›fl› etme ya da vatandafll›k hakk›n›n elinden al›nmas› gibi de¤ifliklikleri kaps›yor. Yasaya tepki gösteren genifl çevreler, bu yasan›n uyumu de¤il, eflitsizli¤i içerdi¤i noktas›nda görüfl belirtirken, Alman Anayasas›’na bile ayk›r› bulunan yasa “kabul edilemez” olarak nitelendirilmekte.

gal bölgelerinde kalmakta ›srar edilse de, son dönemde giriflilen tüm manevralar›n kaç›fl yolu aramaya dönük oldu¤u kesin. Emperyalizmin 2000’li y›llar›n bafl›nda derinleflmeye bafllayan krizine k›l›f olan “terörle mücadele”nin son dönemlerde daha yo¤un bir biçimde ifllenmesi bile tek bafl›na, siyasal-ekonomik krizin gelinen noktada afl›lamaz boyutlara ulaflt›¤›n› göstermektedir. Ve bizler bilmekteyiz ki, “Terörle Mücadele” ne zaman yo¤un bir biçimde gündemlefltirilse, bu durum halklar›n özgürlük mücadelelerine dönük yeni sald›r›lar›n habercisidir. Ayn› zamanda da iflçi-emekçi y›¤›nlar›n temel hak ve özgürlüklerine, insanca yaflama hakk›na ve bir bütün olarak da tüm siyasal-ekonomik-demokratik haklar›na dönük yeni sald›r›lar›n habercisi. Bu sald›r›lar›n rahatça hayata geçirilmesinin önkoflulunu ise yine bir kez daha halklar›n ulusal-sosyal kurtulufl mücadelelerinin bast›r›lmas›, engellenmesi ve hatta ortadan kald›r›lmas› oluflturmakta. Çünkü dünyan›n yeniden paylafl›m› önündeki en büyük engel olarak bu mücadeleler görülmekte. Emperyalist güçlerle onlara uflakiflbirlikçi vb. biçimlerde ba¤l› ülkelerin en s›k› ittifak› ise bu noktada ortaya ç›kmakta. Bu tür ittifaklar›n ne boyutta olabilece¤ine ise, biri dünyan›n bir ucunda di¤eri öbür ucunda denebilecek Filipinler ile, AB’nin en önemli emperyalist güçlerinden Hollanda aras›nda yafland›¤›na flahit olduk bir kez daha. Halklar›n özgürlük mücadelelerini bo¤ma h›rs›n›n mesafe ve s›n›r tan›mad›¤›n› gördük. Bu defa bo¤ulmak istenen Filipinler halk›n›n; FKP öncülü¤ünde gelifltirdi¤i ve hem Filipinler iflbirlikçi rejimine hem de bölgedeki emperyalistlere korkulu rüyalar gördüren, bunlar›n bölgedeki hâkimiyet planlar› önünde en büyük engel olarak görülen, sosyal kurtulufl mücadelesiydi. FKP’nin kurucular›ndan Jose Maria Si-

BUTAN Güney Asya’da Hindistan’la Nepal s›n›r›nda küçük bir ülke olan Butan’da Butan Komünist Partisi (Marksist-Leninist-Maoist)’in önderli¤inde Halk Savafl›’n› bafllatma amac›yla haz›rl›klar›n yap›lmas› faflist devletin sald›r›lar›n› da beraberinde getirmekte. Geçti¤imiz ay bu do¤rultuda 30 devrimci, silah e¤itimi yapt›klar› ve Maoist parti üyesi olduklar› gerekçesiyle tutukland›. Bununla birlikte partinin askeri kanad›n›n Phuentsholing flehrinde çeflitli eylemler düzenledi¤i de bas›na yans›d›. 2001 y›l›nda kurulan parti 19 A¤ustos’ta yapt›¤› aç›klamada Butan Krall›¤›’nda Halk Savafl›’na bafllad›klar›n›, 21 flehirden 16’s›nda örgütlü olduklar›n› ve gelen seçimleri boykot edeceklerini aç›klad›.

son’un, iflbirlikçi Arroyo hükümetinin talebi, iflbirli¤i ve katk›lar›yla, Hollanda polisi taraf›ndan tam bir komployla tutukland›. Ayn› zamanda ILPS Baflkan› olan Sison, uzunca zamand›r emperyalistlerin “terör listesi”nde yer almaktayd›. Hem emperyalistler hem de Filipinler hükümeti bu operasyonla birlikte Filipinler halk›n› teslimiyete zorlaman›n hesaplar›n› yap›yor. Bar›fl görüflmelerini yeniden gündemlefltirmek, ancak kendi çizdi¤i s›n›rlar içine hapsetmek istiyorlar. Bu s›n›rlar ise çok aç›k ki teslimiyetin ve esaretin s›n›rlar›d›r. Sison’un esaret alt›na al›nd›¤› bu operasyon ayn› zamanda AB emperyalistlerinin “Terörle Mücadele” konseptini hayata geçirme noktas›nda ABD ile yar›fl›r pozisyonda olduklar›n› da gözler önüne sermifltir. “Demokrasinin befli¤i” Avrupa, dünyan›n öncü emperyalist gücü olma pozisyonunu ABD emperyalizmine devretmek zorunda kalmadan önceki eski gücüne kavufltukça, halklara ve onlar›n özgürlük mücadelelerine sald›r›lar›n› da o oranda art›rmaktad›r. Avrupal› emperyalistler nezdinde 90’lar›n bafl›ndan itibaren askeri yönüyle de öne ç›kan bu sald›rganl›k, gelinen noktada giderek emperyalist sald›rganl›¤›n da bafl›n› çekmeyi getirecek gibi görünüyor. Bu sald›r›lardan Avrupa özgülünde en fazla etkilenenler ise, yeni göç yasalar› vb. hak gasp›na, ayr›mc›l›¤a ve hatta ›rkç›l›¤a dayal› yasalarla yaflam hakk› ortadan kald›r›lmak istenen göçmenler olmakta. Evet kas›rga h›z›n› art›r›yor. Ancak sadece emperyalistlerin yaratt›¤› kas›rgan›n de¤il, halklar›n özgürlük yürüyüflünün kas›rgas› da h›z›n› art›r›yor. Ve bugün evlerin çat›lar›n› yoksullar›n bafl›na y›kan kas›rgalar›n yerini, halklar›n yaratt›¤› ve saraylar›, köflkleri ve sistemin tüm kurum ve kurulufllar›n› emperyalistlerin bafl›na y›kacak ve böylece büyük bir toplumsal alt-üst oluflu getirecek olan kas›rga alacakt›r!


24

7-20 Eylül 2007

Devrimci kad›nlar›n en büyük engeli;

ED‹LGENL‹K... Erkek egemen anlay›fl toplumun tüm gözeneklerine ifllemifltir. Bizimki gibi ülkelerde feodal üretim iliflkileri ve feodal kültürün yayg›n etkisi nedeniyle, erkek egemen düflünüfl çok daha yo¤un olarak varl›¤›n› sürdürdü¤ü için, kad›nlar›n bunlardan kopmas›, görece de olsa özgürleflmeleri oldukça zordur. Devrimci mücadeleye kat›lm›fl olan kad›nlar, erkek egemenli¤inin hukuki, dini, toplumsal ve ailevi vs. birçok engelini aflarak saflara kat›lm›flt›r. Bu engeller nedeniyle, kad›nlar›n örgütlü mücadeleye kat›lmalar› erkeklere oranla daha zordur ve daha çok bedel ve kararl›l›k ister. Bundand›r ki mücadeleye kat›lan her kad›n›n bu karar ve pratikleri büyük bir baflar›, takdir edilecek bir özelliktir. Kad›nlar aç›s›ndan, devrimci saflara kat›lmak, ataerkil düflünüflü k›rma noktas›nda büyük bir ad›m anlam›na gelir. Ama elbette tek bafl›na bu ad›m, sorunun çözüldü¤ü veya afl›ld›¤› fleklinde yorumlanmamal›d›r. Bin y›llar›n toplumsal ilifliklerinin, de¤er yarg›lar›n›n, kültürünün günümüzde de devam ediyor olmas› ve bizim de bu toplum içinde yafl›yor olmam›z, objektif olarak toplumun izlerini üzerimizde tafl›mam›za neden olur. Yaflam koflullar›, kültür, de¤er yarg›lar›, düflünüfl biçimi vs. üzerinde kesin olarak etkilidir ve bu anlafl›labilir bir durumdur. Fakat bu etkilerin, üzerimizde varl›¤›n› sürdürmesi, korunmas› hofl görülebilecek, normal kabul edilebilir bir durum de¤ildir. Eski, çürümüfl dünyay› tüm kal›nt›lar›yla birlikte y›kmaya giriflen devrimciler, ayn› zamanda yeni dünyan›n bugünden yarat›c›s› olmal›d›rlar.

Geliflimin önünde engel Ev hapsinden, dinin ve toplumsal de¤er yarg›lar›n›n kölelik zincirlerinden önemli oranda kurtulmufl olan devrimci kad›n›n, kad›n sorununu tam olarak çözmüfl oldu¤unu söyleyemeyiz. Bu sorun toplumda yaflanan biçimi ve boyutuyla olmasa da devam eder. Bunlardan en s›k görülen ise, devrimci kad›nlar›n ilerlemesi önünde önemli engellerden biri olan edilgenliktir. Edilgenlik ataerkil düflünüflün kad›nlara yükledi¤i en olumsuz özelliklerden biridir. Edilgenlik, toplumdaki kad›n›n devrimci mücadeleye

kat›lmas› önünde büyük bir engel teflkil ederken, devrimci saflara kat›lan kad›nlar›n da mücadele içinde daha aktif olmas› özellikle de sorumluluk almas›, siyaset üretmesi gibi konularda daha geri noktalarda bulunmalar›na neden olur. Devrimci kad›nlar, mücadele içinde birçok zorluklara gö¤üs germe, mücadelede ›srar ve kararl›l›k, mücadeleye ba¤l›l›k gibi konularda oldukça fazla olumluluk tafl›rlar. Ülkemizdeki ve dünyadaki devrimci ve komünist hareketin gerilla, flehir, zindan gibi birçok mücadele alan›nda bunun say›s›z örne¤ini biliyoruz. Buna ra¤men, kad›nlar›n di¤er noktalarda geri kalmalar› dikkat çekicidir.

Sen düflün, ben yapar›m Genellikle eksikliklerinin veya edilgenli¤inin fark›na varan devrimci kad›nlar prati¤e yönelirler. Fiziksel kuvvet, dayan›kl›l›k, bedensel yo¤un emek gerektiren birçok ifle canla-baflla giriflirler. Kad›nlar›n bu çal›flkanl›k ve fedakarl›klar› en güzel özelliklerden biridir. Fakat genelde bu prati¤e yönelme çabas›, politika ve düflünce üretme vb. noktalar›ndaki zihinsel edilgenli¤inin kamufle edilmesi, bu konulardaki a盤›n›n pratikle kapat›lmas› çabas› olarak ortaya ç›kar. Kad›nlar›n devrimci mücadele içinde de erkeklerin gölgesinde kald›¤› görülür. Dünya ve Türkiye devrimci hareketi içinde önder, kadro niteli¤indeki kad›nlar›n say›s›n›n azl›¤› da bunu ispatl›yor. Toplumda kad›nlardan, erkekler veya büyükleri taraf›ndan al›nan kararlara uymas› beklenir. Kendisinin karar vermesi, kendisini ifade etmesi engellenir, ay›plan›r. Bu durum zamanla zihinsel çabay› köreltir. Devrimci kad›nAyfer lar da bunun yans›malar›Celep

n› tafl›rlar. Düflünmek, fikir üretmek, fikirleri çat›flt›rmak, plan ve projeler üretmek gibi düflünsel faaliyetler birçok bedensel faaliyetten daha zor gelir. Kad›nlar bu zorlu¤u aflmak yerine tabi olma e¤ilimini daha fazla tafl›rlar. Bu genelde daha yetkin “daha güçlü” olana (ki bu ço¤unlukla erkektir) endeksli olma, onun yönlendiricili¤i alt›nda bulunma iste¤ini do¤urur, kad›nlar yönetici, belirleyici, yönlendirici olmak yerine yönetilen, belirlenen, yönlendirilen olmay› tercih ederler. Dolay›s›yla kendi geliflimi ile birlikte öncüsü oldu¤u milyonlarca emekçi, ezilen kad›n›n geliflimini de geciktirmifl olurlar. Hata yapma, elefltiri alma kayg›s› da kad›nlar› edilgenli¤e iten etkenlerden biridir. Kendine özgüveni daha azd›r kad›nlar›n. (Ve yaz›k ki di¤er kad›nlar ve erkekler de ço¤unlukla kad›nlara güvenmez.) Alacaklar› yeni görevlerde yapacaklar› hatan›n alt›nda kalmaktan korkar, bu baflar›s›zl›¤› kald›ramayacaklar› kayg›s›na kap›l›rlar. Bunun için hata yapmamak ad›na ya zihinsel ve fiili eylemden uzak durmay›, sorumluluk almamay› tercih ederler. Ya da prati¤e girdi¤inde bu yo¤un bask›y› her an üzerinde hissederek psikolojik olarak y›pran›r, yaralan›rlar.

Ben bilmem, beyim bilir mi? Aflk ve evlilik iliflkileri de edilgenli¤i aflmak yerine gölgelemenin bir paravan› flekline büründürülür. Mücadele içindeki kad›nlar›n genelde kendilerinden daha yetkin, yönetici pozisyondaki erkek yoldafllar›n› tercih etmeleri bu aç›dan dikkat çekicidir. Kendi eksiklerini gidermek yerine bu eksiklikleri olmayan biriyle beraberlik, ondaki olumluluklar›n da kendisine geçti¤i, kendisinin de art›k daha olumlu, oldu¤u hissi yarat›r. Böylece edilgenlik k›r›lmaz aksine yetinmecilik, sanal bir mutluluk, halinden hoflnutluk oluflur kad›nda. Oysa zaman ilerledikçe durumun böyle olmad›¤›n› kendisi de gören kad›n, daha fazla y›k›nt›ya u¤rar, sars›l›r. Kad›nlar›n karfl› cinsle iliflkilerinde erke¤i, toplumdakine benzer bir flekilde, s›¤›n›lacak bir liman, kanatlar› alt›nda güvencede oldu¤u bir korunak olarak bakmalar› ve buna ba¤l› olarak da beraberliklerinde güçlü, yetkin erkek yoldafllar›n› seçmeleri s›k yaflanan bir durumdur. Asl›nda burada korunan, erkek egemen düflünüfl ve iliflkileridir. Korunan kad›nlar›n en büyük prangalar›ndan biri olan edilgenliktir. Oysa kad›nlar›n s›¤›n›lacak limanlara ihtiyac› yoktur. Devrimci kad›nlar›n s›¤›nacaklar› tek fley kendi gücü ve özgüvenileridir. Örgütlü kad›nlar›n daha aktif olabilmesi, daha fazla yönetici, yönlendirici mekanizmalarda yer alabilmesi için edilgenlik, özellikle de düflünsel edilgenlik k›r›lmal›d›r. Bunun için önce kad›n sorunu ayr›nt›l› olarak incelenmelidir. Kad›n sorununun kökeni, erkek egemenli¤inin toplumdaki kad›nda, devrimci kad›nda ve kendinde ne tür fiili, düflünsel, duygusal, psikolojik, kültürel

82 vb. etkiler yaratt›¤›n› araflt›rmal›d›r. Ve kad›n cinsindeki (toplumdaki, saflarda ve kendindeki) edilgenli¤i ve bunun yans›malar›n› tan›mlamal›, somutlamal›d›r. Bir meseleyi çözmek için onu tan›mlayabilmek yani kavramak ilk ve en önemli ad›md›r. Yan›s›ra kendinde, kad›n ve erkek yoldafllar›nda gördü¤ü ataerkil yaklafl›mlara karfl› elefltirel olmal›, düflünsel ve pratik mücadele vermelidir.

Çözüm devrimde bekleyelim mi? Genel olarak kad›n sorunu, özelde ise bunun bir parças› olan edilgenlik, esasta s›n›fs›z toplumda ortadan kalkacakt›r. Fakat bu gerçeklik, sorunu ertelemek gerekti¤i anlam›na gelmez. Devrimciler en baflta da devrimci kad›nlar meseleye ciddi ve acil olarak e¤ilmelidir. Ön ad›mlar olarak, kad›nlar›n özgünlükleri göz önünde bulundurulmal›, buna ba¤l› olarak teflvik etmek, yard›mc› olmak, önünü açmak gibi düzenlemeler yap›lmal›d›r. Sorunu kavramak, incelemek ilk ve en önemli ad›mken, bunun prati¤e ve örgütlenmelere yans›mas› da en az o kadar önemli ve hayatidir. Pratikte yans›mayan hiçbir çözümleme ve teorik çal›flman›n bir de¤eri ve faydas› olmaz/olamaz. Bazen kad›nlar kendilerini aflmaya çal›fl›rken erkekleri hedef almak gibi yanl›fl yönlere saparlar. fiu unutulmamal›d›r ki kad›n sorununun kayna¤› erkekler de¤ildir. Dolay›s›yla sorun onlar› hedef alarak, onlarla mücadele/rekabet ederek çözülemez. Bu bizi tersten bir cins ayr›mc›l›¤›na ve feminizme götürür. Sorunun esas kayna¤› sistemdir. Ve erkek yoldafllar›m›z da ayn› sisteme karfl› savaflt›¤›m›z yoldafllar›m›zd›r. Tüm ezilenlerin ve ezilenlerin saflar›nda yer alan kad›nlar›n ve erkeklerin ortak düflman› sistemdir. Ve okun sivri ucu erkeklere de¤il sisteme yöneltilmelidir. Devrimci kad›nlar, devrim saflar›na aktif olarak kat›lmakla kendi içlerinde bir devrim yapm›fl, ataerkil düflünüflün prangalar›ndan kurtularak özgürleflme aç›s›ndan büyük bir mesafe kat etmifllerdir. Fakat henüz kat edilmesi gereken daha da çok mesafenin oldu¤u da unutulmamal›d›r. Bu sadece bireysel özgürlü¤ümüz için de¤il –ki bireysel özgürlük diye bir fley esasta mümkün de¤ildir- milyonlarca emekçi kad›n›n kurtuluflu ve devrim idealimizin gerçekleflmesi için gereklidir. Edilgenli¤imizi k›rmak noktas›nda ataca¤›m›z ad›mlar devrimci bir zorunluluk ve sorumluluk, toplumsal bir görevdir. Ezilen milyonlarca kad›n›n umudu oldu¤umuzu unutmamal›y›z. Bugün ucuz iflgücü olan, hiçbir sosyal güvencesi olmayan, sa¤l›k-beslenme-bar›nma-e¤itim gibi temel haklardan yoksun, dilikültürü yasaklanan, tacize-tecavüze u¤rayan, töre cinayetlerine kurban edilen, bedenini satmak zorunda kalan, ev kölesi olan, insan yerine konulmayan milyonlarca emekçi kad›n›n kurtuluflu öncü kad›nlar›n nitelik ve niceli¤inin artmas›yla do¤rudan ba¤lant›l›d›r. Devrimin gerçekleflmesi için gö¤ün yar›s› olan kad›nlar› örgütlemek, bunun için de devrimci kad›nlar›n edilgenliklerinden kurtularak daha fazla sorumluluk almalar›, daha fazla önderlik konumlar›nda yer almalar› hedefimiz olmal›d›r. Milyonlarca kad›n›n umudunun gerçekleflmesi için geri yanlar›m›za, edilgenli¤imize karfl› daha ›srarla ve cüretle savafl açal›m. Sincan Kad›n Hapishanesi’nden Tutsak Partizan


25

82

7-20 Eylül 2007

7. Munzur Kültür ve Do¤a Festivaline k›sa bir de¤ini

7. Munzur Kültür ve Do¤a Festivali’ni geride b›rak›rken; Dersim co¤rafyas›n›n ve halk›n›n yüz yüze kald›¤› sald›rganl›¤a karfl› duruflun bir biçimi olarak projelendirilen, Dersim halk›n›n ve devrimci ve demokratik inisiyatiflerin ortak hareket noktas› olarak hayat bulan festival her aç›dan de¤erlendirilmeye muhtaçt›r. Zira Dersim halk›n›n belle¤inde yer tutan tarihsel ac›lar›n ve kültürünün sesi olmaktan uzaklaflan festivalin kat etti¤i yol bunu zorunlu k›lmaktad›r. Devrimci ve demokratik inisiyatiflerin projelendirdi¤i festivalin amac› ülkemiz egemenlerinin türlü yöntemlerle uygulad›¤› vahflet alt›nda bilinçlenen Dersim halk›n›n muhalif kültürünü ve yok edilmek istenen do¤al güzelli¤ini korumak, yaflatmakken; devletin anti-demokratik uygulamalar›na karfl› da demokratik tepkiyle karfl› koyuflu gelifltirmekti. Dersim’in sorunlar›na halk›yla birlikte sahip ç›kmay›, sesini kamuoyuyla paylaflarak, duyarl› hale getirmeyi hedefleyen bir festival gerçekli¤i yaratmakt›. Festivalin ortaya ç›k›fl zemininden, kitlelerin özlem ve taleplerinden uzaklafl›ld›¤› oranda, ona rengini veren anlay›fltan da uzaklafl›lmas› kaç›n›lmazd›r. Festivalin yaflad›¤› esas açmaz› ve t›kanma noktalar›n› buralarda aramak ve çözümünü de buradan do¤ru bafllatmak gerekmektedir. Dersim halk›n›n ve co¤rafyas›n›n yüz yüze kald›¤› kapsaml› sorunlar›, muhalif kültürünü merkezine alarak onun sesi olma yönünde ilerlemeyen festivalin Dersim halk› nezdinde gelecek tafl›mayaca¤› bugünden görülebilen bir gerçekliktir. Ad›mlar› son y›llarda yap›lan festivallerde at›lan ve bu y›l da

kronikleflme yolunda ilerleyen festival anlay›fl›n›n, amac›ndan uzaklaflmay› tarif etti¤i, içinin giderek boflalt›lmas›na yol açan bir ele al›fla sahip oldu¤u, ortaya ç›kan tablodan okunmaktad›r. Bu anlay›fl›n festivalin örgütlenmesinde de hakim hale gelmesi, devrimci ve demokratik inisiyatiflerin kolektif ve ortak hareket etme zemininde somutlanan örgütlenme anlay›fl›ndan uzaklafl›lmas›na neden olmufl ve giderek tek merkezden örgütlenmeye giriflilmifl ve görüntüyü kurtarma ad›na sembolik “inisiyatifler” tan›nm›flt›r. 7. Festivalde görüldü¤ü gibi amaçlanandan uzak, içeri¤i boflalt›lm›fl, e¤lence ve müzik a¤›rl›kl› popülist yaklafl›mla kendi rengini anlatmaya odaklanm›fl, organizasyon konusunda bafl› bofl, düzensiz bir festival anlay›fl› görünümü sergilenmifltir. Bu tablonun ortaya ç›kar›lmas›nda sorumlulu¤u bulunanlar; sembolik de olsa inisiyatifi paylaflanlar kitleler nezdinde bir de¤erlendirmeye maruz kalacaklard›r. Üzerinde durmam›z gereken di¤er bir nokta ise Dersim derneklerinin “merkezi iradesini” tafl›yan TUDEF’in festivalin sorumlulu¤unu paylafl›rken Dersim derneklerinin ve demokratik inisiyatiflerin iradelerine baflvurarak, öneri ve görüfllerini ciddi temelde a盤a ç›karmaktan uzak bir durufl sergilemifl olmas›d›r. Yüzyüze kald›¤› “ben yapar›m” anlay›fl›n› devrimci ve demokratik inisiyatifleri harekete geçirerek tersyüz etme çabas›na giriflmekten öte TUDEF de kendisine dayat›lan› farkl› tarzda da olsa “ben yapar›m” anlay›fl›yla dayatm›flt›r. Bu eksende örgütlenmesi, devrimci demokratik inisiyatiflerden yoksun,

iflin mutfa¤›nda olmas› gerekenlerin iradelerinin yans›t›lamad›¤› festival süreci kitleler aç›s›ndan da yeterli itibar› bulmam›flt›r ve zay›f kalm›flt›r. Kuflkusuz festivalden ba¤›ms›z olarak Dersim derneklerinin içerisinde bulundu¤u durum, kendi üye ve potansiyeliyle varolan iliflkilerinin kopuklu¤u ve yabanc›laflmas›, Dersimin sorunlar›ndan ve genel olarak s›n›f mücadelesinin sorunlar›ndan uzaklaflan bir zeminde durmas› Dersim’e ve festivale karfl› ilgiyi, çabay›, üretmeyi ve sahiplenmeyi önemli oranda etkilemektedir. Dersim derneklerinin içinde bulundu¤u bu örgütsüzlük festivalin niteli¤inin giderek gerilemesinde önemli bir paya sahipken, derneklerin kurulufl ve örgütlenme ihtiyac›na neden olan flartlar tüm a¤›rl›¤›yla sürmekte ve dünden daha fazla Dersim’e dönük sald›rganl›¤a karfl› muhalif sesi yükseltmeyi gerektirmektedir. Dersim’in ekonomik-kültürel ve sosyal sorunlar›n› s›n›f bilinçli örgütlü demokratik bir mücadeleyi yükselterek kazanabiliriz. Dersim’in do¤al güzelliklerinin, Munzur’un h›rç›n ve sürekli akmas›n› sa¤lamak tüm Dersimlilerin ve kendisine insan›m diyen herkesin görevidir. Ülkemiz egemenlerinin, barajlarla, siyanürle, orman yang›nlar›yla, operasyonlarla ve her türlü bask›yla teslim almaya çal›flt›¤› Dersim co¤rafyas›n› ve halk›n› ancak örgütlü bir duruflla sahiplenebilir ve böylelikle sald›r›lar› geriletebiliriz. Her türlü yozlaflt›rma ve dejenere etme politikalar›na ancak bu yolu takip ederek karfl› koyabiliriz. Dersim’e ve do¤as›na sahip ç›kmadaki örgütsüzlük ve çarp›kl›k niyetimizden ba¤›ms›z olarak Dersim’i haritadan silmek isteyenlerin elini güçlendirmektedir. Munzur’a sahip ç›kman›n gözelerinde içki içilerek, çöplerin Munzur’a ve do¤aya b›rak›larak olmayaca¤› aç›kt›r. Dersim’i sahiplenmek, do¤al güzelli¤ini korumak ve temiz tutmakla mümkündür. Aksi ise Munzur’u çöplü¤ü çevirmeyi, kültürünü yozlaflt›rmay› istemesek de beraberinde getirecektir. Dersim’i koruma görevi tüm Dersimlilere ve insanl›¤a düflmektedir. Yozlaflt›r›lmas›na ve do¤as›n›n örselenmesine karfl› örgütlü ve

Yoksullu¤a mahkum, yozlaflflm maya teslim olmayaca¤›z.... “Yoksullu¤a mahkûm, yozlaflmaya teslim olmayaca¤›z” fliar›yla dördüncüsü gerçeklefltirilen Mamak Kültür Sanat Festivali baflar›yla gerçeklefltirildi. Mamak ‹flçi Kültürevi’nin 24-25-26 A¤ustos günlerinde Hac› Bektafl-› Veli Park›’nda düzenledi¤i festival çeflitli etkinliklerle, verilen konserlerle 3 gün sürdü. ‹lk gün Hasan Sa¤lam ve Dertli Divani’nin yer ald›¤› etkinlik Mamak ‹flçi Kültürevi fiiir Toplulu¤u’nun okudu¤u fliirler ve yap›lan konuflmalarla son buldu. ‹kinci gün

Kavel Müzik Grubu’nun yer ald›¤› gecede Yürek ‹flçileri fiiir Toplulu¤u Mamak ‹flçi Kültürevi Tiyatro Toplulu¤u’nun “S›n›r” adl› oyunu sahnelemesiyle devam etti. Mamak ‹flçi Kültürevi Çocuk Tiyatro Grubu’nun “En büyük kim?” adl› oyununun ard›ndan belgesel gösterimiyle gece son buldu. Ali Ekber Eren’in yer ald›¤› son gün ise Kavel Müzik Grubu’nun ezgileriyle son buldu. (Ankara)

muhalif bir duruflu gelifltirmek zorunday›z. Bu konuda festivale kat›lan tüm devrimci muhalif güçlere, demokratik inisiyatiflere ve Dersim halk›na büyük görevler düflmektedir. Bunu yaratma ve yerine getirme düflüncesiyle eksikliklerimizden ö¤renmesini bilerek, kolektif iradeleri harekete geçirerek, Dersim halk›n›n özlem ve beklentilerine yan›t olmaya çal›flal›m. (Dersim Derneklerinden Partizan okuru)

Hatay Yeflfliilp›nar Beldesi 4. Defne fi fieenli¤i Her y›l A¤ustos ay›n›n 24-25-26’s›nda düzenlenen Yeflilp›nar Defne Festivali’nin bu y›l 24.sü yap›ld›. Hatay’da düzenlenen festivallerin özelli¤i genelde bölge halk›n›n demokrat ve ilerici özelli¤i ile bir paralellik arz etmeleridir. Genelde sosyaldemokrat bir tabana sahip olan halk bu tip festivalleri genellikle olumlu karfl›lamaktad›r. Yaln›z genel sorun bu tip festivallerden beklenen somut hedeflerdir. Bölge festivallerinde genellikle düzenleyenler iyi niyet besleseler de özde halk› kendi kültürünü sahiplenmenin yöntem ve araçlar›ndan yoksun geçmektedir. Genellikle konser izleme ve duyarl›l›k ölçülerinin sadece bunlarla s›n›rl› kald›¤› bir etkinlik olarak kalmaktad›r. Selda Ba¤can konserinde orta yafl üstü grubun fazlal›¤›, gençli¤in daha c›l›z kat›l›m›, devrimci marfllara karfl› duyarl›l›k vb. halk›n türkülerini sahiplenifli olumludur, ama festival komitesi bu türküleri yaratan ve yaflatanlar için belirleyici bir sahiplenmenin önünü açmam›flt›r. Bilinçli bir engelleme yap›lmam›fl olsa da (ufak tefek aksakl›klar d›fl›nda) etkinlik halk aç›s›nda sorunsuz SORUSUZ(!) geçmifltir. Festival biz devrimciler aç›s›ndan da oldukça verimsiz geçmifl, stantlara duyulan ilgi zorlamalar d›fl›nda olumsuz olmufltur. Gençli¤in tamamen duyars›z oluflu tertip komitesinin bu konudaki yönlendiricili¤i festivalin olumsuz yönleridir. Olumlu yön olarak görülmesi gereken yön ise jandarman›n devrimci ve sosyalist bas›n›n sesli ajite yapmas›n› bahane ederek özde festivali provoke etme çabalar› bofla ç›kar›lm›fl olmas›d›r. Biz de festival alan›nda stand›m›z› açt›k. ‹flçi-köylü stand›m›zda Umut Yay›mc›l›k’›n kitaplar›n› sergiledik. Konser sonlar›nda sesli ajitasyonla gazetemizi satt›k, son gün ise DDSB broflürlerinin da¤›t›m›n› yapt›k. (Hatay’dan ‹K okurlar›)


7-20 Eylül 2007

26

82

Baflflaarmak, her flfleeye ve kendine ra¤men yürümeye devam edebilme gücüdür

“Cesaret hareketlerdedir, sözlerde de¤il; cesaret blöf, kibir ya da delilik de¤ildir. Cesur bir adam -ister politik, ister toplumsal, ister kiflisel- do¤ru bildi¤i fleyi yapmay› göze alan ve bu davran›fl›n sonuçlar›na katlanand›r. Bir insan di¤erlerinin sözlerine ancak iki sebepten itaat eder: Cezaland›r›lma korkusundan ya da sevgiden. Sevgiden gelen itaat ise korkudan gelen itaatten bin kat daha güçlüdür.” (Mahatma Ghandi) Özel mülkiyete dayal› tüm sistemler insanlar›n baz›lar›n› köle, baz›lar›n› efendi olarak tan›mlayarak ve onlar› ayakta kalabilmeleri ancak bir di¤erinin çöküflüne ba¤l› b›rakarak insanl›k onuruna hakaret etmektedir. Bu yüzden onlar mezarlar›nda ters döneceklerdir. Bunda flüphe edilecek bir fley yok. Ama kesinli¤inden emin oldu¤umuz bir fley daha var ki o da yaflamaya devam edecek olanlar›n da var olaca¤›d›r. Bütün insanlar›n birbirine eflit oldu¤unu savunan, özgürlük, eflitlik, sosyalizm ve komünizm için mücadele edenler asla haf›zalar›m›zdan silinmeyecektir. T›pk› Süleyman Cihan gibi. Süleyman Cihan… Onun “hikâyesini” ö¤rendikçe, dinledikçe, okudukça zihnimizde, yaflam› usta bir ressam taraf›ndan görünüflte gelifligüzel bir tuvale vurulmufl renkli f›rça darbelerinden ortaya ç›kan, büyük ve kusursuz bir resim izlenimi uyand›r›yor. Cesaretiyle, sab›rl› ve kararl› durufluyla s›n›f mücadelesinin zorlu zamanlar›nda tutunmakla kalmay›p, kötüyü iyiye, olumsuzu olumluya çevirerek zorluklar›n içinden ustaca ç›kmas›n› bilen bir önderdir

O. Devrim mücadelesi içinde faaliyet yürüten kiflileri ifllevsizlefltiren, mücadeleye bafllad›klar› günlerdeki onurlu, sayg›n ve taptaze ideallerini unutturan sisteme karfl› durmak zorunda oldu¤umuzu ö¤reniyoruz ondan, insan›n kendisiyle mücadelesinin esas oldu¤unu ö¤retiyor bize. Düflman bize sald›r›r, iflkence eder, hapishanelere atar. Bu do¤ru. Bunu bilir, buna göre bir mücadele biçimi gelifltiririz. Oysa her gün sald›r›s›yla karfl› karfl›ya kald›¤›m›z sistemin ayn› zamanda ideolojik bombard›man› alt›nday›z. As›l mesele buna karfl› durabilmek, onunla her an cenkleflme dirayetini gösterebilmektir. Günümüz koflullar›nda bireyin savrulmas›, da¤›l›p parçalanmas› için onlarca sebep gösterilebilir; oysa ayakta kalabilmek, devrimci yaflam› içsellefltirmek, komünist olmak için sadece tek bir neden vard›r: Özgür gelece¤e olan inanç. Bunun da yolu cüret etmekten, elini tafl›n alt›na koymaktan ve inanmaktan geçiyor. Bu inanç ve savaflma gücü en çok da zor zamanlarda a盤a ç›kan bir durumdur. S›n›f mücadelesi yürüten kifliler hangi süreçlerde daha h›zl› de¤iflime u¤rarlar? Birincisi bütün a¤›rl›¤›yla ensemize binip adeta nefes almay› olanaks›zlaflt›ran yenilgi ve ard›ndan gelen dönemlerin inflas›na bilinçli bir gönüllülükle giriflmeleri gerekti¤inin fark›na vard›klar›nda; ikincisi içinde bulunduklar› devrimci görevlerin sorumlulu¤unu bütünüyle üstlenip bunu ileriye tafl›maya zorlad›klar›nda geliflirler. ‹flte s›n›f mücadelesinin do¤al önderleri böyle süreçlerde öne ç›kar. Bütün kiflisel tarihler, kaç›n›lmaz olarak toplumsal ikizinin gölgelerini, kostümlerini yüklenerek boyan›r. Arzular, düfller, kayg›lar, korkular hep o büyük resme bak›larak gerçekleflir. Ve bu resimde kazananlar ve kaybedenler vard›r. Süleyman Cihan da toplumsal muhalefetin bast›r›ld›¤›, insanlar›n sokak ortas›nda vuruldu¤u, türlü iflkencelerin yap›ld›¤›, plakas›z otomobillerle gece yar›lar› “kaybedildi¤i”, postal seslerinin ç›nlad›¤› bir dönemin -12 Eylül’ün- getirdi¤i mücadeleyi b›rakma, y›lg›nl›k ve karamsarl›¤›n yafland›¤›, her türlü ihanetin kol gezdi¤i bir süreçte her fleye ra¤men faaliyetini bir an olsun aksatmayarak kazananlardan olmay› baflarm›flt›r. Cunta koflullar›n›n tüm h›z›yla sürdü¤ü, Proletarya Partisi’nin de bu bask›dan nasibini almas›yla zor zamanlar›n yafland›¤› bir süreçte O, karar›n ve ›srar›n ad› olmufltur. Böyle bir dönemde onun yo¤un çabalar› sonucu Proletarya Partisi 2. Konferan-

s›’n› yapm›flt›r. Olumsuzu olumluya çevirmenin prati¤ini sergilemifltir geride kalanlara. Düflman eline geçti¤inde de ‹brahim Kaypakkaya’dan devrald›¤› kararl›, yi¤it direniflini sürdürmüfltür. ‹ki s›n›f›n, iki ideolojinin fliddetli çarp›flmas›n›n yafland›¤› iflkence tezgahlar›nda O, inisiyatifi düflmana b›rakmayarak yi¤it direnifliyle zaferin yolunu bir kez daha yaflam›yla göstermifltir. Yeniden aya¤a do¤rulman›n, yeninin, iradenin, cesaretin sembolü olan Süleyman Cihan’›n b›rakt›¤› miras dersler ç›kar›lmas›, yaflama geçirilmesi gereken de¤erlerdir. Bir de¤er nas›l yaflat›l›r? Elbette üretilerek, ço¤alt›larak. Ço¤altmak niteli¤i art›rmak, yetkinleflmektir. Üretmek ise gelifltirmektir. Her yeni günün, her ileri ad›m›n ortaya ç›kard›¤› yeni ihtiyaçlara cevap verecek niteliklerin bulunup yayg›nlaflt›r›lmas›d›r. Hem tek tek bireylerde hem de onlar›n bilinçli ve gönüllü birli¤i olarak örgütün bütününde. Bugün en çok ihtiyac›m›z olan fley tam da budur. Hatalar yap›labilir, baflar›s›zl›klar yaflanabilir. Bunlar s›n›f mücadelenin seyri içinde yaflanan, hatta zaman zaman yaflanmas› gereken fleylerdir. En büyük zaferimiz asla düflmememiz de¤il, düfltü¤ümüz zaman aya¤a kalkabilmemizdir. Yani rüzgar›n nas›l esti¤i fark etmez, fark› yaratan yelkenleri nas›l açt›¤›m›zd›r. Yap›lan yanl›fll›klar› görmek elbette önemlidir. Ama sonras› daha önemlidir. ‹flte tam da burada prati¤imiz bizim s›n›f mücadelesinde nerede durdu¤umuzun bir göstergesi olacakt›r. Yanl›fllar› nas›l düzeltiriz, eksiklikleri nas›l gideririz? D›fl›nda kalarak m›, yoksa hatalar›n bir parças› oldu¤umuz gerçe¤ini görüp çözümün de parças›

olaca¤›m›z bilinciyle prati¤e girip, de¤ifltirme cüretini göstererek mi? Bütün davran›fllar›m›z iki s›n›ftan birine hizmet eder; ya d›fl›na ç›karak burjuvazinin ekme¤ine ya¤ sürece¤iz ya da cüret ederek proletaryaya hizmet edece¤iz. Biz burada tahmin edilemeyecek kadar a¤›r bir arabay› yüksek bir da¤a do¤ru çekiyor ve sürüyoruz. Kuflkusuz bu kolay bir fley de¤il. Tekerlekler bir-iki kez karfl›t yönde dönüp araba birden bire yokufl afla¤› kaymaya bafllayabilir. Ama art›k h›z› ayn› tutmak olanaks›zlaflm›flt›r. Böyle dönemlerde, yani zor zamanlarda korkunç kaymalar› önlemek için flimdiye dek ona omuz verenler karfl›ya geçebilirler. Hatta yükü flimdiye dek çekmifl olan kimileri korkup kaçabilirler. Ve panikten dolay› çarçabuk yanlar›na ald›klar› tafl, sopa, keski gibi araçlar› bu belaya karfl› etkisizmifl gibi görerek üzüntüye kap›labilirler. Ama kiflilerin bizzat kendileri tekerleklerin önüne at›lm›fl olsalar, bela önlenir, her fley tahrip edilebilir. Baflars›zl›¤a gelince, nice baflar›s›zl›klar olacakt›r. Buna haz›rl›kl› olmal›y›z. Ama bir yan›lg› bile flanss›zl›k de¤ildir. Biz bir tek fleyden yan›lmamal›y›z. Yönümüzden… Tarlay› kaplayan yaban otlar›n› görmek mesele de¤ildir. Yaban otlar› k›sa zamanda temizlenir. Bizim geliflmekte olan yeniyi duymaya dahas› yeniyi gelifltirmeye ihtiyac›m›z var. Bunu yapabiliriz; tarihimizden, flehitlerimizden ö¤renerek, zor zamanlarda elimizi tafl›n alt›na koymaya cüret ederek. Yani as›l mesele ufkumuzu geniflletmektir. Yaflam› büyütmek, sorumluluklar› büyütmek ve sorumluluklar›n alt›na girmektir. T›pk› Süleyman Cihan yoldafl gibi.


82

27

7-20 Eylül 2007

Siz hiç sessiz kald›n›z m›? 12 Eylül darbesinin sessiz b›rakt›¤› biri vard›. Enver Karagöz, Artvin’de ö¤retmendi. TÖB-DER’liydi. Efliyle birlikte e¤itimci olarak çal›flm›fl, eylemlerde ön safta yer alm›flt›. Sesi gürdü, edebiyata sevdal›yd›. Mitinglerde ilk O söz al›r, heyecanla fliirler okur, kitleleri dalgaland›r›rd›. 12 Eylül’de 650 bin kifliyle birlikte O da efliyle birlikte gözalt›na al›nd›. Gözetim yerine dönüfltürülen Ö¤retmen Okulu’na götürüldü. Orada a¤›r iflkenceden geçirildi. Kendinden geçip bay›ld›. Sonra ans›z›n bo¤az›nda büyük bir ac›yla uyand›. ‹flkenceciler, kafl›¤›n sap›yla a¤z›n› aralam›fl ve bo¤az›ndan afla¤› kaynar su boflaltm›flt›. Ve art›k sesi yoktu.

Venseremos fiili türküleri dinleyerek geçen çocuklu¤unun ard›ndan 15 yafl›na geldi¤inde annesi öldü. Bu ölüm ailenin da¤›lmas›na, Jara’n›n da okulunu b›rakmas›na neden oldu. Kilise okuluna gitmeye karar verdi. Müzik bilgisinin temelleri de burada at›ld›. Annesinin ölümüyle içine düfltü¤ü yaln›zl›k ve bunal›m-

dünya ülkelerinde sözü geçen güçlü bir silah...”

Befl bin kifliyiz, on bin eliz… Jara, 1970 seçimlerinde Unidad Popular’› ve Salvador Allende’yi destekledi.

Zorbal›kla susturulmak istenen bir toplumun vahfli bir temsili sanki bu olay. Karagöz’ün an›lar›n› belgeleyen ‹nsan Haklar› Vakf› dan›flman› Ülkü Özen bize flu hat›rlatmay› yap›yor. Karagöz’ün iflkencecileri ile Victor Jara’n›nkiler ne kadar da birbirine benziyor. Victor Jara fiililiydi. O da üniversitede ö¤retmendi. Ülkenin muhalif sesiydi ve vahflice öldürüldü.

Bundan sonras›... Victor Jara’n›n ölü bedeni dört gün sonra bir sokakta bulundu. A¤›r iflkencelerden geçirilmifl ve vücudu kurflunlarla delik deflik edilmiflti. Victor Jara, ölümsüz flark›lar›n ölümsüz bestecisi. Bedenine onlarca kurflun s›kan eller ne kadar da zavall› flimdi. Gelelim bugüne:

“Her türkü kendi yürek at›fllar› gücünde atmal›d›r” fiili… Yazar Eduardo Galeano fiili’yi boylu boyunca uzanan bir hançere benzetir. “Latin Amerika’n›n hançer”ini kana bulayan ise Amerikan emperyalizmidir. T›pk› bizim ülkemizde oldu¤u gibi 12 Eylül darbesinden 7 y›l önce, 11 Eylül 1973’te fiili’de de bir darbe yaflan›r ve böylece 17 y›ll›k faflist Pinochet diktatörlü¤ü dönemi aç›lm›fl olur. Bu dönem faflizmin en koyu yafland›¤› y›llar olmufltur fiili için. Bask›n›n ve zorun bin bir fleklini yaflayan, tan›k olan bu ülke faflizm taraf›ndan katledilseler de, yine de kavgalar›ndan y›lmayan devrime sevdal› çocuklar›na da tan›kl›k etmifltir. Bu, tarihler boyunca böyle olmufltur. Dünyan›n her yerinde oldu¤u gibi fiili’nin devrimcileri de, 34 y›l önce stadyumlarda, evlerde, sokaklarda, iflkencehanelerde, binlerle katledildiler. Katledildi¤imiz her gün gibi; o gün de asla unutulmad›. Takvimlerin o yapra¤› hiç sökülmedi. fiili Victor Jara’y› hiç unutmad›k. “fiefkatli bir güvercin gibi uçar gitar›m›n sesi...” fiili’nin yi¤it devrimci ozan› Victor Jara yoksul köylerden birinde ve yoksul bir köy çocu¤u olarak dünyaya geldi. Babas› çoband›. Annesi dü¤ünlerde, törenlerde gitar çal›yordu. Jara okuma-yazmay› ve müzi¤in büyüsünü “cantador” olan annesinden ö¤rendi. “Annem çalarken o tahta kutudan ç›kan ezgiler içime ifllerdi. An›ms›yorum, o çalarken oldu¤um yerde tafl kesilir, kendimden geçerdim. Sonra, en küçük zevkimden biri de gitara dokunmak, yavafl yavafl okflamakt›. Ne hayaller kurard›m o zamanlar... Uçsuz bucaks›z bir hayal denizine dalar giderdim...”

Jara daha sonra partisinin marfl› “Venceremos”u söylemeye bafllad›. Korkak, titrek de¤ildi sesi, kendinden emindi. Katillere boyun e¤meyece¤ini hayk›r›r gibiydi. Askerler -ki ellerinde silahlar› vard›, d›flar›da tanklar› ve bombard›man uçaklar› vard›Jara’n›n güvercin gibi uçan türkülerinden korktular. Bir asker tüfe¤inin kabzas›n› kald›rd›. Onu susturmak ve öbürlerine ibret olmas› için Jara’n›n parmaklar›n› k›rd›. K›r›k parmaklar› gitar›n tellerine vuram›yordu. O da marfl› var gücüyle söylemeye bafllad›. Üstelik flimdi stadyumdakiler de ona kat›lm›fllard›. fiili’nin dört bir yan›ndan bu stadyuma getirilen binlerce kifli faflizmin karfl›s›nda; iflkence göreceklerini, öldürüleceklerini bildikleri halde, katillerin surat›na “Venceremos!” (Kazanaca¤›z!) diye hayk›r›yorlard›. Jara’n›n istedi¤i de buydu.

lar›na çare olsun diye girmiflti kiliseye ama d›flar›da gürül gürül akan bir hayat vard›. Okul bittikten sonra rahiplik yapmad›. Jara, çeflitli k›sa süreli ifllerde çal›flt› ve sonunda fiili Üniversitesi korosuna girdi. ‹lk bestelerini burada yapt›. Burada “Yeni fiark›” ak›m›n›n kurucusu olan Violet Parra ile tan›flt› ve onunla çal›flmaya bafllad›. Parra, ‹nka ve Aztek kültürlerini, Akdeniz ve Afrika kültürleriyle kaynaflt›rarak “Yeni fiark›”y› oluflturdu. Jara da Yeni fiark› çal›flmalar›n› sürdürdü. Kaynak olarak Latin Amerika’n›n geleneksel müzi¤ini ve folklorik ö¤elerini ald› ve bunlar› çoksesli bir hale getirdi. Yeni fiark› k›sa zamanda emperyalizmin ve sömürgecili¤in karfl›s›nda bir sembol haline geldi. Art›k Jara’n›n flark›lar› fabrikalarda, okullarda, sokaklardayd›. O, elinde gitar›yla her grevde, her ö¤renci eyleminde direnifl flark›lar›n› söylüyordu. Sesi çoktan fiili s›n›rlar›n› aflarak dünyan›n dört bir yan›na ulaflm›flt›. Ona göre bunun nedeni, ne türkü söyleme aflk›yd› ne de sesini dinletme iste¤i. Onun flark›lar› ve “namuslu gitar›n›n sesi” dünyan›n yüre¤inden ç›k›yordu. Kendisi, “fiefkatli bir güvercin gibi uçar gitar›m›n sesi, kutsal su gibi” diye ifade ediyordu. Dünyan›n yüre¤inde açl›k, yoksulluk içinde k›vranan milyarlar›n ac›lar› vard›. Jara’n›n flark›lar› dünyan›n yüre¤inden gelen ac›lar› anlat›yordu. Sadece ac›lar› de¤il, dünyan›n her yerinde, sömürüye karfl› direnenlerin flark›lar›n› söylüyordu. “Yapmakta oldu¤umuz fleylerin k›tasal de¤eri oldu¤una, kitleleri sürükledi¤ine inan›yorum. Devrimci flark›, devrimci bir güçtür. Bütün üçüncü

11 Eylül”deki darbenin hemen ertesinde Santiago Üniversitesi’nde gözalt›na al›nd› ve binlerce kifliyle birlikte Santiago Stadyumu’na getirildi. Yüre¤inde, postallarla çi¤nenen ülkesinin ve katledilen yoldafl› Allende’nin ac›s› vard›. Ama O, ac›lar›n› dünyan›n yüre¤ine gömdü. Öldürülece¤ini bildi¤i halde, oradaki binlere moral verebilmek için gitar›n›n tellerine dokundu. Çünkü O; eylemlerde, direnifllerde, her koflulda direnmeyi sal›k vermiflti flark›lar›yla. Stadyumdaki binler için bir flark› yazd›. Çevresindekiler her sat›r›n› ezberlediler. “Beflbin kifliyiz burada” diye bafll›yordu flark›. “Befl bin kifliyiz Kim bilir kaç kiflidir Bütün flehirlerde ve bütün ülkede

Jara’n›n grubu ‹nti-‹limani, müzikle muhalefetine sürgünde devam etti. Jara’n›n an›s›n› yaflatmay› sürdürdüler. Ve 11 Eylül’de fiili darbesinin 30. y›ldönümünde, Victor Jara’n›n öldürüldü¤ü stadyuma onun ad› verildi. fiili halk› orada hala “Kazanaca¤›z” marfl›n› söylüyor. Enver Karagöz mü? G›rtlak kanseri oldu, y›llarca mülteci olarak yurtd›fl›nda yaflad› ve geçen y›l hayat›n› kaybetti. Yani faflizm fiili kadar uzak de¤il bize, dünyan›n tüm emekçi halklar›na ve devrimcilerine olmad›¤› gibi; ama Venceremos da fiili kadar uzak de¤il bize ve tüm dünyan›n devrimcilerine. Jara’n›n iflkencecilere karfl›, kendi diliyle, ‹spanyolca hayk›rd›¤› marfla, biz de kendi dilimizle ses veriyoruz.

Tohum eken ve fabrika iflleten

“Venceremos venceremos

Yaln›z burada on bin el”

K›ral›m zincirlerimizi Venceremos venceremos Zulme ve yoksullu¤a paydos!”

fiark›m ne gelip geçici övgüler düzer ne de baflkalar›na ün katar, yoksul ülkemin kök salm›flt›r topra¤›na orada, her fleyin bitti¤i ve her fleyin bafllad›¤› yerde, söylerim o her saman yi¤it ve derin sonsuza dek yeni olacak flark›y›


28

7-20 Eylül 2007

82

“Ecel” de¤il, de¤il, cinayet! cinayet! “Ecel” Geçti¤imiz günlerde, önce Tuzla Tersaneler havzas›nda bulunan Torgem Tersanesi’nde çal›flan Cabbar Ongun, hemen ertesi gün Selah Tersanesi’nde çal›flan Güney Akarsu elektrik çarpmas› sonucu, gerçekte ise ifl güvenli¤inden yoksun koflullarda çal›flmadan kaynakl› yaflamlar›n› yitirdiler. Bu iki ifl cinayetine iliflkin tepkiler sürerken, 31 A¤ustos günü bir ölüm daha yafland›. Umut Gemi’de çal›flan Cengiz Tatl› isimli iflçi de yine, elektri¤e kap›larak, di¤er yaflam›n› yitiren iflçiler gibi, bir “ifl cinayeti”ne kurban gitti.

G

Sermayenin daha fazla kâr h›rs›yla ifl güvenli¤ine dönük önlem almayarak, iflçilerin yaflam›n› tehlikeye sokmas› ve birçok iflçinin bu nedenle yaflam›n› yitirmesi hemen her iflkolunda yaflanan bir durum olmay› sürdürüyor. Ancak özellikle de tersanelerde had safhada bir sorun olmay› sürdüren ifl güvenli¤i, birçok iflçinin, hem de ardarda yaflam›na mal oluyor. Geçti¤imiz günlerde, önce Tuzla Tersaneler havzas›nda bulunan Torgem Tersanesi’nde çal›flan Cabbar Ongun, hemen ertesi gün Selah Tersanesi’nde çal›flan Güney Akarsu elektrik çarpmas› sonucu, gerçekte ise ifl güvenli¤inden yoksun koflullarda çal›flmadan kaynakl› yaflamlar›n› yitirdiler. Bu iki ifl cinayetine iliflkin tepkiler sürerken, 31 A¤ustos günü bir ölüm daha yafland›. Umut Gemi’de çal›flan Cengiz Tatl› isimli iflçi de yine, elektri¤e kap›larak, di¤er yaflam›n› yitiren iflçiler gibi, bir “ifl cinayeti”ne kurban gitti.

Bafl›n› e¤ip gitme! 1 Eylül sabah› saat 7.30’da, bu son “cinayet”lerle ilgili iflçilerle görüflme olana¤› yakalayabilmek için tersanelerin geçifl yolu olan ‹çmeler Tren ‹stasyonu ç›k›fl›na gittik. ‹stasyona vard›¤›m›zda, Limter-‹fl’in bir gün önce yaflanan ölümle ilgili bir aç›klama yapaca¤›n› ö¤rendik. Aç›klamay› yapacak olan Limter-‹fl yöneticileri, bir yandan konuya iliflkin bildiri da¤›t›yorlar, bir yandan da sesli ajitasyonla iflçileri aç›klamaya katmaya ve ifl arkadafllar›n›n ölümüne dair, duyarl›l›k yaratmaya çal›fl›yorlar. Bildirileri hemen her iflçi al›yor, ancak ço¤u hiç durmadan yoluna devam ediyor. Birkaç iflçinin yolunu kesip, durumla ilgili düflüncelerini soruyoruz. Ço¤u konuflmaktan çekiniyor ve sadece “bir fikrim yok” demekle yetiniyor. Ve aç›klama vakti geliyor. ‹flçilerin h›zla geçip gitmesi sendikac›lar taraf›ndan “engelleniyor”. ‹flin asl›ysa, gerek oturanlar gerekse geçen iflçiler, “Bafl›n› e¤ip gitme, ça¤r›m›za kulak ver!” ve “Tersaneler bizim kaderimizse, kaderimizi elimize alal›m” vb. ça¤r›lara ya daha fazla duyars›z kalamad›klar›ndan ya da kendi duyars›zl›klar›na utand›klar›ndan, aç›lan pankart›n arkas›na geçiyorlar. Aç›klama k›sa ve sözlü gerçeklefliyor. Limter‹fl Baflkan› Cem Dinç, yaflanan “ifl cinayetleri”nin patronlar›n daha fazla kâr h›rs›ndan kaynakland›¤›na ve buna karfl› tek çözümün patronlara karfl› birleflerek mücadele etmek oldu¤una vurgu yap›yor özetle.

Cinayetlere karfl› örgütlenelim Aç›klaman›n ard›ndan birkaç iflçiyle görüflmekonuflma imkan› oluyor. Daha do¤rusu konuflmay› kabul ediyorlar. Bunda bu iflçilerin politik olmalar›n›n da pay› var tabii.

‹lk önce 5-6 y›ll›k tersane iflçisi olan ve flu an Türkder Tersanesi’nde çal›flan Erdal Özaky›ld›z ile konufluyoruz. O da bu “cinayetleri” birçok kifli gibi, ifl güvenli¤ine dair yetersiz önlem al›nmas›na ba¤l›yor öncelikle ve flöyle devam ediyor: “Güvenlik önlemi olmad›¤› gibi, iflçi sa¤l›¤› da düflünülmüyor. ‹flçiler iflbafl› yapt›¤›nda ifl güvenli¤i ile ilgili zaten hiç bilgilendirilmiyor. Ayr›ca ifller iflin ehli olmayan insanlara yapt›r›l›yor. Tafleronlar fazla para ç›kmas›n diye, örne¤in elektrikçi alm›yor ve o ifli elektrikten anlamayan insanlara yapt›r›yor. Bu ölümlerde de bu kiflilerden biri elektrikçi de¤il mesela. Çal›flanlar ölümlere ve yaflanan di¤er olaylara genelde tepkisiz kal›yor. ‹flimden olurum mant›¤› var. Öyle oluyor ki, bir ölüm yaflan›yor, ama insanlar hemen ard›ndan çal›flmaya devam ediyor. Ölümleri ve her türden haks›zl›¤› engellemenin tek yolu örgütlenmek.” Salih Seylan adl› 2-3 ayl›k tersane iflçisi arkadafl›m›za dönüyoruz. O da yine ifl güvenli¤iyle bafll›yor ve sözü uzatmadan, tersanelerdeki en büyük sorunlardan biri olan tafleronlaflmaya getiriyor ve diyor ki: “‹flçiler asl›nda içten içe tepkili ve birebir sorarsan örgütlenmek isteyenler oldukça fazla. Ancak buradaki tafleronlar genelde akrabalar›n› çal›flt›r›yor ve onlar da patronla akraba olunca karfl› koymaya çekiniyorlar. Ya da iflverende zaten, ‘biri giderse di¤eri gelir’ mant›¤› var ve bu nedenle iflçilerin taleplerini de dikkate alm›yorlar. fiu süreçte, burada yaflanan ölümler iflçileri çok etkiliyor. Ancak patronlar her fleyin üzerini hemen kapat›yor ve ‘ecel’ diyorlar. Oysa ECEL DE⁄‹L, ‹fi C‹NAYET‹!” Sohbet etti¤imiz masada Limter-‹fl Baflkan› Cem Dinç de var ve O da flunlar› dile getiriyor; “En küçük bir güvenlik önlemi al›nsa bu ‘cinayetler’ olmayacak. Örne¤in elektrik kablolar› ortada, borular patlak ve buna karfl›n iflçiler ifl güvenli¤i noktas›nda oldukça bilinçsiz, nas›l davranaca¤›n› bilmiyor, bilgilendirilmiyor, e¤itilmiyor. ‹flçiye sadece ‘gel çal›fl, flu kadar yevmiye’ deniyor. Bir iflçi 35 kg.dan fazla kald›rmamas› gerekirken bunun çok üzerinde yük tafl›mak zorunda kal›yor. Çal›flma saatleri çok uzun, belli bir süre sonra yorgunluktan dikkati da¤›l›yor, çal›flamaz hale geli-

yor ve bu da kazaya neden olabiliyor. Kaçak iflçilik çok yayg›n, sigortalar ödenmiyor, baret vs. gibi koruyucular verilmiyor. Tersaneler 1985’de kuruldu¤undan beri hiçbir güvenlik önlemi al›nm›fl de¤il.”

Ucuza getirilen hayatlar... Tersanelerdeki durumu, özellikle de yaflananlar›n bafll›ca nedeni olarak getirilen güvenlik vb. teknik sorunlar› bir de iflin uzman›ndan ö¤renelim diyoruz. Hemen yan masada oturan Cahit Atalay bizi bu konuda ayd›nlatmaya çal›fl›yor. Atalay, Gemi ‹nfla Mühendisi ve ayn› zamanda T‹B-DER Y.K üyesi. Kendisi Pendik Askeri Tersanesi’nde çal›fl›yor. Orada da yaflan›yormufl bu tür “kazalar”. Ancak üretim Tuzla Tersanesi’ndeki kadar fazla olmad›¤› için, çok s›k yaflanan bir durum de¤ilmifl. Yine de “çal›flma koflullar› Tuzla’dan farkl› de¤il” diyor. Ayr›ca tafleron sistemi burada da geçerlili¤ini koruyormufl. Hemen son ölümlere ve bunlar›n nedenlerine geçiyoruz. Her fleyden önce, iflyerinde kullan›lan malzemenin kalitesiz oldu¤unu söylüyor. Mesela “elektrik kablolar› kaliteli de¤il ve hemen aç›l›yor” diyor. Elektrik panolar›n›n, ucuza mal edilme amaçl› yetersiz say›da tutuldu¤unu söylüyor. Ayr›ca ucuz sigorta kullan›ld›¤›ndan, bunlar afl›r› yüklenmeden dolay› hemen patl›yor ya da kaçak yap›yormufl. ‹fle yeni girenlere kimi zaman, o da sadece göstermelik olarak, yar›m saatlik bir “güvenlik” bilgilendirmesi yap›l›yormufl. Ancak bu bilgilendirmede sözü edilen, baret, eldiven gibi güvenlik materyalleri verilmiyormufl. Patronlar ifl bir an önce bitsin diye kazaya davetiye ç›karan koflullar› zorluyormufl. Örne¤in, üst tarafta kesim yap›l›rken, altta boya yap›l›yormufl ve bu ise ço¤unlukla patlamaya neden oluyormufl. Oysa her ikisinin ayr› zamanlarda ya da ayr› yerlerde yap›lmas› gerekiyormufl. Vinçlerin bak›m› en az 6 ayda bir yap›lmas› gerekirken, yap›lm›yor ve bu da yine s›kça halat kopmas›na ve buna ba¤l› ölüm vb. durumlara neden oluyor diyor. Bir de gemilerin yan›na kurulan iskele soru-

nu varm›fl. Bu iskelelerin uzman ekipler taraf›ndan kurulmas› gerekirken, iflin ehli olmayan kiflilere yapt›r›l›yormufl ve ortaya yine sa¤l›ks›z ve güvenliksiz bir tablo ç›k›yormufl. ‹flçilere emniyet kemeri ya hiç verilmiyor ya da uygun olmayan kemerler veriliyor, bu da kay›p düflmeleri getiriyormufl. Cahit Atalay da tüm bunlara karfl› örgütlü mücadele etmek gerekti¤ini vurguluyor. Çünkü, “iflçilerde bir tepki var, ancak çözümsüzler” diyor.

Yeni bir ölüm daha... Biz sohbetimize devam ederken, bir süre önce kalabal›k olan çevre, iflçilerin iflbafl› saati geldi¤i için boflalm›flt›. Tam oradan ayr›lmak üzereyken, bir iflçinin daha yaflam›n› yitirdi¤i haberini ald›k ve hemen olay›n yafland›¤› tersaneye do¤ru yola ç›kt›k. Olay eski ad› Erkal Tersanesi olan, Tuzla Turizm A.fi’nde yaflanm›fl. Kenan Kara adl› 25 yafl›ndaki bir iflçi çal›flt›¤› makinenin bafl›nda aniden yaflam›n› yitirmifl. Kalp yetmezli¤i vb. nedenler üzerinde durulsa da, arkadafllar› afl›r› s›caklar›n ve kötü çal›flma koflullar›n›n neden oldu¤u bir ölüm oldu¤una kesin gözüyle bak›yor. Bu bilgileri tersane önüne geldi¤imizde, oraya toplanm›fl olan ifl arkadafllar›ndan al›yoruz. Oldukça kalabal›k bir grup halinde tersane önünde beklediklerini görüyoruz. Cenazenin otopsi için götürüldü¤ünü ve büyük olas›l›kla ö¤leden sonra kald›r›laca¤›n› söylüyorlar. Durumla ilgili toplan›l›p konufluluyor. Nas›l olmufl olabilece¤i üzerinde fikir yürütülüyor ve ertesi gün bas›n aç›klamas› yapal›m deniyor. Ve en nihayetinde içlerinden biri “ifl bafl› yapm›yoruz” diyor ve servislerine binip gidiyorlar. Oradan ayr›l›rken, bunlar›n hepsinin ayn› taflerona ba¤l› çal›flt›¤›n› ve ayn› zamanda hem birbirilerine hem de taflerona akraba olduklar›n› ö¤reniyoruz. Ve bu tür akrabal›k durumlar›, olay›n üzerini daha çabuk örtmede kullan›l›yormufl. Bu iflçilerin tepkisinin de akrabalar› olan tafleron taraf›ndan etkisizlefltirilme ihtimali oldukça yüksek. Hem de yaflam›n› yitirenin de akraba olmas›na ra¤men! (Kartal)

Tersaneler can almaya devam ediyor fl cinayetlerini k›namak için ilk aç›klama, T‹B-DER taraf›ndan yap›ld›. 22 A¤ustos sabah› Torlak Tersanesi önünden bafllayan ve tersane girifline kadar süren bir yürüyüflün ard›ndan gerçekleflen aç›klamada tersanedeki ifl koflullar› ve bu koflullara ba¤l› yaflanan “ifl kazalar›” ve bu “kazalara” ba¤l› ölümler protesto edildi. Kat›l›mc›lar taraf›ndan s›k s›k “Cabbar Ongun aram›zda!”, “Katil Torgem hesap verecek!” vb. sloganlar›n at›ld›¤› eylem, Torgem Tersanesi önünde yap›ld›. ‹ki gün üst üste birer aç›klama yapan Limter-‹fl Sendikas› da, her iki aç›klamada da tersane iflçilerini örgütlü mücadeleye ça¤›rd›. Tersanedeki koflullar›n 18. yüzy›l› and›rd›¤› vurgulanarak, buralar›n adeta birer savafl alan›na benzedi¤inin alt› çizildi. Torgem Tersanesi önünde gerçekleflen ilk aç›klamada iflçiler s›k s›k “‹flçiler birleflin, ölümleri durdurun!” slogan›n› att›. Sendika, bir gün sonra da, tersane iflçisi Güney Akarsu’nun yaflam›n› yitirdi¤i Selah Tersanesi önünde bir aç›klama yapt›. ‹flçiler ve sendikac›lar 30 A¤ustos günü yaflam›n› yitiren Cengiz Tatl› için de bir eylem gerçeklefltirdiler. 1 Eylül sabah 07:30’da ‹çmeler Tren ‹stasyonu ç›k›fl›nda, tersanelerin geçifl yolu üzerinde, Limter-‹fl taraf›ndan yap›lan aç›klamaya ifle gitmekte olan çok say›da iflçi kat›ld›.


82

29

7-20 Eylül 2007

! a r a l l o y ü t fl ü d e n i y › k l a h Kürt

‹ki faflist ordu, ‹ran ve Türkiye Ordular›, 15 A¤ustos’tan bu yana ‹ran ve Irak Kürdistan›’na bombalar ya¤d›r›yor. Bilindi¤i gibi ‹ran zaten uzunca zamand›r baflta Kandil da¤› olmak üzere, buradaki Kürt hareketine karfl› imha sald›r›lar› sürdürmekteydi. Bu sald›r›larda birçok Kürt özgürlük savaflç›s›, t›pk› faflist Türk ordusunun ülke içindeki imha sald›r›lar›nda oldu¤u gibi, yaflam›n› yitirmifltir. Bu son ve ortak sald›r›lar sonucu, faflist ordulara kay›plar verdirilse de, Kürt Ulusal Hareketi’nin verdi¤i flehit say›s› da artmakta. Artan sadece imha operasyonlar›nda flehit düflenlerin say›s› de¤il. Bulunduklar› yerleri terk etmek zorunda kalan ve bulduklar› her türden araçla yollara düflen Kürtlerin say›s› da art›yor. Bu yokluk ve yoksunluk koflullar›nda ve bombalar alt›nda yap›lmak zorunda kal›nan zorunlu göçler, hiç flüphesiz en fazla da çocuklar› ve onlar› korumaya çal›flan kad›nlar›, yafll›lar› etkilemekte. Evet, Kürt halk› yine düfltü yollara. Ancak bu yol yine bir kez daha zorunlu göçün yolu olmakta. A¤ustos’un 18’inde yo¤unlaflan bu imha operasyonlar›, sadece ‹ran s›n›rlar› dâhilinde gerçekleflmiyor. Irak s›n›r›ndan 5 km. içeri girilmifl durumda. Yani TC Ordusu’nun uzunca zamand›r dillendirip, celallenip de bir türlü hayata geçiremedi¤i “s›n›r ötesi”ni de kapsamakta. Gerek ‹ran gerekse Irak s›n›rlar› içinde süren bu imha harekât› daha flimdiden 2 bin ailenin zorunlu göçünü getirmifl bulunmakta. Köyler yine insans›zlaflt›r›lmakta, hayvanlar telef olmakta. Bölgedeki duruma iliflkin Do¤u Kürdistan Kad›nlar Birli¤i (YJRK) taraf›ndan yap›lan aç›klamada, ‹ran devletinin Kürt halk›na karfl› katliam politikas› yürüttü¤ü belirtilerek, ‘Ortado¤u’da özellik-

le Irak’ta yaflanan kaos durumunu f›rsat bilerek bölgede hakim güç olmak istemektedir’ deniyor ve ‘Son bir haftad›r ‹ran devleti, Güney Kürdistan s›n›r›nda yaflayan köylülere yönelik uygulad›¤› yo¤un bombard›man sald›r›lar›yla Ortado¤u’da yaflanan katliam politikalar›n› pekifltirmek istemektedir’ ifadelerine yer veriliyor. Ayr›ca Ortado¤u’da her aç›dan kriz yafland›¤›na dikkat çekilen aç›klamada, ‹ran devletinin sorunlara çözüm yerine baflta Kürtler olmak üzere, idam cezalar›yla halk›n iradesini k›rma, korkutma ve bast›rma ve bunun yan› s›ra, halka yönelik inkâr ve imha politikalar›yla bölgede öne ç›kan devlet durumuna geldi¤i belirtiliyor. Yukar›da tan›mlanan bu politika hiç kuflku yok ki, sadece ‹ran gerici rejiminin de¤il, ayn› zamanda Türk Devletinin ve de bölgede etkin olmak isteyen, bölgedeki paylafl›mda pay›n› art›rmak isteyen, böylelikle de emperyalistlere hizmetlerinin karfl›l›¤›n› almak isteyen birçok uflak-iflbirlikçi bölge devletinin de politikas›d›r. Ve bu politikalar da yine bölgeye dönük tüm paylafl›m politikalar› gibi ABD patentlidir. Çerçevesi ABD emperyalizmi ve bölgede ç›kar› olan emperyalist güçler taraf›ndan çizilmektedir. ‹flgalin yenilgisi, bölgede yeni dönemsel politikalar› gündeme getirmektedir. ‹flgal alt›ndaki ülkelerin halklar›n›n iflgalcilere karfl› giderek büyüyen öfkesi, emperyalistleri uflak iflbirlikçi rejimlerle iliflkilerini iyi tutmaya zorlamakta ve flu süreçte onlar›n kimi taleplerini, yine kendi denetimlerinde ve nihai olarak kendi ç›karlar›na hizmet edecek biçimde karfl›lama ya da böyle görünme e¤ilimine sokmaktad›r. Gerçekte ise bölgede kendilerine engel teflkil etme ihtimali olan hareketleri, oluflumlar› bunlar eliyle etkisizlefltirmek istemektedirler. Geçti¤imiz günlerde, ABD’de 16 istih-

barat kuruluflunun ortaklafla haz›rlad›¤› Irak konulu ‘Ulusal ‹stihbarat Tahmini’ raporundan söz edilmekte. Bu raporda, Türkiye’nin Irak’taki ç›karlar›n› korumak için muhtemelen çeflitli önlemler alaca¤› ve Türk ordusunun, PKK’ye karfl› s›n›r ötesi operasyon düzenlemesi ihtimalinin sürdü¤ü iddia ediliyor. S›n›r ötesi operasyon gündeme geldi¤inden beri bilinen bir fley var ki, faflist Türk Ordusu, bölgede etkin emperyalist güç olan ABD’nin izni olmadan böylesi bir operasyon gerçeklefltiremez. Operasyonun gerçekleflmesi demek, ABD emperyalizminin Kürtlere dönük politikas›nda da de¤ifliklik olmas› demektir. fiu zaten öteden beri bilinmektedir ki, ABD bölgede kendi denetimi d›fl›nda olan bir silahl› hareket istememektedir. PKK ile görüflmeler yapt›¤› bilinmektedir. Büyük olas›l›kla bu görüflmeler ya silahl› hareketi tamamen denetimi alt›na almay› ya da silahl› hareketi siyasallaflt›rarak, silahl› mücadeleden koparmay› ancak nihai hedef olarak da kendi ç›karlar› do¤rultusunda kullanmay› hedeflemektedir. ‹flgallerin bölgede yaratt›¤› kaos ortam›, bölgedeki Kürtlerin etkin olmas› düflüncesinden öteden beri rahats›zl›k duyan kimi bölge devletlerini, f›rsat bu f›rsatt›r diyerek, hareket geçirmifltir. Bunlar›n içinde ise baflta TC devleti gelmektedir ve de kimi Arap devletleri. fiengal katliam›n›n da yine bunlar›n istihbaratlar›nca gerçeklefltirilen ortak bir kontra-eylem oldu¤unu daha önceki yaz›lar›m›zda belirtmifltik. ‹ran ve TC’nin faflist ordular›n›n gerçeklefltirdi¤i bu son operasyonlar da yine böylesi bir iflbirli¤inin ürünü olarak ortaya ç›kmaktad›r. Ortak “düflmana” karfl› birleflmifllerdir. Her iki faflist ordu da, Kürt halk›na karfl›, hem kendi s›n›rlar› içinde, hem de

›n›r ötesi operasyon gündeme geldi¤inden beri bilinen bir fley var ki, faflist Türk Ordusu, bölgede etkin emperyalist güç olan ABD’nin izni olmadan böylesi bir operasyon gerçeklefltiremez. Operasyonun gerçekleflmesi demek, ABD emperyalizminin Kürtlere dönük politikas›nda da de¤ifliklik olmas› demektir. fiu zaten öteden beri bilinmektedir ki, ABD bölgede kendi denetimi d›fl›nda olan bir silahl› hareket istememektedir. PKK ile görüflmeler yapt›¤› bilinmektedir. Büyük olas›l›kla bu görüflmeler ya silahl› hareketi tamamen denetimi alt›na almay› ya da silahl› hareketi siyasallaflt›rarak, silahl› mücadeleden koparmay› ancak nihai hedef olarak da kendi ç›karlar› do¤rultusunda kullanmay› hedeflemektedir.

S

s›n›r ötesinde kapsaml› bir imha sald›r›s› gerçeklefltirmekteler. Her ikisi de bölgedeki kaos ortam›ndan Kürt pay›n› almak istemekteler. Kardefl halklar› birbirine karfl› k›flk›rtma ve k›rd›rma politikas›n›n en uç örne¤i olan bu durum, halklar›n, emperyalistlere ve onlar›n uflak-iflbirlikçilerine karfl› ortak mücadelesini daha da acil k›lmaktad›r. Mazlum halklara karfl› imha sald›r›lar›n› bofla ç›karacak ve ezilen tüm halklar›-uluslar› özgürlü¤e götürecek yegâne çözüm budur!


30

7-20 Eylül 2007

‹flflççi-köylü’den Kimler yak›flmad› ki, Gül de yak›fl›r! “Ülke, millet ve cumhuriyet için hay›rl› olsun!” (R.T. Erdo¤an) 85 y›ll›k geçmifle sahip cumhuriyetin 11. cumhurbaflkan› da 4-5 ayl›k bir gerilimin sonucunda seçilerek Köflkteki yerini ald›. Al›r almaz da ilk imzas›n› 60. hükümeti onaylamak için att›. Art›k rahat›z. Tarihi boyunca 60. kez “el de¤ifltiren” hükümetimiz de, hükümetimizin icraatlar›n› onaylayacak olan cumhurbaflkan›m›z da görevinin bafl›nda. Art›k iç huzuruyla rahatlam›fl olarak koltuklar›m›za yerleflip, televizyondan “ulusa seslenen” R. T Erdo¤an’›n atalar›ndan kabul etti¤i Turgut Özal gibi kalemi gözümüze sokarak de¤il ama donuk gözleriyle gözlerimizin en içine bakarak bizi hipnotize etmeye çal›fl›rcas›na yapt›klar›n› ve yapacaklar›n› anlat›fl›n› dinleyebiliriz. Öyle ya, Erdo¤an’›n ya da benzer öncellerinin anlatt›klar›na inanmak/kanmak için ya hipnotize olmak ya da gün boyu yaflad›klar›m›z› unutmak durumunday›z. Böyle mi yapaca¤›z? Bir an için öyle yapal›m! Kendimizi zorlayal›m, s›n›rlar›m›z› aflal›m, bilincimizi köreltelim ve dinleyelim hükümetin bafl›n› ve seçilmifl denilen ama bal gibi de atanan cumhurbaflkan›n›: “fiiddeti beslemeyen her türlü fikrin serbestçe ve korkusuzca ifade edilebildi-

¤i bir aç›k toplum olma hedefinden asla” sapmayaca¤›z. Yani, fikir özgürlü¤ünün önündeki engeller bu “yeni” dönemde kald›r›lacak ve “aç›k bir toplum” olarak gelece¤e “güvenle” bakabilece¤iz. “Bir tek vatandafl›n dahi din, dil ve etnik özellikleri yüzünden ya da ekonomik durumu nedeniyle kendisine ayr›mc›l›k yap›ld›¤›n›, horland›¤›n› hissetti¤i bir ülke, ça¤dafl bir ülke vasf› tafl›d›¤›n› iddia edemez.” Yani, art›k herkes “Ermeniyiz” diyebilecek ve kimse üç kurflunla sokak ortas›nda “infaz” edilmeyecek. Kürtçe konufltu¤u için, anadilinde e¤itim istedi¤i için k›flk›rm›fl güruh taraf›ndan linç sald›r›s›na u¤ramayacak. Misyonerlik faaliyeti yürüttü¤ü için inan›lmaz iflkencelerden geçirilip, parçalara ayr›l›p katledilmeyecek. Ya da bir emekçi, bir inflaat iflçisi, bir evsiz gitti¤i her yerde afla¤›lanmayla karfl›laflmayacak, eflit muamele görecek. Ve tabi laikli¤e yap›lan vurguyu es geçmeyelim. Öyle ya laiklik “bir hak ve özgürlükler sistemi olan demokrasi içinde farkl› hayat tarzlar› için özgürlefltirici bir model oldu¤u kadar, bir sosyal bar›fl kural›d›r.” Yani yeni cumhurbaflkan›m›z toplumsal bar›fl›n, laikli¤in, demokrasinin teminat› olacak, bizim art›k bu “ifllerle” u¤raflmam›za gerek kalmayacak. Koltuk-

lar›m›za daha bir rahat yerleflip 60. hükümetin flefi Erdo¤an’› dinleyebiliriz… Erdo¤an da a¤z›n› özgürlüklerle aç›p ulusun refah›yla kapat›yor. Zira “özgürlük daha çok refah›, refah da daha çok özgürlü¤ü getirmektedir.” Çünkü “her fley insan›m›z›n huzur ve mutlulu¤u, her fley Türkiye için”dir. Özgürlüklerimizi kullanmak için hemen harekete geçmek istiyor insan. Soka¤a ç›k›p haklar›m›z› rahatça, polis copu olmadan dile getirelim. Hükümetin en tepesinden geldi vahiy ne de olsa… Neyse korkmay›n! Sonu kâbusla bitecek bir rüya de¤il bu! Neyse ki bilincimiz kör de¤il; bu safsatalar›n ne anlama geldi¤ini anlayabiliyoruz. Zira burjuva-feodal sistemin bize kazand›rd›¤› bir alg›lay›fl biçimi var; bizi yönetenler ne zaman ki bir kavramdan çokça bahsederler, ilerleyen zamanda en fazla i¤difl edecekleri konular›n bafl›nda bunlar gelir. Yani “yeni” dönemde de ilk elden k›r›nt›s›na dahi tahammül edilmeyecek kavramlar; özgürlük, demokrasi, laiklik, refah vb. olacakt›r. Bundan kimsenin flüphesi olmas›n. Zira bizler, demokrasi ad›na halklar› katleden emperyalistlerin uflakl›¤›n›n yerine getirildi¤i ve askeri darbe ile “reform” yap›ld›¤› iddia edilen bir ülkenin evlatlar›y›z… Ve tabi meselenin bir de “di¤er” cephesi var; bafl›n› cumhurbaflkan›na ve hükümete karfl› sözde laiklik k›l›c›n› sallayan Genelkurmay, CHP ve medyadaki kollar› çekiyor. Erkene al›nm›fl 30 A¤ustos mesaj› ile muht›ra zincirine yeni bir halka ekleyerek (G.kurmay), cumhur-

82 baflkan›n›n seçildi¤i meclis oturumuna kat›lmayarak (CHP), “benim cumhurbaflkan›m” de¤il diyerek (medya) ilk ç›k›fllar›n› yapt›lar. Hükümet cephesi seçimlerden ald›¤› güçle de flu anda 1–0 önde olsa da, gerilim bast›r›lmaya da çal›fl›lsa da önümüzdeki dönem klikler çat›flmas› yine bu zemin üzerinden devam ettirilecek. Özellikle eflinin türban› ve milli görüfl kökeni ön plan› ç›kar›larak cumhurbaflkanl›¤› mevkiine yak›flmad›¤› üzerinden yap›lan propagandalara bak›ld›¤›nda nas›l da basit bir oyun oynand›¤›n› görmek mümkün. Cumhurbaflkanl›¤› gibi yetkileri hiç de hafife al›nmayacak bir yerde daha önce oturanlara bakt›¤›m›zda Gül için de “neden olmas›n?” denilebilir. Kenan Evren gibi darbeci bir generalin, T. Özal gibi aç›ktan bir “zenginsever” emperyalizmin en usta ufla¤›n›n, her f›rsatta halk› azarlamaktan geri durmayan S. Demirel’in bir dönem iflgal etti¤i bir koltu¤a Gül neden yak›flmas›n? Gül, burjuva-feodal egemenlerin halk› ezme arac› olan bask› ayg›t› devletin hiyerarflik olarak en üstündeki bir mevkiyi en iyi flekilde temsil edece¤ini ve baflta ABD olmak üzere emperyalistlerin uflakl›¤›n› yapmakta kusur etmeyece¤ini 4.5 y›ll›k sürecinde kan›tlam›flt›r ve en az di¤erleri kadar bu görevi baflar›yla sürdürecektir. Cumhurbaflkanl›¤› kat›n›n, halk›n düflünüldü¤ü, halk için bir faydas› olan bir mevki olmad›¤›n› bildi¤imize (bilmemiz gerekti¤ine) göre gül gibi yak›flt› yeni cumhurbaflkan› da o koltu¤a. “ABD’ye, AB’ye ve burjuva-feodal egemenlere hay›rl› olsun!”

Silopi halk› termik santrale karfl› soka¤a indi! Silopi’de 1999 y›l›nda yap›lan termik santrale ek ünite yap›lmas›na karfl› ç›kan Silopi halk› miting düzenledi. Silopi Gençlik ‹nisiyatifi’nin öncülü¤ünde bir mitingle termik santrale hay›r diyen Silopi halk› “Ölmek istemiyoruz” sloganlar›n› hayk›rd›. Yaklafl›k 10 bin kiflinin kat›ld›¤› mitingde, “Kar-Key, Cey-Tafl, Silopi’den defol” ve “Termik canavar› bizi yok etmeden biz onu yok edelim” fleklinde pankartlarla “Silopi KarKey’e mezar olacak”, “Biz bar›fl dedik siz zehirlediniz”, “‹nsan ve do¤a katliam›na son”, “Ölmek istemiyoruz” ve “Muhammetler ve Enesler ölmesin” fleklinde dövizler tafl›d›. “Ölmek istemiyoruz”, ‘Kar-Key memleketine git’ ve “Kahrolsun sermayeciler” fleklinde slogan atan Silopi halk›, temsili tabutlar tafl›d›.

Miting alan›ndan termik santralinin bulundu¤u BOTAfi’a do¤ru yürüyüfl düzenleyen kitle, ‹pek Yolu’nu bir süreli¤ine trafi¤e kapatt›. Yo¤un y›¤›na¤›n dikkat çekti¤i yürüyüfl s›ras›nda polis ile kitle aras›nda k›sa süreli tart›flma yafland›. Polisin sald›r›s› sonucu bir kifli yaraland›. Tertip Komitesi’nin araya girmesiyle birlikte kitle alana geri döndü. Termik santralin insan ve do¤a yaflam›na zarar verdi¤ini söyleyen Silopi halk›, 5 ay içinde 600 düflük do¤umun yafland›¤›n›, santral çevresinde bulunan meyve tarlalar›ndan ç›kan kavun, karpuzlar›n insanlar›n zehirlenmesine neden oldu¤unu ve bir çocu¤un hayat›n› kaybetti¤ini dile getirdi. Bölgede santralin kurulmas›yla birlikte ayr›ca birçok tarlan›n kurudu¤u, kemik erimesi ve enfeksiyon hastal›klar›n›n gö-

rülmeye baflland›¤› dile getiriliyor. Mitingde bir konuflma yapan Silopi Belediye Baflkan› Muhsun Kunur ise insan sa¤l›¤›na de¤er vermeyen politikalar› elefltirerek, bölgenin çeflitli illerinde 11 adet termik santralin kuruldu¤unu belirtti. Kunur, “Bu bölgenin termik santrallerle üretilen enerjiye ihtiyac› yok. Aksine bu bölge Türkiye’nin enerjisini karfl›l›yor. Üretilen enerji ise d›fl ülkelere

pazarlan›yor. ‹nsanlar›n sa¤l›klar›yla oynanarak üretilen enerjinin d›fla sat›lmas›, bu insanlara verilen önemi göstermektedir” fleklinde konufltu. Silopi Valili¤i ise halk›n tüm tepkisine karfl› santrale ek tesislerin kurulmas›na onay vermeyen ‹l Meclis Üyelerine dava açt›. (H. Merkezi)


31

82

7-20 Eylül 2007

Sar›gazi’de yozlaflflm maya ve çeteleflflm meye geçit yok! Sistemin kendi devam›n› sa¤laman›n bir arac› olarak empoze etti¤i ve yayg›nlaflmas› için tüm olanaklar›n› seferber etti¤i, çeteleflme, uyuflturucu, fuhufl vb. her türden yozlaflma, bugün neredeyse dört bir yan›m›z› sarm›fl bulunmakta. Hatta her birimizin oturdu¤u mahallelerin art›k kendi çeteleri bile var. Ve bunlar faflist devlete ba¤l› faflist kolluk güçlerinin bilgisi-denetimi-korumas› alt›nda yoz icraatlar›n› rahatl›kla sürdürmekteler. Bu durumun karfl›s›nda olan ço¤unluk mahalle sakinleri, bir yandan bu durumdan duyduklar› rahats›zl›¤› her f›rsatta dile getirmekte, di¤er yandan ise çocuklar›n› bu yozlaflmadan nas›l koruyacaklar›n›n hesab›n› yapmaktalar. Neredeyse her köfle bafl›nda birer çete eleman›n›n dolaflt›¤›, bunlar›n kendilerine empoze edilmesi sonucu, yozlaflman›n bata¤›nda ç›rp›nd›klar› bilinmesine karfl›n, örgütlü bir karfl› koyuflun olmamas›, bu yozlaflman›n yayg›nlaflmas›n›n önünü açmakta. ‹nsanlar art›k çocuklar›n› yaln›z bafl›na soka¤a ç›karmaktan çekinirken, birçok çocu¤un bu çete vb. yoz kiflilikler taraf›ndan tehdit edilmesine, b›çak vb. aletlerle korkutulmas›na, hatta kimi zaman ölümlere, yaralan-

gazi Naz›m Hikmet Park› önündeki genifl alanda gerçekleflti. Düzenleyenlerin yan› s›ra, çok say›da devrimci-demokratik kurumunda stantlar açt›¤› festivalin ilk günü, ilk etkinlik olarak saat 15.00’de gerçekleflmesi gereken “Ulusal Sorun” konulu panel, hava vb. koflullardan kaynakl›, 26 A¤ustos Pazar gününe ertelenmek zorunda kald›. Kitap, gazete, tak› vb. stantlar›n yan› s›ra, çok say›da yiyecek-içecek stand›n›n aç›ld›¤› festivalin aç›l›fl›, akflam saat 18.00’de bafllad› ve gece geç saatlere kadar sürdü. Festivalin aç›l›fl›nda, devrim ve demokrasi mücadelesinde flehit düflenler ad›na yap›lan sayg› duruflunun ard›ndan, ilk olarak Tertip Komitesi ad›na bir konuflma yap›ld›. Festivalin yap›l›fl gerekçesine ve festivale konu olan yozlaflmaya de¤inilen ko-

cak s›n›f mücadelesine kat›lmakla ve bu mücadelenin sonucunda gerçekleflecek devrimle mümkün olabilece¤inin alt› çizildi. Gece 24:00’e kadar devam eden festivalin bu ilk gününde, ayr›ca AKA-DER Çocuk Korosu, Grup Umut Ya¤muru, Hasan Sa¤lam, Eylem Y›ld›z, Grup Denize Ezgi, Erdal Güney ve flair Ruhan Mavruk sahne ald›lar. Sar›gazi halk›n›n ve d›flar›dan gelen çok say›da insan›n yo¤un ilgi gösterdi¤i festivale, üç gün boyunca binlerce kiflinin kat›l›m sa¤lad›¤› gözlenirken, panel, tiyatro gibi etkinliklere de, gündüz saatlerinde, havan›n çok s›cak olmas › n a

r a ¤ men ilgi ve kat›l›m oldukça fazlayd›.

malara flahit olunmakta. Giderek had safhaya ulaflan bu geliflmeler karfl›s›nda harekete geçenler de yine öncelikle devrimciler olmufltur ve son süreçte hemen her mahalle ya da bölgede çeteleflme vb. yozlaflma karfl›t› bir dizi eylem ve etkinlik gündeme gelmektedir. Bu yönlü etkinliklerden biri de geçti¤imiz günlerde Sar›gazi’de düzenlenen festival olmufltur. Partizan, AKA-Der, DHP, Demokratik Haklar Kültür Derne¤i, ESP, HÖC, Mücadele Birli¤i, Odak taraf›ndan düzenlenen, Sar›gazi Kültür Derne¤i, EMEP, TKP ve HKM’nin de destekledi¤i festival, 24-26 A¤ustos tarihlerinde Sar›-

nuflmada, yozlaflt›rma sald›r›lar› da dâhil, emekçi y›¤›nlara dönük tüm sald›r›lar› bofla ç›karman›n yegâne yolunun ortak mücadeleden geçti¤i vurguland›. Aç›l›fl konuflmas›n›n ard›ndan, ÇAZDER bünyesinde çal›flma yapan Grup Göç sahne ald›. Yaklafl›k yar›m saat sahnede kalan Grup Göç, yeni bir grup olmas›na karfl›n, söyledi¤i birbirinden güzel ezgilerle büyük be¤eni toplad›. S›rada, Pir Sultan Abdal Derne¤i Kartal fiubesi bünyesinde çal›flmalar›n› yürüten Grup Toroslara Yolculuk vard›. Grup Toroslara Yolculuk da kitleyi coflturan ezgilerini seslendirdikten sonra, Demokratik Kad›n Hareketi ad›na bir konuflma yap›ld›. Kad›n sorununun kökenine ve tarihteki kad›n önderlere de¤inilen konuflmada, kad›n›n kurtuluflunun an-

Nitekim festivalin ikinci günü gerçekleflen “Tecrit ve Hapishaneler” konulu panel de yine, dinleyicilerin büyük ilgiyle dinledi¤i ve sorularla kat›l›m sa¤lad›¤›, canl› bir etkinlik olarak gerçekleflti. ÖO direniflçisi Av. Behiç Aflç›, Vefa Serdar ve TUYAB ad›na birer konuflmac›n›n yer ald›¤› Panelin ard›ndan Ay›fl›¤› Sanat Merkezi taraf›ndan, yine tecrit konulu bir oyun sergilendi. Gündüz program› bu tiyatro gösterimi ile noktalan›rken, saat 18.00’de bafllayan akflam program› da yine büyük bir kitleselli¤e sahne oldu. K›smet Y›ld›z, Onur Olgun, Domane Dersim, Koma Sarya, Grup Vardiya’n›n sahne ald›¤› akflam program›, kitlenin, en son sahne alan Grup Munzur’un söyledi¤i parçalar eflli¤inde halaya durmas›yla son buldu. Festivalin üçüncü ve son günü, saat 15.00’de bafllayan ve ilk gün yap›lmas› gerekirken, ertelenmek zorunda kalan “Ulusal Sorun” konulu panelle bafllad›.

ESP, HÖC, Mücadele Birli¤i ve Partizan ad›na kat›lan konuflmac›lar›n sunumlar›n›n ard›ndan, soru cevapla devam eden panele de yine yo¤un bir ilgi oldu¤u gözlendi. Ulusal Sorun konulu panelin bitiminden hemen sonra ise, o günün program›nda yer alan ve Ulusal Sorun panelinin son güne ertelenmesinden dolay› saati ileri al›nmak zorunda kal›nan, “Yozlaflma ve Çeteleflme” konulu panel vard› s›rada. Üçüncü günün gündüz program›, ‹dil Kültür Merkez i

taraf›ndan haz›rlanan çeteleflme ve yozlaflma içerikli tiyatro gösterimi ile son bulurken, sürenin uzamas›, akflam program›n›n biraz gecikmeli bafllamas›n› getirdi. Di¤er y›llarda oldu¤u gibi, festivalin son gününe kat›l›m di¤er iki güne oranla çok daha yüksekti. Festivale gelen kitlenin konser vd. etkinliklerin yan› s›ra, sosyalistdevrimci bas›n›n açt›¤› kitap, gazete vb. yay›nlardan oluflan stantlara büyük bir ilgi gösterdi¤i gözlemlendi. Bu ilgi özellikle de son gün daha da üst boyuttayd›. Saat 20.00 civar›nda bafllayan akflam program›nda, Grup Bengi, Diyez Müzik Toplulu¤u, Nurettin Güleç, Eme¤e Ezgi, Yeninur Ada ve Erdal Bayrako¤lu yer al›rken, sahneye en son ç›kan ve büyük bir tezahüratla karfl›lanan Grup Yorum kitleyi tam anlam›yla coflturdu. Halaylar, sloganlar eflli¤inde program›n› tamamlayan Grup Yorum’un ard›ndan festivalin sona erdi¤i duyurusu yap›ld› ve daha on-on befl dakika önce ad›m atacak yer bulunmayan festival alan›, bu duyurunun ard›ndan boflald›. Geride ise, stantlar›n› toplama telafl› içindeki stant sahipleri ve Tertip Komitesi kald›. Onlar ifllerini bitirerek, görevlerini noktalad›¤›nda ve alan› terk etmeye bafllad›¤›nda ise, saatler art›k gece yar›s›n› çoktan geçmiflti. (Kartal)



Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.