Devlis Sayı 8 - Mart 2009

Page 1

.

.

DEV i --' www.devlis.orgDEVRiMCi

LlS LisELi

LER


PANORAMA

I

Firtinadan Öncesi

~~IN

~

Vardik! Variz! VAROLACAGIZ!

~~IN 3I Özgür bir kadin komünist Aleksandra KOLLONT AY

..

G U N C EL

2

Yeni Yil Kutlu Olsun...

..

G U NC EL

5-6

ÇOCUKLAR *Alexandros Gregoropoulos'un

cenazesinde dagitilan siir

PANO

~-II

.. .. ~UIRL!;U

~

Yasasin Demokratik Lise Mücadelemiz

~EIRl!;ANE

iO

Sistemin Barikatlarini Yikacagiz

.

.

ME!;LE~ LI!;E!;I

II

Onurlu Mücadelemiz

OIRlTA SA YFA

12-13

CHE'NiN YOLUNDA 40 YASiNDA

..

055

14

Sinav

..

..

~UIRl!;U Ezilmek

.. GUNCEL Filistin .. GUNCEL Phalestina ~IRLI~

15

16 17-18 i~

Kapitalizm Bunalimda

.

-i-AlRlii-i-i-E:N

~()

Bunu Anlatmalisiniz...

TAIRlII-ITEN

21

Maras Katliami

-i-E:c:>IRlI

~2-231-2~

Kesintisiz DEVRiM

..

..

~'-'i. -i-,-,1Rl !;ANA-i Pink Floyd

~!)


DEVR'MC7ftt;:'SEL'LER

~irLina~an

.,

..

i

Yine arayi uzattik.KiS, tüm siddetiyle kendini hissettirirken yagmurdan, kardan ve biraz dondurucu soguktan payimiza düseni biz de aldik. Ama ne biz bos durduk ne gündem. Yogun ve hizli bir konjektürden geçiyoruz. Bir taraftan özellikle Mart'ta hizlanacak yerel seçim, kampanyalar, tartismalar, mitingler diger taraftan giderek agirlasan agirligiyla milyonlari ezmeye baslayan ekonomik kriz, Ergenekon, sayas tehditleri, öte yandan basimizin belasi OSS basvurulari. Yogun bir ay, yogun bir gündem. Yayinda uzak kaldik ama, gündem ve alanlar sicak oldugu sürece biz hepimiz bu sicakligin içinde yerimizi aldik. Yunanistandaki olaylara destek çikmistik. Gene bize yakisan bir tarzda domatesleri bagris s:igris içinde Yunan Konsolosluguna firlattik. Içimiz buruktu. Kendi ülkemizde devletin cinayetlerine, katledilen gençlere uzunca süre sessiz kaldigimiz için buruktu. Bu yüzden Yunan ayaklanmasinin ve onlara verdigimiz destegin sessizlik duvarinda bir çatlak olmasini murat ettik. Çatlak oldugu yerde durmadl,derinlesti. Barbarlar durmuyordu ve direnis nefes almadan sürüyçrdu. Yunanistanda direnisçilerin yaktiklari atese israil toplari, füzeleri, uçaklari karsilik verirken Gazze'de tas atan generaller Filistin'in çocuklariydi. Kavga bayragini yükseltiyordu. Bebekler ölüyordu.Okul siralarinda çocuklar, tanklarin önünde yüregini siper etmis gençler ölüyordu. Tarih bir kere daha barbarlarin yikimini yazarken geçmisin katliamlarini ve lanetlenmisligini yeniden ve yeniden unutmamizi istemezeesine bize hatirlatiyordu. Barbarlar vuruyordu ve mazlumlar direniyordu. Direnis olur da durmak olur muydu? Kisin sogugunda üzerimizde okul üniformalari ellerimizde bayraklar, yüregimizde öfke ve dilimizde sloganlar Dev-Lis Filistin'e destek eylemlerindeydi. En öndeydi. Ve belki de en tutarli, en duyarli olanlarindandi. Beslendigimiz teorik pinar ve yasanmisliklardan çikardigimiz dersler, savundugumuz tezler, bizi dev gibi kortejlerde herkesten ayiriyordu. Mart yogun bir ay. Büyük kavga ve direnislerin dönüm noktalarina denk gelmis bir ay. 8 Mart'ta açacagiz kavganin günlügünü. Kadin kurtulusu mücadelesinin dönüm noktasinda kavgada önde olan kadinlar, Dev-Lis'li kadinlar, 8 Mart'ta alanlarda tüm gücü ve rengiyle yerini alacak. Bu bir görev, bizim görevimiz. Dev-Lis, Dev-Lis olacaksa eger önce kadinlari kavgada yanina alacak. i Mayis'taki kadar coskulu ve Newrozdaki kadar ve Filistin direnislerindeki kadar kararli ve öfkeli yerimizi alacagiz. Dev-Lis bayragi 8

Öncesi Mart'ta mora boyanacak. Ve 21 Mart'ta Atina'ya, Gazze'ya selam verip, Diyarbakir'in yaninda safimlZltutacagiz. Kavga, newroz atesiyle isinacak. Bayrak daha yüksege çikacak. Ezilen halklarin kurtulusu kavgasinda onurlu yerimiz, Denizlerden, Mahirlerden, Zeki'den, Adali'dan, Aynur'dan devraldigimiz onurlu yerimiz, bayraklar ve sloganlarimizia dolacak. Mart sicak olacak. Ve 30'unda Kizildere'de dövüsenlerin yolunda Mahir Çayan ve yoldaslarinin yolunda devraldigimiz bayragimiz kavganin bitmedigini haykiracak; "Kizildere Son Degil, Savas Sürüyor." Onlarin mirasi; direnisin ruhu, devrimci özgüven ve kararlilik Dev-Lis'in sloganlarina ve bayragina rengini verdi. Kavga sürüyor, sürecek. Mart sicak geçecek. Ve sanki tarihe nazire yaparcasina Mart seçime de denk geldi. Biraz uzak, biraz disindaymis gibi görünsekte, bu seçim aslinda biraz bizim seçimimiz. Çünkü yarinin tarihi bugün yaziliyor. Ve ezilenler, devrimciler, demokrasi güçleri ilk kez bu kadar genis bir cephede bir araya geliyor. Dedik ya yogun bir ay Mart. Ekonomik krizin yol açtigi issizlik ve yoksulluk hayatlarimizi alt üst ederken zengin daha zengin, yoksul daha yoksul kalirken, dünya çapinda sinif mücadelesinin imkan ve olanaklari giderek sekilleniyor. Tarihten bir sey ögrendiysek, bu krizin devrimin c!e imkanlarini fazlasiyla çikardigini ögrendik. Isçiler, isinden atilanlar, yani milyonlarin sokaklari dolduracagi, kavganin sicak günleri yaklasiyor. Dev-Lis mücadel.esi sokaklarda yeni bir kavgayla taçlaniyor. Dev-Isçi sekil aliyor. Gelecegimiz bugünden bizim tarafimizdan yaziliyor. Gelecege yön vereçek kadrolar saflarimizdan çikiyor. DevLis, Dev-Isçi'yi destekliyor, selamliyor. Dedik ya çok yogun. Ülkenin sorunlar!ridan kendi sorunlarimiza gelemedik. Oysa OSS basvurulari basladi. Ve yeni sinav sistemi karsimiza Çikti. Bizsinavlarin kaldirilmasini ister ve mücadele ~.derken onlar. bizi yeni sinavlarla selan:iladilar. OSS kalkiyor. Iki sinav birden geliyor. Iki sinav, iki dersane, daha çok çalisma, daha çok test, daha çok para ve büyüyen hayal kirikligi. Ama kriz dedikleri sey yani milyonlarin sokaklara atilmasi, siyasal bir eyleme dönüstürülebilirse eger, bizim esitlik, özgürlük ve adalet talebimiz gerçeklesme imkanina da kavusabilir. Sinava karsi özgürlük sloganimiz; esitlik ve adalet talebimiz, Mart'ta kadinlarin, ezilen halklarin ve sokaga atilan, isinden atilan isçilerin özgürlük talebiyle birlesecek. Ve Kizildere'nin atesi o zaman kendi küllerinden yeniden büyüyecek. .

YA BARBARLIK, YA SOSYALIzMI..

~~~~~~11r.l~ ~


DEVRIMC~SELILER

~ ar~Lk! ~ arLZ!

~A~DLACAÇIh! Siz erkekler küfür ettiniz. Tüm böyle kurdugunuz cümleler biz kadinlara dokundu. Evde ayaklarinizi uzatip annenizden, kiz kardesinizden hizmet beklediniz. Okulda

ögretmenler tarafindan hergün asagilanan, . hakarete ugrayan biz kadinlar hiçe sayilirken yanimizdan geçip gittinizVedaha birçok sey... Peki siz hayatinizda birgün bile kadin olmanin ne demek oldugunu düsündünüz mü?

Birlesmis Milletler tarafindan yapilan bir arastirmaya göre; *Dünyadaki islerin %66'sl kadinlar tarafindan görülüyor. Buna karsin kadinlar dünyadaki toplam gelirin ancak %iO'una sahipler. *Dünya'daki mal varliginin ise % i 'ine sahipler. *Baska bir degisle dünyadaki islerin % 34'ü erkekler tarafindan görülüyor ama erkekler dünyadaki toplam gelirin % 90'lna ve toplam mal varliginin % 99'una sahipler. *Sehirlerde evli kadinlarin % IS'i, köylerde de % 76'sl esleri tarafindan dövülüyor. *Kadinlarin % 57,7'si evliliklerinin ilk gününde siddetle karsilasiyor *Aile içi suçlarin % 90'lnl kadina karsi islenen suçlar olusturuyor *Kadinlarin yüzde 20'si okur-yazar degiL. *Lise ve daha üstü egitimli 15-24 yas grubunda bulunan kadinlarin yüzde 39.6'sl issiz Ne kadar bu verilere ihtiyacimiz yoksa da (hayatimizda bire bir bu yok sayilmalari yasiyoruz çünkü) istatistikler kadinin ezilmisligini, 2. plana atilmisligini açiklamak, daha net ortaya koymak adina yeterli oluyor. Tabi kadinlar yillardan bu yana bunu ortadan kaldirmak için mücadelesini sürdürüyor. Kadinlarin erkeklerle esit haklara sahip olmak yolunda verdigi savasin temsili baslangici, 8 Mart 1857 yilinda Amerika'nin New York kentinde, tekstil sektöründe çalisan yüzlerce kadinin düsük ücretlerini, uzun çalisma saatlerini ve insanlik disi çalisma kosullarini

~

protesto etmek için grevler yapmasi olarak kabul ediliyor.Ve bunu takip eden süreçte süren mücadeleler dahilinde 1977 yilinda Birlesmis Milletler Genel Kurulu, Dünya Kadinlar Günü olarak 8 Mart'i kabul ediyor. Dünya Kadinlar Günü kadinlar açisindan çok daha farkli bir gün günümüzde. Kadin haklarinin kazanilmasinda nerelerden baslandiginin ve bugünlere nasil gelindiginin hatirlanmasi için de özel bir gün. Fakat ne acidir ki kadin haklari ne yazik ki istenen seviyelerden oldukça uzakta. Dünya Kadin Günü dünya kadinlari arasinda bir dayanisma ve deneyim degisimi .günü. Dünya genelinde kadin haklarinda ..on yillarda meydana gelen artis dahi bir çok gerçegi degistirbilecek nitelikte degildir. Dünyadaki en fakir insanlarin büyük bir çogunlugu kadin, dünyadaki egitim almamis insanlarin büyük çogunlugu yine kadinlar. Kadinlar bugün ülkemizde

de erkeklere

göre yüzde 25

- 50

oraninda daha az ücretle çalistirilmaktadirlar. Böyle bir kötü manzaranin içerisinde bizlere dayatilanlara inat biz kadinlar hayatimizin her alaninda mücadeleye devam ederken, 8 Mart'da da alanlara çikiyoruz. Hep bir agizdan haykiriyoruz güzel günlere olan inancimizi. O gün alanlar kadinlarin oluyor, sarkilar söylüyor, cosuyoruz. Gelecek güzel günleri selamliyoruz.Tarihi mücadelelerle örülü bu günde biz yine alanlardayiz. Susmayacagiz. Çünkü biliyoruz ki; biz sessiz kaldikça devran böyle gider, düzen degismez çilemiz devam eder. Güzel günlere erisinceye dek mücadeleyi devam ettirecek ve alanlarda olacagiz. Kadinlar günümüz kutlu olsun... VARDiK! VARiZ! VAROLACAGIZ!

ka~in ...mmm__mm_ ------------_._.------------------------------------------------------------------_.


Özgür bir kadin komünist:

Alek5an~ra

~OLLO~f( A ~

"Kadma karsi ezeli önyargilart ortadan kaldirma gücünü gösteren yalmzca canli, devrimci rüzgar/ardir ve ancak yeni insanlik, üretken emekçi halk, yeni bir toplum kurarak kadmm tümüyle esit haklara ve özgürlügüne kavusmasim saglamayi basarabilecektir... Hangi görevi yürütürsem yürüteyim, emekçi kadim tümüyle özgürlügüne kavusturma ve yeni bir cinsel ahlak için temelolusturma amacmin her zaman etkinligimin yasamimin en yüce amaci olacagmm kesinlikle bilincindeyim."

-

Aleksandra KOLLONTAY

Aleksandra Kollontay, yasamin kadinin özgürlesmesine adamis bir devrimcidir. Kadinlarin her kosulda erkeklerle esit olmasi ve ezilen cins olmaktan kurtulmasi için

isçi konferansiari ve kongrelerine katildi. 1922 sonbaharinda Norveç Rus Sovyet

savasmistir.

elçiligine, önce danisman

ilk olarak Rusya'da devrimci isçi hareketini desteklemeye basladi. 1899 yilinda Rusya yasadisi sosyal demokrat partisine katildi. Konferansiara ve konusmalara katilarak isçi, emekçi kadinlari örgütlüyordu. Kadinin özlemini çektigi özgürlüge kavusmasinin ancak yeni bir toplum düzeni ve baska bir ekonomik sistemin zaferi sonucu gerçeklesebilecegi ne inaniyordu. Rus feministlerle beraber savasti ve partisinin kadin özgürlügü konusundaki ilgisizliginigörüp, isçi hareketinin kadin sorununu da savasin amaçlarindan biri olarak programina almasi için çabaladl.1907 sonbaharinda ilk kadin isçiler kulübünü açti. Parti arkadaslariyla, kadin özgürlügü savunucusu olmasindan dolayi çok kez karsi karsiya geldi. Eylemleri, yazilari ve savas karsiti propagandalari nedeniyle hakkinda agir hapis cezasi isteminde bulunuldu. Bu sebeple 1908 de Almanya'ya gitti.1917 de çarligin yikilmisina kadar Avrupa ve Amerika'da mülteci olarak yasadi. Burada da çalisan kadinlarin kölelestirilmesine karsi olan savasini devam ettirdi. Rusya'daki kadin emekçileri mektuplasma yoluyla etkilemeye çalisti ve iliskilerini siki bir biçimde sürdürdü. Bolsevik Devrimi öncesi siyasi yasagi kalkti ve Rusya'ya döndü. Devrimden sonra yeni kurulan Sovyet hükümetinde sosyal yardim halk bakanligina atandi. Görevde bulundugu sürece emekçi kadinlar için pek çok yararli isler yapti. Partisindeki görüs ayriliklari ve uygulanan politikalarla ilkelerin uyusmamasi nedeniyle görevinden ayrildi. Görevinden ayrildiktan sonra da, emekçi sinifi ve köylü kadinlarin özgürlüklerine kavusmalari için' savasti. Kadin

daha

.

sonra resmen elçi olarak atandi. Ilk kez bir kadinin elçi olarak atanmasi tutucu ve fasist çevrelerin hosuna gitmedigi için elestirilere maruz kaldi.Fakat elçilikte de kendini kariitlayip, görevini en iyi biçimde yerine getirdi. Iki ülke arasindaki savas ve devrim nedeniyle kesilmis olan ticari ve diplomatik iliskileri yeniden canlandirdl.1925 yilinda görevini tamamlayip, elçilikten ayrildi. Kollontay, yasaminin geri kalan kisminda da kadinin özgürlesmesi ve yeni bir cinsel ahlak olusturabilmesi için büyük çaba gösterdi. Yasaminin her alaninda mücadele içinde olan, kadinin gücünü ve direnisini herkese göstererek basarili islere imza atmis olan Kollontay,devrim yolundaki her yoldasin kendine örnek almasi gereken birisidir. Günümüzde de kadin, aile içinde, toplumda, okulda kisacasi yasamin her alaninda kisitlanmakta, baski altinda tutulmakta ve özgürlesmesi engellenmektedir.Yillardan beri süren özgürlük mücadelemizi 25 Kasim Kadina Yönelik Siddete Karsi Uluslar arasi Dayanisma ve Mücadele Günü dolayisiyla bir kez daha dile getirdik ve 8 Mart Dünya Kadinlar Günü'nde de dile getirmek görevimizdir. Biz devrim atesiyle en ön saflarda savasa devam .

edecegiz. BizKollontaygibi büyük isler basaracagiz, ezilen cins olmaktan kurtulacagiz. Biz özgürlük istiyoruz,A-LA-CA-GIZ!!! 'PÜN)" A v,p.. BARIS, KADiNLARA OZGURLUK!' Mugla'dan Gözde Deniz

-,1------------------------------------------------------------------------------------------

..-------- ---------

ka~in @) <'8.


DEVR/MC~/SEL/LER

~eni ~i'l ~u~lu'

Zaman su misali akip gidiyor.Yillar geçtikçe, rüzgarin kayayyiasindirmasi gibi sürekli asiniyor; özümüzden bir bir uzaklasiyoruz. Kimler tarafindan, nasil konuldugunu dahi bilmedigiryiiz kurallar, farkinda olmadan içine aliyor bizi. Ilk yillarimizdan itibaren yavas yavas içimize isletiliyor bunlar. Belli bir süre sonra da rüzgarkaya iliskisi gibi kaçinilmaz sona variyoruz; un ufak oluyoruz. Bizi diger canlilardan ayiran en önemli özelligi, gülmeyi unutuyoruz mesela.Ya da aglayan insanlarin çigliklarini duymuyoruz. Varligi inkar edilen, yok sayilan insanlari, saçma ~meller ugruna öldürülen halklari görmüyoruz. Iste bu yüzden, o kurallar bizi tamamen içine aldiginda artik insanliktan çikiyoruz. Sadece yasayan ve ölümü bekleyen canlilar oluyoruz. Ne hayvandan farkimiz kaliyor, ne bitkiden. Biliyorum özünü korumak kolay degiL.Kurallari koyanlar, uygulayanlar bizden çok daha güçlü görünüyor.Ama yapmamiz gereken sey de çok zor degil; sadece insan oldugumuzu . hatirlamamiz, bu düzenin bir dislisiolmak yerine, o çarka çomak sokmamiz gerekiyor. Çünkü bu çarki yaratanlar, emelleri ugruna bizleri öldürenler; sömürenler degil, bizleriz bu hayata yön verecek olanlar. EbeveynlerilT!iz çoktan o saçma k.urallarla sarmalandilar;düzenin dislilerinden biri oldular. Kimileri zamaninda karsi çikti belki, ama o ya da bu sebepten susturuldular; sindiriidiler. çogu en sonunda kabullendi bu köhnelesmis, kokmus düzeni. Bu yüzdendir çogunun agzindan duydugumuz "keske tekrar çocuk olabiisem" sözleri. Bizler ise hala devietin gözünde çocuguz. Bizlere. çocuk diyorlar çünkü üzerimizde oynadiklari oyun henüz tamamlanmadi. Bugüne kadar oynadilar beyinlerimizle, liseler bunun son asamasi. Liseyi bitirmemizle birlikte, 18

tq\

~

dünc'el C:J

Olsun...

yasimizi dolduracagiz, yani artik birer yetiskin olacagiz. O kurallar bizi de tamamen sarmis olacak,"yontulma" asamamiz bitmis olacak. insanligimizi unutup, tüm olup bitenlere gözümüzü, kulagimizikapatip, ölümü bekleyerek devam edecegiz yolumuza. Diyarbakir'da, Mersin'de 13-14 yaslarindaki insanlari öldürürken onlarin hala çocuk oldugunu görmezden geliyorlar. Bizler hakkimizi arayip sokaklara çiktigimizda, dayatilanlara inat sorgulamak istedigimizde hala çocuksunuz diyorlar. Bu ne yaman çeliski! Peki bunu kabul edecek miyiz? Gözümüzü, kulagimizi kapatmalarina, bizi insanliktan çikarmalarina izin verecekmeyiz? Biz Dev-Lis'li gençleriz.Ve tüm bunlara hayir diyoruz. Beyinlerimiz üzerinde oyun oynamalarina, bizleri kör; sagir yapmalarina izin vermiyoruz. Bu düzenin kokmuslusunun, ~.öhnelesmisliginin farkindayiz. OSS'yi kazanamayan bir milyon ögrencinin çektigi çileyi, dersanelerde harcanan hayatlari, sokakta ve okuldaki siddeti görüyoruz. Yoksulluk içinde kivranan insanlarin, kirli savaslara yollanan gencecik bedenlerin, öldürülen kundaktaki bebeklerin acisini yasiyoruz. Dilini, kimligini ve kültürünü özgürce yasayamayan in~anlarlaomuz omuza devam ediyoruz yolumuza. Issizbabalarin ve annelerin çocuklarina hediye alamayacagi, binlerce çocugun hayal kirikligini,binlerce anne babanin umutsuzlugunu düsünüyor; bunu acisini yasayip birseyler yapmaya çalisiyoruz. Savaslarin bitecegini, ölümlerin bitecegini, çocuklarin seker yiyebilecegini söylemek, mutlu günler müjdelemek istiyoruz. Hayallerimizin pesindeyiz, vazgeçmeyecegiz. Bizler kör; sagir olmadik. Sizler de olmayin. ~sillsil havai fisekler atanlar, Filistin göklerinin israil bombalariyla aydinlandiginibilin,ölen insanlari sayin,öldürülen çocuklari sayin. Bilin ki yapilan hersey sizin yaptiklarinizdir. Tüm bunlar sizin sususunuzdandir. Atina'da direnen gençlerin atesini, Filistin'de dövüsen gençlerin taslarini, fabrika önlerinde yanan öfkeleri bilin, omuz verin. Biriken öfkesiyle piril pirilliseli gençligiz. Omuz omuza gelecegi fethe çikalim, bu yili direnisin yili,öfkenin, kavganin yili yapalim.Tüm insanliktan kopmayanlar için, direnisin yili, öfkenin yili, kavganin yili,

.

YENi YIL KUTLU OLSUN!.. CEREN

-----------------------------.-.---------------------------------------------------------


.

DEVWMC/fhLISELlLER

fi~-"

:'1<... - ,

ÇOCV~L~ ~ fl8. ,.~: ':.. *Alexandro,

Gregorepoulo,'un

*Unuttunuz

" ,

cenaze,Inde

.~

dag",lan s"r

~.

,

_,..

..-a

Bizi destekiemenizi bekliyorduk, bir defada olsa, sizin bizi gururland"mantzi bekliyorduk bosuna Yalanci hayat yasiyorsunuz, boynunuzu egdiniz Donunuzu indirdiniz ve ö/eceginiz günü bekliyorsunuz

~~.-\ .~,.';.

..

:ra. . ;.

\

sevdalanmiyorsunuz, Yaratmiyorsunuz Ya/ntz alip satiyorsunuz her yerdde maddiyat Sevgi hiçbir yerde, hiçbir yerde gerçek Ana babalar nerede? Sanatçilar nedere? Neden disari çikip bizi korumuyorlar? Bizi öldürüyor/ar Yardim edin...

.

Yardim edin bize ölüyor onlarca can! Festus Okey, Engin Ceber, Hrant Dink Ugur Kaymaz, Baran Tursun ve niceleri. Aciyor içimiz, öfkemiz büyük! Çikalim sokaklara, kiralim dökelim, alalim hincimizi, bunca yillik suskunlugumuzu bozalim. Bunca baski, bunca ölüm, bunca vahset yetmiyor mu isyanimizinbüyümesine?Yapamaz miyiz?Yapariz! Yaptik iste yunanistanli kardeslerimiz."çocuk" halleriyle hükümetlerine, ordularina, devletlerine kafa tuttular: Haksizliklar karsisinda

yilmadilar, güçlerinin farkindaydilar çünkü.., Pek çok polis gibi oradaki polislerde kendilerini efendi sandilar, insanlarin yasamlari üzerine kumar oynamakta sakinc.agörmediler. Birilerini yakalamak için üzerlerine kursun sikmalari bir yana olayla ilgisi olmayan Alexandros gibi insanlarin yasaminida tehdit ettiler ve kaçinilmaz sonuç... Ama bilmedikleri Alexandros'un bir anarsist oldugu ve onlarca yoldas olduguydu. Küçücük bir kivilcimdan bile yanginlar çikartabilecek yoldaslar... 6 Aralik günü polislerce öldürülen Alexandros için hemen bir gün sonra, 7 Aralik'ta tam 14 kentte binlerce kisinin katildigi protesto gösterileri düzenlendi. Polis karakollarina, devlet binalarina saldirdilar. Bize ne kadar da uzak tepkiler. 8 Aralik'ta liselerin çogu ögrenciler tarafindan isgal edilmisti ve yasalar geregi hiçbir okula polisler giremiyodu ki ne yazik ki bize çok

uzak bir durum daha.

.

.

Tüm bu baski-direnis çatismasinda önce 2 polis tutuklandi. Ardindan içisleri bakani istifa etti. Basbakan bu istifayi kabul etmese de "çocuklarin" eylemlerinin sonucunda gelen bu

..

~l/,t~c;~L@ ~


istifa fazlasiyla cesaretlendiriciydi hepimiz için; tüm dünyadaki çocuklar için. Kendi gücümüze güvenmemiz gerektiginin kanltiydi açikca. Çocuklarin güçleri yalnizca bunlara yetmiyordu tabi: Muhalefet erken seçim isterken sosyal demokrat PASOK hükümeti istifaya çagiriliyordu. Yine 8 Aralik'ta Karamannis baskanliginda Bakanlar Kurulu toplandi ve ordudan yardim alinmasina karar verildi. Karamannis tüm partilileri 'ulusal birlik'olusturmaya çagirdi. Tüm bunlar olurken burjuva basin kendinden beklenenr yapti ve taraf degistirip polisin safina geçti". Çocuklar, polisin avukatinin bürosunu tasladilar. Çünkü avukat gençleri suçlamis,onlarin saldirganligini ve polisin savunmak için atesledigi silahindan çikan kursun sekerek Alexandros'a geldigini açiklamisti, olay yerindeki taniklarin aksine.Alexandros'a isabet eden kursunun sekmis olma olasiligi kadar, kemige çarpip yamulma olasiliginin da oldugunu göz ardi eden çevreler polise gerçek kursun verilmesinin bile vahametine varamamislardir. Çocuklarla basedemeyen ordu .1 haftada 4 ton gaz bombasi bitirdi... Bu duruma seyirci kalmayan isçiler i ay öncesinden karalastirdiklari grevlerinde çocuklara des~ek verdiler. Böylece i OAralik günü Yunanistan Isçi Sendikalari Konfederasyonu ve Kamu Çalisanlari Sendika'si da çocuklarin yanina katilmis oldu.Atina'da biri 40bin digeri 8bin kisilik yürüyüsler yapildi. Bu yürüyüslerin sonunda polis yeniden çocuklara saldirdi. i i Aralik'ta liselilere üniversiteliler de katiid. Yunanistan'da çikan bu olaylarin tabiki pek çok nedeni var.Alexandros Gregoropoulos'un vurulmasi duvarin yikilmasi için çekilen son tuglaya benzetilebilir aslinda...Yunanistan'in AB

~~~C;~~

sayesinde edindigi fonlarin, önce birlige katilan baska devletlerin,birligin' havuzundan yararlanmasiyla azalmasi, sonra tüm dünyayi vuran kriz;Yunanistan halkinin refahinin önce yükselmesine sonra bas asagi olmasina sebep oldu. Oraya çikan bu sikintili ortama yunanistan halki gibi sosyal bilinci yüksek bir halkin sessiz kalmasi beklenemezdi. 67-74 arasindaki fasist dönemin halkin ayaklanmasi üzerine devrilmesi örneginden bile anlasilir Yunanistan halkinin bilinci.Tüm bunlarin üstüne Alexandros'un öldürülmesi gerçekten büyük bir tuglanin çekilmesi oldu. Halkin tasan sabri, öfkesi, kini kontrol altinda tutulamaz hale geldi ve patladi! Gerektiginde neler yapabileceklerini unutulmaz bir biçimde gösterdiler tüm zorbalara! Dünya'daki çocuklara,ezilmislere, hak arayanlara öylesine büyük bir örnek oldular k.i i. Peki Türkiye solu ne durumda? Yillardir verdigimiz çabalar yeterli mi?Yunanistan'la karsilastirinca nasilda hayal kirikligina ugruyor insan! Elimizden gelenin fazlasini yapmaliyiz. Tabiki

insan içinde bulundugu sartlari bilip konusmali, ancak bu sartlari olusturacak olanlarin kim oldugunu oturup düsünmeliyi~ eger unuttuysak. Imkansiz görünüyorsa belkide biraz gerçekci olmaliyiz!!! Yunanistan'daki olaylardan sonra çok sayin Tayyip Bey, Karama~nis'i arayip geçmis olsun dileklerini ilettiler! Içten içe dalga "geçiyordu belkide 'isbilmez adam' diye. Ne de olsa kendi ülkesinde onlarca polis kursunuylaölüyor da 2-3 marjin.algrup disinda sesini solugunu çikaran olmuyor. lsbilmez Karamannis ise bir yeni yetmeyle basa çikamadi da ordu gaz bombalarini bile bitirdi bu yüzden!!! Böyle düsündüyse hiç sasmamali. Zira insan yasami yalnizca rakamlardan ibaret, onlar gibi "büyükler" için... DENiz

____...........__..._______________.________.________________________.................______________


.:,1

", i

DEVR/MC~/SEL/LER

Bodrum

Anadolu

Lisesinden

Selamlar...

Egitim sisteminin sovenist,düsünceyi ve düsüneni engelleyen, baskici yanlarinin her birinin yogun olarak görüldügü bir okulda egitim(?) aliyoruz. Okul idaresi bizleri yildirmak ve korkutmak için yakin zamanda dogrulugu tartisilir bir arama yaptl.Okul müdürü ve yardimcisi ellerinde belirledikleri ögrencile~!n isimlerinin bulundugu bir kagitla sinif sinif dolastl.Ogrencilerin herkesin içinde üstünü arandi,çantalarini bosaltiid. bunun ögrencilere verdigi onur kirici his yetersiz görülmüs olacak ki onlara hakaret etmek de unutulmadl.Çantalardan çikan dergi ve kitaplarin yasal !=>Imadigi öne sürülerek ögrencilere.savunma yazdirildi. Ilk savunmalar begenilmeyinc::.e,idare baskisi ve onlarin sözleriyle ikinci savunmalar yazildi. Sonuçta da ögrencilere disiplin cezasi verildi. Ancak yildirma amaçli yaptiklari bu arama tersine döndü. Bizler bu baskici oyunlar sonrasinda daha da baslandik özgürlük mücadelemize. Bu baslilikbize birçok yoldasimizin daha katilmasini sagladi. Düsüncenin önündeki tüm engelleri kaldirmak, liselerde özgürlügü saglamak için verdigimiz mücadelemiz her zaman ayakta olacak! Yasasin DEV-LiS!

Bodrum Anadolu Llseli Dev-Lls'liler

...

;')$fClnl1ul Dev-Lls .. "ro'Ocak cumartesi saat 12.00 da Kadiköy Halitaga .ca.ddesinde israilin Filistinhalkina karsi gerçeklestirdigi saldiriyi kinamak için anadolu yakasi DEV-Lis olarak basin açiklamasi gerçeklestirilmistir. DEV-LiS'liler egitim-sen de bulusup dersaneler mevkiine kadar yürüyüs gerçeklestirerek eylemlerine baslamistir. Y~rüy~s sirasinda "HER YER FilisTiN HERYER QIRI:NIS DEV-Lis" pankarti açilmistir. Ayrica "Filistin halki yalniz degildir", "Filistinde intifada Amedde 'Serhildan kazanacak", "Yasasin halklarin kardesligi" sloganlariatilmistir. Yürüyüs sonunda basin metnini okumak için sözü alan Dev-Us ii genç; "Artik saldirilar durdurulmali kan ve gözyasi görmek istemediklerini, saldirilarin bitmesi için kendine insanim diyen herkesi vicdanli olmaya çagiriyoruz. 15 gündür Gazzede tas üstünde tas birakmayan israil bombardimana devam edecegini açikladi. Bu savas niçin~ Gazzeyi duvarlarla tecrit ettigi, yillarca masum insanlarin kanini akittigi yetmemis gibi simdide Filistin üzerinde adeta silah den~mesi yapiyor. Filistin basta olmak üzere bütün savaslarda masum insanlar ölüyor. Bu savaslar haksiz savaslardir. Herkesi Filistin halkina karsi yapilan saldirilari kinamaya, sesimize ses katmaya çagiriyoruz." denildi. Basin metni okunduktan sonra DEV-LiS'liIer tekrar sloganlarla yürüyüse geçtilei: ve eylemlerini sonlandirdilar. Eyleme 130 DEV-llS ii katilmistir.

'.

Bursa

Dev-Lis

Sistemin bizi dikta ettigi militarist soven egitim sistemine alternatif, özerk-demokratik lise mücadelesi verdigimiz Dev-Lis saflarindan tüm liseli yoldaslari selamliyoruz. Önümüzdeki dönemde Bursa'da baslatmis oldugumuz Dev-Lis'e Katil Kampanyasi ile çalismalarimiza hizla devam ediyoruz. Bu sayede var oldugumuz liselerde mücadeleyi yayginlastirmak ve öi'gütlü almadigimiz diger liselere de ulasmayi hedefliyoruz. Ders siralarindan 8 Mart, i Mayis ve Newroz alanlarina kitlesel katilimi saglayacagimiza söz veriyoruz!

ÖZGÜRLÜK SOKAKTA DEV-Lis KA VGADA.

..

****** Bizimle ayni saflarda özgür ve gerici egitim sistemine kai'si savasan tüm yoldaslarimi en içten devrim dolu yüregimle selamliyorum. Ben Bursa Tophane End. Meslek Lisesinde okuyan ortak davamizda sizlere yeni katilan bir yoldasinizim. Bugün meslek liselerinde sözde egitim adi altinda bazi kisilerin ceplerini sisirerek verilen baskici aslinda sadece para kazanma yolu olarak göi'ülen egitim sistemine karsiyim. Meslek liselerinde; günde 12 saat çalistirilip hiçbir bilgi altyapisi saglanmadan sinav vakti buyurun arkadaslar sinava denilerek, kendi sordugu sorunun cevabini bilmeyen egitimciye bu zihniyetle ögrencinin sömürüldügü, her türlü sosyal haktan mahrum birakildigi sistemi uygulayanlara karsiyiz. Adeta bizlei'i koyun misali "Biz dedik siz yapin" diyerek uyguladiklari diktatörlügünün son bulmasini istiyoruz. Aslinda sosyal devletin hei' vatandasina sunmasi gereken egitim hakkinin artik maddi gelir kaynagi olarak görülmemesini bu zihniyeti savunanlarin ai,tlk karsilarinda DEV-LiS'in oldugunu bilmeleri gerek.

Bursa Tophane End. Meslek lisesPnden FUAT

._,---------------------------------------------------------------------------------------------------------------

panD..,:l)


DEVRIMCI"itri:ISELILER

izmlr Dev-Lis Geçtigimiz dönem izmir Devlis açisindan yogun.hizli ve bir o kadar da verimli geçti.Eylülden beri düzeliedigimiz eylemler bir yana yakin döneme baktigimizda, Kasim ayinin basinda "Çiplak Ayaklar Özgürlük için Yürüyor" kampanyamizin baslangiç eylemini gerçeklestirdik.Ve i ay boyunca kampanyamiz üzerinden örgütlenmeye hiz verdik,Kasim'ln baslarinda da 200 kisilik bir kitleyle kapanis eylemimizi gerçeklestirdik. Burjuva medyanin bu kampanyayla birlikte ilgisini çektik ve baslangiç eylemimizde kapanis eylemimiz de basinda yer aldi. Devam eden süreçte Yunanistandaki yoldaslamiz için Yunan konsoloslugu önündeydik ve konsolosluga dometes attik,direnisi selamladik. iki hafta üst üste israil'in saldirilarini kinamak ve Filistin direnisini selamlamak için ortak eylemlere çiktik. Eylemler çok sik araliklarla gerçeklestirilmesine ve geç saatlerde olmasina ragmen en az i00 kisilik bir kitleyle alandaydik. Bunun yani' sira kitleseloldugumuz okullarda yoldaslarimiz tüm okulun katilimini saglayarak Filistin'e destek eylemleri düzenledi. 2008'in son gününde yeni yila girmeye saatler kala yine alanlara "YeniYiida Degisen BirseyYok" sloganiyla çiktik. Bu bütün yilin degerlendirmesi niteliginde bir eylemdi ve ÖSS. kriz,Yunanistandaki olaylar. Filistin direnisi eylemimizin içerigini olusturdu.Yeni yilda ilk kez ortak düzenlenen kriz mitinginde alana çiktik.Grevde olan izmir Belediyesi Park Bahçe taseron isçilerine destek amaçli ziyaret düzenledik ve basin açiklamasi okuduk. Bu ziyaretimiz basinin da ilgisini çekti ve tekrardan basina yansidik. En son olarak önderimiz Zeki Erginbayetkinligi düzenledik ve ardindan Konak Eski Sümerbank önünde basin açiklamasi okuduk. Bu 3 aylik süreçte düzenli periotlar halinde masalarimizi aÇtik,bildirilere çiktik.Toplantilar gerçeklestirdik. Mart yogun bir ay olacak ve bununla ilgiliörgütlenme ve faliyetierimize basladik.

Tüm Dev-Lis'li yoldaslara

selamlar;

Biz izmir Balçova Salih Dede Lisesi olarak izmir'de her geçen gün kitlesi artan Dev-Lis'in, okulumuzda ve Balçova bölgesinde kui-dugumuz organlarin düzenli faliyetiyle daha da ~üyümesini amaçliyor ve Balçova'nin yeni bir yerelolmasi için çabaliy'oi-uz. Bunun ilk adimlarini "Çiplak Ayaklar Ozgürlük Için Yürüyoi-" kampanyasiyla attik ve Balçova'da belli bir kitleye ulastik.Ve bundan sonra yapacagimiz senlik çalismalari ve i Mayis çalismalariyla her geçen gün kitlemizi arttirip kurdugumuz hayalleri aramiza yeni katilan yoldaslanmizla paylasip hayallerimizi gerçeklestirme yolunda daha büyük adimlar atacagiz."68'den 2000'Iere Bu Tarih Bizim" siarini öncelikle okulumuzda ardindan Balçova'daki tüm liselerde anlatip, bölgemizi Dev-Lis'in kalelerinden biri yapacagiz.Onümüzdeki süreçte Tüm Dev-Lis'li yoldaslara kolay gelsin. SALiH

~

jt'~~~

DEDE

LiSESi

Mersin

Dev-Lls

Mersinden merhaba... Mersinde devrimci kimligimizle beraber vardik variz ve varolacagiz. Okullardaki bütün sömürücülere karsi dimdik ayaktayiz. .. Meslek liselerinde okuyan bütün ögrenciler simdiden adini bile duymadigimiz kendi tercihimizin disinda Antalyanin en lüx otellerinde asgari ücretin üçte ikisi karsiliginda 15,16 saat kölelik yaparak kapitalistlere hizmet vermeye çalisiyoruz. Bizim ögrenci olmamiza ragmen bu çalisma kosullarinda ögrenciligimiz bir kenara atilarak bizleri çok agir sartlar altinda sömürmeye devam ediyorlar.Tüm bu yaptigimiz kölelik yetmiyormus gibi birde okul aile birligine zorla 80 ytl bagis yapmak zorunda birakiliyoruz. Fakat yaniliyorlar. Çünkü karsilarinda bilgisizsorgulamayan çocuklar yok karsilarinda dimdik duran örgütlü bir kitle var. Okulumuzda yasanan bu sömürücü zihniyete karsi ögrencilerden ancak imza toplayabildik. Bizler imza toplamadan önce uygulamali egitim karsiligi 70 ytl idi ve bizim yaptigimiz çalismalarin önünü kesmek ve bizleri susturabilmek için bu 70 ytl yetmiyormus gibi bu rakami 80 ytl yaptilar. Ögrencilerden alina bu 80 ytl nin disinda 5 ytl spor. 50 ytl temizlik. i O ytl servis dersi ve 5 ytl kimlik parasi isteyerek bizi sömürmeye devam ediyorlar. Fakat bizler yilmayacagiz ve sonuna kadar direnecegiz. Örgütlü mücadelemizle bizleri sömürmeye çalisan tüccarlara karsi yaptigimiz hakli mücadelemiz elbet bize kazanimlar yaratacaktir. Mersin Anadolu otelclllk ve turizm meslek lisesinden dev-lls Iller

...........................................................................................................


Afa~asin LÜemokra-cik Lise :;\;lüca~elemiz Çiplak ayaklarla basladigimizyol çiplak ayaklarla sonlandi. Barikatlara, polise,fasistlere karsi yürüdügümüz gibi ayaklarimizi çikarip çiplak ayaklarla yürüdük sokaklarda..!3askalarin~ !?~sit gelen bir "KILIK KIYAFETYONETMELlGI KALDIRILSIN" kampanyamizi bütün militanligimizla sonlandirdik. Afislerimiz, pullarimiz sokakalari süsledi, sloganlarimiz sokaklari inletti. Bizi taklit etmeye çalisanlar, adimizi çalanlar daha da arkamizda kaldilar. Biz isimize bakiyoruz. pevrimci kararliligimizla her gün bir baska liseli arkadasimiza kendimizi tarihimizi anlatiyoruz. Kavganin oldugu her yerde, direnisin oldugu her alanda var oldugumuzu

anlatiyoruz.

Kilik kiyafet

.

yönetmeliginin aslinda esitlik degil manasizlik, anlamsizlik, esaret getirdigini anlatiyoruz. Tam da bu yüzden baslattik aslinda yilin basindaki kampanyamizi. Biz okullarda insana insanca davranilmasini istiyoruz. Özgür, bilimsel, esit, anadilde egitim hakki istiyoruz ve bunun için baskaldiriyoruz. Egitim adi altinda egemen sinifin istegiyle sekilleniyor beyinlerimiz. Bize aslinda hiçte bize ait olmayan kimlik kazandiriyorlar. Bize ragmen bizim hakkimizda karar alip bizi denek olarak kulaniyorlar. Liseye gittigimizde birçok kural koyuyorlar önümüze pekte yabanci gelmeyen. Evde aile, sokakta polis, ilkokulda diger annemiz veya babamiz oldugunu iddia eden ögretmen de üç asagi bes yukari ayni seyleri söylerdi. Söyledir o mantiksiz, kimin koydugu bilinmeyen kurallar; U~UN JÖLE SAÇ KISA ETEK KUPE,KOLYE SPOR AYAKKABi

YASAAAKK! o yasak bu yasak! Ama neden?! Bizi onursuzlastirmaya çalisan egemen sinifin direttigi egitim sitemine isyan ediyoruz. Bazilarimizin aklina hemen disiplin geliyor. Çünkü öyle ögrettiler bize. Ama onlar karar verdi disiplinin böyle olmasi gerektigine; ama hayir disiplin saçla sakalla kiik kiyafetle olmaz. Bazilarimizin aklina da esitlik geldi.Aynl renk giyerek esit oldugumuz yanilgisina kapildik. Zaten belli degil miydi zengin ile fakir ögrenci arasindaki o kocaman fark? En basiti onun saati, ayakkabisi,tarzi, gittigi cafe vs. bizden cok farkli degil mi?Yani esitlik tektip kiyafet giyerek saglanmaz. Bu sekilde bizi sadece tektiplestirip, birbirimize benzetirler. Kolaydir çünkü birbiriyle

benzer beyinlere hükmetmek. Diger bir yandan kukla gibi yasamaya hatta yasatilmaya devam ediyoruz. Her sey bizim istemimiz disinda hareket ediyor. Çevirilen bunca olaya nasil kayitsiz kalabiliriz ki? Susarak, savas vermeden ~.uklagibi oynatilmaya devam ederiz. Ozgürlügümüze kisitlamalar getirilir, atacagimiz adimlara baskalari karar verir. Bizler herseye inat susmayacagiz. Kimsenin kuklasi' 9.1mayacagiz.

Oss'de kendilerinin bile çözemedigi sorulari bizlerin çözmesini istiyorlar. Binlerce ögrenci yüz seksen soruyu üç saatte çözerken, profösörler öss'deki bir fen sorusunu iki saatte anca çözebildiler.'(~di yüz elli bin ögrenci bu soruyu çözemedi. Oss'de~i akii almaz saçmalik y.e yine bir soru rezaleti. Istanbul Teknik Universitesi'ndeki profösörlerin bile çözemedigi sorularla bizleri daha fazla zorluyorlar. Bu tür rezillikler ögrencilerin sürekli bir rekabet içinde 9.lmasina ve büyük bir esitsizlige sebep olu>::or. Ozgürlük sokakta dedik. Çünkü biz ö'zgürlügün sokakta oldugunu biliyoruz. Kavganin da sokakta oldugunu biliyoruz. Bunun için sürekli sokaktayiz.Ye sayimiza sürekli birileri ekleniyor ve her geçen gün daha da çogaliyoruz. Geri dönüs yok dedik. Ve geçmisi,,! tükenmedigini herkese gösterdik. Içimizdeki heyecani ve gözlerimizdeki o atesi herkes gördü. Hepin:i.iztembeliz dedik.Dersane patronlarina, Oss'nin akii almaz sistemine, kayit ve bagis adi altinda toplanan paralara ve gerici egitime dur dedik. Demokratik bir lise, esit imkanlar, adaletli bir sinav sistemi, kilik-kiyafete karismayan ögretmenler istedik. Bizler kisla degil özgür lise istiyoruz. 69'dan günümüze gelen, aOlerin en militan liseli örgütü Devlis bizlerle yeniden büyüyor. Susmak bize bir sey kazandirmadi, kimseye kazandirmayacak. Biz düsünüyor, karsi çikiyor, kavgayaomuz veriyoruz. Meslek lisesinde emegi sömürülen, sokakta, okulda, evde ikinci sinif insan muamelesi gören kadin arkadaslarimiz ve tüm liseliler Devlis seni çagiriyor.Sen yoksan bir eksigiz demektir. Devlise katli, mücadeleye omuz ver.... Yasasin Demokratik Lise Mücadelemiz... VARDiK! VARiZ! VAROLACAGIZ! KURTULUSA KADAR

SAVASACAGIZ.

.

GÜLSAH VE GAMZE

--------------------------------------------------------------------------------------------------------_.-

kürsü @)


DEVRIMC~/SELiLER . ~

"

j'Sist:emin ~arikat:larini

'Yikaeajjiz

-,'( .

ortaya koyuyor. Egitim sisteminin barikatlarindan biri olan Hüseyin Çelik de 2005 yiliTemmuz ayinda yaptigi bir açiklamada "kislayadöndürüldügü, ögrencilerin tek tiplestigi, basbakan Erdogan'in özelokullar konusuna parasiz egitimin sadece kanunlarla sinirli kalip çok olumlu baktigini söyleyerek, "Basbakanin pratige .- geçirilmedigi,tahsildar özelokullari tesvik ettigini biliyorum. "dedi. ögretmenlerin ve tüccar dershanelerin Burada bir atasözü geliyor aklima, "Dinime küfreden Müslüman olsa." mantar gibi çogaldigi Aslinda basbakanin isaret ettigi barikatin bir sistemde Basbakan hayal ürünü olup, Egitim Erdogan izmir'de katildigi bir sisteminin bire bir... . muhatabi olan t:., toplantida bizlerin dershanelere olan karsisindaki yogun ilgiyi elestirerek; "Çok barikatin onlar açik,net söylüyorum milli egitim bakanimla oldugunu açikça konusuyorum, niçin acaba ögrenciler görüyoruz. dershaneye giderler? Bunu anlamakta Bizler zorlaniyorum.Anliyorum da dershaneler bu sistem nasilolusturulmus, bunu kaldirmaya kapatilsin, özelokullar kalktigimiz zaman acaba hangi barikatlarla karsi kamulastirilsin, ÖSS kaldirilsin diyerek onlar karsiya kalacagiz. Okullarimiz yok mu var. Bu gibi alti bos söylemlerde bulunmuyoruz. ÖSS okullardan mezun olan yavrularimiz,niçin kaldirilsin söylemimiz onlarin yaptigi gibi SBS üniversiteye rahatça girmesin." diyor. tarzinda dershane patronlarina daha çok para .Evet en ufak bir depremde yikilacak, 50 kisilik kazandirma yönünde degiL.Saçma sapan siniflarda egitim görülen,yeterli atamalarin sinavlar içinde bogulan ne. çocukluk ne de yapilmadigi,içindeki egitimcilerin de kimliginden gençlik yasayabilen ögrencilerin bu sistemle uzaklasmis kisiler oldugu,müfredati her dönem hayatlari boyunca basarili olamadiklari degisen, beyinlerimizi oyun bahçesine çeviren, her gün siddetin tirmandigi, sorgulamayi ortada. Egitim sistemi bastan unutturan okullarimiz var bizim. yapilandirilmali Devletin ögrenciler sisteme uygun bireyler ilkokuldan itibaren 'yetistirdigi,bos,hayat boyu hiçbir isimize yetenekleri yaramayacak bilgilerle donatildigimiz dogrultusunda okullarimiz var.Mesleki yönelimlerin tespit edilip, ögrencilerin ona göre yönlendirilmeli. 'yönlendirilmesi gerekirken aksine Önümüzde iki seçenek var; birer asker yetistiren okullarimiz var ya özgürlük isteyecegiz ve alacagiz ya da bizim. E tabi, hayatimizi iyi bir sekilde idam kitaplar,sinavlar içinde bogulacagiz. ettirmek için önümüzde duran en önemli Yaolmasi gerektigi gibi gençligimizigeri alacagiz seçenek üniversiteler. iste tüm bu saydiklarimiz ya da sistemin neferleri olup kaybolup bizi dershanelere yöneiten sebepler. Hükümet gidecegiz. Devlis özgürlügü seçti. Ve talep ettigi böyle söylemler verirken nasiloluyor da asil egitim sistemi için dövüsmeye, barikatlari bir barikatin kendisi oldugunu fark edemiyor? bir yikmaya devam edecek. Çünkü istatistikler son 6 yilda dershane sayisinin %90, dershaneye giden ögrenci Liseler Devlis'le Özgürlesecek!!! sayisinin da %85.1 oldugunu, bununla kalmayip Gürkan özelokullarin sayisinin%90.5 artma gösterdigini

,

i 980'den günümüze egitim sisteminin iflas

'

. '~ttigi, apolitik bir nesiin yetistigi, okullarin ,

iili

_

@ ~ers tln e

_u

_u

u

u

_ _u

_uu

u

_u

u

_u_

___

_uuu

u_ __u_u_

_u___u u_. u

u _u_. u_ __uu__ .u_

;


DEVRIMC/'ftrLISELILER

Onurlu :;\1üca~elemiz Yeni sinav sistemleri, notlar, SBS'ler, ÖSS'ler daha çocuk yasta bizi tercih yapmaya gelecegimiz konusunda kararlar vermeye zorluyor. En çaliskanlarimizi, olanaklari en fazla' olanlarimizi toplayip anadolu liselerini yerlestirenler, gelecek konusunda bizi aslinda tek tercihle yüz yüze birakiyor; meslek lisesi. çogunun gözünde dökülenlerin toplama yeri. Daha ortaokul siralarinda, rehberlikçilerin, ögretmenlerin gözümüzün içine bakip üniversite olmaz bir meslek kazan diye yönlendirdigi yer; meslek lisesi. Bu yüzden olsa gerek okullar bizim için daha agirdir. Dersler degil,uygulamalar agirdir.Meslek liseliögrenciler, yani gelecegi sekillendirecek isçiler, egitim sisteminde ve hatta üretimde daha fazla ezilen bir tabakayi olusturur. Siddet okullarimizda alenidir. Atölyeler, organize sanayi sitelerin.i. andirir. Ve hocalar tepemizdeki ustalardir. Ozgürlük ve adalet arayislari okul siralarinda hoca dayaklariyla törpülenir.Fasist çeteler,özellikle meslek liselerinde bizzat okul idareleri tarafindan örgütlenir. Ne ögretmen ne de ögrenci bilim dersleriyle ilgilenmez. Matemetik, fizik, tarih bizim için külfettir. Bize sadece uslu, yete~ekli, söz dinleyen kisiler nasilolur o ögretilir. Insan nasil sömürülür,insan sömürüye nasil katlanir, hakarete, siddete nasil boyun eger ve içi içini yerken nasil itiraz etmez, boyun eger bu ögretilir. Okul siralarinda onurumuz kirilir. Okul siralarinda kisiligimiz rencide edilir.Ye sosyal,toplumsal yasamin disinda sadece isle ugrasan adeta bir makina gibi çalisan insanlar oluruz. Bizden istenen budur. Elbette bir mantigi vardir. Egitim sanayiye ve topluma sadik usaklar yetistirir. Meslek liseleri dogrudan sanayiye ara eleman yetistirir. Ve sanayinin ihtiyaci neyse o ihtiyaca uygun bilgi ve kisilik verilmeye çalisilir. Sanayinin ihtiyaci s~ssiz, uslu, boyun egmis,

.iJ .

karsiligi ödenmez. Patronlarin beles is gücü kaynagidir meslek liseleri. Hele tekniik liselerin kendileri fabrikaya dönüsmüstür. Arabalar tamir edilir, mobilyalar yapilir ve bütün bu üretimler yok pahasina satilir.Ve biz emegimizin karsiligini hiç bir zaman alamayiz.Talep bile edemeyiz.Yari açik ceza evleri de bç;yle çalisir.. Mahkumlar üretir, cezaevi idaresi satar, mahkum avucunu yalar. Sinav sisteminin agirlasmasi ve üniversiteli issiz sayisinin artmasina bir de üretimde teknolojinin katkisinin fazlalasmasiyla yani CNC ve robot teknolojilerinin girmesiyle üretim daha fazla teknik bilgi ister hale gelmistir. Eskifabrikalarin vasifsizisçi çalistiran bant sistemlerigünümüzün '!Iodern üretiminde yetersiz kalmaktadir. Uretimdeki bu gelisme meslek lisesi egitiminin. içerigi ve amacinda da degismeye yol açmistir. Geçmiste sanayiye ara eleman yetistire!? meslek liseleri artik sanayiye siradan eleman yetistirmeye baslamistir. Diyebiliriz ki günümüzün teknolojisi "her isi yaparim abi" modundaki vasifsiz isçiye yasam alani tanimamaktadir. Bu noktada geçmiste bir kazanim olarak görülen meslek lisesi egitimi ise girebilmek için zorunlu bir hale gelmis ve meslek liseliler siradan isçiler haline dönüsmüstür. Bu durum KOÇ, Sabanci, BMC gibi büyük holdinglerin meslek liselerine olan ilgisini de açiklamaktadir. Fabrikalarina isçi yetistiren okuldur; meslek lisesi ayni zamanda sistemin en korktugu yerlerdir. Çünkü biz. örgütlenirsek, biz bas kaldirirsak bilirler ki isçiler örgütlenir, isçiler baskaldirir. Ve biz DevLis'le beraber örgütlenmeye basladigimiz anda atölyelerde ve siniflarda hayatin nabzi baska sekilde atmaya baslar. Meslek liselerinde örgütlenmek bu yüzden çok ciddi görevdir. Çünkü meslek liseliler en çok ezilen ve kaybedecek seyi en az olanlardir. Marx isçiler

kölelesmis isçilerdir. Is yerinin disiplinine kayitsiz

için "zincirlerinden

uyan,isle ev disinda baska hiç bir faliyeti olmay'an, düsünmeyen, sorgulamayan insanlar ister. Isçi sadece çalismalidir. O siradan bir köledir. Okur11ak,sosyal faliyetlerle ugrasmak zenginin isidir. Isçi patronun emirlerine kayitsiz uymalidir. Sendikali olmamalidir. Mücadele etmemelidir. Bütün bu kimlik,meslek lisesi siralarinda ve atölyelerde kafamiza vura vura ögretilmeye çalisilir. Bu yüzden meslek lisesi biraz farklidir. Sömürü, staj adi altinda en agir kosullarla yapllir.Yok pahasina çalisiriz. Her isi yapar hale getiriliriz. Emegimiz sömürülür,

seyleri yoktur" demistir. Biz bu günün ve gelecegin isçileri için de kiracak sadece zincirlerimiz var. Kazanç mi? Koca bir dünya... Biz staj adi altinda sömürülmek istemiyoruz. Atölyelerde insanca yasam kosullari saglansin istiyoruz. Hakkimizda verilen kararlarda biz de söz sahibi olup onlarla ayni masada olup gelecegimiz hakkinda kararlarimizi kendimizin verebilecegi bir sistem istiyoruz. Bunlar rüya degil,ütopya hiç degiL.Bizgijç olursak bunlarin hepsi gerçeklesir. OZAN

._'mmm---m--m---mmm

m--m--mmm--m

m

m

baska kaybedecek

hiçbir

mesle k lise s i@


iiiiii='!

DEVRIMC~SELILER

Bir dönem bir tarihe ancak bu kadar damga vurabilir. 68 bagrindan Avrupa'da baslayan ve bütün dünyayi etkisine alan gençlik hareketi bir çok toplumun tarihine ve hafizasina mücadele tohumlari,önderleri,örgütleri birakarak geçti. 68 kusagi adiylada bilinen kusak yani 68'in kavga günlerinin yetistirdigi gençlik

sonrasinda degisik ülkelerde sanat,edebiyat ve siyasetin önde gelen kadrolarini yaratirken ayni zamanda köklü gelenekler ve örgütlerde miras birakti. Dev-Genç 68'in Türkiye'deki en somut ifadesidir:Günün siyasi örgütü TiP(Türkiye isçi Partisi)'in üniversitelerde sekil verdigi FKF(Fikir Kulüpleri Federasyonu) bünyesinde örgütlenen üniversite gençligiAvrupa Ögrenci Hareketinin

~

de rüzgariyla kisa sürede kitlesel ve militan bir kimlige kavustu.TiP'in brokratik örgütlenmesi ve kadrolari gençlik hareketinin dinamizmini ve radikalizmini tasiyamaz hale gelip ona engel teskil etmeye baslayinca gençlik hareketi hareketin içinden dogan önderlerini çikarip militanligini firenleyen brokratik frangalari kirip Dev-Genci kurdu. O Dev- . Genç hizla ülkedeki en ciddi örgütlenmelerden biri haline gelirken köylü mitinglerinden isçi direnislerine toplumsal muhalefetin her alaninda söz söyleyen bir örgütlenmeye dönüstü. Daha sonralari Ankara'da Mahir ÇayanlarTHKP\C yi Denizler istanbul'da THKO'yu örgütlediler.12 Eylül öncesine damgasini vuran ve bugün hala devrim mücadelesine önderlik etmeye çalisan siyasal örgütler bu kökenden beslendiler ve bugüne geldiler. Dev-Genç ÇikiSitibariyle üniversite gençligine yaslaniyordu.Ayni dönem lise gençliginin de politizi oldugu devrim mücadelesinde yerini aldigi bir momente tekabül ediyordu.DevUs bu süreçte kuruldu.Lisenin ve liseligençligin sorunlarini temel alan kitlesel gücünü liselerden alan ama mücadele çizgisini ilerlere tasiyan bir örgüt olarak sekillendi. Militan çizgisi ve yaratici karakteri kisa sürede onun kitlesellesmesini sagladi. Kesintisiz bir sekilde bu çizgi bu güne tasindi. Dev-Us 12 Mart askeri darbesinden sonra THKP\C'nin ve Kurtulus. hareketinin sekillenmesiyle birlikte ideolojik olarak Kurtulus hareketine daha yakin bir durusa geçti. Bu tercihte Kurtulusçular bir yandan THKP\C'nin militan özgücüne dayanan devrimci gelenegini sahiplenirken öte yandan ideolojik olarak isçi sinifi devrimini temel almalari Kemalizmle yaptiklari hesaplasma ve kürt sorununa yönelik cesur yaklasimlari etkili oldu. Hareketin kendisini bir gençlik hareketi olarak nitelememesi Dev-Usle düzeyli bir iliskinin kurulmasina sebep oldu. Devrimci hareketteki parçalanmanin ve gruplasmanin etkisiyle kismi bir dagilma yasanmis olsada Dev-Us hep bir kitle örgütü,liseli gençligin devrimci örgütü

------------------------------------------------------------------------------------------------------------------


l

mücedelesini yüceitirken biz geçmisten aldigimiz kararlilikla ve öz güvenle bu ideolojik saldirilara karsi gögüs germeye devam ediyoruz. Bu sebepten olsa gerek sagdan ve soldan meyve veren agaç misali elestiriliyor, taslaniyoruz. Lisenin dinamizmine ,asiligine ve coskusuna yaslanmis oldugumuz için örselenmiyor, büyüyoruz. Dost, düsman herkes bugün devlisi tartisiyorsa ülkü ocaklarinin sitelerinden, devrimci formlara adirniz aniliyorsa bu engellenemeyen büyümemizdendir. Biliyorlar ki Dev-Lis bir okuldur. Bu okuldan devrimciler mezun olur. Devrimin kadrolari Dev-Lis'in kavgasinda yetisir. olmaya devam etti. Anti fasist mücadelede ön saflarda yerini aldi.Bedel ödedi, bedel ödettirdi.TÖB-Der'in ünlü boykotlarinda DiSK'in direnislerin de hep ön saflardaydi. Dev-Lis bir okullu, kimilerinin çocuk gözüyle baktigi ,gençligin insiyatif aldigi,kavgaya girdigi ve hayatini sahiplendigi bir okullu. Liseligençljgin devrimci coskusunu saglam teorik tezlerle perçimlendigi bir okuldu. Necdet Adali gibi önemli kadrolari yetistiren bir okuldu. Rosa Luxemburg 'un ünlü sloganidir: "Vardik,Variz,Varolacagiz." Son birkaç yildir artan oranda toplumsal muhalefet içerisinde kendisini hissettiren, kitlesellesen, duyarliligi, eylemleriyle gündeme müdahale eden DevLis bu slogani sözden pratige geçiren bir gelenektir. Kesintisiz bir kavganin, soluksuz bir siirin devamidir. Gücümüzü 40 yillikgelenegimizi bu gelenegi olusturmus, olustururken de canini bedel vermis önderlerimizden aliriz. Mahir Çayanlardan, Zeki Erginbaylardan, Necdet Adalidan aliriz. Onlarin adinin yaRina Behzat Baykal'in,Aynur'un, Düzgün'ün adini yazdik. Yilmadik ne teorik netligimizden ne de tezlerimizden ne militan gelenegimizden ne de coskumuzdan bir adim bile sapmadik. Çiktigimiz günkü gibi kalmadik. Donuk ve mat bir hareket olmadik. Büyüdük ve gelistik. Pek çok devrimci hareket sovenizmin ve liberalizmin sularina yelken açarken ya da her iki ideolojik saldirinin altinda tezlerini ve

Bugün daha iddialiyiz. 68 bir kusaktl. Bugünün yazarlarini, gazetecilerini sanatçilarini, siyaset ve bilim insanlarini bagirindan çikardi. Pek çok ülkede,pek çok devrimci örgüt çikardi. DevLis bir kusak olacak. Önümüzdeki yillarin bu kadrolari bizden çikacak.Ne bir hayal ne bir ütopya;Çiril çiplak bir gerçeklik.Bütün sikintilarin ve imkansizliklarin ortasinda Mugla'dan Denizli'ye, Mersin'e,Adana'ya, izmir'den Amasya'ya, Kocaelin'den Bodrum'a Dikili'ye istanbul'a kadar lisenin oldugu her yerde Dev-Lis'in adi okunuyor. Gelecegin tarihini biz bugünden yaziyoruz. Bugünden gelecegi tarifiiyoruz. Kavga büyüyor. Filistin'de, Atina'da, Diyarbakir'da kavga büyüyor. isçiler yeniden kavga alanlarina dönüyor. Ezilenler basini kaldiriyor. Kavga büyüyorsa Dev-Lis büyüyor. Dev-Lis'in bayragi ve sloganlari duvarlari,varoslarin sokaklarini ve alanlari dolduruyor. Okul önlükleri ve üniformalariyla dünün çocuklari yeniden barikatlarda yerini aliyor. Ve bayraklarimiz direnigin oldugu her yerde dalgalaniyor. 40 yiloldu, sömürü sürüyor. Sömürüye karsi kav~ da sürüyor. Che'nin yolunda, Mahir'in Adali'nin yolunda Dev-Lis yürüyor. Ezilen halklarin ve isçi sinifinin kurtulus kavgasinda DeLis'in bayragi 40 yildir dalgalanmaya devam ediyor. Bu yüzden gururla haykiriyoruz; VARDiK, VARiz,

VAROLACAGIZ

!!!

~


DEVRIMC~/SELlLER

Sinav her ne kadar objektif oldugu için kullanilan bir yöntem olarak önümüze sürüisede, ülkemizde uygulanan haliyle haddini asmis bir eleme sistemidir. Egitim sisteminin gerici, baskici, tutarsiz, bombos beyinler yetistirme amaci tasiyan müfredatiyla karsimiza çikiyor daha okumayi ögrenir ögrenmez. Bu sistemin içinde ..iyi olana, hak edene.. veriliyor gelecegini <~ yaratabilme sansi, kötü olan ise zaten topluma bir kayip degildir, yapamamistir, basaramamistir, TEMBELDiR! iyi olanlarda toplumun genç ve dinamik beyinlerini olustururlar! Kim bu kötü olanlar? Yada bu sistemin içinde kötü olarak adlandirilanlar? Belki aralarinda bizlerden de vardir. Belki zorba egitim sisteminin sindirdigi, eritip bitirdigi kisi, belki de hayatini saatlere sigdirmak zorunda olmaktan bikan, bu dayatmanin ve baskinin zaten egitimde firsat esitligi olmayan ülkemizde adilolmadigini düsünendir.

-

.

-

ikinci bir soru; Neden hayatimiz belirli bir zaman diliminde çözmemiz gereken sorulara bagli?ilkokullarda seviye tespit sinavlari, parasiz yatililik ve bursluluk sinavlari basliyor Ilkögretimdeki SBS ler ilk turu olusturuyor. Sirada da ikinci turu olusturan ve bizleri de bekleyen, artik "son sansimiz" haline . getirilen Ögrenci seçme ve yerlestirme sinavi var. Üniversiteye girebilmekle is bitiyor mu? Zaten çocuklugumuzdan beri üstümüze gelen sinavlar sayesinde tanismis oldugumuz gelecek kaygisi pesimizi birakmiyor. Mezun olduktan sonra da is bulabilmek lazim. ÖSYM verilerine göre her yil ÖSS' ye yaklasik iki milyon ögrenci girmekte, bu sayinin sadece %20 ' si yerlesmekte, % 17' si issiz kalmakta. Anliyoruz ki eleme sistemlerinden ne kadar geçebilsek de gelecegimiz hala belirsiz, bu sinavlarinda birer kandirmaca oldugu da. Sinavlarin, itaat etmemizi isteyen bir sistemin içinde onurumuz olan düsüncelerimizi, tüm hayatimizi yok etmek için karsimizda duran, bizim için canavarlasmis bir araç oldugunu, sadece bir yigin iskelet sisteminden ibaret, vasifsiz,yoksun. boyun egmis bir toplum amaciyla hareket ettigini anliyoruz...

..

~~~

Urij~ !j

Hayati boyunca, sinavin çoktan seçmeli olmasi ve.~z zamanda çok soru çözmeyi gerektirmesi nedeniyle müfredat disi okumayi, baska baska sosyal etkinlikleri zaman kaybi olarak gören sistem kurbani kisilerin beyinlerinin ne kadar genç ve ne kadar dinamik oldugu da tartisilir. Çünkü sinavin promosyon olarak basimiza ördügü çoraplar yani uykusuzluk, dengesizlik, agresiflik, bosvermislik, depresyon, saygisizlik, huzursuzluk, sikilganlik, paranoya kimin için iyi, ne için yararli hangi akla mantiga uygun bilmiyoruz. insanciklarin artik bizim yerimize düsünüp gelecek günlerimizi karartmak için uyguladigi yöntemlerden biktik. Mücadele yolumuzda. lise siralarinda karsimiza çikan ilk engel de kaygilanmanin degilomuz. omuza haykirmanin zamani. At yarisi miyiz? Çocukluk ve gençlik yillarimizi daha fazla kaybetmek istiyor muyuz? Sarkilarimizla, türkülerimizle sokaklarda dolasmanin, sloganlarimizia alanlari doldurmanin. ayak seslerimizle dünyayi inletmenin zamani degil mi? Artik bu sinav sistemi içinde "olmak yada olmamak" demek istemiyoruz. Alternatifsiz kalmak. egemen güçlerin bizleri sürü gibi gütmesine izin vermek istemiyoruz. istenilenin aksine baris istiyoruz. kardeslik istiyoruz mücadele baskaldiri istiyoruz. yasamak, düsünmek, üretmek, bilmek istiyoruz. Ve hep birlikte ÖSS.ye inat ya,asin hayat diyoruz!

-

Dicle

-------------------_._._.-.-------_._--...--------...-------..---------.---------------------------------------.--


DEVRIMC~SELILER

~zilmek ~ '\ ,\

.,

;

Ezilmek; kelime olarak bir eylem belirttigi için ayni zamanda o eylemin baskasi tarafindan yapildini içerir.Yani,söz konusu sözcük iki karsit tarafi belirtmis olur. Dil bilgisibakimindan degil de içerik olarak baktigimizda da belirlenen bu ikitarafi güçJü ve güçsüz olarak siralayabiliriz. Elbetteki,isin güçlü ve güçsüz kismi insan evladinin her bir üyesinin algilamave kaniksama özelliklerinin farkli olmasindan ötürü degisebilir. Ancak;siz eger gözü gören, kulagi duyan ve az çokta kafasi çalisan bireyseniz bir ülkede emegi sömürülenlerin, haklari verilmeyenlerin, dili yasaklananlarin ezilen oldugunu ayirt edebilirsiniz. Ezilen dedigimiz kisima oldukça genis halk kesimlerinden örnekleme yapilip,bu gruba dahil edilebilir. Fakat; aslinda ezilenleri tanimlamak için ezeni belirmemiz onun disinda kalan tüm kesimleri ezilen yapacaktir zaten. Ülkemizde seçimler olup iktidar degissede,baki kalan sistemdir.Bu sistemin de adina artik birde bizzat sistemi yönetenler tarafindan bile "vahsi" lakabi takllabiliyor.Yahsi deyince adini hatirlamissinizdir: Kapitalizm! Bu vahsetinde adinin geldigi yer olan sermaye-kapital yönetiyor. Bu durumda biraz da kendi ülkemizin özgünlügüne bakmak zorundayiz. Yani, patronlar ezer,geriye kalan herkes ezilendir demek tam tanimlamaz ezilen siniflari. Çünkü o zaman bakanlari,fasist generalleri de ezilen diye sayabiliriz istemeden. Kapitalist Ülkenin ordusuda elbette vatani degil parayi koruyacaktir. Ama bu sekilde belirtmekte fayda var. iktidariyla, bürokrasisiyle, Bakanlar Kurulu'yla, YÖK'üyle, tanklariyla, coplariyla hepsi devlettir. Ve ezmenin bizim sözcügümüzdeki karsiligigenel olarak,sistemini yasatan-koruyan "devlet"tir.Ve ayni sekilde; ezilenler de isçisiyle, emekçisiyle, ögrencisiyle, kadiniyla, Türküyle, Kürdüyle, Ermenisiyle yani bütün sömürülenler de bizim lugatimizda "halk" olarak geçer. Ezmenin,sömürmenin ise birçok sekli olabilir. Bir isçiyi din-di I-irk ayrimi gözetmeksizin emegini sömürebilirler ya da bir Kürdü bu kez dil ve irk ayirt ederek sadece Türk olmadigi için ezebilirler.Devlet her zaman "ayrimci"da olmaz.Örnegin; Kürt bir isçiyifazla eziyet çektirmeden hem etnik kökeni ile hem de emegi ile sömürüp bir tasla iki kus vurabilir. Bazen de çok farkli bir sekilde ezilenleri birbirine kirdirip hiç elini bile kipirdatmaz.

Mesela bir issizin hlilli duygularini körükleyip, kendi dilini konusmayan insanlarin üzerine pompali tüfekle saldiriabilir. Yazinin basinda belirttigimiz kim güçlü kim güçsüz degisir kismina geldik. Ezilen bilinir ki güçsüzdür,güçlü olan ezilmezdi. Ezen de fiili gerçeklestiren özne oldugu için güçlüdür ve güçlü olmasa onc;:akitleyi ezemezdi. Ama biz bu çarka çomak sokuyoruz iste ve gücükuvveti-iradeyi bizi ayakta tuttugu düsünülmesi istenen devlete degil, bizi gerçekten ayakta tutan güç veren halka yakistiriyoruz. Ezmek ne kadar bize yani halka yakismasa da güç ve irade de o kadar halka yakisir. Eziliyor olusumuzun farkinda olmamiz güçsüzlügümüzden degil, bunu durdurabilecek gücün yine bizde olusundandir.Bu güç;yumruklari simsiki havaya kalkmis emekçilerin kollarinda, panzerlerin karsisina korkmadan dikilen Devlisli çocuklarin ayni çiplak elleriyle yaptiklari zafer isaretlerinde,bedeni ve emegi sorgusuz sömürülen kadinlarin feryatlarinda ve ogullarini, kizlarini ölüme göndermek istemeyip "baris" diye haykiran analarin seslerinde birikiyor. Ezilenlerin harladigi alev gün gün büyüyor ve ezenlere diyor ki: BU ATES sizi YAKAR Yasayabilmek, güzel kokulu çiçekler gibi birilerini mutlu ederek... Yasayabilmek, gökyüzü kadar kararli, derin ve serin Yasayabilmek, sevmek gibi titreyerek Yasayabilmek,bir kisrak gibi doludizgin gidip geri dönebilmek... Usul usul esen bir sonbahar rüzgari gibi ipince geçebilmek bir cografyadan Yasayabilmek, insan gibi,insanca Ve en sonunda ö/ebilmek Özgürce ve ezilmeyerek...

,o', ~ 'iNo.,' o,' '! \ 4,

,

,'.

'... ,,',~ t',

"

",,' "._.

o

,"

"

"

kürsü .


~ilisLin Filistinde yaptiklari ~atliamlari tüm dünyanin eli kolu bagli(!) izledigi israil kimdir, nasilortaya Çikmistir?Theodor Herzl kimdir? Siyonizm nedir? Niçin sürekli Fi!istin ile ugrasan bir cani konumundadir israil? Bu sorular bugünkü katliam in tarihini arastirirken tek tek karsimiza çikiyor. Biz de söyle bir bakalim bu tarihe ve anlayalim bu sorularin yanitlarinl..Alfred Dreyfus'u pek çogumuz biliriz, ülkesi Fransa'nin askeri siralrini Almanlara verip hainlik yaptigi iddia edilen Yahudi yüzbasi Dreyfus. Davasindan 12 yil sonra suçsuzlugu kabul edilse de kabul edilesiye dek zaten varligini fazlasiyla hissettiren antisemitizmi (Yahudi düsmanligi) havada görülüp, dokunulacak kadar artirmistir. i 9-22 Araiiik i 894'deki davayi izleyen Theodor Herz adli Yahudi bu durumdan çok etkilenip Der Judenstaat'i (Yahudi Devleti) yazmistir. Bu kitap siyonizmin manifestosu olarak kabul edilir. Herzl bu kitabi yayinladigi sirada tüm Avrupa'da hatta dünyada bir antisemitizm ve asimilasyon politikasi vardi. O kadar ki Herzl bile zamaninda Haskala(Yahudi aydinlanmasi) yanlisiydi. Haskala;Yahudilerin dinsel ve kültürel asiriliklarinin giderilip, diger kültürler içinde eritilmesini savunurdu. Ancak sonralari Yahudilere yapilan haksizliklarin asimilasyonla degil, kendi devletlerini kurmakla giderilebilecegi fikri dogdu. Yüzyillardir ezilen, sürülen, dislanan Yahudi halki uyanmaya baslamisti. Bu fikrin adi Siyonizmdi ve Yahudilerin Kudüs özlemini yansitiyordu.o zamanlar kendilerine yapilanin aynisini baskalarina yapacaklari nereden bilinebilirdi ki? Filistin adinin nereden geldigini anlatmak pek çok kisinin .. kafasinda bir netlik olusturacaktir. Bu ad M.O 12.yy'da, bölgeye Ege adalarindan gelen Filistiiler kavmir:iin adindan gelir. Bölgeye onlardan sonra geleri israilogullariyla hiç anlasamayan Filistiiler . adindan... Siyonizmin tüm Yahudilerin görüsü oldug!-l fikri yanlistir.Pek çok tepki gelmistir bu fikre. Ilki, bu durumun bosuna düsman kazanmaktan baska ise }!lramayacagini öne süren haskala yanlilarindandi. Ikincisi ise; siyonizmi seküler oldugu için hakaret sayan din büyükleriydi. Sonra bazi din büyüklerinin fikirleri yumusadi da bu fikri kabul ettiler. Böylece siyonizm hem seküler hem dini bir kimlik kazandi. Siyonistler kendi içlerindeki sorunlaru böylece bir düzene soktuktan sonra toprak edinme emelleri için çalismaya koyuldular. Filistin olur da Osamnli hesaba katilmaz mi? Herzl de 1896-1902 arasinda 2.Abdülhamit engelini asmayi çok denese de diplomatik alanda amcina asla ulasamamistir. Hatta 2.Abdülhamit'e yaptigi tekliflerden birinde tam 5 milyon altin teklif etmistir ki bu miktar Osmanli'nin tüm dis borçlarini kapatmaya yetecek kadar b_üyükbir miktardir! 2.Abdülhamit ise bu

i

i r

4

@

n c el

_____

____

teklife karsilik kanla alinan topraklarin altinla satilamayacagina dair su ünlü yaniti vermistir. Ayni anda Sina Yarimadasi için Britanya ile de görüsmeler yapan Siyonistler, Fransa tehdidi yüzünden bu amacina ulasamamislardir; ancak Britanya onlara su an Kenya'nin bulundugu yerde olan Uganda'yi önermistir. Herzl kabul etse de sonra halefi olacak olan Dr. Chaim Weizmann reddetmistir. Zaten ertesi yil da olumsuz bir rapor gelmistir inceleme heyetinden. 1904'te Herzl ölünce bu konu tamamen kapanmistir ancak siyonistleri ikiye bölen bir konu olarak kapanmistir. Sosyalist Siyonistler -ki bu akimin öncülerinden Moses Hess'in, Marx'i Engels'le tanistirdigi ve Marx'i MAson yaptigi iddialari vardir-ve israil Zangwill'in te"1sil ettigi iskan Teskilati, nerede olrsa olsun bir israil devleti istiyorlardi. Oysa Weizmann, Britanya ile yakin iliskiler kurup gözlerini Filisitin'e dikmistL ~a.manla yeterince nüfus kazanan Siyonistler, Ingiltere hükümetine muhtira gönderecek cesareti bile kazanmislardir. Tabi bu yalnizca bir iddiadir ancak bu iddiadan kisa süre sonra Balfour Deklerasyonu ortaya çikmistir. 2 Kasim 1917'de Lloyd George kabinesinin disisleri bakani Balfour'un Britanya Parlemantosu'nun Yahudi üyesi Rothschild'e gönderdigi tarihi mektupta;Yahudilerin Filistinde yurt kurmasi, Filistindeki Yahudi olmayan halkalarin sivil ve dini haklari ile Yahudilerin haklarina ve politik statülerine zarar gelmeyecegi, bunlarin siyonist organizasyona bildirilmesinden sözediliyordu. Filistin ile ilgisi olmayan Britanya'nin, kimlerin temsil ettigi meçhul siyonist organizasyona böyle bir mektup göndermesi ilginçtir; ancak bu mektupta Araplarin sivil-dini haklarina karsilik . Yahudilerin politik haklarindan sözedilmesi çok daha ilginçtir ve bir ilginçlik daha, bu mektuptan kisa süre sonra Kudüs Britanya'nin eline geçmistir! Balfour Deklarasyonunun yapildigina dair pek çok iddia vardir. Bun.lardan biri Sykes-Picot Anlasmasiyla ilgilidir.ingilizlerin bu deklerasyonu; Sykes-Picot'da elden kaçirdiklari Filistin'in ve kaybettikleri nüfuzlarinin telafisi olarak imzaladiklarini iddia edenler vardir. Bir diger iddia da Britanya'nin, dünyada büyük nüfuz sahibi Yahudiler'i savas sirasinda yanina çekmek istedigini savunur. Çünkü i. Dünya Savasi sirasinda; ingilizler'e göre,Yahudiler ,Alman yanlisi ve Rus düsmaniydilar. Bu durum Ingiltere'nin hiç isine gelmeyeceginden Yahudiler'i yanina çekmeliydLBu görüsü iddia edenler yine savunur ki BAlfour Deklerasyonu,Yahudiler'i Avrupa'dan atma amçlari güden antisemitik bir deklerasyondur; çünkü Yahudiler'in dünyayi kendi çikarlarina uygun

_.__.___________________

;___.. _._____________________

______


DEVRIMC1trLISELILER yönetme ülküleri vardir. Yukarida Herzl'in Osmanlidaki emellerini gerçeklestirirken diplomatik yollarda basarili olmadigina deginmistik. Yine yapilan iddialara göre O da padisaha muhalif gruplari des~ekleyip diplomasi disi bir yöntem uygulamistir. Ittihatçilar arasinda "Osmanli Büyük Dogusu" adinda bir siyonist örgüt vardir ve basinda da Talat Pasa. Siyonizmi benimsetmek içn de Emanual Karosso, Nissim Russan, Nissim Mazliyah gibi Yahudi mebuslar görevlidir. Osmanli meclisinde az da olsa görüsülen siyonizm gibi konular Müzlüman ve Yahudi mebuslari birbirine düsürmüstür; ancakTalat Pasa,Yahudiler'in Hicaz disinda istedikleri Osmanli topragini satin alabileceklerini söyleyip savunma yapmistir! En sonunda savas bitmistir bitmesine de arkasinda 'manda idaresi' fikrini birakmistir. Bu manda fikriyle i 923'te Filistinde kurulan Britanya mandasi ise israil devletine giden yolda kilometre tasi denebilecek bir konumdadir zira bir bakmisiz Balfour Deklarasyonu daha muglak ifadelerle de olsa manda anlasmasina dahil ediliverilmis! Anlasmanin içerigi hakkinda bilgi vermek içn birkaç maddeyi örnek göstermeliyiz.Anlasmaya göre; Filistindeki vatandaslarin vatandaslik ve dinsel haklari irk ve cins gözetilmeden korunacakti, Siyonist Organizasyon yönetimi kontrol edip ülkenin gelisiminde yer alan, ona yardimci olan kamusal bir yapiydi, Filistintopraklari bölünemezdi, nüfusun diger bölümlerinin haklari g~zetilerek Yahudi göçünün önü açiliyordu. Onceleri Yahudi göçü belli kotalarla sinirlanirken zamanla Avrupadaki antisemitizmin güçlenmesiyle bu kotalar unutuldu ve Yahudi göçü giderek artti. Yahudilerle bu duruma tepkili Araplar bu saatten sonra sürekli birbirlerini yediler! 1929 Hebron Olaylari ve 1936 Genel Grevi gibi olaylarda yüzlerce insan öldü! Yahudilerin daha iyi islerde çalisip fazla para kazanmasi, buna bagli olarak daha rahat yasamalari, kültürel ve egitimli olmalari gibi seyler Araplarla aralarindaki sosyal uçurumu derinlestirdikçe derinlestiriyordu! Her iki taraf için de diger taraf 'öteki' haline gelmisti. En sonunda.manda hükümeti yönetim yapamaz hale geldi ve Ingiltere tarafindan bir komisyon gönderildi bölgeye. Peel Komisyonu denen komisyon bölgeyi incelexip bir rapor hazirladi. Raporda; Filistin,Arap ve israil devletleri arasinda bölüsülmüs, azinliklarin korunmasi güvence altina alinmis, bireysel göçler ve vatandaslik haklari konusunda tanimlamalar yapilmis, Kudüs'e uluslararasi özel bir statüg verilmis, Filistin'in ekonomik olarak birlestirilmesi için uluslarüstü çabalardan sözedilmistir. Komisyon, kutsal bölgelrin tarafsiz birakilip diger bölgelerin iki halk arasinda bölüsülmesini istemisti amaAraplar uzun tartisma.lardan sonra plani reddetti. Bu arada çatisma büyük siddetle devam ediyordu. En sonunda hem Arap hem Siyonist liderler hapsedildi, üç bine yakin Arap direnisçi öldürüldü, Kudüs müftüsü yurt disina kaçti ve alinan tedbirler

.

f"u-

n _u

nu_

_u _ nn

_.u_

n _ un_

_n

n _..

sonucu Yahudi göçü hayli azaldi. 2. Dünya Savasi'ndan sonra Filistin'e Yahudi göçüyJe ilgli kotalar kaldirildi ve isin içinden çikamayan Ingiltere ise Birlesmis Milletler'i dahil etti. Kudüs'ü tarafsiz birakip bölgeyi bölüstüren bir baska karar daha atildi ortaya. Araplar'in karsi çikmasiysa hiçbir sey degistirmeye yetmemisti.ABD bazi diplomasi disi yöntemlerle o, karsi oy veren ülkelerin olumlu

oy verm~sine yol açmistir! sonunda 14 Mayis i 948'de ~srail Devlet'i ilan edildi.Araplarla savasi kazanan israil, BM tarafindan kendisine verilen topraklarla da yetinmeyip Araplarin topraklarinin bir kismini isgal etmislerdir. Bu tarihten sonra Balfour Deklarasyonu gibi önceden yapilan. anlasmalarin geçersiz sayilmasi gerekirken israil isine gelen maddeleri uygulayip isne gelmeyenleri uygulamamis, uygulatmamistir. Hos,lsrail gibi bir devletten baska bir eylem beklemek fazla saflik olurdu! Yasanan her seye ragmen raplar direnisi asla birakmadilar. i964'te yapilan A~p Zirvesi'nde tohumlari atilan Filistin Kurtulus Orgütü, Filistindeki ol~ylari dünyaya duyutmustur. Zamanla; Arap Birligi, Islam Konferansi Orgütü ve BM tarafindan Filistin'in mesru temsilcisi olarak bile taninmistir. 1970'd~ki Kanli Eylülolarak anilan savastan sonra FKO için isler terse döndü. Bir gün bakmisiz seküler FKÖ'nün yerini, cihad anlayisina sahip bir örgüt aldi. O örgüt Misirli "Müslüman ~ardesler" örgütünden dogan "Filistindeki Islami Direnis Hareketi" yani HAMAS'tl.5 Ocak 2006'da seçimi kazanip ülkenin basina geçen HAMAS ayni yil tavrini yumusatip yalnizca isgal edilen topraklarini istediklerini duyurdu ve EI !<aide'nin cihad önerisini kabul etmedi.Filistin-lsrail çatismasinda günümüze dek gelindi böylece. Ancak unutulmamalidir ki tarih boyunca haksiz uygulamalara karsi çikan pek çok Yahudi olmustur; kendilerine yapilan zulümleri baskalarina yapmayi reddeden ve buna siddetle muhalefet eden yahudiler... Tüm Yahudiler'i Siyonist damgasiyla karalayip sovenizm tuzagina düsmemeliyiz!! ! DENiz

.gü n ce L@


DEVRIMC~SELlLER

~hale5Lina Hristiyanlarin,Müslümanlarin ve Yahudilerin sahip olmak için bin yili askin süresir savastigi,ugrunda milyonlarca insanin öldügü "Kutsal Topraklar": Filistin! Kutsalolan nedir? Cami mi, kilise mi, sinagog mu? Süleyma'nin Tapinagi ya da Kudüs mÜ? Hiç biri degiL.Kutsalolan bir çocugundogan günesi görebilmesidir...Filistin de binlerce insan öldü, hala da ölüyor. Olenlerin çogunda kefen yerine kundak var. Akan kanlardan mi yoksa halklarin öfkesinden mi

güçlenmesine neden oldu. Kurulacak devletin yeri ise Filistinolucakti. Kapitalizm silah üretir, mermi üretir, bomba üretir, Elbette bunlarin tüketimi için uygun ortami da razirlayacaktir. Bu nedenle Filistindeki savas, israil ve Filistin halklari arasindaki bir savas degildir. Emperyalizm ve dünya halklari arasinda olan bir savastir. Düsman, yahudi hal~i degil emperyalizm, fasizm, siyonizmdir. israil Devleti Gazze'yi vuruyor. Dünya devletleri ise izlemekle

bilinmez Gazze üzerine

,-, kendini savundugunu,

Bugün Filistin halkina yapilanlar yillar önce

.~~ ' . ..".

.

yutlarindan atildilar, yasayacak yer bulamadilar...

c el

____

.'. ____

..

.

.

____.

\ israil askerleri Tür~iye'de

YASASiN OZGUR FILIsTIN HALKi!

amaçlayan milliyetçi yahudi hareketinin n

~

..

Yahudi devleti kurmak ve onu desteklemeyi "

.

gizlice israil Devletine ve ~atliamina destek veriyor.

egitiliyor. Savasan askerler.ine yiyecekisrail ve cephane incirlik üssünden gönderiliyor. Buna ragmen Türkiye Cumhuriyeti Basbakani. Dünya K~muoyunun karsisina geçip müttefiki israil için "israil katildir, çocuklari öldürüyor" diyor. Kendisi ise Basbakani oldugu ülkenin kolluk güçlerini, ülkede yasayan Kürt halki üzerine yönlendirip, onlara "Kadin,çocuk der11eyin;güvenligi saglayin" emrini veriyor. Israile katil diyen Basbakan, "terörist" oldugu gerekçesiyle devletin kolluk güçleri tarafindan babasinin gözleri önünde vurulan 12 yasindaki Ugur Kaymaz'in ve daha nice Ugurlarin katilinin kim oldugunu unutuyor. Bizler dünyanin neresinde ezilen bir halk varsa oraliyiz. Almanya'da Türk, :rürkiye'de Kürt ve Ermeni, Britanya'da Irlandaliyiz. Ve bugün Filistinliyiz! Filistin halki tasla karsilik veriyor topraklarini isgal edilen emperyalist güçlere. Gazze'de, umudu olan son Filistinliyere düsen e kadar intifada sürecek. Ellerim veremem sizleri Gazze'ye.Çünkü her yer Gazze. Her yerde, Dünya halklarinin sömürülmesini kendine hak olarak gören katillere karsi mücadele ediliyor, Gazze'ye yüregimi gönderiyorum. Emperyalizme attigin her tas tasim, direnirken düsenler yoldasimdir! Topraklarimizi isgal edebilirler, evlerimizi hatta hayatlarimizi alabillirler ama özgürlügümüzü alamazlar yoldas! '

Süleyma'nin Tapinagi, Roma tarafindan yer.le bir edildikten sonra Roma Imparatorlugunun çesitli bölgelerine göç etmek zorunda kaldilar. Roma'nin Hristiyanligi kabulünden sonra ise Yahudiler içi.ndurum daha kötüye gitti. Hristiyanlar isa'yi öldürdügü ya da öldürttügü inanci yüzünden Yahudileri asla sevmediler. Daha sonra ise antisemitizm adi verilen yahudi düsmanligi büyüdü ve yayildi. 1348-1351 arasinda Avrupanin üçte birini yok eden büyük veba salgini sirasinda yahudiler "günah keçisi" ilan edildi ve Dogu Avrupaya sürüldüler. Venedik'te getto denilen,duvarlarla çevrili mahallelerde yasamaya mahkum edildiler. 1939 yilindaAlmanya'da yasayan 937 yahudi mallarina el konularak bir gemiye bindiriidi. Evlerinden atilmis olan bu yahudiler i ay boyunca denizde dolastilar fakat hiçbir ülke bu yahudileri kabul etmek istemedi. Sonunda tekrar Avrupa'ya kabul edildiler. Kisa bir süre sonra 2.Dünya Savasi patlak verdi ve bu yolcular da Nazi postallari altinda ezilen Avrupadaki diger Yahudilerin kaderini paylasti 2. Dünya Savasi sirasinda Naziler 6 milyon Yahudiyi soykirima ugratti. Yahudiler, Avrupadaki antisemitizm akiminin asla bitmeyecegini; tek kurtulusun bir Yahudi devleti kurmak oldugunu kabul ettiler. Buda siyonizm yani; milli unsurlardan olusan bir

~

. D.,

i

hakli

OldUgunu söylüyor. Amerika açikca, Türkiye Cumhuriyeti ise her .zaman oldugu gibi

~"'

Yahudilere yapildi. Hayatin ironisine bakin ki geçmisin kurbanlari bugünün celladi."'': Yahudiler tarih boyunca

.

yetiniyor.Avrupa Birligiisrailin

.

Günes kizil doguyor.

DOGUS

_______

____

______

___________

____.


DEVRIMC~SELlLER

...

i

i 1

Yil i 929'un Ekim'i ve günlerden Persembe (29 Ekim). Tarihe "Kara Persembe" olarak geçen günün özel bir önemi vardir. Bu sonu 2. Paylasim Savasina kadar yikici olan ve bu süreç içerisinde insanliga düsman ideolojilerin ortaya çikmasina kadar uzanan beraberinde, açlik, sefalet getiren 1929 dünya ekonomik bunalimidir. Su günlerde TV'de sikça karsimiza çikan kriz sanki birkaç yil için geçerli olup sonuçlari dünya savasina neden olmamis gibi lanse ediliyor. Oysa bu kriz ortalama yirmi yil kadar sürmüstü. Ve zaman içerisinde daha da yikici olmustu. Dünyada kriz sürerken açlik, sefalet, yoksulluk, kitleselolarak isten çikarmalar ardi ardina devam etmisti. Kapitalist ekonomi artik bunalima girmisti.Ve giderek yataga bagimli bir hasta haline gelmekteydi. Bu hastaligin bir tedavi yöntemi vardi o da; SAVAS. insanlik; tarihinin gördügü en pahali,en kanli,en yikici, en acimasiz savasa tanik olacakti ve süreç sunu gösteriyordu ki 2. Paylasim Savasi kapidaydi. Savas öncesinde birçok ülkede kriz karsiti ve hükümeti devirmek adina kitlesel eylemler düzenlenmekteydi. Bunlar devrimci bir özellik gösteriyordu.Ancak kitleler arasi iletisimin zayif ve etkilesimin güçiq olmamasi sebebiyle, bu devrimci hareketler Ispanya, Franko veAlmanya'da Hitler tarafindan fasist ideoloji çerçevesi içerisinde bastirilmis ve milyonlarca devrimci ve masum insan öldürülmüstür. Devrimci hareket burada yenilmis ve o sanli kizil bayragin üzerine siyah çalinip, yerini kahverengiye yani fasizmin rengine,fasizmin baskici,ölümcül,katil ideolojisine birakmistir. Sunu da ifade etmeliyim ki kriz yillarinda ve 2. Dünya Savasi sirasinda yüz milyonu askin insan öldürülmüs, katlediimistir. Biz devrimciler 60 yil önce treni kaçirdik ya da bizden kaçirdllar.Yil 2008 yine bir ekonomik kriz ve yine açlik, sefalet, isçi çikarmalari ve bölgesel savaslar... Biz bu sefer treni kaçirmayacagiz. Kapitalizm yine bunalima girdi ve giderek yataga düsecek gibi görünüyor. En saygin yatirim sirketleri, bankalar, sanayi sektörü ve otomotiv sektörlerinde pespese isten çikarmalar ya da kapilarina kilit vurmalar basladi. Dünyanin en büyük ekonomisine sahip ülkeleri durgunluga girdi.AI,!!an ekonomisi büyük bir durgunluk yasiyor, irlanda zaten batti. Yasadigimiz krizi sadece Amerikan ekonomisinin bozulmasina yorumlayanlar var. Üstelik çogu kendine solcu diyen kisiler. Bu sadece Amerikan krizi degildir.Bu kriz üretim krizidir. Bati bloklu emperyalistler dogu bloklu ülkelerin yikilmasiyla birlikte mutlak gücün kapitalizm oldugunu düsünerek çilginca'

üretmislerdir.Krizle birlikte halklarin alim gücü düsmüstür. Üretilen medlar elde kalinca bankalardan çekilen krediler ödenemez hale gelmistir. Bu da kapitalist ekonominin çöküs evresini hizlandirmaktadir. Bununla birlikte bankalar batiyor. (!!!) Daha önce de bahsettigimiz gibi bu kriz sadece finansal alanda degildir, diger bütün sektörleri etkilemektedir; otomotiv, insaat, agir sanayi ve niceleri de bu krizden nasibini almaktadir. isçi çikarmalari çoktan basladi bile. Milyonlarca insan evsiz, issiz, aç kalacak. Bu krizi sadece emperyalistler ve tekeller üzerinden degerlendirmek yanlis olur. Batililarin 3. dünya ülkesi ya da az gelismis dedigi ülkelerde ve tekellere bagli olan sanayi sirketlerinin krizden kurtulma sansi yok denecek kadar az azdir.(Kapitalistler ülkeleri gelismislik düzeyine göre slniflandirirlar.Yani kisi basina düsen gayri safi milli hasilaya gQre düzenlerler.japonya'nin gayri safi milli hasilasi 45.000 dolar seviyesinde, ayni sekilde 3. dünya ülkesi(!) Kuveyt'in seviyesi de japonya'ya yakindir. O zaman ya Kuveyt gelismis ülke ya da japonya geri kalmis ülkedir. Açikça söyleyebiliriz ki kapitalizm burada saçmalamistir. Tamamen akildisidir.(!!!) Bir de krizin Türkiye üzerindeki etkilerine gelelim."Hamdolsun bizim ekonomimiz saglam, kriz bizi teget geçecek" diyen bir hükümetten ve devletten bahsediyoruz. Bunu söyleyen kisi ya da kisilerin unuttugu ya da yokmus gibi davranmaya çalistigi birsey var o da ekonominin batililara bagli-oldugu...Yasanan krizi 2002'de yasanan krizle birlestiren bir üslup takiniyorlar. Farketmemezlikten geldikleri bir konu da krizin dünya çapinda oldugu ve bütün dünyayi etkisi altina aldigidir. Ülkenin en gelismis sanayi kentlerinde .pespese fa~rikalar batiyor. Bursa'da, Kocaeli'de, istanbul'da, izmir'de fabrikalar ya batiyor ya da hiç bir sosyal güvencesi olmadan çalismaya yani taseronlasmaya maruz birakiliyor emekçi halklar. Sanayi can çekisiyor,son üç ayda isten çikartilanlarin sayisi 450.000'i buldu. Niye? Sadece patronlar kazansin diye... En basta söyledigim gibi biz bu sefer treni kaçirmayacagiz. Bizlere düsen görevler; alanimiz olan liselerde ve emekçi halk arasinda durusumuzu saglamlastirmaktir. Biz biliyoruz ki kurtulus isçi sinifiyla birlesmekten geçer.

KAHROLSUN HASAN

PATRONLAR!!!

e.

kriz.


DEVRIMC~/SELILER

~unu

Anla-cmall5iniz...

..._._._----_._._----------_._._---------------------------------------------------_._._._-_....-.-


~ara.s.

~aLliami

70'li yillar ezilen katmanlarin, hak alma ve sinif bilincinin olusmasi bakimindan önemli mesafeleri kat ettigi yillar olmustur. Ezilen milyonlar, tohumlari atilmaya baslanmis olan devrimci ve komünist partilerin öncülügünde ayaga kalkmistir. 1

Kurulan devrimci ve komünist hareketlerle biriikte gelisen halk muhalefeti karsisinda oligarsik devlet 12 Mart cuntasi'ni gerçeklestirmis, bu darbenin ardindan kismi ekonomik istikrar giderek 75-76 larda yerini istikrarsizliga birakmistir.

i

i

Maras'ta 78 yilinda gerçeklestirilen katliam sistemin ekonomik, siyasi kosullarindan bagimsiz ele alinamayacagi gibi, isçi sinifinin ekonomikdemokratik mücadelesinin boyutlanmasi, devrimci örgütlerin kitlesellesmesi, sivil fasist teröre karsi devrimci siddetle karsilik verilmesi ayrica MHP'nin ve diger burjuva partilerin teshiri ve gerilemesinden de bagimsiz degildir. 19 Aralik 1978 günü katliamda piyon olarak kullanilan azili halk düsmani Ökkes Sendiller -daha sonra adeta ödüllendirilerek milletvekili seçilip,burada insan haklari komisyonu üyeligine içinde görevlendirilmistir- tarafindan Çiçek sinemasina tahrip gücü düsük bomba atildi. Çiçek sinemasi'nda o dönem "Günes Ne Zaman Dogacak" adli anti-komünist film gericiler tarafindan izlenmekteydi. Sinemayi solcularin bombaladigi propagandasini yapilarak camiierin de bombalanmaya baslandigi söylenerek önceden hazirladiklari katliam provalarinin startini vermis oldular.

i i

i ~

20 Aralik'ta sol potansiyelin ve Alevilerin yogunlukta oldugu Akin Kiraathanesi sivil fasistler tarafindan bombalandi. 21 Aralik'ta solcu ögretmenlerden Haci Çolak ve Muzaffer Yüzbasioglu tabancayla vurularak katlediidi. 22Aralik'ta sivilve resmi fasistler ögretmenlerin cenazesine katilan kitleye saldirdl.Birçok

- ---

--- -- -- --- -- --- -. -- --- -- -- -- --- --- -- --- --- -

devrimci demokrat ve alevi insan bu cenaze töreninde katledilerek sehrin merkezindeki devrimci demokrat ve Alevilere ait isyerleri yakilip

yikildi.

23 Aralik günü kendisini o dönem halkin umudu olarak lanse eden oligarsik Ecevit hükümeti kentte sikiyönetim ilan ederek sokaga çikmama yasagini getirdi. 24 Aralik günü ise CIA güdümlü kontr-gerilla elemanlari, asker ve sivil fasistler, önceden tespit edilen devrimci,demokrat ve alevilerin bulundugu evlere satirlarla, silahlarla, biçaklarla baskin düzenleyerek onlarca insani katletti. Bu halk düsmani fasistler vahsetlerinde sinir .

tanimayarak, çocuklari agaçlara çivileyip, banyoda satirlarla insanlarin basini gövdesinden ayirm iS,hamile kadinlari karnini deserek dogmaii iis bebelerini satirla dograyarak, analarin ve kadinlarin ölmüs bedenlerine tecavüz etti. Hükümet katliamin sinifsal niteligini gizleyerek bunu Alevi-Sünni çatismasi olarak göstermistir.

--- --- --- - -- --- --- -- ---- -.--- --- --- -- -- -- --- --- La

ri

li L e n

8

J


Dev-Us iddiali bir kimlik. Daha bastan kendini koyus tarziyla lisede yürütülen mücadeleyi devrim mücadelesine baglayan bir kimlik. Devrimcilik, üstünde yasadigimiz cografyada komünist kavraminin yerini dolduran bir kimlik. Deniz Gezmis, Mahir çayan, ibrahim Kaypakkaya, Adali, Enginbay,yüzlerce devrimci lider düzene karsi devrim ve sosyalizm mücadelesinde kendilerini bu sifatla tarifiediler. Bu yüzden devrimcilik düzene karsi kapitalizme karsi, yeni bir dünya kurmak için isçi sinifinin ve ezilen halklarin kurtulusu kavgasinin adidir. Yani, tasimasi zor bir kimliktir devrimcilik. Dünyada ve ülkede binlerce insanin yasami ugruna yürüttükleri mücadelelerle bezenmis, düzene ve sisteme karsi insanligin binlerce yilliktarih süzgecinden süzülerek gelen bilgilerle donanmis, onurlu ve kararli bir durusun adidir devrimcilik. Altinin saglam doldurulmasi gereken bir kimliktir. Devrim, verili düzenin, yani kapitalizmin yikilarak yerine yeni bir dünyanin, ezme ve ezilme iliskilerinin son buldugu bir dünyanin insani, insanca yasayabildigi bir dünyanin insa edilmesi sürecidir. Devrim, bastan bir yikma eylemidir. Yikicidir.Geçmisten aldigi,geçmisten gelen ve gelecegin önüne barikat ören toplumsal, siyasal ve ekonomik iliskilerin yikilmasini gerektirir. Ama ayni zamanda yeni bir dünyanin bu yikintilarin üzerinde yükselecegini bilerek, ayni zamanda yapici bir eylemdir devrim. Sinifli toplumun ortaya çikmasiyla beraber, yani tarihin binlerce yil öncesinde, yani topragin ozel mülke geçisiyle üretim araçlarinin toplumsal mülkiyetten özel mülke dönüsüyle, ilk siniflarda ortaya çikmis, insanin doga ve toplumla barisi bozulmustur. ilkel komünal toplum kavramiyla tariflenen ve bize tarih derslerinde Yontma Tas çagi diye anlatilan dönem bütün ilkelliginin ortasinda esitligin ve adaletin en saf seklini de tasimistir. Ortaklasa mülkiyetin ve anaerkil hukukun esas oldugu dönem, bir yaniyla dogayla insanin barisini tarif ederken, öte yandan insanin üstünde, insana ragmen hiçbir toplumsal gücün olmamasi nedeniyle, yani ortaklasa mülkiyet

o

Üretim araçlarinin gelismesi ve özel mülkiyetin (üretim araçlari üzerindeki) ortaya çikmasiyla beraber komünal toplumun esitlik, adalet kavramlari sönmüs, insanin kardesçe yasadigi dönem rüyaya dönüsmüs, zengin ve yoksul, köle ve köle sahibi ortaya çikmistir. Insanin insanla kardesligi geçmis bir tarihsel hayale dönüsürken kadinin erkekle esitligi de ayni hayalin içine karismistir. Artik; mülk sahipleri ve mülksüzler söz konusudur. Bir yaniyla insan toplulugunun çok büyük bir kismi siyasal ve toplumsal yasamin çok disina iteklenirken, yani kölelestirilirken, ayni sekilde insan cinsinin ikiz kardesi yani kadinlar ötekilestirilmis ve toplumsal yasamin ve üretimin disina iteklenmistir. Ve elbette bu ötekilenme ve kölelestirme çabasi, siddet ve baskiya ba$ vurulmadan mümkün olmamistir. Gerek kadinlar, gerekse mülksüzlestirilenler, kendilerine dayatilan barbarliga, büyük direnislerle karsi koymuslardir. Kardeslik sona

'

. .. ,.~

sebebiyle, yani komünal yasam sebebiyle, insanin insanla barisinida ifade eder. Zengin ve fakir, ezen ve ezilen yoktur. Kadin, erkekle; insan insanla esittir.Atesin bulunmasiyla ve topragin sürülmesiyle insanin dogayla barisi bozulmustur. O ana kadar dogal bir canli olan, yani dogayi bozmadan doganin sundugu imkanlar içinde yasayan insan, dogayla savasmaya baslamis, onu dönüstürmeye, kendi hayatini sinirlayan dogal kosullari ve dayatmalari yenmeye baslamistir. Diyebiliriz ki; baslayan bu savas, yani insanin dogayla mücadelesi, biliminve teknolojinin bütün imkanlari dahilinde bugün hala devam etmektedir. insan dogaya düsmandir. Bu savasin ve düsmanligin vardigi nokta, binlerce canli türünün yok olmasini ve giderek insanin kendi içinde yasadigi ve ona muhtaç oldugu dogal çevreyi tüketmesi boyutuna gelmistir. Savasin ayni sekilde yürütülmesinin varacagi yer bir bütün olarak, dogal çevrenin aslinda, insanliginyol edilmesidir. insanin dogayla barisi ve uyumu yeniden saglanmalidir. Dogaya karsi yikici savas; bilim ve üretimdeki gelismeyle baslamissa eger insan toplumunun kendisine karsi savasi da ayni sebepten baslamistir.

.

t:

e"

ri

_ o _ _ _ _ o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o o no

n o o o o nn

o o o o _. o o n o o o. o o..

o_ _ _. o uo

o..

o...

o o n.

n o. o n o on

oon oo ooo


DEVRIMC~/SELlLER

ermis, insanin insanla savasi baslamistir. Bu savas, bugün Filistinde yeni dogmus bebelerin israil bombalariyla, Afrika'da; kara çocuklarin açlikla ve dünyanin pek çok yerinde milyonlarin degisik silahlarla yok edilmesine, uluslarin dinlerin düsmanligina varan ve dünyanin sayisi bini geçen nükleer füzeler, kitalar arasi uçaklar, kimyasal ve biyolojik silahlar tehdit altina girmesine yol açmistir. insanin insanla savasi tam bir vahsilik boyutuyla, barbarligin tirmandigi ve insan toplumuna kendisini yok etmeye kosar adim gittigi bir sürece çevrilmistir. insanin gelecegi için, insanla barisi yani esitlik, adalet ve özgürlük yeniden tesis edilmelidir. Bize tarih derslerinde tarih diye okutulan, Cilali Tas Devri'nden baslayan ve günümüze uzanan süreç, aslinda küçük bir grup azinligin, "büyük insanligi" nasil kölelestirdiginin, ezdiginin tarihidir. Ezenlerin tarihidir. Ve elbette ezilenlerin de bir tarihi vardir. Köleler, köle sahiplerine, kadinlar erkeklere, köylüler agalara derebeylere ve isçiler patronlara, kuzu kuzu teslim olmamistir. Direnis esitsizligin basladigi yerde hayata geçmistir. Köle ayaklanmalari ve Amazon isyanlari efsane degildir. Ve direnis baslatan herkes, yani kölelerden baslayarak günümüze kadar, ezilmeye karsi kavgaya giren herkes eski mutlu günlerini düsünüp yani kömünal dönemin esit ve adil günlerini hayal etmis ve direnisin bayragini, komünü resmetmistir. O sebepten, bugün yeni bir dünya hayali komünizm diye anilir. Binlerce yildir, insanligin kurtulusu kavgasi, Spartaküs'ün Seyh Bedrettin'in, Baba isak'in bayraklarinda dalgalanmistir.Bugün, bilimsel sosyalizm diye kabul edilen marksizm modern toplumun kurtulusunun ideolojisidir, teorisidir. Marks', digerlerinden ayiran kurtulusun yolunu, yani .

komünizme giden yolu, bilimselolarak tarif etmis olmasi ve gerçeklestirilebilir dönüstürmüs olmasidir.

bir kurguya

i 750'lerde baslayan Sanayi Devrimi, bir yaniyla modern toplumu müjdelerken, öte yandan modern siniflari ve onlarin arasindaki sinif kavgasini da ortaya çikarmistir. Modern toplum kapitalist toplumdur. Kapitalist toplum, kapitalist üretimi esas alan, ve kurallari kapitalist üretimden dolayimla kurulan toplumdur. Kapitalist toplumun 2 temel sinifi vardir. isçi

sinifi ve burjuvazi. Burjuva, üretim araçlarini elinde tutan, ve isçi çalistiran kisidir. isçi ise, emek gücü disinda satacak birseyi olmayan ve emek gücünü satarak, yani çalisarak hayatini devam ettirmek zorunda olan kisidir. Marx'in deyimiyle "zincirlerinden baska kaybedecek hiçbirseyi yoktur." insanin günümüzde hayatini devam ettirebilmesi için üretim yapmasi gerekir. Üretim dogayi dönüstürme eylemidir. Üretim araci ister. Üretim araçlarinin insan toplumunun küçük bir azinliginin elinde toplandigi ve toplumun çok büyük bir kesiminin üretim araçlarindan dislandigi, yani ekonomik özgürlü~ünü kaybettigi toplumdur, kapitalizm. Isçiyi isçi yapan, emek gücünü satmasidir. Modern toplumda sömürülen temel sinif; isçi sinifidir. Ve isçi sinifinin kurtulusu, üretim araçlarinin özel mülkiyetine son vererek onlarin toplumsal mülkiyetini saglamaktir. Bu eylem, yani üretim araçlarinin toplumsallastirilmasi, yani burjuva özel mülkiyete son verilmesi, ayni zamanda sinif olarak isçi sinifinin kendisini de yok etmesi anlamina gelecektir. Çünkü isçiyi isçi yapan patrondur. Patron yoksa isçi de yoktur. Yani, isçi sinifinin kendisini kurtarmak için, üzerindeki sömürü iliskisinisonlandirmak için, yaptigi eylem, ayni zamanda insanin insanla savasina sebep olan ve üretim araçlari üzerindeki özel mülkiyet iliskisinden ortaya çikan toplumsal siniflarin da yok olmasi anlamina gelecektir. insanin, insanla savasi sona erecektir. Böyle, ayni zamanda kara dayali üretimden, insana dayali üretime geçis anlamina geldigi için, dogayi yok eden, dünyayi yasanmaz hale getiren kapitalist üretimin sona ermesiyle insanin dogayla uyumu ve barisi saglanacaktir. Komünal toplumun mutlu günleri, magaralar ve agaç kovuklarinda örülmüs barisçil günleri, komünizmde, biliminve teknolojinin en gelismis kosullarinda yeniden hayat bulacaktir. Marxizm; sadece komünizmin üretim araçlarinin ve üretim iliskilerinin geldigi noktada varacagi bir sonuç, mutlak bir gidis oldugunu ortaya koymaz. Komünizme giden yolun, yani sinifsiz ve sömürüsüz bir toplumun nasil insa edilecegini de ortaya koyar. Bu yüzden, devrimcidir. Marxizme göre eski toplumun yikilmasinin yolu, isçi sinifinin, ayaklanarak onu yok etmesinden geçer. Bu bir siddet eylemidir.

~~~~L

~

.


DEVRIMC~/SELlLER

Bu bir yikma eylemidir. Bu devrimdir. Ve devrimi yapacak, yani sinifsiz ve sömürüsüz bir dünyayi yaratacak yegane güç, burjuvaziyi burjuva yapan isçi sinifinin ta kendisidir. Marxizm'i bilimsel kilan binlerce yillik sömürü iliskisinin ve sömürü düzeninin, toplumsal ve siyasal iliskilerin yikilmasinin bir geçis sürecine tekabül edecegi gerçegidir. Devleti yikmak için, devlete el koymak gerekir. Devleti kullanmak gerekir. Komünizmde devlet yoktur. iste komünal toplumu kurmak için isçi sinifinin ve ezilenlerin el koydugu ve yönettigi devlet, yani geçis asamasi sosyalizm olarak adlandirilir.

sanayilesen ülkelerde proleterya toplumun azinliginiolusturur. Ayrica emperyalizm çaginda isçi sinifidevrimleri ortaya çiktigi andan itibaren, burjuvazi gericilesmis ve kendi devrimini bile yapamaz hale gelmistir. Oysa toprak sorunu ve ulusal sorun gibi sorunlar burjuva devrimini çözmesi gereken sorunlardir. Bize miras kalmistir. Sosyalizmi kurabilmek için, yani kendi devrimini yapabilmek için isçi sinifi, hem kendisine devredilen demokratik sorunlari çözmek, hem de toplumun ezilen diger tabakalarini yanina almak zorundadir. Buna isçi sinifinin ittifak politikasi denir.

Ve bu asamanin devletine, yani tipki isçi sinifi gibi kendisini yok etmekle görevli devlete sosyalist <;tevlet"proleterya dikdatörlügü" denir.Proleterya dikdatörlügü yani sosyalist devlet, burjuva devletin, yani burjuva dikdatörlügünün yikilmasi üzerine kurulur. Her devlet sinifli toplumda egemen sinifin devletidir. Devlet siniflarla beraber ortaya çikmistir. Görevi düzeni saglamaktir. Devlete karakterini veren düzenin kimin düzeni oldugudur. Burjuva sinifinin devleti burjuva dikdatörlügüdür. Yani bir avuç azinligin toplumun geri kalançogunlugu üzerindeki dikdatörlügüdür. Yani sömürenlerin, sömürülenler üzerindeki dikdatörlügüdür.

isçi sinifi sosyalizmi kurmak için bir yandan. köylülük ve küçük burjuvaziyle, öte yandan ezilen halklarla i~ifak yapmak zorundadir. ittifaka katilan güçlerin, hem siyasi hem de ekonomik çikarlarinin ittifak içinde ifade edilmesi anlamina gelir. Bu durum ister istemez isçi sinifini üretimin toplumsallastirilmasi talebinde esnemeler yapmaya itekler, köylülük ve küçük burjuvazi küçük üretime yaslanir. Onlarla ittifak için, onlarin konumunu kabul etmeniz gerekir. isçi sinifi bütün ulusal

Proleteryanin devleti, çogunlugun yani sömürülenierin azinlik yani sömürenler üzerindeki dikdatörlügüdür. O ezme ezilme iliskilerine düsmandir. O, insani insana köle eden düzene düsmandir. Onu savunaniara düsmandir. Çogunluk nasil iktidar olur. isçi sinifi modern sanayi ülkelerinde toplumun çogunlugunu olusturur. Yani ingiltere'de, Almanya'da ve benzeri ülkelerde isçi sinifi za,ten toplumun çogunlugunu olusturur. Buralarda ara katmanlar denilen, küçük burjuvazi ve köylülük buralarda kapitalist üretimin kendisi tarafindan, yani tekeller tarafindan tarimdaki sanayilesme tarafindan etkisiz hale getirilmistir. Bu yüzden proleteryanin devrim için baska güçlerin destegine bu ülkelerde ihtiyaci yoktur. "Devrimin karakterini onun sinifsal yapisi belirler." Devrime sekil veren, proleteryanin örgütlenme ve gelismislik düzeyidir. Bizim gibi geç uluslasan ve

~

te "ri

ayriliklarin ve siniflarin kaldirilmasindan yanadir.

Ama bunu saglamak için önce, ezilen ulusun özgürlügünü tanimaniz gerekir. Yani ülkemizde isçi sinifinin devrim yapabilmesi için sosyalizmi kurabilmesi için, bir ittifak politikasini ve geçis sürecini pesinen tanimasi gerekir. Çünkü, ezilenlerin özgürlük hareketini, köylülük ve küçük burjuvaziyi yanina almadan isçi sinifinin kendi devrimini ve çogunlugun devletini gerçeklestirme sansi yoktur. isçi sinifi ve müttefiklerinin yapacagi devrime bu yüzden demokratik halk devrimi ismi verilir. Mesele devrime kimin önderlik ettigi meselesidir. isçi sinifi,devrimin temel önderidir. Ve devrim bir kere gerçeklestimi kesintisiz bir sekilde geçis programi temelinde sosyalizme dogru ilerlenir. Biz buna kesintisiz devrim deriz. Yani tek bir devrimden söz ederiz. isçi sinifi müttefikleriyle beraber burjuva düzeni devirecek ve sosyalizmi insa edecektir. Ancak bu sekilde insanin insanla ve insanin dogayla kavgasi sona erecektir. Roza Luksemburg'un dedigi gibi; "Ya barbarlik Ya Sosyalizm."

...___.._.......__......_.__.....___........_........__....._._.....--_.....--.....-.......__


DEVRIMC.SELlLER

,.

Adini PinkAnderson ve Floyd Council'den alan ve müzikte varlik gösterecegi 44 yil boyunca her dilde anlami efsane olacak Pink Floyd 1964 yilinda Syd Barrett öncülünde kuruldu.Baslarda yerel kitlelerin dikkatini çeken grubun müzik insanlarini kendine hayran etmeleriyse fazla uzun sürmeyecekti. Baslangiç albümleriyle müzik otoritelerinin ve dinleyicilerinin hayranliginikazanan bu 4 adamin tek derdinin sistem olacagiysa daha sonradan anlasllacaktl...Yaptiklari orta düzeyde ilgigören baslangiç albümlerinden sonra grup ilk kaybiysa Pink Floyd'un kurucusu konumunda olan Syd Barrett oldu. Yerine gelen David Gilmour ise Pink Floyd'un dönüm noktasiydi. Bunun en büyük kanitiysa 1973 yilinda yaptiklari, 11.5 yil müzik listelerinde kalan ve 40 milyonla en çok satan rock albümü ünvanini alan "dark side of the moon" oldu.Toplum sorunlarini anlatmaya basladiklari ilk parçalardan biri olan Money de bu albümle dinleyicilere ulasti. Grup bu albüm için çiktiklari turnelerde günümüzde akla getirdigi ilk seylerden biri para olan büyük büyük bir domuz kullanarak aslinda dagildiklarindan sonra son bir kez sahneye çikmalari için trilyonlar teklif eden organizatörlere cevabini bu dönemlerde veriyordu. "Dark Side Of the Moon" albümünün üzerine i97S'de baska bir Pink Floyd klasigi olan "wish you were here" albümüyle grup söhretinin en üst seviyesine ulasti.ÇikiS parçasi olan "wish you were here" ise "tanrilarin ete kemige bürünmesi"ne liderlik eden insana,o dönemlerde sagligini iyice kaybetmis olan Pink Floyd'un kurucusu Syd Barrett'e yazilmistir. Bu efsane olmus albümde yogun ilgigören bir diger parçaysa kapitalizme dogrudan gönderme yapan ve; 'hosgeldin evlat, hosgeldin makinaya...' sözleriyle baslayan :'welcome to the machine" sarkisi aldi. Insanlarin sürüdeki birer koyun olmasina ve sömürülmesine dayandirilan sistemi anlatan sarki dünyada fazlaca tepki aldi. Ama Pink Floyd'un otorite ve onun pistonlari arasinda sikismis toplumun en büyük temsilcilerinden biri yapan albüm olan "the wall" ise kendinden öncekilerden çok daha agir ve açik bir sekilde gelmekteydi... 1979 yilinda çikan ve dünyada hala siyasi otoritelerin tartismaya deger bulduklari sarkilari içeren "the wall" almünü ise en az önceki albümleri kadar ilgi gördü. Dikkati çeken ilk parça ise "another brick in

Avrupa'da yasaklandi. Bunun sebeplerinden biriyse okullarda uygulanan tek kalipta insan olusturma amacinin üzerinden, insanlarin robotlastirilmasini elestiren sözleri oldu, "egitime ihtiyacimiz yok, düsünce denetiminede i~tiyacimiz yok. Siniflarda asagilanmayada... Ogretmeiiler rahat birakin çocuklari hepsi hepsi, yalnizca duvardaki bir baska tugla hepsi hepsi, yalnizca duvardaki bir baska tuglaydin sen." Albümün bir diger dikkat çekici sarkisiysa Another Brick in the Wall'un büyük kitleler üzerinden direk elestiri yapmasinin tersine tek bir kisi üzerinden topluma ayni mesaji veren ve direk olarak örgütlenmeyle birlik olmanin önemine dikkat çeken "hey you" idi. Sarkinin bir diger özelligiyse 17 yasindaki bir liseliye de,4S yasindaki bir isçiye de ayni seyi anlatmasidir "hey sen! hiçbir zaman umut olmadigini söyleme bana, birlikte ayaktayiz yikilirizbölününce..." ,"hey sen !iSigiyakmalarina yardimci olma onlara boyun egme dövüsmeden." The Wall albümünden iki sene sonra 1981'de verdikleri Londra konserinden sonra grup üyeleri resmi olarak açiklamis olmasalarda Pink Floyd dagllmistir.Ama grubun izledigi yol bir çok dünya grubunca izlenmistir. Türkiye'de de özellikle son dönemlerde..daha fazla sesini duyurmaya baslayan Mor ve Otesi, Sakin gibi rock gruplari bas göstermektedir. Bütün bunlarin sonucunda Pink Floyd'u unutulmaz kilansa halka, sanatin en temel malzemesi ve tek gerçek egemen güç olarak bakmasidir. Sarkilarinin hala dinlenip ayni gerçeklestirilmek istenen hedefleri akla getirmesiyse aradan 30 yil geçmesine ve çokça emek harcanmasina ragmen hala bazi duvarlarin yikilmamis oldugunun kanitidir.

the wall" oldu.Parça yayinlandigidönemde

EBRU

~

-

~~~1r:~~---~~~~1r:~


DJ L

D. OJ .-

> Gl 1J . ~ ~ ~


Issuu converts static files into: digital portfolios, online yearbooks, online catalogs, digital photo albums and more. Sign up and create your flipbook.