Kurtuluş Gazete Say-10

Page 1

10

www.kurtulushareketi.org

SAYI

15 ÞUBAT 15 MART FÝYATI 1,5 TL

paris komünü

belediyecilik deðil, yerel yönetim, yerel iktidar...

Sayfa 6 Yerel Seçimler ve Davos’un Sosyalistler Gösterdiði Nedir?

3 sf.

Erdal KARA

Sayfa 8

Belediyelerden Yerel Yönetimlere KURTULUÞ

Sayfa 11

Ýran’la Yumuþama... Mahir SAYIN


Kurtuluþ

KIBRIS’IN KUZEYÝNDE T.C. PROTESTO EDÝLDÝ Kýbrýs'ýn kuzeyindeki iradenin ve egemenliðin kimin elinde olduðunu göstermek için TC'nin Lefkoþa büyükelçiliði önünde düzenlenen eylemde basýn açýklamasý yapýlmýþtýr. Eylem ve basýn açýklamasý sýrasýnda polisin ve askerin yoðun güvenlik önlemleri aldýðý, basýnýn yoðun ilgi gösterdiði izlenirken TRT kameramaný ve muhabiri '' Kýbrýs'ta Ýþgal mi var?'' diyerek ayrýldýðý eylemde, katýlanlar ''SON, SON, SON- ÝÞGALLERE SON'' sloganýný haykýrmýþlardýr. Eylem ve basýn açýlamasý sonrasý Elçilik kapýsýna kesilmiþ kanlý bir kol (DÝYETÝNÝZÝ ALINIZ anlamýnda) býrakýlmýþ ve eylem sona ermiþtir.

Y

eni Kýbrýs Partisi, Birleþik Kýbrýs Partisi, Kýbrýs Sosyalist Partisi ve Baraka Kültür Merkezi polis sýnavýnda yaþanan geliþmelerin esas sorumlusunun Türkiye Cumhuriyeti ve Elçiliði olduðu gerekçesiyle Türkiye'nin Lefkoþa Büyükelçiliði önünde protesto eylemi yaptý. 13 Þubat 2009, Cuma 19:24 BRT Yeni Kýbrýs Partisi, Birleþik Kýbrýs Partisi, Kýbrýs Sosyalist Partisi ve Baraka Kültür Merkezi, Polis sýnavýnda yaþanan geliþmelerin esas sorumlusunun Türkiye Cumhuriyeti ve Elçiliði olduðu gerekçesiyle Türkiye'nin Lefkoþa Büyükelçiliði önünde protesto eylemi yaptý... Türkiye'nin Lefkoþa Büyükelçiliði bahçe kapýsý önünde toplanan eylemciler pankart açarak protestoda bulundular, ardýndan konuyla ilgili ortak basýn açýklamasý okundu. Polis sýnavýnýn eleþtirildiði açýklamada, hükümetin bu geliþmelerden rahatsýzlýðýný somut siyasi tavýrlar geliþtirerek göstermesi istendi. Ortak açýklamanýn okunmasýnýn ardýndan, seramikten yapýlmýþ ve "diyet vermeyi" simgeleyen "dirsekten kesik el" heykelciði elçiliðin bahçe kapýsýna býrakýldý..

Okunan bildiri: Polis teþkilatýna personel alýmlarý amacýyla yapýlan sýnav ve sonrasýnda yaþanan geliþmeler ülkemizin bilinen bir gerçeðinin bir kez daha gündeme gelmesine neden olmuþtur. Ülkemizde her türlü kurum ve kuruluþ TC Elçiliði aracýlýðý ile TC Devleti tarafýndan yönetilmekte, yönlendirilmektedir. Bu uluslararasý alanda TC"nin Kýbrýs"ta "Ýþgalci Güç' olarak varlýðýný sürdürüyor olmasýnýn kaçýnýlmaz sonucudur. Polis teþkilatýnda da durum budur. Son olarak Polis teþkilatýna yeni personel alýmý sýrasýnda TC'nin ve onun buradaki elçiliðinin eli tekrar göründü. Bu el bir yandan mevcut parlamento ve hükümetin sözdeliðini, bu parla-

KURTULUÞ AYLIK SÝYASÝ GAZETE (Yerel Süreli Yayýn) Fiyat: 1,5 YTL Yurtdýþý: 3 Euro - 3 Dolar ERGÝNBAY YAYINCILIK Adýna Sahibi ve Yazý Ýþleri Müdürü: Hüseyin BEKTAÞ Ýrtibat Adresi: Þehit Muhtar Mah. Yoðurtçu Sok. No:14/12 Beyoðlu-ÝSTANBUL Basýldýðý Yer: Mattek Matbaacýlýk Bas. Yay. Tan. Tic. San Ltd. Þti. GMK Bulvarý No:83/32 Maltepe Ankara Havaleleri Halil Cengiz Gültekin adýna PTT 5155325 numaralý posta çeki hesabýna yapabilirsiniz.

mento, onun hükümeti ve içiþleri bakanýnýn otorite yoksunu olduðunu ve ayný zamanda esas otoritenin TC ve elçiliðinde olduðunu bir kere daha ortaya koydu. Polis alýmýndaki düzenlemeye uzanan TC ve elçilik eli bir þeyi daha ortay koydu. Bu el hakikaten ve tamamýyla hak, hukuk ve açýklýk tanýmayan, insanlarýmýzýn suratýna baka baka istediðini yaparken ve yapmak için insanlarýmýzý aþaðýlayan bir otoritedir. TC ve elçiliði imtihan sonuçlarýný dikkate almamýþ istediði kiþileri iþe almýþtýr. Bunu yaparken de iþte insanlarýmýzýn gururuyla oyun oynamýþtýr. Bu duruma son vermek için 'Polisin sivil otoriteye baðlanmasý' önerisi yetersizdir ve geçersizdir. Kuzey Kýbrýs, TC iþgali altýnda olduðu müddetçe TC, Kuzey Kýbrýs'taki her türlü olaydan sorumludur. Bilhassa da Kuzey Kýbrýs'taki halkýn güvenliðinden. Bu olguyu unutturmanýn hiç kimseye bir yararý yoktur. Tam tersine, iþgal durumu sürdükçe TC þunu iyice bilmelidir ki Kuzey Kýbrýs'taki vatandaþlarýmýzýn burnunun dahi kanatýlmasýndan TC sorumludur! Ve dolaylý olarak onlarýn iþgali þartlarýnda hükümet etikleri yalanýyla iþtigal eden kuklalar! Hükümet olduðunu iddia edenler, tüm bunlara

raðmen demokrasicilik oyununa devam etmektedir. Hiçbir anlamý olmayan sitemkar açýklamalar yapmalarý halkýmýzýn sýkýntýlarýna çare olmamaktadýr. Eðer mevcut durumdan gerçekten rahatsýz iseler somut siyasi tavýrlar geliþtirmelerini ve adaletsiz uygulamalarýn esas sorumlusu olan TC makamlarý ile iliþkilerini gözden geçirmelerini kendilerine tavsiye ederiz. Ancak onlarýn böyle bir niyeti yoktur. Tek çabalarý mevcut durumu sözde bir siyasi þov ile seçim sandýklarýna malzeme yapmaktýr. Ýþgale karþý mücadele etmiþ halkýmýza ise bin bir mazeret sunmaya devam etmektedirler. Biz ise bu mazeretleri duymaktan býktýk. Bu yüzden de mevcut rejimin kuklalarýný dinlemek yerine asýl sorumlularýný protesto etmeye geldik. Kýbrýslý Türk Toplumu olarak, diyetimiz ne ise ödemeye hazýrýz. Bunun simgesi olarak kendilerine bu seramik heykelciði sunuyoruz. Artýk kendi kendimizi yönetmek istiyoruz. Ne birilerinin vesayetini ne de iþbirlikçilerinin gerekçelerini duymak istemiyoruz. Artýk yeter!

i ç i n d e k i l e r BKP, Baraka, KSP, TDP, YKP

-Evi Camdan Olan Baþkasýna Taþ Atarsa...

3

-Belediyelerden Yerel Yönetimlere

8

-Davos’un Gösterdiði Nedir?

6

-Ýranla Yumuþama Ýsrail Çýkarlarýna Raðmen...

11

-Küresel Isýnma ve Nükleer Enerji

13

-Demokratik Ýktidar Perspektifli Bir Çatý -Kadýnlarýn “Kent”i Olsun Diye

-Þiddete Karþý Aile Kurumu Yerine... -Bir Ergenekon Gezintisi

12 14 15

Arka Sayfa


Kurtuluþ

B

PANORAMA

Evi Camdan Olan, Baþkasýna Taþ Atarsa...

irçoklarýna göre emperyalistlerin bu kadar çok sýkýþmýþ olmalarý, onlarýn geri adým atmalarýný gerektirecektir. Öyle olsaydý emperyalist savaþlarýn hiçbirisi çýkmazdý. Durum bu tespitin tam tersidir. Sýkýþan, normal yollarla siyasi amaçlarýna ulaþamayan, eðer varsa askeri gücünü siyasi amaçlarýna ulaþmak için kullanmaya giriþmektedir. Tam bir askeri yenilgi alýncaya kadar da savaþ makinesini iþletmektedir. Geliþmeler bu yöndedir. Obama'nýn ABD Baþkaný olmasýyla birlikte, ABD politikalarýnda köklü deðiþiklik beklentileri içine girenler, ya kapitalist sistemin iþleyiþ yasalarýný bilmeyenler ya da hayali olarak hegemonik emperyalist güçten intihar etmesini bekleyenlerdir. Obama, "Afganistan'da iþimizin ne kadar süreceði yönünde elimde bir takvim yok. Ancak bildiðim, el Kaide ve Usame bin Laden'in o ülkede faaliyet göstererek saldýrýlar planlamasýna izin vermeyecek olmam" derken Bush'un býraktýðý mirasý sürdüreceðini ortaya koydu.

Gün iþçi sýnýfýnýn siyaset sahnesine yeniden müdahalesinin imkanlarýný yaratmak ve özgürlük mücadelesiyle ittifakýný adým adým örmek günüdür; geç kalmak yeni yýkýmlarýn hazýrlanmasýna imkan vermek demek olacaktýr.

TC her yönden ABD politikalarýna daha baðýmlý hale geldi

One minutis ( bir dakika) diyor Erdoðan Davos'ta Ýsrail cumhurbaþkaný Perez'e. "Siz çocuk öldürmesini iyi bilirsiniz" diyerek Türk milletinin nasýl dik durduðunu bütün dünyaya gösteriyor. Sýzlayan vicdanlar bir anda rahatlýyor. Zulümlere, katliamlara seyirci kalýnmadýðý gösterilmiþ oluyor. Evi camdan olan baþkasýna taþ atmasýn! diye bir söz vardýr. O misal, kendi tarihinin ayýp ve utanç tablolarý onca çokken, çocuk öldürmeler kendi evinde rutin bir iþ haline gelmiþken, "terör örgütü üyesi olmak" suçlamasýyla onlarca çocuk kendi zindanlarýnda çürütülürken, faili meçhul cinayet sayýsý 17 bin rakamlarýyla telaffuz edilirken, geçmiþ tarihi ayýplarýna bu günde yürütmekte olduðun sömürge savaþýyla Kürt halkýný yoketme ayýbýný eklerken, kendi evinin camdan olduðunu unutup baþkasýna taþ atmaya kalkarsan, o taþlarýn dönüp içinde utanç ve ayýp dolu camdan evini param parça edeceðini de bilmen gerekir. Nitekim de öyle oldu: Ýsrail Kara Kuvvetleri Komutaný Mizrahi "sen geçmiþte Ermeni Halkýný katletmiþtin bugünde Kürt Halkýný katletmektesin" diyerek, sana birbirinizden farkýnýzýn olmadýðý

gerçeðini gösterdi. Diðer yandan Erdoðan'ýn Davos'ta aldýðý ve prestijini hem Arap dünyasýnda hem de TC'de yükselten tutumu, baþlýktaki tespite ters görünse de yanýltýcýdýr. Zira Erdoðan bu tutumu yeni takýnmýþ deðildir. Daha önce de Hamas liderini TC'ye davet etmiþ, büyük tepkiler toplamýþ görünürken, Ýsrail'le yeni anlaþmalar yapmaktan geri kalmamýþtý. Esasýnda danýþýklý bir dövüþ sürmektedir. TC Ýsrail'le tarihinin en yoðun iliþkilerini sürdürmektedir. Hamas'ýn ehlileþtirilmesi görevi ABD tarafýndan TC'ye verilmiþtir. Erdoðan'ýn Ýsrail'e karþý sözlü olarak yönelttiði sert eleþtirilere karþýn hiçbir fiili tutum bu sertliði izlememektedir. Bölgede Ýsrail'e hem diplomatik destek saðlayan, hem de ekonomik iliþkilerini en sýký bir biçimde sürdüren TC, Filistin halký katledilirken, sert sözlere, hiçbir müeyyide eklemedi. "Verdiðimiz ihaleleri iptal ederiz!", "elçimizi geri çekeriz!" gibisinden sonucu ola-

maktadýr.

bilecek bir sertliðe asla rastlanýlmadý. Hatta karþýlýklý özürler dilendi, yanlýþ anlamalarýn olduðu beyan edildi. Halbuki bölgeyle doðrudan baðlantýsý olmayan Venezuella ve Bolivya gibi ülkeler katliam karþýsýnda Ýsrail'le olan diplomatik iliþkilerini askýya aldýlar. Sertlikse böyle olabilirdi. Ancak ABD ve Ýsrail karþýsýnda o kadar aþaðýlanmýþ olanlar, Erdoðan'ýn bu kadarcýk çýkýþýnda bile kendileri için bir gurur vesilesi bulmaktan mutlu oldular. Ama sanýldýðý gibi bu tutumun Erdoðan'ý bölgede lider yapacaðý, bölge politikalarýnýn belirleyicisi olacaðý gibi boþ hayallerin bu iþte hiçbir yeri yoktur. Tersine, TC bu tutumlarla ABD emperyalizmine daha da fazla köle haline gelmiþ bulun-

Güneye saldýrý ya da PKK'nin imhasý imkanlarý aranýyor

Türk egemen sýnýflarý açýsýndan düþünülen, ABD'nin Irak'tan belli ölçülerde geri çekilmesiyle TC'nin bölgedeki etkinliðinin artacaðý ve Kürt meselesinde elinin serbest kalacaðýdýr. Hükümete yakýn gazeteciler Obama'nýn geri çekilme, Ýran'la uzlaþma haberlerini abartarak sunarken, sureti haktan görünerek Araplarýn Kürtleri katletmesinin mutlaka önüne geçilmesi gerektiðini anlatmaktadýrlar. Elbette Arap þovenizminin iplerinden boþandýðý zaman Kürtler üzerine yürümesi ihtimali vardýr. Bu TC ve Ýran için de geçerlidir ve tarihen Kürtleri birbirine karþý kullanmak kadar onlarýn imhasý için iþbirliði de bu üç ülkenin iliþkilerinde sýk sýk rastlanýlan olgular olmuþtur. ABD'nin Irak'tan çekileceði haberlerine paralel olarak Güney Kürdistan'la PKK'nin imhasýna yönelik ortak tutumlar da geliþtirilmeye çalýþýlmaktadýr. Güney Kürdistan'la TC arasýnda son dönemlerin en iyi iliþkilerinin yaþandýðý görülmektedir. Besbelli ki, Güneyliler, bir Türk saldýrýsýndan korunmanýn yolunun PKK'nin feda edilmesinden geçtiðini sanmaktadýrlar. Ancak bunda yanýldýklarýný tarih her zaman kanýtlamýþtýr. Esasýnda PKK'nin varlýðý Güneyin varlýðýnýn sigortasýný oluþturmaktadýr. PKK'nin varlýðý olmasa TC'nin doðrudan hedefi Güneydeki Federasyon'un ortadan kaldýrýlmasý olacaktýr.

Kriz TC'yi de saldýrganlaþtýracak

Nesnel durum TC'nin Güney'e

3


Kurtuluþ saldýrýsý için kimi birikimleri birlikte taþýrken, krizin geliþmesi emperyalistler gibi TC'nin de sorunlarýný þiddet kullanarak çözme eðilimlerini dürtükleyecektir. Bir yandan bölge ülkeleriyle olan gerilimlerin bunaltacaðý hükümet, ekonomik krizin peþinden sürükleyeceði toplumsal tepkileri durdurabilmek için, gündem saptýrabilmek ve yýðýnlarý sahte hedefler peþinde koþturabilmek için saldýrganlýk politikalarýný artýrma durumuna gelecektir. ABD'nin içine sürüklendiði zaaflý durumun TC'ye bu imkanlarý sunacaðý beklenmektedir.

Belediyecilik deðil, yerel yönetim, yerel demokrasi

Demokrasinin, devletin, diktatörlüðün ne olduðu günümüzde post-modern ve postMarksist düþüncelerin baskýsý altýnda iyice belirsiz hale geldi. Bu kavramlara günlük hayat içerisinde kazandýrýlan bilimin kavrayýþý ve diliyle alakasý olmayan içerikler, söylenen laflarýn ne anlama geldiðinin de anlaþýlmaz hale gelmesine neden oldu. Devleti demokrasiden ve diktatörlükten ayýrarak yapýlan kurgular, Marksizm açýsýndan hiç bir þey ifade etmezken günlük dil içerisinde de artýk bir anlam ifade edemez hale geldiler. Marksizm bütün devletleri bir sýnýf egemenliði olarak, tip bakýmýndan bir sýnýfýn diktatörlüðü diye tarif eder. Tip meselenin özünü anlatýr. Bütün devletler, proletaryanýn ya da burjuvanýn olsun, belli bir sýnýfýn egemenlik aracý, diktatörlüðüdür. Diktatörlüðe iliþkin söylenen bu kadardýr. Yine bütün devletler, sýnýf egemenliðinin özü deðiþmeksizin, askeri diktatörlük, monarþi ya da demokrasi gibi deðiþik yapýlanma ve iþleyiþ biçimlerine sahiptirler. Azýnlýk çýkarlarýný savunan devletler, toplumu denetim altýnda tutabilmek için uygun araçlarla toplumun üzerinde yükselmek ve onu dýþarýdan denetlemek zorunluluðundadýrlar ve bu çok deðiþik biçimler kazanabilir. Ancak çoðunluðun iktidarýna tekabül edecek olan proletarya iktidarý, bu özelliðe sahip olabilmek için toplumun üzerine yükselebilecek hiçbir aygýta izin vermez ve çoðunluðun egemen sýnýf olarak örgütlenmesine ve egemenlik sürdürebilmesine uygun bir biçim benimser. Bu da giderek doðrudanlýk kazanan bir demokrasidir. Ýþte bu nedenledir ki, proletarya diktatörlüðü tipindeki bir devletin asgari gereðini proletaryanýn (ideolojik temsille, ikameyle vb. deðil) fiili bir biçim de egemen sýnýf olarak örgütlenmiþ olmasý oluþturur. Bugüne kadar bunun hayat tarafýndan yaratýlabilmiþ örneðini Paris komünü, Sovyet ve deðiþik türden iþçi meclisleri oluþturmuþtur. Zihinsel spekülasyonla üretilebilecekler de belki vardýr ama o grilikte kulaç atmaktan hayat aðacýnýn yeþilliðine sarýlmakta en azýndan þimdilik çok büyük yarar bulunmaktadýr. Ancak bu biçimdir ki, proletaryanýn egemen sýnýf oluþunu saðlar; ama bu kadarla da kalmaz, insanlýðýn tarih öncesinden insanlýk tarihine giriþin ifadesi olacak olan egemenlik baðýmlýlýk iliþkilerine de geri dönülmez bir biçimde son verecek olan devletin sönüþünün de olanaklý bir yolunu açar. Yerel

4

iktidarlarýn varlýðý devasa bir merkezi yapýnýn gereðini ve imkanlarýný ortadan kaldýrdýðý gibi, iþçileri yönetim faaliyetine de en yakýn konuma getirerek yöneten- yönetilen iliþkisinin sönmesine doðru ilerleme olanaðýný oluþturur. Lenin'in "Bütün iktidar SOVYETLERE!" þiarýnýn anlamý ve derinliði de burada yatar. Burjuva demokratik anlamda dahi yerel yönetim ve iktidar anlayýþýyla uzaktan yakýndan alakasý olmayan Türkiye gerçeði, belediyecilik iþleyiþiyle bize bürokratik merkeziyetçiliðin ve yerelin merkez tarafýndan mutlak kontrolünün tipik bir örneðini sunar. Türkiye'deki belediyeler ve bir bütün olarak yerel idareler merkezin yerellerdeki uzantýsýdýrlar. Sosyalistler açýsýndan yerel yönetimlerin önemi, demokrasi mücadelesinde yerel yönetimler aracýlýðýyla gerçekleþtirilecek olan doðrudan demokrasi iþleyiþine ait iliþkilerin geliþtirilmesi kadar, tahayyül edilen toplumsal iliþkilere dair bugünden geleceðe doðru atýlacak olan her adýmýn, iþçi sýnýfýnýn iktidar imkanlarýný çoðaltacaðý gerçeðidir. Ne var ki sosyalistlerin yerel seçimleri böylesi bir perspektifle ele aldýklarýný söylemek pek de mümkün görünmüyor. Sosyalist demokrasi perspektifiyle yerel yönetim meselesini ele alan bu gazetenin orta sayfa yazýsýyla en azýndan biz, böyle bir gereksinim için adým atmýþ bulunuyoruz. Diðer yandan bu gazetenin okurlarý, yukardaki perspektifle, yerel seçimler için baþta AKP ve CHP olmak üzere, tüm sistem partilerine karþý bir seçenek yaratmak için oluþturulan BÝZ DE VARIZ platformunun adaylarýný desteklemeli, yerel seçim sürecini önümüze koyduðumuz politik görevleri gerçekleþtirmek için önemli bir fýrsat ve zemin olarak deðerlendirmelidirler.

Kurtuluþ iþçi sýnýfý öncülüðünde

Toplumsal muhalefetin, 2001 krizi karþýsýnda kaldýðý çaresizlikten kurtulmasý için, liberallerden, sosyal demokratlardan, olmayan Müslüman demokratlardan medet ummak yerine acil devrimci tedbirler almasý gerekmektedir. Kürt özgürlük hareketi on yýllardýr söndürülemeyen bir demokrasi dinamiði olarak batýdaki müttefikiyle birleþerek bir toplumsal dönüþümün bileþeni olma beklentisi içerisindeyken, kimileri de bu dinamiðin sýrtýna binerek Batý'da politika yapma uyanýklýðý içerisinde vakit geçiriyor; Bu politikayý önce Perinçek, ardýndan da Yalçýn Küçük denediler ve hüsrana uðrayýp devletin yanýna geçtiler. Þimdi ayný politikayý denemek isteyen baþkalarý, Özgürlük Hareketinin iþçi sýnýfý hareketiyle birleþmesini engellemek ve Özgürlük Hareketinin sýrtýndan hayali politikalar yürütmek hesaplarý yapmaktadýrlar. Türkiyeli sosyalistlere geliþen acil tehlike karþýsýnda düþen temel görev, iþçi sýnýfýnýn siyaset sahnesine, yýkýlan sosyalizm anlayýþýný aþan bir sosyalizm görüþüyle, müdahale etmesinin imkanlarýný yaratmak ve Özgürlük Hareketi ile Çatý Partisi projesi içerisinde bir araya gelirken tüm diðer toplumsal dinamikleri de bu cephede toplamaktýr. Özgürlük hareketinin sýrtýndan politika yürütmek isteyenler bu öneriyi önemsizleþtirebilmek için, sürekli olarak, "ne zaman Kürt hareketiyle

bir þey yapýlacak olsa, iþçi sýnýfý diye ortaya çýkýyorlar" iddiasýný ileri sürmektedirler. Bu mantýk sahipleri, Kürt halkýyla mücadele birliðinden kaçmak için iþçi sýnýfýný gerekçe yaparak yol, su, elektrik vb. sosyalistlerinde ilgisiz kalamayacaðý sorunlarý baþat sorun haline getirenlerle, iþçi sýnýfýnýn kendisi için sýnýf olma konumuyla siyasete müdahalesini karýþtýrmaktadýrlar. Bu meseleden öylesine uzaklaþmýþlar ki iþçi sýnýfýnýn tarihen nasýl öncü bir sýnýf olduðunu, deðil Türkiye'nin, dünyanýn yok oluþtan kurtuluþunun ancak bu sýnýfýn öncülüðü ile mümkün olduðunu, bir zamanlar duymuþ olsalar da, neoliberalizmin yarattýðý ideolojik yenilgi altýnda unutmuþ görünüyorlar. Neoliberalizmin yarattýðý ideolojik hegemonya öylesine büyük oldu ki, bir zamanlar hiçbir cümleye Marks'sýz, Leninsiz baþlamayan insanlar, ayný yavanlýk içerisinde, Marksizmden, iþçi sýnýfýndan, bilimsel sosyalizmden tersyüz edip, neoliberalizmin postmodern kavramlarýyla düþünüp konuþmaya baþladýlar. Þurasý çok açýk bir gerçektir: Özgürlük Hareketi bütün enerjisini kullanarak ancak bugünkü konuma ulaþabilmiþtir. Buradan öteye gidiþ için baþka güçlerin iþe karýþmasý gerekmektedir. Bu baþka güçler iþçi sýnýfý olmadan hiçbir anlama gelmezler ve mücadelenin bugünkü konumundan öteye gitmesine olanak saðlayamazlar, saðlayamadýlar. Ne zamanki, iþçi sýnýfýnýn önemli bir azýnlýðý da olsa özgürlük mücadelesi ile ittifak içerisinde mücadeleye atýlýr, iþte o zaman toplumsal dönüþümden yana olabilecek baþka "dinamikler" dönüþümün mümkün olduðuna inanarak mücadeleye güç katarlar. Bunun gerçekleþmediði durumda daha çok krizler geçer gider, çok Çatý Partisi projeleri yaparýz ama þimdiye kadar olduðu gibi bir adým ileriye gidemeyiz. Gün iþçi sýnýfýnýn siyaset sahnesine yeniden müdahalesinin imkanlarýný yaratmak ve özgürlük mücadelesiyle ittifakýný adým adým örmek günüdür; geç kalmak yeni yýkýmlarýn hazýrlanmasýna imkan vermek demek olacaktýr.


Kurtuluþ

Ýþçi Sýnýfý Düzen Partilerine Mecbur Deðil!

T

ürkiye hýzla 29 Mart yerel seçimi

gündemine kilitlenirken, Sosyalist

Parti de AKP, CHP ve diðer düzen

verenler de, Filistin halkýna yönelik insanlýk suçlarýnýn ortaðý durumuna düþmüþlerdir.

Ýþçi sýnýfý "kötünün iyisi-

partilerinin karþýsýnda eþitlikçi,

özgürlükçü ve halktan yana bir

diðer demokratik ve sosyalist güçlerle bir

araya gelerek seçim çalýþmalarýný yoðun-

Kamile Öncel, Mülkiyeliler Birliði'nde

düzenlenen basýn toplantýsýyla basýna

tanýtýldý. Samsun'da ise Sosyalist Parti Ýl Binasýnda yapýlan toplantýyla Samsun

Büyükþehir Belediye Baþkan Adayý Gülbin

Ýþçi sýnýfý, yýllardýr AKP'ye karþý CHP,

Cingöz (TKP), Ýlkadým Belediye baþkan

CHP'ye karþý AKP ikilemine sýkýþtýrýlmýþ

adayý Sait Kocaman (EMEP) basýna

durumda. Her iki sistem partisi de

tanýtýldý.

seçim propagandalarýnda, diðerinin gelme ihtimaline karþý kendilerine oy

Antalya'nýn Sosyalist Adayý Þemsettin Kalay

isteyip iþçi ve emekçileri diðerinden "kurtarmaya" çalýþýyor. Oysa iþçi

acý var. Ýþçi sýnýfýnýn asýl ihtiyacý olan þey

ni" seçmek zorunda deðil.

Çünkü düzen partilerinin ne ekonomik

"kötü" yine kötüdür ve onlara verilecek

farklý deðil. Biri ne kadar IMF'ci ise diðeri o

Çünkü diðerinden daha "iyi" olsa da

her destek "kötülüðün" sürüp gitmesine neden olacaktýr.

kadar IMF'ci, biri ne kadar ABD'ci ise

Ýþçi Sýnýfý Seçeneksiz Deðil!

kendine demokratsa, diðeri de o kadar

içerisinde 24 siyasi parti, platform ve kitle

diðeri o kadar ABD'ci, biri ne kadar

kendine demokrat. Hepsi de yerel yöne-

timleri birer rant merkezi olarak görmekte, hepsi de boylarýna kadar yolsuzluklara saplanmýþ durumdalar.

Ýþçi sýnýfý, 30 Mart sabahý verdiði oylardan

Merkezi bir bildirgeyle yola çýkan,

örgütünün yer aldýðý solda iþ ve güç birliði, yerellerde adaylarýný açýklamaya

baþladý. Ýþte Sosyalist Parti'nin de desteklediði adaylardan bazýlarý:

"kötünün iyilerini" reddetmek zorundadýr.

Ýstanbul'da büyük þehir belediye baþkan adayý Akýn Birdal.

yapan Erdoðan, Ýsrail'le ortaklýðýn baþ

Büyükþehir Belediyesi adayý DTP

utanmak istemiyorsa, kendisine dayatýlan Nasýl ki, yerel seçim öncesi Davos'ta þov sorumlularýndan biri ise ve dolayýsýyla

Ýsrail'in iþlediði insanlýk suçlarýnýn birinci

dereceden ortaðý ise, onu destekleyip oy

bin nüfuslu Nurtepe Mahallesinde bir de

Büyükþehir Belediye Baþkaný Adayý

"Kötünün Ýyisi"ni Seçmek, "Kötülük"lere de Ortak Olmak Demektir!

demokrasi anlayýþlarý temelde birbirinden

Sosyalist Parti'nin Kaðýthane ilçesinin 40

17 örgütün destek verdiði DTP Ankara

laþtýrdý.

politikalarý, ne dýþ politikalarý, ne de

Adayý ise Sosyalist Partili Ahmet Korkmaz.

Ankara ve Samsun'da Kadýn Belediye Baþkan Adaylarý

bulunduðu her yerde, kendi dýþýndaki

bu iki düzen partisinden de kurtulmak.

giriyor. Gaziosmanpaþa Belediye Baþkan

muhtar adayý bulunuyor: Yaþar Turgay.

seçeneðinin ortaya çýkartýlabilmesi için

sýnýfýnýn ne birine, ne de diðerine ihtiy-

haber

Birlikte Baþarabiliriz Platformu'nun Ýstanbul Diyarbakýr Milletvekili Akýn Birdal. Bununla birlikte platform, Ýstanbul'un çeþitli

ilçelerinde DTP çatýsý altýndan seçimlere

Sosyalist Parti, DTP, EMEP, BDP ve ESP

düzenledikleri ortak basýn toplantýsý ile

Antalya adaylarýný açýkladý. Açýklamaya göre, Antalya Büyük Þehir Belediye

Baþkan Adayý Sosyalist Partili Þemsettin Kalay DTP'den seçime girecek.

Antalya'daki diðer adaylar ise þöyle:

Kepez Belediye Baþkan Adayý Cevdet Çaðlar (DTP), Muratpaþa Belediye

Baþkan Adayý Mevlüt Aðaçtan (EMEP),

Aksu Belediye Baþkan Adayý Ýhsan Yýldýz (DTP), Kumluca Belediye Baþkan Adayý, Mehmet Þirin Cenan (DTP).

Karadeniz'de de Sosyalist Adaylar Düzenin Alternatifi

Sinop'ta ise Sosyalist Partili baðýmsýz aday Görkem Yýlmazer solun ortak adayý

olurken Ceyhan Akay'da Ýl Genel Meclisi üyeliðine aday oldu. Ordu Ünye Sahil

Köyü'nün Muhtar Adayý ise Sosyalist Partili Mehmet Þensoy.

5


Kurtuluþ

DAVOS'UN GÖSTERDÝÐÝ NEDÝR?

Türkiye alt emperyalist bir ülke olma yolunda mý ilerliyor?

I

rak'ý iþgalinin ardýndan ABD tarafýndan gündeme getirilen Büyük Ortadoðu Projesinin revaçta olduðu günlerde, Tayyip Erdoðan'ýn dýþ politika baþdanýþmaný Ahmet Davutoðlu Türkiye'nin dýþ iliþkiler vizyonunu açýklamýþtý. Davutoðlu'na göre 2003 yýlýnda kronik dýþ politika problemleri çözülecek; 2004'te bölgesel güç olarak Türkiye uluslararasý gündeme taþýnýp, uluslararasý örgütlerde etkinliði arttýrýlacak; 2005'te Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoðu'da etkinlik arttýrýlýrken, bu etkinlik ile AB politikalarý arasýnda uyum saðlanacak; 2006'da, Afrika ve Latin Amerika'ya açýlarak dýþ politika ölçeði büyütülecek; 2007'de, stratejik oryantasyon, küreselleþme sürecinin getirdiði meydan okumalara cevap verecek bir derinlik kazanacak; sonunda da küresel aktör olunacaktý. Baþbakan Tayyip Erdoðan'ýn "Davos Fatihi" olarak adlandýrýlmasýna neden olan Ýsrail Devlet Baþkaný Peres'e karþý tutumu, ilk bakýþta Türkiye'nin yukarýda çerçevesi çizilen vizyon doðrultusunda ilerlediði izlenimini veriyor. Bilindiði gibi, emperyalist ABD'nin bölge politikasýnýn temel eksenlerinden biri, hatta en önemlisi Ýsrail'in güvenliðidir. Bush'un yerine Obama'nýn seçilmiþ olmasý bu politikada hiçbir deðiþikliðe neden olmaz. Hal böyle iken, Tayyip Erdoðan'ýn Davos'taki çýkýþýnýn ABD politikalarýyla uyum içinde olmadýðý ortadadýr. Bu gerçeklikten yola çýkarak, Türkiye'nin "baðýmsýz" bir politika yürütme yeteneðine sahip olduðu iddia edilebilir. Zaten ulusal medya baþta olmak üzere bir dizi analist de bu türden yorumlar yapýyorlar.

Dünya'nýn onuncu büyük ekonomisi

6

Tayyip Erdoðan yukarýda çerçevesini çizdiðimiz vizyon yolunda yüründüðünün göstergelerini de kendisine göre sýralýyor. Türkiye ekonomisi, dünya ekonomisi

içinde 23. sýradan 17. sýraya yükselmiþ. Borç yiðidin kamçýsý imiþ. ABD'nin, Japonya'nýn, Ýtalya'nýn borçlarýnýn Gayri Safi Milli Hasýlalarýna oranýna göre, Türkiye'nin borçlarýnýn GSMH'ya oraný daha düþükmüþ. Borçlu olmaktan telaþa düþmek için bir neden yokmuþ. AKP iktidarý döneminde GSMH üç kat artmýþ. Dünyayý kasýp kavuran kriz Türkiye'yi teðet geçmiþ. Erdoðan'ýn 2025 yýlý vizyonu ise göz kamaþtýrýcý. Türkiye ekonomisi dünyanýn 10 büyük ekonomisi içerisine girecekmiþ. Gerçi Davutoðlu'nun BOP günlerindeki vizyonu epey aþaðýya çekilmiþ durumda. Davutoðlu'nun hesabýna göre Türkiye 2006 yýlýna kadar Afrika ve Latin Amerika'ya açýlacak, 2007'de stratejik oryantasyon, küreselleþme sürecinin getirdiði meydan okumalara cevap verecek bir derinlik kazanacak ve küresel aktör olunacaktý. Erdoðan, baþ danýþmanýnýn 5 yýl içinde varmayý düþündüðü hedeflere yirmi yýl içinde varmayý hedefliyor. Ama olsun… Hedef bu kadar büyük olduktan sonra bir miktar sapma açýsý da olacak!!!

Türkiye "baðýmsýz" politika izleyebilir mi?

Türkiye uluslar arasý kapitalist sistemden baðýmsýz bir politika izleyebilir mi? ABD'ye, dünyanýn emperyalist-kapitalist merkezlerine posta koyabilir mi? Kimi aklý evvellerin iddia ettiði gibi Kuzey Amerika ve Merkezi Avrupa hattýndan koparak Avrasya yolunda ilerleme, Rusya ve Çin ile iliþkilerini geliþtirerek yeni bir eksen etrafýnda dünya politikasýnda etkili bir unsur olma becerisi gösterebilir mi? Bildiðimiz gibi bu doðrultuda yorum yapanlar az deðil. Davutoðlu'nun yorumunun yolundan yürüyerek, Türkiye'nin alt emperyalist, bölgesel emperyalist bir ülke olma yolunda ilerlediðini iddia edenlere sosyalist hareketimizin saflarýnda da rastlamak mümkün. Hatta bazýlarý, býrakalým Türkiye'nin bu yolda ilerlemesini, çok zamandýr alt emperyalist, bölgesel emperyalist bir ülke olduðunu bile iddia ediyorlar. Türkiye kapitalizminin kýsa ve orta vade içerisinde, uluslararasý kapitalist hiyerarþide konumunu önemli ölçüde deðiþtirme imkaný yoktur. Tekelci burjuvazi hangi hayali görürse görsün, Türkiye kapitalizminin bugünkü geliþme düzeyi ve bu düzeyin ona saðladýðý olanaklar, onun emperyalizme baðýmlý niteliðini


Kurtuluþ deðiþtirmesine imkan vermiyor.

Türkiye ABD'ye baðýmlýdýr

Türkiye kapitalizminin baðýmlý niteliðinden anlaþýlmasý gereken, ABD emperyalizmine baðýmlýlýktýr. Ortaya bir dizi istatistik dökmenin, GSMH'nýn katlanarak arttýðýndan dem vurmanýn, ihracatýn patlama yaptýðýndan söz etmenin, borçlarýn GSMH'ya oranýnýn düþtüðünden bahsetmenin, tekelci burjuvazinin, "Türki" Cumhuriyetler, Ortadoðu, Kuzey Afrika'daki yatýrýmlarýndan söz etmenin hiçbir anlamý yok aslýnda. Bütün sayýlan ve sayýlmayan bu öðeler, Türkiye'nin bir muz cumhuriyeti olmadýðýný, elinde masaya sürebileceði kimi kartlar, emperyalistler arasý çeliþkilerden yararlanabileceði kimi olanaklar olduðunu göstermekten baþka bir iþe yaramaz. Türkiye en yetkili aðýzlardan, kendisini ABD'nin "stratejik müttefiki" olarak görmektedir. Bu payenin verildiði baþka bir ülke de yoktur. Bu gerçek, her türlü akademik spekülasyonu anlamsýz kýlmaktadýr. Türkiye ABD emperyalizminin ipine sarýlmak zorundadýr. Bunun temel nedeni, Türkiye kapitalizminin emperyalizme, özellikle de ABD emperyalizmine baðýmlý niteliðidir. Eðer "baðýmlýlýktan" kastýmýz ayný ise tabiki. Kuþkusuz Türkiye,

emperyalistler arasý çeliþkinin þiddetlendiði günümüz koþullarýnda, çeliþkinin yarattýðý çatlaklardan yararlanma imkaný bulunan bir ülkedir. Tekelci burjuvazi tabiki, uluslararasý kapitalist hiyerarþide, Türkiye'yi bir üst basamaða sýçratmanýn hesaplarýný da yapmaktadýr. Bu hesapta, bir üst basamaða çýkýldýðýnda, "baðýmsýz" bir politika yapma vizyonu da bulunmaktadýr. Türkiye'nin son on yýldýr yürüttüðü dýþ politikaya bakýldýðýnda emperyalist merkezlere kafa tutma, "baðýmsýz" politika yürütme hesaplarýnýn hüsranla sonuçlandýðý ortadadýr. Bunun en iyi örneði, ABD'nin Irak'ýn iþgali için kuzey cephesi açma talebine olumsuz cevap veren Türkiye'nin çok kýsa bir zaman sonra kafasýna çuval geçirilmiþ olmasýdýr. Ergenekon operasyonu da ABD'nin o günden kalma hesabýndan baþka bir þey deðildir. Emperyalistler arasý çeliþkilerden yararlanmak isteyip, Kürt kartýný ileri sürerek Kuzey cephesinin açýlmasýnda aktif rol üstlenmeyen o günlerin generallerinin teker teker gözaltýna alýnýp, sorgulanýyor olmalarý bu gerçeði net bir biçimde göstermektedir. AKP'ye açýlan kapatma davasýnýn da ayný mahiyette olduðuna kuþku yoktur. Kapatýlmamýþ olsa da "laiklik karþýtý odak" olduðu tespit edilen AKP'nin

tepesinde ABD'nin kýlýcý sallanmaktadýr.

AKP'nin iç politika hesabý

AKP teskere günlerinde iç politika hesabý yaparak ABD'nin talebine gerekli karþýlýðý vermemiþti. Þimdi de, iç politika hesabý peþindedir. Tayyip Erdoðan'ýn Davos'taki tavrý spontane görünüyor olsa da, ardýndan yürütmüþ olduðu propaganda bu tutumunu iç politikaya havale etmek istediðini göstermektedir. Burjuvazinin akýllý politikacýlarý AKP'nin Davos'un faturasýný ödemek zorunda kalacaðýný söylediler bile. Demirel bunu açýk bir biçimde ifade etti: ""Uluslararasý meselelerde birtakým faturalar çýkar. Bu faturalarýn nerede, ne zaman, nasýl çýktýðýnýn çok farkýna varamazsýnýz. Umalým ki, böyle bir hadise Türkiye'nin zararýna olmasýn". Seçimlerin ardýndan AKP'nin nasýl bir fatura ödeyeceðini hep birlikte göreceðiz. ABD emperyalizmine baðýmlý Türkiye kapitalizminin emperyalist merkezlere kafa tutma þansý yoktur. Emperyalist merkezlerden baðýmsýzlýk sadece ve sadece sosyalizm yolundan ilerlemekle mümkün olabilir.

Erdal KARA

7


Kurtuluþ

BELEDÝYELERDEN YEREL YÖNETÝMLERE T

ürkiye'de kimilerinin "belediye sosyalizmi" diye dudak bükerek sözünü ettikleri bir mesele var. Bunlar neden bahseder pek bilinmez. Kötü bir þeylerden söz ettikleri doðrudur. Sosyalizm sözcüðünün baþýna bir þeylerin geçirilmesi kimi zaman haklý olarak kuþku doðurmuþtur. En çok da demokratik sosyalizm sözcüðü tepkileri üzerine çekmiþtir. Buna itiraz haklý bir temelden gelir gibi görünür: Ne yani sosyalizm anti demokratik mi ki, demokratik sosyalizmden söz ediliyor. O zaman, zaten demokratik olaný bir daha demokratik diye sýfatlandýrmak ya lüzumsuz bir iþ yapmak demektir ya da bir baþka kötü niyeti açýða vurmak demek. Bu gizlenen ya da açýktan söylenen kötü niyetin ne demek olduðunu esasýnda hepimiz biliriz: Sosyalizm demokratik deðildir. Ama bu ifadeye karþý çýkanlar da iki tür karþý çýkýþ arasýnda gider gelirler. Birileri sosyalizmin burjuva demokrasisinden bin kat daha demokratik olduðunu söyleyerek bu nitelemeyi reddeder. Kimileri de var olan sosyalizmin demokratik olarak yutturulmasýnýn bir aracý olarak kullanýr. Ne var ki var olan sosyalizmlerin hiç biri verdiði sözü tutmamýþ, tutamamýþtýr. Yerel yönetim sorunu esasýnda demokrasi sorunu ile doðrudan baðlantýlýdýr. Hem burjuva demokrasisi ile hem de proletarya demokrasisi ile. Demokrasilerin geliþiminde deðiþik yollar izlenmiþ olsa da kapitalizmin þafaðýnda, feodalitenin egemenlik alanýnýn dýþýnda hareket etmek isteyen burjuvalarýn, feodal esaretten kurtulup özgür yaþama sevdasý peþinde koþan serfleri peþlerine takarak oluþturduklarý "özgürlük" alanlarý, temel karakteristik olguyu oluþturur.

Kentlerin Oluþumu ve Yerel Yönetimler

8

10. yüzyýldan itibaren ticaretin ve sanayinin Avrupa'da geliþmesi, kentlerin oluþumunda itici gücü oluþturdu. Dahasý, bu alanlarda geliþen yeni sýnýflar feodalitenin denetimi dýþýnda kendilerinin

denetledikleri günümüz kentlerine öncülük eden kentleri oluþturdular. Bu dönemde kimi kentler de antik kentin tekrarlayýcýsý gibi belli bir aristokrasi tarafýndan yönetilen kent devletlerine tekabül etmeye devam etti. Feodalitenin temelini tarýmsal üretim oluþturmuþtur. Kent yaþamýnýn geliþmesi feodalitenin özüyle pek baðdaþmayan yeni bir toplumsal þekillenmeye yol açmýþ ve bu alanlarda feodal denetim ekonomik bir temele sahip olmadan varlýðýný sürdürmeye çalýþtýkça var olan durumla çatýþma içerisine sürüklenmiþtir. Bu çeliþkili durum, bir yandan þehir hayatýndan feodaliteye itirazý yükseltirken, diðer yandan da feodalitenin egemenliði dýþýnda yeni yaþam alanlarýnýn yaratýlmasýný gerekli kýlmaya baþlamýþtýr. Bu alanda ilk baðýmsýz þehirler tüccarlarýn ve sanayicilerin oluþturduðu ticaret þehirleri olmuþtur. Ortaçað Avrupa'sýnda kentlerin geliþme tarihi, ayný zamanda demokrasinin yükseliþ tarihine de tekabül eder. Feodal egemenlik alaný dýþýnda bir varoluþ arayan yeni geliþen ticaret ve sanayi burjuvazisi, bu varoluþu kendi çýkarlarýný özgürlük arayan serflerin ve iþçilerin çýkarlarýyla kentte birleþtirerek buldu. Feodal egemenlik alanýnýn dýþýnda kimi kentlerde, o kente ait, eþitlik temeline dayalý bir sosyal anlaþma ile yeni bir varoluþ biçimi yaratýldý. Feodalite yýkýma giderken oluþan monarþiler, bu kentleri kendi denetimleri altýna almýþ olsalar bile, kentin özgürleþtiriciliðini unutmayan iþçiler ve siyasal amaçlarýna ulaþmak için onlarla yan yana durmayý zorunlu gören burjuvalar, kentlerin merkezden özerkliðinin peþini býrakmadýlar. Demokratik devrimler kimi zaman burjuvazinin monarþilerle anlaþmasýyla sonuçlanmýþ olsa bile, merkezin gücünün sýnýrlanmasý kentlerin kendilerine bir miktar iktidar alaný ayýrmalarý ile mümkün olabilmiþti. Demokratik devrimler, oluþan devletlere yerel yönetimleri bir kenara koyamayacak bir þekil verdi. Paranýn gücü bunlarý yutacak olsa da bu yapýlarýn varlýðý, iktidarýn öyle ya da böyle halka yakýn nok-

talara çekilmiþ olmasý ile 19. ve 20. yüzyýllardaki sýnýf mücadelelerinin dayatmalarý sonucu daha da geliþmek ve burjuvazinin daha fazla konsensüs aramasýna yol açacak çaðdaþ biçimleri benimsemek zorunda kaldý. Artýk yerel yönetimler toplumsal yapýnýn ayrýlmaz bir parçasý haline gelmiþ bulunmaktadýr. Þekil itibariyle bizdeki belediyeler demokratik devrimlerin ürünü olan yerel yönetimlere benzeseler de, benzerlikten çok öteye gidemezler. Zira bunlar daha ortaya çýkýþlarýnda, batýnýn merkez karþýsýnda yerel gücü temsili prensibine göre deðil, merkezin kendisine yerelde bir tampon güç yaratma anlayýþýna göre þekillenmiþlerdir. Yerel yönetim meselesinin kavranýþýnýn devlet kavrayýþýndan baðýmsýz olmasý olanaklý deðildir. Zira söz konusu edilen bizatihi devletin þekillenmesidir. Bu açýdan devletin ne olduðu konusunda ortaklýklar olmadan yerel yönetimlerin mahiyetinin ne olmasý gerektiði konusunda ortaklýk saðlamak da oldukça zor olur. Bu hem sorunun sýnýfsal muhtevasý açýsýndan böyledir hem de þekli itibariyle. Proleter ve burjuva ayýrýmý kendiliðinden açýk gibi görünüyor olsa da sorunun hiç böyle olmadýðýný yaþanan sosyalizm deneyleri ortaya koymuþtur.

TC ve Yerel Yönetim

Osmanlý'da olmadýðý gibi TC tarihinde de yukarýda ifade edilmeye çalýþýldýðý biçimlere benzerlik taþýyan bir yerel yönetim deneyi olmadý. Osmanlý'da olabilmesi mutlak merkeziyetçilik çerçevesinde olanaklý deðildi. Böyle bir zorlama için kapitalizmin geliþkinlik düzeyi zaten elvermiyordu. Meþrutiyet bile zayýf iç dinamiklere karþýn dýþ faktörlerin dayatmasýnýn sonucu ortaya çýkabildi. Cumhuriyet ise sözde batýnýn þekillenmesini örnek almýþtý. Ama o, batýnýn demokrasi geleneðini deðil, ona ait þekilleri sadece örnek aldý ve içini de Osmanlý mutlakýyetçiliði ile dolduruverdi. 2. Meþrutiyetten bile geri, mutlak merkeziyetçi bir yapý yarattý.


Meþrutiyet meclisi, sultanýn bazý yetkilerini sýnýrlamak için ortaya çýkmýþ iken, Cumhuriyet meclisi M. Kemal'in yetkilerini desteklemenin aracý olarak þekillendi. Böyle bir merkeze tabi olarak ortaya çýkacak olan illerdeki yönetimleri de artýk batýda kendi erkleriyle tarih sahnesine gelen yerel yönetimlerle benzeþtirmek olanaklý olamazdý. TC'nin idari bölünmesinde il çerçevesinde kurulan yapýlar yerel yönetim olarak tanýtýlýyor, hatta bunlarýn daha altýnda yer alan birimleriyle sanki halkýn iradesinin daha geniþ yansýmasýnýn mekanizmasý oluþturulmuþ gibi görünüyor. Elbette böyle bir yapý seçilen yerel meclislerin halkoyuna dayanmasý dolaysýyla belli bir düzeyde siyasete katýlým ifade edebilir. Ancak siyasete katýlanlarýn (ülke çapýndaki seçimlerin sonuçlarý da bu anlamda benzerdir) seçtiklerinin günahlarýný ancak beþ yýlda bir denetleme haklarý olduðu gibi, temsilci olarak seçtiklerinin de yerel "idare" anlamýnda hiçbir yetkisi yoktur. Hiçbir yetkisi olmayan idarenin idare olduðundan söz edilemez. Ancak halk tarafýndan seçilen ama bir baþkasýnýn temsilcisi olma durumu vardýr. Bu temsiliyet de "merkez" tarafýndan tayin edilmektedir. TC'nin yerel yönetime iliþkin politikasýnýn esasýný, yerel olaný en sýký baðlarla merkeze baðlamak oluþturmaktadýr. Ülke çapýnda iktidarý yürütmenin kurumlarý olan yapýlarýn yerel düzeyde de uzantýlarý vardýr ve bunlar seçilen il genel meclisi ve belediye baþkanýnýn denetimi altýnda deðil, doðrudan valinin denetimi altýndadýr. Ýþ bu kadarla da kalmamakta, belediye baþkaný da merkezin temsilcisi olan valinin denetimi altýnda bulunmaktadýr. Haliyle hepsi birden içiþleri bakanlýðýnýn denetimi altýnda bulunmaktadýrlar. Bu statüko ortadan kaldýrýlmadýktan ve seçimlerle gelenlere, sýnýrlarý yerel yönetim anayasasý ile belirlenmiþ haklar çerçevesinde özerk davranma imkaný tanýnmadýktan sonra, TC'de yerel yönetimin ve bu çerçevede demokrasinin olduðunu söylemek olanaklý deðildir. Demokratik devrimi gerçekleþtirmiþ olan tüm ülkelerde böyle bir yerel yönetim yapýsýna rastlanmaz. Adý vali diye geçen yerlerde de aslýnda seçimle gelmiþ bir yerel yönetim baþkaný söz konusudur.

Yerel yönetimler ve temsili demokrasi ile doðrudan demokrasinin eklemlenmesi

Yerel yönetim sorunu devletin tümünün þekillenmesi sorunundan ayrý deðildir. Zira bu konu demokrasinin esasýný oluþturur. Ýktidarýn bir kýsmýný merkezden alýp yerele vermiþ olan devlet biçimlerinden birini Ýsviçre Konfederasyonu örneði oluþturur. Ýsviçre diðer birçok üniter (birleþik) devletten farklý olarak bir de konfederatif bir özelliðe sahiptir. Bugünkü siyasal

Kurtuluþ

þekillenmesine bazý deðiþiklikler ve kadýn haklarý1hariç olmak üzere 1848'de yapýlan anayasayla kavuþmuþtur. Kanton tabir edilen 26 yerel yapýdan oluþur. Bu hükümetlerin de altýnda ayrýca Gemeinde diye adlandýrýlan yine seçimle oluþan yerel yönetimler yer alýr. Her bir birimin kendi meclisi ve icra kurumu vardýr. Merkezde genel oyla seçilen bir ulusal meclis ve bir de her kantonun iki temsilcisinin bir araya gelmesinden oluþan kantonlar meclisi vardýr. Yasama bu iki kurumdan oluþur. Yürütme, merkezi hükümette sadece ülkenin genelinde geçerli iþleri yürütmek üzere dört yýllýðýna meclis tarafýndan seçilen yedi bakanlýk2 vardýr. Devlet Baþkanlýðý bir yýllýðýna bu bakanlardan biri tarafýndan münavebeli olarak yürütülür. Kuvvetler ayrýlýðý prensibinin gerçek anlamýnda hayata geçmiþ olduðunu söyleyebiliriz. Birlik Mahkemesi olarak adlandýrýlan en üst yargý kurumunun üyeleri her iki meclisin ortak toplantýsýnda esas olarak hukukçular arasýndan seçilir. Devletin resmi adý Confoederatio Helvetica'dýr. Yedi milyon nüfusu olan ülkenin, üçü (almanca%69, fransýzca%22, italyanca%8) her yerde geçerli olmak üzere dört (Romançca %1'den az) resmi dili vardýr. Merkezin kantonlara müdahale olanaðý hemen hemen yoktur. Var olan merkezi bakanlýklar kantonlara müdahale edemezler. Her kantonun kendi maliyesi, polisi vb. ayrýca vardýr. Profesyonel bir ordu yoktur.3 Temsili demokrasinin ifadesi olan yapýlarýn ötesinde demokrasinin doðrudan uygulanmasýna iliþkin olarak her düzeyde yasa yapýmý ya da bir yasanýn iptali için referandum hakký bulunmaktadýr. Bu idari þekillenmeye ilaveten özerlik saðlayýcý önemli bir baþka olgu ise, mali baðýmsýzlýktýr. Gelir vergisi çok büyük aðýrlýklý olarak yerel yönetimce toplanýr. Örneðin yýllýk 3000 þFr. Vergi ödeyen bir kiþi, bundan en fazla 200 sFr. Merkeze, gerisini yerel yönetime öder. Federatif yapýnýn, Marx'ýn da eleþtirdiði gibi, belli sorunlarý da elbetteki ortaya çýkmýþtýr. Kantonlar arasýnda var olan yasal farklýlýklar ülke vatandaþlarýnýn her bir kantonda farklý muameleye tabi olmalarýna neden olmaktadýr. Okullar birbirleriyle sömestre farký olacak ölçüde farklý zamanlarda açýlýp kapanmaktaydý. Bunlarýn birçoðu bugün aynýlaþtýrýlmaktadýr. Bu noktada Lenin'in bu yapýnýn bürokratikliði konusunda örnek olarak verdiði durumu da zikretmek gerekiyor. Lenin, kanton yönetimlerinin kendi altlarýndaki birimlerde yasalarýn uygulanmasýný denetleyen "staatshalter" denilen görevlileri atadýklarýný ve böylece seçilmiþ yerel yönetimlerin iradelerine müdahale ettiklerini ifade etmektedir Devlet ve Ýhtilal adlý eserinde. Bu uygulama bugün de hala böyledir. Bu merkeze

özel bir yetki veriyor olsa da yerel yönetimlerin var olan baðýmsýzlýklarýnýn düzeyi, yerel ve ülke düzeyinde her an halk oylamasýna baþvurulmasý, yüksek hakimlerin bile seçimle tayin edilmeleri, mali baðýmsýzlýk gibi özellikleri göz önünde bulundurarak Lenin'in "bürokratizm" eleþtirisini okur isek, buradan sosyalizm adýna çýkarmamýz gerekenin de (her ne kadar SSCB en ufak bir biçimde buna benzeme þansýna sahip olamamýþsa da) sosyalizmin, bürokratizmin bu kadarýna da izin vermeyeceði olmak zorundadýr. Ýsviçre örneðiyle anlattýðýmýz bu çerçeveye, Almanya'da ya da Ýsveç'te vb. deðiþik biçimleri içinde rastlamak mümkündür. Türkiye'yi dünya kapitalist sisteminin serbest hareket alaný haline getirmek için hazýrlanmýþ olan yeni yerel yönetim yasasý, var olan yapýnýn esasýna hiç dokunmadan, merkezin belli yüklerini belediyelerin üstüne yýkýp, buna karþýlýk merkezin denetim ve belirleme haklarýný aynýyla korumuþtur. Valilik kurumu merkezin yetkilerinin uygulayýcýsý olarak yerel yönetimin tepesinde dikilmeye devam edecektir. Ayrýca AB müktesebatýna uyum çerçevesinde benimsenen, "Gündem 21" çerçevesinde oluþturulan Kent Konseyleri yerel yönetimlere halkýn gerçekten müdahalesinin imkanlarýný ikame etmek üzere, Ýçiþleri Bakanlýðý ve Valiliklerin güya sivil toplum örgütlerini yönetime ortak ediyormuþ havasýný veren bir giriþiminden baþka bir þey deðildirler. Var olan burjuva demokrasilerine benzer bir yerel yönetimden yoksun olan TC, þimdi içine girdiði AB gerekleri dolaysýyla yerel yönetimlerin yetkilerinin artýrýlmasý adý altýnda esasýnda bu konuda geliþecek olan demokratik taleplerin önünü kesmek ve göz boyamak için halkýn sýrtýndaki yükleri artýracak, merkezi halka karþý sorumluluklardan kurtarýp, sorumlu olarak idari yetkisi olmayan yerel yönetimleri gösterecek bir giriþim geliþtirmiþtir. Bu giriþimi boþa çýkarmak, gerçekten merkezden baðýmsýz, merkezi yerelde hiç bir þekilde tekrarlamayan, temsili olarak oluþan kurumlarý yaþam alanlarýnda oluþturulacak olan doðrudan demokrasi kurumlarýyla birleþtiren bir yerel yönetim talebini öne getirmekle mümkündür. Yerel yönetimler gerek burjuva cumhuriyeti ve gerekse sosyalist cumhuriyet koþullarýnda en geniþ kitlelerin toplum yaþamýna müdahalelerinin olanaklarýný bize verir. Demokratik bir biçimde merkezileþmek ülke çapýnda var olan dengesizlikleri ortadan kaldýrmak için gerekli iken, yýðýnlarýn siyasete esas müdahalesinin alanlarýný yerel yönetimleri oluþturmak durumundadýr. Gerek sosyalist cumhuriyette ve gerekse burjuva cumhuriyette iþçi sýnýfýnýn/halkýn toplum yaþamýna müdahalesinin en etkin

9


Kurtuluþ biçime kavuþmasý yerel olarak oluþan temsili demokrasi yapýlanmalarýnýn doðrudan demokrasi iþleyiþleri ile birleþtirilmesini gerekli kýlar. Burjuva egemenliði altýnda bu birleþtirmenin nerelere kadar uzanacaðý kestirilemezse de sosyalist cumhuriyet koþullarýnda proletarya, doðrudan demokrasi iþleyiþlerini sürekli olarak temsili kurumlar karþýsýnda artýrmak suretiyle (halk demokrasisinden sosyalist cumhuriyete ilerleyiþ de benzer bir özellik taþýr) tam demokrasinin egemenliðine doðru ilerler. Tam demokrasinin egemenliði ise herkesin yönetici durumuna geldiði ve dolaysýyla da kimsenin kimseyi yönetmediði bir iliþkiye ulaþýlmasý yani yönetim iliþkisi olarak demokrasinin ortadan kalkmasý anlamýna gelir. Ýþte bu, bir devlet olarak demokrasinin de ortadan kalkmasýdýr. Devletin sönmesi de bundan baþka bir þey deðildir.

Yerel demokrasi ve insanca bir yaþam için

1-Hiçbir dini faaliyete karýþmayan demokratik bir anayasa ile TC yeniden yapýlandýrýlmalý, merkezi yasama iki meclisli olmalýdýr. Meclislerden biri nispi temsille seçilen temsilcilerden, ikincisi de illerin temsilcilerinden oluþmalý ve illerin konumlarýný merkez karþýsýnda korumakla yükümlü olmalýdýr. Merkezi yönetim, yerel yönetimlerin üstünde deðil, onlarýn yanýnda, onlardan arta kalan ülkenin tümünü ilgilendiren alanlarý yönetmeli ve iller arasýnda oluþmuþ olan dengesizliklerin giderilmesini saðlamalýdýr. Her düzeyde katýlýmcý ve denetleyici bir demokrasinin gerçekleþtirilebilmesi için belli sayýda imzayý toplayan halk inisiyatiflerinin yasa teklifi yapmasýna ve yapýlmýþ olan bir yasanýn iptaline olanak saðlayacak referandum hakký merkezi ve yerel düzeyde tanýnmalýdýr. Tüm azýnlýk görüþlerinin her düzeyde temsiline imkan verebilmek için milli bakiye sisteminin kabulü ve seçilenlerin geri çaðrýlmasýna imkan verecek yedek listeli bir seçim sistemi benimsenmelidir. 2-Ýl genel meclisleri il parlamentosu haline gelmeli, tüm diðer idari birimler kaldýrýlmalý, bu yerel parlamentolar yerel hükümeti ve baþkanýný seçmelidir. Yerel parlamentolar merkezi hükümetin anayasayla belirlenmiþ haklarýnýn dýþýnda kalan ve kendi alanlarýna düþen her türlü mali, idari, eðitsel, kültürel karar verme hakkýna sahip olmalýdýr. Yerel olarak konuþulan dillerde her düzeyde eðitim verilmeli, devlet dairelerinde yerel dillerde her türlü yazýþma yapýlabilmeli, gerekli durumlarda yerel diller için tercüman bulundurulmalý, yerel dil olmayýp, daðýnýk yaþayan, göç edip gelmiþ azýnlýklarýn anadil öðretimi devletin okullarýnda verilmelidir. Ýl parlamentolarý bölgelerinde bulunan göçmen azýnlýklarýn anadil eðitimlerini sayýya bakmaksýzýn karþýlamalýdýr. Ýl parlamentolarý ilçe parla-

10

mento/meclislerinin görev ayýrýmlarý temel bir yasa ile tespit edilmeli ve il düzeyindeki kaynaklarýn optimum kullanýmýnýn saðlanmasý için il parlamentosu yükümlü olmalýdýr. 3-Ýller, yönetim kurumlarýnýn halka en yakýn konuma çekilebilmesi ve doðrudan demokrasi uygulamalarýna imkan vermesi için en optimum büyüklükteki ilçelere bölünmeli ve her ilçe meclisi mahallelerde oluþacak doðrudan katýlýmlý halk meclislerinin müdahalesine imkan vermelidir ve ilçe parlamentolarý bu halk meclislerinin hazýrladýklarý talepler dizgesini öncelikle karþýladýktan sonra, bütçe yeterli oluyor ise baþka projelere giriþmelidir. 4-Doðrudan demokrasinin araçlarý olacak olan mahalle meclisleri doðrudan katýlýmlý olmalý ve mahallenin taleplerini öncelik sýrasýna göre tespit edip, ilçe meclisine sunmalýdýr. Muhtarlýk kurumu iptal edilmeli ve onun yerine getirdiði görevler ilçe yönetimine havale edilmelidir. Köyler ilçelerin mahalleleri olarak ele alýnmalý ve doðrudan demokrasi ile yönetilmelidir. 5-Yerel yönetimlerin ekonomik olarak yeterli olabilmeleri için gelir vergisinin ana kýsmý il yönetimlerince toplanmalý, Türkiye ortalamasýnýn üzerinde geliri olan iller, gelirlerinin bir kýsmýný bu ortalamanýn altýnda kalanlarýn gelir durumunu dengelemek için merkezi bir kasaya ödemeliler ve bu para sadece yerel yönetimlere katký olarak verilmelidir. Merkezi yönetim ise tüm diðer tür vergilerle merkezi bütçeyi oluþturmalýdýr. 6-Nüfusu bir milyonun üzerinde olan bütün illerde ana hatlarda mutlaka metro yapýlmalý, bütün yerleþim alanlarýnda toplu taþýmacýlýk esas alýnýp, raylý sistem kurulurken, merkezlerinde servis vasýtalarýnýn dýþýnda motorlu taþýt giriþi yasak alanlar yaratýlmalýdýr. Kentin çaðdaþ standartlara uygun yeþil alana sahip olmasý için imar yasasý yeniden düzenlenmeli ve gerektiðinde istimlake giderek yeþil alanlar yaratýlmasý. 7-Ýl ve ilçe yönetimleri, gelire baðlý katýlým payý olan saðlýk ve eðitim sistemi oluþturulmalý, insanca yaþam için gerekli gelirin altýnda kalanlardan hiçbir ücret talep edilmemelidir. Zenginlerden ise gelire göre kademeli olarak artan oranlarda katýlým payý alýnmalýdýr. 8-Ýl ve ilçe yönetimleri insanca yaþam için gerekli gelir düzeyinin altýnda kalanlara kira, geçim ve harçlýk yardýmý yapmalý; hiç geliri olmayanlara asgari geçim düzeyini saðlayacak yardýmda bulunmalý; yoksullarýn yiyecek, giyecek ve barýnma ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý için halk aþ, giyim ve barýnma evleri açmalýdýr. Tüketim kooperatifleri aracýlýðýyla halkýn geçimi kolaylaþtýrýlmalýdýr. Ýl yönetimleri konut sorununun çözümü için konut kooperatifleri oluþturmalý ve kooperatif mülkiyeti kimseye satýlamamalý, konutlarýn kiraya verilmesi ise, ihtiyaç sahiplerini ihtiyacýn cinsine göre puanlamaya tabi tutan merkezi bir sistem aracýlýðýyla yapýlmalý, en acil durumda olana evin en önce verileceði bir sistem

kurulmalýdýr. 9-Ýl ve ilçe yönetimleri kadýnlarýn yüz yüze bulunduðu ayýrýmcýlýða karþý güçlendirilmeleri amacýyla eðitimi yarýda kalmýþ kadýnlarýn eðitimlerini tamamlamalarý için destek vermeli, iþe alýmlarda öncelik tanýmalýdýr. Her türlü erkek þiddetine maruz kalanlar için yaþamlarýný insanca sürdürebilecekleri kadýn evleri, erkek þiddetinden uzak bir yaþam kurabilmek için sosyal yardým ve danýþma kurumlarý oluþturmalýdýr. 10-Ýl ve ilçe idarelerinin, yetiþkinlerin ve gençlerin kültürel, sportif, boþ zamanlarýný deðerlendirme ihtiyaçlarýný karþýlamak üzere her 20 bin kiþiye kadar olan yerleþim biriminde yeteri kadar spor, kültürel ve boþ zaman deðerlendirme faaliyetlerine yönelik tesisler kurmasý zorunlu olmalýdýr. Okul öncesi çocuklarýn da yararlanabilecekleri kütüphaneler, kreþler açýlmalý; ebeveynlerinin bakamadýðý, yaþamlarýný kendi baþlarýna devam ettirmek zorunda kalan çocuklarýn bakým ve eðitimi için yeteri miktarda kurum oluþturulmalý; çocuklarýn aile içi þiddete karþý korunmasý için çocuk koruma ve bakým merkezleri oluþturulmalýdýr. 11-Engellilerin insanca yaþamýnýn önündeki yasal engellerin tümü kaldýrýlýp, eðitim, iþ ve sosyal güvenlikleri pozitif ayýrýmcý bir perspektifle ele alýnmalý ve kent yaþamý planlanýrken engellilerin konumu öncelikle hesaba katýlmalýdýr. 12-Tüm ilde çevrenin korunmasý için sanayi kuruluþlarý çevre koruyucu teknolojiler kullanmaya teþvik edilmeli, bu teknolojilerin geliþtirilmesine katkýda bulunulmalý, çevreye verilen zararýn telafi edilmesi için çevre koruma katký payý verilen zarara orantýlý olarak alýnmalýdýr. Gerekli durumlarda tazminat yoluna gidilmeli; ev atýklarýnýn tasnif edilerek çöpe verilmesi ve çöplerin çöp fabrikalarý aracýlýðýyla yeniden kullanýlabilir konuma getirilmesi için bu teknolojilerin geliþtirilmesi saðlanmalýdýr. 13-Kent düzenlemesi kadýnlarýn ihtiyaçlarý göz önünde bulundurularak yapýlmalýdýr. Sokaklar, parklar, gezi alanlarý aydýnlatýlmalý, ücretsiz acil yardým telefonlarý yaygýnlaþtýrýlmalý, park ve gezi alanlarýnýn kadýnlarýn daha rahat kullanabildiði yerler haline gelmesi için güvenliði saðlanmalýdýr.

KURTULUÞ 1-Bütün bu demokrasi görünümüne karþýn kadýnlarýn oy hakký ancak 1971 yýlýnda kabul edilmiþtir! 2-Dýþiþleri - içiþleri - adalet ve polis - savunma, halký koruma ve spor - maliye - ekonomi -çevre, ulaþým, enerji, iletiþim bakanlýklarý.

3-Profesyonel bir ordu yoktur ama çaðdaþ askerlik biliminin bütün gereklerinin yerine getirilebileceði kurumlar mevcuttur. Askerlik eðitim süresi üç aydýr ve sonra her yýl azalan miktarlarda tatbikatlara katýlýnýr. Subaylar bu görevlerinden dolayý maaþ almazlar. Maaþlarý çalýþtýklarý iþletme tarafýndan ödenir. Subaylýk yan meslek olarak adlandýrýlýr. Askerlik bilimin geliþtirilmesi, subaylara ve erlere gereken eðitimin verilmesi, Enstrüktöreðitimci olarak adlandýrýlan ama rütbeleri olmayan kiþiler tarafýndan yerine getirilir.


Kurtuluþ

A

BD'de Obama'nýn baþkanlýða gelmesiyle politika deðiþikliðine gidileceði yaygýn bir beklenti haline gelmiþ bulunuyor. Obama'nýn Bush politikalarýnýn kötü olduðunu ifade ettiðini herkes biliyor, ama bu malumu ilandan öteye gitmez. Ne açýdan kötüdür ve yerine ne konulacaktýr? Ýþin bu kýsmý açýk kalmaktadýr. Hatta açýkta kalmak bir yana, Afganistan'a 30 bin kiþilik bir yeni kuvvetin gönderileceði beyaný, Bush'un savaþ politikasýnýn en azýndan bir cephede derinleþtirileceði anlamýna gelmektedir. Afgan cephesinde bir deðiþiklik yok. Savaþla çözüm politikasý derinleþerek devam edecek. Eðer bir politika deðiþikliðinden söz edilecekse o deðiþiklik Obama'dan önce baþlamýþtý. ABD Bush önderliðinde yaþadýðý dünya çapýndaki yenilginin ve üstüne gelen mali krizin etkilerini hafifleterek atlatabilmek için yeni politikalara çoktan yönelmiþti. Bu yönelimin ilk ifadeleri Bush'un son dönemlerinde ortaya çýktý. Yeni Baþkan Obama da seçilir seçilmez Beyaz Saray'da düzenlediði ilk basýn toplantýsýnda "Ýran ile en azýndan karþýlýklý saygýya dayanan bir iliþkinin oluþturulmasý ihtimalinin olduðunu düþünüyorum. Ancak Ýran'ýn da, þimdiye kadarkinden farklý davranmak istediðine iliþkin iþaretler vermesinin zamaný geldi" dedi. Obama, görüþmeler için Ýran'ýn bir tavýr deðiþikliðine gitmesi gerektiðini söylüyor. Aslýnda, Bush yönetiminde de benzeri bir tutum geliþtirilmiþ idi. Türkiye'de gizli baþlatýlan görüþmeler Cenevre'ye taþýnmýþ ve orada kesintiye uðramýþtý. Dick Cheney'in temsil ettiði kabul edilen þiddet yoluyla çözüm yerine Rice'ýn temsil ettiði görüþmeler yoluyla çözüm politikasý güya öne çýkmýþtý. Bush hükümeti eðer gerçekten bir koalisyon olsa ve zoraki bir ittifak sürdürülüyor olsa idi böyle ikili bir politikanýn olabileceðine inanmak mümkün olabilirdi ancak, bu tutumun saldýrý politikalarýnýn kaybettirdiði prestiji yenilemek amacýna yönelik olduðu ve barýþçý yollarýn denenmesine karþýn sonuç alýnamadýðýna göre artýk siyaseti baþka araçlarla devam ettirmenin gerekli olduðuna iliþkin bir kanaatin dünya kamuoyunda yaratýlmasýna yönelik olduðuna kuþku yoktu. Obama'nýn iddialarýnýn tersine Ýran'la iliþkilerde de esasýnda bir deðiþiklik var gibi görünmüyor. Zaten Ýran'la olan iliþkiler esasýnda diðer bölgelerdeki iliþkilerden baðýmsýz olarak düþünülemez. Görüþme yoluna gidilmesi için Obama'nýn ortaya koyduðu þartlar, Bush'un ortaya koyduðu

ÝRAN’LA YUMUÞAMA ÝSRAÝL ÇIKARLARINA RAÐMEN OLANAKLI DEÐÝL þartlardan farklý görünmüyor. Obama da Ýran'dan tavýr deðiþikliði istiyor. Bush da bunu istemiþti ve tavýr deðiþikliði denilen þey iki durumda da ayný. Obama Ýran'ýn ""terör örgütlerini desteklemesinin ve nükleer silah peþinde koþmasýnýn kabul edilemez olduðunu anlamasý gerektiðini" söylüyor. Zaten Bush'un dayattýðý da bu þartlar idi: -Terör örgütleri desteklenmeyecek -Nükleer teknoloji peþinde koþulmayacak. O halde deðiþen bir þey yok. Esasýnda Ýran çok önceden bir tutum deðiþikliðine gitmiþti. En büyük þeytan olarak ilan ettiði ABD ile görüþme masasýna oturmayý kabul etmiþ ve aralarýndaki meselelerin görüþme yoluyla çözülmesini kabul ettiðini ilan etmiþti. Bir önceki dönemin politikasý ABD'yi bölgeden uzak tutmaya dayalý idi. Onun için de ABD en büyük þeytan olarak ilan edilmiþ ve kendisine karþý bölgesel bir karþý duruþ oluþturulmaya çalýþýlmýþtý. Ancak SSCB'nin yýkýlýþýnýn ardýndan dünya dengelerinin deðiþmesi, Ýran'a bu mücadelede baþarýlý olamayacaðýný göstermiþ ve bu geliþmeler karþýsýnda esas olarak kendisini koruyacak esnek politikalarýn geliþtirilmesi yolunu tercih etmiþti. Çünkü Irak'a ilk saldýrýyla, bölgede yeni bir denge yaratýlmak istendiði ve bu dengenin içinde Ýran'ýn mevcut politikalarý ile yerinin olmadýðý gösterilmiþti. Hatta Geniþletilmiþ Ortadoðu politikasý içerisinde, Amerikancý olmanýn yeterli olmayacaðý, mutlaka bir rejim deðiþikliðine zorlanacaðý da ortaya

çýkmýþtý. Bu yeni durum karþýsýnda Ýran, Rusya'nýn ve Çin'in desteklerini de alarak büyük þeytanla görüþme yolunun seçilmesinin akýllýca olacaðýný kabul etmiþti. Böylece kendisini ortak bir Ýsrail-ABD saldýrýsýndan koruyabilecekti. Irakta ortaya çýkan durum ise þimdilik Ýran lehine olmasa bile, süreç içerisinde Þii çoðunluða dayalý bir rejimin kurulmasý, ABD'nin Saddam'ý devirmesi, Ýran'ýn yapamadýðýný yapmasý anlamýna gelecekti. Peki, bu durumda Obama'nýn söylediklerinin gerçeklikle bir alakasý var mý? Ýran, Lübnan'da Hizbullah'ý, Filistin de Hamas'ý desteklemekten durup dururken neden vazgeçsin? Bunun karþýlýðý ne olacaktýr? Ve haliyle, nükleer teknolojiyi üretebilecek bir noktaya geldikten sonra Ýsrail'in bölgedeki nükleer tekelini neden tanýmaya devam etsin. Bu tekel Ýsrail için hayati olduðu kadar, karþý bir dengenin yaratýlmasý da bölge devletleri için ayný ölçüde hayatidir. Hele Ýran için ABD saldýrýlarýndan korunabilmek açýsýndan Ýsrail'inki kadar hayatidir. ABD eðer ayaklarý bataða saplanmamýþ olsa ve Irak'a olan saldýrýnýn verdiði ders ona Ýran'ýn kolay yutulur lokma olmadýðýný göstermemiþ olsaydý, Ýran çoktan saldýrýya uðramýþ olacaktý. Bu artýk herkesin bildiði bir gerçek haline gelmiþtir. Bu nedenle Ýran'ýn, Obama'nýn görüþmeler için þart olarak öne sürdüðü iki noktadan vazgeçmesi beklenemez. Dolaysýyla Bush'un Rice aracýlýðýyla yürüttüðü politikanýn bir adým ilerisine gidildiðini de söylemek olanaklý olamaz. Sadece gerilimler daha da artmýþ durumda ve bunun üzerine bir de ekonomik krizin gittikçe aðýrlaþan yükü binmektedir. Irak cephesinde deðiþiklik olacaðýný söylemek ise olanaklý görünmüyor, zira ABD askerlerinin geri çekilmesi konusunda Irak hükümetiyle anlaþma yapan yine Bush. Obama bundan daha fazla bir þey söylemedi. Bu çekilmenin nasýl olacaðý ise belirsizlik taþýyor. Güney Kürdistan'da hava üsleri inþa eden ABD'nin tümüyle çekilmesinden pek söz edilmiyor esasýnda. Sözü edilen, ABD askerinin çatýþma alanlarýnýn gerisine çekilmesi ve Hükümet denetim altýnda tutulurken savaþýn Araplaþtýrýlmasýný saðlamak. Vietnam'da da iþler sarpa sarýnca "savaþýn Vietnamlýlaþtýrýlmasýndan" söz etmiþlerdi. Akýbet yenilgi oldu. Aynýsý nasip olur inþallah!

Mahir SAYIN

11


Kurtuluþ

DEMOKRATÝK ÝKTÝDAR PERSPEKTÝFLÝ BÝR ÇATI

Ý

stanbul ve Ankara'da Çatý Partisi toplantýlarý yapýldý. Seçimlerden önce birkaç ilde daha toplantýlar yapýlmasý hedefleniyor. Asýl seçimlerden sonra süreç hýzlandýrýlacak. Bu toplantýlarda görüldü ki Çatý Partisinin ne olduðu, hangi ihtiyaca binaen böyle bir giriþimin baþlatýldýðý, nasýl bir mücadele perspektifiyle hangi toplumsal dinamikleri kapsayacaðý, neyi amaçladýðý konularýnda tam bir kargaþa ve belirsizlik var. Kurtuluþ'un bir önceki sayýsýnda, panorama içinde yer alan çatý partisiyle ilgili bölümde, bu durumu yalýn bir anlatýmla þöyle ifade etmiþtik: "Söz konusu partinin demokrasi mücadelesi vermesi ortak anlayýþýnýn dýþýnda pek fazla bir ortaklýk yok. Örneðin partinin adýnýn bile "Çatý Partisi" olacaðýný sanarak, böyle tuhaf bir isim benimsenmesinden endiþe duyanlar bile var. Çeliþkinin hepsi buna benzeseydi elbetteki iþimiz son derece kolay olacak ve bir çýrpýda hepsini anlaþmaya vararak çözmemiz olanaklý olacaktý. Ancak partinin programýnýn ne olacaðýndan, nasýl þekilleneceðine kadar hemen hemen her konu, birbirine zýt ön kabullerle tartýþma zeminine gelmiþ durumda." Böylesi bir durumda, daha iþin baþýnda aþýlmasý gereken birçok sorunla yüz yüze olduðumuz ortada. Bu sorunlarý aþmanýn yolu, belirsizlik taþýyan ve netleþtirilmesi gereken sorunlara hýzla yanýt üreterek, giriþimin hangi amaçlarla, nasýl yol alacaðýný açýklýða kavuþturmaktan geçer. Birincisi; çatý partisi, hangi ihtiyacýn gereði olarak istenmektedir ve bu ihtiyacý karþýlayacak olan örgüt nasýl bir örgüt olmalýdýr? Bizim bakýþýmýzdan çatý partisi, iktidarýn baskýsý altýnda olan, ezilen ve sömürülen sýnýf ve toplumsal kesimlerin mücadele içindeki dinamiklerinin, daðýnýk ve parçalý haldeki durumdan çýkarak, mücadele birlikteliðini saðlama ihtiyacýnýn gereði olarak, devrimci demokrasi programý etrafýnda gerçekleþtirecekleri bir ittifak biçimidir.

12

Deðiþik hedef ve programa sahip toplumsal kesimlerin, devrimci demokrasi programý etrafýnda saðlayacaklarý bu ittifakýn örgütsel ifadesi ancak bir cephe örgütü olabilir. Dolayýsýyla çatý partisiyle yapýlmaya çalýþýlan iþ, özü itibarýyla bir demokrasi cephesi oluþturma iþidir. Oluþturulacak olan cephe seçimlere endeksli olmasa da seçim platformlarýný da bir mücadele platformu olarak deðerlendireceði, deðerlendirmesi gerektiði için kendisini açýk alanda parti formatýnda formüle etmelidir. Ýkincisi; TC'nin iktidar yapýsý nedir? TC'nin iktidar yapýsý, emperyalizmin bir iç olgu olarak iktidara yön verdiði oligarþik bir yapýdýr. Bu iktidar yapýsýnýn temel karakteristiklerini sermaye, Türk, erkek, Sünni ve militarist oluþu belirlemektedir. Bu iktidar yapýsýnýn maðduru olan ve iktidarýn baskýsýna, sömürüsüne, inkarýna maruz kalan toplumsal dinamiklerin, bu iktidarý deðiþtirmeyi ve kendi iktidarlarýný kurmayý hedeflemedikleri bir demokrasi mücadelesi, sistem içi reformlarla yetinen ancak iktidarýn temel niteliklerinin özüne dokunmayan bir mücadeledir. Ýktidar perspektifi olmayan bir demokrasi mücadelesi, olsa olsa liberal burjuva demokratlarýn sistemin defolarýný gidererek, biçimsel hale getirilen demokratik haklarýn daha iyi bir biçimsellik içinde sunulmasýna yönelik bir hareket zemini olabilir. Çatý Partisiyle hedeflenen ise iktidar perspektifli bir demokrasi mücadelesidir. Üçüncüsü; çatýnýn saðlam temellerde çatýlabilmesi, en azýndan mücadele hedeflerini ve amaçlarýný tarif eden bir program çerçevesinde harekete geçecek olan güçlerin varlýðýný gerektirir. Bu güçlerin potansiyel varlýðý ile diri politik özne olma konumlarý arasýndaki mesafe, çatý partisinin üzerine inþa edildiði temelin ne kadar saðlam olup olmadýðýnýn da ölçütüdür. Sosyalist Hareket ile Kürt Özgürlük Hareketinin oluþturulacak olan Cephenin özneleri olacaðýný söylüyorsak ve Sosyalist Hareketi, sosyalizmle buluþmuþ iþçi sýnýfý hareketi olarak tarif ediyorsak, bugün için oluþturulacak olan çatýnýn zaaflý bir çatý olacaðýný, bir ayaðýnýn topal olduðunu da görmek zorundayýz. Bu tespitten bazýlarýnýn yaptýðý gibi, "o zaman saðlam temel oluþturuluncaya kadar çatý kurulmasýn mý? " sonucu çýkmaz. Tersine zaaflar mücadele içinde aþýlabilir. Godo'yu bekler gibi her þeyin hazýr hale gelmesini beklemek, aslýnda bir baþka biçimde kaderciliktir. Bizim ýsrarla iþçi sýnýfýnýn siyaset sahnesine çekilmesi vurgumuz, bir baþka düzlemdeki gereklerin yaný sýra, çatý partisinin üzerine inþa edileceði temelin topal olan ayaðýnýn da iyileþtirilerek, mücadelenin saðlam temellerde ve gerçek güçleriyle yürütülmesi isteðidir. Bu istek, çatý partisinden uzak durmak bir yana, aksine

çatý partisinin çok daha saðlam temellerde kalýcý bir mücadele örgütü olmasýna güçlü ve bilinçli bir irade koyuþtur. Dördüncüsü; Ýstanbul ve Ankara'da gerçekleþtirilen toplantýlarda, çatý partisi zihniyetiyle pek alakasý olmayan ve belki de farkýnda olunmadan süreci akamete uðratacak dayatmacý ve zorlayýcý anlayýþlar ortaya çýkmýþtýr. Çatý partisinin hangi ihtiyaca binaen inþa edildiðiyle ilgili olan bu anlayýþlardan birisi, çatý partisini bir proletarya partisi gibi düþünerek, proletarya partisinin bütün programýný demokrasi cephesine ikame etme anlayýþýdýr. Diðeri, daha çok örgütsel bir aidiyet içinde olmayan, "birey" olarak toplantýlara katýlanlarýn yaklaþýmlarýnda ifadesini bulan, " çatý partisinin organik bir parti olmasý gerektiði, çatý partisi içinde yer alacak olan parti, grup ve çevrelerin kendilerini fes ederek birey olarak çatý partisinde yer almalarý gerektiði" anlayýþýdýr. Bu anlayýþý savunanlarýn gerekçeleri farklýlýklar gösterse de ortaklaþtýklarý nokta, yukarda ki taleptir. Böyle bir talepte bulunanlarýn bazýlarý çatý partisini, mülkiyet meselesini kökten deðiþtirmeyi programýnýn temeli yapacak bir parti olarak tarif etmektedir. Bu tarif üzerinden tahayyül edilenin, sosyalistlerin birliði ile oluþacak bir sýnýf partisi olduðu söylenebilir. Bazýlarý ise sosyalistlerin kendi azami programlarýndan vazgeçerek demokrasi programýyla yetinecekleri bir çerçeve çizmektedirler. Böyle bir þeyin olmasý, ancak sosyalist hedeflerden vazgeçmekle mümkün olacaðý için, sosyalist hedeflerle örgütlenen hiçbir sosyalistin kendisini sadece siyasi demokrasi çerçevesinde bir program ve örgütlenmeyle sýnýrlamasý mümkün deðildir. Birey olarak katýlanlarýn örgütlü yapýlara dair taþýdýklarý kaygýlarý gidermenin yolu, çatý partisinin form olarak da demokratik olmasý, herhangi bir örgüte mensup olmadan katýlacak olan insanlarýn da özne olabilmesinin güvenceye alýnacaðý demokratik bir iþleyiþin kurulmasýdýr. Beþincisi; bu toplumda demokrat olmanýn kriterlerinin ne olduðunu, ister örgütlü yapýlar olsun, isterse "bireyler" olsun çatý partisi fikriyatýyla biraz iliþkisi olan herkes bilir. Ancak iktidarýn niteliðini belirleyen temel özellikleri karþýna alarak, hak ve eþitlik mücadelesini iktidarý deðiþtirme anlayýþýyla sürdüren toplumsal dinamikler yerine hayali güçler üzerinden bir çatý partisi kurgulamaya baþladýðýnýzda, o demokrasi kriterlerini bir bir çatýdan aþaðýya doðru atmaya baþlarsýnýz. O durumda inþa ettiðiniz çatýnýn en hafif bir fýrtýnayla karþý karþýya kaldýðýnda çökmesi kaçýnýlmaz olur! O halde gerçek demokrasi kriterleri üzerinden çökmeyecek olan bir çatý için yola çýkmalýyýz.

Mustafa KAHYA


Kurtuluþ

B

ilim insanlarý yüzyýllardýr kullanýlan fosil yakýtlar sayesinde oluþan küresel ýsýnmanýn gezegenin geleceðini tehlikeye attýðý konusunda görüþ birliði oluþturmuþ durumdalar. Üretilen senaryolara göre, küresel ýsýnma dünyanýn çeþitli bölgelerinde açlýk, kuraklýk, sýcak hava dalgalarý ve fýrtýnalar olarak ortaya çýkacak, sýtma ve deng hummasý gibi tropikal hastalýklar yayýlacak, ölümler artacak, deniz seviyesi yükselecek, kýyý þeritlerinde ise 2.5 milyon kiþi sellerden etkilenecek. Geçtiðimiz günlerde ABD Ulusal Bilim Akademisi iklim araþtýrmacýlarýnýn yayýnladýðý rapor ise, dünyanýn artýk "geri dönülmez" bir aþamaya geldiðini ortaya koymuþ durumda. Bu, þu anlama geliyor: Atmosfere salýnan karbondioksit salýnýmý bugün durdurulsa bile, iklim koþullarýnýn normale (eski haline) dönmesi için binlerce yýl gerekecek. Dünyanýn bu gidiþi onlarca yýl öncesinden fark edilmiþ olduðu halde kapitalizmin kar hýrsý gerekli önlemlerin alýnmasýna engel oldu. Dünyanýn en fazla sera gazý salýnýmýný gerçekleþtiren ABD'nin imzalamaya yanaþmadýðý, imzacý ülkelerden birinin diðerlerine limitini dolduramadýðý karbondioksit emisyonu miktarýný satabildiði (!) KYOTO protokolü de dünyayý kurtarmaya yetmedi. Kapitalizmin doða aþký! Küresel ýsýnmanýn yarattýðý ve yaratacaðý

KÜRESEL ISINMA ve NÜKLEER ENERJÝ

sorunlar, toplumun gündemine girmeye baþladýðý andan itibaren, kapitalistler kendilerine yeni bir pazar açýlabileceðinin farkýna vardýlar. Artýk magazin basýnýnda, küresel ýsýnmaya karþý evlerde alýnabilecek tedbirler ve enerji tasarruf yöntemleri ev hanýmlarý'na tavsiye ediliyordu. "A sýnýfý enerji tüketen ürünleri kullanýn, evinizdeki ampulleri tasarruflu ampullerle deðiþtirin" türünden öneriler ve tasarruflu ürünlerin reklamlarý her gün önümüze çýkar hale geldi. Bütün bunlar yetmedi, bir önceki hükümetin 'saygý deðer' bakanlarýnýn yan yana gelip küresel ýsýnma konusunda topu Ayþe Teyze'ye attýðýna tanýk olduk.1 Kuþkusuz daha az elektrik enerjisi tüketen cihazlarýn kullanýlmasýna ve yaygýnlaþmasýna bizlerin hiçbir itirazý olamaz. Ancak bir noktada dikkatimizden kaçmayacaktýr elbette: Kapitalistler kendilerine yeni pazarlar yaratýrken, bizleri ise sanki küresel ýsýnmanýn konutlarda tüketilen enerjinin sonucunda oluþtuðuna ikna etmektedirler. Bir noktanýn altýný netlikle çizmekte fayda vardýr: Birincisi konutlarda tüketilen elektrik enerjisi toplam tüketimin sadece %23'ünü oluþturur. Asýl önemli nokta ise elektrik enerjisi tüketmenin, küresel ýsýnma ile doðrudan bir iliþkisi olmadýðýdýr, önemli olan elektrik enerjisinin nasýl tüketildiði deðil, nasýl üretildiðidir. Enerji üretimi fosil tabanlý santrallerle yapýlmaya devam ettiði müddetçe sera gazý salýnýmý devam edecektir. Enerji alanýnda asýl alýnmasý gereken önlem ise yenilenebilir ve temiz alternatif enerji kaynaklarýna yönelmektir. Doða aþký ile yanýp tutuþan kapitalist iþte bu noktada gerçek kimliðini gösterecek, rüzgar ve güneþ enerjisinin ekonomik olmadýðýný iddia edecektir. Bunlarýn daha önde gidenleri ise nükleer enerjiyi bir alternatif olarak karþýmýza dikecektir. Türkiye'de de AKP hükümeti, yenilenebilir enerji konusunda göstermelik kararlarla yetinerek, inisiyatifi özel sektöre býrakmýþtýr. Diðer taraftan ise nükleer enerjiyi hayata geçirmek üzere hýzlý

adýmlar atmaktadýr. Askeri program mý, sivil program mý? Ekonomik bir çözüm olarak sunulan nükleer enerjinin arkasýnda, önemli bir politik güç vardýr. Bunun temel nedeni nükleer enerji sanayisinin nükleer silahlarla baðlantýlý olmasýdýr. Bugüne kadar atom bombasý geliþtiren ülkelerin hepsi baþlangýçta güya sadece sivil amaçlar taþýyan atom programlarý yürütüyorlardý. Oysa bu sivil programlar, askeri programlarý gizlemekten baþka bir iþe yaramadý. Bu nedenledir ki, halen dünya çapýnda enerji alanýndaki AR-GE harcamalarýnýn %60'ý nükleer enerji üzerinedir. Bu rakam yenilenebilir enerji için yapýlan harcamanýn tam 10 katýdýr!2 Nükleer Ekonomik de Deðilmiþ! AKP hükümetinin nükleer ataðý þimdilik fiyasko ile sonuçlandý. Geçtiðimiz ay, Mersin Akkuyu'da yapýlmasý planlanan nükleer santral için tek baþýna ihaleye giren Rus firmasý, kilowatt-saat baþýna 20.79 Cent'lik bir teklif verdi. Devletin sanayiye elektriði yaklaþýk 10.95 Cent'e sattýðý düþünülürse önerilen fiyatýn nasýl fahiþ bir fiyat olduðu rahatlýkla anlaþýlabilir. Buradan çýkan sonuç, ucuz nükleer enerjinin kocaman bir yalan olduðudur. Buna karþýn rüzgar enerjisinin kilowattsaat baþýna maliyeti 4-6 Cent'tir.3 Elektrik enerjisi sýkýntýsý olduðunu halka kabul ettirmek için dün suni elektrik kesintisi yapanlarýn, yarýn ýsrar ettikleri nükleer enerjiyi hayata geçirmek için enerjiye daha da zam yapacaklarýný beklemek abartýlý bir düþünce olmaz. Çünkü temiz, ucuz ve güvenli bir alternatif varken, atýk sorununu çözememiþ, riskli ve ayný zamanda pahalý bir yatýrýmý tercih etmekte ýsrar, meselenin sadece enerji üretmek ile ilgili olmadýðýný apaçýk bir biçimde ortaya koymaktadýr. Doða kapitalistlerin inisiyatifine teslim edilemez.

Metin KIYAN 1-'Küresel ýsýnmada sorumluluk Ayþe teyzenin' [Ýnternet] Mevcut Olduðu Adres: http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=497222 [Veri Tabanýna Danýþýlan Tarih: 11.02.2009] 2-'Can global warming be stopped?' [Ýnternet] http://www.socialistparty.org.uk/campaign/Environ ment/Kyoto_Agreement/1685 [Veri Tabanýna Danýþýlan Tarih: 11.02.2009] 3-UYAR, Tanay Sýdký 'Güçlenen Rüzgar Gelecek On Yýlýn Enerjisi', EMO Dergi, Sayý 407

13


Kurtuluþ

KADINLARIN “KENT”Ý OLSUN DÝYE... 9 Mart'ta gerçekleþecek yerel

2

baþlayarak etrafýmýzý çevreleyen kentin

eðitim hayatý yarým býrakýlmýþ ya da

iyice ýsýndýðý, meydanlarýn seçim

katýlýmcý ve eþitlikçi olmasý gerektiðini ve

larýn eðitimden yararlanmasý saðlan-

havada uçuþuyor. Bu harekete raðmen

si ancak pozitif ayrýmcý bir uygulama ile

seçimler nedeniyle politikanýn mitingleriyle dolduðu günler

yaþýyoruz. Mahallelerimizden baþlayýp ilçe ve kente iliþkin bütün sorunlar sayýlýp

dökülüyor, çözüm önerileri ve vaatler sözü en az edilen ise yine kadýnlarýn

ihtiyaçlarý, sorunlarý ve talepleri. Oysa

bizler biliyoruz ki, erkek-egemen sistem, toplumsal cinsiyete dayalý iþbölümü

nedeniyle kadýnlarýn ihtiyaçlarý farklýdýr. Bu ihtiyaçlarýn karþýlanmasý için ise özel

olarak bu sorunlara iliþkin pozitif ayrýmcý

politikalar üretilmesi gerekir. Kadýnlar, þiddet gördüklerinde, olanaklarýný,

mücadele yollarýný öðrenecekleri merkezlere, evlerinde yaþadýðý þiddetten uzaklaþacak güvenli adreslere ihtiyaç duyduðu; geceleri taciz, saldýrý, tecavüz korkusuyla andýðý, sokaklarý evlerinin

pencerelerinden izlediði; çocuk, yaþlý ve

hasta bakýmýyla yükümlü olduðu, zaman-

larýnýn kullanýmýný toplumsal cinsiyete dayalý iþbölümünün zorunlu kýldýðý iþlere göre planladýðý sürece bu þarttýr.

Kadýnlarýn ihtiyaçlarýný ve taleplerini

görmeyen mevcut belediyecilik anlayýþýna karþý bizler, yaþadýðýmýz sokaktan

14

bizler için güvenli, kaynaklarýna ulaþýlabilir, bunun için gerekenleri biliyoruz. Öncelikle;

- Karar alma mekanizmalarýndaki kadýn

sayýsý artýrýlmalýdýr. Bu artýþýn saðlanabilmemümkündür. Kadýn kotasý, siyasi partiler

yasasý tarafýndan zorunlu hale getirilmeli

ve kadýnlarýn yaþadýklarý kentte söz sahibi olmalarýnýn önü açýlmalýdýr.

- Yerel yönetimler, belediyeler kanununun da içerdiði gibi, danýþma merkezleri ve sýðýnma evleri açmalýdýr. Ancak bu

merkezlerin yönetimi kadýn örgütleriyle iþbirliði halinde sürdürülmelidir.

- Yerel yönetimler kadýn örgütleriyle iþbirliði halinde, en küçük yaþam alaný olan

sokaklardan, mahalle muhtarlýklarýndan

baþlayarak, kadýnlara þiddetle mücadele yollarý, yasal haklar, ulaþabilecek merke-

zler ve hizmetler hakkýnda rehberlik bilgisi ulaþtýrmalýdýr.

- Ücretsiz ve ulaþýmý kolay kreþler, yaþlý ve hasta bakýmevleri açýlarak kadýnlarýn

evlerinden çýkabilmelerini saðlayacak mekanizmalar yaratýlmalýdýr.

- Ücretsiz ve ulaþýlabilir eðitim olanaklarý

için kaynak ayrýlmalý, semtlerde bu ihtiy-

acý karþýlayacak merkezler açýlmalý,

eðitim hayatýna hiç baþlamamýþ kadýnmalýdýr.

- Kadýnlarýn üreme saðlýðý, cinsel saðlýk, gebelik ve gebelikten korunma gibi

konularda bilgi/destek alabilecekleri, taný ve tedavi merkezleri açýlmalýdýr.

- Yerel yönetimler, kadýnlarýn, "aile bütçesine katký", "hobi" ya da "ek gelir" olarak deðil, sosyal güvence kapsamýnda

çalýþabilecekleri iþlere ulaþabilmelerini

saðlamalýdýr. Ücretsiz ve yaygýn meslek

edindirme kurslarýnýn yaný sýra iþe alýmlarda kota uygulayarak bu politikayý yaþama geçirmelidir.

- Kent düzenlemesi kadýnlarýn ihtiyaçlarý

göz önünde bulundurularak yapýlmalýdýr. Sokaklar, parklar, gezi alanlarý aydýnlatýlmalý, ücretsiz acil yardým telefonlarý

yaygýnlaþtýrýlmalý, park ve gezi alanlarýnýn

kadýnlarýn daha rahat kullanabildiði yerler haline gelmesi için güvenliði saðlanmalýdýr.

- Kadýnlarýn ihtiyaçlarýný gören, taleplerine yanýt üretebilen bir yerel yönetim için,

kent ya da ilçeye iliþkin, bütçeleme, kýsa

ve uzun dönemli her tür planlama, kadýn

örgütlerinden görüþ alarak, pozitif ayrýmcý bir anlayýþla yapýlmalýdýr.

"Bey-Oðlu'na Feminist Sözümüz var!" diyerek yan yana gelen feministler, ilk kez feminist bir kolektifi temsil eden bir adayla seçim çalýþmasý baþlattý. Daha önce feminist kimliðe sahip olan kadýnlar yerel ve genel seçimlerde aday olmakla birlikte tamamý feminist kimliðinin ötesinde bir parti ya da seçim ittifakýnýn adayý olmuþtu. 29 Mart yerel seçimlerinde "kadýnlarý görmeyen uygulamalara karþý, cinsiyetçi yerel politikalara karþý, yaþam alanlarýmýzýn sýnýrlanmasýna karþý" Seçim Ýçin Feminist Kolektif olarak yan yana gelen feministlerin Ýstanbul'un, Beyoðlu ilçesi belediye baþkaný adayý Saime Ülfet Taylý Taþ'a dayanýþma duygularýmýzý iletiyoruz.


Kurtuluþ

B

ÞÝDDETE KARÞI AÝLE KURUMU YERÝNE SIÐINACAK LAZIM

u 8 Mart'ta kadýnlarýn en yakýcý

yemektedir.

yapmaya ihtiyaç duymuyoruz

balarýmýz, komþumuz

gündemi ne olmalý tartýþmasýný

artýk. ÞÝDDET ve krizle artan iþsizlik

ve ev yükümüz diye hep birlikte

dökülüveriyor aðzýmýzdan. Aramýzdaki her dört kadýndan biri þu an iþsiz. Kapitalist krizin yükü iþçi sýnýfýna fatura edilirken, kadýnlarýn ev yükü tasarruf tedbirleri

gerekçesiyle daha da artýyor. Kriz kadýnlarý proleterin proleteri haline getiriyor.

Sosyalist partili kadýnlar yürüttükleri kampanya ile krizin faturasýný ödememenin yani evlere hapsolmamanýn yolunun örgütlenmekten ve dayanýþmadan geçtiðine iþaret ediyor. Ücret kaybý

olmaksýzýn iþ haftasýnýn 35 saat olmasý ve

evdeki iþlerin de erkekler tarafýndan paylaþýlmasý için mücadele ediyor.

Diðer yandan, gazetelerin 3. sayfa magazin yazýlarý diye es geçilen haberlerin

hemen hepsi kadýn katliamlarýna ve þid-

dete yönelik. Kadýnlara yönelik erkek þiddeti haberlerinin artmasý bir tesadüf

deðil. Bu konuda Baþbakanlýk Kadýnýn

Statüsü Genel Müdürlüðü (KSGM) tarafýndan yapýlan araþtýrma oldukça çarpýcý. 12 bin 795 kadýnla görüþülerek yapýlan

"kadýna yönelik aile içi þiddet" araþtýrmasý sonuçlarý tek kelime: BARBARLIK!

Türkiye'de her 10 kadýndan 4'ü aile içi

fiziksel þiddete, her 2 kadýndan biri duy-

gusal þiddete maruz kalýyor. Her 10 kadýndan biri de hamileliði sýrasýnda dayak

Arkadaþlarýmýz, akraveya sokaktaki her-

hangi biri, aramýzdan biri, yani binlerce

kadýn þu anda, bu

esnada þiddete uðramaya devam ediyor. Vahþeti görüyor

musunuz? Kadýnlarýn yüzde 37'si tokat

atma ya da bir þey fýrlatma; yüzde 19,4'ü

itme, tartaklama ya

da saç çekme; yüzde 5'i boðazýný sýkma ve bir yerini yakma;

evleri açmýyor. Meclis komisyonunda

kadýnlarý tehdit etme ve bu aletleri kadýn-

dahi "fýrsat eþitliði" komisyonu olarak day-

yüzde 2,6'sý býçak ve silah gibi aletlerle lara karþý kullanmaya, eþi veya birlikte olduðu kiþiden maruz kalýyorlar.

Bu araþtýrma da, fiziksel ve cinsel þiddet gören kadýnlarýn kentte ya da köyde

yaþamasý, eðitimli ya da eðitimsiz olmasý

deðil, belirleyici olanýn toplumsal cinsiyeti olduðunu bir kez daha ispatlýyor.

Araþtýrma sonuçlarý kadýnlarýn saðlýklarýnýn ve psikolojilerinin bozulduðunu, yaþadýk-

larý þiddeti gizlediklerini ve kimseye anlatmadýklarýný ve kadýnlarýn bu konuyu

konuþmakta zorlandýðýný ve kiminin ise intiharý çare gördüðünü gösteriyor.

Baþbakanlýk KSGM gibi kuruluþlar bir yandan AB'nin saðladýðý mali kaynakla Türkiye'deki kadýnýn þiddete karþý

durumunu inceleyen projeler yapýy-

orlar. Diðer yandan ise AB müktesebatýnýn zorunlu kýldýðý kadýn sýðýnma evlerini açmýyor, tersine Mor Çatý sýðýnak ödentilerini kaldýrýyorlar.

Muhafazakâr AKP hükümetinin ikiyüzlülüðü göstergesi bir yandan kadýnlar lehine AB için araþtýrma yaptýrýyor, diðer yandan kadýn sýðýnma

"kadýn-erkek eþitliði" komisyonunun adýný

atýyor. AB'ye göz kýrpýyor, ama geleneksel aileden ve kadýnlarýn eve kapatýl-

masýndan bir an bile geri adým atmýyor.

"Devlet koruyor, erkek vuruyor" sloganýnda bütünleþtiði gibi az sayýda kadýn susmayýp þikayetçi olduðunda karþýlaþtýðý uygulama ise yasalarda erkek lehine 'haksýz tahrik indirimi' oluyor.

Þiddet, taciz ve tecavüzler en yakýnýndaki erkeklerden geldiði için emeði ve bedeni sürekli baský ve denetim altýnda tutulan kadýnlarý sürekli aile olmaya ve ailede kalmaya mahkum ediyor. Þiddet aile

kurumunun varlýðýnýn güvencesi oluyor. Öyleyse þiddetin utancý kadýnlarýn olamaz. Baðýralým, herkes duysun. Þiddet

davalarýnda kadýnlar olarak taraf olalým, dayanýþmamýzý örelim. Þiddete uðrayan Ayþe ya da Fatma'nýn ayný zamanda

kendimiz olduðunu bilelim. 29 Mart yerel seçimlerinde de kadýn sýðýnaklarýný ve danýþma merkezlerini tekrar tekrar dil-

lendirelim. Her yerele kadýn sýðýnaklarý açýlsýn!

15


BÝR ERGENEKON GEZÝNTÝSÝ Necmettin SALAZ

B

"Devlet-i âli Osmanî'nin bekasý için karýndaþ katli vaciptir."

u söz, bildiðiniz gibi Ýstanbul Fatihi Sultan Mehmet'e aittir ve imparatorluk içinde öteden beri dönmekte olan türlü entrikalarla "rakip yok etme" faaliyetine yasal sýfat kazandýrmýþtýr. O günden sonra yok zehirli yiyecekler yedirmek, yok attan düþürmek, yok avlanýrken kendi okuyla kendini vurmak, yok bilmem Frengistanlý "gâvurla" iþbirliði iddialarý üretmek falan gibi dolaylý iþler sona ermiþ ve "her kim ki devletin ya da devletlûnun bekasýna karþý ayýp iþlere giriþmiþse" gereði direkt olarak yapýla gelmiþtir. Sultan Mehmet'in bu fermanýndan hemen sonra (sayý konusunda yanýlmýyorsam) yedi kardeþi hemen o gün "Bostancý baþý" denilen (ne demekse?) zatlar tarafýndan iple boðularak öldürülmüþ ve kardeþlerle birlikte tahta dair olasý entrika endiþeleri de ortadan kaldýrýlmýþtýr. Bu katliam o günden sonra süre gelmekte olan ve "devletin bekasýný" korumak adýna iþlenen "yasal" cinayetlerin ilki sayýlabilir. Üstelik padiþahlar ayný zamanda halife, yani Ýslam peygamberinin yeryüzündeki temsilcileri de olduklarýndan, bu fermanlar tanrýnýn da buyruðu sayýlmakta ve dinsel anlamda da kabul görmektedir. Anlayacaðýnýz fermana uymayanýn iþi hem bu dünyada hem de öbüründe Kürtçesiyle þýl, Türkçesiyle yaþtýr. Hal ve ferman böyle olunca Fatih'ten Cumhuriyete kadarki dönemde kaç kardeþin, amcanýn, amcaoðlunun, yeðenin, kaç vezir ya da sadrazamýn, kaç uç beyinin, kaç hadýmaðasýnýn vs. katledildiðini saymak epeyce zor olsa gerek. Ama "yýktýðý imparatorluðun" her türden mirasýný ve borcunu sahiplenen yeni devlet yöneticilerinin devraldýðý þeyler arasýnda, þu meþhur "kardeþ katli" hadiselerinin de olduðu ve bu cinayetlerin neredeyse tek tek sayýlabilecek kadar tanýklý olduðu da bilinmektedir. Birkaç "küçük" örnek vererek günümüze doðru gelelim. Devletin eskisiyle devir teslim yaptýðý ilk meclis günlerinde bir milletvekili var ki dili çok uzun. Vara yoða itiraz eder, ne terbiye bilir ne büyüklere saygý. Yok

demokrasi, yok diktatörlük gibi laflar edip kafa karýþtýrmaktadýr. Adý, o dönem yöneticilerinin deyimiyle Lazistan milletvekili Ali Þükrü'dür. Ali Þükrü Bey'in yaptýklarýnýn "tahammül sýnýrýnýn sonuna dayandýðý " günlerden birinde, komþularý vekilin evinden çýðlýk sesleri duyarlar ve bir süre sonra (ben söyleyenlerin yalancýsýyým) evden, o zamanlar M. Kemal'in korumalýðý ve Koçgiri isyanýnda Kürtlerin baltayla doðranmasýndaki baþarýlarýyla ünlü Topal Osman'ýn çýktýðýna tanýk olurlar. Ali Þükrü Bey o gün itibariyle bir daha meclisi karýþtýrýp devlet büyüklerine kafa tutamaz, çünkü alçakça öldürülmüþtür. Ve oluþan tepkiler karþýsýnda dönemin yetkilileri çareyi Topal'ý yakalayýp "yargýya" teslim etmekte bulurlar. O, Ýbrahim Þahin kadar þanslý deðildir. Kýsa bir süre sonra kendini ipin ucunda bulur. Bu hadiseden birkaç yýl sonra, bu kez Cumhuriyetin kurucu kadrolarýndan olan General Kazým Karabekir'in de aralarýnda olduðu eski silah arkadaþlarý, sivil bürokratlar ve "Ýttihadýn tetikçileri" diye adlandýrýlan birilerinden oluþan grup derdest edilerek Ýzmir'e getirilir. Orada yakalanmýþ olan Ziya Hurþit, bir kýsým arkadaþýyla birlikte "Ýstiklal Mahkemesi" denen ve kararlarýna itiraz edilemeyen "mahkemede" yargýlanarak, bir ikisi hariç hemen hepsi idama mahkûm edilirler. Burada ilginç olan iki þey þudur: ilki daha mahkeme karar almadan Ýzmir'in deðiþik meydanlarýna (yanýlmýyorsam) on dört idam sehpasýnýn kurulmuþ olmasý, ikincisinin de on üç kiþinin asýlmasý üzerine gazetecilerin: "Neden on dört sehpa ve on üç idam?" sorusuna M. Kemal'in "Kazým'a kýyamadým" yanýtýdýr. Bu cevap, idamlara hangi kurumun karar verdiðinin en net delili olarak tarih arþivinde yerini alýr. * * *

Öyle bir mirasý devralýp, böyle kurulan ve yakýn tarihimize kadar dönem dönem "vacip" iþlerle uðraþan Cumhuriyet'te, "son Kürt isyaný" baþ gösterdiðinde yeniden ve daha derli toplu bir örgütlenme gereði hâsýl olmuþtur. Fatih'in ve Cumhuriyet'i kuranlarýn pratiði öðretmen kabul edilerek "çok iyi bir organizasyon" kurulmuþ; baþbakan,

içiþleri bakaný, valiler, kaymakamlar "özel" insanlardan oluþturulmuþ, ilgili alanlarda çalýþacak kolluk güçleri de ona göre seçilmiþ ve eðitilmiþtir. " Örgütlenme içinde "solcular" da unutulmamýþ, yazar- çizer, bilim adamý, profesör ya da doçentler de danýþma heyetlerinin kurmaylarý olarak yerlerini almýþ ve daha dün "Apo kardeþimdir" diyenler, Avrupa'dan dönüþlerini 29 Ekim tarihine denk getirerek gerekli yerlere gereken mesajý verdikten sonra, bugün ve bir anda "ben Cumhuriyet savaþçýsýyým" demeye baþlamýþlardýr. Bir baþka yaný da unutmayalým; Halifenin evlatlarý da Allah var görevlerini ihmal etmeden organizasyonun sýký parçasý olmaktan geri durmamýþ, JÝTEM'li cellâtlardan arta kalan mazlum yöre insanýnýn sesi silahsýz aydýn, yoksul, yurtsever, iþçi ve öðrencilere kara sakallarýnýn arkasýna sakladýklarý kara yüreklerindeki kin ve ellerindeki satýrla saldýrýrken "Bismillah" demeyi unutmamýþ, "bostancý baþý" misyonlarýný sürdürmüþlerdir. * * *

Þimdilerde, yukarýda saydýklarýmýzdan çok minik bir grup "Ergenekon Terör Örgütü" adý altýnda açýlan bir davada yargýlanýyor. Yargýlanmasý gereken topyekûn kurum malumumuzdur. Mevcut iktidarla yargýlananlar arasýndaki iktidar kavgasý malumumuzdur. Ancak içeriye alýnýp yetkisizleþtirilen Veli Küçük ve arkadaþlarýnýn ellerinde kaç insanýmýzýn kaný olduðu da malumumuzdur. Þu an yargýlanan çetenin mensuplarý; kaçýrýlýp insanlýk dýþý iþkencelerle öldürülen, kapýsýnýn önünde, çocuklarýnýn gözü önünde öldürülen, iþkence hanelerde öldürülen, Diyarbakýr ve Mamak baþta olmak üzere cezaevlerinde öldürülen arkadaþlarýmýzýn katillerinden bir küçücük bölümdür. Yakalanmalarýndan, yargýlanmalarýndan ve yargýnýn gidebileceði yere kadar gitmesi gerektiðine inananlardanýz. 1993 yýlýnda Tansu Çiller'in çanta taþýyýcýlýðýna atanan ve defalarca "Olaðanüstü Halin Uzatýlmasý" kararnamelerinin altýnda imzasý ve katliamlarda ortaklýðý olan Karayalçýn'a ve eli kanlý katillere "hazret" unvaný verenlere kadar uzansa bile…


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.